ÇANAKKALE
Transkript
ÇANAKKALE
ÇANAKKALE Yüzölçümü : 9.737 km² Nüfus : 464.975 (2000) Kıyılarıyla Avrupa ve Asya'yı birleştiren Marmara ve Ege Denizini birbirini bağlayan Çanakkale savaşlarının en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği, çok sayıda şehitlik, anıt ve mezarlıkların bulunduğu Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Troya, Assos gibi eski uygarlık merkezlerinin beşiği olan il iç ve dış turizmde önemli bir yer almaktadır. İLÇELER AYVACIK : 1330-1335 tarihleri arasında 15-20 haneli Kızılcatuğlu adlı küçük bir köy olduğu bilinen bu şirin ilçemizin kesin olarak hangi tarihte kurulduğu bilinmemektedir. Yöre,antik Assos ve Chryse kalıntıları ile ünlüdür.Ancak,genişlemesi ile ilgili olarak anlatılan hikaye ilginçtir.Aslen Tiflis’li olan Ümmühan Hanım,bugünkü Ayvacık ilçesine yakın bir yerde han işletmektedir.1514 Çaldıran Seferi nedeniyle yöreden orduya katılan askerlerde Ümmühan Hanım’ın hanında dinlenmektedir.Ümmühan Hanım bu askerlerden birisini savaşta ölen kocasına benzeterek onunla evlenir ve Ayvacık’a gelir.Daha sonra civarda bulunan diğer köyleri de dolaşarak köylülerin Ayvacık’a yerleşmelerini ve bu sebeple beldenin gelişmesini temin eder.Bugün bu şirin ilçemiz sınırları içerisinde bulunan ,Türk-İslam mimarisi özelliklerini en iyi bir şekilde yansıtan eserler şunlardır: Hüdavendigar Camii ve Ümmühan Hatun Camii’dir.İl merkezine 75 km. mesafededir. BAYRAMİÇ : Bayramiç ve yöresinin geçmiş çağlarda Troia Krallığı’nın sınırları içerisinde olduğu bilinmektedir.İlçe merkezinin bu dönemlerine ilişkin bilgiler,bugün ilçe sınırları içinde kalan bazı eski yerleşim merkezlerinden elde edilmektedir.Bunların en önemlileri arasında Troas bölgesinde,bugünkü Kurşuntepe yakınlarında ve Skamandros (Eski Menderes) Çayı Vadisindeki eski bir Aiolya yerleşim yeri olanSkepsis (Evciler) ve Akpınar, Çaldağ Köyü’nde bulunan Kiemalılar’ın kurduğu bir koloni olan Kebren (Akpınar) bulunmaktadır.İlçede Osmanlı dönemi yapıları arasında Tepe Camii,Taşköprü Camii, Hadımoğlu Konağı ve Taş Köprü sayılabilir.İl merkezine 67 km. mesafededir. BİGA : Biga M.Ö. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından krallığına katılmış,Daha sonra uzun yıllar Bizanslıların yönetiminde kalmıştır.12.yüzyılda Pigas (Kaynaklar) adıyla bilinen ilçe,eski Pegae’nin yerine kurulmuştur.Gümüşçay Bucağı,Kocabaş Çayı kıyısında kurulmuş Adreste,Kemer Köyü yakınındaki Parium (Parion),Karabiga Beldesindeki Priyapos antik kalıntılardır. 1364 tarihinde 1.Murad’ın komutanlarından Lala Şahin Paşa tarafından Osmanlı Devleti’ne bağlanan ilçe,bu tarihten sonra Biga adını almıştır.İl Merkezine 92 km. mesafededir. BOZCAADA İLÇESİ : Çanakkale Boğazı Ege ağzının 18 deniz mili güneyinde,doğudaki Anakara kütlesinin Kumburnu Mevkiine 3,Geyikli’nin Odunluk İskelesi’ne 5 deniz mili mesafededir.Ege Denizi’nde Ülkemize ait iki adadan biridir. Eski adı Tenedos olan ilçe,Homeros’un İlyada Destanı’nda bahsedilmektedir.M.Ö.6.yüzyıldan Roma Dönemi’ne dek kullanılan mezarlıkta toprak heykelcikler,çanak-çömlekler bulunmuştur.Venedikliler zamanında yapılan ve sonraları bir çok kez onarılan Bozcaada Kalesi,1842 yılında limandan 1,5 km. içeride yapılan ikinci (Yeni Kale) ve 1657 yılı yapımı Köprülü Mehmet Paşa Camii ilçenin diğer eserleridir.Bozcaada ekonomisinin temeli iklimin özelliği sebebiyle bağcılık ve şarapçılık üzerinedir.İlçede Balıkçılık ve Turizm önemli bir yer gelir kaynağıdır. ÇAN : İlçenin kuruluş tarihi kesin olarak saptanamamıştır.Bugünkü ilçe sınırları içinde bulunan bazı antik yerleşim merkezleri ilçenin antik çağına ilişkin ipuçları vermektedir. Roma Dönemi’nde Çan yöresi,Sergis olarak adlandırılıyordu.Çan 14.yüzyılın ortalarında Osmanlı topraklarına katıldı.Bu dönemde Çan Pazarı diye adlandırılan yöre,Biga Sancağı’na bağlıydı.İlçe kaplıcaları ile ünlü olup,Türk sanayi ürünlerinin en önemlilerinden birisi olan Çanakkale Seramikleri’nin yapım yeri olarak adını duyurmuştur.İl merkezine 75 km. mesafededir. ECEABAT : Antik dönemlerde Maydos (Madikus) adıyla bilinen Eceabat,anıtsal Osmanlı kaleleriyle ünlüdür.Sestos Kalesi,Bigalı Kalesi,Kilitbahir Kalesi,Seddülbahir Kalesi ilçede bulunan kalelerdir.Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı ve savaş anıtları bu ilçemizin sınırları içerisinde kalmaktadır. EZİNE : Antik Çağ’da Neandria olarak bilinen Ezine, Hamaksitos’un kuzeyinde, Çığrı Dağ yöresinde, Alexandria Troas’ın (Eski İstanbul) doğusunda ,bir Aiolya yerleşim merkezidir. Orhan Gazi döneminde,Türk boylarının bölgeye gelişlerinden sonra Ezine Osmanlı topraklarına katıldı. İl merkezine 50 km. uzaklıkta olan ilçe peyniri ile ünlüdür. GELİBOLU : İyi ve güzel şehir anlamına gelen Gallipolis adıyla anılan Gelibolu’nun tarihte ilk kez Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö.12.yüzyılda parçalanmasından sonra,Frigler ve onları izleyen Lidyalılar’ın araya geçişleri sırasında önem kazandığı görülmektedir. Sırasıyla Persler’in, Spartalılar’ın, Makedonyalılar’ın, Bergamalılar’ın, Romalılar’ın, Hun İmparatorluğu’nun, Bizanslar’ın yönetiminde kalan Gelibolu,1354 yılında Gazi Süleyman Paşa tarafından fethedildi. 1366 yılında yeniden Bizans’ın eline geçen Gelibolu,Osmanlı Padişahı 1.Murad tarafından 1367 yılında ikinci kez Osmanlı topraklarına katıldı. Antik dönemde inşa edilen ve 1.Justiniaus tarafından onarılan Gelibolu Kalesi,1.Murad döneminde yapılan Ulu Camii (Hüdavendigar Camii),konusunda en görkemlisi kabul edilen Azebler Namazgahı,2.Muraddöneminden Yazıcıoğlu Camii ve Sofca Halil Paşa Mescidi, Ahmet Bican,Sarıca Paşa,Yazıcıoğlu Türbeleri,Kasaboğlu Ali Bey ve Sarıca Paşa Hamamı, Bolayır Gazi Süleyman Paşa Camii ve Türbesi,Bayraklı Dede Türbesi,Namık Kemal’in Mezarı ilçenin belli başlı tarihi eserleridir. LAPSEKİ : Çanakkale Boğazı’ndaki 4 önemli yerleşim merkezinden biri olan Lapseki’nin eski adı Lampsakos’dur.Lampsakos’u Hellespontus’un doğusunda Troas Bölgesi’nde,Foçalıların kurduğu sanılmaktadır.Birçok uygarlığın yerleşim yeri olan ilçe 1356 yılında Gazi Süleyman Paşa tarafından fethedilinceye kadar Bizanslıların hakimiyetinde kalmıştır.Türklerin Avrupa yakasına ilk çıkış yeri olan Çardak Beldesi bu ilçemizin sınırları içindedir.Meyvecilik ilçede gelişmiş olup,İl merkezine 35 km. mesafededir. YENİCE : 19.yüzyılın başlarında bir köy olarak kurulduğu bilinen ilçenin ilk yerleşenlerinin Kınık Türkleri’nin Kızıl Keçili Boyu’ndan geldikleri sanılmaktadır.1936’ya dek Balıkesir İlinin Gönen ilçesine bağlı bir köy olan Yenice,bu tarihten sonra ilçe olarak Çanakkale’ye bağlanmıştır.Çanakkale’ye 100km.uzaklıkta olan ilçede Av turizmi önemli yer tutmaktadır. TARİH 18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ 3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı'nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibolu Yarımadası'nda 25 Nisan 1915 - 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır. Türk bağımsızlık savaşının temelleri, Çanakkale'nin sularında, Conkbayırı'nda ve Anafartalar'da atılmış, bu zaferler Türk Kurtuluş Savaşına maya çalmıştır. Türk Ulusu; İstanbul'u kurtaran Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşayı Çanakkale'den tanımış; 19 Mayıs 1919'da O, Samsun'a çıktığı gün Suriye ve Filistin cephelerinden terhis olarak Anadolu'ya dönen Türk halkı, "bu benim kahraman komutanımdı" diyerek O'nun etrafında kenetlenip İstiklal Savaşı'na katılmıştır. 18 mart zaferi kazanılmasaydı düşman donanması daha 1915’in mart ayında İstanbul’a girerek Osmanlı imparatorluğunu çökertebileceklerdi. Çanakkale Boğazı'nı denizden aşıp İstanbul'a giremeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915'ten başlayarak 8-9 Ocak 1916'ya kadar süren Çanakkale kara savaşlarında Mustafa Kemal tarafından durdurulamasaydı, Birinci Dünya Savaşında Çarlık Rusyası en kısa yoldan müttefiklerinin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, muhtemelen Ekim 1917 Bolşevik İhtilali de olmayabilecekti. Bu durumda Almanya'nın yenilgisi hızlanacak ve 1. Dünya Savaşı belki de 1915'te sona erecekti. Çanakkale Zaferi; harbin 4 yıl sürmesine, üç imparatorluğun (Osmanlı, Çarlık ve Avusturya/Macaristan İmparatorlukları) tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur. Gelibolu Yarımadası'nda düşmana kesin darbeler vurarak onları yenilgiye uğratan Alb. Mustafa Kemal'in Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlatmıştır. ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ ABİDESİ Dünya Savaşında 19 Şubat-17 Aralık 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı çevresinde İtilâf Devletleri deniz ve kara kuvvetleriyle Osmanlı ordusu arasında yapılan Çanakkale Muharebelerinde şehit düşen yaklaşık 253.000 şehidimiz için Seddülbahir’de Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın yanındaki alana inşa edilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı’ndan alınan 15.000 Çanakkale şehidi künyesi içinden 500′er ve erbaşla 100 subayın künyeleri seçilmiş, mezar taşları yaptırılmıştır. İnşaatta, Selçuklu kervansaraylarında görülen, doğaya dayanıklı Kayseri taşı kullanılmıştır. Şehitlik’te namazgâh, şadırvan, otopark, mezarlık bölümleri bulunmaktadır. Şehitliğin yapımına 1991 yılı sonbaharında başlanmış, kış mevsiminde ara verilmiş, inşaat 1992 yılı baharında tamamlanmış ve 25 Mayıs 1992 tarihinde düzenlenen bir törenle halkın ziyaretine açılmıştır. 2004 yılında yapılan değişiklik ile temsili şehitliğimiz anıtın önündeki platforma alınarak ay-yıldız şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Buradaki temsili şehitlikte adı Mehmet olan ve memleketi yazan 131 temsili şehit kabri bulunur. Anıt ve Şehitliğin tam karşısında 3×45 metre ölçülerinde Çanakkale Savaşlarında kahramanlık olaylarını anlatan bir rölyef yer alır. Çanakkale şehitler anıtı Türk’ün tükenmezliğinin simgesi, birlik ve beraberliğimizin kanıtıdır. Çanakkale savaşlarında şehit düşen yaklaşık 253 bin şehidimizi simgeleyen abidelerin en görkemlisidir. Anıtın projesi 1944 yılında MSB tarafından açılan yarışma ile belirlenmiştir.Bu anıtımız ilk olarak Gelibolu Yarımadasında Alıçıtepe’de yapılması planlanmış ancak arazinin bozuk olması ve denize uzak olmasından dolayı vaz geçilmiştir. Daha sonra Hisarlık burnunda Morto’ya hakim 50 metre rakımlı olan Hisar Burnuna yapılmıştır. 1952′de yapımına karar verilmiştir. 19 Nisan 1954′te temeli atılmıştır. ÇANAKKALE SAVAŞLARINDA ÖNEMLİ KİŞİLER SEYİT ONBAŞI Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman, annesinin ki Emine idi. Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde görev aldı. Çanakkale Savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk tarihine yazdırdı. 18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı. Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti. 1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "Çabuk" soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti.. EZİNELİ YAHYA ÇAVUŞ 25 Nisan 1915 günü Gelibolu Yarımadası'nda Ertuğrul Koyu'na çıkarma yapan 3000 askerden oluşan İngiliz kuvvetini, komutasındaki 67 askeriyle on saat mavzer atışlarıyla sahilde durduran 26.P.A.3.Tb.10.Bl.1Tk. Komutanı Ezineli Yahya Çavuş'la kahraman askerlerinin hâtırasını yaşatmak amacıyla Gelibolu Yarımadası'nda yaptırılmıştır. İngiliz Generali Nepier, Yahya Çavuş ve askerlerinin yoğun ateşi karşısında, karşılarında bir tümen bulunduğunu sanmıştı. TURİZM GÖKÇEADA Gökçeada Çanakkale'nin bir ilçesi ve Türkiye'nin en büyük adasıdır. Ege denizi'nin kuzeyinde, Saroz Körfezi girişinde yer almaktadır. 91 km. kıyı şeridine sahiptir. Yıllık yağış miktarı metrekareye 950 - 1050 mm arasında değişmektedir. Adanın batısında yer alan İnceburnu Türkiye'nin de en batı noktasını oluşturmaktadır. Gökçeada denince aklınıza sadece deniz, güneş kumsallar ve gece yaşamı olan bir yer gelmesin, aynı zamanda dünyanın en bol oksijenli bölgesi, farklı kültür ve dinlerin buluştuğu, mitolojide ve destanlarda oldukça işlenen, dünyanın en eski medeniyetlerinin barındığı bir yerdir. Kısa bir gemi yolculuğundan sonra Kuzulimanı'na ulaştığınızda karşınıza çorak topraklar çıktığında (Gökçeada'nın eski adı İmroz'dur ve ''çorak topraklarda bereket tanrısı'' anlamına gelmektedir.) genelde Ada'ya ilk gelenler hayal kırıklığına uğrar ama unutmayın ki bir ada uzun süre ayakta kalabilmesi için asıl yerleşimi, güzellikleri ve gizemi içerlerde saklamıştır. Gökçeada pansiyonlar, moteller, oteller ve apartlar yaygınlaşmakta ve zaman içinde kalitelerini arttırmaktadırlar. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin durumları düzeldikçe, tesisler daha da güzelleşmektedir. Gökçeada’dan ne satın alabiliriz; En çok bulunabilecek şey doğal katkısız Ada zeytinyağıdır. Ada kekiği ve adaçayı da alabilirsiniz. Ev yapımı Ada şarabı, yine zeytinyağlı sabun, salça, pekmez, köy peyniri, şifalı bitkiler, kekik ve çam balı, mevsim meyveleri ( yaygın olarak, dut, incir, ayva, kayısı, üzüm, kavun, karpuz) ve Ege balıklarının en iyilerini alabilirsiniz. Gökçeada'nın Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül ayları deniz turizmi açısından en elverişli aylarıdır. Deniz ve hava sıcaklıkları buna uygundur. Bir hatırlatma da yapalım, rüzgar hangi yönde esiyorsa ters istikamette deniz dalgasız, akıntısız bir durumda olur. Rüzgar istikametli yerler ise yelken, sörf gibi sporlara meraklılar için idealdir. Gökçeada'da kumsal seçenekleri de bulunmaktadır: İnce kumlu, küçük taşlı, taşlı, kayalık, orman dibi, sadece denizden ulaşılabilen vb. Toplam Ve Nüfus; Gökçeada, ilçe merkezi ve 9 köyden oluşmaktadır. Bu köyler: Kaleköy, Tepeköy, Uğurlu, Eski Bademli, Yeni Bademli, Eşelek, Zeytinliköy, Şirinköy ve Dereköy'dür. Son sayımlara göre merkez nüfusu 7,100, köyler nüfusu 1,500 olmak üzere toplam 8,600 kişidir. Kaleköy, Tepeköy, Eski Bademli, Zeytinliköy ve Dereköy Rum köyleridir. Buralarda Türklerde yaşamakta ve bir arada kardeşçe yaşamaktadırlar. Farklı kültür ve dine mensup Türk ve Rum asıllı Türk vatandaşları kardeşlik içinde yaşamakta ve iki tarafta kültürlerini geliştirmektedir. Sosyal Hayat;Gökçeada Anadolu'nun bir çok vilayetinden gelme insanımız yanında, Rum vatandaşlarımız kardeşçe yaşamaktadır. Rum vatandaşlarımız tüm ibadetlerini rahatlıkla yapabilmekte, örf, adet ve geleneklerini yaşatmaktadırlar. Öyle ki Anadolu'da kilise ve manastır sayısı en fazla olan yerdir. Bunlar rahat bir şekilde tamir ve onarım görebilmekte ve amacı dışında kullanılmamaktadır. Gökçeada'da bu iki farklı toplum, aralarında kız ve oğlan alıp vermektedirler. Bayramlarını, sevinçlerini ve kaderlerini birlikte yaşamaktadırlar. İki toplumun dini ve milli bayramları birleşince senenin büyük kısmı kutlamalarla, festivallerle ve panayırlarla geçer. Ekonomi; Gökçeada ekonomisi, tarım, hayvancılık, balıkçılık ve turizme dayanmaktadır. Tarım olarak, zeytincilik, bağcılık ve sebzecilik öne çıkmaktadır. Az da olsa hububat ekilişi yapılmaktadır. Yoğunlukla, kırmızı biber (közlemelik ve salçalık), bostan, ayçiçeği, fasulye, domates, bamya, çilek ve üzüm yetiştirilmektedir. Meyve ağacı olarak, zeytin, elma, kiraz, badem, ceviz, armut, yaban ahlatı, dut, kara dut, şeftali, bardak eriği, vişne, kayısı ve ayva bulunmaktadır. Ada'da Zeytinyağı fabrikası (devletin ve özel sektörün), şarap imalathanesi bulunmaktadır. Hayvancılık, genelde küçük baş hayvancılığa dayanmaktadır. Ada'nın kendine has İmroz koyunu bulunmakta ve yabani olarak yaşamaktadır. Karadenizli vatandaşlarımızda büyük baş hayvancılık yapmakta ve Ada'nın süt ihtiyacını karşılamaktadırlar. Ada'da sütü işlemek için kamu ve özel sektörün mandıraları bulunmaktadır. Deve kuşu yetiştiriciliği de yapılmaktadır. Arıcılıkta; kekik, çam ve çiçek balı elde edilmektedir. Ada'da 156 adet kayıtlı pansiyon bulunmakta, yaz aylarında bu rakam 200'ü geçmektedir. Genelde yaz aylarında sayısız otel ve restaurant faaliyete girmektedir. Kış aylarında av sezonunun açılmasıyla, Ada'da bir hareketlilik olmaktadır. Konumu itibari ile zengin deniz ürünlerine sahip Ada'da her an taze balık bulunabilmekte ve bunlar önemli bir ekonomik değere sahiptir. İçeride tüketilemeyen balıklar ilçe dışında satılmaktadır. Ormanlar; 20,000 hektar kullanım alanı olan Gökçeada'da, 8,000 hektar ormanlık alan bulunmakta, bu alanın çoğunluğunu dev çam ormanları oluşturmaktadır. Bununla kalınmamakta ve ağaçlandırma çalışmaları da hızla devam etmektedir. Ada zeytin ağaçları bakımından da zengindir. Ada'da 600 yaşında çınar ve zeytin ağaçları da bulunmaktadır. Zeytin ağaçlarının cinsi, Ada'ya özgün olup, az asitli ve yağlık zeytindir. Kumsallar; Ada'mızı çepeçevre (95km.) saran sahil şeridi, irili ufaklı kumsallara sahiptir. Şu an pek çoğu bakir bir durumda olan kumsallar, dünyanın en temiz sahilleri olarak bilinmektedir. Aydıncık, Gizli Liman, Yuvalı, Uğurlu, Pirgos, Lazkoyu, Kuzulimanı, Sualtı Milli Parkı'nın da içinde bulunduğu Yıldızkoy, Mavikoy, Yelkenkaya en önemli plajlarıdır. Güney sahilleri ipek gibi kum, kuzey sahilleri çakıllıdır. 30 km. uzunluğundaki Ada'nın 27 km.lik bölümünde denize girilebilir Hayvancılık; Ada Türkiye'nin tek yabani koyun potansiyeli olan bölgesidir. Küçük baş hayvanlar serbestçe meralarda otlamakta, zengin su kaynaklarından faydalanmakta, bol bol taze yaban kekiği tüketmekte ve ormanların içinde uyuyabilmektedir. Annesinin sütünü doğal yaşamda tamamen ve gelişene kadar emdiği içinde Ada kuzuları gerçek süt kuzusudur. Özgür olarak gezdikleri içinde eti yağsızdır. Büyükbaş hayvancılık da yapılan Ada'da sütlerin değerlendirilmesi amacıyla mandıra bulunmaktadır. Doğal yollarla beslenen bu hayvanların peynir, kaşar ve tereyağı çok leziz ve katkısızdır. Arıcılık; Ada'da bolca kekik ve buna benzer bitkiler yetiştiği için kekik balı üretimi revaçtadır. Gökçeada'da yaklaşık 2.000 arı kovanı bulunmaktadır. Dev çam ormanlarında da başka katkısı olmayan çam balları da üretilmektedir. Mart, Nisan, Mayıs, Eylül ve Ekim aylarında dağlardaki çiçeklerden kaliteli çiçek balı da elde edilir. Ayrıca kaliteli polen üretimi de yapılır. Ada'da üretilen kekik balı pek çok derde devadır. En iyi kekik balı üreticileri, Gökçeada merkezde, Tahir İnan, Ferit Yazıcı, Reşat Zazoğlu, Uğurluköy'de, Mustafa Çam (resimde görülen Mustafa ÇAM'a ulaşmak için 0 286 897 61 58'i arayabilirsiniz.), Şirinköy'de Hayri Ağa'dan temin edilebilir. Arılar gezdirilmediği için ballar birbirine karışmaz. Çam ormanında sadece çam, kekiklik bölgelerde kekik, ve bahar aylarında çiçekli bölgelerde çiçek balı üretilir. Balıkçılık; Ada konum itibari ile çeşitli balıkların barınağı ve geçiş bölgesidir. Özellikle levrek, eşkina (kaya levreği), sinarit, karagöz, lüfer, orfoz, orkinos, izmarit, istavrit, mercan, kolyoz, uskumru, sarpa, çipura, barbun, sargoz, tombik, kefal, ve sardalye çokça çıkmaktadır. Sualtı dünyasının sadece temiz denizlerde yaşayan canlıları, ıstakoz, ahtapot, kalamar, dilbalığı, karides, midye çeşitleri bolca bulunmaktadır. Sadece Ege Denizi'nde yaşayan orfoz ve orkinoslarında üreme bölgesidir ve bu canlılar koruma altındadır. Profesyonel balıkçılığın yanında amatör balıkçılıkta yaygındır. Özellikle sualtı zıpkın avcılığı, ve karadan olta balıkçılığı da gelişmiştir. Bağcılık; Ada'da çavuş ve kara üzüm oldukça yaygın olarak yetişir. Bu üzümler şarapçılık ve pekmezcilik açısından üstün değere sahiptirler. Normal tüketimde de kalitesi iyidir, özellikle kansızlık ve karaciğer hastalarına iyi gelmektedir. Zeytincilik; Ada'da yüzyıllar boyu zeytincilik gelenekselleşmiştir. Yaklaşık 200 bin zeytin ağacı mevcuttur. Son zamanlarda Gemlik tipi sofralık zeytin üretimi de yapılmaya başlanmıştır. Ada'da 600 yıllık zeytin ağaçları bile bulunmaktadır. Ada zeytinleri genelde yağlıktır. Ada'da günlük 40 ton sıkma kapasitesi olan son sistem kontini zeytin yağ fabrikası ve sulu baskı fabrikaları bulunmaktadır. Zeytinler günü gününe sıkıldığı için asit yok denecek kadar az ve nefaseti yüksek yağlar elde edilmektedir. Prinası yakacak olarak değerlenmektedir. Ayrıca saf zeytinyağından yapılan sabunların da kalitesi yüksektir. Bölge zeytincilik için devlet tarafından da desteklenmekte ve teşvik kredileri verilmektedir. Eğlence; Ada'da yaşam güneş ve denizden ibaret değildir. Geceleri de en az gündüz kadar hareketli ve eğlencelidir. Konaklama ve eğlence yerlerinin birbirinden farklı yerlerde olmasından dolayı, eğlence mekanlarını, gelen turistlere gürültü kirliliği yaşatmaz. Ada'da bar, disko, kafe, balık restaurant ve taverna yeterince bulunmamaktadır. Şu an Gökçeada Ege ve güney sahillerine oranla sessiz ve mütevazıdır. Her geçen gün bunlara yenileri eklenmektedir. Gökçeada'da yazın film festivali düzenlenmektedir. Genellikle yaz aylarında, konserler, basketbol, voleybol, plaj voleybolu, tavla turnuvaları, uçurtma şenlikleri, 1 Temmuz Kabotaj Bayramı'nda su sporları müsabakaları, toplu sünnet şenlikleri, tiyatro gösterileri, güzel sanatlar sergileri olmaktadır. Yaz aylarında su kayağı ve sörf için malzeme kiralayabilir ve unutulmaz anlar yaşayabilirsiniz. Ulaşım; Gökçeada, Marmara Bölgesi'nde Çanakkale' ye bağlı bir ilçedir. Gökçeada'ya iki yoldan ulaşabilirsiniz; Çanakkale Limanı'ndan ya da Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Kabatepe Limanı'ndan. Gökçeada; Kuzulimanı'ndan Çanakkale'ye 32 mil, Gelibolu Yarımadası'ndaki Kabatepe Limanı'na ise 14 mil uzaklıktadır. Gökçeada'dan, çevresinde bulunan adalar Semadirek, Limni ve Bozcaada'ya şimdilik ulaşım yoktur. Gökçeada'dan Kabatepe Limanı'na ulaşım Şehir Hatlarına bağlı arabalı vapur seferleriyle yapılmakta ve 1 saat 45 dakika sürmektedir. Çanakkale'ye ise Deniz Yolları'na bağlı Tekirdağ Feribotu ile yapılmakta ve 2 saat 30 dakika sürmektedir. İstanbul'dan gelenler için Kabatepe Limanı, Anadolu'dan gelenler için Çanakkale Limanı daha uygundur. İstanbul'dan Kabatepe yaklaşık 350 Km., (TEM oto yolundan Kınalı Tekirdağ çıkışından Tekirdağ, Keşan, Gelibolu, Eceabat üzerinden Kabatepe) Ankara'dan Çanakkale 650 Km., İzmir'den Çanakkale 330 Km., Bursa'dan Çanakkale 280 Km. uzaklıktadır. Özel araçlarıyla gelmek isteyenler, karayolları haritalarından faydalanabilirler. Ama şunu unutmasınlar ki ulaşım sadece gemi seferleri ile olduğundan gemi kalkmadan en geç bir saat önce ilgili limanlarda hazır bulunmalıdırlar. Otobüs ile gelmek isteyenler ise gemi sefer saatlerine göre kendilerini ayarlamalıdırlar. Gökçeada'ya hiç bir yerden otobüs seferi yoktur. Gemi saatlerine göre Eceabat - Kabatepe Limanı'na veya Çanakkale Limanı'na varacak olan araçlara binmelidirler. BOZCAADA Bozcaada (Tenedos) bugün Çanakkale'nin bir ilçesi olup, kuzeyinde Semadirek, kuzeybatısında Limni, güneyinde Midilli, kuzey-doğusunda Gökçeada bulunmaktadır. Çevresindeki küçük adacık ve kayalıklarla 40 km2'lik bir yüzölçümüne sahiptir. Bozcaada'da yüksek tepe ve orman yoktur. Bunun yanı sıra adanın en yüksek tepesi olan ve 40 mil uzunluğundaki çevreyi kontrol eden Göztepe'den dolayı da Bozcaada ismi yakıştırılmıştır. Ege Denizi'nde Ülkemize ait iki adadan biridir. Antik Çağ'da adı Tenedos olan Bozcaada, Homeros'un İlia'da Destanı'nda bahsedilmektedir. Heredotos Bozcaada'nın ilk yerleşimcilerinin Pelasglar olduğunu yazmaktadır. M.Ö. 334 yılında Büyük İskender Ege Adaları'na hakim olmuş, daha sonra M.Ö.1.yy'da Roma İmparatorluğu, 1455-56 yılında ise Venedik'lilerden alınan ada Ege'de Türklerin eline geçen ilk ada olmuştur. M.Ö.6. yüzyıldan Roma Dönemi'ne kadar kullanılan mezarlıkta toprak heykelcikler, çanak çömlekler bulunmuştur. Venedikliler yapılan ikinci (Yeni Kale) ve 1657 yılı yapımı Köprülü Mehmet Paşa Camii ilçenin diğer eserleridir. Bozcaada'daki Osmanlı Dönemi'nden kalma önemli tarihi mekanlar arasında; Yalı Cami, Alaybey Cami, günümüzde park olarak kullanılan Namazgah ile tarihi çeşmesi, 1870 yılında inşa edilmiş üç nefli Meryem Ana Kilisesi ziyaretçileri mimari yapıları ile etkileyecektir. Aya Paraskevi Ayazması olarak tanımlanan mekanın Ortodoks inancında önemli bir yeri vardır. Eskiden burada düzenlenen Paraskevi Şenliklerinin yerini günümüzde Bağbozumu Şenlikleri almıştır. Şarap Fabrikaları, Rüzgar Santrali, Bozcaada Bağları, Alaybey Cami, Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi, Göztepe, Habbele, Çamlık piknik alanı,Namazgah Çeşmesi, Ada Evleri, Bozcaada Yerel Tarih Araştırma Merkezi, Tuz Burnu, Köprülü Mehmet Paşa Cami, Ayazma Yat Limanı, Mermer Burnu, Polente Deniz Feneri adada mutlaka görülmesi gereken yerlerdir. Günümüzde Ağustos ayında "Bağ Bozumu Şenlikleri" yapılan adada, 4 şarap fabrikasının yanı sıra , evlerde de şarap yapılmaktadır. Eski çağdaki adı Tenedos olan adaya Geyikli Yükyeri İskelesi'nden kalkan arabalı vapurla ulaşılmaktadır.