AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER

Transkript

AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ġçindekiler
DÜNYA GÜNDEMĠ .............................................................................................................................. 2
AVRUPA GÜNDEMİ .......................................................................................................................... 2
Ukrayna Başbakanı‟ndan Putin‟e sert mesaj ....................................................................................... 2
Polonya'dan Kırımoğlu'na demokrasi ödülü........................................................................................ 3
Macaristan Başbakanı Viktor Orban Berlin'de .................................................................................... 3
Merkel'den AB'nin Kıbrıs'ta birleşme görüşmelerine daha çok dâhil olmasına destek ....................... 3
Yunanistan'da AP'ye başörtülü aday ................................................................................................... 3
Vatikan'dan önemli adım ..................................................................................................................... 3
ABD dış politikası tartışmaları – Soli Özel - Haberturk Gazetesi ....................................................... 3
Türkiye‟nin Kırım sınavı – Özcan Tikit – Haberturk Gazetesi ........................................................... 4
Avrupa‟da tekleyen Fransa ve İtalya! – Deniz Gökçe – Akşam Gazetesi ........................................... 5
Eşler İçin Dil Kursu Şeytani Bir Uygulama Değil – Süddeutsche Zeitung-Internet - Roland Preuss . 7
Walter Flıck: Türkiye‟de Yaşayan Hristiyanlar Tam Haklara Sahip Değil - Deutsche Welle-İnternet
- Stefan Dege ....................................................................................................................................... 8
AFRİKA GÜNDEMİ ............................................................................................................................ 9
G.Afrika‟da oy sayım işlemi başladı ................................................................................................... 9
Orta Afrika Cumhuriyeti‟nde „soykırım tehlikesi‟ .............................................................................. 9
Güney Sudan'dan ABD'ye kınama ...................................................................................................... 9
Nijerya'da kaçırılan öğrenciler uydudan takip edilecek ...................................................................... 9
Güney Sudan lideri, isyancıların başı ile görüşecek .......................................................................... 10
Nijerya-Türkiye... Zenginliğiniz varsa, başınız belâda demektir! – Hasan Karakaya, Yeni Akit ..... 10
Philip K.Dick Alibaba'yı yazsaydı – Serdar Turgut, Habertürk ........................................................ 14
AMERİKA – İNGİLTERE GÜNDEMİ............................................................................................... 15
ABD Yemen'deki büyükelçilik faaliyetlerini askıya aldı .................................................................. 15
ABD‟de Myanmar tasarısı kabul edildi ............................................................................................. 15
ABD: Putin Ukrayna İçin Daha Fazlasını Yapmalı- BBC ................................................................ 16
Putin‟in Geri Çekilme Stratejisi- Guardian ....................................................................................... 16
Ukrayna‟da Çözüm Umutları Arttı- Financial Times........................................................................ 16
Eurovision'da Ukrayna-Rusya Gerilimi ............................................................................................ 16
İngiliz Komandoları Nijerya'da- Times ............................................................................................. 17
1
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ebu Hamza İngiltere İçin Çalıştı – Daily Telegraph ......................................................................... 17
Türk-ABD ilişkilerinde Pensilvanya açmazı – Sedat Erdin – Hürriyet Gazetesi .............................. 17
ASYA – PASİFİK GÜNDEMİ ............................................................................................................ 19
Çin'de 70 yaşındaki kadın casusluktan gözaltında ............................................................................ 19
Tayland'da yeni başbakan atandı ....................................................................................................... 19
Türkmenistan Çin'e doğalgaz ihracatını artıracak ............................................................................. 19
AB Japonya zirvesi yapıldı:Serbest ticarette hedef 2015 .................................................................. 19
'Avrupa-Orta Asya ulaşımı hızlanacak' ............................................................................................. 19
Pakistan'da FBI ajanı gözaltına alındı ............................................................................................... 20
ORTADOĞU GÜNDEMİ .................................................................................................................. 20
Musul'da patlama............................................................................................................................... 20
Carba: Yabancı ve radikal savaşçı istemiyoruz ................................................................................. 20
İranlı esirlerin kurtarılması da Selam soruşturmasında ..................................................................... 20
Muhalifler Humus'tan çekiliyor......................................................................................................... 20
Sisi'den Türkiye açıklaması ............................................................................................................... 20
Gazze'de iki filistinli idam edildi....................................................................................................... 21
Suriyeli mülteciler: Avrupa'nın borcunu hatırlatmak... – Ceren Kenar – Türkiye Gazetesi ............. 21
Irak seçimleri: 'Demokratik' istikrarsızlık ......................................................................................... 22
DĠĞER KÖġE YAZILARI ............................................................................................................. 25
Türkiye‟de neler oluyor? – Vedat Bilgin – Akşam Gazetesi............................................................. 25
DÜNYA GÜNDEMĠ
AVRUPA GÜNDEMİ
Ukrayna BaĢbakanı‟ndan Putin‟e sert mesaj
Euronews
Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin‟in Ukrayna‟nın doğusundaki Donetsk‟te özerklik
referandumunun ertelenmesi yönündeki çağrısına Kiev yönetiminden tepki geldi. Donetsk
bölgesinde ayrılıkçı grupların liderlerinin bugün Putin‟in çağrısını değerlendirecekleri
bildirildi. Oy pusulalarını bile hazırlayan Rusya yanlılarının özerklik ya da Kiev‟den
bağımsızlık referandumunu cumhurbaşkanlığı seçiminin sonrasına ertelemesi bekleniyor.
2
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Polonya'dan Kırımoğlu'na demokrasi ödülü
Euractive
Polonya, Rusya'ya ilhakının ardından Kırım'a girişi engellenen Mustafa Abdülcemil
Kırımoğlu'na demokrasi ve insan hakları ödülü verdi. Kırım Tatar halkını büyük bölümü,
yarımadanın yeniden Moskova kontrolüne girmesine karşı çıkmıştı. Türkiye Dışişleri
Bakanlığı Pazartesi günü, Kırımoğlu'nun Kırım'a geçişinin engellenmesini kınamıştı.
Macaristan BaĢbakanı Viktor Orban Berlin'de
Deutsche Welle
Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın Berlin ziyaretinde yapacağı ikili görüşmelerde AB
gündeminin yanı sıra Ukrayna krizinin de ele alınacağı bildirildi.
Merkel'den AB'nin Kıbrıs'ta birleĢme görüĢmelerine daha çok dâhil olmasına destek
Euractive
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Kıbrıs'ta birleşme müzakerelerinin hızlı bir şekilde
ilerlemesini ve bir an önce başarıya ulaşmasını istediklerini belirterek, sürece Avrupa
Birliği'nin daha fazla dâhil olmasını desteklediklerini söyledi.
Yunanistan'da AP'ye baĢörtülü aday
Dünya Bülteni
Yunanistan'da Avrupa Parlamentosu için yapılacak seçimlere başörtülü bir kadın da aday
oldu. 30 yaşında Müslüman olan Anna Stamou, seçildiği takdirde ülkesindeki Müslümanların
haklarını savunacağını söyledi.
Vatikan'dan önemli adım
Dünya Bülteni
Vatikan, 848 papazı meslekten men etti. Birleşmiş Milletler'e bilgi veren Vatikan, 2 bin 572
papaza da farklı cezalar verildiğini duyurdu. Açıklanan verilere göre Vatikan'a son 10 yıl
içinde 3 bin 400 istismar vakası bildirildi. Açıklanan bu bilgilerin, istismar olaylarına dair ilk
kapsamlı veriler olduğu kaydediliyor.
ABD dıĢ politikası tartıĢmaları – Soli Özel - Haberturk Gazetesi
TAHMİN edilebileceği gibi son aylarda uluslararası sistemde izlenen gelişmeler ve hemen her
vakada ABD‟nin pısırık bir görüntü vermesi dünyanın ciddi ülkelerinde derin tartışmalar
başlattı. Görüntü, Suriye‟de kırmızı çizgilerinin silinmesine izin veren, Rusya‟nın
saldırganlığını durduramayan, Irak ve Afganistan‟da iki savaştan yenik çıkmış, müttefiklerine
güven telkin etmeyen bir ülke görüntüsü. Üstüne üstlük, Suudi Arabistan dahil olmak üzere
kimse ABD‟nin sözünü mutlak şekilde dinlemiyor. Bu ülkeye yönelik dile vurmuş
saldırganlık, Almanya‟nın yaptığı türden inatçı küskünlük yapanların yanına kalıyor gibi. Bu
listedekilerin başlarına Amerikan düşmanlığı vanasını işine geldikçe açıp kapayan, ABD‟den
gelen eleştirilere organik sözcüleri vasıtasıyla ağır şekilde giydiren Türkiye‟deki iktidarı da
3
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
ekleyebilirsiniz. Ortadoğu‟daki gelişmelerde Washington ya günü kurtarmaya çalışıyor ya da
olayları geriden izliyor. Bu durumda kimi yerde telaşlı, kimi yerde ise eller ovuşturularak
analizler yapılıyor.
Aslına bakarsanız Obama iktidara geldiğinden beri Amerikan dış dış politikasını Soğuk Savaş
sonrası dönemin varsayımlarından, önermelerinden ve siyaset tercihlerinden arındırmaya
çalıştı. İşi kolay değildi. Sertlik yanlılarına gereksiz tavizler vermek zorunda kaldı.
Başkanlıktaki ilk yılında Çin, Rusya, İslam alemi ya da Hindistan gibi ülkelere işbirliği
niyetiyle elini uzattı. Pek yararı olmadı. ABD güvenlik seçkinlerinin, İsrail‟in de zorlamasıyla
İran‟a savaş açmaya hazır hale getirdikleri ortamı önce yumuşattı. Şimdiyse 35 yıllık katıksız
düşmanlığın ardından İran ile nükleer programı konusunda ciddi bir müzakere içinde.
İktidarda 5 yıl dolduktan sonra bilançoya bakıldığında görülen başarısızlık gerçekten büyük
bir başarısızlık olmaktan çok, dünyanın beklentiler ve ABD‟ye kendince yüklediği işlevlerle
ilgili. Tıpkı ABD‟deki namlı ve iflah olmaz şahinler gibi dünya da ABD‟den “erkekliğini”
sergilemesini bekledi. Beklediğini bulamayınca da süper gücün “iktidar”ından kuşku
duymaya başladı. Bu durumun üzerine özellikle ikinci Obama döneminde dış politikanın
yönetilmesinde sergilenen gerçek ya da görünür beceriksizlik, koordinasyon eksikliği
eklenince olumsuz kanı iyice yerleşti.
Bu tabloya, Başkan‟ın dış politika konularındaki mesafeli tavrını da eklemek gerekir. Tüm
bunları göz ardı etmeseniz bile aslında daha temel bir unsuru dikkate almak gerekiyor. O da
Obama döneminin ABD açısından bir geri çekilme ve kendini toparlama dönemi olması. Bush
yönetiminin ülke içinde ve dışında yarattığı tahribatın onarılması, ABD‟nin kaynaklarıyla güç
projeksiyonu arasında gerçekçi bir bağlantının yeniden kurulması Obama‟nın dış politikadaki
tarihsel misyonuydu. Üstelik, saldırgan, kötü niyetli, engelleyici ve ideolojik damarı güçlü
Cumhuriyetçi Parti siyasetçileriyle didişerek bunu büyük ölçüde becerdi.
Eylül ayında BM Genel Kurulu‟nda yaptığı konuşmada dünyaya o nedenle sitem edebildi. O
konuşmasında Obama hem yeni yaklaşımlarını özetlemiş hem de dünyaya seslenerek mealen
“Her yere müdahale olursak çok kızıyorsunuz, müdahale etmezsek de çok kızıyorsunuz, bir
karar verin” deyivermişti. Bu siyaseti izler, Şahinlerin saldırılarına maruz kalırken arkasını
yasladığı güç ise Amerikan toplumunun dünya işlerine hele de Ortadoğu‟ya bulaşma
konusunda sergilediği müthiş isteksizlikti.
Son dönemde Suriye‟de sergilenen kararsızlık, Rusya‟nın Ukrayna‟ya yönelik hamlelerine
dişe dokunur bir cevap verilmemesi, Çin‟in kendi yakın çevresindeki atılganlığına karşı etkili
görülmemesi, büyük ümitler beslenen Hindistan ile aranın açılması, Brezilya gibi orta boy
güçlerin Washington‟a kafa tutması, zayıf ve itilir kakılır ABD imajını iyice perçinledi.
Bunun üzerine Amerikan dış politika seçkinleri ve düşünürleri arasında hem entelektüel hem
siyasi açıdan hayli tatmin edici, ufuk açıcı ve önümüzdeki dönemin Amerikan dış politikası
parametreleriyle ilgili canlı bir tartışma başladı.
Türkiye‟nin Kırım sınavı – Özcan Tikit – Haberturk Gazetesi
HER ne kadar Türkiye‟nin gereksiz bir hırsla dünya sahnesinde ön plana çıktığı iddia edilse
de çevremizdeki manzara bunun aksini gösteriyor. Bunun en somut izleri Rusya‟nın Kırım‟ı
ilhak etmesiyle izlenmeye başlanan stratejide görülebilir.
Ne kadar realist çizgide hareket ettiğini görmek için de Türkiye‟nin nasıl bir beklentiyle karşı
karşıya olduğunu bilmek gerekiyor. Kırımlı Tatar gazeteci arkadaşım İsmet Yüksel‟in
4
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
anlattığına göre, Rus işgalinin başlamasıyla birlikte Tatarların kardeş Türkiye‟den beklentisi
doruğa çıktı. Bazı Tatarlar, Türkiye‟nin savaş gemileri ve uçaklarıyla Kırım‟a gelip
kendilerini kurtarmasını dahi bekledi.
Karşı kıyıdaki kardeş halkın hissiyatı buyken, Türkiye ne çıkarlarını tehlikeye atacak şekilde
Rusya‟yı karşısına aldı, ne de Tatarları yalnız bıraktı. Ankara bunların yerine potansiyelini
aşmadan, Kırım Tatarlarını korumayı önceleyen diplomatik hamlelerde bulundu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa‟ya yaptığı ziyaretlerde ve Rus mevkidaşı Sergey
Lavrov‟la yaptığı görüşmelerde Tatarların küresel gerilime kurban edilmemesi gerektiğini
vurguladı. Perde arkasından da diplomatik girişimlere hız verdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tatarların milli lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu‟na
Devlet Nişanı takarak Türkiye‟nin Tatar hassasiyetini tüm dünyaya ilan etti. Başbakan Tayyip
Erdoğan da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‟le görüşerek mazlum Tatar halkının
korunmasına dikkat edilmesi gerektiğini lisan-ı münasiple anlattı.
Ankara‟nın bu akil tavrı meyvelerini de verdi nitekim. Önce Tatarca‟nın Kırım‟ın resmi dili
olması kabul edildi. Sonra 1944‟te Stalin döneminde yaşanan tehcirin yarattığı hasarı telafi
etmeye yönelik bir kararname de bizzat Putin tarafından imzalandı. Kırım‟daki yeni
yönetimde hakça temsil ilkesine riayet edileceğine dair de önemli güvenceler verildi.
Gelgelelim Tatarları temkinli bir iyimserliğe sevk eden bu adımlar, son günlerdeki bazı
uygulamalarla gölgelendi. Tatar lider Kırımoğlu‟nun Kırım‟a girişi yasaklanırken, bunu
protesto eden Tatar Meclisi de Kırım savcısı tarafından kapatılmakla tehdit edildi.
Rusya‟nın attığı olumlu adımların göz boyamaktan ibaret olduğu izlenimi veren bu son
girişimlerin nedenlerini iyi tahlil etmek gerekiyor. Bunlardan ilki Kırımoğlu‟nun son derece
keskin bir Rus karşıtı olması. Hayatının önemli bir bölümü Sovyet hapishanelerinde geçen
Kırımoğlu, geçmişin acılarından çıkardığı dersle hareket ediyor. Bu nedenle de Rusya‟ya
güvenemiyor. Krizin nihai çözümü için Rusların Kırım‟dan çekilmesi gerektiğini söylüyor.
Lakin ABD, “Rusya‟yla savaşmayız” demişken ve Ukrayna bile Kırım‟ın Ruslarda kalmasını
umursamazken bu çözümün pek gerçekçi olmadığını da görmesi gerekiyor.
İkinci nedense Tatarların 1944 tehcirinin 70‟inci yıldönümü olan 18 Mayıs‟ta Kırım‟da
düzenleyeceği anma törenleri. Aynı gün Rusya‟da da Putin karşıtı gösteriler düzenlenecek. Bu
“tatlı tesadüf” Moskova‟nın ateşini yükseltiyor. Putin riski minimuma indirmek için Doğu
Ukrayna‟da gerilimi tırmandırırken, Kırım‟da ipleri gererek hâkimiyetini pekiştirmeye
çalışıyor.
Bu durum Türkiye‟nin manevra alanını daraltıyor. Bir yanda Kırımoğlu‟nun haklı ama
gerçekçi olmayan talepleri. Diğer yandaysa damarına basıldığında tarihi bir felakete bile yol
açabileceğini kanıtlamış Putin. Denklemin bambaşka bir yerinde de Tatarları provoke ederek
Rusya‟yı rahatsız etmek isteyen Batı var.
Önceliği her şeyden önce Tatarları korumak olan Türkiye, bu krizi hiç yara almadan
atlatabilirse çok güçlü bir alkışı da hak etmiş olacak.
Avrupa‟da tekleyen Fransa ve Ġtalya! – Deniz Gökçe – AkĢam Gazetesi
Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği‟nin son ekonomik durum beklentilerini ve risklerini
geçtiğimiz günlerde yayınladı. Komisyon‟a göre Birlik ekonomilerinin büyümesi bu yıl
hızlanacak, bu tabii hem tüm dünya hem de Türkiye açısından pozitif bir değerlendirme.
5
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Komisyon‟un
ekonomi
sorumlusu Olli
Rehn Avrupa
Parlementosu
seçimleri
için Brüksel dışında olduğundan yerine açıklamayı S.Kallas yaptı. Kallasiyimser bir
konuşma yaparken riskleri de saydı. Ukrayna‟daki gelişmeler ve Rusya ile gerilim, uzun süre
düşük enflasyon ile yaşama durumu ve bazı Birlik üyesi ülkelerin ekonomi politikalarını
sürdürmekten kaçınmaları temel riskler olarak gündeme getirildi.
Ġstihdamda yavaĢ iyileĢme
18 Birlik üyesi ülkenin şubat ayında açıklanan 2014 reel büyüme beklentisi yüzde 1.8
değerinden hafifçe aşağıya çekildi ve yüzde 1.7 olarak yeniden açıklandı. Euro kullanan
ülkelerin büyümesi ise geçen yılki yüzde 0.4 düzeyinden bu yıl 1.2 düzeyine yükselecek. 28
üyelik Avrupa Birliği için de, geçen yıl sadece yüzde 0.1 olan büyümenin bu yıl yüzde 1.6 ve
2015 yılında ise yüzde 2 değerine yükseleceği beklentisi de açıklandı.
Diğer taraftan Avrupa Merkez Bankası‟nın temelde yüzde 2 olan enflasyon hedefinin bu
yıl şubat ayında yüzde 1 eneflasyon gerçekleşmesi olarak açıklandığını, ama şimdi bu haftaki
Avrupa Birliği Merkez Bankası toplantısından hemen önce de daha düşük yüzde 0.8
düzeyinde gerçekleşeceğinin tahmin edildiği de vurgulandı. Piyasa beklentileri Avrupa Birliği
Merkez Bankası‟nın şu anda düşük enflasyon için bir önlem almayacağı şeklinde.
Avrupa Komisyonu, Fransa ve İtalya‟da ekonomik büyüme açısından zayıflık
oluşabileceğini de düşünüyor. Komisyon zayıflık yaşayan ekonomilerden Fransa için 2014
yılında sadece yüzde 1 kadar büyüme bekliyor. Ama 2015 yılında ise toparlanma
olabileceğini ve yüzde 1.5 boyutunda büyüme gerçekleşmesinin mümkün olduğunu söylüyor.
Diğer zayıf büyüme yaşayan ülke olan İtalya için ise 2014 yılında sadece yüzde 0.6 büyüme
tahmini var. Ancak 2015 için hafifçe artış yani yüzde 1.2 büyüme beklentisi mevcut. İtalyan
Hükümeti ise 2014 yılında yüzde 0.8 ve 2015 yılında yüzde 1.3 büyüme beklentisi açıklamış
bulunuyor.
İspanya‟nın
büyümesinin
2015
yılında
yüzde
2.1
düzeyine
çıkması bekleniyor. Yunanistan‟ın ise 2014 yılında yüzde 0.6 büyüdükten sonra 2015
yılında yüzde 2.9 düzeyine yükselebileceği düşünülmekte.
İstihdamda yavaş da olsa iyileşme bulunuyor. Geçen yıl euro bölgesinde yüzde 12 olan
işsizlik oranının yavaşça düzeldiği ve 2014 yılında yüzde 11.8 ve 2015 yılında yüzde 11.4
düzeyine düşmesinin beklendiği de açıklandı. Avrupa Birliği‟nin bütününde ise işsizlik
oranının 2013 yılında yüzde 10.8 olarak gerçekleştikten sonra 2014 yılında yüzde 10.5 ve
2015 yılında yüzde 10.1 düzeyine inecek gibi durduğu düşünülüyor.
Kemer sıkmayı eleĢtiriyorlar
Ancak İspanya ve Yunanistan‟da işsizlik oranı 2014 yılında hafifçe aşağıya doğru dönse de,
her
iki
ülkenin
de
2015
yılında
bile
yüzde
24
civarında
işsizlik
yaşaması gündemde. Avrupa‟da sosyalist partiler bu nedenle bugün de kemer sıkma
politikalarını eleştirmeye devam etmekteler.
Bu yıl Avrupa‟nın krizdeki beşinci yılı yaşanmış olacak! Avrupa‟nın sorunlarının yavaş
düzelmesi ülkelerin bütçe açıklarını yüzde 3 düzeyine indirmelerini de önemli ölçüde
zorlaştırıyor. Ukrayna krizi de Rusya ile ilişkileri daha fazla olan Kıbrıs Rum
Kesimi ve Finlandiya gibi ülkelerin ek sorunlar yaşamasını gündeme getirecek.
6
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
EĢler Ġçin Dil Kursu ġeytani Bir Uygulama Değil – Süddeutsche Zeitung-Internet Roland Preuss
Türkiye Başbakanı Erdoğan, Onu Bir İnsan Hakları İhlali Olarak Tanımladı. Oysa Bir
Araştırmaya Göre Göçmenler, Aile Birleşimi Nedeniyle Yurt Dışından Almanya'ya Gelen
Eşler İçin Uygulanan Almanca Sınavını Hiç de Kötü Bulmuyorlar. Tam Tersine-Aile birleşimi nedeniyle Almanya'ya gelmek isteyen yabancı eşlere uygulanan Almanca
sınavı, kitle gazetesi Hürriyet'e göre "gelinleri ağlatan" bir sınav, Başbakan Erdoğan'a göre bir
"insan hakkı ihlali." Yeşiller ile Sol Parti de bu sınavın, aileleri "parçalayan" şeytani bir
uygulama olduğu görüşünde.
Geçen hafta Avrupa Adalet Divanı yargıcı da eleştirilere katılarak sınavların, Türkiye ile 40
yılı aşkın bir süredir var olan anlaşmaya aykırı ve orantısız olduğunu açıkladı.
Dil sınavı, yedi yıl önce, dönemin büyük koalisyonu tarafından uygulamaya konulmuştu. AB
dışından gelen yabancı eşler, o dönemden beri Federal Almanya Cumhuriyeti'ndeki eşlerinin
yanına taşınmadan önce temel Almanca bilgisine sahip olduklarını kanıtlamak zorundalar. Bu
şekilde zoraki evliliklerin önüne geçilmek ve uyumun ilk baştan teşviki istenmişti. Öncelikle
de memleketinden gelin ve damat getirmek isteyen Almanya'daki Türkleri olduğu kadar
Ruslar ve Hintlileri de mağdur eden sınavla ilgili eleştiriler sürekli olarak alevleniyor.
Soru Yöneltilenlerin Yüzde 80'i Dil Testini Mantıklı Buluyor-Peki, asıl mağdur olan eşler bu duruma ne diyor? Federal Göç ve Mülteciler Dairesindeki
araştırmacılar şimdiye dek açıklanmayan bir araştırmada bu soruya cevap aradılar. Aile
birleşimi nedeniyle göç eden 2500'e yakın eşle görüşen araştırmacılar, şaşırtıcı bir sonuca
vardılar: Soru yöneltilenlerin üçte biri gerçi dil sınavını ağır bir yük olarak görüyor ancak
yüzde 80'i mantıklı buluyor. Sınava girmek zorunda kalan ve istisnai kurala tabi
tutulmayanlar arasında sınava verilen destek ise neredeyse yüzde 90 gibi daha da yüksek
orandı. Federal Daire Başkanı Manfred Schmidt, "Bana göre bu araştırma, dil sınavıyla ilgili
eleştirilerin ilgililerin çıkarlarının göz ardı edilerek yapıldığının anlaşıldığını gösteriyor."
diyor.
Sınavı inceleyenler de zaten neden öfkelenildiğine şaşırıyor. Sınav, uluslararası dil seviyesi
kurallarına göre yapılıyor. Adayların basit sorular sorabilmeleri, küçük bir ilanı
okuyabilmeleri ve basit soruların işaretlemek suretiyle cevaplayabilmeleri gerekiyor. Buna
rağmen dünya genelinde yapılan sıvalarda adayların yaklaşık üçte biri başarısız oluyor ancak
sınav istenildiği kadar tekrarlanabiliyor.
Başarısız olan azınlığın sınava daha az destek vermesi tabii ki doğal. Araştırmacılar onlara
soru yöneltmediler ama onların, sınav uygulaması başlamadan önce Almanya'ya taşınan
eşlerine sordular: Bu insanların dörtte üçü sınavı mantıklı buluyor. Neden böyle düşündükleri
ise bilinmiyor. Muhtemelen göçmenler bu şekilde ilk baştan daha iyi uyum sağlıyor ve
kendilerini Almanya'daki eşlerine o kadar çok bağımlı hissetmiyorlar.
Her hâlükârda bu, araştırmacıların vardığı bir diğer sonuçla uyumlu: Eşlerin çoğu, evlilik
kararı almadan kısa bir süre önce tanışmış. Her 10 çiftten biri "yıldırım nikâhıyla" evet
dediğini belirtiyor. Çoğu zaman gerçekte kiminle evlenildiği, taşındıktan sonra belli oluyor.
7
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Walter Flıck: Türkiye‟de YaĢayan Hristiyanlar Tam Haklara Sahip Değil - Deutsche
Welle-Ġnternet - Stefan Dege
Hristiyan Olan Türklerin Oranı Yüzde 1‟den Daha Az. Ancak Bunlara Ayrım Yapılıyor.
Frankfurt Merkezli Uluslararası İnsan Hakları Derneği Din Uzmanı Walter Flick, “Deutsche
Welle'ye” Verdiği Mülakatta Özellikle Rum Ortodoksların Müslüman Devlette Sorunları
Olduğunu Dile Getirdi-DEUTSCHE WELLE: Bay Flick, Hristiyanlara Türkiye‟de baskı mı uygulanıyor?
WALTER FLICK: Türkiye‟nin nüfusu yaklaşık 80 milyon. Sadece 120 bin civarında
Hristiyan var. Bu, toplam nüfusa oranla yüzde 1‟in altında kalan bir değer. Hristiyanlar ikinci
sınıf vatandaş konumunda. Ayrıca Türk-İslam ortak yaşam gibi bir durum söz konusu.
Türkiye‟de gerçek bir vatandaş Müslüman‟dır. Müslüman olmayanlardan şüphe duyuluyor.
Hristiyanlar eşit haklara sahip değiller. Türkiye‟de Hristiyanlar takip altında değiller fakat
özellikle de inanç özgürlüğü konularında tam haklara da sahip değiller.
DEUTSCHE WELLE: O hâlde Yunanlı Ortodoksların durumu daha da zorlaşıyor?
FLICK: Evet zorluklar var. 1923 yılındaki Lozan Anlaşması, Birinci Dünya Savaşı ve YunanTürk Savaşından sonra Rum Ortodoks Hristiyanlar özel bir statüye sahip oldular. Bu statü
çerçevesinde kendi okulları ve kuruluşlarına sahip olabiliyorlar. Ancak devlet onlara tüm
haklarını tanımıyor. İstanbul‟da yaşayan Rum Ortodoks Hristiyanlar okullara ve kendi
gazetelerine sahipler. Ayrıca patrik de var. Ancak Rum Ortodoks Hristiyanlara ilahiyat
eğitimi veren ruhban okulu, 1971 yılında kapatıldı ve o zamandan beri verilen tüm sözlere
rağmen tekrar açılamıyor.
DEUTSCHE WELLE: Patrik, Türk hükûmeti tarafından unvanı beğenilmediği hâlde bile nasıl
görevini laikiyle yerine getirebilir?
O, ekümenlerin patriği, yani 300 milyon Ortodoks Hristiyanı‟nı temsil ediyor. Ancak 6.
yüzyıldan beri var olan bu tarihî unvanı taşıyamıyor. Bu nedenle Türkiye‟de Patriğe ekümen
sıfatı verilmiyor. Ancak dış ülkeler onu Ekümen Patrik olarak kabul ediyor. Fakat İnsan
Hakları Sözleşmesine göre Türkiye‟de bu unvanı taşıyamıyor. Türk Devleti, Rum Ortodoks
Hristiyanların mallarına el koymaya başladı. Onlarca yıl boyunca dükkânlar, yetim evleri ve
pek çok başka tesis Rum Ortodoks Hristiyanların elinden gitti. Bu, elbette ki kilisenin
öfkelenmesine neden oluyor. Türkiye'de sayıları gittikçe azalan 5 bin civarındaki Rum
Ortodoks Hristiyan, gayrimenkullerinden elde ettikleri paralara muhtaçlar. Cemaat üyeleri
gayrimenkulleri miras olarak bıraktığında kilise mirası koşulsuz olarak alamıyor. Türkiye
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 2011 yılında kamulaştırılan gayrimenkullerin geri
verileceği sözünü vermişti. Bu, kısmen de olsa yapıldı. Ancak gayrimenkullerin tam olarak
iade edilmesi prosedürü henüz bitmedi.
DEUTSCHE WELLE: Bartholemaus, sözü bağlayıcı olan ve iş birliğe hazır bir kişi olarak
görülüyor. Peki, Türkiye‟deki cemaatinin sorunlarını çözme şansına sahip mi?
FLICK: Öyle umuyorum. Ruhban okulunun açılacağına dair onlarca yıldır söz veriliyor. Daha
sonra kanunların yeniden düzenleneceği ile ilgili haberler çıkmıştı. Örneğin özel okullar ile
8
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
ilgili kanun değiştirilecekti. Ancak henüz bir tarih açıklanmadı. Belki de gelecek yıl, Eylül
1955'te Rumlara karşı işlenen soykırımın yıl dönümünde, Türkiye‟de yaşayan Rumlara tüm
malları iade edilmelidir.
DEUTSCHE WELLE: 2016 yılında İstanbul‟da Pan-Ortodoks Ruhani Meclisi toplanabilir.
Bu tarihî bir olay. Sizce bu toplantı kapsamında Türkiye hükûmeti ne tür bir jestte
bulunabilir?
FLICK: Elbette ki Halki Ruhban Okulunu açabilir. Daha sonra da Rum Ortodoks Kilisesinin
tüm mallarını iade edebilir. Türkiye‟deki kiliselerin yasal haklara kavuşması da önemli. Patrik
de bunu sürekli talep ediyor. Kiliseler bu şekilde mallarını miras olarak alabilirler ve tapu
kayıtları yapılabilir. Bu, kiliseyi güvenceye alır ve mutlaka gerçekleştirilmelidir.
AFRİKA GÜNDEMİ
G.Afrika‟da oy sayım iĢlemi baĢladı
Euronews
Güney Afrika‟da dün yapılan genel seçimlerde oy verme işlemi tamamlandı. Sandıklar yerel
saatle 21.00‟de kapanmasına karşın birçok bölgede uzun kuyruklar nedeniyle seçmenlerin
gece boyunca oy kullanmasına izin verildi. Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı Pansy Tlakula,
bu sabah düzenlediği basın toplantısında seçimin sona erdiğini ve pusulaların sayımına
geçildiğini duyurdu.
Orta Afrika Cumhuriyeti‟nde „soykırım tehlikesi‟
Euronews
Orta Afrika Cumhuriyeti‟nde Hristiyan ve Müslüman nüfus arasında aylardır devam eden
olaylar bir „soykırıma dönüşebilir‟. Bu sözler, Avrupa Komisyonu‟nun İnsani Yardımdan
Sorumlu Komisyon Üyesi Kristalina Georgieva‟ya ait. Ülkedeki kriz, Müslüman Seleka
isyancılarının Hristiyan Devlet Başkanı François Bozize‟yi devirmesi sonrasında başladı.
Hristiyanların „öc almak için‟ oluşturduğu Anti-Balaka örgütü, 1 milyona yakın Müslümanı
kitleler halinde evlerini terketmeye zorlarken; çoğu Müslüman binlerce kişi katledildi.
Güney Sudan'dan ABD'ye kınama
Trt Türk
Güney Sudan yönetimi, ABD'nin çatışmanın taraflarına yaptırım kararı almasını kınadı.
Güney Sudan, ABD'nin ülkedeki çatışmalara katılan taraflara yaptırım uygulama ve bu
doğrultuda iki taraftan da birer üst düzey komutanın mal varlıklarını dondurma kararı
almasını kınadı.
Nijerya'da kaçırılan öğrenciler uydudan takip edilecek
Dünya Bülteni
9
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Nijerya, geçen ay Borno eyaletinde bir ortaokuldan kaçırılan kız öğrencilerin yerinin tespit
edilmesi için İngiltere ve Çin‟in sağlayacağı uydu görüntülerinden faydalanacak. Ülkenin
Devlet Başkanlığı sözcüsü Reuben Abati, Devlet Başkanı Goodluck Jonathan‟ın İngiltere‟den
ve Çin‟den uydu görüntülerini de içeren istihbarat yardımı konusunda teminat aldığını
söyledi.
Güney Sudan lideri, isyancıların baĢı ile görüĢecek
Dünya Bülteni
Güney Sudan hükümet sözcüsü Michael McCoy, Cumhurbaşkanı Salva Kiir Mayardit'in
isyancıların lideri Riek Machar ile görüşmeyi kabul ettiğini bildirdi. McCoy, Etiyopya'nın
başkenti Addis Ababa'da düzenlediği basın toplantısında, Hükümetler Arası Kalkınma
Otoritesi (IGAD) ve müzakerelere katılan ülkelerin talebi doğrultusunda, Mayardit'in, Machar
ile bir araya geleceğini söyledi.
Nijerya-Türkiye... Zenginliğiniz varsa, baĢınız belâda demektir! – Hasan Karakaya,
Yeni Akit
Dün sabah “kahvaltı”yı henüz bitirmiştim ki; yazılarımda sürekli “Ajan Dİ” diye
bahsettiğim Demir İnal dostum aradı...“Nijerya‟daki gelişmeleri takip ediyor musun?” diye
sordu... “200 civarında genç kızın kaçırıldığını biliyorum ama, detayına bakmadım”dedim.
Dedi ki;
“Senin detayıyla ilgilenmediğin bu olay var ya; Amerika ve İngiltere‟nin ilk gündem
maddesi... Amerikan CNN kanalı olsun, İngiliz BBC kanalı olsun, her şeyi bıraktı, sadece
kaçırılan kızlarla ilgileniyor!.. Ukrayna‟daki olayları bile ikinci-üçüncü sıraya attılar...
İlgilendikleri tek konu, kaçırılan kızlar!”
Peki, bu “hassasiyet”lerinin sebebi ne?.. Bir “çıkar”ları mı var?
BU HASSASİYET NİYE?
Demir İnal; “Onu da sen araştır” dedi... Ama şunu da sor: “Amerika, kaçırılan bu 200 genç
kız hakkında bu kadar hassasiyet gösteriyorsa, bu kadar insancıl bir çaba içinde görünüyorsa,
aynı hassasiyeti niye Irak‟ta ve Afganistan‟da göstermedi?.. Niye Suriye‟de ve Filistin‟de ya
da Myanmar‟da göstermedi?..
Irak‟ta 2,5 milyon insan katleden bu Amerika değil mi?.. O 2,5 milyon insan içinde yaşlılar
vardı, kadınlar vardı, çocuklar vardı, genç kızlar vardı... Afganistan‟da katledilen yüz binlerce
insanın içinde de genç kızlar vardı... Suriye‟de öyle, Filistin‟de öyle, Myanmar‟da öyle!..
Peki, bu genç kızları katleden veya katledilmelerine göz yuman ABD ve İngiltere; Nijerya‟da
kaçırılan 200 genç kız için niye seferber oldu?..”
“Tamam” dedim Demir İnal‟a;
“Araştıracağım.”
BOKO HARAM NASIL BİR ÖRGÜT?
10
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Efendim, olay şu:
14 Nisan günü;
Nijerya‟nın kuzeyindeki Borno eyaletinde Boko Haram örgütünün militanları olduğu sanılan
silahlı kişiler, 130 ila 150 civarında kız öğrenciyi kaçırmışlar... İsmini vermek istemeyen üst
düzey bir yetkili; Chibok‟ta “yatılı bir ortaokul”a araçlarından ateş eden silahlı kişilerin daha
sonra kızları zorla araçlara bindirdiğini açıklamış!..
İddialara göre;
Nijerya‟da kız öğrencilerin kaçırılmasını Boko Haram örgütü üstlenmiş... Yine iddialara göre,
örgüt; kızları köle olarak satacaklarını açıklamış!..
Adı “Batılı tarzda eğitim yasaktır” anlamına gelen Boko Haram, 160 milyon nüfusuyla
Afrika‟nın en büyük ülkesi Nijerya‟nın kuzeyinde dine dayalı devlet kurmak
istiyormuş... Boko Haram; kitlesel şiddet eylemlerini 2009‟da başlatmış ve sadece bu yıl üç
eyalette düzenlediği saldırılarda 1500‟den fazla kişinin ölümüne sebep olmuş...
Nijerya Cumhurbaşkanı Goodluck Jonathan ise; kendilerine yardım için uluslararası güçlerle
de temasa geçtiklerini belirterek; “Bize yardım edebileceğini düşündüğümüz ülkelerle
görüşüyoruz. Bunların başında da ABD geliyor. Başkan Obama ile en az iki kez
görüştüm” demiş...
Obama, hemen devreye girip, 6 Mayıs günü açıklamasını yapmış:
“Boko Haram, bölgedeki en kötü terör örgütlerinden birisidir... Kız öğrencilerin bu örgütün
elinden kurtarılabilmesi için, Nijerya‟ya özel bir heyet gönderdik... Bu heyette askerlerin yanı
sıra, rehine pazarlığında uzman sivil personel de bulunuyor.”
SEBEP PETROL MÜ?
Obama‟nın bu açıklaması, “göz yaşartan” bir açıklama... Şu hâle bakın; koskoca
Amerika “200 kız öğrenci için” seferber olmuş!..
Hüngür!.. Hüngür!..
En başta dedik ya;
Irak ve Afganistan‟da “milyonlarca insanı katleden” bir Amerika, “200 öğrenci” için niye
teyakkuza geçiyor, Nijerya‟ya niye “kurtarma timi”gönderiyor?..
Bu teyakkuzun sebebi “insanî bir hassasiyet” mi, yoksa “ABD çıkarları”mı?..
Nijerya‟da “ne” var ki, ABD Başkanı Obama, bu kadar “duygusal”(!) davranıyor.
Ben; bu “operasyon”un “insanî hassasiyet”le değil, “tamamen duygusal”(!) sebeplerle
yapıldığına inanıyorum!..
Açık ve net söyleyeyim;
11
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Paralel Yapı‟nın gerçekleştirdiği “Kirli 17-25 Aralık operasyonları” nasıl ki“Hükümet‟e
darbe” amaçlıdır
ve “yolsuzluk-rüşvet”le
hiçbir
ilgisi
yoktur,“ABD‟nin
Nijer
Operasyonu”nun da “genç kızları kurtarmak”la ilgisi yoktur!..
Çünkü Nijerya‟da;
“Ekonomi daha çok tarıma dayanır. Milli gelir 370 dolar civarındadır. Nijerya, yeraltı
kaynakları bakımından oldukça zengindir. 1960‟lı yıllarda bulunan petrol, Nijerya
ekonomisini geniş ölçüde ferahlatmıştır. Dünyanın yedinci büyük petrol üreticisi durumunda
olan Nijerya‟nın ihracatının büyük bir bölümünü, petrol ve yan ürünleri teşkil etmektedir.
Ayrıca doğalgaz bakımından da oldukça zengindir.”
Şimdi
anlaşıldı
mı “operasyon”un
asıl
sebebi?.. Obama‟nın
Nijerya‟ya
gönderdiği “asker”lerin amacı “genç kızları kurtarmak” değil, “petrol işini kotarmak”tır!..
Görürsünüz;
Kokusu yakında çıkar!..
ZENGİNLİĞİNİZ VARSA!
Demir İnal‟ın telefonu üzerine “Nijerya” meselesini yazmak üzere masaya oturmuştum
ki, Anadolu Ajansı‟ndan bir haber geçti...
Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ebubekir
Sofuoğlu, dün Sakarya‟da düzenlenen “2. Abdülhamid Han‟ın Dehası Konferansı”nda
konuşmuş ve demiş ki;
“Osmanlı tarihini Batılılardan öğrenmeye çalışanlar, Batı‟nın amigosu gibi konuşmayı uygun
buluyorlar...
Sultan 2. Abdülhamid‟e karşı direncin arkasında başka bir şey var... Gerçekten arı kovanına
çomak sokmuştur. Arı kovanına çomak sokan bir padişah, tabii ki aşağılanmaya çalışılır...
Abdülhamid, elindeki imkanları kullanmaya başladı, başına bela aldı... Bazen, ülkelerin sahip
olduğu zenginlikler çeşitli sorunlara yol açabiliyor.
Elinizde zenginlik olduysa tehlikeye açıksınız demektir... Osmanlı‟nın elinde Akdeniz var.
Akdeniz, büyük bir hazine... Akdeniz‟in büyük kısmı hâlâ elimizde, hâlâ başımız belâda...
Abdülhamid‟in başına bela olan şeyler, bu zenginlikleri kullanmasıydı... Sorun burada işte.
Şimdi sizin idarecileriniz küresel güçlerin kovanlarına çomak sokmuyorsa, sorun yok. Çomak
sokuyorsa, işte orada müdahale ederler... Osmanlı tarihinde, bakın Yakın Çağ‟a; 9 padişahın
6‟sı darbeyle indirilmiştir... Diğer 3 padişah öldürülmüştür. Bu 3 padişah arı kovanına çomak
soktuğu için öldürülmüştür. Abdülhamid de öldürülecek 4‟üncü padişah olarak listeye
girecekti... Başta Enver Paşa olmak üzere İttihatçılar öldürülmesini istemişti. Muazzam şahsi
serveti olduğu için o serveti kullanmak adına öldürmediler... Yoksa öldürülenler kervanına o
da katılacaktı.
Musul-Kerkük petrolleri, Abdülhamid‟in başına bela olan başka bir projesidir. İngilizleri
dengelemek için Amerikan ve Alman bankalarıyla anlaşma yaptı. Petrol çıkartmaya
başlayacaktı. Avrupa, „Bu petrolü sana kullandırtmam‟ dedi ve onu darbeyle indirtti!”
12
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Hele söyleyin;
Prof.Dr. Ebubekir Sofuoğlu‟nun tespitleri “bire bir doğru” değil mi?..
Bence, Sakarya‟daki konferansta söylediği en önemli söz şudur:
“Elinizde zenginliğiniz varsa,
Başınız belâda demektir!”
TÜRKİYE NİYE HEDEFTE?
Gerçekten de;
Elinizde “Akdeniz” varsa, elinizde Musul ve Kerkük varsa, “başınız belâda”demektir!..
Daha da önemlisi;
Elinizde “Türkiye” gibi bir ülke varsa, “başınız belâdan kurtulmaz” ve sürekli“başınızı
ağrıtırlar!”
“Gezi” ile ağrıtırlar, “17-25 Aralık operasyonları” ile ağrıtırlar, “seçimlerde kirli ittifak”lar
kurarak ağrıtırlar!..
Hele “IMF‟ye borçlarını ödemiş ve IMF‟ye borç verecek bir seviye”ye gelmişseniz!..
Kendi “gemi”lerinizi, kendi “uçak ve helikopter”lerinizi, kendi“insansız hava araçları”nızı,
kendi “tren”lerinizi, kendi “savaş gemileri”nizi ve kendi “uydu”larınızı yapmaya başlamış ve
artık “uydu ülke” olmaktan çıkmaya, yani “zenginliklerinizi keşfetmeye ve onları
kullanmaya”başlamışsanız, “başınız belâda” demektir!.. Sizi asla rahat bırakmazlar!..
Çünkü Türkiye;
“Türklere bırakılmayacak kadar önemli ve zengin bir ülkedir!”
Türkiye üzerine kurulan“kumpas”lara,“yolsuzluk ve rüşvet” kılıflı “darbe operasyonları”na
bakarsanız; “Tayyip Erdoğan Türkiye‟si”ni de,“Sultan 2. Abdülnamid Han Osmanlı‟sı”nı da
çok daha iyi anlarsınız!..
Ne diyordu Prof. Sofuoğlu;
“Elinizde zenginlik varsa,
Başınız belâda demektir!”
Ya “uysal koyun” olup “zenginliklerinizin sömürülmesi”ne sesinizi çıkarmayacaksınız ya
da “arı kovanına çomak sokmayacaksınız!”
Aksi halde;
“BaĢınız dertten kurtulmaz!”
Osmanlı‟nın ve Türkiye‟nin başına gelenler; nasıl ki “zenginlik”lerinden dolayıdır,
bugün Nijerya‟nın başına gelenler de; “petrol ve doğalgaz zenginliği”nden başka bir şey
değildir...
13
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Türkiye‟nin başına bir zamanlar PKK‟yı, şimdi de Paralel Yapı‟yı “belâ” ettiler,Nijerya‟nın
başına da Boko Haram‟ı belâ edenler “ABD ve Avrupa”dan başkası değildir!..
Fotoğrafa, bir de böyle bakın!..
“Kızlar” filân hikâye!..
Hoover öldüyse “kılavuz” olamaz mı?
Dün bu köşede; “FBI kurucusu John Edgar Hoover‟ın uyguladığı taktikler”ile “Fetullah
Gülen‟in uyguladığı taktikler” arasındaki “benzerliğe” dikkat çeken ve “Gülen‟in akıl hocası
FBI Ajanı” diyen yazım, birçok “internet sitesi”nde “manşet” olmuş!..
Bazıları da; “Karakaya yine uçtu... Gülen, Hoover‟ı nasıl kılavuz edinir ki?.. Hoover, taa
1972‟de öldü” demiş!..
Bu “kuş beyinli”lere söyleyeceğim şu: Hitler, Mao, Lenin ve Karl Marx da“çook
önceleri” öldüler ama, hâlâ onların “fikir ve taktik”lerini uygulayan nice“embesil” var!..
Demek ki; bir insan ölmüş olsa da, onun “fikir ve taktik”leri pekâlâ uygulanabilir, pekâlâ
yaşatılabilir!..
Hoover, “Rosenberg” adlı bir ekip kurmuş, onlar vasıtasıyla; “insanların donlarının
desenlerine” varıncaya kadar izlemiş, fişlemiş, kasetlemiş ve bunu da “şantaj” aracı olarak
kullanmış!.. Peki, Fetullah Gülen‟in kurduğu “Paralel Yapı” da “devlet içinde devlet” gibi
çalışıp, “aynı taktikleri” kullanmıyor mu?..
Hoover; göreve geldiği 10 Mayıs 1924‟te, adamlarına “talimat” vermiş:“Bana herkesin açığını
bulun!..
O kadar “açık” bulmuş ki; ona 48
yıl
boyunca hiç
Zira,“tehdit” açıkmış: “Gidersem, herkesi götürürüm!”
Bugün “Paralel
Yapı”ya
korkusu” yaşayanlardır!..
ses
çıkaramayanlar,
kimse
dokunamamış...
bilesiniz
ki; “götürülme
“Açığı olmayanlar” niye korksun ki?
Philip K.Dick Alibaba'yı yazsaydı – Serdar Turgut, Habertürk
ÇİN'in dev mal satış sitesi Alibaba'nın Amerikan borsasında hisselerini satışa çıkarması (IPO)
dünya piyasalarını sallıyor. Alibaba öylesine büyük ki satıştan 200 milyar dolar elde edilmesi
bekleniyor. Alibaba'da sadece yüzde 9 paya sahip olan Yahoo bile 10-15 milyar dolar
kazanacak bu satış işinden. Alibaba haberinin geldiği saatlerde Çin'in dev medya şirketleriyle
ilgili öylesine büyüklük haberleri ulaştı ki, aklıma büyük bilimkurgu yazarı Philip K. Dick
geldi. "Keşke o hayatta olsaydı da Çin'i ve hatta Alibaba'yı konu alan bilimkurgu hikâyeleri
yazabilseydi" diye düşündüm. Bende ciddi bir bilimkurgu okuyuculuğu vardır. Bu,
okuyucularla bugüne kadar paylaşmadığım bir yönümdür. Eskiden oldukça zahmetli
toplanmış kitaplardan oluşan, zengin bir bilimkurgu kütüphanem bulunuyordu Ne yazık ki
hayat değişiklikleri ve taşınmalar nedeniyle onların nerede olduklarını artık bilmiyorum.
14
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Okuduğum müthiş bilimkurgu yazarları arasında beni en çok şaşırtan Philip K. Dick'ti. Onun
hayal gücüne şaşırıyordum. Daha sonra onun hikâyelerinin çoğunu esrar aldıktan sonra
yazdığını öğrenmem bile hayal gücüne hayranlığımı azaltmadı. Esrar bence sadece onun
fantastik beyninin sınırlarını genişletiyordu. Philip K. Dick bir aralar Japonlara takmıştı.
"Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi" adlı kitabı Ridley Scott tarafından "Blade Runner"
olarak filmleştirildi. Filmde androidler ön plandaydı, ama arka planda geleceğin Los
Angeles'ında firmaların, ilanların Japonlara ait olduğu görülüyordu. Anlayacağınız, Philip K.
Dick Amerika'nın gelecekte Japonların etkisi altına gireceğini düşünüyordu. Bilimkurgu
dünyasının en büyük ödüllerinden biri olan "Hugo" ödülü de kazanmış olan "Yüksek Şatodaki
Adam" adlı romanında ise ikinci Dünya Savaşı'nın sonucunu farklı ele alıp alternatif tarih
yazan Dick, Japonlar ve Almanlar arasında bölüşülmüş bir dünya hayal ediyordu.
Anlayacağınız Philip Dick, yanlış Uzak Asyalılara takmış durumdaydı. Dünyanın Japonlar
yerine Çinlilerin egemenliğine gireceğini hayal etseydi romanları bugün günceli anlatan
kitaplar olarak okunabilirdi.
Ben New York'un Queens semtinde oturmayı 1980'lerin başında bıraktığımda, semtte Çinliler
nadir olarak görülürdü, ama 5 yıl sonra tekrar ziyaret ettiğimde semt dünyanın en büyük ve en
kalabalık Çin mahallesi haline gelmişti. (New York'un en güzel Çin lokantaları bu yüzden
Manhattan'da değil Queens'tedir. Times Square'den 7 numaralı trene binip son durakta
inerseniz şehrin bu yönünü keşfedersiniz.) Yani dünyanın bir Çin istilası altında olduğu
doğrudur ve bu istila son derece hızlı gerçekleşmektedir. Alibaba şimdi dünyanın en büyük
medya şirketi olmak üzere. Bunun yanında Zenithoptimedia'nın medya gelirleri kriterine göre
yaptığı "dünyanın en büyük medya şirketleri" listesinde, bu defa Çin şirketleri görülmeye
başlandı. Örneğin, Çin devlet televizyon kanalı CCTV, listeye Facebook'un önünde 23'üncü
sıradan girmiş. Çin internet arama şirketi Baidu, aynı listede Microsoft'un önünde 28'inci
sırada görülüyor.Amerikalıların listede 18 firması bulunuyor, ama Çin ilk kez listeyi ele
geçirme eğiliminde olduğu işaretini verdi.
Birinci sırada bulunan Google'ın yerine yakında Alibaba'nın göz dikebileceği konuşuluyor.
Bugüne kadar global ekonomik gücü ucuza üretip ucuza sattığı mallarla kurulmuş olan Çin'in
bu defa yüksek teknoloji alanında yapmakta olduğu atılımın sonuçlarının global düzeni hayli
sarsabileceği söyleniyor.
AMERİKA – İNGİLTERE GÜNDEMİ
ABD Yemen'deki büyükelçilik faaliyetlerini askıya aldı
Anadolu Ajans
ABD'nin, Yemen‟de şiddet olayları nedeniyle başkent Sana‟daki büyükelçilik faaliyetlerini
geçici olarak askıya aldığı bildirildi.
ABD‟de Myanmar tasarısı kabul edildi
Trt Türk
15
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu‟nda, Myanmar hükümetinin Rohingya
Müslümanlarına yönelik işkenceyi sona erdirmesi ve ülkedeki tüm etnik ve dini azınlıkların
insan haklarına saygı göstermesine yönelik karar tasarısı kabul edildi.
ABD: Putin Ukrayna Ġçin Daha Fazlasını Yapmalı- BBC
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini "Doğru
yolda atılmış bir adım" olarak nitelemesinin ardından ABD'den ilk yanıt geldi. Dışişleri
Bakanlığı "Putin daha fazlasını yapmalı" dedi. Günlük basın brifinginde konuşan ABD
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki, özellikle Doğu Ukrayna'daki referandum planları
konusunda Putin'den daha somut adımlar gelmesi gerektiğini ifade etti.
Psaki; "Daha önce de planlanan referandumun yasa dışı olduğunu söylemiştik. Sayın
Putin'den 'erteleme' çağrısının ötesinde bir açıklama görmemiz gerekiyor. Rusya'nın
bölgedeki yandaşları üzerindeki etkisini kullanması ve Ukraynalıların güven içinde oy
vermesine katkıda bulunması gerekiyor" dedi.
Putin‟in Geri Çekilme Stratejisi- Guardian
Guardian gazetesi, Putin'in "taktiksel geri çekilme" stratejisi izlediğini ifade ediyor ve
Moskova'nın ilave yaptırımları geciktirmek için stratejik bir adım atmış olabileceği yorumunu
yapıyor. Gazetenin haberinde, "Putin tersi yönde çağrıda bulunsa da, Rus yanlıları 11 Mayıs'ta
referandumu yapma konusunda kararlı. Moskova'nın referanduma açık desteği Rusya'ya karşı
daha sert yaptırımların gündeme gelmesine neden olabilirdi" deniyor.
Ukrayna‟da Çözüm Umutları Arttı- Financial Times
Financial Times gazetesi ise, Putin'in açıklamalarıyla birlikte Ukrayna'da çözüm umutlarının
arttığını belirtti. Haberde, "Eski Ukrayna Cumhurbaşkanı Yanukoviç'in devrilmesinden bu
yana sadece dördüncü kez konuşan Putin ilk kez daha uzlaşı yanlısı bir tutum sergiledi"
deniyor. Financial Times'a konuşan uzmanlar Putin'in rasyonel bir strateji izlediğini belirtiyor.
Haberde görüşlerine yer verilen Moskova Carnigie Araştırma Merkezi'nin Başkanı Dimitry
Trenin, "Putin Ukrayna'da tırmanan gerginliğin iç savaşa dönüşmesi durumunda Rusya'ya da
sıçrayacağının farkında" diyor.
Eurovision'da Ukrayna-Rusya Gerilimi
Independent gazetesinde ise Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginlik farklı bir açıdan ele
alınmış. "Eurovision Ukrayna ve Rusya arasındaki çekişmede yeni bir cephe" başlıklı
haberde, iki ülkenin de her yıl düzenlenen şarkı yarışmasında finale kaldığı ifade ediliyor.
Yarı finallerde Rusya'yı temsil eden 17 yaşındaki ikizlerin seyirci tarafından yuhalandığı
hatırlatılan haberde, Ukrayna'nın temsilcisi olan Mariya Yaremçuk'un ise Rus yanlısı küçük
bir grup tarafından protesto edildiği yazılıyor.
Haber şöyle devam ediyor, "Jeopolitik gelişmelerin Eurovision üzerindeki etkisi açık.
Cumartesi günkü finallerde de Ukrayna'nın tüm Avrupa ülkelerinden sempati oyları toplaması
beklenebilir."
16
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ġngiliz Komandoları Nijerya'da- Times
Times gazetesi ise, bugün "Kaçırılan Nijeryalı kızları bulmak için İngiliz özel kuvvetleri de
devrede" başlığıyla çıktı. Haberde İngiltere Başbakanı David Cameron'ın da açıklamalarına
yer veriliyor. Kendisinin de iki kız babası olduğunu söyleyen Cameron, "Bu tam anlamıyla
şeytani bir eylem. Tüm dünya Nijerya'nın yanında durmak için ve bu kızların bulunması için
seferber oldu" diyor.
Ebu Hamza Ġngiltere Ġçin ÇalıĢtı – Daily Telegraph
Dailiy Telegraph gazetesindeki bir haberde ise, El Kaide ile bağlantıları olduğu iddia edilen
Mısırlı İmam Ebu Hamza'nın, 2000'li yıllara kadar İngiliz istihbaratı ile işbirliği içerisinde
olduğu iddia ediliyor. Haberde Ebu Hamza'nın 1997'den 2000 yılına kadar İngiltere'de
düzenlenebilecek olası terör saldırılarını önlemek adına radik İslamcı grupları telkin ettiği
söyleniyor.
Türk-ABD iliĢkilerinde Pensilvanya açmazı – Sedat Erdin – Hürriyet Gazetesi
YURTDIŞINDA yaşamayı tercih eden bir din adamının önderliğini yaptığı hareket, içinden
çıktığı ülkenin siyaseti ve yönetiminde en kuvvetli güç odaklarından biri haline gelir ve
seçilmiş hükümetle açık bir çatışmaya girerse, bu durum o din adamına ev sahipliği yapmakta
olan yabancı ülkeyle kendi ülkesi arasındaki ilişkiyi nasıl etkiler?
Soru, ilk bakışta bir uluslararası politika dersinin sınav kâğıdından alınmış gibi duruyor. Ama
gerçeklikte bu soru, bir süredir Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin ve Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ile Başkan Barack Obama arasındaki diyaloğun üzerinde yeni bir
anlaşmazlığın konusu olarak asılı durmaktadır.
***
Ancak bugünkü krize geçmeden biraz öncesine gidelim. Aslında Fethullah Gülen, 1999
yılında ABD‟ye gitmesinden bu yana Türk-Amerikan ilişkilerinin denklemine önemli bir
faktör olarak yerleşmiş bulunuyor. Cemaat, ABD‟de 10-15 yıl gibi kısa bir süre içinde
neredeyse her eyalette örgütlenerek, kurduğu dernekler ve açtığı okullarla Amerikan sistemine
entegre olma yolunda önemli bir mesafe kat etti, ilişkilerde önemli bir etki icra etmeye
başladı.
Bu sürecin uzantısı olarak Türkiye‟deki ABD algısı üzerinde Fethullah Gülen‟in kuvvetli bir
gölgesinin yerleştiğini de söylemek mümkün. Dış politika konularında genelde ABD çizgisine
daha yakın duruşlar sergiledi cemaat. Örneğin AK Parti hükümeti İsrail ile çatışırken, Gülen
İsrail ile yumuşamayı önerdi. Hükümet İran‟la yakınlaşırken, cemaat bu yakınlaşmaya
mesafeli kaldı.
Burada yaşanan sorunun bir boyutu, Gülen‟in ABD‟de konaklamasının yarattığı algıdan
kaynaklandı. Çünkü cemaatin Türkiye‟nin dış politika ya da iç meselelerinde aldığı her
pozisyon Türk kamuoyunun azımsanmayacak bir kesimi tarafından doğrudan Amerika‟nın bir
mesajı olarak algılandı. Keza cemaatin polis ve yargıdaki uzantıları Ergenekon ve Balyoz gibi
büyük operasyonlara giriştiğinde, mağdurların önemli bir bölümü sorumluluğu doğrudan
Amerika‟ya atfetti.
17
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Aynen 17 Aralık‟tan sonra Başbakan Erdoğan‟ın da işin arkasında Amerika‟nın olduğunu
düşünmesinde olduğu gibi...
***
Başbakan‟ın 17 Aralık sonrası süreçteki söyleminde bu bakışın izlerini görmek mümkün.
Erdoğan, 17 Aralık sonrasında Gülen ve hareketi için sıkça “uluslararası örgütlerin maşaları”,
“ajanlık faaliyeti”, “dışarıdan aldığı talimatlarla hareket eden örgüt”, “küresel güçlerin
taşeronları”, “birtakım ülkelerin maşa olarak kullandığı dini bir kisve altındaki örgüt” gibi
ifadelere başvurmuştur.
Görüleceği gibi, Başbakan, Gülen cemaatini açıkça başka bir ülke adına çalışmakla suçluyor.
Gülen, Fransa‟da değil okyanusun diğer yakasındaki Pensilvanya eyaletinde yaşadığına göre,
“maşa”yı tutan küresel güç merkezinin de ABD olduğunu varsaymak durumundayız.
Ancak bugün gelinen noktada konu algı sorunu boyutlarını aşmış, el yakan sıcak bir problem
olarak Türk-ABD ilişkilerinin gündemine oturmuştur. 17 ve 25 Aralık‟ta cemaatin sert bir
hamlesine hedef olan Erdoğan, bugünlerde bekası önündeki en yakın ve görünür tehdidi bu
hareketin önderi Fethullah Gülen olarak görmektedir. Bu tehdide verilecek karşılık,
Erdoğan‟ın yeni döneme ilişkin stratejisindeki en önemli önceliklerden biridir.
Ve konu 19 Şubat tarihindeki en son telefon konuşmalarında Erdoğan‟ın yaptığı kuvvetli bir
çıkışla Başkan Obama‟nın da gündemine girmiştir. Dünyanın dört bir tarafındaki sayısız
krizle uğraşmak zorunda olan Başkan Obama, şimdi önünde yeni bir sorun olarak Erdoğan‟ın
Gülen‟in iadesi talebiyle karşı karşıyadır.
Erdoğan, bu görüşmede Gülen‟i bir “ulusal güvenlik tehdidi” olarak takdim etmiştir
Obama‟ya. Türkiye ABD‟nin iadesini talep ettiği bir çok suçluyu bu ülkeye teslim ettiği için,
Erdoğan şimdi bir “ver-al” dengesi içinde “Hadi sıra sizde” diye bastırmaktadır ABD
Başkanı‟na.
***
Geçenlerde PBS kanalına verdiği mülakattaki şu sözleri Erdoğan‟ın meseleye bakışını ortaya
koyuyor:
“Bu örgütle (Gülen hareketi) mücadelede bizim de model ortağımız Amerika‟dan
beklentilerimiz var. Bunlar deport (sınır dışı) edilebilir veya teslim edilebilir. Bu kadar basit.
Şimdi bizden diyelim ki Amerika‟nın kendi güvenliğini tehdit eden birilerinin bize ismi
geldiği zaman, biz bunları yakaladığımızda teslim ediyoruz. Bugüne kadar yaptığım buna
benzer benim 10‟u aşkın teslimim var ve aynı şeyi ben tabii stratejik ortağımız olan
Amerika‟dan bekliyorum. Çünkü bunlar bizim ulusal güvenliğimizi tehdit girişimidir ve
bunlar deport edilmeli veya bize teslim edilmeli ki, biz gereğini yapalım.”
Henüz resmi kanallardan iletilmiş bir talep yok. Ancak Ankara‟nın önümüzdeki günlerde iki
ülke arasındaki anlaşmalar çerçevesinde resmi bir başvuruda bulunması muhtemeldir. Konu,
yapılacak itirazlarla ve muhtemelen Amerikan sisteminin kendi iç dinamiklerinin de sürece
müdahil olmasıyla uzun yıllara yayılacak bir dikenli soruna dönüşmeye adaydır. New York
Times‟da şimdiden bu konuda eleştirel içerikte başyazılar çıkmaya başlamış olması bu
durumun habercisidir.
18
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Zaten pek çok soruna sahne olan Türk-ABD ilişkilerinin yeni zor meselesi Fethullah Gülen
dosyasıdır.
ASYA – PASİFİK GÜNDEMİ
Çin'de 70 yaĢındaki kadın casusluktan gözaltında
Dünya Bülteni
Çin'de 70 yaşındaki bir kadın devlet sırlarını sızdırdığı gerekçesiyle göz altına alındı. Şinhua
ajansının polis yetkililerine dayandırarak verdiği haberde, Pekin'de yaşayan Gao Yü adlı
kadının "yüksek derecede gizli" birçok belgeyi yasa dışı elde ettiği bildirildi.
Tayland'da yeni baĢbakan atandı
Dünya Bülteni
Tayland'da Anayasa Mahkemesi tarafından, yetkisini kötüye kullanmaktan suçlu bulunan ve
görevinden
alınan
Başbakan
Yinglak
Şinavatra'nın
yerine
Başbakan
Yardımcısı Niwatthamrong Boonsongpaisan'ın atandığı bildirildi.
Türkmenistan Çin'e doğalgaz ihracatını artıracak
Trt Türk
Çin enerji şirketi CNPC tarafından inşa edilen ikinci doğalgaz arıtma tesisi hizmete açıldı.
Her yıl 9 milyar metreküp doğalgazın arıtılacağı 600 milyon dolarlık tesisin açılışına
Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulı Berdimuhamedov katıldı. Berdimuhamedov, tesiste
yeniden işlenen Türkmen gazının Çin'e ihraç edileceğini belirtti. Ayrıca Berdimuhamedov,
Çin ile enerji ilişkilerinin stratejik boyuta ulaştığını kaydetti.
AB Japonya zirvesi yapıldı:Serbest ticarette hedef 2015
AB Haber
Avrupa Birliği ile Japonya arasındaki müzakerelere 2015′e kadar bir serbest ticaret anlaşması
imzalama hedefiyle devam edildi. Abe 2013 yılında başlayan müzakerelerin 2015′te
tamamlanmasını umduğunu ifade etti. Avrupa Birliği anlaşma sonucunda Japonya‟ya
yapılacak ihracatın üçte bir oranında artmasını hedefliyor. Bunun Avrupa Birliği‟ne yüzde 0,6
ila 0,8′lik bir ek ekonomik büyüme getirmesi bekleniyor.
'Avrupa-Orta Asya ulaĢımı hızlanacak'
Sabah
Gürcistan-Türkiye-Azerbaycan üçlü zirvesi için 5 Mayıs'ta Gürcistan'a giden Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, dün Gürcistan Cumhurbaşkanı Giorgi Margvelaşvili ile görüştü. Gül
konuşmasında, "Ulaştırmada, Sarp kapısının daha da hızlandırılmasıyla ilgili çalışmalar
başlattık. Orada, ümit ediyoruz ki, tek pencere sistemine geçebileceğiz ve bütün Avrupa'nın,
Türkiye'nin, Kafkaslar üzerinden Orta Asya'ya karayoluyla bağını daha da hızlandıracağız"
dedi.
19
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Pakistan'da FBI ajanı gözaltına alındı
Dünya Bülteni
Pakistan‟ın Karaçi havaalanında önceki gün gözaltına alınan Amerikan vatandaşının,
Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) görevlisi olduğu ortaya çıktı.
Karaçi‟den İslamabad‟a gitmek üzere uçakta yer ayırtan Joel Cox adlı Amerikan vatandaşı,
bagajında 9 milimetrelik tabanca ve 15 mermi bulunduğunun anlaşılması üzerine havaalanı
güvenlik görevlilerince gözaltına alınmıştı.
ORTADOĞU GÜNDEMİ
Musul'da patlama
Anadolu Ajans
Irak'ın kuzeyindeki Musul kentinde bir kahvehanede meydana gelen 2 patlama sonucunda 4
kişinin yaşamını yitirdiği, 8 kişinin yaralandığı bildirildi.
Carba: Yabancı ve radikal savaĢçı istemiyoruz
Dünya Bülteni
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Ahmet el-Carba,
Suriye‟de Nursa Cephesi de dahil yabancı unsurları istemediklerini belirterek “Suriye‟de bir
tek yabancı istemiyoruz. El Kaide, El Nusra Cephesi, Hizbullah, İran‟ın paralı askerleri,
Devrim Muhafızları hiçbirini istemiyoruz.” dedi.
Ġranlı esirlerin kurtarılması da Selam soruĢturmasında
Dünya Bülteni
17 Aralık operasyonlarından sonra ortaya çıkan belgelerde, birbiriyle hiçbir ilgisi bulunmayan
binlerce insanın dinlenmesi için bahane olarak kullanılan Selam Örgütü soruşturmasında,
İHH'nın İranlı esirlerin kurtarılması için üstlendiği aracılık rolü de sorgulandı.
Muhalifler Humus'tan çekiliyor
CHA
Suriye'de muhalifler, Esad yönetimi ile vardıkları anlaşma çerçevesinde Humus'tan çekilmeye
başladı. Silahlı muhaliflerde ilk grubun Humus'tan kırsal bölgede bulunan Eldar el Kebira
beldesine geçtiği bildirildi.
Sisi'den Türkiye açıklaması
Habertürk
20
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Mısır'da yayın yapan CBC ile On TV kanallarında sunucu Lemis Hadidi ve gazeteci İbrahim
İsa'nın yönettiği programa katılan eski Savunma Bakanı ve Cumhurbaşkanı adayı Abdulfettah
es-Sisi, bazı ülkelerle ilgili görüşlerini açıkladı.Sisi, Türkiye'ye ilişkin yaptığı açıklamada,
"Türkiye kendi davranışından dolayı kapıları kendisi kapattı. Türk halkıyla hiç bir sorun yok"
diye konuştu.
Gazze'de iki filistinli idam edildi
Anadolu Ajans
Gazze'deki Filistin Hükümeti İçişleri Bakanlığı, İsrail istihbaratı adına çalıştıkları belirtilen 2
kişinin idam edildiğini açıkladı.
Suriyeli mülteciler: Avrupa'nın borcunu hatırlatmak... – Ceren Kenar – Türkiye
Gazetesi
Ürdün'de Zaatari mülteci kampı yolunda...
“1915'in tam tersi olarak düşün” dedi bir yetkili Türkiye'nin mülteci politikasını anlatırken.
“Benim dedemi Türkler öldürdü söylemini duyduk senelerce yurt dışında. Mahcup olduk,
utandık. Oysa bu kamplar sayesinde ileride Orta Doğu'da çocuklarımız bambaşka şeyler
duyacak. Benim babamı Türkiye kurtardı, benim annem Türkiye'deki mülteci kampında
doğdu anıları anlatılacak. Türkçe bilen nesiller Suriye'yi baştan kuracak. Türkiye mülteci
kampı standartlarını değiştiren bir ülke olarak hatırlanacak.”
Kolay iş değil. Daha önce böylesi bir mülteci akımı konusunda tecrübesi bulunmayan, onu
geçtim 17 Ağustos depreminde kendi halkına yardım konusunda bile sınıfta kalan bir ülkenin,
böylesi bir organizasyon kapasitesi geliştirebilmesi tek kelime ile bir başarı. Tüm uluslararası
gözlemciler ve medyanın hemfikir olduğu bir gerçekten bahsediyoruz. New York Times
tarafından “mükemmel” sıfatı ile tanımlanan, ziyaretçisi olan her diplomatın gördükleri
karşısında
takdir
dışında
bir
ifade
belirtemediği
mülteci
kamplarından....
Bir yandan ciddi güvenlik riskleri ile uğraşmak, diğer yandan mülteci karşıtlığı pompalayan
bir iç muhalefetle mücadele etmek kolay iş değil. İleride şükranla ve saygı ile anılacak
emeklerin bugün takdir görmemesinin oluşturduğu burukluk da cabası.
Suriye'ye komşu ülkeler toplantısının 3. durağı Ürdün Zaatari kampı... Kampı gezmemize
müsaade edilmiyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, Ürdün
Dışişleri Bakanı Nasır Cudeh, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Lübnan Sosyal İşler
Bakanı Raşid Derbas, Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Hamdi Loza ve Türkiye Dışişleri
Bakanı Ahmet aaDavutoğlu ortak toplantıdan sonra basın karşısına çıkıyor.
Antonio Guterres Portekiz eski başbakanı. Uluslararası kamuoyunu mülteciler konusunda
daha duyarlı olmaya ve bu yükü bölge ülkeleri ile paylaşmaya çağırıyor.
Bu çağrı aslında bir rica değil, özellikle Avrupa kamuoyundan bir lütuf beklentisi de değil.
Zira Suriyeli yazar Abud Dandaşi'nin “Türkiye Avrupa'yı büyük bir insani kıyametten
kurtardı” başlıklı yazısında belirttiği gibi, Türkiye'nin mülteci meselesindeki tavrı karşısında
müteşekkir olması gerekenler sadece Suriyeliler değil.
Eğer şu anda Avrupa ülkeleri Suriye krizini sokaklarında, şehirlerinin merkezlerinde
hissetmiyorlarsa, bu Türkiye sayesinde oluyor. Bu mültecilere yaşanabilir ve güvenli bir
21
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
durak sağlayan Türkiye sayesinde... Eğer Türkiye, sınırlarını bu mültecilere kapatsa veya
Türkiye'ye sığınan mültecilerin hayatını kasıtlı olarak zorlaştırsa bu mülteciler ne yapacaktı?
Dandaşi'nin sorduğu gibi Akdeniz on binlerce mültecinin Avrupa'ya geçişini engellemeye
yeter miydi? Halihazırda kendi göçmen sorununa çare üretememiş, derin ekonomik sorunlar
ile boğuşan, radikal sağın yükseldiği bir Avrupa, bugün Suriye meselesi konusundaki bu
rahatlığının sebebi ne diye düşünmek lazım değil mi? Bu konuda Türkiye'nin hayati rolünü
vurgulamak gerekli değil mi? Türkiye'nin Avrupa ülkeleri olan ilişkilerinde ısrarla Avrupa'nın
bu konuda Türkiye'ye borcunu hatırlatmak lazım değil mi?
Dandaşi haklı. Bölge ülkeleri ve özellikle Türkiye, mültecilere ev sahipliği yaparak Avrupa'yı
büyük bir insani trajediden koruyor.
Türkiyeli aydınların bir kısmı, Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin askıya alınmasını bir siyasi
hedef olarak belirlemiş ve bu konuda hummalı bir çaba içine girmiş olabilir. Kişisel egolar,
siyasi hesaplar bir ülkenin geleceğinden daha önemli görülüyor olabilir. “Ben haklı çıktım”
diyebilmek için, felaket senaryolarının gerçekleşmesinden medet umuluyor olabilir. Yanlıştır,
ayıptır ama olabilir...
Ancak Türkiye vatandaşlarının vergileri ile gerçekleşen, Türkiyeli memurların, bürokratların
emeği, mesaisi sayesinde hayat bulan ve bu ülkenin gururu bu kampların kıymetinin
bilinmemesi olmaz. Bu kamplar konusunda Batı kamuoyunun Türkiye'ye olan maddi manevi
borcunu hatırlatmamak olmaz.
Ulusal gurur veya millî çıkar gibi kavramlar yüzünden değil, hakkaniyet ve aydın
sorumluluğunun gerektirdikleri yüzünden, olmaz...
Irak seçimleri: 'Demokratik' istikrarsızlık
Dünya Bülteni
İşgal sonrası 2005 ve 2010 genel seçimlerinin ardından Irak, 30 Nisan 2014‟te üçüncü kez
parlamento seçimlerine gitti. Genel meclisteki 328 sandalye için 9 binden fazla adayın
yarıştığı seçimlere katılım yüzde 60‟ta kaldı. Bir bakıma 2014 seçimlerinin belirleyici
özelliği, hem katılımcı siyasi gruplara hem de seçmenlere yansıyan siyasi katılımdaki
isteksizlik oldu. Siyasetten beklentinin önemli ölçüde azalmasının arkasında Maliki‟nin
otoriterleşip Bağdat‟ı muhalif gruplara „yasaklı‟ hale getirmesinden ülkedeki mezhepsel
gerilim, siyasi istikrarsızlık ve çatışmalardan duyulan bıkkınlığa kadar pek çok sebep
bulunuyor.
Mezhepsel ve etnik dengelerin gözetildiği bir siyasal kurguya sahip olan ancak mezhepsel
çatışmaların bir türlü sonlanmadığı Irak‟ta, 2010 seçimlerinde geniş siyasi ittifaklar
yarışmıştı. 2014 seçimlerinde ise Şii, Sünni ve Kürtler kendi aralarında birlik sağlamayı
başaramayarak seçimlere ayrı parti ve listeler halinde katıldı. Şiiler arasında Başbakan Nuri
Maliki, Ammar Hekim, Sadr grubu ve İbrahim Caferi‟nin listeleri; Sünniler arasında Usame
Nuceyfi, Iyad Allavi ve Salih Mutlak; Kürtler arasında ise Mesut Barzani‟nin KDP‟si, Celal
Talabani‟nin KYB‟si ve Noşirvan Mustafa‟nın Goran Hareketi yarışırken Iraklı Türkmenlerin
en büyük siyasi hareketi olarak Erşat Salihi‟nin liderliğindeki Irak Türkmen Cephesi de
seçimlerde yer aldı. Böylelikle önceki seçimlerden farklı olarak geniş bir yelpazeye uzanan
22
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
siyasi ittifaklar ortadan kalksa da, ayrışmalar ve yeni oluşumlar yine Irak‟ın siyasi
atmosferiyle uyumlu olarak etnik ve mezhepsel kimlikler üzerinden gerçekleşmiş oldu.
Düzenin/Düzensizliğin Devamı
Seçim sonuçlarının açıklanmasının haftalar süreceği tahmin edilmesine karşın kesin olarak
bilinen sonuç, seçimlerden Maliki‟nin güç kaybederek ama „kazanarak‟ çıkacağı. Maliki‟nin
iktidarını koruyacak olması, Irak‟ın mevcut atmosferi dikkate alındığında bir çelişki gibi
görünse de, ülke dinamiklerinin karmaşıklığı dolaylı yoldan Maliki‟ye avantaj sağlıyor.
Mezhepsel aidiyetin kimlikleri belirlediği ülkede şiddet yorgunu Iraklıların ülkenin geleceğini
siyasetle değiştirebileceklerine olan inançlarını kaybetmesi, mevcut sistemi
çözümsüzlükleriyle birlikte işler kılıyor.
ABD askerlerinin 2011 yılı sonunda ülkeden çekilmesinin ardından Bağdat‟ın tek hakimi
olma heveslisi Başbakan Maliki‟nin son yıllarda Sünnilere yönelik uyguladığı baskı
politikaları önce geniş çaplı protestolara, ardından kanlı çatışmalara neden olmuştu. Ülkenin
bir türlü inşa edilemeyen altyapısı, sağlık ve eğitim gibi temel alanlarda var olamayan devlet
kurumları, yılın beşinci ayında halen parlamentodan geçmeyen bütçe tasarısı ve Erbil‟in
gerisinde kalan ekonomisi ile Maliki‟nin Bağdat‟ı, Iraklılara çok şey vaat etmiyordu.
Çözülemeyen sorunlarla devletin görünürlüğünün her geçen gün azaldığı ülkede, 2013 yılının
sonunda hızla artan şekilde güvenlik sorunu tekrar baş gösterdi.
Önce Sünnilerin Maliki‟nin ayrımcılığı tırmandıran uygulamalarına yönelik protesto
hareketlerine ordunun müdahalesi, ardından çıkan çatışmalara aşiretlerin ve El Kaide
unsurlarının eklenmesi, Suriye sınırındaki Anbar vilayeti başta olmak üzere ülkeyi deyim
yerindeyse düşük yoğunluklu bir savaşın eşiğine getirdi. Irak Şam İslam Devleti Örgütü‟nün
(IŞİD) Suriye‟deki şiddet eylemlerini Irak‟a yayması, Felluce ve Ramadi‟de halen kontrolü
elinde tutması Maliki‟nin „teröristlere karşı savaş‟ söylemi ile uluslararası alanda elini
güçlendirdi. ABD, sırt çevirdiği takdirde tamamen İran‟ın kontrolüne terk etmekten çekindiği
Maliki ile bağlarını zaten koparmamıştı. Ancak IŞİD tehdidi, bir yandan Sünnileri bastırma
politikası uygulayıp diğer yandan Şii rakiplerini dize getirerek gücünü perçinleyen Maliki‟ye
içeride ve dışarıda bir nevi meşruluk söylemi kazandırdı.
Maliki‟nin türlü sorunlarla boğuşan, bütünleşik olmaktan çok uzak ve güvenliğin
sağlanamadığı Irak‟ta yıpranan iktidarını ayakta tutmaya yarayan şiddet ortamı dışında,
muhalif gruplar arasındaki parçalanmışlığın da etkisi önemli ölçüde. Şii muhalif lider
Mukteda Sadr, seçimlerden önce siyasetten çekildiğini açıklamıştı. Sünni liderler arasında
Tarık Haşimi, Sünni protestoların da çıkış noktasını oluşturan bir hamleyle gıyabında
tutuklama kararı alındığı için halen sürgünde. Irak Ulusal İttifakı lideri İyad Allavi ise
Irak‟tan daha çok yurt dışında vakit geçirdiği için ülke içinde eleştiri konusu oluyor. Sünni
liderler arasında bu seçimlerde öne çıkan isim, Meclis Başkanı Usame Nuceyfi. Nuceyfi‟nin
liderliğini yaptığı Muttehidun Bloku, Sünnilere yönelik Anbar operasyonunu protesto ederek
23
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
parlamentodaki kırktan fazla milletvekilini çekmişti. Ancak bu durum, ülkenin ağır aksak
işleyen ekonomisini daha da zora sokan bütçe krizi konusunda Maliki tarafından popülist bir
dille eleştirilmiş, parlamentonun işlemez hale gelmesinden ve dolayısıyla bütçe tasarısının
onaylanamamasından Nuceyfi gibi muhalifler sorumlu tutulmuştu.
Başbakan Maliki‟nin etkin bir şekilde olmasa da dolaylı yollardan iktidarda kalmasını
sağlayacak şartlar, siyasi parti geleneğinin zayıf olduğu ve siyasetin etnik ve mezhepsel
kimlikler üzerinden yapıldığı Irak‟ta, örneğin Sünni ya da Kürt oylarını elbette ona
kazandırmayacak. Ancak seçim öncesi ve gününde ardı ardına patlayan bombaların da
kanıtladığı mevcut güvensizlik ortamının ve Iraklıların siyasetten beklentilerinin düşmesine
neden olan kronik istikrarsızlığın muhalif seçmenlerin sandığa gitmesinin önünde bir engel
olduğu ve mevcut düzenin devamına katkı sağladığı da ortada.
Irak Seçimlerinde Kürtler
Irak siyasetinden umudunu kesenler sadece Sünniler ya da Şii muhalifler değil. Irak Kürt
Bölgesel Yönetimi‟nde (IKBY) de bütünleşik ve istikrarlı bir Irak beklentisi ve Bağdat
siyasetine yönelik umutlar azalmış durumda. Ancak ülkenin kuzeyindeki bu düşük beklentinin
sebebi, ülkenin geri kalanındaki gibi sadece yıllardır süregelen savaş mağduriyeti ve
istikrarsızlığın getirdiği hayal kırıklığı değil. Her geçen yıl daha da güçlenen ve Iraklılığın
yerini hızla alan Kürtlük bilinci. IKBY Başkanı Barzani‟nin son zamanlarda daha sık
dillendirdiği bağımsızlığın, Iraklı Kürtler arasında her an gerçekleşmesi beklenen bir umut
olduğu yadsınamaz. Iraklı Kürtler kendilerini Bağdat‟a değil, Erbil‟e ait hissediyor. Bağdat‟la
üzerinde uzlaşı sağlayamadıkları petrol gelirleri sayesinde Körfez modelli bir rant ekonomisi
temelinde şekillenen Erbil, her ne kadar resmi söylemde Irak‟ın bütünlüğünü temel alsa da,
Irak‟ın geri kalanının çözülmek bilmeyen sorunlarıyla artık uğraşmak istemiyor. Iraklı
Kürtler, 2014 seçimlerine 2010 seçimlerine nazaran hem finansal hem de diplomatik açıdan
Bağdat‟tan bağımsız hareket etme kapasitesi artan bir bölgesel yönetimle girdi. IKBY
Bağdat‟ı artık sadece Irak federal hükümetinin Kürt bölgelerine ilişkin alacağı kararlar
konusunda etkili olabilmek için önemsiyor.
Sonuçları ay sonunda açıklanması beklenen Irak seçimlerinden her hangi bir siyasi grubun
kesin bir zaferle çıkması mümkün görünmüyor. İlk gelen sonuçlar, Maliki‟nin Kanun Devleti
Koalisyonu‟nun güç kaybetmesine karşın birinci parti olarak çıkacağı yönünde. Diğer
partilerin ise birbirine yakın sonuçlar alması bekleniyor ki böyle bir durumda yeni hükümetin
kurulması aylar sürecek. Irak Cumhurbaşkanı Talabani‟nin rahatsızlığı nedeniyle uzun süredir
görevini yapamadığı Irak‟ta cumhurbaşkanlığı konusu da tartışmaların arasında yer alacak.
Bağdat‟la derin ayrışmalar yaşayan ve her an bağımsızlığa hazır bir Kürt Bölgesel Yönetimi,
Bağdat‟la ipleri koparma yoluna gidebilir. Ayrımcılığa maruz kaldıkları için eylemlerine
devam eden Sünnilerin özerk yönetim talepleri daha yüksek sesle dillendirilebilir. Bunlara ek
24
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
olarak, Suriye‟den yansıyan şiddetin tırmanması da hesaba katıldığında merkezi yönetimin
giderek kaybolacağı Irak‟ı ve Iraklıları daha da zor günler bekliyor gibi görünüyor.
DĠĞER KÖġE YAZILARI
Türkiye‟de neler oluyor? – Vedat Bilgin – AkĢam Gazetesi
Türkiye‟nin başarılarından rahatsız olanlar, her şeyin kötüye gittiğini düşünüp, kendi korku
ve vehimleriyle oluşturdukları senaryolar üzerinden, ülkeyi dışarıya şikâyet edenler
bilhassa“dıĢarıda iĢbirliği içinde bulundukları çevreler” tarafından Türkiye karşıtı bir ses
yükseltilince çok mutlu olup “biz dememiĢ miydik” haklılığı duygusuyla, kendi ruh hallerini
yeniden üreten psikolojiyi yaşamaya devam ediyorlar. Böylece, bir nevi kısır döngü sürmüş
oluyor.
Geçtiğimiz günlerde, Amerika‟da Soros ve Yahudi finans lobisinin desteğinde faaliyetlerini
sürdürdüğü bilinen Freedom House adlı kuruluşun yayımladığı raporda“Türkiye‟de basın
özgür değil” nitelendirmesinin yapılması da benzeri bir etki bıraktı. Türkiye‟nin“yarı resmi
aydınlar” korosu, Türkiye hakkında oluşturmaya çalıştıkları imajın dışarıda da “teyit
edilmesinden” müthiş bir sevinç duydular, mutlu oldular.
Eski kafa yeni dünya çeliĢkisi
Kısaca mekanizma şöyle işlemektedir. Yıllardır Türkiye‟yi yöneten bütün devlet kurumlarına
hâkim olan, “devlet iktidarının” politik-ideolojik kadroları, Meclis‟te seçim yoluyla “kim
hükümet olursa olsun” hep iktidarda kalmışlardır. Bu egemen “iktidar bloku” konumunu
Batı‟yla kurduğu ilişkilerle tahkim etmiştir. Bunun tersini söylemekte hiç yanlış olmaz. Batı
sistemi Türkiye‟de yakın işbirliği yaptığı Batıcı-Batı yanlısı bu kadroyu iktidarda tutmak için
elinden geleni yapmıştır. Seçim yoluyla, işleyebildiği kadarıyla “demokrasi
vasıtasıyla” halkın tercihleri bu kadroyu tehdit ettiği zaman da “NATO‟ya- CENTO‟ya yani
Batı‟ya bağlı” müdahale ve darbelerle onlara destek vermiş, bu “iktidar blokunu” sürekli
ayakta tutmaya çalışmıştır.
Peki, şimdi ne oldu? Olan şudur: Türkiye‟de halka rağmen oluşmuş bu “iktidar blokunun
dayandığı zeminlerde” zelzeleler yaşanmıştır. Hem içeride, üstüne iktidarlarını kurdukları
toplumun yapısı değişmiş, hem de dışarıdaki dünyada, “dünya sisteminde” büyük bir
dönüşüm ortaya çıkmıştır.
Nedir bu değişim? Üstünde çok sık durduğum bu meselenin aslında Türkiye‟nin
yaşadığı “sosyal değiĢmeler” yatmaktadır. Son 30 yılda Türkiye nüfusunun 25 milyondan
fazlasının köylerden şehirlere taşınmıştır. İdari taksimata göre yapılan hesap hatalarını göz
önünde bulundurarak, şehirsel fonksiyonların ortaya çıktığı ölçeği kabul ederek, bir tahminde
bulunursak bugün yine yaklaşık nüfusun %75‟i şehirlerde yaşamaktadır ve üç büyük şehirde
yaşayanların oranı toplam nüfusun üçte biri civarındadır.
Topluma karĢı durmak
Şehirleşme, sadece demografik bir olay değildir. İnsanların hayat tarzlarının değişmesi,
vasıfsız emeğin vasıflı hale gelmesi, meslek sahibi olmaları, yeni nitelikler kazanmaları,
25
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
cemaat ilişkilerinden sınıfsal ilişkilere intikal etmeleri, bireyleşmeleri, kısaca toplumsal ve
kültürel farklılaşmalar yaşamaları gibi kapsamlı büyük bir değişim sürecidir. Açıkçası
mesleksiz, eğitimsiz, örgütsüz toplumsal ve siyasal bakımdan güçsüz köylü kitleleri üzerinde
kurulan “bürokratik baskı düzeninin” toplumsal temelleri ortadan kalkmış bulunmaktadır.
Eski Türkiye‟nin “egemen kadroları” açısından, dışarıdaki durum daha iç açıcı
değildir. “Dünya sisteminin” soğuk savaş şartlarında onlara kayıtsız şartsız verdiği destek,
artık eskisi gibi devam edemez. Çünkü küreselleşme denilen süreç Batı sisteminin
üstünlüğünü ve konumunu değişime zorlamaktadır.
Netice, Türkiye‟de kaybettikleri iktidarın arkasından kıyamet koparanlar için ufukta “yas
tutmaktan” başka bir şey görülmemektedir. Oturup dünyayı ve toplumu yaşanan değişmeleri
anlamaya çalışsalar belki kendileri için daha sağlıklı bir çıkış yolu bulabilirler.
26

Benzer belgeler

İçindekiler

İçindekiler haklarını savunacağını söyledi. Vatikan'dan önemli adım Dünya Bülteni Vatikan, 848 papazı meslekten men etti. Birleşmiş Milletler'e bilgi veren Vatikan, 2 bin 572 papaza da farklı cezalar verildiği...

Detaylı