hasan sözbilir tdmsk-203 - Türkiye Deprem Mühendisliği Derneği

Transkript

hasan sözbilir tdmsk-203 - Türkiye Deprem Mühendisliği Derneği
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
İZMİR KENTİ İÇİNDEN GEÇEN DİRİ FAYLARDA FAY SAKINIM BANDI/YÜZEY FAYLANMASI
TEHLİKESİ KUŞAĞI OLUŞTURMA KRİTERLERİ
1
2
2
Sözbilir, H., Sümer, Ö., Uzel, B., Tepe, Ç.,
5
6
M., ve Koşum, S.,
2
2
3
Softa, M., Eski, S., Babayiğit G.,
3
Turan R.,
4
Karaş,
1
Profesör, Deprem Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
Araştırma Görevlisi, Jeoloji Müh. Bölümü, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
3
Öğrenci, Jeoloji Müh. Bölümü, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
4
Jeoloji Mühendisi, RTS Jeoteknik, Çiğli, İzmir
5
Jeoloji mühendisi, MSC Jeoteknik, Karşıyaka, İzmir
6
Jeoloji Mühendisi, Zem-Son Mühendislik, Bornova, İzmir
2
Bu çalışmada İzmir kenti içinden geçen diri faylar fay sakınım bandı/yüzey faylanması tehlikesi kuşağı
oluşturma kriterleri açısından değerlendirilmiştir. Bu amaçla, İzmir kent merkezi, Seferihisar-Çamlı ve
Gaziemir-Çatalca hattı boyunca yeralan İzmir Fayı, Seferihisar Fayı ve Tuzla (Orhanlı) Fayı 1/1000 ölçeğinde
haritalanmıştır. Jeolojik, Jeomorfolojik ve paleosismik verilere göre, her üç fayın da geçmişte yüzey
faylanmasıyla sonuçlanmış depremlere kaynaklık ettiği anlaşılmıştır. İzmir Fayı tek bir parça olarak kırıldığında
20 km uzunluğa varan bir yüzey kırığı, Seferihsar Fayı 23 km’ye varan bir yüzey kırığı, Tuzla Fayı ise 45 km’ye
varan bir yüzey kırığı oluşturacaktır. Deprem büyüklüğü-Fay segment uzunluğu ilişkisine göre, bu faylar deprem
ürettiğinde, sırasıyla, Mw=6.5, Mw=6.6 ve Mw=7.01 büyüklüğünde depremlere neden olabilecektir. Bu nedenle
İzmir Kenti içinden geçen ve yakın gelecekte deprem üretmesi beklenen diri fay zonları boyunca, güvenli bir
mesafede kalınacak şekilde, 1/1000 ölçekli imara esas haritalarda, yüzey faylanması tehlikesi kuşağı, önlemli
alan ve/veya fay sakınım bandı oluşturulmasında, yeterli verilerin sağlanması koşuluyla, yarar vardır.
ANAHTAR KELİMELER: İzmir, diri fay, yüzey faylanması tehlikesi kuşağı, fay sakınım bandı
1.
GİRİŞ
Yakın gelecekte olası bir depremde yüzey kırığı oluşturma tehlikesi olan diri faylar boyunca fay sakınım
bandı/yüzey faylanması tehlike kuşağı/önlemli alan oluşturma konusu 1. Dereceden deprem kuşağı üzerinde
olan ülkelerde uzun yıllardan beri tartışılmaktadır. Olası bir depremda fay zonu boyunca gelişen yüzey
deformasyonlarının yıkıcı etkilerini minimum seviyeye indirmek ve yerleşim yerlerinin depremlere karşı
korunmasını sağlamak amacıyla gelişmiş ülkelerde fay yasası adı altında yasa ve yönetmelikler çıkarılmıştır.
Fakat ülkemizde bu konuda herhangi bir yasa bulunmamakta, bunun yerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Jeolojik ve Jeoteknik etüt raporları kapsamında getirdiği düzenlemeler yer almaktadır. Bu çalışmada, öncelikle
uluslararası literatürde fay sakınım bandı oluşturma kriterleri özetlenecek, daha sonra, bölgenin sismotektonik
özellikleri tanıtılarak, İzmir ili özelinde İzmir Fayı, Seferihisar Fayı ve Tuzla Fayı üzerinde gerçekleştirilen fay
kazı çalışmaları sonucunda elde edilen veriler sunulacak ve bu verilere göre, soz konusu fay zonları boyunca
yapılaşma kriterleri tartışılacaktır.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
1.1.
Fay sakınım bandı/yüzey faylanması tehlike kuşağı oluşturma kriterleri
Fay sakınım bandı (tampon bölge), gelecekte deprem üretmesi beklenen diri fayların etrafında, belirli kriterler
gözetilerek, herhangi bir yapılaşmaya izin verilmeyen güvenli zonlara (emniyetli uzaklık aralığı) denir. Yakın
gelecekte deprem üretmesi beklenen diri faylar etrafında fay sakınım bandı oluşturulurken; fayın deprem
tekrarlama periyodu, yapının önem derecesi, zemin türü, diğer doğal afetler (sel, heyelan, tsunami), daha önce
meydana gelen depremlerin büyüklüğü, Fay kırık uzunluğu, Atım miktarı, Fayın türü ve Fay zonu genişliği gibi
kriterler gözetilir. Bunun için öncelikle, bölgenin sismotektonik özellikleri ve sismik kaynakları saptanır, daha
sonra alanın 1/1000 ölçekli diri fay haritası hazırlanarak diri fay üzerinde hendek tabanlı paleosismoloji
çalışmaları gerçekleştirilir. Elde edilen sayısal parametreler Deprem Tehlike Analiz çalışmalarında kullanılır.
Tampon bölgelerin içerisinde kalan yapılarda gelecek dönemlerde fayın kırılması sonucu zarar meydana gelme
olasılığı oldukça yüksektir. Yapı (bina) önem derecesi, tampon bölge içerisindeki yapının göreceli önemini
belirtir veya yapıların önem derecesine göre tampon bölgeler önerilebilir. Uluslararası literatürde Deprem
esnasında zarar görmesi halinde daha büyük felaketlere neden olabilecek yapılar 1. kategoride önemli yapılardır.
Yapılar önem derecelerine göre kategorize edildikten sonra 1. ve 2. derece öneme sahip yapıların diri fay
zonlarının yakınında inşa edilmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Göreceli olarak daha az öneme sahip olan
kategorideki yapılar ise, eğer kullanılacak başka bir bölge yok ise, bazı önlemler alınarak tampon bölge sınırları
içinde inşa edilebilir.
Diri fay üzerinde gelişmiş tarih öncesi depremlerin büyüklükleri ve deprem tekrarlama periyodu ise, hendek
tabanlı paleosismolojik çalışmalarla ortaya çıkarılabilir.
2. İZMİR İLİ VE ÇEVRESİNİN SİSMOTEKTONİK ÖZELLİKLERİ
İzmir ili ve çevresi bölgesel ölçekte İzmir-Balıkesir Transfer Zonu (İBTZ) içinde yer alır (Şekil 1). İBTZ, D-B
uzanımlı Gediz (Alaşehir), Küçük Menderes ve Büyük Menderes grabenlerini, Menderes metamorfik çekirdek
kompleksini ve bunlarla ilişkili olarak gelişen sıyrılma (detachment) faylarını batıdan sınırlar. Gümüldür (İzmir)
ile Bigadiç (Balıkesir) arasında KD-GB doğrultusunda uzanan İBTZ yaklaşık 150 km uzunluğundadır.
Karaburun Kuşağı ile Seferihisar Horstu arasında kalan Urla Havzası’nın sınır fayları, zonun batı sınırındaki ana
yapısal elemanları oluşturur. Yuntdağı, Yamanlar ve Cumaovası volkanitleri ve bu volkanitlerle ilişkili olarak
gelişmiş olan gölsel havzalar, zonun Miyosen dönemine ait aktivitesine işaret eder. Sarayköy’den Germencik
ilçesine kadar D-B doğrultusunda uzanan Büyük Menderes Grabeni zona yaklaştığında KD-GB doğrultusuna
aniden dönerek Söke-Milet havzasını oluşturur. Benzer şekilde Salihli-Turgutlu arasında yaklaşık D-B
doğrultusunda uzanım sunan Alaşehir (Gediz) grabeni zona yaklaştığında genişleyerek Kemalpaşa, Manisa ve
Gölmarmara havzaları şeklinde üç kola ayrılır. Bu kolların üçü de İBTZ içinde sonlanır. Seferihisar Horstu,
Yamanlar, Yuntdağı ve Spil Dağı gibi yükseltiler İBTZ içinde yer alır (Şekil 2). İBTZ’nin Gümüldür
güneyindeki bölümü Kuşadası Körfezi boyunca Ege Denizi’nin altında devam etmektedir. Zon boyunca son yüz
yılda oluşan aletsel depremler, zon içindeki birçok fayın aktif olarak çalıştığını göstermektedir. Günümüzde
oluşumu devam eden İzmir İç Körfezi zonun sınırları içindedir. Yapılan son çalışmalar, Batı Anadolu kabuğu
altında dalan Afrika Levhası’nın yırtıldığını ve bu yırtılmanın yüzeye doğru Batı Anadolu kabuğunda İBTZ’nin
gelişmesine neden olduğunu göstermektedir (Gessner ve diğ., 2013, Uzel ve diğ. 2013, 2015). Buna göre, İBTZ
dalan Afrika Levhası’ndaki yırtılmanın yüzeydeki izine karşılık gelmektedir. Bu nedenle yüzeydeki parçalanma
İzmir (Gümüldür) ile Balıkesir (Bigadiç) arasında KD-GB ve KB-GD uzanımlı doğrultu atımlı faylar ve D-B
uzanımlı normal faylarca baskın bir zonun gelişimini sonuçlamıştır.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
Şekil 1. İzmir ili ve çevresindeki ana tektonik yapılar (Uzel ve diğ., 2013’ten alınmıştır). Kesikli iki çizgi
arasında kalan bölge İzmir-Balıkesir Transfer Zonu sınırlarını göstermektedir.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
2.1. Tarihsel Dönem Depremleri
İzmir çevresinde aletsel dönemde yıkıcı deprem yaşanmamasına karşın, tarihsel dönem deprem kataloglarında ve
bazı tarihsel kayıtlarda, bu bölgedeki şehirlerin büyük depremlerden etkilendikleri ve büyük yıkımların
gerçekleştiğine dair bilgiler mevcuttur (Şekil 2, Ergin ve diğ., 1967; Soysal ve diğ., 1981; Ambraseys ve Finkel,
1995; Ambraseys, 1988; Ambraseys ve Jackson, 1998; Guidoboni ve diğ., 1994; Papazachos ve Papazachou,
1997; Tan ve diğ., 2008). Tarihsel kayıtlara göre, İzmir ve çevresini etkilemiş en önemli deprem 10 Temmuz
1688 depremidir (Pınar ve Lahn, 1952; Ergin ve diğ., 1967; Guidoboni ve diğ., 1994). Deprem İzmir Körfezi
boyunca I0 = X şiddetine eşit yıkımlara neden olmuştur (Ergin ve diğ., 1967). Depremde İzmir kent merkezinde
20.000’e yakın insanın öldüğü rapor edilmektedir.
Şekil 2. İzmir ve yakın çevresinin tarihsel depremlerini gösteren diri fay haritası (Uzel ve diğ., 2013). Diri fay
bilgileri Emre ve Özalp (2011) ile Emre ve diğ. (2011)’nden birleştirilerek alınmıştır. SF: Seferihisar Fayı, TF:
Tuzla Fayı, İZF: İzmir Fayı,
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
2.2. Aletsel Dönem Depremleri
İzmir ve çevresinde 1900 yılından 2015 yılına kadar, aletsel dönem içinde büyüklüğü 3.5 ve üstü olan toplamda
150’nin üzerinde deprem meydana gelmiştir. Bölgede günümüze değin odak mekanizma çözümü verilmiş
depremlerin çoğunluğu doğrultu atımlı, daha az miktarda normal faylanma ve sadece 3 depremin ise ters
faylanma ile ilişkili kırılmalar olduğu görülmektedir (Şekil 3, Gök ve Polat, 2014).
Şekil 3. İzmir ve yakın çevresinin aletsel deprem aktivitesini gösteren diri fay haritası (Uzel ve diğ, 2013). Diri
fay verileri Emre ve Özalp (2011) ile (Emre ve diğ. (2011)’den birleştirilerek derlenmiştir. Son yüzyıldaki büyük
depremlerin dışmerkez lokasyonları ve odak mekanizması çözümleri (1) McKenzie, 1972; (2) Jackson ve diğ.,
1982; (3) Kıyak, 1986; (4) Kalafat, 1998; (5) HRV (Harvard Centroid-Moment Tensor Project CMT); (6) Tan &
Taymaz, 2001; (7) Tan & Taymaz, 2003; (8) Tan & Taymaz, 2004; (9) Kalafat ve diğ., 2009; (10) NOA
(National Observatory of Athens); (11) Gök ve Polat, 2014; (12) KOERI. Odak mekanizmalarında mavi renk
normal, siyah renk doğrultu atımlı, kırmızı renk ise ters faylanma mekanizmasını göstermektedir. Odak
mekanizma çözümü olmayan diğer depremlerin dış merkez lokasyonları ISC (International Seismological
Centre), USGS-NEIC (United States Geological Survey National Earthquake Information Center), KOERI
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
(Boğaziçi University Kandilli Observatory and Earthquake Research Institute) ile Tan ve diğ. (2008)’den
derlenmiştir. MOF: Mordoğan Fayı, GBFZ: Güzelbahçe Fay Zonu, YF: Yağcılar Fayı, SF: Seferihisar Fayı, TF:
Tuzla Fayı, GF: Gümüldür Fayı, DKF: Dağkızılca Fayı, KF: Kemalpaşa Fayı, İZF: İzmir Fayı, MAF: Mansia
Fayı, MEFZ: Menemen Fay Zonu, GHF: Güzelhisar Fayı, YFF: Yenifoça Fayı.
2.3. İzmir Kenti içinden geçen ana deprem kaynakları
Tuzla Fayı: İzmir ili güneyinde, İzmir Körfezi ile Kuşadası Körfezi arasında uzanan ve Seferihisar yükseltisini
doğudan sınırlayan yapısal hat Tuzla Fayı olarak tanımlanır (Genç ve diğ., 2001; Uzel ve Sözbilir, 2008; Uzel ve
diğ., 2012). Karada yaklaşık 40-45-km izlenebilen Tuzla fayı, 1-3-km genişliğinde, yaklaşık KKD uzanımlı, sağ
yönlü doğrultu atımlı aktif bir faydır. Bölgedeki diri fay çalışmalarından ilki Barka ve diğ. (1996)’ nin Gediz
Grabeni ve İzmir çevresinde yaptığı jeomorfoloji/paleosismoloji çalışmaları ile başlar. Çalışmacılar Tuzla fayını
güneyde Doğanbey Burnu’ndan başlayan ve KD-GB gidişli 4 ana fay parçasından yapılı olduğunu belirtir. Tuzla
Fayı, Türkiye Diri Fay Haritası’ nda Cumaovası çizgiselliği (Şaroğlu ve diğ.,1992), Eşder ve Şimşek (1975)’ te
Cumalı ters fayı, Emre ve Barka (2000)’ da Tuzla fayı, Genç ve diğ. (2001) ile Uzel ve Sözbilir (2008)’de
Orhanlı Fay Zonu, Yenilenmiş Türkiye Diri Fay Haritası’nda (Emre ve diğ. 2011) ise Tuzla Fayı olarak
adlanmıştır.
Ocakoğlu ve diğerleri (2004 ve 2005)’ne göre fay güneye doğru Ege Denizi altında devam etmektedir. Tan ve
Taymaz (2003) ve Tan ve diğ. (2008), 6 Kasım 1992 tarihindeki Seferihisar depreminin sağ yönlü kırılma
sonucu bir ters çözüm oluşturduğunu, dış merkez lokasyonu ve artçı şokların dağılımının Tuzla Fayı ile ilgili
olabileceğini belirtir. Emre ve diğ. (2005)’e göre, Tuzla fayı Doğanbey Burnu ile Gaziemir arasında KD-GB bir
gidiş ile uzanan üç ana fay parçasını kapsar. Bunlar kuzeyden güneye doğru Çatalca, Orhanlı ve Cumalı parçaları
olarak isimlendirilmiştir. Çalışmacılara göre fay karada 45 km izlenir ve Doğanbey burnundan sonra Kuşadası
Körfezi suları altında sismik yansıma kesitlerinde devam ettiği görülür.
Seferihisar Fayı: Seferihisar Fayı Urla Havzası’nın doğu kenar fayı niteliğindedir. Fay zonu, Urla Havzası ile
Seferihisar yükseltisi arasındaki topoğrafik farkı oluşturan en önemli morfolojik belirteçtir. Fay zonunun İzmir–
Ankara Zonu içerisinde kalan paleotektonik bir yapıyla ilişkili olabileceğini savunan Kaya (1979 ve 1981), bu
fayın Miyosen ve Geç Kretase–Paleosen yaşlı Bornova Karmaşığı arasında uzandığı belirtilir. Sözbilir ve diğ.
(2003) ise bu paleotektonik yapının 20 km genişlik ve 150 km uzunlukta İzmir–Balıkesir Transfer Zonu (İBTZ)
olarak tanımlanan zon içindeki ana yapılardan biri olduğunu vurgulamıştır.
Seferihisar Fayı içerisindeki fay parçalarının türü ve geometrik özelliklerinin tanımlandığı ilk çalışmalar İnci ve
diğ. (2003), Emre ve diğ. (2005), Sümer (2007) tarafından yapılmıştır. Bu çalışmalara göre, Urla Havzası’nın
Yelki ve Seferihisar yerleşimleri arasında uzanan doğu kenarı, ortalama K20 OD gidişli, yaklaşık 2–3 km
genişlikte ve 23 km uzunluğunda bir fay zonu ile temsil edilir. Çalışmada fay zonu içinde, uzunlukları 1 ile 12
km arasında değişen çok sayıda doğrultu atımlı fay parçası bulunur. Ana fay sağ yönlü doğrultu atımlı olmasına
karşın, bazı fay parçaları üzerinde sol yönlü kinematik belirteçler bulunur. Emre ve diğ. (2005) ile Emre ve
Özalp (2011) ise Seferihisar Fayı olarak tanımladıkları yapısal hattın İzmir’in güneybatısında Seferihisar
yöresindeki Sığacık Körfezi ile Güzelbahçe arasında uzandığını ve jeomorfolojik verilere göre aktif olduğunu
belirtir (Sözbilir ve diğ., 2008, 2009; Uzel ve diğ., 2013).
İzmir Fayı: Karadaki uzunluğu 35 km’yi bulan (denizdeki uzantısı ile 40 km) İzmir Fayı, İzmir Körfezi ile
Seferihisar Yükseltisi arasındaki yapısal sınırı oluşturur. (Emre ve Barka, 2000; Uzel ve diğ., 2012). İzmir Fayı,
Emre ve Barka, (2000) tarafından İzmir körfezini güneyden morfolojik olarak sınırlandıran D-B uzanımlı bir
yapısal süreksizlik olarak tanımlanmaktadır. Balçova ve daha batıdaki bölümünde İzmir Fayı boyunca gözlenen
dağ önü çizgisellikleri, alüvyal yelpazeler, ütü altı yapıları ve drenaj ağları gibi jeomorfolojik indisler İzmir
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
Fayı’nın normal fay şeklinde Holosen’de aktif olduğunu göstermektedir (Sözbilir ve diğ., 2004; Emre ve diğ.,
2005). Emre ve diğ. (2005) fayın alt bölümleri arasındaki doğrultu değişimleri ve sıçrama geometrisini göz
önüne alınarak İzmir Fayı’nın batı bölümünü Balçova ve Narlıdere olmak üzere iki geometrik segmente
ayırmaktadır. Çalışmacılara göre, Balçova segmenti, K82°D doğrultulu ve 15 km uzunluğundadır. Balçova
segmenti İzmir Fayının jeolojik ve jeomorfolojik olarak en iyi izlenebildiği bölümüdür (Emre ve diğ., 2005).
Batı ucunda fay ikiye çatallanır. Güney kolu KD–GB doğrultulu ve sağ yönlü doğrultu atımlı Seferihisar fayının
doğrultusunda sonlanır. KB’ya yönelen kuzey kol ise olasılıkla İzmir Körfezi tabanında Çiçekadaları ile
Uzunada doğusunda yer alan KKB–GGD doğrultulu fay zonuyla bağlantılıdır. Körfez batısında yapılan
çalışmalarda (Aksu ve diğ., 1987; Ocakoğlu ve diğ., 2005), Uzunada doğusunda KKB–GGD uzanımlı bir
tektonik çukurluğun varlığı ve bu çöküntüyü kontrol eden fayların Kuvaterner sedimanlarını kestiği
belirtilmektedir. Fayın doğu bölümünü oluşturan Pınarbaşı segmenti Halkapınar ile Belkahve arasında uzanır.
Yaklaşık 15 km uzunluğundadır. Bu segment iki alt bölümden oluşur. Batıdaki bölümü D–B genel
doğrultuludur. Segmentin Işıkkent-Pınarbaşı yöresine rastlayan doğu bölümü ise, D–B uzanımından K65°D
doğrultulu fay parçalarına değişecek şekilde devam eder. Pınarbaşı doğusundan itibaren en-eşelon bir geometri
izleyen fay parçaları temel kayalar içerisinde çizgiselliğe dönüşerek Belkahve yokuşunda sonlanır.
3. Yüzey Faylanması Tehlikesi Kuşağı/Sakınım Bantlarının Oluşturulması
Bu bölümde olası bir depremde İzmir kentini etkileyecek 3 ana fay üzerinde yapılan paleosismolojik veriler
sunulacak ve bu verilere göre tampon bölge oluşturma kriterleri değerlendirilecekir.
3.1. Tuzla Fayı üzerindeki fay kazı çalışmaları
Tuzla Fayının Çatalca segmenti üzerinde açılan hendeklerde (Hendek-3 ve 4) fayın Kuvaterner-Holosen de
gelişen yüzey faylanmasıyla en az iki deprem ürettiği saptanmıştır.
Hendek başlangıç ve bitiş koordinatları: 0509852/4242639 ve 0509868/4242633 dir. Hendek, K88D uzanımında,
12 m uzunluğunda 3,5 metre derinliğinde, 2.5 m genişliğindedir (Şekil 27). Hendeğin kuzey duvarındaki
stratigrafide birbirlerinden açısal uyumsuzlukla ayrılan iki tortul paket bulunur. Bunlar jeolojik olarak yaşlıdan
gence; Erken – Orta Miyosen yaşlı Çatalca formasyonu ve Holosen yaşlı Kolüvyal çökellerdir. Hendeğin kuzey
duvarında yapısal öğeler oldukça belirgindir. Bu öğeleri, Çatalca formasyonu içinde kalan ve kolüvyal çökeller
ile formasyonun ana uyumsuzluk sınırı ile örtülen faylanmalar ve kolüvyal çökelleri kesen ve deforme eden
yapısal öğeler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Çatalca formasyonu içinde kalan faylanmalar baskın olarak KD
doğrultulu ve eğim açıları 50 ile 70 arasında değişen ve genelde güneye eğimli ters bileşene sahip
faylanmalardır. Özellikle hendeğin 8 – 9 metreleri arasında kalan yüksek açılı faylanma KD’ye doğru 6 °’lik
düşük bir rake açısıyla temsil edilir. Kolüvyal çökelleri sınırlayan faylanmalar ise hendeğin 1 - 2m, 4 - 6
metreleri arasında görülmektedir. Bu faylanmalar güneye 76 – 87 °’lik eğimlenmeler ile karakteristiktir. Bu
faylardan en doğudaki KD’den 80°’lik rake açısı ile batıdakiler ise, KD’den 13°’lik düşük bir rake açısıyla
temsil edilir. Bütün bu faylanmalar üzerinde yaklaşık 20 ile 90 cm arasında değişen atımlar ölçülmüştür. Bu
faylanmalar, güncel toprak örtüsüyle örtülmektedir (Şekil 4).
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
Şekil 4. Tuzla Fayı üzerinde açılan hendek duvarının fotomozaiği ve hendek logu
Türkiye Diri Fay Haritası çalışmalarına göre (Emre ve diğ., 2011), diri fayların alt gruplara ayrılarak
sınıflamasında faylarda meydana gelmiş en son yüzey yırtılmasının oluş zamanı jeokronolojik bir ölçüt olarak
kullanılmıştır. Bu kapsamda faylar; 1) deprem yüzey kırığı, 2) Holosen fayı, 3) Kuvaterner fayı ve 4) Kuvaterner
öncesi fay veya çizgisellik olmak üzere dört alt sınıfa ayrılmıştır.
Bu sınıflamaya göre, Kuvaterner-Holosen’de yüzey faylanmasıyla sonuçlanmış depremler ürettiği saptanmış
olan Tuzla Fayının Çatalca Segmenti Diri Fay sınıfında değerlendirilmelidir. Bu bağlamda fay zonu, gelecekte
yüzey kırılmasıyla sonuçlanabilecek büyüklükte deprem üretebilecek bir tektonik yapıdır ve deprem tehlike
değerlendirmeleri açısından bölgedeki birinci dereceden önemli deprem kaynağı niteliğindedir. Buna göre fayın
batı kolu üzerinde, fayın batı bloğunda 5 metre, doğu bloğunda 20 metre olmak üzere toplam 25 metre “Yüzey
Faylanma Tehlike Kuşağı” oluşturulması gerekmektedir. Bu kuşak önlemli alanlar (ÖA) sınıfında
değerlendirilmelidir.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
3.2. Seferihisar Fayı üzerindeki fay kazı çalışmaları
Seferihisar Fayının Çamli ile Bademler köyü arasindaki bölümünde açılan hendek duvarlarında Bornova
karmaşığına ait kırıntılı birimler ile Kuvaterner yelpaze çökelleri arasında faylanmayı belirten kinematik veriler
bulunmaktadır (Şekil 5). Fay zonundaki yelpaze çökelleri içindeki iki fay kolunda depreme karşılık gelebilecek
faylanma sonrası kolüvyal dolgular saptanmıştır. Bu dolgular iki depreme karşılık gelmektedir.
Şekil 5. Seferihisar Fayı üzerinde açılan hendek duvarının fotomozaiği ve hendek logu
Bu verilere göre, Seferihisar Fayı Holosen’de yüzey faylanmasıyla sonuçlanmış depremler üretmiş “Holosen
Fayı” sınıfında değerlendirilmiştir. Bu bağlamda fay zonu, gelecekte yüzey kırılmasıyla sonuçlanabilecek
büyüklükte deprem üretebilecek bir tektonik yapıdır ve deprem tehlike değerlendirmeleri açısından bölgedeki
birinci dereceden önemli deprem kaynağı niteliğindedir. Bu faylanma olayları, Seferihisar fayının, Pleyistosen
sonrasında (Holosen) yüzey faylanması oluşturan 6.5 ve daha büyük depremler ürettiğini göstermektedir.
Yukarıdaki kriterler ışığında, Seferihisar Fay Zonu’nun deformasyon zonu 20 metre olan fay kolları üzerinde fay
izinin her iki tarafında 20’er metre olmak üzere, toplamda 40 metrelik fay sakınım bandı oluşturulması
önerilmektedir. Bu tampon bölgenin yerleşime uygun olmayan diri fay yüzey faylanma tehlike bölgesi sınıfında
değerlendirilmesi gerekmektedir.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
3.3. İzmir Fayı üzerindeki fay kazı çalışmaları
İzmir Fayına ait fay parçaları 1/1000 ölçekli topografik harita üzerinde arazide haritalanmıştır (Şekil 6). Bu
haritalama sırasında inceleme alanından geçtiği düşünülen zon boyunca paleosismolojik verilere ışık tutacak
nitelikte kriterlere uygun 4 adet hendek yeri belirlenmiştir. Belirlenen bu lokasyonlarda detaylı hendek
çalışmaları (temizleme, karelaj, loglama, fotoğraflama, vs.) gerçekleştirilmiştir. Bu hendeklerden çalışma
alanının doğusunda bulunan iki tanesi 1/25000 ölçekli topoğrafya haritalarının İzmir L18–a1 paftası üzerinde,
çalışma alanının batısında bulunan diğer iki tanesi ise Urla L17–b2 paftasında yer almaktadır.
Şekil 6. Etüt alanında açılan hendek yerlerini gösteren 1/5000 ölçekli Diri Fay Haritası (Bu harita 1/10.000
ölçekte harita Ek-9’da ayrıca verilmiştir).
Çalışma alanının içerisinde yer alan İzmir Fayı’nın doğu bölümü, Emre ve diğ. (2011)’ nin diri fay haritasında 3
kol şeklinde gösterilmektedir. Çalışmada bu kollardan en güneydeki körfeze doğru iç bükey bir geometriye sahip
olan parça Kuvaterner, kuzeydeki diğer ikisi ise Holosen fayı olarak tanımlanmaktadır. Fayın olası Kuvaterner
ve/veya Holosen aktivitesinin belirlenmesi adına, bölgedeki jeolojik birimler ile fay sarplıklarının iyi gözlendiği,
yapılaşma anlamında en açık alanda paleosismoloji çalışmaları yürütülmüştür. D–B uzanımlı olan bu fay
parçalarına yaklaşık K–G doğrultulu açılan hendekler batıdan doğuya doğru; Hendek-3 ve Hendek-4 olarak
isimlendirmiştir. Hendek-3 en kuzeydeki Holosen fay parçası üzerinde açılırken Hendek-4 ise ortadaki Holosen
fay parçası üzerinde konumlandırılmıştır (Şekil 5). İmara esas alanın en doğu ucundaki Atatürk Mahallesi’ nin
kuzeyinde yer alan Hendek-3 kazısı İzmir Fayı’nın yaklaşık D–B uzanımına yaklaşık dik bir şekilde K5°D
uzanımlı olarak açılmıştır. Hendek-3’ün 450 metre güneydoğusunda bulunan Hendek-4 lokasyonu, Ilıca
Tepe’nin yaklaşık 1.2 km batısında, Yeniköy Sırtı’nın 350 metre kuzeyinde, Seralar bölgesinin batı sınırındaki
Ilıca mevkiinde yer alır. Bu noktadaki hendek kazısı yine fay zonunun D–B uzanımına dik olacak şekilde,
K11°B doğrultusunda açılmıştır (Şekil 7). Hendek içindeki veriler Holosen’de en az 3 olayın gerçekleştiğini
gösterir.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
Şekil 7. İzmir Fayı üzerinde açılan hendek batı duvarının fotomozaiği ve hendek logu
Karadaki toplam uzunluğu 35 km’yi bulan İzmir Fayı üzerinde açılan hendek duvarlarındaki veriler en az 2
faylanmanın yüzeye kadar eriştiğini göstermektedir. Bu faylanma olayları, İzmir fayının, Pleyistosen ve
Holosen’de yüzey faylanması oluşturan 6.5 ve daha büyük depremler ürettiğini göstermektedir. Bu nedenle,
Holosen aktivitesi kesin olan İzmir fayı üzerinde yüzey faylanma tehlikesi kuşağı/Fay sakınım bandı veya fay
zonu boyunca önlemli alan oluşturma gereği vardır. Yukarıdaki kriterler ışığında, İzmir Fayı’nın etüt alanı içinde
kalan kollarından bir kısmının Kuvaterner Fayı bir kısmının ise, Holosen fayı sınıfında değerlendirilmesi
gerekmektedir. Etüt Alanın batı ve doğu bölümlerinde kalan güney kesimlerdeki fay parçaları Kuvaterner fayı,
kuzey kısımda kalan fay parçaları ise Holosen fayı olarak değerlendirilmiştir. Buna göre, fay izinden itibaren,
belli bir zon boyunca “Deprem Tehlikesi açısından önlemli alan” oluşturmak üzere, fayın düşen bloğunda 40
metre, yükselen bloğunda ise 10 metre olmak üzere toplam 50 metreye karşılık gelen kesimin önlemli alan (ÖA1.2) olarak bırakılması önerilmektedir. Önlemli alan olarak bırakılan bu kesimlerin park, bahçe, mesire alanı
olarak planlanması önerilmekle birlikte, bu alanlarda düşük yoğunluklu yapılaşmaya gidilmesi, hastane, okul
gibi yaplaşmalara izin verilmemesi uygun olacaktır.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
4. SONUÇLAR
Bu çalışmada İzmir kenti içinden geçen diri faylar fay sakınım bandı/yüzey faylanması tehlikesi kuşağı
oluşturma kriterleri açısından değerlendirilmiştir. Bu kuşakları oluşturmanın temel amacı deprem kaynaklı
riskleri azaltmaktır. Sismik risk altındaki bütün ülkelerde, aktif faylar yakınındaki mühendislik yapıları için
hazırlanan fay sakınım bandı oluşturma kriterleri dikkate alınarak hazırlanmış yönetmelikler veya kanunlar
bulunmaktadır. Fakat Türkiye’de henüz fayların davranışlarını, yüzey faylanmaları arasındaki tekrarlama
periyotlarını ve son ürettikleri depremden sonra geçen zamanı ile ilgili herhangi bir veri tabanı veya yasası (Fay
Yasası) bulunmamaktadır. Bu veri tabanının oluşabilmesi için AFAD-Deprem Daire Başkanlığı ve MTA’nın
birlikte fay segmenti ölçeğinde başlattığı “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı” kapsamında yürütülen
“Türkiye Paleosismolojisi Projesi” nin tamamlanmasına bağlıdır.
Bugune kadar yapılan çalışmalar deprem zararlarının zeminin çürük olması, kalitesiz yapı ve diri fay zonu
üzerinde yer almasıyle arttığını göstermiştir. Günümüz teknolojisi çürük zemini iyileştirmeye ve depreme
dayanıklı yapı üretmeye müsait duruma gelmiştir. Fakat olası bir depremde yüzey kırığı oluşturan bir diri fay
zonu üzerindeki yapıların güvenliğinin sağlanması olanaksız görünmektedir. Bu nedenle yakın gelcekte deprem
üretmesi muhtemel diri fay zonları üzerinde yapılaşmaya gidilmemesi için izleyen önlemlerin alınmasında fayda
vardır: diri fay zonunun 1/1000 ölçeğinde imara esas haritalara işlenmesi, fay zonu üzerinde uygun yerlerde
hendek tabanlı paleosismolojik çalışmalar yapılarak, fayın geçmişiyle ilgili eskideprem kayıtlarının toplanması
ve buna göre ilgili fay zonu boyunca fay sakınım bandı/yüzey faylanması tehlike kuşağı veya önlemli alan
oluşturma. Bu kapsamda DEÜ-DAUM ile Özel Şirketlerin birlikte yürüttüğü projeler kapsamında İzmir kent
merkezi, Seferihisar-Çamlı ve Gaziemir-Çatalca hattı boyunca yeralan İzmir Fayı, Seferihisar Fayı ve Tuzla
(Orhanlı) Fayı 1/1000 ölçeğinde haritalanmıştır. Jeolojik, Jeomorfolojik ve paleosismik verilere göre, her üç
fayın da geçmişte yüzey faylanmasıyla sonuçlanmış depremlere kaynaklık ettiği anlaşılmıştır. İzmir Fayı tek bir
parça olarak kırıldığında 20 km uzunluğa varan bir yüzey kırığı, Seferihsar Fayı 23 km’ye varan bir yüzey kırığı,
Tuzla Fayı ise 45 km’ye varan bir yüzey kırığı oluşturacaktır. Deprem büyüklüğü-Fay segment uzunluğu
ilişkisine göre, bu faylar deprem ürettiğinde, sırasıyla, Mw=6.5, Mw=6.6 ve Mw=7.01 büyüklüğünde
depremlere neden olabilecektir. Bu nedenle İzmir Kenti içinden geçen ve yakın gelecekte deprem üretmesi
beklenen diri fay zonları boyunca, güvenli bir mesafede kalınacak şekilde, 1/1000 ölçekli imara esas haritalarda,
yüzey faylanması tehlikesi kuşağı, önlemli alan ve/veya fay sakınım bandı oluşturulmasında, yeterli verilerin
sağlanması koşuluyla, yarar vardır.
KAYNAKLAR
Ambraseys, N.N. (1988). Engineering Seismology. Earthquake Engineering ve Structural Dynamics, 17, 1–105.
Ambraseys, N.N. & Finkel, C.F (1987). Seismicity of Turkey and neighboring regions, 1899-1915 Annales Geophysicae, 5,
701-726.
Ambraseys, N.N. & Finkel, C.F. (1995). The seismicity of Turkey ve adjacent Areas: A historical review, 1500–1800.
İstanbul: Eren publishing ve booktrade.
Ambraseys, N.N. & Jackson, J.A. (1998). Faulting associated with historical ve recent earthquakes in the Eastern
mediterranean region. Geophysical Journal International, 133, 390−406.
Borsi, S., Ferrara, G., Innocenti, F. ve Mazzuoli, R., 1972. Geochronology and petrology of recent volcanics in the eastern
Aegean Sea (west Anatolia and Leovos Island). Bulletin of Volcanology, 36, 473–496.
Emre, Ö. ve Barka, A. (2000). Gediz grabeni ve Ege Denizi arasındaki aktif faylar (İzmir çevresi). Batı Anadolu’nun
Depremselliği Sempozyumu, 131–132, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir.
Emre, Ö., Ere, Ö., Özalp S., Doğan A., Özaksoy V., Yıldırım C. Ve Göktaş, F. (2005). İzmir Yakın Çevresinin Diri Fayları
ve Deprem Potansiyelleri. MTA Raporu no:10754, Ankara.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
Emre, Ö. & Özalp, S. (2011). 1:250.000 Ölçekli Türkiye Diri fay Haritaları Serisi, Urla (NJ 35-6) Paftası, Seri No:5, Maden
Tetkik Arama Genel Müdürlüğü, Ankara-Türkiye.
Emre, Ö., Özalp, S. ve Duman, T.Y. (2011). 1:250.000 ölçekli Türkiye diri fay haritası serisi, İzmir (NJ35-7) Paftası, Seri
No: 6. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Ankara-Türkiye.
Ergin, K., Güçlü, U. ve Uz, Z. (1967). Türkiye ve Civarının Deprem Kataloğu (MS. 11-1964). İstanbul: İstanbul Teknik
Üniversitesi Maden Fakültesi Arz Fiziği Enstitüsü yayınları, No 28.
Erdoğan, B. (1990). İzmir-Ankara Zonu’nun, İzmir ile Seferihisar Arasındaki Bölgede Stratigrafik Özellikleri ve Tektonik
Evrimi. TPJD Bülteni, 2/1, 1–20.
Eşder, T., and Şimşek, Ş., 1975. Geology of İzmir (Seferihisar) Geothermal Area Western Anatolia of Turkey
Determination of Rezervoirs by Means of Gradient Driling. 2. UN. Symposium, San Francisco, 349-361.
Genç, S.C., Altunkaynak, Ş., Karacık, Z., and Yılmaz, Y., 2001. The Çubukludağ graben, Karaburun peninsula: it’s tectonic
significance in the Neogene geological evolution of the western Anatolia. Geodinamica Acta 14, 45-55.
Gessner, K., Gallardo, L.A., Markwitz, V., Ring, U. and Thomson, S.N., 2013. What caused the denudation of the Menderes
Massif: Review of crustal evolution, lithosphere structure, and dynamic topography in southwest Turkey. Gondwana
Research 24/1, 243–274.
Gök, E. & Polat, O. (2014). An assessment of the microseismic activity and focal mechanisms of the Izmir (Smyrna) area
from a new local network (IzmirNET). Tectonophysics, 635, 154–164.
Guidoboni, E., Comastri, A. and Triana, G. (1994). Catalogue of Ancient Earthquakes in the Mediterranean Area up to
the10th Century. Italy: Istituto Nazionale di Geofisica.
Jackson, J.A., King, G. & Vita-Finzi, C. (1982). The neotectonics of the Aegean: an alternative view. Earth and Planetary
Science Letters 61, 303–318.
İnci, U., Sözbilir, H., Erkül, F. & Sümer, Ö. (2003). Urla-Balıkesir arası depremlerin nedeni fosil bir fay. Cumhuriyet
Gazetesi Bilim Teknik Dergisi, 848, 6–7.
Jackson, J.A., Gagnepain, J., Houseman, G., King, G.C.P., Papadimitriou, P., Soufleris, C. and Virieux, J. (1982).
Seismicity, normal faulting and the geomorphological development of the Gulf of Corinth (Greece): the Corinth
earthquakes of February and March 1981, Earth Planet. Sci. Lett., 57, 377-397.
Kalafat D. (1998). Anadolu'nun Tektonik Yapılarının Deprem Mekanizmaları Açısından irdelenmesi, Deprem Araştırma
Bülteni, Sayı 77, 1-217.
Kalafat, D., Kekovalı, K., Güneş, Y., Yılmazer, M., Kara, M., Deniz, P., Berberoğlu, M. (2009). Türkiye ve Çevresi
Faylanma-Kaynak Parametreleri (MT) Kataloğu (1938-2008): A Cataloque of Source Parameters of Moderate and
Strong Earthquakes for Turkey and its Surrounding Area (1938-2008), Boğaziçi University Publication No=1026, 43p.,
Bebek-İstanbul.
Kaya, O. (1979). Ortadoğu Ege çöküntüsünün Neojen stratigrafisi ve tektoniği. TJK Bülteni, 7. 22, 35–58.
Kaya, O. (1981). Miocene reference section for the coastal parts of West Anatolia. Newsletters on Stratigraphy, 10, 164–
191.
Ocakoğlu, N., Demirbağ, E. and Kuşçu, İ. (2005). Neotectonic structures in İzmir Gulf and surrounding regions (western
Turkey): Evidences of strike-slip faulting with compression in the Aegean extensional regime. Marine Geology, 219,
155–171.
Özkaymak, Ç., Sözbilir, H., Uzel, B. (2011). Geological and palaeoseismological evidence for late Pleistocene−Holocene
activity on the Manisa Fault Zone, western Anatolia. Turkish Journal of Earth Sciences, 20, 1–26, doi:10.3906/yer0906-18.
Pınar, N. & Lahn, E. (1952). Turkish Earthquake Catalog with Discriptions. Technical Report, Turkey The Ministry of
Public Works and Settlement, The General Directorate of Constrcution Affairs, Serial 6, no. 36.
Soysal, H., Sipahioğlu, S., Kolçak, D. ve Altınok, Y. (1981). Türkiye ve Çevresinin Tarihsel Deprem Kataloğu (2100 B.C.–
1900 A.D.). TÜBİTAK raporu, No. TBAG-341.
Sözbilir, H., Erkül, F. ve Sümer, Ö. (2003). Gümüldür (İzmir) ve Bigadiç (Balıkesir) Arasında Uzanan Miyosen Sonrası
Yaşlı KD-Doğrultulu Accommodation Zonuna ait Saha Verileri, Batı Anadolu. 56. Türkiye Jeoloji Kurultayı, Ankara,
85–86.
Sözbilir, H., Sarı, B. Akgün, F., Gökçen, N., Akkiraz, S., Sümer, Ö. & Erkül, F. 2004. First example of a transtensional
supradetachment basin in western Anatolia: The Kemalpaşa-Torbalı Basin, Turkey. 32nd Internatinonal Geological
Congress, Italy, Abstracts 2, p. 894.
3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 – DEÜ – İZMİR
Sözbilir, H., Uzel, B., Sümer, Ö., İnci, U., Ersoy, E.Y., Koçer, T., Demirtaş, R. ve Özkaymak, Ç. (2008). D-B Uzanımlı
İzmir Fayı ile KD-Uzanımlı Seferihisar Fayı’nın Birlikte Çalıştığına Dair Veriler: İzmir Körfezi’ni Oluşturan Aktif
Faylarda Kinematik Ve Paleosismolojik Çalışmalar, Batı Anadolu, Türkiye. Türkiye Jeoloji Bülteni 51 (2), 91–114.
Sözbilir, H., Sümer, Ö., Uzel, B., Ersoy, Y., Erkül, F., İnci, U., Helvacı, C. ve Özkaymak, Ç. (2009). 17-20 Ekim 2005Sığacık Körfezi (İzmir) depremlerinin sismik jeomorfolojisi ve bölgedeki gerilme alanları ile ilişkisi, Batı Anadolu.
Türkiye Jeoloji Bülteni 51(2), 217–238.
Sözbilir, H., Sarı, B., Uzel, B., Sümer, Ö. and Akkiraz, S. (2011). Tectonic implications of transtensional supradetachment
basin development in an extension-parallel transfer zone: the Kocaçay Basin, western Anatolia, Turkey. Basin Research
23, 423–448, doi: 10.1111/j.1365-2117.2010.00496.x.
Tan, O. ve Taymaz, T. (2001). Source parametres of November 6, 1992 Doganbey (İzmir) earthquake (Mw=6.0) obtained
from inversion of teleseismic body-waveforms. In: Proceedings of 4th International Turkish Geology Symposium:
Work in Progress on the Geology of Turkey and Its Surroundings, Çukurova University Publications, p. 171.
Tan, O. & Taymaz, T., 2004. Seismotectonics of the Caucasus and surrounding regions: source parameters and rupture
histories of Recent destructive earthquakes. AGU Fall Meeting, Session T14.
Tan, O., Tapırdamaz, M.C. ve Yörük, A. (2008). The Earthquakes Catalogues for Turkey. Turkish Journal of Earth Science
17, 405–418.
Taymaz, T., Jackson, J. ve Mckenzie, D. (1991). Active tectonics of the North ve Central Aegean Sea. Geophysical Journal
International, 106, 433–490.
Uzel, B., and Sözbilir, H. (2008). A first record of strike-slip basin in western Anatolia and its tectonic implication: the
Cumaovası basin as an example. Turkish Journal of Earth Sciences 17, 559–591.
Uzel, B., Sözbilir, H. ve Özkaymak, Ç. (2012). Neotectonic evolution of an actively growing superimposed basin in western
Anatolia: The inner bay of İzmir, Turkey. Turkish Journal of Earth Sciences 22/4, 439–471, doi: 10.3906/yer-0910-11.
Uzel, B., Sözbilir, H., Özkaymak, Ç., Kaymakçı, N. ve Langeris, C.G. (2013). Structural evidence for strike-slip
deformation in the İzmir-Balıkesir Transfer Zone and consequences for late Cenozoic evolution of western Anatolia
(Turkey). Journal of Geodynamics 65, 94–116, doi: 10.1016/j.jog.2012.06.009.
Uzel, B., Langereis, C.G., Kaymakci, N., Sözbilir, H., Özkaymak, Ç., Özkaptan, M. (2015). Paleomagnetic evidence for an
inverse rotation history of Western Anatolia during the exhumation of Menderes core complex. Earth and Planetary
Science Letters 414, 108–125, doi:10.1016/j.epsl.2015.01.008.
Wells D.L. ve Coppersmith K.J. (1994). New empirical relationship among magnitude, rupture length, rupture width,
rupture area, ve surface displacement. Bulletin of the Seismological Society of America, 84 (4), 974–1002.

Benzer belgeler