IZmir`de yazilim (bilisim ) sektorunu gelistirmek icin strateji ozeti
Transkript
IZmir`de yazilim (bilisim ) sektorunu gelistirmek icin strateji ozeti
________________________________________NETSĠS_______________________________________ Kriz ve yazılım: Küresel ve yerel değerlendirmeler Fuat Alican Mart 2009 ____________ORTA AMERĠKA BĠLĠMSEL ARAġTIRMA VE EĞĠTĠM MERKEZĠ_____________ Kriz ve yazılım Birinci baskı: 2009 İstanbul Kriz ve yazılım: küresel ve yerel değerlendirmeler Fuat Alican Copyright © 2009 Fuat Alican Bu eserin yayın hakları Fuat Alican’a aittir. Bu eser hiçbir yöntemle çoğaltılamaz. Resim, şekil, şema, grafik ve herhangi bir bölümü yayınevinin izni olmadan kopya edilemez. Bu kitabın sponsor ve yayıncıları Netsis Yazılım Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve Orta Amerika Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi’dir. Eserin bu baskısı Netsis ve Orta Amerika Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi yönetim kurulları tarafından onaylanmıştır. Bu kuruluşlar, yayının içeriğinden sorumlu değildir. Burada bahsi geçen fikirler yazara aittir. Ayrıca veri ve bilgi toplarken ve oluştururken bilimsel çalışma yöntemleri kullanılmış olmasına karşın, okuyucuların bunlardan yararlanması bireysel bir karardır, doğabilecek zararlardan adı geçen kuruluşlar ve yazar sorumlu değildir. Bilgi için web sitesi: www.netsis.com.tr 2 Kriz ve yazılım _______________________________________________________________________________NETSĠS Kriz ve yazılım: Küresel ve yerel değerlendirmeler Fuat Alican _________________________ORTA AMERĠKA BĠLĠMSEL ARAġTIRMA VE EĞĠTĠM MERKEZĠ 3 Kriz ve yazılım 4 Kriz ve yazılım Yönetici özeti Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı finansal kriz, 2008 yılı ortalarında ABD ve Avrupa’da şiddetini artırarak reel ekonomilere yansımaya başlamıştır, yılın son aylarından itibaren gelişmekte olan ülkelere de yayılmıştır. Türkiye ekonomisi de bu durumdan etkilenmekte, 2009 yılı Ocak ayı resmi verileri de krizin giderek derinleştiğini göstermektedir. Küresel bilgi ve iletişim sektörü, ekonominin başka alanları gibi ekonomik krizden 2008 yılından beri etkilenmekte, büyüme giderek yavaşlamakta, bazı alanlarda daralma görülmektedir. Donanım gibi bazı segmentler kadar olmasa bile, yazılım ve hizmetler de bu sorunu yaşamaktadır. Bu problemlerle birlikte, geniş bant, mobil iletişim, yakınsama, ‘cloud computing’, sanallaşma, açık kod, hizmet olarak yazılım gibi bilişim alanındaki bazı eğilimlerin ivme kazanmaya başlamasının aynı döneme rastlaması, yazılım firmaları ve kullanan kurumlar için bazı tehdit ve fırsatlar yaratmaktadır. Küresel ekonominin ve bilişim sektörünün krizden 2010 yılından önce çıkması zor gözükmektedir. Yerel bilişim sektörü de, bütün bu gelişmelerin yansımasını hissetmekte, özellikle bazı segmentlerde daralma yaşamaktadır. Türkiye ekonomisinde ağırlığı olan otomotiv, tekstil gibi bazı yazılım kullanıcısı sektörler büyük daralmalar yaşamaktadır. Bunun yanında, enerji, çevre, gıda, eğitim, sağlık, savunma, hizmet gibi bazı alanlarda küresel ve yerel konjonktür ve gelecek beklentileri nedeniyle yeni fırsatlar ortaya çıkmaktadır. Bu krizde, bilgi ve iletişim kullanımının ekonominin bütün sektörlerinden kurumlar için verimliliği artırarak krizden çıkmada kullanılacak yöntemlerden biri olduğu görülmektedir. Ancak aynı zamanda bazı kurumlar, kriz refleksi olarak düşen talebe uygun bir biçimde gider kısıtlaması uygularken bilgi ve iletişim kullanımında da tasarrufa gitmektedir. Bu durum bir çelişki yaratmakta, birçok kurum ve ekonominin geneli için özellikle orta vadede büyük bir rekabet riski oluşturmaktadır. Devlet ve özel sektörün bu konularda çözüme katkısı olabilir. Öte yandan, kısa vadede hızlı uygulanabilecek ve çabuk geri dönüşü olan yazılım ürün ve hizmetleri tercih edilmektedir. Her sektörün yapısındaki farklılıklar nedeniyle, ve kurumların bireysel olarak farklı gereksinim, iş modelleri ve stratejileri olduğundan, bilişim stratejileri ve gerekleri sektör ve kurum bazında değişirken, yerel yazılım firmalarının uzmanlık, deneyim ve esneklikleri kriz döneminde yazılım kullanan kurumlar için önem kazanmaktadır. 5 Kriz ve yazılım 6 Kriz ve yazılım Ġçindekiler Yönetici özeti ....................................................................................................5 Ġçindekiler ........................................................................................................7 Yazar hakkında ................................................................................................9 Kriz ve yazılım ............................................................................................... 11 BiliĢimin bilgi temelli kalkınma modelleri içindeki yeri ............................... 13 Küresel sürdürülebilirlik ve bilişim .............................................................................. 16 İşletmelerde bilişim yatırımlarının performansa etkisi ................................................. 18 Bilgi ve iletişim etkilerinin ölçümü .............................................................................. 18 Giderek karmaşıklaşan bilişimin üretkenliğe katkısında bazı önemli noktalar ............ 24 Küçük ve orta boy işletmelerde bilişim kullanımı ........................................................ 26 Küçük ve orta boy işletmelerin bilişim kullanım derecesi........................................ 27 Küçük ve orta boy işletmelerde bilgi sistemleri ve iş bağları ................................... 30 Doğu Avrupa ve Orta Asya’da teknoloji kullanımı ve yatırım ortamı ......................... 31 Pazar teşvikleri: özel teşebbüs ve kontrol, rekabet ve kontratlara uyum .................. 32 Uluslararası bilgiye erişim ........................................................................................ 33 Sonuç......................................................................................................................... 33 Mobil iletişim, inovasyon ve yazılım............................................................................ 35 Küresel geliĢmeler .......................................................................................... 37 Küresel ekonomik kriz ve ülke ekonomileri ................................................................. 38 Küresel bilgi toplumu ve dijital uçurum ....................................................................... 41 Kısa ve orta vadede küresel bilişim sektörü ................................................................. 42 Kriz döneminde OECD ülkelerinde bilgi ve iletişim .................................................... 44 Araştırma geliştirme.................................................................................................. 45 Geniş bant ................................................................................................................. 46 Geniş bandın üretkenliğe etkisi ................................................................................. 48 Dijital içerik .............................................................................................................. 49 Politikalar .................................................................................................................. 50 Avrupa’da bilişim ......................................................................................................... 50 Krizde pazarlama ve bilişim ......................................................................................... 51 Küresel krizde yazılım sektörü ..................................................................................... 51 Cloud computing....................................................................................................... 55 7 Kriz ve yazılım Sanallaşma ................................................................................................................ 56 Küme stratejileri........................................................................................................ 57 Avrupa yazılım ve hizmetler sektörü ............................................................................ 57 Küresel risk analizi ....................................................................................................... 60 Ekonomik riskler....................................................................................................... 60 Jeopolitik riskler........................................................................................................ 60 Çevresel riskler ......................................................................................................... 60 Toplumsal riskler ...................................................................................................... 61 Teknolojik riskler ...................................................................................................... 61 İnovasyon .................................................................................................................. 62 Stratejik öngörü ......................................................................................................... 63 Yerel yansımalar ............................................................................................ 65 Türkiye ekonomisi ........................................................................................................ 66 Ekonomide son gelişmeler, sektör bazında bazı veri ve beklentiler ......................... 67 Türkiye bilgi toplumu stratejisi ..................................................................................... 70 E-devlet ......................................................................................................................... 71 Bilgi ve iletişim altyapısı .............................................................................................. 73 Türkiye yazılım stratejisi .............................................................................................. 73 Bilişim sektöründe eylem koordinasyonu ..................................................................... 76 Ulusal kalkınma planı ................................................................................................... 80 Küresel rekabet, Türkiye ve bilgi ve iletişim ................................................................ 82 Küresel rekabetçilik .................................................................................................. 82 Bilgi ve iletişim katılım ve yararlanma ..................................................................... 83 İnsani gelişmişlik ...................................................................................................... 86 Karşılaştırmaların genel sonucu ................................................................................ 91 Avrupa Birliği süreci..................................................................................................... 92 Türkiye bilgi ve iletişim sektöründe son gelişmeler ..................................................... 92 Krizde yazılım öncelikleri .............................................................................. 95 Kurumlarda gider tasarrufu/seçici yatırım çelişkisi ...................................................... 96 Kriz döneminde yazılım firmaları öncelikleri............................................................... 98 Özgüven .................................................................................................................... 99 Firmanın kendini tanıması ........................................................................................ 99 Çalışan, dağıtıcı ve müşteri üçgeni ........................................................................... 99 Küçük ve orta boy işletmeler .................................................................................... 99 Hizmet olarak yazılım ............................................................................................. 100 Krizde yerel yazılım firmaları için strateji .............................................................. 100 Krizde yazılım firmaları için önemli sektörler........................................................ 101 Kurumların ve yazılım firmalarının önündeki bazı risk ve tehditler .......................... 102 Sonuç ............................................................................................................ 103 Kaynaklar .................................................................................................... 105 8 Kriz ve yazılım Yazar hakkında Fuat Alican, 20 Haziran 1968 tarihinde İstanbul’da doğdu. İlk yıllarını ailesi ile ABD’de geçirdi. İlk ve orta öğrenimini Türkiye’de tamamladı. Üniversite ve lisansüstü eğitimini ABD’de Millsaps College’de yaparken, uluslararası finans ve ekonominin yapısını ve özelliklerini öğrendi. Profesyonel tecrübesi içinde Londra’da Başkan Yardımcısı olarak görev aldığı, Citigroup ve Salomon Smith Barney önemli yer tuttu. İlk firmada, bono alanında, İsrail dahil Orta Doğu, ve Hindistan dahil Hint Yarımadası, ikinci kurumda ise İrlanda dahil Avrupa bölgesinde telekomünikasyon ve başka sektörlerden sorumlu oldu. Bir yandan da İslam kültürleriyle yakından ilgilendi. Lisanlara ve kültürlere duyduğu özel ilgiyle ana dili Türkçenin yanında İngilizce, İtalyanca, İspanyolca öğrendi, halen Arapça öğrenmektedir. 2001 yılında, Kosta Rika’yı ikinci evi olarak benimsedi, ve Kosta Rika Merkez Bankası, Kosta Rika Parlamentosu ve başka devlet kuruluşlarına ve özel firmalara danışmanlık yaptı. İktisadi bilimler alanında doktorasını ve ekonomi, işletme ve teknoloji alanlarında araştırmalarını Latina Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. Bilimsel araştırma eğitimini Orta Amerika Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde yaptı. Halen Orta Amerika Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi Başkan Yardımcısı ve araştırmacısı olarak, bilişim ekonomisi ve uluslararası politika konularında sosyoekonomik araştırmalarını sürdürmekte; Latina Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde dersler vermekte; ve uluslararası danışman olarak çalışmaktadır. Dr. Alican’ın, bilişim sektöründe, özellikle yazılım ile ilgili konularda, ve uluslararası politika alanında birçok kitabı yayımlanmıştır. Yazılım sektörü ile ilgili en kapsamlı eseri Ekonomik ve sosyal boyutlarıyla dünyada ve Türkiye’de yazılım sektörü, 2006 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Akademik ve bilimsel dergilerde ve gazetelerde bilişim, politika ve ekonomi alanlarında, çeşitli ülkelerde İspanyolca, İngilizce ve Türkçe makale, bilimsel yazı ve kitap yayımlamaktadır. Aynı zamanda dünyanın çeşitli bölgelerinde değişik üniversite, kuruluş, organizasyon ve firmalarda aynı üç lisanda seminer ve konferans vermektedir. 9 Kriz ve yazılım 10 Kriz ve yazılım Kriz ve yazılım Bu çalışma, dünyada bilişim ve özellikle yazılım sektörünün kriz dönemindeki durumunu inceleyen, bunun Türkiye’ye yansımalarını analiz eden, farklı paydaşların, özellikle Türk yazılım firmalarının ve yazılıma yatırım yapacak kurumların ekonomik kriz döneminde yapabileceklerine ve alabilecekleri bazı pratik önlemlere yönelik bir ön araştırmadır. Bu konuda yapılacak daha uzun ve kapsamlı çalışmalara bir temel, ya da hızlı çözümler gerektiren kriz ortamında yazılım dahil bütün sektörlerin karar mekanizmalarına destek olabilir. Bu ön araştırmayı gerçekleştirmek için, bilişim, akademi, finans ve ekonomi alanlarında Türkiye’de ve yurt dışında çeşitli uzman kişi ve kuruluşlarla görüşmeler yapılmıştır. Bilişim sektörünün küresel durumunu anlamak için ABD ve Avrupa’da bazı sektör uzmanlarıyla görüşülmüştür. ‘Küresel krizde yazılım sektörü’ ve ‘Avrupa yazılım ve hizmetler sektörü’ bölümleri ağırlıklı olarak bu uzmanlardan alınan görüş ve bilgileri yansıtmaktadır. Küresel krizin Türkiye ekonomisine ve sektörlerine yansımalarını anlamak için, ülkedeki bazı ekonomist ve yatırım bankaları temsilcileriyle görüşülmüştür. ‘Ekonomide son gelişmeler, sektör bazında bazı veri ve beklentiler’ bölümü, ağırlıklı olarak bu uzmanların görüşlerini yansıtmaktadır. Bunun dışında, Türkiye ve yurt dışında kurumsal kaynak planlama ve yazılım hizmeti firmalarıyla görüşmeler yapılmıştır. Son olarak, hakem denetimli makalelerden, Dünya Bankası, Dünya Ekonomik Forumu, Uluslararası Para Fonu, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği gibi çeşitli uluslararası kuruluşların ve Türkiye İstatistik Kurumu gibi ulusal kuruluşların araştırma, yazılı kaynak ve verilerinden yararlanılmıştır. İlk bölümde, bilgi ve iletişim sektörünün bilgi temelli kalkınma modelleri içerisindeki yeri incelenmektedir. Ardından, küresel ekonomi, dünyada bilgi ve iletişim ve özellikle yazılım sektörünün son durumu, gelişmeler, eğilimler ve krizin etkileri özetlenmektedir. Bu bölüm bir küresel risk profili özetiyle son bulmaktadır. Sonra Türk ekonomisinin kısaca durumu, Türkiye’nin bilgi ve iletişimde küresel rekabet gücü, Türkiye’de bilgi ve iletişim ve yazılımla ilgili son faaliyet, gelişme ve eğilimler incelenmektedir. Son olarak, yerel yazılım sektörünün bu kriz ortamının zorluklarını aşıp fırsatlarından yararlanmasını sağlayacak adımlarla birlikte, bilişim ve özellikle yazılımı kriz döneminde en etkili ve verimliliği artırıcı biçimde kullanmak isteyen kurumlara bazı öneriler getirilmektedir. Başka bir deyişle, yerel yazılım firmalarının kriz ortamında müşterileriyle birlikte başarılı olmaları için gerekli stratejinin ne olması gerektiği konusunda bir ön analiz yer almaktadır. 11 Kriz ve yazılım 12 Kriz ve yazılım BiliĢimin bilgi temelli kalkınma modelleri içindeki yeri Bilgi ve iletişim sektörünü, bilişim ve iletişim olarak ikiye ayırabiliriz. Bilişime yatırım yapmak ekonominin diğer sektörlerine göre çok daha karlıdır: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, bir kişiyi istihdam etmenin maliyeti, bilişimde 3.500, tarımda 40.000, turizmde 55.000 ve sanayide 90.000 dolar civarındadır. Öte yandan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’ne (TÜSİAD) göre, bazı sektörlerde kişi başına yıllık katma değer aşağıdaki gibidir: bilişimde 30.000, hizmette 16.000, sanayide 8.000, tarımda 4.000 dolar. Bilişimi, donanım ve yazılım olarak ikiye ayırmak, ve buna hizmetleri de eklemek, mümkündür. Bu ayırımda, Türkiye gibi kaynakları kısıtlı gelişmekte olan ülkelerde yazılımın daha önemli fırsatlar yarattığı görülmektedir. Yazılım içerisinde de altyapı ve uygulama yazılımları olarak yapılacak bir dağılımda, uygulama tarafında daha fazla fırsat vardır ve az kaynakla yüksek katma değer yaratmak mümkündür. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta, dünyada bilişim ve iletişim, donanım ve yazılım, altyapı ve uygulama, hatta paket ve proje yazılımlarının iç içe geçmeye başladığı ve ayrımın siyah beyaz olmadığıdır. Paket yazılımların teorik olarak daha fazla katma değer yaratmasına karşın, proje yazılımlarında da katma değer ve hatta ekonomi skalası bir ölçüde sağlanabilmektedir. Dış kaynak kullanımı hizmetlerinde de yüksek katma değer yaratmak mümkün olmaktadır. Başka bir deyişle, paket ve proje yazılımları ve hizmetler gelişmekte olan ülkeler için fırsatlar yaratmaktadır. BĠLĠġĠM DEĞER ZĠNCĠRĠ Yüksek Fikri mülkiyet yaratılması Ürün geliştirilmesi Uluslararası dış kaynak kullanımı Ulusal dış kaynak kullanımı Çağrı merkezleri ‘Back-office’ hizmetleri Veri hizmetleri Kaynak: TÜBİSAD ve YASAD 2003 13 Kriz ve yazılım Bu yapı, bir yandan gelişmekte olan kısıtlı kaynaklara sahip ülkeler için olanaklar sağlarken, öte yandan o ülkeler içerisinde de potansiyeli değerlendirilmemiş bölgelere yeni fırsatlar yaratmaktadır. Bazı ülkelerde ise bilişimde yapılan atılım sayesinde bazı bölgeler gelişirken, diğer yerler geri kalabilmektedir. Buna güzel bir örnek çok övülen Hindistan’dır. Teknolojik parklar farklı konulara odaklanarak bölgesel uzmanlıklar yaratmaktadır. Devletin Bilgi Toplumu Stratejisi’nde de yapılmak istenen budur. Bilişim, doğru yönlendirilirse, gelişmekte olan ülkeler için yararlı bir sektör olabilir. Bilişimin sektörler hiyerarşisinde önemli bir yeri vardır, diğer üretim sektörleri için bir değer katkısı yaratabilir, karar mekanizmalarını, ürünlerin fiyatları ve kalitelerini de iyileştirerek, verimlilik, üretkenlik ve rekabetçiliği artırabilir. İstihdam yaratır, enerji giderleri ve ithal girdisi azdır, vergi ve ihracat gelirlerini artırır, bilgi toplumu olmayı, ülkelerin kültürel, entelektüel ve e-dönüşümünü kolaylaştırır. Yerel yazılımlar ve ilgili hizmetler ülke özelliklerine uygun olduğundan hem e-dönüşüme destek verir, hem de ülke ekonomisinde önemli yer tutan küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ) güçlenmesi ve rekabet edebilir hale gelmesinde kullanılabilir. Bilgi ve iletişim sektörünün gelişmesi ve yaygınlaşması kayıt dışı ekonominin dizginlenmesine yardımcı olur, bu da bilgi ve iletişimi olumlu etkileyeceğinden bir erdemli döngü sağlanabilir. Bilişim sektörü aynı zamanda bölgeler arası kalkınma eşitsizliğini gidermede kullanılabilir, hem devlet, hem özel sektör hem de bireylerin gelişmesini hızlandırabilir, ve bu sayede demokratikleşmeye katkıda bulunabilir. İnovasyon ve arge çabalarını destekler, yeni ürün, pazarlama, satın alma, alıcı ve satıcı bağlantısı, dağıtım ve müşteri hizmetleri alanlarında gelişme sağlar, dış kaynak kullanımı aracılığıyla giderleri azaltır, sanayi ve tarım gibi geleneksel sektörlere kıyasla az yatırımla yüksek katma değer yaratarak, ülkenin büyümesi ve sürdürülebilir biçimde kalkınması için itici güç olur. Bilgi ve iletişim sektörünün sağlıklı bir şekilde büyümesi, üretim ve kullanımının artması, ülkenin bütünü için olumlu olacaktır. Vatandaşın yaşamı kolaylaşacak, bilişimci olumlu etkilenecek, verimlilik ve üretkenlikteki gelişmeden bütün sektörler yararlanacak, ülke daha zenginleşecek, istihdam yaratılacak, devlet daha etkili işleyecek, hükümet ve bu sürece katkıda bulunan siyasetçiler oylarını artıracaktır. Avrupa Birliği (AB) uyum süreci düşünüldüğünde, bilişim sektörünün ülke ekonomisine kısa ve orta vadede yapabileceği katkı daha da önem kazanmaktadır. Süreç sonunda, AB ile geliştirilmiş bilişim iş ilişkileri, bu sektörde yetişecek yeterli sayıda mühendis ve diğer işgücü ile birleştiğinde, AB ile yapılacak pazarlıklarda ve baskı gruplarında ülke çıkarları daha etkili bir biçimde savunulabilir. Hatta daha geniş bir vizyonla bakıldığında, AB süreci sonunda yolların ayrılma senaryosunda, ülke ekonomisinin bilgi ve iletişim sektörünün yapacağı katkıya ihtiyacı daha da fazla olabilir. Gelişmekte olan ülkelerde bilgi ve iletişim konularında yapılan plan, proje ve araştırmalarda kullanıma daha fazla ağırlık verilmektedir. Kullanımı artırma çabalarında gider-kazanç ilişkisinin gelişmekte olan ülkelere gelişmiş ülkelerde olduğu kadar uymadığı hesaplanamadığından, bu projeler çoğunlukla başarısız olmaktadır. Bunun yanında, bazı zorluklarına karşın, istihdam, gelir, yetenek geliştirme gibi özellikleriyle 14 Kriz ve yazılım başarı şansı daha fazla olan, ülke ve bölge kalkınmasında son derece önemli bir yer tutan üretim tarafı ihmal edilmektedir, ve buna daha fazla önem verilmelidir (Heeks, 2006). Bu çerçevede, bilgi ve iletişim sektörleri arasında özellikle yazılım ve hizmetler ön plana çıkmaktadır. Hangi sektörlerin devlet ve özel sektör tarafından nasıl destekleneceğinin kararını vermek zordur. Devletin (ve özel sektörün) kısıtlı kaynaklarını nasıl harcayacağı ve öncelikler tartışma konusudur. Bilgi ve iletişim sektörünün, devletin aktif politikalarla destekleyeceği öncelikli sektör olması gereğini kanıtlamak için, bilimsel çalışmalar gerekmektedir. Bu ön araştırmanın kapsamı içinde olmamasına karşın, bu konuyu Krugman ve Obstfeld (2004)1 kısaca aşağıdaki gibi özetlemektedir: Devletin öncelikli görevi sağlıklı bir ekonomik ortam yaratma ve devam ettirmedir. Yasalara ve kontratlara uymayı garanti eder, kuralların yapılmasını, rekabet ve inovasyonu da düşünerek, gözetir. Eğitim, sağlık ve taşımacılık aracılığıyla insani sermayeye yatırımda önemli rol oynayabilir. Ancak, genellikle rekabet avantajı olmayan sektörlere karışmaktan ya da kontrol etmekten mümkün olduğu kadar kaçınmalıdır. Çabalarını piyasa işleyişinde sorunlu olan alanlara odaklamalıdır, ve rekabet dezavantajı olanlarda özel sektör için engel oluşturan kuralları kaldırmalıdır. İnsan kaynakları gibi daha kalıcı rekabet avantajları, göreli gider ya da fiyat avantajlarından daha fazla desteklenmelidir. Sektör ve faktör önceliklerinin seçimi için kullanılabilecek kriterler vardır. Sektörün toplumda, üretim zincirinde ve dağıtımda önemi ve diğer sektörlere katma değer yaratması da önemlidir. Dijital altyapı, bilgisayar mühendisleri, uzman personel, kompleks disiplinlerde arge yetkinliği olan üniversiteler, odaklanılması gerekli ileri faktörlerin parçalarıdır. Sektörü cazip kılan bazı özellikler vardır. Bunlardan biri çalışan başına yüksek katma değerdir. Çalışan başına yüksek katma değer yaratan sektörler genelde sermaye yoğun sektörlerdir. Sermaye birimi başına katma değeri düşük olur. Sermaye, iş gibi kısıtlı bir kaynaktır. Bu da, çalışan başına yüksek katma değer yaratan endüstrilerin desteklenmesinin ulusal geliri yükselteceğinin garantisi olmadığı anlamına gelir. Bu yüzden bu kriterin doğruluğu tartışılmaktadır. Burada daha az sermaye ile yüksek katma değer yaratabilen, yazılım gibi bazı bilişim segmentleri istisnadır. Bu da daha az sermayeyle daha çok istihdam yaratılmasına neden olabilir. Başka bir özellik ücretlerdir. Sektördeki ortalama ücretlerin yüksek olmasının yapacağı katkıdır. Yüksek teknoloji sektörlerinin daha da önemli özelliği, teknolojik ilerleme için olan önemidir, çünkü teknolojik yayılma yaratır. Yüksek teknoloji sektörlerinin desteklenmesi de bazı kriterlere dayanır. Devletin aktif desteğinin olması için gerekçeleri iyi belirlemek gerekir. Piyasanın işleyememesi bunlardan biridir. Yüksek teknoloji firmalarının diğer şirketlere doğru akan bilgi yayılımının karşılığını alamadığı durumlar vardır. Doğmakta olan, yeni gelişen sektörlerde yaratılan bilginin karşılığının alınmasında güçlükler vardır. Firmalar 1 Bu çalışmadaki yabancı dilden alıntılar yazarın çevirisidir. 15 Kriz ve yazılım başkalarının karşılığını ödemeden kullanabileceği bilgiler yaratıyorsa, sektör, firmanın aldığı karşılığa yansımayan ek üretim gerçekleştiriyor anlamına gelir. Yüksek teknoloji sektörlerinde, firmalar kaynaklarının önemli kısmını arge harcamaları aracılığıyla teknoloji geliştirmeye adar. Deneyim kazanmak için yeni ürün ve süreçlerde ilk başlarda zarar etmeye razıdır. Bilgiye yatırım işin anahtar yönüdür. Firmalar kendi yatırımlarının karşılığının ancak bir kısmını alabilir. Elektronik sektöründe, firmaların tasarımlarda ‘geri mühendislik’ uyguladıkları sık görülür. Patentler ise yaratıcılara tam koruma sağlamaz. Burada en önemli güçlük, doğru devlet politikasını ve bunun nicel tarafını belirlemekte yaşanır. Endüstri politikaları lehine birçok argüman, piyasa işlemesinde sorun olması gibi gerekçeler gösteremez. Yaratılan, karşılığı alınamayan ve belirli bir fiyatı olmayan ek değerlerin ya da dışsallıkların ise ölçümü çok zordur. Stratejik ticari politikaların ekonomik başarısı, sadece sektörün büyümesi ya da pazar payı ile ölçülmez, ülke kalkınmasına katkısı da değerlendirilmelidir. Bunun ölçümü de zordur. Büyük olasılıkla, özellikle bilgiyi yoğun olarak kullanan endüstrilerde yaratılan teknolojik ek değerler ya da dışsallıklar argümanı, aktif bir endüstri politikası ve desteği için en iyi nedendir. (Krugman ve Obstfeld 2004) Bütün bu analiz göz önüne alındığında bilgi ve iletişim sektörünün ve özellikle yazılımın bu kriterlere uyduğu görülmektedir. Bu kriterlerin de, sektörü desteklerken yapılacak ulusal ve yerel koordinasyon ve eylem planı çalışmalarında kullanılması gerekmektedir. Bilgi ve iletişim sektörünü değişik şekillerde kategorilere ayırmak mümkündür. Basit bir yöntem, bilgi ve iletişimi ‘bilişim’ ve ‘iletişim’ olarak ayırmak, daha sonra bilişimi de ‘donanım’, ‘yazılım’ ve ‘hizmetler’ olarak düşünmektir. Heeks (2008), bilgi temelli firmaları birbiri ile ilgili altı alt sektöre ayırmaktadır: ürünler (goods), yazılım, altyapı, hizmetler, perakende (retail), ve içerik. Bilgi ve iletişim endüstrisi içinde, bazı hizmetler oldukça düşük başlangıç sermayesi gerektirmektedir. Bu da, kısıtlı kaynakları olan firmalar ve bireyler için çok önemlidir. Öte yandan, özellikle uygulama tarafındaki bazı yazılım segmentleri de, gelişmekte olan ülkeler için göreli olarak düşük yatırımla yüksek getiri olanağı, ve kullanan kurumlara verimliliklerini artırma olanağı sağlamaktadır. Bundan ötürü, bu ön çalışmada ağırlık, bilgi ve iletişimin bazı segmentlerindedir. Ancak, hem bilişim içerisinde donanım, yazılım ve hizmetler, hem de bilişim ve iletişim sektörleri arasında son yıllarda artan yakınsama, bilgi ve iletişimin bazı segmentlerini dışlamayı imkansız ya da en azından riskli yapmaktadır. Bu yüzden, bu çalışmada terminolojinin ‘bilişim’ olarak geçtiği yerlerde, daha geniş bir hareket sahası sağlayan ‘bilgi ve iletişim’ kavramının kullanılması, özellikle ileride yapılacak daha kapsamlı bilimsel araştırmalarda düşünülebilir. Aynı nedenle, bu ön araştırmada özellikle küresel olarak bir bilgi ve iletişim genel durum değerlendirmesi de yer almaktadır. Küresel sürdürülebilirlik ve biliĢim Darmanin’e göre (2009), bu yüzyılda dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunun iklim değişikliği olduğu söylenmektedir. Son dönemdeki dünya çapında olan olayların bize öğrettiği, küresel sürdürülebilirliğin yalnızca iklim değişikliğine çare bulmak olması 16 Kriz ve yazılım değil, aslında doğal, finansal, insan ve başka kaynaklarımızın sosyal sürdürülebilirlik açısından etkili yönetilmesi gereğidir. Bilgi ve iletişim, küresel sürdürülebilirlik için anahtardır. Darmanin, Avrupa Birliği’nin finansal krizle ilgili kurtarma planında (The Recovery Plan) bilgi ve iletişimin, bu eşi görülmemiş krizden çıkmak için gerekli araçlardan biri olarak belirlendiğini vurgulamaktadır. Kurtarma planı, geniş bant altyapısı, bilgi ve iletişim hizmetleri ve sürdürülebilir telekomünikasyona büyük önem vermektedir. Bu, ‘yeşil’ bir ekonomik iyileşme planıdır, yeşil bir ekonominin bilgi ve iletişim dahil ekonomik aktiviteleri bundan yararlanacaktır. Darmanin, doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir yönetimi ile ilgili iki önemli konu olduğunu belirtmektedir. Teknolojilerin ilerlemesi sonucu kaynakların yönetimi küreye daha iyi dağıtılabilmekte, ve bu sayede arazilerin aşırı kullanılması sorununda düzelme sağlanabilmektedir. İnsanlar geleneksel olarak şehirlerde, firmalar ise sanayi bölgelerinde kümelenmiştir. Bu birikmenin ve nüfus yoğunlaşmasının önemli bir nedeni, iletişim gereksinimleri ve iş geliştirmeye yatkın merkezi çalışma alanlarına yakınlık gereğidir. Bilgi ve iletişim, arazi ve doğal kaynakların sürdürülebilirliğinin önünde engel olan nüfus kümelenmelerinin daha eşit dağıtılmasını sağlar. Güçlü bir iletişim altyapısı sayesinde işyerleri, hem şu anda olduğu gibi işgücünün ekonomik olarak fizibil olduğu yerlerden çalışabilir, hem de çevre için sürdürülebilir olan uzak yerlerden çalışabilir. Bu tür modeller özellikle KOBİ’lerin katılımı için büyük kolaylık sağlayabilir. Öte yandan Darmanin’in bu düşüncesi, bölgesel rekabetçilik ve kümelenmenin bölge ve ülkelerin refah düzeyini artırdıkları teziyle tam örtüşmemektedir. Michael Porter gibi teorisyenlerin de savunduğu benzer tezlerin, özellikle bazı önemli araştırmalarda yazılım sektörüne uygulanmalarının güç ve ayrıca bilimsellikten uzak olduğu görülebilmektedir (Alican 2008). Bu noktada belirtilmesi gereken, AB iyileşme planının hızlı internete bütün toplumun erişimi için verdiği önem, ve 2010 yılına kadar bütün üye devletlerde yüzde yüz kapsama hedefidir. Öte yandan Darmanin, bilgi ve iletişimin önemli rolü olduğu ve sürdürülebilirliğe büyük katkı sağlayan bir başka alanın enerji verimliliği olduğunu vurgulamaktadır. Teknoloji, enerji kullanımının en verimli biçimde gerçekleşmesi için, insan yapısı sistemlerin etkili izleme ve ölçümlerini sağlamada anahtardır. Kaçakları belirleme ve enerjinin doğru dağıtımını sağlamada, tüketim eğilimlerinin analizinde ve bunlara göre hareket etmede gereklidir. Üçüncü nesil ‘web’ platformu, enerji şebekelerinin içindeki girdi ve çıktının yönetimini, sistemler arası iletişimi sağlayarak, olası hale getirir. Bilgi ve iletişimin, hem üretim hem de tüketim etaplarında, farklı ekonomik alanlarda uygulanması, birçok süreçlerin maddeden arındırılmasını ve fiziksel ve maddesel alışverişlerin çevrimiçi hizmetlerle değiştirilmesini sağlayarak, enerji tasarrufuna yardımcı olur. Bunun yanında, Darmanin’e göre, sadece aletin kullanılabilir yaşam süresi sırasında değil, aynı zamanda üretim sürecinde enerji tasarrufu ve teknoloji kullanımı 17 Kriz ve yazılım önemlidir. Üretim teknolojilerinin, hem mühendislik hem de üretim sürecindeki yöntem ve süreçler açısından yüksek değerde olması gerekmektedir. Bilgi ve iletişim, ev aletlerinde, akıllı binalarda, akıllı taşımacılıkta, akıllı ışıklandırmada daha verimli enerji kullanan gereçler yaratmada çözümdür. Bunların gerçekleştirilmeleri zor ama olasıdır. Donanım ve yazılım gibi gerekler, en verimli biçimde insan, ekonomi ve politikayla birleştirilmelidir. Son olarak Darmanin, bilgi ve iletişimin eğitimdeki rolünün önemini vurgulamaktadır. Değişim, eğitim sayesinde gerçekleştirilmektedir. Bütün dünyada küresel sürdürülebilirlik için eğitim gereklidir. Bunun da hızlı ve etkili biçimde yapılması, ancak bilgi ve iletişim kullanımının hem okullarımızda ve çocuklarımızla, hem de bütün dünyada politikaları belirleyicilerle, eğitimcilerle ve sivil toplumla birlikte gerçekleştirilmesiyle mümkün olabilir. Teknolojinin varoluş nedeni insanlara hizmet olmalıdır. Sosyal olarak sürdürülebilirliğe ulaşabilmemiz için bütün faaliyetlerimizin ve teknolojik gelişmelerin odağı insan olmalıdır. Zorlu bir dönemde eşi görülmemiş koşullar yaşanırken, ‘yeşil ekonomi’ ve sürdürülebilir üretim ve tüketim için önemli bir fırsat oluşmaktadır. Bunu sağlamada bilgi ve iletişim anahtar araçtır. Bugün bilgi ve iletişim, her zamankinden çok sürdürülebilirliği sağlamada öncü rolündedir. (Darmanin 2009) ĠĢletmelerde biliĢim yatırımlarının performansa etkisi Shao ve Lin’e göre (2002), bilgi teknolojileri yatırımlarının işletmenin üretim sürecinin teknik etkinliği ve dolayısıyla üretkenlik artışı üzerinde olumlu bir etkisi vardır. 2004 yılında ortaya koydukları çalışmalarında, 1990 sonrası yapılmış ve bilgi teknolojileri yatırımının geri dönüşünü ele alan araştırmaları, meta-analiz yöntemiyle tekrar analiz etmişlerdir. Bu analize göre, bilgi teknolojileri yatırımının bilgiye duyarlı sektörlerde, bilgiye duyarlı olmayan sektörlere göre istatistiksel olarak daha olumlu sonuçlar vermekte olduğu tespit edilmiştir. İlginç bir sonuç ise, küçük boyutlu işletmelerin, büyük boyutlu olanlara göre bilgi teknolojileri yatırımından, istatistiksel olarak daha fazla geri dönüş elde ettikleridir. (Turgutlu 2008) Nicolis ve Tondini’ye göre (2006), işletmenin ekonomik başarısına en önemli katkı, teknolojik esneklik, işbirliği, arge, pazarlama ve sabit teknoloji yatırımlarıdır. Kurum performansına en önemli katkı, yeni teknolojilere uyumdaki esnekliktir. Esnekliğe katkı sağlayan en önemli maddeler ise, insan kaynakları, bilgi teknolojileri yatırımları ve ‘web’ sitesi kullanımı olarak tespit edilmiştir. Cheng ve Chun (2005) ise, inovasyon sermayesinin kurum performansıyla doğrudan etkileşimi olduğunu saptamış, bilişim teknolojileri yatırımı ve inovasyonun bir arada işletme performansı üzerinde olumlu etkisinin olduğunu tespit etmiştir. Bilgi ve iletiĢim etkilerinin ölçümü Bilgi ve iletişim kullanımı, üretimi ve projelerinin etkisi, küresel, ulusal, bölgesel olarak, firma ve çalışan seviyelerinde ölçülmektedir. Ancak, bunların hiçbirinde, kabul edilmiş 18 Kriz ve yazılım tek bir standart yoktur. Ülkeye, ürüne, hizmete, sektöre, ölçümü yapan kuruluşa göre yöntemler değişmektedir. En objektif olarak kabul edilen yöntemlerde bile mutlaka bazı sübjektif yanlar bulunmakta, yöntemlerin içeriği tartışılmaktadır. Projelerin başarısında, görülmeyen ya da ‘yumuşak’ olarak adlandırılan, kültür gibi faktörler, ‘katı’ olarak adlandırılan, mühendislik, süreç gibi faktörler kadar etkili olabilmektedir. Bu da, yapılan gider-kazanç analizlerinde bazen önemli yanılma paylarına neden olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde bilgi ve iletişim araçlarının kullanıcılara ekonomik getirisi konusunda veriler oldukça azdır. Olanlar tartışmalıdır. Heeks ve Molla’ya göre (2009), birincil/ikincil, katılımcı, yarı deneysel, çok disiplinli, nitel/nicel, zamanlama, seviye, dinleyici/disiplin, kaynak gerekleri, proje genelleştirmesi, projeler arası karşılaştırılabilirlik, kullanılan bazı veri toplama yöntem özellikleri ve gerekleridir. Bunlar, gider/kazanç, proje hedefleri, bilgi ekonomisi/haritalama, kurum, kültürel/kurumsal çerçeve gibi ölçüm yöntemlerine uygulanmaktadır. Bu yöntemlerdeki ölçümlerde de, özellikle ölçülmesi çok zor olan soyut (intangible) gider ve kazançlar gibi olgulardan ötürü güçlükler yaşanmaktadır. Nicel ölçümlerde kullanılan ve objektif oldukları düşünülen indirgenmiş nakit akımı ve hassasiyet gibi analizler bile, sübjektiflik içermektedir. Bilgi ve iletişimin makro ve mikro bazda etkilerini ölçmek için olan genel ve sektörel yöntem sayısındaki fazlalık, bir yandan daha derin analiz yapabilmeyi sağlamakta, öte yandan bu analizleri giderek karmaşıklaştırmaktadır. Sen’in (1985) yetenekler çerçevesindeki özgürlük, değerler, yetkinlikler, fonksiyon gibi kriterler, sosyal, ekonomik, politik, bilgiye dayalı, güvenlikle ilgili alanlar, kullanılan ve kullanılmayan seçenekler gibi farklılıklar, analizin boyutunu büyütmekte ve güçleştirmektedir. Gelişmekte olan ülkelerdeki, özellikle yazılım gibi alanlarda veri eksikliği sorunu da eklendiğinde, bu etkileri belirleyici çalışmalar daha da zorlaşmaktadır. Gigler (2004), geçim kaynağı stratejilerinde, bireysel yeteneklerle (bilgiye dayalı, psikolojik, sosyal, ekonomik, politik, kültürel), grup/topluluk yeteneklerini (bilgiye dayalı, organizasyonel, sosyal, ekonomik, politik, kültürel) ayırmaktadır. Bunların da her biri, bilgi ve iletişim etkisine göre ölçülebilecek çıktı göstergesine bağlanmaktadır. Bu yöntemlerden bazıları çok fazla zaman ve kaynak gerektirmekte, bazıları ise daha basittir. İkinci kategoridekiler ise, genellikle bilgi ve iletişimin ekonomik etkilerini anlamak için yetersiz kalmaktadır. Heeks ve Molla, enformasyon ekonomisi yaklaşımının, bilgi ve iletişimin işe (ticaret) etkilerini analiz etmeye yaradığını belirtmektedir. Gelişen ülkelerde sık olan enformasyon sorunu, ticareti yavaşlatır, daha masraflı ve riskli yapar, aracı sayısını artırır, piyasa ve ticaretin daha yavaş gelişmesine neden olur. Bu düşünceye göre, enformasyon ekonomisi yaklaşımı tek bir sektöre uygulandığında daha etkilidir. Stiglitz (1988) gibi ekonomistlerin bilgiye odaklı çalışmaları temeldir, gelişim faaliyetlerini mal ve hizmetlerin alışverişi gibi işlemlere dayalı görür. Bilgiyi, bütün işlemlerle bütünleşen, karar ve faaliyetleri destekleyen bir gereklilik olarak algılar. 19 Kriz ve yazılım Bilgi gerekleri/haritalaması (mapping), bireysel toplulukların gereksinimlerine özel enformasyona odaklandığından, bilgi ve iletişimin bireysel etkilerini ölçmede yararları vardır. Kültürel-kurumsal çerçeve, daha ‘yumuşak’ faktörlerin etkilerini anlamada yararlı olabilir. Kültür ve ilgili kurumlar, statik ve girdi olarak değil dinamik ve etki olarak algılandıkça, katkıları artabilir (Heeks ve Molla 2009). Bu çalışmadaki amaçlarla en doğrudan ilgili çerçeve ise ‘kurum’dur. Kurum-değişkenler modeli, bir kurumun bütün farklı konularını içerdiğinden, kapsamlıdır. Bilgi ve iletişimin gelişim etkisinin bütün alanlarını kapsama potansiyeline sahiptir. Yapılacak ölçümde, bir değişkenler seti belirlemek gerekmektedir. Bunlar arasında, performans değişkenleri en sonuç odaklı olanlardır. Kurum-ilişkiler modeli, ağ ve iletişimlerin etkisinin daha iyi anlaşılması için kullanılabilir. Kurum-değer zinciri modeli, etkiyi şemalaştırmakta katkıda bulunur. Heeks ve Molla, kurumların değişkenler modelini aşağıdaki gibi özetlemektedir: BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM ETKĠLERĠNĠN ÖLÇÜMÜ KURUM DEĞĠġKENLER MODELĠ Erişim Sahiplik Yararlanma Kullanım Talep Arz Girişimci Kurum Çevre Öncü (Bağımsız) Bilgi ve iletiĢim süreç (Aracı) Üretkenlik Giderler (İşlem dahil) Kalite (zaman dahil) Güvenilirlik Esneklik Yetenek (tek. dahil) Kar/Gelir İş/Ücret Varlıklar (Karlar, ihracat) Performans (Bağımlı) Süreç (Aracı) Kaynak: Heeks ve Molla 2009 Öte yandan, Heeks ve Molla’nın önemli bir uyarısı, bu modelin uygulanmasının, işletme boyutu küçüldükçe, ülke gelişmişliği azaldıkça, ve sektöre göre, güçleşebildiğidir. Önemli değişiklikler gerekebilir. Değişkenler, farklı ortam ve koşullarda farklılık gösterebilir. Örneğin, girişimci değişkeni, hayatta kalan (survivalist), uçan (flyer), 20 Kriz ve yazılım yuvarlanan (trundler) olarak üçe ayrılabilir. Bu üç çeşit girişimci, farklı değişkenler gerektirir. Kurum yaşam döngüsü, değişkenlerin farklılığına bir başka örnektir. İşletmenin yaşam evresindeki yerine bağlı olarak, bilgi ve iletişim araçlarının performansa etkisi değişir. KURUM YAġAM DÖNGÜSÜ VaroluĢ (Büyüme) Doğum (YaratılıĢ) Ölüm (Hayatta kalma) Kaynak: Heeks ve Molla 2009 Buna sektörel rekabet avantajları gibi ek analizler eklenebilir. Kurum-ilişkiler modeli, bilgi ve iletişimin kurumun ağ ve ilişkilerine etkisini ve iletişim ve işlem yeteneklerini belirler. Paydaşlar ve ilişki noktaları aşağıdaki gibidir: 21 Kriz ve yazılım BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM ETKĠLERĠNĠN ÖLÇÜMÜ KURUM ĠLĠġKĠLER MODELĠ Sosyal Kurumlar - Hane - Aile/Arkadaşlar - Topluluk - Topluluk-Temelli Organizasyonlar Politik Kurumlar - Hükümet - STK’lar Odak Kurum - Girişimci/Sahip - Çalışanlar Ekonomik Kurumlar - Pazarlar - Tedarikçiler - Müşteriler - Rakipler ‘Altyapı’ Kurumları - Bankalar/Finans - Okul/Üniversiteler - Kamu hizmetleri Kaynak: Heeks ve Molla 2009 Bu paydaşlar, ilişki derecelerine ve yapılarına göre, doğrudan paydaşlar, dolaylı paydaşlar ve anahtar paydaşlar olarak gruplara ayrılabilir. Bu ilişkilerin doğası, içeriği ve koşulları, bilgi ve iletişim araçlarının etkisini değiştirir. Kurum-değişkenler ve kurum-ilişkiler modellerine ek olarak, kurum-değer zinciri de, Heeks ve Molla’nın önerdiği, bir kurum üzerinde bilgi ve iletişim etkisini şemalaştırmak için etkili bir yöntemdir. Ancak, sonuç değil de çıktılara odaklandığından, ölçüm yapan bazı değişkenlerle kullanılması gerekmektedir. Kurum-değişkenler modelinde kısmen var olan girdi-süreç-çıktı nosyonunu içerip, aynı zamanda kurum-ilişkiler modelinde belirlenen paydaşlardan bazılarını kullandığından, bu iki modelin bir birleşimi olarak görülebilir. Jenerik değer zinciri modeli iki kısımdan oluşur: 22 Kriz ve yazılım Kurum değer zinciri: bilgi ve iletişim etkisinin ölçüldüğü bireysel işletmeyle ilişkilidir. Sektör değer zinciri (ya da tedarik zinciri): odak kurumla tedarik, işbirliği ve alım ilişkisi olan işletmeler zinciriyle ilişkilidir. BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM ETKĠLERĠNĠN ÖLÇÜMÜ KURUM DEĞER ZĠNCĠRĠ MODELĠ Uygulama ve Yönetim (örneğin Finans, Planlama, İletişim) İnsan Kaynakları Yönetimi Destek Faaliyetleri Teknoloji Yönetimi Satın Alma Marj Gelen Lojistik Operasyonlar (Mal ve hizmetler üretimi) Pazarlama ve Satış Giden Lojistik Satış Sonrası Hizmeti Ana Faaliyetler Tedarikçi ler Odak Kurum Dağıtıcılar MüĢteriler Ortaklar Kaynak: Heeks ve Molla 2009 Burada tekrar hatırlatılması önemli olan nokta, bu model gelişmekte olan ülke ve daha küçük boyuttaki işletmelere uygulandığında bazı değişikliklerin gerektiği, ayrıca fazla iş 23 Kriz ve yazılım odaklı olduğu ve sosyokültürel farklılıkları göz önünde bulundurmadığıdır. (Heeks ve Molla 2009) Giderek karmaĢıklaĢan biliĢimin üretkenliğe katkısında bazı önemli noktalar Bilişim, ürün fiyatlarının düşmesi ve kapasitelerinin artmasının da etkisiyle, ülke ekonomilerinin üretkenlik artışına önemli katkıda bulunmaktadır. Ancak, özellikle bazı gelişmiş ülkelerde bu katkının belirli bir düzeye ulaştıktan sonra yavaşladığı belirtilmektedir. PricewaterhouseCoopers’a (PWC) göre (2008), kurumların bilişim harcamaları artarak devam ederken, bilişimin üretkenlik artışına katkısı devamlı olarak azalmaktadır. 1995 ve 2000 yılları arasında, bilişimle ilgili iyileştirmeler, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) çalışanlarının öngörülenin çok üzerinde mal ve hizmet üretimini sağlamıştır. PWC verilerine göre, reel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) her yıl en az %4 artarken, saat başına emek verimi, son 25 yılın oranlarını neredeyse ikiye katlayarak, yılda %2,75 büyümüştür. Bilişim, bilgi akışını, müşteri ve envanter yönetimini, ‘back-office’ sistemlerinin bilgisayarlaşmasını hızlandırmış, ve internet ticaretini olanaklı hale getirmiştir. Ekonomistler, ABD kurumsal sektörü için bilişimle ilgili üretkenliğin 2000’li yılların başlarında durakladığını belirtmektedir. Bu olgu, bilişim harcamalarının artmasına karşın devam etmektedir. Bilişim girdileri, 2000 yılındaki 2,78 puanlık toplam ABD ekonomisi üretkenlik artışının 1,32 puanından sorumluyken, 2006 yılında 1,59 puanlık artışın sadece 0,36 puanını sağlamıştır. İşletmeler, giderek gelişen ve değişen teknolojilerin karşısında bilişim alımlarını artırarak sürdürürken, birçok farklı yazılım ve donanım sistem ve aletlerini bir arada çalıştırma güçlüğü yaşamaktadır. Bunun sonucu ise, artan bilişim giderleri, gereksiz karmaşıklık, birbirlerini tekrar eden sistemler, donanım ve veri merkezlerinde atıl kapasite, pahalı bilişim güvenlik gerekleri, ve kaçınılmaz biçimde bilişim yatırımının geri dönüşünün azalmasıdır. Sektörlerin çoğu, bilişim bütçelerinin %15’inden azını inovasyona harcamakta, harcamaların çoğu bilişim operasyonlarının bakım ve güncellemesine gitmektedir. PWC, bilişimin çalışanların daha üretken olmasını sağlama özelliğinin işlemesi için kurum liderlerinin, bilişim harcamalarının değer yaratmaya katkısını stratejik olarak yeniden düşünmeleri gerektiğini belirtmektedir. Bilgi işlem yöneticileri, bilişimin aşırı karmaşıklığını çözmede anahtar roldedir, bilişimi inovasyonun kaynağı olarak görmelidir. Ancak, bütün yöneticilerin bilişim değeri yaratılmasında rolü olmalıdır: Genel müdür genel stratejiyle bilişim projelerinin eşgüdümünü, finans yöneticisi bilişim değer yönetimini önceliklendirme ve anlamayı, faaliyetlerin yöneticisi bilişim projelerinin yaşamsal ve müşteriye yönelik iş süreçlerini desteklemesini sağlamalıdır. Kurumlar, bilişim inovasyonunu ve karmaşıklığını yöneterek bilişim harcamalarının gerçek değer karşılığını alabilirler. PWC’ye göre bu karmaşıklığın en önemli nedeni, bilgisayar gücü fiyatı düştükçe, işletme ünitelerinin daha fazla fonksiyon ve uygulama taleplerinin karşılanması kolaylaşarak, daha karmaşık bilişim sistemlerinin ortaya çıkmasıdır. İyi niyetle yapılan harcamalar, 24 Kriz ve yazılım tekrar edilen uygulamalara, istikrarsız süreçlere, birlikte çalışabilirlik sorunlarına ve zayıf güvenliğe neden olmaktadır. Kurumların önemli zorluğu ve ödevi, bu karmaşıklığı çözmektedir. Kurumsal kaynak planlama (enterprise resource planning ya da kısaca ERP) yazılımlarının sorunu, farklı kurumların değişik süreçlerinin birlikte çalışmasını sağlamada, yani standart ürünün özelleştirilmesinde olmaktadır. PWC, bunun özel kaynak kodunun değiştirilmesindeki güçlüklerden kaynaklandığını belirtmektedir. ‘ERP 1.0’ olarak da adlandırılan bu ürünler, kurumların ortak noktalarına odaklandığından, birçok dikey iş süreçlerinin ayrı müşteriler için yaratabileceği değeri atlamaktadır. Aynı zamanda, sık değişen strateji ve pazar koşullarına uymayan daha az sayıda güncellemeye bağlıdır. Ayrıca, başka uygulamalarla uyumlu çalışmakta zorlanmaktadır. Sonuç olarak, kurumların rekabet avantajını yaratacak, süreç yeniden yapılanmasına uygun ortamı yaratmaya katkısı olmamaktadır. Bu da, gelişen ülkeler için düşünüldüğünde, yerel yazılım firmalarının esneklikleri ve yerel bilgileri sayesinde bu uyumu sağlamada, küresel firmalara karşı avantajını çağrıştırmaktadır. Bütün bu sorunlar, inovasyonu olumsuz etkilemektedir. Altyapı konsolidasyonu, bu karmaşıklıkları giderme yolunda önemli bir adım olarak görülmektedir. Bir sistemin, özellikle müşterilerin kurumlarla iş yapmasına ve çalışanlarının kullanmasına uygun olması gerekmektedir. Bu sorunları aşabilmek için öncelikle atılması gerekli adımlardan biri, bilişim harcamalarıyla karlılık korelasyonunu anlamaktır. ABD’de yirmi farklı endüstrinin ortalama bilişim harcaması, gelirlerinin %3,1’ine, faaliyet giderlerinin %4,3’üne denk gelmektedir. Ancak, hatırlanması gerekli bir nokta, bilişim harcamalarının farklı sektör ve kurumları değişik biçimde etkilediği gerçeğidir. Değişik endüstriler, işlerinin farklı yönlerini teknoloji kullanarak iyileştirirken, bireysel olarak kurumlar da, iş modellerine göre bilişim kullanımının boyutunu ve yönünü belirlemektedir. Bu karmaşık hesaplama gerekleri nedeniyle, bilişim harcamasıyla performans arasındaki ilişkinin doğru yorumlanması güçleşmektedir. PWC’nin, Gartner verilerini yorumlayarak bu sorunları aşmada kullandığı yöntem, bir kurumun bilişim harcaması, karlılığı, ve faaliyet giderlerini sektör bazında karşılaştırarak yatırımına karşı yarattığı bilişim değerini ölçmektir. 2003-2005 yılları arasında faaliyet giderleri gelirlerin %75’inden az olan endüstri sektörlerinde, bilişimde en fazla harcama yapanların aynı zamanda en yüksek net kar marjlarına ulaşanlar oldukları gözlemlenmiştir. Bankacılık ve finansal hizmetler sektörü, gelirlerin %5,4’ü kadar bilişim harcamasıyla, %24’lük bir net kar marjına ulaşarak, birinci sırayı almıştır. Bunu profesyonel hizmetler, telekomünikasyon, medya, bilişim gibi yoğun biçimde bilişim kullanan sektörler izlemektedir. Faaliyet giderlerinin toplam gelirler içerisindeki payı %75’ten fazla olan sektörler ise, daha düşük bilişim harcamalarıyla daha düşük kar marjlarına ulaşmıştır. Burada dikkat edilmesi gerekli nokta, faaliyet giderleri ve gelirler çerçevesinde toplam bilişim harcamaları ölçülerek, belirli bir sektördeki kurumların bilişim bütçelerinin sektör 25 Kriz ve yazılım ortalamasına göre fazla ya da az veya iş hedef ve stratejileriyle uyumlu olup olmadığının görülebilmesidir. Sektör karşılaştırması, analizlerin sadece bir kısmıdır. İş devirleri ve gelir ve karlılığı etkileyen başka birçok makro ve mikro ekonomik faktörler hesaba katılmalıdır. Bilişim harcamaları kurumların bireysel iş devirlerini ve evrelerini dikkate alacak biçimde yapılmalıdır. Bu hesaplamaları doğru yapabilmek de, ancak bütün ilgili yöneticilerin katkısıyla olasıdır. Bunun yanında PWC, teknolojinin de bu çekincelerin bazılarına çözüm bulma çabasında olduğunu belirtmektedir. Örneğin hizmet olarak yazılım, kullanıma göre ödemeyi sağlayarak, atıl donanım ve yazılım kapasitelerinin önüne geçebilecek bir yöntemdir. Hizmet odaklı mimari de farklı uygulamaların daha uyumlu çalışmalarını sağlayarak iş süreçlerini iyileştirdiğinden, bu yolda önemli bir adımdır. Kurumsal yazılımlar, giderek değişen iş gereklerine uyum sağlayarak müşterilerin kendilerine özel iş süreçlerinin sürekli iyileşmesine yardımcı olacak biçimde gelişmektedir. İş süreçleri mantığı, statik kaynak kodundan ayrılmaktadır. Veri toplama odağından, rekabetçi öngörü sağlayan veri analizi odağına doğru bir eğilim vardır. Öte yandan, açık modellerde göz önünde bulundurulması gerekli olan risk, yayılmış altyapı ve iç ve dış kullanıcı sayısı ve çeşidi nedeniyle, veri güvenliğini sağlamanın zorlaşmasıdır. Ayrıca, hizmet olarak yazılım gibi bazı abonelik modellerinde sermaye bütçeleri yerine faaliyet bütçelerine yönelen yatırımlar nedeniyle ‘gölge’ bilişim giderleri oluşabilmektedir. Sonuç olarak, yeni nesil kurumsal uygulamalar, statik departman fonksiyonlarının otomasyonu yerine, bütün iş süreçlerini ve inovasyonu destekleyerek değer yaratmaya doğru yönelmektedir (PWC 2008). Küresel kriz ortamında, bu karmaşıklıkların ve gereksiz harcamaların önüne geçecek, bilişim yatırımlarının karşılığını alacak stratejiler daha da önem kazanmaktadır. Bu da, kurumların birlikte çalışacakları yazılım firmasının seçimini anahtar hale getirmektedir. Küçük ve orta boy iĢletmelerde biliĢim kullanımı Birçok araştırma, bilişim ve internete dayalı teknolojilerin benimsenmesinin kurumların üretkenliği ve rekabet edebilirliğine etkisinin büyük olduğu sonucuna varmıştır. Ancak işletme seviyesinde gerçekleşen bu olgu, sektör ya da toplam ekonomi olarak her zaman aynı sonucu vermeyebilir. Monge, Alfaro ve Alfaro’ya göre (2005, s. 135), bunun çeşitli nedenleri vardır. Üretkenliğin toplam olarak ölçümündeki zorluklar. Sektör sınıflandırmaları ve ayrımları toplam bilişim etkisinin analizini güçleştirmektedir. Bazı sanayi kuruluşlarının, işlerinin bir kısmını hizmet firmalarına yaptırmaları nedeniyle, bu soruna özellikle sanayi ve hizmet segmentleri arasında sık rastlanır. Her kuruluşun bilişim benimseme ve uygulama süreci uzun ve farklı olduğundan bütün sektöre ya da ekonomiye yansıması zaman alır. Bazen bilişime yatırım eski teknolojinin yerini almaz, bu da aşırı teknoloji kullanımı anlamına gelebilir. 26 Kriz ve yazılım Son olarak, bilişimin benimsenmesi bir sektörde kurumlar arası yeni ve farklı bir başarı ve gelir dağılımı anlamına gelebilir. Bu durumda, toplam iyileşme ve büyümenin yerini mevcut pastanın farklı dağılımı alabilir. Bütün bunlar hem araştırmalarda istatistik kullanımında dikkatli olunması gerektiği, hem de ülke özelliklerinin önemine karşın, işletmelerin bireysel olarak da incelenmesi gerektiği ve dalgalı ve fırtınalı denizlerde çok şey yapabilecekleri anlamına gelebilir. Bunun yanında göz önünde bulundurulması gereken diğer bir konu da, bilişim ve internete dayalı teknolojilerin benimsenmesinin gerekli bir koşul olduğu, ancak KOBİ’lerin üretkenlik ve rekabetçiliğini iyileştirmek için yeterli olmadığıdır. Bu konularda Türkiye’de birçok araştırma yapılması gereklidir. AB süreci düşünüldüğünde KOBİ’lerin bilişim ve internet yetkinliğinin artırılmasının önemi daha da büyümektedir. Küçük ve orta boy işletmelerin bilişim kullanım derecesi KOBİ’lerde bilişim kullanımının işletme, sektör ve ülke ekonomilerine olumlu etkileri vardır. Bütün sektörlerdeki KOBİ’lerin bilişim kullanımı ülkenin genel olarak verimliliğini artıracak, bu da ekonomiye ve bilişim sektörüne olumlu yansıyacaktır. Ayrıca bütün sektörlerdeki KOBİ’lerin bilişim kullanımının artmasının bilişim talebine otomatik olarak olumlu etkisi vardır. Özellikle yerel yazılım firmalarının müşterilerinin çoğunluğunun KOBİ olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu önem daha net anlaşılabilir. Monge ve diğerlerine göre (2005), internet üzerinden yapılacak alım ve satımlar (e-ticaret) ve üretim zincirlerinin bilgisayar uygulamaları ve internet sayesinde entegrasyonu, KOBİ’lerin bazı teknolojik, yönetim ve organizasyon yetersizliklerini yenmek için önemli bir fırsattır. KOBİ’lerin bilişim yatırımı, pazar kaybını engeller, hatta genişlemesini sağlar, stokların azalmasına yardımcı olur, ortalama işlem giderini düşürür, ve stratejilerin daha etkili tasarlanmalarına yarar. Elektronik ticarete katılma kararı, işletmenin bilişim kullanımı sayesinde ekonomi skalası yaratma derecesi ile ilişkilidir. Bu ekonomi skalası, kurumun işlem sayısı ile, sağlayıcı ya da müşteri ağı büyüklüğü ve sağlayıcı ya da müşterilerinin uzaklığı ile bağlantılıdır. Müşteri ve sağlayıcıların elektronik ticarete hazırlık derecesi de bir KOBİ’nin bilişim kullanımını etkiler. Ayrıca, KOBİ’nin büyüklüğü, ekonomik faaliyeti, coğrafi konumu ve sahibinin özellikleri de yatkınlık açısından etkilidir. (Monge ve diğerleri, ss. 33-38) KOBİ’lerin bilişim benimsemesi için gerekli iç ve dış faktörlerin belirlenmesi, gelişimleri açısından çok önemlidir. Bu olmadan, KOBİ’lerin bilişim kullanımını artırmak için ekonomik politikalar geliştirmek mümkün değildir. 27 Kriz ve yazılım KOBĠ’LERĠN BĠLĠġĠM KULLANIM DERECESĠNĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER ĠÇ FAKTÖRLER DeğiĢkenler Kurumun bilişim tecrübesi Bilişim kullanan çalışanlar Kurum özellikleri Büyüklük Bilişim giderleri Personel teknifikasyonu Kurumun bilişim stratejisi Bilimsel odak Teknoloji politikası Yenilik çabaları E-ticaret’e girme isteği Bilişimin önemi hakkında bilinci Göstergeler Bilgisayar ve/veya internet kullanan çalışan yüzdesi Son üç yılın satış ortalaması Bilgisayar, yazılım alış ve bakım ve internet hizmeti giderleri Teknik pozisyonlardaki personel, yazılımcı, mühendis ve bilim adamları yüzdesi Kurumun faaliyeti için modern bilgisayar programları ve internet hizmetleri bilgisi Kısa vadede (2-3 yıl) yeni yazılım ya da donanım satın alma planları Kurumun yenilik yapma yetenek derecesi İnternet aracılığı ile iş yapma ilgisi Rekabetçi olabilmek için kurumun üretim faaliyetinde bilgisayar ve internet kullanımı bilinci değerlemesi DIġ FAKTÖRLER DeğiĢkenler Sektörün özellikleri Rekabet Müşteri sayısı İhracat tecrübesi Uluslararası faaliyetler Perakende satışın önemi Bilişim olanağı olan müşteriler Sağlayıcı sayısı Sağlayıcı özellikleri Bilişim olanağı olan sağlayıcılar Müşteri yoğunluğu Sağlayıcı yoğunluğu Ulusal müşteri sayısı Firmaların zincirleme etkileşmesi Makroekonomik faktörler İnsan kaynakları Finansal kaynaklar Ulusal politikalar Ticaret politikaları Sektör regülasyonu Hükümet satın alma politikaları Bilişim alma için kredi pahalılığı İşletme vergisi Ekonomik ve sosyal politikalar İK için eğitim politikaları Göstergeler Rakip büyüklüğü ve sayısı İşletmenin müşteri sayısı İhracat yapılıp yapılmaması Uluslararası satışların fazla olması Halka satışların daha fazla yer tutması İnternet olanağı ve ‘web’ sayfası kullanan müşteri yüzdesi İşletmenin sağlayıcı sayısı Büyüklüğe göre başlıca sağlayıcılar İnternet olanağı ve ‘web’ sayfası kullanan sağlayıcı yüzdesi İşletmenin satışlarının %80’ini sağlayan müşteri sayısı İşletmenin alışlarının %80’ini sağlayan sağlayıcı sayısı İşletmenin ülkesindeki müşteri yüzdesi Müşterilere herhangi bir hizmet sağlamak için firmalar arası koordine faaliyet varlığı Ülkedeki kalifiye insan kaynağı varlığı değerlemesi Donanım ve internet alımını finanse edebilmek için finansal kaynak varlığı değerlemesi Bu ölçüler işletmenin bulunduğu ülkeye özeldir NRI* türü bazı endeksler bu amaç için kullanılabilir *Networked Readiness Index Kaynak: Monge ve diğerleri 2005, ss. 37-38 28 Kriz ve yazılım Dünya Ekonomik Forumu’nun (World Economic Forum) Küresel Bilişim Raporu’nda (Global Information Technology Report) yayımlanan Bilgi ve İletişim Katılım ve Yararlanma Hazırlık Derecesi Endeksi (Networked Readiness Index ya da kısaca NRI), bir ülkenin bilgi ve iletişim sektörü yeniliklerinden yararlanma ve katılım hazırlık derecesini ölçmek amacıyla düzenlenmektedir. NRI, ekonomilerin inovasyon, rekabetçilik ve kalkınma seviyelerini artırmak için bilgi ve iletişim teknolojilerinden en iyi biçimde yararlanma kapasitelerini ölçer, ve üç unsurdan oluşur: bilgi ve iletişim için ülkede ya da toplulukta ortam uygunluğu, karar vericilerin (bireyler, kurumlar ve hükümet ya da devlet) buna hazırlık derecesi, ve karar vericilerin bilgi ve iletişim kullanımı. Bu unsurlar, benzer gelişmişlik seviyesindeki ve daha gelişmiş ülkelerle karşılaştırma yoluyla, bir ülkenin bilgi ve iletişimdeki yeniliklerden yararlanma derecesini etkileyecek olan güçlü ve zayıf yanlarını ve hangi konularda daha fazla çaba harcaması gerektiğini gösterir. BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM KATILIM VE YARARLANMA HAZIRLIK DERECESĠ ENDEKSĠ YAPISI Endeks Endeks unsurları Ortam Bilgi ve iletiĢim katılım ve yararlanma hazırlık derecesi endeksi (Networked Readiness Index) Hazırlık derecesi Kullanım Altendeksler Pazar Politika/Regülasyon Altyapı Bireysel hazırlık derecesi Kurumsal hazırlık derecesi Hükümet hazırlık derecesi Bireysel kullanım Kurumsal kullanım Hükümet kullanımı Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Bilişim Raporu 2007-2008 Ortam unsuru, bir ülkedeki pazar gelişiminin (özellikle telekomünikasyon), politikaların, regülasyonun ve bilişim altyapısının kalkınma, gelişme ve bu teknolojilerin kullanımı için gerekli koşulları sağlayıp sağlayamadığını ölçmek üzere tasarlanmıştır. Hazırlık derecesi unsuru, bir ekonominin başlıca aktörlerinin bilişim potansiyelinden yararlanma kapasitesini ölçer. Bu kapasite bireylerin bilişim kullanım yetkinliği, kurumların bilişime erişim kapasitesi, ve hükümetin süreçlerinde ve verdiği hizmetlerde bilişime hazırlık derecesidir. Kullanım unsuru ise, bir ekonominin başlıca karar vericilerinin kullanım derecesini ölçer. Monge ve diğerlerine göre (2005, s. 86), cep telefonu kapasitesinin KOBİ’ler arasındaki dijital uçurumu azaltmadaki önemini de ayrıca vurgulamak gerekir. Diğer bilişim ve iletişim araçlarından farklı olarak, cep telefonları elektriğe bağlı değildir ve okuma yazma bilmeyen insanlar tarafından kullanılabilir. Bu da, Türkiye gibi okuma yazma oranının göreli olarak düşük olduğu ülkelerde (neredeyse bazı komşu ülkelerin nüfusu kadar okuma yazma bilmeyen insan) dijital uçurumu azaltmak için iyi bir araçtır. Ayrıca işlem giderlerini azaltır, iş ağlarını genişletir ve pahalı taşımacılık altyapısına yatırım gereğini azaltır. Karayolları, demiryolları ve sabit telefon gibi iletişim araçlarının az geliştiği ülke 29 Kriz ve yazılım veya bölgelerde iletişim ve ticareti kolaylaştırır. Bazı araştırmalara göre de, telekomünikasyonda rekabete açılma vatandaş ve işletmelerin bilişim erişimini kolaylaştıran bir yöntemdir. KOBİ’ler ve bilişim kullanımıyla ilgili bazı önemli noktalar aşağıdaki gibidir (Monge ve diğerleri 2005, ss. 223-231): KOBİ’lerin bilişim ve internet kullanımı düşüklüğünün ana nedenleri kendileri için gerekli olmadığına inanmaları, çok masraflı olacağını düşünmeleri ve nasıl kullanılacağını bilmemeleridir. KOBİ’lerde bilişim ve internet kullanımının düşük olmasının en önemli nedenlerinden biri kurum personeli ve sahiplerinin bilgi yetersizliğidir. Yapılan birçok araştırma, bu tür kuruluşların doğru ve iyi planlanmış eğitim programlarına açık olduklarını göstermektedir. Bu nedenle, devlet düzeyinde hem bilinçlendirme ve eğitimle hem de stratejik, teknik ve finansal destekle ülke KOBİ’lerinin doğru yönlendirilmesi mümkündür. Bu da ancak, yukarıda belirtilen iç ve dış faktörleri gözeten, ulusal bir KOBİ bilişim kullanımı planı ile mümkündür. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta her ülkenin, hatta her sektör ve bölgenin farklı özellikleri olabileceği, ve başka bir ülkenin modelinin doğrudan uygulanmasının sakıncaları olduğudur. Bu planların da AB’yi de göz önünde bulundurarak genel bir kalkınma planının parçası olması gerekmektedir. Bu süreçte e-devlet çok önemli bir konumdadır. Yönetim ve üretim süreçlerinde, finansal hizmetlerde, işletmeler arası e-ticarette (B2B), müşterilerle e-ticarette (B2C) ve kurumlarla devlet arası e-ticarette (B2G) bilişim ve internet kullanımı düşüktür. KOBİ bilişim benimsemesi kadar önemli bir olgu da, birçok ülkede bunun işletmenin büyüklüğü ile doğru orantılı olduğudur. Diğer bir deyişle, orta ölçekli kuruluşlarla daha küçük boyutlardaki işletmeler arasında bir dijital uçurum vardır. Bir başka uçurum da, tarım sektörü ile diğer sektörler arasında, ya da kırsal bölgedeki kurumlarla kentlerdekiler arasındadır. Üretim ve hizmet sektörleri arasında ise kesin bir fark belirlenememiştir. Değinilmesi gereken diğer bir önemli nokta da KOBİ’lerin internet aracılığıyla devlet ihale ve diğer hizmetlerine katılamamasıdır. Bu sorunun nedeni kısmen e-devlet eksikliği, kısmen de KOBİ’lerin kendi teknolojik yetersizlikleridir. Geniş bandın ülkede yaygınlaştırılması ve fiyatının makul bir düzeye getirilmesi de diğer ülkelerle rekabet edebilmek için gerekli bir koşuldur. Bütün bunların gerçekleşmesi ancak özel sektör, devlet ve üniversiteler dahil bütün aktörlerin aktif katılımı ile mümkündür. Bu politikaların iyi uygulanıp uygulanmadığını görmek, ve zamanla ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaç ve değişiklik gereklerini yerine getirmek için etkili bir denetim sistemi tasarlanmalı ve uygulanmalıdır. Küçük ve orta boy işletmelerde bilgi sistemleri ve iş bağları Gelişmekte olan ülkelerin KOBİ’lerinde bilgi başarısızlıklarının nedenleri tartışmalıdır. Duncombe’a göre (2004), bir inanış, bu eksikliklerin, kurumlarda reform ve doğru politikaları geliştirmek ve uygulamak gibi, dış kaynaklarla düzeltilebileceğidir. Piyasa 30 Kriz ve yazılım başarısızlıklarını yenmek, hükümet ve şirket destek kuruluşları için kolay olmuştur. Buna örnek, bilgi dağıtımı, güçlü hükümet istatistik hizmetleri ve güçlü meslek dernekleri tarafından şirketler için bilgi üreten ve yayan desteklerdir. Bu faaliyetler yararlıdır, ancak girişimcilerin etkili bilgi sistemleri kurmalarını zorlaştıran iç kaynak ve yetenek engellerini aşmak, giderek daha önemli hale gelmektedir. Duncombe, şirketlerin iç konuları olan faktörlerle baş etmenin, politika geliştirici kurumlar ve küçük ölçekli işletmelere yardım amacı taşıyan kuruluşlar için daha büyük bir zorluk oluşturduğunu belirtmektedir. Konu ile ilgili eğitim ve yetenek geliştirme gibi faaliyetler yardımcı olabilir; ancak girişimciler zaman, para ve kültür kısıtlamalarından ötürü kendileri ya da çalışanları için dış eğitim girdileri aramaya eğilimli değildir. Bu yüzden, KOBİ’ler için etkili iş bağları oluşmasını kolaylaştırarak yetenek geliştirmeyi özendirmek için, piyasaya dayalı yaklaşım önem kazanmaktadır. Birçok iç ve dış işletme zorluklarının çözümü, iş bağlarının oluşturulması ile sağlanabilir. Güçlü ticari bağlar, hem kaliteli bilgiye hem de yetenek geliştirmek için yardımcı kaynaklara ulaşmada rol oynar. İş geliştirme hizmetleri sağlayan kuruluşlar finans, eğitim ve teknoloji gibi girdilerin temininde en azından kısmen özel sektör sağlayıcılarını kullanmalıdır. Bu şekilde, etkisi sınırlı kurumsal bağların yerini değerli iş bağlantıları alabilir. (Duncombe 2004, s. 20) Doğu Avrupa ve Orta Asya’da teknoloji kullanımı ve yatırım ortamı Dünya Bankası’nın son zamanlarda yaptığı bir araştırmaya göre (Correa, Fernandes ve Uregian 2008), Türkiye dahil Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde, uluslararası bilgi ve teknolojinin bir gelişen ülkede yayılması iki ana faktöre bağlıdır. 1. Uluslararası bilgi ve teknolojiye erişimin boyutu (ticaret, doğrudan yabancı yatırım, diaspora ile bağlantı, ve başka iletişim kanallarıyla), 2. Uluslararası bilgi ve teknolojiyi hazmetme ve uyarlama kapasitesi. İkinci kapasite, ülkenin işgücünün teknolojik okuryazarlığı ve yetkinlikleri, yaratıcı işletmeler için finansman varlığı, etkili yönetişim ve iyi bir iş ortamını içermektedir. Türkiye, bu iki faktörden belki birincisinde göreli olarak daha başarılı sayılabilir, ancak özellikle ikincisinde önemli sorunlar yaşamaktadır. Yatırım ortamı, bir başka deyişle bir kurumun önündeki teşvik rejimi (rekabet, ortaklık, yönetişim), birbirlerini tamamlayan girdiler (yetkinlikler, kredi ve altyapı), ve uluslararası bilgiye erişim kurumun teknolojik tercihlerini etkiler. Araştırmanın bulgularına göre, tamamlayıcı girdiler (yetkin işgücü, yönetimsel kapasite, arge, finansman ve altyapı), teknoloji kullanımını etkilemektedir. Tüketici baskısı ve iyi yönetişim genellikle daha fazla teknoloji kullanımına neden olmaktadır. Ayrıca, uluslararası bilgi (doğrudan yabancı yatırım ve ihracat sayesinde), ISO sertifikası ve ‘web’ kullanımıyla pozitif korelasyona sahiptir. 31 Kriz ve yazılım Kurumlar, yeni bir teknoloji kullanacakları zaman, farklı seçeneklerin en yüksek karı sağlayan gider/kazanç analizini yaparlar. Kurum, belirli bir yeni teknolojinin net kazançları, hiç kullanmama dahil başka seçeneklere göre daha fazla ise, o teknolojiyi kullanmaya karar verir. Teknolojinin maliyeti yanında, farklı yatırım ortamı faktörleri de, modern teknolojinin kullanılmasının getirmesi beklenen kazanımları etkiler. Correa ve diğerlerine göre, bunlardan birincisi, tamamlayıcı girdilerdir: yetkinlikler, finansman ve fiziksel altyapı. İşletmenin tamamlayıcı girdilere ulaşımı, hem uygulama giderlerini hem de firmanın yeni teknolojiden alacağı avantajları etkiler. Teorik modeller ve ampirik kanıtlar, işgücü yetkinliklerinin nasıl yeni teknolojinin kullanımını geciktirebildiğini göstermektedir. Yetkinliğe dayalı ileri ekipman kullanımı beceriksizliği, öğrenmenin teknolojiye özel olması ve işgücünü yeniden eğitmenin yüksek gideri, bazı nedenlerdir. Ayrıca, sanayileşmiş ülkelerden gelen kanıtlar vardır. İşgücü alımı ya da çıkarımı giderlerinin ve ücretlerin yüksekliğinin kurum içi eğitime yer bırakmadığı ortamlarda, kurumların inovasyon ve yeni teknoloji kullanma motivasyonu azalır, düşük üretkenlik performansına neden olur. Kalifiye yönetici ya da girişimci kapasitesi eksikliği de, Correa ve diğerlerinin vurguladığı gibi, bir firmanın yüksek teknoloji kullanmasını, gereksinimleri için mevcut teknolojik çözümlerle ilgili bilgiyi azaltarak, etkiler, ve uygulama giderlerinin artmasına neden olur. İkincisi, sermaye mallarının gelişmiş ülkelerde iyi bir maddi teminat olarak görülmesine karşın, gelişmekte olan ülkelerde bu konuyla ilgili yönetmelik eksiklikleri, yeni teknoloji kullanımını azaltır. Mevcut ve yeni teknoloji arasındaki teknolojik uçurumun derecesine bağlı olarak, tamamlayıcı fiziksel yatırımlar gerekebilir. Bu durumda, krediye erişim teknoloji yenileme için daha da önemli bir faktör durumuna gelir. Ülke, sektör ve kurum temelli araştırmalarda, finansal gelişmenin büyüme için sebep ilişkisi görülmüştür. Üçüncü faktör olan altyapı varlığı ve kalitesi, kurumun yeni yatırımlar yapmasını etkilemektedir. Correa ve diğerleri, taşımacılık altyapısının dış kaynak ve üretim süreçlerinde bilgisayar kullanımı üzerindeki potansiyel etkisini belirtmektedir. Fiziksel altyapının firma üretkenliği ve ekonomik büyüme için önemi, hem OECD ülkeleri hem de gelişen devletlerin deneyimlerinde kanıt bulmaktadır. Pazar teşvikleri: özel teşebbüs ve kontrol, rekabet ve kontratlara uyum Correa ve diğerleri, bir rekabetçi piyasa ekonomisinin dört ana alanıyla ilgili pazar teşviklerinin, kurumun teknoloji kullanımını etkilediğini belirtmektedir. Birincisi, özel teşebbüs ve kontrol, işletmenin en önemli varoluş nedeni olarak ‘olası en yüksek kara ulaşma’yı kabul ederek, sermayeyi verimlilik artışlarına neden olacak en üretken teknolojilere yöneltir. İkincisi, mülkiyet hakları koruması ve kontratlara uyumu sağlayan sağlam yasal oluşumlar, piyasa ekonomilerinin büyüme ve gelişmesi için kritiktir. Bu konudaki yetersizlikler, daha az ileri teknolojilerin kullanılmasına ve ülkeler arasında önemli üretkenlik farklılıkları oluşmasına neden olmaktadır. 32 Kriz ve yazılım Son olarak, işletmelerin teknoloji kullanımı yatırımlarının getireceği avantajlar konusunda emin olmaları ve kendilerine çok güvenmeleri gerekmektedir. Bu yatırımlar ilk başlarda, sermaye ve yetkinlik gerekleri, geçiş giderleri ve yaparken öğrenme gibi nedenlerden ötürü, üretkenlik azalışına bile neden olabilir. Bu geçiş ve öğrenme giderleri de, eski ve yeni teknoloji arasındaki uçurumun boyutuna bağlıdır. Bu anlamda, öngörülebilir bir ekonomi ve yönetmelik ortamı da, kurumun yeni teknoloji kullanımı kararını etkileyecek dördüncü faktör olarak görülebilir. Uluslararası bilgiye erişim İşletmenin teknoloji kullanımı kararı, doğrudan yabancı yatırım ya da ihracat pazarlarına katılımla transfer edilebilecek uluslararası bilgiye erişimle ilgilidir (Correa ve diğerleri). Ticarete açıklığın ve doğrudan yabancı yatırımın, ülkeler arasında teknoloji yayılımı için kritik bir araç oldukları görülmüştür. Doğrudan yabancı yatırım, kurumlar üzerinde rekabet baskısı yaratır, ancak aynı zamanda en iyi teknoloji ve yönetim tekniklerine yakınlığını artırır. İhracat piyasasına katılan yerli kuruluşlar, ileri pazarlardaki alıcılarla ilişkiler sayesinde bilgi girişlerini artırırlar. Böylece, yabancı ortaklı ve ihracata katılan kurumların ileri teknoloji kullanımı olasılığı artar, ve bu konudaki giderleri azalır. Araştırmadaki önemli bir başka bulgu, yeni teknoloji kullanmaya yatkınlık için bir gösterge olarak kabul edilen ISO 9000 ve ‘web’ kullanımında, özellikle imalat endüstrisinin ön plana çıkmasıdır. Madencilik ve inşaat sektörü, ISO 9000 belgesinde çok önde, ancak ‘web’ kullanımında ortalamaya yakındır. Belki emlakçılıkta bazı istisnalar dışında, diğer hizmet kuruluşlarının bu teknolojileri kullanımı oldukça azdır. Bu bulgu ise, bilişimin ABD ve Avrupa hizmet sektörlerinde önemli üretkenlik artışları sağladığı kanıtlarıyla çelişmektedir. Öte yandan, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da bilişim sektörü için hizmet segmentinin potansiyelini gösterebilir. ISO sertifikası ve ‘web’ kullanımı, kurum performansıyla ilişkilidir. ISO sertifikalı ve ‘web’ kullanan firmaların çalışan başına daha yüksek katma değer ve gelir artışı hızı sergiledikleri, ve daha yüksek ücretler ödedikleri görülmektedir. Bir başka bulgu, daha fazla arge yapan işletmelerin daha fazla ISO 9000 ve özellikle ‘web’ kullanmasıdır. Finansmana ulaşım da, ISO ve özellikle ‘web’ kullanımını etkilemektedir. Bu, hem kurumlar hem de bu konuda yapabilecekleri olan devlet için bir derstir. Bir başka önemli bulgu da, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde, rekabet arttıkça kurumların yapacakları yeniliklerden elde edecekleri kazancın azalması nedeniyle, işletmenin inovasyon yapma yönündeki motivasyonuna, rekabetin olumsuz etki etmesidir. Ayrıca, ekonomi skalası yaratabilme ve yatırımları finanse edebilme kapasitesi nedeniyle, daha büyük kurumlar yeni teknoloji kullanmaya daha fazla eğilimlidir. Sonuç Bu araştırmaya göre, doğru tamamlayıcı girdiler (yetkin işgücü, yönetim kapasitesi, arge, finansman), uluslararası bilgi (doğrudan yabancı yatırım ya da ihracat sayesinde) ve (daha az ölçüde) iyi altyapıya erişimi olan kurumların, ISO sertifikası olması ve ‘web’ kullanımı daha yüksek olasılıktır. 33 Kriz ve yazılım Piyasa teşvikleri, ISO sertifikası ve ‘web’ kullanımı ile yakın ilişkilidir. Müşteri talebi, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri kurumlarının ileri teknoloji kullanımını teşvik etmekte, rakiplerin baskısı ise bu yönde bir teşvik yaratmamaktadır. Ayrıca, büyük kurumlar ileri teknolojiye, özellikle ‘web’ kullanımına, daha fazla eğilimlidir. Bir başka bulgu, ciddi kredi kısıtlamaları olan ortamlarda, yüksek karlı işletmelerin ileri teknoloji kullanmalarının daha olası olmasıdır. Bu da, hem piyasa teşvik faktörlerini hem de uluslararası bilgi ve kritik tamamlayıcı girdileri iyileştirmenin önemini göstermektedir. Sonuç olarak, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da kurumların teknoloji kullanımını artırmak için, yatırım ortamında tamamlayıcı reformlar gerekmektedir: uluslararası bilgiye ulaşma, piyasa teşviklerini iyileştirme, bilgiyi tamamlayıcı girdilerin varlığını ve ulaşılabilirliğini artırma. (Correa, Fernandes ve Uregian 2008) DOĞU AVRUPA VE ORTA ASYA SEKTÖR BAZINDA TEKNOLOJĠ KULLANIMI Doğu Avrupa ve Orta Asya ortalaması Enerji ilgili Madencilik ve Taş Ocağı Enerji ilgili olmayan Madencilik ve Taş Ocağı Sanayi Gıda, içecek ve tütün Tekstil Deri Odun Kağıt Petrol Kimya Lastik ve plastik Metal olmayan mineraller Metaller Makine ve ekipman Elektrik ve optik ekipman Taşımacılık ekipmanı Başka sanayi Hizmetler İnşaat Toptan ve perakende ticaret Otel ve restoran Taşıma, depo ve iletişim Emlak ve iş aktiviteleri Başka hizmetler ISO sertifikası 2002 2005 13,6 12,5 Web kullanımı 2002 2005 58,2 67,4 36,7 14,3 70,0 75,0 21,3 19,4 62,5 70,1 23,6 17,4 9,7 23,8 11,2 8,3 26,6 24,5 17,2 16,2 7,9 8,3 7,1 13,8 16,7 36,6 23,3 20,3 54,1 58,4 58,1 50,0 81,0 91,7 78,8 62,3 54,0 57,0 63,0 54,2 60,0 84,1 100,0 88,1 88,9 64,2 24,4 33,8 34,9 19,0 24,9 30,4 65,2 79,9 81,1 77,2 82,1 88,7 42,3 20,3 42,6 11,6 86,8 64,9 87,2 70,7 17,4 8,7 15,9 8,0 56,7 50,0 69,9 62,3 6,2 10,0 10,9 5,1 7,1 11,0 9,2 4,5 42,2 71,8 71,4 50,1 53,0 78,5 79,5 53,7 Kaynak: Correa, Fernandes ve Uregian 2008, Dünya Bankası Not: Değerler yüzde olarak ifade edilir, bazı verilerde istatistik farklılıkları vardır 34 Kriz ve yazılım Mobil iletiĢim, inovasyon ve yazılım Bilgi ve iletişim sektörünün, ve özellikle yazılım segmentinin, en gözde konularından biri mobil iletişimdir. Heeks ve Jagun’a göre (2007) kalkınmada, bilgi ve iletişim alanında ilk önem verilen konu kırsal alanlar için telemerkezler iken, günümüzde ilgi odağı giderek mobil telefon ve bununla birlikte kentsel gelişme ve digital kentler olmaktadır. Mobil telefon giderek bir haberleşme aracı olmaktan çıkıp, GPRS (General Packet Radio Service) sayesinde, ücretsiz kablosuz bağlantı (Wireless Fidelity ya da kısaca WiFi) ağlarının geliştirilmesinin dizüstü ve diğer kişisel bilgisayarlara olan etkisine benzer biçimde, işlem görme aracı olmaya başlamaktadır. Mobil teknoloji başka teknolojilere kıyasla daha fazla sayıda ve farklı ekonomik sınıftan kişiye ulaşmakta, daha ekonomik bir model olarak öne çıkmakta, daha taşınabilir olma kolaylığı sağlamakta, hem kısa mesaj hizmeti (short message service ya da kısaca SMS) hem de arama olanağı vermekte, depolama ve ‘airtime’ (konuşma süresi ya da yayında olunan zaman) paylaşımı/değişimi gibi başka fonksiyonlar da sağlamaktadır. (Heeks ve Jagun 2007, ss. 2-3) M-finans, m-ödeme gibi olgular da, gelişen ülkelerde bilgi ve iletişimde önemli alanlardır. Özellikle yoksul kesimin de yararlanabileceği araçlardır. Ancak bu konuda yapılan araştırmalar daha çok kullanım ve benimseme ağırlıklıdır. Topluluğun gereksinimlerini belirleyici, etkileri ölçen, bağımsız, nitel ağırlıklı ve derin araştırmalar azdır (Duncombe ve Boateng 2009). Bu konular, kullanıcılar ve yazılım ve hizmetler üretici ve sağlayıcıları açısından yeni fırsatlar ve yönetmelik ve organizasyon gibi yeni gerekler yaratmaktadır. Mobil segmentte önemli bir konu, kimin inovasyon yarattığı, neyi yarattığı ya da nasıl bir yenilik getirdiği, karşılaştıkları önemli güçlükler, nasıl yaratıcılık sağlandığı, bundan dağıtılarak ve büyütülerek yararlanılmasıdır. Heeks ve Jagun (2007), inovasyonda üç önemli yöntem ve kaynak kullanılabildiğini belirtmektedir. Birincisi üniversite/laboratuvar tarzında kuruluşlarda yapılan ‘geleneksel inovasyon’dur. Bir başka tür, küçük bilişim ve yazılım firmaları gibi teknoloji kuruluşlarında yapılan ‘yarı geleneksel inovasyon’dur. Üçüncüsü ise, yaratılması daha zor ama bir o kadar ilginç ve geleceği olan, kullanıcıların yaptığı ‘geleneksel olmayan inovasyon’dur. Bu inovasyon yöntemleri genel olarak bilişimde de geçerlidir. Bu üç tür inovasyon yaratma yöntemlerini birlikte uygulayabilen yazılım firmaları ve ürünleri ön plana çıkmaktadır. İleride ayakta kalacak yazılım firmalarının bunlar olduğu öngörülmektedir. Ayrıca, yazılım satın alacak kurumların başlayacakları yazılım ilişkisinin işletmenin üretkenliğine en olumlu ve sürdürülebilir katkıyı yapabilmesi, yazılım ürünleri ve yazılım firmasının, bu üçlü inovasyonu içerecek, doğru seçimine bağlıdır. Heeks ve Jagun’a göre (2007), bunun yanında son derece önemli bir başka konu, tasarımdır. M-kalkınma (m-development) uygulamalarının başarısında, uyum, bunların uygulandığı yöreler ve toplumların gerçekleri gibi konular, ön plana çıkmaktadır. Tasarım ve uyum konusu yazılım sektörünün geneli için de geçerlidir. Bu da, yerel yazılım firmalarına, daha az esnek olan ve yerelleşmeye daha az yatkın olan büyük 35 Kriz ve yazılım yabancı firmalara oranla avantaj sağlamaktadır. Özellikle kriz döneminde kaynaklarını çok verimli ve dikkatli kullanmak durumunda olan kurumların yazılım satın alırken dikkat etmesi gerekli bir konudur. Bunlardan çıkarılacak sonuç, yerel yazılım sektörünün hızlı hareket edebilen ve bilimsel araştırmaya dayalı stratejik planlamayla çalışan firmalarının, kriz döneminde rekabet gücünün oldukça yüksek olduğudur. Son yıllarda yurt dışına açılmaya başlayan Türk yazılım firmalarının yurt dışında edindikleri tecrübe de, süreç ve kalitelerini iyileştirip, son gelişmeleri daha yakından izlemelerine yardımcı olmaktadır. Yurt dışı deneyimi olan ama aynı zamanda orta büyüklüğünün sağladığı esnekliğe sahip olan yerel yazılım firmalarının kriz döneminde başarılı olma şansı, ve müşterilerine hızlı, ihtiyaçlarına göre, kaliteli ürün ve hizmet sunma olasılığı fazladır. İnovasyon ve tasarım konularında doğru stratejiler uygulayan yerel firmaların, hem genel olarak hem de mobil iletişim alanında başarılı olacakları öngörülmektedir. 36 Kriz ve yazılım Küresel geliĢmeler Bilgi ve iletişim sektörü giderek karmaşıklaşmakta, yeni alanlar ortaya çıkmakta, farklı sektörlerden firmalar, ürün ve pazarlarını çeşitlendirerek riski azaltmak ve sinerji yaratmak amacıyla, özellikle satın alma ve işbirliği yoluyla kendi uzmanlıkları dışında segmentlere yatırım yapmaktadır. Bu da, sektörün ve firmaların alışılmış yöntemlerle incelenmesini güçleştirmekte, bu konuda analiz yapmayı giderek karmaşık bir hale getirmektedir. Bu zorluğu artırıcı en önemli neden, küresel ekonomik krizdir. Uzay ve uydu teknolojileri yarışları, değişen güç dengeleri, ulus devletler, çokuluslu firmalar ve uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirlikleri ve rekabet, küresel ısınma gibi gelişmeler, analizlere daha kapsamlı bir boyut kazandırmaktadır. Uluslararası devletler arası kuruluş sayısı devlet sayısını geçmektedir. Binlerce uluslararası, on binlerce ulusal ve bölgesel sivil toplum kuruluşu mevcuttur. Enformasyon ve bilgi ve bunların güvenli, kolay ve ucuz iletişimi ve erişimi bir lüks olmaktan çıkıp en önemli insan haklarından biri haline gelmektedir. İletişimde yakınsama sayesinde, kullanıcı tarafından yaratılan içerik önem kazanmakta, insan ve süreçler birleşmekte, iş ve sosyal işbirliği gelişmekte, iş ilişkisi ağı modelleri inovasyon ve farklılaşmayı tetiklemekte, müşteri, ortak ve rakiplerle işbirliği artmakta, ve etkin yönetişim mekanizmaları gereksinimi belirmektedir. Gelişmekte olan pazarlar yeni inovasyon ve ürün ve hizmetlere yol açmakta, dünya nüfusunun büyük çoğunluğu, ekonomileri ve üretimleri gelişmekte, gelişmiş ülkelerle iç içe geçmekte, ve gereksinimlerde sinerjiler ve ortak çözümler yaratılmaktadır. Gelecek evrede, yakınsama ve internetin her alan ve yerde olması beklenmektedir. İş modelleri, oyunun kuralları, paradigmalar değişmekte, bunları gerçekleştirecek teknolojiler ve farklılaşma kavramı giderek daha fazla değer kazanmaktadır. Farklılaşma ve büyüme bilgi ve iletişim kullanımını artırmakta, bilgi ve iletişim kullanımı da farklılaşma ve büyümeyi artırmaktadır. Böylece bir erdemli döngü yaratılmaktadır. Bu yüzden, bilgi ve iletişimin, inovasyon yetkinliğinin geliştirilmesi ve sosyoekonomik kalkınma için kullanılması ve üretilmesi ön plandadır. Sadece yazılım değil, suçlar da internet üzerinden hizmet olarak verilmektedir. Siber güvenlik; nanoteknoloji; biyoteknoloji; nöroteknoloji; gen, tasarım, üretim, süreç, malzeme, enerji ve çevre teknolojileri; ‘web’ platformları; kullanıcı ara yüzleri; sosyal yazılım; içerik; görsel teknolojiler; anlamsal ‘web’ gibi teknolojilerin ve yeniliklerin, sektörler ve ekonomiler üzerindeki etkileri önemli hale gelmektedir. Google Wikipedia’ya rakip olmakta, esnek devre, hologram, üç boyutlu televizyon, kendi kendini onaran maddeler, dijital radyo, çağrı merkezleri, statik ve dinamik analiz gibi konulardaki gelişmeler yeni fırsatlar ve tehditler yaratmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinden en verimli şekilde 37 Kriz ve yazılım yararlanabilmek için, uygun e-iş ve organizasyon süreç ve modellerinin ve yetkinliklerin sağlanması gerekmektedir. KOBİ’lerin e-iş ve küresel tedarik kanallarına etkin katılımı konusu, plan ve politikalarda daha fazla yer bulmaktadır. Bu ortamda uluslararası ve ulusal, devletler, kurumlar ve bireyler arasında iş ve güç birlikleri giderek daha önemli hale gelmektedir. Yazılımın donanım ve iletişimle iç içe geçmeye başlaması, açık kodlu yazılımın yayılması, ‘cloud computing’, yazılım kiralama gibi gelişmeler, büyük firmaları da giderek karmaşıklaşan yapıya uymak için çeşitli strateji ve yatırımlara zorlamaktadır. Microsoft, yazılımın ve bilişimin geri kalan değişik segmentlerinin önemli bir kısmına yıllardır özellikle, bir rekabet yöntemi olarak da kullandığı, satın almalar yoluyla yatırım yapmaktadır. Sosyal ağlardan Facebook’tan hisse alarak alanını genişletmeye devam etmekte, ileride önem kazanabilecek sektörleri kaçırmamaya çalışmaktadır. Başka satın almalarla, arama motorlarından Google’la daha iyi rekabet edebilmeyi amaçlamaktadır. Google’ın görüntü paylaşım sitesi You Tube’u alması, başka bir sosyal paylaşım ağı Myspace ile olan işbirliği, cep telefonu planı, Office benzeri ve ücretsiz sunduğu ürünleriyle Microsoft’u zorlaması, bu karmaşıklığa bazı örneklerdir. İnsan merkezli ve kalkınma odaklı bir bilgi toplumu için, Birleşmiş Milletler 2015 yılına kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının bilgi ve iletişime erişmesini ve köylerin, okulların, hastanelerin ve kütüphanelerin çevrimiçi olmasını hedeflemektedir. Bu yüzden, bütün bu değişimlerin ve gelişmelerin önümüzdeki yıllarda küresel olarak daha da yayılarak devam edeceği öngörülmektedir. Küresel ekonomik kriz ve ülke ekonomileri Uluslararası Para Fonu’na (International Monetary Fund ya da kısaca IMF) göre (2009), küresel ekonominin 2009 yılında, ikinci dünya savaşından beri en kötü performansını göstererek, hemen hiç büyümeyeceği, gelişmiş ekonomilerin daralacağı, gelişmekte olanların ise 2008 yılındaki %6,25’lik oranın çok altında, %3,25 büyüyeceği öngörülmektedir. Ekonomilerin en erken 2009 sonu ya da 2010 yılında toparlanması beklenmektedir. Bunun yanında IMF, gelişen ekonomilerin 2009 yılında yaklaşık yüzde üç büyümesi beklentisinin, devletlerin bireysel olarak ve birbirleriyle koordinasyon içerisinde aldıkları ve alacakları önlemlerin başarılı olacağı ve başka anormal bir gelişme olmayacağı varsayımına dayandığını vurgulamaktadır. Eğer finans kuruluşlarının şu ana kadar ortaya çıkan ve bir trilyon doları aşan sorunlu varlıklarının boyutu, bazı önde gelen ekonomist ve analistlerin tahmin ettiği gibi iki trilyonu geçerse, bu iyileşme daha uzun zaman alabilir. 2008 yılında çözüm bulunamayarak genişleyen küresel finansal kriz, yılın son bölümünde önce gelişmiş sonra gelişmekte olan reel ekonomilere yansımaya başlamış, varlık değerleri düşünce tüketici talebi azalmış, belirsizlik nedeniyle ev ve işyerleri harcamaları kısmış, tüketici ve sermaye mallarına olan talep düşmüş, daralan kredi hatları nedeniyle ticaret ve üretimde önemli boyutta azalmalar olmuştur. 38 Kriz ve yazılım IMF, gelişmiş ekonomilerin beklenen yüzde ikilik daralmasının, ikinci dünya savaşından beri ilk yıllık negatif büyüme olacağını belirtmektedir. Eşgüdümlü ekonomi politikalarının, kurtarma paketlerinin, büyük faiz indirimlerinin, ve özellikle ABD emlak piyasasındaki düşüş ve çalkantının durulmasının, 2009 sonunda düzelme başlamasını, 2010 yılında bu ekonomilerin yaklaşık yüzde birlik bir büyüme göstermesini sağlayacağını öngörmektedir. Gelişen ekonomilerin büyümesinin yavaşlamasında, ihracata olan talebin ve finansmanın daralması, daha düşük emtia fiyatları, ve özellikle büyük dış denge sorunu olan ekonomilerde dış finansman kaynaklarının azalması rol oynamaktadır. Bununla birlikte, birçok gelişmekte olan ülkede geçmişe göre daha güçlü olan ekonomik göstergeler, büyüme odaklı politikalar uygulanmasını ve dolayısıyla kriz yönetimini göreli olarak kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden IMF, bu ülkelerin büyümelerinin yavaşlayacağını öngörmekle birlikte, etkilenmenin en azından geçmiş küresel krizlerdekinden daha kötü olmayacağını tahmin etmektedir. Afrika ise, genel makroekonomik iyileşmelere karşın, yüksek yoksulluk seviyeleri ve emtia ihracatına bağımlılık nedeniyle başka bölgelere göre daha dezavantajlı durumdadır. Büyümenin küresel olarak azalması, son yıllarda yükselen emtia fiyatlarında önemli düzeltmelere neden olmuştur. Petrol fiyatları, üretim kısıtlamalarına ve jeopolitik sorunlara karşın, 2008 yılının Temmuz ayındaki doruğundan beri yüzde altmış azalmıştır. Gene de reel bazda 1990’lardaki seviyelerin üzerindedir. IMF, varil başına 2009 için 50, 2010 için 60 dolarlık bir baz fiyat öngörmekle birlikte, bu rakamların aşağı doğru değişme riskinin az olmadığını belirtmektedir. Metal ve gıda fiyatlarındaki düşüş beklentileri de eklenince, emtia ihracına dayalı bazı ekonomiler için olumsuz bir tablo çizilmektedir. Öte yandan, yavaşlayan reel aktivite ve düşen emtia fiyatları enflasyonist baskıları azaltmıştır. IMF, gelişmiş ülkelerde enflasyon oranlarının 2008 yılında %3,5’ten, 2009 yılında %0,25’e düşmesini, 2010 yılında ise %0,75’e çıkmasını öngörmektedir. Bazı ileri ekonomilerin çok düşük tüketici fiyatları artışı yaşayacaklarını, bazılarının ise fiyat azalışı yaşayabileceğini tahmin etmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerde ise, enflasyon seviyesinin, 2008 yılındaki %9,5’ten, 2009 yılında %5,75’e, 2010’da ise %5 seviyesine gerileyeceğini öngörmektedir. Kötüleşen tablo ve azalan enflasyon baskısı, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarını faizleri indirmeye ve kredi provizyonunu artırmaya yöneltmiştir. IMF’e göre, gene de azalan enflasyon baskısı, azalan faiz oranlarının reel faiz oranlarına etkisini bir ölçüde azaltmaktadır. Gelişmekte olan ekonomilerde de merkez bankaları faizleri indirirken, likiditeyi artırmaya çabalamaktadır. Kriz döneminde, birçok hükümet ekonomilerini canlandırıcı mali paketler açıklamıştır. Bunun sonucu olarak, önemli miktarda mali genişleme beklenmektedir. IMF, G-20 ülkelerinde 2009 yılında mali desteğin GSYİH’nın %1,5’ine denk geleceğini tahmin etmektedir. Otomatik stabilize edicilerin faaliyeti, varlık fiyatlarının büyük düşüşü ve 39 Kriz ve yazılım finans sektörünü kurtarmanın maliyetinin, açıkları artıracağını öngörmekte, gelişmiş ekonomilerde bütçe açığının %3,75’ten %7’ye çıkmasını beklemektedir. Mevcut finansal krizin boyutu, küresel ekonomiyi şimdiye kadar görülmemiş risklerle karşı karşıya bıraktığından, krizin varabileceği nokta belirsizliğini korumaktadır. IMF’in vurguladığı en önemli risk, alınacak önlemlerin yetersiz kalması halinde, finansal piyasalarla reel ekonomik aktiviteler arasındaki olumsuz etkileşimin yoğunlaşarak küresel ekonomiyi daha da kötü etkilemesidir. Ayrıca, bazı gelişmiş ekonomilerde deflasyon riski artmakta iken, gelişmekte olan ülkelerin özel sektörleri, dış finansman kaynaklarına ulaşım zorluğu nedeniyle ciddi sorunlar yaşama tehdidi altındadır. Mali politikaların güçlü kısa vade desteği vermesine karşın, devlet borçlarında olabilecek önemli artışlar, eğer devletler uzun vadeli sürdürülebilir stratejiler uygulayamadıkları takdirde, olumsuz piyasa reaksiyonuna neden olabilir. Bunun yanında, ters yönde bazı olasılıklar da vardır. Küresel finansal koşullar, güçlü ve kararlı politika uygulamaları nedeniyle, öngörülenden daha hızlı iyileşmeler gösterebilir. Bu da tüketici ve iş güvenini artırıp, kredi sorununu azaltabilir, küresel büyümenin önünü açar. IMF, politika çabalarının, şu ana kadar, likidite desteği, mevduat garantisi ve sermaye artışı gibi, finansal stabiliteyi acil tehdit eden konuları içerdiğini, finans kuruluşlarının uzun vadeli geri ödeme sorunlarına çözüm getirmediğini belirtmektedir. Zarar tanıma ve sorunlu kredi yeniden yapılanması süreci hala eksiktir. Bu yüzden finans sektörü politikalarının, inanılır olması, eşgüdümlü olarak batık kredi tanınmasına zorlaması, ve doğru finansal kuruluşlara devlet desteği sağlayarak, bu süreci desteklemesi gerektiğini düşünmektedir. Bu politikaların, sorunlu bankaların problemlerini çözümleyici ve gecikmiş ve ödenemeyen borçların halledilmesi için devlet desteği getiren önlemlerle desteklenmesini önermektedir. Para politikası ayrıca önemli bir konudur. IMF, faiz oranlarında, finans koşullarında düzelme olmadıkça, ekonomik aktiviteye etkilerinde belirsizlik olmasına karşın, önemli düşüşler beklemektedir. Bazı büyük gelişmiş ülkelerde faiz oranları sıfıra yaklaşırken, merkez bankaları bilançolarını kullanarak para koşullarını daha rahatlatmanın yollarını aramaktadır. Burada odağın, yüksek oran ve düşük likidite gibi önemli kredi açmazlarını çözmek olması gerektiği düşünülmektedir. IMF, içinde bulunan durumda, geniş bir gelişmiş ve gelişmekte olan ülke yelpazesinde kurtarma ve canlandırma paketlerinin zamanında ve eşgüdümlü uygulanmasının, küresel ekonomik gelişmeye önemli bir destek verebileceğini vurgulamaktadır. Daha fazla imkanı olan ülkelerin, krizin derinleşmesi durumunda, daha büyük rol alması gerekebilir. Bu mali canlandırma paketlerinin geçici olmasının, orta vadede ekonomilerin iyileşmesiyle, oluşan bütçe açıklarının telafisini sağlayacak biçimde yapılmasının daha sağlıklı olacağı öngörülmektedir. Makroekonomik durumu iyi olmayan ülkelerin ise odağı, finans sektörünü destekleme ve kredi akışını sağlama olarak belirlenmiştir. Bütçelerinin daralmasına karşın gelişmiş ülkelerin dış yardımları azaltmaması, 40 Kriz ve yazılım gelişmekte olan ülkelerin son yıllarda yaşadıkları düzelmenin kaybedilmemesi için çok önemlidir. (IMF 2009) Küresel bilgi toplumu ve dijital uçurum Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’ne (International Telecommunications Union ya da kısaca ITU) göre (2007), mobil telefon başta olmak üzere, teknolojilerin çoğunda dijital uçurum azalmaktadır. En büyük endişe konularından biri ise, geniş bant erişim ve ücretlerindedir. 2007 başından beri 170 ülkede olan geniş bant, düşük gelirli ekonomilerde, yüksek gelirli ülkelerden 10 kat daha pahalıdır, şehir dışında genellikle erişim azdır. Güvenlik konusu giderek daha önemli hale gelmektedir. ITU’ya göre, istenmeyen postalar, toplam elektronik posta trafiğinin %90’ını oluşturmakta, bunun önemli bir bölümü virüs yayılmasına, yasa dışı faaliyetlere, hırsızlıklara yardımcı olmaktadır. Bu da, kullanıcı güvenini sarsarak çevrimiçi dünyasının gelişmesini kısıtlamaktadır. Çin ve Hindistan başta olmak üzere gelişen ülkeler, sabit telefon hattı, mobil abone doyum oranı, internet kullanımı ve geniş bant gibi konularda OECD ülkeleriyle arasını kapatmaktadır. ITU, en az gelişmiş ülkelerin de, gelişen ülkelerle mobil telefon, internet kullanımı ve geniş bant konularında arayı kapatmakta olduklarını belirtmekte, ancak sabit hatta geride kaldıklarını vurgulamaktadır. Bunun da, ileride bu ülkelerin geniş bant kullanımını olumsuz etkileyeceğini öngörmektedir. ITU’ya göre, dijital uçurumu kapamada en önemli potansiyel mobil telefondadır. Dünyada mobil telefon abonesi sayısı hızla artmaktadır. Düşük gelirli ülkeler mobil telefonda önemli gelişmeler göstermektedir. Bu ülkelerde mobil telefon sayısı sabit hattın yedi katına ulaşmıştır. Bu oran, Sahra altı Afrika ülkelerinde dokuza birdir. Bazı gelişmiş ülkelerde tüketiciler sabit hattı bırakıp mobil telefonu tercih etmektedir. 2002 yılında mobil abone sayısı sabit hat sayısını geçtiğinden beri, mobil telefon ağına bir milyar kişi eklenmiştir. ITU, 2009 yılı sonunda, dünya nüfusunun yarısından fazlasının mobil telefona erişimi olmasını beklemektedir. Afrika’da mobil abone sayısı 2000 yılında 15 milyondan 2006 yılı sonunda 160 milyona yükselmiştir. Sabit hat altyapısı çok zayıf olan bu kıtada, mobil telefon yatırımlarının çoğu Afrika merkezlidir. İnternet kullanımında da dijital uçurum kapanmaktadır. ITU verilerine göre, 1997 yılında dünya nüfusunun dörtte üçü olan düşük gelirli ve düşük orta gelirli ekonomiler dünya internet kullanıcılarının sadece %5’ini oluştururken, 2005 yılında bu oran %30’un üzerine çıkmıştır. Bu gelişmede Çin’in köy bağlantısı projesi ve telemerkez çabaları önemli rol oynamıştır. Öte yandan ITU, dijital uçurumun, bilgi ve iletişime temel erişimden, kullanıcı deneyimi kalitesine doğru biçim değiştirdiğini vurgulamaktadır. Bilgi ve iletişime erişim, varlık ve gelirleri belirleyen faktörlerde ön plana çıkmaktadır. Geniş bandın 170 ülkede olmasına karşın, yüksek gelirli ülkeler bütün dünyanın geniş bant abonelerinin dörtte üçünü oluşturmaktadır. ITU’ya göre, düşük orta gelirli ülkeler toplamın %20’sini (bunun %87’si Çin’dir), düşük gelirli ülkeler ise %1’inden azını oluşturmaktadır (bunun da hemen hepsi Hindistan ve Vietnam’dır). 41 Kriz ve yazılım Geniş bant aboneliği, toplam internet bağlantılarının ABD’de %60’ı, Japonya ve İspanya’da dörtte üçüne ulaşmıştır. Kanada ve Güney Kore’de hemen bütün internet aboneleri geniş bant kullanmakta, video, telekonferans, çoklu oyuncu oyunları ve üçlü oyun gibi hızlı hizmetlerden yararlanmaktadır. Mobil telefonda düşük gelirli ülkelerin büyük potansiyeli vardır. ITU, bu ülkelerin dünya nüfusunun üçte birine sahipken, mobil abonelerin sadece %8’ini oluşturduklarını belirtmektedir. Düşük gelirli ülkelerde operatörlerin geleceği, mobil bankacılık ve anında mesajlaşma gibi yeni hizmetlerde, yaratıcı ödeme yöntemlerinde, düşük ve değişken gelirli aboneler için kredi transferi ve fiyatlama modellerindedir. Üçüncü nesil (third generation ya da kısaca 3G) mobil hizmetlerde, özellikle Asya ve Avrupa hızla gelişmektedir. ITU’ya göre, en büyük 10 pazarın hemen hepsi bu iki coğrafyadadır. 3G hizmetleri, Doğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de birçok gelişen ülkede verilmektedir. 2007 başında 49 ülkede W-CDMA (Wideband Code Division Multiple Access) ağları çalışmaktayken, 24 ülkede ticari uygulamada HSDPA (High Speed Download Packet Access) ağları vardı. ITU, mobil geniş bantta hız ve kapasitenin de artmakta olduğunu belirtmektedir. 2006’nın ilk üç ayı sonunda, operatörler ticari olarak 384 kbit/s ile 1,4 mbit/s hızları sunarken, bazı firmalar yakında çok daha büyük hızların mümkün olacağını ilan etmektedir. (ITU 2007) Kısa ve orta vadede küresel biliĢim sektörü Uluslararası Veri Kuruluşu’na (International Data Corporation ya da kısaca IDC) göre (2009), küresel bilgi ve iletişim sektörü krizden etkilenip duraklarken, dış kaynak kullanımı segmentinin büyümesi ise devam edebilir. IDC, işletmelerin krizin olumsuz etkilerini azaltmada kullanacağı yöntemlerden birinin de bilişim kullanımı olduğunu önemle vurgulamaktadır. Etkili ve verimli bilişim kullanımı kriz döneminde her zamankinden daha da önemli hale gelmiştir. Bilgi ve iletişim sektörünün duraklamayı atlatması 2010 yılından önce beklenmemektedir. Daha olgun kurumların ise, bilişim kullanımı sayesinde krizin etkilerinden kurtulma yolunu seçmeleri beklenmektedir. IDC, 2010 yılında tekrar başlaması beklenen büyüme sürecinin son yıllardaki çift rakamlı hızlara erişmesinin zaman alabileceğini düşünmektedir. Küresel ekonomik kriz, bilgi ve iletişim sektöründe küresel ve yerel olarak yeni zorluklar ve fırsatlar yaratmaktadır. IDC, farklı bilişim segmentlerinin değişik biçimlerde etkilenmesini ve donanımda daha fazla daralma beklemektedir. Bilişim kullanımında işletmelerin boyutlarının önemli olacağını düşünmekte, devlet sektöründe ve KOBİ’lerde daha fazla tasarruf beklemektedir. Bilişim sağlayıcıları arasında pozisyonlarda değişiklik, özellikle ortalamanın üzerinde büyüyen niş sağlayıcıların alımıyla konsolidasyon beklenmekte, akıllı ticaret stratejileri uygulayarak süratli, esnek ve cesur davranabilenlerin, defansif stratejiler uygulayanlara göre, fırsatları değerlendirerek krizden kazançlı çıkabilecekleri öngörülmektedir. 42 Kriz ve yazılım IDC’ye göre, faaliyet giderlerini azaltma avantajı yanında, teknoloji sektörü kriz döneminde kurumlara iki önemli fırsat yaratmaktadır. Birincisi, teknoloji kullanımının, müşteriler, kurum çalışanları, ortaklar ve tedarikçileri için bilgi ve iletişim aracı olarak tescili ve güvenoyu almasıdır. İkincisi ise, inovasyon yatırımlarıdır. Kriz döneminde farklılık yaratmak en önemli rekabet yöntemlerinden biridir. Bu da ancak, etkin bilişim kullanımıyla mümkündür. İşletmelerin veri merkezlerinin konsolidasyonu, sanallaşması ve otomasyonu, ve teknolojik varlıkların yaşam süresi ve döngüsünün etkin yönetimi giderek çözümlerde yer almaktadır. IDC, veri merkezlerinin standartlaştıkça ve otomatikleştikçe dışsallaşmasının beklenen gelişmeler arasında olduğunu vurgulamaktadır. IDC’ye göre, donanımda görülen genel daralma döneminde, kişisel bilgisayarlar ve mobil cihazlarda daha iyi fiyat ve daha fazla seçenek gibi son kullanıcıya yönelik farklı stratejiler ön plana çıkacaktır: fiyat indirimleri, araçların fonksiyonlarının artırılması, finansman ve sübvansiyon opsiyonları. Donanım sektöründen farklı olarak, yazılım segmentinde özellikle hizmet odaklı mimari, talebe göre ödeme ve ‘cloud computing’ gibi alanlarda gelişmeler beklenmektedir. Hizmet odaklı mimari yatırımları, özellikle elindeki teknolojik kaynakları daha etkin kullanmak isteyen kurumlar için bir fırsat olarak görülmektedir. Yeni bilişim hizmetleri için internet ve ‘web’in ön plana çıkmakta olduğu da IDC tarafından belirtilmektedir. Bu düşünceye göre, 2009 yılı boyunca, iş modellerinde ve teknoloji hizmetleri kavramlarında önemli değişiklikler görülebilir. Bu anlamda, telekomünikasyon operatörlerinin internetteki pozisyonları ve hizmet sağlayıcısı olarak deneyimleri nedeniyle ön plana çıkmaları beklenmektedir. Hizmet odaklı mimari ve internet aracılığıyla bilişim hizmetleri (cloud computing) modelleri, değer pozisyonunu provizyon hızlılığı ve hizmet seviyesi konularına doğru yöneltecektir. 2008 yılında olduğu gibi, dış kaynak kullanımı hizmetlerinin, faaliyet giderlerini azaltma, daha verimli olma ve kurumların değişen iş gereksinimlerine uyum sağlama gerekleri nedeniyle, 2009 yılında da büyümesi ve evrim geçirmesi beklenmektedir. Zorlu finansal ortamda işletmeler, esneklik ve iş değişikliklerine etkili uyum istemekte, dış kaynak kullanımı da bu gereksinimleri elde etmede yardımcı bir araç olarak ön plana çıkmaktadır. (IDC 2009) Bu veri ve öngörülere ek olarak, resesyonlarda bilişim harcamalarında bir gösterge, özel sektör sabit yatırımlarıdır. Computer Economics’e göre (2008), ABD’de yaşanan 1990 resesyonunda, özel sektörün donanım ve yazılım sabit yatırımlarıyla ölçülen bilişim harcamalarında iki yıllık büyüme yavaşlamasını, 1993 yılından itibaren %10’un çok üzerinde büyüme oranları izlemiştir. 2001 resesyonunda ise, bu kez iki yıl boyunca bu harcamalarda daralma yaşanmış, büyüme daha düşük oranlarda ancak 2003 yılında başlamıştır. 1990 resesyonu, 2007 yılı sonunda başlayan kriz gibi finans sektörü odaklıydı. 2001 resesyonuna gelirken oluşan teknoloji balonu ve aşırı yatırımlar, krizi ve bilişim harcamalarındaki daralmayı derinleştirmiştir. İçinde bulunduğumuz duraklamadan çıkışın ise, son iki resesyona bakıldığında ve bilişim harcamalarının 2008 43 Kriz ve yazılım başlarında kısılmaya başladığı düşünüldüğünde, küresel kriz beklenenden daha derinleşmediği ve uzamadığı sürece, 2010 yılının ilk yarısında başlaması öngörülmektedir. (Computer Economics 2008) Kriz döneminde OECD ülkelerinde bilgi ve iletiĢim Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (Organization for Economic Cooperation and Development ya da kısaca OECD) bilişim raporuna göre (2008), ekonomik koşulların bozulması, OECD bölgesindeki resesyon ve iş ve tüketici güveninin büyük düşüşü, bilgi ve iletişim harcamaları için öngörülen rakamların azaltılmasına neden olmuştur. 2008 yılında büyüme hızı azalan sektör için önümüzdeki altı ayda OECD ülkelerinde daralma beklenmekle birlikte, resesyona daha dayanıklı segmentler olan, yazılım, bilişim hizmetleri, yeni internet ve iletişimle ilgili ürünler ve altyapının büyümesinin daha düşük hızla da olsa devam etmesi öngörülmektedir. Sektörün genel olarak düzelmesi, küresel ekonomik bir iyileşmeyle paralel olarak beklenmekte, ve 2009 yılı sonundan önce olması öngörülmemektedir. 2009 yılından sonra olabilecek büyümenin, yeni geniş bant altyapıları ve ürünlerinin geliştirilmesine bağlı olarak, genel GSYİH büyümesinin üzerinde olması beklenmektedir. Bunun karşısındaki en önemli zorluklardan birinin finansman olacağı öngörülmektedir. OECD’ye göre, daha uzun vadede bilgi ve iletişim sektörünün geleceği, yeni ürün ve hizmetlere yatırım oranlarının sürmesine, ve OECD bölgesi dışındaki ekonomilerin büyüme oranlarına bağlı olacaktır. OECD dışı ülkeler, bilgi ve iletişim pazarının %20’sini oluşturmaktadır. Bilgi ve iletişim harcaması, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya ve Rusya’da, 2003-2007 yılları arasında yılda %20’den fazla büyümüştür. Bilgi ve iletişim üretiminin %50’sinden fazlası OECD ülkeleri dışından gelmektedir. Bunlardan bazıları küresel bilgi ve iletişim firmalarına ev sahipliği yapmaktadır. Ancak OECD, küresel kriz döneminde ihracat ve faaliyetlerde bir azalma beklemektedir. Emtia fiyatlarında ve enflasyonda artışlar OECD dışı ülkelerde tüketici harcamalarında kısıntıya neden olmuştur. Orta vadede OECD ülkelerinde bilgi ve iletişim istihdamı ve iş ve tüketici harcamalarının duraklaması, OECD dışı ülkelerden rekabetin artmaya devam etmesi beklenmektedir. OECD dışı ülkelerin bilgi ve iletişim üretim, ihracat ve tüketiminin de yardımıyla sektör, 2002 yılından beri güçlü bir performans sergilemektedir. Bilgi ve iletişim, OECD ülkelerinin iş GSYİH’sının %8’inden fazlasını oluşturmakta, 15 milyon kişiye istihdam yaratmaktadır. Gene OECD verilerine göre, en büyük 250 bilgi ve iletişim firması, 2007 yılında %12 büyüyerek, toplam 3,8 trilyon dolarlık satış rakamına ulaşmıştır. OECD, bilgi ve iletişim yetkinliklerinin büyümeye önemli katkı yaptığını, bütün ekonomiye yayıldığını vurgulamaktadır. Bütün istihdamın %4’ü bilgi ve iletişim uzmanlık alanlarındadır, bu oran hızla artmaktadır. İstihdamın %20’si yoğun bir biçimde bilgi ve iletişim kullanan (bilgi ve iletişim yoğun) sektörlerdedir. Sektör, aynı zamanda yüksek miktarda risk sermayesi çekmektedir. Bunun içinde yazılım ve ‘web’ 2.0 uygulamalarının payı önemlidir. Bilgi ve iletişim yoğun çevre ve enerji teknolojileri yatırımları giderek artmaktadır. Ancak, son kredi daralması nedeniyle çıkış stratejilerinde 44 Kriz ve yazılım sorun yaşandığından OECD, orta vadede risk sermayesi için zorlu bir dönem öngörmektedir. Küresel bilgi ve iletişim ticareti 2006 yılında 3,5 trilyon doları geçmiş, bunun içerisindeki OECD ülkeleri payı %56’ya düşmüştür. 2007 yılında ticaretin yavaşlaması, 2008 yılında sürmüştür. OECD, küresel krizle birlikte bu yavaşlamanın artarak devam etmesini öngörmektedir. OECD verilerine göre, Çin’in bilgi ve iletişim ihracatı 2007 yılında 360 milyar dolara ulaşarak, AB15 ve ABD toplamını geride bırakmıştır. Güney Kore’nin ihracatı 2001 yılına göre iki kat artarak 2007 yılında 100 milyar dolara, neredeyse Japonya’nın bu konudaki ihracat rakamına ulaşmıştır. Öte yandan bilgi ve iletişim sektörü, 170 milyar dolarlık bir değerle, 2007 yılında bütün sınır ötesi satın alma ve evliliklerin beşte birini oluşturmuştur. Bu işlemler giderek OECD dışı ülkeleri hedef almakta, ya da onlardan gelmektedir. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika, bu konuda özellikle faaldir. OECD, bu faaliyetlerde 2008 yılında görülen önemli azalmanın, 2009 yılında da devam edeceğini öngörmektedir. Hindistan yazılım ve hizmetler sektörü, giderek coğrafi açıdan daha fazla çeşitlilik içeren ihracat portföyü yaratmaktadır. Küresel krize ve ana pazarları olan ABD ekonomisinin içinde bulunduğu resesyona karşın, Hindistan’ın yazılım ve hizmetler alanındaki sivil toplum kuruluşu Nasscom, Mart 2009 itibarıyla, 2008-2009 mali yılında sektörün %1617 büyüyerek, 47 milyar doları 52 ülkeye ihracat olmak üzere toplam 60 milyar dolarlık gelire ulaşacağını öngörmektedir. 2011 mali yılına kadar da, sadece ihracatın 60-62 milyar dolar seviyesine gelmesini beklemektedir. Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin yazılım ve hizmetler sektörlerinin krizden daha az olumsuz etkilendiği gözlemlenmektedir. Gelişmiş ülkelerde gider azaltma amacıyla birçok işletme daha ekonomik dış kaynak kullanmak için gelişen ülkelere yönelmektedir. Araştırma geliştirme OECD’ye göre, bilgi ve iletişim sektörü büyük farkla en büyük arge kullanıcısıdır. OECD ülkelerindeki 130 milyar dolarlık harcama, otomotiv sektörününkinin iki buçuk, ilaç sektörününkinin üç katıdır. Arge harcaması özellikle yazılım ve hizmetlerde büyüktür. Bilgi ve iletişim iş sektörünün bir milyona yakın araştırmacısı vardır, bunun yaklaşık yarısı ABD’dedir. Bilgi ve iletişim araştırma öncelikleri, ürünlerin gelecek nesilleri için temel teknolojilere odaklanmakta, iklim değişikliği ve sağlık konuları son zamanlarda önem kazanmaktadır. Büyük bilgi ve iletişim firmalarının arge harcamaları, OECD verilerine göre, 2006 yılında 151 milyar dolara ulaşmış, bu büyüme 2007 yılında devam etmiştir. En fazla arge harcaması yapan 100 firma, gelirlerinin neredeyse %7’sini argeye harcamaktadır. Bu konuda ABD ve Japon firmaları öndedir, Güney Kore şirketleri onları izlemektedir. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere, OECD dışından ülkeler, daha gerilerde olmalarına karşın, bu konuda hızla ilerlemektedir. 45 Kriz ve yazılım OECD, devletin fonladığı arge, küreselleşmiş araştırma ağları, ve firmalar arası arge ortaklıkları ve güçbirliklerinin, inovasyonu artırıcı bazı önemli faktörler olduklarını belirtmektedir. Arge ortaklıkları ve güçbirlikleri yeni coğrafi bölgelere ve disiplinler arası alanlara yayılmaktadır. Eğilim, küreselleşmiş araştırma ağlarına doğru kaymakla birlikte, bu ağ merkezleri OECD ülkelerinde birkaç bölgede toplanmıştır. Shanghai, Hayfa ve Bangalor gibi yeni önem kazanan bazı yerlere, son zamanlarda Taipei, Malezya ve Singapur da eklenmektedir. Bazı OECD ülkelerinde, bilgi ve iletişim dışı sektörlerden firmaların arge harcamaları, toplam sanayi bilgi ve iletişim arge harcamalarının %25’ine yükselmiştir. Bu, otomotiv, finans ve savunma sektörleri başta olmak üzere birçok alana dağılmaktadır. Bilgi ve iletişim ve başka sektör ürünlerine gömülü sistemler ve yazılımlar giderek artmaktadır. Ayrıca OECD, bilgi ve iletişim bağlantılı patentlerin de 1990’ların ortalarından 2005 yılına kadar büyük büyüme gösterdiğini belirtmektedir. ABD, Avrupa ve Japonya uluslararası patent başvurularında baştayken, Çin ve Güney Kore hızla gelişmektedir. Geniş bant Geniş bant, hane bağlantılarında dar banttan daha hızlı gelişmekte, erişim sayısı ise kurulu kişisel bilgisayar sayısına yaklaşmaktadır. OECD’ye göre, 2007 yılında Danimarka, Finlandiya, İzlanda ve Hollanda gibi ülkelerde bütün hanelerin üçte ikisinin geniş bant erişimi varken, bu oran Güney Kore’de onda sekizdir. Geniş bant erişimi olan insanlar, interneti daha sık ve daha yoğun kullanmaktadır. Geniş bant, çevrimiçi, eğitim, hükümet hizmetleri, oyun, dijital içerik ve görüntülü telefon alanlarına ivme kazandırmaktadır. Geniş bant kullanımı, eğitim, gelir, yaş, cinsiyet, ulaşım yeri gibi sosyoekonomik özelliklerden etkilenmektedir. OECD verilerine göre, genç, iyi eğitimli, yüksek gelirli erkekler genellikle daha sık ve daha çeşitli amaçlar için çevrimiçi faaliyetlerde bulunmaktadır. Ayrıca, çocuk sahibi olmak da, geniş bant kullanımını artırmaktadır. Araştırmalara göre, bir yandan dijital erişimde uçurum azalırken, öte yandan dijital kullanım uçurumu ortaya çıkmaktadır. Dijital içerik, OECD geniş bant abone sayısının 2003 yılında 68 milyondan 2008 yılında 251 milyona çıkmasında önemli rol oynamıştır. Artan kullanıcı sayısı, yeni içerik gelişimine ivme kazandırmaktadır. Mobil geniş bant da, içerik yaratımını ve talebi artırmaktadır. Ayrıca, yönetim ve dağıtım teknolojileri, kullanıcılar dahil, geniş bant içeriği arzını büyütmektedir. İçerik sektörü gelirlerinin giderek artan bir bölümü internet üzerinden sunulan ürünlerden gelmektedir. Ancak, segmentler arasında önemli farklar vardır. OECD verilerine göre, reklam en büyük çevrimiçi pazarıdır, %30’luk yıllık büyüme hızıyla 2007 yılında 30 milyar doların üzerinde gelire ulaşmıştır. Toplam bilgisayar ve video oyunlarının ve müzik satışlarının altıda biri çevrimiçiyken, bu oranı daha düşük olan film segmentinde de bu yöne doğru bir eğilim görülmektedir. Video ve sosyal ağ siteleri, kullanıcı içeriğinin gelişimini desteklemekte, sanal dünyalar önemli faaliyet merkezleri haline gelmektedir. 46 Kriz ve yazılım OECD, içerik ekleme ve dağıtım gibi alanlarda, sanayiler arası işbirlikleri ve yeni iş ortaklıklarının ortaya çıkmakta olduğunu vurgulamaktadır. Bir yandan adet başına ödeme gibi bazı çevrimiçi iş modelleri çevrimdışı modelleri andırmaktayken, öte yandan sanal ürün satışları gibi yenilikler de gelişmektedir. Dijital içerik, aynı zamanda giderek artan biçimde, kullanıcıları bankacılık gibi medya dışı sektörler çevresinde organize etmek için kullanılmaktadır. Eğlence sektörü dışında uygulamalar, devlet ve sağlık gibi alanlarda giderek gelişmektedir. Dijital içerik sektörünün ‘her yerde, her zaman ve bütün aletlerde çalışma’ hedefine henüz yaklaşılamamıştır. OECD, önemli zorluklar arasında, erişim hızı, hizmet kalitesi ve fiyatlamayı göstermektedir. Geniş bant ağları, ekonominin entegre bir parçasıdır, yapısal değişiklikleri ve yeni dijital hizmetlerin yaratılmasını kolaylaştırmaktadır. Firma verimliliğini artırır, rekabet ortamını iyileştirir, küreselleşmeye ivme kazandırır. Geniş bant, bilgi ve iletişimden kaynaklanan inovasyonu hızlandırır. OECD’ye göre, işbirliği yoğun arge, ‘cloud computing’, ve yeni araştırma yöntemleri, buna bazı örnek alanlardır. Birçok iş kolu, geniş bant iletişim ağları üzerinden yapılmaktadır: tedarik zinciri yönetimi, filo yönetimi, e-tedarik, e-faturalama, çevrimiçi işe alma, müşteri hizmeti, çağrı merkezi, e-ticaret, çevrimiçi ödeme sistemleri, kurumlar içi ve arası birbirinden ayrı üretim süreçlerinin koordinasyonu, uzaktan çalışanların işverenlerinin ağlarına bağlantısı. OECD, sanal özel ağlar ve video konferans gibi alanların kullanım olasılıklarının da, geniş bant büyümesiyle artmasını beklemektedir. Geniş bant, özellikle bilgi tedarikine dayanan, finans, sigorta ve muhasebe gibi alanlar için çok önemlidir. Danışmanlık, hava tahmini ve raporları, (okul ödevleri, profesyonel ve akademik araştırma, arge faaliyetleri gibi) araştırma, çevrimiçi veri tabanları, çevrim dışı ve içi bankacılık, ATM hizmetleri, pazarlama, çevrimiçi reklam, reklam ve grafik tasarımı, ve haber dağıtımı (çevrim dışı ve içi) başka bazı örneklerdir. OECD aynı zamanda, geniş bandın inovasyonu kolaylaştırıcı rolünü, bunun da sürdürülebilir ekonomik büyüme için önemli bir faktör olduğunu vurgulamaktadır. Geniş bant, hem bilgi ve iletişimde inovasyona hem de işbirlikçi arge ağları, sanal simulasyon, yapay zeka, ‘grid computing’, e-iş süreçleri ve yeni iş prensipleri gibi bilgi ve iletişimin kolaylaştırdığı inovasyona olumlu etki yapar. Buna kullanıcılar ve küçük işletmeler de dahildir. Bilgi ve iletişimle ilgili argede odak, donanımdan yazılıma, ve ‘web’ hizmetleri ve dijital içerik dahil bilişim hizmetlerine geçmiştir. Geniş bant, bu alanlarda inovasyonu sağlar. Bilgi ve iletişim ve geniş bant, hizmetlerin müşteri ve üreticilerinin farklı yerlerde olmasını olası hale getirerek, birçok hizmetin küreselleşmesini kolaylaştırır. Açık kodlu yazılımın da gelişmesine yardımcı olmaktadır. Geniş bant, mevcut iş süreçlerini daha verimli yapmakta, yeni e-iş değer zincirleri ve iş modellerine imkan sağlamakta ve iş faaliyetlerini değiştirmektedir. Geniş bandın iş ve istihdam sayısını özellikle bilgi yoğun sektörlerde artırdığını, OECD bazı örneklerle 47 Kriz ve yazılım kanıtlamaktadır. Ancak, geniş bandın hızlı artışına karşın, yayılma çok yenidir, etkilerini mevcut bilgi ve iletişim faktörlerinden ayırmada güçlükler yaşanmaktadır. OECD’ye göre, geniş bant ve ilgili uygulamalar, geçmişte elektrik ve iç yakıtlı makineler gibi genel amaçlı teknolojilerin yaptığına benzer biçimde, ekonomik faaliyetlerde değişikliğe katkıda bulunmaktadır. Bilgi ve iletişim fiyatları önemli ölçüde düştüğünden, etkileri bundan sonra daha fazla olabilir. Öte yandan, gerekli olan yetkinlik ve yönetimsel inovasyonlar gibi tamamlayıcı yatırımların zaman alması, buna kriz döneminin belirsizliğinin eklenmesiyle, geniş bandın büyüme ve iş yaratımına katkısını yavaşlatabilir. Geniş bandın üretkenliğe etkisi Geniş bandın ekonomik etkisi üzerine ve ülkeler arası henüz çok fazla araştırma yoktur. Olanlar genellikle bilgi ve iletişimin etkisiyle ilgili daha geneldir. OECD, geniş bandın etkisinin bundan ayrıştırılabileceğini, ancak bu etki aynı zamanda başka faktörlere de dayandığından, ayırmanın kolay olmadığını vurgulamaktadır. Bilgi ve iletişimdeki hızlı gelişmeler nedeniyle, artık üretkenlik artışları teknolojiyle sınırlı değil, kullanımı ve ondan kazanımları sağlayacak organizasyon kapasitesiyle de ilgilidir. Bilgi ve iletişimin üretkenliğe etkisi, toplamda, sektör bazında ve işletme seviyesinde incelenmiştir. Ekonomi üzerindeki etkisini inceleyen makroekonomik çalışmalar iki çeşittir: büyüme muhasebesi ve ülke seviyesinde ekonometrik çalışmalar. Toplamda bulgular, üretkenlik üzerinde pozitif etki göstermektedir. OECD’ye göre, bilgi ve iletişim üretkenlik üzerine üç kanaldan etki yapar: 1. Bilgi ve iletişim üreten sektör, 2. Bilgi ve iletişim kullanan sektörlerde bilgi ve iletişim yatırımı, 3. Organizasyonel sermaye, kurum organizasyonu, yetkinlikler ve insan sermayesi gibi tamamlayıcı faktörler. Bilgi ve iletişimin üretkenlik üzerindeki etkisi zaman içerisinde değişir. Etkinin görülmesi zaman alabilir. Başlarda, etkili kullanım gerçekleşene kadarki öğrenme sürecinde, olumsuz etki bile görülebilir. Soyut ve başka tamamlayıcı sermaye ve faktörlerin, bilgi ve iletişim ve geniş bandın üretkenliğe katkısına etkisi önemlidir. OECD, yönetim ve organizasyon kapasitesini buna örnek olarak vermektedir. Bilgi ve iletişim sektörünün üretkenliğe etkisinde genellikle bilişim katkısı araştırmalarda ön plana çıkmıştır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda iletişimin de üretkenliğe önemli katkısı olduğu gözlemlenmektedir. Buna geniş bant ve kablosuz iletişimdeki ilerlemelerin de katkısı büyüktür. İletişimin katkısı, özellikle donanım ve yazılımla birlikte kullanıldığında artmaktadır. Bu da, son yıllardaki segmentler arası yakınsamanın etkilerini göstermektedir. Bilgi ve iletişim artık sadece üretime bir girdi olarak değil, iş süreçlerini değiştiren bir faktör olarak görülmektedir. Geniş bant, donanım ve yazılım gibi bilgi ve iletişim araçlarıyla ve yetenek ve organizasyon değişiklikleri gibi tamamlayıcı faktörlerle birleşerek, ekonomide ve 48 Kriz ve yazılım yeniden yapılanmada değişimleri sağlamaktadır. OECD’ye göre, araştırmalarda özellikle kurum bazında ve coğrafi çeşitliliği olan verilerde sorunlar olduğundan, şu ana kadar çok kesin sonuçlara varmada güçlükler yaşanmasına karşın, geniş bandın olumlu ekonomik etkileri ölçülebilmektedir. Ekonomiye yayıldıkça, iş yapma yöntemleri, iş organizasyonu, kaynakların kullanımı alanlarında katkıları görülmektedir. Ekonominin toplamında önemli yeri olan hizmetler sektöründe bu etkiler özellikle fazladır. İletişim, finans, iş hizmetleri, taşımacılık, emlak, seyahat, turizm, perakende, sağlık, eğitim, devlet, çevre konuları, içerik provizyonu ve reklamcılık, bunlara bazı örneklerdir. OECD, son zamanlarda önem kazanan bir olgunun, kucak üstü bilgisayarlar ve başka taşınabilir bilgi ve iletişim araçlarının giderek daha taşınabilir hale gelmesi olduğunu belirtmektedir. İletişim, geniş bant ile kolaylaşmakta, bu sayede giderek ön plana çıkmaktadır. Taşınabilirlik ve kablosuz bağlantı özellikle gelişmiş ülkelerde üretkenlik için daha önemli hale gelmektedir. Taşınabilirlik iletişimin entegre bir parçası olmuştur. Bazı araştırmalar da, bilişim hizmetlerinin ve bilgi ve iletişimin kolaylaştırdığı ya da olanak sağladığı hizmetlerin üretiminde küreselleşmenin, bilgi ve iletişim ve onunla ilgili mal ve hizmetlerde fiyat düşüşüne neden olduğunu, bunun da kullanımların bütün ekonomiye yayılmasını sağlayarak üretkenlik artışına sebep olduğunu göstermektedir. Geniş bant, bu alanın gelişmesine olanak sağlamaktadır. OECD’ye göre, bilgi ve iletişim ve e-iş uygulamaları, KOBİ’lere verimlilik ve pazar erişimi olarak önemli avantajlar getirerek, giderlerinin azalmasını ve işlemlerin hız ve güvenliğinin artmasını sağlayabilirler. Ancak bu konuya KOBİ’lerin adaptasyonu, anlayış sorunu ve yarar belirsizlikleri nedeniyle yavaş olmaktadır. Buna karşın, bilgi ve iletişim ve geniş bant sayesinde KOBİ’ler daha önce ekonomik güçlerinin yetmediği hukuk, muhasebe, reklam gibi hizmetleri alabilmektedir. Son zamanlarda buna yazılım gibi segmentler de girmektedir. KOBİ’lerin pazarlara erişimleri kolaylaşmakta, daha büyük kurumların üretim değer zincirine girebilmekte, giderleri azalmakta, yetkinliği yüksek işgücü bulabilmektedir. Geniş bant sayesinde giderek daha fazla kişi evlerinden küçük işletmeler kurabilmekte, iş dünyasının dinamizm ve girişimciliğine katkıda bulunmaktadır. Dijital içerik Bilgisayar ve video oyunları, film ve video, müzik, reklamdan oluşan küresel dijital içerik gelirleri içerisinde, en büyük pay reklamdadır. OECD verilerine göre, 2007 yılında küresel çevrimiçi ve çevrimdışı reklam gelirleri 445 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bunun yaklaşık 31 milyar doları ya da %7,5’i olan çevrimiçi reklamların büyüme hızı %28’le, toplam büyüme hızı olan %5’in çok üzerinde bir performans sergilemektedir. Çevrimiçi reklamlar, şimdiden sinema ve açık hava reklamlarını geçmiş durumdadır. Çok yakında radyoyu da geçeceği ve dergi reklamlarına yaklaşacağı öngörülmektedir. Aradaki farkın bir süre daha korunacağı iki segment sadece televizyon ve gazetelerdir. Bilgisayar, internet ve geniş bant erişiminin hızla artması, bu gelişmeyi sağlamaktadır. Geleneksel reklam holdingleriyle karşılaştırıldığında, Google, Yahoo, AOL ve MSN gibi sağlayıcılar, KOBİ’lere ödeme güçlerine uygun, normalde erişemeyecekleri reklam olasılıkları sunmaktadır. Dolayısıyla bu firmaların müşteri portföyü çok geniştir. 49 Kriz ve yazılım Çevrimiçi reklamın en önemli avantajı, belirli bir süre içerisinde kullanıcı davranışını kavrayarak daha doğru, etkili ve verimli hedefleme yapabilmeyi sağlamasıdır. Hedefleme ve dokunmaya göre ödeme (pay-per-click) modelleri, etkisiz reklam bütçelerinin ve giderlerinin azaltılmasını sağlamakta, reklam verenlerden sadece tüketicinin reklama tepki verdiği durumda ödeme alınmasını olanaklı hale getirmektedir. Davranış hedefleme, potansiyel müşterinin ve ürün satın almasının olasılığının daha kesin bir biçimde hesaplanmasını sağlamaktadır. OECD, davranış hedefli reklam gelirlerinin ABD’de 2008 yılında 2,1 milyar dolara ulaştığını öngörmektedir. Düşük giriş engelleri, yeni ve daha küçük reklam firmalarının sayısının ve rekabetin artmasına, reklam verme giderlerinin düşmesine neden olmaktadır. Böylece çevrimdışı ve çevrimiçi reklam platformları yakınsamaya uğramakta, reklamın talebi, yaratımı ve yerleştirilmesinde aracılar azalmaktadır. Ancak birçok çevrimiçi platform, pek içerik üretmemektedir. Politikalar OECD ülkeleri hükümetleri, büyüme, istihdam, refah ve geniş sosyoekonomik amaçlara ulaşmalarını kolaylaştırıcı ulusal stratejilerine bilgi ve iletişim politikalarını entegre etmeye devam etmektedir. Bu sektör, giderek eğitim, sağlık, iklim değişikliği ve enerji verimliliği gibi farklı konularda politika alanlarına girdiğinden, eşgüdümlü ve yatay devlet yaklaşımlarına gereksinim artmaktadır. OECD ülkelerinin üçte biri, bilgi ve iletişimle ilgili politikaların üretimini ve eşgüdümünü merkezileştirmeye çalışmaktadır. OECD, eşgüdümü artırıcı ve gereksiz tekrarları önleyici çabaların, ekonomik kriz, hükümet bütçelerindeki zorluklar ve uzun vadeli yatırımların üzerindeki baskı nedeniyle artmasını beklemektedir. OECD hükümetlerinin 2008 yılındaki en önemli on bilgi ve iletişim politikası önceliği, çevrimiçi devlet, bilgi ve iletişim argesi gibi geleneksel hedeflerle, dijital içerik ve devlet sektörü bilgisi gibi daha yeni alanların bir karışımıdır. Arge programları ve inovasyon artışı, devlet sektörü verimliliğini artırıcı devlet çevrimiçi politikaları, coğrafi ve sosyal uçurumları azaltma amaçlı geniş bant politikaları, çevrimiçi güven artırıcı politikalar, işletmelerde teknoloji yaygınlığı, bazı öncelikli alanlardır. Bütün bu gelişmeler, bilgi ve iletişim politikalarının ölçüm ve değerlendirmesini de, özellikle yeni segmentlerin verimlilik, rekabetçilik, büyüme ve istihdama uzun vadede etkilerini anlamak açısından önemli hale getirmektedir. (OECD 2008) Avrupa’da biliĢim Avrupa Bilişim Pazar Araştırma Enstitüsü (European Information Technology Observatory ya da kısaca EITO), küresel bilişim sektörünün 2009 yılında %2,7 büyüyerek 983 milyar euroluk bir hacme ulaşacağını öngörmektedir (2008). Sektör içinde yazılım ve hizmetler segmentlerinin büyümesinin %3,4 ile daha yüksek olacağı, ve 677 milyar euroluk bir hacme ulaşacakları tahmin edilmektedir. Donanıma ise, %1,3’lük bir büyüme hızı ile 305 milyar euroya ulaşacak daha geri bir rol verilmektedir. Genel olarak küresel ekonomiye göre olumlu olan bu performansa, Çin, Hindistan, Brezilya gibi büyük gelişmekte olan ülkelerle, daha küçük bazı ülkelerin, bilişim altyapılarını geliştirmek için hala önemli yatırım gereksinimi olması olumlu etki etmektedir. EITO’ya göre, geçen yıla 50 Kriz ve yazılım kadar bilişim sektörü ekonomik fırtınada göreli olarak istikrarlı bir performans göstermiştir. Bu da, bilişimin işletmeler için artan önemini göstermektedir. Modern bilişim sistemleri giderleri azaltmakta, ürün ve süreçlerde inovasyon sağlamakta, ve böylece kriz yönetiminde önemli bir araç haline gelmektedir. EITO, Batı Avrupa’da bilişim satışlarının 2009 yılında %2 artarak 315 milyar euroya ulaşacağını öngörmektedir. Bilişim harcamaları, faaliyetleri daha verimli ve ekonomik yapmasından ötürü, kriz döneminde kurumlar için stratejik önem taşımaktadır. Yatırımının ekonominin iniş çıkışlarına bağımlılığı sınırlı olan devlet segmenti ile çalışan firmalar, bilişim talebinde artış beklemektedir. Yazılım ve bilişim hizmetleri segmenti gelirlerinin, Batı Avrupa’da bu yıl %3,2 artarak 228 milyar euroluk bir hacme ulaşması beklenirken, donanım segmentinin %1,3 daralarak 87 milyar euroluk bir hacme varması öngörülmektedir. AB’nin 15 ülkesi ile İsviçre ve Norveç’i içeren bu performans, %0,8’lik büyümeyle 347 milyar euroya ulaşması öngörülen ABD bilişim sektörüne göre daha iyi gözükmektedir. (EITO 2008) Krizde pazarlama ve biliĢim Bazı işletmelerin küresel krizde tipik ilk reaksiyonu, pazarlama harcamalarında kısıntıya gitmektir. Son yüzyılda yapılan araştırmalardaki önemli bulgulardan biri, resesyonlarda pazarlama harcamalarıyla markalarına yatırım yapan kurumların kriz geçtikten kısa süre sonra pazar paylarını artırdıklarıdır. Kriz dönemlerinde başarının anahtarı, odaklanmayı sağlayabilmek ve sürdürebilmektir. OECD’ye göre (2008), beş konuya odaklanmak önemlidir: ürün, rekabet, marka, müşteriler ve iletişim. Reklam ve reklam dışı pazarlama teknikleri, çevrimiçi ortamda giderek çeşitlenmekte ve değişmektedir. Bu değişimden özellikle kriz ortamında en verimli ve ekonomik biçimde yararlanmanın yolu, doğru bilişim ürün ve hizmetleridir. Dijital pazarlamanın önemi giderek artmaktadır. Daha düşük giderle, interaktif pazar araçları sayesinde, müşterilerin kurumların ürünleri hakkında bilgi istemesi gerçekleşmekte, kurumların yaptıkları kampanyaların istatistik verilerinin doğruluğu artmakta, yatırımlarının geri dönüşü ile ilgili vizyonları genişlemektedir. Böylece işletmeler, tüketicilerin davranış biçimlerini belirlemekte, ilerideki pazarlama kampanyalarında kullanabilmektedir. Bunun önemi de kriz döneminde artmaktadır. Küresel krizde yazılım sektörü 2007 yılının yarısından itibaren daralma sinyalleri veren bilişim pazarı, teknoloji tarihinin en uzun olumsuz dönemlerinden birini yaşamaktadır. 2008 yılı, bilişim sektörü için negatif bir yıl olmuştur, büyüme oranları azalmıştır. Ancak, bazı segment ve firmalar olumsuz etkileri daha az yaşamaktadır. Daralan kişisel bilgisayar pazarı, Microsoft gibi büyük firmaların da olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. ABD’de 2000’li yılların en kötü dönemi olacağı öngörülen 2009’un ilk altı ayındaki daralmadan sonra, yılın ikinci yarısının daha iyi geçmesi beklenmektedir. Donanım firmalarının büyük yatırım gereksinimlerinin, özellikle bunu gelirlerinden karşılamak zorunda olanlarda ciddi sorunlar yaratabileceği öngörülmekte, buna karşın yazılım ve hizmetler segmentlerinin genel olarak krizden, sunucu, telekomünikasyon 51 Kriz ve yazılım ekipmanı, yarı iletkenler kadar dönemsel değişiklik göstermediğinden, kriz daha derinleşmedikçe, daha az etkilenmesi beklenmektedir. Görüşülen uzmanlardan alınan bilgilere göre, ABD’de yazılımın toplam bilişim harcamaları içindeki payı son yıllarda artarak %45’e yaklaşmıştır. Segment bazında ise, özellikle ekonomilerini canlandırmak için harcama yapacak devlet tarafında, inşaat gibi altyapı, eğitim ve sağlık alanlarında yazılım firmaları için yeni fırsatlar doğmaktadır. Bunun yanında, ABD’de Ocak ayında açıklanan son kriz önlem paketine göre, federal hükümetin teknoloji harcamaları yaklaşık %5 artacaktır. Ekonomik Analiz Bürosu’nun (The Bureau of Economic Analysis) verilerine göre, 2007 rakamları olan 518 milyar dolarlık donanım ve yazılım harcamaları miktarına 28 milyar dolar ekleneceği öngörülmektedir. Bu artışın, 2009 yılında sektöre destek olması beklenmektedir. Öngörülen artışın büyük kısmının sağlık sektörünün kayıtlarının dijitalleştirilmesinde kullanılması, kalan miktardan en büyük payın geri kalmış bölgelere geniş bant ve kablosuz hizmetler olarak gitmesi planlanmaktadır. Bunun da güvenlik talebini artıracağı öngörülmektedir. Kalan bölümün sosyal güvenlik, güvenlik, tarım, eğitim gibi alanlarda harcanması planlanmaktadır. 100 milyar doların üstündeki altyapı ve inşaat harcamalarının yol ve köprü yapımı, okullar, devlet kurumları, enerji ve su tasarrufu yatırımları, yol, demiryolu, havaalanı, üniversite, kırsal kesim, hastane gibi alanlarda onarıma ayrılması düşünülmekte, bu konularda yeni fırsatlar doğmaktadır. Görüşülen uzmanlara göre, küresel kriz döneminde öne çıkan bazı konular ve eğilimler, ‘cloud computing’ ve yeni nesil veri merkezlerinin ‘hizmet olarak yazılım’ olgusunu hızlandırması, masa üstü sanallaşması olgunlaştıkça ince masa üstü bilgisayarların yayılması, güvenlik konusunun evrim geçirerek uyum konusunda ve ağ güvenliğinde yoğunlaşması, tekrarlanan gelirlerin öneminin artmasıdır. Bu konulara ağırlık veren, gider azaltmasına giden, sabit yerine değişken giderleri ön plana çıkaran, nakit akımı sağlayan yazılım firmalarının kriz dönemini az bir daralmayla atlatarak, ekonominin tekrar büyüme eğiliminde, 2010 yılından itibaren, olumlu performans sergileyecekleri öngörülmektedir. Bu dönemde SAP ve Microsoft eleman alımlarını durdurmuş, Oracle ise işgücü sayısında küçük bir azaltmaya gitmiştir. Birçok ABD yazılım firması faaliyet giderlerinde kısıntıya gitmektedir. ‘Netbook’lar da bir başka artan bilişim eğilimidir, ancak yazılım firmaları genelindeki etkisi henüz net değildir. Bakım gibi tekrarlanabilen gelirler kriz döneminde yazılım firmalarına daha stabil bir nakit akımı sağlamaktadır. Hizmet olarak yazılım gibi aboneliğe dayalı modeller de, müşteri sadakati ve marjları daha düşük olsa da, gene düzenli nakit akımı sağlama açısından, krizde yazılım firmalarının odaklandıkları başka bir alandır. Bu aynı zamanda, yüksek ön ödeme gücü olmayan kurumların kriz döneminde yazılım yatırımı yaparak verimliliklerini artırmalarına yardımcı olmaktadır. Ev satın alma yerine kiralamaya benzetilmektedir. Genellikle kullanıcı başına olan, uygulama yazılımlarında altyapıya göre daha çok kullanılan abonelik yöntemi, müşteriye bir yazılımın ürün ya da hizmetinin kullanım, destek ve güncelleme hakkını verir. Abonelik bitince, ürüne ya da hizmete erişim sona erer. Daha kaliteli ürün ve hizmetler vererek müşteri memnuniyetini üst düzeyde tutmayı başaran yazılım firmaları, aboneliklerde süreklilik sağlayacaktır. 52 Kriz ve yazılım Düşük ön ödeme gereği olan, hızla uygulanabilen ve kısa vadede geri dönüşü olan bilişim harcamalarının bu ekonomik belirsizlik döneminde tercih edilecekleri öngörülmektedir. Bu, daha önce 2001-2002 yılındaki ekonomik duraklama döneminde de görülmüş bir olgudur. Hızlı uygulanmaları ve geri dönüşü nedeniyle kurumlar tarafından tercih edilmesi beklenen yazılımlar arasında masa üstü ve sunucu yazılım işleri, açık kod işletim sistemi, hizmet olarak yazılım, sanallaşma yazılımları, gider yönetimi çözümleri sayılabilir. Kurumsal uygulamalara ise, stratejik özelliklerine karşın, ön ödeme ve uygulama süresi nedeniyle, kriz döneminde ilgi azalabilmektedir. Buna karşın, pazarlarında ya da segmentlerinde lider durumda ve iyi bir müşteri bazı olan yazılım firmalarının, kurumsal kaynak kullanımında da olsa, daha az etkilenecekleri öngörülmektedir. Buna ek olarak, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, ürünlerin fiyatı da, kriz döneminde kurumların yazılım alırken önem verdikleri kriterlerden biridir. Uygun fiyatlara ve güvenilirliğe sahip yerel yazılım firmalarının bu ülkelerde küresel oyuncuları zorladıkları görülmektedir. Shane gibi bazı kurumların ekonomik kriz döneminde yaşadıkları sorunlarda ve hatta iflaslarında küresel yazılım firmalarının aşırı masraflı ve kurulması güç ve uzun zaman alan ürünlerinin önemli rol oynadığı haberleri artmaktadır (Larson 2009). Bu da, görece düşük masraflı, daha az karmaşık ve hızlı geri dönüşü olan ürün ve hizmetleriyle yerel firmalara kriz döneminde avantaj sağlayabilmektedir. Bazı anketlerde, müşteri ilişkisi yönetimi (customer relationship management ya da kısaca CRM) ve kurumsal kaynak planlama, güvenlik, uyum ve afet yönetimi, sanallaşma, açık kod, sistem yönetimi, kiralama yazılımlarıyla beraber, kısıtlamaya gidilme olasılığı düşük harcamalar arasında görülürken, portal, veri tabanı, işletim sistemi, daha fazla tasarrufa gidilebilecek segmentler olarak öne çıkmaktadır. Başka anketlerde, özellikle Windows XP/Vista ve Microsoft Office satışlarında %3’ün üzerinde daralma beklentisi ortaya çıkmaktadır. Yazılım kiralamanın kriz döneminde artan önemine karşın, orta vadede yaygınlaşma olanağı, ‘cloud computing’ ve sanallaşmanın etkili işlemesine, geniş bandın ve bilgisayarlaşma gibi dijitalleşme oranlarının özellikle gelişen ülkelerde artış hızına bağlıdır. Bazı kurumların muhasebe ve insan kaynakları gibi bilgi verme konusunda hassas oldukları alanlar eklenince, özellikle kurumsal kaynak planlama gibi segmentlerde bu ilerlemenin daha da yavaş olabileceği öngörülmektedir. Yazılım firmalarının hem geleneksel hem de hizmet olarak yazılımda, farklı sunuş, satış ve üretim yöntemlerini aynı anda doğru oranlarda yürütmesi önem kazanmaktadır. Bu da, dağıtıcı, çalışan ve müşteri üçgeninde etkili iletişim gereğini artırmaktadır. Bu zorlu ortamda güçbirlikleri de, yardımcı faktörlerden biridir. Küresel GSYİH büyüme hızının 2008 yılında %3 seviyesinden 2009 yılında sıfıra inmesi, bu dönemde gelişmiş ülke ekonomileri %2 seviyelerinde daralırken, gelişen ekonomilerin %3 düzeylerinde büyümesi beklenmektedir. Bütün dünyadaki ekonomik kriz önlem 53 Kriz ve yazılım paketleri sayesinde büyümenin tekrar %3 seviyelerine 2010 yılında çıkacağı öngörülmektedir. 2007 yılının sonunda duraklamaya başlayan ABD ekonomisi, 2008 yılının son üç ayında büyük daralma yaşamıştır. Bu daralmanın 2009 yılının ortalarından itibaren yerini yavaş yavaş toparlanmaya bırakacağı öngörülmektedir. 2008 yılının ortalarında sorun yaşamaya başlayan Avrupa ekonomilerinin ise, 2010 yılından önce toparlanmaları beklenmemektedir. Bu da, bir yandan ekonomisi Avrupa’ya endeksli Türkiye için bir işaret olurken, öte yandan Türk yazılım firmaları satışlarının ne zaman toparlanacağı hakkında bir fikir vermektedir. Yazılım harcamaları özellikle gelişmiş ülkelerde genel ekonomik performansla yakın ilişkili olduğundan, ABD yazılım sektörünün 2009 yılının ikinci yarısında, Avrupa’nın ise 2010 yılında toparlanmaya başlaması beklenmektedir. Türk yazılım sektörünün ise 2009 yılının tamamında sorun yaşayabileceği öngörülmektedir. Burada bir önemli nokta da, çevre ülkelere ihracat yapan Türk yazılım firmalarının durumudur. Bu ülkelerden, iç pazarı büyük ve makroekonomik göstergeleri güçlü olan, iç talebi canlandıracak, borçlanmaya müsait, altyapı, eğitim ve sağlık gibi uzun vadeli büyümeye yönelik ekonomi politikalarıyla önlemler alabilecek olanlar, daha olumlu bir performans çizebilir. İç pazarı küçük, makroekonomik göstergeleri, borçluluk oranları, bütçe açıkları göreli olarak yüksek, ayrıca özellikle AB gibi tek bir pazara bağımlı ülkelerin ekonomilerinin ise daha geç toparlanacakları öngörülmektedir. Coğrafi çeşitliliğe önem verilmekte, büyük oyuncuların bu konuda başarılı oldukları görülmekte, bunun kriz döneminde özellikle yararlı olduğu belirtilmektedir. Oracle gibi bazı altyapı firmalarında ihracat gelirleri toplam satışların yarısına denk gelmektedir. Bu arada bazı ülkelerde, müşterileri özel sektör olan yazılım firmalarının önündeki önemli bir tehdit, oldukça yüksek döviz borcu olan özel kurumların yaşayabilecekleri sorunlardır. Bu probleme iyi bir örnek olan Türk özel sektörü, 2009 yılında ekonomideki dalgalanmalar sırasında Türk lirasının dolar karşısında büyük değer kaybı yaşaması durumunda, ciddi ekonomik sorunlar yaşayabilir. Türkiye dışına satışları olan yazılım firmaları bundan göreli olarak daha az etkilenebilir. Bu risk, yazılım firmalarının ihracat yapmalarının, ve pazar sayısını ve çeşidini artırmalarının önemini de vurgulamaktadır. Gartner ve IDC gibi araştırma ve danışmanlık firmalarının tahminleri ve yatırım bankalarının sık yaptığı, özellikle büyük kurumların bilgi işlem yöneticilerini (chief information officer ya da kısaca CIO) içeren, bilgi ve iletişim harcamalarının güncel ve gelecekteki durumunu belirlemeyi amaçlayan anketler çelişkili sonuçlar vermektedir. 2008 yılında, yatırım bankalarının CIO anketlerine göre, büyük ABD kurumlarının donanım, yazılım, iletişim ve hizmet harcamaları yaklaşık %5 artarken, 2009 yılında donanımda harcamalarında daralma olabileceği, yazılım, iletişim, hizmetlerde yaklaşık %1’lik artışlar beklenmektedir. Araştırma ve danışmanlık firmaları ise, yazılım alanında, uygulamada %4 ile %8 arasında, altyapıda %6, uygulama geliştirmede ise yaklaşık %5’lik bir büyüme beklemektedir. Uygulama segmenti genellikle ekonomik gelişmelere altyapıya göre daha hassastır. Avrupa CIO anketlerinde ise, hizmetlerin krizden en kötü etkilenecek segment olacağı beklentisi yüksektir. Bunu sırasıyla, yazılım ve donanımın 54 Kriz ve yazılım izlemesi beklenmektedir. Öte yandan Avrupa’da yazılım, CIO’ların bütçelerinde üçte bire yakın oranla en fazla yer tutan bilişim kalemidir. Bunu hizmetler, donanım ve ağlaşma (networking) izlemektedir. Güvenlik yazılımları, talebi her geçen gün gelişen bir segmenttir. Dünyada erişimi hızla artan ve ABD’nin ekonomik kurtarma paketinde de yer alan geniş bant, ülkeler arasındaki sanal savaşlar, bilişim suçları, veri kayıpları ve hırsızlıkları, bunun getirdiği yönetmelik gerekleri, yeni veri merkezlerinin artırdığı bilişim talebi, kurumlar ve tüketicilerin güvenlik yazılımı gereksinimini giderek artırmaktadır. Güvenlik yazılımları, kurumların kriz zamanında kısmayı en az düşündükleri bilişim segmentidir. Cloud computing Son zamanlarda en fazla ilgi gören eğilim ‘cloud computing’dir. Görüşülen uzmanlara göre, bilişim alanında evrim olarak adlandırılan ‘cloud computing’, depolama, geniş bant ve işlemci gibi kaynakları paylaşma yoluyla, kurum ve tüketici üretkenliğini artırıcı uygulamaları daha verimli kullanmaya yarayan bir olgudur. Müşteri hizmetleri, muhasebe ve satış organizasyonu gibi kurumsal uygulamalarla birlikte, elektronik posta, prezantasyon gibi bireysel olanlar da yararlanabilmektedir. İş ve kişisel uygulamaların çoğunun ‘cloud’ versiyonları mevcuttur. Kurumsal uygulamalar pazarı iki milyar dolara ulaşmıştır. Bilgi ve iletişim segmentlerinin yakınsamasının artmasıyla kolaylaşan kaynak paylaşımı, bilişim kiralama ve yazılımların hizmet olarak verilmesi olgusu, bütün büyük yazılım firmalarının içinde olduğu, önümüzdeki yıllarda yazılım talebini artırabilecek bir eğilimdir. ‘Cloud computing’ için sade ve anlaşılabilir bir tanım olarak, birçok uzman ve görüş arasında, Gartner ‘web’ sitesinde ve blog ağında bulunan iki söylem ön plana çıkmaktadır. Birincisine göre ‘cloud computing’, büyük boyutlarda ölçeklenebilen ve bilişimle ilgili ya da bilişim sayesinde mümkün olan kapasitelerin dış müşterilere internet teknolojileri kullanarak hizmet olarak sunulmasıdır. Burada önemli olan varlık yerine hizmet (çıktı) satın alınması ve bunun internet (özellikle web) ile mümkün olmasıdır. Daha da sade olan ikinci tanım, ‘internet bilgi işlemi’dir (internet computing). Görüştüğümüz yatırım bankalarının bilişim uzmanları, daha önce Salesforce.com ve Google gibi firmaların iş ve bireysel segmentlerde uyguladıkları bu kavramın, ‘cloud’ olarak evrim geçirerek, daha yeni uygulamalar olan tedarik, konfigürasyon, test, güvenleme gibi, ekonomi skalası olasılığını ortadan kaldıran zor ve masraflı süreçleri elediğini belirtmektedir. Ana sistemden ayrı, uygulama kodunu yerel olarak çalıştırabilen mini ve kişisel bilgisayarlar döneminden çok sonra, geniş bant alanındaki gelişmelerle, güç depoları ve optik ağlaşma sayesinde, sunucunun nerede konuşlandığı önemini yitirmektedir. Kullanıcıların güçlü olmayan bilgisayarlarla ‘cloud’a erişimi mümkün olmaktadır. Giderek daha karmaşık yazılımlar ‘cloud’da çalışmaktadır. Microsoft, Google ve Amazon gibi firmalar kendi ‘cloud’larını yaratmış, bunları hizmet olarak başka firmaların kullanımına verecek kapasiteye ulaşmış bulunmaktadır. Yatırım bankalarına göre, bu üç firma, son yıllarda yaptıkları 20 milyar dolarlık yatırımlarla, büyük bir veri merkezi ağı yaratma yolunda ilerlemektedir. Bu yatırımı kendi arama 55 Kriz ve yazılım motorları ve başka çevrimiçi işlerinde kullanmalarına karşın, dış kaynak kullanımı yapmak için kritik eşiğe eriştikleri öngörülmektedir. Bazı firmalar bu ortak kullanılan ‘cloud’ları tercih etmekte, veri ve bilgileri konusunda daha hassas olanlar ise, kendi özel ‘cloud’larını yaratmayı seçmektedir. Bu iki yöntemin de avantaj ve dezavantajları vardır. Ortak kullanılan ‘cloud’lar, gider ve yönetim açısından daha ekonomiktir. Güvenlik, güvenilirlik, yönetişim gibi konularda daha risklidir. Özel ‘cloud’ların yapımı ve yönetimi, bilişim kaynaklarını konsolide etmek, daha güç ve masraflıdır. İki yöntemde de ana amaç performansı ve güvenilirliği artırmaktır. Görüşülen uzmanlara göre, özel ‘cloud’larda bilişim kiralamanın, önemli bir eğilim olması beklenmektedir. Bunun depolama, yönetim ve ağ uygulamaları gibi alanları içereceği öngörülmektedir. Sunucu konsolidasyonu, gider azaltmada ilk kullanılan yöntemdir. Ancak, müşterilerin giderek bireysel kullanım verimliliğinden, havuz kapasitesine, dağıtılmış işletim sistemleri ve uygulamaları kolaylaştıran, veri merkezleri ve yazılımlarda depolama ve ağ talebine doğru yönelmesi beklenmektedir. Ortak ya da özel, paylaşılan kapasite modellerinde gider ve enerji tasarrufu gibi amaçlar yanında, çevre koruma da önemli bir artı olarak ön plana çıkmaktadır. Veri merkezlerinin enerji verimliliği önemli bir konudur. Veri merkezlerinin elektrik tüketiminde, sanallaşma ve ‘cloud computing’ gibi gelişmeler sayesinde milyarlarca dolarlık tasarruf ve sera gazı yayılmasında azalma sağlanabileceği öngörülmektedir. Sanallaşma Uzmanlar sanallaşmayı, kullanıcının konumundan ya da donanımından bağımsız olarak uygulamaların optimizasyonla sunulması olarak tanımlamaktadır. Buna, depolama, masa üstü, veri merkezleri ve ağları, yarı iletkenler ve yazılım gibi birçok bilişim alanı dahildir. Olan varlık ve kaynaklar yeniden işlenir. Dağıtılmış ağ kaynaklarını ve kişisel bilgisayar kaynaklarını iyileştirir. Bu sayede yüksek kullanım oranlarına ulaşılır. Gartner’in önem verdiği bir konu, ‘cloud’u mümkün kılan teknolojilerle ‘cloud’ bilişim hizmetlerinin karıştırılmaması gereğidir. İkincisinde odak bilgi işlem değil ‘cloud’ ve başka bir yerden hizmetlere erişimdedir. Birincisinde ise odak sanallaşma ve otomasyon dahil teknolojilerde ve bilgi işlemdedir. Geleneksel veri merkezleri yaklaşımlarının bir uzantısıdır, dışarıdan üçüncü kişi tarafından kapasite sağlanmadan kurum içinde uygulanabilir. ‘Cloud’ hizmeti sağlayıcısının, ürününü müşteriye ulaştırmak için gerekli altyapının olduğu bir ortama gereksinimi vardır. Sanallaşma da, çok kere ‘cloud’ bilgi işlem hizmetlerini sunmayı destekleyen altyapıyı kurmak için kullanılmaktadır. Öte yandan, ‘cloud computing’ ve sanallaşma için burada bahsi geçen tanımlar daha iyi anlaşılmalarını sağlamak için yapılan sade tanımlardır. Bu kavramların bütün anlam ve özelliklerini içermede eksik ve dar kalabilirler. Masa üstü sanallaşmasının, kişisel bilgisayar altyapısını değiştirerek basitleştirebileceği, gider azaltacağı, hatta veri güvenlik ve kontrolüne katkıda bulunabileceği öngörülmektedir. Bilgisayar bozulma sürelerinde azalma, üretkenlik artışı, hızlı ve etkili yardım, uzaktan ve mobil kullanıcılara etkili destek ve yönetim, donanım yenileme dönemlerinin uzaması ve sermaye gereği azalımı, bazı önemli avantajlarıdır. Gartner, 56 Kriz ve yazılım henüz olgunlaşmamış olan masa üstü sanallaşma pazarının yılda %92 (yıllık bileşik büyüme hızı) büyüyerek 2008 yılında yaklaşık 100 milyon dolardan 2013 yılında 1,3 milyar dolara çıkacağını tahmin etmektedir. Bu pazarda öncüler Citrix ve Vmware’dir. Kurum genelinde uygulamaların, deneyim ve referanslar arttıkça ve teknoloji geliştikçe yaygınlaşmaya başlayacağı öngörülmektedir. Finans gibi bazı öncü sektörlerde pilot projeler devam etmektedir. Masa üstü sanallaşmasının, ilk başta altyapı yatırımı gerektiren ve daha uzun vadeli tasarruf sağlayan bir alan olduğundan, özellikle kriz dönemindeki kısa vade odağından ötürü, 2010 yılından itibaren artış göstermesi beklenmektedir. Ayrıca, kullanıcı davranışında değişiklik ve yeni paradigmaya alışmak için kurum elemanlarının eğitilmesi gereği ve gideri ortaya çıkmakta, bunun da bu olgunun yerleşmesinin zaman almasına neden olacağı öngörülmektedir. Birçok uzman sanallaşmayı, zamanında işletim sistemlerinde Microsoft ve veri tabanında Oracle’ın olduğu gibi, yeni sektör liderleri ortaya çıkarabilecek, eskilerini çok zorlayabilecek, vazgeçilmez olacak yeni bir olgu olarak görmektedir. Sanallaşma yazılımlarının donanıma gömülü olması beklenmektedir. İşletim sistemiyle donanım arası yeni bir aracı olarak, Microsoft için önemli bir tehdit olabileceği öngörülmektedir. Fiyatlama ve dağıtım güçlerinde değişiklikler yaratabilir. Sanallaşmanın, işletim sistemi yerine sunucuyla bağlanması beklenmekte, hatta ileride sanal ortamda çalışabilecek işletim sistemlerinin büyüyen sunucular karşısında ağırlığını yitirebileceği öngörülmektedir. Yatırım bankaları, sanallaşmanın kriz ortamında gider tasarrufu özelliğiyle, CIO’ların harcama kısıntısına gitmeyeceği alanlardan biri olmasını öngörmektedir. Küme stratejileri Yazılım kümeleri sayesinde farklılaşarak büyük yazılım firmaları, müşteri başına gelirlerini artırmaya, kurumların da entegrasyon gerek ve risklerini ve farklı sağlayıcılardan gelen ürünlerin uyumunda yaşadıkları sorunlarını azaltmaya çabalamaktadır. Microsoft, Oracle, IBM gibi firmalar, sistem yönetimi, veri tabanı, sunucu yazılımları gibi birçok alanda faaliyet göstermektedir. Yatırım bankalarına göre bu strateji, firmaların sektörlerinin ortalama büyüme hızlarının üzerine çıkmalarını sağlamakta, pazarlarını genişletmektedir. Uygulama firmaları, altyapı firmalarıyla güçbirliklerine gitmektedir. Altyapı firmaları, bilişim ortamına entegrasyonu sağlamaktadır. Uygulama yazılımcıları, aracı yazılım ve altyapı işlerine ivme kazandırabilecek bir faktör olarak görülmektedir. Öte yandan, firmalar geleneksel pazarlarını aşıp farklı alanlara girerek rekabeti artırmakta, daha önce rakip olmayan firmalar birbirleriyle yarışmaktadır. Bu arada, konsolidasyonun da devam edeceği öngörülmektedir. Görüştüğümüz uzmanlara göre, müşteri satın alma, rakip eleme, ürün boşluğu doldurma, niş ürün alma, yüksek marjlı segmentler, sektör dinamiklerini değiştirme, firma satın alma nedenleri arasındadır. Avrupa yazılım ve hizmetler sektörü Genel olarak gelişmiş ülkelerde bireysel olmayan yatırımlar, ekonomik büyüme %1’i geçmeden ivme kazanmadığından, teknoloji yatırımlarının zaten az olduğu Avrupa’da, 57 Kriz ve yazılım bilgi ve iletişim sektörünün 2010’dan önce toparlanmasının çok zor olduğu düşünülmektedir. Yatırım bankalarının son üç ayda SAP’ın satışlarında yıllık bazda %30’a yakın düşüş tahmini, 2008 yılının son döneminin yazılım sektörü daralması hakkında bir fikir verebilir. Son çeyrek, SAP’ın satış ve faaliyet gelirlerinin neredeyse yarısına yakınını gerçekleştirdiği dönemdir. 2009 yılının özellikle ilk yarısında da, yazılım ve hizmet harcamalarında düşüşler beklenmektedir. Son resesyonda lisans satışlarında düşme ABD’den daha geç başlayan Avrupa yazılım sektöründe, toparlanma da daha geç olmuştur. Bu defa da, ABD ve İngiltere’ye göre daha sıkı olan para politikasının da etkisiyle, Avrupa’nın ve yazılım sektörünün toparlanmasının daha fazla zaman alabileceği öngörülmektedir. Bu da, Türkiye ekonomisi ve yazılım sektörünün toparlanması hakkında bir fikir verebilir. Lojistik, sanayi ve finans sektörlerinin, bilişim harcamalarında daha fazla tasarrufa gideceği ve iş hizmetleri segmentinin özellikle fazla etkileneceği öngörülmektedir. Görüştüğümüz uzmanlara göre hizmetlerde, dış kaynak kullanımı gider azaltıcı özelliğinden dolayı ön plandayken, sistem entegrasyonu da 2009 yılında olumlu performans gösterebilir. Özel uygulamalar ve danışmanlık hizmetlerinde ise daralma görülebilir. Yazılım firmaları kriz döneminde değişken giderlerinde tasarrufa gidebilirken, hizmet firmalarının genellikle aynı lüksü yoktur. Bilişim hizmetleri genelde vazgeçilebilecek bir gider olarak görülmektedir. Bu da, hizmet firmalarının resesyondan daha fazla etkilenmelerine neden olabilmektedir. Bunun yanında, ABD’de olduğu gibi Avrupa’da da kurumların lisans giderlerinde kısıntıya gitmesi beklenmektedir. Bakım gelirlerinin yazılım firmalarının toplam gelirleri içerisindeki payı giderek artmakta, büyük firmaların gelirlerinin %60’ını geçtiği öngörülmektedir. Ekonomik istikrarsızlık döneminde, yurt dışına satışlar, özellikle dolar gibi farklı döviz gelirleri, bazı Avrupa firmaları için avantaj sağlamaktadır. Avrupa’da kurumlar için öncelikli olan yazılımların, müşteri ilişkisi yönetimi, güvenlik, iş zekası ve kurumsal kaynak planlama olduğu belirtilmektedir. Devlet segmenti de, yazılım firmalarının kriz döneminde gelir kaynağı olabilecek alanlardan biridir. Bazı kurumlar ise hizmet olarak yazılım kullanmaya başlamıştır. 2010 yılına kadar bu alanda bir talep artışı beklenmektedir. Büyük bir yaygınlaşmanın ne zaman olabileceği belirsizliğini korumaktadır. Daha merkezi olan sistemlerde lisansla bakım kombinasyonu içeren modellerin tercih edileceği, uygulamalarda ise ileride uzun vadeli bakım kontratları yerine giderek hizmet olarak yazılıma geçiş olacağı öngörülmektedir. Avrupa’da kriz döneminde daha düşük fiyatlar sunabilen firmaların avantajlı olduğu belirtilmekte, bu olgu da özellikle gelişmekte olan ülkelerde kaliteli ürünler sunabilen yerel yazılım firmalarına küresel olanlara karşı avantaj sağlamaktadır. Gene de yazılım sektöründe genel olarak fiyatlama gücü, giderek daha fazla emtia ürünlerine benzemekte olan donanım ve yarı iletkenlere göre daha fazladır. Hizmetler tarafında ise, dış kaynak kullanımında Avrupalı firmalar yerine, dörde bir oranında daha ekonomik olan ‘offshore’ modelinin giderek daha fazla kullanıldığı görülmektedir. 58 Kriz ve yazılım Küresel alanda yaşanan yazılım ve hizmetler konsolidasyonunun, kriz döneminde Avrupa’da daha büyük firmaların yapacağı daha küçük işlemlerle, özel yazılımlar ve farklı sektörlerde, özellikle yılın ikinci yarısında artarak sürmesi beklenmektedir. Orta büyüklükteki bazı firmalarda iflaslar da öngörülmektedir. Kurumsal kaynak planlama segmentinde, müşterileri KOBİ olan firmalar, bu kurumların iflas etme risklerinde artış nedeniyle, özellikle tehdit altındadır. Düşük doyum oranlarının da etkisiyle, gelişen ülkeler, en fazla organik gelir büyümesi beklenen ve genellikle faaliyet karı marjları en yüksek pazarlardır. Hatta, küresel ekonomik kriz döneminde gelişmekte olan ülkelerin büyümelerinin azalarak sürmesi, gelişmiş ülkelerde ise daralma beklentisi nedeniyle, 2009 yılında Avrupa yazılım firmalarının gelirlerinin artacağı tek pazarın gelişen ülkeler olması öngörülmektedir. Bu yüzden küresel firmaların gelişen ülkelere giderek daha fazla ağırlık vermesinin, yerel Türk firmaları için bir ek baskı oluşturacağı düşünülebilir. Öte yandan bu durum, aynı zamanda Türk yazılım firmalarının başka gelişen ülkelere ihracatının önemini de vurgulamaktadır. Hizmetlerdeyse görüştüğümüz uzmanlar, nakit durumu iyi olan Hindistan gibi gelişen ülkelerden bilişim firmalarının Avrupa’da konsolidasyona katkıda bulunabileceğini beklemektedir. Tata, Infosys ve Wipro gibi bazı firmaların milyar dolar seviyelerinde nakit pozisyonları vardır. Esnek olmayan Avrupa işgücü kanunları ise, toplam giderler içerisinde önemli yer tutan bu kalemde tasarrufa uygun olmadığından, kar marjları zaten göreli olarak düşük olan hizmet firmalarında özellikle kriz döneminde sorun yaratmaktadır. Görüşülen bazı yatırım bankalarının verdikleri bilgilere göre, ‘kurumsal vazgeçilebilir harcamalar’a duyarlılığı en az olan segmentler inşaat, havacılık ve uzay, lojistik, telekomünikasyon ve havayollarıdır. Bilişim, sermaye malları, medya, yarı iletken ve oteller daha duyarlıdır. Bunun yanında, perakende, medya, hizmetler, dayanıklı tüketici malları, hazır giyim, yazılım ve hizmetler, taşımacılık sektörleri gelirlerinde artış beklenirken, yarı iletken, malzeme, otomotiv, yedek parça, sermaye malları sektörlerinde azalma öngörülmektedir. İlaç, gıda, tütün, ev gereçleri, krizlere dayanıklı bazı sektörlerdir. Sektörlerin serbest nakit akımı da, bilişime yatırım yapabilme gücü hakkında fikir verebilen bir başka finansal göstergedir. Buna göre, metal ve madencilik, medya ve inşaat malzemeleri sektörleri avantajlı gözükmekte, bunları sırasıyla, kimyasallar, havacılık ve uzay, telekomünikasyon, donanım, enerji, dayanıklı tüketici malları, ticari sistemler, sağlık ekipmanı, sermaye malları, ilaç, yazılım, tütün, kağıt, gıda, içecek, yarı iletken, ev gereçleri, perakende, turizm ve otelcilik, otomotiv, gıda ve perakende, şebeke hizmetleri, taşımacılık izlemektedir. Borçluluk oranlarına göre ise (net borç/piyasa değeri), yarı iletkenler, yazılım, hizmetler ve donanım daha sorunsuzken, bunları sırasıyla, havacılık, uzay ve savunma, ilaç, otomotiv ve yedek parça, sağlık ekipmanı, ev gereçleri, enerji, perakende, tütün, turizm ve otelcilik, metal ve madencilik, içecek, kimyasallar, gıda ürünleri, ticari hizmetler, gıda ve perakende, dayanıklı tüketici malları, sermaye malları, malzemeler, medya, taşımacılık, telekomünikasyon hizmetleri, şebeke hizmetleri, kağıt ve inşaat malzemeleri izlemektedir. Bu göstergeler kesin sonuçlara varmaya olanak vermemekle birlikte, sektörlerin durumları ve gereksinimleri hakkında bir fikir verdiğinden, yazılım 59 Kriz ve yazılım firmalarının hangi sektörlere nasıl hizmetler vermeleri gerektiği konusunda yardımcı olabilir. Küresel risk analizi Risk analizi, firmaların stratejik planlamaları içerisinde son yıllarda giderek daha fazla yer almaktadır. Aşağıda, bilgi ve iletişimin kullanım ve üretimi planlamalarında yararlanmak üzere, küresel risklerin bir özet analizi yer almaktadır2. Ekonomik riskler Gıda fiyatlarında dalgalanmalar, Petrol ve doğal gaz fiyat artışları, ABD doları değerinde büyük düşüş, Yavaşlayan Çin ekonomisi (%6 ve az), Mali krizlerin derinleşmesi, Varlık değerlerinde çöküş, Gelişmiş ülkelerin küreselleşmesinde gerileme, Gelişen ülkelerin küreselleşmesinde gerileme, Yönetmelik giderlerinde artışlar, Altyapı yatırımlarının azalması, Jeopolitik riskler Uluslararası terörizmde artış, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nın (NPT) çöküşü, ABD/İran çatışması, ABD/Kuzey Kore çatışması, Afganistan’da karışıklığın artması, Uluslararası suç ve yolsuzlukların artması, İsrail-Filistin çatışması, Irak’da şiddet artışı, Pakistan-Hindistan çatışması, Küresel yönetişim boşluklarının artışı, Çevresel riskler İklim değişikliğine bağlı anormal hava koşulları, Kuraklık ve çölleşme, Tatlı su kaybı, Doğal afet: kasırga, Doğal afet: deprem, Doğal afet: iç bölgelerde sel felaketi, Doğal afet: sahillerde sel felaketi, Hava kirlenmesinin artması, Biyolojik çeşitlilik kaybının hızlanması, 2 Dünya Ekonomik Forumu 2009, yazarın katkılarıyla. 60 Kriz ve yazılım Toplumsal riskler Pandemik hastalıklar, Bulaşıcı hastalıkların yayılması, Kronik hastalıkların yayılması, Yükümlülük rejimlerinde artışlar, Göç dalgaları Teknolojik riskler Kritik bilgi sistemlerinin çöküşü, Nanoteknoloji risklerinin ortaya çıkışı, Veri hırsızlığı/kaybı artışı Bütün bu risklerde, son yıllarda artan küreselleşme nedeniyle, dünya ekonomilerinde ve bilgi ve iletişim sektöründe olduğu gibi, yakınsama yaşanmaktadır. Birçoğu birbiriyle bağlantılıdır. Birinin gerçekleşmesi, başkalarının da tetiklenmesi anlamına gelmektedir. Örneğin kronik hastalıklar gıda fiyatlarıyla, bulaşıcı hastalıklar ise Çin’in büyüme hızının düşmesi ve mali krizler riskleriyle yakından bağlantılıdır. Sağlık sorunlarında bir anda olacak ciddi yükselme, zaten ülkelerin sorunlu olan bütçelerinde, kriz ortamında, çok daha büyük sorunlara yol açabilir. Bu riskleri iyi anlamak, hem bilişim firmalarının yönetimi, hem de hangi ürünlere nasıl yatırım yapmaları gerektiği konusunda müşterilerini doğru yönlendirmeleri açısından önemlidir. Bir başka deyişle, bilgi ve iletişim üretimi ve kullanımında bu risklerin de düşünülmesi gerekmektedir. Krizin beraberinde getirdiği riskler tam anlaşılamadan, sağlıklı bir biçimde yazılım danışmanlığı ve hizmeti sunmak ya da satın almak olası değildir. Dünya Ekonomik Forumu’nun küresel riskler raporuna göre (2009), Avrupa ülkeleri genellikle birbirleriyle benzer ekonomik risklerle karşı karşıyadır. Çevresel ve özellikle jeopolitik riskleri birbirinden farklıdır. Asya ülkelerinin ekonomik riskleri birbirlerinden farklıyken, jeopolitik ve çevre risklerinde benzerlik göstermektedir. Afrika ülkeleri, çevre, jeopolitik, sağlık ve teknolojik riskleri olarak birbirlerine benzerken, bu riskler Asya ülkelerininkilerden azdır. Ekonomik riskler de, benzer biçimde Asya’ya göre daha düşüktür. Ancak bu riskler, gerçekleşecek olayın çok uzakta olduğu ülke, firma ve bireyleri de etkilemektedir. Bu rapora göre, bazı önemli risklerin kararlarda göz önüne alınmamasının en önemli nedenlerinden biri, insanların ve kurumların kısa vadeli düşünce ile hareket etmesidir. Kısa vadede yapılacak harcamaların, uzun vadedeki büyük getiri hesaplarını içermemesidir. İşyerlerinde buna, NIMTOF perspektifi (‘Not in my term of office’ ya da ‘benim yöneticiliğim döneminde olmaz’) denmektedir. Kısa vadede yapılacak harcamanın daha orta ya da uzun vadedeki yararlarına bir örnek de, yazılıma yatırımdır. Bu sorun, hisse senetleri borsada işlem gören ve üç ayda bir mali durumunu, bilançosunu, satış ve karlarını açıklamak zorunluluğunda olan kurumların, ücretlerinin önemli kısmı her yıl sonunda açıklanacak kara bağlı olan yöneticileri için özellikle geçerlidir. Yazılımlarını güncellemeyen ya da yeterli harcama yapmayan kurumların önemli bir kısmının düşünce yapısı da buna benzemektedir, ya da bu 61 Kriz ve yazılım sorundan etkilenmektedir. Burada çözüm, kurumların yöneticilerine dağıttığı yıl sonu karlarını ve performans kriterlerini daha uzun vadeye yaymalarıdır. Bu kurumları inceleyen kredi analistleri ve başka finansal analistlerin de, daha uzun vadeli bir perspektifle kurum performanslarını değerlendirmeleri, analiz kriterlerinde buna göre bazı önemli değişikliklere gidilmesi gerekmektedir. Buna bağlı olarak da, özellikle üniversite ve lisansüstü seviyelerdeki işletme, ekonomi, mühendislik gibi alanlarda risk konusunun daha detaylı bir biçimde okutulmasının, müfredatta değişiklikler yapılmasının gereği vardır. Yönetişimin ve şeffaflığın da önemi artmaktadır. Kurumlar için uygun bilişim sistemlerinin temini, çok karmaşık olan bu risklerin birbirleriyle olan ilişkisinin en iyi şekilde anlaşılabilmesi için yaşamsal önem taşımaktadır. Daha sonra bu sistemlerin periyodik olarak değişen iş ortamı ve risklere göre güncelleşmesi de aynı derecede önemlidir. Yazılımlar, %92’si tarım ve sanayi için harcanan yenilenebilir suyun daha verimli kullanılması için büyük önem taşımaktadır. Su paylaşımında anlaşmazlık nedeniyle iki ülke arasında çıkabilecek bir çatışmanın, Orta Doğu’da aynı zamanda petrol arzını ve fiyatlarını etkileyerek, sanayi kurumlarının performansını düşürmesi, risklerin birbirleriyle bağlantısına, ve bunların giderilmesinde yazılımın önemine yalnızca bir örnektir. Bu da, yazılım fiyatlamalarında göz önünde bulundurulmalıdır. Su kısıtı ve kalitesi, enerji dışında gıda ve sağlık riskleri ile de yakından ilişkilidir. Küresel riskler raporuna göre, yazılımın yararlı olacağı bir başka alan, olabilecek bir pandemi karşısında, günümüzde stokların en azda tutulduğu ve iş tedariki yönetiminin sağlayıcıları bütün dünyaya dağıttığı bir iş dünyasında, ilaç ve gıda gibi kritik sektörlerde, belirli mallara daha hızlı ulaşabilmedir. Bu durum, içinde bulunduğumuz kriz anında daha da önemli hale gelmektedir. Pandemi yönetimi sadece bir moral yükümlülük olmaktan çıkmakta, gelişmiş ülkeler ve çokuluslu kuruluşlar dahil olmak üzere bir ekonomik gereklilik haline gelmektedir. İkinci dünya savaşından beri büyük yol alan uluslararası ticaret de, küresel ekonomik kriz nedeniyle büyük risk altındadır. Küresel riskler raporu, ticarette müşteri/satıcı buluşması, ulaşım, depolama, lojistik, liman yönetimi, posta, gümrük, güvenlik, şeffaflık gibi alanlarda giderleri azaltmanın anahtar yollarından birinin, bilişim kullanımının artırılması olduğunu belirtmektedir. İnovasyon İnovasyon sadece bir üründe yenilik anlamına gelmemektedir. Süreçler gibi, bir firmayla ilgili birçok alanda yenilik yapılabilir. Ayrıca, inovasyon sadece arge departmanında yapılmaz. Bir firmanın her bölümünün her çalışanından gelebilir. Hatta, müşteri ve tedarikçilerinden de gelebilir. Müşteriler, tedarikçiler ve çalışanlar dahil bütün firma ekosistemini içerecek biçimde yapılacak bir bilgi sistemi, bilgi akışının devamlılığını ve verimliliğini ve yenilikçiliğin en etkili biçimde firma bütününün parçası olmasını sağlar. Küresel riskler raporunda, kullanıcı ve müşteri odaklı bir ‘web’ ortamına taşınmaya başlayan iş dünyası ve küresel ekonomide işletmelerin bilişim kullanımının, küresel kriz ve riskler ortamında daha da önem kazanarak yaşamsal hale geldiği vurgulanmaktadır. 62 Kriz ve yazılım Stratejik öngörü İnovasyon gibi stratejik öngörü de, bilişimin katkıda bulunabileceği, karar mekanizmalarında özellikle ekonomik kriz döneminde giderek önem kazanan bir olgudur. Alınan kararlara ve bunların uygulamalarına gelecek öngörüsünü katarak verimliliği artırmaktadır. Küresel riskler raporunda belirtilen yöntemleri arasında, senaryolar, tahmin, geri dönüş, arama, sorun ve konu yönetimi, ön uyarı, yaratıcılık, risk ölçümü ve ufuk taraması sayılabilir. Bunlar, gelecekte olabilecekleri günümüze getirerek, karar mekanizmasının daha verimli ve etkili çalışmasını sağlamaktadır. 63 Kriz ve yazılım 64 Kriz ve yazılım Yerel yansımalar Türkiye küresel gelişmelerden önemli ölçüde etkilenmektedir. Son yıllarda giderek artan kişi başına GSYİH, Türkiye’nin bilgi ve iletişime daha çok önem vermesine yol açmaktadır. Yavaşlamasına karşın Avrupa Birliği uyum süreci, özelleştirmeler, kalkınma planları, sektör geliştirme çabaları ve çok sayıda serbest toplum kuruluşu dahil, farklı paydaşların faaliyetleri, yerel bilgi ve iletişim sektörünün yönü açısından doğrudan ya da dolaylı bir şekilde belirleyici olurken, bu konudaki küresel gelişmeler ve yenilikler de sektörü etkilemektedir. Bu yenilik ve etkilere bir örnek, teknoloji marketleri nedeniyle zorlanmaya başlayan donanım dağıtım kanallarının yazılım kiralama alanının gelişmesiyle birlikte uğrayabileceği değişikliktir. Küresel kriz ise, Türkiye ekonomisini ve bilişim sektörünü oldukça olumsuz etkilemektedir. Küresel, bölgesel ve yerel gelişmeler ve değişimler sonucu giderek daha karmaşık hale gelen bilgi ve iletişim sektörünün sağlıklı ve ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına en olumlu katkıyı yapabilecek şekilde gelişebilmesi, devletin Bilgi Toplumu Stratejisi’nin de öngördüğü şekilde hızlı bir şekilde büyüyebilmesi, bu hızlı büyümenin düzenli, planlı, ekonominin başka endüstrilerini daha verimli hale getirecek ve ülkenin farklı bölgelerine yayılacak biçimde gerçekleşebilmesi, ulusal kalkınma planlarıyla eşgüdümlü olabilmesi, Avrupa Birliği kriterlerine uyum sağlayabilmesi ve resmi olmayan çekincelerini gidermeye katkı yapabilmesi, ve sektör için çizilen büyük hedeflere varılabilmesi için gerekli olan, devlet, yerel yönetimler, bilişim sektörü firma ve kuruluşları, eğitim kurumları, özel sektör ve diğer bütün paydaşlar arası koordinasyon önemli hale gelmektedir. Nüfusunun büyüklüğü ve son yıllarda gösterdiği gelişme ve büyüme hızıyla Türkiye’nin AB içerisindeki durumu, Çin’in dünyadaki konumunu andırmaktadır. Türkiye’nin, bu konumunu ve ilerlemesini AB ile yakınsamaya dönüştürmesinde bilgi ve iletişim sektörü, özellikle sürdürülebilir kalkınma, verimlilik, rekabetçilik, yüksek katma değer, yetkin işgücü gibi alanlarda katkı yapabilir. Bu katkı, hem küresel hem de yerel alanda ekonomik krizde kurumlar için daha da önem kazanmaktadır. Planların ve çabaların Avrupa Birliği’nin Lizbon Stratejisi ve Bilgi Toplumu Stratejisi’ne uygun olması gereklidir. Orada da, paydaşların işbirliği, KOBİ’ler, geniş bant, arge, bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) tabanlı kamu hizmeti gibi altyapı faaliyetleri ön plana çıkmakta, birçok finansman olasılığı doğmaktadır. Rekabetçilik ve Yenilik Programı altında gerçekleştirilen BİT Politikası Destek Programı, Yedinci Çerçeve Programı gibi programlar BİT kullanım ve üretimini amaçlamaktadır. Sınır ötesi hizmetler ya da 65 Kriz ve yazılım hizmetlerde sınırların kaldırılması gibi konularda Türkiye’nin durumunun ne olacağı, ve bunun bilişim sektörüne etkileri çok önemlidir. Bunun yanında yapılacak ulusal ve yerel planların, Vizyon 2023, Türkiye Ulusal İnovasyon Stratejisi, hatta Türk Cumhuriyetleri Bilişim Teknolojileri Çalışma Grubu gibi çabalarla da uyumlu olması gerektiği belirtilmektedir. Bilgi Toplumu Stratejisi gibi önemli bir projeyi 2006 yılında yürürlüğe sokan hükümetin, bu projenin koordinasyonunu sağlayacak birimlerin netleştirilmesini, ve bakanlıklarda oluşan çok sesliliği de önleyecek bir sorumluluk sistemi kurulmasını bir an önce gerçekleştirmesi, sektörün ve ülkenin geleceği açısından sağlıklı olacaktır. Bu konuyla yakından ilgili Bilişim Sektörü Eylem Planı da öncelikler arasındadır. Bilişimin stratejik sektör ilan edildiği kalkınma planlarında net olarak belirtilmese de, önem verildiği vurgulanmaktadır. Yapısal reformlarda vergi ve cari açık sorunları, bilişim sektörünün katkı yapabileceği alanlara sadece iki örnektir. Ulusal ve yerel kalkınma planlarının uyumu da önemlidir. Yazılım firmaları da bu planları göz önünde bulundurmalıdır. Bütün bu gelişmeleri yakından izleyen yazılım firmalarının, kriz döneminde doğru stratejiler uygulayarak, yazılım kullanan kurumlarla birlikte büyüyerek başarılı olacakları öngörülmektedir. Türkiye ekonomisi Türkiye ekonomisi dünyanın ilk on beş ekonomisinden biridir. Ülke, NATO’nun ikinci kalabalık, Avrupa’nın ise en büyük ordusuna sahiptir. Avrupa’nın ikinci geniş nüfusu, 50’den fazla İslam ülkesi arasında en büyük olan ekonomi için büyük potansiyel oluşturmaktadır. Ekonomik ve siyasi açıdan büyük bir bölgesel güç haline gelen Türkiye, dünyada giderek daha fazla ilgi çekmektedir. Bu durum, bilgi ve iletişim kullanım ve üretimi için de büyük potansiyel yaratmaktadır. G-7 olarak adlandırılan yedi gelişmiş ülke, ABD, Japonya, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Kanada’dır. Bunun yanında, E-7 olarak adlandırılan gelişmekte olan Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Meksika, Türkiye ve Endonezya, son yıllarda giderek önem kazanmaktadır. E-7 ekonomilerinin en geç 2050 yılı itibarıyla G-7’ninkilerden yüzde 50 büyük olacağı öngörülmektedir. Bu gelişen yedili arasında, BRIC olarak adlandırılan, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin analizleri dışında, Türkiye de son zamanlarda odak noktasıdır. Türkiye ekonomisi, koalisyon hükümetleri, ekonomik krizler ve yetersiz önlemlerle geçen 90’lı yıllardan sonra, Avrupa Birliği ile entegrasyonun önemli motivasyonuyla yapılan, IMF disiplini ve finansmanıyla destek bulan, sosyal, politik ve ekonomik reformlar olumlu küresel konjonktürle birleşince, 2007’ye kadar önemli iyileşmeler yaşamıştır. Olumlu gelişmeler arasında, varılan büyüme oranları, enflasyonun makul seviyelere inişi, kamu maliyesinin kontrol altına alınması ilk akla gelenlerdir. Kişi başına düşen nominal GSYİH, on bin dolar seviyesine dayanmıştır. Bu gelişmeler, bir ekonomik mucize ve tam bir iyileşme olarak gösterilemese bile, ülkenin eskiden kronik sorunlu olduğu alanlarda önemlidir. Özelleştirmeler, telekomünikasyon gibi bazı sektörlerin reformuna başlanması ya da tamamlanması, öne çıkan bazı adımlardır. Bütçe disiplini ve bankacılık sektöründe daha önce yapılan reformlar, ülkenin küresel krize daha güçlü 66 Kriz ve yazılım girmesini sağlamaktadır. Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’nin piyasa ekonomisinin işler hale geldiğini ilan etmesi, Kopenhag ve Maastricht kriterlerine uyumda özellikle 2006’ya kadarki ilerlemeler, ek göstergelerdir. Bilgi Toplumu Stratejisi ise, doğru uygulanması durumunda, ülkenin üretkenliğine önemli katkıda bulunabilir. Enerjide dışa bağımlılık, sosyal güvenlik, eğitim, su kıtlığı, tarımda verimsizlik, durgunluk yaşayan AB’ye endeksli dış ticaret, AB sürecinin ve reformların yavaşlaması, cari açık, özel sektörün dış borçları, son dönemde azalan büyüme, çare bulunamayan işsizlik ve yoksulluk, laiklik tartışmaları, etnik gerilim, terör, bölgesel siyasi istikrarsızlık, Türkiye ekonomisinin önündeki bazı sorun, risk ve tehditlerdir. Sürdürülebilir ve büyüme odaklı maliye politikalarının etkisinin geç ortaya çıkması ise, ülkede bu konuda yapılması gerekenleri politik olarak zorlaştırmaktadır. Son yıllardaki olumlu gelişmelere karşın, Türkiye esas sınavı 2009 yılında verecektir. 2008 yılının son aylarında gelişen ülkelere de yayılmaya başlayan ABD merkezli küresel finansal kriz, 2009 yılında bütün dünyada reel ekonomilerde tam anlamıyla hissedilecektir. Türkiye’nin daralma yaşaması muhtemeldir. Olumlu gelişmelere karşın, dışa açık ekonomisinin Avrupa’ya endeksli olması, işsizlik problemi, yapısal cari açık sorunu, enerji bağımlılığı gibi özellikleri nedeniyle küresel kriz dönemine girerken bazı endişeler oluşmaktadır. Son aylarda inşaat, sanayi ve imalat sektörlerinden gelen ciddi daralma haberleri, 2009 için olumsuz bir tablo çizmektedir. Orta ve uzun vadede ise durum değişebilir. Türkiye’nin, AB, Orta Doğu, Asya gibi önemli çekim bölgelerine yakınlığı bir avantajdır. Dış politikada ağırlığını artırmaktadır. Yenilenebilir ve başka alternatif enerji potansiyeli büyük fırsattır. Jeotermal enerji, güneş, rüzgar, birçok ülkeye göre daha temiz enerji olasılıkları yaratmaktadır. Toryumlu nükleer enerji ayrı bir umuttur. Türkiye, taşımacılık ağı olarak da, önemli bir bölgesel merkez olmak için büyük potansiyel taşımaktadır. Yavaşlayan AB sürecine kazandırılabilecek bir ivme ve hızlandırılacak reformlar, laiklik ve etnik sorunları aşılabilirse, ülkeyi kısa zamanda farklı bir konuma getirebilir. Türkiye küresel kriz döneminde bazı soru işaretleri yaratsa da, orta ve özellikle uzun vadede potansiyeli yüksektir. Bu potansiyelin gerçeğe dönüştürülmesinde ise, hükümetin performansı, küresel ekonomik durum, bölgedeki politik konjonktürle birlikte, özel sektörün tavrı, belirleyici faktörler olacaktır. Ekonomide son gelişmeler, sektör bazında bazı veri ve beklentiler ABD, Avrupa ve Asya’nın gelişmiş ülkeleri, ihracat, sanayi üretimi ve ekonomi genelinde 2008 yılının son üç ayında ve 2009’un ilk aylarında önemli daralmalar yaşarken, birçok gelişmekte olan ülke gibi, Türkiye ekonomisi de bundan olumsuz etkilenmektedir. Ülke ihracatının %60’ı, gelen doğrudan yabancı yatırımın %80’i, ve uluslararası banka borçlanmalarının %77’si Avrupa’ya endekslidir. 2008 yılının son üç ayında başlayan ihracatta daralma, Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, Ocak ayında %25,7 oranına ulaşmıştır. Bunda da, hem küresel talep azalışı, hem de doların euroya karşı değer kazanmasıyla euro ihracatın dolar bazında daha az 67 Kriz ve yazılım gözükmesi rol oynamıştır. Küresel fiyat düşüşleri etkisi çıkarıldığında bu daralma daha azdır. İthalat da, benzer biçimde dört ay arka arkaya, hatta ihracattan fazla daralmış, Ocak ayında bu oran %43,3 olmuştur. Euronun değer kaybetmesi, iç talebin daralması, kur yükselişi önemli etkenlerdir. İthalatın ihracattan daha fazla daralmasına karşın, gene de dış ticaret açığının finanse edilmesi, sıcak para çıkışları ve özel sektör dış borçları da düşünüldüğünde, zor gözükmektedir. Bu da, IMF ile bir anlaşmayı gerekli hale getirmektedir. TÜİK’e göre, 2009 yılı Şubat ayı itibarıyla küresel krizin de etkisiyle yıllık enflasyon (bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı) Tüketici Fiyatları Endeksi’nde (TÜFE) %7,73’e gerilerken, Üretici Fiyatları Endeksi’nde (ÜFE) %6,43 olarak gerçekleşerek, ekonomiye nefes aldıran bir faktör olmuştur. 2009 yılının Ocak ayında sanayi üretiminde daralma geçen yıla göre %21,3 olmuştur. Hem iç hem dış talep etkilendiğinden, 2001 krizindeki iç talep kaynaklı %13 düzeylerindeki azalmanın çok üzerindedir. Mevsimsellik hesaba katılırsa bu oran birkaç puan düşebilir. Sanayi alt sektörlerinde, madencilik %3,8, imalat %24,2, elektrik, gaz ve su %6 daralmıştır. Ana sanayi gruplarında, aynı dönemde sermaye malları imalatı %44 ile en büyük düşüşü yaşarken, dayanıklı tüketim malları imalatında daralma oranı %25,4, dayanıksız tüketim malı imalatında %10,1, enerji üretiminde %6,4 olarak gerçekleşmiştir. Kapasite kullanım oranları 15,5 puan düşmüştür. İmalat Sanayi Üretim Endeksi alt gruplarında en büyük düşüş oranı %60,3 ile otomotiv sektöründe yaşanırken (motorlu kara taşıtı, römork ve yarı römork imalatı), bunu %55,7 ile radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları imalatı, %32,1 ile büro makineleri ve bilgisayar imalatı, %31,1 ile derinin tabakalanması ve işlenmesi, %30,6 ile makine ve teçhizat hariç metal ürünleri imalatı izlemektedir. Tekstilde düşüş %28,3, ana metal sektöründe %24,1, kimyasal madde ve ürünlerinde %20,2, hazır giyimde %14 olarak gerçekleşmiştir. İmalat sanayi alt kalemlerinde gıda ve içecek imalatı ve tütün ürünleri imalatı, sırasıyla %1 ve %0,7 ile artış gösteren iki gruptur. 2008 yılında motorlu taşıtlar satışlarının %17 azalmasından sonra, bu yıl daralmalar yaşayan otomotiv sektöründe 2010 yılında büyük beklenmemektedir. Görüştüğümüz ekonomist ve sektör uzmanlarına güveninin azalması, kredi daralması, (ithal taşıt satışlarının toplama yüksekliği ve imalatçıların giderlerinde döviz ağırlığı nedeniyle) Türk kaybı bazı önemli nedenlerdir. daha da büyük bir düzelme göre, tüketici göre oranının lirasının değer Beyaz eşyada son iki yıldır yaşanan iç talep daralmasının bu yıl artarak devam edeceği öngörülmektedir. 2010 yılında da düzelmenin düşük olacağı beklenmektedir. Dayanıklı tüketici malları satışlarındaki kredi ağırlığı, ihracat pazarı Avrupa’nın resesyonda olması, bazı firmaların döviz pozisyonları, kriz döneminde önemli bir sorun oluşturmaktadır. Orta vadede ekonomik ürünlerle Avrupa’da rekabet olasılığı ve Türkiye ekonomisinin potansiyeli, bu sektör için daha olumlu bir tablo çizmektedir. 68 Kriz ve yazılım Bankacılık sektörü daha önce yapılan reformlar sayesinde, döviz pozisyonu, aktif ve pasifleri arasındaki vade farkı, borç/mevduat, sorunlu kredi ve sermaye yeterlilik oranlarında oldukça sorunsuz olarak, görüşülen ekonomistlerin daralan bir ekonomide karlılık oranlarında düşüşler beklemesine karşın, bu krize daha güçlü girmektedir. Faiz indirimlerinin de karlılıklarını olumlu etkileyeceği öngörülmektedir. Küresel kriz döneminde ABD ve AB gibi bölgelerde yazılım firmalarının bankalara olan satışlarında sorun yaşamaları nedeniyle bankacılık sektörleri özellikle olumsuz görülürken, Türkiye’de farklı bir tablo çizilmektedir. Sigorta sektöründe ise, ekonomik kriz nedeniyle özellikle mal ve hayat segmentlerinde 2009 yılında daralmalar beklenirken, orta ve uzun vadede doyum oranlarının düşüklüğü, önemli potansiyel göstergesidir. Görüşülen uzmanlar, özel emeklilik segmentinin daha olumlu bir 2009 yaşamasını beklerken, uzun vadede büyük potansiyeli olduğunu vurgulamaktadır. İnşaat sektöründe görülen yavaşlama, son yıllarda yükselen ev kredisi faiz oranları ve ev fiyatlarına, son zamanlardaki tüketici güveni azalmasına ve ekonominin daralmasına bağlanmaktadır. Daha orta ve uzun vadede ise, ülkenin geniş ve genç nüfusunun şehirleşme ve ekonomik büyümeyle birleşmesiyle, buna Türkiye ekonomisinin bölgesel ve küresel entegrasyonunun artarak sürmesi eklendiğinde, inşaat sektörünün önemini sürdürmesi beklenmektedir. Telekomünikasyonun günümüzde bir gereklilik haline gelmesinden ötürü, son zamanlardaki reform ve serbestleşmeler de düşünüldüğünde, zorlu ekonomik koşullarda bu sektörün ekonominin birçok alanına göre daha iyi bir performans sergileyeceği öngörülmektedir. Bilgisayar sahipliğiyle beraber asimetrik sayısal abone hattı (asymmetric digital subscriber line ya da kısaca ADSL) sayısı artışı, sabit ve mobil geniş bant talebi, üçüncü nesil hizmetler, bunların yaratacağı yeni ürün ve gereksinimlerin de, sektörün orta vadede gelişmesine katkıda bulunacağı öngörülmektedir. Görüştüğümüz sektör uzmanlarına göre, mobil abone sayısı 2008 yılında %7 büyümüştür. Büyümenin %4’le azalarak da olsa süreceği, ancak kullanım ve fiyatlamada baskılar olabileceği beklenmektedir. 2008 yılında %92’ye ulaşan doyum oranının ise 2009 yılı sonunda %95’i geçeceği öngörülmektedir. Medyada ise özellikle reklam gelirlerinde %10’a yakın bir daralma beklenirken, televizyona göre gazete reklamlarında daha büyük bir düşüş beklenmektedir. 2010 yılında hafif bir büyüme öngörülmektedir. İnternet, ulusal reklam harcamalarının %5’ini oluşturmaktadır. Bunun yanında hükümet, ekonomik krize karşı önlem paketleri açıklamaktadır. Bunlardan sonuncusu, emeklilere bir defaya mahsus ek ödeme ve altı sektöre özel vergi, kredi ve istihdam teşviki olarak hazırlanmaktadır. Detayları henüz belli olmayan bu plandan, tekstil, otomotiv, demir ve çelik, denizcilik, müteahhitlik ve turizm sektörlerinin yararlandırılacağı öngörülmektedir. Ekonominin kritik sektörlerinde iç ve dış talep daralmasından doğan stok artışlarını geçici olarak çözmek planların önemli hedeflerinden 69 Kriz ve yazılım biridir. Bankacılık sektörüyle özel sektör arasındaki kredi ilişkisinin sağlıklı bir biçimde yürümesi de hedeflenmektedir. Yapılan son açıklamada, iç talepteki durgunluğu canlandırmaya yönelik olarak tüketici kredilerinin maliyetinin tüm sektörleri kapsayacak şekilde indirilmesi, KOBİ’lerin düşük faizli kredi kullanması için olan kaynakların artırılması, başta tarım ürünleri olma üzere ihracatçıların rekabet gücünü iyileştirmek için kaynak artırımı, konut, otomotiv, beyaz eşya ve elektronik sektörleri için geçici vergi indirimi planlanmaktadır. Bütün bu önlemlerin adı geçen sektörlerde bir canlılık yaratması beklenirken, bu desteklerin miktarlarındaki belirsizlik, IMF anlaşmasının henüz gerçekleşmemiş olması, küresel krizin derinleşmesi riski ve bunun Türkiye’deki yansımalarının yerel krizi kötüleştirmesi tehdidiyle, artmaktadır. Faiz oranlarındaki indirimler ve planlanan önlem paketlerinin, kriz sonrası dönemde enflasyon ve bütçe açıkları artışına, ve dolayısıyla daha düşük büyüme oranlarına neden olabileceği öngörülmektedir. Türk lirası değerinde olabilecek düşüşlerin ise, dış borçları nedeniyle özel sektörü zorlaması beklenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası verilerine göre, 2009 yılının Ocak ayı itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağlamış olduğu uzun vadeli kredi borcu miktarı yaklaşık 135 milyar dolardır. Bunun 37 milyar dolarlık kısmı 2009 yılında geri ödenmek zorundadır. Önemli miktarda kısa vade döviz borcu geri ödemesi olan bazı sektörler gayrimenkul, toptan ve perakende ticaret, inşaat, gıda ve metaldir. Doğu Avrupa ve AB’ye göre çok daha düşük oranlarda seyreden hane borçları ise daha sorunsuzdur. Tüketici borçları/GSYİH oranı 2008 yılının Kasım ayı itibarıyla %9,4, tüketici döviz borçlarının toplama oranı ise aynı dönemde sadece %4,7 olmuştur. Türkiye bilgi toplumu stratejisi Devletin Türkiye Bilgi Toplumu Stratejisi, ülkenin önümüzdeki yıllarda dünyada her alanda rekabet edebilmesi, medeni ülkeler arasında hak ettiği yeri alabilmesini kolaylaştırma, e-dönüşüm projesinin toplumun tüm kesimlerini kapsayacak, ulusal yarar ve katma değeri artıracak şekilde gerçekleştirilmesi, bilgi ve iletişim sahalarında hem kullanım hem de üretimin ülkenin bütün kesimlerine yayılması hedefleriyle yapılmış önemli bir projedir. 2006 yılında tasarımı tamamlanan projenin hedeflerine varabilmesi için ve uygulanmasının maliyeti en az 2,9 milyar YTL olduğundan, çok iyi incelenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bu uygulama sırasında bütün il ve bölgelerimizin katılımının azami ölçüde olabilmesi ve bu pastadan gerekli payı alabilmesi bölge uzmanlarının izleme ve çabalarına da bağlıdır. Bu projeyle ilgili konularda planlanan büyük miktarda yatırım ve destek, fırsatlar yaratmaktadır. Proje hedefleri doğrultusunda bilişim sektöründe iç pazar ve ihracatta kısa sürede bir gelişme beklenmektedir. 70 Kriz ve yazılım TÜRKĠYE BĠLĠġĠM SEKTÖRÜ 2010 HEDEFLERĠ Ġç pazar (mn $) Donanım Paket yazılım Hizmetler Mevcut 2.086 390 574 Hedef 6.368 1.267 1.525 10 30 40 31 161 215 Ġhracat hacmi (mn $) Donanım Paket yazılım Hizmetler Oranlar (%) Bilişim/GSYİH Yazılım ve hizmetler ihracatı /yazılım ve hizmetler pazarı 0,8 2,2 7,3 13,5 Kaynak: Bilgi Toplumu Stratejisi, DPT, 2006 Bilgi Toplumu Stratejisi, bilgi ve iletişim sektörünü kapsayan, hem üretim hem kullanım içeren, çok detaylı, doğru uygulama ile Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına büyük katkı sağlayabilecek bir plandır. Ancak, bölge farklılıklarını, özellikle üretim alanında, yeterince gözetebilmesi ve yerel katkı sağlayabilmesi için bölge aktörlerinin, hatta bölge dışı aktörlerin gerekli uyarıları yapmaları ve uygulamayı yakından izlemeleri gereklidir. Plandaki hedeflere ulaşmada, önemli yatırım yıllarından 2007’nin genel seçimlere rastlaması, 2008 ve 2009’un ise küresel krize denk gelmesi, büyük sapmalar olabileceğini göstermektedir. Bu, aynı zamanda şu ana kadar gerçekleştirilemeyen hedeflere ulaşmak için önümüzdeki yıllarda sürdürülecek çabalar nedeniyle, bilgi ve iletişim sektöründe yeni fırsatlar yaratmaktadır. E-devlet E-devlet projeleri bütün dünyada önemlidir. Birçok alanda verimlilik sağlamasının yanında, kamu şirketlerinin yaptığı yatırımlar ülke bilişim firmalarına iş olanakları yaratmaktadır. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da vurgulandığı gibi oldukça öncelikli olan bu sahada ülke çapında çalışmalar devam etmektedir. 2002 yılında 233 milyon dolardan 2006 yılında 534 milyon dolara tırmanan devlet bilgi ve iletişim yatırımları, Bilgi Toplumu Stratejisi ile daha yüksek seviyelere çıkmaktadır. Avrupa Birliği tarafından belirlenen temel devlet hizmetlerinin çoğu, Türkiye’de farklı seviyelerde elektronik olarak verilebilmektedir. Bunlarda da AB’ye uyum çalışmaları devam etmektedir. İhalelere yerli bilişim firmalarının katılımı, kalite sertifikası koşulları, savunma sanayi, bilgi ve iletişim harcamalarında tasarruf ve ödemeler, tartışmalı ve sorunlu konulardan bazılarıdır. E-ihale gibi planların ise ihale takibini kolaylaştırması beklenmektedir. Yerel bilişim firmaları eşit şartlarda yarışarak ve geçmişte inşaat sektöründe olduğu gibi önce içeride büyüyerek, sonra dışarıya da açılabilir. Otomotiv, inşaat ve turizm gibi sektörler devletten buldukları büyük destek sayesinde gelişmiştir. 71 Kriz ve yazılım E-devlet, bilişimin kamu kuruluşlarında faaliyetleri daha verimli ve etkili hale getirmek için kullanılmasıdır. Ülkelerin kalkınması için önemli katkıda bulunmaktadır, bilişim sektörünün gelişimi için de gereklidir. Diğer yandan, Heeks’e göre (2003, s. 1), göz önünde bulundurulması gereken önemli bir gerçek, günümüzde e-devlet projelerinin tamamen ya da kısmen başarısızlıkla sonuçlanmalarıdır. Projede başarısızlık göreli olarak düşünülmelidir. Mutlak başarısızlıkta, girişim hiç uygulanmamış ya da uygulanmış ama hemen bırakılmıştır. Kısmi başarısızlıkta, önemli hedefler tutturulamamıştır ve/veya birçok istenmeyen sonuç ortaya çıkmıştır. Başarı durumunda ise, ilgili aktörlerin çoğu hedeflerine ulaşmıştır ve istenmeyen sonuçlarla karşılaşılmamıştır. Heeks’e göre, gelişmekte olan ülkelerde e-devlet projelerinin %35’i tamamen, %50’si kısmen başarısız olurken, %15’i olumlu sonuçlanmaktadır. Olumsuz sonuçlarda başlıca kayıplar aşağıdaki gibidir: Doğrudan finansal kayıplar: ekipman, danışman, yeni tesisat, eğitim programlarına ayrılan sermaye. Dolaylı finansal kayıplar: işin içindeki kamu çalışanlarının zaman ve çabalarına harcanan para. Fırsat kayıpları: o paranın daha verimli başka işlerde kullanılması. Politik kayıplar: birey, organizasyon ve ülkelerin imaj ve prestij kaybı. Yarar kayıpları: başarılı bir projenin getirebileceği yararları kullanamamak. Gelecek kayıpları: Birincisi, aktörlerin moralini bozarak, insan kaynaklarının özel sektöre ya da yurtdışına geçişine neden olabilir. İkincisi, e-devlet projelerinde kredibilite ve güven kaybına neden olur, bazı aktörlerde risk alma isteğini azaltır ve statükoculara güç verir. E-devlet projelerinde önemli bir sorun, projelerde çalışanların bu kayıpların bilincinde olmamalarıdır. Bunların çoğu gözle görülmeyen kayıplardır. Başarısızlık durumunda ölçülmezler ve dikkate alınmazlar. Bu başarısızlıkların önüne geçebilmek için ilk yapılması gereken, nedenlerini anlamaktır. Burada en önemli nokta, ‘nerede olunduğu’ yani ‘güncel realite’ ile, ‘nerede olunmak istendiği’ ve ‘e-devlet projesi tasarımı’ arasındaki farkın boyutudur. Tasarım-gerçek boşluğu arttıkça, proje başarısızlık riski büyümektedir. Heeks’e göre, bu boşluğu anlamakta yedi boyut önemlidir: bilgi; teknoloji; süreç; hedefler ve değerler; personel ve beceriler; yönetim sistemleri ve yapıları; ve diğer kaynaklar (zaman ve sermaye). Bu başarısızlıklar çeşitli olmakla birlikte, bazı tipik örnekler mevcuttur. Birincisi katıyumuşak farkıdır. Bilişim projelerinde teçhizat, mühendislik, rasyonalite ve tarafsızlık düşünülür. Ancak, birçok devlet kuruluşu bu katı fikirler yerine, insan, politika, duygular ve kültür gibi yumuşak faktörlerden etkilenirler. Katı bir e-devlet projesi yumuşak gerçeklerle karıştığında, büyük bir boşluk ve başarısızlık riski oluşur. İkincisi ise özeldevlet boşluğudur. Tüm çabalara karşın, devlet sektörü özel sektörden temel farklılığını korumakta, birçok bilişim firması, danışmanı ve hükümet temsilcileri bu gerçeği unutmaktadır. Sonuç olarak, özel sektöre uygun bilgi sistemleri çok farklı devlet sektörü gerçeğine uygulanmak istenmektedir. Üçüncüsü ülke gerçeği boşluğudur. Bazen ‘küresel düşün, yerel hareket et’ felsefesinin yalnızca ilk yarısı hatırlanmakta, gelişmiş ülke projeleri olduğu gibi gelişmekte olan ülkelere uygulanmaktadır. (Heeks 2003, ss. 2-5) 72 Kriz ve yazılım Sonuç olarak, proje başarısızlığının nedenlerinin ve yarattığı kayıpların iyi anlaşılması başarısızlık riskini azaltmada önemli rol oynayacaktır. Bu konuda bilinç, kriz döneminde sektöre devlet desteğinin etkin yapılması açısından önemlidir. Kriz döneminde devlet ve hükümet harcamalarının birçok ülkede ekonomiyi canlandırma yöntemi olduğu ortamda, bu konu ön plana çıkmaktadır. Devlet konusu sadece e-devlet olarak değil, aynı zamanda KOBİ’lerde bilişim kullanımını artırmak ve sektörü yönlendirebilmek gibi kullanım ve üretime destek anlamında, İrlanda, İsrail ve Hindistan gibi ülkelerde de görüldüğü gibi, önemlidir. Devlet desteği, altyapı, eğitim, finansman, kümelenme gibi faktörleri de içerecek şekilde ele alınmalı, devletin ‘kolaylaştırıcı’ rolü ön plana çıkarılmalıdır. Bazı sorunlar ve eksikliklere karşın, devlet ve hükümet tarafından, özellikle üst düzeyde, son zamanlarda bilgi ve iletişim sektörüne yönelen ilgi ve faaliyetler bu konuda iyimserliği artırmaktadır. Sorun ve eksikliklerin önüne geçilmesinin en iyi yolu, yapılacak planların bilimsel araştırmalara dayanmasıdır. Bilgi ve iletiĢim altyapısı Türkiye’nin bilgi ve iletişim altyapısı, hem dar anlamda hem de bilgi ve iletişim üretimine ve kullanımına temel olacak eğitim, işgücü, inovasyon, arge, regülasyon, hatta finans gibi alanları içeren daha geniş anlamda sorunludur. NRI, küresel rekabetçilik ve insani gelişmişlik gibi endekslerdeki yeri genelde dünyadaki karşılaştırılan bütün ülkelere göre orta sıralarda, gelişmiş ülkelere göre gerilerdedir. Son yıllarda artan çabalar sonucu, mutlak değer olarak iyileşmeler görülse de, başka ülkelerin de çalışmalarından ötürü, göreli olarak ilerlemesi daha yavaştır, hatta bazı endekslerde gerilediği de görülebilmektedir. Avrupa Birliği süreci ve Bilgi Toplumu Stratejisi’nin getirdiği ivme sayesinde artan çaba ve kaynaklar, küresel krize karşın, az kaynakla daha fazla getiri ve gelişme sağlayacak yaratıcı stratejilerle birleştirildiğinde, bilgi ve iletişim altyapısında kısa sürede önemli gelişmeler sağlayabilir. Eğitim reformu, geniş bant, teknoloji kuluçkaları, araştırma merkezleri ve çokuluslu teknoloji firmalarına destek ve teşvik, önem verilmesi gerekli bazı noktalardır. Öte yandan burada da planların eşgüdümlü olması ve bilimsel araştırmalara dayanması gereklidir. Türkiye yazılım stratejisi Bilgi Toplumu Stratejisi ile aynı anda Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) sponsorluğu ile gerçekleştirilen Türkiye Yazılım Stratejisi de (Alican 2006b) yazılım planlarında dikkate alınmalıdır. Yazılım sektörünün stratejisini ve uzun vadeli planlamasını belirleyen bu proje doğrultusunda, bütün aktörlerin üzerine düşeni yapması ve planların doğru uygulanması durumunda YASAD, yazılım sektörünün 2015 yılına kadar yılda bir milyar dolar ihracat yapacak duruma gelmesini, 2023 yılında da dünya markaları yaratmış, ülkenin en fazla ihracat yapan beş sektöründen biri olmasını öngörmektedir. Bu stratejiye bağlı olarak en geç 2009 yılında bir Yazılım (ya da Bilişim) Stratejisi Eylem Planı gerçekleştirilmesi beklenmektedir. 73 Kriz ve yazılım Heeks’in stratejik modeline göre analiz edildiğinde, son zamanlardaki ihracat hamlesine karşın, Türk yazılım sektörünün ağırlıklı olarak D ve C bölgelerinde, yani iç piyasada hizmet ve paket ağırlıklı olduğu görülmektedir. Veri eksikliğine karşın, bütün analizlerden çıkan sonuç, D bölgesinde daha fazla ağırlık olduğudur. TÜRK YAZILIM ġĠRKETLERĠNĠN MEVCUT STRATEJĠK POZĠSYONU Ağırlık İhracat Hizmet Paket A B Yön İç pazar E D C Kaynak: Fuat Alican, Türkiye yazılım stratejisi, 2006 D bölgesi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için en kolay yazılım sektörüne giriş yöntemi olduğu gibi katma değeri de en düşük alandır. Buradan, daha eşit, ve hatta C ağırlıklı, C/D karışımına doğru ilerlemek sektör için kısa vadede bir yön olabilir. Uzun vadede ise C/B karışımı, yani yüksek katma değerli paket yazılım ihracatı ve iç piyasa pazarlaması ya da E bölgesi, yani dört bölgenin karışımı Türkiye için düşünülebilir. E bölgesi, sektörün ülkenin güçlü endüstrileriyle büyümesine, bilişim kullanımının eski ekonomiye aktarımına, buradan küçük bağımsız firmaların doğmasına, üretkenliğin artırılmasına, doğru niş pazarların bulunmasına ve en önemlisi kümelenme potansiyeline sahip farklı şehir ve bölgelerin katılımına uygundur. 74 Kriz ve yazılım TÜRK YAZILIM ġĠRKETLERĠNE STRATEJĠK POZĠSYON ÖNERĠSĠ Ağırlık Hizmet İhracat Paket A Yön B E D İç pazar C Kaynak: Fuat Alican, Türkiye yazılım stratejisi, 2006 Örneğin, İstanbul’da hayat pahalılığı ve işgücü giderlerinin yüksekliğinden ötürü, ürün, dış kaynak kullanımı, başka hizmetler ve yazılım alanlarında diğer bölgelerle işbirliğine gitmek, özellikle kısa vadede doğru bir strateji olabilir. Bu şekilde deneyim kazanan daha fazla sayıda bilişim firması zamanla kendi markasını yaratıp, kaliteli ürünlerle yurt dışına açılabilir. Bu modeli uygulayabilmek için genel olarak ülkede yapılması gerekenler yedi ana başlıkta toplanmıştır: ÜLKE ÇAPINDA YAZILIM MODELĠ • • • • • • • Aktörler arası işbirliği (güçbirliği, kümelenme) Stratejik planlama (kalkınma planı parçası) Altyapı (hukuk, teknoloji/arge, eğitim/İK) ve destek Kurumsallaşma/Yönetim Finansman Kalite (süreç ve sistemler) Pazarlama Kaynak: Fuat Alican, Türkiye yazılım stratejisi, 2006 Bu noktalardan aktörler arası işbirliği bahsedilen diğerlerinin hepsinde yapılmalıdır, dolayısıyla önceliklidir. Bu işbirliğine bölge paydaşları da dahildir. Bu konularda aktif rol oynayacak başlıca aktörler ve birbirleri ile işbirlikleri aşağıdaki gibidir. Bütün paydaşların birbirleri ile koordinasyonu gereklidir, bunun hükümetin belirleyeceği bir bölüm ya da STK gibi bir çatı altında toplanması daha verimli olmasını sağlayacaktır. Bu model basitleştirilmiş ve doğrudan ilgili aktörleri içeren bir örnektir. Devlet ve yazılım firmaları bağlantılı olarak özel sektör ve basın gibi daha birçok paydaş bu listeye 75 Kriz ve yazılım eklenebilir. Bilişim kullanarak verimliliklerini artıracak kurumlar, bilişimi üreten firmalarla işbirliği içinde olacak önemli paydaşlardır. MODEL KOORDĠNASYONU Eğitim Kurumları Dernek ve KuruluĢlar Yönetim Finansman Kalite Pazarlama Bilimsel Araştırma Yazılım ġirketleri Devlet Kaynak: Fuat Alican, Türkiye yazılım stratejisi, 2006 BiliĢim sektöründe eylem koordinasyonu YASAD tarafından desteklenen ve yayımlanan Yazılım sektörü eylem koordinasyonu: dünyadaki başarılı örneklerin incelemesi adlı çalışma (Alican 2008), bilişimde başarılı olmuş, ilk atılımlarını yaptıklarında gelişmekte olan ülke statüsünde olan ve yazılım literatüründe 3İ olarak adlandırılan Hindistan, İrlanda ve İsrail’in devlet ve özel sektörlerinin, bilişim sektörünün ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına en uygun şekilde geliştirilmesi için nasıl bir koordinasyon ve yapılanma içerisinde olduklarını incelemekte, çabalarını özetlemekte, bunlara ek olarak dünyanın değişik bölgelerinden başka örneklerle karşılaştırmalar yapmakta, ve ileride Türk bilişim sektörünün yapılanmasına ve eylem planına yönelik daha kapsamlı analizlere yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu araştırmada, 3İ ülkelerinde ve başka örneklerde bilişim sektörünün gelişmesi için devlet ve sivil toplum işbirliğinin ve faaliyetlerinin koordinasyonunun önemi görülmüş, bu doğrultuda Türk bilişim sektörünün kendine özgü yapısına uygun bir koordinasyon ve eylem ön planı hazırlanmıştır. 3İ örneklerindeki paydaşlar arası işbirliği, koordinasyon ve eylemler, başka ülkelerin faaliyetleri, ve Türkiye’nin özellikleri düşünüldüğünde, bilişim sektörü paydaşlarının faaliyetlerinin koordinasyonu ve eylem planı için aşağıdaki şema ortaya çıkmaktadır: 76 Kriz ve yazılım PAYDAġLAR KOORDĠNASYONU VE ÖN EYLEM PLANI ÖNERĠSĠ Sivil toplum Devlet Başbakan Sorumlu bakan Çatı örgüt Koordinasyon Ulusal Bilişim Danışma Meclisi Ulusal BiliĢim Programı İşbirliği Eğitim kurumları Ulusal Bilişim Enstitüsü Yerel hükümetler Diğer paydaşlar Ulusal Bilişim Kongresi Bakanlık Kaynak: Fuat Alican, Yazılım sektörü eylem koordinasyonu, 2008 Bu planın ana hatları aşağıdaki gibi özetlenebilir: 77 Kriz ve yazılım YĠRMĠ BĠRĠNCĠ YÜZYILDA TÜRKĠYE Sürdürülebilir kalkınma için biliĢim sektörü Hedef İlgili detaylar Sürdürülebilir kalkınma Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına bilişim sektörünün en verimli katkıyı yapması. Avrupa Birliği Bu sayede Avrupa Birliği’ne en hızlı sosyoekonomik gelişme seviyesine erişme. Küresel rekabet Yazılım sektörünün kısa ve orta vadede bir milyar dolar ihracat seviyesine erişmesi ve bölgesel oyuncu olması, uzun vadede ülkenin ilk beş ihracat sektörü ve küresel oyuncular arasına girmesi. Sorun Bilişim sektörünün Türkiye’nin sürdürülebilir bir biçimde kalkınabilmesi ve bilgi toplumu haline gelebilmesi için gerekli katkıyı yapamaması. Çözüm Sivil toplum faaliyetlerinin koordinasyonu, paydaşlar arası işbirliği, eylem planı. Eylem İlgili detaylar Çatı örgüt Bilişim sektörünün gelişmesini sivil toplum olarak desteklemek için, mümkünse kanuni bir yapı altında ve başka paydaşları da içererek, bir çatı örgüt organizasyonuna gidilmesi. Avantaj: önemli kararları hızla alabilecek güçlü yapı. Sorumlu bakanlık Konu ile ilgili yeni bir bakanlık kurulması, ya da olan bir bakanlığa bağlı kurumun belirlenmesi (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ya da kurulacak Bilim ve Teknoloji Bakanlığı veya Bilgi ve İletişim Bakanlığı). Ulusal Bilişim Danışma Meclisi Bakanlık, çatı örgüt ve diğer paydaşlar (eğitim kurumları, başka ilgili bakanlar, diğer bilgi ve iletişim STK’ları, belediyeler, başka yerel kurumlar, sektörler, odalar, sendikalar, basın, vs). Danışma, paydaşlar arası işbirliği ve politikaların demokratik olması için gerekli. Kararlar böylece tüm sivil toplum katılımıyla alınır. Ulusal Bilişim Kongresi İçerik: Türk bilişim sektörünün ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına en verimli katkıyı yapabilmesi için yapılması gerekenler. Sorumlu: Çatı örgüt. Katılımcılar: Tüm bilgi ve iletişim STK’ları ve firmaları, sorumlu bakanlık, başka ilgili bakanlıklar (Sanayi ve Ticaret, Milli Eğitim, 78 biçimde girebilecek Kriz ve yazılım Dışişleri, Maliye, Milli Savunma, Tarım ve Köy İşleri, vs), eğitim kurumları, sendikalar, belediyeler, başka yerel kurumlar, ilgili devlet kurumları (TÜBİTAK, KOSGEB, İGEME, DPT, TYDTA, vs), özel sektör (tarım, sanayi ve hizmetler), basın, 3İ bilişim STK’ları ve ilgili bakanlıkları, Türk diasporası, diğer paydaşlar. Ulusal Bilişim Programı Kanun ya da kanun hükmünde kararname ile Ulusal Bilişim Programı yapılması. Sorumlu bakan atanması. Bakanın programa bir yönetici ataması. Başka seçenek, programı kurulacak yeni örgütün ya da meclisin üstlenmesidir. Paydaşların koordinasyon yapısının ve eylem planının kapsamlı bir bilimsel araştırma ile detaylı bir model ve strateji altında netleştirilmesi (hukuk, siyasi bilimler, ekonomi, bilgi ve iletişim, antropoloji, pazarlama gibi alanlardan uzmanlardan kurulu çok disiplinli bir kadro). Ulusal kalkınma planı ve Bilgi Toplumu Stratejisi ile uyumlu. Gerekirse buna göre Bilgi Toplumu Stratejisi’nin güncelleştirilmesi. Aynı anda bilişim sektörü envanteri (firmalar, insan kaynakları arz ve talebi, öngörüler dahil) çıkarılması. Bütçe: Dünya Bankası, Avrupa Birliği, devlet bütçesi (kurulacak bakanlık bütçesi, TÜBİTAK ve TTGV fonları, Bilgi Toplumu Stratejisi), çatı örgüt katkısı. Sorumlu: Çatı örgüt, Ulusal Bilişim Danışma Meclisi ya da ilgili bakanlık. İzleme: Çatı örgüt, Ulusal Bilişim Danışma Meclisi ya da bakanlık. Ulusal Bilişim Enstitüsü İçerik: Eğitim, bilişim sektörü ile ilgili stratejik araştırma, uygulamalı araştırma, laboratuvar hizmetleri, deney ve belgelendirme, planlama, teknik normlar belirleme, bilgilendirme, tanıtım. Bütçe: Dünya Bankası, Avrupa Birliği, devlet bütçesi (kurulacak bakanlık bütçesi, TÜBİTAK ve TTGV fonları, Bilgi Toplumu Stratejisi), çatı örgüt katkısı. Sorumlu: Çatı örgüt. İzleme: Ulusal Bilişim Danışma Meclisi. Ulusal Kümelenme Stratejisi İçerik: Ulusal Bilişim Programı dahilinde yapılacak araştırma sonucu olarak bir kümelenme stratejisinin belirlenmesi. Bilişim Vadisi bu konunun bir parçası olacak. Sorumlu: Çatı örgüt, Ulusal Bilişim Danışma Meclisi ya da ilgili bakan. İzleme: Çatı örgüt, Ulusal Bilişim Danışma Meclisi ya da ilgili bakan. Kaynak: Fuat Alican, Yazılım sektörü eylem koordinasyonu, 2008 79 Kriz ve yazılım Ulusal kalkınma planı Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda, bilgi ve iletişimden öncelikli alan olarak bahsedilmesine, ve yazılım ve hizmetlerin bölgesel oyuncu olması hedefinin belirtilmesine karşın, ‘öncelik’ ve ‘strateji’ kelimelerinin belgedeki sayısının fazlalığı nedeniyle verilen önemin yeterince anlaşılamamasının önüne geçebilmek amacıyla, bilişim sektörünün açık bir şekilde ‘stratejik sektör’ ilan edilmesi ve bunu destekleyici bir ‘Ulusal Bilişim Programı’ açıklanması yararlı olabilir. Bunun yanında, Türkiye’nin bilişim ve yazılım stratejisi, koordinasyon ve eylem ön planı, kalkınma planı ile örtüşmektedir. Bu planların hepsi, ülkedeki çabaların varlığının kanıtıdır ve yazılım firmaları için önemli fırsatlar oluşturmaktadır. Öte yandan, yazılım kullanımıyla verimliliklerini artıracak olan ekonominin tüm sektörlerinden kurumlar için olumludur. Bütün bu plan ve stratejiler, bu çalışmanın son bölümündeki çeşitli paydaşlara, özellikle yazılım kullanan kurumlara ve üreten firmalara, yönelik önerilerde göz önünde bulundurulmuştur. Aşağıda, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda bulunan ve yukarıda bahsedilen çalışmalardaki veri, bulgu, model, strateji ve önerilerle uyumlu olan önemli bazı unsur, plan ve hedefler aşağıdaki gibidir: Vizyon: istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye. Vizyonunun gerçekleştirilmesi için stratejik amaçlar gelişme eksenleri: rekabet gücünün artırılması, istihdamın artırılması, beşeri gelişme ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi, bölgesel gelişmenin sağlanması, kamu hizmetlerinde kalite ve etkinliğin artırılması. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin öncelikli alan olarak desteklenmesi. Sonuç odaklı ve eksen bazlı yeni yaklaşım gereği, görev alanları ile ilgili konularda diğer kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon mekanizmalarının oluşturulması. Politikalar oluşturulurken kaynak kısıtı göz önünde bulundurularak önceliklendirme yapılması. Temel amaç ve hedefler ile imkan ve kaynaklar arasındaki dengeyi gözetme. AB müktesebatına uyum. E-dönüşümün en hızlı ve etkin biçimde tamamlanması. Politika oluşturma ve uygulama kapasitesinin artırılması: o Kalkınma planı, ulusal, bölgesel ve sektörel plan, program ve stratejiler arasında uyum ve ilişkinin güçlendirilmesi. o Politika oluşturma sürecinin rasyonelleştirilmesi; politikaların veriye ve bilgiye dayandırılması; sayısal, kurgusal ve analitik yöntemlerden yararlandırılması. Kurumlar arası yetki ve sorumlulukların rasyonelleştirilmesi. Kamu politikalarının oluşma sürecine demokratik katılım, ve toplumsal diyalog sağlanması için STK’ların karar alma süreçlerine katılımı. Sosyal diyalog kültürünün yaygınlaştırılması. Uluslararası, ulusal ve yerel olmak üzere paydaşlar arası işbirliği. 80 Kriz ve yazılım Su, çevre, savunma, havacılık, uzay, uydu, sağlık, enerji, ulaşım ve güvenlik konularına öncelik verilmesi ve bu alanlarda son teknolojik gelişmelerin kullanılması. Tarım sektörünün ekonomiye etkin ve verimli katılımı. Kırsal kesimde kalkınmanın sağlanması. Bölgesel gelişmenin sağlanması ve bölgesel gelişme politikasının merkezi düzeyde etkinleştirilmesi. Cari açığın sürdürülebilir biçimde finanse edilebilmesi, kontrol altında tutulması ve azaltılması. Eğitimin işgücü talebine duyarlılığının artırılması, işgücü piyasasının esnek ve hareketli bir yapıya kavuşturulması, ve özel sektör ve STK’ların bunda rol oynaması. Eğitimde yöneticilik, yaratıcılık, yabancı dil konularına daha fazla önem verilmesi, eğitim yazılımları kullanılması. Eğitimde özel sektörün rolünün artırılması. Demografi ve işgücü yapılarındaki değişimle oluşacak istihdam gereksiniminin karşılanması. İstihdamda hizmetler sektörünün ağırlığının ve kadınların katılımının artması. Yüksek katma değerli proje ve ürünlerin geliştirilmesi. Yüksek katma değerli üretim yapısına geçişte ulusal ve uluslararası işbirliğine önem verilmesi. Orta ve yüksek teknoloji ürünleri ihracatı. Hizmet ihracatına önem verilmesi. Araştırma enstitüleri kurma ve özel sektör başta olmak üzere, toplumun her kesiminde bilim, teknoloji ve yenilik kültürünün ve farkındalığının artırılması için bilinçlendirme çalışmaları yapma. Argenin yenilik üretecek şekilde ve pazara yönelik olması için paydaşlar arası işbirliği. Teknoparklarda üretilen yazılımların bölgesel ve öncelikli endüstrileri destekleyecek şekilde ihtisaslaşması. Doğrudan yabancı yatırımı ve kaliteyi artırma. KOBİ’lerin rekabet gücünü geliştirme. İşletmeler için ortak, arge, tedarik, pazarlama, kümelenme çabalarını artırma. Yazılım ve hizmetlerde bölgesel oyuncu olma. İç pazarı geliştirme. Fikri mülkiyet haklarının korunması. Her alanda kalite standartları ve belgelendirme. Bütün paydaşların işbirliği aracılığıyla, girişimciliğin ve marka yaratma yetkinliğinin geliştirilmesi. E-güvenlik konusunun öncelikler arasında olması. Öngörülebilirliğin artırılması. İşlevselliğin artırılması. Planların uygulama, izleme, değerlendirme ve koordinasyonu, bunlar için gerekli raporlamalar ve işbirlikleri. 81 Kriz ve yazılım Küresel rekabet, Türkiye ve bilgi ve iletiĢim Türkiye’nin bilgi ve iletişim sektörünü yakından ilgilendiren bazı alanlarda gelişmişlik seviyesini görmek için, bazı ülke karşılaştırmaları yararlı olabilir. Bilişim sektörünü doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendirebilecek ve etkileyebilecek küresel rekabetçilik, bilgi ve iletişim katılım ve yararlanma, ve insani gelişmişlik konularında Türkiye’nin göreli durumu bazı uluslararası kuruluşların küresel karşılaştırmalı raporlarında yer almaktadır. Çin ve Hindistan gibi ülkeler uyguladıkları politikalar ve yaptıkları atılımlarla son çeyrek yüzyılda yüz milyonlarca insanını fakirlikten çıkarmış, İrlanda ve İsrail gibi devletler gelişmekte olan ülke statüsünden gelişmiş ülke gösterge seviyelerine erişmiştir. Bu karşılaştırmalar, bir yandan incelenen ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişme durumlarını görmek, yazılım alanındaki atılımlarının ekonomileri ve kalkınmalarını ne derece etkilediği hakkında bir fikir elde etmek, öte yandan gerekli plan ve politikaları uygulayabilmek için Türkiye’nin durumunu ve konumunu anlamak açısından yararlı olabilir. Bu aynı zamanda, krizde Türkiye’nin bilgi ve iletişimden yararlanabilme kapasitesi için de bir gösterge olabilir. Bu analize, son yıllarda bilişimde ön plana çıkan Hindistan, İrlanda, İsrail, Çin ve Brezilya’ya ek olarak, bu konuda dünya lideri ABD, ve Türkiye ile ölçek olarak karşılaştırılabilecek, dünyanın farklı bölgelerinden Polonya (AB ülkesi), Meksika (OECD üyesi, Latin Amerika ülkesi, NAFTA serbest ticaret anlaşması parçası), Rusya (komşu ülke ve Türkiye’nin doğal ihracat bölgesi içinde) ve Mısır (Arap ülkelerini ve Arapça pazarını temsilen, ve son yıllardaki bilişim çabalarından ötürü) katılmıştır. Küresel rekabetçilik Bu kısımda, ülkelerin ekonomik gelişiminde rol oynayan faktörleri araştıran, ve ülke yöneticilerinin ve iş dünyasının daha iyi ekonomik politikalar ve kurumsal reformlar üretebilmesi amacıyla düzenlenen, Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Rekabetçilik Endeksi (Global Competitiveness Index) incelenmektedir. Bu tablo, rekabetçilik seviyeleriyle ülkelerin uzun vadede büyüme ve kalkınma potansiyelini göstermeyi amaçlamaktadır. Göstergelere göre güçlü yanlarını ve reform gerekleri olan alanları açıklamaktadır. Ülkeler gelişme seviyelerine göre önceliklerini belirler. Bunu yaparken bir yandan kendilerini aynı kategorideki ülkelerle karşılaştırırken, öte yandan geçmiş yıllara göre performanslarını ölçerler. Diğer kategorilerdeki ülkelerle de özellikle bazı alt endekslerde karşılaştırmakta yarar vardır. Rapor, bir yandan somut veriler, bir yandan iş dünyasının önde gelen liderlerinin fikirlerini inceleyen araştırmalara dayanmakta, bu da hükümet yetkililerinin iş dünyasının fikrini öğrenmesine yardımcı olmaktadır. Bu rakamlar, incelenen ülkelerin ekonomilerinin geldiği ve gelebileceği nokta ile ilgili bir fikir vermekle birlikte, her kuruluşun kullandığı değişkenlerin ve hesaplamalarının farklı olabileceği, tam doğru olmayabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bazı göstergeler fikre dayalı ya da tahmin olduğundan, yanılma olasılığı az değildir. 82 Kriz ve yazılım KÜRESEL REKABETÇĠLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ ÜLKELER SIRALAMASI ABD Ġsrail Konular Ġrlanda Çin Hindistan Polonya Meksika Türkiye Rusya Brezilya Mısır Altendeks A: Temel gereklilikler Kurumlar Altyapı Makroekonomik istikrar Sağlık ve ilköğretim 23 33 6 75 34 30 28 28 61 11 27 18 49 21 16 44 77 52 7 61 74 48 67 108 101 64 82 80 56 36 56 85 61 35 55 63 55 59 83 77 68 116 65 37 60 101 104 78 126 84 79 51 62 124 83 Altendeks B: Verimlilik artırıcılar Yüksek öğrenim ve eğitim Mal piyasası verimliliği İşgücü piyasası verimliliği Finans piyasası gelişmişliği Teknolojik hazırlık Piyasa büyüklüğü 1 5 12 1 11 9 1 16 19 25 12 10 14 44 19 21 4 19 5 25 46 45 78 58 55 118 73 2 31 55 36 96 37 62 3 43 35 69 49 64 51 22 50 72 61 92 67 60 13 51 60 43 126 61 53 18 48 45 84 33 109 72 9 55 64 97 104 73 55 10 85 80 76 130 113 87 31 Altendeks C: İnovasyon ve gelişmişlik faktörleri İş gelişmişliği İnovasyon 4 9 22 50 26 61 60 48 77 41 63 7 1 19 5 22 19 57 38 26 28 68 58 54 71 41 53 88 57 39 44 67 67 Genel sıralama GeliĢme Evresi 1 3 17 3 22 3 34 1-2 48 1 51 2 52 2 53 2 58 2 72 2 77 1 Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Rekabetçilik Raporu 2007-2008 (131 ülke sıralaması) Rekabetçilik tanımı: bir ülkenin üretkenlik seviyesini belirleyen kurumlar, politikalar ve faktörler grubu Genel sıralamada, yazılım ve bilişimde öncü ABD başta gelmekte, 3İ ve Çin de, küresel rekabetçilik açısından karşılaştırılan diğer ülkelerin önünde yer almaktadır. Bu ülkeler arasında en ilginci, insani gelişmişlik sıralamasında çok gerilerde olan Hindistan’ın küresel rekabetçilikte göreli olarak iyi pozisyonudur. Bunda da, piyasa büyüklüğünün yanında, inovasyon, iş ve finans piyasası gelişmişliği, ve mal piyasası verimliliği rol oynamaktadır. Türkiye ise, son yıllardaki atılımına karşın, orta sıralardadır. Ancak, 20082009 döneminde on basamak birden gerilemiştir. Bu bölümdeki bütün endeksler 2007/2008 dönemine ait olduğundan, aynı dönemleri karşılaştırabilmek amacıyla yeni raporun detaylarına burada yer vermemekle birlikte, hala orta sıralar olmasına karşın, en azından bir gerileme olduğu bir gerçektir. Bunun yanında, olumlu bir gösterge ise, Türkiye’nin üç etaplı gelişme sıralamasında ‘verimlilikle beslenen ikinci etap ülkeleri’ ile ‘inovasyonla beslenen üçüncü ve en gelişmiş etap’ arasında, birçok Avrupa Birliği tam üyesi olan Orta ve Doğu Avrupa ülkesiyle birlikte yer almasıdır. Hatta Bulgaristan ve Romanya gibi AB üyesi ülkelerin önündedir. Teknolojik hazırlık, yüksek öğrenim ve eğitim olarak ABD, İsrail ve İrlanda başarılı gözükürken, sağlık ve ilköğretimde İsrail ve İrlanda daha başarılı gözükmektedir. Bilgi ve iletişim katılım ve yararlanma Bu bölümde, ‘Küçük ve orta boy işletmelerin bilişim kullanım derecesi’ alt bölümünde detaylı bahsedilen, bir ülkenin bilgi ve iletişim sektörü yeniliklerinden yararlanma ve katılım hazırlık derecesini ölçmek amacıyla düzenlenen, Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Bilişim Raporu’nda yayımlanan Bilgi ve İletişim Katılım ve Yararlanma Hazırlık Derecesi Endeksi (NRI) incelenmektedir. 83 Kriz ve yazılım Küresel rekabetçilik endeksinde olduğu gibi burada da ülkeler, gelişmişlik seviyelerine göre alt endekslerin ve unsurların önem seviyesini, önceliklerini ve politikalarını belirler. Ancak bu unsurlar, alt endeksler ve değişkenler farklı ülkeler için geçerli olmakla birlikte, değişik boy ve sektörde firmaların ayrı ayrı bilişime erişim ve kullanım durumlarını kesin ölçümlerle göstermez. Bu konuda daha ileri çalışmalar gereklidir. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde bazen politikalar gelişmiş ülkelerdeki gibi belirlenmektedir. Bu da, sadece toplumun bir kesiminin ve çokuluslu yabancı firmaların bu çabalardan yararlanmasına neden olmaktadır. Aynı şekilde, gelişmekte olan ülkeler kendi yerel özelliklerini hesaba katmadan yönetmelik çerçevelerini gelişmiş ülkelerden kopyaladıklarında, ekonomik kalkınmaya ivme kazandıracak bir telekomünikasyon sektöründen yoksun kalmaktadır. Bu raporda bahsedilen önemli temalardan biri ‘Birleşik İletişim’ (Unified Communications ya da kısaca UC) konusudur. Yakınsama sayesinde insan ve süreçlerin nasıl birleştiğini, ve insanların uzmanlıklarının iş ve hükümet (ya da devlet) süreçlerine entegrasyonunun daha iyi iletişim sayesinde gerçekleştiğini, iş ve sosyal işbirliğinin arttığını açıklamaktadır. İş ilişkisi ağı modelleri inovasyon ve farklılaşmayı artırmakta, müşteri, ortak ve rakiplerle işbirlikleri önemli hale gelmektedir. KOBİ’lerin e-iş ortamına daha etkin katılımı plan ve politikalarda daha fazla yer almaktadır. Kullanıcı tarafından yaratılan içerik iletişimde yaygınlaşmakta, bu da politikalarda önem kazanmaktadır. Bu nedenlerle, birleşik iletişimlerden yararlanarak ekonomik ve sosyal gelişme sağlamak için, yeni devlet ve özel sektör stratejilerinin gerektiğini belirtmektedir. Bu stratejilere de, hükümet ve endüstriler dahil, sınırlar ötesi iş ve güçbirlikleri, açık standartlar, iş süreçlerinin tanımı ve yönetişim mekanizmalarının dahil edilmesi gerekmektedir. Bu politikalar gerçekleştiğinde, ülkeler gelecekteki teknoloji kaynaklı ve uzun süreli ekonomik büyüme dalgasını yakalayabilecektir. (Dünya Ekonomik Forumu 2008) Bu çalışmanın hedef okuyucu kitlesinde ön sırada yer alan yazılım firmaları ve müşterileri olan kullanıcı kurumların krizde daha da yakın bir iletişim ve işbirliğiyle hareket etmeleri gereği ve önerisi, yukarıda açıklanan birleşik iletişim eğilimiyle örtüşmektedir. NRI endeksine göre, seçilmiş ülkelerin performansları aşağıdaki gibidir: 84 Kriz ve yazılım BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM KATILIM VE YARARLANMA HAZIRLIK DERECESĠ ENDEKSĠ SEÇĠLMĠġ ÜLKELER SIRALAMASI ABD Ġsrail Ġrlanda Çin Hindistan Polonya Meksika Türkiye Rusya Brezilya Mısır Unsur A: Ortam Pazar Politika/Regülasyon Altyapı 5 3 22 2 19 8 25 13 15 15 17 15 66 69 58 86 54 49 47 71 58 74 90 38 62 57 70 67 51 51 44 60 64 88 92 39 86 116 86 63 60 66 61 64 Unsur B: Hazırlık derecesi Bireysel hazırlık Kurumsal hazırlık Hükümet hazırlık 7 14 4 5 14 18 13 17 19 16 8 28 54 59 58 42 37 46 28 45 65 51 59 96 63 67 64 53 61 63 52 65 67 56 69 89 55 77 36 61 70 83 73 48 Unsur C: Kullanım Bireysel kullanım Kurumsal kullanım Hükümet kullanımı 9 17 8 5 18 13 9 26 25 26 28 24 54 80 59 34 51 109 26 40 63 42 70 103 49 62 63 29 52 57 43 56 84 53 87 101 41 64 36 33 72 94 57 55 4 7 18 18 23 21 57 59 50 44 62 58 58 49 55 52 72 70 59 53 63 77 Genel sıralama 2007-2008 Genel sıralama 2006-2007 Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Bilişim Raporu 2007-2008 (127 ülke sıralaması) Genel sıralamada ABD, İsrail ve İrlanda öne çıkmaktadır. İsrail’de kurumsal kullanım, İrlanda’da ise kurumsal hazırlık olumlu biçimde dikkati çekmektedir. Hindistan ise, öncelikle kurumlarının, daha sonra da hükümetinin (ya da devletin) performansı sayesinde, rekabetçilik endeksindeki sırasına yakın bir performans sergilemektedir. Çin’in ise, Hindistan lehine olan farkı kapatmakta olduğu gözlemlenmektedir. Diğer ülkelerden özellikle Meksika’nın hükümet kullanımındaki göreli olarak üst sırası dikkati çekmektedir. Gene Meksika genel sıralamadaki gerilemesiyle ön plana çıkarken, Mısır incelenen ülkeler arasında en büyük gelişmeyi gösteren ülkedir. Bu da, bilgi ve iletişim alanında son yıllardaki çabalarıyla örtüşmektedir, ve bu çalışmaya neden Mısır’ın dahil edildiğini açıklamaktadır. Türkiye ise küresel rekabetçilik endeksinde olduğu gibi orta sıralardadır. Politika/regülasyon ve kurumsal kullanım ve hazırlığı ön plana çıkmaktadır. Son olarak göz önünde bulundurulması gereken, küresel rekabetçilik verilerindeki yanılma olasılığının burada da geçerli olduğudur. Öte yandan ITU’ya göre (2007), Türkiye dünya dijital fırsat sıralamasında da 52’nci sıradadır. Türkiye, Birleşmiş Milletler’in Küresel Bilgi Toplumu Raporu’nda (Global Information Society Report 2008), işletmelerde bilgi ve iletişim kullanımında bazı alanlarda seçilmiş ülkeler arasında orta sıralardadır, AB25 ile karşılaştırıldığında, genellikle geridedir. Ancak, intranet, devlet kurumlarıyla işlem yapma ve çevrimiçi ürün teslim gibi ortalamanın üzerinde olduğu konular da vardır. Bu da, bir önceki tablodaki Türk kurumlarının kullanım ve hazırlığındaki göreli olumlu notla örtüşmektedir. Bu çalışmadaki amaçla en doğrudan ilişkili olması nedeniyle, işletmelerin bilgi ve iletişim kullanım ve üretimiyle ilgili bazı ülkelerin karşılaştırmalı verilerine aşağıda yer verilmektedir3: 3 Verilerde farklılık nedeniyle bu raporda karşılaştırılan ülkelerde değişiklik yapılmıştır. 85 Kriz ve yazılım ĠġLETMELERDE BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM KULLANIMI: SEÇĠLMĠġ ÜLKE VERĠLERĠ Alt baĢlıklar AB25 Çin Rusya Türkiye Mısır Azerbaycan Panama Brezilya ġili ĠĢletmelerin oranları Bilgisayar kullanımı İnternet kullanımı İntranet ile LAN ile Extranet ile 96 93 35 70 15 – 47 – 16 – 91 53 – 52 – 88 80 39 65 8 100 53 34 79 2 38 9 – 11 – 90 80 28 53 14 99 94 39 95 22 60 49 – 13 3 ÇalıĢanların oranları Bilgisayar kullanımı İnternet kullanımı 49 37 – – 30 12 41 34 18 10 9 2 32 20 48 37 – – ĠĢletmelerin internet oranları Web ile İnternetten sipariş alma İnternetten sipariş verme E-posta yollama ve alma Mal ve hizmetlerde bilgi alma Devletten bilgi alma Başka bilgi tarama ya da araştırma İnternet bankacılığı, finans hizmetleri Devlet kurumlarıyla işlem yapma Müşteri hizmeti verme Çevrimiçi ürün teslim Başka aktiviteler 69 15 42 – – 59 – 84 60 65 8 – 24 12 10 80 65 46 39 – 37 35 11 – 28 24 31 92 55 43 – 15 – 5 5 – 60 – – – – 56 – 75 63 16 38 – 71 35 21 93 59 – 59 27 6 36 – 0 33 – – – – 26 – 26 26 – – – – 39 44 97 81 68 61 70 36 39 – 70 50 50 52 98 78 59 82 80 84 31 14 – 39 4 7 99 – – – – – – – – Kaynak: Birleşmiş Milletler Küresel Bilgi Toplumu Raporu 2008 (UNCTAD ve Eurostat 7 Aralık 2007) Not: Değerler yüzde ile ifade edilmektedir Seçilmiş gelişen ülkeler arasında, kullanımda olduğu gibi üretimde de Mısır, son yıllardaki çabalarıyla ön plana çıkmaktadır. Rusya da üretimde dikkat çekmektedir. ĠġLETMELERDE BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM ÜRETĠMĠ SeçilmiĢ ülkeler ABD Hindistan Rusya Mısır İran Ukrayna Azerbaycan Panama Brezilya Şili Bilgi ve iletiĢim çalıĢanları/toplam iĢgücü Bilgi ve iletiĢim katma değeri/toplam iĢ sektörü katma değeri 5 2 4 6 3 3 3 3 2 1 9 4 5 – 2 – – – – 3 Kaynak: Birleşmiş Milletler Küresel Bilgi Toplumu Raporu 2008 Not: Değerler yüzde ile ifade edilmektedir İnsani gelişmişlik Eğitim, sağlık, gelir gibi alanlarda göstergelerle ülkelerin gelişmişlik seviyelerini ölçen Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu, incelenen ülkelerin genel performanslarının ve yazılım sektörü ile ilgili bazı alanlardaki durumlarının anlaşılabilmesi açısından yararlı olabilir. Ancak, küresel rekabetçilik raporunda olduğu 86 Kriz ve yazılım gibi, bu tablodaki ölçümler, bazı verilerin tahmin, eski, ve devletlerin kendi sundukları rakamlar olmaları nedeniyle tam doğru olmayabilir, ve karşılaştırmalarda hata payı vardır. Gene de, incelenen ülkelerle ilgili bir ön izlenim elde etme açısından yararlıdır. Daha detaylı bir araştırmada, yazılım sektörü ile doğrudan ilgili başka göstergelerin de incelenmesi doğru olacaktır. ĠNSANĠ GELĠġMĠġLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ ÜLKELER SIRALAMASI Alt baĢlıklar ABD Ġsrail Ġrlanda Çin Hindistan Polonya Meksika Türkiye Rusya Brezilya Mısır İnsani gelişmişlik endeks değeri Doğumda yaşam beklentisi (yıl) Yetişkin okuma yazma oranı, 15 yaş ve üstü (%) İlk, orta ve yüksek öğretim birlikte kayıt oranı (%) Kişi başına GSYİH (satın alma gücü paritesi $) 0,951 77,9 0,932 80,3 97,1 0,959 78,4 0,777 72,5 90,9 0,619 63,7 61,0 0,870 75,2 0,829 75,6 91,6 0,775 71,4 87,4 0,802 65,0 99,4 0,800 71,7 88,6 0,708 70,7 71,4 93,3 89,6 99,9 69,1 63,8 87,2 75,6 68,7 88,9 87,5 76,9 41.890 25.864 38.505 6.757 3.452 13.847 10.751 8.407 10.845 8.402 4.337 23 5 81 128 37 52 84 67 70 112 17,0 15,6 5,9 6,9 16,2 4,8 4,6 1,9 28,6 3,8 8,6 5,4 17,6 5,4 27,0 3,7 18,8 3,6 21,5 4,4 16,7 3,9 Genel sıralama Önemli göstergeler Ulusal Yoksulluk (%) Devlet eğitim harcaması (GSYİH’ya oranı %) Bilim, mühendislik, imalat, inşaat öğrencileri (%) Gini Nüfus 2005 (milyon) Kişi başına GSYİH yıllık büyüme hızı 1975-2005 (%) Kişi başına GSYİH yıllık büyüme hızı 1990-2005 (%) Karbon dioksit emisyonu yıllık % değişim 1990-2004 GDI sıralaması GEM sıralaması Devlet sağlık harcaması 2004 (GSYİH’ya oranı %) Devlet eğitim harcaması 1991 (GSYİH’ya oranı %) Devlet eğitim harcaması 20022005 (GSYİH’ya oranı %) Askeri harcama 1990 (GSYİH’ya oranı %) Askeri harcama 2005 (GSYİH’ya oranı %) Genel endeks 2005 Genel endeks 1990 Genel endeks 1975 12 16 28 23 – 22 20 31 21 – 16 – 40,8 299,8 2,0 39,2 6,7 1,8 34,3 4,1 4,5 46,0 1.313,0 8,4 36,8 1.134,4 3,4 34,5 38,2 4,3 46,1 104,3 1,0 43,6 73,0 1,8 39,9 144,0 -0,7 57,0 186,8 0,7 34,4 72,8 2,8 2,1 1,5 6,2 8,8 4,2 4,3 1,5 1,7 -0,1 1,1 2,4 1,8 8,2 2,7 7,8 6,9 -0,8 0,4 3,9 -1,9 4,2 7,8 16 15 6,9 21 28 6,1 15 19 5,7 73 57 1,8 113 – 0,9 35 39 4,3 51 46 3,0 79 90 5,6 59 71 3,7 60 70 4,8 – 91 2,2 5,1 6,5 5,0 2,2 3,7 5,2 3,8 2,4 3,6 – 3,9 5,9 6,9 4,8 1,9 3,8 5,4 5,4 3,7 3,6 4,4 – 5,3 12,3 1,3 2,7 3,2 2,8 0,4 3,5 12,3 2,4 4,7 4,1 9,7 0,6 2,0 2,8 1,9 0,4 2,8 4,1 1,6 2,8 0,951 0,919 0,870 0,932 0,869 0,805 0,959 0,875 0,823 0,777 0,634 0,530 0,619 0,521 0,419 0,870 0,806 yok 0,829 0,768 0,694 0,775 0,683 0,594 0,802 0,815 yok 0,800 0,723 0,649 0,708 0,575 0,434 Kaynak: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu 2007/2008 %99,0 kullanılmıştır Medyan gelirin %50’si Bütün ülkeler 2002-2005 rakamları iken Çin 1999-2001, Mısır 1991 rakamıdır Yüksek öğrenim öğrencilerinin yüzdesi. 1999-2005 rakamları. Türkiye, ABD, İrlanda rakamları belirsizliği yüksektir Eşitsizlik göstergesi. Sıfır tam eşitlik, bir tam eşitsizlik. Veri hesaplamalarında farklılıklar vardır Gender-related Development Index. İnsani gelişmişlik endeksinin ölçtüğü performansı kadınlar açısından inceler Gender Empowerment Measure. Kadının politik ve ekonomik alanlarda ve karar mekanizmalarında katılımını ve ilerlemesini ölçer Genelde 2005 rakamları kullanılmıştır Sıralamalarda 70’e kadar Yüksek, 70’ten sonrası Orta İnsani Gelişmişlik olarak kabul edilmektedir 87 Kriz ve yazılım ĠNSANĠ GELĠġMĠġLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ BÖLGE VE GRUP ORTALAMALARI Alt baĢlıklar İnsani gelişmişlik endeks değeri Doğumda yaşam beklentisi (yıl) Yetişkin okuma yazma oranı, 15 yaş ve üstü (%) İlk, orta ve yüksek öğretim birlikte kayıt oranı (%) Kişi başına GSYİH (satın alma gücü paritesi $) Nüfus 2005 (milyon) Kişi başına GSYİH, yıllık büyüme hızı 1975-2005 (%) Kişi başına GSYİH, yıllık büyüme hızı 1990-2005 (%) Karbon dioksit emisyonu, yıllık % değişim 1990-2004 GeliĢmekte olan Arap ülkeler ülkeleri Doğu Asya ve Pasifik Latin Amerika ve Karayipler Güney Asya Orta, Doğu Avrupa ve BDT* OECD Orta gelir ülkeler DüĢük gelir ülkeler 0,691 66,1 76,7 0,699 67,5 70,3 0,771 71,7 90,7 0,803 72,8 90,3 0,611 63,8 59,5 0,808 68,6 99,0 0,916 78,3 – 0,776 70,9 89,9 0,570 60,0 60,2 64,1 65,5 69,4 81,2 60,3 83,5 88,6 73,3 56,3 5.282 6.716 6.604 8.417 3.416 9.527 29.197 7.416 2.531 5.215,0 2,5 313,9 0,7 1.960,6 6,1 556,6 0,7 1.587,4 2,6 405,2 1,4 1.172,6 2,0 3.084,7 2,1 2.425,5 2,2 3,1 2,3 5,8 1,2 3,4 1,4 1,8 3,0 2,9 5,7 6,0 6,8 2,2 7,0 -2,0 1,3 2,5 4,1 Kaynak: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu 2007/2008 * BDT: Bağımsız Devletler Topluluğu İnsani gelişmişlik genel sıralamasına bakıldığında, İrlanda’nın ABD’den de önce geldiği, ve İsrail’in olumlu performansı yanında, Hindistan’ın bütün yazılım sektörü atılımına karşın, çok gerilerde kaldığı görülmektedir. Türkiye’nin ise son yıllardaki ilerlemesine karşın, iyi bir yerde olmadığı görülmektedir. Yazılım sektörü için çok önemli olan eğitim göstergelerinde İsrail’in üstün performansı dikkati çekmektedir. Türkiye ise gerilerde kalmıştır. Sağlık harcamalarında da yine İsrail ön plana çıkmaktadır. Ülkelerin büyüme hızlarına bakıldığında, son otuz yılda Çin’in ve daha az ölçüde İrlanda’nın, son on beş yılda yine Çin ve artan bir şekilde İrlanda’nın olumlu performansı gözlemlenmektedir. Hindistan’ın da özellikle son on beş yılda performansını artırdığı, ve gelişmekte olan ülkeler ve Güney Asya ortalamalarının üzerinde büyüdüğü görülmektedir. Panagariya gibi bazı ekonomistler, bunda son yıllardaki reform ve serbestleşme çabalarının önemli rolü olduğunu belirtmektedir. Polonya’nın performansı da dikkat çekmektedir. Bu büyümeler gerçekleştirilirken, İrlanda’nın göreli olarak az karbon dioksit emisyon artışı gerçekleştirdiği görülmektedir (OECD ülkelerine göre yüksek olmasına karşın). Bu da, bir ölçüde bilişimle büyümesine, ve bunun diğer sektörlere göre daha az kirlilik yaratmasına bağlanabilir. Çevreye zarar vererek büyümenin olumsuz ekonomik etkisini ölçmenin çok zor olmasına karşın, Çin ve Hindistan’ın bu büyümelerinin ıskonto edilmesi gerektiği düşünülebilir. İsrail de benzer bir durumdadır. Kadınların konumuna bakıldığında, İrlanda’nın olumlu performansını İsrail izlemektedir. Bu da, yazılım sektörünün gelişimi için önemli bir faktör olabilir. Bu konuda da Türkiye’nin seviyesinin iyi olmadığı gözlemlenmektedir. Ayrıca askeri harcamalara bakıldığında, bunun İsrail’in yazılım sektörünün büyümesine verdiği ivme görülebilir. Bütün bunlardan Türkiye için dersler çıkarılabilir. 88 Kriz ve yazılım ĠNSANĠ GELĠġMĠġLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ ÜLKELER SIRALAMASI Alt baĢlıklar Teknoloji: yaygınlık Telefon anahattı 1990 (1.000 kişide) Telefon anahattı 2005 (1.000 kişide) Mobil abone 1990 (1.000 kişide) Mobil abone 2005 (1.000 kişide) İnternet kullanıcısı 1990 (1.000 kişide) İnternet kullanıcısı 2005 (1.000 kişide) Teknoloji: pazar yapısı Patent 2000-2005 (milyon kişide) Hak payı ve lisans ücretleri 2005 (kişi başına $) Arge harcamaları 2000-2005 (GSYİH %) Arge araştırmacısı sayısı 1990-2005 (milyon kişide) Yüksek teknoloji ihracatı 1990 (toplam imalat ihracatına oranı %) Yüksek teknoloji ihracatı 2005 (toplam imalat ihracatına oranı %) Diğer göstergeler Net doğrudan yabancı yatırım girişi 1990 (GSYİH’ya oranı %) Net doğrudan yabancı yatırım girişi 2005 (GSYİH’ya oranı %) Kadın işsizlik oranı 1996-2005 (erkek oranının %’si) * İstihdam Tarım/toplam ekonomik aktivite 1996-2005 (%) İstihdam Endüstri/toplam ekonomik aktivite 1996-2005 (%) İstihdam Hizmetler/toplam ekonomik aktivite 1996-2005 (%) ABD Ġsrail Ġrlanda Çin Hindistan Polonya Meksika Türkiye Rusya Brezilya Mısır 545 349 606 424 21 3 680 1.120 8 1 630 470 280 489 7 1.012 0 276 6 269 – 302 0 85 6 45 0 82 0 55 86 309 0 764 0 262 64 189 1 460 0 181 122 263 1 605 0 222 140 280 0 838 0 152 63 230 – 462 0 195 29 140 – 184 0 68 244 191,5 48 91,2 80 142,2 16 0,1 1 – 28 1,6 1 0,7 1 0,0 135 1,8 1 0,5 1 1,9 2,7 4.605 4,5 – 1,2 2.674 1,4 708 0,8 119 0,6 1.581 0,4 268 0,7 341 1,2 3.319 1.0 344 0,2 493 33,7 10,4 – 6,1 2,4 3,7 8,3 1,2 – 7,1 – 31,8 13,9 – 30,6 4,9 3,8 19,6 1,5 8,1 12,8 0,6 0,8 0,3 1,3 1,0 0,1 0,2 1,0 0,5 – 0,2 1,7 0,9 4,5 -14,7 3,5 0,8 3,2 2,4 2,7 2,0 1,9 6,0 100 112 89 – 100 116 118 106 105 172 311 – 2 – 44 67 – – – 10 21 30 – 22 – 18 13 – – – 30 21 20 – 76 – 16 20 – – – 60 58 50 Kaynak: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu 2007/2008 * ABD, İrlanda, Polonya, Meksika, Türkiye rakamları 2006 yılına aittir 89 Kriz ve yazılım ĠNSANĠ GELĠġMĠġLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ BÖLGE VE GRUP ORTALAMALARI Alt baĢlıklar Teknoloji: yaygınlık Telefon anahattı 1990 (1.000 kişide) Telefon anahattı 2005 (1.000 kişide) Mobil abone 1990 (1.000 kişide) Mobil abone 2005 (1.000 kişide) İnternet kullanıcısı 1990 (1.000 kişide) İnternet kullanıcısı 2005 (1.000 kişide) Teknoloji: pazar yapısı Patent 2000-2005 (milyon kişide) Hak payı ve lisans ücretleri 2005 (kişi başına $) Arge harcamaları 2000-2005 (GSYİH %) Arge araştırmacısı sayısı 1990-2005 (milyon kişide) Yüksek teknoloji ihracatı 1990 (toplam imalat ihracatı oranı %) Yüksek teknoloji ihracatı 2005 (toplam imalat ihracatı oranı %) Diğer göstergeler Net doğrudan yabancı yatırım girişi 1990 (GSYİH’ya oranı %) Net doğrudan yabancı yatırım girişi 2005 (GSYİH’ya oranı %) GeliĢmekte olan Arap ülkeler ülkeleri Doğu Asya ve Pasifik Latin Amerika ve Karayipler Güney Asya Orta, Doğu Avrupa ve BDT OECD Orta gelir ülkeler DüĢük gelir ülkeler 21 132 – 229 – 86 34 106 – 284 0 88 18 223 – 301 – 106 61 – – 439 0 156 7 51 – 81 0 52 125 277 – 629 0 185 390 441 10 785 3 445 40 211 – 379 0 115 – – – – – – – – – 0,9 – 1,7 – 1,1 – – 73 4,1 239 104,2 – 1,0 – – 1,0 – 1,6 0,6 0,7 1,0 2,4 0,8 – – – 722 256 119 2.423 3.096 725 – 10,4 1,2 15,3 6,6 2,0 – 18,1 – – 28,3 2,0 36,4 14,5 3,8 8,3 18,2 21,5 3,8 0,9 – – 0,8 – – 1,0 0,9 0,4 2,7 – – 2,9 0,8 – 1,6 3,1 1,4 Kaynak: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu 2007/2008 Genel göstergelerin yanında, teknoloji yaygınlık ve üretimi göstergelerine bakıldığında, sabit hatta İrlanda ve İsrail ön plana çıkmaktadır. Ancak OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında İrlanda ortalamanın biraz üstünde, İsrail biraz altındadır. Nüfusa oranla mobil telefon abone sayısında ise, bu iki ülke ABD’yi de, OECD ortalamasını da geride bırakmaktadır. İnternet kullanıcısı oranlarında İsrail iyi bir performans gösterirken, İrlanda, OECD ortalamasının gerisindedir, ve Polonya ve Türkiye gibi ülkelerin de çok önünde değildir. Patent oranlarında İrlanda, ABD ve Rusya’yı izlerken ve OECD ortalamasının da gerisindeyken, İsrail Orta ve Doğu Avrupa ve BDT ortalamasından da daha sonra gelmektedir. Hak payı ve lisans ücretlerinde, İrlanda hem OECD ortalamasının hem de İsrail’in önündedir. Arge harcaması oranında İsrail’in ABD’nin ve OECD ortalamasının da önünde olduğu, İrlanda’nın ise OECD ortalamasından da, Çin’den de sonra geldiği görülmektedir. Arge araştırmacısı oranında İrlanda’nın ABD, Rusya ve OECD ortalamasının gerisinde olduğu görülmektedir. Buradan çıkarılacak bir sonuç da İrlanda’nın arge harcamalarını ticari hale dönüştürmede İsrail’den daha başarılı olduğudur. İrlanda’nın İsrail’den daha az arge harcamasıyla daha fazla ticari geri dönüm sağlaması da bir ölçüde İrlanda’nın çokuluslu firmalara dayalı yapısına bağlanabilir. Yüksek teknoloji ihracatı oranında ise özellikle Çin ve Meksika’nın rakamları göze çarpsa da, iki ülkede de ABD firmalarının üretimleri, ithalat rakamları gibi faktörler nedeniyle bu gösterge daha detaylı incelenmelidir. Ayrıca, Meksika örneğinde ABD’yi de içeren NAFTA serbest ticaret anlaşmasının etkisi düşünülmelidir. Bu ihracatın, ülkedeki 90 Kriz ve yazılım sosyal patlamaları ve güney bölgesinin neredeyse yarısının salt yoksulluğunu önleyemediği göz önünde bulundurulmalıdır. Çin’in yüksek performansı ise Doğu Asya ve Pasifik bölgesi ortalamasının altında, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının az üstündedir. Bu da, dünya genelinde bir eğilimle ilişkilendirilebilir. Doğrudan yabancı yatırım çekmede ise İsrail ve Çin’in performansları göze çarpmaktadır. En başarılı ülke ise, genel insani gelişmişlik sıralamasında henüz gerilerde olan ve son yıllarda bilişimde atılım çabasında olan Mısır’dır. Sağlıklı bir karşılaştırma yapabilmek için yeterli veri olmamasına karşın, toplam ekonomik aktivite içerisinde istihdamda hizmet sektörünün ağırlığıyla İsrail dikkati çekerken, Hindistan’ın hala tarım ağırlıklı olduğu gözlemlenmektedir. Ayrı olarak belirtilmesinde yarar olacak bir nokta da, bütün teknoloji yaygınlık ve üretim göstergelerinde Hindistan’ın gerilerde olmasıdır. Türkiye ise, burada da orta sıralardadır. Karşılaştırmaların genel sonucu Küresel rekabetçilik, bilgi ve iletişimde katılım ve yararlanma yetkinliği, ve insani gelişmişlik seviyelerinde, incelenen ülkeler içerisinde İsrail ve İrlanda’nın çok önde olduğu görülmektedir. İsrail İrlanda’dan daha rekabetçi ve bilgi ve iletişimde hazır iken, İrlanda’nın insani gelişmişlik seviyesi İsrail’den üstündür. Hindistan ise rekabetçilikte üst sıralara tırmanırken, henüz bu atılımlarını insani gelişmişlik seviyesine yansıtamamış, ülke geneline yayamamıştır. Bilgi ve iletişim bireysel kullanımında alt sıralarda yer alması da bu yetersizliğini vurgulamaktadır. Rekabetçilikteki sırası ise, Dünya Ekonomik Forumu’nun yorumu ile, daha uzun vadede büyüme ve kalkınma potansiyelini göstermektedir. İkili karşılaştırma ve analizlerde Hindistan’dan geride gözüken Çin yazılım sektörünün ise, bu genel göstergeler ışığında, doğru politikalarla, arayı kapayabileceği anlaşılmaktadır. Yazılım sektöründe hatırlatılmasında yarar olan bir başka konu, özellikle gelişmekte olan birçok ülkede veri bulmanın zor ya da olanaksız olmasıdır. Olan bilgilerin ölçümünde farklı yaklaşımlar kullanılmaktadır. Üçüncü ve dördüncü kademelerdeki bazı ülkeler yeni yeni veri toplamaya başlamakta ve sektör hakkında tahminler yapmaktadır. Diğer bir zorluk bu bilgilerin abartılmasıdır. Devlet, sektörel kuruluşlar, uluslararası yardım kuruluşları gibi aktörlerin ihracat rakamlarını yüksek göstermek çıkarlarınadır. Bu yüzden de, incelenen ülkelerin özellikle yazılım rakamları karşılaştırılırken dikkat edilmelidir. Bu ülkelerin yerinde incelenmesi daha uygundur. Türkiye rakamları ise, AB istatistik standartlarına uyum için yapılmakta olan reform nedeniyle daha da dikkatli incelenmelidir, ve kapsamlı bir bilimsel araştırmayı gerekli hale getirmektedir. Örneğin küresel rekabetçilik endeksinin (hatta Maastricht kriterlerinin) alt endeks konularının bir kısmında bazı AB üyelerinden daha iyi bir konumda olan Türkiye’nin, istatistik hesaplama yöntemlerindeki değişiklikler ve AB uyumu hesaba katıldığında, daha da iyi bir konuma gelebileceği öngörülmektedir. Karşılaştırılan verilerdeki bazı sorun ve farklılıklardan ötürü, bu analizlerden kesin bir sonuca varmak olası değildir. Ancak, ekonomik kriz dönemine girerken, bu alanlarda orta sıralarda olan Türkiye’de, yazılım üretim ve kullanımında başarılı olunması için gerekli faktörlerden bazılarının eksikliğine karşın, doğru stratejiler uygulayan yazılım 91 Kriz ve yazılım firmalarının, ekonominin başka sektörlerindeki kurumların etkili bilişim ürün ve hizmetleri kullanmalarına ve üretkenliklerine katkıda bulunarak, başarılı olabilecekleri beklenebilir. Ayrıca devletin bu eksiklikleri gidermede yapacakları da, bu stratejileri destekleyebilir. Öte yandan, Türkiye içerisinde farklı il ve bölgelerin bilgi ve iletişim kullanım, yararlanma, üretim kapasitelerini ölçen, rekabetçilik ve gelişmişlik ölçüm ve endeksleri de özellikle dijital uçurumu azaltmak açısından önemli olabilir. Kurumların ihtiyaçları bölge ve şehirlere göre de değişebilir. Edam ve Deloitte (2009) tarafından yapılan çalışmada, internet ve ADSL kullanımı gibi alanlarda iller arasında özellikle çok büyük uçurumlar olduğu görülmektedir. Son yıllarda göreli olarak az gelişmiş il ve bölgelerimizde krediye erişimde önemli artışlar olduğu görülmesine karşın, özellikle KOBİ’lerin kredi bulmasında bölgeler arası farklılıklar azalsa da devam etmektedir. İnternet ve kredi konularına benzer biçimde daha birçok alanda bölgesel farklılıklar gösterilebilir. Bu da, gene kurumların yazılım gereksinimlerinde ve stratejilerinde farklılıklar yaratabilir. Örneğin, krediye erişimde zorlanan bölgelerde hizmet olarak yazılım özellikle önemli olabilir. Farklı bölgeler bazı konularda iyi, bazılarında kötü performans gösterebilmektedir. Her bölgede gereksinimler değişiktir. Bunlardan kurum bazında da etkilenilmektedir. Bu konuya m-kalkınma ve m-finans gibi kavramlar eklendiğinde, daha da karmaşıklaşmakta ve yeni fırsatlar ortaya çıkmaktadır. Avrupa Birliği süreci Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üye olabilmek için, ekonomik, sosyal ve siyasi açılardan büyük bir reform sürecinden geçmektedir. Yapılan ulusal ve yerel planların Lizbon Stratejisi ve Bilgi Toplumu Stratejisi ile de uyumlu olması gereklidir. Araştırma ve Teknolojik Gelişme İçin Yedinci Çerçeve Programı (The Seventh Framework Programme for Research and Technological Development ya da kısaca FP7) gibi, 50 milyar euro gibi rakamlara ulaşabilen AB fon, destek ve programları fırsatlar oluşturmaktadır. Bu konuda TÜBİTAK ilgilenen kişi ve kuruluşlara destek vermektedir, yapılabilecek sektör faaliyetlerinde rol alacak paydaşlardandır. Bütün bu gelişmeler, Türkiye ekonomisi, kurumlar ve yazılım firmaları için önemli fırsatlar yaratmaktadır. Türkiye bilgi ve iletiĢim sektöründe son geliĢmeler Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği’ne (TÜBİSAD) göre (2008), Türkiye bilgi ve iletişim pazar hacminin 2008 yılında 19,1 milyar euroya ulaştığı öngörülmektedir. Bu dönemde bilişim sektörünün yaklaşık 5,1 milyar euro, telekomünikasyonun ise 14,1 milyar euroluk bir büyüklüğe eriştiği tahmin edilmektedir. Türkiye, pazar hacmi açısından Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’nın ardından Avrupa’da altıncı sırada gelmektedir. TÜBİSAD verilerine göre, Türkiye bilgi ve iletişim pazarının %74’ünü telekomünikasyon, %18’ini donanım, %5’ini hizmetler ve %3’ünü yazılım segmenti oluştururken, bilişim pazarında ise donanım, hizmetler ve yazılım segmentlerinin payları sırasıyla %72, %17 ve %11’dir. Avrupa bilgi ve iletişim pazarında ise telekomünikasyonun payı %54’tür. Hizmetler, donanım ve yazılım segmentlerinin payları sırasıyla %24, %13 ve %9’dur. Bilişim sektöründe de, hizmetler, donanım ve yazılım 92 Kriz ve yazılım segmentlerinin payları sırasıyla %51, %30 ve %19’dur. Avrupa’da özellikle hizmetler segmetinin payının fazlalığı dikkati çekmektedir. Türkiye’de yazılım ve hizmetler sektörünün payının düşüklüğü göze çarparken, bu aynı zamanda bu alanın potansiyelini göstermektedir. Türkiye’de 2008 yılında bilişim sektörünün %15,4 büyüdüğü, telekomünikasyon segmentinde bu oranın %9,3 olarak gerçekleştiği öngörülmektedir. Avrupa’da da 2008 yılında en hızlı büyüyen bilgi ve iletişim segmentinin %4,2’lik oranıyla bilişim olduğu tahmin edilmektedir. Bilgi ve iletişim alanındaki yüksek oranda vergiler, sektörün büyümesini yavaşlatmaktadır. Bazı alanlarda serbestleşme ve sağlıklı rekabet sağlanamamıştır. Bilişim suçları ve kişisel bilgi konuları hala sorunludur. 2008 yılı Eylül ayı itibarıyla Türkiye’de geniş bant kullanım oranı yaklaşık %9’la, Avrupa ortalamalarının çok altında kalmaktadır. Öte yandan, Haziran 2009’da faaliyete geçmesi planlanan geniş bant mobil iletişim teknolojisi 3G ile büyük boyutlu görsel verilere dayanan yazılım ürünlerinin gelişiminin hız kazanması beklenmektedir. 3G ihalesi alan firmaların kendi bünyesi dışından da bilişim hizmeti alması koşulu, bazı yazılım ve donanım firmaları için fırsatlar yaratmaktadır. Sağlık, multimedya, güvenlik yazılımlarının özellikle olumlu etkileneceği öngörülmektedir. 3G dışında, mobil numara taşınabilirliği, sabit telefon hizmeti, kablolu televizyon, sanal cep telefonu işletmeciliği ve elektronik haberleşme konusundaki gelişme ve planlar, geç de olsa telekomünikasyon sektöründe rekabet ortamının gelişmesi, internet hızının artması ve yayılması ve hizmetlerin çeşitlenmesi yönünde umut vermektedir. Bu konularda gelişmeler, kriz ortamında tüketicilerin tek operatörden birkaç hizmeti birden almalarını sağlayarak gider azaltmalarına yardımcı olabilir. Geniş bant erişimine sahip Avrupalı, toplam nüfusun %40’ından biraz fazladır. Toplam nüfusun ancak üçte biri çevrimiçi alışveriş etmektedir. OECD’nin (2008) bu verileri, bu alandaki potansiyeli göstermektedir. Bu alanda daha geride ancak hızla büyüyen Türkiye pazarı ise, daha da büyük bir potansiyel içermektedir. İnternet giderek televizyondan çok kullanılmaya başlanmaktadır. İnternete ve özellikle geniş banda daha hızlı ve ucuz erişim geliştikçe, bireysel ve kurumsal kullanıcıların sayısı artmaya devam edecektir. Ucuz ve büyük kitlelere erişebilen reklam aracı olarak da internet, şu anda çok düşük olan payını hızla artıracaktır. Yazılım sektöründe son dönemlerde teknoparklar, devletin bilişim alımları, KOBİ’lerin bilişim kullanımı gibi konularda çabalar görülmektedir. Ancak, bu alanların hepsinde bazı sorunlar devam etmektedir. İhracat yaparken hizmet olarak kabul edilen yazılım sektörü, teşviklerden yararlanamamaktadır. Bütün çabalara karşın yazılım sektörü hükümet tarafından ‘stratejik sektör’ ilan edilmemiş, bu alanda bir eylem planı yapılmamıştır. Yazılım sektörü, bazı olumlu gelişme ve çabalara karşın, eskiye göre daha güçlü de olsa, kriz dönemine sorunlarla girmektedir. Türkiye’nin bilgi ve iletişimdeki sorunları ve eksiklikleri, küresel alandaki rekabetçilik göstergelerine de yansımaktadır. 93 Kriz ve yazılım Öte yandan, her kriz yeni fırsatlar doğurmaktadır. Petrol ve doğal gaz fiyatları düşse de, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin büyümeye ve çevre kirliliğine neden olmaya devam etmesi, özellikle 2012’de Kyoto Protokolü’nün ABD’nin de katılımıyla ve gelişmekte olan ülkelere de sorumluluk verilerek yenilenmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini artıracak, bu protokolü imzalayan Türkiye için yeni gerekler ve fırsatlar yaratacaktır. Enerji sorunu, Türkiye’nin en öncelikli ekonomik problemlerinden biridir. Hem dışa bağımlılığın azaltılması, hem de çevre kirliliğinin önlenmesi önemlidir. Çevre duyarlılığı, bilişimde yön verici faktörlerden biridir. Başka sektörlere göre bu alanda avantajlı olan bilişim sektörü bu konuda ön plana çıkmaktadır. ABD’deki ekonomik kriz paketi ve Obama hükümetinin alternatif enerjilere verdiği önem, bu sektörde yeni fırsatlar yaratmaktadır. Enerji konusu, kriz dönemindeki fırsatlardan yalnızca biridir. Dünyada yaşanan finansal ve ekonomik krizden, ve bunun Türkiye ekonomisine olan yansımalarından, bilişim ve yazılım sektörünün 2009 yılında olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Hızlı hareket eden, nakit sorunu yaşamayan, stratejik planlamalarını sürekli yenileyen yazılım firmalarının, krizi en az hasarla atlatacağı öngörülmektedir. Bu firmalar, yazılım kullanacak kurumların da daha etkili danışmanlık hizmeti alarak krizde verimliliklerini artırmalarını sağlayarak, Türkiye ekonomisine katkıda bulunacaktır. 94 Kriz ve yazılım Krizde yazılım öncelikleri Giderek karmaşıklaşan bilişim sektöründe, zorlu bir küresel ekonomik konjonktür ve rekabet ortamı da düşünüldüğünde, paydaşlar arası işbirliği ve koordinasyon, dünyada olanların ve başka ülkelerin yaptıklarının izlenmesi, yerel farklılıkların gözetilmesi, planların çok disiplinli ve bilimsel olması, devamlı gözden geçirilmesi, Türkiye’nin sürekli kalkınması açısından ve Avrupa Birliği yolunda önemli konulardır. Ekonomide birçok konuda bilgi ve iletişimle büyüme ve sinerjiler yaratmak olasıdır. Bunun için e-devlet; bilgi ve iletişim altyapısı; diğer altyapı başlıkları; eğitim, işbirliği, kurumsallaşma, kalite, girişim, finansman, kümelenme konularına özel ağırlık verilmesi; bir plan çerçevesinde hareket; ulusal kalkınma planı, Avrupa Birliği uyum çalışmaları, Bilgi Toplumu Stratejisi, e-dönüşüm projesi, Türkiye Yazılım Stratejisi, diğer uluslararası, ulusal, bölgesel ve yerel planlarla eşgüdüm önemlidir. Eksiklikleri giderecek bilimsel ve gerçekçi stratejilerle bu fırsatlardan yararlanmak ve bilgi ve iletişimin en etkili kullanım ve üretimine uygun bir ortam yaratmak mümkündür. Bilişim endüstrisi, ekonominin bütün sektörleriyle birlikte ve onların verimliliğini artıracak şekilde büyüyebilir. KOBİ’lerin bilgi ve iletişim kullanımı, yerel bilişim firmalarından yararlanacak biçimde geliştirilmelidir. Hindistan ve İsrail gibi ülkeler zor ve farklı koşullarda yaratıcılık sayesinde bilişimde kendilerine farklılık yaratabilmişlerdir. Başarı faktörlerinin hemen hiçbiri ülkede yokken bazı Türk yazılım firmaları da başarı hikayeleri yaratmıştır. Son yıllarda sektörün gelişmesi için artarak devam eden devlet ve özel sektör çabaları ortamı biraz iyileştirmiştir. Ekonominin hızlı büyümesi ve Avrupa Birliği sürecindeki reformların da ivme kazandırdığı bu gelişmeler, ülkenin, ekonominin ve yazılım sektörünün küresel kriz dönemine daha güçlü girmesini sağlamaktadır. Gene de önemli sorunlar vardır. Zor koşulların avantaja dönüştürülebilmesi için planlı ve çok hızlı hareket ederek, gerekli stratejilerin uygulamaya sokulması gerekmektedir. Yazılımın önündeki engeller kaldırılmalı, ‘stratejik sektör’ ilan edilmeli ve bir eylem planı yapılmalıdır. Devletin bilgi ve iletişimde atabileceği bazı hızlı adımlar da yazılım ve ekonominin başka sektörlerine kriz döneminde ivme kazandırabilir. Bu çalışmada incelenen, küresel kriz, dünyada bilgi ve iletişim sektöründeki son gelişmeler ve beklentiler, Türkiye ekonomisinin son durumu, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bilgi Toplumu Stratejisi, Türkiye Yazılım Stratejisi, Avrupa Birliği süreci, Türkiye bilgi ve iletişim sektöründeki gelişmeler çerçevesinde, yazılım sektörünün önünde sorunlarla birlikte bazı önemli fırsatlar vardır. 95 Kriz ve yazılım Bilgi ve iletişim sektöründeki hızlı gelişmelerin, yakınsamanın her alanda olmaya başlamasının, hizmet olarak yazılım, sanallaşma ve ‘cloud computing’ oluşumlarının, büyük depresyon ya da ikinci dünya savaşından beri en büyük küresel krizle aynı ana rastlaması, çok büyük zorluklarla fırsatların birleşmesi anlamına gelmektedir. Yeni oluşumları, tüketici davranış biçimlerini, ekonominin yönünü, iş kurallarının evrimini doğru anlayan, ve bu sürekli değişen koşullara hızla ve etkili uyum sağlayabilen yazılım firmaları, müşterileriyle birlikte büyüyerek, başarılı olacaktır. Bu ortamda doğru verilere hızla ulaşmanın ve bunu doğru analiz ederek anında bilgiye çevirebilmenin vazgeçilmez koşulu bilgi ve iletişimdir. Kullanıcı kurumlar ve yazılım firmalarının, birleşik iletişim mantığıyla, birbirleriyle işbirliği içerisinde, strateji ve iş süreçlerini yeniden gözden geçirerek, etkili yönetişim mekanizmaları dahilinde hareket etmeleri gerekmektedir. Kurumlarda gider tasarrufu/seçici yatırım çeliĢkisi Krize karşı kurumların reaksiyonu, ülkeden ülkeye, sektörden sektöre, ve şirketten şirkete, küresel, bölgesel ve yerel koşullara göre, çok değişmektedir. Bazı firmalar, bilgi ve iletişim, arge gibi giderlerde kısıtlamaya giderken, başkaları, bu alanlarda giderlerini yükselterek, verimliliklerini, rekabet avantajlarını ve pazar paylarını artırmayı hedeflemektedir. ABD’deki bir önceki resesyondan Itunes ve Ipod ürünleriyle çıkan Apple, buna bir örnektir. Yüksek nakit akımı ya da varlık sahibi olanlar, rakiplerini satın almaktadır. Geleneksel düşünce, ekonomik kriz dönemlerinde düşen taleple birlikte giderlerde de kısıntıya gidilmesini savunurken, birçok uzman resesyondan çıkış yolunun daha fazla ve akıllı yatırım olduğunu belirtmektedir. Bu düşünceye göre, kurumların kriz döneminde gider tasarrufu yapabilmek ve daha verimli hale gelebilmek amacıyla, orta vadeyi de gözeterek, seçici satın almalarla, bilgi sistemlerini güçlendirmeleri gerekmektedir. Bilişimde tasarruf, birçok işletmenin başvurduğu, çok tartışılan ve eleştirilen bir kriz taktiğidir. Teknoloji yatırımları, işgücü verimliliğinin özellikle uzun vadede iyileşmesi için önemli olduğundan, ve çalışan başına teknoloji yatırımlarının verimlilik büyümesinin bazen bir iki yıl önünden geldiğinden, kriz döneminde yatırımlarda kısıtlamalar çoğalmaktadır. Dünya ekonomisi, iş yapma modelleri, ve özellikle teknoloji sektöründeki hızlı gelişmeler bu konuları devamlı olarak incelemeyi gerektirmektedir. Buna bir örnek, son yıllarda önemi artan hizmet olarak yazılım kavramıdır. Bir yandan daha küçük ölçekli kurumların, ön ödeme düşüklüğünden ve daha az donanım ve eleman gereksiniminden ötürü, daha fazla bilişim kullanımına neden olup, ülke ekonomisine olumlu katkı yapabileceği gibi, öte yandan yazılım firmalarına daha fazla donanım ya da daha düşük gelir ve marjlar gibi ek mali yükümlülükler ve sermaye gereksinimleri yaratmaktadır. Bu da, gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarının kısıtlı olması dolayısıyla yazılıma yatırımını ve yazılım sektörünün gelişimini güçleştirebilir. En azından farklı yönetim ve organizasyon modellerini, ayrıca devletin daha fazla finansman desteğini ya da değişik teşvik modellerini gerektirebilir. Kriz döneminde ise bu özellik, baştan yüksek ön ödemeyle yazılım satın alma gücü olmayan birçok KOBİ için yazılım kullanma fırsatı doğurmaktadır. 96 Kriz ve yazılım Brezilya, Çin, Hindistan, İrlanda ve İsrail gibi son yıllarda bu sektörde atılım yapmış ülkeler incelendiğinde, ülke özelliklerine ve ekonomilerinin yapılarına göre gelişmiş çok farklı modeller görülmektedir. Bunun yanında bütün bu ülkelerin uyguladıkları stratejilerin, devlet desteği, altyapı (eğitim, teknoloji, hukuk), aktörler arası işbirlikleri, finansman, güçbirlikleri gibi başarı faktörlerinde bazı ortak noktaları vardır. Bazı genel stratejilerle birlikte, bölgesel farklılıklar değerlendirilmelidir. Bu hem yazılım sektörü hem de ülkenin sürdürülebilir kalkınması açısından önemlidir. Birbirinden beslenecek bu iki amacın gerçekleşebilmesi için paydaşlar arası işbirlikleri ve koordinasyon gerekmektedir. Bu konuda devlet desteği önemlidir. Kriz önlem paketinde olacağı açıklanan KOBİ kredi destekleri, bilişim alımlarına ivme kazandırabilir. Ancak, daha çok kredi garanti mekanizması olarak açıklanan bu genel desteklere, bazı gelişen ülkelerde görüldüğü gibi doğrudan bilişim alımları yardımları eklenebilir. Bilgi ve iletişim vergilerinde indirim bir başka öneridir. Ancak, içinde bulunduğumuz kriz dönemi olağan dışı bir durumdur, olağan dışı önlemler gerektirmektedir. Bunların başında da hızlı ve kararlı hareket gelmektedir. Yeterli esneklik, birikim ve güce sahip yazılım firmaları müşterileriyle birlikte bunu gerçekleştirebilir. Yazılım firmalarının özel sektörle hızlı iletişim ve ortak hareketi son derece önemlidir. Çeşitli sektörlerden kurumların kriz dönemini en az hasarla atlatabilmeleri için gider önceliklerini iyi belirlemeleri gerekmektedir. Yazılım harcamalarında ise, hangi yazılımların giderlerde tasarrufa kısa vadede katkıda bulunabileceği kurum bazında belirlenmelidir. Bu konuda, daha hazırlıklı olan ve bu çalışmada yer alan gelişmeleri yakından izleyen yazılım ve danışmanlık firmaları, yazılım hizmeti almak isteyen kuruluşların doğru karar vermesinde önemli rol oynamaktadır. Müşteri odağı yazılımda giderek önemli hale gelmektedir. Müşterilerin kriz dönemindeki gereksinimlerini karşılamak, yazılım firmalarının öncelikleri arasındadır. Kurumları kriz döneminde nakit akımı sağlayacak araçlar olarak görmeyen, ve onların gereksinimlerini odak noktası yapan yazılım firmaları, orta ve uzun vadede daha başarılı olacaktır. Bilgi ve iletişim sektörü, hem küresel hem de yerel olarak krizden çıkış sürecini kısaltıcı ve kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir. Kriz döneminde hem kurumların hem de bilişim firmalarının farklılaşması gerekmektedir. Kurumların farklılaşması ve krizden çıkış için inovasyon ve bilişim gereklidir. Farklılaşan ve çeşitlenen müşteri odaklı ürünler giderek önem kazanmaktadır. Yazılım sayesinde kurumların farklılaşması iki türlü olabilir. Birincisi, giderleri indirerek rekabet avantajı yakalamaktır. İkinci yol ise yazılım aracılığıyla yapılacak inovasyon sayesinde rakip ürünlerden farklılaşmadır. Genç nüfusu büyük olan, giderek dijitalleşen ve talepleri artan ve çeşitlenen Türkiye’de, bu eğilim önem kazanacaktır. Mobil internet, mobil televizyon, mobil multimedya, mobil pozisyonlama, mobil sosyal ağlaşma hizmetleri, mobil çevrimiçi oyun gibi farklı segmentler giderek ağırlık kazanacaktır. Operasyon, yönetim, analiz ve karar alımında son derece olumlu etki yapabilen bilişim teknolojilerini kurumların en verimli biçimde kullanabilmeleri, küresel ekonomik kriz döneminde daha da önemli hale gelmiştir. Bilişim yatırımlarının geri dönüşü konusu hala tartışmalıdır; etkinin ölçümü özellikle sektör bazında zordur. Gelişmekte olan ülkelerde 97 Kriz ve yazılım bilişim üretim ve kullanımının daha yeni olmasından ötürü bu konuda veri ve istatistik sorunu olduğundan, ekonomi genelinde ölçüm de zordur. Buna karşın, yapılan araştırmalar genelde bilişimin kurum performansına katkısını olumlu bulmaktadır. Kriz döneminde önem verilmesi gerekli bir başka konu açık kodlu yazılımdır. Son yıllarda desteği ve güvenilirliği artan bu olgu, kriz döneminde önemli gider tasarrufları sağlaması yanında, aynı zamanda özellikle büyük devlet projelerinde, küçük yazılım firmalarının doğmasına da neden olabilir. Şimdiden farklı ülkelerde kurumsal kaynak planlama, müşteri ilişkisi yönetimi gibi ürünleri açık kodlu yazılımla sağlayan firmalar vardır. Kurumsal kaynak planlama segmentinde KOBİ’lerde küresel olarak hala doyum oranı düşüktür. Ancak, SAP, Oracle, Microsoft ve Intuit gibi büyük kurumsal kaynak planlama firmalarının bu segmente ilgisi artarak devam etmektedir. Bu da fırsat ve tehditleri yan yana getirmektedir. Kurumlar, kriz döneminde iş süreçleri yönetimine odaklanabilirler. Kriz döneminde kısa zamanda müşteriler için giderlerde tasarruf sağlayabilecek hızlı uygulanabilen ürünler bireysel olarak ön plana çıkabilirken, bunların orta vadede müşterilere bütün çözümler sağlayabilecek daha kapsamlı ve katma değerli ürünlerle dengesi ve ilişkisi iyi planlanmalıdır. Kriz döneminde yazılım firmaları öncelikleri Likidite döneminde kısa vadeli gereksinimleri karşılamada kullanılan kaynaklar azalınca ya da kuruyunca, bu gereksinimler kısa vadeli hedeflerle birlikte değişikliğe uğramaktadır. Zorlu kredi ortamında, nakit akımını sağlamak amacıyla, kurumların 2009 yılında ‘ertelenebilecek bilişim yatırımları’nda kısıntılara gitmesi beklenmektedir. Bunun da, kurumsal kaynak planlama gibi yazılımları sağlayıcıları olumsuz etkileyebileceği öngörülmektedir. Ancak, ‘ertelenebilecek’ yatırımlar, kurumdan kuruma değişmektedir. Bu ortamda yazılım firmalarının müşterileriyle yakın iletişimi daha da fazla önem kazanmaktadır. Üretim krizi gelirlerin azalmasına neden olduğundan, özellikle kısa vadeli vizyonu olan müşterilerin ilk refleksi, yapısına bakmaksızın bilişim dahil giderleri azaltmaktır. Satışlarda, genel faaliyet giderlerinde, eğitim, inovasyon ve uluslararasılaşma için gerekli yatırımlar ise ihmal edilmektedir. Müşterilerin genel gider azaltılması değil, giderlerin önceliklerinin değiştirilmesinin gereği hakkında bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan, yazılım sektörü çalışanları kriz döneminde iş değiştirmeye daha az eğilimli olabilir. İşgücü talebinin azalması, sektördeki işgücü ücretlerine aşağı doğru bir ivme kazandırabilir. İnsana dayalı yazılım sektöründe gider azalmasına yol açarak, azalan satışları kısmen dengeleyici bir faktör olabilir. Likit kalabilen ve nakit akımı sorunu yaşamayan yazılım firmalarının ayakta kalması beklenmektedir. Nakit akımını borçlanmayla sağlamaya çalışan ve nakit akımında başarısız olan firmalar, çalışanlarının ücretlerini ödeyememe ve zor durumda kalma riskiyle karşı karşıyadır. 98 Kriz ve yazılım Özgüven Bu durumda özgüven çok önemlidir. Yazılım firmalarının kendine güvenerek, gerekli, cesur, vizyoner adımları atabilmeleri, kısa dönemde olabilecek bazı kayıpları soğukkanlılıkla karşılamaları, ve bunları müşterilerine, dağıtıcılarına ve çalışanlarına sürekli bir iletişimle sözlü ve yazılı olarak anlatmaları önemlidir. Bu cesur adımlara, ürün, segment ve pazar değişiklikleri dahildir. Değişik biçimlerde farklılaşmayı kısa zamanda başarmak, otomotiv gibi sektörlere göre daha olasıdır. Hedef pazar tüm dünyadır. Paket yazılımlarda pazara ve sektörlere göre farklı yazılım paketlerine ağırlık vermek, buna irili ufaklı satın almalar ve işbirlikleri eklemek mümkündür. Bu bağlamda, uluslararası açılımda belirli bir olgunluk seviyesine krizden önce erişmiş olmak olumludur. Firmanın kendini tanıması Kriz döneminde yazılım firmalarının kendilerini tanıması çok önemlidir. Baştaki yöneticilerin güçlü ve zayıf yönlerini bilmeleri, hızlı hareket anında hangi yöneticilerini nasıl kullanmaları ve ne tür destek almaları gereğini ortaya çıkararak adımların daha sağlıklı atılmasına yardımcı olur. Liderlik önemlidir, delege etmeyi bilmek aynı derecede yararlıdır. Krizden sadece lider sayesinde değil, her çalışanın katkısıyla çıkılacaktır. Çalışanların düşündükleri, hem onların katkısı hem de motive olabilmeleri için çok önemlidir. Çalışan, dağıtıcı ve müşteri üçgeni İnsan gücüne dayalı olan yazılım, her alanda inovasyon ve farklılaşmaya yatkındır. Yönetici, mühendis, pazarlama elemanları, danışmanlar ve başka çalışanlarıyla, yazılım firmaları gerekli yönetim, araştırma ve yaratıcılık uzmanlıklarını göstererek, şirketin farklılaşmasına katkıda bulunabilir. Bütün çalışanlarına, daha fazla çaba göstermelerinin ve yaratıcılığın hem onlar hem de firmaya yararlı olacağı en etkili biçimde anlatılmalıdır. Çözüm ortakları bu stratejiye dahildir, firma ile dağıtıcıları arasındaki iletişim her zamankinden sıkı olmalıdır. Kısa vadede yaşanabilecek olumsuzlukların moral bozmaması için gerekli motivasyonun da sağlanması önemlidir. Bu durumda çok yönlü elemanların ve çalışanların eğitiminin önemi de artmaktadır. Son olarak müşteriler de, çalışanlar ve dağıtıcılar gibi, farklılaşmaya ve inovasyona, özellikle son teknolojik gelişmeler sayesinde giderek daha fazla katkıda bulunmaktadır. Küçük ve orta boy işletmeler KOBİ’ler eskiden Japonya örneğinde olduğu gibi, resesyon ve kriz dönemlerinde esneklikleri sayesinde değişikliklere çabuk adapte olabilmeleri ve hızlı hareket edebilmeleriyle, ülkelerin krizden çıkmalarında önemli rol oynayabilirler. Ancak, giderek birbiri ile iç içe geçen ülke ekonomileri, ticaret ilişkileri ve işbirlikleri nedeniyle, KOBİ’lerin bu kriz ortamında bilgiye sağlıklı, verimli ve hızlı ulaşmaları daha da önem kazanmaktadır. Burada da bilişim ve özellikle yazılım sektörü, doğru stratejilerle önemli rol oynayabilir. Mobil iletişim, geniş bant, ‘cloud computing’ ve sanallaşma sayesinde küçük firmalar ve gelişmekte olan ülkeler için bilişim giderleri düşebilir, arge ve simülasyon masrafları azalabilir. Kendilerini krize teknolojik olarak hazırlayan 99 Kriz ve yazılım KOBİ’lerin, uluslararası piyasaların da yardımıyla, resesyondan en az zararla çıkmaları olasıdır. Hizmet olarak yazılım Marjlarda azalmaya neden olabilecek ancak düzenli nakit akımı sağlayacak hizmet olarak yazılım modeline, en azından daha az kullanıcılı segmentlerde geçen ve buna önceden hazırlıklı olan yazılım üreticilerinin krizden daha az hasarla çıkmaları olasılığı yüksektir. Bu strateji, müşterilerinin de düşük bir ön ödemeyle gider azaltıcı önlemler almasına yardımcı olacağından ‘kazan-kazan’ yöntemi olacaktır. Kısa ve orta vadede, bu yönteme talebin artması beklenmekte, ancak tam olarak yayılmasının zaman alabileceği öngörülmektedir. Bu nedenle, yazılım firmalarının geleneksel yazılım satış yöntemiyle hizmet olarak yazılımı doğru oranlarda iş modellerine uygulama yetenekleri önem kazanmaktadır. Özellikle daha kısa vadede, işsizlik artışından da ortaya çıkabilecek mikro ölçekli şirketler, hizmet olarak yazılımda önemli boyutta talep yaratabilir. Krizde yerel yazılım firmaları için strateji Ekonominin her sektöründeki kurumların teknolojiye odaklanmalarının ve daha ekonomik ve hızlı çözümlerin kriz ortamında önemi artmaktadır. Kurumların hızlı toparlanabilmelerine olanak sağlamak için bilişim kullanımında çabuk sonuç alabilecekleri konulara yöneldikleri görülmektedir. Risk yönetimi, müşteri ilişkisi yönetimi, B2B, B2C, sosyal ağlar konularına ilgi artmakta, internet reklamcılığını herkes etkin kullanmak istemektedir. Çokuluslu dev yabancı kuruluşlar yerine, daha hızlı ve esnek hareket ederek, müşterilerinin değişen gereksinimlerini çabuk ve etkin bir biçimde karşılayabilen küçük ve orta ölçekli yazılım şirketlerine bir yönelme söz konusudur. Bu gelişmeye, doğru yönde odaklanabilecek hızlı devlet desteği de ivme kazandırabilir. Belirli bir kaliteyi sağlamış hizmet firmaları, kriz döneminde yurt dışında, gelişmiş ülkelerde fiyat, gelişmekte olanlarda ise kalitelerini ön plana çıkararak başarılı olabilirler. Kalite sertifikaları bu durumda daha da önem kazanmaktadır. Öte yandan, kriz döneminde bazı kurumlar, özellikle yerel yazılım firmalarının müşterileriyle iletişiminin zayıf olduğu durumlarda, yabancı küresel isimleri tercih edebilmektedir. Yabancı firmalardan bazıları bu durumdan yararlanmaktadır. Burada da, küresel oyuncularla rekabet edebilecek kaliteye sahip, ama aynı zamanda kriz döneminde onlardan daha esnek yerel firmaların önemi artmaktadır. Yerel yazılım firmalarının bu konuda hızla faaliyete geçirmesi gerekli bazı yöntemler vardır: Kriz dönemi için müşteri ve kullanıcı odaklı bir genel strateji belirleme. Müşteriye göre gerekli kriz dönemi yazılımları ve çözümleri belirleme. Ekonomik ve hızla uygulanabilecek çözümlere ağırlık verilmesi. İnternet üzerinden reklam, satış ve tedarik, ‘web’ uygulamaları konusuna ağırlık verilmesi. Hizmet olarak yazılım modelinin hızla faaliyete geçirilmesi. Bakım ve desteğe önem verilmesi. Farklılaşma. Potansiyel ve mevcut müşterilerle ilişkilerin artırılarak devam ettirilmesi. 100 Kriz ve yazılım Çalışanlar ve dağıtıcılarla iletişimin sürekli olması. İş ve güç birlikleri. Mobil iletişimin göz önünde bulundurulması. Birleşik iletişim mantığıyla hareket etme. Krizde yazılım firmaları için önemli sektörler OECD gibi kuruluşlar, 2009 yılında yazılım ve hizmetler segmentinde büyümenin azalsa da sürebileceği, ancak özellikle donanım tarafında sorunlar yaşanacağını öngörmektedir. Kurumların da, kriz döneminde özellikle bankacılık, sigorta ve perakende gibi alanlarda, bilişim harcamalarında kısıntıya gidecekleri öngörülmektedir. Öte yandan, 2009 yılında durgunluk beklenen bilişim sektöründe, devlet ve finans segmentlerinde yer alan, özellikle dış kaynak kullanımı hizmeti veren firmaların, internetle bağlantılı satışların ve altyapı yatırımlarının performansının daha iyi olacağı öngörülmektedir. Bir trilyon doların üzerindeki satışlarıyla dikkati çeken dünya savunma sektörü de, özellikle bunun yaklaşık üçte birinin sistemler olduğu düşünüldüğünde, Türkiye için önemli bir bilişim potansiyeli yaratmaktadır. Ülkelerin ekonomileri geliştikçe yapıları giderek hizmet sektörü ağırlıklı bir hale gelmektedir. Sanayinin payı üçte birin altına düşerken, hizmetler neredeyse üçte iki ağırlığa ulaşmıştır. Bu eğilimin iş yazılımlarına da yansıması, hizmet sektörünün yazılımlardaki payının artması öngörülmektedir. Türkiye’de, ihracata dayalı imalat sektöründe, otomotiv ve tekstil gibi geleneksel kurumsal yazılım müşterilerinde büyük sorunlar yaşanmaktadır. Buna lojistik gibi segmentleri eklemek mümkündür. Hükümetin IMF ile olan müzakerelerinde henüz bir anlaşmaya varılamaması, özellikle bütçe kısıtlaması konusunda olan belirsizlikten ötürü, bazı planların açıklanmasına karşın, ekonomiye ivme kazandıracak devlet harcamalarından ve teşviklerinden hangi sektörlerin ne derece yararlanacağı konusuna belirsizlik getirmektedir. Bu sorundan bilişim sektörünün yararlanması mümkündür. Devlet ve hükümet seviyesinde yapılacak çalışmalarla bilişim STK’ları, ekonomiyi canlandırma amaçlı yapılacak yatırımlarda ve teşviklerde, bilgi ve iletişim sektörünün, Bilgi Toplumu Stratejisi yatırımlarının da hızlandırılması çerçevesinde, eğitim alanındaki atılımlarla eşgüdümlü olarak, öncelikli olmasını sağlayabilir. Bu çalışmada da ön plana çıkan, dünyadaki eğilimlere uygun olarak büyük atılımlar beklenen enerji ve çevre, önümüzdeki yıllarda küresel üretiminde büyük artış beklentisi olan gıda ve içecek, ekonomilerdeki payı giderek artan hizmet, büyümeye devam eden telekomünikasyon, savunma, genel olarak devlet sektörü, sağlık ve eğitim, Türk yazılım sektörünün de önünde gelecekte parlak sektörler olarak göze çarpmaktadır. Bunlara havacılık ve uzay, ilaç, perakende, kimyasallar, medya, dağıtım, ambalaj, petrokimya, içki ve tütün, metal ve madencilik eklenebilir. Daha orta vadede ise, ön plana çıkan sektörlere inşaat, turizm, dayanıklı tüketici malları, finans ve taşımacılık gibi segmentler de eklenebilir. Ekonomik krizden sektörlerin çoğu etkilenmekte, otomotiv ve tekstil gibi sanayi, inşaat, gıda dışı perakende, lüks tüketim segmentlerinde bu durum ağırlık kazanmaktadır. 101 Kriz ve yazılım Ekonomideki sektörler krizden birbirlerinden farklı etkilenmekte, yazılım ihtiyaçları kurumdan kuruma değişmektedir. Bu kurumların hepsine yazılım firmalarının katkısı olabilir. Kurumların ve yazılım firmalarının önündeki bazı risk ve tehditler Küresel ekonomik krizin derinleşmesi ya da beklenenden uzun sürmesi, Küreselleşmede gerileme ve korumacılığın artışı, Pandemik hastalıklar, İran ile ABD ya da İsrail arasında çatışma, Irak’ın bölünmesi, Türkiye ekonomisinin krizden öngörülenden kötü etkilenmesi, Petrol ve doğal gaz fiyatlarının artışıyla cari açık sorunu yaşanması, Türk lirasının aşırı değer kaybı, Türkiye’de rejime yönelik sorunların derinleşmesi, AB ile tam üyelik müzakerelerinin durdurulması, Terör olaylarının artması, Doğal afetler, Küresel yazılım firmalarının konsolidasyona gitmesi, Sektörde paradigma değişikliklerinin yayılmasının çabuklaşması 102 Kriz ve yazılım Sonuç Küresel ekonomik kriz, Türkiye ekonomisini ve bilgi ve iletişim sektörünü de olumsuz etkilemektedir. Bilgi ve iletişim segmentleri içerisinde yazılım ve hizmetlerin göreli olarak daha az etkilenebileceği öngörülmesine karşın, bu etkinin derecesini öngörmek mümkün değildir. Türkiye ekonomisinin hangi sektörlerinin daha fazla etkileneceği konusu da karmaşıktır. Hükümetin IMF ile olan anlaşma olasılığı dahil, birçok faktöre dayalıdır. Bu ön araştırmanın kapsamı dışındadır. Ekonomik kriz döneminde, kurumların yazılım kullanımı aracılığıyla giderlerini azaltma gibi verimlilik artırıcı önlemlerle zor koşullara uyum sağlamasının bilimsel haritasını çıkartmak çok güçtür. Buna karşın, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, bilgi ve iletişim, kriz döneminde çok farklı sektörlerde kurumların kullanmakta olduğu bir savunma, hatta rekabet yöntemidir. Bu konuya hem devlet hem de özel sektörün katkıları olabilir. Ayrıca, hızlı hareket edilmesi gerekli olan kriz döneminde, süratle uygulanabilecek ve etkisini gösterebilecek yazılım türlerinin hangileri olduğu, müşteri ilişkisi yönetimi, risk yönetimi, hizmet olarak yazılım, bazı internet ve ‘web’ uygulamaları ön plana çıksa da, kurum boyutu, faaliyet gösterdiği sektör, bölge, ülke gibi birçok faktöre göre değişmektedir. Bu nedenlerden ötürü, yazılım firmalarının birikimi kriz döneminde büyük önem kazanmaktadır. Uluslararası deneyim, müşteri ve kullanıcı sayısı, hizmet verilen sektör sayısı, insan kaynaklarının eğitim seviyesi, kurumlara bu kriz döneminde danışmanlık yapacak yazılım firmalarının müşterilerine katkısını doğrudan etkileyecek bazı faktörlerdir. 103 Kriz ve yazılım 104 Kriz ve yazılım Kaynaklar Alican, F. Dünyada ve Türkiye’de ekonomik ve sosyal boyutlarıyla yazılım sektörü. İstanbul: İletişim, 2006. Alican, F. Türkiye yazılım stratejisi. İstanbul: YASAD, 2006. Alican, F. Yazılım sektörü eylem koordinasyonu. İstanbul: YASAD, 2008. Amsden, A, Tschang, T, ve Sadagopan, S. Technological upgrading in the Indian software industry. ADBI Working Paper, taslak, 8 Ağustos 2002. Arora, A, ve Gambardella, A. The globalization of the software industry: perspectives and opportunities for developed and developing countries. Cambridge: National Bureau of Economic Research, Haziran 2004. Athreye, S. Multinational firms and the evolution of the Indian software industry. Honolulu: East-West Center, 12 Aralık 2002. Avrupa Bilişim Pazar Araştırma Enstitüsü. International IT market is resisting the downturn. Berlin: EITO basın bülteni, 17 Aralık 2008. Baark, E, ve Heeks, R. Evaluation of donor funded information technology transfer projects in China. Manchester: University of Manchester, 1999. Birleşmiş Milletler. İnsani Gelişmişlik Raporu. Birleşmiş Milletler, 2007/2008. Birleşmiş Milletler. Küresel Bilgi Toplumu Raporu. Birleşmiş Milletler, 2008. Chakraborty, C ve Dutta, D. Indian software industry: growth patterns, constraints and government initiatives. Australian National University, Australia South Asia Research Centre, ASARC Working Papers, 2002. Cheng J H, ve Chun J.L. Exploration for the relationship between innovation, IT and performance. Journal of Intellectual Capital Vol. 6 No. 2, pp. 237-252, 2005. Computer Economics. IT spending in recessions: 2009-2010 forecast. Computer Economics, Aralık 2008. Correa, P, Fernandes, A, ve Uregian, C. Technology adoption and the investment climate: firm-level evidence for Eastern Europe and Central Asia. Dünya Bankası, Eylül 2008. Darmanin, A. ICT for a global sustainable future. Brüksel: European Commission International Conference, 22-23 Ocak, 2009. 105 Kriz ve yazılım Devlet Planlama Teşkilatı. Bilgi Toplumu Stratejisi. 2006. Devlet Planlama Teşkilatı. Dokuzuncu Kalkınma Planı, 2007-2013. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı, 2006. Duncombe, R. Growth and formalization of information systems in developing country SMEs. Manchester: Institute for Development Policy and Management, University of Manchester, 2004. Duncombe, R. Analysing ICT applications for poverty reduction via micro-enterprise using the livelihoods framework. Manchester: Institute for Development Policy and Management, University of Manchester, 2006. Duncombe, R, ve Molla, A. SMEs and e-commerce in developing countries: frameworks for assessing the role of change agents. Manchester: Institute for Development Policy and Management, University of Manchester, 2006. Duncombe, R, ve Boateng, R. Mobile phones and financial services in developing countries. A review of concepts, methods, issues, evidence and future research directions. Manchester: Institute for Development Policy and Management, Centre for Development Informatics, 2009. Dünya Ekonomik Forumu. Küresel Rekabetçilik Raporu. 2007-2008. Cenevre: Dünya Ekonomik Forumu, 31 Ekim 2007. Dünya Ekonomik Forumu. Küresel Bilişim Raporu. 2007-2008. Cenevre: Dünya Ekonomik Forumu, 2008. Dünya Ekonomik Forumu. Küresel Riskler. Cenevre: Global Risk Network, Dünya Ekonomik Forumu, Ocak 2009. Ebusiness forum. China: Software sector www.ebusinessforum.com, 23 Ekim 2004. could learn from India. Edam ve Deloitte. Türkiye için bir rekabet endeksi. Edam ve Deloitte, Şubat 2009. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü. Bilişim Raporu. Paris: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, 2008. Erdoğan, R. GAP eylem planı ve diğer bölgelerde öncelikli projelerin hızlandırılması, 2008-2012. Ankara, www.bbm.gov.tr, 27 Mayıs 2008. Giarratana, M, Pagano, A, ve Torrisi, S. Links between multinational firms and domestic firms: a comparison of the software industry in India, Ireland and Israel. Pisa: LEM, Ekim 2003. Heeks, R. Myths of software development in developing countries. Manchester: University of Manchester, 1998. Heeks, R. Software strategies in developing countries. Manchester: University of Manchester, 1999. Heeks, R, Krishna, S, Nicholson, B ve Sahay, S. Synching or sinking: global software outsourcing relationships. Manchester: IEEE Software, Mart-Nisan 2001. 106 Kriz ve yazılım Heeks, R, ve Nicholson, B. Software export success factors and strategies in developing and transition economies. Manchester: University of Manchester, 2002. Heeks, R. Most eGovernment-for-development projects fail: how can risks be reduced? Manchester: Institute for Development Policy and Management, 2003. Heeks, R. Analysing the software sector in developing countries using competitive advantage theory. Manchester: Institute for Development Policy and Management, University of Manchester, 2006. Heeks, R, ve Jagun, A. M-development: current issues and research priorities. Manchester: University of Manchester, e-Development Briefing No. 12, Mayıs 2007. Heeks, R. Researching ICT-based enterprise in developing countries: analytical tools and models. Manchester: Institute for Development Policy and Management, University of Manchester, 2008. Heeks, R, ve Molla A. Impact assessment of ICT-for-Development projects: a compendium of approaches. Manchester: IDPM, 2009. Iversen, V, Sen, K, Verschoor, A, ve Dubey, A. Networks in the traditional economy: evidence from India. Manchester: Institute for Development and Management, University of Manchester, Haziran 2007. Krugman, P, ve Obstfeld, M. Economía internacional. Madrid: Pearson, 2004. Larson, E. Shane says SAP costs helped cause jeweler’s decline. Bloomberg, 13 Ocak 2009. Monge, R, Alfaro, C, ve Alfaro J. TICs en las PYMEs de Centroamérica. Cartago: Editorial Tecnológica, 2005. Nasscom. Indian IT/ITES industry: impacting the economy and society. Nasscom, 2008. Nicolis O, ve Tondini, G. Logit models for analysing and forecasting the performance of industrial enterprises in the Treviso area. Managerial Finance 32 8 654-672, 2006. Paus, E. Foreign investment, development, and globalization. Can Costa Rica become Ireland? Palgrave MacMillan, 2005. Price Waterhouse Coopers. Why isn’t IT spending creating more value? How to start a new cycle of value creation. Price Waterhouse Coopers, Haziran 2008. Roberts, S. The global information society: a statistical view. Birleşmiş Milletler, Nisan 2008. Shao, BBM, ve Lin, WT. Technical efficiency analysis of information technology investments: a two-stage empirical investigation. Information & Management 39 391–401, 2002. Tschang, T, ve Xue, L. The Chinese software industry: A different path from India’s? Singapore Management University, TsingHua University, Asian Development Bank Institute, 16 Eylül 2002. 107 Kriz ve yazılım Tschang, T. China’s software industry and its implications for India. OECD Development Centre, Şubat 2003. Turgutlu, T. Türkiye’de firmaların bilişim yatırımları: ekonometrik bir bakış. İzmir: Ege Üniversitesi doktora tezi (taslak), Ocak 2008. TÜBİSAD ve YASAD. Software ihracatı ve teknoparklar. İstanbul: 4 Eylül 2003. TÜBİSAD. Türkiye bilgi ve iletişim teknolojileri pazarı ve TÜBİSAD. 8 Ekim 2008. Türkiye İstatistik Kurumu. ‘Web’ sitesi. Uluslararası Para Fonu. Dünya Ekonomik Durumu Güncellemesi. Uluslararası Para Fonu, 28 Ocak 2009. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği. Dünya Bilgi Toplumu Raporu. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği, 2007. Uluslararası Veri Kuruluşu. El sector tecnológico seguirá afectado por la crisis en 2009, pero empezará a recuperarse en 2010. Madrid: Uluslararası Veri Kuruluşu, 19 Ocak 2009. Veloso, F, Junqueira, A, Tschang, T, ve Amsden, A. Slicing the knowledge-based economy in Brazil, China and India: A tale of 3 software industries. Carnegie Mellon University, Eylül 2003. Winters, A, ve Yusuf, S. Dancing with giants. Washington DC: Dünya Bankası, 2007. 108