IZmir`de yazilim (bilisim ) sektorunu gelistirmek icin strateji ozeti

Transkript

IZmir`de yazilim (bilisim ) sektorunu gelistirmek icin strateji ozeti
________________________________________NETSĠS_______________________________________
Kriz ve yazılım:
Küresel ve yerel değerlendirmeler
Fuat Alican
Mart 2009
____________ORTA AMERĠKA BĠLĠMSEL ARAġTIRMA VE EĞĠTĠM MERKEZĠ_____________
Kriz ve yazılım
Birinci baskı: 2009 İstanbul
Kriz ve yazılım: küresel ve yerel değerlendirmeler
Fuat Alican
Copyright © 2009 Fuat Alican
Bu eserin yayın hakları Fuat Alican’a aittir. Bu eser hiçbir yöntemle çoğaltılamaz. Resim,
şekil, şema, grafik ve herhangi bir bölümü yayınevinin izni olmadan kopya edilemez.
Bu kitabın sponsor ve yayıncıları Netsis Yazılım Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve Orta Amerika
Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi’dir. Eserin bu baskısı Netsis ve Orta Amerika
Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi yönetim kurulları tarafından onaylanmıştır. Bu
kuruluşlar, yayının içeriğinden sorumlu değildir. Burada bahsi geçen fikirler yazara aittir.
Ayrıca veri ve bilgi toplarken ve oluştururken bilimsel çalışma yöntemleri kullanılmış
olmasına karşın, okuyucuların bunlardan yararlanması bireysel bir karardır, doğabilecek
zararlardan adı geçen kuruluşlar ve yazar sorumlu değildir.
Bilgi için web sitesi: www.netsis.com.tr
2
Kriz ve yazılım
_______________________________________________________________________________NETSĠS
Kriz ve yazılım:
Küresel ve yerel değerlendirmeler
Fuat Alican
_________________________ORTA AMERĠKA BĠLĠMSEL ARAġTIRMA VE EĞĠTĠM MERKEZĠ
3
Kriz ve yazılım
4
Kriz ve yazılım
Yönetici özeti
Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı finansal kriz, 2008 yılı ortalarında ABD ve
Avrupa’da şiddetini artırarak reel ekonomilere yansımaya başlamıştır, yılın son
aylarından itibaren gelişmekte olan ülkelere de yayılmıştır. Türkiye ekonomisi de bu
durumdan etkilenmekte, 2009 yılı Ocak ayı resmi verileri de krizin giderek derinleştiğini
göstermektedir.
Küresel bilgi ve iletişim sektörü, ekonominin başka alanları gibi ekonomik krizden 2008
yılından beri etkilenmekte, büyüme giderek yavaşlamakta, bazı alanlarda daralma
görülmektedir. Donanım gibi bazı segmentler kadar olmasa bile, yazılım ve hizmetler de
bu sorunu yaşamaktadır. Bu problemlerle birlikte, geniş bant, mobil iletişim, yakınsama,
‘cloud computing’, sanallaşma, açık kod, hizmet olarak yazılım gibi bilişim alanındaki
bazı eğilimlerin ivme kazanmaya başlamasının aynı döneme rastlaması, yazılım firmaları
ve kullanan kurumlar için bazı tehdit ve fırsatlar yaratmaktadır. Küresel ekonominin ve
bilişim sektörünün krizden 2010 yılından önce çıkması zor gözükmektedir.
Yerel bilişim sektörü de, bütün bu gelişmelerin yansımasını hissetmekte, özellikle bazı
segmentlerde daralma yaşamaktadır. Türkiye ekonomisinde ağırlığı olan otomotiv, tekstil
gibi bazı yazılım kullanıcısı sektörler büyük daralmalar yaşamaktadır. Bunun yanında,
enerji, çevre, gıda, eğitim, sağlık, savunma, hizmet gibi bazı alanlarda küresel ve yerel
konjonktür ve gelecek beklentileri nedeniyle yeni fırsatlar ortaya çıkmaktadır.
Bu krizde, bilgi ve iletişim kullanımının ekonominin bütün sektörlerinden kurumlar için
verimliliği artırarak krizden çıkmada kullanılacak yöntemlerden biri olduğu
görülmektedir. Ancak aynı zamanda bazı kurumlar, kriz refleksi olarak düşen talebe
uygun bir biçimde gider kısıtlaması uygularken bilgi ve iletişim kullanımında da tasarrufa
gitmektedir. Bu durum bir çelişki yaratmakta, birçok kurum ve ekonominin geneli için
özellikle orta vadede büyük bir rekabet riski oluşturmaktadır. Devlet ve özel sektörün bu
konularda çözüme katkısı olabilir. Öte yandan, kısa vadede hızlı uygulanabilecek ve
çabuk geri dönüşü olan yazılım ürün ve hizmetleri tercih edilmektedir. Her sektörün
yapısındaki farklılıklar nedeniyle, ve kurumların bireysel olarak farklı gereksinim, iş
modelleri ve stratejileri olduğundan, bilişim stratejileri ve gerekleri sektör ve kurum
bazında değişirken, yerel yazılım firmalarının uzmanlık, deneyim ve esneklikleri kriz
döneminde yazılım kullanan kurumlar için önem kazanmaktadır.
5
Kriz ve yazılım
6
Kriz ve yazılım
Ġçindekiler
Yönetici özeti ....................................................................................................5
Ġçindekiler ........................................................................................................7
Yazar hakkında ................................................................................................9
Kriz ve yazılım ............................................................................................... 11
BiliĢimin bilgi temelli kalkınma modelleri içindeki yeri ............................... 13
Küresel sürdürülebilirlik ve bilişim .............................................................................. 16
İşletmelerde bilişim yatırımlarının performansa etkisi ................................................. 18
Bilgi ve iletişim etkilerinin ölçümü .............................................................................. 18
Giderek karmaşıklaşan bilişimin üretkenliğe katkısında bazı önemli noktalar ............ 24
Küçük ve orta boy işletmelerde bilişim kullanımı ........................................................ 26
Küçük ve orta boy işletmelerin bilişim kullanım derecesi........................................ 27
Küçük ve orta boy işletmelerde bilgi sistemleri ve iş bağları ................................... 30
Doğu Avrupa ve Orta Asya’da teknoloji kullanımı ve yatırım ortamı ......................... 31
Pazar teşvikleri: özel teşebbüs ve kontrol, rekabet ve kontratlara uyum .................. 32
Uluslararası bilgiye erişim ........................................................................................ 33
Sonuç......................................................................................................................... 33
Mobil iletişim, inovasyon ve yazılım............................................................................ 35
Küresel geliĢmeler .......................................................................................... 37
Küresel ekonomik kriz ve ülke ekonomileri ................................................................. 38
Küresel bilgi toplumu ve dijital uçurum ....................................................................... 41
Kısa ve orta vadede küresel bilişim sektörü ................................................................. 42
Kriz döneminde OECD ülkelerinde bilgi ve iletişim .................................................... 44
Araştırma geliştirme.................................................................................................. 45
Geniş bant ................................................................................................................. 46
Geniş bandın üretkenliğe etkisi ................................................................................. 48
Dijital içerik .............................................................................................................. 49
Politikalar .................................................................................................................. 50
Avrupa’da bilişim ......................................................................................................... 50
Krizde pazarlama ve bilişim ......................................................................................... 51
Küresel krizde yazılım sektörü ..................................................................................... 51
Cloud computing....................................................................................................... 55
7
Kriz ve yazılım
Sanallaşma ................................................................................................................ 56
Küme stratejileri........................................................................................................ 57
Avrupa yazılım ve hizmetler sektörü ............................................................................ 57
Küresel risk analizi ....................................................................................................... 60
Ekonomik riskler....................................................................................................... 60
Jeopolitik riskler........................................................................................................ 60
Çevresel riskler ......................................................................................................... 60
Toplumsal riskler ...................................................................................................... 61
Teknolojik riskler ...................................................................................................... 61
İnovasyon .................................................................................................................. 62
Stratejik öngörü ......................................................................................................... 63
Yerel yansımalar ............................................................................................ 65
Türkiye ekonomisi ........................................................................................................ 66
Ekonomide son gelişmeler, sektör bazında bazı veri ve beklentiler ......................... 67
Türkiye bilgi toplumu stratejisi ..................................................................................... 70
E-devlet ......................................................................................................................... 71
Bilgi ve iletişim altyapısı .............................................................................................. 73
Türkiye yazılım stratejisi .............................................................................................. 73
Bilişim sektöründe eylem koordinasyonu ..................................................................... 76
Ulusal kalkınma planı ................................................................................................... 80
Küresel rekabet, Türkiye ve bilgi ve iletişim ................................................................ 82
Küresel rekabetçilik .................................................................................................. 82
Bilgi ve iletişim katılım ve yararlanma ..................................................................... 83
İnsani gelişmişlik ...................................................................................................... 86
Karşılaştırmaların genel sonucu ................................................................................ 91
Avrupa Birliği süreci..................................................................................................... 92
Türkiye bilgi ve iletişim sektöründe son gelişmeler ..................................................... 92
Krizde yazılım öncelikleri .............................................................................. 95
Kurumlarda gider tasarrufu/seçici yatırım çelişkisi ...................................................... 96
Kriz döneminde yazılım firmaları öncelikleri............................................................... 98
Özgüven .................................................................................................................... 99
Firmanın kendini tanıması ........................................................................................ 99
Çalışan, dağıtıcı ve müşteri üçgeni ........................................................................... 99
Küçük ve orta boy işletmeler .................................................................................... 99
Hizmet olarak yazılım ............................................................................................. 100
Krizde yerel yazılım firmaları için strateji .............................................................. 100
Krizde yazılım firmaları için önemli sektörler........................................................ 101
Kurumların ve yazılım firmalarının önündeki bazı risk ve tehditler .......................... 102
Sonuç ............................................................................................................ 103
Kaynaklar .................................................................................................... 105
8
Kriz ve yazılım
Yazar hakkında
Fuat Alican, 20 Haziran 1968 tarihinde İstanbul’da doğdu. İlk yıllarını ailesi ile ABD’de
geçirdi. İlk ve orta öğrenimini Türkiye’de tamamladı. Üniversite ve lisansüstü eğitimini
ABD’de Millsaps College’de yaparken, uluslararası finans ve ekonominin yapısını ve
özelliklerini öğrendi. Profesyonel tecrübesi içinde Londra’da Başkan Yardımcısı olarak
görev aldığı, Citigroup ve Salomon Smith Barney önemli yer tuttu. İlk firmada, bono
alanında, İsrail dahil Orta Doğu, ve Hindistan dahil Hint Yarımadası, ikinci kurumda ise
İrlanda dahil Avrupa bölgesinde telekomünikasyon ve başka sektörlerden sorumlu oldu.
Bir yandan da İslam kültürleriyle yakından ilgilendi. Lisanlara ve kültürlere duyduğu özel
ilgiyle ana dili Türkçenin yanında İngilizce, İtalyanca, İspanyolca öğrendi, halen Arapça
öğrenmektedir.
2001 yılında, Kosta Rika’yı ikinci evi olarak benimsedi, ve Kosta Rika Merkez Bankası,
Kosta Rika Parlamentosu ve başka devlet kuruluşlarına ve özel firmalara danışmanlık
yaptı. İktisadi bilimler alanında doktorasını ve ekonomi, işletme ve teknoloji alanlarında
araştırmalarını Latina Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. Bilimsel araştırma eğitimini Orta
Amerika Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde yaptı. Halen Orta Amerika Bilimsel
Araştırma ve Eğitim Merkezi Başkan Yardımcısı ve araştırmacısı olarak, bilişim
ekonomisi ve uluslararası politika konularında sosyoekonomik araştırmalarını
sürdürmekte; Latina Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde dersler vermekte;
ve uluslararası danışman olarak çalışmaktadır.
Dr. Alican’ın, bilişim sektöründe, özellikle yazılım ile ilgili konularda, ve uluslararası
politika alanında birçok kitabı yayımlanmıştır. Yazılım sektörü ile ilgili en kapsamlı eseri
Ekonomik ve sosyal boyutlarıyla dünyada ve Türkiye’de yazılım sektörü, 2006 yılında
İletişim Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Akademik ve bilimsel dergilerde ve
gazetelerde bilişim, politika ve ekonomi alanlarında, çeşitli ülkelerde İspanyolca,
İngilizce ve Türkçe makale, bilimsel yazı ve kitap yayımlamaktadır. Aynı zamanda
dünyanın çeşitli bölgelerinde değişik üniversite, kuruluş, organizasyon ve firmalarda aynı
üç lisanda seminer ve konferans vermektedir.
9
Kriz ve yazılım
10
Kriz ve yazılım
Kriz ve yazılım
Bu çalışma, dünyada bilişim ve özellikle yazılım sektörünün kriz dönemindeki durumunu
inceleyen, bunun Türkiye’ye yansımalarını analiz eden, farklı paydaşların, özellikle Türk
yazılım firmalarının ve yazılıma yatırım yapacak kurumların ekonomik kriz döneminde
yapabileceklerine ve alabilecekleri bazı pratik önlemlere yönelik bir ön araştırmadır. Bu
konuda yapılacak daha uzun ve kapsamlı çalışmalara bir temel, ya da hızlı çözümler
gerektiren kriz ortamında yazılım dahil bütün sektörlerin karar mekanizmalarına destek
olabilir.
Bu ön araştırmayı gerçekleştirmek için, bilişim, akademi, finans ve ekonomi alanlarında
Türkiye’de ve yurt dışında çeşitli uzman kişi ve kuruluşlarla görüşmeler yapılmıştır.
Bilişim sektörünün küresel durumunu anlamak için ABD ve Avrupa’da bazı sektör
uzmanlarıyla görüşülmüştür. ‘Küresel krizde yazılım sektörü’ ve ‘Avrupa yazılım ve
hizmetler sektörü’ bölümleri ağırlıklı olarak bu uzmanlardan alınan görüş ve bilgileri
yansıtmaktadır. Küresel krizin Türkiye ekonomisine ve sektörlerine yansımalarını
anlamak için, ülkedeki bazı ekonomist ve yatırım bankaları temsilcileriyle görüşülmüştür.
‘Ekonomide son gelişmeler, sektör bazında bazı veri ve beklentiler’ bölümü, ağırlıklı
olarak bu uzmanların görüşlerini yansıtmaktadır. Bunun dışında, Türkiye ve yurt dışında
kurumsal kaynak planlama ve yazılım hizmeti firmalarıyla görüşmeler yapılmıştır. Son
olarak, hakem denetimli makalelerden, Dünya Bankası, Dünya Ekonomik Forumu,
Uluslararası Para Fonu, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği gibi
çeşitli uluslararası kuruluşların ve Türkiye İstatistik Kurumu gibi ulusal kuruluşların
araştırma, yazılı kaynak ve verilerinden yararlanılmıştır.
İlk bölümde, bilgi ve iletişim sektörünün bilgi temelli kalkınma modelleri içerisindeki
yeri incelenmektedir. Ardından, küresel ekonomi, dünyada bilgi ve iletişim ve özellikle
yazılım sektörünün son durumu, gelişmeler, eğilimler ve krizin etkileri özetlenmektedir.
Bu bölüm bir küresel risk profili özetiyle son bulmaktadır. Sonra Türk ekonomisinin
kısaca durumu, Türkiye’nin bilgi ve iletişimde küresel rekabet gücü, Türkiye’de bilgi ve
iletişim ve yazılımla ilgili son faaliyet, gelişme ve eğilimler incelenmektedir. Son olarak,
yerel yazılım sektörünün bu kriz ortamının zorluklarını aşıp fırsatlarından yararlanmasını
sağlayacak adımlarla birlikte, bilişim ve özellikle yazılımı kriz döneminde en etkili ve
verimliliği artırıcı biçimde kullanmak isteyen kurumlara bazı öneriler getirilmektedir.
Başka bir deyişle, yerel yazılım firmalarının kriz ortamında müşterileriyle birlikte başarılı
olmaları için gerekli stratejinin ne olması gerektiği konusunda bir ön analiz yer
almaktadır.
11
Kriz ve yazılım
12
Kriz ve yazılım
BiliĢimin bilgi temelli
kalkınma modelleri
içindeki yeri
Bilgi ve iletişim sektörünü, bilişim ve iletişim olarak ikiye ayırabiliriz. Bilişime yatırım
yapmak ekonominin diğer sektörlerine göre çok daha karlıdır: Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) verilerine göre, bir kişiyi istihdam etmenin maliyeti, bilişimde 3.500, tarımda
40.000, turizmde 55.000 ve sanayide 90.000 dolar civarındadır. Öte yandan, Türk
Sanayicileri ve İşadamları Derneği’ne (TÜSİAD) göre, bazı sektörlerde kişi başına yıllık
katma değer aşağıdaki gibidir: bilişimde 30.000, hizmette 16.000, sanayide 8.000,
tarımda 4.000 dolar.
Bilişimi, donanım ve yazılım olarak ikiye ayırmak, ve buna hizmetleri de eklemek,
mümkündür. Bu ayırımda, Türkiye gibi kaynakları kısıtlı gelişmekte olan ülkelerde
yazılımın daha önemli fırsatlar yarattığı görülmektedir. Yazılım içerisinde de altyapı ve
uygulama yazılımları olarak yapılacak bir dağılımda, uygulama tarafında daha fazla fırsat
vardır ve az kaynakla yüksek katma değer yaratmak mümkündür. Burada dikkat edilmesi
gereken bir nokta, dünyada bilişim ve iletişim, donanım ve yazılım, altyapı ve uygulama,
hatta paket ve proje yazılımlarının iç içe geçmeye başladığı ve ayrımın siyah beyaz
olmadığıdır. Paket yazılımların teorik olarak daha fazla katma değer yaratmasına karşın,
proje yazılımlarında da katma değer ve hatta ekonomi skalası bir ölçüde
sağlanabilmektedir. Dış kaynak kullanımı hizmetlerinde de yüksek katma değer yaratmak
mümkün olmaktadır. Başka bir deyişle, paket ve proje yazılımları ve hizmetler
gelişmekte olan ülkeler için fırsatlar yaratmaktadır.
BĠLĠġĠM DEĞER ZĠNCĠRĠ
Yüksek
Fikri mülkiyet yaratılması
Ürün geliştirilmesi
Uluslararası dış kaynak kullanımı
Ulusal dış kaynak kullanımı
Çağrı merkezleri
‘Back-office’ hizmetleri
Veri hizmetleri
Kaynak: TÜBİSAD ve YASAD 2003
13
Kriz ve yazılım
Bu yapı, bir yandan gelişmekte olan kısıtlı kaynaklara sahip ülkeler için olanaklar
sağlarken, öte yandan o ülkeler içerisinde de potansiyeli değerlendirilmemiş bölgelere
yeni fırsatlar yaratmaktadır. Bazı ülkelerde ise bilişimde yapılan atılım sayesinde bazı
bölgeler gelişirken, diğer yerler geri kalabilmektedir. Buna güzel bir örnek çok övülen
Hindistan’dır. Teknolojik parklar farklı konulara odaklanarak bölgesel uzmanlıklar
yaratmaktadır. Devletin Bilgi Toplumu Stratejisi’nde de yapılmak istenen budur.
Bilişim, doğru yönlendirilirse, gelişmekte olan ülkeler için yararlı bir sektör olabilir.
Bilişimin sektörler hiyerarşisinde önemli bir yeri vardır, diğer üretim sektörleri için bir
değer katkısı yaratabilir, karar mekanizmalarını, ürünlerin fiyatları ve kalitelerini de
iyileştirerek, verimlilik, üretkenlik ve rekabetçiliği artırabilir. İstihdam yaratır, enerji
giderleri ve ithal girdisi azdır, vergi ve ihracat gelirlerini artırır, bilgi toplumu olmayı,
ülkelerin kültürel, entelektüel ve e-dönüşümünü kolaylaştırır. Yerel yazılımlar ve ilgili
hizmetler ülke özelliklerine uygun olduğundan hem e-dönüşüme destek verir, hem de
ülke ekonomisinde önemli yer tutan küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ) güçlenmesi
ve rekabet edebilir hale gelmesinde kullanılabilir. Bilgi ve iletişim sektörünün gelişmesi
ve yaygınlaşması kayıt dışı ekonominin dizginlenmesine yardımcı olur, bu da bilgi ve
iletişimi olumlu etkileyeceğinden bir erdemli döngü sağlanabilir.
Bilişim sektörü aynı zamanda bölgeler arası kalkınma eşitsizliğini gidermede
kullanılabilir, hem devlet, hem özel sektör hem de bireylerin gelişmesini hızlandırabilir,
ve bu sayede demokratikleşmeye katkıda bulunabilir. İnovasyon ve arge çabalarını
destekler, yeni ürün, pazarlama, satın alma, alıcı ve satıcı bağlantısı, dağıtım ve müşteri
hizmetleri alanlarında gelişme sağlar, dış kaynak kullanımı aracılığıyla giderleri azaltır,
sanayi ve tarım gibi geleneksel sektörlere kıyasla az yatırımla yüksek katma değer
yaratarak, ülkenin büyümesi ve sürdürülebilir biçimde kalkınması için itici güç olur.
Bilgi ve iletişim sektörünün sağlıklı bir şekilde büyümesi, üretim ve kullanımının
artması, ülkenin bütünü için olumlu olacaktır. Vatandaşın yaşamı kolaylaşacak, bilişimci
olumlu etkilenecek, verimlilik ve üretkenlikteki gelişmeden bütün sektörler yararlanacak,
ülke daha zenginleşecek, istihdam yaratılacak, devlet daha etkili işleyecek, hükümet ve
bu sürece katkıda bulunan siyasetçiler oylarını artıracaktır. Avrupa Birliği (AB) uyum
süreci düşünüldüğünde, bilişim sektörünün ülke ekonomisine kısa ve orta vadede
yapabileceği katkı daha da önem kazanmaktadır. Süreç sonunda, AB ile geliştirilmiş
bilişim iş ilişkileri, bu sektörde yetişecek yeterli sayıda mühendis ve diğer işgücü ile
birleştiğinde, AB ile yapılacak pazarlıklarda ve baskı gruplarında ülke çıkarları daha
etkili bir biçimde savunulabilir. Hatta daha geniş bir vizyonla bakıldığında, AB süreci
sonunda yolların ayrılma senaryosunda, ülke ekonomisinin bilgi ve iletişim sektörünün
yapacağı katkıya ihtiyacı daha da fazla olabilir.
Gelişmekte olan ülkelerde bilgi ve iletişim konularında yapılan plan, proje ve
araştırmalarda kullanıma daha fazla ağırlık verilmektedir. Kullanımı artırma çabalarında
gider-kazanç ilişkisinin gelişmekte olan ülkelere gelişmiş ülkelerde olduğu kadar
uymadığı hesaplanamadığından, bu projeler çoğunlukla başarısız olmaktadır. Bunun
yanında, bazı zorluklarına karşın, istihdam, gelir, yetenek geliştirme gibi özellikleriyle
14
Kriz ve yazılım
başarı şansı daha fazla olan, ülke ve bölge kalkınmasında son derece önemli bir yer tutan
üretim tarafı ihmal edilmektedir, ve buna daha fazla önem verilmelidir (Heeks, 2006). Bu
çerçevede, bilgi ve iletişim sektörleri arasında özellikle yazılım ve hizmetler ön plana
çıkmaktadır.
Hangi sektörlerin devlet ve özel sektör tarafından nasıl destekleneceğinin kararını vermek
zordur. Devletin (ve özel sektörün) kısıtlı kaynaklarını nasıl harcayacağı ve öncelikler
tartışma konusudur. Bilgi ve iletişim sektörünün, devletin aktif politikalarla
destekleyeceği öncelikli sektör olması gereğini kanıtlamak için, bilimsel çalışmalar
gerekmektedir. Bu ön araştırmanın kapsamı içinde olmamasına karşın, bu konuyu
Krugman ve Obstfeld (2004)1 kısaca aşağıdaki gibi özetlemektedir:
Devletin öncelikli görevi sağlıklı bir ekonomik ortam yaratma ve devam ettirmedir.
Yasalara ve kontratlara uymayı garanti eder, kuralların yapılmasını, rekabet ve
inovasyonu da düşünerek, gözetir. Eğitim, sağlık ve taşımacılık aracılığıyla insani
sermayeye yatırımda önemli rol oynayabilir. Ancak, genellikle rekabet avantajı olmayan
sektörlere karışmaktan ya da kontrol etmekten mümkün olduğu kadar kaçınmalıdır.
Çabalarını piyasa işleyişinde sorunlu olan alanlara odaklamalıdır, ve rekabet dezavantajı
olanlarda özel sektör için engel oluşturan kuralları kaldırmalıdır. İnsan kaynakları gibi
daha kalıcı rekabet avantajları, göreli gider ya da fiyat avantajlarından daha fazla
desteklenmelidir.
Sektör ve faktör önceliklerinin seçimi için kullanılabilecek kriterler vardır. Sektörün
toplumda, üretim zincirinde ve dağıtımda önemi ve diğer sektörlere katma değer
yaratması da önemlidir. Dijital altyapı, bilgisayar mühendisleri, uzman personel,
kompleks disiplinlerde arge yetkinliği olan üniversiteler, odaklanılması gerekli ileri
faktörlerin parçalarıdır.
Sektörü cazip kılan bazı özellikler vardır. Bunlardan biri çalışan başına yüksek katma
değerdir. Çalışan başına yüksek katma değer yaratan sektörler genelde sermaye yoğun
sektörlerdir. Sermaye birimi başına katma değeri düşük olur. Sermaye, iş gibi kısıtlı bir
kaynaktır. Bu da, çalışan başına yüksek katma değer yaratan endüstrilerin
desteklenmesinin ulusal geliri yükselteceğinin garantisi olmadığı anlamına gelir. Bu
yüzden bu kriterin doğruluğu tartışılmaktadır. Burada daha az sermaye ile yüksek katma
değer yaratabilen, yazılım gibi bazı bilişim segmentleri istisnadır. Bu da daha az
sermayeyle daha çok istihdam yaratılmasına neden olabilir. Başka bir özellik ücretlerdir.
Sektördeki ortalama ücretlerin yüksek olmasının yapacağı katkıdır. Yüksek teknoloji
sektörlerinin daha da önemli özelliği, teknolojik ilerleme için olan önemidir, çünkü
teknolojik yayılma yaratır.
Yüksek teknoloji sektörlerinin desteklenmesi de bazı kriterlere dayanır. Devletin aktif
desteğinin olması için gerekçeleri iyi belirlemek gerekir. Piyasanın işleyememesi
bunlardan biridir. Yüksek teknoloji firmalarının diğer şirketlere doğru akan bilgi
yayılımının karşılığını alamadığı durumlar vardır. Doğmakta olan, yeni gelişen
sektörlerde yaratılan bilginin karşılığının alınmasında güçlükler vardır. Firmalar
1
Bu çalışmadaki yabancı dilden alıntılar yazarın çevirisidir.
15
Kriz ve yazılım
başkalarının karşılığını ödemeden kullanabileceği bilgiler yaratıyorsa, sektör, firmanın
aldığı karşılığa yansımayan ek üretim gerçekleştiriyor anlamına gelir. Yüksek teknoloji
sektörlerinde, firmalar kaynaklarının önemli kısmını arge harcamaları aracılığıyla
teknoloji geliştirmeye adar. Deneyim kazanmak için yeni ürün ve süreçlerde ilk başlarda
zarar etmeye razıdır. Bilgiye yatırım işin anahtar yönüdür. Firmalar kendi yatırımlarının
karşılığının ancak bir kısmını alabilir. Elektronik sektöründe, firmaların tasarımlarda
‘geri mühendislik’ uyguladıkları sık görülür. Patentler ise yaratıcılara tam koruma
sağlamaz.
Burada en önemli güçlük, doğru devlet politikasını ve bunun nicel tarafını belirlemekte
yaşanır. Endüstri politikaları lehine birçok argüman, piyasa işlemesinde sorun olması gibi
gerekçeler gösteremez. Yaratılan, karşılığı alınamayan ve belirli bir fiyatı olmayan ek
değerlerin ya da dışsallıkların ise ölçümü çok zordur. Stratejik ticari politikaların
ekonomik başarısı, sadece sektörün büyümesi ya da pazar payı ile ölçülmez, ülke
kalkınmasına katkısı da değerlendirilmelidir. Bunun ölçümü de zordur. Büyük olasılıkla,
özellikle bilgiyi yoğun olarak kullanan endüstrilerde yaratılan teknolojik ek değerler ya
da dışsallıklar argümanı, aktif bir endüstri politikası ve desteği için en iyi nedendir.
(Krugman ve Obstfeld 2004)
Bütün bu analiz göz önüne alındığında bilgi ve iletişim sektörünün ve özellikle yazılımın
bu kriterlere uyduğu görülmektedir. Bu kriterlerin de, sektörü desteklerken yapılacak
ulusal ve yerel koordinasyon ve eylem planı çalışmalarında kullanılması gerekmektedir.
Bilgi ve iletişim sektörünü değişik şekillerde kategorilere ayırmak mümkündür. Basit bir
yöntem, bilgi ve iletişimi ‘bilişim’ ve ‘iletişim’ olarak ayırmak, daha sonra bilişimi de
‘donanım’, ‘yazılım’ ve ‘hizmetler’ olarak düşünmektir. Heeks (2008), bilgi temelli
firmaları birbiri ile ilgili altı alt sektöre ayırmaktadır: ürünler (goods), yazılım, altyapı,
hizmetler, perakende (retail), ve içerik. Bilgi ve iletişim endüstrisi içinde, bazı hizmetler
oldukça düşük başlangıç sermayesi gerektirmektedir. Bu da, kısıtlı kaynakları olan
firmalar ve bireyler için çok önemlidir. Öte yandan, özellikle uygulama tarafındaki bazı
yazılım segmentleri de, gelişmekte olan ülkeler için göreli olarak düşük yatırımla yüksek
getiri olanağı, ve kullanan kurumlara verimliliklerini artırma olanağı sağlamaktadır.
Bundan ötürü, bu ön çalışmada ağırlık, bilgi ve iletişimin bazı segmentlerindedir. Ancak,
hem bilişim içerisinde donanım, yazılım ve hizmetler, hem de bilişim ve iletişim
sektörleri arasında son yıllarda artan yakınsama, bilgi ve iletişimin bazı segmentlerini
dışlamayı imkansız ya da en azından riskli yapmaktadır. Bu yüzden, bu çalışmada
terminolojinin ‘bilişim’ olarak geçtiği yerlerde, daha geniş bir hareket sahası sağlayan
‘bilgi ve iletişim’ kavramının kullanılması, özellikle ileride yapılacak daha kapsamlı
bilimsel araştırmalarda düşünülebilir. Aynı nedenle, bu ön araştırmada özellikle küresel
olarak bir bilgi ve iletişim genel durum değerlendirmesi de yer almaktadır.
Küresel sürdürülebilirlik ve biliĢim
Darmanin’e göre (2009), bu yüzyılda dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunun
iklim değişikliği olduğu söylenmektedir. Son dönemdeki dünya çapında olan olayların
bize öğrettiği, küresel sürdürülebilirliğin yalnızca iklim değişikliğine çare bulmak olması
16
Kriz ve yazılım
değil, aslında doğal, finansal, insan ve başka kaynaklarımızın sosyal sürdürülebilirlik
açısından etkili yönetilmesi gereğidir.
Bilgi ve iletişim, küresel sürdürülebilirlik için anahtardır. Darmanin, Avrupa Birliği’nin
finansal krizle ilgili kurtarma planında (The Recovery Plan) bilgi ve iletişimin, bu eşi
görülmemiş krizden çıkmak için gerekli araçlardan biri olarak belirlendiğini
vurgulamaktadır. Kurtarma planı, geniş bant altyapısı, bilgi ve iletişim hizmetleri ve
sürdürülebilir telekomünikasyona büyük önem vermektedir. Bu, ‘yeşil’ bir ekonomik
iyileşme planıdır, yeşil bir ekonominin bilgi ve iletişim dahil ekonomik aktiviteleri
bundan yararlanacaktır.
Darmanin, doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir yönetimi ile ilgili iki önemli konu
olduğunu belirtmektedir. Teknolojilerin ilerlemesi sonucu kaynakların yönetimi küreye
daha iyi dağıtılabilmekte, ve bu sayede arazilerin aşırı kullanılması sorununda düzelme
sağlanabilmektedir. İnsanlar geleneksel olarak şehirlerde, firmalar ise sanayi bölgelerinde
kümelenmiştir. Bu birikmenin ve nüfus yoğunlaşmasının önemli bir nedeni, iletişim
gereksinimleri ve iş geliştirmeye yatkın merkezi çalışma alanlarına yakınlık gereğidir.
Bilgi ve iletişim, arazi ve doğal kaynakların sürdürülebilirliğinin önünde engel olan nüfus
kümelenmelerinin daha eşit dağıtılmasını sağlar. Güçlü bir iletişim altyapısı sayesinde
işyerleri, hem şu anda olduğu gibi işgücünün ekonomik olarak fizibil olduğu yerlerden
çalışabilir, hem de çevre için sürdürülebilir olan uzak yerlerden çalışabilir. Bu tür
modeller özellikle KOBİ’lerin katılımı için büyük kolaylık sağlayabilir. Öte yandan
Darmanin’in bu düşüncesi, bölgesel rekabetçilik ve kümelenmenin bölge ve ülkelerin
refah düzeyini artırdıkları teziyle tam örtüşmemektedir. Michael Porter gibi teorisyenlerin
de savunduğu benzer tezlerin, özellikle bazı önemli araştırmalarda yazılım sektörüne
uygulanmalarının güç ve ayrıca bilimsellikten uzak olduğu görülebilmektedir (Alican
2008).
Bu noktada belirtilmesi gereken, AB iyileşme planının hızlı internete bütün toplumun
erişimi için verdiği önem, ve 2010 yılına kadar bütün üye devletlerde yüzde yüz kapsama
hedefidir.
Öte yandan Darmanin, bilgi ve iletişimin önemli rolü olduğu ve sürdürülebilirliğe büyük
katkı sağlayan bir başka alanın enerji verimliliği olduğunu vurgulamaktadır. Teknoloji,
enerji kullanımının en verimli biçimde gerçekleşmesi için, insan yapısı sistemlerin etkili
izleme ve ölçümlerini sağlamada anahtardır. Kaçakları belirleme ve enerjinin doğru
dağıtımını sağlamada, tüketim eğilimlerinin analizinde ve bunlara göre hareket etmede
gereklidir. Üçüncü nesil ‘web’ platformu, enerji şebekelerinin içindeki girdi ve çıktının
yönetimini, sistemler arası iletişimi sağlayarak, olası hale getirir.
Bilgi ve iletişimin, hem üretim hem de tüketim etaplarında, farklı ekonomik alanlarda
uygulanması, birçok süreçlerin maddeden arındırılmasını ve fiziksel ve maddesel
alışverişlerin çevrimiçi hizmetlerle değiştirilmesini sağlayarak, enerji tasarrufuna
yardımcı olur. Bunun yanında, Darmanin’e göre, sadece aletin kullanılabilir yaşam süresi
sırasında değil, aynı zamanda üretim sürecinde enerji tasarrufu ve teknoloji kullanımı
17
Kriz ve yazılım
önemlidir. Üretim teknolojilerinin, hem mühendislik hem de üretim sürecindeki yöntem
ve süreçler açısından yüksek değerde olması gerekmektedir.
Bilgi ve iletişim, ev aletlerinde, akıllı binalarda, akıllı taşımacılıkta, akıllı ışıklandırmada
daha verimli enerji kullanan gereçler yaratmada çözümdür. Bunların gerçekleştirilmeleri
zor ama olasıdır. Donanım ve yazılım gibi gerekler, en verimli biçimde insan, ekonomi
ve politikayla birleştirilmelidir.
Son olarak Darmanin, bilgi ve iletişimin eğitimdeki rolünün önemini vurgulamaktadır.
Değişim, eğitim sayesinde gerçekleştirilmektedir. Bütün dünyada küresel
sürdürülebilirlik için eğitim gereklidir. Bunun da hızlı ve etkili biçimde yapılması, ancak
bilgi ve iletişim kullanımının hem okullarımızda ve çocuklarımızla, hem de bütün
dünyada politikaları belirleyicilerle, eğitimcilerle ve sivil toplumla birlikte
gerçekleştirilmesiyle mümkün olabilir.
Teknolojinin varoluş nedeni insanlara hizmet olmalıdır. Sosyal olarak sürdürülebilirliğe
ulaşabilmemiz için bütün faaliyetlerimizin ve teknolojik gelişmelerin odağı insan
olmalıdır. Zorlu bir dönemde eşi görülmemiş koşullar yaşanırken, ‘yeşil ekonomi’ ve
sürdürülebilir üretim ve tüketim için önemli bir fırsat oluşmaktadır. Bunu sağlamada bilgi
ve iletişim anahtar araçtır. Bugün bilgi ve iletişim, her zamankinden çok sürdürülebilirliği
sağlamada öncü rolündedir. (Darmanin 2009)
ĠĢletmelerde biliĢim yatırımlarının performansa etkisi
Shao ve Lin’e göre (2002), bilgi teknolojileri yatırımlarının işletmenin üretim sürecinin
teknik etkinliği ve dolayısıyla üretkenlik artışı üzerinde olumlu bir etkisi vardır. 2004
yılında ortaya koydukları çalışmalarında, 1990 sonrası yapılmış ve bilgi teknolojileri
yatırımının geri dönüşünü ele alan araştırmaları, meta-analiz yöntemiyle tekrar analiz
etmişlerdir. Bu analize göre, bilgi teknolojileri yatırımının bilgiye duyarlı sektörlerde,
bilgiye duyarlı olmayan sektörlere göre istatistiksel olarak daha olumlu sonuçlar
vermekte olduğu tespit edilmiştir. İlginç bir sonuç ise, küçük boyutlu işletmelerin, büyük
boyutlu olanlara göre bilgi teknolojileri yatırımından, istatistiksel olarak daha fazla geri
dönüş elde ettikleridir. (Turgutlu 2008)
Nicolis ve Tondini’ye göre (2006), işletmenin ekonomik başarısına en önemli katkı,
teknolojik esneklik, işbirliği, arge, pazarlama ve sabit teknoloji yatırımlarıdır. Kurum
performansına en önemli katkı, yeni teknolojilere uyumdaki esnekliktir. Esnekliğe katkı
sağlayan en önemli maddeler ise, insan kaynakları, bilgi teknolojileri yatırımları ve ‘web’
sitesi kullanımı olarak tespit edilmiştir.
Cheng ve Chun (2005) ise, inovasyon sermayesinin kurum performansıyla doğrudan
etkileşimi olduğunu saptamış, bilişim teknolojileri yatırımı ve inovasyonun bir arada
işletme performansı üzerinde olumlu etkisinin olduğunu tespit etmiştir.
Bilgi ve iletiĢim etkilerinin ölçümü
Bilgi ve iletişim kullanımı, üretimi ve projelerinin etkisi, küresel, ulusal, bölgesel olarak,
firma ve çalışan seviyelerinde ölçülmektedir. Ancak, bunların hiçbirinde, kabul edilmiş
18
Kriz ve yazılım
tek bir standart yoktur. Ülkeye, ürüne, hizmete, sektöre, ölçümü yapan kuruluşa göre
yöntemler değişmektedir. En objektif olarak kabul edilen yöntemlerde bile mutlaka bazı
sübjektif yanlar bulunmakta, yöntemlerin içeriği tartışılmaktadır. Projelerin başarısında,
görülmeyen ya da ‘yumuşak’ olarak adlandırılan, kültür gibi faktörler, ‘katı’ olarak
adlandırılan, mühendislik, süreç gibi faktörler kadar etkili olabilmektedir. Bu da, yapılan
gider-kazanç analizlerinde bazen önemli yanılma paylarına neden olmaktadır. Gelişmekte
olan ülkelerde bilgi ve iletişim araçlarının kullanıcılara ekonomik getirisi konusunda
veriler oldukça azdır. Olanlar tartışmalıdır.
Heeks ve Molla’ya göre (2009), birincil/ikincil, katılımcı, yarı deneysel, çok disiplinli,
nitel/nicel, zamanlama, seviye, dinleyici/disiplin, kaynak gerekleri, proje genelleştirmesi,
projeler arası karşılaştırılabilirlik, kullanılan bazı veri toplama yöntem özellikleri ve
gerekleridir. Bunlar, gider/kazanç, proje hedefleri, bilgi ekonomisi/haritalama, kurum,
kültürel/kurumsal çerçeve gibi ölçüm yöntemlerine uygulanmaktadır. Bu yöntemlerdeki
ölçümlerde de, özellikle ölçülmesi çok zor olan soyut (intangible) gider ve kazançlar gibi
olgulardan ötürü güçlükler yaşanmaktadır. Nicel ölçümlerde kullanılan ve objektif
oldukları düşünülen indirgenmiş nakit akımı ve hassasiyet gibi analizler bile, sübjektiflik
içermektedir.
Bilgi ve iletişimin makro ve mikro bazda etkilerini ölçmek için olan genel ve sektörel
yöntem sayısındaki fazlalık, bir yandan daha derin analiz yapabilmeyi sağlamakta, öte
yandan bu analizleri giderek karmaşıklaştırmaktadır. Sen’in (1985) yetenekler
çerçevesindeki özgürlük, değerler, yetkinlikler, fonksiyon gibi kriterler, sosyal,
ekonomik, politik, bilgiye dayalı, güvenlikle ilgili alanlar, kullanılan ve kullanılmayan
seçenekler gibi farklılıklar, analizin boyutunu büyütmekte ve güçleştirmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerdeki, özellikle yazılım gibi alanlarda veri eksikliği sorunu da
eklendiğinde, bu etkileri belirleyici çalışmalar daha da zorlaşmaktadır. Gigler (2004),
geçim kaynağı stratejilerinde, bireysel yeteneklerle (bilgiye dayalı, psikolojik, sosyal,
ekonomik, politik, kültürel), grup/topluluk yeteneklerini (bilgiye dayalı, organizasyonel,
sosyal, ekonomik, politik, kültürel) ayırmaktadır. Bunların da her biri, bilgi ve iletişim
etkisine göre ölçülebilecek çıktı göstergesine bağlanmaktadır.
Bu yöntemlerden bazıları çok fazla zaman ve kaynak gerektirmekte, bazıları ise daha
basittir. İkinci kategoridekiler ise, genellikle bilgi ve iletişimin ekonomik etkilerini
anlamak için yetersiz kalmaktadır.
Heeks ve Molla, enformasyon ekonomisi yaklaşımının, bilgi ve iletişimin işe (ticaret)
etkilerini analiz etmeye yaradığını belirtmektedir. Gelişen ülkelerde sık olan enformasyon
sorunu, ticareti yavaşlatır, daha masraflı ve riskli yapar, aracı sayısını artırır, piyasa ve
ticaretin daha yavaş gelişmesine neden olur. Bu düşünceye göre, enformasyon ekonomisi
yaklaşımı tek bir sektöre uygulandığında daha etkilidir. Stiglitz (1988) gibi
ekonomistlerin bilgiye odaklı çalışmaları temeldir, gelişim faaliyetlerini mal ve
hizmetlerin alışverişi gibi işlemlere dayalı görür. Bilgiyi, bütün işlemlerle bütünleşen,
karar ve faaliyetleri destekleyen bir gereklilik olarak algılar.
19
Kriz ve yazılım
Bilgi gerekleri/haritalaması (mapping), bireysel toplulukların gereksinimlerine özel
enformasyona odaklandığından, bilgi ve iletişimin bireysel etkilerini ölçmede yararları
vardır. Kültürel-kurumsal çerçeve, daha ‘yumuşak’ faktörlerin etkilerini anlamada yararlı
olabilir. Kültür ve ilgili kurumlar, statik ve girdi olarak değil dinamik ve etki olarak
algılandıkça, katkıları artabilir (Heeks ve Molla 2009).
Bu çalışmadaki amaçlarla en doğrudan ilgili çerçeve ise ‘kurum’dur. Kurum-değişkenler
modeli, bir kurumun bütün farklı konularını içerdiğinden, kapsamlıdır. Bilgi ve iletişimin
gelişim etkisinin bütün alanlarını kapsama potansiyeline sahiptir. Yapılacak ölçümde, bir
değişkenler seti belirlemek gerekmektedir. Bunlar arasında, performans değişkenleri en
sonuç odaklı olanlardır. Kurum-ilişkiler modeli, ağ ve iletişimlerin etkisinin daha iyi
anlaşılması için kullanılabilir. Kurum-değer zinciri modeli, etkiyi şemalaştırmakta
katkıda bulunur. Heeks ve Molla, kurumların değişkenler modelini aşağıdaki gibi
özetlemektedir:
BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM ETKĠLERĠNĠN ÖLÇÜMÜ
KURUM DEĞĠġKENLER MODELĠ
Erişim
Sahiplik
Yararlanma
Kullanım
Talep
Arz
Girişimci
Kurum
Çevre
Öncü
(Bağımsız)
Bilgi ve iletiĢim süreç
(Aracı)
Üretkenlik
Giderler (İşlem
dahil)
Kalite (zaman
dahil)
Güvenilirlik
Esneklik
Yetenek (tek. dahil)
Kar/Gelir
İş/Ücret
Varlıklar
(Karlar, ihracat)
Performans
(Bağımlı)
Süreç
(Aracı)
Kaynak: Heeks ve Molla 2009
Öte yandan, Heeks ve Molla’nın önemli bir uyarısı, bu modelin uygulanmasının, işletme
boyutu küçüldükçe, ülke gelişmişliği azaldıkça, ve sektöre göre, güçleşebildiğidir.
Önemli değişiklikler gerekebilir. Değişkenler, farklı ortam ve koşullarda farklılık
gösterebilir. Örneğin, girişimci değişkeni, hayatta kalan (survivalist), uçan (flyer),
20
Kriz ve yazılım
yuvarlanan (trundler) olarak üçe ayrılabilir. Bu üç çeşit girişimci, farklı değişkenler
gerektirir.
Kurum yaşam döngüsü, değişkenlerin farklılığına bir başka örnektir. İşletmenin yaşam
evresindeki yerine bağlı olarak, bilgi ve iletişim araçlarının performansa etkisi değişir.
KURUM YAġAM DÖNGÜSÜ
VaroluĢ
(Büyüme)
Doğum
(YaratılıĢ)
Ölüm
(Hayatta
kalma)
Kaynak: Heeks ve Molla 2009
Buna sektörel rekabet avantajları gibi ek analizler eklenebilir.
Kurum-ilişkiler modeli, bilgi ve iletişimin kurumun ağ ve ilişkilerine etkisini ve iletişim
ve işlem yeteneklerini belirler. Paydaşlar ve ilişki noktaları aşağıdaki gibidir:
21
Kriz ve yazılım
BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM ETKĠLERĠNĠN ÖLÇÜMÜ
KURUM ĠLĠġKĠLER MODELĠ
Sosyal Kurumlar
- Hane
- Aile/Arkadaşlar
- Topluluk
- Topluluk-Temelli
Organizasyonlar
Politik Kurumlar
- Hükümet
- STK’lar
Odak Kurum
- Girişimci/Sahip
- Çalışanlar
Ekonomik Kurumlar
- Pazarlar
- Tedarikçiler
- Müşteriler
- Rakipler
‘Altyapı’ Kurumları
- Bankalar/Finans
- Okul/Üniversiteler
- Kamu hizmetleri
Kaynak: Heeks ve Molla 2009
Bu paydaşlar, ilişki derecelerine ve yapılarına göre, doğrudan paydaşlar, dolaylı
paydaşlar ve anahtar paydaşlar olarak gruplara ayrılabilir. Bu ilişkilerin doğası, içeriği ve
koşulları, bilgi ve iletişim araçlarının etkisini değiştirir.
Kurum-değişkenler ve kurum-ilişkiler modellerine ek olarak, kurum-değer zinciri de,
Heeks ve Molla’nın önerdiği, bir kurum üzerinde bilgi ve iletişim etkisini şemalaştırmak
için etkili bir yöntemdir. Ancak, sonuç değil de çıktılara odaklandığından, ölçüm yapan
bazı değişkenlerle kullanılması gerekmektedir. Kurum-değişkenler modelinde kısmen var
olan girdi-süreç-çıktı nosyonunu içerip, aynı zamanda kurum-ilişkiler modelinde
belirlenen paydaşlardan bazılarını kullandığından, bu iki modelin bir birleşimi olarak
görülebilir. Jenerik değer zinciri modeli iki kısımdan oluşur:
22
Kriz ve yazılım
Kurum değer zinciri: bilgi ve iletişim etkisinin ölçüldüğü bireysel işletmeyle
ilişkilidir.
Sektör değer zinciri (ya da tedarik zinciri): odak kurumla tedarik, işbirliği ve alım
ilişkisi olan işletmeler zinciriyle ilişkilidir.
BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM ETKĠLERĠNĠN ÖLÇÜMÜ
KURUM DEĞER ZĠNCĠRĠ MODELĠ
Uygulama ve Yönetim
(örneğin Finans, Planlama, İletişim)
İnsan Kaynakları Yönetimi
Destek
Faaliyetleri
Teknoloji Yönetimi
Satın Alma
Marj
Gelen Lojistik
Operasyonlar
(Mal ve hizmetler
üretimi)
Pazarlama ve
Satış
Giden Lojistik
Satış Sonrası
Hizmeti
Ana Faaliyetler
Tedarikçi
ler
Odak Kurum
Dağıtıcılar
MüĢteriler
Ortaklar
Kaynak: Heeks ve Molla 2009
Burada tekrar hatırlatılması önemli olan nokta, bu model gelişmekte olan ülke ve daha
küçük boyuttaki işletmelere uygulandığında bazı değişikliklerin gerektiği, ayrıca fazla iş
23
Kriz ve yazılım
odaklı olduğu ve sosyokültürel farklılıkları göz önünde bulundurmadığıdır. (Heeks ve
Molla 2009)
Giderek karmaĢıklaĢan biliĢimin üretkenliğe katkısında bazı önemli noktalar
Bilişim, ürün fiyatlarının düşmesi ve kapasitelerinin artmasının da etkisiyle, ülke
ekonomilerinin üretkenlik artışına önemli katkıda bulunmaktadır. Ancak, özellikle bazı
gelişmiş ülkelerde bu katkının belirli bir düzeye ulaştıktan sonra yavaşladığı
belirtilmektedir. PricewaterhouseCoopers’a (PWC) göre (2008), kurumların bilişim
harcamaları artarak devam ederken, bilişimin üretkenlik artışına katkısı devamlı olarak
azalmaktadır.
1995 ve 2000 yılları arasında, bilişimle ilgili iyileştirmeler, Amerika Birleşik Devletleri
(ABD) çalışanlarının öngörülenin çok üzerinde mal ve hizmet üretimini sağlamıştır.
PWC verilerine göre, reel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) her yıl en az %4 artarken,
saat başına emek verimi, son 25 yılın oranlarını neredeyse ikiye katlayarak, yılda %2,75
büyümüştür. Bilişim, bilgi akışını, müşteri ve envanter yönetimini, ‘back-office’
sistemlerinin bilgisayarlaşmasını hızlandırmış, ve internet ticaretini olanaklı hale
getirmiştir. Ekonomistler, ABD kurumsal sektörü için bilişimle ilgili üretkenliğin 2000’li
yılların başlarında durakladığını belirtmektedir. Bu olgu, bilişim harcamalarının
artmasına karşın devam etmektedir. Bilişim girdileri, 2000 yılındaki 2,78 puanlık toplam
ABD ekonomisi üretkenlik artışının 1,32 puanından sorumluyken, 2006 yılında 1,59
puanlık artışın sadece 0,36 puanını sağlamıştır.
İşletmeler, giderek gelişen ve değişen teknolojilerin karşısında bilişim alımlarını artırarak
sürdürürken, birçok farklı yazılım ve donanım sistem ve aletlerini bir arada çalıştırma
güçlüğü yaşamaktadır. Bunun sonucu ise, artan bilişim giderleri, gereksiz karmaşıklık,
birbirlerini tekrar eden sistemler, donanım ve veri merkezlerinde atıl kapasite, pahalı
bilişim güvenlik gerekleri, ve kaçınılmaz biçimde bilişim yatırımının geri dönüşünün
azalmasıdır. Sektörlerin çoğu, bilişim bütçelerinin %15’inden azını inovasyona
harcamakta, harcamaların çoğu bilişim operasyonlarının bakım ve güncellemesine
gitmektedir.
PWC, bilişimin çalışanların daha üretken olmasını sağlama özelliğinin işlemesi için
kurum liderlerinin, bilişim harcamalarının değer yaratmaya katkısını stratejik olarak
yeniden düşünmeleri gerektiğini belirtmektedir. Bilgi işlem yöneticileri, bilişimin aşırı
karmaşıklığını çözmede anahtar roldedir, bilişimi inovasyonun kaynağı olarak görmelidir.
Ancak, bütün yöneticilerin bilişim değeri yaratılmasında rolü olmalıdır: Genel müdür
genel stratejiyle bilişim projelerinin eşgüdümünü, finans yöneticisi bilişim değer
yönetimini önceliklendirme ve anlamayı, faaliyetlerin yöneticisi bilişim projelerinin
yaşamsal ve müşteriye yönelik iş süreçlerini desteklemesini sağlamalıdır. Kurumlar,
bilişim inovasyonunu ve karmaşıklığını yöneterek bilişim harcamalarının gerçek değer
karşılığını alabilirler.
PWC’ye göre bu karmaşıklığın en önemli nedeni, bilgisayar gücü fiyatı düştükçe, işletme
ünitelerinin daha fazla fonksiyon ve uygulama taleplerinin karşılanması kolaylaşarak,
daha karmaşık bilişim sistemlerinin ortaya çıkmasıdır. İyi niyetle yapılan harcamalar,
24
Kriz ve yazılım
tekrar edilen uygulamalara, istikrarsız süreçlere, birlikte çalışabilirlik sorunlarına ve zayıf
güvenliğe neden olmaktadır. Kurumların önemli zorluğu ve ödevi, bu karmaşıklığı
çözmektedir.
Kurumsal kaynak planlama (enterprise resource planning ya da kısaca ERP)
yazılımlarının sorunu, farklı kurumların değişik süreçlerinin birlikte çalışmasını
sağlamada, yani standart ürünün özelleştirilmesinde olmaktadır. PWC, bunun özel
kaynak kodunun değiştirilmesindeki güçlüklerden kaynaklandığını belirtmektedir. ‘ERP
1.0’ olarak da adlandırılan bu ürünler, kurumların ortak noktalarına odaklandığından,
birçok dikey iş süreçlerinin ayrı müşteriler için yaratabileceği değeri atlamaktadır. Aynı
zamanda, sık değişen strateji ve pazar koşullarına uymayan daha az sayıda güncellemeye
bağlıdır. Ayrıca, başka uygulamalarla uyumlu çalışmakta zorlanmaktadır. Sonuç olarak,
kurumların rekabet avantajını yaratacak, süreç yeniden yapılanmasına uygun ortamı
yaratmaya katkısı olmamaktadır. Bu da, gelişen ülkeler için düşünüldüğünde, yerel
yazılım firmalarının esneklikleri ve yerel bilgileri sayesinde bu uyumu sağlamada,
küresel firmalara karşı avantajını çağrıştırmaktadır.
Bütün bu sorunlar, inovasyonu olumsuz etkilemektedir. Altyapı konsolidasyonu, bu
karmaşıklıkları giderme yolunda önemli bir adım olarak görülmektedir. Bir sistemin,
özellikle müşterilerin kurumlarla iş yapmasına ve çalışanlarının kullanmasına uygun
olması gerekmektedir.
Bu sorunları aşabilmek için öncelikle atılması gerekli adımlardan biri, bilişim
harcamalarıyla karlılık korelasyonunu anlamaktır. ABD’de yirmi farklı endüstrinin
ortalama bilişim harcaması, gelirlerinin %3,1’ine, faaliyet giderlerinin %4,3’üne denk
gelmektedir. Ancak, hatırlanması gerekli bir nokta, bilişim harcamalarının farklı sektör
ve kurumları değişik biçimde etkilediği gerçeğidir. Değişik endüstriler, işlerinin farklı
yönlerini teknoloji kullanarak iyileştirirken, bireysel olarak kurumlar da, iş modellerine
göre bilişim kullanımının boyutunu ve yönünü belirlemektedir. Bu karmaşık hesaplama
gerekleri nedeniyle, bilişim harcamasıyla performans arasındaki ilişkinin doğru
yorumlanması güçleşmektedir.
PWC’nin, Gartner verilerini yorumlayarak bu sorunları aşmada kullandığı yöntem, bir
kurumun bilişim harcaması, karlılığı, ve faaliyet giderlerini sektör bazında karşılaştırarak
yatırımına karşı yarattığı bilişim değerini ölçmektir. 2003-2005 yılları arasında faaliyet
giderleri gelirlerin %75’inden az olan endüstri sektörlerinde, bilişimde en fazla harcama
yapanların aynı zamanda en yüksek net kar marjlarına ulaşanlar oldukları
gözlemlenmiştir. Bankacılık ve finansal hizmetler sektörü, gelirlerin %5,4’ü kadar bilişim
harcamasıyla, %24’lük bir net kar marjına ulaşarak, birinci sırayı almıştır. Bunu
profesyonel hizmetler, telekomünikasyon, medya, bilişim gibi yoğun biçimde bilişim
kullanan sektörler izlemektedir. Faaliyet giderlerinin toplam gelirler içerisindeki payı
%75’ten fazla olan sektörler ise, daha düşük bilişim harcamalarıyla daha düşük kar
marjlarına ulaşmıştır.
Burada dikkat edilmesi gerekli nokta, faaliyet giderleri ve gelirler çerçevesinde toplam
bilişim harcamaları ölçülerek, belirli bir sektördeki kurumların bilişim bütçelerinin sektör
25
Kriz ve yazılım
ortalamasına göre fazla ya da az veya iş hedef ve stratejileriyle uyumlu olup olmadığının
görülebilmesidir. Sektör karşılaştırması, analizlerin sadece bir kısmıdır. İş devirleri ve
gelir ve karlılığı etkileyen başka birçok makro ve mikro ekonomik faktörler hesaba
katılmalıdır. Bilişim harcamaları kurumların bireysel iş devirlerini ve evrelerini dikkate
alacak biçimde yapılmalıdır. Bu hesaplamaları doğru yapabilmek de, ancak bütün ilgili
yöneticilerin katkısıyla olasıdır.
Bunun yanında PWC, teknolojinin de bu çekincelerin bazılarına çözüm bulma çabasında
olduğunu belirtmektedir. Örneğin hizmet olarak yazılım, kullanıma göre ödemeyi
sağlayarak, atıl donanım ve yazılım kapasitelerinin önüne geçebilecek bir yöntemdir.
Hizmet odaklı mimari de farklı uygulamaların daha uyumlu çalışmalarını sağlayarak iş
süreçlerini iyileştirdiğinden, bu yolda önemli bir adımdır. Kurumsal yazılımlar, giderek
değişen iş gereklerine uyum sağlayarak müşterilerin kendilerine özel iş süreçlerinin
sürekli iyileşmesine yardımcı olacak biçimde gelişmektedir. İş süreçleri mantığı, statik
kaynak kodundan ayrılmaktadır. Veri toplama odağından, rekabetçi öngörü sağlayan veri
analizi odağına doğru bir eğilim vardır. Öte yandan, açık modellerde göz önünde
bulundurulması gerekli olan risk, yayılmış altyapı ve iç ve dış kullanıcı sayısı ve çeşidi
nedeniyle, veri güvenliğini sağlamanın zorlaşmasıdır. Ayrıca, hizmet olarak yazılım gibi
bazı abonelik modellerinde sermaye bütçeleri yerine faaliyet bütçelerine yönelen
yatırımlar nedeniyle ‘gölge’ bilişim giderleri oluşabilmektedir.
Sonuç olarak, yeni nesil kurumsal uygulamalar, statik departman fonksiyonlarının
otomasyonu yerine, bütün iş süreçlerini ve inovasyonu destekleyerek değer yaratmaya
doğru yönelmektedir (PWC 2008). Küresel kriz ortamında, bu karmaşıklıkların ve
gereksiz harcamaların önüne geçecek, bilişim yatırımlarının karşılığını alacak stratejiler
daha da önem kazanmaktadır. Bu da, kurumların birlikte çalışacakları yazılım firmasının
seçimini anahtar hale getirmektedir.
Küçük ve orta boy iĢletmelerde biliĢim kullanımı
Birçok araştırma, bilişim ve internete dayalı teknolojilerin benimsenmesinin kurumların
üretkenliği ve rekabet edebilirliğine etkisinin büyük olduğu sonucuna varmıştır. Ancak
işletme seviyesinde gerçekleşen bu olgu, sektör ya da toplam ekonomi olarak her zaman
aynı sonucu vermeyebilir. Monge, Alfaro ve Alfaro’ya göre (2005, s. 135), bunun çeşitli
nedenleri vardır.
Üretkenliğin toplam olarak ölçümündeki zorluklar.
Sektör sınıflandırmaları ve ayrımları toplam bilişim etkisinin analizini
güçleştirmektedir. Bazı sanayi kuruluşlarının, işlerinin bir kısmını hizmet
firmalarına yaptırmaları nedeniyle, bu soruna özellikle sanayi ve hizmet
segmentleri arasında sık rastlanır.
Her kuruluşun bilişim benimseme ve uygulama süreci uzun ve farklı olduğundan
bütün sektöre ya da ekonomiye yansıması zaman alır.
Bazen bilişime yatırım eski teknolojinin yerini almaz, bu da aşırı teknoloji
kullanımı anlamına gelebilir.
26
Kriz ve yazılım
Son olarak, bilişimin benimsenmesi bir sektörde kurumlar arası yeni ve farklı bir
başarı ve gelir dağılımı anlamına gelebilir. Bu durumda, toplam iyileşme ve
büyümenin yerini mevcut pastanın farklı dağılımı alabilir.
Bütün bunlar hem araştırmalarda istatistik kullanımında dikkatli olunması gerektiği, hem
de ülke özelliklerinin önemine karşın, işletmelerin bireysel olarak da incelenmesi
gerektiği ve dalgalı ve fırtınalı denizlerde çok şey yapabilecekleri anlamına gelebilir.
Bunun yanında göz önünde bulundurulması gereken diğer bir konu da, bilişim ve
internete dayalı teknolojilerin benimsenmesinin gerekli bir koşul olduğu, ancak
KOBİ’lerin üretkenlik ve rekabetçiliğini iyileştirmek için yeterli olmadığıdır. Bu
konularda Türkiye’de birçok araştırma yapılması gereklidir. AB süreci düşünüldüğünde
KOBİ’lerin bilişim ve internet yetkinliğinin artırılmasının önemi daha da büyümektedir.
Küçük ve orta boy işletmelerin bilişim kullanım derecesi
KOBİ’lerde bilişim kullanımının işletme, sektör ve ülke ekonomilerine olumlu etkileri
vardır. Bütün sektörlerdeki KOBİ’lerin bilişim kullanımı ülkenin genel olarak
verimliliğini artıracak, bu da ekonomiye ve bilişim sektörüne olumlu yansıyacaktır.
Ayrıca bütün sektörlerdeki KOBİ’lerin bilişim kullanımının artmasının bilişim talebine
otomatik olarak olumlu etkisi vardır. Özellikle yerel yazılım firmalarının müşterilerinin
çoğunluğunun KOBİ olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu önem daha net
anlaşılabilir.
Monge ve diğerlerine göre (2005), internet üzerinden yapılacak alım ve satımlar
(e-ticaret) ve üretim zincirlerinin bilgisayar uygulamaları ve internet sayesinde
entegrasyonu, KOBİ’lerin bazı teknolojik, yönetim ve organizasyon yetersizliklerini
yenmek için önemli bir fırsattır. KOBİ’lerin bilişim yatırımı, pazar kaybını engeller, hatta
genişlemesini sağlar, stokların azalmasına yardımcı olur, ortalama işlem giderini düşürür,
ve stratejilerin daha etkili tasarlanmalarına yarar. Elektronik ticarete katılma kararı,
işletmenin bilişim kullanımı sayesinde ekonomi skalası yaratma derecesi ile ilişkilidir. Bu
ekonomi skalası, kurumun işlem sayısı ile, sağlayıcı ya da müşteri ağı büyüklüğü ve
sağlayıcı ya da müşterilerinin uzaklığı ile bağlantılıdır. Müşteri ve sağlayıcıların
elektronik ticarete hazırlık derecesi de bir KOBİ’nin bilişim kullanımını etkiler. Ayrıca,
KOBİ’nin büyüklüğü, ekonomik faaliyeti, coğrafi konumu ve sahibinin özellikleri de
yatkınlık açısından etkilidir. (Monge ve diğerleri, ss. 33-38)
KOBİ’lerin bilişim benimsemesi için gerekli iç ve dış faktörlerin belirlenmesi, gelişimleri
açısından çok önemlidir. Bu olmadan, KOBİ’lerin bilişim kullanımını artırmak için
ekonomik politikalar geliştirmek mümkün değildir.
27
Kriz ve yazılım
KOBĠ’LERĠN BĠLĠġĠM KULLANIM DERECESĠNĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
ĠÇ FAKTÖRLER
DeğiĢkenler
Kurumun bilişim tecrübesi
Bilişim kullanan çalışanlar
Kurum özellikleri
Büyüklük
Bilişim giderleri
Personel teknifikasyonu
Kurumun bilişim stratejisi
Bilimsel odak
Teknoloji politikası
Yenilik çabaları
E-ticaret’e girme isteği
Bilişimin önemi hakkında bilinci
Göstergeler
Bilgisayar ve/veya internet kullanan çalışan yüzdesi
Son üç yılın satış ortalaması
Bilgisayar, yazılım alış ve bakım ve internet hizmeti giderleri
Teknik pozisyonlardaki personel, yazılımcı, mühendis ve bilim
adamları yüzdesi
Kurumun faaliyeti için modern bilgisayar programları ve internet
hizmetleri bilgisi
Kısa vadede (2-3 yıl) yeni yazılım ya da donanım satın alma planları
Kurumun yenilik yapma yetenek derecesi
İnternet aracılığı ile iş yapma ilgisi
Rekabetçi olabilmek için kurumun üretim faaliyetinde bilgisayar ve
internet kullanımı bilinci değerlemesi
DIġ FAKTÖRLER
DeğiĢkenler
Sektörün özellikleri
Rekabet
Müşteri sayısı
İhracat tecrübesi
Uluslararası faaliyetler
Perakende satışın önemi
Bilişim olanağı olan müşteriler
Sağlayıcı sayısı
Sağlayıcı özellikleri
Bilişim olanağı olan sağlayıcılar
Müşteri yoğunluğu
Sağlayıcı yoğunluğu
Ulusal müşteri sayısı
Firmaların zincirleme etkileşmesi
Makroekonomik faktörler
İnsan kaynakları
Finansal kaynaklar
Ulusal politikalar
Ticaret politikaları
Sektör regülasyonu
Hükümet satın alma politikaları
Bilişim alma için kredi pahalılığı
İşletme vergisi
Ekonomik ve sosyal politikalar
İK için eğitim politikaları
Göstergeler
Rakip büyüklüğü ve sayısı
İşletmenin müşteri sayısı
İhracat yapılıp yapılmaması
Uluslararası satışların fazla olması
Halka satışların daha fazla yer tutması
İnternet olanağı ve ‘web’ sayfası kullanan müşteri yüzdesi
İşletmenin sağlayıcı sayısı
Büyüklüğe göre başlıca sağlayıcılar
İnternet olanağı ve ‘web’ sayfası kullanan sağlayıcı yüzdesi
İşletmenin satışlarının %80’ini sağlayan müşteri sayısı
İşletmenin alışlarının %80’ini sağlayan sağlayıcı sayısı
İşletmenin ülkesindeki müşteri yüzdesi
Müşterilere herhangi bir hizmet sağlamak için firmalar arası koordine
faaliyet varlığı
Ülkedeki kalifiye insan kaynağı varlığı değerlemesi
Donanım ve internet alımını finanse edebilmek için finansal kaynak
varlığı değerlemesi
Bu ölçüler işletmenin bulunduğu ülkeye özeldir
NRI* türü bazı endeksler bu amaç için kullanılabilir
*Networked Readiness Index
Kaynak: Monge ve diğerleri 2005, ss. 37-38
28
Kriz ve yazılım
Dünya Ekonomik Forumu’nun (World Economic Forum) Küresel Bilişim Raporu’nda
(Global Information Technology Report) yayımlanan Bilgi ve İletişim Katılım ve
Yararlanma Hazırlık Derecesi Endeksi (Networked Readiness Index ya da kısaca NRI),
bir ülkenin bilgi ve iletişim sektörü yeniliklerinden yararlanma ve katılım hazırlık
derecesini ölçmek amacıyla düzenlenmektedir. NRI, ekonomilerin inovasyon,
rekabetçilik ve kalkınma seviyelerini artırmak için bilgi ve iletişim teknolojilerinden en
iyi biçimde yararlanma kapasitelerini ölçer, ve üç unsurdan oluşur: bilgi ve iletişim için
ülkede ya da toplulukta ortam uygunluğu, karar vericilerin (bireyler, kurumlar ve
hükümet ya da devlet) buna hazırlık derecesi, ve karar vericilerin bilgi ve iletişim
kullanımı. Bu unsurlar, benzer gelişmişlik seviyesindeki ve daha gelişmiş ülkelerle
karşılaştırma yoluyla, bir ülkenin bilgi ve iletişimdeki yeniliklerden yararlanma
derecesini etkileyecek olan güçlü ve zayıf yanlarını ve hangi konularda daha fazla çaba
harcaması gerektiğini gösterir.
BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM KATILIM VE YARARLANMA
HAZIRLIK DERECESĠ ENDEKSĠ YAPISI
Endeks
Endeks unsurları
Ortam
Bilgi ve iletiĢim katılım ve yararlanma hazırlık derecesi endeksi
(Networked Readiness Index)
Hazırlık derecesi
Kullanım
Altendeksler
Pazar
Politika/Regülasyon
Altyapı
Bireysel hazırlık derecesi
Kurumsal hazırlık derecesi
Hükümet hazırlık derecesi
Bireysel kullanım
Kurumsal kullanım
Hükümet kullanımı
Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Bilişim Raporu 2007-2008
Ortam unsuru, bir ülkedeki pazar gelişiminin (özellikle telekomünikasyon), politikaların,
regülasyonun ve bilişim altyapısının kalkınma, gelişme ve bu teknolojilerin kullanımı
için gerekli koşulları sağlayıp sağlayamadığını ölçmek üzere tasarlanmıştır. Hazırlık
derecesi unsuru, bir ekonominin başlıca aktörlerinin bilişim potansiyelinden yararlanma
kapasitesini ölçer. Bu kapasite bireylerin bilişim kullanım yetkinliği, kurumların bilişime
erişim kapasitesi, ve hükümetin süreçlerinde ve verdiği hizmetlerde bilişime hazırlık
derecesidir. Kullanım unsuru ise, bir ekonominin başlıca karar vericilerinin kullanım
derecesini ölçer.
Monge ve diğerlerine göre (2005, s. 86), cep telefonu kapasitesinin KOBİ’ler arasındaki
dijital uçurumu azaltmadaki önemini de ayrıca vurgulamak gerekir. Diğer bilişim ve
iletişim araçlarından farklı olarak, cep telefonları elektriğe bağlı değildir ve okuma yazma
bilmeyen insanlar tarafından kullanılabilir. Bu da, Türkiye gibi okuma yazma oranının
göreli olarak düşük olduğu ülkelerde (neredeyse bazı komşu ülkelerin nüfusu kadar
okuma yazma bilmeyen insan) dijital uçurumu azaltmak için iyi bir araçtır. Ayrıca işlem
giderlerini azaltır, iş ağlarını genişletir ve pahalı taşımacılık altyapısına yatırım gereğini
azaltır. Karayolları, demiryolları ve sabit telefon gibi iletişim araçlarının az geliştiği ülke
29
Kriz ve yazılım
veya bölgelerde iletişim ve ticareti kolaylaştırır. Bazı araştırmalara göre de,
telekomünikasyonda rekabete açılma vatandaş ve işletmelerin bilişim erişimini
kolaylaştıran bir yöntemdir.
KOBİ’ler ve bilişim kullanımıyla ilgili bazı önemli noktalar aşağıdaki gibidir (Monge ve
diğerleri 2005, ss. 223-231):
KOBİ’lerin bilişim ve internet kullanımı düşüklüğünün ana nedenleri kendileri
için gerekli olmadığına inanmaları, çok masraflı olacağını düşünmeleri ve nasıl
kullanılacağını bilmemeleridir.
KOBİ’lerde bilişim ve internet kullanımının düşük olmasının en önemli
nedenlerinden biri kurum personeli ve sahiplerinin bilgi yetersizliğidir. Yapılan
birçok araştırma, bu tür kuruluşların doğru ve iyi planlanmış eğitim programlarına
açık olduklarını göstermektedir. Bu nedenle, devlet düzeyinde hem bilinçlendirme
ve eğitimle hem de stratejik, teknik ve finansal destekle ülke KOBİ’lerinin doğru
yönlendirilmesi mümkündür. Bu da ancak, yukarıda belirtilen iç ve dış faktörleri
gözeten, ulusal bir KOBİ bilişim kullanımı planı ile mümkündür. Ancak, burada
dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta her ülkenin, hatta her sektör ve bölgenin
farklı özellikleri olabileceği, ve başka bir ülkenin modelinin doğrudan
uygulanmasının sakıncaları olduğudur. Bu planların da AB’yi de göz önünde
bulundurarak genel bir kalkınma planının parçası olması gerekmektedir.
Bu süreçte e-devlet çok önemli bir konumdadır.
Yönetim ve üretim süreçlerinde, finansal hizmetlerde, işletmeler arası e-ticarette
(B2B), müşterilerle e-ticarette (B2C) ve kurumlarla devlet arası e-ticarette (B2G)
bilişim ve internet kullanımı düşüktür.
KOBİ bilişim benimsemesi kadar önemli bir olgu da, birçok ülkede bunun
işletmenin büyüklüğü ile doğru orantılı olduğudur. Diğer bir deyişle, orta ölçekli
kuruluşlarla daha küçük boyutlardaki işletmeler arasında bir dijital uçurum vardır.
Bir başka uçurum da, tarım sektörü ile diğer sektörler arasında, ya da kırsal
bölgedeki kurumlarla kentlerdekiler arasındadır. Üretim ve hizmet sektörleri
arasında ise kesin bir fark belirlenememiştir.
Değinilmesi gereken diğer bir önemli nokta da KOBİ’lerin internet aracılığıyla
devlet ihale ve diğer hizmetlerine katılamamasıdır. Bu sorunun nedeni kısmen
e-devlet eksikliği, kısmen de KOBİ’lerin kendi teknolojik yetersizlikleridir.
Geniş bandın ülkede yaygınlaştırılması ve fiyatının makul bir düzeye getirilmesi
de diğer ülkelerle rekabet edebilmek için gerekli bir koşuldur.
Bütün bunların gerçekleşmesi ancak özel sektör, devlet ve üniversiteler dahil
bütün aktörlerin aktif katılımı ile mümkündür.
Bu politikaların iyi uygulanıp uygulanmadığını görmek, ve zamanla ortaya
çıkabilecek yeni ihtiyaç ve değişiklik gereklerini yerine getirmek için etkili bir
denetim sistemi tasarlanmalı ve uygulanmalıdır.
Küçük ve orta boy işletmelerde bilgi sistemleri ve iş bağları
Gelişmekte olan ülkelerin KOBİ’lerinde bilgi başarısızlıklarının nedenleri tartışmalıdır.
Duncombe’a göre (2004), bir inanış, bu eksikliklerin, kurumlarda reform ve doğru
politikaları geliştirmek ve uygulamak gibi, dış kaynaklarla düzeltilebileceğidir. Piyasa
30
Kriz ve yazılım
başarısızlıklarını yenmek, hükümet ve şirket destek kuruluşları için kolay olmuştur. Buna
örnek, bilgi dağıtımı, güçlü hükümet istatistik hizmetleri ve güçlü meslek dernekleri
tarafından şirketler için bilgi üreten ve yayan desteklerdir.
Bu faaliyetler yararlıdır, ancak girişimcilerin etkili bilgi sistemleri kurmalarını zorlaştıran
iç kaynak ve yetenek engellerini aşmak, giderek daha önemli hale gelmektedir.
Duncombe, şirketlerin iç konuları olan faktörlerle baş etmenin, politika geliştirici
kurumlar ve küçük ölçekli işletmelere yardım amacı taşıyan kuruluşlar için daha büyük
bir zorluk oluşturduğunu belirtmektedir. Konu ile ilgili eğitim ve yetenek geliştirme gibi
faaliyetler yardımcı olabilir; ancak girişimciler zaman, para ve kültür kısıtlamalarından
ötürü kendileri ya da çalışanları için dış eğitim girdileri aramaya eğilimli değildir. Bu
yüzden, KOBİ’ler için etkili iş bağları oluşmasını kolaylaştırarak yetenek geliştirmeyi
özendirmek için, piyasaya dayalı yaklaşım önem kazanmaktadır.
Birçok iç ve dış işletme zorluklarının çözümü, iş bağlarının oluşturulması ile sağlanabilir.
Güçlü ticari bağlar, hem kaliteli bilgiye hem de yetenek geliştirmek için yardımcı
kaynaklara ulaşmada rol oynar. İş geliştirme hizmetleri sağlayan kuruluşlar finans, eğitim
ve teknoloji gibi girdilerin temininde en azından kısmen özel sektör sağlayıcılarını
kullanmalıdır. Bu şekilde, etkisi sınırlı kurumsal bağların yerini değerli iş bağlantıları
alabilir. (Duncombe 2004, s. 20)
Doğu Avrupa ve Orta Asya’da teknoloji kullanımı ve yatırım ortamı
Dünya Bankası’nın son zamanlarda yaptığı bir araştırmaya göre (Correa, Fernandes ve
Uregian 2008), Türkiye dahil Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde, uluslararası bilgi
ve teknolojinin bir gelişen ülkede yayılması iki ana faktöre bağlıdır.
1. Uluslararası bilgi ve teknolojiye erişimin boyutu (ticaret, doğrudan yabancı
yatırım, diaspora ile bağlantı, ve başka iletişim kanallarıyla),
2. Uluslararası bilgi ve teknolojiyi hazmetme ve uyarlama kapasitesi.
İkinci kapasite, ülkenin işgücünün teknolojik okuryazarlığı ve yetkinlikleri, yaratıcı
işletmeler için finansman varlığı, etkili yönetişim ve iyi bir iş ortamını içermektedir.
Türkiye, bu iki faktörden belki birincisinde göreli olarak daha başarılı sayılabilir, ancak
özellikle ikincisinde önemli sorunlar yaşamaktadır.
Yatırım ortamı, bir başka deyişle bir kurumun önündeki teşvik rejimi (rekabet, ortaklık,
yönetişim), birbirlerini tamamlayan girdiler (yetkinlikler, kredi ve altyapı), ve uluslararası
bilgiye erişim kurumun teknolojik tercihlerini etkiler.
Araştırmanın bulgularına göre, tamamlayıcı girdiler (yetkin işgücü, yönetimsel kapasite,
arge, finansman ve altyapı), teknoloji kullanımını etkilemektedir. Tüketici baskısı ve iyi
yönetişim genellikle daha fazla teknoloji kullanımına neden olmaktadır. Ayrıca,
uluslararası bilgi (doğrudan yabancı yatırım ve ihracat sayesinde), ISO sertifikası ve
‘web’ kullanımıyla pozitif korelasyona sahiptir.
31
Kriz ve yazılım
Kurumlar, yeni bir teknoloji kullanacakları zaman, farklı seçeneklerin en yüksek karı
sağlayan gider/kazanç analizini yaparlar. Kurum, belirli bir yeni teknolojinin net
kazançları, hiç kullanmama dahil başka seçeneklere göre daha fazla ise, o teknolojiyi
kullanmaya karar verir. Teknolojinin maliyeti yanında, farklı yatırım ortamı faktörleri de,
modern teknolojinin kullanılmasının getirmesi beklenen kazanımları etkiler.
Correa ve diğerlerine göre, bunlardan birincisi, tamamlayıcı girdilerdir: yetkinlikler,
finansman ve fiziksel altyapı. İşletmenin tamamlayıcı girdilere ulaşımı, hem uygulama
giderlerini hem de firmanın yeni teknolojiden alacağı avantajları etkiler. Teorik modeller
ve ampirik kanıtlar, işgücü yetkinliklerinin nasıl yeni teknolojinin kullanımını
geciktirebildiğini göstermektedir. Yetkinliğe dayalı ileri ekipman kullanımı
beceriksizliği, öğrenmenin teknolojiye özel olması ve işgücünü yeniden eğitmenin
yüksek gideri, bazı nedenlerdir. Ayrıca, sanayileşmiş ülkelerden gelen kanıtlar vardır.
İşgücü alımı ya da çıkarımı giderlerinin ve ücretlerin yüksekliğinin kurum içi eğitime yer
bırakmadığı ortamlarda, kurumların inovasyon ve yeni teknoloji kullanma motivasyonu
azalır, düşük üretkenlik performansına neden olur. Kalifiye yönetici ya da girişimci
kapasitesi eksikliği de, Correa ve diğerlerinin vurguladığı gibi, bir firmanın yüksek
teknoloji kullanmasını, gereksinimleri için mevcut teknolojik çözümlerle ilgili bilgiyi
azaltarak, etkiler, ve uygulama giderlerinin artmasına neden olur.
İkincisi, sermaye mallarının gelişmiş ülkelerde iyi bir maddi teminat olarak görülmesine
karşın, gelişmekte olan ülkelerde bu konuyla ilgili yönetmelik eksiklikleri, yeni teknoloji
kullanımını azaltır. Mevcut ve yeni teknoloji arasındaki teknolojik uçurumun derecesine
bağlı olarak, tamamlayıcı fiziksel yatırımlar gerekebilir. Bu durumda, krediye erişim
teknoloji yenileme için daha da önemli bir faktör durumuna gelir. Ülke, sektör ve kurum
temelli araştırmalarda, finansal gelişmenin büyüme için sebep ilişkisi görülmüştür.
Üçüncü faktör olan altyapı varlığı ve kalitesi, kurumun yeni yatırımlar yapmasını
etkilemektedir. Correa ve diğerleri, taşımacılık altyapısının dış kaynak ve üretim
süreçlerinde bilgisayar kullanımı üzerindeki potansiyel etkisini belirtmektedir. Fiziksel
altyapının firma üretkenliği ve ekonomik büyüme için önemi, hem OECD ülkeleri hem
de gelişen devletlerin deneyimlerinde kanıt bulmaktadır.
Pazar teşvikleri: özel teşebbüs ve kontrol, rekabet ve kontratlara uyum
Correa ve diğerleri, bir rekabetçi piyasa ekonomisinin dört ana alanıyla ilgili pazar
teşviklerinin, kurumun teknoloji kullanımını etkilediğini belirtmektedir. Birincisi, özel
teşebbüs ve kontrol, işletmenin en önemli varoluş nedeni olarak ‘olası en yüksek kara
ulaşma’yı kabul ederek, sermayeyi verimlilik artışlarına neden olacak en üretken
teknolojilere yöneltir.
İkincisi, mülkiyet hakları koruması ve kontratlara uyumu sağlayan sağlam yasal
oluşumlar, piyasa ekonomilerinin büyüme ve gelişmesi için kritiktir. Bu konudaki
yetersizlikler, daha az ileri teknolojilerin kullanılmasına ve ülkeler arasında önemli
üretkenlik farklılıkları oluşmasına neden olmaktadır.
32
Kriz ve yazılım
Son olarak, işletmelerin teknoloji kullanımı yatırımlarının getireceği avantajlar
konusunda emin olmaları ve kendilerine çok güvenmeleri gerekmektedir. Bu yatırımlar
ilk başlarda, sermaye ve yetkinlik gerekleri, geçiş giderleri ve yaparken öğrenme gibi
nedenlerden ötürü, üretkenlik azalışına bile neden olabilir. Bu geçiş ve öğrenme giderleri
de, eski ve yeni teknoloji arasındaki uçurumun boyutuna bağlıdır. Bu anlamda,
öngörülebilir bir ekonomi ve yönetmelik ortamı da, kurumun yeni teknoloji kullanımı
kararını etkileyecek dördüncü faktör olarak görülebilir.
Uluslararası bilgiye erişim
İşletmenin teknoloji kullanımı kararı, doğrudan yabancı yatırım ya da ihracat pazarlarına
katılımla transfer edilebilecek uluslararası bilgiye erişimle ilgilidir (Correa ve diğerleri).
Ticarete açıklığın ve doğrudan yabancı yatırımın, ülkeler arasında teknoloji yayılımı için
kritik bir araç oldukları görülmüştür. Doğrudan yabancı yatırım, kurumlar üzerinde
rekabet baskısı yaratır, ancak aynı zamanda en iyi teknoloji ve yönetim tekniklerine
yakınlığını artırır. İhracat piyasasına katılan yerli kuruluşlar, ileri pazarlardaki alıcılarla
ilişkiler sayesinde bilgi girişlerini artırırlar. Böylece, yabancı ortaklı ve ihracata katılan
kurumların ileri teknoloji kullanımı olasılığı artar, ve bu konudaki giderleri azalır.
Araştırmadaki önemli bir başka bulgu, yeni teknoloji kullanmaya yatkınlık için bir
gösterge olarak kabul edilen ISO 9000 ve ‘web’ kullanımında, özellikle imalat
endüstrisinin ön plana çıkmasıdır. Madencilik ve inşaat sektörü, ISO 9000 belgesinde çok
önde, ancak ‘web’ kullanımında ortalamaya yakındır. Belki emlakçılıkta bazı istisnalar
dışında, diğer hizmet kuruluşlarının bu teknolojileri kullanımı oldukça azdır. Bu bulgu
ise, bilişimin ABD ve Avrupa hizmet sektörlerinde önemli üretkenlik artışları sağladığı
kanıtlarıyla çelişmektedir. Öte yandan, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da bilişim sektörü
için hizmet segmentinin potansiyelini gösterebilir. ISO sertifikası ve ‘web’ kullanımı,
kurum performansıyla ilişkilidir. ISO sertifikalı ve ‘web’ kullanan firmaların çalışan
başına daha yüksek katma değer ve gelir artışı hızı sergiledikleri, ve daha yüksek ücretler
ödedikleri görülmektedir. Bir başka bulgu, daha fazla arge yapan işletmelerin daha fazla
ISO 9000 ve özellikle ‘web’ kullanmasıdır. Finansmana ulaşım da, ISO ve özellikle
‘web’ kullanımını etkilemektedir. Bu, hem kurumlar hem de bu konuda yapabilecekleri
olan devlet için bir derstir.
Bir başka önemli bulgu da, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde, rekabet arttıkça
kurumların yapacakları yeniliklerden elde edecekleri kazancın azalması nedeniyle,
işletmenin inovasyon yapma yönündeki motivasyonuna, rekabetin olumsuz etki
etmesidir. Ayrıca, ekonomi skalası yaratabilme ve yatırımları finanse edebilme kapasitesi
nedeniyle, daha büyük kurumlar yeni teknoloji kullanmaya daha fazla eğilimlidir.
Sonuç
Bu araştırmaya göre, doğru tamamlayıcı girdiler (yetkin işgücü, yönetim kapasitesi, arge,
finansman), uluslararası bilgi (doğrudan yabancı yatırım ya da ihracat sayesinde) ve
(daha az ölçüde) iyi altyapıya erişimi olan kurumların, ISO sertifikası olması ve ‘web’
kullanımı daha yüksek olasılıktır.
33
Kriz ve yazılım
Piyasa teşvikleri, ISO sertifikası ve ‘web’ kullanımı ile yakın ilişkilidir. Müşteri talebi,
Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri kurumlarının ileri teknoloji kullanımını teşvik
etmekte, rakiplerin baskısı ise bu yönde bir teşvik yaratmamaktadır. Ayrıca, büyük
kurumlar ileri teknolojiye, özellikle ‘web’ kullanımına, daha fazla eğilimlidir.
Bir başka bulgu, ciddi kredi kısıtlamaları olan ortamlarda, yüksek karlı işletmelerin ileri
teknoloji kullanmalarının daha olası olmasıdır. Bu da, hem piyasa teşvik faktörlerini hem
de uluslararası bilgi ve kritik tamamlayıcı girdileri iyileştirmenin önemini göstermektedir.
Sonuç olarak, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da kurumların teknoloji kullanımını artırmak
için, yatırım ortamında tamamlayıcı reformlar gerekmektedir: uluslararası bilgiye ulaşma,
piyasa teşviklerini iyileştirme, bilgiyi tamamlayıcı girdilerin varlığını ve ulaşılabilirliğini
artırma. (Correa, Fernandes ve Uregian 2008)
DOĞU AVRUPA VE ORTA ASYA
SEKTÖR BAZINDA TEKNOLOJĠ KULLANIMI
Doğu Avrupa ve Orta
Asya ortalaması
Enerji ilgili Madencilik
ve Taş Ocağı
Enerji ilgili olmayan
Madencilik ve Taş Ocağı
Sanayi
Gıda, içecek ve tütün
Tekstil
Deri
Odun
Kağıt
Petrol
Kimya
Lastik ve plastik
Metal olmayan
mineraller
Metaller
Makine ve ekipman
Elektrik ve optik
ekipman
Taşımacılık ekipmanı
Başka sanayi
Hizmetler
İnşaat
Toptan ve perakende
ticaret
Otel ve restoran
Taşıma, depo ve iletişim
Emlak ve iş aktiviteleri
Başka hizmetler
ISO sertifikası
2002
2005
13,6
12,5
Web kullanımı
2002 2005
58,2
67,4
36,7
14,3
70,0
75,0
21,3
19,4
62,5
70,1
23,6
17,4
9,7
23,8
11,2
8,3
26,6
24,5
17,2
16,2
7,9
8,3
7,1
13,8
16,7
36,6
23,3
20,3
54,1
58,4
58,1
50,0
81,0
91,7
78,8
62,3
54,0
57,0
63,0
54,2
60,0
84,1
100,0
88,1
88,9
64,2
24,4
33,8
34,9
19,0
24,9
30,4
65,2
79,9
81,1
77,2
82,1
88,7
42,3
20,3
42,6
11,6
86,8
64,9
87,2
70,7
17,4
8,7
15,9
8,0
56,7
50,0
69,9
62,3
6,2
10,0
10,9
5,1
7,1
11,0
9,2
4,5
42,2
71,8
71,4
50,1
53,0
78,5
79,5
53,7
Kaynak: Correa, Fernandes ve Uregian 2008, Dünya Bankası
Not: Değerler yüzde olarak ifade edilir, bazı verilerde istatistik farklılıkları vardır
34
Kriz ve yazılım
Mobil iletiĢim, inovasyon ve yazılım
Bilgi ve iletişim sektörünün, ve özellikle yazılım segmentinin, en gözde konularından biri
mobil iletişimdir. Heeks ve Jagun’a göre (2007) kalkınmada, bilgi ve iletişim alanında ilk
önem verilen konu kırsal alanlar için telemerkezler iken, günümüzde ilgi odağı giderek
mobil telefon ve bununla birlikte kentsel gelişme ve digital kentler olmaktadır. Mobil
telefon giderek bir haberleşme aracı olmaktan çıkıp, GPRS (General Packet Radio
Service) sayesinde, ücretsiz kablosuz bağlantı (Wireless Fidelity ya da kısaca WiFi)
ağlarının geliştirilmesinin dizüstü ve diğer kişisel bilgisayarlara olan etkisine benzer
biçimde, işlem görme aracı olmaya başlamaktadır.
Mobil teknoloji başka teknolojilere kıyasla daha fazla sayıda ve farklı ekonomik sınıftan
kişiye ulaşmakta, daha ekonomik bir model olarak öne çıkmakta, daha taşınabilir olma
kolaylığı sağlamakta, hem kısa mesaj hizmeti (short message service ya da kısaca SMS)
hem de arama olanağı vermekte, depolama ve ‘airtime’ (konuşma süresi ya da yayında
olunan zaman) paylaşımı/değişimi gibi başka fonksiyonlar da sağlamaktadır. (Heeks ve
Jagun 2007, ss. 2-3)
M-finans, m-ödeme gibi olgular da, gelişen ülkelerde bilgi ve iletişimde önemli
alanlardır. Özellikle yoksul kesimin de yararlanabileceği araçlardır. Ancak bu konuda
yapılan araştırmalar daha çok kullanım ve benimseme ağırlıklıdır. Topluluğun
gereksinimlerini belirleyici, etkileri ölçen, bağımsız, nitel ağırlıklı ve derin araştırmalar
azdır (Duncombe ve Boateng 2009). Bu konular, kullanıcılar ve yazılım ve hizmetler
üretici ve sağlayıcıları açısından yeni fırsatlar ve yönetmelik ve organizasyon gibi yeni
gerekler yaratmaktadır.
Mobil segmentte önemli bir konu, kimin inovasyon yarattığı, neyi yarattığı ya da nasıl bir
yenilik getirdiği, karşılaştıkları önemli güçlükler, nasıl yaratıcılık sağlandığı, bundan
dağıtılarak ve büyütülerek yararlanılmasıdır. Heeks ve Jagun (2007), inovasyonda üç
önemli
yöntem
ve
kaynak
kullanılabildiğini
belirtmektedir.
Birincisi
üniversite/laboratuvar tarzında kuruluşlarda yapılan ‘geleneksel inovasyon’dur. Bir başka
tür, küçük bilişim ve yazılım firmaları gibi teknoloji kuruluşlarında yapılan ‘yarı
geleneksel inovasyon’dur. Üçüncüsü ise, yaratılması daha zor ama bir o kadar ilginç ve
geleceği olan, kullanıcıların yaptığı ‘geleneksel olmayan inovasyon’dur.
Bu inovasyon yöntemleri genel olarak bilişimde de geçerlidir. Bu üç tür inovasyon
yaratma yöntemlerini birlikte uygulayabilen yazılım firmaları ve ürünleri ön plana
çıkmaktadır. İleride ayakta kalacak yazılım firmalarının bunlar olduğu öngörülmektedir.
Ayrıca, yazılım satın alacak kurumların başlayacakları yazılım ilişkisinin işletmenin
üretkenliğine en olumlu ve sürdürülebilir katkıyı yapabilmesi, yazılım ürünleri ve yazılım
firmasının, bu üçlü inovasyonu içerecek, doğru seçimine bağlıdır.
Heeks ve Jagun’a göre (2007), bunun yanında son derece önemli bir başka konu,
tasarımdır. M-kalkınma (m-development) uygulamalarının başarısında, uyum, bunların
uygulandığı yöreler ve toplumların gerçekleri gibi konular, ön plana çıkmaktadır.
Tasarım ve uyum konusu yazılım sektörünün geneli için de geçerlidir. Bu da, yerel
yazılım firmalarına, daha az esnek olan ve yerelleşmeye daha az yatkın olan büyük
35
Kriz ve yazılım
yabancı firmalara oranla avantaj sağlamaktadır. Özellikle kriz döneminde kaynaklarını
çok verimli ve dikkatli kullanmak durumunda olan kurumların yazılım satın alırken
dikkat etmesi gerekli bir konudur. Bunlardan çıkarılacak sonuç, yerel yazılım sektörünün
hızlı hareket edebilen ve bilimsel araştırmaya dayalı stratejik planlamayla çalışan
firmalarının, kriz döneminde rekabet gücünün oldukça yüksek olduğudur. Son yıllarda
yurt dışına açılmaya başlayan Türk yazılım firmalarının yurt dışında edindikleri tecrübe
de, süreç ve kalitelerini iyileştirip, son gelişmeleri daha yakından izlemelerine yardımcı
olmaktadır. Yurt dışı deneyimi olan ama aynı zamanda orta büyüklüğünün sağladığı
esnekliğe sahip olan yerel yazılım firmalarının kriz döneminde başarılı olma şansı, ve
müşterilerine hızlı, ihtiyaçlarına göre, kaliteli ürün ve hizmet sunma olasılığı fazladır.
İnovasyon ve tasarım konularında doğru stratejiler uygulayan yerel firmaların, hem genel
olarak hem de mobil iletişim alanında başarılı olacakları öngörülmektedir.
36
Kriz ve yazılım
Küresel geliĢmeler
Bilgi ve iletişim sektörü giderek karmaşıklaşmakta, yeni alanlar ortaya çıkmakta, farklı
sektörlerden firmalar, ürün ve pazarlarını çeşitlendirerek riski azaltmak ve sinerji
yaratmak amacıyla, özellikle satın alma ve işbirliği yoluyla kendi uzmanlıkları dışında
segmentlere yatırım yapmaktadır. Bu da, sektörün ve firmaların alışılmış yöntemlerle
incelenmesini güçleştirmekte, bu konuda analiz yapmayı giderek karmaşık bir hale
getirmektedir. Bu zorluğu artırıcı en önemli neden, küresel ekonomik krizdir.
Uzay ve uydu teknolojileri yarışları, değişen güç dengeleri, ulus devletler, çokuluslu
firmalar ve uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirlikleri ve rekabet, küresel ısınma gibi
gelişmeler, analizlere daha kapsamlı bir boyut kazandırmaktadır. Uluslararası devletler
arası kuruluş sayısı devlet sayısını geçmektedir. Binlerce uluslararası, on binlerce ulusal
ve bölgesel sivil toplum kuruluşu mevcuttur. Enformasyon ve bilgi ve bunların güvenli,
kolay ve ucuz iletişimi ve erişimi bir lüks olmaktan çıkıp en önemli insan haklarından biri
haline gelmektedir. İletişimde yakınsama sayesinde, kullanıcı tarafından yaratılan içerik
önem kazanmakta, insan ve süreçler birleşmekte, iş ve sosyal işbirliği gelişmekte, iş
ilişkisi ağı modelleri inovasyon ve farklılaşmayı tetiklemekte, müşteri, ortak ve rakiplerle
işbirliği artmakta, ve etkin yönetişim mekanizmaları gereksinimi belirmektedir.
Gelişmekte olan pazarlar yeni inovasyon ve ürün ve hizmetlere yol açmakta, dünya
nüfusunun büyük çoğunluğu, ekonomileri ve üretimleri gelişmekte, gelişmiş ülkelerle iç
içe geçmekte, ve gereksinimlerde sinerjiler ve ortak çözümler yaratılmaktadır. Gelecek
evrede, yakınsama ve internetin her alan ve yerde olması beklenmektedir.
İş modelleri, oyunun kuralları, paradigmalar değişmekte, bunları gerçekleştirecek
teknolojiler ve farklılaşma kavramı giderek daha fazla değer kazanmaktadır. Farklılaşma
ve büyüme bilgi ve iletişim kullanımını artırmakta, bilgi ve iletişim kullanımı da
farklılaşma ve büyümeyi artırmaktadır. Böylece bir erdemli döngü yaratılmaktadır. Bu
yüzden, bilgi ve iletişimin, inovasyon yetkinliğinin geliştirilmesi ve sosyoekonomik
kalkınma için kullanılması ve üretilmesi ön plandadır. Sadece yazılım değil, suçlar da
internet üzerinden hizmet olarak verilmektedir. Siber güvenlik; nanoteknoloji;
biyoteknoloji; nöroteknoloji; gen, tasarım, üretim, süreç, malzeme, enerji ve çevre
teknolojileri; ‘web’ platformları; kullanıcı ara yüzleri; sosyal yazılım; içerik; görsel
teknolojiler; anlamsal ‘web’ gibi teknolojilerin ve yeniliklerin, sektörler ve ekonomiler
üzerindeki etkileri önemli hale gelmektedir. Google Wikipedia’ya rakip olmakta, esnek
devre, hologram, üç boyutlu televizyon, kendi kendini onaran maddeler, dijital radyo,
çağrı merkezleri, statik ve dinamik analiz gibi konulardaki gelişmeler yeni fırsatlar ve
tehditler yaratmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinden en verimli şekilde
37
Kriz ve yazılım
yararlanabilmek için, uygun e-iş ve organizasyon süreç ve modellerinin ve yetkinliklerin
sağlanması gerekmektedir. KOBİ’lerin e-iş ve küresel tedarik kanallarına etkin katılımı
konusu, plan ve politikalarda daha fazla yer bulmaktadır. Bu ortamda uluslararası ve
ulusal, devletler, kurumlar ve bireyler arasında iş ve güç birlikleri giderek daha önemli
hale gelmektedir.
Yazılımın donanım ve iletişimle iç içe geçmeye başlaması, açık kodlu yazılımın
yayılması, ‘cloud computing’, yazılım kiralama gibi gelişmeler, büyük firmaları da
giderek karmaşıklaşan yapıya uymak için çeşitli strateji ve yatırımlara zorlamaktadır.
Microsoft, yazılımın ve bilişimin geri kalan değişik segmentlerinin önemli bir kısmına
yıllardır özellikle, bir rekabet yöntemi olarak da kullandığı, satın almalar yoluyla yatırım
yapmaktadır. Sosyal ağlardan Facebook’tan hisse alarak alanını genişletmeye devam
etmekte, ileride önem kazanabilecek sektörleri kaçırmamaya çalışmaktadır. Başka satın
almalarla, arama motorlarından Google’la daha iyi rekabet edebilmeyi amaçlamaktadır.
Google’ın görüntü paylaşım sitesi You Tube’u alması, başka bir sosyal paylaşım ağı
Myspace ile olan işbirliği, cep telefonu planı, Office benzeri ve ücretsiz sunduğu
ürünleriyle Microsoft’u zorlaması, bu karmaşıklığa bazı örneklerdir.
İnsan merkezli ve kalkınma odaklı bir bilgi toplumu için, Birleşmiş Milletler 2015 yılına
kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının bilgi ve iletişime erişmesini ve köylerin,
okulların, hastanelerin ve kütüphanelerin çevrimiçi olmasını hedeflemektedir. Bu yüzden,
bütün bu değişimlerin ve gelişmelerin önümüzdeki yıllarda küresel olarak daha da
yayılarak devam edeceği öngörülmektedir.
Küresel ekonomik kriz ve ülke ekonomileri
Uluslararası Para Fonu’na (International Monetary Fund ya da kısaca IMF) göre (2009),
küresel ekonominin 2009 yılında, ikinci dünya savaşından beri en kötü performansını
göstererek, hemen hiç büyümeyeceği, gelişmiş ekonomilerin daralacağı, gelişmekte
olanların ise 2008 yılındaki %6,25’lik oranın çok altında, %3,25 büyüyeceği
öngörülmektedir.
Ekonomilerin en erken 2009 sonu ya da 2010 yılında toparlanması beklenmektedir.
Bunun yanında IMF, gelişen ekonomilerin 2009 yılında yaklaşık yüzde üç büyümesi
beklentisinin, devletlerin bireysel olarak ve birbirleriyle koordinasyon içerisinde aldıkları
ve alacakları önlemlerin başarılı olacağı ve başka anormal bir gelişme olmayacağı
varsayımına dayandığını vurgulamaktadır. Eğer finans kuruluşlarının şu ana kadar ortaya
çıkan ve bir trilyon doları aşan sorunlu varlıklarının boyutu, bazı önde gelen ekonomist
ve analistlerin tahmin ettiği gibi iki trilyonu geçerse, bu iyileşme daha uzun zaman
alabilir.
2008 yılında çözüm bulunamayarak genişleyen küresel finansal kriz, yılın son bölümünde
önce gelişmiş sonra gelişmekte olan reel ekonomilere yansımaya başlamış, varlık
değerleri düşünce tüketici talebi azalmış, belirsizlik nedeniyle ev ve işyerleri harcamaları
kısmış, tüketici ve sermaye mallarına olan talep düşmüş, daralan kredi hatları nedeniyle
ticaret ve üretimde önemli boyutta azalmalar olmuştur.
38
Kriz ve yazılım
IMF, gelişmiş ekonomilerin beklenen yüzde ikilik daralmasının, ikinci dünya savaşından
beri ilk yıllık negatif büyüme olacağını belirtmektedir. Eşgüdümlü ekonomi
politikalarının, kurtarma paketlerinin, büyük faiz indirimlerinin, ve özellikle ABD emlak
piyasasındaki düşüş ve çalkantının durulmasının, 2009 sonunda düzelme başlamasını,
2010 yılında bu ekonomilerin yaklaşık yüzde birlik bir büyüme göstermesini
sağlayacağını öngörmektedir.
Gelişen ekonomilerin büyümesinin yavaşlamasında, ihracata olan talebin ve finansmanın
daralması, daha düşük emtia fiyatları, ve özellikle büyük dış denge sorunu olan
ekonomilerde dış finansman kaynaklarının azalması rol oynamaktadır. Bununla birlikte,
birçok gelişmekte olan ülkede geçmişe göre daha güçlü olan ekonomik göstergeler,
büyüme odaklı politikalar uygulanmasını ve dolayısıyla kriz yönetimini göreli olarak
kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden IMF, bu ülkelerin büyümelerinin yavaşlayacağını
öngörmekle birlikte, etkilenmenin en azından geçmiş küresel krizlerdekinden daha kötü
olmayacağını tahmin etmektedir. Afrika ise, genel makroekonomik iyileşmelere karşın,
yüksek yoksulluk seviyeleri ve emtia ihracatına bağımlılık nedeniyle başka bölgelere
göre daha dezavantajlı durumdadır.
Büyümenin küresel olarak azalması, son yıllarda yükselen emtia fiyatlarında önemli
düzeltmelere neden olmuştur. Petrol fiyatları, üretim kısıtlamalarına ve jeopolitik
sorunlara karşın, 2008 yılının Temmuz ayındaki doruğundan beri yüzde altmış azalmıştır.
Gene de reel bazda 1990’lardaki seviyelerin üzerindedir. IMF, varil başına 2009 için 50,
2010 için 60 dolarlık bir baz fiyat öngörmekle birlikte, bu rakamların aşağı doğru
değişme riskinin az olmadığını belirtmektedir. Metal ve gıda fiyatlarındaki düşüş
beklentileri de eklenince, emtia ihracına dayalı bazı ekonomiler için olumsuz bir tablo
çizilmektedir.
Öte yandan, yavaşlayan reel aktivite ve düşen emtia fiyatları enflasyonist baskıları
azaltmıştır. IMF, gelişmiş ülkelerde enflasyon oranlarının 2008 yılında %3,5’ten, 2009
yılında %0,25’e düşmesini, 2010 yılında ise %0,75’e çıkmasını öngörmektedir. Bazı ileri
ekonomilerin çok düşük tüketici fiyatları artışı yaşayacaklarını, bazılarının ise fiyat
azalışı yaşayabileceğini tahmin etmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerde ise, enflasyon
seviyesinin, 2008 yılındaki %9,5’ten, 2009 yılında %5,75’e, 2010’da ise %5 seviyesine
gerileyeceğini öngörmektedir.
Kötüleşen tablo ve azalan enflasyon baskısı, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarını
faizleri indirmeye ve kredi provizyonunu artırmaya yöneltmiştir. IMF’e göre, gene de
azalan enflasyon baskısı, azalan faiz oranlarının reel faiz oranlarına etkisini bir ölçüde
azaltmaktadır. Gelişmekte olan ekonomilerde de merkez bankaları faizleri indirirken,
likiditeyi artırmaya çabalamaktadır.
Kriz döneminde, birçok hükümet ekonomilerini canlandırıcı mali paketler açıklamıştır.
Bunun sonucu olarak, önemli miktarda mali genişleme beklenmektedir. IMF, G-20
ülkelerinde 2009 yılında mali desteğin GSYİH’nın %1,5’ine denk geleceğini tahmin
etmektedir. Otomatik stabilize edicilerin faaliyeti, varlık fiyatlarının büyük düşüşü ve
39
Kriz ve yazılım
finans sektörünü kurtarmanın maliyetinin, açıkları artıracağını öngörmekte, gelişmiş
ekonomilerde bütçe açığının %3,75’ten %7’ye çıkmasını beklemektedir.
Mevcut finansal krizin boyutu, küresel ekonomiyi şimdiye kadar görülmemiş risklerle
karşı karşıya bıraktığından, krizin varabileceği nokta belirsizliğini korumaktadır. IMF’in
vurguladığı en önemli risk, alınacak önlemlerin yetersiz kalması halinde, finansal
piyasalarla reel ekonomik aktiviteler arasındaki olumsuz etkileşimin yoğunlaşarak
küresel ekonomiyi daha da kötü etkilemesidir. Ayrıca, bazı gelişmiş ekonomilerde
deflasyon riski artmakta iken, gelişmekte olan ülkelerin özel sektörleri, dış finansman
kaynaklarına ulaşım zorluğu nedeniyle ciddi sorunlar yaşama tehdidi altındadır. Mali
politikaların güçlü kısa vade desteği vermesine karşın, devlet borçlarında olabilecek
önemli artışlar, eğer devletler uzun vadeli sürdürülebilir stratejiler uygulayamadıkları
takdirde, olumsuz piyasa reaksiyonuna neden olabilir.
Bunun yanında, ters yönde bazı olasılıklar da vardır. Küresel finansal koşullar, güçlü ve
kararlı politika uygulamaları nedeniyle, öngörülenden daha hızlı iyileşmeler gösterebilir.
Bu da tüketici ve iş güvenini artırıp, kredi sorununu azaltabilir, küresel büyümenin önünü
açar.
IMF, politika çabalarının, şu ana kadar, likidite desteği, mevduat garantisi ve sermaye
artışı gibi, finansal stabiliteyi acil tehdit eden konuları içerdiğini, finans kuruluşlarının
uzun vadeli geri ödeme sorunlarına çözüm getirmediğini belirtmektedir. Zarar tanıma ve
sorunlu kredi yeniden yapılanması süreci hala eksiktir. Bu yüzden finans sektörü
politikalarının, inanılır olması, eşgüdümlü olarak batık kredi tanınmasına zorlaması, ve
doğru finansal kuruluşlara devlet desteği sağlayarak, bu süreci desteklemesi gerektiğini
düşünmektedir. Bu politikaların, sorunlu bankaların problemlerini çözümleyici ve
gecikmiş ve ödenemeyen borçların halledilmesi için devlet desteği getiren önlemlerle
desteklenmesini önermektedir.
Para politikası ayrıca önemli bir konudur. IMF, faiz oranlarında, finans koşullarında
düzelme olmadıkça, ekonomik aktiviteye etkilerinde belirsizlik olmasına karşın, önemli
düşüşler beklemektedir. Bazı büyük gelişmiş ülkelerde faiz oranları sıfıra yaklaşırken,
merkez bankaları bilançolarını kullanarak para koşullarını daha rahatlatmanın yollarını
aramaktadır. Burada odağın, yüksek oran ve düşük likidite gibi önemli kredi açmazlarını
çözmek olması gerektiği düşünülmektedir.
IMF, içinde bulunan durumda, geniş bir gelişmiş ve gelişmekte olan ülke yelpazesinde
kurtarma ve canlandırma paketlerinin zamanında ve eşgüdümlü uygulanmasının, küresel
ekonomik gelişmeye önemli bir destek verebileceğini vurgulamaktadır. Daha fazla
imkanı olan ülkelerin, krizin derinleşmesi durumunda, daha büyük rol alması gerekebilir.
Bu mali canlandırma paketlerinin geçici olmasının, orta vadede ekonomilerin
iyileşmesiyle, oluşan bütçe açıklarının telafisini sağlayacak biçimde yapılmasının daha
sağlıklı olacağı öngörülmektedir. Makroekonomik durumu iyi olmayan ülkelerin ise
odağı, finans sektörünü destekleme ve kredi akışını sağlama olarak belirlenmiştir.
Bütçelerinin daralmasına karşın gelişmiş ülkelerin dış yardımları azaltmaması,
40
Kriz ve yazılım
gelişmekte olan ülkelerin son yıllarda yaşadıkları düzelmenin kaybedilmemesi için çok
önemlidir. (IMF 2009)
Küresel bilgi toplumu ve dijital uçurum
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’ne (International Telecommunications Union ya
da kısaca ITU) göre (2007), mobil telefon başta olmak üzere, teknolojilerin çoğunda
dijital uçurum azalmaktadır. En büyük endişe konularından biri ise, geniş bant erişim ve
ücretlerindedir. 2007 başından beri 170 ülkede olan geniş bant, düşük gelirli
ekonomilerde, yüksek gelirli ülkelerden 10 kat daha pahalıdır, şehir dışında genellikle
erişim azdır.
Güvenlik konusu giderek daha önemli hale gelmektedir. ITU’ya göre, istenmeyen
postalar, toplam elektronik posta trafiğinin %90’ını oluşturmakta, bunun önemli bir
bölümü virüs yayılmasına, yasa dışı faaliyetlere, hırsızlıklara yardımcı olmaktadır. Bu da,
kullanıcı güvenini sarsarak çevrimiçi dünyasının gelişmesini kısıtlamaktadır.
Çin ve Hindistan başta olmak üzere gelişen ülkeler, sabit telefon hattı, mobil abone
doyum oranı, internet kullanımı ve geniş bant gibi konularda OECD ülkeleriyle arasını
kapatmaktadır. ITU, en az gelişmiş ülkelerin de, gelişen ülkelerle mobil telefon, internet
kullanımı ve geniş bant konularında arayı kapatmakta olduklarını belirtmekte, ancak sabit
hatta geride kaldıklarını vurgulamaktadır. Bunun da, ileride bu ülkelerin geniş bant
kullanımını olumsuz etkileyeceğini öngörmektedir.
ITU’ya göre, dijital uçurumu kapamada en önemli potansiyel mobil telefondadır.
Dünyada mobil telefon abonesi sayısı hızla artmaktadır. Düşük gelirli ülkeler mobil
telefonda önemli gelişmeler göstermektedir. Bu ülkelerde mobil telefon sayısı sabit hattın
yedi katına ulaşmıştır. Bu oran, Sahra altı Afrika ülkelerinde dokuza birdir. Bazı gelişmiş
ülkelerde tüketiciler sabit hattı bırakıp mobil telefonu tercih etmektedir. 2002 yılında
mobil abone sayısı sabit hat sayısını geçtiğinden beri, mobil telefon ağına bir milyar kişi
eklenmiştir. ITU, 2009 yılı sonunda, dünya nüfusunun yarısından fazlasının mobil
telefona erişimi olmasını beklemektedir. Afrika’da mobil abone sayısı 2000 yılında 15
milyondan 2006 yılı sonunda 160 milyona yükselmiştir. Sabit hat altyapısı çok zayıf olan
bu kıtada, mobil telefon yatırımlarının çoğu Afrika merkezlidir.
İnternet kullanımında da dijital uçurum kapanmaktadır. ITU verilerine göre, 1997 yılında
dünya nüfusunun dörtte üçü olan düşük gelirli ve düşük orta gelirli ekonomiler dünya
internet kullanıcılarının sadece %5’ini oluştururken, 2005 yılında bu oran %30’un
üzerine çıkmıştır. Bu gelişmede Çin’in köy bağlantısı projesi ve telemerkez çabaları
önemli rol oynamıştır. Öte yandan ITU, dijital uçurumun, bilgi ve iletişime temel
erişimden, kullanıcı deneyimi kalitesine doğru biçim değiştirdiğini vurgulamaktadır.
Bilgi ve iletişime erişim, varlık ve gelirleri belirleyen faktörlerde ön plana çıkmaktadır.
Geniş bandın 170 ülkede olmasına karşın, yüksek gelirli ülkeler bütün dünyanın geniş
bant abonelerinin dörtte üçünü oluşturmaktadır. ITU’ya göre, düşük orta gelirli ülkeler
toplamın %20’sini (bunun %87’si Çin’dir), düşük gelirli ülkeler ise %1’inden azını
oluşturmaktadır (bunun da hemen hepsi Hindistan ve Vietnam’dır).
41
Kriz ve yazılım
Geniş bant aboneliği, toplam internet bağlantılarının ABD’de %60’ı, Japonya ve
İspanya’da dörtte üçüne ulaşmıştır. Kanada ve Güney Kore’de hemen bütün internet
aboneleri geniş bant kullanmakta, video, telekonferans, çoklu oyuncu oyunları ve üçlü
oyun gibi hızlı hizmetlerden yararlanmaktadır.
Mobil telefonda düşük gelirli ülkelerin büyük potansiyeli vardır. ITU, bu ülkelerin dünya
nüfusunun üçte birine sahipken, mobil abonelerin sadece %8’ini oluşturduklarını
belirtmektedir. Düşük gelirli ülkelerde operatörlerin geleceği, mobil bankacılık ve anında
mesajlaşma gibi yeni hizmetlerde, yaratıcı ödeme yöntemlerinde, düşük ve değişken
gelirli aboneler için kredi transferi ve fiyatlama modellerindedir.
Üçüncü nesil (third generation ya da kısaca 3G) mobil hizmetlerde, özellikle Asya ve
Avrupa hızla gelişmektedir. ITU’ya göre, en büyük 10 pazarın hemen hepsi bu iki
coğrafyadadır. 3G hizmetleri, Doğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de birçok gelişen
ülkede verilmektedir. 2007 başında 49 ülkede W-CDMA (Wideband Code Division
Multiple Access) ağları çalışmaktayken, 24 ülkede ticari uygulamada HSDPA (High
Speed Download Packet Access) ağları vardı. ITU, mobil geniş bantta hız ve kapasitenin
de artmakta olduğunu belirtmektedir. 2006’nın ilk üç ayı sonunda, operatörler ticari
olarak 384 kbit/s ile 1,4 mbit/s hızları sunarken, bazı firmalar yakında çok daha büyük
hızların mümkün olacağını ilan etmektedir. (ITU 2007)
Kısa ve orta vadede küresel biliĢim sektörü
Uluslararası Veri Kuruluşu’na (International Data Corporation ya da kısaca IDC) göre
(2009), küresel bilgi ve iletişim sektörü krizden etkilenip duraklarken, dış kaynak
kullanımı segmentinin büyümesi ise devam edebilir. IDC, işletmelerin krizin olumsuz
etkilerini azaltmada kullanacağı yöntemlerden birinin de bilişim kullanımı olduğunu
önemle vurgulamaktadır. Etkili ve verimli bilişim kullanımı kriz döneminde her
zamankinden daha da önemli hale gelmiştir. Bilgi ve iletişim sektörünün duraklamayı
atlatması 2010 yılından önce beklenmemektedir. Daha olgun kurumların ise, bilişim
kullanımı sayesinde krizin etkilerinden kurtulma yolunu seçmeleri beklenmektedir. IDC,
2010 yılında tekrar başlaması beklenen büyüme sürecinin son yıllardaki çift rakamlı
hızlara erişmesinin zaman alabileceğini düşünmektedir.
Küresel ekonomik kriz, bilgi ve iletişim sektöründe küresel ve yerel olarak yeni zorluklar
ve fırsatlar yaratmaktadır. IDC, farklı bilişim segmentlerinin değişik biçimlerde
etkilenmesini ve donanımda daha fazla daralma beklemektedir. Bilişim kullanımında
işletmelerin boyutlarının önemli olacağını düşünmekte, devlet sektöründe ve KOBİ’lerde
daha fazla tasarruf beklemektedir.
Bilişim sağlayıcıları arasında pozisyonlarda değişiklik, özellikle ortalamanın üzerinde
büyüyen niş sağlayıcıların alımıyla konsolidasyon beklenmekte, akıllı ticaret stratejileri
uygulayarak süratli, esnek ve cesur davranabilenlerin, defansif stratejiler uygulayanlara
göre, fırsatları değerlendirerek krizden kazançlı çıkabilecekleri öngörülmektedir.
42
Kriz ve yazılım
IDC’ye göre, faaliyet giderlerini azaltma avantajı yanında, teknoloji sektörü kriz
döneminde kurumlara iki önemli fırsat yaratmaktadır. Birincisi, teknoloji kullanımının,
müşteriler, kurum çalışanları, ortaklar ve tedarikçileri için bilgi ve iletişim aracı olarak
tescili ve güvenoyu almasıdır. İkincisi ise, inovasyon yatırımlarıdır. Kriz döneminde
farklılık yaratmak en önemli rekabet yöntemlerinden biridir. Bu da ancak, etkin bilişim
kullanımıyla mümkündür.
İşletmelerin veri merkezlerinin konsolidasyonu, sanallaşması ve otomasyonu, ve
teknolojik varlıkların yaşam süresi ve döngüsünün etkin yönetimi giderek çözümlerde yer
almaktadır. IDC, veri merkezlerinin standartlaştıkça ve otomatikleştikçe dışsallaşmasının
beklenen gelişmeler arasında olduğunu vurgulamaktadır.
IDC’ye göre, donanımda görülen genel daralma döneminde, kişisel bilgisayarlar ve mobil
cihazlarda daha iyi fiyat ve daha fazla seçenek gibi son kullanıcıya yönelik farklı
stratejiler ön plana çıkacaktır: fiyat indirimleri, araçların fonksiyonlarının artırılması,
finansman ve sübvansiyon opsiyonları. Donanım sektöründen farklı olarak, yazılım
segmentinde özellikle hizmet odaklı mimari, talebe göre ödeme ve ‘cloud computing’
gibi alanlarda gelişmeler beklenmektedir. Hizmet odaklı mimari yatırımları, özellikle
elindeki teknolojik kaynakları daha etkin kullanmak isteyen kurumlar için bir fırsat
olarak görülmektedir.
Yeni bilişim hizmetleri için internet ve ‘web’in ön plana çıkmakta olduğu da IDC
tarafından belirtilmektedir. Bu düşünceye göre, 2009 yılı boyunca, iş modellerinde ve
teknoloji hizmetleri kavramlarında önemli değişiklikler görülebilir. Bu anlamda,
telekomünikasyon operatörlerinin internetteki pozisyonları ve hizmet sağlayıcısı olarak
deneyimleri nedeniyle ön plana çıkmaları beklenmektedir. Hizmet odaklı mimari ve
internet aracılığıyla bilişim hizmetleri (cloud computing) modelleri, değer pozisyonunu
provizyon hızlılığı ve hizmet seviyesi konularına doğru yöneltecektir.
2008 yılında olduğu gibi, dış kaynak kullanımı hizmetlerinin, faaliyet giderlerini azaltma,
daha verimli olma ve kurumların değişen iş gereksinimlerine uyum sağlama gerekleri
nedeniyle, 2009 yılında da büyümesi ve evrim geçirmesi beklenmektedir. Zorlu finansal
ortamda işletmeler, esneklik ve iş değişikliklerine etkili uyum istemekte, dış kaynak
kullanımı da bu gereksinimleri elde etmede yardımcı bir araç olarak ön plana
çıkmaktadır. (IDC 2009)
Bu veri ve öngörülere ek olarak, resesyonlarda bilişim harcamalarında bir gösterge, özel
sektör sabit yatırımlarıdır. Computer Economics’e göre (2008), ABD’de yaşanan 1990
resesyonunda, özel sektörün donanım ve yazılım sabit yatırımlarıyla ölçülen bilişim
harcamalarında iki yıllık büyüme yavaşlamasını, 1993 yılından itibaren %10’un çok
üzerinde büyüme oranları izlemiştir. 2001 resesyonunda ise, bu kez iki yıl boyunca bu
harcamalarda daralma yaşanmış, büyüme daha düşük oranlarda ancak 2003 yılında
başlamıştır. 1990 resesyonu, 2007 yılı sonunda başlayan kriz gibi finans sektörü
odaklıydı. 2001 resesyonuna gelirken oluşan teknoloji balonu ve aşırı yatırımlar, krizi ve
bilişim harcamalarındaki daralmayı derinleştirmiştir. İçinde bulunduğumuz
duraklamadan çıkışın ise, son iki resesyona bakıldığında ve bilişim harcamalarının 2008
43
Kriz ve yazılım
başlarında kısılmaya başladığı düşünüldüğünde, küresel kriz beklenenden daha
derinleşmediği ve uzamadığı sürece, 2010 yılının ilk yarısında başlaması
öngörülmektedir. (Computer Economics 2008)
Kriz döneminde OECD ülkelerinde bilgi ve iletiĢim
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (Organization for Economic Cooperation
and Development ya da kısaca OECD) bilişim raporuna göre (2008), ekonomik
koşulların bozulması, OECD bölgesindeki resesyon ve iş ve tüketici güveninin büyük
düşüşü, bilgi ve iletişim harcamaları için öngörülen rakamların azaltılmasına neden
olmuştur. 2008 yılında büyüme hızı azalan sektör için önümüzdeki altı ayda OECD
ülkelerinde daralma beklenmekle birlikte, resesyona daha dayanıklı segmentler olan,
yazılım, bilişim hizmetleri, yeni internet ve iletişimle ilgili ürünler ve altyapının
büyümesinin daha düşük hızla da olsa devam etmesi öngörülmektedir. Sektörün genel
olarak düzelmesi, küresel ekonomik bir iyileşmeyle paralel olarak beklenmekte, ve 2009
yılı sonundan önce olması öngörülmemektedir. 2009 yılından sonra olabilecek
büyümenin, yeni geniş bant altyapıları ve ürünlerinin geliştirilmesine bağlı olarak, genel
GSYİH büyümesinin üzerinde olması beklenmektedir. Bunun karşısındaki en önemli
zorluklardan birinin finansman olacağı öngörülmektedir.
OECD’ye göre, daha uzun vadede bilgi ve iletişim sektörünün geleceği, yeni ürün ve
hizmetlere yatırım oranlarının sürmesine, ve OECD bölgesi dışındaki ekonomilerin
büyüme oranlarına bağlı olacaktır. OECD dışı ülkeler, bilgi ve iletişim pazarının
%20’sini oluşturmaktadır. Bilgi ve iletişim harcaması, Brezilya, Çin, Hindistan,
Endonezya ve Rusya’da, 2003-2007 yılları arasında yılda %20’den fazla büyümüştür.
Bilgi ve iletişim üretiminin %50’sinden fazlası OECD ülkeleri dışından gelmektedir.
Bunlardan bazıları küresel bilgi ve iletişim firmalarına ev sahipliği yapmaktadır. Ancak
OECD, küresel kriz döneminde ihracat ve faaliyetlerde bir azalma beklemektedir. Emtia
fiyatlarında ve enflasyonda artışlar OECD dışı ülkelerde tüketici harcamalarında kısıntıya
neden olmuştur. Orta vadede OECD ülkelerinde bilgi ve iletişim istihdamı ve iş ve
tüketici harcamalarının duraklaması, OECD dışı ülkelerden rekabetin artmaya devam
etmesi beklenmektedir.
OECD dışı ülkelerin bilgi ve iletişim üretim, ihracat ve tüketiminin de yardımıyla sektör,
2002 yılından beri güçlü bir performans sergilemektedir. Bilgi ve iletişim, OECD
ülkelerinin iş GSYİH’sının %8’inden fazlasını oluşturmakta, 15 milyon kişiye istihdam
yaratmaktadır. Gene OECD verilerine göre, en büyük 250 bilgi ve iletişim firması, 2007
yılında %12 büyüyerek, toplam 3,8 trilyon dolarlık satış rakamına ulaşmıştır.
OECD, bilgi ve iletişim yetkinliklerinin büyümeye önemli katkı yaptığını, bütün
ekonomiye yayıldığını vurgulamaktadır. Bütün istihdamın %4’ü bilgi ve iletişim
uzmanlık alanlarındadır, bu oran hızla artmaktadır. İstihdamın %20’si yoğun bir biçimde
bilgi ve iletişim kullanan (bilgi ve iletişim yoğun) sektörlerdedir. Sektör, aynı zamanda
yüksek miktarda risk sermayesi çekmektedir. Bunun içinde yazılım ve ‘web’ 2.0
uygulamalarının payı önemlidir. Bilgi ve iletişim yoğun çevre ve enerji teknolojileri
yatırımları giderek artmaktadır. Ancak, son kredi daralması nedeniyle çıkış stratejilerinde
44
Kriz ve yazılım
sorun yaşandığından OECD, orta vadede risk sermayesi için zorlu bir dönem
öngörmektedir.
Küresel bilgi ve iletişim ticareti 2006 yılında 3,5 trilyon doları geçmiş, bunun içerisindeki
OECD ülkeleri payı %56’ya düşmüştür. 2007 yılında ticaretin yavaşlaması, 2008 yılında
sürmüştür. OECD, küresel krizle birlikte bu yavaşlamanın artarak devam etmesini
öngörmektedir.
OECD verilerine göre, Çin’in bilgi ve iletişim ihracatı 2007 yılında 360 milyar dolara
ulaşarak, AB15 ve ABD toplamını geride bırakmıştır. Güney Kore’nin ihracatı 2001
yılına göre iki kat artarak 2007 yılında 100 milyar dolara, neredeyse Japonya’nın bu
konudaki ihracat rakamına ulaşmıştır. Öte yandan bilgi ve iletişim sektörü, 170 milyar
dolarlık bir değerle, 2007 yılında bütün sınır ötesi satın alma ve evliliklerin beşte birini
oluşturmuştur. Bu işlemler giderek OECD dışı ülkeleri hedef almakta, ya da onlardan
gelmektedir. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika, bu konuda özellikle
faaldir. OECD, bu faaliyetlerde 2008 yılında görülen önemli azalmanın, 2009 yılında da
devam edeceğini öngörmektedir.
Hindistan yazılım ve hizmetler sektörü, giderek coğrafi açıdan daha fazla çeşitlilik içeren
ihracat portföyü yaratmaktadır. Küresel krize ve ana pazarları olan ABD ekonomisinin
içinde bulunduğu resesyona karşın, Hindistan’ın yazılım ve hizmetler alanındaki sivil
toplum kuruluşu Nasscom, Mart 2009 itibarıyla, 2008-2009 mali yılında sektörün %1617 büyüyerek, 47 milyar doları 52 ülkeye ihracat olmak üzere toplam 60 milyar dolarlık
gelire ulaşacağını öngörmektedir. 2011 mali yılına kadar da, sadece ihracatın 60-62
milyar dolar seviyesine gelmesini beklemektedir. Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin
yazılım ve hizmetler sektörlerinin krizden daha az olumsuz etkilendiği
gözlemlenmektedir. Gelişmiş ülkelerde gider azaltma amacıyla birçok işletme daha
ekonomik dış kaynak kullanmak için gelişen ülkelere yönelmektedir.
Araştırma geliştirme
OECD’ye göre, bilgi ve iletişim sektörü büyük farkla en büyük arge kullanıcısıdır. OECD
ülkelerindeki 130 milyar dolarlık harcama, otomotiv sektörününkinin iki buçuk, ilaç
sektörününkinin üç katıdır. Arge harcaması özellikle yazılım ve hizmetlerde büyüktür.
Bilgi ve iletişim iş sektörünün bir milyona yakın araştırmacısı vardır, bunun yaklaşık
yarısı ABD’dedir. Bilgi ve iletişim araştırma öncelikleri, ürünlerin gelecek nesilleri için
temel teknolojilere odaklanmakta, iklim değişikliği ve sağlık konuları son zamanlarda
önem kazanmaktadır.
Büyük bilgi ve iletişim firmalarının arge harcamaları, OECD verilerine göre, 2006
yılında 151 milyar dolara ulaşmış, bu büyüme 2007 yılında devam etmiştir. En fazla arge
harcaması yapan 100 firma, gelirlerinin neredeyse %7’sini argeye harcamaktadır. Bu
konuda ABD ve Japon firmaları öndedir, Güney Kore şirketleri onları izlemektedir. Başta
Çin ve Hindistan olmak üzere, OECD dışından ülkeler, daha gerilerde olmalarına karşın,
bu konuda hızla ilerlemektedir.
45
Kriz ve yazılım
OECD, devletin fonladığı arge, küreselleşmiş araştırma ağları, ve firmalar arası arge
ortaklıkları ve güçbirliklerinin, inovasyonu artırıcı bazı önemli faktörler olduklarını
belirtmektedir. Arge ortaklıkları ve güçbirlikleri yeni coğrafi bölgelere ve disiplinler arası
alanlara yayılmaktadır. Eğilim, küreselleşmiş araştırma ağlarına doğru kaymakla birlikte,
bu ağ merkezleri OECD ülkelerinde birkaç bölgede toplanmıştır. Shanghai, Hayfa ve
Bangalor gibi yeni önem kazanan bazı yerlere, son zamanlarda Taipei, Malezya ve
Singapur da eklenmektedir.
Bazı OECD ülkelerinde, bilgi ve iletişim dışı sektörlerden firmaların arge harcamaları,
toplam sanayi bilgi ve iletişim arge harcamalarının %25’ine yükselmiştir. Bu, otomotiv,
finans ve savunma sektörleri başta olmak üzere birçok alana dağılmaktadır. Bilgi ve
iletişim ve başka sektör ürünlerine gömülü sistemler ve yazılımlar giderek artmaktadır.
Ayrıca OECD, bilgi ve iletişim bağlantılı patentlerin de 1990’ların ortalarından 2005
yılına kadar büyük büyüme gösterdiğini belirtmektedir. ABD, Avrupa ve Japonya
uluslararası patent başvurularında baştayken, Çin ve Güney Kore hızla gelişmektedir.
Geniş bant
Geniş bant, hane bağlantılarında dar banttan daha hızlı gelişmekte, erişim sayısı ise
kurulu kişisel bilgisayar sayısına yaklaşmaktadır. OECD’ye göre, 2007 yılında
Danimarka, Finlandiya, İzlanda ve Hollanda gibi ülkelerde bütün hanelerin üçte ikisinin
geniş bant erişimi varken, bu oran Güney Kore’de onda sekizdir. Geniş bant erişimi olan
insanlar, interneti daha sık ve daha yoğun kullanmaktadır. Geniş bant, çevrimiçi, eğitim,
hükümet hizmetleri, oyun, dijital içerik ve görüntülü telefon alanlarına ivme
kazandırmaktadır.
Geniş bant kullanımı, eğitim, gelir, yaş, cinsiyet, ulaşım yeri gibi sosyoekonomik
özelliklerden etkilenmektedir. OECD verilerine göre, genç, iyi eğitimli, yüksek gelirli
erkekler genellikle daha sık ve daha çeşitli amaçlar için çevrimiçi faaliyetlerde
bulunmaktadır. Ayrıca, çocuk sahibi olmak da, geniş bant kullanımını artırmaktadır.
Araştırmalara göre, bir yandan dijital erişimde uçurum azalırken, öte yandan dijital
kullanım uçurumu ortaya çıkmaktadır.
Dijital içerik, OECD geniş bant abone sayısının 2003 yılında 68 milyondan 2008 yılında
251 milyona çıkmasında önemli rol oynamıştır. Artan kullanıcı sayısı, yeni içerik
gelişimine ivme kazandırmaktadır. Mobil geniş bant da, içerik yaratımını ve talebi
artırmaktadır. Ayrıca, yönetim ve dağıtım teknolojileri, kullanıcılar dahil, geniş bant
içeriği arzını büyütmektedir.
İçerik sektörü gelirlerinin giderek artan bir bölümü internet üzerinden sunulan ürünlerden
gelmektedir. Ancak, segmentler arasında önemli farklar vardır. OECD verilerine göre,
reklam en büyük çevrimiçi pazarıdır, %30’luk yıllık büyüme hızıyla 2007 yılında 30
milyar doların üzerinde gelire ulaşmıştır. Toplam bilgisayar ve video oyunlarının ve
müzik satışlarının altıda biri çevrimiçiyken, bu oranı daha düşük olan film segmentinde
de bu yöne doğru bir eğilim görülmektedir. Video ve sosyal ağ siteleri, kullanıcı
içeriğinin gelişimini desteklemekte, sanal dünyalar önemli faaliyet merkezleri haline
gelmektedir.
46
Kriz ve yazılım
OECD, içerik ekleme ve dağıtım gibi alanlarda, sanayiler arası işbirlikleri ve yeni iş
ortaklıklarının ortaya çıkmakta olduğunu vurgulamaktadır. Bir yandan adet başına ödeme
gibi bazı çevrimiçi iş modelleri çevrimdışı modelleri andırmaktayken, öte yandan sanal
ürün satışları gibi yenilikler de gelişmektedir. Dijital içerik, aynı zamanda giderek artan
biçimde, kullanıcıları bankacılık gibi medya dışı sektörler çevresinde organize etmek için
kullanılmaktadır. Eğlence sektörü dışında uygulamalar, devlet ve sağlık gibi alanlarda
giderek gelişmektedir. Dijital içerik sektörünün ‘her yerde, her zaman ve bütün aletlerde
çalışma’ hedefine henüz yaklaşılamamıştır. OECD, önemli zorluklar arasında, erişim
hızı, hizmet kalitesi ve fiyatlamayı göstermektedir.
Geniş bant ağları, ekonominin entegre bir parçasıdır, yapısal değişiklikleri ve yeni dijital
hizmetlerin yaratılmasını kolaylaştırmaktadır. Firma verimliliğini artırır, rekabet ortamını
iyileştirir, küreselleşmeye ivme kazandırır. Geniş bant, bilgi ve iletişimden kaynaklanan
inovasyonu hızlandırır. OECD’ye göre, işbirliği yoğun arge, ‘cloud computing’, ve yeni
araştırma yöntemleri, buna bazı örnek alanlardır.
Birçok iş kolu, geniş bant iletişim ağları üzerinden yapılmaktadır: tedarik zinciri
yönetimi, filo yönetimi, e-tedarik, e-faturalama, çevrimiçi işe alma, müşteri hizmeti, çağrı
merkezi, e-ticaret, çevrimiçi ödeme sistemleri, kurumlar içi ve arası birbirinden ayrı
üretim süreçlerinin koordinasyonu, uzaktan çalışanların işverenlerinin ağlarına bağlantısı.
OECD, sanal özel ağlar ve video konferans gibi alanların kullanım olasılıklarının da,
geniş bant büyümesiyle artmasını beklemektedir. Geniş bant, özellikle bilgi tedarikine
dayanan, finans, sigorta ve muhasebe gibi alanlar için çok önemlidir. Danışmanlık, hava
tahmini ve raporları, (okul ödevleri, profesyonel ve akademik araştırma, arge faaliyetleri
gibi) araştırma, çevrimiçi veri tabanları, çevrim dışı ve içi bankacılık, ATM hizmetleri,
pazarlama, çevrimiçi reklam, reklam ve grafik tasarımı, ve haber dağıtımı (çevrim dışı ve
içi) başka bazı örneklerdir.
OECD aynı zamanda, geniş bandın inovasyonu kolaylaştırıcı rolünü, bunun da
sürdürülebilir ekonomik büyüme için önemli bir faktör olduğunu vurgulamaktadır. Geniş
bant, hem bilgi ve iletişimde inovasyona hem de işbirlikçi arge ağları, sanal simulasyon,
yapay zeka, ‘grid computing’, e-iş süreçleri ve yeni iş prensipleri gibi bilgi ve iletişimin
kolaylaştırdığı inovasyona olumlu etki yapar. Buna kullanıcılar ve küçük işletmeler de
dahildir. Bilgi ve iletişimle ilgili argede odak, donanımdan yazılıma, ve ‘web’ hizmetleri
ve dijital içerik dahil bilişim hizmetlerine geçmiştir. Geniş bant, bu alanlarda inovasyonu
sağlar.
Bilgi ve iletişim ve geniş bant, hizmetlerin müşteri ve üreticilerinin farklı yerlerde
olmasını olası hale getirerek, birçok hizmetin küreselleşmesini kolaylaştırır. Açık kodlu
yazılımın da gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Geniş bant, mevcut iş süreçlerini daha verimli yapmakta, yeni e-iş değer zincirleri ve iş
modellerine imkan sağlamakta ve iş faaliyetlerini değiştirmektedir. Geniş bandın iş ve
istihdam sayısını özellikle bilgi yoğun sektörlerde artırdığını, OECD bazı örneklerle
47
Kriz ve yazılım
kanıtlamaktadır. Ancak, geniş bandın hızlı artışına karşın, yayılma çok yenidir, etkilerini
mevcut bilgi ve iletişim faktörlerinden ayırmada güçlükler yaşanmaktadır.
OECD’ye göre, geniş bant ve ilgili uygulamalar, geçmişte elektrik ve iç yakıtlı makineler
gibi genel amaçlı teknolojilerin yaptığına benzer biçimde, ekonomik faaliyetlerde
değişikliğe katkıda bulunmaktadır. Bilgi ve iletişim fiyatları önemli ölçüde düştüğünden,
etkileri bundan sonra daha fazla olabilir. Öte yandan, gerekli olan yetkinlik ve yönetimsel
inovasyonlar gibi tamamlayıcı yatırımların zaman alması, buna kriz döneminin
belirsizliğinin eklenmesiyle, geniş bandın büyüme ve iş yaratımına katkısını
yavaşlatabilir.
Geniş bandın üretkenliğe etkisi
Geniş bandın ekonomik etkisi üzerine ve ülkeler arası henüz çok fazla araştırma yoktur.
Olanlar genellikle bilgi ve iletişimin etkisiyle ilgili daha geneldir. OECD, geniş bandın
etkisinin bundan ayrıştırılabileceğini, ancak bu etki aynı zamanda başka faktörlere de
dayandığından, ayırmanın kolay olmadığını vurgulamaktadır. Bilgi ve iletişimdeki hızlı
gelişmeler nedeniyle, artık üretkenlik artışları teknolojiyle sınırlı değil, kullanımı ve
ondan kazanımları sağlayacak organizasyon kapasitesiyle de ilgilidir.
Bilgi ve iletişimin üretkenliğe etkisi, toplamda, sektör bazında ve işletme seviyesinde
incelenmiştir. Ekonomi üzerindeki etkisini inceleyen makroekonomik çalışmalar iki
çeşittir: büyüme muhasebesi ve ülke seviyesinde ekonometrik çalışmalar. Toplamda
bulgular, üretkenlik üzerinde pozitif etki göstermektedir. OECD’ye göre, bilgi ve iletişim
üretkenlik üzerine üç kanaldan etki yapar:
1. Bilgi ve iletişim üreten sektör,
2. Bilgi ve iletişim kullanan sektörlerde bilgi ve iletişim yatırımı,
3. Organizasyonel sermaye, kurum organizasyonu, yetkinlikler ve insan sermayesi
gibi tamamlayıcı faktörler.
Bilgi ve iletişimin üretkenlik üzerindeki etkisi zaman içerisinde değişir. Etkinin
görülmesi zaman alabilir. Başlarda, etkili kullanım gerçekleşene kadarki öğrenme
sürecinde, olumsuz etki bile görülebilir. Soyut ve başka tamamlayıcı sermaye ve
faktörlerin, bilgi ve iletişim ve geniş bandın üretkenliğe katkısına etkisi önemlidir.
OECD, yönetim ve organizasyon kapasitesini buna örnek olarak vermektedir.
Bilgi ve iletişim sektörünün üretkenliğe etkisinde genellikle bilişim katkısı araştırmalarda
ön plana çıkmıştır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda iletişimin de üretkenliğe önemli
katkısı olduğu gözlemlenmektedir. Buna geniş bant ve kablosuz iletişimdeki ilerlemelerin
de katkısı büyüktür. İletişimin katkısı, özellikle donanım ve yazılımla birlikte
kullanıldığında artmaktadır. Bu da, son yıllardaki segmentler arası yakınsamanın
etkilerini göstermektedir. Bilgi ve iletişim artık sadece üretime bir girdi olarak değil, iş
süreçlerini değiştiren bir faktör olarak görülmektedir.
Geniş bant, donanım ve yazılım gibi bilgi ve iletişim araçlarıyla ve yetenek ve
organizasyon değişiklikleri gibi tamamlayıcı faktörlerle birleşerek, ekonomide ve
48
Kriz ve yazılım
yeniden yapılanmada değişimleri sağlamaktadır. OECD’ye göre, araştırmalarda özellikle
kurum bazında ve coğrafi çeşitliliği olan verilerde sorunlar olduğundan, şu ana kadar çok
kesin sonuçlara varmada güçlükler yaşanmasına karşın, geniş bandın olumlu ekonomik
etkileri ölçülebilmektedir. Ekonomiye yayıldıkça, iş yapma yöntemleri, iş organizasyonu,
kaynakların kullanımı alanlarında katkıları görülmektedir. Ekonominin toplamında
önemli yeri olan hizmetler sektöründe bu etkiler özellikle fazladır. İletişim, finans, iş
hizmetleri, taşımacılık, emlak, seyahat, turizm, perakende, sağlık, eğitim, devlet, çevre
konuları, içerik provizyonu ve reklamcılık, bunlara bazı örneklerdir.
OECD, son zamanlarda önem kazanan bir olgunun, kucak üstü bilgisayarlar ve başka
taşınabilir bilgi ve iletişim araçlarının giderek daha taşınabilir hale gelmesi olduğunu
belirtmektedir. İletişim, geniş bant ile kolaylaşmakta, bu sayede giderek ön plana
çıkmaktadır. Taşınabilirlik ve kablosuz bağlantı özellikle gelişmiş ülkelerde üretkenlik
için daha önemli hale gelmektedir. Taşınabilirlik iletişimin entegre bir parçası olmuştur.
Bazı araştırmalar da, bilişim hizmetlerinin ve bilgi ve iletişimin kolaylaştırdığı ya da
olanak sağladığı hizmetlerin üretiminde küreselleşmenin, bilgi ve iletişim ve onunla ilgili
mal ve hizmetlerde fiyat düşüşüne neden olduğunu, bunun da kullanımların bütün
ekonomiye yayılmasını sağlayarak üretkenlik artışına sebep olduğunu göstermektedir.
Geniş bant, bu alanın gelişmesine olanak sağlamaktadır.
OECD’ye göre, bilgi ve iletişim ve e-iş uygulamaları, KOBİ’lere verimlilik ve pazar
erişimi olarak önemli avantajlar getirerek, giderlerinin azalmasını ve işlemlerin hız ve
güvenliğinin artmasını sağlayabilirler. Ancak bu konuya KOBİ’lerin adaptasyonu, anlayış
sorunu ve yarar belirsizlikleri nedeniyle yavaş olmaktadır. Buna karşın, bilgi ve iletişim
ve geniş bant sayesinde KOBİ’ler daha önce ekonomik güçlerinin yetmediği hukuk,
muhasebe, reklam gibi hizmetleri alabilmektedir. Son zamanlarda buna yazılım gibi
segmentler de girmektedir. KOBİ’lerin pazarlara erişimleri kolaylaşmakta, daha büyük
kurumların üretim değer zincirine girebilmekte, giderleri azalmakta, yetkinliği yüksek
işgücü bulabilmektedir. Geniş bant sayesinde giderek daha fazla kişi evlerinden küçük
işletmeler kurabilmekte, iş dünyasının dinamizm ve girişimciliğine katkıda
bulunmaktadır.
Dijital içerik
Bilgisayar ve video oyunları, film ve video, müzik, reklamdan oluşan küresel dijital
içerik gelirleri içerisinde, en büyük pay reklamdadır. OECD verilerine göre, 2007 yılında
küresel çevrimiçi ve çevrimdışı reklam gelirleri 445 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Bunun yaklaşık 31 milyar doları ya da %7,5’i olan çevrimiçi reklamların büyüme hızı
%28’le, toplam büyüme hızı olan %5’in çok üzerinde bir performans sergilemektedir.
Çevrimiçi reklamlar, şimdiden sinema ve açık hava reklamlarını geçmiş durumdadır. Çok
yakında radyoyu da geçeceği ve dergi reklamlarına yaklaşacağı öngörülmektedir. Aradaki
farkın bir süre daha korunacağı iki segment sadece televizyon ve gazetelerdir. Bilgisayar,
internet ve geniş bant erişiminin hızla artması, bu gelişmeyi sağlamaktadır. Geleneksel
reklam holdingleriyle karşılaştırıldığında, Google, Yahoo, AOL ve MSN gibi
sağlayıcılar, KOBİ’lere ödeme güçlerine uygun, normalde erişemeyecekleri reklam
olasılıkları sunmaktadır. Dolayısıyla bu firmaların müşteri portföyü çok geniştir.
49
Kriz ve yazılım
Çevrimiçi reklamın en önemli avantajı, belirli bir süre içerisinde kullanıcı davranışını
kavrayarak daha doğru, etkili ve verimli hedefleme yapabilmeyi sağlamasıdır. Hedefleme
ve dokunmaya göre ödeme (pay-per-click) modelleri, etkisiz reklam bütçelerinin ve
giderlerinin azaltılmasını sağlamakta, reklam verenlerden sadece tüketicinin reklama
tepki verdiği durumda ödeme alınmasını olanaklı hale getirmektedir. Davranış
hedefleme, potansiyel müşterinin ve ürün satın almasının olasılığının daha kesin bir
biçimde hesaplanmasını sağlamaktadır. OECD, davranış hedefli reklam gelirlerinin
ABD’de 2008 yılında 2,1 milyar dolara ulaştığını öngörmektedir. Düşük giriş engelleri,
yeni ve daha küçük reklam firmalarının sayısının ve rekabetin artmasına, reklam verme
giderlerinin düşmesine neden olmaktadır. Böylece çevrimdışı ve çevrimiçi reklam
platformları yakınsamaya uğramakta, reklamın talebi, yaratımı ve yerleştirilmesinde
aracılar azalmaktadır. Ancak birçok çevrimiçi platform, pek içerik üretmemektedir.
Politikalar
OECD ülkeleri hükümetleri, büyüme, istihdam, refah ve geniş sosyoekonomik amaçlara
ulaşmalarını kolaylaştırıcı ulusal stratejilerine bilgi ve iletişim politikalarını entegre
etmeye devam etmektedir. Bu sektör, giderek eğitim, sağlık, iklim değişikliği ve enerji
verimliliği gibi farklı konularda politika alanlarına girdiğinden, eşgüdümlü ve yatay
devlet yaklaşımlarına gereksinim artmaktadır. OECD ülkelerinin üçte biri, bilgi ve
iletişimle ilgili politikaların üretimini ve eşgüdümünü merkezileştirmeye çalışmaktadır.
OECD, eşgüdümü artırıcı ve gereksiz tekrarları önleyici çabaların, ekonomik kriz,
hükümet bütçelerindeki zorluklar ve uzun vadeli yatırımların üzerindeki baskı nedeniyle
artmasını beklemektedir.
OECD hükümetlerinin 2008 yılındaki en önemli on bilgi ve iletişim politikası önceliği,
çevrimiçi devlet, bilgi ve iletişim argesi gibi geleneksel hedeflerle, dijital içerik ve devlet
sektörü bilgisi gibi daha yeni alanların bir karışımıdır. Arge programları ve inovasyon
artışı, devlet sektörü verimliliğini artırıcı devlet çevrimiçi politikaları, coğrafi ve sosyal
uçurumları azaltma amaçlı geniş bant politikaları, çevrimiçi güven artırıcı politikalar,
işletmelerde teknoloji yaygınlığı, bazı öncelikli alanlardır.
Bütün bu gelişmeler, bilgi ve iletişim politikalarının ölçüm ve değerlendirmesini de,
özellikle yeni segmentlerin verimlilik, rekabetçilik, büyüme ve istihdama uzun vadede
etkilerini anlamak açısından önemli hale getirmektedir. (OECD 2008)
Avrupa’da biliĢim
Avrupa Bilişim Pazar Araştırma Enstitüsü (European Information Technology
Observatory ya da kısaca EITO), küresel bilişim sektörünün 2009 yılında %2,7
büyüyerek 983 milyar euroluk bir hacme ulaşacağını öngörmektedir (2008). Sektör içinde
yazılım ve hizmetler segmentlerinin büyümesinin %3,4 ile daha yüksek olacağı, ve 677
milyar euroluk bir hacme ulaşacakları tahmin edilmektedir. Donanıma ise, %1,3’lük bir
büyüme hızı ile 305 milyar euroya ulaşacak daha geri bir rol verilmektedir. Genel olarak
küresel ekonomiye göre olumlu olan bu performansa, Çin, Hindistan, Brezilya gibi büyük
gelişmekte olan ülkelerle, daha küçük bazı ülkelerin, bilişim altyapılarını geliştirmek için
hala önemli yatırım gereksinimi olması olumlu etki etmektedir. EITO’ya göre, geçen yıla
50
Kriz ve yazılım
kadar bilişim sektörü ekonomik fırtınada göreli olarak istikrarlı bir performans
göstermiştir. Bu da, bilişimin işletmeler için artan önemini göstermektedir. Modern
bilişim sistemleri giderleri azaltmakta, ürün ve süreçlerde inovasyon sağlamakta, ve
böylece kriz yönetiminde önemli bir araç haline gelmektedir.
EITO, Batı Avrupa’da bilişim satışlarının 2009 yılında %2 artarak 315 milyar euroya
ulaşacağını öngörmektedir. Bilişim harcamaları, faaliyetleri daha verimli ve ekonomik
yapmasından ötürü, kriz döneminde kurumlar için stratejik önem taşımaktadır.
Yatırımının ekonominin iniş çıkışlarına bağımlılığı sınırlı olan devlet segmenti ile çalışan
firmalar, bilişim talebinde artış beklemektedir. Yazılım ve bilişim hizmetleri segmenti
gelirlerinin, Batı Avrupa’da bu yıl %3,2 artarak 228 milyar euroluk bir hacme ulaşması
beklenirken, donanım segmentinin %1,3 daralarak 87 milyar euroluk bir hacme varması
öngörülmektedir. AB’nin 15 ülkesi ile İsviçre ve Norveç’i içeren bu performans, %0,8’lik
büyümeyle 347 milyar euroya ulaşması öngörülen ABD bilişim sektörüne göre daha iyi
gözükmektedir. (EITO 2008)
Krizde pazarlama ve biliĢim
Bazı işletmelerin küresel krizde tipik ilk reaksiyonu, pazarlama harcamalarında kısıntıya
gitmektir. Son yüzyılda yapılan araştırmalardaki önemli bulgulardan biri, resesyonlarda
pazarlama harcamalarıyla markalarına yatırım yapan kurumların kriz geçtikten kısa süre
sonra pazar paylarını artırdıklarıdır. Kriz dönemlerinde başarının anahtarı, odaklanmayı
sağlayabilmek ve sürdürebilmektir. OECD’ye göre (2008), beş konuya odaklanmak
önemlidir: ürün, rekabet, marka, müşteriler ve iletişim. Reklam ve reklam dışı pazarlama
teknikleri, çevrimiçi ortamda giderek çeşitlenmekte ve değişmektedir. Bu değişimden
özellikle kriz ortamında en verimli ve ekonomik biçimde yararlanmanın yolu, doğru
bilişim ürün ve hizmetleridir.
Dijital pazarlamanın önemi giderek artmaktadır. Daha düşük giderle, interaktif pazar
araçları sayesinde, müşterilerin kurumların ürünleri hakkında bilgi istemesi
gerçekleşmekte, kurumların yaptıkları kampanyaların istatistik verilerinin doğruluğu
artmakta, yatırımlarının geri dönüşü ile ilgili vizyonları genişlemektedir. Böylece
işletmeler, tüketicilerin davranış biçimlerini belirlemekte, ilerideki pazarlama
kampanyalarında kullanabilmektedir. Bunun önemi de kriz döneminde artmaktadır.
Küresel krizde yazılım sektörü
2007 yılının yarısından itibaren daralma sinyalleri veren bilişim pazarı, teknoloji tarihinin
en uzun olumsuz dönemlerinden birini yaşamaktadır. 2008 yılı, bilişim sektörü için
negatif bir yıl olmuştur, büyüme oranları azalmıştır. Ancak, bazı segment ve firmalar
olumsuz etkileri daha az yaşamaktadır. Daralan kişisel bilgisayar pazarı, Microsoft gibi
büyük firmaların da olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. ABD’de 2000’li yılların en
kötü dönemi olacağı öngörülen 2009’un ilk altı ayındaki daralmadan sonra, yılın ikinci
yarısının daha iyi geçmesi beklenmektedir.
Donanım firmalarının büyük yatırım gereksinimlerinin, özellikle bunu gelirlerinden
karşılamak zorunda olanlarda ciddi sorunlar yaratabileceği öngörülmekte, buna karşın
yazılım ve hizmetler segmentlerinin genel olarak krizden, sunucu, telekomünikasyon
51
Kriz ve yazılım
ekipmanı, yarı iletkenler kadar dönemsel değişiklik göstermediğinden, kriz daha
derinleşmedikçe, daha az etkilenmesi beklenmektedir. Görüşülen uzmanlardan alınan
bilgilere göre, ABD’de yazılımın toplam bilişim harcamaları içindeki payı son yıllarda
artarak %45’e yaklaşmıştır. Segment bazında ise, özellikle ekonomilerini canlandırmak
için harcama yapacak devlet tarafında, inşaat gibi altyapı, eğitim ve sağlık alanlarında
yazılım firmaları için yeni fırsatlar doğmaktadır.
Bunun yanında, ABD’de Ocak ayında açıklanan son kriz önlem paketine göre, federal
hükümetin teknoloji harcamaları yaklaşık %5 artacaktır. Ekonomik Analiz Bürosu’nun
(The Bureau of Economic Analysis) verilerine göre, 2007 rakamları olan 518 milyar
dolarlık donanım ve yazılım harcamaları miktarına 28 milyar dolar ekleneceği
öngörülmektedir. Bu artışın, 2009 yılında sektöre destek olması beklenmektedir.
Öngörülen artışın büyük kısmının sağlık sektörünün kayıtlarının dijitalleştirilmesinde
kullanılması, kalan miktardan en büyük payın geri kalmış bölgelere geniş bant ve
kablosuz hizmetler olarak gitmesi planlanmaktadır. Bunun da güvenlik talebini artıracağı
öngörülmektedir. Kalan bölümün sosyal güvenlik, güvenlik, tarım, eğitim gibi alanlarda
harcanması planlanmaktadır. 100 milyar doların üstündeki altyapı ve inşaat
harcamalarının yol ve köprü yapımı, okullar, devlet kurumları, enerji ve su tasarrufu
yatırımları, yol, demiryolu, havaalanı, üniversite, kırsal kesim, hastane gibi alanlarda
onarıma ayrılması düşünülmekte, bu konularda yeni fırsatlar doğmaktadır.
Görüşülen uzmanlara göre, küresel kriz döneminde öne çıkan bazı konular ve eğilimler,
‘cloud computing’ ve yeni nesil veri merkezlerinin ‘hizmet olarak yazılım’ olgusunu
hızlandırması, masa üstü sanallaşması olgunlaştıkça ince masa üstü bilgisayarların
yayılması, güvenlik konusunun evrim geçirerek uyum konusunda ve ağ güvenliğinde
yoğunlaşması, tekrarlanan gelirlerin öneminin artmasıdır. Bu konulara ağırlık veren,
gider azaltmasına giden, sabit yerine değişken giderleri ön plana çıkaran, nakit akımı
sağlayan yazılım firmalarının kriz dönemini az bir daralmayla atlatarak, ekonominin
tekrar büyüme eğiliminde, 2010 yılından itibaren, olumlu performans sergileyecekleri
öngörülmektedir. Bu dönemde SAP ve Microsoft eleman alımlarını durdurmuş, Oracle
ise işgücü sayısında küçük bir azaltmaya gitmiştir. Birçok ABD yazılım firması faaliyet
giderlerinde kısıntıya gitmektedir. ‘Netbook’lar da bir başka artan bilişim eğilimidir,
ancak yazılım firmaları genelindeki etkisi henüz net değildir.
Bakım gibi tekrarlanabilen gelirler kriz döneminde yazılım firmalarına daha stabil bir
nakit akımı sağlamaktadır. Hizmet olarak yazılım gibi aboneliğe dayalı modeller de,
müşteri sadakati ve marjları daha düşük olsa da, gene düzenli nakit akımı sağlama
açısından, krizde yazılım firmalarının odaklandıkları başka bir alandır. Bu aynı zamanda,
yüksek ön ödeme gücü olmayan kurumların kriz döneminde yazılım yatırımı yaparak
verimliliklerini artırmalarına yardımcı olmaktadır. Ev satın alma yerine kiralamaya
benzetilmektedir. Genellikle kullanıcı başına olan, uygulama yazılımlarında altyapıya
göre daha çok kullanılan abonelik yöntemi, müşteriye bir yazılımın ürün ya da hizmetinin
kullanım, destek ve güncelleme hakkını verir. Abonelik bitince, ürüne ya da hizmete
erişim sona erer. Daha kaliteli ürün ve hizmetler vererek müşteri memnuniyetini üst
düzeyde tutmayı başaran yazılım firmaları, aboneliklerde süreklilik sağlayacaktır.
52
Kriz ve yazılım
Düşük ön ödeme gereği olan, hızla uygulanabilen ve kısa vadede geri dönüşü olan bilişim
harcamalarının bu ekonomik belirsizlik döneminde tercih edilecekleri öngörülmektedir.
Bu, daha önce 2001-2002 yılındaki ekonomik duraklama döneminde de görülmüş bir
olgudur.
Hızlı uygulanmaları ve geri dönüşü nedeniyle kurumlar tarafından tercih edilmesi
beklenen yazılımlar arasında masa üstü ve sunucu yazılım işleri, açık kod işletim sistemi,
hizmet olarak yazılım, sanallaşma yazılımları, gider yönetimi çözümleri sayılabilir.
Kurumsal uygulamalara ise, stratejik özelliklerine karşın, ön ödeme ve uygulama süresi
nedeniyle, kriz döneminde ilgi azalabilmektedir. Buna karşın, pazarlarında ya da
segmentlerinde lider durumda ve iyi bir müşteri bazı olan yazılım firmalarının, kurumsal
kaynak kullanımında da olsa, daha az etkilenecekleri öngörülmektedir. Buna ek olarak,
özellikle gelişmekte olan ülkelerde, ürünlerin fiyatı da, kriz döneminde kurumların
yazılım alırken önem verdikleri kriterlerden biridir. Uygun fiyatlara ve güvenilirliğe
sahip yerel yazılım firmalarının bu ülkelerde küresel oyuncuları zorladıkları
görülmektedir.
Shane gibi bazı kurumların ekonomik kriz döneminde yaşadıkları sorunlarda ve hatta
iflaslarında küresel yazılım firmalarının aşırı masraflı ve kurulması güç ve uzun zaman
alan ürünlerinin önemli rol oynadığı haberleri artmaktadır (Larson 2009). Bu da, görece
düşük masraflı, daha az karmaşık ve hızlı geri dönüşü olan ürün ve hizmetleriyle yerel
firmalara kriz döneminde avantaj sağlayabilmektedir.
Bazı anketlerde, müşteri ilişkisi yönetimi (customer relationship management ya da
kısaca CRM) ve kurumsal kaynak planlama, güvenlik, uyum ve afet yönetimi,
sanallaşma, açık kod, sistem yönetimi, kiralama yazılımlarıyla beraber, kısıtlamaya
gidilme olasılığı düşük harcamalar arasında görülürken, portal, veri tabanı, işletim
sistemi, daha fazla tasarrufa gidilebilecek segmentler olarak öne çıkmaktadır. Başka
anketlerde, özellikle Windows XP/Vista ve Microsoft Office satışlarında %3’ün üzerinde
daralma beklentisi ortaya çıkmaktadır.
Yazılım kiralamanın kriz döneminde artan önemine karşın, orta vadede yaygınlaşma
olanağı, ‘cloud computing’ ve sanallaşmanın etkili işlemesine, geniş bandın ve
bilgisayarlaşma gibi dijitalleşme oranlarının özellikle gelişen ülkelerde artış hızına
bağlıdır. Bazı kurumların muhasebe ve insan kaynakları gibi bilgi verme konusunda
hassas oldukları alanlar eklenince, özellikle kurumsal kaynak planlama gibi segmentlerde
bu ilerlemenin daha da yavaş olabileceği öngörülmektedir. Yazılım firmalarının hem
geleneksel hem de hizmet olarak yazılımda, farklı sunuş, satış ve üretim yöntemlerini
aynı anda doğru oranlarda yürütmesi önem kazanmaktadır. Bu da, dağıtıcı, çalışan ve
müşteri üçgeninde etkili iletişim gereğini artırmaktadır. Bu zorlu ortamda güçbirlikleri
de, yardımcı faktörlerden biridir.
Küresel GSYİH büyüme hızının 2008 yılında %3 seviyesinden 2009 yılında sıfıra inmesi,
bu dönemde gelişmiş ülke ekonomileri %2 seviyelerinde daralırken, gelişen ekonomilerin
%3 düzeylerinde büyümesi beklenmektedir. Bütün dünyadaki ekonomik kriz önlem
53
Kriz ve yazılım
paketleri sayesinde büyümenin tekrar %3 seviyelerine 2010 yılında çıkacağı
öngörülmektedir.
2007 yılının sonunda duraklamaya başlayan ABD ekonomisi, 2008 yılının son üç ayında
büyük daralma yaşamıştır. Bu daralmanın 2009 yılının ortalarından itibaren yerini yavaş
yavaş toparlanmaya bırakacağı öngörülmektedir. 2008 yılının ortalarında sorun yaşamaya
başlayan Avrupa ekonomilerinin ise, 2010 yılından önce toparlanmaları
beklenmemektedir. Bu da, bir yandan ekonomisi Avrupa’ya endeksli Türkiye için bir
işaret olurken, öte yandan Türk yazılım firmaları satışlarının ne zaman toparlanacağı
hakkında bir fikir vermektedir.
Yazılım harcamaları özellikle gelişmiş ülkelerde genel ekonomik performansla yakın
ilişkili olduğundan, ABD yazılım sektörünün 2009 yılının ikinci yarısında, Avrupa’nın
ise 2010 yılında toparlanmaya başlaması beklenmektedir. Türk yazılım sektörünün ise
2009 yılının tamamında sorun yaşayabileceği öngörülmektedir. Burada bir önemli nokta
da, çevre ülkelere ihracat yapan Türk yazılım firmalarının durumudur. Bu ülkelerden, iç
pazarı büyük ve makroekonomik göstergeleri güçlü olan, iç talebi canlandıracak,
borçlanmaya müsait, altyapı, eğitim ve sağlık gibi uzun vadeli büyümeye yönelik
ekonomi politikalarıyla önlemler alabilecek olanlar, daha olumlu bir performans çizebilir.
İç pazarı küçük, makroekonomik göstergeleri, borçluluk oranları, bütçe açıkları göreli
olarak yüksek, ayrıca özellikle AB gibi tek bir pazara bağımlı ülkelerin ekonomilerinin
ise daha geç toparlanacakları öngörülmektedir. Coğrafi çeşitliliğe önem verilmekte,
büyük oyuncuların bu konuda başarılı oldukları görülmekte, bunun kriz döneminde
özellikle yararlı olduğu belirtilmektedir. Oracle gibi bazı altyapı firmalarında ihracat
gelirleri toplam satışların yarısına denk gelmektedir.
Bu arada bazı ülkelerde, müşterileri özel sektör olan yazılım firmalarının önündeki
önemli bir tehdit, oldukça yüksek döviz borcu olan özel kurumların yaşayabilecekleri
sorunlardır. Bu probleme iyi bir örnek olan Türk özel sektörü, 2009 yılında ekonomideki
dalgalanmalar sırasında Türk lirasının dolar karşısında büyük değer kaybı yaşaması
durumunda, ciddi ekonomik sorunlar yaşayabilir. Türkiye dışına satışları olan yazılım
firmaları bundan göreli olarak daha az etkilenebilir. Bu risk, yazılım firmalarının ihracat
yapmalarının, ve pazar sayısını ve çeşidini artırmalarının önemini de vurgulamaktadır.
Gartner ve IDC gibi araştırma ve danışmanlık firmalarının tahminleri ve yatırım
bankalarının sık yaptığı, özellikle büyük kurumların bilgi işlem yöneticilerini (chief
information officer ya da kısaca CIO) içeren, bilgi ve iletişim harcamalarının güncel ve
gelecekteki durumunu belirlemeyi amaçlayan anketler çelişkili sonuçlar vermektedir.
2008 yılında, yatırım bankalarının CIO anketlerine göre, büyük ABD kurumlarının
donanım, yazılım, iletişim ve hizmet harcamaları yaklaşık %5 artarken, 2009 yılında
donanımda harcamalarında daralma olabileceği, yazılım, iletişim, hizmetlerde yaklaşık
%1’lik artışlar beklenmektedir. Araştırma ve danışmanlık firmaları ise, yazılım alanında,
uygulamada %4 ile %8 arasında, altyapıda %6, uygulama geliştirmede ise yaklaşık
%5’lik bir büyüme beklemektedir. Uygulama segmenti genellikle ekonomik gelişmelere
altyapıya göre daha hassastır. Avrupa CIO anketlerinde ise, hizmetlerin krizden en kötü
etkilenecek segment olacağı beklentisi yüksektir. Bunu sırasıyla, yazılım ve donanımın
54
Kriz ve yazılım
izlemesi beklenmektedir. Öte yandan Avrupa’da yazılım, CIO’ların bütçelerinde üçte bire
yakın oranla en fazla yer tutan bilişim kalemidir. Bunu hizmetler, donanım ve ağlaşma
(networking) izlemektedir.
Güvenlik yazılımları, talebi her geçen gün gelişen bir segmenttir. Dünyada erişimi hızla
artan ve ABD’nin ekonomik kurtarma paketinde de yer alan geniş bant, ülkeler
arasındaki sanal savaşlar, bilişim suçları, veri kayıpları ve hırsızlıkları, bunun getirdiği
yönetmelik gerekleri, yeni veri merkezlerinin artırdığı bilişim talebi, kurumlar ve
tüketicilerin güvenlik yazılımı gereksinimini giderek artırmaktadır. Güvenlik yazılımları,
kurumların kriz zamanında kısmayı en az düşündükleri bilişim segmentidir.
Cloud computing
Son zamanlarda en fazla ilgi gören eğilim ‘cloud computing’dir. Görüşülen uzmanlara
göre, bilişim alanında evrim olarak adlandırılan ‘cloud computing’, depolama, geniş bant
ve işlemci gibi kaynakları paylaşma yoluyla, kurum ve tüketici üretkenliğini artırıcı
uygulamaları daha verimli kullanmaya yarayan bir olgudur. Müşteri hizmetleri,
muhasebe ve satış organizasyonu gibi kurumsal uygulamalarla birlikte, elektronik posta,
prezantasyon gibi bireysel olanlar da yararlanabilmektedir. İş ve kişisel uygulamaların
çoğunun ‘cloud’ versiyonları mevcuttur. Kurumsal uygulamalar pazarı iki milyar dolara
ulaşmıştır. Bilgi ve iletişim segmentlerinin yakınsamasının artmasıyla kolaylaşan kaynak
paylaşımı, bilişim kiralama ve yazılımların hizmet olarak verilmesi olgusu, bütün büyük
yazılım firmalarının içinde olduğu, önümüzdeki yıllarda yazılım talebini artırabilecek bir
eğilimdir.
‘Cloud computing’ için sade ve anlaşılabilir bir tanım olarak, birçok uzman ve görüş
arasında, Gartner ‘web’ sitesinde ve blog ağında bulunan iki söylem ön plana
çıkmaktadır. Birincisine göre ‘cloud computing’, büyük boyutlarda ölçeklenebilen ve
bilişimle ilgili ya da bilişim sayesinde mümkün olan kapasitelerin dış müşterilere internet
teknolojileri kullanarak hizmet olarak sunulmasıdır. Burada önemli olan varlık yerine
hizmet (çıktı) satın alınması ve bunun internet (özellikle web) ile mümkün olmasıdır.
Daha da sade olan ikinci tanım, ‘internet bilgi işlemi’dir (internet computing).
Görüştüğümüz yatırım bankalarının bilişim uzmanları, daha önce Salesforce.com ve
Google gibi firmaların iş ve bireysel segmentlerde uyguladıkları bu kavramın, ‘cloud’
olarak evrim geçirerek, daha yeni uygulamalar olan tedarik, konfigürasyon, test,
güvenleme gibi, ekonomi skalası olasılığını ortadan kaldıran zor ve masraflı süreçleri
elediğini belirtmektedir. Ana sistemden ayrı, uygulama kodunu yerel olarak çalıştırabilen
mini ve kişisel bilgisayarlar döneminden çok sonra, geniş bant alanındaki gelişmelerle,
güç depoları ve optik ağlaşma sayesinde, sunucunun nerede konuşlandığı önemini
yitirmektedir. Kullanıcıların güçlü olmayan bilgisayarlarla ‘cloud’a erişimi mümkün
olmaktadır. Giderek daha karmaşık yazılımlar ‘cloud’da çalışmaktadır.
Microsoft, Google ve Amazon gibi firmalar kendi ‘cloud’larını yaratmış, bunları hizmet
olarak başka firmaların kullanımına verecek kapasiteye ulaşmış bulunmaktadır. Yatırım
bankalarına göre, bu üç firma, son yıllarda yaptıkları 20 milyar dolarlık yatırımlarla,
büyük bir veri merkezi ağı yaratma yolunda ilerlemektedir. Bu yatırımı kendi arama
55
Kriz ve yazılım
motorları ve başka çevrimiçi işlerinde kullanmalarına karşın, dış kaynak kullanımı
yapmak için kritik eşiğe eriştikleri öngörülmektedir.
Bazı firmalar bu ortak kullanılan ‘cloud’ları tercih etmekte, veri ve bilgileri konusunda
daha hassas olanlar ise, kendi özel ‘cloud’larını yaratmayı seçmektedir. Bu iki yöntemin
de avantaj ve dezavantajları vardır. Ortak kullanılan ‘cloud’lar, gider ve yönetim
açısından daha ekonomiktir. Güvenlik, güvenilirlik, yönetişim gibi konularda daha
risklidir. Özel ‘cloud’ların yapımı ve yönetimi, bilişim kaynaklarını konsolide etmek,
daha güç ve masraflıdır. İki yöntemde de ana amaç performansı ve güvenilirliği
artırmaktır. Görüşülen uzmanlara göre, özel ‘cloud’larda bilişim kiralamanın, önemli bir
eğilim olması beklenmektedir. Bunun depolama, yönetim ve ağ uygulamaları gibi alanları
içereceği öngörülmektedir. Sunucu konsolidasyonu, gider azaltmada ilk kullanılan
yöntemdir. Ancak, müşterilerin giderek bireysel kullanım verimliliğinden, havuz
kapasitesine, dağıtılmış işletim sistemleri ve uygulamaları kolaylaştıran, veri merkezleri
ve yazılımlarda depolama ve ağ talebine doğru yönelmesi beklenmektedir.
Ortak ya da özel, paylaşılan kapasite modellerinde gider ve enerji tasarrufu gibi amaçlar
yanında, çevre koruma da önemli bir artı olarak ön plana çıkmaktadır. Veri merkezlerinin
enerji verimliliği önemli bir konudur. Veri merkezlerinin elektrik tüketiminde,
sanallaşma ve ‘cloud computing’ gibi gelişmeler sayesinde milyarlarca dolarlık tasarruf
ve sera gazı yayılmasında azalma sağlanabileceği öngörülmektedir.
Sanallaşma
Uzmanlar sanallaşmayı, kullanıcının konumundan ya da donanımından bağımsız olarak
uygulamaların optimizasyonla sunulması olarak tanımlamaktadır. Buna, depolama, masa
üstü, veri merkezleri ve ağları, yarı iletkenler ve yazılım gibi birçok bilişim alanı dahildir.
Olan varlık ve kaynaklar yeniden işlenir. Dağıtılmış ağ kaynaklarını ve kişisel bilgisayar
kaynaklarını iyileştirir. Bu sayede yüksek kullanım oranlarına ulaşılır.
Gartner’in önem verdiği bir konu, ‘cloud’u mümkün kılan teknolojilerle ‘cloud’ bilişim
hizmetlerinin karıştırılmaması gereğidir. İkincisinde odak bilgi işlem değil ‘cloud’ ve
başka bir yerden hizmetlere erişimdedir. Birincisinde ise odak sanallaşma ve otomasyon
dahil teknolojilerde ve bilgi işlemdedir. Geleneksel veri merkezleri yaklaşımlarının bir
uzantısıdır, dışarıdan üçüncü kişi tarafından kapasite sağlanmadan kurum içinde
uygulanabilir. ‘Cloud’ hizmeti sağlayıcısının, ürününü müşteriye ulaştırmak için gerekli
altyapının olduğu bir ortama gereksinimi vardır. Sanallaşma da, çok kere ‘cloud’ bilgi
işlem hizmetlerini sunmayı destekleyen altyapıyı kurmak için kullanılmaktadır. Öte
yandan, ‘cloud computing’ ve sanallaşma için burada bahsi geçen tanımlar daha iyi
anlaşılmalarını sağlamak için yapılan sade tanımlardır. Bu kavramların bütün anlam ve
özelliklerini içermede eksik ve dar kalabilirler.
Masa üstü sanallaşmasının, kişisel bilgisayar altyapısını değiştirerek basitleştirebileceği,
gider azaltacağı, hatta veri güvenlik ve kontrolüne katkıda bulunabileceği
öngörülmektedir. Bilgisayar bozulma sürelerinde azalma, üretkenlik artışı, hızlı ve etkili
yardım, uzaktan ve mobil kullanıcılara etkili destek ve yönetim, donanım yenileme
dönemlerinin uzaması ve sermaye gereği azalımı, bazı önemli avantajlarıdır. Gartner,
56
Kriz ve yazılım
henüz olgunlaşmamış olan masa üstü sanallaşma pazarının yılda %92 (yıllık bileşik
büyüme hızı) büyüyerek 2008 yılında yaklaşık 100 milyon dolardan 2013 yılında 1,3
milyar dolara çıkacağını tahmin etmektedir. Bu pazarda öncüler Citrix ve Vmware’dir.
Kurum genelinde uygulamaların, deneyim ve referanslar arttıkça ve teknoloji geliştikçe
yaygınlaşmaya başlayacağı öngörülmektedir. Finans gibi bazı öncü sektörlerde pilot
projeler devam etmektedir. Masa üstü sanallaşmasının, ilk başta altyapı yatırımı
gerektiren ve daha uzun vadeli tasarruf sağlayan bir alan olduğundan, özellikle kriz
dönemindeki kısa vade odağından ötürü, 2010 yılından itibaren artış göstermesi
beklenmektedir. Ayrıca, kullanıcı davranışında değişiklik ve yeni paradigmaya alışmak
için kurum elemanlarının eğitilmesi gereği ve gideri ortaya çıkmakta, bunun da bu
olgunun yerleşmesinin zaman almasına neden olacağı öngörülmektedir.
Birçok uzman sanallaşmayı, zamanında işletim sistemlerinde Microsoft ve veri tabanında
Oracle’ın olduğu gibi, yeni sektör liderleri ortaya çıkarabilecek, eskilerini çok
zorlayabilecek, vazgeçilmez olacak yeni bir olgu olarak görmektedir. Sanallaşma
yazılımlarının donanıma gömülü olması beklenmektedir. İşletim sistemiyle donanım arası
yeni bir aracı olarak, Microsoft için önemli bir tehdit olabileceği öngörülmektedir.
Fiyatlama ve dağıtım güçlerinde değişiklikler yaratabilir. Sanallaşmanın, işletim sistemi
yerine sunucuyla bağlanması beklenmekte, hatta ileride sanal ortamda çalışabilecek
işletim sistemlerinin büyüyen sunucular karşısında ağırlığını yitirebileceği
öngörülmektedir. Yatırım bankaları, sanallaşmanın kriz ortamında gider tasarrufu
özelliğiyle, CIO’ların harcama kısıntısına gitmeyeceği alanlardan biri olmasını
öngörmektedir.
Küme stratejileri
Yazılım kümeleri sayesinde farklılaşarak büyük yazılım firmaları, müşteri başına
gelirlerini artırmaya, kurumların da entegrasyon gerek ve risklerini ve farklı
sağlayıcılardan gelen ürünlerin uyumunda yaşadıkları sorunlarını azaltmaya
çabalamaktadır. Microsoft, Oracle, IBM gibi firmalar, sistem yönetimi, veri tabanı,
sunucu yazılımları gibi birçok alanda faaliyet göstermektedir. Yatırım bankalarına göre
bu strateji, firmaların sektörlerinin ortalama büyüme hızlarının üzerine çıkmalarını
sağlamakta, pazarlarını genişletmektedir.
Uygulama firmaları, altyapı firmalarıyla güçbirliklerine gitmektedir. Altyapı firmaları,
bilişim ortamına entegrasyonu sağlamaktadır. Uygulama yazılımcıları, aracı yazılım ve
altyapı işlerine ivme kazandırabilecek bir faktör olarak görülmektedir. Öte yandan,
firmalar geleneksel pazarlarını aşıp farklı alanlara girerek rekabeti artırmakta, daha önce
rakip olmayan firmalar birbirleriyle yarışmaktadır. Bu arada, konsolidasyonun da devam
edeceği öngörülmektedir. Görüştüğümüz uzmanlara göre, müşteri satın alma, rakip
eleme, ürün boşluğu doldurma, niş ürün alma, yüksek marjlı segmentler, sektör
dinamiklerini değiştirme, firma satın alma nedenleri arasındadır.
Avrupa yazılım ve hizmetler sektörü
Genel olarak gelişmiş ülkelerde bireysel olmayan yatırımlar, ekonomik büyüme %1’i
geçmeden ivme kazanmadığından, teknoloji yatırımlarının zaten az olduğu Avrupa’da,
57
Kriz ve yazılım
bilgi ve iletişim sektörünün 2010’dan önce toparlanmasının çok zor olduğu
düşünülmektedir.
Yatırım bankalarının son üç ayda SAP’ın satışlarında yıllık bazda %30’a yakın düşüş
tahmini, 2008 yılının son döneminin yazılım sektörü daralması hakkında bir fikir
verebilir. Son çeyrek, SAP’ın satış ve faaliyet gelirlerinin neredeyse yarısına yakınını
gerçekleştirdiği dönemdir. 2009 yılının özellikle ilk yarısında da, yazılım ve hizmet
harcamalarında düşüşler beklenmektedir. Son resesyonda lisans satışlarında düşme
ABD’den daha geç başlayan Avrupa yazılım sektöründe, toparlanma da daha geç
olmuştur. Bu defa da, ABD ve İngiltere’ye göre daha sıkı olan para politikasının da
etkisiyle, Avrupa’nın ve yazılım sektörünün toparlanmasının daha fazla zaman
alabileceği öngörülmektedir. Bu da, Türkiye ekonomisi ve yazılım sektörünün
toparlanması hakkında bir fikir verebilir.
Lojistik, sanayi ve finans sektörlerinin, bilişim harcamalarında daha fazla tasarrufa
gideceği ve iş hizmetleri segmentinin özellikle fazla etkileneceği öngörülmektedir.
Görüştüğümüz uzmanlara göre hizmetlerde, dış kaynak kullanımı gider azaltıcı
özelliğinden dolayı ön plandayken, sistem entegrasyonu da 2009 yılında olumlu
performans gösterebilir. Özel uygulamalar ve danışmanlık hizmetlerinde ise daralma
görülebilir. Yazılım firmaları kriz döneminde değişken giderlerinde tasarrufa
gidebilirken, hizmet firmalarının genellikle aynı lüksü yoktur. Bilişim hizmetleri genelde
vazgeçilebilecek bir gider olarak görülmektedir. Bu da, hizmet firmalarının resesyondan
daha fazla etkilenmelerine neden olabilmektedir. Bunun yanında, ABD’de olduğu gibi
Avrupa’da da kurumların lisans giderlerinde kısıntıya gitmesi beklenmektedir. Bakım
gelirlerinin yazılım firmalarının toplam gelirleri içerisindeki payı giderek artmakta,
büyük firmaların gelirlerinin %60’ını geçtiği öngörülmektedir.
Ekonomik istikrarsızlık döneminde, yurt dışına satışlar, özellikle dolar gibi farklı döviz
gelirleri, bazı Avrupa firmaları için avantaj sağlamaktadır. Avrupa’da kurumlar için
öncelikli olan yazılımların, müşteri ilişkisi yönetimi, güvenlik, iş zekası ve kurumsal
kaynak planlama olduğu belirtilmektedir. Devlet segmenti de, yazılım firmalarının kriz
döneminde gelir kaynağı olabilecek alanlardan biridir. Bazı kurumlar ise hizmet olarak
yazılım kullanmaya başlamıştır. 2010 yılına kadar bu alanda bir talep artışı
beklenmektedir. Büyük bir yaygınlaşmanın ne zaman olabileceği belirsizliğini
korumaktadır. Daha merkezi olan sistemlerde lisansla bakım kombinasyonu içeren
modellerin tercih edileceği, uygulamalarda ise ileride uzun vadeli bakım kontratları
yerine giderek hizmet olarak yazılıma geçiş olacağı öngörülmektedir.
Avrupa’da kriz döneminde daha düşük fiyatlar sunabilen firmaların avantajlı olduğu
belirtilmekte, bu olgu da özellikle gelişmekte olan ülkelerde kaliteli ürünler sunabilen
yerel yazılım firmalarına küresel olanlara karşı avantaj sağlamaktadır. Gene de yazılım
sektöründe genel olarak fiyatlama gücü, giderek daha fazla emtia ürünlerine benzemekte
olan donanım ve yarı iletkenlere göre daha fazladır. Hizmetler tarafında ise, dış kaynak
kullanımında Avrupalı firmalar yerine, dörde bir oranında daha ekonomik olan ‘offshore’
modelinin giderek daha fazla kullanıldığı görülmektedir.
58
Kriz ve yazılım
Küresel alanda yaşanan yazılım ve hizmetler konsolidasyonunun, kriz döneminde
Avrupa’da daha büyük firmaların yapacağı daha küçük işlemlerle, özel yazılımlar ve
farklı sektörlerde, özellikle yılın ikinci yarısında artarak sürmesi beklenmektedir. Orta
büyüklükteki bazı firmalarda iflaslar da öngörülmektedir. Kurumsal kaynak planlama
segmentinde, müşterileri KOBİ olan firmalar, bu kurumların iflas etme risklerinde artış
nedeniyle, özellikle tehdit altındadır. Düşük doyum oranlarının da etkisiyle, gelişen
ülkeler, en fazla organik gelir büyümesi beklenen ve genellikle faaliyet karı marjları en
yüksek pazarlardır. Hatta, küresel ekonomik kriz döneminde gelişmekte olan ülkelerin
büyümelerinin azalarak sürmesi, gelişmiş ülkelerde ise daralma beklentisi nedeniyle,
2009 yılında Avrupa yazılım firmalarının gelirlerinin artacağı tek pazarın gelişen ülkeler
olması öngörülmektedir. Bu yüzden küresel firmaların gelişen ülkelere giderek daha fazla
ağırlık vermesinin, yerel Türk firmaları için bir ek baskı oluşturacağı düşünülebilir. Öte
yandan bu durum, aynı zamanda Türk yazılım firmalarının başka gelişen ülkelere
ihracatının önemini de vurgulamaktadır.
Hizmetlerdeyse görüştüğümüz uzmanlar, nakit durumu iyi olan Hindistan gibi gelişen
ülkelerden bilişim firmalarının Avrupa’da konsolidasyona katkıda bulunabileceğini
beklemektedir. Tata, Infosys ve Wipro gibi bazı firmaların milyar dolar seviyelerinde
nakit pozisyonları vardır. Esnek olmayan Avrupa işgücü kanunları ise, toplam giderler
içerisinde önemli yer tutan bu kalemde tasarrufa uygun olmadığından, kar marjları zaten
göreli olarak düşük olan hizmet firmalarında özellikle kriz döneminde sorun
yaratmaktadır.
Görüşülen bazı yatırım bankalarının verdikleri bilgilere göre, ‘kurumsal vazgeçilebilir
harcamalar’a duyarlılığı en az olan segmentler inşaat, havacılık ve uzay, lojistik,
telekomünikasyon ve havayollarıdır. Bilişim, sermaye malları, medya, yarı iletken ve
oteller daha duyarlıdır. Bunun yanında, perakende, medya, hizmetler, dayanıklı tüketici
malları, hazır giyim, yazılım ve hizmetler, taşımacılık sektörleri gelirlerinde artış
beklenirken, yarı iletken, malzeme, otomotiv, yedek parça, sermaye malları sektörlerinde
azalma öngörülmektedir. İlaç, gıda, tütün, ev gereçleri, krizlere dayanıklı bazı
sektörlerdir. Sektörlerin serbest nakit akımı da, bilişime yatırım yapabilme gücü hakkında
fikir verebilen bir başka finansal göstergedir. Buna göre, metal ve madencilik, medya ve
inşaat malzemeleri sektörleri avantajlı gözükmekte, bunları sırasıyla, kimyasallar,
havacılık ve uzay, telekomünikasyon, donanım, enerji, dayanıklı tüketici malları, ticari
sistemler, sağlık ekipmanı, sermaye malları, ilaç, yazılım, tütün, kağıt, gıda, içecek, yarı
iletken, ev gereçleri, perakende, turizm ve otelcilik, otomotiv, gıda ve perakende, şebeke
hizmetleri, taşımacılık izlemektedir.
Borçluluk oranlarına göre ise (net borç/piyasa değeri), yarı iletkenler, yazılım, hizmetler
ve donanım daha sorunsuzken, bunları sırasıyla, havacılık, uzay ve savunma, ilaç,
otomotiv ve yedek parça, sağlık ekipmanı, ev gereçleri, enerji, perakende, tütün, turizm
ve otelcilik, metal ve madencilik, içecek, kimyasallar, gıda ürünleri, ticari hizmetler, gıda
ve perakende, dayanıklı tüketici malları, sermaye malları, malzemeler, medya,
taşımacılık, telekomünikasyon hizmetleri, şebeke hizmetleri, kağıt ve inşaat malzemeleri
izlemektedir. Bu göstergeler kesin sonuçlara varmaya olanak vermemekle birlikte,
sektörlerin durumları ve gereksinimleri hakkında bir fikir verdiğinden, yazılım
59
Kriz ve yazılım
firmalarının hangi sektörlere nasıl hizmetler vermeleri gerektiği konusunda yardımcı
olabilir.
Küresel risk analizi
Risk analizi, firmaların stratejik planlamaları içerisinde son yıllarda giderek daha fazla
yer almaktadır. Aşağıda, bilgi ve iletişimin kullanım ve üretimi planlamalarında
yararlanmak üzere, küresel risklerin bir özet analizi yer almaktadır2.
Ekonomik riskler
Gıda fiyatlarında dalgalanmalar,
Petrol ve doğal gaz fiyat artışları,
ABD doları değerinde büyük düşüş,
Yavaşlayan Çin ekonomisi (%6 ve az),
Mali krizlerin derinleşmesi,
Varlık değerlerinde çöküş,
Gelişmiş ülkelerin küreselleşmesinde gerileme,
Gelişen ülkelerin küreselleşmesinde gerileme,
Yönetmelik giderlerinde artışlar,
Altyapı yatırımlarının azalması,
Jeopolitik riskler
Uluslararası terörizmde artış,
Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nın (NPT) çöküşü,
ABD/İran çatışması,
ABD/Kuzey Kore çatışması,
Afganistan’da karışıklığın artması,
Uluslararası suç ve yolsuzlukların artması,
İsrail-Filistin çatışması,
Irak’da şiddet artışı,
Pakistan-Hindistan çatışması,
Küresel yönetişim boşluklarının artışı,
Çevresel riskler
İklim değişikliğine bağlı anormal hava koşulları,
Kuraklık ve çölleşme,
Tatlı su kaybı,
Doğal afet: kasırga,
Doğal afet: deprem,
Doğal afet: iç bölgelerde sel felaketi,
Doğal afet: sahillerde sel felaketi,
Hava kirlenmesinin artması,
Biyolojik çeşitlilik kaybının hızlanması,
2
Dünya Ekonomik Forumu 2009, yazarın katkılarıyla.
60
Kriz ve yazılım
Toplumsal riskler
Pandemik hastalıklar,
Bulaşıcı hastalıkların yayılması,
Kronik hastalıkların yayılması,
Yükümlülük rejimlerinde artışlar,
Göç dalgaları
Teknolojik riskler
Kritik bilgi sistemlerinin çöküşü,
Nanoteknoloji risklerinin ortaya çıkışı,
Veri hırsızlığı/kaybı artışı
Bütün bu risklerde, son yıllarda artan küreselleşme nedeniyle, dünya ekonomilerinde ve
bilgi ve iletişim sektöründe olduğu gibi, yakınsama yaşanmaktadır. Birçoğu birbiriyle
bağlantılıdır. Birinin gerçekleşmesi, başkalarının da tetiklenmesi anlamına gelmektedir.
Örneğin kronik hastalıklar gıda fiyatlarıyla, bulaşıcı hastalıklar ise Çin’in büyüme hızının
düşmesi ve mali krizler riskleriyle yakından bağlantılıdır. Sağlık sorunlarında bir anda
olacak ciddi yükselme, zaten ülkelerin sorunlu olan bütçelerinde, kriz ortamında, çok
daha büyük sorunlara yol açabilir. Bu riskleri iyi anlamak, hem bilişim firmalarının
yönetimi, hem de hangi ürünlere nasıl yatırım yapmaları gerektiği konusunda
müşterilerini doğru yönlendirmeleri açısından önemlidir. Bir başka deyişle, bilgi ve
iletişim üretimi ve kullanımında bu risklerin de düşünülmesi gerekmektedir. Krizin
beraberinde getirdiği riskler tam anlaşılamadan, sağlıklı bir biçimde yazılım danışmanlığı
ve hizmeti sunmak ya da satın almak olası değildir.
Dünya Ekonomik Forumu’nun küresel riskler raporuna göre (2009), Avrupa ülkeleri
genellikle birbirleriyle benzer ekonomik risklerle karşı karşıyadır. Çevresel ve özellikle
jeopolitik riskleri birbirinden farklıdır. Asya ülkelerinin ekonomik riskleri birbirlerinden
farklıyken, jeopolitik ve çevre risklerinde benzerlik göstermektedir. Afrika ülkeleri,
çevre, jeopolitik, sağlık ve teknolojik riskleri olarak birbirlerine benzerken, bu riskler
Asya ülkelerininkilerden azdır. Ekonomik riskler de, benzer biçimde Asya’ya göre daha
düşüktür. Ancak bu riskler, gerçekleşecek olayın çok uzakta olduğu ülke, firma ve
bireyleri de etkilemektedir.
Bu rapora göre, bazı önemli risklerin kararlarda göz önüne alınmamasının en önemli
nedenlerinden biri, insanların ve kurumların kısa vadeli düşünce ile hareket etmesidir.
Kısa vadede yapılacak harcamaların, uzun vadedeki büyük getiri hesaplarını
içermemesidir. İşyerlerinde buna, NIMTOF perspektifi (‘Not in my term of office’ ya da
‘benim yöneticiliğim döneminde olmaz’) denmektedir.
Kısa vadede yapılacak harcamanın daha orta ya da uzun vadedeki yararlarına bir örnek
de, yazılıma yatırımdır. Bu sorun, hisse senetleri borsada işlem gören ve üç ayda bir mali
durumunu, bilançosunu, satış ve karlarını açıklamak zorunluluğunda olan kurumların,
ücretlerinin önemli kısmı her yıl sonunda açıklanacak kara bağlı olan yöneticileri için
özellikle geçerlidir. Yazılımlarını güncellemeyen ya da yeterli harcama yapmayan
kurumların önemli bir kısmının düşünce yapısı da buna benzemektedir, ya da bu
61
Kriz ve yazılım
sorundan etkilenmektedir. Burada çözüm, kurumların yöneticilerine dağıttığı yıl sonu
karlarını ve performans kriterlerini daha uzun vadeye yaymalarıdır. Bu kurumları
inceleyen kredi analistleri ve başka finansal analistlerin de, daha uzun vadeli bir
perspektifle kurum performanslarını değerlendirmeleri, analiz kriterlerinde buna göre
bazı önemli değişikliklere gidilmesi gerekmektedir. Buna bağlı olarak da, özellikle
üniversite ve lisansüstü seviyelerdeki işletme, ekonomi, mühendislik gibi alanlarda risk
konusunun daha detaylı bir biçimde okutulmasının, müfredatta değişiklikler yapılmasının
gereği vardır. Yönetişimin ve şeffaflığın da önemi artmaktadır.
Kurumlar için uygun bilişim sistemlerinin temini, çok karmaşık olan bu risklerin
birbirleriyle olan ilişkisinin en iyi şekilde anlaşılabilmesi için yaşamsal önem
taşımaktadır. Daha sonra bu sistemlerin periyodik olarak değişen iş ortamı ve risklere
göre güncelleşmesi de aynı derecede önemlidir.
Yazılımlar, %92’si tarım ve sanayi için harcanan yenilenebilir suyun daha verimli
kullanılması için büyük önem taşımaktadır. Su paylaşımında anlaşmazlık nedeniyle iki
ülke arasında çıkabilecek bir çatışmanın, Orta Doğu’da aynı zamanda petrol arzını ve
fiyatlarını etkileyerek, sanayi kurumlarının performansını düşürmesi, risklerin
birbirleriyle bağlantısına, ve bunların giderilmesinde yazılımın önemine yalnızca bir
örnektir. Bu da, yazılım fiyatlamalarında göz önünde bulundurulmalıdır. Su kısıtı ve
kalitesi, enerji dışında gıda ve sağlık riskleri ile de yakından ilişkilidir.
Küresel riskler raporuna göre, yazılımın yararlı olacağı bir başka alan, olabilecek bir
pandemi karşısında, günümüzde stokların en azda tutulduğu ve iş tedariki yönetiminin
sağlayıcıları bütün dünyaya dağıttığı bir iş dünyasında, ilaç ve gıda gibi kritik sektörlerde,
belirli mallara daha hızlı ulaşabilmedir. Bu durum, içinde bulunduğumuz kriz anında
daha da önemli hale gelmektedir. Pandemi yönetimi sadece bir moral yükümlülük
olmaktan çıkmakta, gelişmiş ülkeler ve çokuluslu kuruluşlar dahil olmak üzere bir
ekonomik gereklilik haline gelmektedir.
İkinci dünya savaşından beri büyük yol alan uluslararası ticaret de, küresel ekonomik kriz
nedeniyle büyük risk altındadır. Küresel riskler raporu, ticarette müşteri/satıcı buluşması,
ulaşım, depolama, lojistik, liman yönetimi, posta, gümrük, güvenlik, şeffaflık gibi
alanlarda giderleri azaltmanın anahtar yollarından birinin, bilişim kullanımının artırılması
olduğunu belirtmektedir.
İnovasyon
İnovasyon sadece bir üründe yenilik anlamına gelmemektedir. Süreçler gibi, bir firmayla
ilgili birçok alanda yenilik yapılabilir. Ayrıca, inovasyon sadece arge departmanında
yapılmaz. Bir firmanın her bölümünün her çalışanından gelebilir. Hatta, müşteri ve
tedarikçilerinden de gelebilir. Müşteriler, tedarikçiler ve çalışanlar dahil bütün firma
ekosistemini içerecek biçimde yapılacak bir bilgi sistemi, bilgi akışının devamlılığını ve
verimliliğini ve yenilikçiliğin en etkili biçimde firma bütününün parçası olmasını sağlar.
Küresel riskler raporunda, kullanıcı ve müşteri odaklı bir ‘web’ ortamına taşınmaya
başlayan iş dünyası ve küresel ekonomide işletmelerin bilişim kullanımının, küresel kriz
ve riskler ortamında daha da önem kazanarak yaşamsal hale geldiği vurgulanmaktadır.
62
Kriz ve yazılım
Stratejik öngörü
İnovasyon gibi stratejik öngörü de, bilişimin katkıda bulunabileceği, karar
mekanizmalarında özellikle ekonomik kriz döneminde giderek önem kazanan bir
olgudur. Alınan kararlara ve bunların uygulamalarına gelecek öngörüsünü katarak
verimliliği artırmaktadır. Küresel riskler raporunda belirtilen yöntemleri arasında,
senaryolar, tahmin, geri dönüş, arama, sorun ve konu yönetimi, ön uyarı, yaratıcılık, risk
ölçümü ve ufuk taraması sayılabilir. Bunlar, gelecekte olabilecekleri günümüze getirerek,
karar mekanizmasının daha verimli ve etkili çalışmasını sağlamaktadır.
63
Kriz ve yazılım
64
Kriz ve yazılım
Yerel yansımalar
Türkiye küresel gelişmelerden önemli ölçüde etkilenmektedir. Son yıllarda giderek artan
kişi başına GSYİH, Türkiye’nin bilgi ve iletişime daha çok önem vermesine yol
açmaktadır. Yavaşlamasına karşın Avrupa Birliği uyum süreci, özelleştirmeler, kalkınma
planları, sektör geliştirme çabaları ve çok sayıda serbest toplum kuruluşu dahil, farklı
paydaşların faaliyetleri, yerel bilgi ve iletişim sektörünün yönü açısından doğrudan ya da
dolaylı bir şekilde belirleyici olurken, bu konudaki küresel gelişmeler ve yenilikler de
sektörü etkilemektedir. Bu yenilik ve etkilere bir örnek, teknoloji marketleri nedeniyle
zorlanmaya başlayan donanım dağıtım kanallarının yazılım kiralama alanının
gelişmesiyle birlikte uğrayabileceği değişikliktir. Küresel kriz ise, Türkiye ekonomisini
ve bilişim sektörünü oldukça olumsuz etkilemektedir.
Küresel, bölgesel ve yerel gelişmeler ve değişimler sonucu giderek daha karmaşık hale
gelen bilgi ve iletişim sektörünün sağlıklı ve ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına en
olumlu katkıyı yapabilecek şekilde gelişebilmesi, devletin Bilgi Toplumu Stratejisi’nin de
öngördüğü şekilde hızlı bir şekilde büyüyebilmesi, bu hızlı büyümenin düzenli, planlı,
ekonominin başka endüstrilerini daha verimli hale getirecek ve ülkenin farklı bölgelerine
yayılacak biçimde gerçekleşebilmesi, ulusal kalkınma planlarıyla eşgüdümlü olabilmesi,
Avrupa Birliği kriterlerine uyum sağlayabilmesi ve resmi olmayan çekincelerini
gidermeye katkı yapabilmesi, ve sektör için çizilen büyük hedeflere varılabilmesi için
gerekli olan, devlet, yerel yönetimler, bilişim sektörü firma ve kuruluşları, eğitim
kurumları, özel sektör ve diğer bütün paydaşlar arası koordinasyon önemli hale
gelmektedir.
Nüfusunun büyüklüğü ve son yıllarda gösterdiği gelişme ve büyüme hızıyla Türkiye’nin
AB içerisindeki durumu, Çin’in dünyadaki konumunu andırmaktadır. Türkiye’nin, bu
konumunu ve ilerlemesini AB ile yakınsamaya dönüştürmesinde bilgi ve iletişim sektörü,
özellikle sürdürülebilir kalkınma, verimlilik, rekabetçilik, yüksek katma değer, yetkin
işgücü gibi alanlarda katkı yapabilir. Bu katkı, hem küresel hem de yerel alanda
ekonomik krizde kurumlar için daha da önem kazanmaktadır.
Planların ve çabaların Avrupa Birliği’nin Lizbon Stratejisi ve Bilgi Toplumu Stratejisi’ne
uygun olması gereklidir. Orada da, paydaşların işbirliği, KOBİ’ler, geniş bant, arge, bilgi
ve iletişim teknolojileri (BİT) tabanlı kamu hizmeti gibi altyapı faaliyetleri ön plana
çıkmakta, birçok finansman olasılığı doğmaktadır. Rekabetçilik ve Yenilik Programı
altında gerçekleştirilen BİT Politikası Destek Programı, Yedinci Çerçeve Programı gibi
programlar BİT kullanım ve üretimini amaçlamaktadır. Sınır ötesi hizmetler ya da
65
Kriz ve yazılım
hizmetlerde sınırların kaldırılması gibi konularda Türkiye’nin durumunun ne olacağı, ve
bunun bilişim sektörüne etkileri çok önemlidir. Bunun yanında yapılacak ulusal ve yerel
planların, Vizyon 2023, Türkiye Ulusal İnovasyon Stratejisi, hatta Türk Cumhuriyetleri
Bilişim Teknolojileri Çalışma Grubu gibi çabalarla da uyumlu olması gerektiği
belirtilmektedir.
Bilgi Toplumu Stratejisi gibi önemli bir projeyi 2006 yılında yürürlüğe sokan hükümetin,
bu projenin koordinasyonunu sağlayacak birimlerin netleştirilmesini, ve bakanlıklarda
oluşan çok sesliliği de önleyecek bir sorumluluk sistemi kurulmasını bir an önce
gerçekleştirmesi, sektörün ve ülkenin geleceği açısından sağlıklı olacaktır. Bu konuyla
yakından ilgili Bilişim Sektörü Eylem Planı da öncelikler arasındadır. Bilişimin stratejik
sektör ilan edildiği kalkınma planlarında net olarak belirtilmese de, önem verildiği
vurgulanmaktadır. Yapısal reformlarda vergi ve cari açık sorunları, bilişim sektörünün
katkı yapabileceği alanlara sadece iki örnektir. Ulusal ve yerel kalkınma planlarının
uyumu da önemlidir. Yazılım firmaları da bu planları göz önünde bulundurmalıdır. Bütün
bu gelişmeleri yakından izleyen yazılım firmalarının, kriz döneminde doğru stratejiler
uygulayarak, yazılım kullanan kurumlarla birlikte büyüyerek başarılı olacakları
öngörülmektedir.
Türkiye ekonomisi
Türkiye ekonomisi dünyanın ilk on beş ekonomisinden biridir. Ülke, NATO’nun ikinci
kalabalık, Avrupa’nın ise en büyük ordusuna sahiptir. Avrupa’nın ikinci geniş nüfusu,
50’den fazla İslam ülkesi arasında en büyük olan ekonomi için büyük potansiyel
oluşturmaktadır. Ekonomik ve siyasi açıdan büyük bir bölgesel güç haline gelen Türkiye,
dünyada giderek daha fazla ilgi çekmektedir. Bu durum, bilgi ve iletişim kullanım ve
üretimi için de büyük potansiyel yaratmaktadır.
G-7 olarak adlandırılan yedi gelişmiş ülke, ABD, Japonya, Almanya, Birleşik Krallık,
Fransa, İtalya, Kanada’dır. Bunun yanında, E-7 olarak adlandırılan gelişmekte olan Çin,
Hindistan, Brezilya, Rusya, Meksika, Türkiye ve Endonezya, son yıllarda giderek önem
kazanmaktadır. E-7 ekonomilerinin en geç 2050 yılı itibarıyla G-7’ninkilerden yüzde 50
büyük olacağı öngörülmektedir. Bu gelişen yedili arasında, BRIC olarak adlandırılan,
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin analizleri dışında, Türkiye de son zamanlarda odak
noktasıdır.
Türkiye ekonomisi, koalisyon hükümetleri, ekonomik krizler ve yetersiz önlemlerle
geçen 90’lı yıllardan sonra, Avrupa Birliği ile entegrasyonun önemli motivasyonuyla
yapılan, IMF disiplini ve finansmanıyla destek bulan, sosyal, politik ve ekonomik
reformlar olumlu küresel konjonktürle birleşince, 2007’ye kadar önemli iyileşmeler
yaşamıştır. Olumlu gelişmeler arasında, varılan büyüme oranları, enflasyonun makul
seviyelere inişi, kamu maliyesinin kontrol altına alınması ilk akla gelenlerdir. Kişi başına
düşen nominal GSYİH, on bin dolar seviyesine dayanmıştır. Bu gelişmeler, bir ekonomik
mucize ve tam bir iyileşme olarak gösterilemese bile, ülkenin eskiden kronik sorunlu
olduğu alanlarda önemlidir. Özelleştirmeler, telekomünikasyon gibi bazı sektörlerin
reformuna başlanması ya da tamamlanması, öne çıkan bazı adımlardır. Bütçe disiplini ve
bankacılık sektöründe daha önce yapılan reformlar, ülkenin küresel krize daha güçlü
66
Kriz ve yazılım
girmesini sağlamaktadır. Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’nin piyasa ekonomisinin işler
hale geldiğini ilan etmesi, Kopenhag ve Maastricht kriterlerine uyumda özellikle 2006’ya
kadarki ilerlemeler, ek göstergelerdir. Bilgi Toplumu Stratejisi ise, doğru uygulanması
durumunda, ülkenin üretkenliğine önemli katkıda bulunabilir.
Enerjide dışa bağımlılık, sosyal güvenlik, eğitim, su kıtlığı, tarımda verimsizlik,
durgunluk yaşayan AB’ye endeksli dış ticaret, AB sürecinin ve reformların yavaşlaması,
cari açık, özel sektörün dış borçları, son dönemde azalan büyüme, çare bulunamayan
işsizlik ve yoksulluk, laiklik tartışmaları, etnik gerilim, terör, bölgesel siyasi istikrarsızlık,
Türkiye ekonomisinin önündeki bazı sorun, risk ve tehditlerdir. Sürdürülebilir ve büyüme
odaklı maliye politikalarının etkisinin geç ortaya çıkması ise, ülkede bu konuda yapılması
gerekenleri politik olarak zorlaştırmaktadır.
Son yıllardaki olumlu gelişmelere karşın, Türkiye esas sınavı 2009 yılında verecektir.
2008 yılının son aylarında gelişen ülkelere de yayılmaya başlayan ABD merkezli küresel
finansal kriz, 2009 yılında bütün dünyada reel ekonomilerde tam anlamıyla
hissedilecektir. Türkiye’nin daralma yaşaması muhtemeldir. Olumlu gelişmelere karşın,
dışa açık ekonomisinin Avrupa’ya endeksli olması, işsizlik problemi, yapısal cari açık
sorunu, enerji bağımlılığı gibi özellikleri nedeniyle küresel kriz dönemine girerken bazı
endişeler oluşmaktadır. Son aylarda inşaat, sanayi ve imalat sektörlerinden gelen ciddi
daralma haberleri, 2009 için olumsuz bir tablo çizmektedir.
Orta ve uzun vadede ise durum değişebilir. Türkiye’nin, AB, Orta Doğu, Asya gibi
önemli çekim bölgelerine yakınlığı bir avantajdır. Dış politikada ağırlığını artırmaktadır.
Yenilenebilir ve başka alternatif enerji potansiyeli büyük fırsattır. Jeotermal enerji, güneş,
rüzgar, birçok ülkeye göre daha temiz enerji olasılıkları yaratmaktadır. Toryumlu nükleer
enerji ayrı bir umuttur. Türkiye, taşımacılık ağı olarak da, önemli bir bölgesel merkez
olmak için büyük potansiyel taşımaktadır. Yavaşlayan AB sürecine kazandırılabilecek bir
ivme ve hızlandırılacak reformlar, laiklik ve etnik sorunları aşılabilirse, ülkeyi kısa
zamanda farklı bir konuma getirebilir.
Türkiye küresel kriz döneminde bazı soru işaretleri yaratsa da, orta ve özellikle uzun
vadede potansiyeli yüksektir. Bu potansiyelin gerçeğe dönüştürülmesinde ise, hükümetin
performansı, küresel ekonomik durum, bölgedeki politik konjonktürle birlikte, özel
sektörün tavrı, belirleyici faktörler olacaktır.
Ekonomide son gelişmeler, sektör bazında bazı veri ve beklentiler
ABD, Avrupa ve Asya’nın gelişmiş ülkeleri, ihracat, sanayi üretimi ve ekonomi
genelinde 2008 yılının son üç ayında ve 2009’un ilk aylarında önemli daralmalar
yaşarken, birçok gelişmekte olan ülke gibi, Türkiye ekonomisi de bundan olumsuz
etkilenmektedir. Ülke ihracatının %60’ı, gelen doğrudan yabancı yatırımın %80’i, ve
uluslararası banka borçlanmalarının %77’si Avrupa’ya endekslidir.
2008 yılının son üç ayında başlayan ihracatta daralma, Türkiye İstatistik Kurumu’na
(TÜİK) göre, Ocak ayında %25,7 oranına ulaşmıştır. Bunda da, hem küresel talep azalışı,
hem de doların euroya karşı değer kazanmasıyla euro ihracatın dolar bazında daha az
67
Kriz ve yazılım
gözükmesi rol oynamıştır. Küresel fiyat düşüşleri etkisi çıkarıldığında bu daralma daha
azdır. İthalat da, benzer biçimde dört ay arka arkaya, hatta ihracattan fazla daralmış, Ocak
ayında bu oran %43,3 olmuştur. Euronun değer kaybetmesi, iç talebin daralması, kur
yükselişi önemli etkenlerdir. İthalatın ihracattan daha fazla daralmasına karşın, gene de
dış ticaret açığının finanse edilmesi, sıcak para çıkışları ve özel sektör dış borçları da
düşünüldüğünde, zor gözükmektedir. Bu da, IMF ile bir anlaşmayı gerekli hale
getirmektedir.
TÜİK’e göre, 2009 yılı Şubat ayı itibarıyla küresel krizin de etkisiyle yıllık enflasyon (bir
önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı) Tüketici Fiyatları Endeksi’nde (TÜFE)
%7,73’e gerilerken, Üretici Fiyatları Endeksi’nde (ÜFE) %6,43 olarak gerçekleşerek,
ekonomiye nefes aldıran bir faktör olmuştur.
2009 yılının Ocak ayında sanayi üretiminde daralma geçen yıla göre %21,3 olmuştur.
Hem iç hem dış talep etkilendiğinden, 2001 krizindeki iç talep kaynaklı %13
düzeylerindeki azalmanın çok üzerindedir. Mevsimsellik hesaba katılırsa bu oran birkaç
puan düşebilir. Sanayi alt sektörlerinde, madencilik %3,8, imalat %24,2, elektrik, gaz ve
su %6 daralmıştır. Ana sanayi gruplarında, aynı dönemde sermaye malları imalatı %44
ile en büyük düşüşü yaşarken, dayanıklı tüketim malları imalatında daralma oranı %25,4,
dayanıksız tüketim malı imalatında %10,1, enerji üretiminde %6,4 olarak gerçekleşmiştir.
Kapasite kullanım oranları 15,5 puan düşmüştür.
İmalat Sanayi Üretim Endeksi alt gruplarında en büyük düşüş oranı %60,3 ile otomotiv
sektöründe yaşanırken (motorlu kara taşıtı, römork ve yarı römork imalatı), bunu %55,7
ile radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları imalatı, %32,1 ile büro makineleri
ve bilgisayar imalatı, %31,1 ile derinin tabakalanması ve işlenmesi, %30,6 ile makine ve
teçhizat hariç metal ürünleri imalatı izlemektedir. Tekstilde düşüş %28,3, ana metal
sektöründe %24,1, kimyasal madde ve ürünlerinde %20,2, hazır giyimde %14 olarak
gerçekleşmiştir. İmalat sanayi alt kalemlerinde gıda ve içecek imalatı ve tütün ürünleri
imalatı, sırasıyla %1 ve %0,7 ile artış gösteren iki gruptur.
2008 yılında motorlu taşıtlar satışlarının %17 azalmasından sonra, bu yıl
daralmalar yaşayan otomotiv sektöründe 2010 yılında büyük
beklenmemektedir. Görüştüğümüz ekonomist ve sektör uzmanlarına
güveninin azalması, kredi daralması, (ithal taşıt satışlarının toplama
yüksekliği ve imalatçıların giderlerinde döviz ağırlığı nedeniyle) Türk
kaybı bazı önemli nedenlerdir.
daha da büyük
bir düzelme
göre, tüketici
göre oranının
lirasının değer
Beyaz eşyada son iki yıldır yaşanan iç talep daralmasının bu yıl artarak devam edeceği
öngörülmektedir. 2010 yılında da düzelmenin düşük olacağı beklenmektedir. Dayanıklı
tüketici malları satışlarındaki kredi ağırlığı, ihracat pazarı Avrupa’nın resesyonda olması,
bazı firmaların döviz pozisyonları, kriz döneminde önemli bir sorun oluşturmaktadır.
Orta vadede ekonomik ürünlerle Avrupa’da rekabet olasılığı ve Türkiye ekonomisinin
potansiyeli, bu sektör için daha olumlu bir tablo çizmektedir.
68
Kriz ve yazılım
Bankacılık sektörü daha önce yapılan reformlar sayesinde, döviz pozisyonu, aktif ve
pasifleri arasındaki vade farkı, borç/mevduat, sorunlu kredi ve sermaye yeterlilik
oranlarında oldukça sorunsuz olarak, görüşülen ekonomistlerin daralan bir ekonomide
karlılık oranlarında düşüşler beklemesine karşın, bu krize daha güçlü girmektedir. Faiz
indirimlerinin de karlılıklarını olumlu etkileyeceği öngörülmektedir. Küresel kriz
döneminde ABD ve AB gibi bölgelerde yazılım firmalarının bankalara olan satışlarında
sorun yaşamaları nedeniyle bankacılık sektörleri özellikle olumsuz görülürken,
Türkiye’de farklı bir tablo çizilmektedir.
Sigorta sektöründe ise, ekonomik kriz nedeniyle özellikle mal ve hayat segmentlerinde
2009 yılında daralmalar beklenirken, orta ve uzun vadede doyum oranlarının düşüklüğü,
önemli potansiyel göstergesidir. Görüşülen uzmanlar, özel emeklilik segmentinin daha
olumlu bir 2009 yaşamasını beklerken, uzun vadede büyük potansiyeli olduğunu
vurgulamaktadır.
İnşaat sektöründe görülen yavaşlama, son yıllarda yükselen ev kredisi faiz oranları ve ev
fiyatlarına, son zamanlardaki tüketici güveni azalmasına ve ekonominin daralmasına
bağlanmaktadır. Daha orta ve uzun vadede ise, ülkenin geniş ve genç nüfusunun
şehirleşme ve ekonomik büyümeyle birleşmesiyle, buna Türkiye ekonomisinin bölgesel
ve küresel entegrasyonunun artarak sürmesi eklendiğinde, inşaat sektörünün önemini
sürdürmesi beklenmektedir.
Telekomünikasyonun günümüzde bir gereklilik haline gelmesinden ötürü, son
zamanlardaki reform ve serbestleşmeler de düşünüldüğünde, zorlu ekonomik koşullarda
bu sektörün ekonominin birçok alanına göre daha iyi bir performans sergileyeceği
öngörülmektedir. Bilgisayar sahipliğiyle beraber asimetrik sayısal abone hattı
(asymmetric digital subscriber line ya da kısaca ADSL) sayısı artışı, sabit ve mobil geniş
bant talebi, üçüncü nesil hizmetler, bunların yaratacağı yeni ürün ve gereksinimlerin de,
sektörün orta vadede gelişmesine katkıda bulunacağı öngörülmektedir.
Görüştüğümüz sektör uzmanlarına göre, mobil abone sayısı 2008 yılında %7 büyümüştür.
Büyümenin %4’le azalarak da olsa süreceği, ancak kullanım ve fiyatlamada baskılar
olabileceği beklenmektedir. 2008 yılında %92’ye ulaşan doyum oranının ise 2009 yılı
sonunda %95’i geçeceği öngörülmektedir.
Medyada ise özellikle reklam gelirlerinde %10’a yakın bir daralma beklenirken,
televizyona göre gazete reklamlarında daha büyük bir düşüş beklenmektedir. 2010
yılında hafif bir büyüme öngörülmektedir. İnternet, ulusal reklam harcamalarının %5’ini
oluşturmaktadır.
Bunun yanında hükümet, ekonomik krize karşı önlem paketleri açıklamaktadır.
Bunlardan sonuncusu, emeklilere bir defaya mahsus ek ödeme ve altı sektöre özel vergi,
kredi ve istihdam teşviki olarak hazırlanmaktadır. Detayları henüz belli olmayan bu
plandan, tekstil, otomotiv, demir ve çelik, denizcilik, müteahhitlik ve turizm sektörlerinin
yararlandırılacağı öngörülmektedir. Ekonominin kritik sektörlerinde iç ve dış talep
daralmasından doğan stok artışlarını geçici olarak çözmek planların önemli hedeflerinden
69
Kriz ve yazılım
biridir. Bankacılık sektörüyle özel sektör arasındaki kredi ilişkisinin sağlıklı bir biçimde
yürümesi de hedeflenmektedir.
Yapılan son açıklamada, iç talepteki durgunluğu canlandırmaya yönelik olarak tüketici
kredilerinin maliyetinin tüm sektörleri kapsayacak şekilde indirilmesi, KOBİ’lerin düşük
faizli kredi kullanması için olan kaynakların artırılması, başta tarım ürünleri olma üzere
ihracatçıların rekabet gücünü iyileştirmek için kaynak artırımı, konut, otomotiv, beyaz
eşya ve elektronik sektörleri için geçici vergi indirimi planlanmaktadır.
Bütün bu önlemlerin adı geçen sektörlerde bir canlılık yaratması beklenirken, bu
desteklerin miktarlarındaki belirsizlik, IMF anlaşmasının henüz gerçekleşmemiş olması,
küresel krizin derinleşmesi riski ve bunun Türkiye’deki yansımalarının yerel krizi
kötüleştirmesi tehdidiyle, artmaktadır. Faiz oranlarındaki indirimler ve planlanan önlem
paketlerinin, kriz sonrası dönemde enflasyon ve bütçe açıkları artışına, ve dolayısıyla
daha düşük büyüme oranlarına neden olabileceği öngörülmektedir.
Türk lirası değerinde olabilecek düşüşlerin ise, dış borçları nedeniyle özel sektörü
zorlaması beklenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası verilerine göre, 2009
yılının Ocak ayı itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağlamış olduğu uzun vadeli kredi
borcu miktarı yaklaşık 135 milyar dolardır. Bunun 37 milyar dolarlık kısmı 2009 yılında
geri ödenmek zorundadır. Önemli miktarda kısa vade döviz borcu geri ödemesi olan bazı
sektörler gayrimenkul, toptan ve perakende ticaret, inşaat, gıda ve metaldir. Doğu Avrupa
ve AB’ye göre çok daha düşük oranlarda seyreden hane borçları ise daha sorunsuzdur.
Tüketici borçları/GSYİH oranı 2008 yılının Kasım ayı itibarıyla %9,4, tüketici döviz
borçlarının toplama oranı ise aynı dönemde sadece %4,7 olmuştur.
Türkiye bilgi toplumu stratejisi
Devletin Türkiye Bilgi Toplumu Stratejisi, ülkenin önümüzdeki yıllarda dünyada her
alanda rekabet edebilmesi, medeni ülkeler arasında hak ettiği yeri alabilmesini
kolaylaştırma, e-dönüşüm projesinin toplumun tüm kesimlerini kapsayacak, ulusal yarar
ve katma değeri artıracak şekilde gerçekleştirilmesi, bilgi ve iletişim sahalarında hem
kullanım hem de üretimin ülkenin bütün kesimlerine yayılması hedefleriyle yapılmış
önemli bir projedir.
2006 yılında tasarımı tamamlanan projenin hedeflerine varabilmesi için ve
uygulanmasının maliyeti en az 2,9 milyar YTL olduğundan, çok iyi incelenmesi ve
uygulanması gerekmektedir. Bu uygulama sırasında bütün il ve bölgelerimizin
katılımının azami ölçüde olabilmesi ve bu pastadan gerekli payı alabilmesi bölge
uzmanlarının izleme ve çabalarına da bağlıdır. Bu projeyle ilgili konularda planlanan
büyük miktarda yatırım ve destek, fırsatlar yaratmaktadır. Proje hedefleri doğrultusunda
bilişim sektöründe iç pazar ve ihracatta kısa sürede bir gelişme beklenmektedir.
70
Kriz ve yazılım
TÜRKĠYE BĠLĠġĠM SEKTÖRÜ
2010 HEDEFLERĠ
Ġç pazar (mn $)
Donanım
Paket yazılım
Hizmetler
Mevcut
2.086
390
574
Hedef
6.368
1.267
1.525
10
30
40
31
161
215
Ġhracat hacmi (mn $)
Donanım
Paket yazılım
Hizmetler
Oranlar (%)
Bilişim/GSYİH
Yazılım ve hizmetler ihracatı
/yazılım ve hizmetler pazarı
0,8
2,2
7,3
13,5
Kaynak: Bilgi Toplumu Stratejisi, DPT, 2006
Bilgi Toplumu Stratejisi, bilgi ve iletişim sektörünü kapsayan, hem üretim hem kullanım
içeren, çok detaylı, doğru uygulama ile Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına büyük
katkı sağlayabilecek bir plandır. Ancak, bölge farklılıklarını, özellikle üretim alanında,
yeterince gözetebilmesi ve yerel katkı sağlayabilmesi için bölge aktörlerinin, hatta bölge
dışı aktörlerin gerekli uyarıları yapmaları ve uygulamayı yakından izlemeleri gereklidir.
Plandaki hedeflere ulaşmada, önemli yatırım yıllarından 2007’nin genel seçimlere
rastlaması, 2008 ve 2009’un ise küresel krize denk gelmesi, büyük sapmalar olabileceğini
göstermektedir. Bu, aynı zamanda şu ana kadar gerçekleştirilemeyen hedeflere ulaşmak
için önümüzdeki yıllarda sürdürülecek çabalar nedeniyle, bilgi ve iletişim sektöründe
yeni fırsatlar yaratmaktadır.
E-devlet
E-devlet projeleri bütün dünyada önemlidir. Birçok alanda verimlilik sağlamasının
yanında, kamu şirketlerinin yaptığı yatırımlar ülke bilişim firmalarına iş olanakları
yaratmaktadır. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da vurgulandığı gibi oldukça öncelikli
olan bu sahada ülke çapında çalışmalar devam etmektedir. 2002 yılında 233 milyon
dolardan 2006 yılında 534 milyon dolara tırmanan devlet bilgi ve iletişim yatırımları,
Bilgi Toplumu Stratejisi ile daha yüksek seviyelere çıkmaktadır. Avrupa Birliği
tarafından belirlenen temel devlet hizmetlerinin çoğu, Türkiye’de farklı seviyelerde
elektronik olarak verilebilmektedir. Bunlarda da AB’ye uyum çalışmaları devam
etmektedir.
İhalelere yerli bilişim firmalarının katılımı, kalite sertifikası koşulları, savunma sanayi,
bilgi ve iletişim harcamalarında tasarruf ve ödemeler, tartışmalı ve sorunlu konulardan
bazılarıdır. E-ihale gibi planların ise ihale takibini kolaylaştırması beklenmektedir. Yerel
bilişim firmaları eşit şartlarda yarışarak ve geçmişte inşaat sektöründe olduğu gibi önce
içeride büyüyerek, sonra dışarıya da açılabilir. Otomotiv, inşaat ve turizm gibi sektörler
devletten buldukları büyük destek sayesinde gelişmiştir.
71
Kriz ve yazılım
E-devlet, bilişimin kamu kuruluşlarında faaliyetleri daha verimli ve etkili hale getirmek
için kullanılmasıdır. Ülkelerin kalkınması için önemli katkıda bulunmaktadır, bilişim
sektörünün gelişimi için de gereklidir. Diğer yandan, Heeks’e göre (2003, s. 1), göz
önünde bulundurulması gereken önemli bir gerçek, günümüzde e-devlet projelerinin
tamamen ya da kısmen başarısızlıkla sonuçlanmalarıdır. Projede başarısızlık göreli olarak
düşünülmelidir. Mutlak başarısızlıkta, girişim hiç uygulanmamış ya da uygulanmış ama
hemen bırakılmıştır. Kısmi başarısızlıkta, önemli hedefler tutturulamamıştır ve/veya
birçok istenmeyen sonuç ortaya çıkmıştır. Başarı durumunda ise, ilgili aktörlerin çoğu
hedeflerine ulaşmıştır ve istenmeyen sonuçlarla karşılaşılmamıştır. Heeks’e göre,
gelişmekte olan ülkelerde e-devlet projelerinin %35’i tamamen, %50’si kısmen başarısız
olurken, %15’i olumlu sonuçlanmaktadır. Olumsuz sonuçlarda başlıca kayıplar aşağıdaki
gibidir:
Doğrudan finansal kayıplar: ekipman, danışman, yeni tesisat, eğitim
programlarına ayrılan sermaye.
Dolaylı finansal kayıplar: işin içindeki kamu çalışanlarının zaman ve çabalarına
harcanan para.
Fırsat kayıpları: o paranın daha verimli başka işlerde kullanılması.
Politik kayıplar: birey, organizasyon ve ülkelerin imaj ve prestij kaybı.
Yarar kayıpları: başarılı bir projenin getirebileceği yararları kullanamamak.
Gelecek kayıpları: Birincisi, aktörlerin moralini bozarak, insan kaynaklarının özel
sektöre ya da yurtdışına geçişine neden olabilir. İkincisi, e-devlet projelerinde
kredibilite ve güven kaybına neden olur, bazı aktörlerde risk alma isteğini azaltır
ve statükoculara güç verir.
E-devlet projelerinde önemli bir sorun, projelerde çalışanların bu kayıpların bilincinde
olmamalarıdır. Bunların çoğu gözle görülmeyen kayıplardır. Başarısızlık durumunda
ölçülmezler ve dikkate alınmazlar. Bu başarısızlıkların önüne geçebilmek için ilk
yapılması gereken, nedenlerini anlamaktır. Burada en önemli nokta, ‘nerede olunduğu’
yani ‘güncel realite’ ile, ‘nerede olunmak istendiği’ ve ‘e-devlet projesi tasarımı’
arasındaki farkın boyutudur. Tasarım-gerçek boşluğu arttıkça, proje başarısızlık riski
büyümektedir. Heeks’e göre, bu boşluğu anlamakta yedi boyut önemlidir: bilgi; teknoloji;
süreç; hedefler ve değerler; personel ve beceriler; yönetim sistemleri ve yapıları; ve diğer
kaynaklar (zaman ve sermaye).
Bu başarısızlıklar çeşitli olmakla birlikte, bazı tipik örnekler mevcuttur. Birincisi katıyumuşak farkıdır. Bilişim projelerinde teçhizat, mühendislik, rasyonalite ve tarafsızlık
düşünülür. Ancak, birçok devlet kuruluşu bu katı fikirler yerine, insan, politika, duygular
ve kültür gibi yumuşak faktörlerden etkilenirler. Katı bir e-devlet projesi yumuşak
gerçeklerle karıştığında, büyük bir boşluk ve başarısızlık riski oluşur. İkincisi ise özeldevlet boşluğudur. Tüm çabalara karşın, devlet sektörü özel sektörden temel farklılığını
korumakta, birçok bilişim firması, danışmanı ve hükümet temsilcileri bu gerçeği
unutmaktadır. Sonuç olarak, özel sektöre uygun bilgi sistemleri çok farklı devlet sektörü
gerçeğine uygulanmak istenmektedir. Üçüncüsü ülke gerçeği boşluğudur. Bazen ‘küresel
düşün, yerel hareket et’ felsefesinin yalnızca ilk yarısı hatırlanmakta, gelişmiş ülke
projeleri olduğu gibi gelişmekte olan ülkelere uygulanmaktadır. (Heeks 2003, ss. 2-5)
72
Kriz ve yazılım
Sonuç olarak, proje başarısızlığının nedenlerinin ve yarattığı kayıpların iyi anlaşılması
başarısızlık riskini azaltmada önemli rol oynayacaktır. Bu konuda bilinç, kriz döneminde
sektöre devlet desteğinin etkin yapılması açısından önemlidir. Kriz döneminde devlet ve
hükümet harcamalarının birçok ülkede ekonomiyi canlandırma yöntemi olduğu ortamda,
bu konu ön plana çıkmaktadır.
Devlet konusu sadece e-devlet olarak değil, aynı zamanda KOBİ’lerde bilişim
kullanımını artırmak ve sektörü yönlendirebilmek gibi kullanım ve üretime destek
anlamında, İrlanda, İsrail ve Hindistan gibi ülkelerde de görüldüğü gibi, önemlidir.
Devlet desteği, altyapı, eğitim, finansman, kümelenme gibi faktörleri de içerecek şekilde
ele alınmalı, devletin ‘kolaylaştırıcı’ rolü ön plana çıkarılmalıdır.
Bazı sorunlar ve eksikliklere karşın, devlet ve hükümet tarafından, özellikle üst düzeyde,
son zamanlarda bilgi ve iletişim sektörüne yönelen ilgi ve faaliyetler bu konuda
iyimserliği artırmaktadır. Sorun ve eksikliklerin önüne geçilmesinin en iyi yolu,
yapılacak planların bilimsel araştırmalara dayanmasıdır.
Bilgi ve iletiĢim altyapısı
Türkiye’nin bilgi ve iletişim altyapısı, hem dar anlamda hem de bilgi ve iletişim
üretimine ve kullanımına temel olacak eğitim, işgücü, inovasyon, arge, regülasyon, hatta
finans gibi alanları içeren daha geniş anlamda sorunludur. NRI, küresel rekabetçilik ve
insani gelişmişlik gibi endekslerdeki yeri genelde dünyadaki karşılaştırılan bütün ülkelere
göre orta sıralarda, gelişmiş ülkelere göre gerilerdedir. Son yıllarda artan çabalar sonucu,
mutlak değer olarak iyileşmeler görülse de, başka ülkelerin de çalışmalarından ötürü,
göreli olarak ilerlemesi daha yavaştır, hatta bazı endekslerde gerilediği de
görülebilmektedir.
Avrupa Birliği süreci ve Bilgi Toplumu Stratejisi’nin getirdiği ivme sayesinde artan çaba
ve kaynaklar, küresel krize karşın, az kaynakla daha fazla getiri ve gelişme sağlayacak
yaratıcı stratejilerle birleştirildiğinde, bilgi ve iletişim altyapısında kısa sürede önemli
gelişmeler sağlayabilir. Eğitim reformu, geniş bant, teknoloji kuluçkaları, araştırma
merkezleri ve çokuluslu teknoloji firmalarına destek ve teşvik, önem verilmesi gerekli
bazı noktalardır. Öte yandan burada da planların eşgüdümlü olması ve bilimsel
araştırmalara dayanması gereklidir.
Türkiye yazılım stratejisi
Bilgi Toplumu Stratejisi ile aynı anda Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD)
sponsorluğu ile gerçekleştirilen Türkiye Yazılım Stratejisi de (Alican 2006b) yazılım
planlarında dikkate alınmalıdır. Yazılım sektörünün stratejisini ve uzun vadeli
planlamasını belirleyen bu proje doğrultusunda, bütün aktörlerin üzerine düşeni yapması
ve planların doğru uygulanması durumunda YASAD, yazılım sektörünün 2015 yılına
kadar yılda bir milyar dolar ihracat yapacak duruma gelmesini, 2023 yılında da dünya
markaları yaratmış, ülkenin en fazla ihracat yapan beş sektöründen biri olmasını
öngörmektedir. Bu stratejiye bağlı olarak en geç 2009 yılında bir Yazılım (ya da Bilişim)
Stratejisi Eylem Planı gerçekleştirilmesi beklenmektedir.
73
Kriz ve yazılım
Heeks’in stratejik modeline göre analiz edildiğinde, son zamanlardaki ihracat hamlesine
karşın, Türk yazılım sektörünün ağırlıklı olarak D ve C bölgelerinde, yani iç piyasada
hizmet ve paket ağırlıklı olduğu görülmektedir. Veri eksikliğine karşın, bütün
analizlerden çıkan sonuç, D bölgesinde daha fazla ağırlık olduğudur.
TÜRK YAZILIM ġĠRKETLERĠNĠN
MEVCUT STRATEJĠK POZĠSYONU
Ağırlık
İhracat
Hizmet
Paket
A
B
Yön
İç pazar
E
D
C
Kaynak: Fuat Alican, Türkiye yazılım stratejisi, 2006
D bölgesi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için en kolay yazılım sektörüne giriş
yöntemi olduğu gibi katma değeri de en düşük alandır. Buradan, daha eşit, ve hatta C
ağırlıklı, C/D karışımına doğru ilerlemek sektör için kısa vadede bir yön olabilir. Uzun
vadede ise C/B karışımı, yani yüksek katma değerli paket yazılım ihracatı ve iç piyasa
pazarlaması ya da E bölgesi, yani dört bölgenin karışımı Türkiye için düşünülebilir. E
bölgesi, sektörün ülkenin güçlü endüstrileriyle büyümesine, bilişim kullanımının eski
ekonomiye aktarımına, buradan küçük bağımsız firmaların doğmasına, üretkenliğin
artırılmasına, doğru niş pazarların bulunmasına ve en önemlisi kümelenme potansiyeline
sahip farklı şehir ve bölgelerin katılımına uygundur.
74
Kriz ve yazılım
TÜRK YAZILIM ġĠRKETLERĠNE
STRATEJĠK POZĠSYON ÖNERĠSĠ
Ağırlık
Hizmet
İhracat
Paket
A
Yön
B
E
D
İç pazar
C
Kaynak: Fuat Alican, Türkiye yazılım stratejisi, 2006
Örneğin, İstanbul’da hayat pahalılığı ve işgücü giderlerinin yüksekliğinden ötürü, ürün,
dış kaynak kullanımı, başka hizmetler ve yazılım alanlarında diğer bölgelerle işbirliğine
gitmek, özellikle kısa vadede doğru bir strateji olabilir. Bu şekilde deneyim kazanan daha
fazla sayıda bilişim firması zamanla kendi markasını yaratıp, kaliteli ürünlerle yurt dışına
açılabilir. Bu modeli uygulayabilmek için genel olarak ülkede yapılması gerekenler yedi
ana başlıkta toplanmıştır:
ÜLKE ÇAPINDA YAZILIM MODELĠ
•
•
•
•
•
•
•
Aktörler arası işbirliği (güçbirliği, kümelenme)
Stratejik planlama (kalkınma planı parçası)
Altyapı (hukuk, teknoloji/arge, eğitim/İK) ve destek
Kurumsallaşma/Yönetim
Finansman
Kalite (süreç ve sistemler)
Pazarlama
Kaynak: Fuat Alican, Türkiye yazılım stratejisi, 2006
Bu noktalardan aktörler arası işbirliği bahsedilen diğerlerinin hepsinde yapılmalıdır,
dolayısıyla önceliklidir. Bu işbirliğine bölge paydaşları da dahildir. Bu konularda aktif rol
oynayacak başlıca aktörler ve birbirleri ile işbirlikleri aşağıdaki gibidir. Bütün
paydaşların birbirleri ile koordinasyonu gereklidir, bunun hükümetin belirleyeceği bir
bölüm ya da STK gibi bir çatı altında toplanması daha verimli olmasını sağlayacaktır. Bu
model basitleştirilmiş ve doğrudan ilgili aktörleri içeren bir örnektir. Devlet ve yazılım
firmaları bağlantılı olarak özel sektör ve basın gibi daha birçok paydaş bu listeye
75
Kriz ve yazılım
eklenebilir. Bilişim kullanarak verimliliklerini artıracak kurumlar, bilişimi üreten
firmalarla işbirliği içinde olacak önemli paydaşlardır.
MODEL KOORDĠNASYONU
Eğitim Kurumları
Dernek ve KuruluĢlar
Yönetim
Finansman
Kalite
Pazarlama
Bilimsel Araştırma
Yazılım ġirketleri
Devlet
Kaynak: Fuat Alican, Türkiye yazılım stratejisi, 2006
BiliĢim sektöründe eylem koordinasyonu
YASAD tarafından desteklenen ve yayımlanan Yazılım sektörü eylem koordinasyonu:
dünyadaki başarılı örneklerin incelemesi adlı çalışma (Alican 2008), bilişimde başarılı
olmuş, ilk atılımlarını yaptıklarında gelişmekte olan ülke statüsünde olan ve yazılım
literatüründe 3İ olarak adlandırılan Hindistan, İrlanda ve İsrail’in devlet ve özel
sektörlerinin, bilişim sektörünün ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına en uygun şekilde
geliştirilmesi için nasıl bir koordinasyon ve yapılanma içerisinde olduklarını incelemekte,
çabalarını özetlemekte, bunlara ek olarak dünyanın değişik bölgelerinden başka
örneklerle karşılaştırmalar yapmakta, ve ileride Türk bilişim sektörünün yapılanmasına
ve eylem planına yönelik daha kapsamlı analizlere yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu
araştırmada, 3İ ülkelerinde ve başka örneklerde bilişim sektörünün gelişmesi için devlet
ve sivil toplum işbirliğinin ve faaliyetlerinin koordinasyonunun önemi görülmüş, bu
doğrultuda Türk bilişim sektörünün kendine özgü yapısına uygun bir koordinasyon ve
eylem ön planı hazırlanmıştır. 3İ örneklerindeki paydaşlar arası işbirliği, koordinasyon ve
eylemler, başka ülkelerin faaliyetleri, ve Türkiye’nin özellikleri düşünüldüğünde, bilişim
sektörü paydaşlarının faaliyetlerinin koordinasyonu ve eylem planı için aşağıdaki şema
ortaya çıkmaktadır:
76
Kriz ve yazılım
PAYDAġLAR KOORDĠNASYONU VE ÖN EYLEM PLANI ÖNERĠSĠ
Sivil toplum
Devlet
Başbakan
Sorumlu bakan
Çatı örgüt
Koordinasyon
Ulusal Bilişim
Danışma Meclisi
Ulusal
BiliĢim
Programı
İşbirliği
Eğitim
kurumları
Ulusal Bilişim
Enstitüsü
Yerel
hükümetler
Diğer paydaşlar
Ulusal
Bilişim
Kongresi
Bakanlık
Kaynak: Fuat Alican, Yazılım sektörü eylem koordinasyonu, 2008
Bu planın ana hatları aşağıdaki gibi özetlenebilir:
77
Kriz ve yazılım
YĠRMĠ BĠRĠNCĠ YÜZYILDA TÜRKĠYE
Sürdürülebilir kalkınma için biliĢim sektörü
Hedef
İlgili detaylar
Sürdürülebilir
kalkınma
Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına bilişim sektörünün en verimli
katkıyı yapması.
Avrupa Birliği
Bu sayede Avrupa Birliği’ne en hızlı
sosyoekonomik gelişme seviyesine erişme.
Küresel rekabet
Yazılım sektörünün kısa ve orta vadede bir milyar dolar ihracat
seviyesine erişmesi ve bölgesel oyuncu olması, uzun vadede ülkenin
ilk beş ihracat sektörü ve küresel oyuncular arasına girmesi.
Sorun
Bilişim sektörünün Türkiye’nin sürdürülebilir bir biçimde
kalkınabilmesi ve bilgi toplumu haline gelebilmesi için gerekli katkıyı
yapamaması.
Çözüm
Sivil toplum faaliyetlerinin koordinasyonu, paydaşlar arası işbirliği,
eylem planı.
Eylem
İlgili detaylar
Çatı örgüt
Bilişim sektörünün gelişmesini sivil toplum olarak desteklemek için,
mümkünse kanuni bir yapı altında ve başka paydaşları da içererek, bir
çatı örgüt organizasyonuna gidilmesi.
Avantaj: önemli kararları hızla alabilecek güçlü yapı.
Sorumlu bakanlık
Konu ile ilgili yeni bir bakanlık kurulması, ya da olan bir bakanlığa
bağlı kurumun belirlenmesi (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ya da
kurulacak Bilim ve Teknoloji Bakanlığı veya Bilgi ve İletişim
Bakanlığı).
Ulusal Bilişim
Danışma Meclisi
Bakanlık, çatı örgüt ve diğer paydaşlar (eğitim kurumları, başka ilgili
bakanlar, diğer bilgi ve iletişim STK’ları, belediyeler, başka yerel
kurumlar, sektörler, odalar, sendikalar, basın, vs). Danışma, paydaşlar
arası işbirliği ve politikaların demokratik olması için gerekli. Kararlar
böylece tüm sivil toplum katılımıyla alınır.
Ulusal Bilişim
Kongresi
İçerik: Türk bilişim sektörünün ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına en
verimli katkıyı yapabilmesi için yapılması gerekenler.
Sorumlu: Çatı örgüt.
Katılımcılar: Tüm bilgi ve iletişim STK’ları ve firmaları, sorumlu
bakanlık, başka ilgili bakanlıklar (Sanayi ve Ticaret, Milli Eğitim,
78
biçimde
girebilecek
Kriz ve yazılım
Dışişleri, Maliye, Milli Savunma, Tarım ve Köy İşleri, vs), eğitim
kurumları, sendikalar, belediyeler, başka yerel kurumlar, ilgili devlet
kurumları (TÜBİTAK, KOSGEB, İGEME, DPT, TYDTA, vs), özel
sektör (tarım, sanayi ve hizmetler), basın, 3İ bilişim STK’ları ve ilgili
bakanlıkları, Türk diasporası, diğer paydaşlar.
Ulusal Bilişim
Programı
Kanun ya da kanun hükmünde kararname ile Ulusal Bilişim Programı
yapılması.
Sorumlu bakan atanması. Bakanın programa bir yönetici ataması.
Başka seçenek, programı kurulacak yeni örgütün ya da meclisin
üstlenmesidir.
Paydaşların koordinasyon yapısının ve eylem planının kapsamlı bir
bilimsel araştırma ile detaylı bir model ve strateji altında
netleştirilmesi (hukuk, siyasi bilimler, ekonomi, bilgi ve iletişim,
antropoloji, pazarlama gibi alanlardan uzmanlardan kurulu çok
disiplinli bir kadro). Ulusal kalkınma planı ve Bilgi Toplumu Stratejisi
ile uyumlu. Gerekirse buna göre Bilgi Toplumu Stratejisi’nin
güncelleştirilmesi. Aynı anda bilişim sektörü envanteri (firmalar, insan
kaynakları arz ve talebi, öngörüler dahil) çıkarılması.
Bütçe: Dünya Bankası, Avrupa Birliği, devlet bütçesi (kurulacak
bakanlık bütçesi, TÜBİTAK ve TTGV fonları, Bilgi Toplumu
Stratejisi), çatı örgüt katkısı.
Sorumlu: Çatı örgüt, Ulusal Bilişim Danışma Meclisi ya da ilgili
bakanlık.
İzleme: Çatı örgüt, Ulusal Bilişim Danışma Meclisi ya da bakanlık.
Ulusal Bilişim
Enstitüsü
İçerik: Eğitim, bilişim sektörü ile ilgili stratejik araştırma, uygulamalı
araştırma, laboratuvar hizmetleri, deney ve belgelendirme, planlama,
teknik normlar belirleme, bilgilendirme, tanıtım.
Bütçe: Dünya Bankası, Avrupa Birliği, devlet bütçesi (kurulacak
bakanlık bütçesi, TÜBİTAK ve TTGV fonları, Bilgi Toplumu
Stratejisi), çatı örgüt katkısı.
Sorumlu: Çatı örgüt.
İzleme: Ulusal Bilişim Danışma Meclisi.
Ulusal Kümelenme
Stratejisi
İçerik: Ulusal Bilişim Programı dahilinde yapılacak araştırma sonucu
olarak bir kümelenme stratejisinin belirlenmesi. Bilişim Vadisi bu
konunun bir parçası olacak.
Sorumlu: Çatı örgüt, Ulusal Bilişim Danışma Meclisi ya da ilgili
bakan.
İzleme: Çatı örgüt, Ulusal Bilişim Danışma Meclisi ya da ilgili bakan.
Kaynak: Fuat Alican, Yazılım sektörü eylem koordinasyonu, 2008
79
Kriz ve yazılım
Ulusal kalkınma planı
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda, bilgi ve iletişimden öncelikli alan olarak
bahsedilmesine, ve yazılım ve hizmetlerin bölgesel oyuncu olması hedefinin
belirtilmesine karşın, ‘öncelik’ ve ‘strateji’ kelimelerinin belgedeki sayısının fazlalığı
nedeniyle verilen önemin yeterince anlaşılamamasının önüne geçebilmek amacıyla,
bilişim sektörünün açık bir şekilde ‘stratejik sektör’ ilan edilmesi ve bunu destekleyici bir
‘Ulusal Bilişim Programı’ açıklanması yararlı olabilir.
Bunun yanında, Türkiye’nin bilişim ve yazılım stratejisi, koordinasyon ve eylem ön
planı, kalkınma planı ile örtüşmektedir. Bu planların hepsi, ülkedeki çabaların varlığının
kanıtıdır ve yazılım firmaları için önemli fırsatlar oluşturmaktadır. Öte yandan, yazılım
kullanımıyla verimliliklerini artıracak olan ekonominin tüm sektörlerinden kurumlar için
olumludur. Bütün bu plan ve stratejiler, bu çalışmanın son bölümündeki çeşitli
paydaşlara, özellikle yazılım kullanan kurumlara ve üreten firmalara, yönelik önerilerde
göz önünde bulundurulmuştur. Aşağıda, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda bulunan ve
yukarıda bahsedilen çalışmalardaki veri, bulgu, model, strateji ve önerilerle uyumlu olan
önemli bazı unsur, plan ve hedefler aşağıdaki gibidir:
Vizyon: istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte
rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum
sürecini tamamlamış bir Türkiye.
Vizyonunun gerçekleştirilmesi için stratejik amaçlar gelişme eksenleri: rekabet
gücünün artırılması, istihdamın artırılması, beşeri gelişme ve sosyal dayanışmanın
güçlendirilmesi, bölgesel gelişmenin sağlanması, kamu hizmetlerinde kalite ve
etkinliğin artırılması.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin öncelikli alan olarak desteklenmesi.
Sonuç odaklı ve eksen bazlı yeni yaklaşım gereği, görev alanları ile ilgili
konularda diğer kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon mekanizmalarının
oluşturulması.
Politikalar oluşturulurken kaynak kısıtı göz önünde bulundurularak
önceliklendirme yapılması. Temel amaç ve hedefler ile imkan ve kaynaklar
arasındaki dengeyi gözetme.
AB müktesebatına uyum.
E-dönüşümün en hızlı ve etkin biçimde tamamlanması.
Politika oluşturma ve uygulama kapasitesinin artırılması:
o Kalkınma planı, ulusal, bölgesel ve sektörel plan, program ve stratejiler
arasında uyum ve ilişkinin güçlendirilmesi.
o Politika oluşturma sürecinin rasyonelleştirilmesi; politikaların veriye ve
bilgiye dayandırılması; sayısal, kurgusal ve analitik yöntemlerden
yararlandırılması.
Kurumlar arası yetki ve sorumlulukların rasyonelleştirilmesi.
Kamu politikalarının oluşma sürecine demokratik katılım, ve toplumsal diyalog
sağlanması için STK’ların karar alma süreçlerine katılımı.
Sosyal diyalog kültürünün yaygınlaştırılması.
Uluslararası, ulusal ve yerel olmak üzere paydaşlar arası işbirliği.
80
Kriz ve yazılım
Su, çevre, savunma, havacılık, uzay, uydu, sağlık, enerji, ulaşım ve güvenlik
konularına öncelik verilmesi ve bu alanlarda son teknolojik gelişmelerin
kullanılması.
Tarım sektörünün ekonomiye etkin ve verimli katılımı.
Kırsal kesimde kalkınmanın sağlanması.
Bölgesel gelişmenin sağlanması ve bölgesel gelişme politikasının merkezi
düzeyde etkinleştirilmesi.
Cari açığın sürdürülebilir biçimde finanse edilebilmesi, kontrol altında tutulması
ve azaltılması.
Eğitimin işgücü talebine duyarlılığının artırılması, işgücü piyasasının esnek ve
hareketli bir yapıya kavuşturulması, ve özel sektör ve STK’ların bunda rol
oynaması.
Eğitimde yöneticilik, yaratıcılık, yabancı dil konularına daha fazla önem
verilmesi, eğitim yazılımları kullanılması.
Eğitimde özel sektörün rolünün artırılması.
Demografi ve işgücü yapılarındaki değişimle oluşacak istihdam gereksiniminin
karşılanması.
İstihdamda hizmetler sektörünün ağırlığının ve kadınların katılımının artması.
Yüksek katma değerli proje ve ürünlerin geliştirilmesi.
Yüksek katma değerli üretim yapısına geçişte ulusal ve uluslararası işbirliğine
önem verilmesi.
Orta ve yüksek teknoloji ürünleri ihracatı.
Hizmet ihracatına önem verilmesi.
Araştırma enstitüleri kurma ve özel sektör başta olmak üzere, toplumun her
kesiminde bilim, teknoloji ve yenilik kültürünün ve farkındalığının artırılması için
bilinçlendirme çalışmaları yapma.
Argenin yenilik üretecek şekilde ve pazara yönelik olması için paydaşlar arası
işbirliği.
Teknoparklarda üretilen yazılımların bölgesel ve öncelikli endüstrileri
destekleyecek şekilde ihtisaslaşması.
Doğrudan yabancı yatırımı ve kaliteyi artırma.
KOBİ’lerin rekabet gücünü geliştirme.
İşletmeler için ortak, arge, tedarik, pazarlama, kümelenme çabalarını artırma.
Yazılım ve hizmetlerde bölgesel oyuncu olma.
İç pazarı geliştirme.
Fikri mülkiyet haklarının korunması.
Her alanda kalite standartları ve belgelendirme.
Bütün paydaşların işbirliği aracılığıyla, girişimciliğin ve marka yaratma
yetkinliğinin geliştirilmesi.
E-güvenlik konusunun öncelikler arasında olması.
Öngörülebilirliğin artırılması.
İşlevselliğin artırılması.
Planların uygulama, izleme, değerlendirme ve koordinasyonu, bunlar için gerekli
raporlamalar ve işbirlikleri.
81
Kriz ve yazılım
Küresel rekabet, Türkiye ve bilgi ve iletiĢim
Türkiye’nin bilgi ve iletişim sektörünü yakından ilgilendiren bazı alanlarda gelişmişlik
seviyesini görmek için, bazı ülke karşılaştırmaları yararlı olabilir. Bilişim sektörünü
doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendirebilecek ve etkileyebilecek küresel rekabetçilik, bilgi
ve iletişim katılım ve yararlanma, ve insani gelişmişlik konularında Türkiye’nin göreli
durumu bazı uluslararası kuruluşların küresel karşılaştırmalı raporlarında yer almaktadır.
Çin ve Hindistan gibi ülkeler uyguladıkları politikalar ve yaptıkları atılımlarla son çeyrek
yüzyılda yüz milyonlarca insanını fakirlikten çıkarmış, İrlanda ve İsrail gibi devletler
gelişmekte olan ülke statüsünden gelişmiş ülke gösterge seviyelerine erişmiştir. Bu
karşılaştırmalar, bir yandan incelenen ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişme durumlarını
görmek, yazılım alanındaki atılımlarının ekonomileri ve kalkınmalarını ne derece
etkilediği hakkında bir fikir elde etmek, öte yandan gerekli plan ve politikaları
uygulayabilmek için Türkiye’nin durumunu ve konumunu anlamak açısından yararlı
olabilir. Bu aynı zamanda, krizde Türkiye’nin bilgi ve iletişimden yararlanabilme
kapasitesi için de bir gösterge olabilir.
Bu analize, son yıllarda bilişimde ön plana çıkan Hindistan, İrlanda, İsrail, Çin ve
Brezilya’ya ek olarak, bu konuda dünya lideri ABD, ve Türkiye ile ölçek olarak
karşılaştırılabilecek, dünyanın farklı bölgelerinden Polonya (AB ülkesi), Meksika (OECD
üyesi, Latin Amerika ülkesi, NAFTA serbest ticaret anlaşması parçası), Rusya (komşu
ülke ve Türkiye’nin doğal ihracat bölgesi içinde) ve Mısır (Arap ülkelerini ve Arapça
pazarını temsilen, ve son yıllardaki bilişim çabalarından ötürü) katılmıştır.
Küresel rekabetçilik
Bu kısımda, ülkelerin ekonomik gelişiminde rol oynayan faktörleri araştıran, ve ülke
yöneticilerinin ve iş dünyasının daha iyi ekonomik politikalar ve kurumsal reformlar
üretebilmesi amacıyla düzenlenen, Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Rekabetçilik
Endeksi (Global Competitiveness Index) incelenmektedir.
Bu tablo, rekabetçilik seviyeleriyle ülkelerin uzun vadede büyüme ve kalkınma
potansiyelini göstermeyi amaçlamaktadır. Göstergelere göre güçlü yanlarını ve reform
gerekleri olan alanları açıklamaktadır. Ülkeler gelişme seviyelerine göre önceliklerini
belirler. Bunu yaparken bir yandan kendilerini aynı kategorideki ülkelerle
karşılaştırırken, öte yandan geçmiş yıllara göre performanslarını ölçerler. Diğer
kategorilerdeki ülkelerle de özellikle bazı alt endekslerde karşılaştırmakta yarar vardır.
Rapor, bir yandan somut veriler, bir yandan iş dünyasının önde gelen liderlerinin
fikirlerini inceleyen araştırmalara dayanmakta, bu da hükümet yetkililerinin iş dünyasının
fikrini öğrenmesine yardımcı olmaktadır.
Bu rakamlar, incelenen ülkelerin ekonomilerinin geldiği ve gelebileceği nokta ile ilgili bir
fikir vermekle birlikte, her kuruluşun kullandığı değişkenlerin ve hesaplamalarının farklı
olabileceği, tam doğru olmayabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bazı göstergeler
fikre dayalı ya da tahmin olduğundan, yanılma olasılığı az değildir.
82
Kriz ve yazılım
KÜRESEL REKABETÇĠLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ ÜLKELER SIRALAMASI
ABD Ġsrail
Konular
Ġrlanda
Çin
Hindistan
Polonya
Meksika
Türkiye
Rusya
Brezilya
Mısır
Altendeks A: Temel gereklilikler
Kurumlar
Altyapı
Makroekonomik istikrar
Sağlık ve ilköğretim
23
33
6
75
34
30
28
28
61
11
27
18
49
21
16
44
77
52
7
61
74
48
67
108
101
64
82
80
56
36
56
85
61
35
55
63
55
59
83
77
68
116
65
37
60
101
104
78
126
84
79
51
62
124
83
Altendeks B: Verimlilik artırıcılar
Yüksek öğrenim ve eğitim
Mal piyasası verimliliği
İşgücü piyasası verimliliği
Finans piyasası gelişmişliği
Teknolojik hazırlık
Piyasa büyüklüğü
1
5
12
1
11
9
1
16
19
25
12
10
14
44
19
21
4
19
5
25
46
45
78
58
55
118
73
2
31
55
36
96
37
62
3
43
35
69
49
64
51
22
50
72
61
92
67
60
13
51
60
43
126
61
53
18
48
45
84
33
109
72
9
55
64
97
104
73
55
10
85
80
76
130
113
87
31
Altendeks C: İnovasyon ve
gelişmişlik faktörleri
İş gelişmişliği
İnovasyon
4
9
22
50
26
61
60
48
77
41
63
7
1
19
5
22
19
57
38
26
28
68
58
54
71
41
53
88
57
39
44
67
67
Genel sıralama
GeliĢme Evresi
1
3
17
3
22
3
34
1-2
48
1
51
2
52
2
53
2
58
2
72
2
77
1
Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Rekabetçilik Raporu 2007-2008 (131 ülke sıralaması)
Rekabetçilik tanımı: bir ülkenin üretkenlik seviyesini belirleyen kurumlar, politikalar ve faktörler grubu
Genel sıralamada, yazılım ve bilişimde öncü ABD başta gelmekte, 3İ ve Çin de, küresel
rekabetçilik açısından karşılaştırılan diğer ülkelerin önünde yer almaktadır. Bu ülkeler
arasında en ilginci, insani gelişmişlik sıralamasında çok gerilerde olan Hindistan’ın
küresel rekabetçilikte göreli olarak iyi pozisyonudur. Bunda da, piyasa büyüklüğünün
yanında, inovasyon, iş ve finans piyasası gelişmişliği, ve mal piyasası verimliliği rol
oynamaktadır. Türkiye ise, son yıllardaki atılımına karşın, orta sıralardadır. Ancak, 20082009 döneminde on basamak birden gerilemiştir. Bu bölümdeki bütün endeksler
2007/2008 dönemine ait olduğundan, aynı dönemleri karşılaştırabilmek amacıyla yeni
raporun detaylarına burada yer vermemekle birlikte, hala orta sıralar olmasına karşın, en
azından bir gerileme olduğu bir gerçektir. Bunun yanında, olumlu bir gösterge ise,
Türkiye’nin üç etaplı gelişme sıralamasında ‘verimlilikle beslenen ikinci etap ülkeleri’ ile
‘inovasyonla beslenen üçüncü ve en gelişmiş etap’ arasında, birçok Avrupa Birliği tam
üyesi olan Orta ve Doğu Avrupa ülkesiyle birlikte yer almasıdır. Hatta Bulgaristan ve
Romanya gibi AB üyesi ülkelerin önündedir.
Teknolojik hazırlık, yüksek öğrenim ve eğitim olarak ABD, İsrail ve İrlanda başarılı
gözükürken, sağlık ve ilköğretimde İsrail ve İrlanda daha başarılı gözükmektedir.
Bilgi ve iletişim katılım ve yararlanma
Bu bölümde, ‘Küçük ve orta boy işletmelerin bilişim kullanım derecesi’ alt bölümünde
detaylı bahsedilen, bir ülkenin bilgi ve iletişim sektörü yeniliklerinden yararlanma ve
katılım hazırlık derecesini ölçmek amacıyla düzenlenen, Dünya Ekonomik Forumu’nun
Küresel Bilişim Raporu’nda yayımlanan Bilgi ve İletişim Katılım ve Yararlanma Hazırlık
Derecesi Endeksi (NRI) incelenmektedir.
83
Kriz ve yazılım
Küresel rekabetçilik endeksinde olduğu gibi burada da ülkeler, gelişmişlik seviyelerine
göre alt endekslerin ve unsurların önem seviyesini, önceliklerini ve politikalarını belirler.
Ancak bu unsurlar, alt endeksler ve değişkenler farklı ülkeler için geçerli olmakla
birlikte, değişik boy ve sektörde firmaların ayrı ayrı bilişime erişim ve kullanım
durumlarını kesin ölçümlerle göstermez. Bu konuda daha ileri çalışmalar gereklidir.
Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde bazen politikalar gelişmiş ülkelerdeki gibi
belirlenmektedir. Bu da, sadece toplumun bir kesiminin ve çokuluslu yabancı firmaların
bu çabalardan yararlanmasına neden olmaktadır. Aynı şekilde, gelişmekte olan ülkeler
kendi yerel özelliklerini hesaba katmadan yönetmelik çerçevelerini gelişmiş ülkelerden
kopyaladıklarında, ekonomik kalkınmaya ivme kazandıracak bir telekomünikasyon
sektöründen yoksun kalmaktadır.
Bu raporda bahsedilen önemli temalardan biri ‘Birleşik İletişim’ (Unified
Communications ya da kısaca UC) konusudur. Yakınsama sayesinde insan ve süreçlerin
nasıl birleştiğini, ve insanların uzmanlıklarının iş ve hükümet (ya da devlet) süreçlerine
entegrasyonunun daha iyi iletişim sayesinde gerçekleştiğini, iş ve sosyal işbirliğinin
arttığını açıklamaktadır. İş ilişkisi ağı modelleri inovasyon ve farklılaşmayı artırmakta,
müşteri, ortak ve rakiplerle işbirlikleri önemli hale gelmektedir. KOBİ’lerin e-iş ortamına
daha etkin katılımı plan ve politikalarda daha fazla yer almaktadır. Kullanıcı tarafından
yaratılan içerik iletişimde yaygınlaşmakta, bu da politikalarda önem kazanmaktadır. Bu
nedenlerle, birleşik iletişimlerden yararlanarak ekonomik ve sosyal gelişme sağlamak
için, yeni devlet ve özel sektör stratejilerinin gerektiğini belirtmektedir. Bu stratejilere de,
hükümet ve endüstriler dahil, sınırlar ötesi iş ve güçbirlikleri, açık standartlar, iş
süreçlerinin tanımı ve yönetişim mekanizmalarının dahil edilmesi gerekmektedir. Bu
politikalar gerçekleştiğinde, ülkeler gelecekteki teknoloji kaynaklı ve uzun süreli
ekonomik büyüme dalgasını yakalayabilecektir. (Dünya Ekonomik Forumu 2008)
Bu çalışmanın hedef okuyucu kitlesinde ön sırada yer alan yazılım firmaları ve
müşterileri olan kullanıcı kurumların krizde daha da yakın bir iletişim ve işbirliğiyle
hareket etmeleri gereği ve önerisi, yukarıda açıklanan birleşik iletişim eğilimiyle
örtüşmektedir.
NRI endeksine göre, seçilmiş ülkelerin performansları aşağıdaki gibidir:
84
Kriz ve yazılım
BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM KATILIM VE YARARLANMA HAZIRLIK DERECESĠ ENDEKSĠ
SEÇĠLMĠġ ÜLKELER SIRALAMASI
ABD Ġsrail
Ġrlanda
Çin
Hindistan
Polonya
Meksika
Türkiye
Rusya
Brezilya
Mısır
Unsur A: Ortam
Pazar
Politika/Regülasyon
Altyapı
5
3
22
2
19
8
25
13
15
15
17
15
66
69
58
86
54
49
47
71
58
74
90
38
62
57
70
67
51
51
44
60
64
88
92
39
86
116
86
63
60
66
61
64
Unsur B: Hazırlık derecesi
Bireysel hazırlık
Kurumsal hazırlık
Hükümet hazırlık
7
14
4
5
14
18
13
17
19
16
8
28
54
59
58
42
37
46
28
45
65
51
59
96
63
67
64
53
61
63
52
65
67
56
69
89
55
77
36
61
70
83
73
48
Unsur C: Kullanım
Bireysel kullanım
Kurumsal kullanım
Hükümet kullanımı
9
17
8
5
18
13
9
26
25
26
28
24
54
80
59
34
51
109
26
40
63
42
70
103
49
62
63
29
52
57
43
56
84
53
87
101
41
64
36
33
72
94
57
55
4
7
18
18
23
21
57
59
50
44
62
58
58
49
55
52
72
70
59
53
63
77
Genel sıralama 2007-2008
Genel sıralama 2006-2007
Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Bilişim Raporu 2007-2008 (127 ülke sıralaması)
Genel sıralamada ABD, İsrail ve İrlanda öne çıkmaktadır. İsrail’de kurumsal kullanım,
İrlanda’da ise kurumsal hazırlık olumlu biçimde dikkati çekmektedir. Hindistan ise,
öncelikle kurumlarının, daha sonra da hükümetinin (ya da devletin) performansı
sayesinde, rekabetçilik endeksindeki sırasına yakın bir performans sergilemektedir.
Çin’in ise, Hindistan lehine olan farkı kapatmakta olduğu gözlemlenmektedir. Diğer
ülkelerden özellikle Meksika’nın hükümet kullanımındaki göreli olarak üst sırası dikkati
çekmektedir. Gene Meksika genel sıralamadaki gerilemesiyle ön plana çıkarken, Mısır
incelenen ülkeler arasında en büyük gelişmeyi gösteren ülkedir. Bu da, bilgi ve iletişim
alanında son yıllardaki çabalarıyla örtüşmektedir, ve bu çalışmaya neden Mısır’ın dahil
edildiğini açıklamaktadır. Türkiye ise küresel rekabetçilik endeksinde olduğu gibi orta
sıralardadır. Politika/regülasyon ve kurumsal kullanım ve hazırlığı ön plana çıkmaktadır.
Son olarak göz önünde bulundurulması gereken, küresel rekabetçilik verilerindeki
yanılma olasılığının burada da geçerli olduğudur. Öte yandan ITU’ya göre (2007),
Türkiye dünya dijital fırsat sıralamasında da 52’nci sıradadır.
Türkiye, Birleşmiş Milletler’in Küresel Bilgi Toplumu Raporu’nda (Global Information
Society Report 2008), işletmelerde bilgi ve iletişim kullanımında bazı alanlarda seçilmiş
ülkeler arasında orta sıralardadır, AB25 ile karşılaştırıldığında, genellikle geridedir.
Ancak, intranet, devlet kurumlarıyla işlem yapma ve çevrimiçi ürün teslim gibi
ortalamanın üzerinde olduğu konular da vardır. Bu da, bir önceki tablodaki Türk
kurumlarının kullanım ve hazırlığındaki göreli olumlu notla örtüşmektedir. Bu
çalışmadaki amaçla en doğrudan ilişkili olması nedeniyle, işletmelerin bilgi ve iletişim
kullanım ve üretimiyle ilgili bazı ülkelerin karşılaştırmalı verilerine aşağıda yer
verilmektedir3:
3
Verilerde farklılık nedeniyle bu raporda karşılaştırılan ülkelerde değişiklik yapılmıştır.
85
Kriz ve yazılım
ĠġLETMELERDE BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM KULLANIMI: SEÇĠLMĠġ ÜLKE VERĠLERĠ
Alt baĢlıklar
AB25
Çin
Rusya
Türkiye
Mısır
Azerbaycan
Panama
Brezilya
ġili
ĠĢletmelerin oranları
Bilgisayar kullanımı
İnternet kullanımı
İntranet ile
LAN ile
Extranet ile
96
93
35
70
15
–
47
–
16
–
91
53
–
52
–
88
80
39
65
8
100
53
34
79
2
38
9
–
11
–
90
80
28
53
14
99
94
39
95
22
60
49
–
13
3
ÇalıĢanların oranları
Bilgisayar kullanımı
İnternet kullanımı
49
37
–
–
30
12
41
34
18
10
9
2
32
20
48
37
–
–
ĠĢletmelerin internet oranları
Web ile
İnternetten sipariş alma
İnternetten sipariş verme
E-posta yollama ve alma
Mal ve hizmetlerde bilgi alma
Devletten bilgi alma
Başka bilgi tarama ya da araştırma
İnternet bankacılığı, finans hizmetleri
Devlet kurumlarıyla işlem yapma
Müşteri hizmeti verme
Çevrimiçi ürün teslim
Başka aktiviteler
69
15
42
–
–
59
–
84
60
65
8
–
24
12
10
80
65
46
39
–
37
35
11
–
28
24
31
92
55
43
–
15
–
5
5
–
60
–
–
–
–
56
–
75
63
16
38
–
71
35
21
93
59
–
59
27
6
36
–
0
33
–
–
–
–
26
–
26
26
–
–
–
–
39
44
97
81
68
61
70
36
39
–
70
50
50
52
98
78
59
82
80
84
31
14
–
39
4
7
99
–
–
–
–
–
–
–
–
Kaynak: Birleşmiş Milletler Küresel Bilgi Toplumu Raporu 2008 (UNCTAD ve Eurostat 7 Aralık 2007)
Not: Değerler yüzde ile ifade edilmektedir
Seçilmiş gelişen ülkeler arasında, kullanımda olduğu gibi üretimde de Mısır, son
yıllardaki çabalarıyla ön plana çıkmaktadır. Rusya da üretimde dikkat çekmektedir.
ĠġLETMELERDE BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM ÜRETĠMĠ
SeçilmiĢ
ülkeler
ABD
Hindistan
Rusya
Mısır
İran
Ukrayna
Azerbaycan
Panama
Brezilya
Şili
Bilgi ve iletiĢim
çalıĢanları/toplam
iĢgücü
Bilgi ve iletiĢim katma
değeri/toplam iĢ sektörü katma
değeri
5
2
4
6
3
3
3
3
2
1
9
4
5
–
2
–
–
–
–
3
Kaynak: Birleşmiş Milletler Küresel Bilgi Toplumu Raporu 2008
Not: Değerler yüzde ile ifade edilmektedir
İnsani gelişmişlik
Eğitim, sağlık, gelir gibi alanlarda göstergelerle ülkelerin gelişmişlik seviyelerini ölçen
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu, incelenen ülkelerin genel
performanslarının ve yazılım sektörü ile ilgili bazı alanlardaki durumlarının
anlaşılabilmesi açısından yararlı olabilir. Ancak, küresel rekabetçilik raporunda olduğu
86
Kriz ve yazılım
gibi, bu tablodaki ölçümler, bazı verilerin tahmin, eski, ve devletlerin kendi sundukları
rakamlar olmaları nedeniyle tam doğru olmayabilir, ve karşılaştırmalarda hata payı
vardır. Gene de, incelenen ülkelerle ilgili bir ön izlenim elde etme açısından yararlıdır.
Daha detaylı bir araştırmada, yazılım sektörü ile doğrudan ilgili başka göstergelerin de
incelenmesi doğru olacaktır.
ĠNSANĠ GELĠġMĠġLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ ÜLKELER SIRALAMASI
Alt baĢlıklar
ABD
Ġsrail
Ġrlanda
Çin
Hindistan
Polonya
Meksika
Türkiye
Rusya
Brezilya
Mısır
İnsani gelişmişlik endeks değeri
Doğumda yaşam beklentisi (yıl)
Yetişkin okuma yazma oranı,
15 yaş ve üstü (%)
İlk, orta ve yüksek öğretim
birlikte kayıt oranı (%)
Kişi başına GSYİH (satın alma
gücü paritesi $)
0,951
77,9

0,932
80,3
97,1
0,959
78,4

0,777
72,5
90,9
0,619
63,7
61,0
0,870
75,2

0,829
75,6
91,6
0,775
71,4
87,4
0,802
65,0
99,4
0,800
71,7
88,6
0,708
70,7
71,4
93,3
89,6
99,9
69,1
63,8
87,2
75,6
68,7
88,9
87,5
76,9
41.890 25.864
38.505
6.757
3.452
13.847
10.751
8.407
10.845
8.402
4.337
23
5
81
128
37
52
84
67
70
112
17,0 15,6
5,9
6,9
16,2
4,8
4,6
1,9
28,6
3,8
8,6
5,4
17,6
5,4
27,0
3,7
18,8
3,6
21,5
4,4
16,7
3,9
Genel sıralama
Önemli göstergeler
Ulusal Yoksulluk (%)
Devlet eğitim harcaması
(GSYİH’ya oranı %) 
Bilim, mühendislik, imalat, inşaat
öğrencileri (%) 
Gini 
Nüfus 2005 (milyon)
Kişi başına GSYİH yıllık büyüme
hızı 1975-2005 (%)
Kişi başına GSYİH yıllık büyüme
hızı 1990-2005 (%)
Karbon dioksit emisyonu yıllık %
değişim 1990-2004
GDI sıralaması 
GEM sıralaması 
Devlet sağlık harcaması 2004
(GSYİH’ya oranı %)
Devlet eğitim harcaması 1991
(GSYİH’ya oranı %)
Devlet eğitim harcaması 20022005 (GSYİH’ya oranı %)
Askeri harcama 1990 (GSYİH’ya
oranı %)
Askeri harcama 2005 (GSYİH’ya
oranı %)
Genel endeks 2005
Genel endeks 1990
Genel endeks 1975
12
16
28
23
–
22
20
31
21
–
16
–
40,8
299,8
2,0
39,2
6,7
1,8
34,3
4,1
4,5
46,0
1.313,0
8,4
36,8
1.134,4
3,4
34,5
38,2
4,3
46,1
104,3
1,0
43,6
73,0
1,8
39,9
144,0
-0,7
57,0
186,8
0,7
34,4
72,8
2,8
2,1
1,5
6,2
8,8
4,2
4,3
1,5
1,7
-0,1
1,1
2,4
1,8
8,2
2,7
7,8
6,9
-0,8
0,4
3,9
-1,9
4,2
7,8
16
15
6,9
21
28
6,1
15
19
5,7
73
57
1,8
113
–
0,9
35
39
4,3
51
46
3,0
79
90
5,6
59
71
3,7
60
70
4,8
–
91
2,2
5,1
6,5
5,0
2,2
3,7
5,2
3,8
2,4
3,6
–
3,9
5,9
6,9
4,8
1,9
3,8
5,4
5,4
3,7
3,6
4,4
–
5,3
12,3
1,3
2,7
3,2
2,8
0,4
3,5
12,3
2,4
4,7
4,1
9,7
0,6
2,0
2,8
1,9
0,4
2,8
4,1
1,6
2,8
0,951
0,919
0,870
0,932
0,869
0,805
0,959
0,875
0,823
0,777
0,634
0,530
0,619
0,521
0,419
0,870
0,806
yok
0,829
0,768
0,694
0,775
0,683
0,594
0,802
0,815
yok
0,800
0,723
0,649
0,708
0,575
0,434
Kaynak: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu 2007/2008
 %99,0 kullanılmıştır
 Medyan gelirin %50’si
 Bütün ülkeler 2002-2005 rakamları iken Çin 1999-2001, Mısır 1991 rakamıdır
 Yüksek öğrenim öğrencilerinin yüzdesi. 1999-2005 rakamları. Türkiye, ABD, İrlanda rakamları belirsizliği yüksektir
 Eşitsizlik göstergesi. Sıfır tam eşitlik, bir tam eşitsizlik. Veri hesaplamalarında farklılıklar vardır
 Gender-related Development Index. İnsani gelişmişlik endeksinin ölçtüğü performansı kadınlar açısından inceler
 Gender Empowerment Measure. Kadının politik ve ekonomik alanlarda ve karar mekanizmalarında katılımını ve ilerlemesini ölçer
Genelde 2005 rakamları kullanılmıştır
Sıralamalarda 70’e kadar Yüksek, 70’ten sonrası Orta İnsani Gelişmişlik olarak kabul edilmektedir
87
Kriz ve yazılım
ĠNSANĠ GELĠġMĠġLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ BÖLGE VE GRUP ORTALAMALARI
Alt baĢlıklar
İnsani gelişmişlik endeks değeri
Doğumda yaşam beklentisi (yıl)
Yetişkin okuma yazma oranı,
15 yaş ve üstü (%)
İlk, orta ve yüksek öğretim birlikte
kayıt oranı (%)
Kişi başına GSYİH
(satın alma gücü paritesi $)
Nüfus 2005 (milyon)
Kişi başına GSYİH,
yıllık büyüme hızı 1975-2005 (%)
Kişi başına GSYİH,
yıllık büyüme hızı 1990-2005 (%)
Karbon dioksit emisyonu,
yıllık % değişim 1990-2004
GeliĢmekte
olan
Arap
ülkeler ülkeleri
Doğu
Asya
ve
Pasifik
Latin
Amerika
ve
Karayipler
Güney
Asya
Orta,
Doğu
Avrupa
ve BDT*
OECD
Orta
gelir
ülkeler
DüĢük
gelir
ülkeler
0,691
66,1
76,7
0,699
67,5
70,3
0,771
71,7
90,7
0,803
72,8
90,3
0,611
63,8
59,5
0,808
68,6
99,0
0,916
78,3
–
0,776
70,9
89,9
0,570
60,0
60,2
64,1
65,5
69,4
81,2
60,3
83,5
88,6
73,3
56,3
5.282
6.716
6.604
8.417
3.416
9.527
29.197
7.416
2.531
5.215,0
2,5
313,9
0,7
1.960,6
6,1
556,6
0,7
1.587,4
2,6
405,2
1,4
1.172,6
2,0
3.084,7
2,1
2.425,5
2,2
3,1
2,3
5,8
1,2
3,4
1,4
1,8
3,0
2,9
5,7
6,0
6,8
2,2
7,0
-2,0
1,3
2,5
4,1
Kaynak: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu 2007/2008
* BDT: Bağımsız Devletler Topluluğu
İnsani gelişmişlik genel sıralamasına bakıldığında, İrlanda’nın ABD’den de önce geldiği,
ve İsrail’in olumlu performansı yanında, Hindistan’ın bütün yazılım sektörü atılımına
karşın, çok gerilerde kaldığı görülmektedir. Türkiye’nin ise son yıllardaki ilerlemesine
karşın, iyi bir yerde olmadığı görülmektedir.
Yazılım sektörü için çok önemli olan eğitim göstergelerinde İsrail’in üstün performansı
dikkati çekmektedir. Türkiye ise gerilerde kalmıştır. Sağlık harcamalarında da yine İsrail
ön plana çıkmaktadır. Ülkelerin büyüme hızlarına bakıldığında, son otuz yılda Çin’in ve
daha az ölçüde İrlanda’nın, son on beş yılda yine Çin ve artan bir şekilde İrlanda’nın
olumlu performansı gözlemlenmektedir. Hindistan’ın da özellikle son on beş yılda
performansını artırdığı, ve gelişmekte olan ülkeler ve Güney Asya ortalamalarının
üzerinde büyüdüğü görülmektedir. Panagariya gibi bazı ekonomistler, bunda son
yıllardaki reform ve serbestleşme çabalarının önemli rolü olduğunu belirtmektedir.
Polonya’nın performansı da dikkat çekmektedir. Bu büyümeler gerçekleştirilirken,
İrlanda’nın göreli olarak az karbon dioksit emisyon artışı gerçekleştirdiği görülmektedir
(OECD ülkelerine göre yüksek olmasına karşın). Bu da, bir ölçüde bilişimle büyümesine,
ve bunun diğer sektörlere göre daha az kirlilik yaratmasına bağlanabilir. Çevreye zarar
vererek büyümenin olumsuz ekonomik etkisini ölçmenin çok zor olmasına karşın, Çin ve
Hindistan’ın bu büyümelerinin ıskonto edilmesi gerektiği düşünülebilir. İsrail de benzer
bir durumdadır. Kadınların konumuna bakıldığında, İrlanda’nın olumlu performansını
İsrail izlemektedir. Bu da, yazılım sektörünün gelişimi için önemli bir faktör olabilir. Bu
konuda da Türkiye’nin seviyesinin iyi olmadığı gözlemlenmektedir. Ayrıca askeri
harcamalara bakıldığında, bunun İsrail’in yazılım sektörünün büyümesine verdiği ivme
görülebilir. Bütün bunlardan Türkiye için dersler çıkarılabilir.
88
Kriz ve yazılım
ĠNSANĠ GELĠġMĠġLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ ÜLKELER SIRALAMASI
Alt baĢlıklar
Teknoloji: yaygınlık
Telefon anahattı 1990 (1.000 kişide)
Telefon anahattı 2005 (1.000 kişide)
Mobil abone 1990 (1.000 kişide)
Mobil abone 2005 (1.000 kişide)
İnternet kullanıcısı 1990 (1.000 kişide)
İnternet kullanıcısı 2005 (1.000 kişide)
Teknoloji: pazar yapısı
Patent 2000-2005 (milyon kişide)
Hak payı ve lisans ücretleri 2005
(kişi başına $)
Arge harcamaları 2000-2005 (GSYİH %)
Arge araştırmacısı sayısı 1990-2005
(milyon kişide)
Yüksek teknoloji ihracatı 1990
(toplam imalat ihracatına oranı %)
Yüksek teknoloji ihracatı 2005
(toplam imalat ihracatına oranı %)
Diğer göstergeler
Net doğrudan yabancı yatırım girişi 1990
(GSYİH’ya oranı %)
Net doğrudan yabancı yatırım girişi 2005
(GSYİH’ya oranı %)
Kadın işsizlik oranı 1996-2005
(erkek oranının %’si) *
İstihdam Tarım/toplam ekonomik aktivite
1996-2005 (%)
İstihdam Endüstri/toplam ekonomik
aktivite 1996-2005 (%)
İstihdam Hizmetler/toplam ekonomik
aktivite 1996-2005 (%)
ABD Ġsrail
Ġrlanda
Çin
Hindistan
Polonya
Meksika
Türkiye
Rusya
Brezilya
Mısır
545 349
606 424
21
3
680 1.120
8
1
630 470
280
489
7
1.012
0
276
6
269
–
302
0
85
6
45
0
82
0
55
86
309
0
764
0
262
64
189
1
460
0
181
122
263
1
605
0
222
140
280
0
838
0
152
63
230
–
462
0
195
29
140
–
184
0
68
244
191,5
48
91,2
80
142,2
16
0,1
1
–
28
1,6
1
0,7
1
0,0
135
1,8
1
0,5
1
1,9
2,7
4.605
4,5
–
1,2
2.674
1,4
708
0,8
119
0,6
1.581
0,4
268
0,7
341
1,2
3.319
1.0
344
0,2
493
33,7
10,4
–
6,1
2,4
3,7
8,3
1,2
–
7,1
–
31,8
13,9
–
30,6
4,9
3,8
19,6
1,5
8,1
12,8
0,6
0,8
0,3
1,3
1,0
0,1
0,2
1,0
0,5
–
0,2
1,7
0,9
4,5
-14,7
3,5
0,8
3,2
2,4
2,7
2,0
1,9
6,0
100
112
89
–
100
116
118
106
105
172
311
–
2
–
44
67
–
–
–
10
21
30
–
22
–
18
13
–
–
–
30
21
20
–
76
–
16
20
–
–
–
60
58
50
Kaynak: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu 2007/2008
* ABD, İrlanda, Polonya, Meksika, Türkiye rakamları 2006 yılına aittir
89
Kriz ve yazılım
ĠNSANĠ GELĠġMĠġLĠK ENDEKSĠ: SEÇĠLMĠġ BÖLGE VE GRUP ORTALAMALARI
Alt baĢlıklar
Teknoloji: yaygınlık
Telefon anahattı 1990 (1.000 kişide)
Telefon anahattı 2005 (1.000 kişide)
Mobil abone 1990 (1.000 kişide)
Mobil abone 2005 (1.000 kişide)
İnternet kullanıcısı 1990 (1.000 kişide)
İnternet kullanıcısı 2005 (1.000 kişide)
Teknoloji: pazar yapısı
Patent 2000-2005 (milyon kişide)
Hak payı ve lisans ücretleri 2005
(kişi başına $)
Arge harcamaları 2000-2005
(GSYİH %)
Arge araştırmacısı sayısı 1990-2005
(milyon kişide)
Yüksek teknoloji ihracatı 1990
(toplam imalat ihracatı oranı %)
Yüksek teknoloji ihracatı 2005
(toplam imalat ihracatı oranı %)
Diğer göstergeler
Net doğrudan yabancı yatırım girişi 1990
(GSYİH’ya oranı %)
Net doğrudan yabancı yatırım girişi 2005
(GSYİH’ya oranı %)
GeliĢmekte
olan
Arap
ülkeler ülkeleri
Doğu
Asya
ve
Pasifik
Latin
Amerika
ve
Karayipler
Güney
Asya
Orta,
Doğu
Avrupa
ve BDT
OECD
Orta
gelir
ülkeler
DüĢük
gelir
ülkeler
21
132
–
229
–
86
34
106
–
284
0
88
18
223
–
301
–
106
61
–
–
439
0
156
7
51
–
81
0
52
125
277
–
629
0
185
390
441
10
785
3
445
40
211
–
379
0
115
–
–
–
–
–
–
–
–
–
0,9
–
1,7
–
1,1
–
–
73
4,1
239
104,2
–
1,0
–
–
1,0
–
1,6
0,6
0,7
1,0
2,4
0,8
–
–
–
722
256
119
2.423
3.096
725
–
10,4
1,2
15,3
6,6
2,0
–
18,1
–
–
28,3
2,0
36,4
14,5
3,8
8,3
18,2
21,5
3,8
0,9
–
–
0,8
–
–
1,0
0,9
0,4
2,7
–
–
2,9
0,8
–
1,6
3,1
1,4
Kaynak: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu 2007/2008
Genel göstergelerin yanında, teknoloji yaygınlık ve üretimi göstergelerine bakıldığında,
sabit hatta İrlanda ve İsrail ön plana çıkmaktadır. Ancak OECD ülkeleri ile
karşılaştırıldığında İrlanda ortalamanın biraz üstünde, İsrail biraz altındadır. Nüfusa
oranla mobil telefon abone sayısında ise, bu iki ülke ABD’yi de, OECD ortalamasını da
geride bırakmaktadır. İnternet kullanıcısı oranlarında İsrail iyi bir performans gösterirken,
İrlanda, OECD ortalamasının gerisindedir, ve Polonya ve Türkiye gibi ülkelerin de çok
önünde değildir. Patent oranlarında İrlanda, ABD ve Rusya’yı izlerken ve OECD
ortalamasının da gerisindeyken, İsrail Orta ve Doğu Avrupa ve BDT ortalamasından da
daha sonra gelmektedir. Hak payı ve lisans ücretlerinde, İrlanda hem OECD
ortalamasının hem de İsrail’in önündedir. Arge harcaması oranında İsrail’in ABD’nin ve
OECD ortalamasının da önünde olduğu, İrlanda’nın ise OECD ortalamasından da,
Çin’den de sonra geldiği görülmektedir. Arge araştırmacısı oranında İrlanda’nın ABD,
Rusya ve OECD ortalamasının gerisinde olduğu görülmektedir. Buradan çıkarılacak bir
sonuç da İrlanda’nın arge harcamalarını ticari hale dönüştürmede İsrail’den daha başarılı
olduğudur. İrlanda’nın İsrail’den daha az arge harcamasıyla daha fazla ticari geri dönüm
sağlaması da bir ölçüde İrlanda’nın çokuluslu firmalara dayalı yapısına bağlanabilir.
Yüksek teknoloji ihracatı oranında ise özellikle Çin ve Meksika’nın rakamları göze
çarpsa da, iki ülkede de ABD firmalarının üretimleri, ithalat rakamları gibi faktörler
nedeniyle bu gösterge daha detaylı incelenmelidir. Ayrıca, Meksika örneğinde ABD’yi de
içeren NAFTA serbest ticaret anlaşmasının etkisi düşünülmelidir. Bu ihracatın, ülkedeki
90
Kriz ve yazılım
sosyal patlamaları ve güney bölgesinin neredeyse yarısının salt yoksulluğunu
önleyemediği göz önünde bulundurulmalıdır. Çin’in yüksek performansı ise Doğu Asya
ve Pasifik bölgesi ortalamasının altında, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının az
üstündedir. Bu da, dünya genelinde bir eğilimle ilişkilendirilebilir. Doğrudan yabancı
yatırım çekmede ise İsrail ve Çin’in performansları göze çarpmaktadır. En başarılı ülke
ise, genel insani gelişmişlik sıralamasında henüz gerilerde olan ve son yıllarda bilişimde
atılım çabasında olan Mısır’dır. Sağlıklı bir karşılaştırma yapabilmek için yeterli veri
olmamasına karşın, toplam ekonomik aktivite içerisinde istihdamda hizmet sektörünün
ağırlığıyla İsrail dikkati çekerken, Hindistan’ın hala tarım ağırlıklı olduğu
gözlemlenmektedir.
Ayrı olarak belirtilmesinde yarar olacak bir nokta da, bütün teknoloji yaygınlık ve üretim
göstergelerinde Hindistan’ın gerilerde olmasıdır. Türkiye ise, burada da orta sıralardadır.
Karşılaştırmaların genel sonucu
Küresel rekabetçilik, bilgi ve iletişimde katılım ve yararlanma yetkinliği, ve insani
gelişmişlik seviyelerinde, incelenen ülkeler içerisinde İsrail ve İrlanda’nın çok önde
olduğu görülmektedir. İsrail İrlanda’dan daha rekabetçi ve bilgi ve iletişimde hazır iken,
İrlanda’nın insani gelişmişlik seviyesi İsrail’den üstündür. Hindistan ise rekabetçilikte üst
sıralara tırmanırken, henüz bu atılımlarını insani gelişmişlik seviyesine yansıtamamış,
ülke geneline yayamamıştır. Bilgi ve iletişim bireysel kullanımında alt sıralarda yer
alması da bu yetersizliğini vurgulamaktadır. Rekabetçilikteki sırası ise, Dünya Ekonomik
Forumu’nun yorumu ile, daha uzun vadede büyüme ve kalkınma potansiyelini
göstermektedir. İkili karşılaştırma ve analizlerde Hindistan’dan geride gözüken Çin
yazılım sektörünün ise, bu genel göstergeler ışığında, doğru politikalarla, arayı
kapayabileceği anlaşılmaktadır.
Yazılım sektöründe hatırlatılmasında yarar olan bir başka konu, özellikle gelişmekte olan
birçok ülkede veri bulmanın zor ya da olanaksız olmasıdır. Olan bilgilerin ölçümünde
farklı yaklaşımlar kullanılmaktadır. Üçüncü ve dördüncü kademelerdeki bazı ülkeler yeni
yeni veri toplamaya başlamakta ve sektör hakkında tahminler yapmaktadır. Diğer bir
zorluk bu bilgilerin abartılmasıdır. Devlet, sektörel kuruluşlar, uluslararası yardım
kuruluşları gibi aktörlerin ihracat rakamlarını yüksek göstermek çıkarlarınadır. Bu
yüzden de, incelenen ülkelerin özellikle yazılım rakamları karşılaştırılırken dikkat
edilmelidir. Bu ülkelerin yerinde incelenmesi daha uygundur. Türkiye rakamları ise, AB
istatistik standartlarına uyum için yapılmakta olan reform nedeniyle daha da dikkatli
incelenmelidir, ve kapsamlı bir bilimsel araştırmayı gerekli hale getirmektedir. Örneğin
küresel rekabetçilik endeksinin (hatta Maastricht kriterlerinin) alt endeks konularının bir
kısmında bazı AB üyelerinden daha iyi bir konumda olan Türkiye’nin, istatistik
hesaplama yöntemlerindeki değişiklikler ve AB uyumu hesaba katıldığında, daha da iyi
bir konuma gelebileceği öngörülmektedir.
Karşılaştırılan verilerdeki bazı sorun ve farklılıklardan ötürü, bu analizlerden kesin bir
sonuca varmak olası değildir. Ancak, ekonomik kriz dönemine girerken, bu alanlarda orta
sıralarda olan Türkiye’de, yazılım üretim ve kullanımında başarılı olunması için gerekli
faktörlerden bazılarının eksikliğine karşın, doğru stratejiler uygulayan yazılım
91
Kriz ve yazılım
firmalarının, ekonominin başka sektörlerindeki kurumların etkili bilişim ürün ve
hizmetleri kullanmalarına ve üretkenliklerine katkıda bulunarak, başarılı olabilecekleri
beklenebilir. Ayrıca devletin bu eksiklikleri gidermede yapacakları da, bu stratejileri
destekleyebilir.
Öte yandan, Türkiye içerisinde farklı il ve bölgelerin bilgi ve iletişim kullanım,
yararlanma, üretim kapasitelerini ölçen, rekabetçilik ve gelişmişlik ölçüm ve endeksleri
de özellikle dijital uçurumu azaltmak açısından önemli olabilir. Kurumların ihtiyaçları
bölge ve şehirlere göre de değişebilir. Edam ve Deloitte (2009) tarafından yapılan
çalışmada, internet ve ADSL kullanımı gibi alanlarda iller arasında özellikle çok büyük
uçurumlar olduğu görülmektedir. Son yıllarda göreli olarak az gelişmiş il ve
bölgelerimizde krediye erişimde önemli artışlar olduğu görülmesine karşın, özellikle
KOBİ’lerin kredi bulmasında bölgeler arası farklılıklar azalsa da devam etmektedir.
İnternet ve kredi konularına benzer biçimde daha birçok alanda bölgesel farklılıklar
gösterilebilir. Bu da, gene kurumların yazılım gereksinimlerinde ve stratejilerinde
farklılıklar yaratabilir. Örneğin, krediye erişimde zorlanan bölgelerde hizmet olarak
yazılım özellikle önemli olabilir. Farklı bölgeler bazı konularda iyi, bazılarında kötü
performans gösterebilmektedir. Her bölgede gereksinimler değişiktir. Bunlardan kurum
bazında da etkilenilmektedir. Bu konuya m-kalkınma ve m-finans gibi kavramlar
eklendiğinde, daha da karmaşıklaşmakta ve yeni fırsatlar ortaya çıkmaktadır.
Avrupa Birliği süreci
Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üye olabilmek için, ekonomik, sosyal ve siyasi açılardan
büyük bir reform sürecinden geçmektedir. Yapılan ulusal ve yerel planların Lizbon
Stratejisi ve Bilgi Toplumu Stratejisi ile de uyumlu olması gereklidir. Araştırma ve
Teknolojik Gelişme İçin Yedinci Çerçeve Programı (The Seventh Framework
Programme for Research and Technological Development ya da kısaca FP7) gibi, 50
milyar euro gibi rakamlara ulaşabilen AB fon, destek ve programları fırsatlar
oluşturmaktadır. Bu konuda TÜBİTAK ilgilenen kişi ve kuruluşlara destek vermektedir,
yapılabilecek sektör faaliyetlerinde rol alacak paydaşlardandır. Bütün bu gelişmeler,
Türkiye ekonomisi, kurumlar ve yazılım firmaları için önemli fırsatlar yaratmaktadır.
Türkiye bilgi ve iletiĢim sektöründe son geliĢmeler
Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği’ne (TÜBİSAD) göre (2008), Türkiye bilgi ve
iletişim pazar hacminin 2008 yılında 19,1 milyar euroya ulaştığı öngörülmektedir. Bu
dönemde bilişim sektörünün yaklaşık 5,1 milyar euro, telekomünikasyonun ise 14,1
milyar euroluk bir büyüklüğe eriştiği tahmin edilmektedir. Türkiye, pazar hacmi
açısından Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’nın ardından Avrupa’da altıncı
sırada gelmektedir.
TÜBİSAD verilerine göre, Türkiye bilgi ve iletişim pazarının %74’ünü
telekomünikasyon, %18’ini donanım, %5’ini hizmetler ve %3’ünü yazılım segmenti
oluştururken, bilişim pazarında ise donanım, hizmetler ve yazılım segmentlerinin payları
sırasıyla %72, %17 ve %11’dir. Avrupa bilgi ve iletişim pazarında ise
telekomünikasyonun payı %54’tür. Hizmetler, donanım ve yazılım segmentlerinin payları
sırasıyla %24, %13 ve %9’dur. Bilişim sektöründe de, hizmetler, donanım ve yazılım
92
Kriz ve yazılım
segmentlerinin payları sırasıyla %51, %30 ve %19’dur. Avrupa’da özellikle hizmetler
segmetinin payının fazlalığı dikkati çekmektedir. Türkiye’de yazılım ve hizmetler
sektörünün payının düşüklüğü göze çarparken, bu aynı zamanda bu alanın potansiyelini
göstermektedir.
Türkiye’de 2008 yılında bilişim sektörünün %15,4 büyüdüğü, telekomünikasyon
segmentinde bu oranın %9,3 olarak gerçekleştiği öngörülmektedir. Avrupa’da da 2008
yılında en hızlı büyüyen bilgi ve iletişim segmentinin %4,2’lik oranıyla bilişim olduğu
tahmin edilmektedir.
Bilgi ve iletişim alanındaki yüksek oranda vergiler, sektörün büyümesini
yavaşlatmaktadır. Bazı alanlarda serbestleşme ve sağlıklı rekabet sağlanamamıştır.
Bilişim suçları ve kişisel bilgi konuları hala sorunludur. 2008 yılı Eylül ayı itibarıyla
Türkiye’de geniş bant kullanım oranı yaklaşık %9’la, Avrupa ortalamalarının çok altında
kalmaktadır. Öte yandan, Haziran 2009’da faaliyete geçmesi planlanan geniş bant mobil
iletişim teknolojisi 3G ile büyük boyutlu görsel verilere dayanan yazılım ürünlerinin
gelişiminin hız kazanması beklenmektedir. 3G ihalesi alan firmaların kendi bünyesi
dışından da bilişim hizmeti alması koşulu, bazı yazılım ve donanım firmaları için fırsatlar
yaratmaktadır. Sağlık, multimedya, güvenlik yazılımlarının özellikle olumlu etkileneceği
öngörülmektedir.
3G dışında, mobil numara taşınabilirliği, sabit telefon hizmeti, kablolu televizyon, sanal
cep telefonu işletmeciliği ve elektronik haberleşme konusundaki gelişme ve planlar, geç
de olsa telekomünikasyon sektöründe rekabet ortamının gelişmesi, internet hızının
artması ve yayılması ve hizmetlerin çeşitlenmesi yönünde umut vermektedir. Bu
konularda gelişmeler, kriz ortamında tüketicilerin tek operatörden birkaç hizmeti birden
almalarını sağlayarak gider azaltmalarına yardımcı olabilir.
Geniş bant erişimine sahip Avrupalı, toplam nüfusun %40’ından biraz fazladır. Toplam
nüfusun ancak üçte biri çevrimiçi alışveriş etmektedir. OECD’nin (2008) bu verileri, bu
alandaki potansiyeli göstermektedir. Bu alanda daha geride ancak hızla büyüyen Türkiye
pazarı ise, daha da büyük bir potansiyel içermektedir. İnternet giderek televizyondan çok
kullanılmaya başlanmaktadır. İnternete ve özellikle geniş banda daha hızlı ve ucuz erişim
geliştikçe, bireysel ve kurumsal kullanıcıların sayısı artmaya devam edecektir. Ucuz ve
büyük kitlelere erişebilen reklam aracı olarak da internet, şu anda çok düşük olan payını
hızla artıracaktır.
Yazılım sektöründe son dönemlerde teknoparklar, devletin bilişim alımları, KOBİ’lerin
bilişim kullanımı gibi konularda çabalar görülmektedir. Ancak, bu alanların hepsinde
bazı sorunlar devam etmektedir. İhracat yaparken hizmet olarak kabul edilen yazılım
sektörü, teşviklerden yararlanamamaktadır. Bütün çabalara karşın yazılım sektörü
hükümet tarafından ‘stratejik sektör’ ilan edilmemiş, bu alanda bir eylem planı
yapılmamıştır. Yazılım sektörü, bazı olumlu gelişme ve çabalara karşın, eskiye göre daha
güçlü de olsa, kriz dönemine sorunlarla girmektedir. Türkiye’nin bilgi ve iletişimdeki
sorunları ve eksiklikleri, küresel alandaki rekabetçilik göstergelerine de yansımaktadır.
93
Kriz ve yazılım
Öte yandan, her kriz yeni fırsatlar doğurmaktadır. Petrol ve doğal gaz fiyatları düşse de,
Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin büyümeye ve çevre
kirliliğine neden olmaya devam etmesi, özellikle 2012’de Kyoto Protokolü’nün ABD’nin
de katılımıyla ve gelişmekte olan ülkelere de sorumluluk verilerek yenilenmesi,
yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini artıracak, bu protokolü imzalayan Türkiye için
yeni gerekler ve fırsatlar yaratacaktır. Enerji sorunu, Türkiye’nin en öncelikli ekonomik
problemlerinden biridir. Hem dışa bağımlılığın azaltılması, hem de çevre kirliliğinin
önlenmesi önemlidir. Çevre duyarlılığı, bilişimde yön verici faktörlerden biridir. Başka
sektörlere göre bu alanda avantajlı olan bilişim sektörü bu konuda ön plana çıkmaktadır.
ABD’deki ekonomik kriz paketi ve Obama hükümetinin alternatif enerjilere verdiği
önem, bu sektörde yeni fırsatlar yaratmaktadır. Enerji konusu, kriz dönemindeki
fırsatlardan yalnızca biridir.
Dünyada yaşanan finansal ve ekonomik krizden, ve bunun Türkiye ekonomisine olan
yansımalarından, bilişim ve yazılım sektörünün 2009 yılında olumsuz etkilenmesi
kaçınılmazdır. Hızlı hareket eden, nakit sorunu yaşamayan, stratejik planlamalarını
sürekli yenileyen yazılım firmalarının, krizi en az hasarla atlatacağı öngörülmektedir. Bu
firmalar, yazılım kullanacak kurumların da daha etkili danışmanlık hizmeti alarak krizde
verimliliklerini artırmalarını sağlayarak, Türkiye ekonomisine katkıda bulunacaktır.
94
Kriz ve yazılım
Krizde yazılım öncelikleri
Giderek karmaşıklaşan bilişim sektöründe, zorlu bir küresel ekonomik konjonktür ve
rekabet ortamı da düşünüldüğünde, paydaşlar arası işbirliği ve koordinasyon, dünyada
olanların ve başka ülkelerin yaptıklarının izlenmesi, yerel farklılıkların gözetilmesi,
planların çok disiplinli ve bilimsel olması, devamlı gözden geçirilmesi, Türkiye’nin
sürekli kalkınması açısından ve Avrupa Birliği yolunda önemli konulardır.
Ekonomide birçok konuda bilgi ve iletişimle büyüme ve sinerjiler yaratmak olasıdır.
Bunun için e-devlet; bilgi ve iletişim altyapısı; diğer altyapı başlıkları; eğitim, işbirliği,
kurumsallaşma, kalite, girişim, finansman, kümelenme konularına özel ağırlık verilmesi;
bir plan çerçevesinde hareket; ulusal kalkınma planı, Avrupa Birliği uyum çalışmaları,
Bilgi Toplumu Stratejisi, e-dönüşüm projesi, Türkiye Yazılım Stratejisi, diğer
uluslararası, ulusal, bölgesel ve yerel planlarla eşgüdüm önemlidir. Eksiklikleri giderecek
bilimsel ve gerçekçi stratejilerle bu fırsatlardan yararlanmak ve bilgi ve iletişimin en
etkili kullanım ve üretimine uygun bir ortam yaratmak mümkündür. Bilişim endüstrisi,
ekonominin bütün sektörleriyle birlikte ve onların verimliliğini artıracak şekilde
büyüyebilir. KOBİ’lerin bilgi ve iletişim kullanımı, yerel bilişim firmalarından
yararlanacak biçimde geliştirilmelidir.
Hindistan ve İsrail gibi ülkeler zor ve farklı koşullarda yaratıcılık sayesinde bilişimde
kendilerine farklılık yaratabilmişlerdir. Başarı faktörlerinin hemen hiçbiri ülkede yokken
bazı Türk yazılım firmaları da başarı hikayeleri yaratmıştır. Son yıllarda sektörün
gelişmesi için artarak devam eden devlet ve özel sektör çabaları ortamı biraz
iyileştirmiştir. Ekonominin hızlı büyümesi ve Avrupa Birliği sürecindeki reformların da
ivme kazandırdığı bu gelişmeler, ülkenin, ekonominin ve yazılım sektörünün küresel kriz
dönemine daha güçlü girmesini sağlamaktadır. Gene de önemli sorunlar vardır. Zor
koşulların avantaja dönüştürülebilmesi için planlı ve çok hızlı hareket ederek, gerekli
stratejilerin uygulamaya sokulması gerekmektedir. Yazılımın önündeki engeller
kaldırılmalı, ‘stratejik sektör’ ilan edilmeli ve bir eylem planı yapılmalıdır. Devletin bilgi
ve iletişimde atabileceği bazı hızlı adımlar da yazılım ve ekonominin başka sektörlerine
kriz döneminde ivme kazandırabilir.
Bu çalışmada incelenen, küresel kriz, dünyada bilgi ve iletişim sektöründeki son
gelişmeler ve beklentiler, Türkiye ekonomisinin son durumu, Dokuzuncu Kalkınma
Planı, Bilgi Toplumu Stratejisi, Türkiye Yazılım Stratejisi, Avrupa Birliği süreci, Türkiye
bilgi ve iletişim sektöründeki gelişmeler çerçevesinde, yazılım sektörünün önünde
sorunlarla birlikte bazı önemli fırsatlar vardır.
95
Kriz ve yazılım
Bilgi ve iletişim sektöründeki hızlı gelişmelerin, yakınsamanın her alanda olmaya
başlamasının, hizmet olarak yazılım, sanallaşma ve ‘cloud computing’ oluşumlarının,
büyük depresyon ya da ikinci dünya savaşından beri en büyük küresel krizle aynı ana
rastlaması, çok büyük zorluklarla fırsatların birleşmesi anlamına gelmektedir. Yeni
oluşumları, tüketici davranış biçimlerini, ekonominin yönünü, iş kurallarının evrimini
doğru anlayan, ve bu sürekli değişen koşullara hızla ve etkili uyum sağlayabilen yazılım
firmaları, müşterileriyle birlikte büyüyerek, başarılı olacaktır. Bu ortamda doğru verilere
hızla ulaşmanın ve bunu doğru analiz ederek anında bilgiye çevirebilmenin vazgeçilmez
koşulu bilgi ve iletişimdir. Kullanıcı kurumlar ve yazılım firmalarının, birleşik iletişim
mantığıyla, birbirleriyle işbirliği içerisinde, strateji ve iş süreçlerini yeniden gözden
geçirerek, etkili yönetişim mekanizmaları dahilinde hareket etmeleri gerekmektedir.
Kurumlarda gider tasarrufu/seçici yatırım çeliĢkisi
Krize karşı kurumların reaksiyonu, ülkeden ülkeye, sektörden sektöre, ve şirketten
şirkete, küresel, bölgesel ve yerel koşullara göre, çok değişmektedir. Bazı firmalar, bilgi
ve iletişim, arge gibi giderlerde kısıtlamaya giderken, başkaları, bu alanlarda giderlerini
yükselterek, verimliliklerini, rekabet avantajlarını ve pazar paylarını artırmayı
hedeflemektedir. ABD’deki bir önceki resesyondan Itunes ve Ipod ürünleriyle çıkan
Apple, buna bir örnektir. Yüksek nakit akımı ya da varlık sahibi olanlar, rakiplerini satın
almaktadır. Geleneksel düşünce, ekonomik kriz dönemlerinde düşen taleple birlikte
giderlerde de kısıntıya gidilmesini savunurken, birçok uzman resesyondan çıkış yolunun
daha fazla ve akıllı yatırım olduğunu belirtmektedir. Bu düşünceye göre, kurumların kriz
döneminde gider tasarrufu yapabilmek ve daha verimli hale gelebilmek amacıyla, orta
vadeyi de gözeterek, seçici satın almalarla, bilgi sistemlerini güçlendirmeleri
gerekmektedir. Bilişimde tasarruf, birçok işletmenin başvurduğu, çok tartışılan ve
eleştirilen bir kriz taktiğidir. Teknoloji yatırımları, işgücü verimliliğinin özellikle uzun
vadede iyileşmesi için önemli olduğundan, ve çalışan başına teknoloji yatırımlarının
verimlilik büyümesinin bazen bir iki yıl önünden geldiğinden, kriz döneminde
yatırımlarda kısıtlamalar çoğalmaktadır.
Dünya ekonomisi, iş yapma modelleri, ve özellikle teknoloji sektöründeki hızlı
gelişmeler bu konuları devamlı olarak incelemeyi gerektirmektedir. Buna bir örnek, son
yıllarda önemi artan hizmet olarak yazılım kavramıdır. Bir yandan daha küçük ölçekli
kurumların, ön ödeme düşüklüğünden ve daha az donanım ve eleman gereksiniminden
ötürü, daha fazla bilişim kullanımına neden olup, ülke ekonomisine olumlu katkı
yapabileceği gibi, öte yandan yazılım firmalarına daha fazla donanım ya da daha düşük
gelir ve marjlar gibi ek mali yükümlülükler ve sermaye gereksinimleri yaratmaktadır. Bu
da, gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarının kısıtlı olması dolayısıyla yazılıma yatırımını
ve yazılım sektörünün gelişimini güçleştirebilir. En azından farklı yönetim ve
organizasyon modellerini, ayrıca devletin daha fazla finansman desteğini ya da değişik
teşvik modellerini gerektirebilir. Kriz döneminde ise bu özellik, baştan yüksek ön
ödemeyle yazılım satın alma gücü olmayan birçok KOBİ için yazılım kullanma fırsatı
doğurmaktadır.
96
Kriz ve yazılım
Brezilya, Çin, Hindistan, İrlanda ve İsrail gibi son yıllarda bu sektörde atılım yapmış
ülkeler incelendiğinde, ülke özelliklerine ve ekonomilerinin yapılarına göre gelişmiş çok
farklı modeller görülmektedir. Bunun yanında bütün bu ülkelerin uyguladıkları
stratejilerin, devlet desteği, altyapı (eğitim, teknoloji, hukuk), aktörler arası işbirlikleri,
finansman, güçbirlikleri gibi başarı faktörlerinde bazı ortak noktaları vardır. Bazı genel
stratejilerle birlikte, bölgesel farklılıklar değerlendirilmelidir. Bu hem yazılım sektörü
hem de ülkenin sürdürülebilir kalkınması açısından önemlidir. Birbirinden beslenecek bu
iki amacın gerçekleşebilmesi için paydaşlar arası işbirlikleri ve koordinasyon
gerekmektedir. Bu konuda devlet desteği önemlidir. Kriz önlem paketinde olacağı
açıklanan KOBİ kredi destekleri, bilişim alımlarına ivme kazandırabilir. Ancak, daha çok
kredi garanti mekanizması olarak açıklanan bu genel desteklere, bazı gelişen ülkelerde
görüldüğü gibi doğrudan bilişim alımları yardımları eklenebilir. Bilgi ve iletişim
vergilerinde indirim bir başka öneridir.
Ancak, içinde bulunduğumuz kriz dönemi olağan dışı bir durumdur, olağan dışı önlemler
gerektirmektedir. Bunların başında da hızlı ve kararlı hareket gelmektedir. Yeterli
esneklik, birikim ve güce sahip yazılım firmaları müşterileriyle birlikte bunu
gerçekleştirebilir. Yazılım firmalarının özel sektörle hızlı iletişim ve ortak hareketi son
derece önemlidir. Çeşitli sektörlerden kurumların kriz dönemini en az hasarla
atlatabilmeleri için gider önceliklerini iyi belirlemeleri gerekmektedir. Yazılım
harcamalarında ise, hangi yazılımların giderlerde tasarrufa kısa vadede katkıda
bulunabileceği kurum bazında belirlenmelidir. Bu konuda, daha hazırlıklı olan ve bu
çalışmada yer alan gelişmeleri yakından izleyen yazılım ve danışmanlık firmaları,
yazılım hizmeti almak isteyen kuruluşların doğru karar vermesinde önemli rol
oynamaktadır. Müşteri odağı yazılımda giderek önemli hale gelmektedir. Müşterilerin
kriz dönemindeki gereksinimlerini karşılamak, yazılım firmalarının öncelikleri
arasındadır. Kurumları kriz döneminde nakit akımı sağlayacak araçlar olarak görmeyen,
ve onların gereksinimlerini odak noktası yapan yazılım firmaları, orta ve uzun vadede
daha başarılı olacaktır.
Bilgi ve iletişim sektörü, hem küresel hem de yerel olarak krizden çıkış sürecini kısaltıcı
ve kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir. Kriz döneminde hem kurumların hem de bilişim
firmalarının farklılaşması gerekmektedir. Kurumların farklılaşması ve krizden çıkış için
inovasyon ve bilişim gereklidir. Farklılaşan ve çeşitlenen müşteri odaklı ürünler giderek
önem kazanmaktadır. Yazılım sayesinde kurumların farklılaşması iki türlü olabilir.
Birincisi, giderleri indirerek rekabet avantajı yakalamaktır. İkinci yol ise yazılım
aracılığıyla yapılacak inovasyon sayesinde rakip ürünlerden farklılaşmadır. Genç nüfusu
büyük olan, giderek dijitalleşen ve talepleri artan ve çeşitlenen Türkiye’de, bu eğilim
önem kazanacaktır. Mobil internet, mobil televizyon, mobil multimedya, mobil
pozisyonlama, mobil sosyal ağlaşma hizmetleri, mobil çevrimiçi oyun gibi farklı
segmentler giderek ağırlık kazanacaktır.
Operasyon, yönetim, analiz ve karar alımında son derece olumlu etki yapabilen bilişim
teknolojilerini kurumların en verimli biçimde kullanabilmeleri, küresel ekonomik kriz
döneminde daha da önemli hale gelmiştir. Bilişim yatırımlarının geri dönüşü konusu hala
tartışmalıdır; etkinin ölçümü özellikle sektör bazında zordur. Gelişmekte olan ülkelerde
97
Kriz ve yazılım
bilişim üretim ve kullanımının daha yeni olmasından ötürü bu konuda veri ve istatistik
sorunu olduğundan, ekonomi genelinde ölçüm de zordur. Buna karşın, yapılan
araştırmalar genelde bilişimin kurum performansına katkısını olumlu bulmaktadır.
Kriz döneminde önem verilmesi gerekli bir başka konu açık kodlu yazılımdır. Son
yıllarda desteği ve güvenilirliği artan bu olgu, kriz döneminde önemli gider tasarrufları
sağlaması yanında, aynı zamanda özellikle büyük devlet projelerinde, küçük yazılım
firmalarının doğmasına da neden olabilir. Şimdiden farklı ülkelerde kurumsal kaynak
planlama, müşteri ilişkisi yönetimi gibi ürünleri açık kodlu yazılımla sağlayan firmalar
vardır. Kurumsal kaynak planlama segmentinde KOBİ’lerde küresel olarak hala doyum
oranı düşüktür. Ancak, SAP, Oracle, Microsoft ve Intuit gibi büyük kurumsal kaynak
planlama firmalarının bu segmente ilgisi artarak devam etmektedir. Bu da fırsat ve
tehditleri yan yana getirmektedir.
Kurumlar, kriz döneminde iş süreçleri yönetimine odaklanabilirler. Kriz döneminde kısa
zamanda müşteriler için giderlerde tasarruf sağlayabilecek hızlı uygulanabilen ürünler
bireysel olarak ön plana çıkabilirken, bunların orta vadede müşterilere bütün çözümler
sağlayabilecek daha kapsamlı ve katma değerli ürünlerle dengesi ve ilişkisi iyi
planlanmalıdır.
Kriz döneminde yazılım firmaları öncelikleri
Likidite döneminde kısa vadeli gereksinimleri karşılamada kullanılan kaynaklar azalınca
ya da kuruyunca, bu gereksinimler kısa vadeli hedeflerle birlikte değişikliğe
uğramaktadır. Zorlu kredi ortamında, nakit akımını sağlamak amacıyla, kurumların 2009
yılında ‘ertelenebilecek bilişim yatırımları’nda kısıntılara gitmesi beklenmektedir. Bunun
da, kurumsal kaynak planlama gibi yazılımları sağlayıcıları olumsuz etkileyebileceği
öngörülmektedir. Ancak, ‘ertelenebilecek’ yatırımlar, kurumdan kuruma değişmektedir.
Bu ortamda yazılım firmalarının müşterileriyle yakın iletişimi daha da fazla önem
kazanmaktadır.
Üretim krizi gelirlerin azalmasına neden olduğundan, özellikle kısa vadeli vizyonu olan
müşterilerin ilk refleksi, yapısına bakmaksızın bilişim dahil giderleri azaltmaktır.
Satışlarda, genel faaliyet giderlerinde, eğitim, inovasyon ve uluslararasılaşma için gerekli
yatırımlar ise ihmal edilmektedir. Müşterilerin genel gider azaltılması değil, giderlerin
önceliklerinin değiştirilmesinin gereği hakkında bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, yazılım sektörü çalışanları kriz döneminde iş değiştirmeye daha az eğilimli
olabilir. İşgücü talebinin azalması, sektördeki işgücü ücretlerine aşağı doğru bir ivme
kazandırabilir. İnsana dayalı yazılım sektöründe gider azalmasına yol açarak, azalan
satışları kısmen dengeleyici bir faktör olabilir. Likit kalabilen ve nakit akımı sorunu
yaşamayan yazılım firmalarının ayakta kalması beklenmektedir. Nakit akımını
borçlanmayla sağlamaya çalışan ve nakit akımında başarısız olan firmalar, çalışanlarının
ücretlerini ödeyememe ve zor durumda kalma riskiyle karşı karşıyadır.
98
Kriz ve yazılım
Özgüven
Bu durumda özgüven çok önemlidir. Yazılım firmalarının kendine güvenerek, gerekli,
cesur, vizyoner adımları atabilmeleri, kısa dönemde olabilecek bazı kayıpları
soğukkanlılıkla karşılamaları, ve bunları müşterilerine, dağıtıcılarına ve çalışanlarına
sürekli bir iletişimle sözlü ve yazılı olarak anlatmaları önemlidir.
Bu cesur adımlara, ürün, segment ve pazar değişiklikleri dahildir. Değişik biçimlerde
farklılaşmayı kısa zamanda başarmak, otomotiv gibi sektörlere göre daha olasıdır. Hedef
pazar tüm dünyadır. Paket yazılımlarda pazara ve sektörlere göre farklı yazılım
paketlerine ağırlık vermek, buna irili ufaklı satın almalar ve işbirlikleri eklemek
mümkündür. Bu bağlamda, uluslararası açılımda belirli bir olgunluk seviyesine krizden
önce erişmiş olmak olumludur.
Firmanın kendini tanıması
Kriz döneminde yazılım firmalarının kendilerini tanıması çok önemlidir. Baştaki
yöneticilerin güçlü ve zayıf yönlerini bilmeleri, hızlı hareket anında hangi yöneticilerini
nasıl kullanmaları ve ne tür destek almaları gereğini ortaya çıkararak adımların daha
sağlıklı atılmasına yardımcı olur. Liderlik önemlidir, delege etmeyi bilmek aynı derecede
yararlıdır. Krizden sadece lider sayesinde değil, her çalışanın katkısıyla çıkılacaktır.
Çalışanların düşündükleri, hem onların katkısı hem de motive olabilmeleri için çok
önemlidir.
Çalışan, dağıtıcı ve müşteri üçgeni
İnsan gücüne dayalı olan yazılım, her alanda inovasyon ve farklılaşmaya yatkındır.
Yönetici, mühendis, pazarlama elemanları, danışmanlar ve başka çalışanlarıyla, yazılım
firmaları gerekli yönetim, araştırma ve yaratıcılık uzmanlıklarını göstererek, şirketin
farklılaşmasına katkıda bulunabilir. Bütün çalışanlarına, daha fazla çaba göstermelerinin
ve yaratıcılığın hem onlar hem de firmaya yararlı olacağı en etkili biçimde anlatılmalıdır.
Çözüm ortakları bu stratejiye dahildir, firma ile dağıtıcıları arasındaki iletişim her
zamankinden sıkı olmalıdır. Kısa vadede yaşanabilecek olumsuzlukların moral
bozmaması için gerekli motivasyonun da sağlanması önemlidir. Bu durumda çok yönlü
elemanların ve çalışanların eğitiminin önemi de artmaktadır. Son olarak müşteriler de,
çalışanlar ve dağıtıcılar gibi, farklılaşmaya ve inovasyona, özellikle son teknolojik
gelişmeler sayesinde giderek daha fazla katkıda bulunmaktadır.
Küçük ve orta boy işletmeler
KOBİ’ler eskiden Japonya örneğinde olduğu gibi, resesyon ve kriz dönemlerinde
esneklikleri sayesinde değişikliklere çabuk adapte olabilmeleri ve hızlı hareket
edebilmeleriyle, ülkelerin krizden çıkmalarında önemli rol oynayabilirler. Ancak, giderek
birbiri ile iç içe geçen ülke ekonomileri, ticaret ilişkileri ve işbirlikleri nedeniyle,
KOBİ’lerin bu kriz ortamında bilgiye sağlıklı, verimli ve hızlı ulaşmaları daha da önem
kazanmaktadır. Burada da bilişim ve özellikle yazılım sektörü, doğru stratejilerle önemli
rol oynayabilir. Mobil iletişim, geniş bant, ‘cloud computing’ ve sanallaşma sayesinde
küçük firmalar ve gelişmekte olan ülkeler için bilişim giderleri düşebilir, arge ve
simülasyon masrafları azalabilir. Kendilerini krize teknolojik olarak hazırlayan
99
Kriz ve yazılım
KOBİ’lerin, uluslararası piyasaların da yardımıyla, resesyondan en az zararla çıkmaları
olasıdır.
Hizmet olarak yazılım
Marjlarda azalmaya neden olabilecek ancak düzenli nakit akımı sağlayacak hizmet olarak
yazılım modeline, en azından daha az kullanıcılı segmentlerde geçen ve buna önceden
hazırlıklı olan yazılım üreticilerinin krizden daha az hasarla çıkmaları olasılığı yüksektir.
Bu strateji, müşterilerinin de düşük bir ön ödemeyle gider azaltıcı önlemler almasına
yardımcı olacağından ‘kazan-kazan’ yöntemi olacaktır. Kısa ve orta vadede, bu yönteme
talebin artması beklenmekte, ancak tam olarak yayılmasının zaman alabileceği
öngörülmektedir. Bu nedenle, yazılım firmalarının geleneksel yazılım satış yöntemiyle
hizmet olarak yazılımı doğru oranlarda iş modellerine uygulama yetenekleri önem
kazanmaktadır. Özellikle daha kısa vadede, işsizlik artışından da ortaya çıkabilecek
mikro ölçekli şirketler, hizmet olarak yazılımda önemli boyutta talep yaratabilir.
Krizde yerel yazılım firmaları için strateji
Ekonominin her sektöründeki kurumların teknolojiye odaklanmalarının ve daha
ekonomik ve hızlı çözümlerin kriz ortamında önemi artmaktadır. Kurumların hızlı
toparlanabilmelerine olanak sağlamak için bilişim kullanımında çabuk sonuç
alabilecekleri konulara yöneldikleri görülmektedir. Risk yönetimi, müşteri ilişkisi
yönetimi, B2B, B2C, sosyal ağlar konularına ilgi artmakta, internet reklamcılığını herkes
etkin kullanmak istemektedir. Çokuluslu dev yabancı kuruluşlar yerine, daha hızlı ve
esnek hareket ederek, müşterilerinin değişen gereksinimlerini çabuk ve etkin bir biçimde
karşılayabilen küçük ve orta ölçekli yazılım şirketlerine bir yönelme söz konusudur. Bu
gelişmeye, doğru yönde odaklanabilecek hızlı devlet desteği de ivme kazandırabilir.
Belirli bir kaliteyi sağlamış hizmet firmaları, kriz döneminde yurt dışında, gelişmiş
ülkelerde fiyat, gelişmekte olanlarda ise kalitelerini ön plana çıkararak başarılı olabilirler.
Kalite sertifikaları bu durumda daha da önem kazanmaktadır.
Öte yandan, kriz döneminde bazı kurumlar, özellikle yerel yazılım firmalarının
müşterileriyle iletişiminin zayıf olduğu durumlarda, yabancı küresel isimleri tercih
edebilmektedir. Yabancı firmalardan bazıları bu durumdan yararlanmaktadır. Burada da,
küresel oyuncularla rekabet edebilecek kaliteye sahip, ama aynı zamanda kriz döneminde
onlardan daha esnek yerel firmaların önemi artmaktadır. Yerel yazılım firmalarının bu
konuda hızla faaliyete geçirmesi gerekli bazı yöntemler vardır:
Kriz dönemi için müşteri ve kullanıcı odaklı bir genel strateji belirleme.
Müşteriye göre gerekli kriz dönemi yazılımları ve çözümleri belirleme.
Ekonomik ve hızla uygulanabilecek çözümlere ağırlık verilmesi.
İnternet üzerinden reklam, satış ve tedarik, ‘web’ uygulamaları konusuna ağırlık
verilmesi.
Hizmet olarak yazılım modelinin hızla faaliyete geçirilmesi.
Bakım ve desteğe önem verilmesi.
Farklılaşma.
Potansiyel ve mevcut müşterilerle ilişkilerin artırılarak devam ettirilmesi.
100
Kriz ve yazılım
Çalışanlar ve dağıtıcılarla iletişimin sürekli olması.
İş ve güç birlikleri.
Mobil iletişimin göz önünde bulundurulması.
Birleşik iletişim mantığıyla hareket etme.
Krizde yazılım firmaları için önemli sektörler
OECD gibi kuruluşlar, 2009 yılında yazılım ve hizmetler segmentinde büyümenin azalsa
da sürebileceği, ancak özellikle donanım tarafında sorunlar yaşanacağını öngörmektedir.
Kurumların da, kriz döneminde özellikle bankacılık, sigorta ve perakende gibi alanlarda,
bilişim harcamalarında kısıntıya gidecekleri öngörülmektedir. Öte yandan, 2009 yılında
durgunluk beklenen bilişim sektöründe, devlet ve finans segmentlerinde yer alan,
özellikle dış kaynak kullanımı hizmeti veren firmaların, internetle bağlantılı satışların ve
altyapı yatırımlarının performansının daha iyi olacağı öngörülmektedir. Bir trilyon
doların üzerindeki satışlarıyla dikkati çeken dünya savunma sektörü de, özellikle bunun
yaklaşık üçte birinin sistemler olduğu düşünüldüğünde, Türkiye için önemli bir bilişim
potansiyeli yaratmaktadır.
Ülkelerin ekonomileri geliştikçe yapıları giderek hizmet sektörü ağırlıklı bir hale
gelmektedir. Sanayinin payı üçte birin altına düşerken, hizmetler neredeyse üçte iki
ağırlığa ulaşmıştır. Bu eğilimin iş yazılımlarına da yansıması, hizmet sektörünün
yazılımlardaki payının artması öngörülmektedir.
Türkiye’de, ihracata dayalı imalat sektöründe, otomotiv ve tekstil gibi geleneksel
kurumsal yazılım müşterilerinde büyük sorunlar yaşanmaktadır. Buna lojistik gibi
segmentleri eklemek mümkündür. Hükümetin IMF ile olan müzakerelerinde henüz bir
anlaşmaya varılamaması, özellikle bütçe kısıtlaması konusunda olan belirsizlikten ötürü,
bazı planların açıklanmasına karşın, ekonomiye ivme kazandıracak devlet
harcamalarından ve teşviklerinden hangi sektörlerin ne derece yararlanacağı konusuna
belirsizlik getirmektedir. Bu sorundan bilişim sektörünün yararlanması mümkündür.
Devlet ve hükümet seviyesinde yapılacak çalışmalarla bilişim STK’ları, ekonomiyi
canlandırma amaçlı yapılacak yatırımlarda ve teşviklerde, bilgi ve iletişim sektörünün,
Bilgi Toplumu Stratejisi yatırımlarının da hızlandırılması çerçevesinde, eğitim alanındaki
atılımlarla eşgüdümlü olarak, öncelikli olmasını sağlayabilir.
Bu çalışmada da ön plana çıkan, dünyadaki eğilimlere uygun olarak büyük atılımlar
beklenen enerji ve çevre, önümüzdeki yıllarda küresel üretiminde büyük artış beklentisi
olan gıda ve içecek, ekonomilerdeki payı giderek artan hizmet, büyümeye devam eden
telekomünikasyon, savunma, genel olarak devlet sektörü, sağlık ve eğitim, Türk yazılım
sektörünün de önünde gelecekte parlak sektörler olarak göze çarpmaktadır. Bunlara
havacılık ve uzay, ilaç, perakende, kimyasallar, medya, dağıtım, ambalaj, petrokimya,
içki ve tütün, metal ve madencilik eklenebilir. Daha orta vadede ise, ön plana çıkan
sektörlere inşaat, turizm, dayanıklı tüketici malları, finans ve taşımacılık gibi segmentler
de eklenebilir.
Ekonomik krizden sektörlerin çoğu etkilenmekte, otomotiv ve tekstil gibi sanayi, inşaat,
gıda dışı perakende, lüks tüketim segmentlerinde bu durum ağırlık kazanmaktadır.
101
Kriz ve yazılım
Ekonomideki sektörler krizden birbirlerinden farklı etkilenmekte, yazılım ihtiyaçları
kurumdan kuruma değişmektedir. Bu kurumların hepsine yazılım firmalarının katkısı
olabilir.
Kurumların ve yazılım firmalarının önündeki bazı risk ve tehditler
Küresel ekonomik krizin derinleşmesi ya da beklenenden uzun sürmesi,
Küreselleşmede gerileme ve korumacılığın artışı,
Pandemik hastalıklar,
İran ile ABD ya da İsrail arasında çatışma,
Irak’ın bölünmesi,
Türkiye ekonomisinin krizden öngörülenden kötü etkilenmesi,
Petrol ve doğal gaz fiyatlarının artışıyla cari açık sorunu yaşanması,
Türk lirasının aşırı değer kaybı,
Türkiye’de rejime yönelik sorunların derinleşmesi,
AB ile tam üyelik müzakerelerinin durdurulması,
Terör olaylarının artması,
Doğal afetler,
Küresel yazılım firmalarının konsolidasyona gitmesi,
Sektörde paradigma değişikliklerinin yayılmasının çabuklaşması
102
Kriz ve yazılım
Sonuç
Küresel ekonomik kriz, Türkiye ekonomisini ve bilgi ve iletişim sektörünü de olumsuz
etkilemektedir. Bilgi ve iletişim segmentleri içerisinde yazılım ve hizmetlerin göreli
olarak daha az etkilenebileceği öngörülmesine karşın, bu etkinin derecesini öngörmek
mümkün değildir. Türkiye ekonomisinin hangi sektörlerinin daha fazla etkileneceği
konusu da karmaşıktır. Hükümetin IMF ile olan anlaşma olasılığı dahil, birçok faktöre
dayalıdır. Bu ön araştırmanın kapsamı dışındadır.
Ekonomik kriz döneminde, kurumların yazılım kullanımı aracılığıyla giderlerini azaltma
gibi verimlilik artırıcı önlemlerle zor koşullara uyum sağlamasının bilimsel haritasını
çıkartmak çok güçtür. Buna karşın, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, bilgi ve
iletişim, kriz döneminde çok farklı sektörlerde kurumların kullanmakta olduğu bir
savunma, hatta rekabet yöntemidir. Bu konuya hem devlet hem de özel sektörün katkıları
olabilir. Ayrıca, hızlı hareket edilmesi gerekli olan kriz döneminde, süratle
uygulanabilecek ve etkisini gösterebilecek yazılım türlerinin hangileri olduğu, müşteri
ilişkisi yönetimi, risk yönetimi, hizmet olarak yazılım, bazı internet ve ‘web’
uygulamaları ön plana çıksa da, kurum boyutu, faaliyet gösterdiği sektör, bölge, ülke gibi
birçok faktöre göre değişmektedir.
Bu nedenlerden ötürü, yazılım firmalarının birikimi kriz döneminde büyük önem
kazanmaktadır. Uluslararası deneyim, müşteri ve kullanıcı sayısı, hizmet verilen sektör
sayısı, insan kaynaklarının eğitim seviyesi, kurumlara bu kriz döneminde danışmanlık
yapacak yazılım firmalarının müşterilerine katkısını doğrudan etkileyecek bazı
faktörlerdir.
103
Kriz ve yazılım
104
Kriz ve yazılım
Kaynaklar
Alican, F. Dünyada ve Türkiye’de ekonomik ve sosyal boyutlarıyla yazılım sektörü.
İstanbul: İletişim, 2006.
Alican, F. Türkiye yazılım stratejisi. İstanbul: YASAD, 2006.
Alican, F. Yazılım sektörü eylem koordinasyonu. İstanbul: YASAD, 2008.
Amsden, A, Tschang, T, ve Sadagopan, S. Technological upgrading in the Indian
software industry. ADBI Working Paper, taslak, 8 Ağustos 2002.
Arora, A, ve Gambardella, A. The globalization of the software industry: perspectives
and opportunities for developed and developing countries. Cambridge: National
Bureau of Economic Research, Haziran 2004.
Athreye, S. Multinational firms and the evolution of the Indian software industry.
Honolulu: East-West Center, 12 Aralık 2002.
Avrupa Bilişim Pazar Araştırma Enstitüsü. International IT market is resisting the
downturn. Berlin: EITO basın bülteni, 17 Aralık 2008.
Baark, E, ve Heeks, R. Evaluation of donor funded information technology transfer
projects in China. Manchester: University of Manchester, 1999.
Birleşmiş Milletler. İnsani Gelişmişlik Raporu. Birleşmiş Milletler, 2007/2008.
Birleşmiş Milletler. Küresel Bilgi Toplumu Raporu. Birleşmiş Milletler, 2008.
Chakraborty, C ve Dutta, D. Indian software industry: growth patterns, constraints and
government initiatives. Australian National University, Australia South Asia
Research Centre, ASARC Working Papers, 2002.
Cheng J H, ve Chun J.L. Exploration for the relationship between innovation, IT and
performance. Journal of Intellectual Capital Vol. 6 No. 2, pp. 237-252, 2005.
Computer Economics. IT spending in recessions: 2009-2010 forecast. Computer
Economics, Aralık 2008.
Correa, P, Fernandes, A, ve Uregian, C. Technology adoption and the investment climate:
firm-level evidence for Eastern Europe and Central Asia. Dünya Bankası, Eylül
2008.
Darmanin, A. ICT for a global sustainable future. Brüksel: European Commission
International Conference, 22-23 Ocak, 2009.
105
Kriz ve yazılım
Devlet Planlama Teşkilatı. Bilgi Toplumu Stratejisi. 2006.
Devlet Planlama Teşkilatı. Dokuzuncu Kalkınma Planı, 2007-2013. Ankara: Devlet
Planlama Teşkilatı, 2006.
Duncombe, R. Growth and formalization of information systems in developing country
SMEs. Manchester: Institute for Development Policy and Management, University
of Manchester, 2004.
Duncombe, R. Analysing ICT applications for poverty reduction via micro-enterprise
using the livelihoods framework. Manchester: Institute for Development Policy and
Management, University of Manchester, 2006.
Duncombe, R, ve Molla, A. SMEs and e-commerce in developing countries: frameworks
for assessing the role of change agents. Manchester: Institute for Development
Policy and Management, University of Manchester, 2006.
Duncombe, R, ve Boateng, R. Mobile phones and financial services in developing
countries. A review of concepts, methods, issues, evidence and future research
directions. Manchester: Institute for Development Policy and Management, Centre
for Development Informatics, 2009.
Dünya Ekonomik Forumu. Küresel Rekabetçilik Raporu. 2007-2008. Cenevre: Dünya
Ekonomik Forumu, 31 Ekim 2007.
Dünya Ekonomik Forumu. Küresel Bilişim Raporu. 2007-2008. Cenevre: Dünya
Ekonomik Forumu, 2008.
Dünya Ekonomik Forumu. Küresel Riskler. Cenevre: Global Risk Network, Dünya
Ekonomik Forumu, Ocak 2009.
Ebusiness
forum.
China:
Software
sector
www.ebusinessforum.com, 23 Ekim 2004.
could
learn
from
India.
Edam ve Deloitte. Türkiye için bir rekabet endeksi. Edam ve Deloitte, Şubat 2009.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü. Bilişim Raporu. Paris: Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü, 2008.
Erdoğan, R. GAP eylem planı ve diğer bölgelerde öncelikli projelerin hızlandırılması,
2008-2012. Ankara, www.bbm.gov.tr, 27 Mayıs 2008.
Giarratana, M, Pagano, A, ve Torrisi, S. Links between multinational firms and domestic
firms: a comparison of the software industry in India, Ireland and Israel. Pisa:
LEM, Ekim 2003.
Heeks, R. Myths of software development in developing countries. Manchester:
University of Manchester, 1998.
Heeks, R. Software strategies in developing countries. Manchester: University of
Manchester, 1999.
Heeks, R, Krishna, S, Nicholson, B ve Sahay, S. Synching or sinking: global software
outsourcing relationships. Manchester: IEEE Software, Mart-Nisan 2001.
106
Kriz ve yazılım
Heeks, R, ve Nicholson, B. Software export success factors and strategies in developing
and transition economies. Manchester: University of Manchester, 2002.
Heeks, R. Most eGovernment-for-development projects fail: how can risks be reduced?
Manchester: Institute for Development Policy and Management, 2003.
Heeks, R. Analysing the software sector in developing countries using competitive
advantage theory. Manchester: Institute for Development Policy and Management,
University of Manchester, 2006.
Heeks, R, ve Jagun, A. M-development: current issues and research priorities.
Manchester: University of Manchester, e-Development Briefing No. 12, Mayıs
2007.
Heeks, R. Researching ICT-based enterprise in developing countries: analytical tools
and models. Manchester: Institute for Development Policy and Management,
University of Manchester, 2008.
Heeks, R, ve Molla A. Impact assessment of ICT-for-Development projects: a
compendium of approaches. Manchester: IDPM, 2009.
Iversen, V, Sen, K, Verschoor, A, ve Dubey, A. Networks in the traditional economy:
evidence from India. Manchester: Institute for Development and Management,
University of Manchester, Haziran 2007.
Krugman, P, ve Obstfeld, M. Economía internacional. Madrid: Pearson, 2004.
Larson, E. Shane says SAP costs helped cause jeweler’s decline. Bloomberg, 13 Ocak
2009.
Monge, R, Alfaro, C, ve Alfaro J. TICs en las PYMEs de Centroamérica. Cartago:
Editorial Tecnológica, 2005.
Nasscom. Indian IT/ITES industry: impacting the economy and society. Nasscom, 2008.
Nicolis O, ve Tondini, G. Logit models for analysing and forecasting the performance of
industrial enterprises in the Treviso area. Managerial Finance 32 8 654-672, 2006.
Paus, E. Foreign investment, development, and globalization. Can Costa Rica become
Ireland? Palgrave MacMillan, 2005.
Price Waterhouse Coopers. Why isn’t IT spending creating more value? How to start a
new cycle of value creation. Price Waterhouse Coopers, Haziran 2008.
Roberts, S. The global information society: a statistical view. Birleşmiş Milletler, Nisan
2008.
Shao, BBM, ve Lin, WT. Technical efficiency analysis of information technology
investments: a two-stage empirical investigation. Information & Management 39
391–401, 2002.
Tschang, T, ve Xue, L. The Chinese software industry: A different path from India’s?
Singapore Management University, TsingHua University, Asian Development
Bank Institute, 16 Eylül 2002.
107
Kriz ve yazılım
Tschang, T. China’s software industry and its implications for India. OECD
Development Centre, Şubat 2003.
Turgutlu, T. Türkiye’de firmaların bilişim yatırımları: ekonometrik bir bakış. İzmir: Ege
Üniversitesi doktora tezi (taslak), Ocak 2008.
TÜBİSAD ve YASAD. Software ihracatı ve teknoparklar. İstanbul: 4 Eylül 2003.
TÜBİSAD. Türkiye bilgi ve iletişim teknolojileri pazarı ve TÜBİSAD. 8 Ekim 2008.
Türkiye İstatistik Kurumu. ‘Web’ sitesi.
Uluslararası Para Fonu. Dünya Ekonomik Durumu Güncellemesi. Uluslararası Para Fonu,
28 Ocak 2009.
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği. Dünya Bilgi Toplumu Raporu. Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği, 2007.
Uluslararası Veri Kuruluşu. El sector tecnológico seguirá afectado por la crisis en 2009,
pero empezará a recuperarse en 2010. Madrid: Uluslararası Veri Kuruluşu, 19 Ocak
2009.
Veloso, F, Junqueira, A, Tschang, T, ve Amsden, A. Slicing the knowledge-based
economy in Brazil, China and India: A tale of 3 software industries. Carnegie
Mellon University, Eylül 2003.
Winters, A, ve Yusuf, S. Dancing with giants. Washington DC: Dünya Bankası, 2007.
108

Benzer belgeler