sayi 25 k - Sağlik Ve insan Dergisi

Transkript

sayi 25 k - Sağlik Ve insan Dergisi
YAYIN DANIŞMA KURULUMUZ
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ
Prof. Dr. Ahmet SERPER
Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı
EsasMedya Ltd. Şti. adına
Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü
M. Esat GÜZELGÖZ
Bülent AKARCALI
Eski Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Eski Turizm Bakanı
Prof. Dr. Cevdet ERDÖL
Ankara Milletvekili
Esra KAZANCIBAŞI ÖZTEKİN
Sağlık Editörü / Yazar / Yayıncı
Hukuk Danışmanı
Av. Bekir EREN
Prof. Dr. Hasan Fevzi BATIREL
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı
Kurumsal İletişim ve Reklam
M. Suat GÜZELGÖZ
Prof. Dr. Haydar SUR
İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. İskender PALA
Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi
Prof. Dr. Metin DOĞAN
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. M. İhsan KARAMAN
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı
“Yeryüzü Doktorları Türkiye” Yönetim Kurulu Başkanı
Üroloji Uzmanı
Prof. Dr. Murat TUNCER
Hacettepe Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Mustafa SOLAK
Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR
TBBM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşleri Komisyonu Başkanı Adana Milletvekili
Prof. Dr. Nesrin DİLBAZ
Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi
Osman GÜZELGÖZ
Sağlık Bakanlığı İletişim Koordinatörü
Öznur ÇALIK
TBMM Nüfus ve Kalkınma Grubu Başkanı
Malatya Milletvekili
Prof. Dr. Sabahattin AYDIN
Medipol Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Tevfik ÖZLÜ Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Başhekimi,
Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HAKSAY) Başkanı
Prof. Dr. Tuncay DELİBAŞI
Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Şefi
Prof. Dr. Uğur DİLMEN
Sağlık Bakanlığı Sağlık Araştırmaları Genel Müdürü
Prof. Dr. Yunus SÖYLET
İstanbul Üniversitesi Rektörü Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üyesi Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği Başkanı
Yıl: 3 Sayı: 25 • OCAK 2014
Yayın Koordinatörü
Ayşe AYDIN
Editör
Ensar ÜSTÜN
Görsel Yönetmen
Mustafa HORUŞ
Grafik Tasarım
EsasMedya Tasarım
Yayın İdare Merkezi
Aşağı Öveçler 1328. Sokak 15/3
Çankaya / Ankara
Tel : 0312 472 44 63
Faks: 0312 472 44 83
www.saglikveinsandergisi.com
[email protected]
Yayın Türü
Yaygın Süreli
Basım Yeri
İmaj İç ve Dış Ticaret A.Ş.
Macun Mah. 3. cad.
No: 2 (A Girişi) İstanbul Yolu 6. km.
Yenimahalle / ANKARA
Tel : 0312 397 91 40
Basım Tarihi
OCAK 2014, ANKARA
Kaynak gösterilmeden yazılar iktibas
edilemez, alıntı yapılamaz. Yazılar
yayınlansın, yayınlanmasın yazarlarına
iade edilmez. Yazılarda kısaltma yapılabilir.
Hukuki sorumluluk yazarlarına aittir.
Yayınlanan reklamların hukuki sorumluluğu
reklamverenlere aittir.
®ISSN: 2146-829X ÜCRETSİZDİR.
Destek ve katkıları için
SAĞLIK BAKANLIĞI’na teşekkür ederiz.
/saglikinsandrg
/saglikveinsandergisi
www.saglikveinsandergisi.com
Sağlıkta 2013’ü
Geride Bırakırken..
2014 Ocak sayısıyla 3. yaşına adım atan Sağlık ve İnsan
Dergisi, 2012 yılının Ocak ayında “insanın sağlığı ve sağlığın insanı için” sloganını yayın anlayışının merkezine alıp
sizlerle buluşmaya başladı.
EsasMedya olarak biz, “her şeyin başı sağlık” düşüncesini benimseyerek hazırladığımız derginin, yaptığımız
Bu sayımızda 2013 yılında sağlıkta neler yaşandığını,
önemli olayları tekrar hatırlamak istedik. Hazırladığımız
kapak konularını, dikkat çeken haber çalışmalarını, yaptığımız önemli röportaj ve portreleri özetleyerek sizlere
“Sağlıkta 2013” başlıklı, ilgiyle okuyacağınız bir dosya
sunuyoruz.
haberlerin ve dosya çalışmalarının öneminin her zaman
farkında olduk; sağlığın hem bireysel hem de kurumsal
ilgililerine fayda sağlayabilecek, zaman zaman yol gösterebilecek bir yayın sunmaya gayret ettik.
Sağlık ve İnsan Dergisi olarak; takdir gören, beğenilen bir
dergi hazırlıyor olmaktan duyduğumuz gurur ve mutlulukla 2014 yılında da yine objektif, başarılı, kararlı bir çizgi
yürütmeyi amaç edineceğiz.
Sağlığın 2013 yılı, 2002 yılı Kasım ayında başlayıp 10 yıl
boyunca Sağlık Bakanlığı görevini yürüten Prof. Dr. Recep
Akdağ’ın, görevini şimdiki Sağlık Bakanımız Dr. Mehmet
Müezzinoğlu’na devretmesiyle başladı. Yoğun başlayan
2013 yılı yine aynı şekilde devam etti ve başarılı çalışmalara imza atıldı.
Attığımız her adımda bize güç veren, alanında başarılı ve
kıymetli isimlerden oluşan Yayın Danışma Kurulumuza,
katkı sunan kurum ve kuruluşlarımıza, desteğini esirgemeyen siz değerli okuyucularımıza bir kez daha teşekkür
ediyor, 2014 yılının sağlığın insanı ve tüm insanımızın
sağlığı için huzurlu, mutlu bir yıl olmasını diliyoruz.
Kamu Özel İşbirliği modeli ile hayata geçen Dev Şehir
Hastaneleri projesine start verilmesi geçtiğimiz yılın en
dikkat çeken olaylarındandı.
Sevgi ve saygılarımızla...
Obezite, alkol, tütün kullanımı, hareketsiz yaşam, sahte
ilaç, sağlık çalışanlarına şiddet konularında da Sağlık Bakanlığının mücadelesi hız kesmeden devam etti. Bakanlık bu alanlarda yıl boyunca bir çok aktiviteye, çalışmaya
imza attı. Bağış rekoru kırılan “Organ Bağışı Haftası” etkinlikleri de yine 2013 yılında Sağlık Bakanlığınca yürütülen önemli aktivitelerdendi.
M. Esat GÜZELGÖZ
08
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu 2013 Yılını Değerlendirerek
2014 Hedeflerini Açıkladı
18 Sağlık Bakanlığı’ndan Grip Uyarısı
Sağlık İçin
34 Teknolojik Zırhlar
41
12
Tam Gün Tasarısı
Kabul Edildi
Sağlıkta 2013 Böyle Geçti
68
Tuna’nın Göz Bebeği BUDAPEŞTE
70
Trakya Üniversitesi
haber
SAĞLIK BAKANI
DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU’NUN
YENİ YIL MESAJI
Önce insan Önce Sağlık
Sağlık, huzur ve mutluluk dolu bir yıl dileğiyle, hepinizi sevgi ve muhabbetle
selamlıyorum. En kıymetli hazinemiz olan sağlıklı yaşam, sadece kendimize değil,
sevdiklerimize, ülkemize ve insanlığa karşı en önemli sorumluluklarımızdandır.
Hastalıklardan uzak sağlıklı bir ömür için dengeli beslenmenin yanında, hareketli
bir yaşamla kendimize ve sağlığımıza değer vermeliyiz. Sağlık bilinciniz ve buna bağlı
olarak düzenli hareketli yaşam tercihiniz, sunulan her türlü tedavi edici sağlık
hizmetlerinden daha önemli bir husustur.
Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmeniz,
Bakanlığımızın öncelikli varlık nedenidir. Sunulan tüm koruyucu
sağlık hizmetlerine rağmen, sağlık sorunları yaşayan bireylerin
tekrar sağlıklarına kavuşması için tüm sağlık kuruluşlarımızda
özveri ile çalışarak hastalarımıza şifa olmaya devam ediyoruz.
Bu doğrultuda sağlık sorunlarınız için hizmet vermekte olan aile hekiminiz aynı zamanda sağlıklı yaşam
önerileri için de başvurabileceğiniz birer kaynaktır.
Hepimizin gelecekle ilgili hayalleri ve planları vardır. Bunların gerçekleşmesindeki en önemli unsur
sağlığımıza değer vermek ve onu korumaktır. Sevdiklerinize en güzel hediyeniz kendi sağlığınızdır.
Bu düşüncelerle yeni yılınızı kutlar, aileniz ve sevdiklerinizle sağlıklı, huzurlu ve hareketli bir yıl dilerim.
Dr. Mehmet MÜEZZİNOĞLU
T.C. Sağlık Bakanı
6
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
haber
SAĞLIK BAKANI MÜEZZİNOĞLU
2013 YILINI DEĞERLENDİREREK
2014 HEDEFLERİNİ AÇIKLADI
8
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu Sağlık ve İnsan Dergisine
yaptığı özel açıklamada 2013 yılını
değerlendirdi ve 2014 yılı hedeflerini açıkladı. Bakan Müezzinoğlu’nun
açıklaması şöyle:
sın tüm vatandaşlarımızın yardımına
koştu. Avrupa’nın en büyük Ulusal
Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) ile
afet ve olağanüstü hallere yönelik
acil müdahale kapasitemizi oluşturduk.
81 ilde 124 Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) kuruldu. Bu merkezlerde, meme, rahim
ağzı, deri kanserlerine bağlı ölümleri
azaltmak için gerekli tarama ve halk
eğitimi programlarını yürütmekteyiz.
“Hükümetimiz döneminde uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm
Programı ile sağlık sistemimizde
köklü değişiklikler yapıldı. Bu programla, hastaneler ve sosyal güvenlik
kurumları tek çatı altında toplandı.
Vatandaşlarımız, rehin tutulmak bir
yana istedikleri hastaneye gidip istedikleri eczaneden ilaçlarını almaya
başladı.
Aile hekimliği uygulamasına geçildi. Koruyucu sağlık hizmetlerinde
önemli adımlar atıldı. Aşılama oranları yüzde 97’lere ulaştı. Aşılama
programına dünyanın en gelişmiş
ülkelerinde kullanılan aşıları dâhil
eden Bakanlığımız, çocukluk dönemi
aşılama takviminde 13 aşıyı ücretsiz
olarak yapmaktadır.
Anne bebek ölümlerinde önemli düşüşler sağlandı. Anne ölüm oranlarını yüz binde 64’ten, yüz binde 15’e;
bebek ölüm oranını binde 29’dan,
binde 7,4’e düşürdük. Misafir anne
projesi ile ulaşım problemi olan yerlerde anne adaylarını doğum öncesi
misafir ederek sağlıklı doğum yapmaları sağlandı.
Ambulanslarımız sadece karada
değil havada ve denizde de vatandaşlarımızın hizmetine sunuldu.
Ambulans uçaklarımız, ambulans
helikopterlerimiz, parası olsun olma-
Ağız ve diş sağlığı hizmetlerimiz, 6
ağız ve diş sağlığı hastanesi,124 ağız
ve diş sağlığı merkezi, 109 diş tedavi ve protez merkezi, 753 ağız ve diş
sağlığı polikliniği ile verilmektedir.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Yeni doğan bebeklerin hayata sağlıklı
başlayabilmelerini sağlamak amacıyla ülke düzeyinde yenidoğan tarama
programlarını genişlettik. Böylece
yakalandığında kolayca önlenebilen,
ancak gözden kaçırıldığında telafisi
imkânsız sonuçlar doğurarak zihinsel
ve bedensel gelişme geriliğine yol
açan hastalıklardan bebeklerimizi
büyük ölçüde korumuş olduk.
Vatandaşımızın sağlığını korumak
üzere sigara ve tütün ürünleri kullanımına ilişkin yeni düzenlemeler getirdik. 2008 yılında %31,2 olan ülke
genelindeki sigara kullanma oranı
2012 yılında %27,1’e düştü. Yani son 4
yılda, 15 yaş üzeri nüfusta sigara kullananların sayısında %13,7 oranında
azaldı.
• Hastanelerimizi
tıbbi cihaz fakiri
olmaktan kurtardık. Modern tıbbın
hizmetine giren son teknoloji cihazları birçok gelişmiş ülkeyle aynı
zamanda vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Hastanelerimizin yoğun bakım, yanık ve yenidoğan kapasitelerini önemli ölçüde artırdık.
Acil ve Yoğun Bakım Hizmetleri
odalarını koğuştan gerçek hastane odasına dönüştürdük.
İçinde banyosu ve tuvaleti olan
oda sayısında % 500’lük artış sağladık.
Acil ve yoğun bakım tedavilerini
kamu ve özel tüm hastanelerde ücretsiz vermeye başladık. Sigortalı olsun
veya olmasın herkesin acil durumlarda, salgın hastalık, iş kazası ve meslek hastalığı durumlarında her türlü
sağlık yardımından ücretsiz yararlanmasını sağladık. Özel hastanelerde
yanık, kanser, yeni doğan, organ nakilleri, doğumsal anomaliler, diyaliz
ve kalp damar cerrahisi işlemlerinden
ilave ücret alınmamasını sağladık.
mayı ortadan kaldırdık.
Hastane Randevu Sistemi
Kamu hastanelerini tek çatı altında
birleştirerek bütün vatandaşlarımızın
kamu hastanelerinden hizmet almasına imkân verdik.
• Hastane
• Rehin alma, hastanede rehin kal• Kamuya ait sağlık kuruluşlarındaki
muayenehane sayısını % 400 arttırarak vatandaşlarımızı muayene
kuyruklarından kurtardık.
• “Ulusal Organ Nakli Bekleme Sis-
temi” kurduk. Bağışlanan organları
hiç beklemeden uygun hastaya
ulaştıracak ekip ve donanımı hazırladık.
• Bakanlığımıza bağlı tüm hastanelerde “Hasta Hakları Birimi” kurduk.
• Bakanlığımıza bağlı tüm hastanelerde “Hekim Seçme” hakkı getirdik.
• Toplum temelli ruh sağlığı hizmet-
leri başlattık. Ağır ruhsal bozukluğu olan hastalara, psiko-sosyal
destek hizmetlerinin verilmesi, takip ve tedavilerinin gerektiğinde
evde sağlık hizmetleri uygulamasına entegre bir şekilde yaşadıkları
ortamda sunulmasını imkan sağladık.
• ALO SABİM 184 ile 7/24 kesintisiz
olarak vatandaşların taleplerini
doğrudan Bakanlığa iletebilmesini
sağladık.
• Hastanelerde
koğuş sisteminden
banyosu tuvaleti içinde olan oda
sistemine, yani nitelikli oda sistemine geçtik.
Hastanelerimizde ve aile hekimliklerimizde “Merkezi Randevu Sistemi” uygulamasına başladık. Vatandaşlarımıza 182 Çağrı Merkezini arayarak canlı
operatörlerden istedikleri hastane ve
hekimden randevu alabilme ve beklemeden sağlık hizmetine ulaşabilme
imkânı sağladık.
Evde Sağlık Hizmetleri
Yatağa bağımlı hastaların evde yapılabilecek tıbbi bakım ve rehabilitasyonlarının ev ortamında yapılması ve
hastanede kalış sürelerinin kısaltılması amacıyla “Evde Sağlık Hizmeti” uygulamasına başladık.
Şehir Hastaneleri
Kamuda ödenek yetersizliği nedeni
ile uzun yıllar alan bina yapım süresinin kısaltılması vb. nedenlerle tercih
edilen Kamu Özel Ortaklığı Modeli ile
şehir hastaneleri kuruyoruz.
Ülkemiz genelinde 39 ilde toplam
50.239 yatak kapasiteli 66 şehir hastanesinin adımlarını attık. Dev şehir
hastaneleri tüm digital ve teknolojik
donanımlara sahip olacak. Bu hastanelerde araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütülecek. Hasta odaları tek
ve çift kişilik olacak.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
9
İlaç ve Eczacılık
Sağlık insan iş gücü
Yeşil Kartlı yoksul vatandaşlarımızın:
Ayaktan tedavilerinde ilaç giderlerinin ödeme kapsamına alınmasını,
ilaçlarını istedikleri eczaneden alabilmelerini sağladık.
Ülkemizde hekim ve hemşire sayısı
başta olmak üzere sağlık insan kaynaklarında yetersizlik yaşanmaktadır. Yüz bin de kişiye düşen doktor
sayısı itibari ile Türkiye, DSÖ Avrupa
bölgesinin en alt sıralarında yer almaktaydı.
• Serbest Sağlık Bölgeleri kuruyo-
Sağlık personelinin ülke genelinde
dengeli dağılımını sağladık. Yıllardır
sağlık personelinden mahrum olan
sağlık tesislerimiz ve bölgelerimizde
yeni istihdam modelleri ile personel
istihdam etmeye başladık. Personel
istihdam ve nakillerine şeffaflık ve
hakkaniyet getirdik.
direceğiz. Sağlık turizminde Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Orta Asya
ve Rusya bölgesinin merkezi olacağız. Sağlık turizmi kapsamında
elde edilen gelirlere vergi muafiyeti getirdik. Dört dilde hizmet veren yurt dışı hasta danışma hattını
kurduk. Konaklama tesislerinde
sağlık kuruluşu kurulup işletilmesi
imkânı sağladık.
Sağlık Uygulama Tebliği ile hastanelerin, yatan hastalar için ilaç ve tıbbi
malzemeleri ücretsiz sağlaması uygulamasına başladık.
Eczane bulunmayan kırsal bölgelerde yaşayan halkın ilaca ulaşımını kolaylaştırmak için mobil eczane uygulamasını başlattık.
İlaç takip sistemi ile sahte ilaçlara son
İlacı geçtiği her aşamada izleyen İlaç
Takip Sistemi (İTS) kurduk. Geliştirilen sistem ile piyasada bulunan bütün ilaçlar bir takip numarası ile kayıt
altına alınmakta ve üretimden itibaren tüketilinceye kadar her aşamada
takip edilmektedir. Bu sayede kupür
yolsuzluğu diye bilinen sahtecilik önlenmekte, piyasada sahte ve kaçak
ilaçların bulunması imkânsız hale
gelmektedir.
İlaca en düşük fiyatla ve kolay erişim
hedefini gerçekleştirdik. Akılcı ilaç
kullanımı konusunda toplum bilincinin arttırılması ve farkındalık oluşturulması için çalışmalar başlattık.
İlaç prospektüslerini sade ve anlaşılabilir hale getirdik. Vatandaşlarımızın
kullandığı ilaca ait her türlü bilgiyi
kolayca anlayabilmesini sağladık.
10
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
HEDEFLERİMİZ
• Yeni dönemde, dev şehir hastane-
leri kuruyoruz. Hizmet kalitesini
artırmak ve maliyeti etkin sağlık
hizmeti dengesini kurabilmek
amacıyla inşasına başladığımız şehir hastanelerini ülkenin dört bir
tarafına yaygınlaştıracağız.
defliyoruz. Bu kapsamda off-set
uygulamalarını geliştireceğiz.
ruz. Sağlık alanında bölgesel cazibe merkezi olacağız. Yabancı
sermaye ve yüksek tıbbî teknoloji
girişini hızlandıracağız.
• Türkiye’de sağlık turizmini güçlen-
• Sağlık
insan gücünü artıracağız.
YÖK ile iş birliğiyle tıp fakülteleri
öğrenci kontenjanını 2 katına çıkardık. Hemşirelik yüksekokullarında öğrenci kontenjanını 3 katına çıkardık.
• Klinik kaliteyi iyileştireceğiz. Klinik
kalite standartlarını geliştiriyoruz.
• Kamu Hastane Birliklerini kurduk. • Obezite ve hareketsizlikle mücaBu sayede hastanelerimiz daha da
etkili, kaliteli ve verimli işletilecek.
• Tıbbi ürün ve hizmetlerin üreti-
mine teşvikler getirdik. Bu şekilde
yerli sanayinin güçlendirilmesini,
Ar-Ge ve teknolojik iş birliğine
daha fazla önem verilmesini he-
deleye devam edeceğiz.
• Sağlıkta şiddete tolerans göster-
miyoruz, göstermeyeceğiz. Bu hususta birçok tedbir aldık. Vefakâr
sağlık çalışanlarımıza yönelik hiçbir olumsuz davranışa müsamaha
göstermeyeceğiz.”
haber
“TAM GÜN” TASARISI
KABUL EDİLDİ
Kamuoyunda “tam gün” tasarısı olarak bilinen, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair “torba tasarı” TBMM
Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.
Yasalaşan “Torba Tasarıda” dikkat çeken
hususlar şöyle:
Tasarıyla Kamu Hastaneleri Birliklerinde sözleşmeli statüde istihdam
edilenlerin sözleşmelerinin kimler
tarafından yapılacağı yeniden belirleniyor. Buna göre, genel sekreter,
başkan ve hastane yöneticisinin sözleşmeleri bakan tarafından yapılacak. Başhekim, başhekim yardımcısı,
müdür, müdür yardımcısı, uzman
personel ve büro görevlilerinin sözleşmeleri kurum başkanı tarafından
yapılacak.
Sağlık personeli, mesai saatleri dışında da hastane ya da sağlık kuruluşuna çağrılabilecek. Mesai saatleri
dışında da hizmetine ihtiyaç duyulması halinde, personelin sağlık kuruluşuna ulaşabilmesi için alınacak
12
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
tedbirler ve uyulacak kuralları Sağlık
Bakanlığı belirleyecek. Sağlık Bakanlığına yapılacak kayıt ve bildirimlerden de ücret alınacak.
Yoğun bakım, acil servis ve 112’de çalışanlara yüzde 50 fazla ödenecek
Sağlık çalışanlarına ödenen nöbet
ücretleri yoğun bakım, acil servis ve
112 acil sağlık hizmetlerinde tutulan
nöbetler için yüzde 50 oranında fazla
verilecek.
Tabip ve diş tabibi olan profesör ve
doçentler, kurumsal sözleşme ile özel
hastane ve vakıf üniversitelerinde
çalışabilecek. Yükseköğretim kurumlarının kadro ve pozisyonlarında bulunmayan profesör ve doçentler, tıp
ve diş hekimliği fakültelerinde sözleşmeli öğretim üyesi olarak istihdam
edilebilecek. Bu kişilere, devamlı statüde çalışan profesör ve doçentler
için belirlenen ek ders ücretinin on
katına kadar saatlik sözleşme ücreti
ödenebilecek.
Bu kişiler, rektör, dekan, enstitü, yüksekokul, uygulama ve araştırma merkezi müdürü, senato, yönetim kurulu
ve kurul üyesi bölüm başkanı, anabi-
lim ve bilim dalı başkanı ve başhekim
olamayacak.
Profesör ve doçentler, toplam sayının
yüzde 50’sini geçmemek üzere ve
geliri de üniversiteye kaydedilmek
şartıyla mesai dışında özel hastane
ve vakıf üniversitesi hastanesinde
çalışabilecek. Bu şekilde çalışabilecek
öğretim üyeleri, yüzde 50’si uygulama, yüzde 50’si de akademik faaliyetlerden oluşacak önceki yılın performans kriterlerine göre belirlenecek.
Özel hastane ve vakıf üniversitesi
hastaneleri, tabip ve diş tabibi kadro
sayılarının yüzde 20’sini geçmemek
üzere üniversite ile sözleşme
yapabilecek.
Tasarıyla öğretim üyelerine mesai
saatleri dışında ilave ücret alınmak
suretiyle üniversitede sundukları
sağlık hizmetlerine karşılık ödenecek
ek ödemenin oranları ve kuralları belirleniyor. Dağıtılan gelirlerden kalan
tutarların harcanabileceği işler sayılarak, fiilen mesai dışında çalışan diğer
personele de yapılacak ek ödemede
kullanılabileceği düzenleniyor. Ayrıca
üniversite dışındaki hizmetlerinden
elde edilen gelirlerin de yüzde 50›si-
nin limite bağlı olmaksızın öğretim
üyelerine ödenmesi öngörülüyor.
Buna göre, öğretim üyelerinin mesai
saatleri dışında üniversitede sundukları sağlık hizmetlerinden dolayı
alınan ilave ücretler, döner sermaye
işletmesinin ayrı bir hesabında toplanacak. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50›den az ve yüzde 60›dan
fazla olmamak üzere üniversite yönetim kurulunca tespit edilecek oran;
mesai saatleri dışında sağlık hizmeti
sunan öğretim üyesine, mesai içinde
gerçekleştirilen iş miktarı ve çeşidi
dikkate alınarak belirlenen toplam
performansı aşmamak kaydıyla, ek
ödeme matrahının yüzde 800›ünü
geçmemek üzere her ay ayrıca ödenecek.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mesai saatleri dışında çalışan öğretim üyeleri, 3 ay içinde bu
faaliyetlerini sona erdirecek. Bu süre
içinde faaliyetlerini sona erdirmeyen
öğretim üyelerinin üniversiteyle ilişikleri kesilecek.
Sünnetçilere 2014 yılına kadar süre
Tasarıyla sünnet ameliyatının yalnızca tabiplerce yapılabileceği düzenleniyor ancak olağanüstü ve istisnai
hallerde Sağlık Bakanlığı’nca düzenlenecek eğitimi alanlar hekim gözetiminde sünnet ameliyatı yapabilecek.
Bu düzenlemenin yayımı tarihinde
sünnetçilik yapanlar, 31 Aralık 2014
tarihine kadar faaliyetlerini sürdürebilecek.
TSK’nın muharip unsurlarından ve
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi Başkanlığı’nın personelinden, görevlendirilen ve eğitimi
başarıyla tamamlayanlar, hastane
öncesi, sağlık personeli yokluğunda,
sağlık hizmetine ulaşıncaya kadar
acil tıbbi müdahaleleri yapabilecek.
Kamuda tam gün çalışmanın bir istisnası olarak, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve yöneticilik görevi
bulunmayan tabipler ile aile hekimleri, çalışma saatleri dışında, kurumlarının izniyle, aylık 30 saatten fazla
olmamak şartıyla işyeri hekimliği yapabilecek.
Tabipler, işyeri eğitimi alma ve işyeri
belgesine sahip olma şartı aranmaksızın, 10’dan az işçi çalıştıran az tehli-
keli işyerlerinin işleri hekimliği görevini yapabilecek.
Bakanlığı’nca yetkilendirilmiş gerekli
uzman personel ve donanıma sahip
kurumlarca yapılacak.
Ebelik eğitimi lisans seviyesine çıkarılıyor
Tıbbi ölümün gerçekleştiğine, biri
nörolog veya nöroşirürjiyen, biri de
anesteziyoloji ve reanimasyon veya
yoğun bakım uzmanından oluşan
iki hekim tarafından kanıta dayalı tıp
kurallarına uygun olarak oy birliği ile
karar verilecek.
Buna göre, üniversitelerin ebelik ile
ilgili lisans eğitimi veren fakülte ve
yüksekokullarından mezun olan ve
diplomaları bakanlıkça tescil edilenler ile öğrenimlerini yurtdışında
ebelik ile ilgili okulda tamamlayarak
denklikleri onaylananlara ebe unvanı
verilecek.
Hemşire yardımcısı, ebe yardımcısı, sağlık bakım teknisyeni adıyla üç
yeni “yardımcı sağlık mesleği” geliyor.
Hemşire ve ebe yardımcısı, hemşire
ve ebe nezaretinde yardımcı olarak,
sağlık bakım teknisyeni ise en az
tekniker düzeyindeki sağlık meslek
mensuplarının nezaretinde yardımcı
olarak çalışacak. Bu kişiler, hastaların günlük yaşam aktivitelerine, beslenme programının uygulanmasına,
kişisel bakım ve temizliği ile sağlık
hizmetlerine ulaşmasına yardımcı
olacak ve refakat edecek. Ayrıca teknisyenlik seviyesindeki sağlık meslekleri kaldırılıyor.
Yabancı asistanlara ödeme
Uzmanlık eğitimi alan yabancı uyruklu asistanların maddi mağduriyetinin giderilmesi amacıyla düzenleme
yapılıyor. Buna göre, eğitim hastanelerinden sadece 500 TL alan bu
asistanlara, ilgili kurumun döner sermayesinden ödeme yapılacak.
Eğitime başladıkları tarihte çalıştıkları aile hekimliği birimini en az 3 yıl
değiştirmemek şartıyla uzmanlık eğitimini başarıyla tamamlayanlar, devlet hizmetini yapmış sayılacak.
Bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren, sağlık meslek liselerinin hemşire yardımcılığı, ebe yardımcılığı ve sağlık bakım teknisyenliği haricindeki programlarına öğrenci
kaydedilmeyecek. Sağlık meslek liselerinin hemşirelik programına da öğrenci kaydı yapılmayacak.
Kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular, aksine
bir vasiyet ibraz edilmediği takdirde
alınabilecek. Ayrıca, otopsi işlemi tamamlanmış olmak kaydıyla, vücudunu ölümden sonra inceleme ve araştırma faaliyetlerinde faydalanılmak
üzere vasiyet edenler ile yataklı tedavi kurumlarında ölen veya bunların
morglarına getirilen ve kimsenin sahip çıkmadığı cesetler, bilimsel araştırma için kullanılmak üzere yüksek
öğretim kurumlarına verilebilecek.
Tıp eğitimi için gerekli olan kadavra
yurtiçinden yeteri kadar temin edilememesi halinde yurtdışından kadavra veya kadavra parçası temin edilebilecek.
Tıp eğitimi için gerekli olan kadavranın yurt içinden yeteri kadar temin
edilememesi halinde, kadavra veya
kadavra parçası, soykırım ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar yoluyla ölmüş
kimselerden temin edilmemiş olması
kaydıyla yurt dışından temin edilebilecek.
Kadavra ya da kadavra parçası temini
ile yurt dışından kadavra temin edecek kişi veya kuruluşların yetkilendirilmesine dair usul ve esaslar Sağlık
Bakanlığı’nca belirlenecek.
Yetkisiz sağlık hizmeti verene hapis cezası
Organ nakli
Ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan
veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti
verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar
hapis ve yirmi bin güne kadar adli
para cezası ile cezalandırılacak. Ancak, olağanüstü durumlarda acil sağlık hizmeti ulaşana ve sağlık hizmeti
devamlılık arz edene kadar sağlık
hizmeti veren hekimler ve sağlık görevlileri bu cezaya çarptırılmayacak.
Organ ve doku alınması, taşınması,
saklanması, aşılanması ve nakli ile
yurtdışından temin edilmesi, Sağlık
Bakanlıkça belirlenen kayıtları uygun şekilde tutmayan veya bildirim
zorunluluğunu yerine getirmeyen
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
13
sağlık kurum ve kuruluşları 2 defa
uyarılacak, uyarıya uymayanlara bir
önceki aya ait brüt hizmet gelirinin
yüzde biri kadar idari para cezası verilecek.
Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen acil
hastaya müdahale esaslarına; personel, tıbbi cihaz ve donanım, bina
ve hizmet birimleri, malzeme ile ilaç
standartlarına uyulmaması hallerinde bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde beşine kadar idari para
cezası uygulanacak.
Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri
sırasında veya görevleri dolayısıyla
işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedenleri arasında sayılacak.
Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
görev yapan personel, görevleri sırasında işledikleri veya görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen kasten
öldürme, yaralama, tehdit ve hakaret
suçlarından dolayı kamu görevlisi sayılacak.
14
formüle uymadığı, tedavi vasıflarını
azaltacak veya kaybedecek surette
imal edildiği anlaşılırsa, ruhsat sahibi
ile maddenin bu şekilde imal edildiğini bilerek satan, satışa arz eden
veya sattıranlara 10 bin TL’den 500
bin TL’ye kadar idari para cezası verilecek.
Tanıtım veya satışların internet üzerinden yapılması halinde, Bakanlık
derhal erişimini engelleyecek. Yetkili
merciden izin almaksızın veya verilen izne aykırı olarak sağlık beyanı
ile ürün tanıtım ve satışını yapanlar
hakkında 20 bin TL’den 300 bin TL’ye
kadar idari para cezası verilecek.
“Mucize Ürünlere” Ceza
Ruhsatsız olarak önceden hazırlanarak eczanede bulundurulan hazır ilaç
imal edenler veya bu şekilde imal edilen bu ilaçları bilerek satan, satışa arz
eden veya sattıranlara 1 yıldan 5 yıla
kadar hapis cezası verilecek. Bu ilaçların tedavi vasıflarına haiz olmadığı,
bu vasıfları azaltacak, kaybedecek şekilde veya saf olmayan maddelerden
imal edildiği anlaşıldığı takdirde ceza
üçte bir oranında artırılacak.
Kanuna göre maddelerin saf olmadığı, ruhsat almak için verilmiş olan
Böyle olmamakla beraber hastalıkları teşhis ve tedavi ettiği beyanı ile
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
herhangi bir ürünün satışını, pazarlamasını veya reklamını yapanlar,
1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılacak. Ayrıca, bunların tanıtım veya satışlarının internet veya
başkaca herhangi bir elektronik ortam üzerinden yapılması halinde de
ceza verilecek.
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu:
”Asla kibirli olmadık, olmayacağız”
Tasarının kabul edilmesinin ardından
Genel Kurul’a teşekkür eden Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, yasanın sıkıntıları kısmen hafifleteceğini
söyledi.
Tasarının komisyonlardaki görüşmeleri aşamasında muhalefetin bazı
önerilerini de dikkate aldıklarını anlatan Bakan Müezzinoğlu, ortak aklı
bulmaya çalıştıklarını ifade etti. Müezzinoğlu, “Biz asla kibirli olmadık,
olmayacağız. Millete havale olmak
bizim için şereftir” dedi.
Mehmet Müezzinoğlu, gemi hastaneleriyle, şehir hastaneleriyle ve
sağlıktaki bütün dinamiklerle muasır
medeniyet seviyesinin üstüne yolculuğu başaracaklarını vurguladı.
haber
DOKTORLAR 32 FARKLI SENARYO İLE
KALP KRİZİ VAKALARINA HAZIRLANACAK
Sağlık Bakanlığı, Türkiye’deki en
önemli ölüm nedenleri arasında yer
alan kalp damar hastalıklarının tedavisinde önemli bir projeye start
verdi. Kalp krizinden ölüm riskini
azaltmaya yönelik “Girişimsel Kardiyoloji Simülasyon Eğitim Projesi”,
Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nde düzenlenen basın
toplantısıyla tanıtıldı. Proje ile bir yıl
içinde 1000 doktora eğitim verilecek.
Proje, kardiyoloji alanındaki eğitim
ihtiyacından doğdu. Kalp krizi, en
önde gelen ölüm nedeni. Teknolojideki ilerlemeler ise, gerçeğe son
derece yakın simülasyonlar sayesinde, kalp krizi vakalarına hekimlerin
çok daha hazırlıklı olmasını sağlıyor.
Özellikle zaman kaybetmeden hekim
müdahalesini gerektiren ve hastanın
sevk edilemeyeceği vakalar için, bu
tarz bir simülasyon eğitimi projesi
yaşamsal önem taşıyor.
Basın toplantısı Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürü Prof. Dr. İrfan Şencan, Rektör
16
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Prof. Dr. Metin Doğan, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Bozkurt
ve Astra Zeneca Türkiye Genel Müdürü Stefan Woxström’ün katılımlarıyla
gerçekleşti. Sağlık Bakanlığı Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Şencan, Türkiye’nin hekimlikteki
başarısının dünyanın birçok ülkesinde
kabul gördüğünü belirterek, “Bu hedefe yönelik çabayı devam ettirmemiz
ve buna tuğla taşımamız gerekiyor. Bu
proje o tuğlalardan biri. Bakanlık olarak eğitim için her türlü desteği koşulsuz veriyoruz. Bu proje inşallah başarıyla tamamlanacaktır. Benzer projeler
için örnek olacaktır” dedi.
Eğitim projesine destek veren Astra
Zeneca Türkiye Genel Müdürü Stefan
Woxström de, “Bu proje kalp krizi ile
sonuçlanan ölümlerin azaltılmasına ve akademisyenlerin eğitimine
büyük fayda sağlayacak” diye konuştu. Woxström, bu proje ile Sağlık
Bakanlığı’nın cesur bir adım attığını
ve bu projenin parçası olmaktan gurur duyduklarını dile getirdi.
32 Farklı Senaryo
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve proje
yürütücüsü Prof. Dr. Engin Bozkurt,
koroner kalp hastalığına bağlı ölümlerin Türkiye’deki en önemli ölüm nedenleri arasında olduğunu ifade etti.
Türkiye’de 50 yaşın altında kalp krizi
oranını Avrupa ortalamasından yüksetk olduğuna dikkat çeken Bozkurt,
similasyon eğitimi ile kalp krizi vakalarına en kısa sürede müdahale edilebileceğini kaydetti. Bozkurt, proje
ile ilgili şu bilgileri verdi: “Doktorlar
kolaydan zora gerçeği ile birebir aynı
32 farklı senaryo üzerinde çalışabilecek. Eğitim alan doktorlar, katater,
kılavuz tel, stent ve balon kullanımını görebiliyor. Radyasyonun dozunu
ayarlayabiliyor, prosedür seçimini
adım adım yapabiliyor. Bu eğitimden
ilk etapta 50 kardiyoloji ünitesinden
1000 doktor faydalanacak. Her doktor, yaklaşık 50 vaka izleme şansına
sahip olacak.”
Kriz Sonrası İlk Saatler
Yaşamsal Önem Taşıyor
Akut koroner sendrom (AKS) denilen ve büyük bir kısmını kalp krizinin
oluşturduğu durumlarda, tıkanan
damarın anjiyografi gibi girişimsel
yöntemlerle ilk saatler içinde açılması kalp kasının işlevini sürdürebilmesi
için gerekli, aksi takdirde kalp pompa görevini göremez hale geliyor ve
ölüm gerçekleşebiliyor.
Sağlık Bakanlığı, özellikle son 2 yıl
içinde ülke çapında büyük bir organizasyon gerçekleştirdi. Her ilde, nüfus
sayısı, coğrafi koşullar değerlendirildi
ve 7/24 hizmet veren ve kalp damarlarına girişim yapılmasını sağlayan
anjiyografi laboratuvarlarının bulunduğu PKG (perkütan koroner girişim) merkezleri yapılandırıldı. Bunlar
üniversite hastanelerinde, eğitim ve
araştırma hastanelerinde ya da devlet hastanelerinde bulunuyor. Sağlık
Bakanlığı bu merkezleri belirledi, gerekli ekipmanı temin etti, anjiyografi
teknisyeni, laboratuvar sorumlusu,
vb. gibi personel açıklarını tamamladı. Aynı zamanda bu merkezlerde
kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahi
kadroları da oluşturarak bu merkez-
leri standardize hale getirdi. Bazı illerde nüfus sayısına göre 1-2, bazılarında da 3 ya da daha fazla PKG merkezi
bulunmakta. Bu merkezlerin girişim
sayısı, başarı oranı gibi parametreleri
de takip ediliyor.
Merkeze ulaşımın zor olması ve kalbe girişim yapılmasının faydalı olamaması gibi nedenlerden ötürü PKG
merkezi kurulumunun rasyonel olmadığı birkaç ilde de, tıkanan damarların ilaç ile açılması (trombolitik tedavi) ön planda tutuldu ve bu iller de
‘trombolitik şehir’ olarak belirlendi.
Bu yapılanmaya paralel olarak, Sağlık
Bakanlığı acil sağlık hizmetlerinde
de bir çalışma gerçekleştirdi ve her
ilde nüfus sayısına göre ambulans
satınalması yaptı ve her ilde bir koordinasyon merkezi kurdu. Tüm ambulanslar bu merkezden GPS sistemi ile
yönetiliyor ve AKS ön tanısı olan hastalar PKG merkezlerine yönlendiriliyor. Her ambulans içinde hekim bulunamayabiliyor ancak olay yerinden
hastaneye ulaşana dek geçen sürede
tıbbi süreçlere müdahale edebilecek
acil tıp teknisyeni yetiştirilmesi için
de çalışma yapılıyor. Hastanın bulunduğu yerden alınıp PKG merkezine
getirilme süreleri ülkemizde oldukça
iyi, bu rakamlar Avrupa standartlarına yaklaştı.
Tüm bu çaba ile kalp krizine erken
müdahale ve tıkalı damarın zamanında açılması için büyük bir mesafe kat edilmiş durumda. Türkiye’nin
kalp krizine hazır olduğu söylenebilir.
Bu büyük projenin desteklenmesine
üniversiteler ve ilaç firmaları da farklı
yönlerden katkıda bulunmaya çalışıyorlar. AstraZeneca da hekim ve toplum eğitimi olmak üzere 2 ayrı alanda Sağlık Bakanlığı’na destek veriyor.
Biri, girişim konusunda sadece seçilmiş PKG merkezlerinin değil, tüm
kardiyologların girişimsel kardiyoloji
teknikleri konusunda pratiklerinin
ve tecrübelerinin artırılması, diğeri
ise toplumun kalp krizi konusundaki
farkındalığının artırılması ve belirtiler
başlar başlamaz 112’nin aranmasının
ve hastaneye gidişin sağlanması. Girişimsel Kardiyoloji Simülasyon Programı, hekimlerin eğitim ihtiyacına
katkıda bulunacak bir proje iken, firmanın desteklediği diğer proje olan
“Stent for Life” ise Türk Kardiyoloji
Derneği ile işbirliği halinde yürütülüyor ve toplumun farkındalığını artırmayı amaçlıyor.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
17
haber
SAĞLIK BAKANLIĞINDAN GRİP UYARISI
Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, dünya genelinde mevsimsel ve yaygın görülen
gribin her yıl çok fazla insanın ciddi olarak hastalanmasına neden olduğu belirtildi.
Türkiye’de insanları gripten korumak
amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından
özel programların yürütüldüğüne,
hastalığın tiplerinin, yaygınlığının
ve etkisinin izlendiğine işaret edilen açıklamada, ‘’Elde edilen göstergelere göre ülkemizde, 2013-2014
grip mevsimi içinde bulunduğumuz
bugünlerinde gribin yoğunluğu artmaktadır’’ ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, gribe karşı alınacak önlemler şöyle sıralandı:
‘’Hasta kişiler ile yakın temastan kaçınılmalı, grip benzeri bir hastalık
geçirildiğinde evde istirahat edilmeli,
hastayken, hastalığı bulaştırmamak
için mümkün olduğunca diğer insanlarla temas sınırlandırılmalı, aksırma ve öksürme esnasında burun
ve ağız kağıt mendille kapatılmalı ve
kullanılan kağıt mendil çöp kutusuna
18
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
atılmalı, eller, sabun ve su ile sık sık
yıkanmalı, bulaşma yollarından olan
ağız, burun ve gözlere kirli ellerle temas etmekten kaçınılmalı, yüzeyler
sık sık temizlenmeli, risk gruplarına
grip aşısı uygulanmalı (içinde bulunduğumuz hafta itibarıyla halen grip
aşısı yaptırılması mümkündür).’’
Kimler daha çok risk altında
Sağlık çalışanlarının, 65 yaş ve üzerindeki kişilerin, yaşlı bakımevi ve
huzurevinde kalanların, astım dahil
kronik akciğer ve kalp-damar sistemi hastalığı olanların, şeker hastalarının, kronik böbrek yetmezliği ve
kan hastalığı bulunanların, bağışıklık sistemi baskılanmış olanların, 6
ay-18 yaş arasında olup uzun süreli
aspirin kullananların daha çok risk
altında olduğuna dikkat çekilen
açıklamada, bu risk gruplarında
olanların hekime müracaat etmesi
gerektiği kaydedildi.
‘’Antibiyotikler gribi tedavi etmez’’
Grip geçirilirken, belirtilerin ağırlaşması durumunda (nefes darlığı, göğüs ağrısı, bilinç bulanıklığı, yüksek
ateş, öksürük gibi belirtilerin ortaya
çıkması) bir hekime başvurulması ve
hekim tavsiyelerine göre gerekli ilaçların kullanılması gerektiği vurgulanan açıklamada, ‘’Antibiyotikler gribi
tedavi etmezler bu nedenle hekim
tavsiyesi dışında antibiyotik kullanılmamalıdır. Mevsimsel grip hastalığının yoğunlaştığı bugünlerde gripten
korunmada yeterli ve dengeli beslenme ile yeterli istirahatın önemi de
unutulmamalıdır’’ değerlendirmesinde bulunuldu.
haber
GRİP SALGINI VE BESLENME
T.C Sağlık Bakanlığı
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
Kış mevsiminin yaşandığı şu günlerde havaların soğumasıyla birlikte başta küresel grip salgını olmak
üzere soğuk algınlığı ve enfeksiyon
hastalıklarının görülme sıklığında da
artış izlenmektedir. Bu hastalıklardan
korunmada aşılanma, kişisel hijyen
kurallarına dikkat etme gibi önlemlerin yanında bağışıklık sisteminin
güçlendirilmesi için yeterli ve dengeli beslenme de oldukça önemli yer
tutar. Yetersiz ve dengesiz beslenme
alışkanlığı olan bireylerin soğuk algınlığı ve enfeksiyon hastalıklarına
yakalanma riski daha yüksektir ve
hastalık halinde hastalıkları daha ağır
seyreder.
Son günlerde yoğun yaşanan grip
vakaları nedeni ile yazılı ve görsel
basında beslenme konusunda çok
çeşitli önerilerde bulunulmakta özellikle bazı besinlerin mucizevi olarak
20
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Sebze ve meyveler büyüme ve gelişmeye yardımcı olduğu gibi hücre
yenilenmesini ve doku onarımını
sağlarlar ayrıca hastalıklara karşı direncin oluşumunda etkindirler. Yeterli ve dengeli beslenebilmek için
çeşitli renk ve türdeki sebze ve meyvelerin tüketimi önemlidir. Sabah
kahvaltısında da olmak üzere her
öğünde sebze ve meyve tüketimine
özen gösterilmeli, günde en az 5 porsiyon (400 gram) tüketilmelidir.
kış aylarında bolca bulunan portakal,
mandalina, elma, greyfurt gibi meyveler tercih edilebilir. Besin değeri
ve ekonomik olması açısından mevsiminde, bol ve ucuz bulunduğu dönemlerde tüketilmesi daha uygundur. Sebze ve meyvelerin taze olarak
tüketilmesi daha yararlıdır. Vitamin
ve minerallerin çoğu, sebze ve meyvelerin özellikle dış yapraklarında,
kabuğunda veya kabuğun hemen altındaki kısımlarında bulunduğundan
yenilebilenlerin kabukları soyulmamalı, soyulması gerekiyorsa mümkün
olduğunca ince soyulmalıdır. B ve C
vitamini gibi bazı vitaminler ısı ile kolayca kayba uğradığından sebzeler
mümkün olduğunca kısa sürede ve
diriliği korunacak şekilde pişirilmelidir. Suda eriyen vitaminlerin (vitamin
C, B2, folik asit vb) büyük bir kısmında
kayıplar olduğu için sebzelerin haşlama suyu kesinlikle dökülmemelidir.
Savunma sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin, havuç,
brokoli, kabak, lahana, karnabahar,
maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra
Gerek C vitamini ihtiyacının karşılanması gerekse sıvı alımına katkı sağlaması yönünden taze sıkılmış meyve
suları da içilebilir. Meyve sularının
tüketiminde önemli olan bekletilme-
koruyucu etkilerinden sıklıkla bahsedilmektedir. Oysaki besin çeşitliliğinin sağlanması, doğru seçimlerin yapılması, yeterli ve dengeli beslenme
konusunda sürekliliğin sağlanması
hastalıklardan korunmada çok daha
etkindir.
Yeterli ve dengeli beslenmeye
yönelik öneriler:
mesi, sıkıldıktan hemen sonra tüketilmesidir. Meyve suyunun bekletilmesi C vitamininin azalmasına neden
olmaktadır.
Meyve ve sebzelerin tüketilmeden
önce mutlaka bol su ile iyice yıkanmalı gerekirse yıkama fırçası kullanılmalı ancak sebze ve meyveleri yıkarken deterjan veya sabun kesinlikle
kullanılmamalıdır.
E vitamini de bağışıklık sisteminin
güçlendirilmesinde etkilidir. Soğuk
algınlığı ve diğer enfeksiyonlara
karşı vücut direncini arttırmakta, A
vitamininin okside olmasını da engellemektedir. E vitamininin iyi kaynakları olan; yeşil yapraklı sebzeler,
fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar ve
kuru baklagillerin yeterli miktarlarda
tüketilmesi önemlidir. Ancak kurubaklagillerin protein kalitesini arttırmak için tahıllarla ve C vitamininden
zengin besinlerle tüketilmesi daha
yararlıdır. İmkan dahilinde günde 1
avuç fındık, ceviz vb. yağlı tohumlardan yenilmelidir.
Yumurta, protein kalitesi en yüksek
olan besindir. Alerji veya hastalık nedeniyle tüketilmemesi gereken durumlar haricinde her gün iyi pişmiş
olarak 1 adet tüketilmesi yararlıdır.
Balık, beyin fonksiyonlarının gelişimi
için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega 3), kalsiyum, fosfor, selenyum ve iyot mineralleri ile E vitamini
için de iyi bir kaynak olup, bağışıklık
sisteminin kuvvetlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle imkânlar
dahilinde haftada 2-3 kez buğulama,
ızgara yada fırında pişirilerek tüketilmesi uygundur.
Özetle besleyici değerleri yönünden
besinler dört besin grubu altında
toplanır. Aynı grup içinde yer alan
besinler birbirlerinin yerini tutar.
Bunlar; süt grubunda yer alan süt,
yoğurt, peynir, et grubunda yer alan
et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohumlar vs, tahıl grubunda yer alan ekmek, bulgur, makarna,
pirinç, mısır, tarhana v.s. ile sebze ve
meyve grubudur. Bu besinlerin her
gün yeterli miktarda tüketilmesi sağlanmalıdır.
Metabolizmanın düzenli çalışması
için, günlük yaşam koşulları da dikkate alınarak, yemeklerin günde en
az üç öğünde tüketilmesi, öğün atlanmaması ve öğünler arasında geçen sürenin 4-5 saat olmasına dikkat
edilmelidir. Öğünler içerisinde en
önemlisi sabah kahvaltısıdır. Kahvaltı yapmadan güne başlamak verimi
düşürür. Sabah kahvaltısında süt, yumurta veya peynir gibi protein içeren
besinlerin yanı sıra vitamin ve minerallerden zengin sebze ve meyvelerin
tüketiminin çok önemli olduğu unutulmamalıdır.
Boya ve yaşa uygun vücut ağırlığı hedeflenmelidir. Kilolu olma durumunda zayıflama amacı ile yanlış/sağlıksız
ve hızlı kilo vermeyi amaçlayan diyet
uygulamalarından kaçınılmalıdır. Bu
tarz diyet uygulamaları, bağışıklık sistemini zayıflatarak, daha kolay hastalanmaya zemin hazırlar, hastalığın
uzun sürmesine neden olabilir.
Vücut ısısını dengede tutabilmek için
bol sıvı alımı unutulmamalıdır. Yeterli
sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin
(zararlı öğeler) atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal
reaksiyonun gerçekleşmesinde son
derece önemli rol oynamaktadır. Bu
nedenle, her gün en az 1.5-2 litre (810 su bardağı) su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında süt, ayran, taze
sıkılmış meyve suları ile bitki çayları
tercih edilmelidir.
Ateş yükselmesi durumunda sıvı tüketimi artırılmalı ve yeterli enerji alınmalıdır. Enerji kaynağı olarak basit
karbonhidrat olan saf şeker ve şekerli
besinler yerine kepekli ekmek, makarna, bulgur gibi tam tahıl ürünlerinin tüketilmesine özen gösterilmesi,
enerjisi yüksek hamur tatlıları yerine
sütlü tatlılar, meyve tatlıları, tercih
edilmelidir. Artan enerji ihtiyacının
karşılanması için ölçülü olarak tahin
pekmez de tüketilebilinir.
Bebeklerin enfeksiyon hastalıklarından korunmasında anne sütü çok
önemlidir. Her zaman steril ve uygun
olması, koruyucu etmenleri içermesi,
enfeksiyonu önleyen bağışıklık öğelerini (IgA, IgG ve IgM) içermesinden
dolayı bebeklere ilk 6 ayda sadece
anne sütü verilmeli, daha sonra uygun tür ve miktarda ek besinlere geçilmeli ve 2 sene emzirmeye devam
edilmelidir.
Yeterli ve dengeli beslenme yanı sıra
el hijyenine dikkat edilmelidir. Eller
sürekli temiz tutulmalı, gıdalarla,
mutfak araç ve gereçleriyle temastan
önce, çiğ et, tavuk ile sebzeye ve yumurtaya dokunduktan sonra, artık gıdalar ve çöplere dokunduktan sonra,
ellere öksürme, aksırma ve el mendili
kullandıktan sonra, tuvaletten önce
ve sonra, sigara içtikten ve yemek
yedikten sonra, saçlara dokunup taradıktan sonra sabun ve ılık su ile en
az 20 saniye süreyle iyice yıkanmalıdır. Besinin hazırlandığı ve pişirildiği
alanların, kullanılan araç ve gerecin
temizliğine özen gösterilmeli, başkalarının kullandığı bardak, tabak, çatal,
kaşık vb kullanılmamalıdır.
Fiziksel aktivite yaparak vücut direnci
artırılmalı, düzenli olarak yürüyüş yapılmalı, güneş ışınlarından mümkün
olduğunca doğrudan yararlanılmaya
çalışılmalıdır.
Çocuklara Yönelik Sağlıklı Beslenme ve
Yaşam Önerileri
• Çocukların
sağlıklı beslenmesi
için dört besin grubunda bulunan
besinlerden yeterli miktarlarda ve
dengeli bir şekilde tüketmeleri
gerekmektedir. Süt grubunda yer
alan süt, yoğurt, et grubunda yer
alan et, tavuk, yumurta, kuru baklagiller, sebze ve meyve grubu ve
tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç vb. besinlerin
her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesine dikkat edilmelidir.
• Çocukların özellikle kemik ve diş
gelişimi için günde imkanlar dahilinde 2-3 su bardağı kadar süt
veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar
beyaz peynir tüketmelerine özen
gösterilmelidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları, ve
sağlıklı büyüme ve gelişmeleri için
her gün en az 5 porsiyon taze sebze veya meyve tüketmeleri önerilmektedir.
• Öğrenciler için en önemli öğün
kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için enerjiye
gereksinim duymaktadır. Kahvaltı
yapılmadığı takdirde, dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve
zihinsel performansta azalma olSAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
21
haber
maktadır. Bu nedenle, güne yeterli
ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile
başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece
önemlidir. Çocukların her sabah
düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, taze meyve veya
meyve suları, birkaç dilim ekmek,
1 bardak süt çocuklar için kahvaltıda yeterlidir. Özellikle kaliteli proteinve zengin vitamin ve mineral
içeriğinden dolayı haşlanmış yumurtanın sıklıkla tüketilmesi önerilmektedir.
• Gün boyu fiziksel ve zihinsel per-
formansın en üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ara
ve ana öğünlerin tüketilmesi ile
mümkündür. Bu nedenle, öğün
atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde
alınması en uygun olanıdır.
• Açıkta satılan besinler, yeterince
güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca,
uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski
taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul
çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir.
• Çocukların
okul kantinleri, büfe
gibi yerlerden satın aldıkları besinlerin seçiminde de dikkatli olma-
22
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
ları gerekmektedir. Süt, ayran gibi
ambalajlı besinleri satın alırken
etiket bilgisinde Tarım ve Köyişleri
Bakanlığından üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına, ambalajsız satılan tost, simit, poğaça gibi
yiyeceklerin de temiz ve güvenilir
şekilde hazırlanmış olmasına dikkat edilmelidir.
• Beslenme çantası ve su mataraları-
nın her gün temizlenmesine özen
gösterilmelidir.
• Çocuklar, tuvalet ve umumi kullanıma açık çeşme sularından su
içmemeleri konusunda uyarılmalı,
güvenilir içme suyu tüketmeleri
sağlanmalıdır.
• Öğle
yemeği okulda yeniliyorsa
Sağlık Bakanlığının hazırladığı
menü modelleri örnek alınmalıdır.
• Okulda
veya evde dinlenirken
ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmelidir. Örneğin, şeker ve
şekerli besinler, cips vb. yağlı ve
tuzlu besinler veya gazlı içecekler
yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar,
ekmek arası peynir, taze sıkılmış
meyve suları, kuru yemişlerin ve
kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi daha yararlıdır.
• Çocuklara sigarasız bir ortam sağ-
lamak, onların yanında sigara içmekten kaçınmak ve en azından
yaşadıkları ev ortamını “sigara
içilmez” bir yer haline getirmek
çocukların sağlığını korumak açısından son derece önemlidir.
• Vücudun düzenli çalışması, tüke-
tilen besinlerin vücuda yararlılığının artırılması, çocukların fiziksel,
zihinsel ve duygusal gelişimlerine olumlu katkı sağlamaları açısından fiziksel aktivitenin artırılmasına da önem verilmelidir. Bu
nedenle, uzun süreli televizyon
seyretme, bilgisayar kullanımından kaçınılmalı, çocukların gerek
okul yönetimi gerekse de ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri
teşvik edilmelidir.
• Sağlıklı
yaşam için çocuklara el
yıkama ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması çok önemlidir.
Kirli eller, basit bir soğuk algınlığından ölümcül hastane enfeksiyonlarına kadar pek çok hastalığın
nedeni olabilmektedir. Bu nedenle çocuklara, özellikle yemek
yemeden önce ve sonra, tuvalete
girdikten, dışarıda oyun oynadıktan sonra, dışarıdan eve gelince
ellerini, ılık akan su altında sabun
ile iyice ovuşturarak yıkamaları konusunda alışkanlık kazandırılması
gerekmektedir.
haber
ÖKSÜRÜĞÜ
SESİNDEN
VE SÜRESİNDEN
TANIMAK MÜMKÜN
Öksürük; başta üst solunum yolu rahatsızlıkları olmak üzere pek çok hastalığın ortak belirtisidir. Etkin bir tedavi için öksürüğe eşlik eden belirtilerin doğru değerlendirilmesi çok önemlidir. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr.
Füsun Soysal, farklı öksürük çeşitlerinin farklı hastalıklara işaret edebileceğini belirterek hastaları uyardı.
Öksürük vücudun bir savunmasıdır
Öksürük bir hastalık değil, boğaz ve solunum yollarını temizlemeye yarayan bir savunma mekanizmasıdır. Öksürük, balgamlı-balgamsız ve kronik-akut olmak üzere iki farklı şekilde sınıflandırılabilir.
Balgamsız öksürük, kurudur ve boğazda bir gıcık verir. Eğer öksürükle birlikte balgam adı verilen sıvı
geliyorsa buna “prodüktif öksürük” denir. 3 hafta ve daha uzun süren öksürükler kronik öksürük olarak
kabul edilir. Akut öksürük enfeksiyonları ise sinüzit, farenjit, nezle, akciğerlere yabancı cisim kaçması
gibi nedenlerle oluşur. Kronik öksürükler bazen seneler sürebilir.
24
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Öksürüğün nedeni psikolojik olabilir
Nezle ve grip, farenjit, astım, geniz akıntısı, reflü, kalp yetmezliği, tüberküloz, akciğerde sıvı toplanması
kuru öksürüğe neden olan hastalıklar arasındadır. Sinüzit, bronşit veya sigara içimi ise balgamlı öksürüğe neden olabilir. Ayrıca; kronik kulak problemleri, uzun süre kullanılan tansiyon ilaçları da öksürük
nedenleri arasındadır. Zaman zaman öksürüğün nedeni psikolojik de olabilir.
Sigara tüketimi ciddi hastalıkların teşhisini geciktirebilir
Sigara içen kişilerde zaman içinde sigara sayısının artmasına bağlı olarak bronşlar balgam üretmeye
başlar. Bu durum sürekli devam ederse, öksürüğün artmasına ve kronik hale gelmesine neden olabilir. Bu hastalar öksürüklerinin yalnızca sigaraya bağlı oluştuğunu düşünerek, ciddiye almazlar. Ancak,
balgamlarında kan gördüklerinde öksürüğün başka bir neden bağlı olduğundan şüphelenerek doktora
başvururlar. Bu durum da öksürüğün altında yatan ciddi bir hastalığın teşhisini geciktirebilir.
Şiddetli öksürük bayılamaya neden olabilir
Şiddetli öksürük krizleri, özellikle de kuru öksürükler kişilerde krizlere neden olmaktadır. Bu ataklar;
baş ağrısı, baş dönmesi hatta bayılma ile sonuçlanabilir. Çok şiddetli öksürükler kasları yorar, bu da
idrar kaçırılmasına neden olabilir. Göğüs kafesinde ağrılara ve fıtık oluşturan hastalıklara kadar birçok
soruna yol açabilmektedir.
Süt- bal- karabiber öksürüğe birebir
Öksürükleri yumuşatmak için, sütün içerisine bal karıştırmak veya balın içerisine karabiber atmak yararlı olabilir. Bunun yanında, en etkili öksürük şurubunun günde 2-2,5 lt su tüketimi olduğu unutulmamalıdır.
Tedavi öksürüğe değil nedenine yönelik olmalı
Kronik öksürüklerde tedavi şeklini öksürüğe neden olan hastalık belirler. Örneğin kalp yetmezliğinden
kaynaklanan bir öksürük söz konusu ile öksürüğün geçirilmesi kalp yetmezliğinin tedavisi ile mümkün
olmaktadır. Aynı şekilde alerji kaynaklı bir öksürük, alerjinin tedavi edilmesi ile durdurulabilir.
Bilinçsiz kullanılan öksürük şurupları öksürüğün şiddetini artırabilir
Doktora danışılmadan öksürük şurubu kullanılmamalıdır. Kuru bir öksürükte, öksürük söktürücü şurup
kullanımı öksürüğün şiddetinin artmasına neden olabilir. Veya balgam çıkarması gereken bir öksürükte, öksürük kesici şuruplar balgam çıkmasına engel olabilir.
Mutlaka hekime başvurulması gereken durumlar
Öksürük tedavilerinde; öksürüğe neden olan hastalık tanısının gecikmemesi ve tedavi süresinin daha
kısa sürmesi için ilaç veya şurup kullanımının mutlaka doktor kontrolünde olması gerekmektedir.
• Öksürük, 3 haftadan uzun sürüyor ve antibiyotik tedavisine cevap vermiyorsa,
• Öksürüğe yüksek ateş ve ciddi nefes darlığı eşlik ediyorsa,
• Balgamda kan görüldüyse mutlaka bir doktora başvurulması gerekir.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
25
haber
“SÜRDÜRÜLEBİLİR SAĞLIK PROJESİ”
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu:
SAĞLIKLI YAŞAMI
KÜLTÜR HALİNE GETİRMELİYİZ
Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu, Bakanlık binasında düzenlenen “Sürdürülebilir Sağlık Projesi” konulu toplantıya katıldı. Burada bir konuşma
yapan Bakan Müezzinoğlu, günün
teknolojik imkânları ve bilimsel çalışmalardan yararlandıklarını belirterek,
“Sağlıklı gelecek adına asıl önemli
olan ‘sağlıklı yaşam felsefesinin’ gereğini yerine getirerek ‘sağlıklı yaşamı’,
kültür haline getirmeliyiz” dedi.
İdeal bir sağlık sisteminin; kaliteli,
erişilebilir ve sürdürülebilir olduğunu vurgulayan Müezzinoğlu, son on
yılda Sağlıkta Dönüşüm Programı
kapsamında bunu önemli ölçüde
başardıklarını ifade etti. Sağlık konusunun insanların varoluşundan beri
gündemde olduğunu hatırlatan Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
“Sağlık varsa umut var, geleceğe
güvenle bakma var ama sağlığı kaybettiğinizde ne kadar çok imkânınız
olursa olsun pek bir anlamı kalmıyor.
Dolayısıyla sürdürülebilir kavramının
26
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
içini çok iyi bir şekilde doldurmamız
ve takip etmemiz gerekiyor.”
Köklü değişimlere imza attık
Bilimsel ve teknolojik yeniliklerin
baş döndürücü bir hızla devam ettiğine dikkat çeken Dr. Müezzinoğlu,
bu gelişmeler doğrultusunda, sağlık
hizmetini kaliteli, yerinde ve zamanında sunmayı hedeflediklerinin altını çizdi. Sağlıkta Dönüşüm Programı
ile on yılda köklü değişimlere imza
attıklarını ifade eden Bakanı Dr. Müezzinoğlu şöyle devam etti: “Sağlık
gibi hayati bir konunda yaptığımız
çalışmaların referansı elbette bilimsel
gelişmelerdir. Bilimsel ve teknolojik
yeniliklerden kendimizi soyutlamamız mümkün değildir. İnsanımızın
sağlığı adına bunun gereğini en iyi
şekilde yapmaya çalışıyoruz. Burada
bir parantez açmak istiyorum: Sağlıklı bir gelecek adına asıl önemli olan
‘sağlıklı yaşam felsefesinin’ gereğinin
yerine getirilmesidir.”
Sağlık, çok sektörlü bir yapı
Kronik hastalıklarla mücadele için
öncelikle koruyucu sağlık hizmetlerinin gereklerinin yerine getirilmesini
isteyen Mehmet Müezzinoğlu, “Bunu
yaparken toplumu bu konuda bilinçlendirmek ve sağlıklı yaşam alanlarını
açılmasını sağlamayız. Sigara, alkol,
hareketsizlik, obezite gibi kronik hastalıklara zemin hazırlayan faktörlerle
mücadele etmeliyiz. Bu yönde toplumsal bir algı oluşturarak, sağlıklı
yaşamı bireyin kültürünün bir parçası
haline getirmeliyiz” ifadelerini kullandı. Son yıllarda sağlığın artık çok
sektörlü bir alan halini aldığını belirten Mehmet Müezzinoğlu, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, üniversitelerin de artık bu alanın birer
paydaşı olduğunu sözlerine ekledi.
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun konuşmasından sonra,
programa katılan yönetici ve akademisyenler “Sürdürülebilir Sağlık Projesi” konusunda sunum yaptı.
haber
“SEVDİKLERİMİZLE
SAĞLIKLI YAŞAMA YÜRÜYORUZ”
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığının 2014 yılı için belirlediği
“Sağlıklı Yaşam İçin Hareket Yılı” etkinliğinin startını Manisa’dan verdi.
Laleli Merkez Parkı’nda düzenlenen
“Sevdiklerimizle Sağlıklı Yaşama Yürüyoruz” etkinliğinde konuşan Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu,
sağlıklı beslenme ve hareketli yaşamın önemine dikkat çekti. Kendisine değer veren insanların, her gün
yarım saatini ayırarak spor yapması
gerektiğinin altını çizdi. “Önce insan,
önce sağlık” anlayışı doğrultusunda
sağlık politikaları geliştirdiklerini vurgulayan Müezzinoğlu, bu kapsamda,
vatandaşları hareketli yaşama teşvik
etmek için gelecek yılı “2014 Sağlıklı
Yaşam İçin Hareket Yılı” ilan ettiklerini
söyledi.
Manisa’dan start verildi
29 Aralık’ta Türkiye genelinde bütün illerde aynı saatte “Sevdiklerimizle Sağlıklı Yaşama Yürüyoruz”
etkinliği yapıldığını anlatan Sağlık
Bakanı Dr. Müezzinoğlu şöyle devam
etti: “2014’ü Sağlıklı Beslenme,
Sevdiklerinizle Hareket Yılı olarak ilan
ediyoruz ve startı Manisa’dan veriyoruz. Bu işi vatandaşlarımız yapacak.
75 milyon el birliğiyle yapacağız. Hep
birlikte kendimize yarım saat ayıralım
diyorum. O da mutlaka çocuklarımızla, eşimizle yani aile kültürünü birlikte paylaşarak huzur bulmayı inşallah
başaralım diyorum. Yeni yılı, hareketli
yaşamla, pozitif enerjiyle karşılayalım. 2014 yılı ülke insanımız için daha
sağlıklı huzur dolu geçsin diliyorum.»
“Hizmet standartlarını yükselttik”
Vatandaşların zamanında sağlık hizmetine ulaşabilmeleri için bütün
engelleri kaldırdıklarını ifade eden
Bakan Müezzinoğlu, hakkaniyetli
sağlık hizmetlerine ulaşmayı ve hizmet standartlarını yükseltmeyi büyük oranda başardıklarını kaydetti.
Dünya standartlarıyla yarışabilen,
dünyanın gelişmiş ülkelerindeki tıbbi imkanları, sağlık hizmetlerini Türk
halkına sunmayı hedeflediklerini belirten Müezzinoğlu, şöyle konuştu:
“2014 yılı itibariyle sağlık hizmetlerini en ideal şekilde sunmak ve geliştirmek hedefimiz var. 2014 yılı iki
önemli kelime, bir sağlıklı besleneceğiz, iki hareket edeceğiz. Sağlıklı beslenme yalnız boğazımızdan geçen
gıdalar değildir. Nefesimizle geçenler
de önemlidir. Yani nefesimizi sigara
dumanıyla akciğerlerimizi kirleten
bir anlayış olmamalı. Boğazımızdan
geçen her yudum sıvıya dikkat etmemiz lazım.”
“Sabah kahvaltısını ihmal etmeyin”
İnsanların tüketebileceği ya da
bünyesinin yakabileceği kadarını
yemesi gerektiğini vurgulayan Bakan
Müezzinoğlu, sabah kahvaltısının
kesinlikle yapılması gerektiğini ifade etti. Müezzinoğlu, sözlerini şöyle
tamamladı: «Dört dörtlük bir sabah
kahvaltısı, dört üçlük bir öğle yemeği, dört ikilik bir akşam yemeği...
Hava karardıktan sonra ağzımızın
fermuarını kapatmamız lazım. Akşam
6-7 dediği zaman artık karaciğer, hormonlar istirahata geçecek. 6-7’den
sonra yiyeceklerimiz bilin ki hızla
yağa dönüşecek. Şayet kilo almak
istemiyorsak akşam yemeklerimizi
olabildiğince erkene almak lazım.
Akşam sofrasını akşam ezanıyla birlikte kurun, yatsı ezanından sonra da
defteri kapatalım.»
Etkinlik Vatandaşlardan Yoğun İlgi Gördü
Vatandaşların yoğun katılımıyla gerçekleştirilen “Sevdiklerimizle Sağlıklı
Yaşama Yürüyoruz” etkinliklerinde,
fotoğraf karelerine yerel motiflerle
birlikte renkli anlar yansıdı. Yürüyüşler sonrasında uzmanlar hareketli
yaşamın faydaları konusunda vatandaşları bilgilendirdi.
Hareketli yaşama teşvik için düzenlenen organizasyondan memnun
oldukları belirten vatandaşlar, benzer çalışmaların devamını talep etti.
Yazılı, görsel ve internet medyasında
geniş yer bulan “Sevdiklerinizle Sağlıklı Yaşama Yürüyoruz” etkinliğiyle
Sosyal Medyada da büyük etkileşim
sağlandı.
Öte yandan Twitter, Facebook, Youtube, Instgram ve Foursquare gibi
sosyal medya platformlarında; hareketli yaşama teşvik, sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite konularında
bilgilendirme amaçlı paylaşımlar yapılmaya devam ediliyor.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
27
haber
YABANCI HASTADAN
2,5 MİLYAR DOLAR GELDİ
Türkiye’deki bin 500 civarındaki
hastanede yılda 4,5 milyon cerrahi
işlem yapıldığı bilgisini veren Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Nihat Tosun,
Türkiye’nin büyük bir sağlık endüstrisine sahip olduğunu söyledi. Tosun,
“84 bin nitelikli yatağı olan ve yılda
500 bin civarı yabancı hastayı tedavi
eden; 5’i uçak, 14’ü helikopter olmak
üzere yaklaşık 3 bin 500 ambulanslık
filosuyla en üst düzeyde acil hizmetini kesintisiz sunan, bulunduğu coğrafyanın sağlık tedarikçisi konumunda önemli bir aktörüz” dedi.
Sağlıkta dönüşüm programındaki
başarının Türkiye’yi bulunduğu coğrafyada sağlık alanında referans merkezi haline getirdiğini aktaran Nihat
Tosun, bu nedenle Türkiye’nin tüm
dünyada başarıyla gerçekleştirdiği 6.
yüz nakli ve yıllık 4 binden fazla karaciğer ve böbrek nakli gibi parametrelerle anıldığını kaydetti.
Bakanlığın şehir hastanesi projelerinin devreye girmesiyle 2017 yılından
itibaren bu alandaki etkinliğini ciddi
ölçüde arttıracağını vurgulayan Tosun, Türkiye’nin şu anda 50’ye yakın
Joint Commission International (JCI)
tarafından akredite edilmiş sağlık
kuruluşuyla ve ülke çapındaki 700
bin sağlık personeliyle özellikle yaz
28
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
aylarında çevredeki 20 civarındaki
ülkenin sağlık merkezi konumunda
olduğunu anlattı.
Türkiye’nin dünyanın en büyük 6.
turizm ülkesi olduğunu anımsatan
Tosun, bu noktada Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile hareket ettiklerini belirterek, şunları söyledi:
“Sağlık hizmetlerinde sergilediğimiz
başarıları dış pazarlarda tanıtma ve
pazarlama operasyonlarında şüphesiz ki en büyük yardımcımız Kültür
ve Turizm Bakanlığı. Çünkü bu kurumumuzun dış pazarlarda 50 yılı aşkın
deneyimi, personel ve altyapı gücü,
örgütlenmesi ve yaygın hizmet ağı
mevcut. Sağlık turizminde kişi başı
ortalama döviz girdisi normal turizme kıyasla 10 kat daha fazla olduğundan, sayıca az olsa da verimlilik
anlamında çok yüksek bir gruptan
bahsetmiş olduğumuz ve bunun
da ötesinde ülkemiz adına stratejik
önemi haiz olduğu için konuyu Kültür ve Turizm Bakanlığımız da sahiplenmektedir. Bu yıl itibariyle gerek
uluslararası fuarlarda ve kongrelerde,
gerekse merkezi planlamalarda daha
sık birlikte hareket edeceğiz. Amacımız güçlü tanıtım ve neticesinde
uluslararası arenada markalaşmadır.”
“Onuncu Kalkınma Planı’nda
2018 Hedefimizi 5,6 Milyar Dolar
Olarak Belirledik”
Nihat Tosun, tatil amaçlı Türkiye’ye
gelen turistlerin sağlık sorunları
olabildiğini belirterek, “Bu noktada
sağlık turizminin yanında, her iki bakanlığı da yakinen ilgilendiren ‘turist
sağlığı’ sektörü de söz konusu” dedi.
Türkiye’ye gelen 35 milyon insanın
kalış süreleri içinde ihtiyaç duyacakları acil sağlık hizmetlerinin yıllık yaklaşık 400 bin hastalık bir talep oluşturduğu bilgisini veren Tosun, söz
konusu turistlerin, aldıkları sağlık hizmetlerinin kalitesi ve bunun için ödedikleri ücretler hususlarında memnun kaldıkları ölçüde Türkiye’nin
fahri sağlık turizmi elçileri olacağının
altını çizdi.
Türkiye’nin 2012 sonunda 152,5 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracatı
içinde yer alan ulusal yabancı hasta
gelirinin 2,5 milyar dolar düzeyinde
olduğunun tahmin edildiğini anlatan
Tosun, “Onuncu Kalkınma Planı’nda
2018 hedefimizi 5,6 milyar dolar olarak belirledik” şeklinde konuştu.
haber
TÜBERKÜLOZ (VEREM) HASTALIĞI
T.C Sağlık Bakanlığı
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
Tüberküloz Daire Başkanlığı
Tüberküloz binlerce yıldır var olduğu bilinen Mycobacterium tuberculosis adlı
mikropla oluşmaktadır ve en çok
akciğerlerde olmak üzere bütün organlarda hastalık yapabilir. Organlara
zarar verir. Tedavisiz bırakılırsa ya da
kötü tedavi edilirse öldürücü olabilir.
Bu hastalığın etkenini 1882 yılında
Robert Koch adında alman bilim adamı bulmuştur. Çoğunlukla akciğerlerde ortaya çıkan bu hastalık nadir de
olsa diğer organları tutabilir. Genelde
akciğer tüberkülozu olarak bilinir. Bu
bakteri vücuda girdikten sonra hemen hastalık oluşturmayabilir. Vücut
direncinin düşmesi gibi çeşitli sebeplerden dolayı bu bakteri daha sonra
tüberküloze neden olabilir.
Tüberküloz hala bütün dünyada tıbbi ve ekonomik imkânı yetersiz olan
insanlar arasındaki başlıca ölüm nedenidir. Bu bakterinin dünyada 1,7
milyar insanda bulunduğu ve her yıl
30
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
3 milyon insanın bu yüzden öldüğü
tahmin ediliyor. Her yıl 10 milyon
civarında yeni tüberküloz hastaları
ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tüm ölümlerin yüzde 6’sının tüberkülozden kaynaklandığını tahmin
etmektedir.
Dünyada Tüberküloz
Tüberküloz hastalığı etkili bir şekilde
tedavi edilebiliyor olmasına karşın,
halen tüm dünyada önemli bir sağlık
sorunu olarak varlığını korumaktadır.
Tüm dünya nüfusunun yaklaşık üçte
biri tüberküloz basili ile enfektedir.
Enfekte kişilerin %5-10’u yaşamlarının bir döneminde hasta olmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2010 yılında çıkardığı Küresel Tüberküloz Kontrolü Raporuna göre dünyada 2009
yılında tahmini 9.4 milyon yeni vaka
ortaya çıkmıştır. Toplamda 14 milyon
tüberküloz vakası olduğu tahmin
edilmektedir. Tahmini olarak 1.68
milyon kişi 2009 yılında tüberkülozdan hayatını kaybetmiştir.
Tüberküloz vakalarının çoğu GüneyDoğu Asya, Afrika ve Batı Pasifik bölgelerinde yer almaktadır.
Türkiye’de Tüberküloz
Türkiye’de toplam 18.452 tüberküloz
hastası 2008 yılında verem savaşı dispanserleri kayıtlarına girmiştir. Toplam olgu hızı yüz bin nüfusta 25,8’dir.
Hastaların 11.476’sı (%62,2) erkek,
6.976’sı (%37,8) kadındır. Erkek/Kadın oranı 1,6’dır. Olgu hızı erkeklerde 100.000’de 32,0 ve kadınlarda
100.000’de 19,6’dır. Olgu hızının yaş
gruplarına dağılımı incelendiğinde,
15-24 yaş grubundan başlayarak
yüksek bir düzey izlemekte ve 55-64
ile 65 ve üzeri yaşlarda en yüksek düzeye ulaştığı görülmektedir.
Hastaların %65,6’sı (12.100 kişi) akciğer tutulumu, %30,6’sı (5.639 kişi) akciğer dışı organ tutulumu, %3,8’i (713
kişi) hem akciğer hem de akciğer dışı
tutulum göstermiştir.
Akciğer dışı organ tüberkülozlarının
en sık plevra (%37,4) ve ekstratorasik
lenf bezlerinde (%30,2) görüldüğü
tespit edilmiştir.
Toplam 18.452 hastada yeni olguların oranı %90,8 (16.760 kişi) iken
daha önce tedavi görmüş olguların
oranı %9,2 (1.692 kişi) bulunmuştur.
Akciğer tüberkülozu hastalarında
2008 yılında bakteriyolojik tetkikler
incelendiğinde, mikroskopi yapılma oranı %89,1, mikroskopi pozitiflik oranı %63; kültür yapılma oranı
%62,8, kültür pozitiflik oranı %51,1;
ilaç uyarlılık testi yapılma oranı %26,9
bulunmuştur.
İlaç duyarlılık testi yapılan toplam
4.963 hastanın sonuçları incelendiğinde; 19,1’inde en az bir ilaca direnç
saptanırken, en yüksek oranlarda direncin de izoniyazide karşı geliştiği
görülmüştür. İlaç duyarlılık testi yapılan olguların %5,3’ü (263 kişi) çok
ilaca dirençli (ÇİD TB) bulunmuş olup,
çok ilaca direnç oranı yeni olgularda
%3, tedavi görmüş olgularda %18,6
olarak saptanmıştır.
Verem savaşı dispanserlerinde tedavi
altına alınan yabancı ülke doğumlu hastaların sayısı 175 olup, 29’u
Azerbaycan’dan, 25’i Somali’den ve
15’i Bulgaristan’dan gelmişlerdir.
Tüm tüberküloz hastalarında, 2007
yılı için tedavi başarısı %91,0 olarak tespit edilmiştir (yeni hastalarda
%92,5 ve tedavi görmüş hastalarda
%77,4). Ölüm oranı ise tüm hastalarda %2,9’dur.
Tüberküloz Hastasında Görülen
Belirtiler Nelerdir?
Tüberküloz hastalığının belirtileri sadece bu hastalığa özgü değildir. Birçok akciğer hastalığında bu belirtiler
görülebilir. Tüberküloz hastalarında
en çok görülen belirti öksürüktür. Öksürük sırasında hasta balgam çıkarabilir. Balgam çıkarma ve kan gelmesi
hastalığın kronikleşmiş olabileceğinin bir göstergesi olabilir. Fakat hastalığın başlangıç döneminde nadir
de olsa bu durum gözlenebilir. Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, öksürük
ve gece terlemesi hastalığın ilk belirtileridir. Kişi genelde bu durumun
tüberküloz olabileceğini düşünmez.
İlerlemiş tüberküloz hastalığında akciğerdeki hasar sonucu nefes almada güçlük çekilebilir. Hastanın ateşi
artar.
Tüberküloz Nasıl Bulaşır?
Mycobacterium tuberculosis basili
tarafından oluşturulan TB hastalığı
hava aracılığı ile TB hastasından sağ-
lam kişiye bulaşır. En bulaştırıcı olan
hastalar tedavi görmemiş, balgam
mikroskobisinde ARB pozitif olan
akciğer ve larinks tüberkülozlulardır.
Nefes vermekle, özellikle de öksürmek, hapşırmak, konuşmak ile mikroplar çevre havaya saçılır. Sağlıklı kişiler bu mikropları nefesleriyle alırlar.
Hasta ile yakın ve uzun süreli teması
olan kişilere bulaşma riski fazladır.
Bunlar; aile bireyleri, aynı evi paylaştığı arkadaşları, işyeri arkadaşları olabilir. Bulaşma için genellikle verem
hastası bir kişi ile belirli süre birlikte
yaşamak gereklidir. Alınan basiller kişiyi hastalandırmaksızın vücutta saklı
kalır ve vücut direncinin düştüğü
bir anda hastalık oluşturur. Hastalık
gelişme riskinin en yüksek olduğu
dönem ilk iki yıldır. İlk iki yılda %5,
sonrasında %5 olmak üzere, yaşam
boyu hastalık gelişme riski %10’dur.
Tedavi başlandıktan sonra bulaşma
hızla sona erer.
Kimler Risk Altında?
Günümüzde en riskli kişiler AİDS hastalarıdır. Bu durumda tüberküloza
yakalanma riski artmaktadır. Ekonomik seviyesi düşük, sağlık ihtiyaçları
yeterince karşılanamayan kişilerde
tüberküloza yakalanma daha sık görülür. Beslenme tüberküloz hastalığının önlenmesinde çok önemlidir. Bu
genelde sosyoekonomik düzeyi düşük gelişmekte olan ülkelerde ortaya
çıkan bir problemdir. Kalabalık ortamlarda bulunma, şehir hayatı risk
faktörlerindendir. Bunun yanında yapılan çalışmalar ırklar arası farkın da
tüberküloz hastalığında etkili olduğunu göstermektedir. Kan grubu AB
olanlar, 0 olanlara göre tüberküloza
daha çok yakalanmaktadır. Alkol kullanımı tüberküloz riskini 10 kat arttırır. Ayrıca şeker hastalığı, çok stresli
bir yaşam, kanser bu hastalığın oluşmasında etken rol oynamaktadır.
Nasıl Teşhis Edilir?
Bazı belirtiler iki haftadan fazla sürüyorsa yapılan ilk muayene sonrası hastadan bazı tetkikler istenir.
Bunlardan en önemlisi balgamın
incelenmesidir. Balgam incelenerek
tüberküloz mikrobu olup olmadığı
araştırılır. En uygunu ise sabah aç
karnına çıkarılan balgamdır. Yeterli
olmazsa bir gün boyunca çıkarılan
balgam incelenir. Belirtiler var fakat
balgam incelenmesinde bu bakteri
görülemiyor ise akciğer grafisi çekilir. Yapılan bazı kan tahlilleri sonucu
tüberküloz teşhisi konabilir. Sabah
hasta kalkmadan alınan mide suyunun incelenmesi de tüberküloz teşhisinde kullanılan bir yöntemdir. Çok
nadir durumlarda ise balgam alınır
ve besiyerinde tüberküloz mikrobu
olup olmadığını anlamak için üremeye bırakılır. Eğer bakterilerin üremesi
görülüyor ise tüberküloz teşhisi konabilir.
Tüberküloz Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?
Tüberküloz hastalığı uygun ilaç tedavisi ile iyileşebilen bir hastalıktır.
Tedavide birden fazla ilacın düzenli
ve yeterli süre birlikte alınması gerekmektedir. İlaçlarını önerilen şekilde aksatmadan, yeterli sürede içen
hastaların hemen hepsi başarıyla tedavi edilir. Tedavide kullanılabilecek
temel ilaçlar: İzoniyazid, rifampisin,
etambutol, pirazinamid veya morfozinamid ve streptomisin’dir. Tedavi
süresi en az altı aydır. Tedavinin ilk iki
ayından sonra ilaç sayısı azaltılmaktadır. Bazı özel durumlarda tedavi
süresi uzatılabilmektedir. Tedavinin
her gün düzenli bir şekilde alınması
çok önemlidir. Düzenli tedavi hem
hastanın iyileşmesini sağlar, hem de
bulaşıcılığı hızla önleyerek toplum
sağlığını korur.
Tüberküloz hastasını iyileştiren tedavi, hastanın sağlığı yanında toplum sağlığı açısından da son derece
önemlidir. Tedavi, bulaşıcı bir hastalık
olan veremle savaşın en önemli yöntemidir. Bu nedenle, tedavinin düzenli sürdürülmesi ve tamamlanması
gerekir.
İlaca Dirençli Tüberküloz Nedir?
Tüberküloz hastalığında ilaç direnci, mutasyonlarla oluşur. Doğal suşlardaki direnç oranları son derece
düşüktür. Uygun tamamlanmayan
tedavi (tek ilaçla tedavi, yetersiz ilaç
kombinasyonları ile tedavi ve tedaviye aralar vermek) ile ilaç direnci gelişmektedir.
İlaca dirençli TB, tüberküloz tedavisinde önemli bir sorundur. İlaç direnSAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
31
haber
ci olan olguların tedavisinin verem
savaşı programı çerçevesinde sistematik olarak ele alınması gereklidir.
timinde içmesi ve hastanın ilacını bir
görevli nezaretinde içtiğinin kaydedilmesidir.
İlaca dirençli tüberkülozu olan hastalar da tedavi edilebilir. Ancak bu hastaların tedavisi; daha uzun sürmesi,
daha çok yan etki yaratması, daha
pahalı olması ve bazen ameliyat da
gerektirmesi nedeniyle daha zordur.
DGT uygulamasının temel nedeni,
hastaların genellikle tedaviye uyumsuz olmalarıdır. Verem hastalarının
tedavileri en az 6 ay (ilaç direnci olan
vakalarda bu süre uzayabilir) olmak
üzere uzun bir zaman almaktadır.
Tedavi sürecinin uzun olması ve tedaviye başladıktan sonra hastaların
bir-iki hafta içerisinde iyileşme belirtileri göstermelerinden dolayı verem
hastaları tedavilerini yarım bırakabilmektedirler. Böylece hastalarda nüks,
çok ilaca dirençlilik, kronikleşme gibi
istenmeyen sonuçlar görülebilmekte, tedavi süreci uzayabilmekte ve bu
hastalar toplum açısından bulaşma
kaynağı oluşturabilmektedirler.
Dirençli hastaların tedavileri sadece
bu konuda uzmanlaşmış göğüs hastalıkları eğitim ve araştırma hastanelerinde yapılmaktadır.
Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT)
DSÖ tarafından verem kontrol programları için önerilen tedavi yöntemi
Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT)’dir.
DGT, verem hastasının tüm tedavisi
boyunca ilaçlarının her dozunu bir
görevli ya da sorumlu kişinin göze-
DGT dışı uygulamalarda; ilaçlar hastalara aylık ya da iki aylık periyotlarla
paketler halinde verilerek hastalardan kendilerine verilen bu ilaçları
tam ve zamanında alması istenmektedir. Ancak hastalara toplu olarak
ilaç verilmesi ve bu ilaçları düzenli bir
şekilde kendilerinin alması şeklinde
uygulanan bu yöntem hastaların bazılarının tedavilerini tamamlamamalarına sebep olmaktadır. Ayrıca düzensiz tedavi kullanan hastalarda ilaç
direnci ortaya çıkmakta ve bulaştırdıkları kişilere de bu ilaca dirençli basilleri nakletmektedirler. Bazı hastalar
kronik hastalar haline gelmekte ve
tüberkülozdan ölümler artmaktadır.
DGT uygulamaları ile tedavi başarısı
ve kür oranları artarken hastalık insidansı düşmektedir. Ayrıca bununla birlikte nüks oranları, ilaç direnci
oranları da düşmektedir. Etkili ve başarılı bir tedavi için, aktif olarak hastalara ilaç içirmek gereklidir.
TÜBERKÜLOZ HAKKINDA SIK SORULANLAR
Soru: Yeterli süre tedavi alan hasta yeniden tüberküloze yakalanabilir mi?
Yanıt: Düşük bir olasılıkla evet. Düzenli ve yeterli süre tedavi
almış, doktorun tedaviyi kestiği kişilerde hastalığın nüksetmesi
olasılığı vardır fakat çok düşüktür.
Soru: Tüberküloz hastasına besleyici özel yiyecekler gerekir
mi?
Yanıt: Tüberküloz hastası ideal vücut kilosundan daha düşük
kiloda ise, zayıf düşmüşse, beslenmesine özen gösterilebilir;
bu, dengeli bir beslenme olmalıdır. Normal kilosundaki kişilere, normal beslenme yeterlidir; fazla yemek, fazla kilo almak
demektir ve başka hastalıklara neden olacaktır.
Soru: Tüberkülozdan şüphelenince ne yapılmalıdır?
Yanıt: Bu konuda ücretsiz tetkik ve tedavi yapan en yakın Tüberküloz Savaşı Dispanserine başvurulmalıdır. Bu dispanserlerde tüberkülozu bilen doktorlar vardır; röntgen çekilmekte,
balgam incelemesi yapılmaktadır. Göğüs hastalıkları uzmanları ve göğüs hastaneleri de bu konuda uzmandırlar.
Soru: Tüberkülozlu hasta ne zaman bulaştırıcılığını kaybeder?
Yanıt: İlaç tedavisine başladıktan sonra bulaştırıcılık hızla yok
olur. Bu nedenle ilaç tedavi için «kimyasal karantina» denilmektedir. Eğer kullanılan ilaçlar etkili ise 2-3 haftada bulaştırıcılık büyük oranda yok olur.
Soru: Hasta kişi çalışabilir mi?
Yanıt: Hasta kişi, genel durumu düzelene kadar istirahat et-
32
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
melidir. Akciğer tüberkülozlu hastanın başlangıçta toplumdan
uzak olması, bir anlamda hastanede ya da evinde karantinada gibi ayrı mekânda yaşaması uygun olur. Balgam tetkikinde
mikrop görülmeyince, doktor kararı ile hasta işe dönebilir (tedaviyi işine giderken de sürdürebilir).
Soru: İlaçlara dirençli tüberküloz hastasını kim tedavi eder?
Yanıt: Tüberküloz savaşı dispanserleri aracılığıyla bu konuda
uzmanlaşmış hastanelere başvurulmalıdır. Ankara, İstanbul
ve İzmir’de eğitim ve araştırma tipi göğüs hastaneleridir bunlar. Bu hastaneler, tedavinin sürdürülmesinde tüberküloz savaşı dispanserleri ile işbirliği yaparlar. İlaçları Sağlık Bakanlığı
ücretsiz vermektedir.
Soru: Tüberküloz hastası evde nerede-nasıl yaşamalıdır?
Yanıt: Tüberküloz hastasının güneş gören ve bol havalandırılan odalarda kalmaları sağlanmalıdır.
Soru: Tüberküloz hastalığında yapılan en büyük hatalar nelerdir?
Yanıt: 1. Hastalar doktora geç başvurmaktadır ya da geç tanı
konulmaktadır. Hastalar, öksürük ya da göğüs hastalıkları ile
ilgili yakınmaları olduğu halde konunun uzmanı olmayan hekimlere başvurmaktadırlar. Bir de balgamda mikrop bakılması
ihmal edilmektedir. Bunlar, tanıda gecikmeye yol açar.
2. Hastalar, tedaviyi eksik bırakmakta ya da düzensiz kullanmaktadırlar. Tümüyle şifa sağlanacak bir hastalık iken ilaca
dirençli hale gelmekte, tedavisi güçleşmektedir. Bu arada da
hastanın akciğerleri hasar görmekte, adeta tükenmektedir.
haber
SAĞLIK İÇİN TEKNOLOJİK ZIRHLAR
Dr. Sertaç DOĞANAY
Tek Doz Dijital ve Social Touch Kurucusu
Mobil cihazların ve taşınabilir bilgisayarların gelişmesi hayatımızı çok hızlı
bir şekilde değiştirmektedir. Özellikle
son zamanlarda hayatımıza giren “giyilebilir teknolojiler” her alanda çoğu
gelişmeyi ve ilerlemeyi mümkün kılmaktadır.
Giyilebilir teknolojiler, tam olarak
kavramın karşılığını vermekte; çünkü
bu teknolojiler, tıpkı bir bilezik ya da
aksesuar gibi taşınarak içinde bulunan belli sensörler sayesinde farklı
görevleri yerine getirebiliyor. Bu sensörlerin topladığı bilgiler de bluetooth aracılığıyla veri tabanlarına ya da
kişisel bilgisayarlara gönderilebiliyor.
34
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Sensör teknolojisinin gelişmesi ve
boyutunun küçülmesi, giyilebilir teknolojilerin artmasına da sebep oldu.
Popüler cihazlar (Samsung Galaxy
Gear ve Google Glass gibi) piyasaya
doğrudan sürüldü ve tüketiciler tarafından kullanılmaya başlandı. Kullanıcıların bu cihazları da yadırgamadan
kullanması, uygulama geliştiricileri
ve teknoloji sektörünü daha yaratıcı
olmaya ve kullanıcıların birçok ihtiyacını giderebilecek hizmetler üretmeye sevk ediyor.
Hatta bu teknolojilerin belli uygulamalar aracılığıyla sağlık alanında nasıl kullanılabileceği ve sağlık hizmetine ne gibi katkılarının olabileceği
yoğun olarak araştırılmaya başlandı.
Örneğin; araştırmacılar, epilepsi hastalarının geçirdiği bazı kriz ya da nöbetlerin, giyilebilir teknolojiler aracı-
lığıyla nasıl önüne geçilebileceğini
bulmaya çalışıyor. Sensörlü bir bandı
deri üzerine yerleştirerek hastayla ilgili bilgilerin toplanması ve hastanın
günlük faaliyetleri, uyku düzeni ve
stres oranıyla ilgili bilgiler hastalık
seyri ile karşılaştırılıyor. Epilepsi nöbetlerinin bu verilerle anlamlılığı test
ediliyor.
Giyilebilir teknolojiler konusunda
Microsoft da bir adım attı ve Microsoft Research ekibi tarafından “akıllı
sütyen” geliştirildi. Ürün, kullanıcıların ruh halini algılayabilecek şekilde
tasarlanmakla kalmıyor, aynı zamanda kullanıcının kalp fonksiyonlarını
ya da açlık oranını da tespit edebiliyor. Üstelik bu verilerin %75’inin doğruluğu ispat edilebiliyor.1
1 Food and Mood: Just-in-Time Supportfor
Emotional Eating; Mary Czerwinski, Asta
National Taiwan Üniversitesi’nin geliştirdiği bir sensör tipi ise, kişiye takılan yapay bir diş içinde bulunuyor ve
hastanın ne kadar çok öksürdüğünü,
konuştuğunu ya da yemek yediğini
ölçerek bu bilgiyi sağlık uzmanlarına
gönderebiliyor.2
“Giyilebilir oral sensör sistemleri”
olarak isimlendirilen bu teknolojinin
kullanım alanları ise geniş ve geliştirilmeye oldukça açık. Hasta herhangi
bir yiyeceği çiğnediğinde ya da sıvı
tükettiğinde topladığı bilgiyi gönderebilmesi, özellikle diyabet hastalarının kontrolü için oldukça kullanışlı
olabilir. Aynı şekilde aşırı kilolu kişilerin tedavi ve diyet kontrollerinde
bu bilginin anlık olarak doktorlarına
gönderilebilmesi, 7 gün 24 saat kontrol sistemleri için büyük bir kolaylık
sağlayabilir.
Giyilebilir teknoloji sadece yetişkin
sağlığı için kullanılacak şekilde tasarlanmamakta, çocuk sağlığına yönelik
de ürün tasarımları yapılmaktadır.
Pixie Scientific adlı şirket, bir yıldan
uzun süren bir araştırma sonucunda
“Smart Diapers” adlı bir ürün geliştirdi. Bu akıllı bezlerde bulunan kodlar
sayesinde bebekler idrar yaptıktan
sonra idrarın içeriğine göre renk deRoseway, Ashish Kapoor, Paul Johns, Kael
Rowan http://www.cs.rochester.edu/hci/
pubs/pdfs/FoodMood.pdf
2http://mll.csie.ntu.edu.tw/papers/TeethProbeISWC.pdf
ğiştiriyor. Ebeveynler ise
bezde bulunan QR kodunu akıllı cihazlarıyla okutarak bebeklerindeki; idrar yolu
enfeksiyonu, aşırı
sıvı kaybını ve olası
böbrek hastalıklarını takip edebiliyor.
Ayrıca,
giyilebilir
teknoloji
sadece
sağlık takibi için değil,
sağlık farkındalığı için
de kullanılmaktadır.
Bunun en dikkat çekici örneği olarak da Yunanistan’da
hazırlanan bir ürün ve kampanyası
gösterilebilir. Kampanya, kadınları her ay meme kanserine yönelik
kontrol testleri yapmaları konusunda
cesaretlendirmeyi amaçlamıştır. Proje kapsamında geliştirilen Tweeting
Bra isimli sütyenin kopçası, her açıldığında içine yerleştirilen bir sensör
aracılığıyla akıllı telefona bir sinyal
gönderiyor. Sinyali alan akıllı telefon
gerekli sunuculara bağlanıyor ve
bu sunucular meme kanseri ile ilgili
konu başlıklarını barındıran bir mesajı Twitter’a gönderiyor. Bu şekilde
Twitter’da meme kanseri, gündemdeki yerini yaratıcı bir şekilde alıyor.
Yazımın başında belirttiğim popüler cihazlar, kullanıcı gizliliği ve özel
hayat gibi konularda tüketicilerin
kafalarında soru işareti bıraksa da
Shot Tracker - Light It Up’ın yaptığı
araştırmaya göre; 2013 yılında giyilebilir teknoloji ürünlerinin satış payı
grafiğinde en yüksek payı vücut aktivitesini ölçen cihazların ( adımsayar,
nabız, solunum oranı vb.) almış olduğunu görüyoruz. Ayrıca giyilebilir
teknoloji kullanıcılarının %82’sinin
de bu cihazların yaşam kalitesini arttırdığına dair düşüncelerinin olduğu
belirtilmektedir.
Bu verilere ve yukarıdaki gelişmelere
göre, daha sağlıklı olmak ve sağlığımızı korumak için teknolojik zırhlarla
kuşanacağımız günler yakındır.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
35
MİKROPSİ
Dr. Psikolog Meltem ÖZKANDAN
Normal kimseler düş sırasında yahut
uykudan uyanırken nesnelerin büyüklüklerini değişik görebilirler. Bu
gibi boyut değişimleri patolojik durumlara eşlik ettiği zamansa, genellikle toksik bir konfüzyon durumuna
işaret eder: Deliriumlar, ilaç (özellikle
LSD) entoksikasyonları ya da daha
seyrek olarak temporal veya oksipital
lob epilepsisi.
Mikropsi nedir?
Hakkında Bilgi: Mikropsi görsel algılama gözün kornea alanlarda şişlik
nedeniyle bir değişimdir. Genel olarak, bu mikropsi kadar gerçek boyutundan küçük nesneleri algılamak
ile. Durum da Wonderland Sendromu olarak ve mikropsi etkisi bazen
Lilliput görme hayali adını romanı
Gulliver’in Gezileri sonra verilen Alice adı olmuştur.Mikropsi genellikle
çeşitli faktörler neden olabilir geçici
bir durumdur. Bazen Epilepsi türü
görsel bozulmaya neden olduğu
bilinmektedir. Migren baş ağrıları36
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
nın başlaması mikropsi tarafından
işaretlenmiş olabilir. Ayrıca, EpsteinBarr virüsünün neden olduğu şişme
mikropsi epizodları ile bağlantılı olmuştur.
Çocuklar beş ile on yaş arasındaki
özellikle eğilimli mikropsi için yanı
sıra macropsia, bu daha büyük oldukları ortaya şeyler neden görünüyor.
Bu belirtiler son derece üzücü ispat,
panik veya küçük çocuklarda ciddi rahatsızlık neden olabilir. Onlar hemen
her zaman gelecek bir noktada baş
ağrısı migren neden olabilir koşulları
ile ilişkilidir. Böyle algılamaları ciddiye
alınmalıdır. Olarak, beyin ya da tümörlerin algısal farklılıklar neden olabilir şişme ender durumlarda değişir.
Mikropsi hydrocodone ve oxycodone
ilaç gibi hem de uyuşturucu tabanlı
halüsinojenik kullanımının oldukça
yaygın bir belirtisidir. Morfin ve özellikle eroin mikropsi ile ilişkili olan sadece durum neden olabilir, ama aynı
zamanda diğer zorluklar mekansal
ilişkileri algılama. Bu tür farklılıklar
uyuşturucu kullanıcıları ya da hastanede yatan birinin panik yükseltmek
olabilir. semptomların Calm açıklama
bu ağrı, yüksek doz üzerinde yararlı,
bu nedenle bu tür belirtiler tamamen
beklenmedik değil.
Nadir durumlarda, mikropsi psikolojik kökenli olabilir. aşırı iştahsızlık
olan biri arkadaşıma bakmak için
mükemmel bir figür görmek mümkün olabilir, ama böyle bir rakam
göremiyorsanız kişinin kendi olmak.
Görsel algı, beden algıları etkileyen
genellikle vücut dismorfik bozukluğu olarak etiketlenir.
Ne zaman bir hastalık veya migren
neden mikropsi, durum genellikle
kısa ömürlü olduğunu ve tedavi edilmezse. Bunlardan biri tıbbi nedenlerle yatkın görünüyor içinde mikropsi
önlemek konusunda birkaç çalışma
vardır. Ancak, ilaç tedavisi ile migren
kontrolünü kısa süreli olmak mikropsi neden olabilir. Bilgi bu durum oluşabilir en yararlı panik algılamasında
aşırı fark ile ilgili kolaylaştırılması gibi
görünüyor.
Epstein Barr Virus durumunda mononükleoz neden olarak, mikropsi ilk
belirti olarak ortaya çıkabilir. Bu mononükleoz için test etmek için neden,
ama mikropsi için özel bir tedavi gerçekleştirilir. Genellikle durum birkaç
gün içinde gelişir.
haber
FİZİKSEL AKTİVİTE
YAŞAM KALİTESİNİ İYİLEŞTİRİR
Halk Sağlığı Kurumu
Obezite, Diyabet ve
Metabolik Hastalıklar Daire Başkanlığı
Fiziksel aktivite günlük yaşam içerisinde kas ve eklemlerimizi kullanarak
enerji tüketimi ile gerçekleşen, kalp
ve solunum hızını arttıran ve farklı
şiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan
aktiviteler olarak tanımlanabilir.
Günümüzde insanlar fiziksel aktivitelere katılmanın gerekliliğini daha iyi
kavramış durumdadır. Birçok insan
spor merkezlerine devam etmekte
ya da evde egzersiz yapmakta. Son
yıllarda tüm dünyada mücadelesi
yoğun bir şekilde devam eden, uzun
süreli enerji dengesizliği sonucunda
oluşan ve birçok hastalığın ortaya
çıkmasına zemin hazırlayarak yaşam
süresini ve kalitesini olumsuz yönde
38
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
etkileyen şişmanlığın (obezite) en
önemli sebeplerinden biri de hepimizin bildiği gibi fiziksel aktivitenin
yetersiz olmasıdır. Dünyada olduğu
gibi ülkemizde de obezitenin görülme sıklığı gittikçe artmakta, görülme
yaşı düşmekte ve sağlık üzerindeki
etkileri ciddi boyutlara ulaşmaktadır.
Yaşımız ilerledikçe vücudumuzda ne gibi
değişiklikler meydana gelir?
• Yaş
ilerledikçe kas dokusunda
azalma-yağ dokusunda artma
gözlenir. Ne yazık ki yağlar vücudunuzu hareket ettirmek için kasılan kaslarınız gibi fonksiyon gösteremezler. Yağlar direk olarak vücut
ağırlığına eklenerek vücudu daha
zor hareket eder hale getirirler.
• Kemikler
yaş ilerledikçe mineral
içeriklerini (kalsiyum ve fosfor)
kaybederler. Bu durum ileri yaşlarda kemik erimesi (osteoporoz)
olarak adlandırılan büyük sağlık
problemini ortaya çıkartır. Kemik
erimesi kemiklerde kompresyon
kırıklarına neden olur. Bu kırıklar
genellikle: kalçalar, omurlar ve el
bileğinde meydana gelir.
• Kalp-damar
sistemi; akciğerler,
kalp ve kan damarlarından oluşmaktadır. Kalp-damar sistemimizdeki en büyük bozulma yaşam tarzımızla olmaktadır. Zamanla kan
damarları içinde kalsiyum, kolesterol ve yağlar birikerek tıkanıklığa
bu durum ise kalp krizi veya inmeye neden olur. Ölümlerin çoğu bu
nedenle olmaktadır.
• En
yavaş bozulmaya başlayan
merkezi sinir sistemidir. Reflekslerimiz ve reaksiyonlarımız daha
yavaş hale gelir ve biz çeviklik isteyen hareketlerde hız kaybederiz.
Düşme veya kayma gibi durumlarda kendimizi korumamız zorlaşır.
Düzenli fiziksel aktivite ise tüm bunları
engelleyerek yaşam kalitemizi iyileştirir.
Düzenli aktiviteler:
• Kas gücü ve vücut esnekliğini geliştirir
• Kalp-damar sistemini güçlendirerek dayanıklılığı arttırır
• Bilinen bir kronik hastalığı olanlar, • Depresyon,
egzersiz programlarına başlama• Bel ağrısı,
dan önce kendilerini izlemekte
• Kireçlenme (artrit) gibi birçok hasolan hekime başvurmalıdırlar.
ortaya çıkmasına ya da var
• Egzersizle birlikte gelen şiddetli talığın
olanların şiddetinin artmasına negöğüs ağrısı ve nefes darlığının
kalp hastalığı belirtisi olabileceği
bilinmelidir.
• Akıl ve ruh sağlığı açısından da • Açık havada yapılacak sporlar için
faydalıdır. Düzenli egzersizle kişi
gerilimini azaltabilir, günlük baskılardan uzaklaşabilir ve zihnini
zinde tutabilir
• İdeal vücut ağırlığına ulaşmayı ve
yağ dokusunda azalmayı sağlar
• Daha iyi motor koordinasyon sağlar
• Çevikliği artırır
Egzersiz yapmak için zaman ya da başka
koşullar nedeniyle olanak olmadığı düşünüldüğünde, gün içindeki zorunlu hareketler egzersize dönüştürülebilir;
• Özel araç yerine toplu taşıtları tercih etmek,
• Gidilecek yere varmadan bir kaç
durak önce inip yola hızlı bir şekilde yürüyerek devam etmek
• Asansöre
binmek yerine merdivenleri kullanmak,
hava kirliliğinin yoğun olmadığı
ortamları seçmek dikkat edilmesi
gereken bir diğer önemli noktadır.
Bedenimiz var olma aracımızdır. Egzersiz
sırasında olduğu kadar gündelik yaşamımız sırasında da onu yanlış hareketle
gelecek zararlardan korumamız gerekir;
• Uzun
süre aynı şekilde durarak
çalışmak zorunda kalındığında zaman zaman çalışmaya ara vererek
gezinmek, oturuluyorsa kalkıp dolaşmak kas yorgunluğunu azaltır.
• Ağır bir şey kaldırırken belden öne
eğilmek yerine, çömelerek ağırlığı
bedenin değişik bölümlerine paylaştırmak, belimizi korumak açısından önemlidir. Araçsız ve özel
bir teknik kullanmadan yetişkin
bir kadının kaldıracağı yük 15kg.’ı,
yetişkin bir erkeğin kaldıracağı
yük ise 25kg.’ı geçmemelidir.
Belirli bir program dâhilinde ve profesyonel yardım almadan egzersiz yapılacaksa
bilinmesi gereken bazı kurallar vardır;
• Daha önce hiç egzersiz yapmamış
olanlar gün aşırı 10 dakika gibi sürelerle başlamalı ve bunu zaman
içinde en az 30 dakika olacak şekilde arttırmalıdır.
• Egzersiz
öncesinde yumuşak ve
yavaş hareketlerle gererek kaslar
ısıtılmalıdır.
Yetişkinler, istirahat ettikçe ve daha
az aktif hale geldikçe kendilerini
daha yorgun hissedeceklerdir. Sonuç
olarak fiziksel uygunluk seviyeleri de
düşecektir.
Egzersiz Programına Başlarken;
Çoğumuz tamamen inaktif değiliz.
Evimizi temizleriz, arabamızı yıkarız,
ev için alışverişe gideriz, bahçemiz
varsa bahçe işleri ile ilgileniriz. Bütün
bunlar fiziksel aktivite sayılır. İşiniz
veya evinizdeki sorumluluklarınız
dışında bir aktivite yapmak istediğinizde rutin fiziksel aktivitenizi daha
düzenli bir egzersiz programı ile değiştirmeniz gereklidir. Bunun için belirli adımları takip edebilirsiniz:
puklu olmalıdır.
1.Sevdiğiniz bir aktivite seçin:
Sevmediğiniz bir aktiviteye kendinizi zorladığınız takdirde bunu
sürdüremezsiniz. Yürüyüş en ucuz
ve yapılabilir egzersiz programlarından birisidir. Eğer yürüyüş sizin
için yeterli değilse ya da mutlu değilseniz o zaman bisiklete binme,
yüzme veya sağlık klüplerine katılma gibi başka bir aktivite deneyebilirsiniz.
de oturulan koltuk ya da sandalye
bel boşluğunu desteklemelidir.
Ayakları dayamak için yükseltici
basamak bulunmalıdır. Çalışılan
masalar, tezgahlar ergonomik
yükseklikte olmalıdır.
2.
Fiziksel aktiviteyi önceliğiniz
haline getirin: Günde en az 30
dakikalık orta şiddette bir fiziksel
aktiviteyi hedefiniz olarak belirleyin. Eğer zamanınız kısıtlı ise aktivitenizi gün içinde 10’ar dakikalık
seanslara bölün.
ayakkabı, doğal bel ka• Hızlı yürüyüşle alışveriş yapmak, • Kullanılan
visini destekler nitelikte hafif tohafif formda egzersiz yerine geçebilir.
den olacaktır.
• Uzun süre oturularak yapılan işler-
Sağlığını düşünen herkes fiziksel aktivitenin önemini kavramalı ve belirli
aktiviteleri günlük programına dâhil
etmelidir. Sedanter yaşam şekli yetişkinlerde bazı hastalıkların gelişimine zemin hazırlar;
kan basıncı (hipertansi• Ani hareketler ve aşırı yüklenme • Yüksek
yon),
özellikle daha önceden alışık olmayan bireylerde spor yaralanma- • Kalp hastalıkları,
larına neden olabilir.
• Şişmanlık (obezite),
• Bilinçsizce yapılan aşırı egzersiz • Şeker hastalığı (diabet),
ise sağlık için hareketsizlik kadar
zararlıdır.
• Kemik erimesi (osteoporoz),
3.Zaman içinde küçük değişiklikler yapın: Aktivite seviyenizi
dereceli olarak artırın. Başlangıçta
kolay ve yavaş tutun, dayanıklılığınızı dereceli olarak günde en az 30
dakikaya ulaşıncaya kadar artırın.
Kas ağrıları ve yaralanmalarını önlemeye yardımcı olmak için yavaş
yavaş aktivite düzeyinizi artırın.
Değişik Tip Fiziksel Aktiviteleri Birleştirin
3 farklı aktivite tipi vardır:
1. Aerobik aktivite: Kalp ve akciğerSAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
39
haber
leri kuvvetlendirir. Bolca oksijen kullanır ve kalori yaktırır (Örneğin: yürüyüş, bisiklet, yüzme, tenis)
2. Kuvvetlendirme ve ağırlık aktiviteleri: Bacaklar, kollar, göğüs ve
karın bölgesine ait geniş kas gruplarını çalıştıran aktivitelerdir (örneğin:
yürüyüş, çocuk taşıma, serbest ağırlıklar kullanma, ağırlık aletleri). Bu tip
egzersiz; kaldırma, hareket ettirme
ve taşımaya yönelik vücudunuzdaki
kas yüzdesini artırır.
3. Denge ve germe aktiviteleri:
Daha az kalori yakar, kas boyunu
uzatır ve uzanma-germe ve eğilmeye
yönelik eklemlerinizin hareketlerini
artırır, kas gerginliğini azaltır ve yaralanmaları önler (örneğin: yoga, hafif
germe egzersizleri).
Fiziksel Uygunluğunuzu Geliştirin;
Fiziksel uygunluğunuzu geliştirecek
seviyede egzersiz yapın. Sizin için
uygun olan seviyede çalışıp çalışmadığınızı iki şekilde belirleyebilirsiniz:
Konuşma testi: Orta şiddette egzersiz yaparken kolaylıkla konuşabilirsiniz. Egzersiz sırasında konuşurken
zorlanıyorsanız, nefes nefese kalıyorsanız aktivite seviyeniz şiddetli
demektir.
Kalp hızı: 10 saniyedeki kalp atım hızınızı belirleyin.
• Maksimum kalp hızı: Çok yoğun
egzersiz süresince kalbinizin en
hızlı atımıdır. Kişiden kişiye değişiklik gösterir. Maksimum kalp
hızınızı belirlemek için 220 den
yaşınızı çıkartın.
İyi planlanmış bir program her hafta
bu üç tipteki egzersizleri içermelidir.
Aerobik egzersizler bu programın
merkezinde yer almalıdır, çünkü kalp
ve kan damarlarınızı iyi durumda tutar. Her aerobik egzersiz seansı 5-10
dakikalık ısınma (yürüyüş/germe) ve
onu takiben 20-30 dakikalık aerobik
egzersiz daha sonra da 10-12 dakikalık soğuma periyodunu içermelidir.
Genel olarak egzersiz programlarına
germe aktiviteleri ile başlayın ve bitirin.
• Hedef kalp hızı: Egzersiz süresince dakikada kalbinizin atması gereken sayıdır.
Egzersiz Programı Oluşturun
Bu kişinin orta şiddetteki egzersiz
sırasındaki hedef kalp hızı 85-119
atım/dakika olmalıdır.
Yürüyüş programını örnek olarak verirsek, egzersiz programı oluşturmak
için adımlar şu şekilde sıralanabilir:
• Kronik bir hastalığınız varsa, er-
keklerde 40 yaş, kadınlarda 50 yaş
üzerindeyseniz bir hekime başvurun.
Orta şiddetli fiziksel aktivite sırasında: Hedef kalp hızı maksimum
kalp hızının %50-70’i arasında olmalıdır. Örneğin: Maksimum kalp hızı 170
atım/dakika (220-50) olan 50 yaşında
bir kişinin hedef kalp hızı:
seviyesi) 170x0.70= 119
atım/dakika
Orta şiddette fiziksel aktiviteler;
• (%70
Şiddetli fiziksel aktivite sırasında:
Hedef kalp hızı maksimum kalp hızının %70-85’i arasında olmalıdır. Örneğin: Maksimum kalp hızı 185 atım/
dakika (220-35) olan 35 yaşında bir
kişinin hedef kalp hızı
40
Şiddetli fiziksel aktiviteler;
185x0.85= 157
rüyebildiğiniz zaman ısınma ve
soğuma egzersizleri ekleyin.
Egzersize başlarken hedef kalp hızınızın %60 seviyesinde olmasını
amaçlayın. Orta şiddette egzersiz
seviyesinde hedef kalp hızı %75, ileri
seviyede ise hedef kalp hızı %85 ol-
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
• Tempolu yürüyüş (saatte yaklaşık
5 km)
• Bahçe işleri
• Ev işleri (süpürme,silme)
• Bisiklet (saatte 16 km den az)
• Hafif ritimde halk oyunları
• Salon Dansları
• Tenis (çift)
185x0.70= 130
Bu kişinin şiddetli bir aktivite sırasındaki hedef kalp hızı 130-157 atım/
dakika olmalıdır.
dirme egzersizlerini ekleyin.
Başka türlü spor yapma olanağı olmasa bile her gün, hiç değilse gün
aşırı en az 30 dakika hızlı tempoda
yürüyüş yapmak da iyi bir egzersizdir.
Gebelik, doğum sonrası ve menopoz
dönemlerinde kadınlar için egzersiz
yapmak daha da önemlidir. Ancak
egzersiz yapmak bir yaşam biçimi olmalıdır. Bireylerin günlük hayatlarını
programlarken temel gereksinimleri
arasında egzersize de yer ayırmaları
gerekmektedir. Daha önceden hiç
egzersiz yapmamış bir kişi hareketli
yaşama geçerken sorun yaşayabilir,
ancak bu geçiş döneminin ardından
kendi bedenindeki değişiklikleri ve
bunun önemini kavrayarak egzersizi
hayatının bir parçası haline getirecektir.
dakika
• (%50 seviyesi) 170x0.50= 85 atım/
olarak artırın. Daha sonra yürüyüş
mesafenizi artırın.
• Dereceli olarak bazı kas kuvvetlen-
Yüksek Şiddette Egzersiz Kalp Problemi ve
Kas Yaralanmaları Riskini Artırır
Sağlığınız için haftanın en az 5
günü ve günde en az 30 dakika
orta şiddetli fiziksel aktiviteler
yapmanız yeterli olacaktır. Şiddetli fiziksel aktiviteler ise haftanın en
az 3 günü ve günde en az 20 dakika olacak şekilde yapılmalıdır.
• (%70 seviyesi)
• Hedef kalp hızınızı belirleyin.
• Günleri belirleyerek haftada 2 gün atım/dakika
• (%85 seviyesi)
yürümeye başlayın.
• Her hafta yürüyüş sayınızı dereceli atım/dakika
• Yorulmadan uzun mesafeleri yü-
malıdır. Fiziksel uygunluğunuzu geliştirmek için 20-30 dakika süresince
hedef kalp hızınızı korumanız gerekir.
• Koşu/joging (saatte 8 km)
• Bisiklet (saatte 16 km den fazla)
• Yüzme
• Aerobik egzersizler
• Çok hızlı yürüme (saatte 7 km hız
ile)
• Ağırlık kaldırma
• Basketbol
2013
SAĞLIKTA BÖYLE GEÇTİ
• SAĞLIK BAKANLIĞINDA NÖBET DEĞİŞİMİ
• KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİ İLE HAYATA GEÇEN DEV ŞEHİR HASTANELERİ
• OBEZİTE, TÜTÜN KULLANIMI, ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI İLE MÜCADELE
• ORGAN NAKLİ VE ORGAN BAĞIŞINDA ATILAN ÖNEMLİ ADIMLAR
sağlıkta 2013
OCAK
2013
DÜNYANIN EN PARLAK BİLİM İNSANI BİR TÜRK
Popular Science dergisi Prof. Dr. Aydoğan Özcan’ı dünyanın en parlak 10 bilim insanı arasında gösterdi. California
Üniversitesi’nde görevli Prof. Özcan’ın geliştirdiği ‘kan tahlili yapan
cep telefonu’, bilimin zirvesinden inmiyor.
ABD’nin California Üniversitesi’nde (UCLA) görevli 32 yaşındaki Prof.
Dr. Aydoğan Özcan, kendi laboratuvarında geliştirdiği kan tahlili yapan cep telefonu sayesinde ABD’nin en çok okunan dergilerinden Popular Science’ın Ekim 2012 sayısında, “tüm dünyada 2012 yılının en
parlak 10 bilim insanı” arasında gösterildi.
ŞUBAT
2013
SAĞLIK BAKANLIĞINDA NÖBET DEĞİŞİMİ
10 yıl süre ile Sağlık Bakanlığı görevini ifa eden Prof. Dr. Recep Akdağ, görevini yeni Bakan Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na
devretti. Recep Akdağ, bakanlıkta düzenlenen devir teslim töreninde,
10 yıldan fazla süredir yürüttüğü bakanlık görevini tamamladığını
belirterek, büyük bir mesuliyet ve onurla taşıdığı hizmet bayrağını,
gönül rahatlığıyla millete hizmet etmenin bahtiyarlığıyla yeni bakan
Müezzinoğlu’na teslim ettiğini söyledi.
SAĞLIK BAKANI MÜEZZİNOĞLU’NDAN ŞİDDET GÖREN HEKİME ZİYARET
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde hasta yakınları tarafından darp edilen
Genel Cerrahi Uzmanı Ahmet Korkut Belli’yi ziyaret etti. Bakan Müezzinoğlu, Belli’ye geçmiş olsun dileklerini ileterek, yaşanan olay hakkında bilgi aldı.
Müezzinoğlu, ziyaret sırasında yaptığı konuşmada, insan hayatına hizmet eden sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti
insanlık dışı bulduğunu kaydederek, sağlık kurumlarında şiddete asla müsamaha göstermeyeceklerini vurguladı.
MART
2013
SAĞLIKTA KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞI YASALAŞTI
Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması
Hakkında Kanun; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca yapılmasına ihtiyaç duyulan tesislerin ön
fizibilite raporu ve belirlenecek standartlar çerçevesinde Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlar
üzerinde, 30 yılı geçmemek üzere bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilmesi suretiyle yaptırılması,
mevcut tesislerin yenilenmesinin sağlanması ve bu projeler için alınacak danışmanlık, araştırma ve geliştirme
hizmetleriyle ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren bazı hizmetlerin gördürülmesine ilişkin usul ve
esasları belirliyor.
YEŞİLAY “YAŞAMAYI SEÇ”TİRİYOR
Türkiye Yeşilay Cemiyeti, Yeşilay Haftası etkinlikleri kapsamında 17 ilde eş
zamanlı bisiklet turu etkinliği düzenledi. Bağımlılıklardan uzak ve sağlıklı
bir yaşama dikkat çekmek için düzenlenen etkinliğe her yaş grubundan çok
sayıda katılımcı ilgi gösterdi.
İstanbul ayağında Yeşilay Kültür Merkezi Sepetçiler Kasrı’nda başlayan tur
Gülhane parkı, Sultanahmet, Topkapı Sarayı, Çatladıkapı, Samatya, Yedikule, Panaroma 1453 Tarih müzesi, Edirnekapı, Kariye Müzesi, Balat, Bulgar
Kilisesi, Eminönü’nden geçilerek Sepetçiler Kasrı’nda sona erdi. Sonrasında
çekiliş yapılıp kazananlara bisiklet hediye edildi.
42
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
NİSAN
14 MART TIP BAYRAMI ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLERLE KUTLANDI
2013
14 Mart Tıp Bayramı Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere çeşitli
kurum ve kuruluşlar tarafından çeşitli etkinliklerle kutlandı. Yılın Hekimleri seçildi ve ödüllendirildi. Ayrıca bu yıl ilk kez Cumhurbaşkanı Gül, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Çankaya Köşkü’nde resepsiyon verdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Çankaya
Köşkü’nde resepsiyon verdi. Resepsiyona Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas ve Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Nihat Tosun ile 81 ilden “Yılın Doktorları” ve 6 ilden “Yılın Sağlık Çalışanları” katıldı. Gül, resepsiyonda
sağlık çalışanlarını, 14 Mayıs Tıp Bayramı vesilesiyle Çankaya Köşkü’nde ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu
ifade etti.
SAĞLIK BAKANI MÜEZZİNOĞLU : “DERTLER VE SIKINTILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALACAK”
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığı İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Üniversite Hastaneleri Birliği ile Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) işbirliğiyle Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen
“Tıp Bayramı Kutlama Töreni’ne katıldı.
Salondakilere hitaben, “Sizlere inanarak, güvenerek, sizlerle birlikte ortak aklı oluşturarak, zaman zaman zorlukları paylaşarak, zaman zaman da zorlukların temsilini çözüm şekline dönüştürerek başarabileceğimize inandığım için açıkçası bakan olalı beri hiç uykum kaçmadı. İnşallah bu yolculuğu sizlerle beraber uykumuz kaçmadan
başaracağız” diyen Müezzinoğlu, sağlıkla ilgili dertlerin herkesin derdi olduğunu söyledi.
MAYIS
ULUSLARARASI BİYOTEKNOLOJİ KONGRESİ ŞİKAGO’DA DÜZENLENDİ
Bu yıl 20’ncisi düzenlenen Uluslararası Biyoteknoloji Kongre ve
Fuarı, ABD’nin Şikago kentinde başladı. Türkiye’nin 14 firma, 5
kamu kurumu ve 2 sivil toplum kuruluşu ile temsil edildiği fuarda,
Türkiye standının açılışını Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yaptı.
2013
Uluslararası Biyoteknoloji Kongre ve Fuarında önemli ilaç firmaları ile görüşmeler gerçekleştiren Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, büyük bir ABD
şirketinin Türkiye’ye yatırım yapma kararı aldığını belirterek, “Biz bilgi birikiminin, teknoloji birikiminin ülkeye gelmesini ve kalıcı olmasını istiyoruz” dedi.
Görüşmelerin ardından gazetecilere açıklama yapan Müezzinoğlu, firma temsilcilerine Türkiye’ye yatırım yapmanın avantajlarını anlattığını söyledi.
DİYABETİ DURDURALIM PROJESİ
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, çocuk ve gençlere hareketli yaşam
tarzı kazandırılmasının önemine işaret ederek, “16-17 milyon öğrencimiz,
okullarda beden eğitimi dersinde takla atmayı başardı başaramadı. Buna
göre not alıyorsa bir yanlışlığımız var” dedi.
Cumhurbaşkanlığının himayesinde Türkiye Diyabet Vakfının yürüttüğü “Diyabeti Durduralım Projesi”nin ikinci yılını tamamlanması nedeniyle Çankaya Köşkü’nde toplantı düzenlendi.
Bakan Müezzinoğlu, burada yaptığı konuşmada, toplumda sağlıklı yaşam
bilinci oluşturulmasının önem taşıdığını, yeni nesillerin de bu bilince sahip
olması gerektiğini belirterek, koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi
için çalışmalar yürüttüklerini söyledi.
Hastalıklara karşı bilincin artırılmasının, toplumu bu hastalıklardan koruduğuna dikkati çeken Müezzinoğlu, çocuk ve gençlere sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam tarzı kazandırılmasının büyük önem taşıdığını bildirdi.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
43
sağlıkta 2013
GLOBAL ALKOL POLİTİKALARI SEMPOZYUMU
Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Dünya Sağlık Örgütü¸ koordinasyonu ile düzenlenen “Global Alkol Politikaları Sempozyumu”, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel
Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, T.C. Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Doc.
Dr. Turan Buzgan ve Dünya Sağlık Örgütü¸ Akıl Sağlığı ve Madde Bağımlılığı
Departmanı Yöneticisi
Dr. Shektar Saxena’nın kapanış bildirgesini sunmalarının ardından sona erdi.
Açılışına Başbakan Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Dr. Margaret
Chan’in katıldığı, 60 Ülkeden Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri başta olmak
üzere 1200’ü aşkın konusunda uzman ismi ağırlayan sempozyumun Sonuç
Bildirgesini sunan Prof. Dr. M. İhsan Karaman bu sempozyumdan çıkacak mesajların tüm dünyaya iletileceğini ve
politika yapıcılar için bir örnek olacağını ifade etti.
Sempozyum, Türkiye ve dünya siyasetine alkol politikaları önerileri sunmak, alkol politikaları alanında çalışmalar yapan uluslararası aktörlerle bilgi paylaşımında bulunmak ve toplumda alkol tüketiminin zararları ile ilgili
farkındalık sağlamayı amaçlıyordu.
HAZİRAN
2013
DÜNYA TÜTÜNSÜZ GÜNÜNDE ETKİNLİKLER DÜZENLENDİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından Lütfi Kırdar Uluslararası
Kongre ve Sergi Sarayı’nda “31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü” etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen
“Türkiye’nin Tütün Kontrolündeki Başarısı, 2012 Türkiye Küresel Yetişkin Tütün Araştırması Sonuçları
Tanıtım Toplantası”na katıldı.
Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, 31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü’nün tüm insanlığın sağlıklı,
mutlu, müreffeh ve “tütünsüz geleceği” için hayırlara vesile olmasını diledi.
Kendisine törende tevdi edilen “Küresel Tütün Kontrolü Özel Prestij Ödülü” için Dünya Sağlık Örgütü, “Küresel
Tütün Kontrolü Başarı Ödülü” için de ABD Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi yöneticilerine teşekkür eden
Erdoğan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile Yeşilay Cemiyeti Başkanı İhsan
Karaman’ı da aldıkları ödüller dolayısıyla kutladı.
TÜRKİYE BİYOTEKNOLOJİ ALANINDA SÖZ SAHİBİ OLMALI
Sağlıkta yerli projeler için yapılacak çalışmalar, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergün ile Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla TÜBİTAK’ta gerçekleştirilen ‘Medikal Biyoteknoloji Konferansı’nda
masaya yatırıldı.
Teknoloji yol haritaları TÜBİTAK Başkanlık Binası Feza Gürsey Konferans
Salonu’nda düzenlenen konferansta ele alındı. TÜBİTAK ve ilgili Bakanlıkların işbirliği ile düzenlenen etkinliğin açılışına Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, TÜBİTAK Başkanı
Prof. Dr. Yücel Altunbaşak, çok sayıda bilim insanı ve davetliler katıldı.
TEMMUZ
2013
“GENEL SAĞLIK KAPSAMI BAKANLARI KONFERANSI”İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞTİ
27 Haziran’da İstanbul’da başlayan “Genel Sağlık Kapsamı Bakanları Konferansı”na 20 ülkeden
sağlık bakanı ve üst düzey temsilcileri katıldı. Program açılış konuşmasını yapan Sağlık Bakanı Dr.
Mehmet Müezzinoğlu, sağlık hizmetlerinin sunumu ve bu süreçte hakkaniyetin sağlanması için ciddi
yatırımlar yaptıklarını, bunun sonucunda dünyaya örnek olabilecek bir model geliştirdiklerini vurguladı.
“Sağlıkta Dünyaya örnek olacak bir model gerçekleştirdik”
Bakan Müezzinoğlu, sağlık ve ona dair her şeyin dünya ölçeğinde ele alınacağı konferansın, bilgi ve tecrübe
paylaşımı açısından büyük bir önem arz ettiğini ifade ederek, sağlık sistemlerinin halkın sağlık düzeyini yükseltmek için sağlık hizmetlerini etkili, kaliteli, karşılanabilir maliyette, erişilebilir ve toplum tarafından kabul
görecek tarzda sunmayı hedeflediğini vurguladı.
44
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
475 SAHTE İLAÇ SİTESİ KAPATILDI
Sahte ve kaçak ilaçların internet üzerinden satışının engellenmesi amacıyla 96 ülkede düzenlenen operasyonun Türkiye ayağı dün bitti. Operasyon
dâhilinde Dünyada 3 bin, Türkiye’de 475 internet sitesi kapatıldı. İnternette
illegal sitelerden satın alınan ilaçların yüzde 50’si sahte. Her yıl 1 milyondan fazla insan, sahte ilaç sebebiyle hayatını kaybediyor. Antibiyotikler
yüzde 42 ile başı çekiyor.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun hazırladığı rapora göre internetin
yaygınlaşmasıyla ilaç sahteciliği büyük artış gösterdi. 2005’ten bu yana ele
geçirilen sahte ilaç oranı yüzde 400 arttı. Önlem alan Sağlık Bakanlığı bu
yıl 3. kez katıldığı ‘Pangea Operasyonları’ çerçevesinde 475 siteye erişimi
durdurdu. Bankalararası Kart Merkezi ile de anlaşan bakanlık, internetten
kredi kartıyla alışveriş imkânını ortadan kaldırdı. Böylelikle elektronik olarak ödeme yapılmasının önüne geçildi.
“112 ACİL” 3 MİLYON HASTANIN İMDADINA YETİŞTİ
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 2012 Faaliyet Raporu’nda, acil sağlık hizmetlerinin üzerinde önemle durulması gereken bir halk sağlığı konusu olduğu belirtildi ve şu ifadelere yer verildi:
Bugün “112 Acil” hizmetini sadece şehirlerde değil, köylerde de yaygın olarak verdiğimiz bir dönemi yaşıyoruz.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde sunulan hava ambulans hizmetini hiçbir ücret almadan sunuyoruz. Acil veya
yoğun bakım gerektiren hastalıklar için ise özel hastaneler dâhil hiçbir sağlık kuruluşunda vatandaşımızdan
ücret talep edilmiyor. Acil hasta taşıma hizmetleriyle ilgili gücümüzü 6 kat geliştirdik. 2012 yılı sonu itibarıyla
299 adet kar paletli, 20 adet önünde kar bıçağı bulunan kombi paletli snow-trak, 55 adet 4 sedyeli ve 60 adet
Yoğun Bakım&Obez Ambulansı hizmet vermektedir.Kar paletli ambulanslar ile 2012 yılında toplam 2.270 hasta
taşınmıştır. 52 motorize ambulans ile 9.034 kişiye hizmet verilmiştir.
TÜRKİYE’NİN 5. YÜZ NAKLİ GERÇEKLEŞTİ
AĞUSTOS
2013
Türkiye’nin beşinci yüz nakli operasyonu gerçekleşti ve Polonyalı
turist Andrzej Kucza’nın yüzü ile çenesi Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlığındaki ekip tarafından başarılı bir şekilde Recep Sert’e nakledildi.
Akyaka beldesine tatilini geçiren 43 yaşındaki Polonyalı turist Andrzej Kucza,
denizde boğulma tehlikesi geçirmiş, Muğla Yücelen Hastanesine kaldırılan
Polonyalı turistin burada beyin ölümü gerçekleşmişti. Hastane doktorlarıyla
görüşen aile, Kucza’nın organlarını bağışlamaya karar verdi. Yapılan testlerde
Kuzca’nın iç organlarının kullanılamayacak durumda olduğu belirlendi.
Polonyalı ailenin yüzü bağışlama kararının ardından daha önce Türkiye’nin ilk ve dördüncü yüz naklini gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer
Özkan, Sağlık Bakanlığına ait özel uçakla Muğla’ya gitti. Özkan, bu sırada bir yıl önce yüz nakli için başvuran
Bursalı 27 yaşındaki Recep Sert’i nakil için Antalya’ya çağırdı.
TÜRKİYE TÜTÜNLE MÜCADELEDE ÖRNEK ÜLKE
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Küresel Tütün Salgını 2013 Raporu’nda tütünle
mücadele için gerekli 6 hedefin tamamını ilk kez ve tek gerçekleştiren ülkenin Türkiye olduğunu açıkladı. Önceki gün Panama’da yayınlanan raporda,
Türkiye’nin sigara ile mücadelesine, bu konuda attığı adımlara ve gerçekleştirdiği yasal düzenlemelere geniş yer verildi. Türkiye en son TBMM’de, tütün
reklamlarıyla ilgili marka paylaşımı ve marka yerleştirme ile ilgili kanun maddesini geçirmişti. Ayrıca sigara paketlerinin üzerindeki uyarı yazı ve resimleri
de yüzde 65’in üzerine çıkarılmıştı. Uzmanlar ilk kez Dünya Sağlık Örgütü’nün
bir sağlık programında Türkiye’yi dünyaya örnek gösterdiğine dikkat çekiyor.
DSÖ’nün 4 hedefini gerçekleştiren ülkeler ise Brezilya, Panama ve İran oldu.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
45
sağlıkta 2013
SAĞLIK BAKANI DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU
HARRAN ÇADIR KENTTE MÜLTECİLERLE BULUŞTU
Bir dizi temas ve incelemelerde bulunmak üzere Şanlıurfa’ya gelen Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, iftarını
Harran konteyner kentte açtı. Harran Çadır kentte Harran Kaymakamı Muhammed Selami Yazıcı, Harran Belediye
Başkanı Mehmet Özyavuz, AFAD Sorumlusu Mahmut Sönmez ve yüzlerce Suriyeli vatandaş tarafından karşılanan
Bakan Müezzinoğlu ilk olarak sahra hastanesini ziyaret etti.
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu eğitim kampüsü bahçesinde düzenlenen iftar yemeğinde yaklaşık 5 bin Suriyeli vatandaşla birlikte orucunu açtı. Oruçların açılmasının ardından Suriyeli vatandaşlara seslenen Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu, “Değerli kardeşlerim Suriye’de yaşananlarla birlikte medeniyet ve demokrasinin beşiği olduğu iddiasında bulunan batı dünyası insanlık sınavından ne yazık ki geçememiştir. Binlerce insanın hunharca katledilmesi
ve milyonlarca insanın evinden barkından mahrum bırakılması hala nedense batının dikkatini çekmemekte ve
batılı ülkelerin duyarsızlığı devam etmektedir” dedi.
EYLÜL
2013
KAMU-ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİYLE YAPIMI PLANLANAN
İLK ŞEHİR HASTANESİNİN TEMELİ ATILDI
Kamu-özel ortaklığı ile yapılan ilk şehir hastanesinin
temel atma töreni Yozgat’ta gerçekleştirildi. Törene,
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ,
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, ilgililer ve vatandaşlar katıldı.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kamu-özel işbirliği modeli ile
tüm hastaneleri 2023 Türkiye vizyonuna uygun hale getireceklerini
belirterek, “Hedefimiz, kamu-özel işbirliği modelinin de katkısıyla
sağlık hizmet bölgelerine en uygun yatırımları gerçekleştirmektir.
Böylece bölge merkezli illerimiz öncelikli olmak üzere, büyük ölçekli
entegre hizmet imkanları sağlayan modern şehir hastaneleri kurmuş olacağız” dedi.
Toplam 275 milyon TL’lik özel sektör yatırımı ile yapılacak Yozgat
Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 75 bin metrekarelik alan üzerine
inşa edilecek. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, törende yaptığı konuşmada, Yozgat’ta bu proje ile tarihinde tek seferde en büyük yatırımın temelinin atıldığını belirterek, böylesi bir günü yaşıyor olmanın sevincini duyduğunu
ifade etti. 2003 yılından itibaren AK Parti hükümetlerinin insan odaklı, insanı merkeze alan çözüm siyaseti prensibiyle ciddi hizmetler gerçekleştirdiğini dile getiren Müezzinoğlu, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışını
benimseyerek sağlık alanında da önemli hamleler yaptıklarını bildirdi. Müezzinoğlu, hizmet kalitesini sürekli
arttırdıklarını vurgulayarak, “Bu uygulamalardaki başarımız sadece halkımızın değil uluslararası sağlık otoritelerinin de takdirini kazandı. Hedefimiz, bu çıtayı daha yukarılara çıkarmak, hasta ve çalışan memnuniyet
düzeyimizi arttırmak ve sürekli kılmaktır” diye konuştu.
ALKOL VE UYUŞTURUCU BAĞIMLILARINA SINIRSIZ TEDAVİ HAKKI
Yeni süreçte kanser ve organ nakli hastalarında olduğu gibi hizmet
başı ödeme modeline geçildi. Bugüne kadar maliyeti sınırlı ölçüde
karşılanan bağımlının tedavisinde ne kadar masraf çıkarsa hepsi
ödenecek. Bu durum sayıları yetersiz olan AMATEM’lerin (Alkol ve
Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezleri) dışında kamu ve
özel hastanelerin de bağımlılıkla mücadeleye katılmasını sağlayacak. Tedavi sürecinin meşakkatli, gelirin az olmasından dolayı
kamu, üniversite ve özel hastaneler bu tedaviyi tercih etmiyordu.
Diğer yandan Sağlık Bakanlığı Bağımlılık Yönetmeliği’nde de sona
yaklaşıldı. Yönetmelikle AMATEM’lerde mevcut bir aylık arındırma
ve ilaç tedavisine ek olarak 15 ay devam edecek sosyal rehabilitasyon ve ömür boyu takip yapılacak. Söz konusu hamlelerle hastanelere, “Yeter ki bağımlıyı kurtarın, tüm tedavi masrafları ödenecek” mesajı veriliyor. Türkiye’de bir yılda 200 binden fazla kişi
AMATEM’lere bağımlılık tedavisi için başvuru yapıyor.
46
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
BİLKENT ŞEHİR HASTANESİNİN TEMELİ ANKARA’DA ATILDI
EKİM
2013
İstanbul’da 12 Eylül’de yapılan törende 14 ilde yapılacak 15 şehir hastanesinin protokolünün imza törenine
katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, planlanan
hastanelerden biri olan Ankara Bilkent Entegre Sağlık Kampusunun temel atma törenine katıldı. Erdoğan konuşmasına, tesisin ülkeye ve millete hayırlı olması dileğiyle başladı.
Başbakan Erdoğan, istisna durumlar dışında prensip olarak temel
atma törenlerine katılmadığını belirterek, “Şehir Hastaneleri Projesi benim 11 yıllık hayalim ve bu büyük hayali gerçeğe dönüştürürken temel atma heyecanını da bizzat yaşamak istedim. Önümüze çıkan, çıkartılan tüm engelleri aşarak projeyi fiilen başlatma,
temel atma aşamasına getirmiş olmanın memnuniyetini hep birlikte yaşıyoruz” dedi.
Kısa bir süre içinde, söz konusu kampüsün yanında Halk Sağlığı Laboratuvarlarının da temelinin atılacağını
açıklayan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Bu, dünyanın önemli referans laboratuvarlarından birisi olacaktır. Bilimsel araştırma ve inovasyonun önemli merkezi haline gelecek bu üniteler, Bakanlığımıza, üniversitelerimize, Özel Ar-Ge ve ilaç şirketlerine de ciddi katkılar sağlayacaktır” diye konuştu.
DSÖ AVRUPA BÖLGE KOMİTESİ 63. TOPLANTISI İZMİR’DE DÜZENLENDİ
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Komitesi 63. Toplantısı’nın açılışı Çeşme Sheraton Otelde yapıldı.
Açılışın ardından Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu DSÖ Avrupa Bölge Ofisi Direktörü Zsuzsanna Jakab ile
ortak basın toplantısı düzenledi. Burada konuşan Bakan Müezzinoğlu, 4 gün sürecek toplantıya ev sahipliği yapmanın mutluluğunu
yaşadıklarını, bu vesileyle uluslararası kuruluşların temsilcileri ve
bakanlarla bir araya geldiklerini belirtti. 53 Avrupa ülkesinin temsil
edildiği komite toplantısına oybirliğiyle başkan seçilmekten büyük
mutluluk duyduğunu ifade eden Müezzinoğlu, bölgedeki sağlık sorunlarının giderilmesi, sağlık düzeyinin iyileştirilmesi amacıyla bölge ofisiyle uzun yıllardır başarılı çalışmalar yürüttüklerini, bu işbirliğinin artacağını söyledi.
Sağlığın hayati bir hizmet olup sınır tanımayacağını, “herkes için
sağlık” anlayışına, eşitsizlikleri gidermeye dayanan uluslararası taahhüdün bütün insanlık için önemli olduğunu vurgulayan Mehmet
Müezzinoğlu, “Temennim bütün üye ülkelerin bu konudaki gayretlerinin artarak devam etmesidir” dedi.
KASIM
ORGAN BAĞIŞI HAFTASINDA BAĞIŞ REKORU
2013
Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Organ Nakli Vakfı tarafından “3 -9 Kasım Organ Bağışı Haftası” nedeniyle “Her Bağış Yeni Bir Hayattır” temalı bir etkinlik düzenlendi. Ankara ATO Congresium’da yapılan programa Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, TBMM
Sağlık Komisyonu Başkanı Necdet Ünüvar, Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü
İrfan Şencan ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Bakan Müezzinoğlu, programda yaptığı konuşmada kendisinin 2005-2006 yıllarında organ bağışında bulunduğunu belirtirken; bürokratlar ve nakil ameliyatlarında başarıları ile öne çıkan hekimlerin de organ bağışında bulunduklarını söyledi.
Organ bağışı konusunun tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu ve her zaman gündemde yer alması gerektiğini
belirten Müezzinoğlu, Dünya Sağlık Örgütünün, sağlığı “Ruhen ve bedenen tam iyi olma hali” diye tanımladığını
dile getirerek, ” Ancak dünya üzerinde ve ülkemizde öyle insanlarımız var ki, sağlığı tam iyilik hali olarak hayal
dahi edemiyor. Onlar için sağlık eşiği; hayata tutunma noktası. Onlar ki, organ bulunup nakil oldukları takdirde
hayatlarını sağlıklı bir şekilde sürdürecekler. Bulamadıklarında ise daha zor bir hayat yaşamak durumunda kalacaklardır” diye konuştu.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
47
sağlıkta 2013
ETLİK ŞEHİR HASTANESİ’NİN TEMELİ ATILDI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Etlik Şehir Hastanesi’nin temel atma törenine katıldı. Etlik’te yaklaşık 1 milyon 400 bin metrekarelik alanda inşa edilecek Etlik Şehir Hastanesi temel atma törenine Başbakan Erdoğan’ın yanı
sıra Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, ilgili bakanlar, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Melih Gökçek, milletvekilleri, yüklenici firma temsilcileri
ve birçok vatandaş katıldı.
Törene Başbakan Erdoğan ile müteahhit firma yetkilileri arasında geçen pazarlık damga vurdu. Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampusu’nun sözleşmeye
göre 42 ay içerisinde yapımının tamamlanacağını belirten Erdoğan, “Fakat
42 ay bana fazla geldi. Astaldi ve Türkerler burada. Şimdi bu süreci biraz
aşağıya çekelim. Ben kendilerine bir teklifte bulundu. Onlar da kendi aralarında konuştu ve tamam dediler. 42 aydan 30 aya çekiyoruz. 2, 4 milyar TL’lik bir yatırım. Kolay değil. Hayırlı
olsun” ifadelerini kullandı.
TÜRKÖK PROJESİNDE ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI
SağlıkBakanı Mehmet Müezzinoğlu ve Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lüfti Akar, Sağlık Bakanlığı ile Türk
Kızılayı arasında gerçekleştirilecek ve Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) Projesi’nin ilk adımı
olan “Uygun Gönüllü Vericilerin Belirlenmesi ve Örneklerin Alınması Protokolü” imza töreni Dedeman Otel’de
yapıldı.
Müezzinoğlu, burada yaptığı konuşmada, 2-8 Kasım tarihlerinin “Dünya Lösemili Çocuklar Haftası” ve 3-9 Kasım tarihlerin de “Organ Bağışı Haftası” olduğunu anımsatarak, her iki konu başlığının da çok önemli olduğunu
söyledi. İlgili haftalarda yapılacak etkinliklerin toplumsal duyarlılığın sağlanmasında önem taşıdığını belirten
Müezzinoğlu, bunun sadece belli günlerde değil her zaman gündemde olması gerektiğini vurguladı.
ARALIK
2013
“GELECEĞİMİZİ DİYABETTEN KORUYALIM”
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Dünya Diyabet Günü nedeniyle düzenlenen “Geleceğimizi Diyabetten Koruyalım” programına katıldı. Programda bir konuşma yapan Bakan Müezzinoğlu, sağlıklı
beslenmenin önemine işaret ederek, “Türkçemizde güzel bir söz var ‘can boğazdan gelir’ derler ama
aynı zamanda can boğazdan da çıkar. Canımızın istediği, keyfimize hitap
eden, nefsimize hitap eden veya bize pazarlananlara mahkûm olan bir anlayıştan uzaklaşıp bilinçli bir şekilde bu boğazdan geçen her yudumu, her
nefesi çok iyi, bilinçli bir şekilde tüketmemiz gerekiyor” dedi.
Hareketli yaşam tarzının da büyük önem taşıdığını anlatan Mehmet Müezzinoğlu, “Bir ayağı boğazımızdan geçerse diğer ayağı hareketten geçiyor.
Hareketi olabildiğince artıran bir hayat tarzını, yaşam felsefesini yaşamımıza koymamız lazım” dedi. Gençlere ve çocuklara da bu bilincin yerleştirilmesinin önemini vurgulayan Müezzinoğlu, diyabetin sadece yılın bir
gününde hatırlanmaması, farklı alanlarda sürekli gündeme getirilmesi
gerektiğini söyledi.
ALTERNATİF TIP MEVZUAT ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI
Geleneksel tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarıyla ilgili çalışmaları tamamlayan Sağlık Bakanlığı, akupunktur, hipnoz, hirudoterapi, refleksoloji, ozonla tedavi uygulamalarıyla ilgili yönetmelik çıkaracak, kademeli
şekilde faaliyet izni veya ruhsatlandırma çalışmaları başlatacak.
Geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları hakkında yaklaşık 4 yıldır çalışma yaptıklarının bilgisini
veren İrfan Şencan çalışmaların tamamlandığını ve sahada yapılan uygulamalar sonunda 31 başlık belirlendiğini kaydetti. Şencan, “06 Haziran 2012 tarihinde yapılan son istişare toplantısında; Geleneksel, Tamamlayıcı,
Alternatif Tıp uygulamaları ile ilgili 5 grup oluşturulmuştur. Her grup için koordinatör belirlenmiştir” dedi. Söz
konusu yapılanmayla birlikte birey ve topluma; erişilebilir, uygun ve etkin sağlık hizmeti sunmayı hedeflediklerinin altını çizen Şencan, “Etkililiği ve güvenliği sağlamak amacıyla geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp
uygulamaları ile ilgili düzenlemeleri güçlendirmeyi hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
48
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
sağlıkta 2013
SAĞLIKTA 2012
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 13 / OCAK 2013
SAYI 13
· OCAK 2013
Sağlık ve İnsan Dergisi olarak 2. yaşımıza adım attığımız Ocak
sayımızda 2012 yılının özel bir değerlendirmesine yer ayırdık,
2012 yılında sağlık alanında yaşanan önemli gelişmeleri özel
bir dosya olarak sunduk. Yaptığımız özel çalışmaları yeniden
hatırladığımız ve sizlerle birlikte geçmişten geleceğe nostaljik
bir yürüyüş yaptığımız “Sağlık ve İnsan Dergisi 2012 Özel”
dosyamız sizlerden de oldukça ilgi gördü.
AK
KAP OCAK
2013 YILININ İNSANIMIZIN SAĞLIĞI VE SAĞLIĞIN İNSANLARI İÇİN
HUZUR, MUTLULUK VE BAŞARI GETİRMESİNİ DİLİYOR, HEPİNİZİN YENİ YILINI KUTLUYORUZ.
AK
KAP ŞUBAT
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 14 / ŞUBAT 2013
SAĞLIK’TA
NÖBET DEĞİŞİMİ
SAĞLIK’TA NÖBET DEĞİŞİMİ
SAYI 14
· ŞUBAT 2013
Prof. Dr. Recep Akdağ 2002 yılının Kasım ayında kendisine tevdi edilen
Sağlık Bakanlığı görevini büyük bir başarı ve arkasında önemli hizmetler
bırakarak, 2013 yılının Ocak ayı sonunda Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na
devretti. Bu, hizmet bayrağının yeni bir sorumluya teslim edildiği güzel
bir nöbet değişimi oldu...
Biz de bu gelişmeleri size aktarmak adına Şubat sayımızın kapak konusunu Sağlıkta Nöbet Değişimine ayırdık. Bu konudaki haberlere geniş yer
verirken Şubat Portremizi de Recep Akdağ olarak seçtik. Kendi cümleleri ile Recep Akdağ’ı yeniden gündeminize taşıdığımız ilginç ve güzel bir
portre çıktı ortaya.
16 YAŞINDA
RÖPORTAJ
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Nihat TOSUN
AK
KAP MART
TÜRKİYE’DE TIP EĞİTİMİ
Yayın Koordinatörümüz Ayşe Aydın’ın ülkemiz için birçok ilke imza atan, Tıp
Dünyamızın Duayenlerinden Prof. Dr. Rıdvan Ege ile gerçekleştirdiği samimi
röportaj da Mart sayımızın ilgi çeken çalışmalarındandı.
TÜRKİYE’DE
TIP EĞİTİMİ
· MART 2013
Sağlık ve İnsan Dergisi olarak Mart sayımızda sizlere 14 Mart Tıp bayramı
dolayısıyla “Tıp ve Hekimlik” konularında farklı ve dikkat çekici bir dosya
sunduk. “Kampus” bölümümüzde, ülkemizde tıp eğitiminin ilk ocaklarından
birisi olan “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi”nin geçmişten geleceğe doğru
seyrini sizlerle paylaştık.
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 15 / MART 2013
SAYI 15
Sağlığın her şeyin başı olduğu, herkesçe bilinen, kabul edilen ve defalarca
tekrarlanan bir gerçek. Bu gerçeğin bütün gereklerini yerine getirebilmek ve
sürdürebilmesini sağlamak amacıyla bilimsel disiplinler geliştiren “TIP” bilimi
de önemini hiç yitirmeyen, hatta gün geçtikçe daha fazla önem kazanan bir
alan olma özelliğine sahip. Tıp bilimine emek verenler de bir o kadar önemli
ve değerli elbette ki.
GEÇMİŞTEN GELECEĞE
DEĞİŞEN KOŞULLAR
VE DEĞİŞMEYEN SORUNLAR
Tıp Tarihinde
İz Bırakanlar
SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNDA
NÖBET DEĞİŞİMİ
Yeni SGK Başkanı
Yadigâr GÖKALP İLHAN
RÖPORTAJ
Prof. Dr. Rıdvan EGE
HEKİMLERİMİZİN VE BÜTÜN SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZIN 14 MART TIP BAYRAMINI KUTLUYORUZ
50
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
AK
KAP NİSAN
TEKNOLOJİ ÇAĞINDA TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜ
VAZGEÇİLMEZ
PRENSİPLERİM;
Saygınlık
Samimiyet
· NİSAN 2013
AK
KAP MAYIS
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 16 / NİSAN 2013
SAYI 16
Sağlık alanının vazgeçilmez bir parçası olan Tıbbi Cihaz Sektörünü 2013
yılı Nisan ayında sayfalarımıza taşıdık. Ülkemizde “Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumu” tarafından yürütülen ve geliştirilmeye çalışılan “Tıbbi
Cihaz” konusuyla ilgili kapsamlı bir dosya sunduk sizlere.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Saim Kerman, TİTUBB
Daire Başkanı Dr. Osman Nacar, Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası
(SEİS) Başkanı Metin Demir, Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu (TÜMDEF) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yaz, Rekabet
Kurumu Denetim ve Uygulama Dairesi Başkanlığından Hakan Suat Ölmez ve Tıbbi Cihaz Denetim Sorumlusu Fatih Tan temsilcisi oldukları kurumlar bakımından tıbbi cihaz sektörünün içinde bulunduğu durumu,
geleceğini, hedeflerini, söz konusu plan ve projelerin ayrıntılarını sizler
için Nisan sayımızda dile getirdiler.
Sağlık ve İnsan Dergisinden desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Sağlık
Bakanlığı İletişim Koordinatörü Osman Güzelgöz’ün Sağlık Bakanı Dr.
Mehmet Müezzinoğlu ile gerçekleştirdiği röportaj da Nisan sayımızın
önemli çalışmalarındandı.
Duyarlılık
RÖPORTAJ
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU
KAPAK KONUSU
TEKNOLOJİ ÇAĞINDA
TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜ
• 2013 Tıbbi Cihazlarda Çok Hareketli Bir Yıl Olacak
• Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi Bankasındaki Gelişmeler
• Piyasa Gözetimi ve Denetimi (PGD) Uyarı Sistemi
• Daha Çok Üretmeliyiz!
PORTRE
• Tıbbi Cihaz Piyasası ve Rekabet
• Tıbbi Cihaz Sektörü Değerlendirmesi
Erkan AKDEMİR
Avea’nın fark yaratan CEO’su
TÜRKİYE İLAÇ SEKTÖRÜNDE BİYOTEKNOLOJİ
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 17 / MAYIS 2013
TÜRKİYE İLAÇ SEKTÖRÜNDE
BİYOTEKNOLOJİ
• BİYOTEKNOLOJİ TÜRKİYE İÇİN NE İFADE EDİYOR?
SAYI 17
• İLAÇ SEKTÖRÜNÜN GELECEĞİ
VE BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR
· MAYIS 2013
• TÜRKİYE VE DÜNYADA
BİYOEKONOMİYE GENEL BAKIŞ
• TÜRK İLAÇ SANAYİNDE BİYOTEKNOLOJİ
ALKOL
SAĞLIĞIMIZI
TEHDİT EDİYOR!
• GLOBAL ALKOL POLİTİKALARI
SEMPOZYUMU
• ALKOL BİLGİ NOTU
• NEDEN TÜRKİYE ALKOL POLİTİKALARI
PLATFORMU(TAPP)?
ABD’nin Şikago şehrinde, 65 ülkeden 16.000’i aşkın katılımcıyla 20.
Uluslararası Biyoteknoloji Kongre ve Fuarı gerçekleşti ve Ülkemiz 14
firma, 5 kamu kurumu ve 2 sivil toplum kuruluşu ile temsil edildi. Türkiye
standının açılışını ise Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yaptı.
Sağlık ve İnsan Dergisi olarak biz de biyoteknoloji alanında yaşanan
gelişmeleri de göz önüne alarak Mayıs sayımızda biyoteklojiyi kapak
konumuz olarak belirledik. Uzman isimler makaleleriyle sağlıkta
biyoteknolojinin nasıl bir rol oynayabileceğini sizler için aktardılar.
Nisan ayında gerçekleşen ve basında geniş yer bulan Global Alkol Politikaları Sempozyumu’nun etkisiyle alkol kullanımının yaşattığı olumsuzlukları ve yok ettiği yaşamları bir kez daha hatırladık. Bu nedenle Mayıs
sayımızda önemli bir toplum sorunu olan “alkol” konusunda geniş bir
dosya hazırladık.
GEZİ
AK
KAP HAZİRAN
Sağlık Bakanı
Dr. Müezzinoğlu
Erkan
AKDEMİR
Avea’nın TOPRAKLARDA
fark yaratan CEO’su
DOĞDUĞU
31 MAYIS DÜNYA TÜTÜNSÜZ GÜNÜ
31MAYIS
DÜNYATÜTÜNSÜZGÜNÜ
• SAĞLIKBAKANLIĞIveTÜRKİYEYEŞİLAYCEMİYETİ’NDEN
DÜNYATÜTÜNSÜZGÜNÜETKİNLİĞİ
SAYI 18
• TÜRKİYE’DETÜTÜNKONTROLÜÇALIŞMALARI
· HAZİRAN 2013
Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından 31 Mayıs Dünya
Tütünsüz Günü etkinlikleri çerçevesinde İstanbul’da”Türkiye’nin Tütün
Kontrolündeki Başarısı, 2012 Türkiye Küresel Yetişkin Tütün Araştırması
Sonuçları Tanıtım Toplantısı” düzenledi ve toplantının konusu “tütün
ürünlerinin her türlü reklam promosyon ve sponsorluğunun yasaklanması”
olarak belirlendi.
Biz de bu gelişmelerin ışığında Haziran sayımızın ana kapak konusunu “Dünya Tütünsüzlük Günü” olarak belirledik. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı
Prof. Dr. İhsan Karaman’ın “Dünya Tütünsüzlük Günü” toplantılarında yaptığı
konuşmaları kapak dosyamızda sizlere sunduk.
Haziran sayımızın bir diğer dosyası da “kanser”di. Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu Kanser Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan önemli çalışmalar bu
dosyamızda yer aldı.
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 18 / HAZİRAN 2013
KANSERVETEDAVİSİNE
GENELBİRBAKIŞ
• ÇOCUKLUKÇAĞIKANSERLERİNDEGELİŞMELER
• DÜNYADAVETÜRKİYE’DELÖSEMİ
Portre:
EdwardJenner
LouisPasteur
HeinrichHermannRobertKoch
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
51
sağlıkta 2013
AK
KAP TEMMUZ
YENİÇAĞIN SAĞLIK PROBLEMİ “OBEZİTE”
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 19 / TEMMUZ 2013
YENİ ÇAĞIN SAĞLIK PROBLEMİ
• “OBEZİTE MÜCADELE HAREKETİ” KAMPANYASI
• NEDEN ŞİŞMANLIYORUZ, NEDEN ZAYIFLAYAMIYORUZ?
SAYI 19
· TEMMUZ 2013
Sağlık Bakanlığının, sağlık bilinci oluşturmak ve sağlıklı toplum için sağlam
bir zemin hazırlamak adına ortaya koyduğu çalışmalar ilgi çekmeye devam
1.000’den fazla molekül, 60’dan fazla ülkede faaliyet
ediyor. Sağlık Bakanlığı çatısı altında 2012 yılının46.000
başlarında
çalışanımız ile merkezi kurulan
sinir sistemi, onkoloji,Sağlığın
multipl skleroz,
solunum alanlarında eşdeğer ve yenilikçi ilaçlar sunuyoruz.
Geliştirilmesi Genel Müdürlüğünün yürüttüğü “Obezite Mücadele Hareketi”
Çünkü,
kampanyası da bu anlamda en çok üzerinde durulan çalışmalardan
biri oldu.
Siz değerlisiniz. Biz önemseriz.
Temmuz sayımızda yeniçağın temel sağlık problemi olarak görülen
“obezite”yi sayfalarımıza taşıdık ve ana dosya konusunu “obezite” olarak
belirledik. Obezite dosyamızda, Diyetisyen Beytül Yılmaz, “Yeni Çağın Sağlık
Problemi: Obezite” ve Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, “Neden Şişmanlıyoruz,
Neden Zayıflayamıyoruz?” başlıklı yazıları ile “obezite” konusunu farklı
açılardan ele aldılar.
Kurumlarımız bölümünde sizlere “Obezite Mücadele Kampanyasını” yürüten
Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğünü tanıttık ve oldukça dikkat çeken
kampanyanın ayrıntılarını sunduk.
Portre bölümünde ise obezite mücadele kampanyasının yüzü Demet
Dedeoğlu’nun kendi kaleminden aktardığı hikâyesini sizlerle paylaştık.
KAMPUS
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
PORTRE
Obezite Mücadele Hareketi’nin Yüzü
DEMET DEDEOĞLU
AK
KAP AĞUSTOS
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
de faaliyet
oji, multipl skleroz,
ar sunuyoruz.
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 20 / AĞUSTOS 2013
KURUMLARIMIZ
• KANSER HAKKINDA SORULANLAR
• HPV’YA KARŞI ULUSAL TARAMA BAŞLIYOR
eriz.
• TÜRKİYE TÜTÜN KONTROLÜNDE
BAŞARIDAN BAŞARIYA KOŞUYOR
Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin
Vazgeçilmez Unsuru:
“TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU”
SAYI 20
· AĞUSTOS 2013
DÜNDEN BUGÜNE
AİLE HEKİMLİĞİ
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, 2011 yılında 633 sayılı
kanun hükmünde kararname ile kuruldu ve bu çatı altında temel sağlık
hizmetlerini daha verimli kılmak üzere çalışmalara başladı. Bu sayımızda
koruyucu sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez unsuru olan “Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu”nu kapak dosyamız yaptık.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Doç Dr. Bekir Keskinkılıç ve
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin,
başarılı işlere imza atan Kanser Daire Başkanlığının son dönemlerdeki
çalışmalarını Sağlık ve İnsan Dergisi okuyucuları için kaleme aldılar.
Ağustos sayımızın bir diğer dosyası da “Aile Hekimliği” oldu ve bu
dosyamızda aile hekimliğinin başlangıcından devam eden sürece kadar
neler yaşandığını anlatan yazılara yer verdik.
Portre:
İBN-İ SİNA
RAMAZAN BAYRAMINIZI TEBRİK EDİYOR SAĞLIKLI BİR YAŞAM DİLİYORUZ
AK
KAP EYLÜL
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZA YÖNELİK ŞİDDET
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Sağlık Çalışanlarımıza Yönelik Şiddeti
Kınıyoruz
· EYLÜL 2013
52
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 21 / EYLÜL 2013
SAYI 21
Sebebi veya şekli ne olursa olsun, şiddet asla kabul edilemez bir davranıştır. Ne
1.000’den fazla molekül, 60’dan fazla ülkede faaliyet
yazık ki zaman zaman sağlık çalışanlarımıza da
şiddet
uygulandığını görüyor,
46.000 çalışanımız ile merkezi sinir sistemi, onkoloji, multipl skleroz,
solunum alanlarında eşdeğer ve yenilikçi ilaçlar sunuyoruz.
duyuyor, okuyoruz. Sağlık çalışanlarımıza yönelik
şiddete dikkat çekmek
amacıyla Eylül sayımızın kapak konusunu “Sağlıkta Şiddet”Çünkü,
olarak belirledik.
Siz değerlisiniz. Biz önemseriz.
“Her şeyin başı sağlık” sözü herkes tarafından kabul edilirken, bizler için
çaba gösteren sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddete sessiz kalmak tabii
ki mümkün değil. Bu nedenle Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet
Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
TBMM’de bir komisyon kuruldu ve komisyon birçok alanda araştırma yaparak
çözüm önerileri sunan bir rapor hazırladı. 2013 Ocak ayında yayınlanan
rapordan özetleyerek hazırladığımız çalışmayı ve Aile Hekimleri Derneği
Federasyonu’nun hazırladığı “Sağlık Çalışanlarına Şiddet” raporunu şiddet
dosyamızda sizlere sunduk.
Şiddet konusunda taviz verilmeyeceğini sık sık dile getiren Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu’nun, katıldığı etkinliklerde “şiddet” konusunda verdiği
demeçlerini derleyerek sizlere ilgi çekici bir haber çalışması hazırladık.
!
• TÜRKİYE’DE SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET
• AİLE HEKİMLERİ DERNEKLERİ FEDERASYONU
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ŞİDDET RAPORU
• ŞİDDETİN İŞ YERİNDEKİ ADI: MOBBİNG
Röportaj
Prof. Dr. NECDET ÜNÜVAR
Kampus
HARRAN ÜNİVERSİTESİ
AK
KAP EKİM
DEV ŞEHİR HASTANELERİ
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 23 / KASIM 2013
riz.
SAĞLIK BAKANI
DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU:
SAYI 23
· KASIM 2013
BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZI
ORGAN BAĞIŞI YAPMAYA
DAVET EDİYORUM
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI
PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ:
ORGANLARIMIZI BAĞIŞLAMAMIZ
CANDAN CANA GİDEN
EN BÜYÜK SADAKADIR
HER BAĞIŞ
YENİ BİR HAYATTIR
AK
KAP KASIM
TÜRKİYE’DE SAĞLIK TURİZMİ
Türkiye Sağlıkta Zirveye Koşuyor:
· EKİM 2013
de faaliyet
ji, multipl skleroz,
ar sunuyoruz.
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 22 / EKİM 2013
SAYI 22
Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştıran,
hizmet sunumu ve vatandaşı her anlamda memnun
edebilme
hamleleri
ile
1.000’den fazla
molekül, 60’dan fazla ülkede
faaliyet
46.000 çalışanımız ile merkezi sinir sistemi, onkoloji, multipl skleroz,
solunum
alanlarında eşdeğer
ve yenilikçi ilaçlar
sunuyoruz.
önemli atılımlara imza atan AK Parti Hükümetleri,
uzun
süredir
üzerinde
çaÇünkü,
lışılan, fiziki ve hukuki eksiklikleri giderilen Kamu-Özel İşbirliği
Modelini artık
Siz değerlisiniz. Biz önemseriz.
hızla hayata geçirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Benim 11 yıllık hayalimdi” dediği dev şehir
hastanelerine hızlı start verildi. Önce İstanbul’da Sayın Başbakan’ın katılımı ile
görkemli bir imza töreni düzenlendi. Hemen arkasından daha önce temeli atılan Kayseri ve Yozgat’tan sonra Ankara Bilkent ve Adana Şehir Hastanelerinin
de temelleri atıldı.
Ekim sayımızın Kapak Dosyası “Şehir Hastaneleri” konusuna ayrıldı. İlk etapta
başlanan 14 şehrimizdeki 15 hastaneden bazılarının tanıtımları da bu dosyada
yer aldı.
Ekim sayımızın ikinci dosyası ise Emzirme, Anne Sütü, Emziren Annenin Sağlığı
ve Beslenmesi idi. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumundan değerli
isimlerin de içerisinde yer aldığı konunun uzmanları hepimiz için çok önemli
olan bu konuyu ele aldı ve bizlere önemli bilgiler sundu.
DEV ŞEHİR HASTANELERİ
• SAĞLIKTA KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİ: ŞEHİR HASTANELERİ
• BİLKENT ŞEHİR HASTANESİNİN TEMELİ ANKARA’DA ATILDI
• İSTANBUL İKİTELLİ, ANKARA ETLİK VE ISPARTA ŞEHİR HASTANELERİ
ANNE-BEBEK SAĞLIĞI
• ANNE SÜTÜ VE TAMAMLAYICI BESLENME
• BEBEKLERDE BESLENME VE ANNE SÜTÜNÜN FAYDALARI
• GEBE, EMZİKLİ VE BEBEK BESLENMESİ
• ANNE VE BEBEK SAĞLIĞI İÇİN: “EMZİRME”
Kampus
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
KURBAN BAYRAMINIZI TEBRİK EDİYOR, SAĞLIKLI BİR YAŞAM DİLİYORUZ
HER BAĞIŞ YENİ BİR HAYATTIR
Organ naklinde yaşanan gelişmeler yüzümüzü güldürse de organ bağışı
birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de ihtiyacı karşılayacak düzeye henüz ulaşmış değil. Bunu göz önünde bulundurarak organ bağışına dikkat
çekmek ve vatandaşları organlarını bağışlamaya teşvik etmek amacıyla
“3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası” etkinlikleri kapsamında Sağlık Bakanlığı
ve Türkiye Organ Nakli Vakfı tarafından “Her Bağış Yeni Bir Hayattır” temalı
bir etkinlik düzenlendi. Katılımın yoğun olduğu etkinlikte Sağlık Bakanı
Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez konuşmalarında önemli mesajlar verdi. Etkinlik daha ilk saatlerinden
amacına ulaşmaya başladı ve katılan bürokrat, milletvekili ve vatandaşların birçoğu organlarını bağışladı.
Kasım sayımızda kapak dosyamızı “Organ Bağışı” konusuna ayırdık ve
Organ Bağışı Haftası etkinlik haberini, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr. Mehmet Görmez’in konuşmalarını
dosyamızda sizlere sunduk.
AK
KAP ARALIK
1.000’den fazla molekül, 60’dan fazla ülkede faaliyet
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 24 / ARALIK 2013
TÜRKİYE’DE SAĞLIK TURİZMİ
• GEÇMİŞTEN GELECEĞE TÜRKİYE’DE SAĞLIK TURİZMİ
• SAĞLIK TURİZMİNDE MEVCUT DURUM VE TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER
• TÜRK SAĞLIK HİZMET SEKTÖRÜNÜN ULUSLARARASI REKABET GÜCÜ
SAYI 24
· ARALIK 2013
çalışanımız ile merkezi
sinir sistemi, onkoloji, multipl
skleroz,
“Herkes için sağlık” diyerek çıkılan yolda atılan46.000
adımlarla
ülkemizde
sağlık
solunum alanlarında eşdeğer ve yenilikçi ilaçlar sunuyoruz.
hizmetlerinin sunumundaki standartlar yükseldi ve böylece
vatandaşÇünkü,
ların sağlık hizmetlerine ulaşması daha rahat hale geldi. Son yıllarda bu
Siz değerlisiniz. Biz önemseriz.
hizmetleri ülke dışına, yakın coğrafyadaki diğer ülke vatandaşlarına ulaştırmak için de “turizm ve sağlık” iç içe geçirilerek araştırmalar, çalışmalar
yapıldı; sağlık turizminde oldukça mesafe kat edildi. Türkiye, birçok yönden sağlık turizminde söz sahibi bir ülke konumuna geldi.
Aralık sayımızda ilk dosya konumuzu “sağlık turizmi” olarak belirledik. Kapak dosyamızda yer alan yazılarla sağlık turizmi konusu baştan sona ele
alındı.
Aralık sayımızda son zamanlarda sigara ve obezite gibi dikkat çeken bir
sağlık problemi olan“diyabet”e de geniş yer verdik. Dünya Diyabet Günü
dolayısıyla Sağlık Bakanlığı öncülüğünde “Geleceğimizi Diyabetten Koruyalım” temalı bir program düzenlendi. Programın ayrıntılarına diyabet
dosyamızda yer verdik.
DÜNYA DİYABET GÜNÜ
• “GELECEĞİMİZİ DİYABETTEN KORUYALIM”
SağlıkBakanıDr.MehmetMüezzinoğlu
• DİYABET, DÜNYA LİDERLERİNİ
İSTANBUL’DA BİR ARAYA GETİRDİ
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
53
sağlıkta 2013
PORTRE
ŞUBAT
2013
Prof. Dr. Recep Akdağ
Kasım 2002’de Sağlık Bakanı olarak
görevlendirilen Prof. Dr. Recep Akdağ, 8 Mayıs 1960’ta Erzurum’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Erzurum’da,
lise öğrenimini ise Ankara Atatürk
Lisesinde tamamlayan Akdağ, 1984
yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi
Tıp Fakültesinden mezun oldu.
Mecburi hizmetini Karabük’te 2 yıl
süreyle pratisyen hekim olarak yaptı.
1990 yılında Atatürk Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olan Recep Akdağ,
1992 yılında Atatürk Üniversitesi Tıp
Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalında Yardımcı Doçent,
1994 yılında Doçent, 1999 yılında
Profesör oldu.
Ulusal ve uluslararası nitelikte bilimsel makaleleri ve tebliğleri yayımlandı.
3 Kasım 2002, 22 Temmuz 2007 ve
12 Haziran 2011 tarihlerinde yapılan
parlamento seçimlerinde Adalet ve
Kalkınma Partisinden Erzurum Milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi.
Prof. Dr. Recep AKDAĞ 18 Kasım
2002’de kurulan Türkiye Cumhuri54
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
yeti 58. Hükümeti’nde Sağlık Bakanı
oldu. 59, 60 ve 61. hükümetlerde de
Sağlık Bakanı olan Akdağ, Dr. Refik
Saydam’dan sonra bu hizmeti en
uzun süre yürüten bakan unvanını
aldı.
Bakanlığı döneminde sağlık alanında
çok önemli bir değişim hareketi başlattı ve bu hareketi kararlılıkla sürdürdü. Prof. Dr. Akdağ, Türkiye’ye özgü
bir hizmet modeli olarak uygulanan
“Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile sağlık hizmeti alanında ekibi ile birlikte
bir zihniyet değişiminin öncüsü oldu.
Sağlık alanında yıllardır birikmiş ve
çözüme ulaştırılamamış birçok sorun,
bu dönemde insan odaklı sağlık hizmeti anlayışı ile çözülmeye başlandı.
Kamu hastaneleri tek çatı altında birleştirilerek bütün vatandaşlara açıldı.
Vatandaşlar, kamunun yanı sıra özel
sağlık kuruluşlarından da hizmet almaya başladı. İlaca erişim kolaylaştırıldı ve vatandaşın ilacını serbest eczanelerden alabilme yolu açıldı. Yeşil
Kartlı vatandaşlarımız bu dönemde
eşit ve adil bir sağlık hizmeti almaya
başladı. Sağlık ocaklarında ve hastanelerde her doktora bir muayene
odası sistemine geçildi. Hastalar için
Hekim Seçme Uygulaması başlatıldı. Şeffaf, adil ve hizmet puanı esaslı
personel atama ve nakil sistemine
geçildi. Mahrumiyet sebebiyle yıllardır sağlık personeli gönderilemeyen
sağlık tesislerine sözleşmeli personel
ataması yapıldı.
15.09.2005 tarihinde ilk kez Düzce’de
başlatılan Aile Hekimliği Uygulaması,
tüm ülke genelinde uygulamaya geçirildi ve vatandaşın sağlık hizmetine
daha kolay ulaşması sağlandı.
Aşılama oranlarında Cumhuriyet tarihimizin en yüksek oranlarına ulaşıldı.
112 Acil Hizmetlerinde kalite, hız ve
imkân açısından Avrupa Birliği Standartlarına erişildi. Artık bütün vatandaşlarımız, 112 Acil Hizmetlerine
kent- kırsal ayrımı olmaksızın yurdun
her yerinden ulaşabilme imkânına
kavuştu. Avrupa’nın en büyük kamu
hava ambulans sistemi ile hasta ve
yaralılar, acil durumlarda hava yoluyla sevk edilebilme şansı yakaladı.
Ayrıca Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi
(UMKE) de kurularak vatandaşlarımızın hizmetine sunuldu.
PORTRE
MART
14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle Mart sayımızın Portre bölümünde
Türk tıbbına önemli katkılar sağlamış değerli isimlere yer verdik.
2013
Refik Saydam
8 Eylül 1881 günü İstanbul’un Fatih ilçesinde dünyaya gelen Refik Saydam, mahalle mektebinin ardından Fatih Askeri Rüştiyesi’ne (1892) ve İstanbul Kuleli Askeri İdadisi’ne (1896) girdi.
Askeri Tıbbiyeyi Doktor Yüzbaşı olarak 22 Ekim 1905 günü bitiren Refik Bey,
üç yıl Gülhane Askerî Tıp Akademisi’nde Embriyoloji ve Histoloji bölümlerinde çalıştı. 1910 yılında eğitim için yurt dışına gitti. Almanya’da Berlin askeri tıp akademisinde Brandenburg, Danzig, Spandou ve
Scharite’te eğitim gördü. Balkan Savaşı’nın çıkacağı belli
olunca İstanbul’a döndü (1912).
Balkan Savaşı’nda Antalya’da ve Çatalca cephesinde Kolera hastalığını önleyici çalışmalar yaptı. 1914’te atandığı sahra genel sağlık müfettiş muavinliği sırasında
bakteriyoloji enstitüsünü örgütleyerek tifo, dizanteri,
veba ve kolera aşılarının, tetanos ve dizanteri serumlarının burada üretilmesini ve I. Dünya Savaşı boyunca
ordu ihtiyacının karşılanmasını sağladı. Salgın hastalıklarla mücadelesini Hasankale’de cephe hizmetinde
sürdürdü.
Tifüse karşı hazırladığı aşı tıp literatürüne geçti ve I. Dünya Savaşı’nda Alman ordusunda ve Kurtuluş Savaşında kullanıldı.
1919’da 9. Kolordu sağlık müfettişi muavinliği görevi ile Mustafa Kemal’in yanında Samsun’a çıkan Refik Bey Erzurum’da
Mustafa Kemal’in karargâhı dağıtıldıktan sonra Erzurum askeri hastanesi bulaşıcı hastalıklar servisi şefliğine atandı. Fakat bu görevi kabul etmeyerek ordudan ayrıldı. Erzurum ve Sivas kongrelerinin çalışmalarına katıldı.
Prof Dr. Siyami Ersek
Bugün kendi adıyla anılan Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinin kurucusu olan 6 Haziran
1920’de Uşak’ta doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi birincilikle bitiren Ersek, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini de 1944
yılında birincilikle tamamladı. Parlak bir talebelik dönemi geçiren Siyami Ersek daha talebeyken 1942 – 1944 yılları arasında Anatomi Enstitüsünde asistanlık
yaptı. Mezun olduğu yıl İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Hastanesi Cerrahi Kliniğinde Genel Cerrahi İhtisasına başladı.
Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Siyami Ersek,
1948 yılında Anesteziyoloji ve Akciğer
Cerrahisi dalında staj yapmak için British Consulde Bursu ile İngiltere’ye gitti.
2 yıl sonra İngiltere’den dönen Ersek,
1951’den itibaren sağlık Bakanlığına
geçti ve Heybeliada Sanatoryumunda
Cerrahi Şefi olarak göreve başladı. Yine
aynı yıl Türkiye’ de ilk defa Pnemonektomi ameliyatını yaptı.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
55
sağlıkta 2013
PORTRE
MART
2013
Mazhar Osman
Türkiye’de ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran Türk hekimi; psikiyatri,
nöroloji ve nöroşirurji/beyin cerrahisinin gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunmuş; akıl hastalıklarıyla ilgili kavramları, anlayışları değiştirmiş;
psikiyatrinin tıbbın içinde bir dal olarak değerlendirilmesi ve ülkemizde
tanınmasında, birçok hekimin de ihtisas olarak psikiyatriyi seçmesinde
önemli etken olmuştur. Tıp literatürüne çok sayıda eser kazandıran Usman,
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde 1940’a kadar başhekimlik
görevini sürdürmüştür.
Türk Nöro-psikiyatri Cemiyeti’nin yanı sıra; “İçki İle Mücadele Cemiyeti” gibi
sağlık derneklerinin kurucusu olan Usman, Sinir Hastalıkları (1935-1936,
2 cilt), Keyif Veren Zehirler (1934) gibi çeşitli mesleki eserler yazdı.
Hamburg Akıl Hastalıkları Derneği, Fransız Nöroloji Derneği,
New York Nöroloji Akademisi gibi yurtdışı sağlık kuruluşlarının onur üyeliklerine seçildi. Türkiye’de ilk kez Seroloji, nöro-patoloji, deneysel psikoloji laboratuvarları oluşturulmasında önemli rol oynadı. 1951 yılında
vefat eden Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman’ın mezarı
Zincirlikuyu Mezarlığındadır.
Sami Ulus
1904 yılında İstanbul’un Üsküdar semtinde doğdu. Ailesi ile birlikte ikamet ettiği Üsküdar semtinde 7 yaşında 1911 yılında başladığı
ilk, orta ve lise tahsilinin devamında Tıbbiye eğitimi aldı. Askerlik
hizmetini ise Tıbbiye Mektebi son sınıfını okurken Gülhane Askeri
Hastanesinde yaptı. 1922 yılında 21 yaşında tıp doktoru oldu.
Tıp doktoru olduktan sonra mecburi hizmetini Sinop vilayeti Boyabat kazasında yaptı. Aynı zamanda ihtisas olarak çocuk doktorluğu
dalını seçmişti ve bu yönde eğitim gördü. Mecburi hizmet süresini tamamlaması sonrasında 1927 yılında İstanbul’a
döndü ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde
eğitimine devam ederek üçüncü yıl sonunda ihtisasını çocuk doktoru olarak tamamladı.
Sağlık Bakanlığı tarafından 1954 yılında yapımına başlanan ve 1957 yılında Ankara Hastanesi
olarak hizmet vermeye başlayan hastanenin
Çocuk doktorluğunu da yaptı. Ankara vilayetine
çocuk hekimi olarak atanması ile birlikte 1936
yılından itibaren birçok tıbbiyeli doktor, onun yanında ihtisasını yaptı ve çocuk doktoru yetiştirdi.
56
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
PORTRE
NİSAN
2013
ERKAN AKDEMİR
Avea’nın fark yaratan CEO’su
Haziran 2009’dan bu yana Avea CEO’su olarak görev yapan Erkan Akdemir, Avea’ya katılmadan önce Cisco Systems’in Genel Müdürlüğü görevini
yürütmekteydi. Bu görevi öncesinde Kablo Net’in Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Eurasiasat’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini başarıyla
yürüten Akdemir, 2002 yılından özelleştirme sonrasına kadar geçen
dönemde ise Türk Telekom’un Yönetim Kurulu Başkanı olarak sektörde
önemli bir yer edindi. Profesyonel kariyeri boyunca stratejik görevlerde ve fark yaratan önemli projelerde kilit rol oynayan Erkan Akdemir,
Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanlığı öncesinde ise Telekomünikasyon Kurumu Kurul Üyesi, DTP Müsteşarı Danışmanı, DPT telekomünikasyon uzmanı, Türk Standartları Enstitüsü ve Enka’da ise çeşitli
görevler üstlenmiştir.
GÜLDEM BERKMAN
1969 yılında İstanbul’da doğan Güldem
Berkman, 3 çocuklu bir ailenin küçüğü.
Her zaman başarılı bir okul hayatı olan
Berkman, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunu ve üniversite
eğitimini kimya mühendisliği alanında
almış olmaktan da oldukça memnun; zira
mühendislik eğitimin analitik düşünme
yeteneğine ve dolayısıyla kariyerine çok
değer kattığına inanıyor.
Üniversiteden mezun olduktan
sonra iş hayatına 1991 yılında Radiometer adlı bir şirkette satış uzmanı olarak adım atan Bekman,
sonrasında sırayla Eczacıbaşı
Procter&Gamble’da Teknik Marka
Müdürü ve OTC Marka Müdürü
olarak ve Danone/SA’da su ve süt
ürünleri bölümlerinde Pazarlama
Müdürü olarak çalışır. Novartis ile
tanışması ise 2001 yılına dayanıyor.
İlk olarak, Novartis’te İş Bölümü
Direktörü olarak işe başlayan Güldem Berkman, sonrasında sırasıyla
Novartis’te Pazarlama Direktörlüğü
ve Satış Direktörlüğü gibi pozisyonlarda görev alır. 2008 yılından bu
yana Novartis Türkiye Ülke Başkanlığı görevini sürdürmektedir.
Şu anda Araştırmacı İlaç Firmaları
Derneği (AİFD) Başkanlığı ve Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED)
Başkan Yardımcılığı görevlerini de yürüten Berkman’ın kariyeri başarılarla dolu:
2013 yılında Fortune “Türkiye’nin En
Güçlü 50 Kadını, 2012 yılında Ekonomist
“Türkiye’nin En Güçlü 50 kadın CEO’su”,
2009 yılında Capital “En Güçlü 30 Kadın”
sıralamasında yer aldı.
Güldem Berkman, Novartis’e olan bağlılığını şu sözlerle anlatıyor:
“Kariyerle evliliği birbirine çok benzetiyorum. Nasıl ki tüm hayatınızı birlikte geçireceğiniz doğru insanı bulmak bir şans işidir, kariyeriniz boyunca size en uygun işi
bulmanız bazen zaman alabilir. Bundan
önce çalıştığım 3 şirket var. Hepsini büyük
saygı ve sevgi ile anarım. Ama doku olarak bana en çok uyan Novartis oldu diyebilirim. Novartis’in hasta odaklı, inovatif,
sofistike konuları olan ve hızlı karar almayı bilen, insana önem veren, iş-özel hayat
dengesine saygılı bir şirket olduğunu düşünüyorum . Bu değerler beni Novartis’e
bağlayan değerler. Her sabah işime başlarken hastaların normal bir hayat sürmelerine yardımcı olmak adına çalıştığımı
hatırlıyor olmanınsa apayrı bir
önemi var benim için. İnsan haPORTRE
yatına dokunan ve değer katan
MAYIS
bir şirketin yöneticiliğini yapıyor
olmak manevi olarak da bana bü2013
yük bir mutluluk veriyor.”
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
57
sağlıkta 2013
PORTRE
HAZİRAN
2013
Haziran sayımızın Portre başlığında aşının
gelişimine katkı sunan bilim adamlarına yer verdik.
Edward Lenner
Edward Jenner (17 Mayıs 1749 - 26 Ocak 1823) bir köy papazının çocuğu olarak dünyaya gelmiştir, İngiltere’de Gloucestershire’da bir operatörün yanında uzun süre çıraklık
yapmış daha sonra tıp öğrenimini geliştirmek için Londra’ya gitmiş ve orada John
Hunter’in öğrencisi olmuştur. Hocasının tavsiyesiyle 1775 yılında,
o dönemlerdeki en yaygın ve can alan hastalık olan çiçek hastalığı ile ilgili araştırmalara başlamıştır. Araştırmaları sonucu çiçek hastalığına aşı bulan Jenner aynı yıl köyünde baş
gösteren çiçek hastalığı salgını karşısında çocuklar üzerinde
aşısını denemiş ve olumlu sonuçlar aldığını ispat etmiştir. Daha
sonra 1796’da buluşu ile ilgili ayrıntılı bir rapor yayımlamış ve buluşu gerek Avrupa’da gerek ise Birleşik Amerika’da ilgiyle karşılanmış
ve benimsenmişse de dönemin tıp bilginleri aşıya karşı çıkmışlardır.
Fakat elde edilen sonuçların başarısı sebebi ile 1870 yılına gelindiğinde
binlerce insan aşılanmıştır. Daha sonraki yıllarda çiçek aşısı İngiltere’nin dışında da yaygınlaşmış, bugün ise tüm dünyada kullanılmaktadır.
Louis Pasteur
1822 yılında Fransa’nın Dole şehrinde doğdu. 1846’da École Normale Supérieure’ün fen
bölümünü bitirdi. 1847’de fizik ve kimya dalında doktora derecesini alan Pasteur, bu yıllarda izomerlik, kristal yapı ve optik etkinlik konularındaki çalışmalarıyla adını duyurmayı başardı. 1848’de Strasbourg Fen Fakültesi’nde yardımcı kimya profesörlüğüne
yükseltildi. 1854’te Lille Fen Fakültesi’nde kimya profesörlüğüne ve Ecole Normale’de
kurulmasını istediği araştırma laboratuarının yöneticiliğine getirildi. Bu laboratuarda,
1871’de şarbon, tavuk kolerası ve kuduz gibi virütik hastalıklar, bağışıklık mekanizması
ve aşı hazırlama teknikleri üzerinde çalışmaya başlayan Pasteur,
kuduz köpekler üzerindeki incelemelerini daha güvenli bir
ortamda yapabilmek için 1885’te eski bir imparatorluk şatosunu amaca uygun olarak düzenleyerek,
Pasteur Enstitüsü’nün çekirdeğini oluşturdu.
Heinrich Hermann
Robert Koch
Robert Koch 11 Aralık 1843’te, Almanya’da doğdu. Göttingen Üniversitesinde
tıp eğitimi alıp, 1866 yılında mezun oldu. Daha sonra Frank-Prusya Savaşı’nda
görev aldı ve Wollstein’de önemli bir tıbbi görevli oldu. Koch Çok sınırlı kaynaklarla çalışmış olsa da, bakteriyolojinin kurucularından olmuştur.
Casimir Davaine antraks (şarbon) basilinin inekler arasında doğrudan aktarıldığını ortaya çıkardıktan sonra Koch, antraksı daha yakından incelemeye başladı.
Bulduğu metotlarla kan örneklerinden basili arıtıp saf kültürler büyütmeyi başardı. Bu çalışması sonucu şarbonun bir konakçı canlı olmadan uzun süre dışarıda yaşayamadığını fakat oluşturduğu endosporların uzun süre varlıklarını
sürdürdüğünü buldu. Toprağa karışan bu endosporlar açıklanamayan
ani şarbon salgınlarının nedeniydi. Koch buluşlarını 1876’da yayımladı
ve 1880’de Berlin’deki Emperyal Sağlık Bürosu’nda bir iş ile ödüllendirildi. 1881’de ateş kullanarak cerrahi aletlerin sterilize edilmesini
teşvik etti.
58
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
PORTRE
TEMMUZ
Demet Dedeoğlu
Merhaba,
Ben Demet Dedeoğlu, 1982 Ankara doğumluyum.
Anadolu Üniversitesi Edebiyat bölümü öğrencisiyim.
Bir abim bir de kız kardeşim var. Bir çocuk annesiyim. Aslında bu bilgilerin hiçbir önemi yok. Adım,
yaşım, cinsiyetim…
Kendi imkânları ile zayıflamaya karar
veren ve azminin karşılığını alan Demet Dedeoğlu, Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı
(2010-2014) kapsamında 360 derece
bir iletişim kampanyası ile “farkındalık oluşturmak” amacıyla başlatılan “Obezite Mücadele Hareketi”nin
yüzü olarak tanındı. Birçok organizasyonda örnek gösterilen Demet,
Sağlık ve İnsan Dergisi okurları için
başarı hikâyesini kaleme aldı.
Ben sadece yağ hücrelerimle yaptığım savaşın galibiyim. Bebekliğimden beri kader sandığım kilolarla
yaşadım yıllarca. Kadere karşı konulmaz ya hani, o
nedenle üzerine kat kat ekledim ben de… Ta ki tartı
120’yi gösterene kadar.
Kilo verme konusunda bütün kilolu insanlar gibi
derin ve engin bilgilere sahiptim ben de. Yürüyüşler,
diyetisyen yardımıyla alınmış diyetler, kalori hesapları… Bunları biliyordum da kilo vermeyi bırakın,
daha da büyüyordu vücudum. O büyüdükçe hem o
hep olmak istediğim içimdeki narin kadın eziliyor
hem de sağlığım bozuluyordu…
Şeker, tansiyon, polikistik over gibi fizyolojik rahatsızlıklar bir yana psikolojik ezilmeler, dışlanma hissi
de cabası... Dışlanmadan kastım sizi toplumun de-
İbn-i Sina
Orta Çağ modern biliminin kurucusu ve hekimlerin önderi olarak bilinen,
filozof, hekim ve çok yönlü bir Müslüman olan İbni Sina (tam adı Ebu Ali
el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi’dir) felsefe ve tıp alanları
ile ilgilenmiş ve bu alanlarda ünlenmiştir.
2013
ğil, içinizde sağlıksız beslenerek büyüttüğünüz yağ
hücreleri dışlıyor aslında. O sizi yalnız bıraktıkça siz
belki daha çok yiyor ve onu büyütüyorsunuz…
Karar vermiştim ben onları vücudumdan atıp hem
sağlıklı olmaya, hem de görsel açıdan olmak istediğim gibi olmaya. Ben bunu yapacaktım!
Şu an 66 kiloyum. Diyet yapmadığım için şu kadar
zamanda bu kiloya indim diyemiyorum. Sadece
şunu haykırmak istiyorum: şeker ilacı kullanmıyorum, tansiyonum normal, polikistik over hastalığım
iyileşti ve hormonlarım düzene girdi. Tabi ki bu hastalıkların başka nedenleri de var fakat fazla kilolarımızın bu hastalıklara ev sahipliği yapması oldukça
sinir bozucu…
Şu an vücudumun ev sahibi benim ata yadigârı hastalıklar olabilir ama ben savaşırım, yüz verip onları
misafir etmem…
Kendini zayıflamış ve sağlıklı görme hayali olan
herkesin biraz gayret ve inatla hayallerinin gerçek
olması dileğiyle…
PORTRE
AĞUSTOS
2013
Buhara yakınlarındaki, şuanda Özbekistan’da bulunan Afşana köyünde 340 Hicri (Miladi 980) yılında dünyaya gelmiş ve İran’ın Hamedan şehrinde 427 Hicri (Miladi 1037) tarihinde vefat etmiştir.
Babası Abdullah, Samani İmparatorluğu’nun önemli şehri Belh’ten
gelen saygın bir bilim adamı olan İbn-i Sina, Buhara’da iyi bir eğitim
almış; olağanüstü hafızası ve zekâsı da bu konuda onu daha ileriye
taşımıştır. Öyle ki, 14 yaşına geldiğinde öğretmenlerini geride bırakacak seviyede olduğu söylenir.
İbn-i Sina henüz 16 yaşındayken tıpla ilgilenmeye başlar ve bu konudaki bilgileri öğrenmekle kalmayıp yeni tedaviler de geliştirir. 19
yaşında doktor unvanı elde eder ve hiçbir ücret almadan hastaların
tedavisini sağlar.
Ünlü âlim, bir Hemedan seferi sırasında şiddetli bir kolik atağına yakalanır. Güçlükle ayakta durmasına rağmen, kendisine önerilen tedavileri uygulamayan ve kendini kadere teslim eden İbn-i Sina, ölüm yatağında
mallarını yoksullara bağışlamış, kölelerini azat etmiş ve son gününe dek
3 günde bir Kur’an okumuştur.
İbn-i Sina, 1037 Haziranında Ramazan ayında 57 yaşında ölmüştür.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
59
sağlıkta 2013
ŞUBAT
2013
RÖPORTAJ
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Nihat Tosun
60
Sağlıkta Dönüşüm Programı bütün hızı ile
sürüyor. 2013 ve sonrası için bu konuda
neler söyleyebilirsiniz? “Daha yapacak
çok işimiz var” diyorsunuz. Neler yapacaksınız bundan sonra? Sağlık Bakanlığının
önümüzdeki dönem uygulamaları ile ilgili
bilgi verebilir misiniz?
koşullarda, özlük haklarının daha da
iyileştirilmiş olarak hizmetlerini vermesi ve rahat emeklilik yaşamaları.
Bu hedeflerin bir sonu yok, hep daha
iyisi var. Bizim hedefimiz de bu daha
iyiyi bulup gerçekleştirmek olarak
özetlenebilir.
Az önce söylediğim gibi çok şey yaptık ama hiçbir zaman aldığımız sonuçlar ve vardığımız yerle yetinmedik, hep daha iyisinin olabileceğinin
ve bu daha iyinin vatandaşımızın ve
insanlığın hakkı olduğunun şuurunda olarak Sayın Bakanımızın da söylediği gibi “daha yapacak çok işimiz
var” söylemini benimsedik. Her güne,
daha ne yapabiliriz, daha iyisini nasıl yapabiliriz diye düşünerek başlıyoruz. Yaptığımız bu kadar iş bize
yeter, bundan sonra biraz da keyfini
sürelim düşüncesine hiç kapılmadık.
Gerçekten yapacağımız çok şey var.
On yıl öncesini bugünle kıyaslayınca
pek çok bakımdan bazen akıl sınırlarını zorlayan başarılar var. Ama bizim hedeflerimiz hiçbir bebeğimizin,
hiçbir annemizin önlenebilir bir sebepten canını yitirmemesi, hastalarımızın rahatlıkla sağlık hizmetlerine
her noktada erişebilir olması, sağlık
hizmetinin yeterli olması yanında kaliteli olması, sağlık çalışanlarımızın iyi
Sağlık Bakanlığı sağlığın paydaşları ile
de sık sık bir araya geliyor ve onların
şikâyetlerini dinleyip fikirlerini alıyor.
Medikal, ilaç-tıbbi cihaz, özel hastane gibi
paydaş sektörlerle sürdürülen diyalogu
yeterli buluyor musunuz? Genel yaklaşımınız nedir bu konuda?
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Bakanlık olarak sağlık sektörünün
bir saatin dişlileri gibi çalıştığını biliyoruz. Özeli, üniversitesi, devleti ile
hastanelerimiz, aile ve toplum sağlığı
merkezlerimiz, özel sağlık merkezlerimiz, ilaç ve malzeme tedarikçilerimiz, hatta inşaat ve onarımlarımızı
yürüten firmalar bile ortak bir çalışmanın paydaşlarıyız. Birimizde yaşanan bir aksama tüm sektörü etkiliyor,
birinde gerçekleşen bir güzellik, bir
yenilik tüm sektörde bir hareket yaşatıyor.
Son on yıllık dönemde paydaşlarımız
bize zaman zaman bizimle az görüşebildikleri konusunda kırgınlıklarını
iletseler de ben bunu bir evin içinde
aile içi yapılan nazlara benzetiyorum
biraz. Hepimiz aileden sevdiklerimizle daha sık görüşmek isteriz ve bunu
ifade ederiz. Bakanlıkta başta Sayın
Bakanımız olmak üzere, ben, müsteşar yardımcılarımız, kurum başkanlarımız, genel müdürlerimiz programlarımızın izin verdiği ölçüde sektörün
görüşme taleplerine olumlu yanıt
veriyoruz. Sektörün dâhil olduğu fuarlara katılıyor, kongrelere katılım ve
destek veriyoruz. Bu organizasyonlarda da mümkün olduğu kadar sektör temsilcileri ve sektörü oluşturan
kuruluşlarla birebir görüşmeye gayret ediyoruz.
Biz de sektörle daha fazla diyalog
içinde olmak isteriz ama tahmin
edersiniz ki ülkemiz büyük ve nüfusu
çok bir ülke ve biz de bu ülkede yaşayan insanlarımıza sağlı hizmetini sunanlar içinde görevi en büyük kısmı
yönetiyoruz. Çoğu zaman maalesef
günün saatleri yetersiz kalıyor. Bu da
paydaşlarımıza onların talep ettikleri
vakti ayıramamamıza sebep olabiliyor. Ama sağlık sektörü paydaşlarından, özelikle kendilerini temsil eden
sivil toplum örgütleri yoluyla gelen
görüşme taleplerinin hiç birisini
şahsen geri çevirmiyorum, mümkün
olan en kısa zamanda görüşmeye ve
yeterli zamanı ayırmaya çalışıyorum.
MART
2013
RÖPORTAJ
Prof Dr. Rıdvan Ege
Sizin eğitim gördüğünüz yıllarda tıp eğitimi
nasıldı?
Çok iyiydi. Darülfünundu o zaman
üniversitenin adı, bütün hocalarımız
Almandı. Türk hocaları birkaç taneydi, onların yardımcılarıydı. Süper bir
eğitim yaptık yani çok sert adamlardı
ama çok dürüst insanlardı.
Şimdi tıp eğitimi nasıl size göre?
Bana göre yine iyi. Ama eleman olmayan yerlerde, alet edevat olmayan yerlerde de üniversiteler açtık.
Devletin sistemini eleştirmek bizim
hakkımız değil tabi ama tıbbiye gibi,
mühendislik gibi, hukuk gibi böyle
toplumun tümünü ilgilendiren konularda seçkin hocalarla, seçkin yerlerde fakülteler açması bence daha
uygun olur gibi geliyor.
Son dönemlerde hekimlik ve
para meseleleri çok ön planda...
Sizin hayatınızda nasıldı ve
sizce hekimle paranın ilişkisi nasıl olmalı?
Efendim bütün dünyada hekimler ve
hukukçular serbest meslek yaparak
para kazanan insanlardır. Yani hastanelerden, şuradan buradan değil de
serbest meslek olarak. Özel hastaneler vardır. Biz de özel hastane çok
azdır, iyi ki öyledir. Çünkü biz fakir
memleketiz. Ben hayatımda hastanın
haline bakıp da para ver dediğimi
hatırlamam, sen onu harçlık yap git
derim. Ne olacak? 5 lira almakla, 10
lira almakla ben zengin mi olacağım?
Ama insanlar şimdi çok hırslı. Benim
şimdi bir tane evim var, bir dairem
var işte üstünde de kızım oturuyor.
Her şeyi buraya (Üniversiteye, Vakfa) vermişim ben buralara vermişim.
Bakın Ankara’da bir Anadolu Lisesi
vardır 1.100 kişilik, anaokulu vardır,
ilkokul vardır ondan sonra başka illerde de yaptırdığımız okullar vardır.
Ne kaybedeceğim yani? Bazen gelir
sorarlar Hocam siz kim bilir kaç para-
dır maaşınız diye. Ben daha buradan
10 kuruş almamışımdır, almam da.
Çünkü almak için değil, ben
vermek ve burayı canlandırmak için kurmuşum.
Şimdi 13 katlı binayı bitirdim, gelecek sene
açacağım. Aşağı
yukarı 55 milyon
lira sarf ettim,
30 milyon daha
inşaata, 15
milyon da
mefruşata
gidecek.
Uykularım
kaçıyor nereden para
bulacağım diye. İşte benim 3-5 kuruşum daha var ama yetmez. Kredi
alırız şu bu...
Yani bir işi almak için değil de, vermek
için gireceksiniz, paylaşacaksınız. Aç
mı kaldım ben? Bir tane kızım var,
işte İngilizce dili edebiyatı profesörü,
bir eşim var o da profesör doktordu.
Ben 90 yaşındayım, eşim 88 yaşında,
hayatımız gidiyor... Onun için tok olacaksın, hekim olan insanın mutlaka
özverili olması lazım, paylaşımcı, sevecen olması, sevgisini ve himayesini
belli etmesi lazım.
Sizin zamanında doktor azdı, önünüzde de
uzmanlar yoktu ve siz çok çalışıyordunuz.
Şimdi de doktor eksiği var deniliyor Türkiye’de
ve bu nedenle doktorlar ve özellikle asistanlar
çok çalıştırıldıklarını söylüyorlar. Sizce durum
nasıl?
Biz gün aşırı nöbet tutardık ve neredeyse hiç uyumazdık. Oldukça fazla
hasta gelirdi Cebeci’de veyahut da
Gülhane’de, en merkezi yerdeydik.
Hiç uyumazdık fakat ertesi gün de işe
giderdik. Hekim olan fedakâr olacak,
hep bana değil de hep bize diyecek.
Yani toplumla paylaşacak. Evvela insani duyguları olanın hekim olması
lazım, yani insani sevgileri, anlayışı
olan… Bunu bilerek seçecek mesle-
ğini. Hekimlik bence bir manevi feragattir, yani paylaşacaksınız. Ondan
zevk almazsanız zaten yapmayın hekimliği.
Sizin doktorluk yaptığınız yıllarda halkın hekimlere, doktorlara bakış açısı nasıldı ve şimdi
nasıl? Bunu karşılaştırır mısınız?
Efendim, gene halk hekime saygı
duyuyor. Fakat bazı hekimler şimdi o saygıya layık olmuyor, yani hep
para. Parayla bir şey olmaz. Ben kaç
tane okul yaptırmışımdır. Yani Allah
daha versin daha yaptıracağım. Eşim
şu yandaki büyük binayı 2,5 milyona
yaptırdı, bütün varlığını oraya verdi
bu sene, hemşirelik okulu, yüksek
hemşirelik okulu. Çünkü 4 kişinin
omzunda gideceğiz, hiç bilmiyorlar
insanlar.
Bir de Aile Hekimliğini var, son dönemde gündemde olan. Bu çalışmayı nasıl buluyorsunuz?
Efendim, çok iyi. O çünkü hastanın
ayağına kadar da gidebilecek veya
hasta kolaylıkla ona gelebilecek.
Onun için o çok lazım, çok iyi. Kimler
kurdu, kimler sürdürüyorsa hepsinden Allah razı olsun. Sürekli eleştirerek bir yer varılmaz. İyi işleri takdir
etmek lazım ki onlar daha iyisini yapsınlar.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
61
sağlıkta 2013
NİSAN
2013
RÖPORTAJ
Sağlık Bakanı
Dr. Mehmet Müezzinoğlu
Çocukluğum, Ailem, Babam…
Ailenin ilk çocuğuyum ben. Biraz da
geç gelen bir çocuğum, 6-7 yıl sonra.
Annenin, ailenin beklediği, uğraştığı
bir evladım. Benden sonra 2 yaş küçüğüm bir erkek kardeşim var, bir de
kız kardeşim var, o benden 10 yaş küçük, yani üç kardeşiz.
Ben ufakken bakkal dükkânımız
vardı, çiftçilik yapıyorduk. Buğday,
mısır, bağ-bahçenin yanında esas
gelir kaynağımız tütüncülüktü. Yani
büyük oranda tütün eker, tütün işler
ve tütünleri satarak geçinirdik; ana
geçim kaynağımız tütündü, diğerleri yardımcı ürünlerdi. Bir de babam
köyün müezzini idi. Bana da işte çocukluğumda küçük müezzin, küçük
müezzin derlerdi, sonra da Müezzinoğlu… Tabii köyün minaresinde
çok ezan okumuşumdur. Camide
özellikle Ramazanlarda müezzinlik yapmışımdır. Çocukluğum tarla,
okul ve bakkal dükkânı üçgeninde
geçmiştir.
Sağlıklı bir ailem vardı, sağlıklı bir çocukluk geçirdim. Dedemler, dayımlar,
62
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
teyzemler, amcamlarla bir aradaydık.
Zaman zaman düşünürüm, evlatlarımın da baba-evlat ilişkisi benim rahmetli babamla yaşadığım gibi geçmesini isterim. Onun bana hiçbir zaman
güvensizliğini hissetmedim, her zaman arkamda durdu destek oldu, sahip çıktı ve ben de onlara layık olmaya
çalıştım.
Ana Vatan Özlemim,
Türkiye’ye Gelme Kararlılığım…
Ortaokul öğrencisiyim, yılsonu yaklaşıyor, üçüncü sınıftayım, muhtemelen Mayıs ayı. Kapıda zile bastım, bir
pencereyi açtılar. Buyur dedi. Dedim,
ben Türkiye’ye gitmek istiyorum.
Pasaport dediler. Pasaport yok dedim. Öncelikle pasaport çıkartmanız
lazım, dediler. O zaman anladım
pasaportun ne olduğunu ama nerden çıkartıldığını bilmiyorum. Artı
bu konuyu kimseyle de konuşmuyorum. Kendi duygu dünyamda bir niyetim var, bir de Türkiye’ye gideceğime göre Türkiye Başkonsolosluğuna
gitmem lazım bakayım ne diyecekler
diye düşündüm. Onlar pasaport çıkartman gerekir deyince, tabii bir de
aileyle konuşmam lazım.
Babamın Beni Şaşırtan Cevabı:
“Oku da, İstersen Amerika’ya Git!”
Biliyorum ki annem karşı çıkacak.
Dolayısıyla önce işi stratejik götürmem lazım, tarlada yoncalarımız
vardı, yonca çeviriyoruz. Bir ara dinlenirken tarlanın kıyısında babamı
gördüm, baktım ki ortam müsait,
“Baba okumak için Türkiye’ye gitmek
istiyorum” dedim. Hiç beklemediğim,
hiç de unutamadığım bir cevap verdi babam, “Oğlum oku da istersen
Amerika’ya git” dedi. Yani o zaman
Türkiye’ye bile nasıl gidileceğini bilmeyen bir çocuk için babanın “Oku
da istersen Amerika’ya git!” demesi
hem özgüvenimi çok besledi hem de
hiç unutmayacağım bir hatıra oldu.
Yani bana güvenen birileri vardı. Elhamdülillah çok iyi bir baba-evlat
hukukumuz oldu babamla. Rabbim
gani gani rahmet eylesin.
Türkiye’de 40 Günlük Çok Zor Bir Süreç…
İlk geldiğimde çok zor bir süreç oldu,
yaklaşık 40 gün süresince. Türkiye’de
bürokrasiyi, bürokrasinin çıkmazlarını algılayamadım. Ankara’ya geliyoruz, Kızılay’da Milli Eğitim Bakanlığı deniyor, Milli Eğitim Bakanlığına
gidiyoruz. İçişleri Bakanlığı deniyor,
İçişleri Bakanlığına gidiyoruz. Tabii
elimizden mutlaka tutanlar var ama
akrabamız, eşimiz-dostumuz falan
yok. Bir dilekçe veriyoruz; git, haftaya
gel diyorlar.
Yaklaşık 40 gün veya 1 ay kadar sonra
bir yerde işim oluyor, bir yerde olmuyor, nerede olduğunu, nerede olmadığını da algılayamıyorum. Çünkü o
bakanlıktan bu bakanlığa koşturuyorum. Talim Terbiye diyorlar, Talim
Terbiye’ye gidiyorum. İşte ne bileyim,
İçişleri Bakanlığında şu şubeye gideceksin diyorlar, oraya dilekçe veriyoruz. Bol bol dilekçe yazmayı öğrendim. “Aslen Batı Trakyalı olup” diyerek
başlıyor, cümle bu. 1 ay kadar sonra
olmaz dediler.
Adapazarı’nda da artık paramız azaldı, otelde kalamıyoruz. Adapazarı’ndaki imam hatibin temizlikçisinin
gecekondu evi var. Bizde kalsın dedi.
Evinde girişte bir sahanlık vardı ayakkabıların çıkarıldığı sahanlık, oraya
hanımı yatak yapıyordu. İşte orada
herhalde 1 hafta, 10 gün kaldım.
Sonra dediler ki bir eczacı senatör var,
senatöre bu çocuğu götürelim. Ondan sonra Adapazarı’nda eczacı senatör İsmail Beye gittik. Allah rahmet
eylesin. Dedi ki Salı günü Ankara’ya
gel, beni şurada bul, Kızılay’da falan. Neyse biz yine Salı günü geldik
Ankara’ya, onu bulduk, o beni Dışişleri Bakanlığına götürdü. Dışişleri
Bakanlığında önce rahmetli İhsan
Sabri Çağlayangil’e gittik… Orada
bir şeyler anlatıldı. Ondan sonra Batı
Trakya veya Yunan Dairesinden birini
çağırdı. Orada, biz bunu imam hatibe
alamayız, ancak ortaokula alabiliriz
dediler.
Kapanan Kapılar…
Açılan Kapılar…
Yıkılan Hayallerim…
Yeşeren Ümitlerim…
Orada bana ortaokula alabiliriz denince, “benim için fark etmez, ben
buraya okumaya geldim” dedim.
Ama seni ortaokula almamız için de
ilkokul diploması getirmen lazım dediler. Ben ilkokul diplomasını medreseye giderken oraya vermişim, üç
sene okuduktan sonra da buraya tasdiknameyle gelmişim.
5-B Sınıfı ve Recep Tayyip Erdoğan İle Tanışma
Tabii o yılın bir getirisi, 5-B sınıfında
bugün Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan’la aynı sınıfta sınıf arkadaşlığı yapmak... Tevafuk oldu. Ondan
sonraki süreçte gidip geldik, zaman
zaman zorluklar oldu. Kıbrıs çıkartmasında orada yakalandık, yaz tatillerinde zaten gidiyoruz. Kıbrıs
çıkartması sonrası gelip üniversite
imtihanlarına yetişemedim. ODTÜ
Matematiğin kayıtlarına gelemedim,
kazandım kaydolamadım. Sonra işte
bir Erzurum’a yabancı uyruklu statüsüyle kayıt olabiliyordum. Erzurum
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde 1 yıl okudum. Sonra Tıbbiyeyi
kazanınca Cerrahpaşa’ya geldim.
Vatansızlığı İyi Bilirim!
Bir taraftan da Haseki Hastanesinde
haymatlos olarak dâhiliye ihtisasıma
devam ettim. Batı Trakya’ya da vatandaşlık kolay vermiyorlar, oradaki
nüfus azalmasın diye. Müracaatlarımıza Bakanlar Kurulundan ret kararı
geliyor. Bir sene geçiyor bir daha müracaat ediyorum, yine ret geliyor.
Sonradan tabi bir taraftan da ihtisasım bitiyor. Bu sefer ihtisasım bitmiş
olmasına rağmen yine hekimlik yapma şansım yok. Bir ülkenin vatandaşı da değilim ki, hani Almanya’ya,
İsviçre’ye bir yere gideyim. O şansım
da yok. Dolayısıyla dünya vatandaşı
olarak bir çıkış yolu, tek bir çıkış yolum var, ne yapıp yapıp Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak.
Hayata Dair Vazgeçilmez Prensipler:
Saygınlık… Samimiyet… Duyarlılık…
Ben gerek mesleki hayatımda, gerek
kendi özel yaşamımda, gerekse siyaset hayatımda bu üç kelimeyi ısrarla
ve inatla söylerim. Çocuklarıma, yakın çevreme de... Ama bunu söylemekten ziyade kendi hayat felsefeme
bunu koyarım, yani öncelikle ben
kendime saygımı yitirmeyeyim. İki;
karşı tarafa samimi olayım. Yapabileceğim azdır, çoktur, bazen hiçtir veya
yapamayacaksındır. Bilirsin darılacaktır, bilirsin küsecektir karşındaki belki.
Ama yani neticede yapamayacaksın.
Niye? Çünkü ona göre doğru olan
sana göre doğru değildir. O zaman,
“Kusura bakma, bana göre doğru
değil ve yapmayacağım” diyebilmek
lazım. Yani topluma, çevrene duyarlı
olmak lazım, bu üç kelimeyi ısrarla
söyledim.
“3 Öz” ve “3 M” Hayat Prensipleri…
Benim böyle üçlü kelimelerim vardır
özellikle gençlere. Diğer bir üçlü kelime dizim “öz” ile başlar. Bir insanın
mutlaka öz değerleri olmalı, öz
saygısı olmalı, özgüveni olmalı…
Öz değer, öz saygı, özgüven… Diğer bir üçlüme, “3 M” derim; münazaracı olmak, müzakereci olmak,
mücadeleci olmak. Bunu daha fazla
Genel Başkanımızın şahsında şekillendiririm. Çünkü onu 14-15 yaşından beri tanırım ama o yaşlarda da
iyi bir münazaracı, iyi bir müzakereci
ve mücadeleciydi. Baktığınız zaman,
bu üç kelime onu esasında başarıya
götürmüştür.
Bizim gençlerimize de, çocuklarımıza
da bunları vermemiz lazım, yani bir
çocuğa öz değerleri anlamında değerlerini vermeniz lazım. Öz saygısını
şekillendirmek lazım. Özellikle anneler, babalar çocuklarının öz saygılarını çok zedeler.
Ben onun için hep babamı örnek
gösteririm. Bana, “Önce kendini mahcup etme, sonra bizleri” demişti.
Çektiğim Sıkıntıları Seviyorum…
Çektiğim sıkıntılar bana hep farklı bir
bereket, farklı bir rahmet, farklı bir
zenginlik olarak döndü. Dolayısıyla
gençlere de şunu söylemek isterim;
ne olur çocuklar, sıkıntıdan korkmayın, zorluktan korkmayın. Sıkıntılar
ve zorluklar size çok farklı kapıları
açacaktır. Kendinizi farklı zenginliklere ve farklı ufuklara taşıyın, yeter ki o
sıkıntıları ben aşarım diyebilin, iradeniz olsun. Ben yaşadığım bu sıkıntıların hiçbirinden de şikâyetçi değilim.
Allah’a şükürler olsun ki karşıma o
zorluklar, o sıkıntılar çıkmış ve bunları
aşabilmek bana nasip olmuş.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
63
sağlıkta 2013
MAYIS
2013
RÖPORTAJ
METE HÜSEMOĞLU
AbbVie Türkiye Genel Müdürü
Öncelikle bize kısaca kendinizden ve profesyonel geçmişinizden bahseder misiniz?
Öğrenimimi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladım ve kariyerime 1995 yılında Bilim İlaç’ta başladım. 1997 yılı itibarı ile Merck Sharp
Dohme Türkiye’de (MSD) pazarlama ve satış alanında çeşitli roller üstlendim. Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgelerinde pazarlama alanında farklı uluslararası görevlerde bulundum. Baltık Ülkelerinden sorumlu
Bölge Direktörlüğünden sonra, 2005 yılında MSD Türkiye Genel Müdürü,
2009 yılında EEMEA (Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) Bölgesi’nden sorumlu Strateji ve İnovasyon Lideri, 2010 yılından itibaren ise Santa Farma
Türkiye’de Başkan Yardımcılığı görevlerini üstlendim.
2 Ocak 2013 tarihinde New York Borsası açılış gongu ile birlikte yeni bir şirket
olarak AbbVie’nin doğduğunu duyurdunuz… Bize kısaca AbbVie’yi anlatabilir
misiniz?
AbbVie, 125 yıllık köklü bir geçmişe sahip Abbott mirasından doğan,
önde gelen bir biyoteknoloji şirketinin odak ve tutkusunu uzun ve yerleşik bir geçmişe dayanan lider bir ilaç şirketinin uzmanlığı ve tecrübesi
ile birleştiren, ciddi ve karmaşık hastalıklara yönelik gelişmiş çözümler
ve tedaviler geliştirmeye odaklanmış global bir biyofarma şirketidir.dir?
AbbVie olarak en büyük önceliğimiz hastalarımız ve onların daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmaktır.
AbbVie’nin misyonu ve iş temelleri yeni keşifler yapmak ve onları etkili ilaçlar halinde geliştirmek üzerine kuruldu.
Bu amaçlar doğrultusunda odak noktamız; ciddi hastalıkları derinlemesine öğrenmek, dünya genelinde hastaların,
sağlık otoritelerinin ve düzenleyicilerin güncel gereksinimlerini dikkatle değerlendirmek, hasta odaklı bir araştırma
ve geliştirme yaklaşımıyla küresel çapta insanlığa fayda sağlayacak sağlık çözümleri üretmektir.
Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü
DR. HAKKI ÖZTÜRK
HAZİRAN
2013
RÖPORTAJ
Hastane Randevu Merkezi Uygulamasına
neden ihtiyaç duyuldu ve merkezi randevu
uygulaması ne zaman başladı, bu konuda bizi
bilgilendirir misiniz?
Bilindiği üzere Bakanlığımız özellikle
son yıllarda vatandaşlarımızın aldığı
sağlık hizmetine hem erişim hem de
sunulan hizmetin kalitesini artırmak
üzere çok yönlü çalışmalar yapıyor.
Bu çalışmaların önemli bir ayağında
da bilgi sistemleri ve bilgi teknolojileri kullanılarak vatandaşlarımız lehine
katma değer oluşturan projeler yer
alıyor. Bu projelerin en önemlilerinden birisi de Hastane Randevu Merkezi Uygulaması.
Sistem, vatandaşlarımızın sağlık hizmeti almak üzere hastaneye ihtiyaç
64
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
Tıbbı Cihaz Daire Başkanı
AĞUSTOS
2013
RÖPORTAJ
DR. İSMET KÖKSAL
Sektörde deneyimli personel ve kalite ilişkisi konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Tıbbi cihaz denince akla ilk gelen meslek grubu, bir tıbbi cihazın AR-GE (Araştırma&Geliştirme), ÜRGE (Üretim & Geliştirme) aşamalarından başlayarak, satış, aplikasyon ve teknik servis aşamalarına
kadar sorumlu olabilen biyomedikal mühendisleri gelmektedir. Bu alan Amerika ve Avrupa’da oldukça eski bir geçmişe sahip olmasına karşın, ülkemizde yeni yeni lisans mezunları verilmektedir.
AR-GE, ÜR-GE çalışmaları ağırlıklı olarak elektrik-elektronik mühendisleri ve makine mühendisleri
tarafından yürütülmektedir. Satış, aplikasyon ve teknik servis alanlarında ise mühendis görevlendiren firma sayısı oldukça düşüktür.
Şu bir gerçektir ki; tıbbi cihaz kullanıcıları ağırlıklı olarak sağlık profesyonelleridir. Bu doğrultuda cihazın çalışma mekanizmalarının kullanıcılara aktarımı için ortak bir dil oluşturmak, cihazın etkililiğini ve verimliliğini sağlamak açısından büyük önem taşır.
Tıbbi Cihaz alanında yaşanan ‘gruplama/sınıflandırma konusu’ hakkında bizi bilgilendir misiniz?
Avrupa Birliği Üye Ülkelerin de kendi içinde en çok sıkıntıya düştüğü konulardan biri olan Sınır Ürünler (Borderline) konusu kurumumuz sorumlukları arasında yer almaktadır. Sınır ürünler temelde bir ürünün tıbbi cihaz, ilaç veya
kozmetik olup olmadığı ile ilgilenmektedir. Bir ürünün tibbi cihaz, ilaç veya
kozmetik olup olmadığına karar verirken Gümrük Birliği Anlaşması gereği Avrupa Birliği’nde alınan kararlar ile uyumlu hareket etmek durumundayız. Her
ne kadar kendi kararlarımızı alabilme esnekliğimiz de olsa, üye ülkelerdeki
mevcut durumu ve yerel piyasamızı da göz önünde bulundurarak, ticarete
engel teşkil etmeyecek kararlar almaya özen göstermekteyiz. 93/42/EEC
Tıbbi Cihaz Yönetmeliği’nde, tıbbi cihazlar risk seviyelerine göre 4 gruba
ayrılmıştır. Ancak bu risk grupları Avrupa Birliği üye ülkeler içinde de farklılık göstermektedir.
duyduklarında, hastanede bekleme
sürelerini azaltmak amacıyla merkezi
olarak yapılandırıldı. Vatandaşların
evlerinde, ellerinin altında bulunan
bir telefondan 182 numaralı telefonu
aramak suretiyle, kendilerine yakın
olan veya arzu ettikleri bir hastaneden, yine o hastanede çalışan daha
önce hizmet aldıkları veya kimliğini
bildikleri hekimleri seçmek suretiyle
randevu alabildikleri bir sistem. Hastane Randevu Merkezi vatandaşlarımıza hem hastaneye ulaşımda hem
de hekimini ve hastanesini tercih
ederek zamanında ve beklemeden
sağlık hizmeti almalarını kolaylaştıracak bir sistem olarak tasarlandı.
Bu projenin 2009 yılı sonunda ön
çalışmaları yapılarak Şubat 2010’da
Erzurum ve Kayseri illerinde pilot
uygulanmasına başlandı. En son 26
Mart 2012 tarihinde İstanbul ilinin de
sisteme dâhil edilmesiyle 81 ilimizde
yaygın olarak tüm Sağlık Bakanlığına
bağlı hastanelerde uygulanan bir sistem haline getirildi.
Peki, bu sistemde hangi yollardan
randevu alınabiliyor?
İlk olarak, vatandaşlarımız 182 numaralı telefon hattını arayarak randevu
alabiliyorlar. T.C. kimlik numaralarını
yanlarında bulundurdukları takdirde
sisteme çok daha hızlı kaydolup çok
kısa zamanda randevu işlemlerini
gerçekleştirebilirler.
İkincisi, bilgisayar ve internet kullanıcılarının çok yaygınlaştığı bu dönemde vatandaşlarımız için bir de web
ortamından randevu almayı sağlayacak bir uygulama geliştirdik. Vatandaşlarımız www.mhrs.gov.tr ve www.
hastanerandevu.gov.tr adreslerine
girdiklerinde web adresimize ulaşmış
olacaklar. Burada öncelikle kayıtlarını
yaptırarak Hastane Randevu Merkezi
kullanıcısı olmaları gerekiyor. Kullanıcı kaydı ve şifre oluşturduktan sonra
istedikleri hekimi ve istedikleri hastaneyi seçerek bir kayıt oluşturuyorlar.
Randevu tarihlerini zaten sistemden
de görmüş oluyorlar. Randevu tarihinde hastaneye müracaat etmek suretiyle muayenelerini olabilirler. Yine
internetten randevu aldıktan sonra
randevuyla ilgili bir sorunla karşılaşmaları durumunda 182 numaralı hattı aramak suretiyle destek almaya devam edebilirler. Yani webden alınan
randevular 182 numaralı hatla birleştirilerek işlem tesis edilebilmektedir.
Üçüncü olarak da Hastane Randevu
Merkezi Mobil Uygulamasını Ocak
2013’de başlattık. Akıllı cep telefonu
olan vatandaşlarımız internet üzerinden bizim hazırladığımız uygulamaları ücretsiz indirerek çok daha pratik
olarak hemen randevularını gerçekleştirebilirler.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
65
sağlıkta 2013
Ak Parti Adana Milletvekili
TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı
2013
RÖPORTAJ
PROF. DR. NECDET ÜNÜVAR
Siz okurken o günkü sağlık sistemi nasıldı,
Erzurum’da, Türkiye’de sağlıkla ilgili
neler konuşulurdu? Gelecekle ilgili neler
düşünürdünüz?
Şunu söyleyeyim, o sistemle ilgili çok
böyle ileride şu olsa da bunu yapsak
dediğimiz bir şey olmazdı. Ben kendi ailemin durumunu biliyordum,
ben doktor olayım, insanlara faydalı
olayım, kazandığım parayla da anneme-babama yardım edeyim diye
düşünüyordum. Tabii o zaman birçok arkadaşımız bir an evvel doktor
olalım, arabamız, evimiz olsun gibi
şeyler konuşurdu. Biz arkadaş gruplarımızda hiç böyle ev, araba sohbeti
yapmazdık.
Açıkçası sağlık sistemiyle ilgili eleştirdiğimiz yönler de vardı. Türkiye’nin
özellikle ilaçta dışarıya bağımlı olduğunu görüyorduk. Alet-edevatta
dışarıya bağımlı olduğunu görüyor66
EYLÜL
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
duk. Yurt dışındaki sağlık sistemlerinin Türkiye’nin çok daha ilerisinde
olduğunu görüyorduk, düşünüyorduk. Türkiye’de o zamanlar doktora
erişebilen insan şanslıydı tabii. Doktorun uygun teşhis, uygun tedavi
yapmasını bırakın, bir kişi doktora
gelebilmişse, yani doktorun muayene odasına veya muayenehanesine
gelebilmişse, ulaşabilmişse, o ciddi
bir şanstı. Yine, çok yoğun kalabalıkların olduğunu hatırlıyorum. Özellikle üniversite hastanelerine insanların
ulaşabilmesinin iyice zor olduğu bir
dönemdi.
Biz mesela o zaman, maliyet-etkinlik
analizi falan bilmezdik. İletişim diye
bir şeyin varlığını da çok fazla hesaba katmazdık. İletişim şuydu: doktor
otur dediği zaman otur, kalk dediği zaman kalk. Sonuçta vatandaşın
zaten o doktorun muayene odası-
na ulaşabilmesi, doktorun karşısına
geçebilmesi şans olduğu için hasta
da her denilen şeyi yapmak zorundaydı. Koruyucu hekimlik, o zaman
sadece aşıdan ibaretti, aşılamadan
ibaretti. Ondandır ki 1984’tü zannediyorum, rahmetli Özal döneminde,
Zeki-Metin’in de aşı kampanyasının
tanıtım filmlerinde rol aldığı aşı kampanyası yapılmıştı ve bu gerçekten
o dönemdeki yapılan en önemli koruyucu hekimlik faaliyetlerinden birisiydi. Aşılama dışında bir koruyucu
hekimlik hatırlamıyorum.
Tabii o zamandan bugüne baktığınız zaman bugün esasında koruyucu
hekimlik kavramının çok daha farklılaştığını, çok daha farklı hastalıkların
devreye girdiğini, obezitenin, hareketsizliğin, konforun yol açtığı birtakım rahatsızlıkların daha ön planda
olduğunu görüyoruz.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı da konuşalım
Hocam. Bu kapsamda birçok hizmet
başlatıldı, yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.
Siz bu projenin en başındaki insanlardan
birisiydiniz, bu süreçle ilgili aklınızda neler
var? Nasıl başladı, nasıl bir çalışma temposu
içinde oldunuz?
2002’de Recep Akdağ Bey milletvekili
adayı olduktan sonra, biz birlikte işte
sağlıkla ilgili neler yapılabilir diye eski
bilgilerimizi harmanladık, yani ne olmalı, nasıl olmalı, şu anda da ne var
şeklinde düşündük. Bizim açımızdan
da kendimizi çok fazla tarttığımız,
Türkiye’de sağlık sistemini yeniden
keşfettiğimiz bir dönem oldu.
Öteden beri birtakım eleştirdiğimiz
hususlar da vardı, yani işte insanların daha verimli çalışması, insanların sağlığa daha rahat erişimi, daha
kolay erişimi, daha kaliteli bir sağlık
hizmeti çabasıyla biz böyle bir çalışmaya başladık Sayın Akdağ’ın adaylık
sürecinde. 2 aylık, 2,5 aylık bir çalışmanın neticesinde kapsamlı bir sağlık politika önerisi çıktı ortaya.
Sağlıkta yapılması gereken, birinci
basamakta, ikinci basamakta, acil
sağlık hizmetlerinde, koruyucu sağlık
hizmetlerinde, vatandaşın sağlık hizmetine erişiminde, sağlık hizmetini
veren insanların ücretlendirilmesinde, onların hak ettiği ücreti almasında filan, birçok şeyi çok detaylı olarak
çalıştık ve bir öneri paketi oldu. Daha
sonra da Allah nasip etti Sayın Akdağ
Sağlık Bakanı oldu, sonra ben Müsteşar oldum ve beraberce çalışmaya
başladık.
Tabi sağlıkta dönüşüm, esasında
sağlık hizmetinin erişimini, ulaşımını kolaylaştıran, sağlık hizmetini veren insanların da hak ettiğini alan,
Türkiye’yi sağlıkta en azından hak ettiği noktaya eriştirebilecek bir program oldu gerçekten. Ben 5 yıl Müsteşarlık yaptım, o Müsteşarlık yaptığım
dönemde çok önemli şeyler oldu. Sayın Başbakanımızın çok ciddi katkısı
oldu, Sayın Başbakanımızın sağlıkta
dönüşüme bu kadar desteği olmasıydı asla böyle bir başarı gelmezdi.
Çünkü geçmiş hükümetlerin başbakanlarının sağlıkla ilişkisi sadece kendileri hastalandığı zaman veya bir
hastane ziyareti esnasında gündeme
gelen, bir de 14 Mart’larda mesaj niteliğinde olan bir şeydi. Sayın Tayyip
Erdoğan ise gerçekten sağlık hizmetlerinin her zaman öncelikli hizmet olduğunu her fırsatta vurguladı ve hep
destek verdi. Bizler de o desteğe layık
olmaya çalıştık, yani insanlar bize güvenmiş, bize destek veriyorsa, bizim
de bu desteğin karşılığını fazlasıyla
vermemiz lazım, vatandaşın sağlık
hizmetlerini istenilen noktaya getirmemiz lazım diye çalıştık.
Benim hayatımda en fazla çalıştığım
dönem Müsteşarlık dönemidir. Her
gün sabah 9’a çeyrek kala evden çıkardım, gece saat 1-2 civarında evime giderdim. İlk 1 yıl da sabah 8’de
geliyorduk, gece de saat 2 civarında
filan gidiyorduk. O dönem gerçekten
çok yoğun çalıştığımız bir dönemdi.
Geriye baktığımız zaman, o çalıştığım
hiçbir şeyden hiç pişmanlığım olmadı. Çalıştık, gayret ettik, ama hamd
olsun belli bir noktaya geldi sağlık.
Allah tabi çalışanın da yüzüne bakıyor gerçekten, o yoğun mesailerin,
çoluğu çocuğu ihmal etmenin olumlu sonuçlarını da fazlasıyla görüyoruz. Ben, emin olun, bir defa küçük
kızımın kaçıncı sınıfta okuduğunu
bilemedim.
Sizin önemli farklı yanlarınızdan birisi
de iletişime, bilişime teknolojik anlamda
da, cihaz kullanımı anlamında da önem
vermeniz. Bir de sosyal medyayı en iyi
takip eden milletvekillerinden, komisyon
başkanlarından ya da bürokratlarından
birisiniz. Bununla ilgili olarak bize iletişimin,
bilişimin sizin için neden bu denli önemli
olduğunu anlatır mısınız?
İletişim tabi hayatın esaslarından birisi. Hiç iletişimin tarifini yapamayacak insanlar bile esasında iletişimin
bir parçası. Yani annenin çocuklarıyla,
babanın eşiyle, komşunun komşuyla
kurduğu ilişkinin adı iletişimdir. Bu
en basit, yani sözlü iletişim.
İletişim günümüz şartlarında çok çeşitlilik arz eden bir konumda. Yeryüzündeki ilk iletişim sözlü iletişimdir,
insanların sözle, kelimelerle karşısındakine, yanındakine meramını anlatması, daha sonra yazılı iletişim devreye girdi. Daha sonra uzaktan iletişim,
uzaktan iletişimde de telefon, sonra
radyo, ondan sonra televizyon, sonra
görüntülü iletişim devreye girdi. Ondan sonra bu iletişim kaynaklarının
daha da çeşitlendiğini gördük. Yazılı
iletişimin uzaktakine ve elektronik
sistemi kullanarak iletildiğini gördük. Tabi cep telefonlarının çıkması,
daha sonra bu telefonların akıllı hale
gelmesi, yani insan aklının kullandığı
birtakım fonksiyonları kullanır hale
gelmesi iletişim imkânlarını iyice
arttırdı. Bütün bunlar tabi o çeşitlenmelerin sonucunda sosyal medya
dediğimiz, geleneksel medyanın yazıyla veya görüntüyle ilettiği birtakım
bilgilerin, kişilerin bizzat herhangi bir
editoryal kontrol olmaksızın, denetime tabi olmadan ilişki kurması haline
dönüştü.
Tabi bizim yaptığımız işin bir parçası
da iletişimdir. Özellikle siyasetçinin
iletişimi iki açıdan son derece önemli.
Bir; toplumu dinlemek, toplumun ne
düşündüğünü ve toplumun kendisine önerdiği, teklif ettiği, eleştirdiği,
katkıda bulunduğu şeyleri duymak
açısından; bir de kişinin yaptığı veya
yapmayı arzuladığı, yapmayı düşündüğü şeyi muhataplarına iletmesi
açısından...
Ben de âcizane o iletişimin bu
imkânlarından azami ölçüde istifade
etmeye çalışıyorum. Yani elimizde
pek çok fonksiyonunu kullanmadığımız cep telefonları var. Birçok insanın ya bu telefonun şu özelliği ne işe
yarıyor filan diye sorduğunu görmüşüzdür. Ben bu soruyu en az sorarak,
yani elimdeki cihazı en fonksiyonel
şekilde nasıl kullanabilirim diye buna
mesai sarf ediyorum. Birçok kişinin
bazı şeyleri iş olsun diye yaptığını da
görüyorum ama ben bunları iş olsun
diye yapmıyorum, iş gibi görüyorum,
yaptığım işin bir parçası olarak…
İletişimi etkileşimle beraber yapmaya çalışıyorum. Yani hem etkilemek
amaçlı, hem etkilenmek amaçlı kullanıyorum. Bunu kullanmanın çok
gerekli olduğunu da düşünüyorum.
Çünkü yaptığımız işin bir parçası hakikaten iletişim, o iletişim imkânlarını
azami ölçüde kullanmamız gerekiyor.
Ben de hep bu çaba içerisindeyim,
bu çaba içerisinde oldum.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
67
gezelimgörelim
Tuna’nın Göz Bebeği
BUDAPEŞTE
Kendine özgü mimarisi, atmosferi,
coğrafi konumu, tarihî eserleri ve
diğer çekiciliklerini düşününce Budapeşte için Avrupa’nın en güzel
şehirlerinden biridir denebilir. Şehir
Tuna’nın batı (sağ) yakasında Buda
(Budin) ve doğu (sol) yakasında Peşte
şeklinde iki bölüme ayrılmış. Tuna’nın
batı kıyısında Buda kalesinin çevresindeki görece engebeli bölgede
tarihî semtler uzanıyor; şehrin iş hayatının merkezi ve kalabalık semtleri
ise Tuna’nın doğusundaki ovaya açılan düzlükte yer alıyor.
Buda yakası, Peşte yakası, Margit
Adası ve Tuna Nehri’nin kıyıları; amacı gezmek, görmek, öğrenmek ve
dinlenmek olanlara farklı imkânlar
sunuyor. Tarihi kiliseler, sinagoglar,
68
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
caddeler; sanata kucak açan müzeler, dinlendirici bir tatilin garantisi olan kaplıcalar ve hamamlar ile
Tuna Nehri’nin büyüleyici manzarası;
Budapeşte’nin çekiciliğini arttırıyor.
lert Tepesi’nin yamacında yer alan
Gellert Hamamları bunlar arasında
en önemlisidir. Ayrıca Gellert Tepesi
şehrin en güzel manzaralarından birini sunuyor.
Budapeşte’de gezinize nehrin batı
yakası olan Buda’dan başlayabilir; buradan doğuya yönelebilirsiniz. Uzun
süre güneş alan konumu dolayısıyla
yaz mevsiminde sıcaklardan bunalabilirsiniz; bu nedenle ilkbahar ve
sonbaharda gezmek çok daha keyifli
olabilir.
Ayrıca doğal su kaynakları şehrin etrafında pek çok mağara oluşturmuş.
200’e yakın mağaranın bulunduğu
şehirde en çok dikkat çekenler; Kale
Mağarası, Şapel Mağarası, Palvogly
Mağarası ve Szemlohegy Mağarası...
Şehrin kaplıcaları ve termal hamamları oldukça fazla ziyaretçi çekmekte. Tarihi Türk hamamları ve termal
kaplıcalar şehrin zengin doğal su
kaynaklarından yararlanılarak inşa
edilmi. Buda tarafında yer alan Gel-
Budapeşte’yi ziyaret edenlerin uğramadan geçmediği UNESCO Dünya
Mirasları Listesinde yer alan Kale Tepesi şehirdeki en önemli noktalardan biridir. Moğol saldırısı sonunda
yapılmış kalenin etrafı 15. Yüzyıldan
sonra yerleşime açılmış ve bölge genişlemiştir.
Yine UNESCO Dünya Mirasları Listesinde yer alan Balıkçılar Burcu veya
Balıkçılar Tabyası olarak adlandırılan
kale de ziyaretçilere şehrin en güzel
manzaralarından birini sunuyor.
Bazilikası’dır. 1905 yılında takdis edilmiş kilise 9 tonluk ülkenin en büyük
çanına ev sahipliği yapmaktadır. Çan
kulelerinden şehrin eşsiz bir manzarası görmek mümkün.
Tam bir Ortaçağ Kenti olan Budapeşte dini yapılarıyla da oldukça
etkileyici. Margaret Adası’nda St.
Michael Kilisesi, Fransisken ve Dominik Kiliseleri’nin kalıntıları dışında
bir de manastır yer alır. Şehirde bir
diğer etkileyici yapı ise St. Stephen
13. Yüzyılda inşa edilmiş Matthias
Kilisesi ve cenaze namazına Kanuni
Sultan Süleyman’ın da katıldığı Bektaşi dervişi Gül Baba’nın Türbesi de
şehirdeki etkileyici noktalardandır.
Şehrin en önemli merkezi olan And-
rassy Caddesi de mutlaka görülmesi
gereken yerlerden biri. Pek çok müze,
Rönesans Sarayı ve renkli meydanlarıyla şehrin en etkileyici yerlerinden
olan Andrassy Caddesi alışveriş için
de ideal noktalardan biri.
Tuna Nehri’nde yapılan tekne turlarıyla şehrin eşsiz manzarasını izlemek ve tarihi noktaları görmek de
Budapeşte’de ziyaretçiler tarafından
en çok tercih edilen aktivitelerden
biridir.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
69
kampus
TRAKYA ÜNİVERSİTESİ
“Geleceğe Köprü”
Trakya Üniversitesi, 1982 yılında 41
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile kurulmuştur. Günümüzde 12 fakülte, 4 enstitü, 6 yüksekokul, 1 konservatuvar, 10 meslek yüksekokulu
ve 2 anaokulu ile faaliyetlerine devam etmektedir.
Sunduğu eğitim-öğretim kalitesi
açısından kendisini aşmayı başaran,
bölge ve ülke sorunlarına yönelik
çeşitli misyonlar üstlenerek bilimsel
etkinliklerde bulunan ve bu arada
uluslararası, özellikle Balkan ülkeleri
ile ilişkilerini geliştiren Trakya Üniversitesi, eksiklerini tamamlama ve diğer alanlarda büyüme yolunda ciddi
adımlar atmaktadır.
Fakülteler
• Diş Hekimliği Fakültesi
• Eczacılık Fakültesi
• Edebiyat Fakültesi
• Eğitim Fakültesi
• Fen Fakültesi
70
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
• Güzel Sanatlar Fakültesi
• İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
• İlahiyat Fakültesi
• Mimarlık Fakültesi
• Mühendislik Fakültesi
• Sağlık Bilimleri Fakültesi
• Tıp Fakültesi
Enstitüler
• Balkan Araştırma Enstitüsü
• Fen Bilimleri Enstitüsü
• Sağlık Bilimleri Enstitüsü
• Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksekokullar
• Keşan Hakkı Yörük Sağlık Yüksekokulu
• Keşan Yusuf Çapraz Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu
• Kırkpınar Beden Eğitimi ve Spor
Yüksekokulu
• Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu
• Uzunköprü Uygulamalı Bilimler
Yüksekokulu
• Yabancı Diller Yüksekokulu
Meslek Yüksekokulları
• Arda Meslek Yüksekokulu
• Edirne Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu
• Edirne Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu
• Havsa Meslek Yüksekokulu
• İpsala Meslek Yüksekokulu
• Keşan Meslek Yüksekokulu
• Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu
• Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu
• Tunca Meslek Yüksekokulu
• Uzunköprü Meslek Yüksekokulu
Uygulama ve Araştırma Merkezleri
• Atatürk
İlkeleri ve İnkilap Tarihi
Araştırma ve Uygulama Merkezi
• Bilgisayar Uygulama ve Araştırma
Merkezi
• Bitki Islahı Uygulama ve Araştırma
Merkezi
• Çevre
Sorunları Uygulama ve
Araştırma Merkezi
• Dil Eğitimi Ve Öğretimi Araştırma
ve Uygulama Merkezi
• Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi
• Kanser Kayıt Araştırma ve Uygulama Merkezi
• Sağlık
Araştırma ve Uygulama
Merkezi (Eğitim Uygulama ve
Araştırma Hastanesi)
• Su Ürünleri Araştırma ve Uygulama Merkezi
• Sürekli Eğitim Merkezi
• Trakya Araştırma Merkezi
• Uluslararası Fizik ve Uygulamalı
kapalı alan üzerine
kurulu ana binası yanı
sıra, Onkoloji ve Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Birimlerine ait ek
üniteleri ile birlikte Trakya Bölgesi ve
Balkanların en büyük hastanesi konumundadır.
• Zihinsel ve Hareket Özürlü Çocuk-
2006 yılında ISO 9001; 2000 ve 2009
yılında ISO 9001:2008 sertifikalarını
alarak, bu sertifikaları alan ilk hastanelerden biri olmuştur.
• Balkan
1100 yataklı hastane; donanımlı yetişkin, çocuk ve yeni doğan yoğun
bakımlarına sahiptir.
Matematik Araştırma Merkezi
lar İçin Eğitim ve Uygulama Merkezi
Uygulama ve Araştırma
Merkezi Müdürlüğü
• Edirne
Uygulama ve Araştırma
Merkezi Müdürlüğü
• Trakya Üniversitesi Uzaktan Eğitim
Araştırma ve Uygulama Merkezi
Müdürlüğü
• Kırkpınar ve Değerleri Araştırma
ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü
• Organ Nakli Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü
• Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü
• Teknoloji Araştırma Geliştirme ve
Uygulama Merkezi Müdürlüğü
• Sınav Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü
Nitelikli Sağlık Hizmeti İle Bütünleşen Kaliteli Eğitim
Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma
ve Uygulama Merkezi; 120.000 m2
Hastaneye Tıp Fakültesi özelliği veren
beyin gücünün; 93 profesör, 57 doçent, 44 yardımcı doçent, 8 uzman,
286 araştırma görevlisi, 5 öğretim görevlisi doktordan oluştuğu hastane,
hizmet ve eğitimin bütünleşmesinin
güzel bir örneğini oluşturmaktadır.
Sağlık hizmetinde nicelikten çok nitelik önemsenmekte olup, çağın koşullarına uygun hizmet verilerek bu
anlamda donanımlı sağlık personeli
yetişmesine de imkân tanınmaktadır.
Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi sadece Tıp Fakültesi öğrencileri
için değil Üniversitenin sağlık alanı
ile ilgili diğer tüm fakültelerinin öğrencileri için de büyük bir uygulama
alanı durumundadır.
Her yıl yaklaşık 30.000 hasta yatarak,
400.000 hasta ayaktan tedavi hizmeti
almakta, 15.000 civarında ameliyat
yapılmakta ve 12.000.000 düzeyinde
laboratuvar incelemesi yapılmakta-
dır. Ek olarak yaklaşık 40.000 hasta da
acil servis hizmeti almaktadır.
Gerek laboratuvar ve gerekse görüntüleme birimleri son derece donanımlı olup, teknolojik gelişmelerin
gerektirdiği üst düzey imkânlara sahiptir. Radyoloji biriminde yapılmakta olan tanısal işlemlere son yıllarda
endovasküler girişimlerde eklenerek
tanı ve tedavi anlamında önemli
adımlar atılmıştır. Nükleer Tıp Bölümünde rutin işlemlerle birlikte PET
hizmetinin sunulmasıyla hem bölge
hem de Balkanlar için ciddi bir ihtiyaca cevap verilmiştir. Yine son yıllarda
genetik analizlerin yapılmaya başlanmış olması ile laboratuvar hizmetleri daha da güç kazanmıştır.
Dâhili kliniklerde sunulan hizmet
çeşitliliği ile gerek sağlık sunumu gerekse eğitim ihtiyaçlarının tümüne
cevap verebilir durumdadır. Çocuk
hastalara hizmet verilen departmanlarda tüm yan dallarda alanlarında
uzman olan öğretim üyeleri görev almaktadır. Dâhili Klinikler; son derece
tecrübeli ve tüm bilimsel gelişmeleri
yakından takip eden güçlü öğretim
üyesi kadrosu ile “Tıp Fakültesi” olmaya yaraşır niteliktedir. Tüm birimlerde
tedavi hizmeti yanı sıra tanısal yardımcı araçlar da kullanılmakta olup;
endoskopi, bronkoskopi, anjiografi,
polisomnografi, elektromiyonörogSAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
71
rafi ve kineziyeloji laboratuvarlarında
klinik süreçlere katkı verilmektedir.
Kardiyoloji kliniğinde tüm bölgenin
ihtiyaçlarına cevap verilecek nitelikte
yoğun bir hizmet sunulmakta olup,
tanısal ve tedavi edici tüm girişimler
yapılabilmektedir.
Ayrı bir ünite şeklinde olan Onkoloji
biriminde yatarak ve ayaktan hasta
tedavileri yürütülmektedir. Robotik
Kemoterapi Hazırlama Ünitesinin
hizmete açılmasıyla çok daha titizlikte tedaviler hazırlanmaktadır. Onkolojik hastaların motivasyonlarını
da yükseltecek şekilde yapılan fiziki
düzenlemeler ile Türkiye’de örnek
oluşturacak nitelikte bir birim kurulmuştur.
Aynı şekilde Psikiyatri Kliniği de ayrı
bir ünite şeklinde kurulmuş ve bu
hastaların tüm ihtiyaçlarını giderecek
şekilde mekânsal düzenlemeler yapılmıştır. Aynı binada kurulan AMATEM ile Türkiye’deki birkaç merkezden biri haline gelinmiştir.
Bölgenin en büyük yataklı Rehabilitasyon Merkezinde üst düzey bir rehabilitasyon hizmeti ekip yaklaşımı
ile sunulmaktadır.
Cerrahi Kliniklerde çocuk ve yetişkin hastalara tanı ve tedavileri ciddi
beceri gerektiren yoğun bir hizmet
sunumu gerçekleştirilmektedir. Bölgede en zor ve karmaşık vakaların
cerrahisinin Trakya Üniversitesi’nde
yapılıyor olması hem gurur kaynağı,
hem de aynı oranda ciddi sorumluluk yükleyen bir durumdur. Yurt içi ve
yurt dışı hizmet içi eğitimler ile çağın
gereklerini yakından takip eden cerrah kadrosu son yıllarda laparoskopik
girişimlerde de sayılı merkezlerden
biri olma yolunu açmıştır. Yakın dönemde hizmet vermeye başlayan
Tüp Bebek Merkezi bölgedeki birçok
aileye umut ışığı yakarak Tıp Fakültesinde yeni bir heyecan oluşturmuştur.
3 yıldan bu yana hizmet vermekte
olan bölgenin tek Organ Nakli Merkezinde Cerrahi ve Nefroloji klinikleriyle işbirliği içerisinde başarılı sonuçlar elde edilmektedir.
Her geçen gün sağlık hizmeti ve sağlık eğitiminde çok daha ileriye gitmek üzere yol alan Trakya Üniversitesi dinamik kadrosu ile bölgenin adını
gururla temsil etmektedir.
72
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Sağlık Müzesi
Müze, Sultan II. Bayezid Külliyesi
içindeki darüşşifa ve tıp medresesi
bölümlerinde yer almaktadır. Külliye
ise Fatih Sultan Mehmet’in oğlu ve
8. Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Sultan
II. Bayezid’in İkinci seferi Hümayun’a
(Boğdan Seferi) çıkmadan önce 23
Mayıs 1484 yılında temelini attığı,
yapılar topluluğu 4 yıl kadar kısa bir
süre içinde bitirilerek hizmete açılmıştır. Sefer dönüşü Kili ve Akkerman
fetihlerinden elde edilen ganimetler
bu külliyenin imarı ve geliştirilmesi
için kullanılmıştır.
Külliyenin Mimar Hayrettin tarafından yapıldığına dair yaygın bir görüş
vardır. Bazı kaynaklar ise mimar olarak Mimar Yakup Şah Bin Sultan Şah
ismini belirtmektedir.
Yüzyıllar boyunca bu külliyede tıp
öğrencileri yetiştirilmiş, şifahanesinde hastalara şifa dağıtılmış ve
imarethanesinde fakir fukara doyurulmuştur. Mumhanesinde mumlar
dökülmüş ve tabhanelerinde ise
misafirler ağırlanmıştır. Külliyenin
içinde yer alan cami Osmanlı mimarisinin klasik dönem mimarlığına giden yolda bazı uygulamaları ile öncü
olmuş ve İslam âleminin en saf ve yalın anlatımlı camilerinden biri olarak
kabul görmüştür.
Darüşşifa kısmı ise dönemin en
önemli sağlık merkezlerinden biridir.
Kuruluşunda her türlü hastaya hizmet vermiştir. Kuruluş vakfiyesinde
hastanenin personel kadrosunda 2
cerrah ve 2 göz doktorundan da söz
edilmektedir. Demek ki 1500’lü yıllarda bu mekânlarda göz hastalıklarına
dahi bakılmaktaydı.
Daha sonraki yıllarda şifahane, akıl ve
ruh hastalarına yönelik hizmet vermeye başlamış ve hastalar, dönemin
tıp bilgi ve ilaçlarının yanı sıra, su sesi,
musiki, güzel kokular ve çeşitli meşguliyetlerle tedavi edilmişlerdir.
Uzun yıllar boyunca hastalara şifa
dağıtan bu şifahane, 1850’li yıllardan
sonra, sadece ruh hastalarının tecrit
edildiği bakımsız bir kurum haline
gelmiştir. Bina bir yandan bakımsızlıktan, diğer yandan yatağı dolan
Tunca Nehri’nin taşkınları sonucu büyük zararlar görmüştür.
1875 yılında Edirne’yi ziyaret eden
Mehmed Esad Safvet Paşa, külliyeye
de uğramış ve buradaki içler acısı durumu görüp, sadrazama rapor etmiştir. Hemen ardından patlayan 187778 Osmanlı Rus Savaşı esnasında
Edirne işgal edilince, buradaki hastalar İstanbul’a gönderilmiştir. Bunun
üzerine İstanbul’dan Edirne Valiliği’ne
bir emir gönderilerek, İstanbul’da bu
tür hastalar için yer kalmadığı belirtilmiş ve şifahanenin onarılarak tekrar
kullanıma açılması istenmiştir. Darüşşifa, 1896 yılında onarım görmüş ve
ruh hastalarının tecrit ve tedavilerinde bir süre daha kullanılmıştır. 1910
yılında Alman mimar Cornalius tarafından bir onarımı daha gerçekleştirilmiştir. Hastanenin 1916’ya kadar
açık olduğu bilinmektedir.
Külliyenin, camii hariç diğer bölümleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılında Trakya
Üniversitesi’ne devredilmiştir. Bir
süre Trakya Üniversitesi Edirne Meslek Yüksekokulu’nun Restorasyon
ve Duvar Süsleme Bölümleri burada
eğitim öğretimini sürdürmüş ve aynı
zamanda restorasyon çalışmaları da
yürütülmüştür.
Darüşşifanın, Trakya Üniversitesi
bünyesinde Sağlık Müzesi’ne dönüştürülmesi çalışmalarına ise 1993
yılında başlanmış ve 23 Nisan 1997
tarihinde müzenin açılışı gerçekleşmiştir. Darüşşifanın yataklı tedavi
bölümü 2000 yılında aslına uygun bir
biçimde mankenlerle düzenlenerek
dönemin sağlık sisteminin canlandırılması amaçlanmıştır.
Müzenin darüşşifadan sonra ikinci bölümü olan Tıp Medresesi
(Medreset-ül Etıbba) 23 Nisan 2008
tarihinde hizmete girmiştir. Bu bölümde ziyaretçiler 15.yüzyılın tıp eğitimine bir zaman yolculuğuna çıkarılmaktadır.
Müzenin Başarıları
Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayezid
Külliyesi Sağlık Müzesi, ilk uluslararası başarısını 2004 yılında Avrupa Konseyi tarafından verilen Avrupa Müze
Ödülü ile kazanmıştır.
2005 yılında Hırvatistan’ın Dubrovnik
kentinde düzenlenen Kültürel Mirastaki En İyiler Etkinliğine katılmış, ta-
nıtımı en iyi 2. sunum olarak seçilmiş
ve Mükemmellik Kulübü’ne kabul
edilmiştir.
zesi bulunan bir yerleşkedir. Bu yerleşke 7.700 metre karesi kapalı alan
olmak üzere 175.241 metre karedir.
2006 yılında Güneydoğu Avrupa Gazeteciler Derneği tarafından verilen
Yılın Başarı Ödülü’nü almıştır.
Balkan Yerleşkesi
2007 yılında Almanya’nın Köln kentinde Avrupa Kültürel Miras Birliği tarafından düzenlenen Ödüllü Müzeler
Buluşması’nda Kültürel Mirastaki En
İyiler ve Mükemmellik Kulübü En İyi
Sunum Ödülü’nü kazanmıştır.
Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, “Müze, Galeri, Kütüphane ve
Arşivlerin Hayat Boyu Öğrenmeye
Katkısı” adlı Avrupa Birliği projesine
katılmıştır. Leonardo da Vinci Hayat
Boyu Öğrenme Programı kapsamında uygulanan bu proje 1 Eylül
2011’de başlamıştır. 2 yıllık bu proje, 7
ülkeden 8 partner ile tamamlanmıştır.
YERLEŞKELER
Karaağaç Yerleşkesi
Mimar Kemalettin’in en güzel eserlerindendir. 1974’e kadar Karaağaç
Tren İstasyonu olarak kullanılmış olup
1998-2011 yılları arasında Rektörlük
binası olarak kullanılmıştır. Şu an Güzel Sanatlar Fakültesi, Lozan Müzesi
ve İlhan Koman Resim ve Heykel Mü-
Trakya Üniversitesinin en büyük yerleşkesi olan Balkan Yerleşkesi, yerel
halka, personele ve öğrencilere eğitim, idari, sosyal ve kültürel olanaklar
sağlayarak ideal bir yaşam alanı olup
hızlı bir şekilde gelişmeye devam etmektedir. 2011 yılında Rektörlük binası Karaağaç Yerleşkesinden Balkan
Yerleşkesine taşınmıştır. Sağlık Bilimleri, Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve
Balkan Araştırma Enstitülerinin yanı
sıra, Tıp, Fen, Edebiyat, İktisadi ve
İdari Bilimler, Diş Hekimliği, Eczacılık
Fakülteleri, Devlet Konservatuvarı,
Kırkpınar Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri ve Tunca
Meslek Yüksekokulları bu yerleşkede
bulunur. Ayrıca, Türkiye’nin beşinci
büyük referans hastanesi olan Üniversite Hastanesi, Balkan Ruh Sağlığı
ve Hastalıkları Hastanesi ve Onkoloji
Hastanesi bu yerleşkede yer almaktadır. Balkanların en büyük kongre
merkezi olan Balkan Kongre Merkezi,
Devlet Konservatuvarı Sanat ve Eğitim Merkezi, Türkan Sabancı Kültür
Merkezi ve 75. Yıl Kapalı Spor Salonu
da bu yerleşkede bulunmaktadır.
Ayşekadın Yerleşkesi
Bu yerleşke 47.180 metre karesi kapalı alan olmak üzere 126.349 metre
karelik bir alan üzerine kurulmuştur. Bu yerleşkede, Yabancı Diller ve
Uygulamalı Bilimler Yüksekokulları,
Arda ve Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulları, Eğitim Fakültesi Dekanlık
Binası ve Eğitim Binası Güzel Sanatlar
Eğitimi Bölümü, Trakya Üniversitesi
Anaokulu ve Teknopark bulunmaktadır.
Prof. Dr. Ahmet Tarık
Karadeniz Yerleşkesi
Kurucu Rektör ismiyle anılan bu yerleşke, 14.000 metre karesi kapalı alan
olmak üzere 3.322.430 metre kare
alan üzerine kuruludur. Mühendislik
Fakültesi bölümleri bu yerleşkede
bulunmaktadır.
Kosova Yerleşkesi
Eğitim Fakültesine ait Güzel Sanatlar
Eğitimi Bölümü hariç diğer bölümler
bu yerleşkede bulunan Mehmet Akif
Ersoy binasında yer almaktadır. Yerleşke 10.530 metre karesi kapalı alan
olmak üzere 71.309 metre karelik
alan üzerinde kuruludur.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
73
İpsala Meslek Yüksekokulu
Edirne’nin İpsala ilçesinde kurulan bu yerleşke 2000 metre
karelik kapalı alana sahiptir.
İpsala Meslek Yüksekokulu bu
yerleşkede hizmet vermektedir.
Keşan Meslek Yüksekokulu Yerleşkesi
8.800 metre karelik kapalı alanıyla,
bu yerleşke Edirne’nin Keşan ilçesinde yer almaktadır. Keşan Meslek
Yüksekokulu ve Keşan Meslek Yüksekokulu Çocuk gelişimi Programı
Uygulama Anaokulu bu yerleşkede
hizmet vermektedir.
Sarayiçi Yerleşkesi
Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu
ve Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel
Sanatlar Meslek Yüksekokulu bu yerleşkede hizmet vermektedir. Bu yerleşke 27.509 metre karesi kapalı alan
olmak üzere 541.123 metre karelik
bir alana sahiptir.
Uzunköprü Meslek Yüksekokulu Yerleşkesi
Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde bulunan bu yerleşke 4500 metre karelik kapalı alana sahiptir. Uzunköprü
Meslek Yüksekokulu bu yerleşkede
bulunmaktadır.
Uzunköprü Uygulamalı Bilimler
Yüksekokul
Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde bulunan bu yerleşke 9930 metre karelik kapalı alana sahiptir. Uzunköprü
Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu bu
yerleşkede bulunmaktır.
Havsa Meslek Yüksekokulu Yerleşkesi
Bu yerleşke 4500 metre karelik kapalı
alana sahiptir. Edirne’nin Havsa ilçesinde yer alan bu yerleşkede Havsa
Meslek Yüksekokulu bulunmaktadır.
74
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
• Nahçıvan Devlet Üniversitesi
• Bakü Devlet Üniversitesi
Malezya
• Mara Teknoloji Üniversitesi
Trakya Üniversitesi toplam 7 ülkede
19 üniversite ile işbirliği anlaşması
yapmıştır.
ERASMUS ANLAŞMALARI
Almanya
11.550 metre karelik kapalı alana sahip olan bu yerleşke Edirne’nin Keşan
ilçesinde bulunmaktadır. Keşan Yusuf
Çapraz Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu bu yerleşkede hizmet vermektedir.
• Mannheım Üniversitesi
• Lorrach Üniversitesi
• Frıedrıch-Alexander-Unıversitesi
• Offenburg Yüksekokulu
• Rwth Aachen Üniversite
• Humbolt Üniversitesi
• Braunschweıg Teknik Üniversitesi
• Cologne Üniversitesi
• Potsdam Üniversitesi
• Hamburg Müzik Ve Tiyatro
• Schmalkalden Uygulamalı Bilimler
MEVLANA ANLAŞMALARI
Avusturya
Makedonya Yerleşkesi
Bu yerleşke 11.778 metre karesi kapalı alan olmak üzere 31.416 metre
karelik bir alan üzerine kuruludur.
Mimarlık Fakültesine ait Mimarlık ve
Peyzaj Mimarlığı Bölümleri bulunmaktadır.
Azerbaycan
Keşan Yusuf Çapraz Uygulamalı Bilimler
Yüksekokulu Yerleşkesi
Bosna-Hersek
Üniversitesi
• Graz Tıp Üniversitesi
• Viyana Teknik Üniversitesi
• Vorarlberg Üniversitesi
• Zenica Üniversitesi
• Tuzla Üniversitesi
• Bihac Üniversitesi
Belçika
• International Burch Universitesi • Brussel Üniversitesi
• Saraybosna Üniversitesi
• Royal Güzel Sanatlar Akademisi
• Mostar Cemal Biyediç Üniversitesi
Bulgaristan
Kosova
• Burgas Free Üniversitesi
• Priştine Üniversitesi
• Varna Tıp Üniversitesi
• Prizren Üniversitesi
• Shumen Konstantın Preslavsky
Üniversitesi
• College Üniversitesi
• Ulusal Sanat Akademisi
Arnavutluk
• Plovdiv Tıp Üniversitesi-St.Georgı
• Vitrina Üniversitesi
Hastane Üniversitesi
• İşkodra Üniversitesi
• Ulusal Müzik Akademisi
• Epoka Üniversitesi
• Yeni Bulgaristan Üniversitesi
• Paısıı Hılendarskı Plovdıv
Makedonya
• Prof.Dr.Assen Zlatarov
• Tetova Devlet Üniversitesi
• Saınt Klıment Sofıa Üniversitesi
• İştip Goce-Delcev Üniversitesi
• Neofıt Rılskı Güneybatı
Sırbistan
• Gabrovo Teknik Üniversitesi
• Sofya Teknik Üniversitesi
• Novi Pazar Üniversitesi
• Todor Kableshkov Üniversitesi
• Nis’ Üniversitesi
• Stara Zagora Trakya Üniversitesi • Madrid Özerk Üniversitesi
• Gıda Teknolojisi Üniversitesi
Üniversi• Ulusal Ve Dünya Ekonomi Üniver- • Valladolid
tesi
sitesi
• Vasıl Levskı Ulusal Spor Akademisi İtalya
• Velıkoturnovskı Üniversitesi
• Sannıo Üniversitesi
• Chernorızets Hrabar Varna Serbest • Napolı Federıco ÜniverÜniversitesi
sitesi
• Müzik, Dans ve Güzel Sanatlar Üni- • Milano Üniversitesi
versitesi
• Sassari Üniversitesi
• Uluslararası Üniversitesi
• Bologna Üniversitesi
Çek Cumhuriyeti
Letonya
• Prag Yaşam Bilimleri Çek Üniversi- • Rezeknes Augustkola Üniversitesi
tesi
Litvanya
• Liberek Teknik Üniversitesi
• Jana Evangelıstty Purkyne V Ustı • Vılnıus Üniversitesi
• Kaunas Teknoloji Üniversitesi
Nad Labem Üniversitesi
• Vytautas Magnus Üniversitesi
Danimarka
• Litvanya Uygulamalı Bilimler İşlet• Aalborg Üniversitesi
me Üniversitesi
• Finlandiya
Macaristan
• Aalto Üniversitesi
• Budapeşte İletişim Ve İşletme YükFransa
sekokulu
• Da Pıcardıe Jules Verne Üniversi- • Debrecen Üniversitesi
tesi
• Eötvös Lorand Üniversitesi
• Paris Ouest Üniversitesi
• Szent Istvan Üniversitesi
• Paul Sabatıer- Toulouse Iıı Üniver- • Kodolanyı Janos Uygulamalı Bisitesi
Hollanda
• Rotterdam Üniversitesi
İngiltere
limler Üniversitesi
Polonya
• Lublın Üniversitesi
• Bıalystok Teknik Üniversitesi
• Kazımıerza Wıelkıego Bydgoszczy
• Londra Metropolitan Üniversitesi
Üniversitesi
• Londra Üniversitesi
• Bıalystok Özel Pedagoji Üniversiİspanya
• Madrid Konservatuarı
•
tesi
Szczecın Üniversitesi
• Varşova Üniversitesi
• Nıcolaus Copernıcus Üniversitesi
Slovenya
• Marıbor Üniversitesi
• Ljubljanı Üniversitesi
Yunanistan
• Kavala Teknolojik Eğitim Üniversitesi
• Thrace Democritus Üniversitesi
• Ioannına Üniversitesi
• Chanıa Medıterranean Agronomıc
Üniversitesi
• Atina Natıonal And Kapodıstrıan
Üniversitesi
• Crete Panepıstımo Krıtıs Üniversitesi
• Atina Teknolojik Eğitim Üniversitesi
• Thessaly Üniversitesi
• Larıssa Teknolojik Eğitim Üniversitesi
• Trakya Üniversitesi’nin toplam 85
üniversite ile Erasmus Anlaşması
vardır.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
75
REKTÖRDEN
Üniversitelerimiz, ülkemizin temel kurumlarındandır. Toplumun beyni özelliğindedir üniversiteler. Burada üretilen evrensel ölçekte bilim, topluma düşünce, yorum, çözüm, tutum ve davranış olarak yansır.
Öğrencilerimiz üniversitemizde bir meslek, uzmanlık kazanırken, bir yandan da kişiliğini olgunlaştıracak; çevresindeki, bölgesindeki ve dünyadaki
gelişmeleri gözlemleyip yorumlayabilecek; genel kültür, edebiyat ve güzel
sanatlarla ilgilenerek bilgisini arttıracak, estetik duyu kazanacaktır. Bu
hedeflere ulaşmada üniversitemiz her türlü olanağı sunmaya
çalışmakta ve ayrıca sağlıklı yaşam biçimi için gereken altyapıyı oluşturma yönünde adımlar atmaktadır. Öğretim üyelerimiz, öğrencilerimize bu aşamalarda en iyi rol model olacaktır.
Öğrencilerimizin genel kültürünü arttırmaya yönelik aktiviteler arttırılacak, öğrencilerimizin üreteceği her türlü kültürel
ve sanatsal eser desteklenecektir. Üniversite yöneticisi olarak
en önemli görevlerimden birinin özgürlük ve huzur ortamını
sağlamak olduğunu düşünüyorum. Özgür düşünce, akademik hayatın sürdürülmesi için gereklidir. Üniversitede her
türlü fikir üretilebilmeli ve söylenebilmelidir. Fakat hakaret
içermemeli ve kırıcı, yıkıcı yansımaları olmamalıdır.
Prof. Dr. Yener YÖRÜK
Serhat şehrimiz Edirne’de her ne kadar dağınık bir şekilde de olsa merkezde yedi, bunun yanı sıra Keşan’da iki,
Uzunköprü’de iki, Havsa ve İpsala yerleşkeleri ile üniversitemizin bir yüzü Anadolu’ya diğer yüzü Balkanlara bakmaktadır. Balkanlarla ilgili her konu, üniversitemizin ana gündemi ve misyonudur. Birçok alanda olduğu gibi
Balkanların tarihi, sosyolojisi, sanatı, kültürü, ekonomisi, mimarisi, bizim medeniyetimizin en güzel ve şerefli
destanlarındandır. Bu konularda özverili bilimsel çalışmalar yapmak tarihin bize yüklediği en önemli sorumluluklardandır.
Kazanacağı bilgi ve kültürü ile kendi dalında edineceği uzmanlığı ile, hoşgörülü, topluma saygılı, tarih bilinci
taşıyan, yöntemde sorunu değil çözümü odaklayan sevgili öğrencilerimin başarılarının da katkıları ile gelecek
yeni günlere merhaba.
76
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
film
Hobbit üçlemesinin ilk filmi “Hobbit:
Beklenmedik Yolculuk”un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo
Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve beraberindeki 12 cüce ile çıktığı yolculuğu doğuya, Kuytuorman’a doğru
sürdürmektedir. Ejderha Smaug’un
yıllardır hüküm sürdüğü Yalnız Dağ’a
78
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’na ulaşmak için atıldıkları macerada başlarına yine akıl almaz belalar gelecektir.
Ormanın girişinde Büyücü Gandalf’tan ayrılmak zorunda kalan ekip,
dev Örümcek sürünün ağlarından
kurtulduklarını sanarken, savaşı or-
man elflerinin esiri olurlar. Bu arada
güçleri her geçen gün artan Azog ‘un
liderliğindeki Ork’lar da, güvenli gibi
görünen Elf krallığında dahi, cücelerin bir an olsun peşlerini bırakmazlar.
Hem hayatta kalma savaşı veren hem
de Göl kasabasına, ardından da Yalnız Dağ’a ilerlemeye çalışan cüceler
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Peter jackson
Süre: 2 s 41 dk
Oyuncular: Orlando Bloom, Ian McKellen,
Richard Armitage, Martin Freeman,
Evangeline Lill, Cate Blanchett, Aidan
Turner, Christopher Lee
Tür: Fantastik, Macera
ve Bilbo’yu bekleyen esas ve en zorlu düşman ise şüphesiz ki ateşlerin
efendisi Ejderha Smaug’dur. Altınları
altında sürdürdüğü derin uykusundan uyanan Smaug’u alt etmek ve
Arkantaşı’na ulaşmak mümkün olacak mıdır?
Peter Jackson’ın yönetmenliğindeki filmin uyarlama senaryosu ise
Jackson’ın yanı sıra yine Fran Walsh,
Philippa Boyens ve Guillermo del
Toro’dan oluşan ekibe emanet. Martin Freeman (Hobbit Bilbo Baggins),
Ian McKellen (Gandalf ), Richard Armitage (Thorin Meşekalkan), Aidan
Turner (Kili), Sylvester McCoy (Radagast), Peter Hambleton (Gloin) gibi
oyuncular yine karşımıza çıkarken,
Luke Evans, Evangeline Lilly, Orlando
Bloom ve ejderha Smaug’a sesiyle
hayat veren Benedict Cumberbatch
bu filmin yeni yüzleri.
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
79
kitap-albüm
YEMEZLER
Çok değil, olsa olsa otuz yıl kadar önce hayatımızda “bozulabilen” gıdalar vardı.
Çürük yumurtanın berbat koktuğunu, günlük sütün fazla bekletilince kesildiğini,
tavuğun tencerede bir-bir buçuk saatten önce haşlanmadığını bilirdik. O zamanlar yoğurt dayanıklı beyaz eşya gibi değildi, ekşirdi. Oysa şimdi... Market rafları ve
buzdolapları isteseniz de bozulmayan yumurtalar, ekşimeyen yoğurt, bozulmayan UHT süt, yirmi dakikada pişiveren piliçlerle dolu.
Yazar: Dr. Yavuz Dizdar
Yayınevi: Hayykitap
Yayın Tarihi: 2013
Sayfa sayısı: 304
Dr. Yavuz Dizdar beslenme konusundaki okumaları, gözlemleri, paylaşımları,
özellikle kanser hastalarıyla ilgili klinik deneyimi ışığında beslenme “ilmi”ni gözden geçiriyor. Batı biliminin 1800’lerin sonlarından başlayan verilerini mercek
altına alan Dizdar, biyolojinin ve başta kanser olmak üzere hastalıkların mekanizmalarını farklı bir bakış açısıyla gözden geçiriyor. Doğal döngülerle ve insanın
doğasıyla uyumlu olmayan, “bozulmayı bile beceremeyen”, dolayısıyla aslında
insanın hak ettiği sağlıklı gıda kapsamına girmeyen endüstriyel ürünler ve Batı
biliminin kağıttan kuleleri için Yemezler! diyor.
MİHMANDAR- Bir Eyüp Sultan Romanı
“Peygamber’in mihmandârı! Bir arzun varsa yapayım. Bir vasiyetin varsa yerine getireyim!”
Yazar: Prof. Dr. İskender Pala
Yayınevi: Kapı Yayınları
Yayın Tarihi: 2014
Sayfa sayısı: 400
“Ey Emîr! Sakın Allah’ın dinini bozma, müminler arasına fitne girmesine müsaade etme. Askere adalet ile muamele eyle ve düşman karşısında can kaygusu
çekme. Bana gelince, senden ve senin ait olduğun şu dünyadan hiçbir şey istemediğimi bil ve herkese böylece ilan et. Şurada can oynatan cengâverlerden
son arzum odur ki Azrail (a.s) bize uğradıktan sonra na’şımı Konstantiniyye
surlarına yakın götürsünler. O gün savaş hattı nerede oluşursa, bedenimi o
noktaya kadar taşısınlar ve orada, savaşan mücahitlerin arasında beni defneylesinler. Ta ki atlarımızın ayakları bedenimi çiğnemiş olsun, Bizans dokunamasın. Ayrıca, eğer yapabiliyorlarsa, cenazemi kendi atımın arkasında bir
sedyeye bağlayıp taşısınlar. Tıpkı Kutlu Nebi’yi getiren Kusvâ’nın Medine’de
bizim hanemizi bulduğu gibi o da benim için nereye gideceğini ve nerede duracağını bulacaktır.”
(Tanıtım Bülteninden)
KALBİM
Kendine özgü vokal performansı ve besteleri ile Rock müziğin iddialı isimlerinden olmaya aday Tolga’nın 2 şarkıdan oluşan “Kalbim” isimli maxi
single çalışması dinleyicileriyle buluştu. Kayıt ve mix çalışmaları Ankara’da
tamamlanan Kalbim’in mastering işlemleri Los Angeles’da yapıldı.
Albümün afiş fotoğrafları Utku Demirsoy, kapak tasarımı ise Cihan Engin
tarafından yapıldı. Kalbim şarkısının klibi İzmir Aliağa’da Murat Gültekin
tarafından çekildi.
Tolga
80
80
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014
Şarkılarında rock, blues ve alaturkayı harmanlayan Tolga’yı şimdiden geniş bir dinleyici kitlesi takip ediyor. Radyo istasyonlarının vazgeçilmez şarkısı olması beklenen “Kalbim” itunes’ta satışa çıktı.

Benzer belgeler

sayi 37 k - Sağlik Ve insan Dergisi

sayi 37 k - Sağlik Ve insan Dergisi Medipol Üniversitesi Rektörü

Detaylı