Kral Çıplak - Tsunki.com

Transkript

Kral Çıplak - Tsunki.com
Kral Çıplak
Paul Eijkemans
Kutsal bitkilerin iyileştirme amacıyla kullanılması, şifacılığa giden harika bir seçenektir ve
bu yolda yürüyenler, bir çok açıdan ödüllendirilir. Bu nedenle herkesi, bu yolda ilerlemeye
ve bitkileri tedavi amaçlı kullanarak, başka insanlara da yardım etmeye teşvik
etmekteyim.
Son birkaç yıl içinde, özellikle batı dünyasında bitkilerle şifalandırmayı kariyer haline getirmek isteyen
insanlara rastlɩyorum. Bazɩlarɩ, özellikle genç insanlar, Ayahuasca amaçlı bir çeşit inziva töreni için
birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişen sürelerde yağmur ormanlarına gidip, bitkileri inceliyorlar.
Daha sonra ülkelerine dönüyor ve kendi seremonilerini organize ederek öğrendikleri şifalı bitkiyi,
diğerlerine vermeye başlıyorlar. Hatta bazıları, icaros adı verilen ve şamanın şarkısı denen şarkıyı ve
şamanik birkaç tekniği öğreniyor ve böylece bir tedavi grubu kurarak insanları buraya çekiyorlar.
Şifacıların çoǧu zaman bunu, diǧerleri iҁin iyi bir şey yapma arzusuyla, gerçekten içlerinden gelerek
yaptıklarına şahit oluyorum. Ve gerҁekten, bazɩlarɩnɩn seremonilerinde belli ölçülerde iyileşmeler de
oluyor. İyileşmelerin olması doğaldır çünkü; bitki tek başɩna güçlü ve ayrıca şifacıların sahip olduǧu,
iyi organize olmuş gruplar, kişisel iyileşmenin en büyük yardɩmcɩsɩ oluyor. Bu tip yapılar, korkularɩn
azalmasɩna ve beklenmeyen olaylarla kararlɩ bir şekilde baş edilmesine yardɩmcɩ oluyor. Sonuç
olarak, seremoniye katɩlan kişilerdeki pozitif tepkiler ve iyileşmeler, şifacıları devam etmeleri için
cesaretlendiriyor.
Maalesef, bir çoğu kendilerine ‘bu iyileşmenin onlardan kaynaklı mı yoksa onlara raǧmen mi olduǧu’
sorusunu sormadan, aynɩ şekilde devam ediyor. Ve en önemlisi kendilerine ‘gerçekten neler olup
bittiǧi’ sorusunu sormadan devam ediyor. Bunun ötesinde, deneyim ve eǧitim eksiklikleri nedeniyle,
seremonilerde katɩlɩmcɩlarɩn kusması yoluyla dɩşarɩ atɩlan daha düşük enerjiler de çoǧunlukla
dönüştürülmeden bɩrakɩlɩyor. Rehbersiz kalan bu enerjiler, seramoniyi düzenleyen kişiyi ve
katılımcıları hasta edebiliyor. Dönüştürülmeden bɩrakɩldɩǧɩ sürece bu enerjiler, katɩlɩmcɩlarɩn en zayɩf
olduǧu noktalara tekrar girebiliyor. Bu kişilere seremoniyi yöneten sifacılar da dahil. Her ne kadar,
onlar bu şekilde görmeseler de, gerçek bir profesyoneli ziyaret etme firsatı bulduǧunu düşünen hasta
kişileri, bundan mahrum bɩrakmış oluyorlar.
Lütfen onlarɩ bu yoldan saptɩrmak istediǧimi düşünmeyin. Tam tersine, onlarɩ olduklarɩ gibi
seviyorum ve onlar iҁin herşeyin en iyisini diliyorum. Buna şifalɩ kutsal bitkilerle ҁalismaya devam
etmeleri de dahil. Bu istekli kişilerin her biri, onlarɩ bu güҁlü bitkilerle ҁalɩşmaya iten eşsiz niteliklere
ve cevher’e sahip ki, zamanla müşterileri de onlara doǧru çekecektir. İşte içlerinde keşfetmek ve
dünyaya yaymak iҁin umutlandiklari şey de tam olarak bu cevherdir, gerçi bazɩlarɩ iҁin bunu
seremoniler organize etmekten farklɩ bir şekilde yapmak daha hayɩrlɩ olacaktɩr. Bazen yaptıklarını
sorguluyorum ama asla onlara vazgeҁmelerini söylemiyorum. Çünkü ilk olarak, herkesin kendi
kendisinin efendisi olduǧuna inanɩyorum. İnsanlara, olaylarɩ nasɩl gördüǧünüzü gösterebilirsiniz ama
karar vermek onlara kalmɩş; ben sadece, direk ve dürüst davranarak, doǧru kararlarɩ vermelerine
yardım ediyorum. Ve ikinci olarak, kendilerine olan güvenlerini yitirmelerini istemiyorum. Bu pek çok
negatif enerjiye kapɩlarɩ açabilir ki; bu da hastalɩǧɩ içeri davet etmek demektir. Onlardan istediǧim,
yapɩyor olduklarɩ şey hakkɩnda daha duyarlɩ olmalarɩ, kalplerini kullandɩklarɩ derecede akɩllarɩnɩ da
kullanmalarɩ ve yeterli olduklarɩ alanlarda çalɩşmalarɩ ki; bu zaten zor bir aşamadır. Yaptɩklarɩ şeyi
farklɩ şekilde yapmalarɩ konusunda onlarɩ ikna etmenin imkansız olduǧunun farkɩndayɩm. İyi bir şey
yaptɩklarɩ fikrine öylesine kaptɩrmɩş durumdalar ki; kendilerine ve diǧerlerine verdikleri zararɩ
göremiyorlar.
Buna cevabɩm her zaman ҁok basit; inisiye edilmek diye bir şey yoktur. Nokta. İnisiasyonun tek yolu,
derin bir içe dönüş ҁalɩşmasıyla, içsel çöpleri temizlemek, güçlü iyileştirici enerjilerle bağlantı
kurabildiğiniz boyuta ulaşmaktır. İşte bu noktada kendinizi başlatmış, yani inisiye edilmiş olursunuz.
Tebrikler ! Bunu şifa verme calışması için faydalı bir hale dönüştürmenin sonraki yolu; bir şekilde bu
güçlü, şifa verici enerjilerle anlaşmaktır. Bu enerjilerle anlaşmayı bitirmenin tek yolu, onların saygısını
kazanmaktır; ki bu da ancak derin bir içsel çalışma sonrası onların niteliklerini kendi içinde
toplayarak, onlarla bir olmakla mümkün olabilir. Bu aşamaya giden kestirme bir yol yoktur. Yığınlar
halinde ‘ inisiye edilme sertifikası’ alan insanlara kahkahalarla gülen şamanlar gördüm. Bu aslında
çabalamadan, bir şeye sahip olma arzusudur. Bu aynı zamanda ego’nun tezahürüdür.
Bazıları bu işi yapma nedenlerinin şamanın onları inisiye etmesi veya bitkilerin onlara görev
yüklemesi olduǧunu söylüyor. Bunu hiç anlamıyorum. Nasıl oluyor da insanlar, şifalı bitkileri
kullanmak için bir otoritenin onayına ihtiyaç duymaları gerektiğini düşünüyor. Daha tuhafı, nasıl
oluyor da bir bitkinin veya şamanın emriyle, tereddüt etmeden bu misyonu koşulsuzca
yüklenebiliyorlar. Şifacılığa başlamanızın temel nedeni olarak, bitkinin talebini ortaya koyduğunuzda,
kendi kararlarını alabilen bir yetişkin olma ihtimalinizi de ortadan kaldırmış olursunuz. Ne ilginçtir ki
insanlar, görünüşte güçlü bir otoriteye meruz kalır kalmaz, kendi güçlerini feda etmeye hazır
gibidirler. Hitler bu psikoloji üzerinden insanları yönetmiştir. Koca bir millet birkaç yıl sonra, ne kadar
büyük bir zararın verildiğini bilmediklerini iddia etmiştir.
Bazıları, Avrupa ve Amerika’da şifa grupları oluşturma nedenlerinin, çevrelerindeki kişilerin; yerel
kabilelerin özel ritüellerinden ziyade, batı kültürüne daha yakın olduğunu ve böylece bir boşluğu
doldurduklarını iddia etmektedirler. Ancak böylesi güçlü bir şifalandırma seremonisi, sadece bitkiyi
kabul edip, son bin yıldır onu yetiştiren, koruyan ve doğal olarak ona derinden bağlı olan bir kültürü
redderek, nasıl yönetilebilir ki? Yine de, bu tür seremonilerde bile, bitkinin kendisinden kaynaklı
iyileşmeler görülebilir. Ancak bu ritüeller, bitkinin köklerinin dayandığı yerel geleneklere göre
yapılırsa, çok daha güçlü olacaklardır. Genelde, bu yerel gelenekler çok köklüdür ve batı dünyasının
insan icadı yasalarına daha az bağlıdır.
Gerekli olan içsel çalışmanın ve seremonilerde kullanılan yüksek enerjilerle olan bağlantının eksikliği,
bu iyimser kişiler tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak, doldurulması gereken bir boşluk olarak
hissedilir. Bunu gayet iyi bilirler. Ancak vitesi küçültüp, kendileri ve kapasiteleri hakkında daha
gerçekçi olmak yerine bu boşluğu, karakterleriyle ve dış etkenlerle ( buna güzel şarkılar, yerli
kıyafetleri ya da yüzeysel boyutta bir alçak gönüllülük de dahildir ) doldurmaya çalışırlar. Bu
grupculara ek olarak, bazen bu kişilerin çevresinde toplanıp onlara pozitif geri bildirimlerde
bulunanlar vardır. Bu destekçilerin, e-mail yoluyla insanlara, şamanın ‘inanılmaz iyileştirme
gücünden’ veya ‘gelişmiş farkındalığından’ bahsetmeleri beni hep güldürür. Sonuçta ‘görünen köy
kılavuz istemez’.
İyileştici bitkileri kullanmada ustalık; ancak kişinin kendi bedeni ve beden işlevleriyle derin bir
bağlantı kurabilmesiyle mümkün olabilir. Yani ne kadar aşağı giderseniz o kadar yukarı çıkarsınız.
Bedeninizin içine doğru bir yolculuğa çıkmadan, dışına doğru bir yolculuğa da çıkamazsınız. Beden,
daha yüksek gerçekliklere doğru yola çıktığınızda ya da enerjiler tarafından çağırıldığınızda,
kaybolmanızı önlemek için size bir çeşit çapa sağlar. Ancak istekli pek çok kişi maalesef kusma
tekniklerinde ve enerjilerin dağıtılması konusunda ustalaşmɩş değildir. Boşluktaki enerjiler ve
katɩlɩmcɩlarɩn enerji alanlarını değiştirebilmek yeteneği bir kenara, bu ayinleri yöneten insanlardan
ancak çok küçük bir kısmı, bu enerjilerin farkına varır. Yine de ilk olarak, boşluğu tutabilme sanatında
ustalaşmış kişilerle tanışmak gerekir ki; bu da ancak kendi içinde ustalaşmakla mümkün olabilir.
Çünkü, kavrayış eksikliği yüzünden bu işin aslında ne olduğunu anlamadıkları gibi hem kendilerini
hem de diğerlerini hasta ederler.
Bu konuda da yalnɩz sayɩlmazlar. Yıllar içinde geleneksel kɩyafetleriyle harika görünen, Frank
Sinatra’nın yerli versiyonu edasında şarkılar söyleyip, Slayer’ın Amazon versiyonu havasında
enstrümanlarını çalan birçok şamanla tanıştım ama enerji yönünden göreceli olarak güçsüzdüler ve
iyiden ziyade kötü şeyler yapıyorlardı. Yüzlerce kişinin onlara akın etmesi ve bu şaman kadın ve
adamlara, güçlerini gerçekten bağışlamak isteyen insanlar tarafından büyük kaideler yerine konması,
ilginçtir. Onlara karşı olumsuz duygular beslemek gereksizdir çünkü onlar da müşterileri de Ego’nun
tezahürlerinden başka bir şey değiller. En güzeli onlara gülüp geçmektir. Derisi koyu olan ve kafasına
tüy takan herkes şifacı demek değildir. Aynı şekilde yerli soyundan gelmeyen ve derisi koyu olmayan
bir kişi içi şifacı olamaz da diyemeyiz. Çünkü bu yol, hepimize açıktır.
Yine de bu ‘sözüm ona şamanların’ çemberlerine katılan kişileri suçlayamayız. Halihazırda şifalı
bitkilerle ilgili güvenilir bilgi çok az ve bu bilgiler de pek çok kafa karışıklığına neden olan gizemlerle
örtülmüş durumda. Ego ve kendini haklı görme durumu, bu alana açıklık ve netlik getirilmesine engel
olan etkenlerdendir ve onlardan etrafta bolca bulunuyor. Pek çok şifacı, hastalarından belirgin bir
farkla daha çok kereler ormanda kaybolmaktadır ancak yerel dili konuşabildikleri için bu durumu
atlatırlar. Buna bir de ilk defa deneyenlerin ve nadiren de olsa deneyimli kişilerin korkularını eklersek,
insanların güçlerini neden bu sahte ellere teslim ettiğini daha iyi anlayabilirsiniz. Bana, şu sözüm ona
‘güçlü şamanları’ övmek için kaç kişi geliyor bilemezsiniz. Dış görünüşün ötesine giderek ve kişinin
özünü anlamaya çalışarak, bu kişilerin maskesini kolayca düşürebilirler. Bunu yapmaktan onları
alıkoyan tek şey kendi egoları. İnsanlar peri masallarına inanmayı seçerler ve bu da onların kendi
sezgilerini dinlemelerine engel olur. Bana gelip belirli bir şaman hakkında gerçeklikten tamemen uzak
övgüler yağdırdıkları zaman onlara şöyle derim: ‘ herkes belli niteliklere sahiptir fakat kendine hakim
olmayı herkes beceremeyebilir’.
Avrupa’da seremoni yapmak için nereye gitsem-ister ben yöneteyim ister asistanlık yapayım-kendi
çemberlerini oluşturan adaylarla karşılaşıyorum. İstisnasiz hepsi insanları kendi yörüngelerine
çekiyorlar. Onları, organize ettikleri çemberler sayesinde elde ediyorlar. Yeterince farkındalığı olan
kişiler, varlıkları kendilerine çektiklerini ancak onları sistemlerinden atmak için gerekli olan
yetenekten yoksun olduklarını bilir, farkındalığı olmayanlarsa en kötüsüdür. Eğer becerebilirsem, hiç
soru sormadan bu varlıkları onlardan uzaklaştırırım ama yine de her zaman kendilerini ve diğerlerini
nasıl koruyacaklarına dair bazı tavsiyelerde bulunurum. Bu tavsiyelere uymak ya da uymamak
tamamen onlara kalmış. Ben her ne olursa olsun nutuk çekmem çünkü bu sadece yardıma ihtiyaçları
olduğunda bana gelmelerine engel olacak bir bariyer yaratır. Eğer onlara yardım edemiyorsam, başka
birine yönlendiririm. İnsanın sınırlarını bilmesi gerekir.
Adayların bir şeyleri benim öğrendiğim şekilde öğrenmesini beklemiyorum. Benim, gruplarla ayinler
yapmayı sadece düşünmeye başlamam için bile bitkilerle 9 yıl eğitilmem gerekti. Bu açıdan bakacak
olursak, yağmur ormanlarında birkaç hafta geçirdikten sonra kendi seremonilerini düzenleyen
adayların benden çok daha cesur olduklarını söyleyebiliriz. Dokuz yılımı gerçek bir ustanın çevresinde
geçirdim ve bu zamanın üçte birinde bana bildiği herşeyi öğretti. Bunu, olumlu veya olumsuz şekilde
kendi deneyimlerimden öğrenmeme izin vererek ve gerekli olduğu yerlerde bana ayar çekerek yaptı.
Yağmur ormanlarının içinde ve dışında pek çok kez inzivaya çekildim ve bana enerjiyle
şifalandırmanın çeşitli yöntemlerini öğretebilecek pek çok diğer ustayı ziyaret ettim. Bu yöntemlere,
meditasyon, ileri seviye enerji okumaları ve insan etkileşimi için basit ama önemli beceriler de dahil.
Arada çeşitli enerjilerle tanışıp, onların özelliklerini kendime adapte edebileceğim anlaşmalar yapmak
için uzak bölgelere gittim. Dünyanın çeşitli yağmur ormanlarında fotoğrafçılık yaptığım sırada birçok
hayvanın ve bitkinin enerjisiyle bağlantıya geçtim. Asya’dayken Moğollardan kaba enerjileri kontrol
etmeyi öğrendim ki, bu varlıklarla savaşmama yardım etti. Ayrıca bana alkol’ü kullanarak nasıl daha
yüksek farkındalık seviyelerine ulaşacağımı öğrettiler. Tanzanya’da çalışıp yaşadığım bir yıl boyunca
Masaai’lerin alçakgönüllü ama gururlu ruhlarıyla bağlantıya geçtim ve onlardan sadeliğin erkesini
öğrendim. Guatemala’nın dağlık arazilerinden birinde gönüllü çalıştığım bir klinikte, birkaç dolarlık bir
ilacın bile karşılanamaz bir masraf olduğunu gördüğümde, minnet duymanın gücünü öğrendim.
Kuzey Kore’deki enerjiler bana muazzam bir hayal kırıklığıyla nasıl baş edeceğimi, odaklanmayı ve
disiplini öğretti. Latin Amerika’da tanıştığım machismo enerjileri, yararlı enerjileri, kadınların
etrafında kendini güvensiz hisseden ve onlarla iletişim kuramayan erkeklerin erke alanlarına nasıl
aktaracağımı öğretti. Laos’un tatlı ve yumuşak huylu insanları kendi içimdeki nezaketi bulmama
yardım etti.
Büyük bir grupla seremoni yürütmeyi, aklıma getirmeden evvel Miguel Chiriap’ın birkaç yüz
seremonisinde asistanlık yapmam ve bu süreçte diğer kişilerin yüzlerce litre kusmuğunu temizlemem
gerekti. Bu benim yeteneklerimi temelden kuvvetlendirmemi sağladı. Bir anlamda bu Karate Kid’in
Bay Miyagi’yle karşılaşmasına benziyordu. En önemsiz görünen ev işleri, sonunda enerjilerle nasıl
çalışılacağını anlamak için bana verilen harika hediyelere dönüştü. Yıllarca kusmuk kovaları taşımak
bana, üzerime atlaması muhtemel enerjilerden kendimi korumayı öğretti. Yıllarca seremoni alanlarını
temizlemek ve düzenlemek, bana kendi zihnimi temizleyip düzenlemeyi öğretti. Çok sayıda insanla
küçük mekanlarda bulunmak bana otoriteyi ve ne zaman kullanılacağını öğretti. Tüm bunlar
sayesinde bugün yapabildiklerimi yapıyorum. Etrafta güzel şarkılar söyleyip, hoplayıp zıplayarak şifacı
olunmaz, kusmuk kovaları temizleyerek olunur.
İyileştirici bitkilerle çalışmak, spiritüel bir kası çalıştırmaya benzer. Seremonilerde bitkinin bir uzantısı
gibi hareket edebilme ustalığına kavuşmadan önce yıllar geçmesi gerekir. Dokuz yıllık eğitimden
sonra dahi, varmak istediğim seviyeye yaklaşmak için bile önümde uzun yıllar var. Bu dokuz yıl
boyunca, bitkilerin rehberliğinde, derin ve titiz bir eğitim aldım. İlk olarak enerjileri kendi
sistemimden uzaklaştırmayı ve eylemlerimi biraraya toplamayı öğrendim. Bunları, yaptığım perhizler
ve çektiğim sıkıntılar sonucunda öğrendim. Bu sıkıntılara sayısız geceler boyunca ıslak orman
zemininde bağırsaklarım dışarı çıkarcasına kusmak da vardı. Bitkinin enerji sistemimdeki değişiklikleri
yapabilmesi için bu tür yöntemler kullanması gerekiyordu. Bunun ardından enerjileri hareket
ettirmeyi öğrendim. İlk olarak onları bağırsaklarım yoluyla hareket ettirmekte ustalaştım, ardından
ellerim ve nefesimle, en sonunda da zihnimle hareket ettirmekte.
Tuzakları kullanarak ve onlarla kafa kafaya gelerek iblislerle savaşmayı öğrendim. İçimdeki dominant
tarafı güçlendirmeyi öğrendim ki bu olduklarından çok daha kaba bir hale gelen varlıkları bastırıp,
idare etmemi sağladı. Bunları pek çok çile çekerek öğrendim. Bunlardan bazıları, onlardan öğrenmem
için içime giren varlıklar ve hastalık yoluyla bana yollanan derslerdi. Bunlara ek olarak, yeri geldiğinde
savaşmamayı ve kendimle savaşmaktan vazgeçmeyi öğrendim. Öğrendiğim daha az da olsa yine de
önemli tekniklerden bazıları, şarkı söylemek ve enstrümanlar çalmak oldu. Bunlara daha az önem
veriyorum çünkü her an yitirilebilir olan şeyler, buna sesinizi yitirmeniz de dahil. Ama bedeninizi
yitiremezsiniz. Bir de dikkatinizi odaklamanıza yardım eden tılsımlar, değerli taşlar ve diğer araçlar
var. Bunlar harika araçlar ancak halihazırda orada olan enerjiler yerine, mantralar fısıldarken sıkıca
tuttuğunuz küçük bir tüye güvenmek, benim şifacılık anlayışıma uymuyor. Muhtemelen böyle bir
görüntüye daha önce tanıklık ettiniz. Uçan bir fille ilgili bir animasyon filmde vardı böyle bir sahne.
Öğrendiğim en önemli şey, kalbimi kendime ve diğerlerine açmak oldu. Özellikle çembere gelen ve
hayal edemeyeceğiniz kadar uğursuz ve iğrenç enerjileri kendine çekip, bağrına basan o hastalar için
açmak. Böyle tecrübeler yoluyla, bunun her zaman hastayla ilgili olduğunu öğrendim, benimle ilgili
değil.
Dünyaya gelen her kişi, belli bir seviyeye kadar enerjileri görebilme kapasitesine sahiptir. Bir çoğu,
koşullanmalar sonucu gizlenir. Bir açıdan bu durun, sol ayak baş parmağı gibidir. Parmak aslında her
zaman oradadır ancak siz bu cümleleri okuduğunuz zaman onun farkına varırsınız. Ben bu yeteneğe
açık doğdum ve çocukluğumdan beri enerjileri ve böylece insanlardaki özü algılayabiliyorum. Bu
anlamda eşsiz sayılmam. Şu anda yapabildiklerimden kat kat fazlasını yapan kişiler tanıyorum. Şifalı
bitkileri kullanmadan enerjileri görebilirim ancak ne gördüğümü anlamam oldukça zaman aldı çünkü
gördüklerime dikkat etmiyordum. Bu yetenek, diğer şeylerin yanı sıra, insanlardaki blokajların nerede
olduğunu, bu blokajları çözmek için nelerin gerekli olduğunu ve kişinin bir sonraki aşamaya ilerlemesi
için neler yapılması gerektiğini anında keşfetmemi sağladı. Yeteneklerimi iş dünyasında da kullandım.
Büyük şirketler bana yaptığım şey için yüksek miktarlarda paralar ödediler. Gerçi nadiren onlara bunu
nasıl yaptığımı anlattım çünkü onları korkutabilirdim. Yine de benim için seremonilerde bitkiyi
aldıktan sonra, çalışırken hissettiklerimin farkı, bir filmi televizyonda izlemekle büyük ekranda 3D
izlemek arasındaki farka benziyor.
Genç yaştan beri, tüm bu fenomenin gerisindeki enerjik gerçekliğe kısmen maruz kaldığım için, şifalı
bitkilerin yolundan gitmek isteyen ve bu tip bir hassasiyete erişmek için çalışan kişilere göre avantajlı
oldum. Ancak bu beni, diğerlerinin dönüşümlerine yardım etmemi sağlayan, içsel çalışmalarımda
daha derine gitme gerekliliğinden asla alıkoymadı. Bu yolda yürümenin zorluklarını bildiğim için, bu
kişilere karşı saygı ve minnettarlıktan başka birşey hissetmem mümkün değil. Ancak, kısa yol
olduğunu düşünenlere karşı üzüntü duyuyorum. Bu kişiler, daha köy yolunda araba kullanmayı
öğrenmeden otobana çıkmak isteyecek kadar aptal olabiliyorlar ve eninde sonunda kendi araçlarına
ya da diğerlerininkilere zarar verecekler.
İnsanlara asla ne yapmaları ya da yapmamaları gerektiğini söylemedim. Onlar ancak kendi kararlarını
verip, hatalarından öğrendikleri zaman, kendi kendilerinin ustası haline gelebilirler. Elbette bu
hatalar onları öldürmezse... Bunların yanı sıra, ilerde şifalı bitkilerle hassas bir şekilde çalışabilecek
çok daha fazla şifacıya ihtiyacımız var. Şifacının yolunda önemli olan şey, bitkilerle çalışmak için
duyduğu istek ve azmi, bilgisiyle eşleştirebilmesidir. İnsanları aptalca şeyler yapmaktan alıkoyan şey,
kendi yeterliliklerine dair bilgi ve anlayışlarıdır. İnsanlar kendilerini biraz daha iyi tanısalardı, yerli
şamanların neden kendi kabilelerindeki üyelere ayahuasca iksirini vermeden önce yıllarca süren sıkı
bir eğitimden geçtiklerini sorarlardı. Neden herhangi biri özel ya da istisna olsun ki? Bu da ego’nun
farklı bir görünümü sadece.
Birleşmiş Milletler narkotik masası 2012’de yayınladığı raporda yaygınlaşan ayahuasca
seremonilerinin endişe verici olduğu ve kontrol edilmesi gerektiğini söylediğinde, ateşli ayahuasca
destekçileri çok sinirlendir. Bence BM bir noktada haklı, bitkinin dünyaya verdiği katkılar açısından
değil ama bitkiyle çalışan bazı kişiler açısından düşünüldüğünde. Kendinizin ya da başkalarının
hastalanmasına hatta ölmesine neden olabilecek her iş, kazaları önlemek için çok sıkı bir eğitim
gerektirir. Bitkilerle çalışmak da bu duruma örnektir. Ancak yine de bu alanda, diğer iş alanlarında da
olduğu gibi çalışma iznine ihtiyaç duyulması, istenmeyen bir durumdur. Pek çok farklı kültürdeki farklı
çalışma teknikleri bunu imkansız kılar. Buna ek olarak, yetki alanının etnik geçmişle sınırlandırılması
da pek çok sahte yerli şamanın ortaya çıkmasına ve diğer yerli olmayan ama bitkiyle çalışabilen
kişinin de safdışı kalmasına neden olacaktır. Bu iş alanının insanlara yardım ettiği ölçüde kendine de
yardım edeceğini ve bu alanda çalışan kişilerin içgözlem yoluyla eylemlerini temizleyeceğini
umuyorum.
Tüm bitkilerle çalışmanın, evrensel dört ana kuralı vardır: İstek, samimiyet, dürüstlük ve
alçakgönüllülük. Bir çok aday zaten isteklidir ve birçoğunda bu işi yapacak samimiyet de vardır.
Hemen hepsi bu işi kalpten yaparlar ve dolayısıyla yüksek standartta bir düsütlüğe sahiptirler. Ama
bu işi yapmak için alçakgönüllü de olmak gerekir. Alçakgönüllü olmak bir başkası için kendini ateşe
atmak demek değildir. Alçakgönüllü olmak, durumun gerektirdiği şekilde hizmet edebilmektir, kendi
istediğiniz biçimde değil. Bazen bu alçakgönüllük; doğru zamanda, doğru yerde, doğru insan
olmadığınızı bilmek gerekliliğidir. Bunu kabul etmek ve ne yapman gerekiyorsa onu yapmaktır.
Tüm kalbimle onlara ve hastalarına sağlık diliyorum.
Bu makale, sene sonunda yayınlanacak olan kitap ‘Uwishin’ den alıntıdır. Kitapta, yazarın Amazon
ormanlarındaki yerel Şaman ile yaşadığı tecrübeler anlatılmaktadır. Yazara, [email protected]
adreslerinden ulaşabilir ve bitkilerle şifa konusunda sorularınızı iletebilirsiniz.

Benzer belgeler