sayı 108 / şubat 2009 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM
Transkript
sayı 108 / şubat 2009 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM
fiubat 2009 İÇİNDEKİLER AYLIK E⁄‹T‹M DERG‹S‹ YIL: 9 G SAYI: 108 G G ISSN-1302-5600 fiUBAT 2009 SAHİBİ Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK Millî Eğitim Bakanı N Genel Yayın Yönetmeni Aziz ZEREN Yayımlar Dairesi Başkanı N Yazı İşleri Müdürü Selâmi YALÇIN ([email protected]) N Yayın Kurulu Dinçer EŞİTGİN Şaban ÖZÜDOĞRU Hakkı USLU Çağrı GÜREL Aysun İLDENİZ Macit BALIK N Ça¤r› Gürel / F‹L‹ST‹NL‹ ÇOCU⁄UN A⁄IDI r Zahit Genç / VEFASIZLIK VURDU BEN‹ s Damla Ya¤mur Ersan / ARAYIfi VE ÖZLEM t Halil Ad›yaman / B‹R fiA‹R‹N TAR‹H YAZICILI⁄I YAHYA KEMAL u Fatma Türkan / ‹LKÖ⁄RET‹M PROGRAMLARINDA ‹NSAN HAKLARI VE YURTTAfiLIK E⁄‹T‹M‹ qp Tasarım Hakkı USLU ([email protected]) N İletişim ve Koordinasyon Dinçer EŞİTGİN ([email protected]) Ayflegül Alt›nova / DEMOKRAT‹K YURTTAfiLIK E⁄‹T‹M‹ PROJES‹ q t N Yönetim Merkezi Yayımlar Dairesi Başkanlığı Teknikokullar/ANKARA http://yayim.meb.gov.tr e-posta: [email protected] Tel: (0 312) 212 81 45 / 4188 Fax: (0 312) 212 81 48 fievki Ifl›kl› / DEMOKRAT‹K YURTTAfiLIK VE ‹NSAN HAKLARI E⁄‹T‹M‹ H‹ZMET‹Ç‹ E⁄‹T‹M‹N‹N YEREL BOYUTU qx N Dizgi Reyhan İLKER Yusuf Toprak / DR. H. MUSTAFA AÇIKÖZ ‹LE SÖYLEfi‹ rq Cebrail Y›ld›r›m / e-DEMOKRAS‹ VE e-VATANDAfiLIK rv fievki Ifl›kl› / PROF. DR. H. TAHS‹N FENDO⁄LU ‹LE SÖYLEfi‹ sp Atik Aslan / ÖZGÜRLÜK VE S‹V‹L TOPLUM ÜZER‹NE su N Baskı Devlet Kitapları Müdürlüğü N Abone / Dağıtım Fikri NAYIR Tel: (0312) 866 22 01 / 246 Fax: (0 312) 866 22 72 Gönderilen eser ve çalışmalar yayımlansın veya yayımlanmasın, iade edilmez. Yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. Yayın Kurulu yazılar üzerinde değişiklik yapabilir. “Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim” adı anılmadan alıntı yapılamaz. Millî Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığının 22.12.2005 tarih ve 6088 sayılı oluru ile basılmıştır. Dergimizin yıllık abone bedeli 20 YTL (öğretmen ve öğrenciler için 15 YTL)’dir. Abone bedelinin Ziraat Bankası Elmadağ-Ankara şubesindeki Devlet Kitapları Döner Sermayesi Müdürlüğünün 2016676-5016 numaralı hesabına yatırılarak makbuzun ve açık adresin “Devlet Kitapları Müdürlüğü Hasanoğlan/ANKARA” adresine gönderilmesi gerekmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları: 4644 Süreli Yayınlar Dizisi: 247 Recep Tezgel / ‹NSAN HAKLARI VE VATANDAfiLIK E⁄‹T‹M‹N‹N ‹fiLEVSELLEfiMES‹ s y GÜNDEM t t Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Çağrı Gürel FİLİSTİNLİ ÇOCUĞUN AĞIDI Anacığım babacığım Ninnilerim ağıtlarım Ver elini versen bana Gülden güle konacağım Yüze kadar saydım anne Ebe ben mi oldum baba Uyudunuz uyudunuz Toprak beşik olmaz böyle Güzellerim çiçeklerim Sözünüzü bileceğim Kalktım yerden taşı aldım Oy ellerim bileklerim! 2 Şubat 2009 Zahit Genç VEFASIZLIK VURDU BENİ Sürdüm işi hep yokuşa Gelip geçen yerdi beni Muhtacım bir dost bakışa Bir gariplik sardı beni Dosttan ayrılması zor Ayrılığı çekene sor Yüreğine düşer ak kor Bu yalnızlık yordu beni Kim ettiyse intizar Gezip durdum diyar diyar Bir vicdansız, vefasız yar Acılara kardı beni Sanki talih bana küstü Gece gündüz zehir kustu Soramadım nedir kastı Dost bildiğim kırdı beni Canlar bakar cananına Dayanılmaz hicranına Varmak istedim yanına Ötelere sürdü beni Diken sarmış gül dalıyım Gül yüzlere sevdalıyım Dokunmayın çok doluyum Vefasızlık vurdu beni 3 Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Damla Yağmur Ersan ARAYIŞ VE ÖZLEM Aramıyor değilim Kollarımda sımsıcak Sallamayı huzuru Gülücükler Damlardı dudaklarımdan Buse olurdu Sevdiğimin alnında Nerede kaldı çocukluğumun Hoş narin kokusu Özlüyorum taramayı Bebeklerimin fırça saçlarını Nerede kaldı mutluluğumun Çocuksu heyecanı Yeni bir hüzün konmadan omzuma Söndü coşkularım 4 Şubat 2009 BİR ŞAİRİN TARİH YAZICILIĞI YAHYA KEMAL Halil Adıyaman ihtiyaç vardır. Fakat bizim tarihimizde belge sıkıntısı hat safhadadır. ahya Kemal Beyatlı kayıt düşen bir tarihçi değildir. Fakat içinde bulunan milli tarih sevgisini şiirlerinde kaleme alan bir şahsiyet olarak karşımıza çıkar.Bunun yanında bir tarihçi nasıl olmalı, bir tarihî olay ve tarihî vesikalar nasıl ele alınmalı konularında sistemli görüşlere sahiptir. Y Yahya Kemal sadece bizdeki tarih anlayışını deği Batı’daki tarih anlayışını da irdelemiştir. “Batı’da da milliyetçilik sevdasının etkisiyle eski evrak hazinelerini açıyorlar, eski yazıları başka bir ihtimamla okuyorlar, eski sanatların , eski tasavvuf ve diyanetin, eski şiirin, eski mimarinin mahiyetlerinde kendi varlıklarını bulmaya çalışıyorlar, bir taraftan da yer altında kalmış eserlerin bakiyelerini görmek için hafriyata girişiyorlar.” tespitini yapmıştır. Yahya Kemal’in tarih anlayışının oluşmasında etkili olan en önemli kişi hocası Albert Sorel’dir. Onun derslerini takip eden Yahya Kemal memleketine döner dönmez Türk tarihinin güzelliklerini araştırmaya koyulur. Özellikle Sorel’in “Henüz iki şey tamamıyla keşfedilmiş değildir. Coğrafyada kutup ve tarihte Türk” sözü, Yahya Kemal’in Türk tarihinin çözülemeyen sırrını keşfe kalkışının hareket noktası olmuştur. Yahya Kemal’in tarih anlayışını tespitler,öneriler ve tashihler doğrultusunda irdelemek daha doğru olacaktır. A. Tespitler “Yahya Kemal ülkelerin tarihini medd ü cezir olayına benzetir. Ülkelerin tarihi, başarıları zirveye ulaştıktan sonra tekrar yükselmeye başlar. Osmanlı tarihi başlıca meziyeti istila ve müdafaa olan bir tarihten başka bir şey değil- Tarih vesikalarının bir milletin hayatındaki önemini kavrayan Yahya Kemal, Osmanlının kuruluş yıllarındaki belgelerin az oluşu ya da olmayışını büyük bir üzüntüyle dile getirir. Cemiyetin esasını oluşturacak bir kâğıt parçasına 5 Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim dir. Ben bu tarihi şöyle hülasa ettim: Viyana’ya kadar çıkan Sakarya’ya kadar dönen bir medd ü cezir. Viyana Muhasarası’nın muvaffakiyetsizliği belki bu tarihin cezir başlangıcıdır. Filhakika ondan sonra çorap söküğü gibi geri gittik. Gerçi zapt olunan yerlerin her karış toprağını binlerce can pahasına müdafaa ettik.” de kalırlar. Lâkin bu mütâlâalarda bulunanların hayretleri burada kalmakla bitmez. Şaire göre devletin 1774’den beri harbini ve sulhunü, intizâmını ve ihtilalini, idaresini ve siyasetini daima resmî ve gayr-ı resmî vesikalardan edinilmiş bir düşünüşle hevâ vü heveslere kapılmaksızın tasvir eden Cevdet Paşa bizde ciddiyetin nâdir bir timsâlidir. Yahya Kemal istila ve müdafaadan ibaret olan devlet anlayışının baki olmadığını, önemli olanın gönül fethini gerçekleştirmek olduğunu söyler. Gönül fethini gerçekleştiren devletler, ele geçirdikleri mekânlarda yüzyıllarca kalabileceklerdir. Bu da hem mekânın hem de zamanın fethinin bir göstergesidir. Osmanlılar Türk olmayan topraklar haricinde, mesela Mısır’ı fethetmişlerdir, orada bilfiil üç yüz sene kalmışlar ve Mısır hazinesini İstanbul’a üç asır taşımışlardı; Suriye’yi fethetmişler ve Suriye’de dört asır kalmışlardı. Mısır ve Suriye’de kadim devirlerden beri gelmiş ve geçmiş fatih milletler arasında en fazla hüküm sürmüş olan Osmanlılardır. Mısır ve Suriye bütün tarihte yegâne siyasi istiklâllerini Osmanlı istilası altında bulundukları vakit hissetmişlerdir. B. Öneriler Yahya Kemal’e göre milliyetçi bir insanın tarihe değil milliyetinin tarihine hayran olması gerekir. Tarih sevgisi konusunda ise geçmişte yaşanan olayların saat, gün, hafta yığınından ibaret olduğunu dile getirir. İnsanoğlu tarihte yaşanan olayların bir bölümünü iyi, bir bölümünü kötü olarak yad eder. Zaman ilerledikçe tarihin derinliklerinde bilgiler kaybolur. Kaybolan bilgileri tarihçi insanoğluna nasıl aksettirse insanoğlu bu bilgileri bu yorumla belleğine yerleştirir. Olayları tek boyutuyla yorumlamamak yine tarihçinin görevi olacaktır. Tarihçinin görevi olayları güzel veya çirkin olarak göstermek değil tüm gerçekliğiyle ortaya sermektir.Yahya Kemal bu düşünceyi şu şekilde ifade eder: Tarih yekpare görülecek, topyekün sevilecek yahut da nefret edilecek bir şey değildir; bilakis tetkik ve muhakeme verilecek bir manzaradır. Tarihi anlamak için tarihî vesikaların derlenip toplanıp incelenmesi, belli sistematiğe göre yorumlanması gerekir. Yahya Kemal, “Osmanlı tarihî vesikaları henüz toplanmamıştır, tasnif de edilmemiştir, binaenaleyh Osmanlı saltanatının ve cemiyetinin mahiyetini anlamak çok güçtür, belki de imkânsızdır.” görüşünün memleketimizde hâkim olduğunu, bu düşüncenin yanlış olduğunu söyler. “Çünkü iyi kötü vak’a nüvistlerimiz vardır ve bize bir silsile bir kitap bırakmışlardır. Bu kitapları bizde bir çok nesiller okumuştur.Geçmiş nesillerin havas zümre- Yahya Kemal milletlerin tarihinde kaza ve kaderin de etkili olduğunu düşünür. 1808’de bir adamın katliyle 1826’ya kadar feci bir devir açıldığını gördüğümüz gibi, 1876’da bir adamın delirmesi yüzünden II. Abdülhamid’in 33 senelik iktidarını gördük. Milletlerin kazâ ve kadere tâbi olduğuna inanmamak güçtür. Yahya Kemal, Türk tarihini hakkaniyetiyle yazan tarihçileri de konu edinir. Cevdet Paşa Tarihi’ni iyi okuyanlar, 19. asırdaki siyasi edebiyatımızı da iyi biliyorlarsa, o asırda, en ziyâde Avrupa ilmine uygun ve fikirlerini vesikalardan devşirmiş müverrihin medreseden yetişmiş olduğunu istiğrak ederek teslim etmek zarûretin- 6 Şubat 2009 si boş yere çok kötülediğimiz o vak’a nüvistlerin eserlerini iyi anlamamışlardı; ben bu kanaati edindim.” der. Yahya Kemal 16 Mart başlıklı yazısında devrin olaylarını anlatmış bu yazdıklarının ilerde tarihî bir vesika olacağını dile getirilmiştir. “16 Mart’ın hususiyeti nedir? Bunu siyasi bir müverrihten ziyade ruh ve his hadiselerini asırlara in’ikas ettirebilen bir romancı anlatmalıdır ki iyi anlaşılabilsin. 16 Mart gününü, ondan evvelki günleri, ondan sonraki günleri, kafamın ve hayatımın bütün alakasıyla, İstanbul’da hissetmiş olduğum için tahattur ve tasvir etmeğe çalışacağım. Belki bu kâğıt parçası bir gün bizim zamanımızı öğrenmek isteyen bir kimsenin eline düşerse hususi bir vesika olur.” Yahya Kemal’e göre bizim en önemli eksikliğimiz yaptığımız tarihi yaşatmadığımızdır. Yani yazıya aktaramadığımızdan dem vurur. Ona göre bu, bizim milletçe önemli bir eksikliğimizdir. Bu eksikliğimiz yüzünden, tarihimizin yadigârları zamanının rüzgârı ile savrulup gitmiş ve kaybolmuştur. O mübarek yadigârların on binde biri olsun elimizde değildir. O yüzden biz tarihinin öksüzü olan bir milletiz. Türkler destanı yaptılar ama destanı Firdevsi yazdı diyen Yahya Kemal’e göre Cermenlerin, Cenub İslavlarının, Fars’ın, Ehl-i Salib’in menkul ve muharrer destanlarında muhasım kahramanı daima Türk’tür. Bu sebeple Türk, olanlara dönüp haklı olarak, “tarihi yapan benim, yazan siz” diyebilir. Türk ün bir Şehname’si maalesef yoktur. Yahya Kemal buna sebep olarak Türk’ün son zamanlara kadar şanlı tarihini hasretle yâd edecek bir esarete düşmemesini gösterir. Yahya Kemal Anadolu Türklüğünün tarihini 1071 olarak kabul eder. Ondan önceki tarihi, hazırlık olarak gören Yahya Kemal Alpaslan’ı bu zaferin muzafferi olarak görür. Yahya Kemal hem şiirleriyle hem de nesirleriyle Türk tarihine ışık tutan bir sanatkârdır. Yahya Kemal ele aldığı tarihî malzemeyi sonraki dönemleri aydınlatmak maksadıyla yeniden işler. Yahya Kemal‘de tarih, belli bir zamanda olmuş bitmiş bir şey değildir. Sürekli bir hareket vardır. Yaşadığımız coğrafyada yüzyıllardır Türk milletinin birikimleriyle oluşmuş bir şaheserdir. 7 Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Anıyor her biri bir vak’ayı heybetle bu an; Belgrad’dan mı? Budin , Eğri ve Uyvar’dan mı? Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı? Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirinde Türk tarihinin maddi ve manevi değerlerine şahit olan örnek bir mekân verilir. 900 yıllık Türk tarihi bileşke olarak karşımıza çıkar. Malazgirt’in kahramanları ile yaşanan zamandaki insanlar birlikte verilir. Yahya Kemal, tarihî olayları yer yer masal unsuruyla vermeye çalışır.Bu konuda şöyle der: “İstanbul’un fethi, o asırların bütün vak’a ları gibi, hem masal, hem de tarih kılığında nakledilir; tarihte zahiri hakikat, masalda ledünni hakikat meknuzdur, güzellikçe vak’aların daha ziyade masal kisvesi gözleri kamaştırır, tarih kisvesi daha sönük görünür. Fakat bir istisna olmak üzere İstanbul’un fethinde tarih masaldan daha güzel, daha büyük, daha efsunludur o kadar ki İstanbul’un fethini ateşin bir merakla okumuş olanlar artık masal tarzında okumak istemezler, bunu nefsimde tecrübe ettim. Fethin zevkine vardıktan sonra insan değil masaldan, hatta tarihî vesikalardan bile bıkıyor, yalınız surların taşlarını sevebiliyor.” Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede , Bir mehâbetli sabah oldu Süleymaniye’de. Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati, Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi …… Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor diyen şairimiz maziyi hâlde yaşatarak tarihî bir vaka ile bizi karşı karşıya getiriyor. Yahya Kemal’in şiirlerinde tarihi anlatma endişesi, destani bir kimlik kazanır. İstanbul’u Fetheden Yeniçeriye Gazel’i yazar. Türk’ün gücünü Rum ve Firenk’e göstermesini ister. C. TASHİHLER Düşsün çelengi Rum’un eğilün ser-i Firenk Vur Türk’ü gönderen yed-i takdir aşkına Son savletinle vur ki açılsın bu surlar Fecr-i hücum içindeki tekbir aşkına Yahya Kemal tarihçilerin yazdıklarının doğruluğu konusunda da yer yer görüşlerini belirtir. Hüseyin Cahit’in tarihe dair bir yazısını okurken Türklerin Japonya’yı fethettiğini okur. Gençlerin bunu okuyup tarihlerini yanlış öğrendiklerinden endişe eder. Çünkü Japonya’yı ele geçiren Moğollardır. Moğollar da Türk değillerdi. Yine aynı senelerde ordularımızın İstanbul’dan Çaldıran’a ve Tebriz’e yine İstanbul’dan Kahire’ye gitmeleri mesafe itibariyle çok daha harîkuladedir. Bu istilaları başaran fatihlerin ise bizim doğrudan doğruya cedlerimiz olduklarını yeryüzünde bir tek müverrih inkâr etmemiştir. Yahya Kemal “gençlerimize hem gerçek bizim olan şereflerimizi öğretmekle bizim olmayan, yahud da dolayısıyla ve do- Bir cami etrafında başlayan Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiiri de destani bir havaya ulaşır. Her mısrasında Türk tarihinin altın sayfaları bir bir yâd edilir. Gökte top sesleri , bir bir , nerelerden geliyor? Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor: Kosva’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan… 8 Şubat 2009 lambaçlı nazariyelerle bize mâl edeceğimiz şerefleri öğretmek arasında bir fark yok mudur” sorusuna cevap arar. veya tarihçi kabul edilmesi bir hayli zordur. O, tarih şuuru ve tarih zevkiyle beslenmiş şair bir mizaçtır. Ona göre tarih milletin köklerini kucaklayan bir kavramdır. Bugün, dünün sağlam temelleri üzerinde durmaktadır, yarın da aynı temeller üzerinde yükselecektir. Mesele bu temelleri sarsamamak, onları sağlam ve canlı tutabilmek, onun kendi sözleriyle ifade edelim, “ kökü mazide olan âti” olabilme şuur ve idraki içinde bulunabilmektedi. Şu mısralarda bu görüşünü ne kadar güzel ifade eder. SONUÇ Yahya Kemal’e göre içinde yaşanılan dünya ve bugüne intikal eden her şey mâziden kaynaklanır. Ama bu, onun körü körüne bir tarih saplantısı içinde olduğunu göstermez. O, muhtelif târih asırları içinde bugün ve yarın bir kıymet ifade eden unsurların, hadise ve başarıların peşindedir, onların hayranıdır. “Geçmişte sevdiğimiz, hayran olduğumuz ve bağlandığımız şeyler yalnız güzellikler, iyilikler, doğruluklarıdır; yoksa çirkinlikleri, kötülükleri ve haksızlıkları sevmiyoruz. Demek ki mâziyi bir kütle hâlinde, olduğu gibi, her tarafıyla sevmekten uzağız.” sözleri onundur. Tarih terbiyesinin vatan sevgisini de tecessüm ettirdiğini söyleyen Yahyâ Kemâl’e göre, tarih yekpare görülecek, topyekün sevilecek bir şey değildir; bilakis tetkik ve muhakeme edilecek bir manzaradır. Bu görüş, onun tarihe bakışının ne kadar gerçekçi ve ilmî düşünüş usullerine uygun olduğunu da göstermektedir. Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük; Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. KAYNAKÇA BEYATLI,Yahya Kemal, Aziz İstanbul, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 2008. BEYATLI,Yahya Kemal, Siyasî ve Edebî Portreler, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 2006. BEYATLI,Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 2007. BEYATLI,Yahya Kemal, Mektuplar Makaleler, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1990. BEYATLI,Yahya Kemal, Edebiyata Dair, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1997. Elbet her aydın milletinin geçmiş zamanla ilgili oluş, kılış, buluş ve yaratılışları ile alakalı olmak üzere bir takım duygu, düşünce ve hayallerin sahibidir. Bu duygu, düşünce ve hayaller bir tarih şuuru ve tarih nostaljisi şeklinde tecelli edebileceği gibi, bir tarih düşmanlığı, tarih reddiyeciliği şeklinde tezahür edebilir. Her aydın, milletinin tarih karşısındaki durumu ile ilgili tespit ve tefsirler yapmak zorundadır. Ancak, tarihle alakalı duygu, düşünce ve hayali işaretleyen tespit ve tefsirlerinin sistematik bir yapıya kavuşturulmadıkça, tarih mütefekkirliği ve tarihçilik sayılması mümkün değildir. Bu açıdan bakılınca Yahya Kemal’in bir tarih mütefekkiri BEYATLI,Yahya Kemal, Eski Şiirin Rüzgârıyle, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 2008. BEYATLI,Yahya Kemal, Tarih Müsâhabeleri, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1991. TANPINAR, Ahmet Hamdi, Yahya Kemal, Dergah yayınları, İstanbul 1995. ÖZBALCI, Mustafa, Yahya Kemal’in Duygu ve Düşünce Dünyası, Akçağ Yayınları, Ankara 1992. UYSAL, Sermet Sami, Şiire Adanmış Bir Yaşam:Yahya Kemal Beyatlı, Yahya Kemal’i Sevenler Derneği Yayınları, İstanbul 1998. Doğumunun Yüzüncü Yılında Yahya Kemal Beyatlı/ Atatürk Kültür Merkezi. Türk Tarih Kurumu, Ankara 1994. 9 Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim İLKÖĞRETİM PROGRAMLARINDA DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ İNSAN HAKLARI VE YURTTAŞLIK EĞİTİMİ Fatma Türkan İ mesi, özümsenmesi, bir yaşama biçimi ve ahlak kuralı haline getirilmesi gerekir. Bu da öğrenerek ve yaşayarak olur5. Bu amaçla insan hakları ve yurttaşlık eğitimi ve öğretimi ile ilgili uluslar arası ve ulusal hukuki düzenlemeler yapılmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslar arası hukuk ve insan hakları belgelerinde insan haklarına saygıyı geliştirmede eğitim ve öğretimin yeri vurgulanmıştır6. Ülkemizde de başta Anayasa olmak üzere 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde insan hakları ve yurttaşlık ile ilgili hükümler vardır. nsan hakları, bireylerin salt insan olmaları nedeniyle kazandıkları haklardır. İnsan haklarının doğal hukuktan kaynaklanan evrensellik, bireysellik, dokunulmazlık, vazgeçilmezlik ve devredilmezlik özellikleri vardır1. Bu haklar, genel olarak insan onurunu korumayı, insanın maddi ve manevi gelişmesini sağlamayı amaçlamaktadır2. Bir hukuk terimi olan yurttaşlık ise bir kişiyi devlete bağlayan bağdır. Böyle bir bağla devletine bağlı kişiye “vatandaş” ya da “yurttaş” denir3. İnsan hakları ulusal, bölgesel ve uluslararası hukuk ve insan hakları belgelerinde bir yükümlülük, yurttaşlık ise bir hak olarak benimsenmiştir. Hukuki denetim ve koruma ne kadar gelişmiş ve etkili olsa da4 insan haklarına saygı, bu hakları koruma ve kullanma, demokrasi ve yurttaşlık bilinci hak belgelerine, anayasa ve yasalara yazılmakla kendiliğinden oluşmaz. İnsan haklarının dünyanın her yerinde, toplumların tüm bireyleri tarafından bilin- 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’na göre; Türk Millî Eğitiminin genel amaçlarından biri de Türk milletinin bütün fertlerini; Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, 10 Şubat 2009 İnsan hakları; hukuki, tarihi, felsefi, sosyolojik, siyasi ve kültürel yönleri olan disiplinler arası bir alandır8. İnsan hakları ve yurttaşlık konuları diğer disiplinlerle ilişkili olduğundan ilköğretim düzeyinde ayrı bir ders olarak değil derslerin öğretim programları içinde ve ara disiplin alanı olarak yer almıştır. İlköğretim derslerine ait programlarda 8 ara disiplin alanı bulunmaktadır. Bu ara disiplin alanlarından biri de “ İnsan Hakları ve Vatandaşlık” alanıdır. Bu alana ait 84 kazanım ilköğretim 1-8. sınıflara ait derslerin öğretim programlarına yerleştirilmiştir. Böylece erken yaşlardan itibaren insan hakları ve yurttaşlık konularının ilgili olduğu yerde ve süreçte eş zamanlı olarak pekiştirilmesi sağlanmıştır. Öğrencinin kısa sürede var olan bilgileri ezberlemesi yerine bilgileri özümseyip kullanarak bir yaşam biçimi haline getirmesine fırsat verilmiştir. Sosyal bilgiler dersi öğretim programında insan hakları ve vatandaşlık konuları sarmal bir anlayışla öğrenci seviyesi gözetilerek aşamalı bir şekilde 4. sınıftan başlayarak 7. sınıfa kadar tüm öğrenme alanları ve ünitelerinde yer almıştır. Örneğin; öğrenci Birey ve Toplum öğrenme alanında 4. ve 5. sınıf düzeyinde birey olarak fiziksel ve duygusal farklılıkları tanımakta, çeşitli gruplar içerisindeki yerini belirleyerek, rol-hak-sorumluluk ilişkisini kurmakta ve çocuk olarak hakları olduğunun bilincine varmaktadır11. Aynı öğrenme alanının 6. ve 7. sınıf düzeyinde öğrenci; çok boyutlu düşünmeyi, çevresinde meydana gelen olayları birçok nedeniyle açıklayabilmeyi bilimsel ve nesnel verilere dayalı olgularla kişisel görüş veya düşünceler arasında ayrım yapabilmeyi, çevresiyle etkili iletişim kurmayı ve tüm bunların etkin va- Özellikle hayat bilgisi ve sosyal bilgiler derslerinin öğretim programlarında vatandaşlık ve insan hakları konularına geniş şekilde yer verilmiştir. Hayat bilgisi dersi çocukların hem kendilerini hem de içinde yaşadıkları toplumu ve dünyayı tanımaları için tasarlanmıştır. Çocuğun temel yaşam becerilerine ve istenen kişisel niteliklere sahip bireyler olarak yetişmeleri ve yaşamda kullanabilecekleri bilgilere ulaş- 11 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ maları hedeflenmiştir. Bu dersle öğrenciler, yakın çevrelerinden başlayarak hak ve sorumluluklarının bilincine varmaktadır. Örneğin; birinci sınıf Okul Heyecanım konusunda “Sınıfını, okulunu, çevresini temiz tutmak, korumak için sorumluluk alır.” Ders kazanımı “Çevrenin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının bir vatandaşlık görevi olduğu bilincine uygun davranışlar gösterir.” ara disiplin kazanımı ile ilişkilendirilmiştir9. Sosyal bilgiler dersi de etkili ve sorumlu Türk vatandaşı yetiştirmek amacıyla tasarlanmıştır. Programda, bireyin toplumsal varoluşunu gerçekleştirebilmesine yardımcı olması amacıyla; tarih, coğrafya, ekonomi, sosyoloji, antropoloji, psikoloji, felsefe, siyaset bilimi ve hukuk gibi sosyal bilimleri ve vatandaşlık bilgisi konularını yansıtan; öğrenme alanlarının bir ünite ya da konu başlığı altında birleştirilmesini içeren; insanın sosyal ve fiziki çevresiyle etkileşiminin geçmiş, bugün ve gelecek bağlamında incelendiği; toplu öğretim anlayışı benimsenmiştir.10 vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek şeklinde Madde 2’de ifade edilmiştir7. İlköğretim programları, Anayasa, Millî Eğitim Temel Kanunu ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği esas alınarak hazırlanmaktadır. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim İlköğretim programlarında insan hakları ve yurttaşlık eğitimi için de çok önemli ve gerekli olan beceri, değer ve kavram öğretimine dikkat edilmiştir. Eleştirel düşünme, iletişim, problem çözme, karar verme, girişimcilik, kaynakları etkili kullanma, öz yönetim, sosyal katılım becerileri; demokrasi bilinci, adil olma, eşitlik, dürüstlük, özgürlük, bağımsızlık, barış, sevgi, farklılıklara saygı, hak ve özgürlüklere saygı, hoşgörü, dostluk, dayanışma, yardımseverlik, sorumluluk, doğal çevreye duyarlılık, kültürel mirasa duyarlılık, vatanseverlik, millî birlik, karşılıklı anlayış, bilimsellik vb. ulusal ve evrensel değerleri ile anayasa, cumhuriyet, düşünce, egemenlik, etkin yurttaş, kamuoyu, katılım, laiklik, millî egemenlik, millî kültür, ortak miras, seçim, sosyal etkileşim, temel hak ve özgürlükler, önyargı, yasa, yurttaşlık, iyilik, vicdan, ahlak vb. kavramları programlarda öğrencilere kazandırılacak ve geliştirilecek olan beceri, değer ve kavramlardır. DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ tandaş olmanın temel gereksinimleri olduğunu öğrenmektedir12. İlköğretim programlarında insan hakları ve yurttaşlık eğitiminde öğrenciler; yakın çevrelerinden başlayarak sahip oldukları hak ve sorumlulukları öğrenir ve bunların paylaşılması gerektiğinin farkına varırlar. Bireysel farklılıkların olabileceğini, farklılıkların insanlığın kültürel zenginliği olduğunu kabul ederler. Türk kültürünü oluşturan unsurları tanıyıp benimseyerek, kültürün korunması ve geliştirilmesi gerektiğini kavrarlar. Farklı bölgelerdeki insanların kültürleri hakkında bilgi sahibi olurlar, kültürün toplumdan topluma farklılık gösterdiğini aynı zamanda benzerlikleri de barındırdığını, toplumların birbirlerini kültürel yönden etkilediğini, kendi kültürleriyle başka ülkelerin kültürleri arasındaki benzerlik ve farklılıkları keşfederler. Bilinçli ve etkin bir yurttaş olarak öğrenciler, topluma tam katılma yollarını araştırarak görev ve sorumluluklarının farkına varırlar. Toplumsal sorunların nasıl çözüldüğünü ve düzenin nasıl sağlandığını anlayarak egemenliğin kaynağının millete dayandığı yönetimlerde, birey haklarının ve toplum düzeninin nasıl korunduğunu fark ederler. Toplum hizmetlerine ve değişik resmi etkinliklere katılma yollarını öğrenerek yönetimi etkilemek için hangi demokratik yolların olduğunu kavrarlar. Demokratik yönetim anlayışının tarihsel gelişimini eş zamanlı bir şekilde öğrenerek demokrasinin temel ilkelerinden hareketle farklı yönetim biçimlerini tanır ve karşılaştırırlar. Anayasanın hazırlanmasında izlenen süreci, yasaların gereğini ve önemini kavrarlar. Geçmişten günümüze Türk devletlerinde yönetim şekli ve egemenlik anlayışındaki değişim ve sürekliliği fark ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim yapısını, dünyada ve Türk tarihinde insan haklarının gelişim sürecini analiz ederler. İnsan hakları ve yurttaşlık konularının işlenişinde yapılandırmacı program anlayışı esas alınarak öğrencinin öğrenme öğretme sürecine aktif katılımını sağlayacak, bireysel farklılıkları dikkate alan, beyin fırtınası, örnek olay, tartışma, drama vb. gibi farklı yöntem ve teknikleri içeren, günlük hayatla ilişkilendirilen somut etkinlik örnekleri tasarlanmıştır. Etkinlikler tasarlanırken derslerin kazanımları ile insan hakları ve vatandaşlık ara disiplin kazanımlarının aynı anda kazandırılmasına dikkat edilmiştir13. Örneğin; 7. sınıf matematik dersi öğretim programında Olasılık ve İstatistik öğrenme alanının Olası Durumları Belirleme alt öğrenme alanında “Permütasyon kavramını açıklar ve hesaplar.” Ders kazanımı “Okul Meclisleri çalışmalarına katılarak seçme ve seçilme hakkını kullanır” insan hakları ara disiplin kazanımı ile ilişkilendirilmiştir. Ders kazanımının etkinlik örne- 12 Şubat 2009 ği, “Okul meclisinde görev alacak bir asıl ve bir yedek üyeyi belirlemek amacıyla seçim yapılacaktır. En çok oy alan adayın asıl, onu takip eden adayın yedek üye olacağı açıklanır. Bunun için adaylar belirlenir. Bu kişiler seçim konuşması yaparlar ve oy kullanılır. Seçim sonucunda kaç farklı ikilinin seçimi kazanacağı hesaplanarak açıklanır” şeklindedir14. 3 Niyazi ALTUNYA, Vatandaşlık Bilgisi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, s.1. 4 GÜLMEZ, a.g.e., s. 30. 5 ALTUNYA, a.g.e., s. 76. 6 KEPENEKÇİ, Karaman Yasemin, İnsan Hakları Eğitimi, Anı Yayıncılık, Ankara, 2000, s. 25. 7 Mevzuat için bakınız. http://www.meb.gov.tr/mebasp/mebdata/mevzuat/aramalisteleme.asp 8 GÜLMEZ, a.g.e., s. 48. 9 Hayat Bilgisi Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, (1, 2, 3. Sınıflar), Devlet Kitapları Müdürlüğü Basımevi, Ankara, 2005, s. 63 10 5. Sınıf, Devlet Kitapları Müdürlüğü Basımevi, Ankara, 2005; 51. 11 2005; 95. 12 Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, 67. Sınıf, Devlet Kitapları Müdürlüğü, Ankara, 2005; 98. 13 İlköğretim programlarının son hali için bakınız. http://ttkb.meb.gov.tr/ogretmen/modules.php?na- Mesut GÜLMEZ, İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi, me=Downloads&d_op=viewdownload&cid=18 TODAİE Yayını, Ankara, 2001, s. 9. 2 Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, 45, Sınıf, Devlet Kitapları Müdürlüğü basımevi, Ankara, _______________ 1 Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, 4- 14 Matematik Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu 6-8. Sı- İsmail DOĞAN, Modern Toplumda Vatandaşlık, De- nıflar (Taslak Basım), Devlet Kitapları Müdürlüğü Bası- mokrasi ve İnsan Hakları, Pegema Yayınları, Ankara, mevi, Ankara, 2005, s. 249. 2007, s. 250–251. 15 13 KEPENEKÇİ, a.g.e., s. 10. DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Kepenekçi’ye göre;15 insan hakları eğitimi insan haklarının öğretilmesiyle sınırlı değildir. İnsan hakları ile ilgili değerleri aktarmak ve belli davranış biçimleri oluşturmak da bu eğitimin kapsamına girer. Sonuç olarak, yukarıda verilen bilgiler göz önünde bulundurulduğunda ilköğretim programlarında insan hakları ve yurttaşlık eğitiminde öğrencilere sadece insan hakları öğretimi değil insan haklarıyla ilgili değerleri aktarmanın ve öğrencilerde bu yönde istendik davranış biçimleri oluşturmanın amaçlandığı söylenebilir. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim DEMOKRATİK YURTTAŞLIK DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ EĞİTİMİ PROJESİ Ayşegül Altınova rın, tanımların ve stratejilerin tespit edilmesi ve anlaşılmasına yönelik olarak gerçekleşmiştir. İkinci safha (2001-2004) ise politika geliştirme, iletişim ağları oluşturma ve aktivitelerin yaygınlaştırılmasını içermiştir. Avrupa Konseyi, farkındalığı artırmak, üye ülkelerin sorumluluklarını pekiştirmek, üye ülkeleri desteklemek, ortaklığı ve inisiyatifi geliştirmek amacıyla 2005 yılını “Eğitim Yoluyla Avrupa Yurttaşlık Yılı” ilan etmiş ve bu doğrultuda faaliyetler yürütmüştür3. Projenin üçüncü safhası (2006-2009) Demokratik Yurttaşlık Eğitimi’ne ilişkin bütün seviyelerde ilk iki safhadaki başarıların arttırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacını taşır. Üçüncü safhanın hedefi ise önceki başarıları yapılandırmak, bütün seviyelerde Demokratik Yurttaşlık Eğitimi’ni temin etmektir. emokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi1, resmî olarak Avrupa Konseyi’ne2 üye ülkelerin devlet ve hükûmet başkanları tarafından 10–11 Ekim 1997 tarihlerinde Strasbourg’da yapılan ikinci zirvede oluşturulmuştur. Bu proje, Avrupa Konseyi’nin ana misyonu olan çoğulcu demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi amaçlarıyla bağlantısı nedeniyle Avrupa Konseyi’nin politik bir önceliği haline gelmiştir. D Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi için Avrupa Konseyi’nin çatısı altında bir koordinasyon ağı kurulmuştur. Söz konusu ağ, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler tarafından atanan temsilcilerden oluşmaktadır. Temel işlevleri, kendi ülkelerindeki Demokratik Yurttaşlık Eğitimi’nin gelişimini güçlendirmek ve ulusal etkinlikler ile Avrupa Konseyi arasındaki iletişimi sağlamaktır. Avrupa Konseyi’nin bu projedeki en önemli önceliklerinden biri eğitici eğitimidir. Bu yolla eğitilen eğiticiler, diğer meslektaşlarını eğiteceklerdir. Eğiticilerden beklenen, Avrupa Konseyi’nin değerleri ve prensiplerinin farkında ol- Projenin ilk safhası (1997-2000) kavramla- 14 Şubat 2009 maları, demokratik yurttaşlık ve insan hakları eğitimi alanlarının savunucusu olmaları, bu konuyu ilerletmeleri ve gereğini anlamalarını sağlamaktır. Ayrıca çeşitli içeriklerde geliştirilen eğitim materyallerinin başkalarının kullanımına uygun hale getirilmesi amaçlanmaktadır. Proje, ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığında, Ulusal Koordinatör’ün başkanlığında, Ulusal Komite Üyelerinden oluşan bir ekip tarafından yürütülmektedir. Hem ilköğretim hem de ortaöğretim kademesini içine alan projede eğitici eğitimine yönelik hizmet içi eğitim seminerleri düzenlenmiştir. 2005 yılında Yalova’da 81 ilden katılan Felsefe Grubu öğretmenleri 2008 yılında Van’da düzenlenen eğitimden sonra eğitici sıfatını kazanmışlardır. Sosyal bilgiler ve sınıf öğretmenleri ise 2006 yılında Rize ve 2007 yılında Mersin’de yapılan seminerler sonucunda eğitici sıfatı kazanmışlardır. Bu seminerlerde insan hakları ve demokrasi eğitimi, demokratik yurttaşlık gibi kavramlar ele alınmakta, bu konularla ilgili teorik bilgiler üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin değerli katkılarıyla zenginleşmektedir. Talim ve Terbi- ye Kurulu Başkanlığı bünyesinde oluşturulmuş olan Ulusal Komite Üyeleri de bu seminerlerde yeni öğretim programlarına uygun olarak aktif katılımı sağlayacak, küçük grup çalışması, beyin fırtınası, drama, örnek olay, tartışma, rol yapma, turnuva/istasyon gibi farklı öğretim yöntem ve tekniklerini içeren etkinlik örneklerini uygulamalı olarak kursiyerlerle paylaşmaktadırlar. Bu konuda çeşitli kaynaklardan istifade etmekle birlikte, bilhassa Avrupa Konseyi’nin insan hakları eğitimi konusunda temel yayını olan Compass (Pusula)5 adlı kitapta yer alan etkinlik örnekleri esas teşkil etmektedir. Bu eğitim sayesinde sadece teorik bilgi verilmeyip bu bilginin öğrencilere nasıl aktarılacağı ile ilgili somut uygulamalarla bütüncül bir eğitim gerçekleşmiş olmaktadır. 15 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Gençlerin ve yetişkinlerin demokratik hayatta aktif olarak yer almaları ve toplum içerisinde haklarını kullanmaları, sorumluluklarını yerine getirmeleri için sunulan bir dizi uygulama ve etkinlikten oluşan bu proje, Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülkede yürütülmektedir. Türkiye de Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerden biri4 olduğu için bu Proje ülkemizde de uygulanmaya başlanmıştır. 1998’den bu yana devam eden çalışmalar 2005 yılından itibaren ivme kazanmış ve yukarıda sözü edilen eğitici eğitimi yönünde ciddi adımlar atılmıştır. DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim öğretmenler, bulundukları illerde seminerler vermiş ve bu seminerlere ilişkin raporlarını Başkanlığımıza ulaştırılmışlardır. Gelen raporlardan kimi zaman bazı illerimizde ufak tefek aksaklıklarla karşılaşılmasına rağmen çoğunlukla eğitim sürecinin başarıyla tamamlandığı, bu eğitimi alan öğretmenlerin insan hakları ve demokratik yurttaşlık eğitimi konusunda farkındalıklarının arttığı ve bu eğitimden istifade ettiklerini dile getirdikleri anlaşılmaktadır. Eğitimler sonucunda ortaya çıkan bu olumlu tablo ülkemiz adına hepimizde bir umut ve mutluluk havasının hâkim olmasına sebep olmuştur. Ülkemizin dört bir tarafından gelen öğretmenlerin toplamda aldıkları üç haftalık eğitim, proje açısından büyük bir öneme sahiptir. Bunun yanında kurulan dostluklar ise ülkemizde projenin sağlıklı yürümesi açısından bir kazançtır. Nitekim e-posta paylaşım grubu sayesinde bu eğiticiler illerindeki uygulamaları, kendilerinin hazırladıkları etkinlik örneklerini, projeye katkısı olacak materyalleri ve deneyimlerini birbirleri ile paylaşmaktadırlar. İlköğretim ve ortaöğretimdeki uygulamaların benzerlik ve farklılıkları da bu sayede görülmekte ve farklı seminerlerde yer alan ve birbirini tanımayan eğiticiler elektronik ortamda faydalı bir iletişim kurmuş olmaktadırlar. 2008 yılında yapılan bu yerel hizmet içi eğitimler insan hakları eğitiminin ülke geneline yayılması için eğitici eğitiminin ne kadar önemli olduğunu, çarpan etkisi ile onbinlere hatta belki yüzbinlere ulaşılabileceğini göstermiştir. Bu sebeple proje ekibi, bir taraftan yerel hizmet içi eğitim faaliyetleri yapılırken bir taraftan da ulusal hizmet içi eğitimlere devam etme kararı almıştır. 2008 yılında yine 81 ilden katılan Felsefe Grubu ve Tarih öğretmenleri ile Fethiye’de iki haftalık bir eğitim gerçekleştirilmiştir. Bu eğitici eğitimi de başarıyla ve kazanılan yeni dostluklarla tamamlanmış olup illerdeki eğiticilerimiz arasına birer kişi daha dâhil olmuştur. Bu öğretmenlerimizle 2009 yılında ikincisini gerçekleştireceğimiz eğitim sonunda toplamda her ilimiz en az üç Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi eğiticisine sahip olmuş olacaktır. Bu eğiticilerimizin de 2009 yılı içinde illerinde gerçekleştirilecek yerel hizmet içi eğitim faaliyetlerinde görev alıp diğer meslektaşlarını söz konusu içerik hakkında bilgilendirmeleri hedeflenmektedir. Meydana gelen bu dalga sayesinde, gelecek nesillerimizin daha demokratik bir Ulusal çapta yapılan bu hizmet içi eğitimler sayesinde her ilimizde en az iki öğretmen (büyük illerde bu sayı ikiden fazladır) “Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi” nin eğiticisi sıfatıyla illerinde hizmet edebilecek duruma gelmiştir. Nitekim 2008 yılında Hizmet içi Eğitim Dairesi Başkanlığı aracılığıyla 81 il valiliğine gönderilen yazı ile bu eğitimleri almış öğretmenlerin illerinde yerel hizmet içi eğitim faaliyetleri yapması kararlaştırılmıştır. Bu kararın ardından 16 Şubat 2009 ülkemiz ve genç nesiller adına bir zarurettir. Aynı ruh ve heyecanla projemizi daha geniş kitlelere yaymak için çalışacağız. Avrupa ülkelerinin nüfusu kadar öğrencisi olan, öğrenci sayımız yurt dışı toplantılarında telaffuz edildiğinde pek çok ülkenin şaşkınlığına sebep olan büyüklükte bir ülkeyiz. Genç nüfusumuz bizim gücümüz ve onları en güzel ortamlarda güvenli yarınlara hazırlamak da görevimiz. Ülkemizde eğitim sahasında hizmet veren başta Bakanlığımız olmak üzere pek çok kurum ve kuruluşun yaptığı eğitim öğretim faaliyeti ve projelerinin yanında Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi’nin de gelecek nesillerimize katkısı olacağına inancımız sonsuz. Bu projede, başladığı günden bugüne kadar emeği geçen Ulusal Koordinatörlere, Ulusal Komite Üyelerine, üniversitelerden ve ilgili kurumlardan çağrımıza kulak verip gelen ve bizi destekleyen akademisyenlere, yerel hizmet içi eğitim faaliyetlerinin yapılması hususunda öğretmenlerimize uygun çalışma ortamı sağlayan il millî eğitim müdürlüklerine ve bilhassa seminerlere katılan ve akabinde büyük bir özveriyle illerinde bu eğitimleri gerçekleştiren meslektaşlarımıza gönülden teşekkür ederiz. Bu teşekkür _______________ 1 Proje hakkında geniş bilgi için bkz. www.coe.int/edc 2 Avrupa Konseyi hakkında bkz. http://www.avrupakonseyi.org.tr/ ve http://www.coe.int/. 3 Ülkemizde “2005 Eğitim Yoluyla Avrupa Yurttaşlık Yılı” kapsamında yapılan hizmet içi eğitimlerin yanında “Demokrasiyi Bilmek ve Yaşamak” sloganını içeren bir afiş hazırlanmış ve 40.000 adet basılarak 81 ile dağıtılmıştır. 4 Avrupa Konseyi, 5 Mayıs 1949’da yılında kurulmuş, merkezi Fransa’da Strasbourg’da bulunan hükümetler arası bir kuruluştur. Kuruluşunu izleyen yıl Türkiye ve Yunanistan Avrupa Konseyi’ne kurucu üye sıfatıyla katılmışlardır. http://www.tbmm.gov.tr/ul_kom/akpm/orta/main_genel.html 5 Compass (Pusula), Avrupa Konseyinin İnsan Hakları Eğitimi Gençlik Programı kapsamında hazırlanan, gençleri insan haklarına yönelik olarak kendi toplumsal çevreleri içinde ve kendi istedikleri şekilde harekete geçmeye dönük bir farkındalık geliştirmeyi amaçlayan bir insan hakları eğitimi el kitabıdır. Bu kitap Bilgi Üniversitesi tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Compass için bkz. htt://book.coe.int 17 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ ortamda, insan haklarına saygılı, vatandaşlık bilincine sahip bireyler olarak yetişmelerini hedefliyoruz. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim DEMOKRATİK YURTTAŞLIK DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ HİZMETİÇİ EĞİTİMİNİN YEREL BOYUTU Şevki Işıklı hem DİHE politikalarının belirlenmesinde hem de belirlenmiş politikaların uygulanmasında, projeye katkıda bulunmaktadırlar. Üniversiteler ve STK’lar toplumsal sorunların çözümünde şiddet dışı yöntemleri kullanmayı önemsemekte, hoşgörü ve her türlü insancıl, demokratik ve yasal dayanışma ve yardımlaşmayı artırıcı çalışmalar yapmaktadırlar. DİHE’nin gündeme gelmesi, gündemde kalması ve üzerine tartışılıp araştırmalar yapılması gibi konularda, kamusal anlamda önemli vurgular yapmaktadırlar. alim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından yürütülen “Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi”, “Demokrasi ve İnsan Hakları Eğitimini (DİHE) de kapsamaktadır. İkisi birlikte kısaca DYE/İHE olarak ifade edilmektedir. T DYE/İHE, kamusal bir duyarlılık ve kurumlar ve kuruluşlar arası bir işbirliğini gerektirmektedir. Bu işbirliği konusunda bir isteklilik gözlenmektedir. Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi, Avrupa Birliği üyeliği uyum süreci ve toplumda oluşan daha fazla çözüm için daha fazla demokrasi talebi bağlamında bilgi edinme, eğitim, güvenlik, şeffaflık, yasal yükümlülükler, terör, gözaltı, şiddet, hukukun üstünlüğü vb. konularda hak ve özgürlükleri önemseyen ve geliştiren yasal düzenlemeler yapmaktadır. Diğer yandan yerel yönetimler avukat, kaymakam ve memurlardan oluşan İl/İlçe İnsan Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulları tesis etmekte; bazı belediyeler ise öğrencilerden ve gençlerden oluşan Büyükşehir/İlçe Belediyesi Gençlik Meclisleri oluşturmaktadır. Bütün Üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ise 18 Şubat 2009 uzmanlardır. Ulusal Komite, DYE Projesinin ülkemizde yürütülmesinden sorumludur, TTKB’ deki merkez ekibin yanında projenin asıl uygulayıcıları konumundaki DYE eğiticileri (DYE il temsilcileri de denmektedir ve76 aday olmak üzere toplam 252 kişidir) ile birlikte DYE Ekibi 261 kişiye ulaşmıştır. - Daha fazla demokrasi, seçme ve seçilme, temsil edilme, birlikte çözüm arama, hoşgörü, hukukun üstünlüğü, şeffaflık gibi demokrasi kavramları, DYE Projesi, komitenin hazırladığı ve yönettiği DYE eğiticilerine yönelik merkezi hizmet içi eğitimler, eğiticilerin illerde öğrenci ve veliyle muhatap olan öğretmenlere yönelik düzenledikleri yerel hizmetiçi eğitimler, dergi, sanal iletişim platformu (http://groups.yahoo.com/ group/EDCHRE) ve TTKB’nin web sayfasında yer alan proje sitesi, örgün eğitim kurumları, yerel yönetimler ve STK’lar tarafından organize edilen yarışmalar ve tartışma programları şeklinde uygulanmaktadır. - Kendini gerçekleştirme, öteki, birlikte yaşama, sosyal uyum, uzlaşma, ayrımcılığı yadsıma, hak, anadili kullanma gibi insan hakları kavramları, - Eleştirel düşünme, birlikte yaşama, sorgulama, ötekine saygı, şiddete karşı olma gibi toplumsal beceriler ortak anlamda kullanılmaya başlanmıştır. Hizmetiçi eğitimler iki kategoride gerçekleştirilmektedir. Birinci kategori DYEP Ulusal Komitesinin bizzat kendisinin düzenlediği ve eğitici eğitimi verdiği Genel Hizmetiçi Eğitim kurslarıdır. Bu kurslara 81 ili temsilen felsefe grubu, sosyal bilgiler, tarih, coğrafya ve sınıf öğretmenleri katılmaktadır. Genel hizmetiçi eğitimlerden en son Temmuz 2008’de Muğla/Fethiye’de gerçekleştirilen DYE Formatör Öğretmenlik Kursuyla ilgili kursiyer Adem Yakdemir’in1 değerlendirmesi şöyledir: Üzerinde uzlaşılmış bu kavramlar ilkin, ilk ve ortaöğretim seviyesinde TTKB’nin müfredatlarında, daha sonra da MEB’in farklı birimlerinde öğretim araç gereçlerinde açıklanıyor ve geliştirilmeye açık hale getiriliyor. Örneğin yapılandırmacı yaklaşıma göre yenilenen öğretim programları, eleştirel düşünme, yaratıcılık, bilgiye ulaşma kanallarını kullanabilme, iletişim ve farklılıklara saygı gibi temel insan hakları ve yurttaşlık becerilerine dayandırılmaktadır. “İki haftalık süre içinde çeşitli etkinliklerle birbirimizi yakından tanıma fırsatımız oldu. Slogan, afiş ve plan hazırlama, grup çalışmasıyla karar alma, birlikte sorun çözme, diğerlerinin sorunlarına duyarlı olma, sorun odaklı bir araya gelme ve beraber hareket ederek ortak bir paydada buluşma vb. becerilerine yönelik etkinlikler gerçekleştirdik. Projenin insan kaynakları TTKB üyeleri Dr. Vahap Özpolat ile DYE/İHE Ulusal Komite Koordinatörü olarak Dr. H. Mustafa Açıköz’ün de içinde bulundukları dokuz kişilik “DYE/İHE Ulusal Komitesi”nden oluşmaktadır. Ulusal Komite üyesi olan öğretmenler TTKB’de görevli alanlarında yüksek lisans ve doktora yapmış/yapan Farklı düşüncelere sahip, idealleri ve ya- 19 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ bu çalışmalar sonucunda bugün Türkiye’de temel haklar ve demokratik tutumların birçoğunun tanımları üzerinde uzlaşma sağlanmış durumdadır. Belki kavramların felsefi temelleri üzerine daha derinlemesine etütlere gereksinim olduğu düşünülebilir. Ancak kamuda genel olarak; Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ rek yaşamak... Evet, aslında farkında değiliz ama çok uzaklara değil kendimize şöyle bir bakmalıyız, o kadar yol almışız ki! Yakın zamana kadar düşünmeyi bile düşünemezken şimdi çok rahat herkes birbirini eleştirebiliyor. “Bu benim düşüncem, herkes duysun!” diye gururla haykırabiliyoruz.” İkinci kategori ise DYE eğiticilerinin kendi illerinde gerçekleştirdikleri “Yerel Hizmetiçi Eğitim” kurslarıdır. Yerel hizmetiçi eğitimler; Millî eğitim müdürlüklerince, Talim ve Terbiye Kurulu genelgesine uyarınca ildeki eğitici sayısına göre “Demokrasi ve İnsan Hakları Eğitimi Semineri” adı altında planlanmakta ve eğiticiler tarafından her branş ve kurumdaki öğretmenlere yönelik seminerler ve etkinlikler şeklinde gerçekleştirilmektedir. DYE ve İHE kavramları ve kazanımlarının öğretmen, öğrenci ve velilere ulaşmasını sağlayan kişiler DYE eğiticileridir. Bu anlamda DYE eğiticisi sayısının artması, illerde düzenlenen hizmetiçi eğitim sayısının artması ve daha çok kişiye ulaşılması açısından önem taşımaktadır. şam tarzları farklı kalabalık bir insan topluluğu güzel bir birlikte yaşama örneği sergiledi. Zaten demokrasi de bu değil midir? Eşit haklara sahip herkese kendi yaşam alanına müdahale etmeden hak ve hürriyetlerine saygı göstere- _______________ 1 Aday DYE Eğiticisi, Tepealan Ç.P.L. Müdürü, Felsefe Grubu Öğretmeni, Korgan/Ordu 20 Şubat 2009 Dr. H. MUSTAFA AÇIKÖZ İLE DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Söyleşi: Yusuf Toprak ayın Hocam DYE/İHE çerçevesinde bu yıl Nisan ayında Budapeşte’de yapılan 13. Ulusal Koordinatörler Toplantısına ve Kasım ayında Viyana’da yapılan 14. Ulusal Koordinatörler Toplantısına Türkiye temsilcisi ve Ulusal Koordinatör olarak katıldınız. Bu anlamda ilk olarak AB ülkelerinin DYE/İHE konusundaki tutumu nasıl? Size bunu sormak istiyorum. pılıyor. Bir de ulusal koordinatörlerin içinde bulunduğu bölgesel iletişim ağları var. Mesela insan hakları projesi dahilinde Türkiye, Malta, Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerin içinde bulunduğu bir grup Akdeniz İletişim Ağını oluşturuyor. Bunun gibi başka iletişim ağları da var. Bu toplantılara koşut olarak öncesinde ya da sonrasında bu iletişim ağları da kendi içlerinde toplantı yapıyor. Bu toplantıları da eklersek bizim açımızdan yılda toplam dört toplantı yapılmış oluyor. İşleyiş, bir eylem planı çıkarmak, bu çerçevede yürümek şeklinde oluyor. Projenin içinde bulunduğumuz ikinci aşaması, 2009 yılında bitecek, sonra üçüncü aşamaya devam edilecek. S Öncelikle Avrupa Konseyi’nin çalışma usulü ile ilgili bir şeyler söyleyeyim. Konsey, toplantılarını küresel bazda çeşitli düzeylerde yapıyor. Proje çerçevesinde ulusal koordinatörler düzeyinde ise senede iki toplantı yapılıyor. İlki Mart ayı içerisinde yapılıyor. İkinci toplantı da koordinatörler toplantısı, genelde Kasım ayında ya- AB ülkelerinin DYE/İHE konusundaki tutumuna gelince; şunları söyleyebiliriz. Genellikle bu aktivitelerin eğitim merkezli yapılması düşü- 21 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ ÜZERİNE Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ aile birliği ve merkezî otoritenin kucaklaşması ile, birlikteliği ile sonuca ulaşılmış olacak. İşte bu saydıklarımızı Avrupa Konseyi’nin bu projesinin tüm tarafları kendi ülke gerçeklerini göz önünde bulundurarak yapmak durumunda. Kendi gerçeklerini diyorum çünkü bilindiği üzere her ülkenin kendi hassasiyetleri var. Bir de her ülkenin insan hakları anlayışı bakış açıları yüzde yüz birbirinin aynı değil. “Burada ortak bir insan anlayışı var mı ki bunların haklarından söz edilsin?” sorusu sorulabilir. Eğer bir ülke benim insan dediğim beyaz olandır, Avrupalı olandır, diyorsa böyle bir durumda Avrupalı olmayanı, beyaz olmayanı mahkum ediyor demektir. Yani diğerlerini ötekileştirip, ikinci sınıf üçüncü sınıf insan olarak görüyor demektir. Bu kabul edilebilir değil. Bu durumda olan ülkelerde hukuk sistemleri hazmedilememiş olabileceği gibi bir takım hukuki problemler de olabilir. Yukarıda farklılıklardan bahsederken bunları anlatmak istedim. Ama bunlarla birlikte ortak bir amaç var; o da tüm dünyada insan hakları ve demokrasi kültürünü, küresel yurttaşlık bilincini oluşturmak. Bunun için de öncelikle Avrupa Konseyi’nin projesiyle bu amaç ulusal bazda gerçekleşecek, oradan hareketle de küresel bazda bir açılım yakalanacak. Özetle projenin paydaşı olan ülkeler Avrupa Konseyi’nin projesinin gereklerini yerine getirmek durumundadır. nülüyor. Avrupa Konseyi de bunu istiyor. Malum eğitim, mesajı kitlelere iletmenin hem resmi hem de gayri resmi yolu. Geniş kitlelere ancak eğitim yolu ile ulaşırsınız. Öyleyse eğitim mekanizması içinde ne yapılabilir?AB ülkelerinin de bizim de uğraştığımız şey, ana yardımcı unsur olarak eğitim mekanizmasında müfredatı görüyoruz. Müfredata insan haklarına ilişkin konuları, temaları yayabilir, Avrupa Konseyi eylem planı çerçevesinde kendi ulusal ve bölgesel gerçeklerimizi de dikkate alarak bir şeyler yapabilirsek, amaç gerçekleşmiş olacak. Öyleyse birincisi, insan hakları ile ilgili konuları, ilkeleri müfredata yerleştirmek; ikincisi alt projeler vasıtasıyla okul yönetimine, okul aile birliklerine sosyal çevreye indirmek, en önemlisi de insan haklarının bir ders olarak, en azından seçmeli bir ders olarak okutulmasını sağlamak esası oluşturacak. Bu sağlanırsa demokratik yurttaş yetiştirme amacına ulaşılmış olacak. Demokrasi de çoğulculukla, katılımla, özgürlükle, seçimle, özgünlüklere saygıyla ilgili olduğuna göre öğrenciler, okul, okul idaresi, Hocam projenin paydaşı olan ülkelerin gereklerini yerine getirmeleri gerekir dediniz. Peki Türkiye AB ülkeleri arasında DYE/İHE’nin neresinde? Bu çok önemli bir soru. Biz imparatorluk bakiyesi bir ülke olduğumuz için bizim kendimize 22 Şubat 2009 has kültürel, ekonomik, sosyal, insani vs. reflekslerimiz var. Böyle olunca DYE/İHE içindeki temalara yaklaşımımızda özet bir ifade ile bizce yani biraz daha insanca oluyor. Biz meselelere daha bütüncü, birlikçi ve evrenselci bakabiliyoruz. Bize göre insanın Avrupalısı, Afrikalısı, eskimosu olmuyor. Çünkü kültür ve inanç sistemimiz hoşgörü kültürümüz bize bütüncü bakmamızı öğütlüyor. Sanılanın ya da sandırılanın aksine insan hakları konusunda biz çok daha ileride durmaktayız. Bunu da her fırsatta gittiğimiz platformlarda söylüyoruz, yaptıklarımız da bunu gösteriyor. Ne yaptık diye sorarsanız ilk olarak DYE/İHE kalemindeki ana unsurları konuları, kavramları eğitim mekanizması yoluyla müfredata yaymaya çalıştık, ve hatta seçmeli olarak “Demokrasi ve İnsan Hakları” dersini de müstakil bir ders olarak müfredata yerleştirdik. DYE/İHE’ye kardeş proje olarak dünyada başka örneği olmayan “Okul Meclisleri” projesini hayata geçirdik. Hazırladığımız 2009 eylem planını aşama aşama uygulamaya başladık. yerini şaşkınlığa bırakıyor. Hocam bu uzun soluklu bir proje, bir takım itici güçlere ihtiyaç olacaktır. Türkiye’nin AB ülkelerinden farklı itici güçleri neler olabilir? Öncelikle sahip olduğumuz kültürel zenginlik ve kültürel kalıtımdan bahsetmek gerekir. Bu bizim için en önemli itici güç. Bu zenginlik Osmanlı Devleti’nden. Devletin mensubu olan etnik gruplar arasında bir sevgi, saygı, hoşgörü hakimdi. Zaten başka türlü uzun yıllar birlikte yaşamaları da olanaklı olamazdı. İşte bilinçaltımızda varolan bu tecrübe, AB ile etkileşime girdiğinde ortaya çıkıyor, kendini gösteriyor. Öyleyse itici kuvvet dediğimiz zaman, bir kültürel zenginliğimiz, yani dünya uygarlığına yaptığımız kültürel katkımız; ikincisi bir devlet geleneğimiz var. Şimdiye kadar katıldığım tüm toplantılarda bilhassa İslam ülkelerinin oluşturduğu toplantılarda Türk heyetleri ayrı bir yerde tutulmuş hep farklı muamele görmüştür. Bunun sebebi bir devlet geleneğimizin olmasıdır. Bu bize kurumsal davranma, bir disiplin içinde davranma yeteneği kazandırmıştır. Toplumların bir bilinçaltı vardır. Bu bilinçaltı, ortamını bulduğunda hemen ortaya çıkıyor. Köklü bir devlet geleneğimizin olması bizi gerçekten fak- Söyledikleriniz gerçekten çok güzel. Peki dışarıdan bakıldığında Türkiye’nin görünümü nasıl? Yukarıda değindiğim gibi, yaptıklarımızı ya da yapacaklarımızı anlattığımızda, “gerçekten öyle mi?” türünden tepkiler alıyoruz. Tebrikler alıyoruz. Zaman zaman da muhataplarımız şaşkınlıklarını ifade ediyorlar. Türkiye’nin modern bir yüzü olduğunu müşahede ediyor, doğu- batı sentezini başarı ile yaptığını görüyor, bunu da söylüyorlar. Tabiî kuşkuyla bakanlar da oluyor. Ama genelde aldığımız dönütler olumlu. Aslında bir önyargıdan bahsedilebilir. Türkiye denince bir takım görüşleri var, işte Müslüman ülkeyiz, farklı bir kültüre sahibiz, AB’ye girmek istiyoruz vs. Yalnız iletişim ve diyalog kanallarını açık tuttuğumuzda, demokratikleşme konusunda adımlar attıkça önyargılar 23 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Mesela en son Viyana’da yapılan toplantıda oradaki aktivitelerimizi, çalışmalarımızı çok beğendiler. Nitekim Türkiye Ulusal Koordinatörü olarak raportörlüğü bize verdiler. Bizi belki biraz yordu ama Türkiye açısından çok önemli bir fırsat oldu. Bütün bunlar bize gösteriyor ki ülke olarak özgüvenimizi arttırabilirsek, Türkiye’nin farklılığını her platformda gösterir, etkinliğini arttırabiliriz. Zaten, raporlarımızla, etkinliklerimizle, yaptığımız sunularla takdir topluyoruz. Eğer soruya dönersek, özetle, Türkiye’ye karşı bir önyargı olmadığını söylemek mümkün değil, ne varki bu önyargı artık yavaş yavaş yokolmakta. DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim lılaştırıyor. Diğer bir önemli husus dta, belki üçüncü bir madde olarak ekleyebileceğimiz bir özelliğimiz de “Yurtta sulh cihanda sulh” prensibidir. Bu prensip özellikle son dönemimizi esas aldığımızda adeta kodlarımıza işlemiştir. Küreselleşme bazında bu prensibi dillendirdiğimizde tabular yıkılıyor. Bir de biz bu konuda samimiyiz. Yani laf olsun diye “Yurtta sulh cihanda sulh” demiyoruz. Bu perspektiften bizim netliğimizde bakan başka bir ülke de yok. Ben her platformda bunu söylüyorum. Birbirimize karşı dürüst olmalıyız. Birbirimizle empati kurmalıyız. Bunları yapalım ki tüm bu konuştuklarımız; insan hakları, demokratik yurttaşlık, kavramları, prensipleri, çerçeve planları, eylem planları bir anlam kazansın. masına ve tamamen gönüllülük esasına göre işlemesine rağmen komite, tüm üyeleriyle temsil noktasında kendini aşmış durumda ve gerçek anlamda destek verildiğinde de neler yapabileceğinin işaretlerini de vermektedir. Sorunun ikinci kısmında herhangi bir sorunla karşılaşıp karşılaşmadığımızı sordunuz, hakikaten hem içerde –yukarıda da belirttiğim gibi- hem dışarıda sorunsuz çalışmalar çıkardık. Sayın Hocam, bundan sonraki süreçle ilgili öngörüleriniz nelerdir? Bundan sonraki süreci iki aşamada ele alabiliriz. Birincisi kendi ulusal aşamamız. Ulusal Komite toplandı ve 2009 Eylem Planını hazırladı. bu eylem planı ile amaçlanan demokrasi bilincini okullar eliyle evlere taşıma, sokağa taşıma. Eğitim sürecinde DYE/İHE formatörlerimiz, demokrasi bilincini öğretmenlere, öğretmenler okullara ve çocuklara, çocuklar da evlere ve sokaklara taşıyacak. Dolayısı ile demokratik yurttaş, demokratik katılım amaçları gerçekleşmiş olacak. Birbirine saygı duyan, sevgi besleyen, hoşgörülü, farklılıkları zenginlik olarak gören yurttaşlar yetişecek. Süreçteki herkes bu amaca hizmet edecek. Türkiye DYE/İHE ve İnsan Hakları konusunda AB nezdinde yeterli ve etkin olarak temsil araçlarına sahip mi? Temsil ve hakların korunması konusunda karşılaştığınız sorunlar nelerdir? Bu soru teknik bir soru oldu. Cevap da aynı şekilde teknik olacak. Elbette temsil araçlarımız var. Dışişleri Bakanlığı’mızın çalışmalarını burada saymaya gerek yok. Dışişleri Bakanlığı’mızın bünyesinde BM’de, AB’de Avrupa Konseyi’nde daimi temsilcilerimiz var. Daha özelde insan hakları konusunda Başbakanlığımıza bağlı İnsan Hakları Başkanlığı adında bir birimimiz var ki, gerçekten göz dolduran çalışmaları var. Aslında aktif katılımcılık esasıyla hareket ederek özellikle AB ile birlikte hemen hemen tüm projelerde varız.Türkiye’deki her birimin, her kurumun, STK’ların, akedeminin, iş dünyasının resmî, gayri resmî bir projenin içinde olduğunu görüyoruz. Şunu da belirtelim, biz bütün bunları Avrupa Konseyi istedi diye değil, buna en çok toplum olarak bizim ihtiyacımız var diye yapacağız. Bu proje ile yapılacak olan bizim zaten bilinç altımızda var olan; insan haklarına saygı, hoşgörü, demokrasi bilinci gibi kavramların sistemli bir şekilde sunulması ya da şekillendirilmesidir. Bunlar ulusal bazda öngörülen şeyler. Avrupa Konseyi bazında proje çerçeve planı doğrultusunda ilerliyor. Üye ülkeler birbirlerini bilhassa bu frekansta çok iyi tanıdılar. Birbirlerinin hassasiyetlerini, farklılıklarını bildiler. Önyargıları yok ettiler. Koordinatörler toplantısı genellikle üye ülkelerden birinde yapılıyor. Böylece ülkeler fiili olarak da birbirlerini tanı- Diğer taraftan DYE/İHE’ye gelince, bu proje bilindiği gibi Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu bünyesinde bir ulusal komite tarafından yürütülmekte. Ulusal Komitenin çalışmaları ortada. Bu projenin hiçbir kaynağı olma- 24 Şubat 2009 üçüncü aşamasına birçok amacını gerçekleştirmiş olarak başlayacaktır. Benim öngörüm odur ki ulusal bazda murat edilen gerçekleşecektir. Bunun dönütlerini alıyoruz. Küresel bazda da durum çok farklı değil. Ulusal seviyedeki çalışmalar mutlaka Avrupa Konseyine yansıyacaktır. Sonuçta 2009’da ikinci aşaması bitecek olan bu proje dünya barışının yerleşmesinde, insan haklarını içselleştirilmesinde, hoşgörünün yaygınlaşmasında katkılar sağlayacak, 25 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ mış oluyorlar. Toplantılarda söylenenler yerinde görülmüş oluyor. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim e-DEMOKRASİ VE DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ e-VATANDAŞLIK Cebrail Yıldırım manın etkisiyle unutulabilmekte veya sandık başında gözden kaçabilmektedir. Demokratik bir tepki ancak bir sonraki bahara kalmaktadır. Herşeye rağmen seçim işlemleri bittikten sonra vekalet mazbatasını alan adaylar, halkın iradesini aktardıklarını unutmakta ya da halkın kendisine verdiği yetki ve etkiyi halka rağmen kullanabilmektedir. Halbuki ”Temsil sisteminde, temsil edilen asıl olandır.”1 a) Klasik Devlet ve Demokrasinin Sanal Destekleri lasik demokrasilerde vatandaşlar, süresi yasalarda belli aralıklarla seçim sandıklarına gider; bir sonraki seçime kadar kendisini temsil edecek ve kendi adına karar verecek vekiller seçer. Bu temsil eden-temsil edilen ilişkisinde asıl unsur olan vatandaşların, yönetimde yalnızca temsil edilmesi anlamına gelir. Buna da temsili demokrasi denir. Temsili demokrasilerde, temsilci statüsündeki vekiller, ülke yönetiminde vatandaş adına kararlar almaktadır. K Klasik devlet, insanları vatandaş olarak görür. Devlet-vatandaş ilişkisi bir tür yöneten-yönetilen ilişkisine indirgenmiştir. Yönetime, en azından yasal düzenlemelerdeki karar alma sürecine “doğrudan” katılmamış olmak, beraberinde “halka rağmen” eleştirisini beslemektedir. Ülkelerin doğrudan veya yarı-doğrudan demokrasi yerine temsili demokrasi uygulamalarını bazı olgusal gerekçeleri vardır. Her bir karar alma sürecine tüm vatandaşların katılımını temin etmek, zaman ve para bakımınından ekonomik olmaması bunlardan biridir. Temsili demokrasilerde “etkili propaganda” vatandaşın iradesini etkileyebilmektedir. Vatandaşlar seçim sürecinde, çeşitli kitle iletişim araçlarıyla yoğun propaganda yayımına maruz kalmaktadır. Beş yıl boyunca ülkeyi yönetenlerin ilk yıllarda aldıkları, kendi seçmenlerince de onaylanmayan kararları, araya giren uzun za- 26 Şubat 2009 “kısa yol”dan halledilebilmektedir. b) İnsan Hakları ve Demokrasiye Katkı Yapan Teknoloji Klasik devlet, bürokrasiye dayanır. Çoğu zaman “yasal olanaksızlıklar” veya “yasal engeller” sözcüğü yerine “bürokratik engeller” sözcüğü kullanılır. Devlet dairelerine “işi düşen” vatandaşın muhatabı bir memur olsa da gerçekteki muhatabı devlettir. Vatandaş, vergi ödemeden bir dizi hakkın tahakkukuna kadar birçok konuda memurla yüzyüze iletişim kurmak ve ilişkiye girmek zorunda kalmaktadır. Devletin hizmet kademelerinde çalışanların yani memurların vatandaşlara sundukları hizmetteki kusurlar çok çeşitlidir: Hizmette öncelik ve önem sırasında adaletsizlik, her türlü kayırmacılık, gizli veya içgüdüsel kişisel çıkarlar, eksik ve iyi niyetli olmayan insan ilişkileri, tutum ve beceriler, vb. bir dizi yapısal kusur. Teknolojik gelişmelere paralel olarak vatandaş, devletin temsilcisi olan devlet memuruyla muhatap olmaktan kurtulmaya başlamıştır. İkinci örneğimiz vergi ve harçlarla ilgili: Vergi ve harç ödemede gerçekleştirilen en son internet elektronik bankacılık uygulaması şöyledir: “Araç sahipleri bu yıl ilkkez MTV’yi (Motorlu Taşıtlar Vergisini), elektronik ortamda kredi kartıyla da ödeyebilecek […] Gelirler İdaresi Başkanlığı sitesi (www.gib. gov.tr)’nden kredi kartıyla ödemelerde ise geçmiş yıllara ait sorgulanan tüm borçlar ödenebilecek.” 2 e-devlet, vatandaşlara devlet tarafından verilen hizmetlerin elektronik ortamda internet üzerinden sunulmasıdır. e-devlet yoluyla resmi hizmetler vatandaşa daha kolay, daha hızlı, daha güvenli, daha kaliteli ve kesintisiz bir şekilde ulaştırılabilmektedir. Örneğin günümüzde vatandaşlar çocuğu olduğunda nüfus dairesine gitmeden internet üzerinden nüfus kaydını yaptırabilmektedir. Yani vatandaşlık görevleri, Üçüncü örneğimiz e-devlet uygulaması denilebilecek resmi kurumların internet erişimleri. Bu yolla, “her kurumun ve her bireyin bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanan sistemler ile devlet kurumlarına ve kurumlarca sunulan hizmetlere kolayca erişmesi hedeflenmektedir.” 3 Bu hedefe yaklaşmada, e-devlet olma yolun- 27 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Teknolojik gelişmenin insanlar ve toplum üzerindeki etkisine birkaç örnek verelim. İlk örneğimiz telefonlar: Cep telefonu kullanımında 7’den 70’e hızlı bir değişim geçiriyoruz. 1988 yılında parmakla sayılacak kadar az sayıda insanda cep telefonu varken; bugün profesöründen, okuryazar olmayanına, zengininden, fakirine herkesin cebinde telefon vardır. Bu teknoloji yalnızca hayatımızı kolaylaştırarak hayatımıza girmiyor. Bir tür bağımlılık da yapıyor ve onsuz bir engelli gibi hareket kabiliyetimiz sınırlanıyor. Hiçbirimiz cep telefonsuz yapamıyoruz. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim lı iktidarda temsil edilme imkanına kavuşmaktadır. Uygulama, daha hızlı, daha güvenilir ve daha saydam bir seçim imkanı barındırıyor. Bir bakıma demokrasi de sanal bir dayanağa kavuşmuş olmaktadır. DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ da, Avrupa ülkelerinden daha büyük bir hızla ilerliyoruz. Dördüncü örneğimiz nüfus sayımıyla ilgili: Bilgisayar ortamında Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine geçinceye kadar nüfus sayımları sokağa çıkma yasağıyla birlikte işlemekteydi. Devlet bir görevi yerine getirebilmek için temel haklardan birini ihlal ediyordu. Bu yüzden nüfus sayımı bir çileye dönüşmüştü. Nüfus sayımını sanallaştırıp gerçek sorunların bir kısmından arınan Türkiye, aynı bilişim teknolojilerini genel ve yerel seçimlere de uyarlayarak kullanabilr. Teknolojik donanım ve yazılımla, seçim işleminin daha saydam ve daha güvenilir şekilde yapılacağı günleri görmeyi umabiliyoruz. Güncellenebilen yazılımlar gibi demokrasinin temel kavramları ve araçları da güncellenebilir. Elektronik oylama, elektronik sayım, çevrim içi oylama vb. gibi yöntemler şimdiden tanımlanmış bulunmaktadır. Buna göre; c) Reel Meclise e-meclis Desteği Okullarda, temel olarak “yerleşik bir demokrasi kültürü ve bilincinin oluşturulması” çalışması olan Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri Projesiyle; - Çoğulculuk, bir arada yaşama ve tartışabilme becerileri gelişmiş, - Lokal değerlere sahip çıkan ancak global değerlere de açık bireylerin yetiştirilmesi amaçlanmaktadır.5 e-sayım: Seçmenlerin tercihlerini işaret ettikleri kâğıt oy pusulalarının elektronik olarak okunması ve sayılması işlemidir.4 Bu projenin uygulanmasına devam edilirken pilot alanlarda e-demokrasi ugyulamaları demokrasi eğitimine entegre edilebilir. 81 il temsilcisinin oluşturduğu klasik öğrenci meclisi yerine tüm öğrencilerin alınan kararlarda reylerinin olduğu e-meclisler oluşturulabilir. e-meclis uygulamasında öğrencilerin, demokrasiye klasik katılımdan (seçilen temsilciler aracılığı ile yönetime katılımdan), network ağları yoluyla yönetime doğrudan katılım sistemine geçmesi sağlanmalı, karar alma süreçlerine katılım anlamındaki daha fazla demokrasiyi gösteren etkinlikler arttırılmalıdır. Bu uygulamaların sonuçları, eksikleri, artıları, etkileri, yan etkileri belirlenerek, e-siyasete geçişte bir doküman olarak da kullanılabilir. e-oylama, çevrimiçi oylama ve e-sayım yoluyla seçme işlemine hile karışması engellenmekte; insani kusurlar en aza indirilerek seçim süreci ve sonucu daha yüksek bir kontrol altında tutulmakta ve seçmenin tercihleri daha hız- Gittikçe artan sanallık ve sanal eylemler, uygulamaların da bu alana kaymasına neden olmaktadır. “Yaşadığımız enformasyon çağında bilişim ve iletişim teknolojilerinde son yıllardaki gelişmeler siyasi yaşamda ve demokratik e-oylama: Geleneksel oy verme istasyonlarına gelen seçmenlerin tercihlerini, kağıt oy pusulası kullanmak yerine, elektronik olarak ifade etmeleri, Çevrim içi oylama: Seçmenlerin, oy verme istasyonlarında bulunan cihazlarda veya kamuya açık İnternet erişim merkezlerinde oylarını doğrudan doğruya seçim sonuçları kütüğüne kaydettirmeleri, 28 Şubat 2009 lar, referandum kadar masraflı olmayacak ve uzun zaman almayacaktır. Böylece çifte kazanç elde edilmiş olacaktır. Hem ülkenin parası kasasında kalacak hem de temsili sistem daha tatmin edici bir işleyişe kavuşacaktır. Çünkü meclise vekil gönderemeyen azınlıklar da iradelerini karar alma sürecine yansıtmış olacaklarlar. Tüm vatandaşlar artık “katılımcı e-vatandaş”; yönetim sistemi de “katılımcı edemokrasi” olabilecektir. _______________ 1 Işıklı, Şevki; “Ölecek Zaman Yok: 21. Yüzyıl Sorunları”, Elis Yayınları, Ankara, 2008, s.69 2 “Taşıt Vergisi Kredi Kartıyla Ödenebilecek” (Gazete Haberi: zaman.com.tr/02.01.2009). Vatandaşlar “bir tık”la hızlı bir şekilde sürece dahil olacaklar ve kendisini temsil edenlerin düşünceleri ile değil kendi bireysel düşünceleri ile temsil edilmiş olacaklardır. Bu uygulama- 29 3 www.turkiye.gov.tr 4 KESMEZ, Necdet; www.bilisimsurasi.org.tr 5 Bkz: Demokrasi ve Okul Meclisleri Projesi Yönergesi 6 Age, aynı yer. DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ toplumların ve kurumların işleyişinde etkisini hızla artırmaktadır.” 6 Güncelliğinin ve popüleritesinin yitmemesi için demokrasi eğitimi ve okul meclisleri sanal desteğe kavuşturulmalıdır. Okullarda uygulanacak e-meclis örneği etbmm adıyla gerçek e-meclise de dönüşebilir. Sanal kart numaraları ve şifrelerle tanımlanan e-vatandaş, oyunu bilgisayar ortamında kullanabilir ve kendi arasından seçtiği temsilcilerini meclise gönderir. Ancak temsilcinin mecliste attığı adımları ve hangi kanunları onayladığını, hangi tasarı üzerinde çalıştığını sürekli network ağları yoluyla takip edebilir. Kamuyu ilgilendiren ve üzerinde uzlaşılamamış olan konularda, bu network ağları sayesinde e-sayım ve e-seçim benzeri bir teknikle vatandaş, onayını iletebilir. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Prof. Dr. HASAN TAHSİN FENDOĞLU İLE İNSAN HAKLARI, DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ DEMOKRASİ VE EĞİTİM ÜZERİNE Söyleşi: Şevki Işıklı ayın Fendoğlu, bir hukuk devletinde insan hakları konusuna anayasayla başlayabiliriz sanırım. Anayasanın ikinci maddesi insan haklarına “saygılı” bir devletimiz olduğunu bildiriyor. Saygılı bir devlet mi yoksa insan haklarını “savunan” bir devlet mi? Bizim devletimiz hangisi? hakları önündeki engelleri kaldırmayı devletin görevi hâline getirir. Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olduğunu bildirir. Demokrasi, insan hakları ve hukuk birbirleriyle bağlantılıdır; gelişimleri paralellik gösterir. Örneğin sosyal devlet ilkesi, yoksullarla ilgili görev yüklüyor. İnsanların birbirlerine muhtaç olmayacak şekilde ihtiyaçlarını gidermek devletin görevidir. S Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri arasında yer alan ikinci madde şöyle diyor: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.” “Saygılı mı savunan mı?” meselesine gelince; yasal mevzuata ve uygulamaya bakıldığında aynı zamanda savunandır. Batı’da insan hakları savunucularına aktivist denir. Temel haklar ve özgürlükler bölümü, anayasanın 74. maddeye kadar olan bölümü, esas olarak insan haklarıyla ilgilidir. Yalnızca vatandaşlık bağlamında değerlendirilmemeli. Ben bunu “anayasanın 1/3’ü insan haklarına ayrılmıştır” şeklinde yorumluyorum. Anayasamız bir haklar hukuku gibidir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, kanun gibi uygulamada yükümlülük “İnsan haklarına saygılı” bir anayasa demek, insan hakları konusunda çağdaş bir ülkede olması gerekeni yapmak demektir. Bu madde devleti yönlendiriyor aynı zamanda. İnsan 30 Şubat 2009 getiriyor. Bu durum pratikte nasıl gerçekleşiyor? avukatı diyorlar. Araplar “Divan-ı Mezalim” diyorlar. III. Ahmet döneminde ahilik-fütüvvet-kazaskerlik teşkilatı içindeydi. İsveçli bir vekil Osmanlı’daki bu sistemi beğeniyor kendi ülkesine öneriyor. O vekil, ombudsmanlık sistemini bizden aldıklarını söyledi. Kıbrıs dâhil tüm dünyada var bu. Yetkisi ve görevi fazla olacak. Türkiye’nin büyük ihtiyacı var. Mevzuat ile uygulama arasında, haklar aleyhine bir kopuş ve eksilme olduğu gözleniyor. Bu kopuş ve eksilmeler, anlamların bulanıklaşması, etkisinin azalması ve önemsizleşme ve dışlanma şeklinde tekrar ediyor. Yasal düzenlemeler, insan haklarına saygıyı sağlayamıyor. Bu mekanizmanın adı bellidir: buna demokrasi denir. İşleyişinde bir sorun olduğu gözleniyor. Ne düşünüyorsunuz? Başbakanlık bu anlamlı kopuşu fark edebiliyor mu? İkinci eksiklik “Ulusal Kurum”. 1973 yılında BM Genel Kurulu, Paris Prensiplerine göre kurulacak RTÜK benzeri bir kurum. Üçüncüsü il ve ilçe İnsan Hakları Kurullarının işlevselleştirilmesi. İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları… İki sorum olacak. Birincisi kurul üyelerinin insan hakları müktesebatı ve tutumu yeterli mi? İkincisi STK’ların bu kurullarla işbirliğine yanaşmadığı yönünde eleştiriler dile getiriliyor. Teori ile pratik arasındaki uçurum… Anayasa Mahkemesi, “Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu”nu iptal etti. Buna Ombudsmanlık yasası da deniyor. Türkiye’nin bu yasaya şiddetle ihtiyacı var. Bazı görevleri tam yerine getirecek. Meclis bütçesini kullanacaktı. 11 (10+1 baş denetçi) denetçiden oluşacaktı. Doğrudan başvuru mercii olacaktı. Fransa’da buna halkın Kurul üyelerinin gerçek bir insan hakları aktivisti olup olmadığı tartışılabilir. Kurul üyelerinin seçimi oradaki mülki amir tarafından gerçekleştiriliyor. Ben bazı toplantılara da bizzat 31 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ 2001 yılından beri Başbakanlık Merkez Teşkilatında bizim birimimiz yani; Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı var.. Türkiye’de yirmi bir kurumda insan hakları birimi var. Kadınlarla, çocuklarla, özürlülerle ilgili birimler… Bakanlıklarda, örneğin Kültür, Adalet ve İçişleri Bakanlığında, insan hakları birimleri var. Polis de bu konuya önem veriyor. Emniyet müdürlüklerinde, sağlık kurumlarında da birimler var. Bunun yanında 2002 yılında İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları oluşturuldu. Danışma kurulları, örneğin denetleme, tam çalışmıyor. Uygulamada sorunlar var. DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Göstergeler dizgesinde halkı demokrasi; demokrasiyi ise meclis temsil eder. TRT3’ten izlediğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi, gençlere iyi bir demokrasi örneği teşkil ediyor mu? katıldım. STK’ların işbirliği meselesine gelince; 2003’te Jandarma ve Polis, kurul üyeliğinden çıkarıldı. Bu durum STK’ları işbirliği için cesaretlendirdi. STK’lar polis ve jandarmanın bulunduğu bir kurula şikayette bulunmak istemiyor olabilirler. Bazı STK’lar bu kurullara katılım konusunda üyelerini serbest bırakıyorlar. Bu durumda yerel STK temsilcisi katılmak istemeyebiliyor. Bazen de mülki amirler bazı STK’ları kurullara almak istemiyorlar. Son beş yıl içinde Millî Eğitim Bakanlığının üzerinde durduğu şiddet karşıtı genelgelerini takdir ediyoruz. Ağustos 2009’da bir kampanyamız olacak 81 ilde. 892 ilçede “Okullarda Şiddete Son” kampanyası düzenledik. Keçiören’dekine 2 bin 500 kişi katıldı. Beş öğrenciye bir hoca düşecek şekilde eğitim gerçekleştirildi. Burada bize gelen bir soru da şuydu: Mecliste kavga görüyoruz. Siz de şiddete son diyorsunuz. Okulda değil mecliste şiddete son verilmesini istiyoruz. Kırıkkale dosyasını okudum: öğrenciler bu konuda bilinçli, duyarlı, donanımlı… Kurullara 2001’den beri, yani 7 yıllık bir geçmişte, 9145 hak ihlali ve hak talebi başvurusunda bulunulmuş. Bu başvurulardan 4150 tanesi idari işlem, 437 tanesi de adli işlem yapılmak üzere savcılığa intikal ettirilmiş. Bu başvuruların mahkemelere iletilme sayısındaki kayıp nerden kaynaklanıyor? İkinci soru ise, kurullara yapılan bazı başvuruların, şikâyetçi olunan kişi, kurum ve kuruluşların tespit edilememesi nedeniyle işleme konulamamış olduğunu görüyoruz. İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarında görevli personele duyarlılık ve mevzuat eğitimi veriliyor mu? Kısacası meclisteki şiddet, demokrasi ve insan hakları için iyi bir temsil değildir. Vatandaşların muhatap oldukları kişilerin, yani memurların eğitimi konusu? İnsan hakları ve demokrasinin yerleşmesi ve kurumsallaşması için son derece hâkim faktörler memurlar. İlk ve ortaöğretimde insan hakları eğitimi verilsin istiyoruz. Biz bir öneri olarak Millî Eğitim Bakanlığına bunu ileteceğiz. Yarının memurlarını insan haklarına saygılı ve insan haklarını koruyan insanlar olarak yetiştireceğiz. İnsan hakları eğitimi hiçbir fakültede de yeterli değil. Bu kurullarda 14 bin kişi görevli. Yani dev bir insan hakları savunucu ordusu söz konusu. Ankara’da bu kurullarda görevli personele üç günlük “İnsan Hakları Eğitimi” verdik. Yani eğiticileri eğitiyoruz. Yerli ve yabancı uzmanlar tarafından verilen eğitim hem teorik hem de pratik şeklinde gerçekleştirildi. İki gün süreyle 200 kişinin katıldığı U toplantıları yaptık. STK temsilcileri de bu toplantılara katılmışlardı. 12 bin “İnsan Hakları Kiti”i gönderdik. Bölge toplantıları yapıldı. STK’lar sürekli iletişim hâlindeler. Şunu mu demek istiyorsunuz: Şimdiki memurlardan iş geçti. Gelecektekilere bakmalıyız! 32 Şubat 2009 Bu eğitimler işe yarıyor mu peki? bunlar mı? Süreklilik gerektiriyor bu eğitimler… Örneğin İçişleri Bakanlığı devam ettiriyor. Ama Adalet Bakanlığı da devam ettirmeli. Bir süre önce hâkim, savcı ve avukatlara bu eğitimi verdiler. Daha fazla Avrupa ülkeleri ziyaretleri yapılmalı. Demokrasi teorik değildir. Demokrasi uygulamalarını yerinde görmeliler. Biz, Adalet ve İçişleri Bakanlığına öneride bulunuyoruz: size eğitim verelim diye, daha fazla yurt dışı eğitimlere önem verin diye. Bazen ana sorunlar unutuluyor. Bazen %10’un sorunları %100’ün sorunlarıymış gibi gösteriliyor. %10’un sorunları elbette sorundur; dikkate alınır, alınmalıdır da. Yoksulluk ve gelir darlığı söz konusu ise... İnsanların başkalarına muhtaç olduğu, yoksulluğun bulunduğu yerde temiz ve düzenli çevrede yaşama hakkı ikincil kalır. Çünkü en temel hak yaşama hakkıdır. Açlık ve yoksullukla mücadele birincil hâle gelir. Diğer hakları ihlal ediyoruz anlamına gelmez. Tüm memurların hizmetiçi eğitimi alması mümkün görünmüyor ya da çok uzun zaman alabilir. Verilen hizmetiçi eğitim güncelliğini ve önemini yitirebilir. Çözüm nedir? Hükümet olarak hak ihlallerinin giderilmesinde de “öncelik ve önem sırasını” gözetmeliyiz mi diyorsunuz? Elbette tüm memurların bir konuda hizmetiçi eğitimi zordur. Fakat özelliği olan memurlara bu eğitim istenilen zamanda verilebilir. Daha fazla vatandaşla muhatap olanlar ve bu konuda kilit konumda olanlar mesela. Yoksullu çevre ilgilendirmez. Karnının doyması, evine ekmek götürebilmesi, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi önemli. Bazen atamalarda kayırmacılık talep ediliyor. Halk eşitlik ve adalet istiyor. Irk, cins, dil, din ayrımı yapılmamalı. Münferit olaylar abartılıyor şiddet, insan hakları ihlali, anti-demokratik uygulamalar konusunda. 2009 yılı ajandanızda İnsan Hakları Eğitimiyle ilgili neler var? İl ve İlçelerle başlatılan “İnsan Hakları ve Demokrasi” adlı kampanya devam edecek. Yarışmalar, etkinlikler, araştırmalar vesaire. 10 Aralık insan hakları haftasıydı. Gündemle ilgili TRT’de bir program vardı. Konuşmacı olarak davet edilen uzman, Türki- 33 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ ye’de insan hakları konusunda sürekli olarak “cinsiyet”, “çocuk” ve “kadın” konularını gündeme getiriyordu. Sürekli bu üç kavrama gönderme yapıyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nde insan hakları ve demokrasi konusunda temel sorunlar Hayır. Şiddet her yerde ve her zaman olmuştur. Bunun önlemini almaya çalışıyoruz. İçişleri, adalet, turizm ve diğer bakanlıklarda memurlara yönelik insan hakları eğitimleri devam ediyor. DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Milletlerden ve Türk dünyasından katılımcılar olacak. Bu toplantının hazırlıkları sürüyor. Ombudsmanlık yasa tasarısı üzerine çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. Türkiye İnsan Hakları Ulusal Kurumu kurma çalışmalarına başlayacağız. İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarında reform çalışmalarımız olacak. Haklar konusunda Millî Eğitim Bakanlığı ve STK’larla işbirliği ve istişareler devam edecek. Bununla neyi hedefliyorsunuz? Kazanım ne olacak? Türkiye insan haklarına önem veriyor. Bu realite Batı’da yeterince algılanmıyor. Batı’nın zihninde bu imajı yeterince oluşturmak istiyoruz. Ayrıca 22–24 Mayıs 2009 tarihinde Ankara’da “Medeniyetler Buluşması ve İnsan Hakları” bağlamında enteraktif katılımlı bir toplantı planlıyoruz. Avrupa Komisyonundan, Birleşmiş Çok teşekkür ediyorum zaman ayırdığınız için. 34 Şubat 2009 ÖZGÜRLÜK ve SİVİL TOPLUM ÜZERİNE nacağına bireyler; temelci toplumlarda ise otoriteler karar verir. Özgürlükçü toplum, bir doğruyu ortaya koymaktan çok, doğruyu yansıtır. Değeri de bundan kaynaklanır.2 J.S. Mill, “Özgürlük Üstüne” isimli eserinde bireyin özgürlüğünü sınırlayan koşulları en aza indirmenin önemini vurgulayarak, bireyin ve toplumun, devletin müdahalesi azaldığı ölçüde gelişebileceğini vurgulamaktadır. Mill’in özgürlük teorisinin merkez noktasını düşünce özgürlüğü oluşturur. Bir düşüncenin susturulması, düşüncesi susturulan insandan çok, insan ırkını, yaşayan nesle olduğu kadar yaşayacak nesillere de zarar vermektedir. Bütün insanlık bir tarafta ve tek bir kişi muhalif tarafta olsa dahi ne insanlığın o tek kişiyi susturmak için meşru bir gerekçesi vardır, ne de o tek kişinin diğerlerini susturmasının.3 Bireylere siyasal iktidar karşısında dokunulmaz bir alan sağlayan “sivil özgürlükler”, bireylerin kendi tercihleri doğrultusunda yaşamlarına yön verebilmelerine temel oluşturan özgürlüklerdir. “Siyasal özgürlükler” ise, yurttaşların devlet yönetimine katılmalarına ve ilindiği gibi özgürlük, sınırlarının çizilmesi belki de en zor olan kavramlardan biridir. Özgürlüğün sınırlarını etik ve hukuk çizer. Özgürlük eğer insanlar arası ilişkilerde ağırlıklı yerini alırsa, sivil toplumun ayrılmaz bir parçası olur ve sivil toplumu, sivil toplum yapan en temel etken haline geliverir. Eylemde ve yaşamda kısıtlama altında olmadan davranabilmek özgürlük demektir. Özgürlük, kişinin yapmak veya olmak istediği bir şey konusunda herhangi bir kısıtlama altında olmaması durumudur. Özgürlük hakkında her sahici önerme şu üç unsuru içerir: a) Bir öznenin varlığı, b) Bir şeyi yapmak veya bir şey olmak istemek, c) İnsan yapısı bir kısıtlama veya engellemeye maruz olmama.1 B Özgürlük genellikle eylemle ve seçimle ilgilidir. Modern demokrasilerde, bireylerin yalnızca hak sahibi olmaları değil, tercih ve kullanım özgürlüğüne de sahip olmaları esastır. Özgürlükçü toplumlarda hangi değerlere bağlı kalı- 35 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Atik Aslan DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim ve mallarına zarar vermemesi gerektiğini öğretir.”4 Locke, teorisini tabiî hukuka dayandırırken evrensellik, eşitlik, özgürlük ve rasyonellik ilkelerini hukuk alanından siyasi doktrin alanına taşımıştır. John Locke’n formülüne göre, “devlet, sosyal sözleşme ile insanların tabiî hukuktan kaynaklanan temel hak ve özgürlüklerini güvenceye almak amacıyla kurulmuştur. Devlet amacından saparsa meşruiyetini yitirir ve insanların siyasi güce karşı direnme hakları doğar.”5 İnsan hak ve özgürlüklerini bir siyasi doktrin olarak ortaya koyan Locke’a göre tabii hukuktan gelen başka temel haklar şunlardır: Hayat hakkı, mülkiyet hakkı ve hürriyet hakkı. Devlet bu hakları korumak için vardır.6 İnsanın her yasaya, her düzenlemeye boyun eğmesini öneren ve özgürlüğün sınırlarını çizmiş olan Hobbes’un aksine Locke, özgürlüğün ancak tüm bireylerin katıldığı ve seçmen olarak görev yaptığı bir yasama faaliyetinin sonucu olan yasaların gözetilmesine bağlı olduğunu savunmaktadır. Locke, insanları mümkün siyasal kararları etkilemelerine olanak tanıyan özgürlüklerdir. Sivil özgürlükler kişilere siyasal iktidar karşısında dokunulmaz bir alan oluştururken, siyasal özgürlükler kişilerin siyasal yaşamın bütün kademelerine düşünsel ve eylemsel olarak katılabilmelerine olanak sağlar. John Locke, “Uygar Yönetim Üstüne İkinci İnceleme” isimli eserinde insanların savaş durumundan kurtulmak amacıyla, doğa durumunu bırakarak topluma geçtiklerini belirtir. “Doğa durumu insanların kimseden izin almadan ve başka birinin iradesine bağlı olmadan, doğa yasasının sınırları içinde eylemlerini düzenlemek, mallarını ve kişiliklerini uygun buldukları gibi kullanmak konusunda yetkin bir özgürlük durumudur... Bu aynı zamanda eşitlik durumudur... Doğa durumunu yöneten ve herkesi bağlayan bir doğa yasası vardır; bu yasadan başka bir şey olmayan akıl, ona danışan bütün insanlığa, eşit ve özgür olduklarından, kimsenin başkasının yaşamına, sağlığına, özgürlüğüne 36 Şubat 2009 David Hume’a göre özgürlük yalnız bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir iyiliktir. Hükümete halkın katılması yararlıdır. Herkes kamu işlerine ve kararların alınmasına direkt kişi olarak katılamayacağına göre, en ideal hükümet türü “temsili demokrasi”dir. Temsili demokrasiyi çoğunluğun yanında azınlığın da hak ve menfaatlerinin korunduğu bir sistem olarak görür. Bunun için nispi temsil sistemini önerir. Halk, temsili demokrasiyi benimsemeye, korumaya, verilecek olan görevleri yerine getirmeye yetenekli ve istekli olmalıdır.9 Günümüzde sivil toplum, demokrasinin gelişebilmesinin temel şartlarından biri olarak kabul edilmektedir. Tüm dünyayı kaplayan ve Samuel Huntington’un üçüncü dalga olarak isimlendirdiği “demokratikleşme dalgası” sivil toplumun yeniden uyanışını tartışmaya açmıştır. Günümüzde, sosyal bilimciler tarafından sivil haklar ve özgürlükler, yurttaş katılımı, gönüllü birliklerin güçlendirilmesi çerçevesinde sivil topluma vurgu yapılmaktadır. Latince “civil” sözcüğünden türeyen sivil kavramı, ilk anlamıyla yurttaşa, hayatına, haklarına ilişkin bütünü tanımlamak için kullanılır. “Sivilizasyon” ise 37 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ maddi, sosyal ve kültürel gelişmeyi anlatır.10 John Keane’ye göre, eski Avrupa geleneğinde, sivil toplum, devlet ile aynı anlamda kullanılırdı. Bir sivil toplumun üyesi olmak demek, bir devletin üyesi olmak, bir yurttaş olmak demektir. Bu düşünce 18. yüzyıla kadar devam etti.11 18.yüzyıldan itibaren sivil toplum kavramı, siyasi iktidarın otoritesinden kurtulabilmiş ve kendi kurumlarını oluşturabilmiş toplum anlamında kullanılmaktadır.12 Sivil toplum, kısaca, “devletin dışında, devlet tarafından planlanıp kurulmamış, devlet denetiminde olmayan toplumu veya toplumları” ifade eder. “Sivil toplum, demokrasinin tüm kurum ve kurallarının işletildiği, güdümsüz ve topluma mal olmuş bir demokrasinin hâkim olduğu, gruplar içinde bireyin etkili ve serbest bulunduğu toplumdur.13 Sivil toplumun doğru olarak algılanabilmesi, devletin doğru algılanabilmesine bağlıdır. “Ortak bir toprak bütünlüğüne dayanan ve söz konusu toprak parçasında yaşayan insan topluluğu üzerinde bir denetimi bulunan siyasi örgütlenmeye” devlet adı verilir.14 Sivil toplum devlet otoritesi karşısında özerk hale gelen toplumsal grupları ifade etmektedir. Gönüllü, kendi kendini oluşturan, devletten bağımsız, özel alan ile devlet arasında aracı niteliğinde örgütlü bir sosyal yapılanmadır.15 Immanuel Wallerstein sivil toplum kavramını, devletin siyasal eyleminden bağımsız olarak örgütlenmiş tüm top16 lumsal yaşam alanları olarak ifade eder. Sivil toplum, devlet otoritesinin varlığına gereksinim duyar, ancak devlet etkinliğinin sınırlanmasını hedefler. Daha çok toplum, daha az devlet olarak formüle edilebilecek bu konum, birey özgürlüklerinin azamileştirilmesini ve toplumun siyasal karar mekanizmalarına etkili katılımını öngörür.17 Devletten bağımsız, çoğulcu ve örgütlü bir toplum, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Gerek sivil toplumun gerekse de- olan en fazla bilimsel bilgi yolunda kullandığı metotla onları mümkün olan en fazla özgürlük yoluna yönlendirdi. Locke’un felsefesinde otorite değil, özgürlük başlıca yere sahip olmuştur.7 Locke’a göre kanun koyucu kuvvetin bağlı olduğu sınırlar vardır. Bunlar: 1-Kanun koyucu kuvvet hiçbir zaman halkın malları ve hayatları üzerinde keyfi bir kuvvete sahip olamaz, 2Kanun koyucu kuvvet, geçici ve keyfi kararlarla, hükümeti idare etme kuvvetini zorla eline alamaz, 3-Bu kuvvet hiç kimsenin mallarını kendi rızası olmadan keyfi olarak elinden alamaz. 4-Kanun koyucu kuvvet, kanun yapma gücünü hiç kimseye aktaramaz.8 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim mokrasinin totalitarizme kayma eğilimleri birbirlerini karşılıklı olarak; denetleme görevini gerektirmiştir. J. Keane buna ilişkin olarak; “sivil toplum ile devletin her ikisi de bir diğerinin demokratikleşme şartı haline gelmelidir” der.18 Toplumsal bir işlev gören ve üyelerinin toplumsal etkilerini yansıtan sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bireyler, sahip oldukları hak ve özgürlükleri kendi dünya görüşleri çerçevesinde kullanırlar. Bu açıdan sivil toplum kuruluşları, “yurttaşlık bilinci”nin gelişmişlik göstergesi olarak algılanabilir. Aynı zamanda bir toplumun kültürünün özgürleştirici yönde mi köleleştirici doğrultuda mı gelişeceğinin en önemli göstergesi, sivil toplum kuruluşlarının yaygınlığı ve etkinliği ile ortaya konabilir.19 Demokrasinin yaşayabilmesi için mutlaka sivil toplum örgütlerinin geliştirilmesi, en azından daha özgür hareket alanına sahip olması gerekmektedir. Sivil toplum kavramı ortak iyiliğin ve toplum halinde yaşamanın nasıl mümkün olduğunu anlamaya yönelik analitik bir araçtır. Unutulmamalıdır ki, yalnızca demokratik bir devlet demokratik sivil bir toplum oluşturabilir; yalnızca demokratik sivil bir toplum, demokratik bir devletin sürmesini sağlayabilir. Özerk, kamusal hedefleri olan, güvenli ve bağımsız bir sivil toplum olmaksızın, özgürlük, eşitlik gibi kavramların içi boş sloganlar olmaktan öteye geçmesi mümkün görünmemektedir. 3 16 KEANE, Age, s.47 _______________ 17 TURAN, Mehmet; ?Devlet ve Hukuk Üzerine Yazılar?, 1 Yayınları, 1985, İstanbul, s. 29 4 LOCKE, John; “Uygar Yönetim Üstüne İkinci İncelemedin Seçme Parçalar”, Çeviren: Mete Tuncay, Batıda Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar II-Yeni Çağ, Dergisi. Mete Tuncay, SBF Yayınları, 1969, Ankara, s.229 5 BERZEG, Kazım; “Liberalizm ve Türkiye”, Liberal Düşünce Topluluğu Yayınları, 1996, Ankara, s. 89 6 Age, s.95 7 YAYLA, Atilla; “Liberalizm”, Turhan Kitabevi, 1992, Ankara, s.26 8 AKARSU, Bedia; “Çağdaş Felsefe”, İnkılâp Kitabevi, 1961, İstanbul, s.81 9 10 YAYLA, Age, s.88 AKAL, Cemal Bali; “İktidarın Üç Yüzü”, Dost Kitabevi, Ankara, s.44 11 KEANE, John ; “Sivil Toplum Ve Devlet”, Çev. Levent Köker, Ayrıntı Yayınları, İstanbul. Küreselleşme, Sivil Toplum ve İslam, Vadi Yayınları, Ankara 1993, s.48 12 KUZU, Burhan; “Demokrasi- Resmi İdeoloji-Sivil Toplum”, Fakülteler Matbaası, İstanbul, s.64 13 14 KUZU, Age, s.71 CEVİZCİ, Ahmet; “ Felsefe Sözlüğü”, Ekin Yayınları, Ankara,1996, s.135 15 SARIBAY, A. Yaşar, “Küreselleşme Sivil Toplum ve İslam” , Vadi Yayınları, 1998, Ankara, s. 90 Gündoğan Yayınevi, 1997) İstanbul, s.27 ERDOĞAN, Mustafa; “Dersimiz Özgürlük”, Pınar Yayınları, İstanbul. 2001, s.17 2 MİLL, J.S. “Özgürlük Üstüne”, Çev. Alime Ertan, Belge SELÇUK, Sami; “Özgür Yaşam Biçimi: Erkincilik” Yeni Türkiye Liberalizm Özel Sayısı, Yıl 5, Sayı 25, 1999, 18 KEANE, Age, s..37 19 KONGAR, Emre; “Sivil Toplum ve Kültür”, Sivil Toplum, TÜSES Yayınları, 1991, İstanbul, s.114 Ankara s.19 38 Şubat 2009 İNSAN HAKLARI VE VATANDAŞLIK EĞİTİMİNİN Recep Tezgel yuşsal ve davranışsal alanda olumlu değişimler gerçekleştirdiğinde asıl hedefine ulaşır. Bunun için de en uygun yöntem ve materyallerle insan hakları ve vatandaşlık eğitimi yapılmalıdır.2 Örneğin sadece anlatıma dayalı geleneksel öğretim yönetimiyle İHVE yapılamaz. Freire’in ifade ettiği gibi “bankacı yöntem”le yani öğretmenin bilgiyi öğrenciye aktardığı, depoladığı ve zamanı geldiğinde geri istediği ezberci bir yöntemle yapılmayacak bir eğitimdir.3 Bu yöntemde öğretmen “mutlak bilgili,” öğrenci ise “mutlak bilgisiz” ve pasif bir konumda kurgulanır.4 Buna karşın yeni programların temel parametreleri arasında da yer alan; “katılımcılığın, aktifliğin ve etkinliğin” ön planda olduğu öğrenen merkezli yöntemler İHVE için en uygun yöntemlerdir. Bu yöntemlerin gerçekleşmesi için de öğretmenlerin ders öncesinde özenli hazırlık yapması, gerek ders öncesinde gerek ders esnasında daha çok çalışıp yorulması, dikkatini toplaması ve konuyla ilgili birikime sahip olması gerekir.5 A. Öğretmenlerin Sorumluluğu enel anlamda öğretim programları, özelde İnsan Hakları ve Vatandaşlık Eğitimi (İHVE) ile ilgili kazanımlar çok iyi tasarlanmış ve geliştirilmiş olabilir, ancak öğretmenler bu kazanımların ruhuna uygun yöntem ve tekniklerle öğretim faaliyeti yapmadığında, programdan çok fazla bir şey beklemek yanlış olur1. Çünkü programların uygulamada başarılı olması, alandaki en önemli oyuncu olan öğretmenlere bağlıdır. Bu nedenle yeni ilköğretim programında öğretmenlere görevler yüklenmiştir. G İHVE’nin istenilen düzeyde gerçekleşmesi için öğretmenlerin dikkat etmesi gereken bazı konuları şöyle sıralayabiliriz: Öncelikle insan hakları ve vatandaşlık eğitiminin, salt soyut kavramların ve bilgilerin öğrencilere aktarılmasıyla son bulan bir eğitim olmadığı bilinmelidir. Bu eğitim öğrencilerde du- 39 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ İŞLEVSELLEŞMESİ DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim meliyiz. Öğretmenlerin çelişkili / tartışmalı konuları sınıf ortamına getirmesi okul idaresi, veli ve öğretmen arasında ister istemez bazı çatışmaları gündeme getirecektir. Böylesi bir durumun yaşanmaması için yasal bir zemin ve tarafların İHVE konusunda bilinçlendirilmesi gerekir.11 İngiltere’de çelişkili/tartışmalı konuların işlenmesi yasal bir zemine oturtulmuştur. Okul idaresi-öğretmen-veli üçgeninde bir kontrol mekanizması geliştirilmiştir. Bilindiği gibi insan hakları herkesin salt insan olarak sahip olduğu değerlerden oluşur. Birçok uluslararası belgenin temel felsefesinin bu değerlerden meydana geldiğini söylemek mümkündür.6 İnsan olarak sahip olduğumuz genel geçer kimliğimiz, kendimize ve başkalarına duyduğumuz saygı bu değerlerin başında gelir. Bu bağlamda Rerdon’un ifade ettiği gibi İHVE’nin ilk basamağına “her insanın kendisine ve başkasına saygısının farkına varması ile başlanmalıdır.” 7 Bunun nedeni de bazı araştırmaların ortaya koyduğu gibi “kişinin kendine saygısı yoksa başkalarına saygı duyma yeteneğini geliştirmesinin de hemen hemen imkânsız hâle gelmesindendir.” 8 Bundan dolayı öğretmenler, öğrencilere kendilerinden başlayarak tüm insanların birer değer olduğu ve saygıyı hak ettiği ilkesini birinci sınıftan itibaren benimsetmelidirler.9 Çünkü öğrenci, kendine saygıyı öncelikle okuldaki ve ailesindeki olumlu yaşantılardan edinir. Öğrenciler kendi fikir ve inançlarını geliştirmeleri ve bunları ifade etmeleri için özendirilmelidir. Bunun için de pozitif bir sınıf ortamı oluşturulmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ilköğretim düzeyinde öğrenciler bazen olgun olmayan görüşleri ifade edebilirler. Bu tür durumlarda öğretmen alaycı veya sorgulayıcı bir tavır içinde olmamalı; söz konusu görüşler yanlış veya tutarsız ise öğrencilere söz hakkı vererek düzeltme yoluna gitmelidir. Kimi zaman (sınıf seviyesi dikkate alınarak) sınıf dışında çelişkili / ihtilaflı olan konular sınıf içinde de çelişkili / ihtilaflı olmalıdır.10 Çünkü günümüzde çelişkili / itilaflı konulardan öğrencileri soyutlamak mümkün değildir. Medya ve diğer iletişim organlarında bu türden sorunlarla ilgili yorum ve değerlendirmeler açıkça (hatta bazen olumsuz yönlendirmelere neden olabilecek bir şekilde) yapılmaktadır. Bu nedenle çelişkili / tartışmalı konuların öğretmenlerin kontrolünde sınıf ortamında yapılması düşünsel anlamda sağlıklı birey ve toplum için önemli bir açılım sağlayacaktır. Öğretmen dürüstçe bu tartışmaları öğrencilere yansıtmalıdır. (Bu tartışmalar yapılırken öğretmen tartışma konularıyla ilgili kişisel görüşlerini sınıfa yansıtmamaya dikkat etmelidir.) Ancak çelişkili / tartışmalı konuların sınıf içinde uygulanmasının öğretmenler için zor olduğunu da hemen belirt- Öğretmenler İHVE kapsamında çalışma yaparken öğrencilere “kapalı” ya da “yönlendirici” değil “açık uçlu” sorular sormalıdırlar. Açık uçlu soruların sorulması öğrenciye görüş bildirme olanağı sağlar. Sınıf içinde yapılacak etkinlikler öğrenciye anlaşılır bir şekilde sunulmalıdır. Karmaşıklığın artması öğrencinin etkinliklere aktif olarak katılımını engelleyecektir.12 Öğretmen etkin olarak öğrencilere örnek olmalı ve bu örnekliliği sınıf ortamına taşımalıdır. Öğretmenler eğitim ve öğretimin önemli bir parçası olan ölçme ve değerlendirme çalışmalarını yaparken mutlaka İHVE ile ilgili kazanımlara da yer vermelidir. B. Ders Kitabı Hazırlayıcılarının Sorumluluğu 40 Şubat 2009 tadırlar. Yeni programda yer alan İHVE ara disiplin kazanımlarıyla ilgili etkinlikler hazırlanırken ders kitabı yazarı kendi değer yargıları ve bakış açılarını öne çıkarmak yerine, çoksesliliği öğrencinin önüne getirerek, onların kendi değer yargıları, düşünce ve bakış açılarını kendilerinin geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Ders kitaplarında kullanılan fotoğraf ve diğer görsel materyaller (karikatür, gazete haberleri gibi) sınıf içi tartışma ve sorgulamada, tıpkı yazılı materyaller gibi dersin kavratılmasında etkin bir yere sahip olmalıdır.14 Ders kitaplarıyla ilgili önemli bir boyut da kitap incelenmesidir. Ülkemizde ders kitaplarının incelenmesi15 ve onaylanmasını, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (TTKB) yapmaktadır. Bu bağlamda TTKB yeni ilköğretim programlarına uygun ders, öğrenci çalışma ve öğretmen kılavuzu kitaplarını yarışma yoluyla hazırlatmak üzere “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı İlköğretim Okullarında Okutulacak Ders Kitaplarının Yarışma Yoluyla Hazırlatılmasına İlişkin Şartname”yi yayımlanmıştır. Şartnamede ders kitaplarının taşıması gereken nitelikler belirtilmektedir. Şartnamenin 7. maddesinin “d” bendine göre ders kitapları “Temel insan haklarına aykırılık taşımaz. Cinsiyet, ırk, din, dil, renk, siyasi, düşünce, felsefî inanç, mezhep ve benzeri konularda ayrımcılık içeremez.” Bu genel ifade ders kitaplarının hazırlanması sırasında insan hakları kavramının göz önünde bulundurulması için önemli bir gelişmedir. Diğer taraftan yabancı ülkelerde ders kitaplarının incelenmesinde İHVE ile ilgili ölçütler inceleme formlarında önemli bir şekilde yer almaktadır. ABD’de kitap inceleme çalışmalarını yapan kuruluşlardan biri olan Fairleigh Dickinson Üniversitesi aşağıdaki ölçütleri inceleme esnasında kullanmaktadır:16 Yeni ilköğretim programının getirmiş olduğu yeniliklerden biri “Öğretmen Kitapları”dır. Kitap yazarları bu kitapları hazırlarken içeriğin özellikle sınıf içi uygulamalara ve etkinliklere yer verecek ve bu tür uygulamaların kalabalık sınıflarda nasıl gerçekleştirilebileceğini gösterecek13 bilgilere yer vermelidir. Ülkemizde genelde ders kitapları, (özellikle İHVE konuları söz konusu) olduğunda yazarın kendi düşünce ve değer yargılarıyla biçimlendirdiği otorite temelli bilgi yığınları olarak karşımıza çıkmaktadır. Kitaplarda genelde yazarların değer yargıları, bakış açıları belirleyici olabilmekte, üstelik bunlar alternatifi olmayan biricik doğrularmış gibi öğrencilerin önüne sunulmaktadır. Bu özellikleri ile ülkemizdeki ders kitapları hikâyeci ve didaktik yazım tarzını sergilemektedir. Buna karşılık, yabancı ders kitaplarında yazarlar, bilginin yanı sıra, farklı tarihsel kaynakları ve aktiviteleri öğrenciye sunarak, onların yorumlama ve eleştirme aşamalarına doğrudan katılımının hazırlayıcıları olmak- 41 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Eğitim sistemimizde sınıf içi öğretimin içeriğini önemli ölçüde ders kitapları belirlemektedir. Gerçi yeni öğretim programının yapısı gereği alternatif öğretim materyallerinin zorunlu olarak kullanılacak olmasına rağmen öğretmenler, kendilerini ders kitabını kullanmak zorunda hissetmeye devam edeceklerdir. Çünkü ders kitabı ve müfredat arasındaki sıkı bağlantı, alternatif öğretim araçlarının azlığı, ailelerin ders kitabının sınıfta kullanılmasına yönelik beklentileri, ekonomik kaygılar vb. nedenler ders kitabını sınıf içinde bir zorunluluk hâline getirmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı ders kitabı yazar ve yayıncılarına önemli görevler düşmektedir, öncelikle İHVE kazanımlarının gerçekleşmesinde gerekli hassasiyet ve özeni göstermelidirler. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim mini kolaylaştıracaktır. Buna bağlı olarak toplum içerisinde ihtilaflı görülen bazı konuların öğretiminde velilerin okul içinde ve dışında öğrenci ve öğretmene destek olması ve iş birliğine gitmesi olumlu bir güven ortamının oluşmasını sağlayacaktır. Örneğin; Japonya’da okul aile birliği üyeleri öğrencilerle birlikte özürlüler, azınlıklar ve yaşlılara ziyarette bulunurlar. Ayrıca İHVE ara disiplin kazanımlarının işlevsel bir hâle getirilmesi için velilerin söz konusu kazanımlarının içeriği ve uygulama yöntemleri konusunda bilgilendirilmeleri gerekir. Konuyla ilgili görsel ve yazılı materyal MEB tarafından hazırlanıp okullara gönderilmelidir. Okullar da bu materyaller çerçevesinde öğrenci velilerine yönelik konferanslar ve paneller düzenlemelidir. 2002 yılında “vatandaşlık” dersi programını hazırlayan İngiltere, programın içerik ve uygulaması konusunda veliler için görsel ve yazılı tanıtım materyalleri hazırlamıştır.18 İngiliz eğitmenler bu yöntem sayesinde velilerin İHVE konusunda daha duyarlı olduklarını ifade etmektedirler.19 Çok kültürlülük ve eşitlikçi bakış açısından yaklaşılmış mı? Resim ve yazılarda farklı milletler tanıtılmış, anlatılmış mı? Her iki cinsiyet eşit temsil edilmiş mi? DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Farklı (çoklu) kültürel bakış açısı sunulmuş mu? Hem kız hem de erkekler yazıları okumaya aynı derecede istekli mi, her iki cinse de çekici geliyor mu? C. Öğrenci Velilerinin Sorumluluğu Öğrencilerin daha iyi yetiştirilmesi, eğitimi ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ve programın içeriğinde yer alan perspektifin okul dışında da devam etmesi ancak sağlıklı okul-veli iş birliği ile sağlanabilir. Bu iş birliğinin gerçekleşmesi durumunda öğrencilerin okulda daha iyi performans gösterecekleri açıktır. Bu nedenle, çocuklarının öğrenmesini desteklemede velilerin önemli bir rolü vardır. Yeni program okul dışı etkinliklerle aileyi de öğretimin bir parçası yapmayı hedeflemektedir. Velilerin programda önerilen ölçme ve değerlendirme araçları ile çocuklarındaki gelişmeleri izlemelerini kolaylaştırmak hedeflenmektedir. Eğitim çalışmalarına velinin de katılımı, okulun ve eğitimin önemli olduğu mesajını vererek çocuğun okula istekli bir biçimde devam etmesine, benlik saygısının yükselmesine ve okula yönelik olumlu tutum geliştirmesine17 yardımcı olacaktır. _______________ 1 Recep Tezgel, Yeni İlköğretim Programlarında İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Kentlilik Eğitimi, Araştırma Yayınları, (3. BASKI) Ankara, 2008, S.103. 2 Söz konusu yöntemler için bkz. Recep Tezgel, age, 111-130 3 Bkz. Recep Tezgel, Matematik ve Fen ve Teknoloji Ders Programında İnsan Hakları ve Vatandaşlık Eğitimi Ara disiplin Perspektifi, Gazi Üniversitesi Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi Bildiri Kitabı, C. 2, Pegem Yay., Ank. 2006, s. 305–314. 4 Kenan Çayır , “İnsan Hakları ve Demokrasi Kültürünün Geliştirilmesi: Ders kitaplarının Yazımı,” İnsan İHVE açısından düşünüldüğünde velilerin bu konuda bilgi sahibi olmaları konuyla ilgili kazanımların içeriğinde yer alan ve kimi zaman tartışmalara neden olabilecek konuların öğreti- Haklarına Duyarlı Ders Kitapları İçin, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003 s. 34. 5 42 İpek Gürkaynak, Çocukların ve Gençlerin Barış, Yurt- Şubat 2009 taşlık ve İnsan Hakları Eğitimi: Alternatif Kitaplar, dileri insan haklarına aykırı öğeler olarak karşımıza Alternatif Öğretmenler, Nasıl Eğitiliyoruz, Tarih Vakfı çıkmaktadırlar. Yayınları, İstanbul, 2005 s.159. 6 7 8 15 Jack Donnely, Teoride ve Uygulamada Evrensel İn- nasıl oluşturabileceği, nasıl oluşturulması gerektiği, öğ- san Hakları, Ank. 1995, s.35. renci için nasıl daha anlamlı öğrenmelerini sağlayacak Recep Tezgel, Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri, biçimde tasarlanması gerektiğine ilişkin yapılan araştır- TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No. 118, maların sonuçları ortaya koymaktadır ki bu alanda, ANKARA, 2006. S. 6. dünya ölçeğinde kabul edilmiş belirli bir standart kriterler yoktur (Weinbrenner, P. (1992) "Methodologies of textbook analysis used to date", History and Social Studies: Methodologies of Textbook Analysis (edited by Recep Tezgel, Sosyal Bilgiler Ders Programında İn- H. Bourdillon), Swets & Zeitlinger, Amsterdam). Bunun san Hakları ve Değer Eğitimi, II. Uygulamalı Etik temel nedeni, her toplumun kendi kültürel ihtiyaçları, Kongresi Bildiri Kitabı, ODTÜ Yay., Ank. 2007, S. 637. 10 eğitim anlayışları ve demokratik düzeyleri çerçevesin- Tony Breslin, 2005 Eğitim Yoluyla Avrupa Yurttaşlık de ders kitabı kavram ve içeriğini belirlemesidir. Ancak Yılı Eğiticinin Eğitimi Semineri Ders Notları, Ankara ders kitaplarının incelenmesinde bazı genel kriterler- 11–13 Temmuz 2005. 11 12 den ve amaçlardan söz etmek de mümkündür. Bunlar Bkz. Recep Tezgel, Orta Öğretim Ders Programında açık içerik kapsamını ve didaktik yaklaşımları belirle- İnsan Hakları Eğitimi, Orta Öğretimde Yeniden Yapı- mek ile gizli müfredatı, temelde yatan varsayımları ve lanma Sempozyumu Bildiri Özetleri Kitabı, MEB Yayın- bir metnin öğrencinin zihninde uyandırabileceği çağrı- ları, Ankara 2004, s.1. şımları açığa çıkarmak sayılabilir (Pingel, Falk, Ders Bkz. Recep Tezgel, Matematik ve Fen ve Teknoloji Kitaplarını Araştırma ve Düzeltme Rehberi, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003, s 49.). Ders Programında İnsan Hakları ve Vatandaşlık Eğitimi Ara disiplin Perspektifi, Gazi Üniversitesi 16 Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi Bildiri Kitabı, C. 2, adresinde mevcuttur. Pegem Yay., Ank. 2006, s. 305–314. 13 17 Türkiye Bilimler Akademisi’nin Program ile İlgili Genel İlköğretim 1–5. Sınıf Programları Tanıtım Kitapçığı, MEB Yayınları, Ankara, 2005, s. 13. Görüş ve Önerileri, www. tuba.gov.tr (11.11.2005) 14 Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi ve materyal www.fdu.edu.tr 18 Ülkemizdeki ders kitaplarında yer alan fotoğraflar ve Ayrıntılı bilgi için www.dfes.gov.uk/citizenship web adresine bakınız. görsel materyaller incelendiğinde bu öğeler kitaplarda 19 âdeta dekoratif birer unsur olarak durmaktadırlar. İnsan Tony Breslin, 2005 Eğitim Yoluyla Avrupa Yurttaşlık Yılı Eğiticinin Eğitimi Semineri Ders Notları, Ankara hakları açısından düşünüldüğünde pozitif değer yargı- 11–13 Temmuz 2005. ları içermesi gereken görsel öğelerin kimi zaman ken- 43 DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ Yasemin Karaman Kepenekçi, İnsan Hakları Eğitimi, Anı Yayıncılık, Ankara, 2000. s.17. 9 Ders kitaplarının eğitim öğretim faaliyetlerini daha iyi Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim GÜNDEM Meslek Lisesi Memleket Meselesi Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, Koç Topluluğu tarafından uygulamaya konulan, "Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesi" nin Rahmi Koç Müzesinde yapılan bilgilendirme toplantısına katıldı. Bakan Çelik buradaki konuşmasında, öğrenciler ve mesleki eğitim adına Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'a ve Koç Vakfı'na teşekkür etti. Bakan Çelik, "Bu çok anlamlı bir destektir. Bu sadece finansal bir destek değil, Koç Topluluğu'nun asırlık birikimini içeren bir destektir" diye konuştu. Bakan Çelik, bu çınarı fidanken eken Vehbi Koç'u da rahmetle, saygıyla andığını ifade etti. Millî Eğitim Bakanlığı ola- rak eğitim konusunda özel sektör, sivil toplum örgütleri ve kuruluşlarla işbirliği yapmaktan haz duyacaklarını belirten Bakan Hüseyin Çelik, "Eğitim, tek başına ve sadece Millî Eğitim Bakanlığına bırakılamayacak kadar önemli ve öncelikli bir işimizdir" dedi. 2009 yılı için İşsizlik Fonu'ndan iş geliştirme ve meslek edindirme için ayrılan kaynağın 250 milyon TL olduğunu ifade eden Hüseyin Çelik, Koç Topluluğu ve benzer kuruluşlarla yapılan işbirliğinin süreceğini bildirdi. Hükümete geldiklerinde mesleki ve teknik eğitimin genel eğitime oranının yüzde 28'lerde olduğunu dile getiren Bakan Çelik, alınan tedbirlerle bunun yüzde 43'e çıkarıldığını anlattı. Bakan Çelik, 2011 yılı sonu için hedef- 44 lenen yüzde 50'lik orana, 2009-2010 öğretim yılında ulaşılabileceğini kaydetti. Bakan Çelik, iş dünyası ve işçi kuruluşlarının dahil olduğu mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesi projesi kapsamında 4 bin 200 adet modül hazırlandığını, bütün orta öğretim okullarının 9. sınıflarının ortak sınıf hâline getirildiğini vurguladı. "Meslek yüksek okulları ve teknik eğitim fakültelerinin yeniden yapılandırılması için YÖK ile çalışılmaktadır" diyen Millî Eğitim Bakanı Çelik, Türkiye'de 600 civarında olan meslek yüksekokullarının yeni bir anlayışla ele alınması için gerekli tedbirlerin alındığını anlattı. Konuşmasında, proje kapsamında Koç Vakfı'ndan burs alan öğrencilere de ses- Şubat 2009 lenen Bakan Çelik, üniversite sayısının 130'a ulaştığını ve buradan mezun olan öğrencilerin sayısının geçmiş yıllara oranla hızla arttığına işaret ederek, mesleki eğitim almış gençlerin iş bulmalarının, üniversite mezunlarına göre daha kolay olduğunu dile getirdi. Bakan Çelik, öğrencilere, "Kendi alanınızda aranan eleman olmak istiyorsanız bilişim teknolojisini iyi kullanmanız ve yabancı dili iyi bilmeniz gerekir" diye seslendi. Gençlerden "Beyaz yakalılığa" özenmemelerini isteyen ve bunun kolaycılık olduğunu vurgulayan Bakan Çelik, "’Ben neden iş bulamadım?’ değil, ‘Ben işimi neden kuramadım?’ diyen bir gençlik lazım bize. Girişimcilik ruhuna sahip gençlerimiz kesinlikle kapı aralayabilir, iş kurabilir. Türkiye'de bu imkân ve destekler fazlasıyla var" dedi. Toplantıda konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, 2008 yılına damgasını vuran küresel krizin, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye'yi etkilememesinin mümkün gözükmediğini, bunun doğal uzantısı olarak Türkiye'deki iş gücü piyasasının bu du- rumdan olumsuz etkilendiğini ifade etti. Koç, "Tüm olumsuz koşullara rağmen uzmanlara göre, böyle bir dönemde mesleki okullardan mezun olanları işe yerleştirme olanağı, düz lise ve üniversitelere oranla daha yüksek görünüyor" dedi. Mustafa Koç, mevcut durumda Türkiye'deki iş gücü piyasasının istihdam-işsizlik sorununun, "istihdam oranı ve iş gücüne katılım oranının düşüklüğü, işsiz sayısının yüksekliği, yüksek genç ve kadın işsizliği, iş gücünün yeterli niteliğe sahip olmaması, istihdam üzerindeki vergi ve prim yükünün yüksekliği, kayıt dışı istihdamın yaygınlığı gibi yönleriyle oldukça karmaşık ve çok boyutlu bir görünüm arz ettiğini" vurguladı. "Çözüm, ilgili tüm tarafların uyumlu bir iş birliği içinde sorunları birlikte ele alacağı ulusal istihdam stratejisinde yatmakta" diye konuşan Koç, bu çerçevede 2006 yılında Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesi'ni başlattıklarını hatırlattı. Koç, "Yürüttüğümüz iletişim kampanyamızla, meslek liselerinin çaresizlik sonucu varılan bir durak değil, yaşama açılan bir pencere olarak, hak ettiği itibarı bulmasını 45 hedefledik. Gençlerimize, kendilerini üretken bireyler olarak yetiştirdikleri sürece, iş dünyasında onlara yer olduğu mesajını vermeye çalıştık" dedi. Mustafa Koç, projenin başlamasıyla meslek liselerinin tercih edilme oranında çok ciddi artışlar kaydedildiğine dikkati çekerek, 2008 içinde meslek liselerine başvurularda yüzde 30 artış olduğunu, okullarda projeye yapılan başvuruların geçen yıla göre yüzde 60 arttığını bildirdi. 7 yıllık projenin 3. yılını Haziran ayında tamamlayacaklarını ve 3 yılda bursiyer sayısının 5 bini aştığını kaydeden Koç, proje ile 81 ilde, 258 okulda, 8 bin meslek lisesi öğrencisine staj destekli eğitim bursu, koçluk ve kişisel gelişim imkânları verilerek hem eğitime, hem de istihdama destek sağlandığını söyledi. Koç, proje bursiyerlerinin yüzde 50'sinin kız öğrenci olduğunu ve bundan da büyük mutluluk duyduklarını dile getirerek, AB'nin istatistik kurulu Eurostat'ın 2007 verilerine göre, kadınların iş gücüne katılım oranının Avrupa'da yüzde 68, Türkiye'de ise yüzde 23,8 olduğunu, okullaşma Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim oranlarında da benzer şekilde kız öğrencilerin daha az imkân bulduğunu, kız öğrencilerinin okula gitmesinin yanı sıra mesleklerini benimseyip o mesleklerin eğitimini almaları için var güçleriyle çalıştıklarını vurguladı. Projenin bir özelliğinin, Koç Topluluğu şirketlerindeki meslek lisesi mezunu çalışanları proje kapsamında destek alan öğrencilerle bir araya getirmesi olduğunu belirten Koç, "En iyi meslek liselileri, yine meslek liseliler yetiştiriyor" dedi. Koç, projenin öğrencilere sadece burs olanağı sağlamakla kalmadığını, öğrencilerin girişimcilik, bilgisayar yetkinliği, proje geliştirme ve sorumlu vatandaşlık alanlarında ilerlemesi için sistemler oluşturduğunu ve işbirlikleri geliştirdiğini kaydetti. Mustafa Koç, "Türkiye'de Gençlik: Geleceğimizi Şekillendirelim" adlı Yaratıcı Kalkınma Fikirleri Yarışması'nın yakın dönemde gerçekleşeceğini, söz konusu etkinliğe proje bursiyerlerinin katılmasının sağlanacağını, öğrencilerin mesleki eğitimin geliştirilmesi için yapabileceklerini kurgulamalarının isteneceğini, Koç Topluluğu’nun, kazanan en yenilikçi ve uygulana- bilir projeyi finanse ederek, öğrencilerin hayallerini hayata geçirmelerine destek olmayı planladığını kaydetti. Teknolojik değişime uyum ve bilgisayar yetkinliği konusunda gelişmek için proje bursiyerlerinin, "Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor" kampanyasına katılacağını, Avrupa Bilgisayar Yeterlilik Sertifikası'nı ve MS Dijital Okuryazarlık eğitimleri alma fırsatını yakalayacağını bildiren Koç, ayrıca Koç Holdingin "Ülkem İçin” projesi kapsamında da 10 ilden bin 700 bursiyerin meslek lisesi koçlarıyla birlikte Tema Vakfı temsilcilerinden çevre bilinci eğitimi aldığını söyledi. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, projelerin ve attıkları adımların olumlu yansımalarını Türkiye'nin dört bir yanından almaya başladıklarını ifade ederek, "Ülkemizin kalkınması, AB'ye uyum sürecimizin kolaylaşması ve sanayimizin gelişmesi için mesleki eğitimin önemini her fırsatta vurgulayacağız. Projemiz kapsamında edindiğimiz bilgi birikimini meslek örgütlerimizle paylaşıp bu konudaki tecrübemizi Türk iş dünyasına da aktaracağız" diye konuştu. 46 Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sadettin Sabaz da proje kapsamında bugüne kadar 6 bin 115 öğrenciye burs verildiğini belirterek, "Yıllarca özlemini duyduğumuz, iş dünyası ile birlikte iş dünyasının ihtiyacına cevap verecek bir mesleki ve teknik eğitimi ilk defa Koç Holding ile gerçekleştirdik. Koç Holding ile yaptığımız bu iş birliği, bu süreç içerisinde bir proje ile kalmamıştır. İçinde yeni yeni projeler de meydana getirmiştir. Biz de Koç Holding’ten çok şeyler öğrendik" dedi. Son yıllarda mesleki eğitime büyük yönelmenin başladığını belirten Sabaz, iş dünyasının ihtiyacına cevap verecek bir mesleki eğitimin geliştirilmesi gerektiğini, iş dünyasının diğer üyeleriyle böyle projeler için iş birliği yapmaya hazır olduklarını söyledi. Sabaz, işsizlik ve istihdamın Türkiye'nin en büyük problemlerinden biri olduğuna işaret ederek, "İşsizliğin en büyük ilacı ve reçetesi, mesleki eğitimdir" diye konuştu. Daha sonra Millî Eğitim Bakanı Çelik, Mustafa Koç ile birlikte öğrencilerle fotoğraf çektirip müzede yer alan denizaltıyı da gezdi. Şubat 2009 Okul Futbolunun Geliştirilmesi Millî Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Futbol Federasyonu arasında okul futbolunun geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına ilişkin iş birliği protokolü Başöğretmen Salonunda imzalandı. Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, törende yaptığı konuşmada, ilk ve ortaöğretimde 15 milyon öğrencisi bulunan Türkiye'nin genç nüfusa sahip olduğunu anımsatarak böyle bir ülkede sporun önemine dikkati çekti. "Bize hem beyni hem de bedeni iyi çalışan bir gençlik lazım" diyen Bakan Çelik, okuldaki başarının yeterli olmadığını, sosyal yaşamda da başarı gerektiğini vurguladı. Spor altyapısının yeterli olmadığını ancak bakanlık olarak mesafe kat ettiklerini anlatan Bakan Çelik, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı 11 bin 577 çok amaçlı salon bulunduğunu söyledi. Bakan Çelik, Futbol Federasyonunun sahip olduğu potansiyelin, altyapı eksikliği olan bölgelerde kullanılması hâlinde Türkiye'nin futbolda ihracatçı ülke hâline geleceğini ifade etti. Çocuklara küçük yaştan itibaren spor eğitiminin verilmesinin önemine değinen Bakan Çelik, bu amaçla açtıkları spor liselerinin sayısının 30'a yaklaştığını bildirdi. Bilim-sanat merkezlerinin sayısının 50'ye çıktığını belirten Bakan Çelik, ilk ve ortaöğretimde bilim ve sanat alanında başarılı öğrencilerin, bu merkezlerde ekstra eğitime tabi tutulduklarını anlattı. Spor için buna benzer bir uygulama yapacaklarını kaydeden Bakan Çelik, ilkokuldan itibaren spora yatkın öğrencileri tespit edeceklerini ve spor liselerine yönlendireceklerini 47 kaydetti. Bakan Çelik, beden eğitimi derslerinin artırılması talebine değinirken, "Beden eğitimi ders saatini birden 2'ye, 2 saatten 3'e, 4'e, 5'e çıkarın, yine derde deva olmaz. Çünkü beden eğitimi dersi, formeldir ve not için yapılır. Bu iş amatör bir ruh gerektirir. Okul dışında bu işe özel önem verilmezse, altyapıyla donatılmazsa kesinlikle sonuç almamız mümkün değildir" dedi. Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, törende yaptığı konuşmada, "Tek bir amacımız var, istikbalimizi emanet edeceğimiz gençleri nitelikli yetiştirmek'' dedi. Çocukları donanımlı, sağlam ve hayata karşı dirençli hâle getirmek gerektiğini kaydeden Başesgioğlu, ''Bu amaçları gerçekleştirmek için ortaya koyduğumuz projenin gerçekleştirilmesi için de sporda mutla- Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim ka koordinasyona ihtiyaç var. Çok zengin bir ülke değiliz. Tek kuruşu bile en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Güç birliği yapmamız lazım" diye konuştu. MEB ve GSGM'nin tüm imkân ve kaynaklarını tek bakanlık olarak birleştirip kullanacağını anlatan Bakan Başesgioğlu, şöyle devam etti: “Nüfus bilimciler bizi uyarıyor. 30-35 yıl sonra genç nüfusun tükeneceğini söylüyorlar. Bu fırsatı değerlendiremezsek, geri dönüşü olmayacak. Bunun için de en büyük kaynak okullarımız." Bugün önemli bir adım atıldığını ve bu adımların devamının geleceğini belirten Başesgioğlu, projede desteği ve emeği olan herkese teşekkür etti. Protokolde söz alan TFF Başkanı Mahmut Özgener, bu projeyle okul futbolunun, futbolun gelişiminin önündeki engelleri kaldıracaklarını söyledi. Artık 30 yıl önceki gibi okullarda futbolun yasaklandığı, tesis bulunamadığı zamanların geride kaldığını anlatan Özgener, "Ancak yine de gelinen durum 70 milyonluk Türkiye'ye yakışmı- yor. 7-15 yaş arası 16 milyon gence futbol oynatmak istiyoruz. Bu projeyle gelişimin önündeki engeller kalkacak. Nüfusu bizim yarımız kadar olan Arjantin'in 1535 futbolcusu yurt dışında profesyonel futbol oynuyor. Bizim bu konuda çok büyük kaynağımız, potansiyelimiz var ama bu zenginlik işlenmemiş. Bu projeyi adım adım, sabırla gerçekleştireceğiz. Biz TFF olarak küçük küçük projeler yerine tek ama etkili, geniş kapsamlı bir proje başlatmak istedik. Bu kapsamda MEB ve kulüpler ile işbirliğine girdik. Bu proje kapsamında futbol akademileriyle elit futbolcu yetiştireceğiz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da suni çim tesisleri yapacağız. Elimizde bulunan tesisleri 7-15 yaş arası gençlerin kullanımına açacağız." Özgener ayrıca, tamamı yaklaşık 20 milyon avroya mal olacak projede, bu miktarın bir kısmının Avrupa Birliği Fonundan, geri kalan bölümünün ise TFF tarafından karşılanacağını sözlerine ekledi. Millî Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim ise TFF 48 Eğitim Dairesiyle birlikte Türkiye'de bulunan önemli potansiyeli futbol adına kullanmak için çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, ''Bir şekilde futbol topunu okullara sokmak niyetindeyiz'' dedi. Bir sporcunun ülkeye faydalı olması için ille de yıldız olması gerekmediğini belirten Terim, "Türkiye'de bulunan önemli potansiyeli futbola nasıl aktarabileceğimizi düşünüyoruz. Çocuklarımızın hem okuyan hem de iyi futbol oynayan bireyler olmasını istiyoruz. Bu amaçla hazırlanan bu projenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu. Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkanı İsmail Toksöz de projenin eğitim açısından önemli olduğunu söyledi. Konuşmaların ardından, iş birliği protokolünü, spordan sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, Bakan Çelik, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ve Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkanı İsmail Gökgöz imzaladı.