Preanalitik Evre Sempozyumu Programı

Transkript

Preanalitik Evre Sempozyumu Programı
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
e-ISSN 1303-829X
p-ISSN 0250-4685
TBD PREANALİTİK TBD PREANALYTICAL
EVRE SEMPOZYUMU PHASE SYMPOSIUM
19 - 20 Mayıs 2016, Adana
19 - 20 May 2016, Adana
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)
2223-B Yurt İçi Bilimsel Etkinlik Düzenleme Desteği tarafından kısmi desteklenmiştir.
Türk Biyokimya Derneği’nin yayın organıdır.
[Published by the Turkish Biochemical Society]
2016
Cilt [Volume] 41
Özel Sayı [Special Issue] 2
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
YER ALDIĞI
İNDEKSLER
[INDEXED BY]
SCI Expanded,
Journal Citation
Reports/Science
Edition, Chemical
Abstracts, Index
Copernicus,
Embase, Scopus,
Ulakbim Türk
Tıp Dizini,
Ulrich’s Periodical
Directory, EBSCO,
Türkiye Atıf Dizini
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
İÇİNDEKİLER
40
41
Turkish Journal of Biochemistry
Turk J Bioch
IssUE
[sAYI]
4
2
YEAR
[YIL]
2015
2016
e-ISSN 1303-829X p-ISSN 0250-4685 http://www.turkjbiochem.com
Peer reviewed journal, published bimonthly. This Journal is
published only on-line with the exception of the special issues.
Publication dates:
February - April - June - August - October - December
[İki ayda bir yayınlanır hakemli bir dergidir. Özel sayılar dışındaki
tüm sayılar sadece elektronik olarak yayınlanır.]
[Yayın tarihleri:
Şubat - Nisan - Haziran - Ağustos - Ekim - Aralık]
OWNED and PUBLISHED BY
[email protected]
Bioinformatics [Biyoinformatik]
[SAHİBİ ve YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ]
Çetin Kocaefe
Çağdaş Son, Ayşe Ergüven
Doğan Yücel
[email protected]
STATISTICS EDITORS
[email protected]
SECTION EDITORS [BÖLÜM EDİTÖRLERİ]
[İSTATİSTİK EDİTÖRLERİ]
Ergun Karaağaoğlu, Sevilay Karahan,
EDITOR IN CHIEF [BAŞ EDİTÖR]
Biochemistry [Biyokimya]
Yahya Laleli
N. Leyla Açan, Semra Koçtürk, Alaattin Şen,
[email protected]
Önder Şirikçi, Serenay Elgün Ülkar,
TECHNICAL EDITORS [TEKNİK EDİTÖRLER]
Hamdi Uysal, Süha Yalçın, Özlem Dalmızrak,
K. Okhan Akın, Tülin Bayrak,
Ebru Bodur, Aylin Sepici, Ebru Saatçi
Ebru Bodur, Özlem Dalmızrak,
Clinical Biochemistry [Klinik Biyokimya]
Birsen Can Demirdöğen, Aylin Sepici Dinçel,
Ergun Karaağaoğlu, Yahya Laleli,
Ebru Karabal, Ebru Saatçi, Çağdaş Son,
Gül Saydam, Muhittin Serdar,
Elvan Laleli Şahin, Samiye Yabanoğlu
EDITORIAL BOARD
[EDİTÖRLER KURULU]
N. Leyla Açan
[email protected]
A. Kevser Pişkin Özden
[email protected]
Frank Vella
[email protected]
Ergun Karaağaoğlu
[email protected]
Sreeparna Banerjee
[email protected]
Emine Bayraktar
[email protected]
Serenay Elgün Ülkar
CONTENTS
VOLUME
[CİLT]
TÜRK BIYOKIMYA DERGISI
Frank Vella, Donald Wiebe, Doğan Yücel
Molecular Genetics (Medical)
[Moleküler Genetik (Tıbbi)]
Ajlan Tükün
Cell and Molecular Biology
Anıl Dolgun, Jale Karakaya, Erdal Coşgun
PUBLICATION EDITORS
[YAYINA HAZIRLAYANLAR]
N. Leyla Açan, Ayşe Ergüven,
Ali Cangül
[Hücre Biyolojisi ve Moleküler Biyoloji]
DESIGN [TASARIM]
A. Kevser Pişkin, Sreeparna Banerjee,
Kare Publishing [Kare Yayıncılık]
Çetin Kocaefe
Biotechnology [Biyoteknoloji]
Emine Bayraktar, Özlem Tokuşoğlu,
Melek Özkan
CORRESPONDENCE [YAZI İŞLERİ]
Nermin Şahan
[email protected]
SCIENTIFIC ADVISORY BOARD
[BİLİMSEL DANIŞMA KURULU]
Nursabah Bascı (TR), Cumhur Bilgi (TR), Pika Mesko Brguljan (sI), Anyla Bulo-Kasneci (AL), Georghe Benga (RO), Füsun Can (TR),
Halit Canatan (TR), Adlija Causevic (BA), Orhan Değer (TR), Nurten Dikmen (TR), Guy Dirheimer (FR), Miral Dizdaroğlu (Us),
Mustafa B. A. Djamgoz (UK), Kaya Emerk (TR), Joan Guinovart (Es), Mustafa Gültepe (TR), Gökhan Hotamişlıgil (Us), Ivan G. Ivanov (BG),
Turgut İmir (TR), Baysal Karaca (TR), Levent Karaca (TR), Michael Karin (Us), Kamer Kılınç (TR), İrfan Küfrevioğlu (TR), Valentina Koloska (MK),
Nada Majkic-singh (Rs), Taner Onat (TR), İ. Hamdi Öğüş (TR), Asım Örem (TR), Şerafettin Özkurt, (TR), İsrael Pecht (IL),
Danica Popovic-Pribilovic (ME), Demetrios Rizos (GR), George Russev (BG), Fahri saatçioğlu (NO), Aziz sancar (Us), Engin H. serpersu (Us),
Arzu seven (TR), Emin sofic (BA), Ana stavljenic-Rukavina (HR), Adam szewczyk (PL), Bolkan Şimşek (TR), Kamen Tzatchev (BG),
Müjdat Uysal (TR)
INDEXED BY [YERALDIĞI İNDEKSLER]
sCI Expanded, Journal Citation Reports/science Edition, Chemical Abstracts, Index Copernicus, EMBAsE, scopus, Ulakbim Türk Tıp Dizini,
Ulrich’s Periodical Directory, EBsCO, Türkiye Atıf Dizini
Unauthenticated
Download Date | 10/27/15 5:22 PM
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
İçindekiler
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Contents
Hoşgeldiniz Mesajı
Welcome Letter
Destekleyen Kuruluş
Supporting Organization
Kurullar
Committees
Bilimsel Program
Scientific Program
19 Mayıs 2016, Perşembe
19 May 2016, Thursday
20 Mayıs 2016, Cuma
20 May 2016, Friday
Davetli Konuşmacı Özetleri
Abstracts of Invited Lectures
Sözlü Sunum Özetleri
Abstracts of Oral Presentations
Poster Özetleri
Poster Abstracts
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Hoşgeldiniz Mesajı
Welcome Letter
Değerli Meslektaşlarım,
Dear Colleagues,
Hoşgeldiniz!
Welcome!
Türk Biyokimya Derneği olarak ilk kez düzenlediğimiz Preanalitik Evre
Sempozyumu’na gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Sempozyum öncesinde
gene ilk kez yaptığımız Biyolojik Varyasyon ve Uygulamaları Kursu’na da ilgi
büyüktü. Aslında daha önce hemen tüm ulusal kongrelerimizde gerek preanalitik evre,
gerekse biyolojik varyasyona yer verildi. Ama böyle başlı başına bu konulara özgü bir
toplantıyı ve kursu ilk kez yapıyoruz. Sempozyum öncesinde bir de kan alma personeline
yönelik Venöz Kan Alma Kursu düzenlendi. Daha çok hemşire arkadaşların katıldığı
bu kursa da ilgi büyüktü.
I would like to thank you for your interest to the Preanalytical Phase Symposium,
which we held first time. We also first time organize a Biological Variation and
Applications Workshop and this workshop has attracted great interest, too. Actually,
both preanalytical phase and biological variation were among the topics of our national
congresses previously. However, we first time organize a symposium and a course
specifically on these topics. There was an additional workshop, Venous Blood Collection
Course, especially for nurse colleagues and this workshop has also attracted a great
interest.
Spesifik bir konuda yapılmasına rağmen sempozyumun bu derece ilgi görmesi sevindirici.
Adana’da 2011 yılında da çok başarılı bir ulusal kongre yapmıştık. Bu sempozyum ve
kursların da başarılı, zihinlerde iyi bir iz bırakan toplantılar olacağını düşünüyorum. Bu
kapsamda, tat aldığımız, hoş toplantılar olacağını umuyorum. Siz katılımcıların varlığı
bu başarı ve tadı daha da artıracaktır.
I have great pleasure that there is a hugely interest to the symposium on such a specific
topic. Formerly, we organized a very successful national congress in Adana, 2011. I
am confident that this symposium and the workshops will impress our minds as highly
successful scientific activities in the future. These activities will also be hugely enjoyable.
Your presence will add to that success and the enjoyment.
Kurslarda ve sempozyumda görev üstlenerek bilgilerini bizlerle paylaşan meslektaşlarımıza
Türk Biyokimya Derneği (TBD) Yönetim Kurulu adına çok teşekkür ederim. Sempozyum
ve kursların organizasyonunda Düzenleme Kurulu’na, derneğimizin Preanalitik Evre
Çalışma Grubu üyelerine, bizlere çok sıcak bir evsahipliği yapmakta olan TBD Adana
Şubesi Yönetim Kurulu’na, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya
Anabilim Dalı’ndan ve Adana’dan meslektaşlarımıza ve tabii ki, bu bilimsel etkinliklere
ilgi gösterip gelen tüm katılımcılara derneğimiz adına çok teşekkür ederim.
On behalf of the Turkish Biochemical Society (TBS) Executive Board, I would like to
thank to all speakers who shared their scientific knowledge with us in the symposium and
workshops. Thanks a lot to Organizing Committee of the Symposium and Workshops,
to Preanalytical Phase Working Group of TBS, to the Executive Board of Adana
Branch of TBS, to the colleagues from Department of Medical Biochemistry of
Faculty of Medicine, Cukurova University and Adana, and, of course, to the all
attendants, once again.
Son olarak sponsorumuza, sadece bu toplantılara değil, düzenlediğimiz hemen tüm bilimsel
etkinliklere destek sağlayan, IVD firmaları içinde özellike biimsel etkinliklere bakışı ve
büyük destekleriyle farklı bir yeri olan Becton Dickinson’a da teşekkürü borç bilirim.
Finally, I would like to thank to our sponsor, Becton Dickinson (BD), a company having
a different place among IVD companies, a company provides great support not only to
these meetings here, but also to almost all scientific activities of TBS.
Saygılarımla,
Best regards,
Doğan Yücel
TBD Başkanı
Yönetim Kurulu adına
Dogan Yucel,
TBS President
On behalf of TBS EB
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
DESTEKLEYEN KURULUŞ /
SUPPORTING ORGANIZATION
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
BD’nin koşulsuz bilimsel desteği ile gerçekleşmiştir.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
KURULLAR / COMMITTEES
DÜZENLEME KURULU / ORGANIZING COMMITTEE
BİLİMSEL KURUL / SCIENTIFIC COMMITTEE
Kongre Başkanı / Congress President: Doğan Yücel
II. Başkan / Vice President: Ferhan Girgin Sağın
Sekreter / Secretary: Günnur Dikmen
Sayman / Treasurer: Mehmet Şeneş
Fehime Benli Aksungar (İstanbul)
Nedim Albayrak (İstanbul)
Esin Avcı (Aydın)
Güzin Aykal (Antalya)
Abdurrahman Coşkun (İstanbul)
Cihan Coşkun (İstanbul)
İpek Çınaroğlu (İstanbul)
Ayfer Çolak (İzmir)
Canan Demirtaş (Ankara)
Hakan Okan Doğan (Sivas)
Pınar Eker (İstanbul)
Funda Güçel (Ankara)
Alper Gümüş (İstanbul)
Berrin Berçik İnal (İstanbul)
Fatma Demet İnce (İzmir)
Koza Murat (Ankara)
Bağnu Orhan (İstanbul)
Yeşim Özarda (Bursa)
Nurzen Sezgin (Adana)
Çiğdem Sönmez (Ankara)
Fatma Taneli (Manisa)
Dilek Tarhan (Ankara)
Turan Turhan (Ankara)
Oğuzhan Zengi (İstanbul)
Üyeler / Members
Ali Ünlü
Aylin Sepici Dinçel
Gülsevim Saydam
Oytun Portakal
Suat Hayri Küçük
Abdullah Tuli
Levent Kayrın
Aylin Haklıgör
Umut Kökbaş
Ümit Yaşar
Murat Tahiroğlu
Müge Saydam Kıcıman
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Biyolojik Varyasyon ve Uygulamaları Kursu Programı
Venöz Kan Alma Kursu Programı
19 Mayıs 2016, Perşembe
19 Mayıs 2016, Perşembe
09:00 – 09:30 Açılış
09:00 – 09:30 Temel Anatomi ve Fizyoloji
Bağnu Orhan
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
09-10 – 09:30 Teoriden Pratiğe Biyolojik Varyasyon
09:30 – 10:00 Biyolojik Varyasyonun Klinik Laboratuvarlarda Kullanımı
09-30 – 10:30 Temel Enfeksiyon Kontrolü
Funda Güncel, İpek Çınaroğlu
10:00 – 10:30 Çalışma Dizaynı ve İstatiksel Değerlendirme
10:30 – 11:00 Kahve Molası
10:30 – 11:00 Kahve Molası
11:00 – 11:30 Preanalitik Evre Tanımı ve Kan Almanın Önemi
Aylin Haklıgör
11:00 – 11:40 Uygulama: Örnek Bir Biyolojik Varyasyon Çalışması
11:40 – 12:20 Uygulama: Kalite Spesifikasyonları ve RCV Hesaplamasında Biyolojik Varyasyon
11:30 – 12:00 Kan Alma Ekipmanı ve Özellikleri
Güzin Aykal
12:20 – 12:40 Değerlendirme ve Kapanış
12:00 – 12:30 Venöz Kan Alma Prosedürü (TBD Kılavuz İçeriği)
Canan Demirtaş
13:00 – 14:00 Öğle Yemeği
12:30 – 13:00 Uygulama (Tüm Kurs Eğitmenleri)
13:00 – 14:00 Öğle Yemeği
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
Preanalitik Evre Sempozyumu Programı
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 Mayıs 2016, Perşembe
09:00 – 14:30 Kayıt
14:30 – 15:00 Açılış
15:00 – 15:20 Preanalitik Evre Kalite Yönetimi
Dilek Tarhan (Sağlık Bakanlığı Hiz. Gen. Müd. Sağlıkta Kalite
ve Akreditasyon Daire Başkanlığı)
15:20 – 15-40 Kalite Göstergeleri ve Preanalitik
Evre M. Şenes
15:40 – 16:00 Kanıta Dayalı Akılcı Test İstemi
Nurzen Sezgin
16:00 – 16:20 EFLM PA WG Çalışmaları
Pınar Eker
16:20 – 17:00 Sözlü Sunumlar
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Preanalitik Evre Sempozyumu Programı
20 Mayıs 2016, Cuma
09:00 – 09:30 Laboratuvardan Kliniğe: Biyolojik Varyasyon,
Temel Prensipler ve Uygulamalar
Abdurrahman Coşkun
14:00 – 14:20 Hemostaz ve Trombosit Fonksiyon Testlerinde Preanalitik
Hata Kaynakları
Günnur Dikmen
09:30 – 09:50 Padiatrik, Geriyatik ve Onkolojik Hasta Örneklerinde Karşılaşılan Preanalitik Hata Kaynakları
Fatma Taneli
14:20 – 14:40 Moleküler Tanı Testlerinde Preanalitik Hata Kaynakları
Abdullah Tuli
09:50 – 10:10 Örneklerle Analite Özgü Preanalitik Değişkenler
Fehime Benli Aksungar
14:40 – 15:00 Hasta Başı Testlerde Pranalitik Hata Kaynakları
Cihan Coşkun
15:00 – 15:20 Kahve Molası
10:10 – 10:30 Çok Merkezli Çalışmalarda Preanalitik Evrenin Standardizasyonu
Yeşim Özarda
10:30 – 11:00 Kahve Molası
11:00 – 11:20 Preanalitik Evrede Santrifijün Önemi
Alper Gümüş
11:20 – 11:40 Örnek Transportunda Preanalitik Faktörler: Lokal, Ulusal ve Uluslararası Düzeyde Nasıl Sağlanmalı?
Çiğdem Sönmez
11:40 – 12:00 Plazma veya Serum Numune Çeşidinin Tercihi ve Yönetikmesi
Nedim Albayrak
15:20 – 15:40 Etanol Ölçümünde Preanalitik Evrenin Önemi
Turan Turhan
15:40 – 16:00 Terapötik İlaç İzleminde Preanalitik Evrenin Önemi
Halef Okan Doğan
16:00 – 16:20 Preanalitik Evrenin Değerlendirilmesinde Bilgi Yönetim Sistemlerinin Rolü
Oğuzhan Zengi
16:20 – 16:40 Preanalitik Hataların Azaltılmasında Eğitimin Önemi
Fatma Demet İnce
16:40 – 17:20 Sözlü Sunumlar
17:20 – 17-50 Kapanış
12:00 – 12:20 İdrar Örneği Analiz İçin Ne Kadar Uygun?
(Avrupa ve CLSI Kılavuzlarına Göre)
Koza Murat
12:20 – 13:00 Sözlü Sunumlar
’nin koşulsuz bilimsel desteği ile gerçekleşmiştir.
13:00 – 14:00 Öğle Yemeği
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
DAVETLİ KONUŞMACI
ÖZETLERİ
[ABSTRACTS OF INVITED
LECTURES]
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Davetli Konuşmacı Özetleri İndeksi
Abstracts of Invited Lectures Index
A
M
P
N
T
Abdullah TULİ
Abdurrahman COŞKUN
Alper GÜMÜŞ
C-Ç
Cihan COŞKUN
Çiğdem SÖNMEZ
D
Dilek TARHAN
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
F
Fatma Demet ARSLAN
Fatma TANELİ
Fehime Benli AKSUNGAR
Filiz AKBIYIK
H
Halef Okan DOĞAN
K
Koza MURAT
Mehmet ŞENEŞ
Nedim ALBAYRAK
Nurzen SEZGİN
O
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
Pınar EKER
Turan TURHAN
Y
Yeşim ÖZARDA
Oğuzhan ZENGİ
Z
Z.Günnur DİKMEN
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
PREANALİTİK EVRE KALİTE YÖNETİMİ
PREANALYTICAL PHASE QUALITY MANAGEMENT
Dilek TARHAN
Dilek TARHAN
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı
Directorate General for Health Services
Department of Quality and Accreditation in Health
Klinik laboratuvarlarda numune alma işleminin doğru bir şekilde ve zamanında
yapılması, numune alma zamanının doğru kayıt altına alınması ve geciktirilmeden
ilgili laboratuvara ulaştırılmasının sağlanması preanalitik süreç kontrolünde temel
aşamalardır. Öte yandan, hastaya test istemi yapılması ile ilgili iş ve işlemleri
kapsayan pre-preanalitik süreç de analiz öncesi süreçler içinde yer almakta ve
laboratuvar kalite yönetiminin bir parçası olarak kabul edilmektedir.
Laboratuvar preanalitik sürecinde yer alan başlıca işlemler numune alımı için
hastanın hazırlanması, numune alımı, numunenin transferi, laboratuvara kabulü
ve analize hazırlanmasıdır. Pre-preanalitik süreci kontrol altına almak için
yapılması gereken başlıca çalışma ise, bu alanla ilgili laboratuvar dışında görev
alan hekimlerin bilgilendirilmesi ve uygun şekilde yönlendirilmesidir.
Kalite standartları ve göstergeler; laboratuvar süreçlerinin kontrolünde ve
kalitenin geliştirilmesinde en vazgeçilmez unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu bağlamda Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan Sağlıkta Kalite Standartları
(SKS) ülkemiz sağlık kurumlarına çalışmalarında rehberlik etmektedir. 2007
yılından beri aktif olarak kurumlarımızda uygulanan ve Bakanlık değerlendiricileri
tarafından periyodik olarak değerlendirilen standartlar aynı zamanda mevzuat alt
yapısı ile kalitenin geliştirilmesi noktasında teşvik edici bir misyon yüklenmiştir.
Haziran 2015’de 5. versiyonu yayımlanan SKS-Hastane setinde, Biyokimya
Laboratuvarı Sağlık Hizmetleri Boyutu altında ele alınmıştır. SKS-Hastane
setinde Biyokimya Laboratuvarı bölümünde 15 standart, 41 değerlendirme
ölçütü ve 5 gösterge bulunmaktadır. Bu standart ve göstergeler ile laboratuvar
testlerine yönelik analiz öncesi, analitik ve analiz sonrası süreçler ile laboratuvar
performansının izlenmesine yönelik süreçlerde kalite kontrolünün sağlanması
hedeflenmektedir. Ayrıca bu standart ve göstergelerin dışında, laboratuvarların
sadece laboratuvar başlığı altındaki standartlardan değil, SKS-Hastane setinin
ilgili tüm bölüm ve standartlarından da sorumlu olduğu unutulmamalıdır. SKS’nin
yapısı gereği standartlar ilişkili olduğu tüm hizmet sunum alanlarında uygulanmalı
ve değerlendirilmelidir.
The main phases of the pre-analytical process are correct and timely sampling
in the clinical laboratories as well as recording and delivering the sample to
the relevant laboratory without delay. On the other hand, the pre-preanalytical
process which covers the works and procedures on applying testing to the patient
is also a part of the processes before the analytical course and laboratory quality
management.
The main applications of the laboratory preanalytical process are preparing the
patient for sampling, taking the sample, transferring the sample, admitting the
sample to the laboratory and preparing it for analyses. The preliminary study to be
conducted for taking the pre-preanalytical process under control is to inform and
to guide the physicians working outside of the laboratories properly.
The quality standards and indicators are considered as the most critical elements
for controlling the laboratory processes and developing quality. In this sense, the
Quality Standards for Healthcare (SKS) published by the Ministry of Health guides
the works of the health institutions in our country. Having been actively applied
since 2007 by our institutions and periodically evaluated by the evaluators of the
Ministry, the standards also have a mission to promote legislative infrastructure
and the quality.
The 5th edition of the SKS Hospital set published in June, 2015 also covers the
Biochemistry Laboratory Health Services dimension. There are 15 standard and
41 evaluation criteria in the Biochemistry Laboratory part of the SKS Hospital
set. These standards and indicators aim ensuring quality control at laboratory
performance monitoring as well as pre-analytical, analytical and post-analytical
processes of the laboratory tests. Furthermore, we should bear in mind that the
laboratories are not only responsible for the laboratory standards part, but also for
all the other relevant parts and standards of the SKS Hospital set aside from these
standards and indicators. The structure of the SKS requires that the standards
should be applied to all related service areas and should be evaluated.
There are 3 standards and 14 evaluations standards in SKS Biochemistry
Laboratory Part. The relevant standards are given below:
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
19 Mayıs 2016, Perşembe
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
Anahtar Kelimeler: Preanalitik evre, kalite yönetimi, biyokimya laboratuvarı,
Sağlıkta Kalite Standartları
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
• SBL01. The relevant healthcare workers should be informed for managing
biochemistry services efficiently and safely in the processes outside of the
laboratory.
• SBL02. The pre-analytical processes regarding the biochemistry laboratory tests
should be kept under control.
• SBL03. The processes regarding the phases such as admitting the samples to the
laboratory and preparing them for analyses should be controlled.
The indicators including the pre-analytical processes regarding Biochemistry
Laboratory in SKS are as follows:
• GBBL01. The ratio of the declined samples in the Biochemistry Laboratory
tests.
• GBBL02. The ratio of the lost samples in the Biochemistry Laboratory tests.
In a later stage the Ministry aims at establishing the standard sets for specific
service areas and including them in the periodical quality assessment process. The
studies to develop SKS Laboratory set are already in place.
Key words: Preanalytical phase, quality management, Biochemistry Laboratory,
Quality Standards for Healthcare
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
SKS Biyokimya Laboratuvar Hizmetleri Bölümünde analiz öncesi süreçler ile
ilgili 3 standart ve 14 değerlendirme ölçütü bulunmaktadır. İlgili standartlar
aşağıda belirtilmiştir:
•. SBL01. Biyokimya hizmetlerinin laboratuvar dışı süreçlerde etkin ve güvenilir
şekilde yönetilmesi amacıyla, ilgili sağlık çalışanları bilgilendirilmelidir.
•. SBL02. Biyokimya laboratuvar testleri ile ilgili analiz öncesi süreçler kontrol
altında tutulmalıdır.
• .SBL03. Numunelerin laboratuvara kabulü ve analize hazırlanmasına yönelik
süreçler kontrol edilmelidir.
SKS’de Biyokimya Laboratuvarı ile ilgili analiz öncesi süreçleri kapsayan
göstergeler aşağıdaki şekildedir:
•.GBBL01. Biyokimya Laboratuvar Testlerinde Reddedilen Numune Oranı
• GBBL02. Biyokimya Laboratuvarında Kaybolan Numune Oranı
İlerleyen süreçte, Bakanlık tarafından, spesifik hizmet alanlarına yönelik standart
setlerinin oluşturulması ve periyodik kalite değerlendirme sürecine bu alanların
da dahil edilmesi hedeflenmektedir. Hâlihazırda, SKS-Laboratuvar setinin
geliştirilmesine yönelik çalışmalar da yürütülmektedir.
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
QUALİTY INDİCATORS FOR PREANALYTİCAL PHASE
Mehmet ŞENEŞ
Mehmet ŞENEŞ
S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Tıbbi Biyokimya Bölümü
Tüm sağlık bakımı sürecinde gerek hem klinik, gerekse tıbbi laboratuvarlarda) tıbbi
hatalarla karşılaşılabilir. Tıbbi laboratuvarlarda kalite yönetimi için tasarlanacak
olan aktif bir program ile hatanın erken tespiti, hızlı iyileştirilmesi ve düzeltilmesi
ve daha da önemlisi hata meydana gelmeden önce engellenmesi sağlanabilir. Kalite
göstergeleri (indikatörleri), sağlık bakımında belirlenmiş kriterlere göre seçilen
olayın kalitesinin değerlendirilmesinde kullanılan araçlardır. Kalite indikatörü,
Institute of Medicine tarafından “tüm önemli bakım bölgelerinin (hasta güvenliği,
etkinlik, eşitlik, hasta odaklılık, dakiklik ve verimlilik gibi) potansiyel ölçütü”
olarak tanımlanır. Kalite indikatörleri bu bölgelerle ilgili kanıtlara dayanır, farklı
yerleşim ve zamanlarda tutarlı ve karşılaştırılabilir şekilde uygulanabilir.
Tıbbi laboratuvarlar akreditasyonu için uluslararası standart olan ISO 15189:2012
“pre-analitik, analitik ve post-analitik laboratuvar süreçleri boyunca dikkat
edilmesi gereken hususların izlenmesi ve performansın değerlendirilmesinde
kalite göstergeleri belirlenmelidir” ve “hedeflerin oluşturulması, yöntem,
değerlendirme, sınırlar, eylem planı ve değerlendirme süresini içeren kalite
göstergelerinin izlenmesi süreci planlanmalıdır” ifadelerini içerir. Ayrıca,
sürdürülebilirlik bakımından göstergelerin periyodik olarak gözden geçirilmesi
gerektiğini vurgular.
Tıbbi laboratuvarların total test sürecinde en çok hata ile karşılaşılan preanalitik
evrenin (test istemi, hasta ve numune kimliklendirme, numune hazırlama ve
transferini de içeren) tüm prosedür ve süreçlerinin değerlendirilmesi, izlenmesi
ve iyileştirilmesine ihtiyaç olduğu aşikardır. Preanalitik evre hata kaynakları
iki kategoride sınıflandırılabilir: Kimlik doğrulama hataları ve numune ile ilgili
hatalar. Bu ana preanalitik hata sınıfları için geliştirilen ve kullanılan kalite
göstergeleri, bazı ulusal ve uluslararası programlarda uygulanmaktadır. IFCC
“Laboratuvar Hataları ve Hasta Güvenliği Çalışma Grubu” Kalite Göstergeleri
Modeli’ni geliştirmiş ve uluslararası düzeyde çeşitli laboratuvarlardan veri
toplamıştır. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Dairesi Başkanlığı, sağlık kurumlarında hizmet
süreçleri ve hizmetin etkinliğinin ölçülmesi amacıyla tıbbi laboratuvar süreçlerinin
de dahil olduğu “göstergeler” yayımlamıştır.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Department of Medical Biochemistry
Ankara Training and Research Hospital, Ministry of Health
Medical errors may occur throughout the whole medical process (both in clinical
and medical laboratory services). An active program of quality management
allows the laboratory to monitor the errors according to the intended goals of
early detection and rapid remediation and correction, and more importantly,
prevention of errors before they occur. Quality indicators (QIs) are valuable tools
for quantifying the quality of selected aspects of health care by comparing them
against defined criteria. A quality indicator, as defined by Institute of Medicine, is
“an objective measure that potentially evaluates all critical care domains (patient
safety, effectiveness, equity, patient-centeredness, timeliness and efficiency)” and
is based on evidence associated with those domains, and can be implemented in a
consistent and comparable manner across settings and over time”.
International Standard for accreditation of medical laboratories (ISO 15189:
2012) highlights the need to “establish quality indicators to monitor and
evaluate performance throughout critical aspects of preanalytical, analytical and
postanalytical processes” and stresses the point that “the process of monitoring
quality indicators shall be planned, which includes establishing the objectives,
methodology, interpretation, limits, action plan and duration of measurement”.
Moreover, it underlines the need to periodically review indicators to ensure their
continued appropriateness.
Preanalytical phase (including test requesting, patient and sample identification,
blood collection and sample handling and transportation) is the most error prone
phase of the total testing process and it is clearly recognized that there is a need
to evaluate, monitor and improve all the procedures and processes of preanalytical
phase. Preanalytical errors should be classified in two categories based on
identification and sample problems. Several national and international programmes
are available in the literature that development and use of QIs for the two main
preanalytical error categories. The IFCC Working Group on “Laboratory Errors
and Patient Safety” has developed a Model of Quality Indicators and collected
data from several laboratories at international level. In our country, Ministry of
Health, Directorate of Healthcare Services, Office of Quality and Accreditation
in Health, in order to measure health care service processes and effectiveness of
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
PREANALİTİK EVRE KALİTE GÖSTERGELERİ
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
Key words: Preanalytical phase, error sources, quality indicators, patient safety
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
Anahtar kelimeler: Preanalitik evre, hata kaynakları, hasta güvenliği, kalite
indikatörleri
services, has also published QIs including laboratory processes.
In laboratory medicine, identification of harmonized quality indicators, definition
of quality specifications, implementation and monitoring of valuable quality
indicators will contribute to the patient safety by reducing the laboratory errors in
the initial phase of total testing processes.
CONTENTS
Laboratuvar tıbbında, harmonize kalite indikatörlerinin belirlenmesi, kalite
gerekliliklerinin tanımlanması, uygulanması ve izlenmesi, total test sürecinin
başlangıç evresinde hataların azaltılması ve hasta güvenliğinin sağlanması
bakımından önemli katkı sağlayacaktır.
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
EVIDENCE-BASED RATIONAL LABORATORY TEST ORDERING
Nurzen SEZGİN
Nurzen SEZGİN
Acıbadem Üniversitesi, Tıbbi Biyokimya, İstanbul, Türkiye
Acıbadem University, Medical Biochemistry, İstanbul, Türkiye
Tüm tıbbi alanlardaki gelişmelere parelel olarak laboratuvar teknolojisindeki
ilerlemeler de klinik laboratuvar pratiğinin alanını genişletmiştir. Ancak son
yıllardaki ekonomik sıkıntılar sağlık bakımını ve laboratuvarları olumsuz yönde
etkilemiştir. Günümüzde sadece Türkiye’de değil tüm dünyada tanı tehlikeli
bir şekilde değersizleştirilmektedir. Hastalıkların tedavisi için yüksek ödemeler
yapılırken tanı için karşılaştırılabilir şekilde az ödenmektedir. Oysa yanlış tanı
yanlış tedaviye yol açar.
Laboratuvar tetkikleri tüm hastanelerin harcamalarında önemli bir yer tutmaktadır.
Laboratuvar doğru kullanıldığında hasta tanı ve tedavisine anlamlı katkı sağlarken,
gereksiz tetkiklerin fazla miktarda istenmesi; maliyet artışının yanında hasta
için de ek incelemeler ile zaman kaybı, konforunun bozulması, hatta tanıdan
uzaklaşılması gibi dezavantajlara yol açabilmektedir.
Kanıta dayalı laboratuvar tıbbı, laboratuvar testlerinin klinisyenlerce klinik
karar ve hasta bakımında etkin kullanımını gerekli kılmaktadır. Hasta bakımının
iyileştirilmesi için laboratuvar testlerinin uygun kullanımı mecburidir. Birçok
yeni testin klinik faydası kanıtlanmış olsa da klinisyenlerin, tanıya hiç katkısı
olmayan eski testleri de istemesi çoğu laboratuvar uzmanı için sıklıkla karşılaşan
bir olaydır. Çalışmalar gereksiz laboratuvar testi istemlerinin % 25-40 arasında
olduğunu göstermektedir. Problem tanısal testleri arttırmak veya azaltmak değil,
fakat uygun kullanımını sağlamaktır. Laboratuvar testlerinin etkinliği sürekli
değerlendirilmeli ve klinisyenlerle paylaşılmalıdır.
Bir laboratuvar testinin istenmesi bir ilaç başlamaktan veya girişimsel işlem
yapmaktan daha az riskli değildir. Aynı zamanda, klinisyenlerin sürekli gelişen
tıp alanında bilgilerini güncel tutması oldukça zordur. Bugün binlerce laboratuvar
testi vardır ve her gün yenileri piyasaya çıkmaktadır. Test isteme ve yorumlama
konusunda hekimlere daha etkili yardım etmek için laboratuvarlar yol gösterici
olmalıdır. Laboratuvar uzmanları da klinisyenlere yüksek kalitede ve etkili destek
sağlayacak değerli bilgiye sahiptir.
In parallel with the developments in all areas of the medical field, clinical
laboratory practice is expanded by advances in laboratory technology. However,
in the concern of the economic problems has developed in recent years, has
negatively affected health care and laboratories. Nowadays making diagnosis is
getting dangerously worthless not only in Turkey but also all in around the world.
In health system reimbursement payments per patients are paid mostly for the
treatment section , the percent of diagnosis section is getting reduced . However,
misdiagnosis can lead to incorrect treatment.
Laboratory tests are an important part of all hospital expenses. If the unnecessary
lab tests ordered more it may lead additional studies for patients, impairment of
comfort, waste of time, and even lead to disadvantages such as distancing from
accurate diagnosis while a significant contribution to the diagnosis and treatment
when used correctly laboratory.
Evidence-based laboratory medicine requires the efficient use of laboratory tests
in clinical decision of patient care by clinicians. The appropriate use of laboratory
tests to improve patient care is necessary. Although many new tests proven clinical
benefit, it is a usual event for laboratory professionals when clinicians want older
tests that do not contribute to any of the diagnosis. Studies show that between 2540% of laboratory test requests are unnecessary. The problem is not to increase
or reduce diagnostic tests but to ensure the appropriate use. The effectiveness
of laboratory tests must be evaluated continuously and it should be shared with
clinicians.
Ordering a laboratory test is not less risky than management by a drug or makes
interventional procedures. At the same time, to keep the information up to date
in the constantly evolving in the field of medicine for clinicians is quite difficult.
Today there are thousands of laboratory tests available and new ones come to
the market every day. Laboratories should be guided to help physicians more
effectively about ordering tests and interpretation. Laboratory specialists also have
valuable information to clinicians to provide high quality and effective support.
Anahtar kelimeler: Laboratuvar testi, akılcı test istemi, gereksiz test
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Key words: Laboratory test, rational test ordering, unnecessary testing
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
KANITA DAYALI AKILCI LABORATUVAR TEST İSTEMİ
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
EFLM WORKING GROUP OF PREANALYTICAL PHASE ACTIVITIES
Pınar EKER
Pınar EKER
Kamu Hastanel Birliği İstanbul Kuzey Merkezi Laboratuvarı
Istanbul,TURKİYE
Association of Public Hospitals
Northern Anatolian Region of Istanbul,TURKEY
Preanalitik hatalar tüm laboratuvar hataları içinde ağırlıklıdır. Bu nedenle
“European Federation of Clinical Chemistry and Laboratory Medicine Working
Group on Preanalytical Phase (EFLM WGPRE)” preanalitik politika ve pratiklerin
standardize ve harmonize edilmesine öncülük etmek amacıyla kurulmuştur.
Laboratuvar tıbbında preanalitik fazın önemini vurgulama; kritik aktiviteler için
öneriler hazırlama ve iyi uygulamaları tanımlama; güncel preanalitik pratiklerle
ilgili anketler düzenleme; valide anketler yoluyla güncel preanalitik pratikleri
birleştirme; sempozyum, çalıştay, webinar gibi eğitimler düzenleme, temel
hedeflerdir.
Preanalitik faz çalışma grubunun basılı yayınlar üzerinden çalışmaları şöyledir:
Flebotomi üzerine ulusal rehberler ve eğitim konulu 28 Avrupa ülkesinde
anket; açlık numunelerinin alınmasının standardizasyonu; preanalitik kaliten
gelişimi; CLSI H3A6 ile kan alımı prosedürlerinin uyumu için gözlemsel bir
çalışma; hasta kimliklendirme ve tüp etiketleme için harmonizasyon çağrısı;
klinik laboratuvarlarda kan alma tüplerinin lokal validasyonu; preanalitik fazın
standardizasyonu ve harmonizasyonu. İlki 1-2 Nisan 2011 de Parma’da, 1-2 Mart
2013 de Zagreb’de ve sonuncusu 20-21 Mart 2015 de Porto’da olmak üzere 3
sempozyum düzenlenmiştir.
Şu an ana hedef preanalitik faz açısından venöz kan alımı için basit, özet, risk ve
kanıta dayalı bir öneri sağlamaktır.
Preanalytic errors are major area to the overall rate of lab errors. In this context,
the European Federation of Clinical Chemistry and Laboratory Medicine
Working Group on Preanalytical Phase (EFLM WGPRE) was established to
lead in standardization and harmonization of preanalytical policies and practices
at a European level. Main goals: To promote the importance of the quality of
the preanalytical phase of laboratory medicine;to define the best practices and
provide recommendations for some critical activities in the preanalytical phase;
to design and validate questionnaires for assessing the current practices related to
some pre-analytical variables; to conduct surveys using validated questionnaires
with the aim to assess the current pre-analytical practices; to organize symposia,
workshops, webinars or training courses on preanalytical phase issues.
Working group of Preanalytical Phase in standardization and harmonization
of the preanalytical phase in Europe activities based on published papers are
these: Survey of national guidelines, education and training on phlebotomy in
28 European countries; standardization of collection requirements for fasting
samples; preanalytical quality improvement; compliance of blood sampling
procedures with the CLSI H3-A6 guidelines: an observational study; patient
identification and tube labelling – a call for harmonisation; local validation of
blood collection tubes in clinical laboratories; standardization and harmonization
of the preanalytical phase.
Three conferences had been established on preanalytical phase first in Parma, 1-2
April 2011, second in Zagreb, 1-2 March 2013; and last in Porto, 20-21 March
2015.
Main goal is to provide a simple, condensed, risk and evidence-based
recommendation for venous blood sampling.
Anahtar Sözcükler: Preanalitik, Risk, Yönetim
Key words: Preanalytic, Risk , Management
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
EFLM PREANALİTİK ÇALIŞMA GRUBU AKTİVİTELERİ
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
LABORATUVARDAN KLİNİĞE:
BİYOLOJİK VARYASYON, TEMEL PRENSİPLER VE
UYGULAMALAR
Abdurrahman COŞKUN
Acıbadem Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı
Ataşehir, İstanbul
‘Önce zarar verme’ (Latince ‘primum non nocere’) ifadesi tıbbi uygulamaların
en önemli kriteridir. Maalesef uygulama alanında bu ifadenin her zaman geçerli
olduğu söylenemez. Tıbbi bilgi ve teknolojideki önemli gelişmelere rağmen
‘sıfır hata’dan hala çok uzaktayız. Klinik uygulamalarda tıbbi hataların oranı
beklenenden çok daha yüksektir. Örneğin, çok yakın bir zamanda yayımlanan
bir rapora göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde tıbbi hartalar en önemli üçüncü
ölüm nedenidir. Laboratuvar verileri klinik bulgulardan daha objektif olmasına
rağmen ve klinisyenlerin verdiği kararların çoğunluğu laboratuvar testlerine
dayandığı halde, test sonuçlarının klinisyenler tarafından yorumlanması çok büyük
farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle hasta sonuçlarının yanlış yorumlanmasını
azaltmak için laboratuvar konsültasyonu şarttır.
Endüstriyel verilerden farklı olarak, klinik laboratuvarlarda üretilen testlerin
sonuçları belli oranda varyasyon içermektedir. Bu varyasyonların üç temel nedeni
bulunmaktadır. Bunlar:
• Pre-analitik etkenler
• Analitik varyasyon
• Biyolojik varyasyon (Birey içi ve bireyler arası biyolojik varyasyon)
Pre-analitik etkenler ve analitik varyasyon kabul edilebilir düzeye indirgenebilir,
fakat aynı durum biyolojik varyasyon için geçerli değildir, başka bir ifadeyle
biyolojik varyasyon hasta sonuçlarının ayrılmaz bir parçasıdır.
Biyolojik varyasyon bileşenlerinin verileri kabul edilebilir impresizyon, kabul
edilebilir bias, dış kalite kontrol değerlendirme programları, referans aralıklar
ve diğer uygulamaların kalite spesifikasyonlarını belirlemek için kullanılabilir.
Bununla birlikte, laboratuvar uygulamalarına ek olarak biyolojik varyasyon
verileri hastaların teşhis ve takiplerinde de kullanılmalıdır.
Teşhis için klinisyenler genellikle referans aralıkları kullanırlar; oysa popülasyona
dayalı referans aralıklar tüm bireyler için geçerli olmayabilir. Birey içi ve bireyler
arası biyolojik varyasyon verilerinin karşılaştırması ile elde edilen bireysellik
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
FROM LABORATORY TO CLINICAL PRACTICE:
BIOLOGICAL VARIATION, PRINCIPLES AND PRACTICE
Abdurrahman COŞKUN
Acıbadem University, School of Medicine, Department of Medical Biochemistry,
Ataşehir, Istanbul
The cornerstone of medical practice in general is the Latin phrase ‘primum non
nocere’ which means ‘first do no harm’. Unfortunately, the reality in medical
practice is that this is not always the case. Despite great improvements in medical
knowledge and technology, we are still far away from ‘zero defects’. The rate
of medical error in clinical practice is much higher than expected. For example,
according to a report published recently, medical error is the third leading cause of
deaths in United States. Although, laboratory data are more objective than clinical
symptoms and most of decisions made by physicians are based on laboratory
data, the interpretation of laboratory results by physicians shows wide variation.
To decrease the misinterpretation of patients results, laboratory consultation is
essential.
Unlike industrial data, test results produced by clinical laboratories have a degree
of variation due to three main factors:
• Pre-analytical influences
• Analytical variation
• Biological variation (within- and between-subject biological variation)
Pre-analytical influences and analytical variations can be reduced to acceptable
levels; however the same situation is not the case for biological variation, i.e.
biological variation is an inseparable part of patients’ test results.
Data on the components of biological variation can be used to set quality
specifications for allowable imprecision, allowable bias, external quality
assessment schemes, reference intervals and other purposes. In addition to
laboratory practice, biological variation data should be used in patient diagnosis
and monitoring.
For diagnosis, physicians usually use reference interval, however population
based reference intervals might not be valid for all individuals. Using the index
of individuality by comparing within- and between-subject biological variation
of a test allows us to decide the utility of population based reference interval.
Monitoring based on objective criteria such as reference change values (RCV),
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
20 Mayıs 2016, Cuma
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
facilitates patient treatment significantly. Physicians should use RCV to determine
the change that must occur in patients serial test measurements before the change
is significant. Unfortunately, physicians are not familiar with the index of
individuality and RCV and consequently misinterpretation of laboratory data is
one of a major source of medical errors.
In conclusion, for good laboratory and clinical practice, laboratory consultation
is essential and we should consider biological variation data to set quality
specifications, patients diagnosis and monitoring.
Key Words: Biological variation, Index of individuality, Medical errors, Reference
change value.
Anahtar Sözcükler: Bireysellik indeksi, Biyolojik varyasyon, Referans değişim
değeri, Tıbbi hatalar
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
indeksini kullanarak bir testin popülasyona dayalı referans aralıklarının
kullanılabilirliğini değerlendirilebiliriz. Referans değişimi değeri (RCV) gibi
objektif kriterlerin hasta takiplerinde kullanılması tedaviyi anlamlı ölçüde
kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle klinisyenler, testlerin seri ölçümlerde sonuçlar
arasındaki farkın anlamlılığını değerlendirmek için RCV değerini kullanmalıdır.
Maalesef klinisyenler, bireysellik indeksi ve RCV hakkında yeterli bilgiye sahip
değiller ve laboratuvar verilerinin yanlış yorumlanması önemli tıbbi hatalar
arasında yerini korumaktadır.
Sonuç olarak, iyi laboratuvar ve klinik uygulamalar için laboratuvar konsültasyonu
esastır. Kalite spesifikasyonlarını belirlerken ve ayrıca hastaların teşhis ve
takiplerinde testlerin biyolojik varyasyon değerleri dikkate alınmalıdır.
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Fatma TANELİ
PREANALYTICAL ERRORS IN PEDIATRIC, GERIATRIC AND
ONCOLOGY PATIENT SAMPLES
Fatma TANELİ
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD, Manisa, Türkiye
Celal Bayar University Faculty of Medicine, Department of Clinical
Biochemistry, Manisa, Turkey
Laboratuvar hata kaynakları incelediğinde yaklaşık %68’ini preanalitik evredeki
hata kaynakları oluşturmaktadır. Preanalitik evrede hata kaynaklarının pediyatrik,
geriyatrik ve onkolojik hastalarda daha da dikkatle yönetilmesi gerekmektedir.
Pediyatrik hastalarda kan alma yenidoğandan 18 yaşına kadar çok farklı tekniklerin
kullanımıyla tecrübeli ve deneyimli hemşirelerce gerçekleştirilebilmektedir.
Yenidoğanda perkütan, santral ve umblikal kateterden kan alma, sefalik venden
(kafadan) kan alma, kapiller kan alma (topuktan veya parmak ucundan kan alma),
neonatal taramalar için kağıda kan alma gibi çok farklı teknikler uygulanmaktadır.
Yenidoğanlarda yapılan bir araştırmada, topuktan kan alma esnasında otomatik lanset
ve manuel lanset kullanımı, ağrı skalası puanı, işlem süresi gibi kriterler kullanılarak
karşılaştırılmıştır. Otomatik lanset kullanımının verileri manuel lansete göre istatistiksel
olarak anlamlı düşük bulunmuş ve önerilmiştir.
Geriyatrik hastalarda dehidratasyon, artrit, işitme yetersizlikleri, ateroskleroz,
demans gibi klinik durumlar hastayla iletişimi ve kan alma işlemini güçleştirmektedir.
Yaşlılarda ayrıca deri çok ince, kaslar zayıflamış olduğundan venlerin kan alma
esnasında kaymasına, damarların elastikiyetinin azalmış olduğundan venöz kolaps ve
venöz damar hasarı daha kolaylıkla ve sıklıkla görülmektedir. Kan alma esnasında ve
sonrasında sabırlı ve saygılı olmak , hastanın kanaması durmadan bandajlanmaması,
kan alma yerine kanama duruncaya kadar basınç uygulanması önemlidir.
Yoğun bakım hastalarında kateterlerden ve IV yollardan kan alındığında ilk alınan örnek
atılmalıdır, aksi halde kontaminasyon nedeniyle numune reddi ile sonuçlanabilecektir.
Hemolizi önlemek için ve kateterden kolaylıkla kan alabilmek için enjektör yerine
uygun adaptörlerle kan alınması yönünde eğitim verilmelidir.
Onkoloji hastaları kemoterapi aldıklarından damarları daha zor bulunmakta, damarlar
skleroze olup, küçülüp ve elastisitesini kaybetmektedir. Eğer hastalar santral venöz
kateter kullanıyorsa buradan kan örneği alma hasta konforunu sağlayacak ancak
kontaminasyona karşı da özen göstermek gerekecektir.
Özellikle yoğun bakım üniteleri, acil servis gibi birimlerde preanalitik evre hataları
daha sık görülmektedir ve bu konuda özellikle daha sık eğitimlerin verilmesi, klinikte
çalışan hekimler, hemşireler, flebotomistler, öğrenciler için eğitimlerin tekrarlanmasıyla
ancak preanalitik evre hatalarını azaltmamız mümkün olabilecektir.
Preanalytical phase errors make up the 68% of the errors that occur in the clinical
laboratory. Sample collection is the most critical variable in preanalyical phase
especially in pediatric, geriatric and oncology patients.
Pediatric blood sample collection can be performed by experienced phlebotomists
by using many techniques from newborn baby to 18 year old teenager. In the
newborn baby especially in pediatric intensive care units and emergency departments
percutaneous and central venous catheter and umblical cord catheter may be used for
blood sample collection. Many techniques are routinely used for blood collection site
such as from capillary venous sample (heel stick, finger stick), dried blood spots for
neonatal screening, the dorsal hand veins and the veins of the antecubital fossa. In
newborns, automatic lancet and manual lancet were compared during heel stick by the
newborn baby pain scale, blood sampling duration . It was observed that automatic
lancet had statistically lower scores and were advised in routine practice.
In geriatric patients’ blood sampling is harder due to the factors such as dehidration,
arthritis, hearing loss, atherosclerosis, demans and communication deficiencies with
the elderly. Additionally, skin is much thinner than adults, muscles are also very thin,
thus the veins slip during the blood sampling procedure and due the deficiency in
elasticity venous collapse and venous injury can be observed more frequently. It
is important to use winged infusion sets during blood sampling and be patient and
respectful to the geriatric patients. Ask the patient to apply mild pressure to the blood
sampling site and do not bandage before the bleeding stops at the venepuncture site.
In intensive care units (ICU), blood samples are obtained from catheters and IV route
and the first samples should be wasted and do not send to the laboratory as a blood
sample. Otherwise contamination by the IV fluid will cause the sample to be rejected
due to abnormal results .To avoid hemolysis in ICU the use special adaptor is used in
blood sampling.
Due to chemotherapy treatment in oncology patients, veins are harder to visualise, and
veins are smaller and elastic. If the patients are using central venous catheters it will
comfort the patient pain.
Preanalytical phase errors are even more increased in especially intensive care units,
emergency department clinics . Thus frequent education to phlebotomists, clinicans,
nurses should be performed to decrease the errors.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
PEDİYATRİK, GERİYATRİK VE ONKOLOJİK HASTA
ÖRNEKLERİNDE KARŞILAŞILAN PREANALİTİK HATA
KAYNAKLARI
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Fehime Benli AKSUNGAR
Acıbadem Labmed Klinik Laboratuvarları, İleri Analiz ve Metabolizma
Laboratuvarı, Acıbadem Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı,
İstanbul
Preanalitik faz laboratuvar tıbbında ülkemizde daha çok son yıllarda üzerinde
durulan bir konudur. Analitik fazda hızla gelişen teknoloji, standardizasyon ve
ölçüm doğruluğunu arttırırken, preanalitik faz standardizasyonu birçok zorluklar
içermektedir. Analiz öncesinde kontrol edilmesi zor iki aşama mevcuttur: Örnek
vermeden önce hastaya bağlı değişkenler ve örneğin alınmasından sonraki hazırlık
aşaması. Bu dönemlerde yapılan uygunsuzluklar sonuca direkt yansıdığı için
kontrol ve standardizasyon çalışmaları çok önem kazanmaktadır. Birçok analit
için tanımlanmış preanalitik özellikler bulunmakta ve laboratuvar hekimleri,
artan bir bilinçle bu konuda çaba harcamaktadır. Bu konuşmada, 3 ayrı spesifik
test grubunun preanalitik özellikleri, yaşanmış vakalar üzerinden anlatılacak
ve çözümler paylaşılacaktır. İlk grup soğuk aglütininler ve kriyoglobulin
ölçümleridir; Özellikle hastalardan uygun sıcaklıkta örnek alınmadığında
kriyoglobulin ölçümlerinde azımsanamayacak oranda yalancı negatiflik ile
karşılaşılmaktadır. Yapılan bir araştırmada aynı dış kalite kontrol programına
katılan laboratuvarlardan sadece 1/3’ünün, kriyoglobulin varlığını tespit edebildiği
gösterilmiştir. İkinci grup test, 24 saatlik idrarlarda metabolit ölçümleridir ayrıca
idrar koruyucularının etkisinden de bahsedilecektir. Laboratuvarların en sık
karşılaştıkları sorulardan biri 24 saat süresince belirli bir koruyucu ile toplanmış
ya da toplanmamış örneklerden, hedeflenen metabolitten ayrı olarak başka bir
testin çalışılıp çalışılamayacağıdır. Bu konu ile ilgili olarak laboratuvarımızda
yapılan çalışmanın ön bulguları sunulacaktır. Üçüncü grup ise serum ve
idrarda ölçümleri yapılan ağır metallerdir. Ağır metal ölçümlerinde preanalitik
kontaminasyonun rolü azımsanamayacak kadar fazladır ve sonuçlara direk etkisi
vardır. Laboratuvarımızda çinko ölçümlerinin kontaminasyona ne derecede maruz
kaldığı araştırılmıştır. Sonuç olarak laboratuvarda ölçülen rutin parametrelerin
dışında spesifik test gruplarının da preanalitik fazdan oldukça fazla etkilendiği
gösterilmiştir. Günümüzde kaliteli ve doğru sonuç üretmek için örneklerin analiz
öncesi geçirdiği aşamaların dikkatlice kontrol edilmesi gerekliliği bir kez daha
karşımıza çıkmaktadır.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
ANALYTE SPECIFIC PREANALYTICAL VARIABLES WITH
EXAMPLES
Fehime Benli AKSUNGAR
Acıbadem Labmed Clinical Laboratories, Advanced tests and Metabolism
Laboratory, Acıbadem University, School of Medicine, Department of
Biochemistry, İstanbul
The preanalytical phase of laboratory medicine is emphasized more in recent
years in our country. While rapidly developing technology improves the accuracy
and measurement standardization in the analytical phase, standardization of
preanalytical phase involves many difficulties. Preanalytical phase has two prephases which are difficult to control: Variables depending on the patient before
sampling and the preparatory phase after sampling. Since the non-compliances
in these two periods directly affect the test results, control and standardization
activities are crucial. Preanalytical properties are defined for many analytes,
and laboratory physicians are spending efforts with increasing awareness in this
regard. In this speech, specific preanalytical features of 3 different test groups
will be discussed in real cases, and solutions will be shared. The first group is the
measurement of cold agglutinins and cryoglobulins; especially when the sampling
is not done at the appropriate temperature, increases in the rate of false negative
results are encountered in cryoglobulin detections. In a recent survey, only 1/3 of
the laboratories participating in the same external quality control program have
been shown to detect the presence of cryoglobulins. The second group of test is
24-hour urine metabolite measurements and also effects of urinary preservatives
will be referred. One of the most frequently asked questions to laboratories is if it
is possible to analyze another test from a 24-hour urine sample, which is collected
with a certain preservative for a certain metabolite. With regard to this subject,
preliminary findings of a study conducted in our laboratory will be presented.
The third group of test is, heavy metal measurements in serum and urine samples.
Preanalytical contamination has a great impact on heavy metal measurements
and has a direct effect on the results. Contamination rate of zinc measurements
in our laboratory is investigated, and the results will be shared. As a result,
specific test groups such as aforementioned tests, are shown to be influenced by
the preanalytical phase besides the routine parameters. We have once more face
the necessities of standardization and control of preanalytical phase for accurate
results.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
ÖRNEKLERLE ANALİTE ÖZGÜ PREANALİTİK DEĞİŞKENLER
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
STANDARDIZATION OF PRE-ANALYTIC PHASE IN MULTICENTER
STUDIES
Yeşim ÖZARDA
Yeşim ÖZARDA
Tıbbi Biyokimya, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Bursa, Türkiye
Department of Biochemistry, Uludag University Medical School, Bursa, Turkey
Çok merkezli referans aralıkları (RA) çalışmalarında standardizayonun, özellikle
preanalitik evredeki standardizasyonun sağlanmasının önemi ve gerekliliği
Uluslararası Klinik Kimya Federasyonu, IFCC, bünyesinde yer alan Referans
Aralıkları ve Karar Sınırları Komitesi (C-RIDL) tarafından vurgulanmaktadır.
C-RIDL son yıllarda çok merkezli çalışmalar üzerinde yoğunlaşmıştır ve bu amaçla
bir protokol ve standart prosedürleri yayımlamıştır. Çok merkezli çalışmaya
katılan tüm merkezlerde dikkat edilmesi ve standardize edilmesi gereken
unsurlar; çalışmaya alınacak bireylerin çalışmaya dahil edilme/dışlama kriterleri,
dahil edilenlerin yaş ve cinsiyet dağılımları, birey sayıları, anket formlarının
doldurulması, kan alımı için bireylerin hazırlanması, kan alınan tüpler, kanların
işlenme, hazırlanma koşulları (bekleme, saklanma süre ve şekilleri vb) şeklinde
özetlenebilir.
Ülkemizde C-RIDL üyesi ve Türkiye temsilcisi olarak görevli bulunmakta
olduğum için organizasyonunda yer aldığım biyokimyasal ve hematolojik
laboratuvar parametrelerinin RA’nın belirlenmesi için 2 çok merkezli çalışma
yürütülmüştür. Biyokimyasal parametreler için gerçekleştirilen çalışmada
tüm örnekler katılımcı merkezlerden Uludağ Üniversitesi merkez biyokimya
laboratuvarına gönderilmiştir. Hematolojik parametreler için ise örnekler katılımcı
laboratuvarlarda çalışılmıştır. Analiz evresinin gerçekleşme yeri ve şekline göre
merkezlerin karşılaştırma planı da preanalitik dönemde gerçekleştirilmektedir.
Bir merkez laboratuvar varlığında, katılımcı laboratuvarların aynı parametreleri
belirli sayıda (20-25) örnek için kendi laboratuvarında da çalışıp merkez ile eş
zamanlı olarak, diğer örneklerle beraber saklamaları ve merkez ile eş zamanlı
olarak aynı koşullarda çalışmaları önerilmektedir (Cross-check çalışması). Birden
fazla merkez olduğunda ise tüm laboratuvarlarda aynı zamanda aynı parametrelerin
ölçüldüğü bir standart ve/veya panel aracılığıyla laboratuvarların karşılaştırılması
gerekmektedir.
Sonuç olarak çok merkezli çalışmalardan elde edilen RA karşılaştırılabilir ve bu
çok değerli, emek yoğun çalışma sonuçlarının güvenilir olması için preanalitik
evrenin standardizasyonu mutlaka sağlanmalıdır.
The importance and necessity of standardization of multicenter reference
interval (RI) studies, especially in the pre-analytic phase, have been stated by
the Committee for Reference Intervals and Decision Limits (C-RIDL) of the
International Federation of Clinical Chemistry and Laboratory Medicine (IFCC).
In recent years, the C-RIDL has focused on multicenter studies and has published the
protocol and procedures for this purpose. There must be careful standardization in
all participating centers of inclusion/exclusion criteria, questionnaire completion,
numbers of participants, age and gender distribution, preparation of participants
for blood sampling, sample tubes and storage conditions (time, temperature, etc.).
As the Turkish representative of C-RIDL, I organized two multicenter RI studies
in Turkey for biochemical and hematological parameters. For the RI study of
biochemical parameters, all blood samples were transferred from the participating
laboratories to Uludag University Central Laboratory for analysis and in the RI
study for hematological parameters, all analyses were performed in the participating
laboratories. A comparison of the centres in respect of the analysis stage was in
the plan of the pre-analytic phase. When a single central laboratory performs the
analyses, each participating laboratory analyses a limited number of samples (2030) parallel to the central laboratory (cross-check study) under similar conditions.
When the analyses were performed in participating laboratories, each laboratory
was asked to analyze a standard and/or a panel parallel to samples.
In conclusion, in order to ensure comparability and validity of the obtained RI
from a multicenter study, it is necessary to standardize the pre-analytic phase of
the study.
Key words: Multicenter studies, Reference intervals, Pre-analytic standardization
Anahtar Kelimeler: Çok merkezli çalışmalar, Preanalitik standardizasyon,
Referans aralıkları
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
ÇOK MERKEZLİ ÇALIŞMALARDA PREANALİTİK EVRENİN
STANDARDİZASYONU
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Alper GÜMÜŞ
Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Laboratuvarı, İstanbul,
Türkiye
THE IMPORTANCE OF CENTRIFUGATION IN PRE-ANALYTICAL
PHASE
Alper GÜMÜŞ
Haseki Training and Research Hospital, Istanbul, Medical Biochemistry
Labaratory Turkey
Santrifüjleme temel olarak bir ayrıştırma yöntemidir. Tıbbi laboratuvarlarda rutin
olarak serum, plazma ve idrar örneklerinin hazırlanmasında kullanılan bir örnek
hazırlama işlemidir. Santrifüjleme preanalitik evrenin en önemli aşamalarından birini
oluşturur ve santifüjleme öncesi ve sırasında etkili değişkenlerin bilinmesi preanalitik
hataların önlenebilmesi için gereklidir.
Plazma elde etmek için örnekler beklemeksizin santrifüj edilebilirken, serum elde
edebilmek için tüp içindeki kan örneğinde pıhtılaşmanın tamamlanması beklenmelidir.
CLSI, kılavuzunda (GP44-A4) normal serum örneklerinin oda sıcaklığında 30 ile 60
dakika bekletilmesini önermektedir. Bu süre toplam sonuç verme süresini oldukça
fazla uzattığı için pıhtılaşma hızlandırıcı tüpler rutin kullanıma girmiştir. Silika
kaplı tüplerde bu süre 15 dakikaya inerken, trombin katkılı tüplerde beş dakikadır.
Örnek tüplerinin iyi tanınarak bekletilme sürelerine uyulması santrifüjlemeye bağlı
preanalitik hatalardan sakınmanın ilk basamağıdır.
Santrifüj dönme hareketinden elde edilen ivme etkisiyle örnek karışımını
yoğunluklarına göre ayırır. Yerçekiminin (g) katları ile ifade edilen bu ivmenin (RCF,
g-kuvveti) ayarlamalarda RPM yerine kullanılması, laboratuvarlar arası ortak bir dil
kullanılabilmesi için önerilmektedir. Santrifüjleme işleminde sediment oluşmasında
etkin faktörler RCF ve çevirme süresidir. RCF ve sürenin ne kadar olması gerektiği
konusunda bir fikir birliği yoktur ancak üreticiler genel olarak örneklerin (plazma veya
serum) 1500 g’de 15 dakika çevrilmesini önermektedirler. Ancak örneklerin 5000
g’nin üstündeki ivmelerde çevrilmesi önerilmemektedir. Tüplerin dayanabildikleri en
yüksek ivme düzeyleri üreticiler tarafından bildirilmektedir. Bu sınırlar aşıldığında
tüplerin kırılma olasılığı artar. Bir diğer önemli etken ise sıcaklıktır. Dönme hareketinin
hızı ile orantılı olarak sürtünmeye bağlı santrifüj içindeki sıcaklık da artmaktadır.
Bazı çalışmalarda gün içinde santifüj içindeki sıcaklığın ~50 C˚’ye kadar çıkabildiği
bildirilmiştir. Rehberlerde bu sebeple sıcaklık kontrollü santrifüjlerin kullanılması
önerilmektedir. Diğer dikkat edilmesi gereken noktalardan bazıları: Tüpler ağzı kapalı
çevrilmeli, tekrar santrifüjlemeden kaçınılmalı, tüp içinde kalan artık pıhtılar tahta
çubuk vb. ile alınmamalıdır.
Santrifüj ve preanalitik etkileri laboratuvar çalışanları tarafından iyi tanınmalı ve
bilinmelidir Bu konuda ulusal bilgilendirici rehberler hazırlanması ve sürekli eğitimlerin
yapılması laboratuvarlarda toplam kalitenin arttırılmasına katkı sağlayacaktır.
Centrifugation is a separation method and routinely performed sample preparation
procedure in medical laboratories to obtain serum, plasma and urine samples.
Centrifugation is one of the main stages of pre-analytic phase and understanding
the associated variables before and during centrifugation is required to prevent
pre-analytical errors.
Anticoagulated specimens can be centrifuged immediately after collection but
samples should be expected until the completion of the in vitro clotting in order
to obtain serum sample within 30 to 60 minutes at room temperature (20 to 25
°C) (GP44-A4). This period extends the total test processing time, so a collection
device can be used that contains an activator/accelerator to accelerate clotting
(glass or silica particle tubes in 15 minutes, thrombin, additive tubes in five
minutes). Understanding the properties of the test tubes and complying with the
waiting period is the first step to prevent pre-analytical errors associated with
centrifugation.
Separation is achieved by spinning the test tubes; the centrifugal force (RCF)
separates materials according to their density. RCF is expressed by g force and
more meaningful term than revolutions per minute (RPM). It is recommended
that laboratories describe centrifuge requirements in terms of RCF. The separation
efficacy of the centrifugation process depends on RCF and the centrifugation
time. There is no consensus about the separation time, but many manufacturers
propose at 1500 g for 15 minutes. But centrifugation above the 5000 g is not
recommended against the risk of breaking the test tubes. Another important factor
is the temperature. It is reported that temperature in a centrifuge may reach 50 ˚C.
The use of temperature-controlled centrifuge is recommended in the guidelines.
Some other points to note: test tube caps must be closed in centrifuge, should
be avoided recentrifugation, rimming the tube with a wooden applicator stick to
release the clot is not recommended.
Centrifuge and pre-analytical effects should be well known by laboratory
personnel. In this regard, preparation of national informative guides and performing
continuing education will contribute to improving the overall quality in medical
laboratories.
Anahtar Kelimeler: Santrifüj, Santrifüjleme, Preanalitik hata
Keyword: Centrifuge, Centrifugation, Pre-analytical error
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
PREANALİTİK EVREDE SANTRİFÜJÜN ÖNEMİ
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
PREANALYTICAL FACTORS BY SAMPLE TRANSPORT:
HOW SHOULD BE PROVIDED IN LOCAL, NATIONAL AND
INTERNATIONAL LEVEL ?
Çiğdem SÖNMEZ
Çiğdem SÖNMEZ
Ankara Abdurrahman Yurtarslan Demetevler Onkoloji Hastanesi ve
Kamu Hastaneleri Birliği Ankara II. Bölge Merkez Laboratuvarı Yöneticisi
Laboratory Manager of Ankara Abdurrahman Yurtarslan Demetevler Onkoloji
Hastanesi
(Oncology Hospital) and Association of Public Hospitals - Central Laboratory
of II. Region of Ankara
Globalleşen dünyada, her geçen gün artan test çeşitliliği ve iletişim ağı ile test
menülerinin genişlemesi, laboratuvarlar arasında veya uluslararası düzeyde
numune transferlerinin artışına neden olmaktadır. Ülkemizde de gerek Kamu
tarafında sağlık tesislerinde Kamu hastaneler Birliği Bünyesinde Kurulan genel
sekreterliklerin devreye girmesi ile gerek ise özel hastanelerde ve laboratuvarlarda
zincirlerin kurulması sonucunda örneklerin transportu şart olmuştur. Öte yandan
özellikli testlerin maliyet ve verimlilikleri göz önüne alınarak tek noktada
çalışılması, numune transferlerinin giderek artmasına neden olmaktadır. Artan
transport ihtiyacını karşılamak için, ulusal ve uluslararası birçok kuruluş standartlar
oluşturmakta, kılavuzlar yayınlamaktadır. Numunelerin transport süreci,
laboratuvar süreç analizinde preanalitik fazda yer alan ve hem laboratuvar içinde
hem de laboratuvar dışında farklı aktörler arasında geçen bir döngüdür. Kılavuzlarda
ve oluşturulan standartlarda sürecin nasıl yapılacağı net olarak tanımlanmamış,
ancak kontrol altına alınması gerektiği vurgulanmıştır. Her Laboratuvar yöneticisi
kendi işleyişini değerlendirmeli ve transport sürecini kontrol altına almalıdır. Acil
numuneler, değerli numuneler, adli vakalar ve denetim serbestlik laboratuvar
örneklerinin de değerlendirildiği çözümler belirtilmeli ve dokümante edilmelidir.
Kalite politikası gereği 5N 1K kuralı çerçevesine hangi materyali (neyi) kimin
nasıl ve ne zaman taşıyacağı nereden netleşmelidir. Sürecin değerlendirilmesi
amacıyla indikatörler (süre, sıcaklık, çalışan ve numune güvenliği, preanalitik
hatalar) düzenli olarak takip edilmelidir. .
Toplam Kalite politikası gereğince, süreçlerin analizlerinin yapılması, risk
yönetiminin planlanması, denetim ve takip mekanizmalarının çalıştırılmasıyla,
başarılı bir Laboratuvara sahip olabilirsiniz.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
In a globalizing world, with increasing variety of test day by day and with the
network the expansion of the test menus leads to increase in samples transfer
between laboratories of national and / or international level. In our country, with
the introduction of the regional department that was established in the structure of
Public Hospitals Association and chains in private sector hospitals and laboratories
the transport of samples become necessary. On the other hand considering the
cost and efficiency of specific tests, leads to an increase in sample transfer Many
national and international organizations created standards and published guides
to meet the growing transportation needs. Transport process of samples is a cycle
in the preanalytical phase of laboratory processes analysis which last between
different actors, both within and outside the laboratory. In the guidelines and
created standards it is not clearly defined how the procedure will be done but the
necessity of the control is emphasized each laboratory manager should assess the
loboratory operation and control the transport process. Solutions for evaluation
of emergency samples, valuable samples, forensic cases should also be specified
and documented. Due to the quality policy in the context 5W’s 1H rule which
material (what) and when, where, how to be transported, and by whom should be
clarified. Indicators specified in order to evaluate the process (time, temperature,
staff and sample security, preanalytical errors) should be monitored regularly.
In accordance with total quality policy, the analysis of the laboratory processes,
risk management planning, control and follow-up mechanisms, you can have a
effective laboratory.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
ÖRNEK TRANSPORTUNDA PREANALİTİK FAKTÖRLER:
LOKAL, ULUSAL VE ULUSLARARASI DÜZEYDE NASIL
SAĞLANMALI?
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
PREFERENCE AND MANAGEMENT OF SERUM AND PLASMA
SAMPLE TYPE
Nedim ALBAYRAK
Nedim ALBAYRAK
Becton Dickinson, İstanbul, Türkiye
Becton Dickinson, Istanbul, Turkey
Rutin ve özellikli biyokimya testlerinde en sık tercih edilen numune tipi olarak serum
kullanılmaktadır. Günümüzde, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) birçok laboratuvar
testlerinde plazma numunesini önermektedir. Çünkü plazma bileşenleri hastaların
patolojik durumunu seruma göre daha iyi yansıtabilir.
Serumun birçok alanda tercih edilmesinin nedeni ise uygun şekilde pıhtılaştırılan
kandan elde edilen serumda neredeyse hiç hücre bulunmamasıdır.
Plazma numunesiyle çalışılan testlerin validasyonu bazı cihaz firmalarında sınırlı
veya çok yaygın olmamasına rağmen, geçmiş yıllardan itibaren, klinik kimya
laboratuvarlarında gözlenen gidişat, gereksinim ve beklentiler doğrultusunda,
plazmaya ilgi ve talebin artışı gözlenmiştir. Sonuç olarak, testlerin geliştirilmesi
ve bu testlerin validasyonu hem serum hem de plazma için birçok cihaz firması
tarafından standardize hale getirilmiştir.
Serum ve plazma arasındaki analitik farklılıklar başlıca 2 gruba ayrılabilir;
numunenin doğasına bağlı görülebilen farklılıklar ve tüpün içindeki katkı
maddesine bağlı oluşabilecek farklılıklar.
Numune çeşidinin seçimi esnasında serum ve plazma numunelerinin faydaları ve
limitleri, laboratuvar ve bu kuruma uygunluğuna bakılarak numune çeşidinin tipi
belirlenmelidir.
Serum is the most commonly used type of specimen in both routine and special
chemistry testing. Today, World Health Organization recommended that plasma
is preferred for many laboratory investigations because the constituents in plasma
are better reflecting pathological situation of a patient than in serum.
The wide preference for serum can be attributed in large part to the essentially
cell-free nature of serum produced from properly clotted blood specimens.
Validation of methods for plasma specimens was less common and limited to
certain instrument manufacturers and tests. However, trends in clinical laboratory
requirements and expectations over the past decade have created increased
interest in and demand for the unique attributes of plasma specimens. As a result,
development and validation of assays for both serum and plasma are now standard
among many instrument manufacturers.
Analytical differences between serum and plasma specimens can be grouped
into two broad categories: inherent differences due to the nature of the sample/
specimen, and differences associated with the tube additives.
The benefits and limitations of both serum and plasma should therefore be examined
when determining which specimen is most suitable in a specific institution or
setting.
Key Words: Serum, plasma
Anahtar kelimeler: Serum, plazma
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
PLAZMA VE SERUM NUMUNE ÇEŞİDİNİN TERCİHİ VE
YÖNETİLMESİ
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
HOW COMPATIBLE IS URINE SAMPLE FOR ANALYSIS?
(IN ACCORDANCE TO THE EUROPEAN AND CLSI GUIDES)
Koza MURAT
Koza MURAT
Kamu Hastaneleri Birliği Ankara II. Bölge Merkez Laboratuvarı
Association of Public Hospitals- Central Laboratory of II. Region of Ankara
İdrar kandan sonra tanı, hastalık takibi, ilaç analizleri gibi konularda en sık
kullanılan ve önemli bilgiler içeren bir materyaldir. İdrar analizinin etkin olmasının
temelinde çok iyi standardize edilmiş numune toplama, transport, numune
hazırlama ve analiz prosedürleri yer almaktadır. Bu nedenle preanalitik süreç idrar
analizi için çok önemlidir. İdrar analizini etkileyen preanalitik değişkenler hastaya
bağlı faktörler, örnek toplama, etiketleme, transport ve hazırlama gibi geniş bir
alana yayılmıştır.
Hastanın Hazırlanması ve Örnek Toplama
• İdrar toplama aşaması preanalitik değişkenlerin başında gelmektedir. Laboratuvar
hastanın hazırlanması ve numune toplanmasına ilişkin doğru bilgilendirmenin
sağlanmasından sorumludur.
•. Hasta örnek toplama prosedürü hakkında bilgilendirilmeli ve diyet, diürez,
egzersiz gibi faktörlerin analizi etkileyebileceği açıklanmalıdır.
• Çok sayıda idrar toplama prosedürü bulunmaktadır. Hangi idrar toplama
prosedürünün seçileceğine hastanın özellikleri göz önünde bulundurularak karar
verilmelidir.
• İdrar Toplama Kabı; temiz ve emici olmayan materyalden yapılmış olmalı
interfere ajan içermemelidir. İdrar kabı etiketlenmeli ve etikette hastayı tanımlayıcı
bilgiler, tarih, örnek toplama zamanı varsa koruyucu belirtilmelidir.
Transport ve Numunenin Hazırlanması
• İdrar numunesi analiz için hızlı bir şekilde laboratuvara taşınmalıdır. İdrar
kabı taşıma sırasında dökülme veya sızdırmayı önlemek için güvenli bir şekilde
kapatılmalıdır. Eğer idrar acil olarak taşınmayacak ve analiz yapılmayacaksa
toplandıktan sonra buzdolabında saklanmalıdır.
• Örnek alımı ve analiz arasındaki zamanın artması, sıcaklık kontrolünün
yapılmaması, koruyucu eklenmemesi ve 2 saat içerisinde testin yapılamaması
idrar test sonuçlarının kalitesini azaltmaktadır.
• Eğer idrar 2 saat içinde analiz edilmeyecekse koruyucu kullanılmalıdır.
• .Koruyucu eklenmesi metabolik değişiklikleri, bakteri üremesini önlemektedir.
• Bazı spesifik proteinler idrarda unstabildir. Koruyucu eklenmesi bunların
parçalanmasını inhibe etmektedir. Dilüsyon ve dökülme riski olmadığından
liyofilize koruyucular tercih edilebilir. Kullanılan koruyucunun ne olduğu toplama
After blood urine is most commonly used material containing important
information for diagnosis, disease monitoring, and drug analyses. The efficiency
of urine analysis includes well standardized sample collection, transport, sample
preparation and analysis procedures. Therefore preanalytical process is important
for proper urine analysis. Preanalytical variables affecting urine analysis are factors
related to the patient, sample collection, labelling, transport and processing.
Preparing the Patient and Sample Collection
• Urine collection phase is the primary step of preanalytical variables. The
laboratory is responsible for providing correct information on patient preparation
and sample collection.
• Patients should be informed about the sample collection procedure and it should
be disclosed that the factors such as diet, diuresis and exercise will affect the
analysis.
• There are a large number of urine collection procedures. For the selection of
urine collection procedure the patient characteristics must be considered.
• Urine collection container; must be clean and should made of non-absorbent
material and do not contain any interfering agent. Urine container must be labelled
with the patient information (barcode number etc.), date, and sample collection
time and if available preservatives must be specified.
Transport and Preparation of the sample
• Urine samples must be transported quickly to the laboratory for analysis.
Urine container should be closed safely to prevent spillage or leakage during the
transport. If the urine will not transport and analysed immediately, it should be
placed in a refrigerator after sampling.
• Increase the time between sampling and analysis (more than 2 hours), failure to
control the temperature, not adding preservatives reduces the quality of results of
urine tests.
• Preservative should be used if analysing will not be done within 2 hours.
• Addition of preservatives prevents metabolic changes and bacterial growth.
• Some specific proteins in the urine are unstable. Addition of preservatives inhibits
their degradation. Lyophilized preservatives may be preferred because there are
no risk of dilution and spillage. It is important to specify the preservatives used on
the sampling container.
• If microbiological testing is requested it should be done within 2 hours. Otherwise
it should be stored in accordance to CLSI in the refrigerator not exceeds 24 hours
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İDRAR ÖRNEGİ ANALİZ İÇİN NE KADAR UYGUN?
(AVRUPA VE CLSI KILAVUZLARINA GÖRE)
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
and if possible to be transferred into a tube containing bacteria static preservative.
Such tubes do not need refrigeration.
• 24-hour urine contamination, incorrect collection procedure, false calculation of
urine volume may lead to preanalytical errors. 24-hour urine should be stored in the
refrigerator in clean, disposable wide-mouthed plastic containers (approximately
3 litres). For light sensitive analyses dark colour containers must be used. On
the label, the name of the patient, requested tests, used preservatives and starting
and ending time of collection period must be specified. If a special preservative
essential, it must be added before the collection. NCCLS/CLSI guidelines are
specified in detail which preservatives will be used.
Sample Acceptance
• While the accepting the urine sample, the laboratory must examine if it is labelled,
has the sufficient volume, and if sampling date and time is specified.
• For timely collected urine samples assembly of time should be specified.
• If preservative is used, it should be checked whether an appropriate preservative
is used for the analysis.
• If a light-sensitive test analysis is requested the sample must be protected from
light.
For monitoring the preanalytical phase, urine is the most difficult material among
the laboratory samples. For effective urine analysis well standardized sample
collection, transport, preparation and acceptance procedures should be documented
and applied.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
kabında belirtilmesi önemlidir.
• Eğer mikrobiyolojik test istenmişse 2 saat içinde çalışılmalıdır. Eğer
çalışılmayacaksa CLSI’a göre 24 saati geçmeyecek şekilde buzdolabında
saklanmalı mümkünse bakteriostatik koruyucu içeren bir tüpe aktarılmalıdır.
Koruyucu içeren bu tüplerin buzdolabında saklanmasına gerek yoktur.
• 24 saatlik idrar toplanmasında kontaminasyonu, yanlış toplama idrar hacminin
yanlış hesaplanması, preanalitik hatalara neden olmaktadır. 24 saatlik idrar temiz
tek kullanımlık geniş ağızlı yaklaşık 3 L’lik plastik kaplara toplanmalı buzdolabında
saklanmalıdır. Işığa duyarlı analitler için koyu renkli kap kullanılmalıdır. Etikette
hastanın adı, istenilen testler, kullanılan koruyucu, tarih, toplanma periyodunun
başlangıç ve bitiş zamanı belirtilmelidir. Özel bir koruyucu kullanılacaksa idrar
toplanmaya başlamadan önce eklenmelidir. Hangi koruyucunun kullanılacağı
NCCLS/CLSI kılavuzunda detaylı olarak belirtilmiştir.
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
PRE-ANALYTICAL VARIABLES
FOR COAGULATION AND HEMOSTASIS TESTS
Z. Günnur DİKMEN
Z. Günnur DİKMEN
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara
Hacettepe University, Faculty of Medicine,
Department of Medical Biochemistry, Ankara
Hemostaz testlerinde pre-analitik faktörler, yanlış pozitif veya yanlış negatif
sonuçlara yol açarak tanısal hatalara neden olabilir. Sodyum sitrat içeren (105–
109 mM veya 129 mM, 3.2% veya 3.8%) mavi kapaklı tüplere alınan kan
örneği, total tüp hacminin %90’nından az olmamalıdır. Tüplerin az doldurulması,
örnek dilüsyonuna ve aşırı sitratın kalsiyumu bağlaması nedeniyle pıhtılaşma
zamanında hatalı uzamaya yol açar. Kan alımı sırasında venöz staz 1 dakikadan
uzun sürmemelidir, stazın uzaması durumunda fibrinojende artış, aPTT ve PT’de
kısalma görülebilir. Kan alımından sonra örnek ile antikoagülanın karışması
ve pıhtılaşmanın önlenmesi için tüp 3-6 kez altüst edilmelidir. Tüpün fazla
çalkalanması hemolize yol açabilir veya faktör aktivasyonuna, pıhtılaşma
süresinde hatalı kısalmaya neden olabilir.
Kan vermeden 24 saat önce ağır egzersizden kaçınılmalıdır. Akut ağır egzersiz,
geçici olarak prokoagülan bir durum yaratır; platelet hiperreaktivitesine,
pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonuna ve trombin üretiminde artışa yol açar.
Heparin, vitamin K antagonistleri gibi anti-koagülan ilaç veya veya anti-platelet
ilaç kullanan hastalar hakkında laboratuvara bilgi verilmelidir.
Örnekler laboratuvara taşındıktan sonra oda ısında (15-22°C) 1500g’de en az 15dk
santrifüj edilmeli ve testler 1-4 saat içinde çalışılmalıdır. Hemen çalışılmayacak
plazma örnekleri -800C’de saklanabilir. Daha önceden dondurulmuş örnekler,
370C’lik su banyosunda 5-10dk bekletilerek çözülmeli ve iyice karıştırıldıktan
sonra teste başlanmalıdır. Özellikle FII, FVII, FX, FIX, FXI aktivitesi, antitrombin,
protein C,VWF ve plasminojen aktivitesi birden fazla çözdürüp-dondurma
işlemine dayanıklıdır. Ancak FV, FVIII ve protein S, birden fazla dondurup
çözdürme sırasında aktivite kaybına uğrayabilir.
Trombosit fonksiyon testleri için, hastanın aç karnına gelmiş olması ve kahve,
sigara içmemiş olması gereklidir. Trombosit fonksiyonlarını etkileyen ilaçlar
kullanılıyorsa (ör, aspirin, non-steroid anti-inflamatuvarlar), bu ilaçlar testten 1014 gün önce kesilmelidir. Örnek transportunda pnömotik sistem kullanılmamalıdır,
örnekler 4 saat içinde çalışılmalı, buz üzerine veya buzdolabına konulmamalıdır.
Pre-analytical issues in hemostasis testing can cause diagnostic errors, by leading
to false positive or false negative results. Sodium citrate-based tubes (105–109
mM or 129 mM sodium citrate, referred as 3.2% or 3.8%) with blue top should
be filled no less than 90% of the total volume. Under-filling may cause sample
dilution and falsely prolonged clotting times due to the excess citrate that binds
calcium. Venous stasis should not be protracted more than 1 minute; prolonged
venous stasis can cause a significant increase of fibrinogen as well as shortening
of APTT and PT. Samples should be mixed thoroughly by 3-6 inversions to ensure
adequate mixing of test sample with anticoagulant and to prevent sample clotting.
Vigorous mixing might lead to in vitro hemolysis or factor activation resulting in
false shortening of test clotting times and false elevation of clotting factor activity.
Patients should be avoided of strenuous physical exercise 24 hours before testing.
Acute and strenuous exercise triggers a reversible procoagulant condition, which
is characterised by increased thrombin generation, platelet hyperreactivity and an
increase in clotting factors. The laboratory should be informed about the patients
who use anticoagulant drugs such as heparins, vitamin K antagonists or antiplatelet
drugs.
Samples should be transported at room temperature, centrifugated at room
temperatures (15 to 22°C) at 1500g for no less than 15 minutes, then should be
tested within 1 to 4 hours of collection or can be stored at -800C. Previously
frozen samples should be rapidly thawed in a 37°C water bath for 5 to 10 minutes
or until completely thawed. Once samples are thawed, they should adequately
mixed before testing. Specifically FII, FVII, FX, FIX, FXI activities, antithrombin,
protein C,VWF, and plasminogen activities are stable through multiple freeze–
thaw cycles. However, FV, FVIII and protein S activity, lose activity following
multiple freeze–thaw cycles.
For platelet function tests, fasting blood samples should be collected from patients
who have refrained from smoking and caffeine ingestion on the day of testing. If
the patient is taking medication known to affect platelet function, (e.g. aspirin,
non-steroidal anti-inflammatory drugs), it should be stopped 10-14 days before
testing. Pneumatic system should not be used for transportation. The samples
should be studied within 4 hours and not be placed on ice or in a refrigerator.
Anahtar kelimeler: Koagülasyon, hemostaz
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Key words: Coagulation, hemostasis
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
KOAGÜLASYON VE HEMOSTAZ TESTLERİNİ ETKİLEYEN
PREANALİTİK FAKTÖRLER
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
THE SOURCES OF PRE-ANALYTICAL ERROR AT THE MOLECULAR
DIAGNOSTIC TESTS
Abdullah TULİ
Abdullah TULİ
Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya, 01330 Adana, Türkiye
Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, Cukurova University,
01330 Adana, Turkey
Genetik test, biyokimyasal, sitogenetik veya moleküler yöntemler ya da bu
yöntemlerin birleşimini kullanan DNA’yı, RNA’yı, kromozomları, proteinleri
ve belirli metabolitleri analiz etmek için uygulanan laboratuvar testlerinin geniş
aralığını kapsar. 1992’den beri bilimsel araştırma ve teknolojideki ilerlemeler,
hem genetik kusurlar ya da değişikliklerin moleküler yöntemler ile saptandığı
sağlık koşullarında hem de moleküler test yöntemlerinin spektrumunda önemli
bir artışa öncülük etmektedir. Moleküler tanı bilimi, sürekli olarak kullanılabilen
ve gelişen yeni yöntem ve uygulamalarla laboratuvar tıbbında hızlıca büyüyen
bir disiplindir. Hasta testine uygun uygulanan genetik test sayısı arttıkça kalıtsal
hastalıklara uygun moleküler genetik testi yapan laboratuvar sayısı da artmaktadır.
Klinik ve toplum sağlığı uygulamasında kullanımının artmasıyla moleküler genetik
test, hastalığa tanı koyulmasına, gelecek hastalık riskini öngörmeye, tedavinin
optimizasyonuna, ters ilaç yanıtının önlenmesine ve sağlığın değerlendirilmesi
ile yönetimine katkı sağlayarak bireye ve ailesine yaşamın her aşamasında etki
etmektedir.
Hatanın tanımı çeşitli olmasına rağmen moleküler laboratuvarlarda akılcı tanım,
testlerin isteminden sonuçların raporlanmasına kadarki herhangi bir bozukluk ve
bunlar üzerinde uygun olarak yorumlama ve tepki vermedir. Toplam test sürecinin
bu tanımı moleküler testi uygulamanın klasik üç fazını içermektedir: 1) Preanalitik, 2) Analitik ve 3) Post-analitik. Uygun olarak gerçekleştiğinde bu fazların
her biri laboratuvar hatalarının önlenmesinde önemli rol oynar.
Pre-analitik görevleri düzeltecek geleneksel laboratuvar yaklaşımı, uygun klinik
öykü, uygun hasta hazırlanması, laboratuvar örneklerinin uygun toplanması
(hasta ve örnek kimliklendirmesi, uygun örnek toplama kapları), bu örneklerin
uygun hazırlanması (taşınma, dağıtma, ulaştırma) karşılamayı gerektirir. Yeni
pre-analitik faz modeli, toplama süreciyle hasta memnuniyetini (personelin tutum
ve bilgisi), bu fazla ilgili uzman personel memnuniyeti (istem formlarının kolay
anlaşılması, uydu kan istasyonu varlığı, elverişli örnek taşınması) ve istenen test
menüyle ilgili genel müşteri hizmetleri memnuniyetini de içine alır. Laboratuvarcı
olmayan personeli kullanan hasta bakım birimleri bu hataların yaklaşık %92,5’ine
neden olmaktadır. Bu hataların tümü insan hatalarından kaynaklı olması nedeniyle
daha etkili süreçler, teknoloji (barkot okuyucular) ve eğitim araçları hatanın
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Genetic testing encompasses a broad range of laboratory tests performed to analyze
DNA, RNA, chromosomes, proteins, and certain metabolites using biochemical,
cytogenetic, or molecular methods or a combination of these methods. Since
1992, advances in scientific research and technology have led to a substantial
increase both in the health conditions for which genetic defects or variations can
be detected with molecular methods and in the spectrum of the molecular testing
methods. Molecular diagnostics is a quickly growing discipline in laboratory
medicine, with continually evolving new methods and applications. As the number
of molecular genetic tests performed for patient testing has steadily increased, so
has the number of laboratories that perform molecular genetic testing for heritable
diseases and conditions. Molecular genetic testing, increasing use in clinical and
public health practices affects persons and their families at every stage of life by
contributing to disease diagnosis, prediction of future disease risk, optimization
of treatment, prevention of adverse drug response, and health assessment and
management.
Though the definitions of error are varied, a reasonable definition for molecular
laboratories is any defect from ordering tests to reporting results and appropriately
interpreting and reacting on these. The definition of a total testing process includes
the classic three phases of performing molecular testing: (1) pre-analytical, (2)
analytical, and (3) post-analytical. Each of these phases when carried out properly
plays an important role in preventing laboratory errors.
The traditional laboratory approach to correct pre-analytical tasks has involved
providing appropriate clinical history, proper patient preparation, proper collection
of laboratory specimens (patient and specimen identification, appropriate sample
collection containers), proper preparation of these samples (transportation,
handling, accession). Newer models for the pre-analytical phase also include
patient satisfaction with the collection process (demeanor and knowledge of staff),
professional staff satisfaction with this phase (request forms easy to understand,
availability of satellite drawing stations, adequate specimen transport), and general
customer service satisfaction with the menu of testing offered. Patient care units
using non-laboratory personnel accounted for 95.2% of these mistakes. As all the
errors in the table resulted from human error, more effective processes, technology
(barcode readers), and educational tools are needed to decrease the pre-analytical
causes of error. Molecular laboratory scientists are aware of other less controllable
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
MOLEKÜLER TANISAL TESTLERDE PRE-ANALİTİK HATA
KAYNAKLARI
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
sources for potential pre-analytical error that include cyclic (circadian) variation
and patient-related physical variables (exercise, diet, stress, positional effects).
When combined with other known pre-analytical sources of error (incorrect
sample collection technique, anticoagulants, and sample tubes), the errors in just
obtaining the optimum sample for analysis can add additional cost to healthcare.
To improve the safety of patient and result in molecular testing, all healthcare
providers should survey their pre-analytical procedures and improve the total
testing process with a systems perspective. Pre-analytic error prevention
requires excellent communication and cooperation among all members, from
the phlebotomist who collects the specimens to the personnel receiving the
specimen. Quality improvement initiatives must therefore take into account preanalytical errors so that problems in specimen preparation, centrifugation, aliquot
preparation, pipetting, etc. can be avoided.
Keywords: Pre-analytical error, molecular diagnostic test
Anahtar kelimeler: Pre-analitik Hata, Moleküler tanısal test
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
pre-analitik nedenlerini azaltmada gereklidir. Moleküler laboratuvarcı, siklik
(sirkadiyen) varyasyonu ve hasta ile ilişkili fiziksel değişkenleri (egzersiz, diyet,
stres, pozisyonel etkiler) kapsayan potansiyel pre-analitik hatanın diğer daha az
denetlenebilen kaynaklarını farkında olmalıdır. Diğer bilinen pre-analitik hata
(yanlış örnek toplama tekniği, antikoagülanlar ve örnek tüpleri) kaynaklarıyla
birleştiğinde analiz için optimum örnek sağlamadaki hatalar sağlık hizmetine
ilave ücret ekleyebilir.
Moleküler testte hasta ve sonuç güvenliği geliştirmek için tüm sağlık hizmet
sağlayıcıları pre-analitik süreçlerini dikkatle göz gezdirmeli ve sitemler geniş
bakış açısıyla toplam test sürecini iyileştirmelidir. Pre-analitik hata önlemesi,
moleküler testin tüm paydaşları (örneği toplayan kan alan kişiden örneği kabul
eden personele kadar) arasında mükemmel iletişim ve dayanışma gerektirir. Örnek
hazırlama, santrifügasyon, örneği bölümlere ayırma, pipetleme vd. sorunların
önlenebilmesi nedeniyle kalite iyileştirme girişimleri, pre-analitik hataları göz
önünde bulundurmalıdır.
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
PREANALYTIC ERROR SOURCES IN POINT OF CARE TESTING
Cihan COŞKUN
Cihan COSKUN
İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Bölümü
Istanbul Haseki Training and Research Hospital Department of Biochemistry
Hasta başı testi, hasta bakım alanının yanında veya yakınında uygulanan ve hasta
bakımında olası değişikliklere yol açan test uygulamaları olarak tanımlanır. Uzun
zamandır hasta başı testleri striple çalışılan idrar analizi, hekimler tarafından
gerçekleştirilen mikroskobik incelemeler ve gaitada gizli kan testi gibi çok az test
uygulamaları ile sınırlıydı. 1980 sonlarında, birkaç firma özellikle diyabet hastası
olan ev kullanıcılarına yönelik elde taşınabilen basit glukometreler geliştirdiler.
Ayrıca bu dönemde, sağlık bakımı teknolojisindeki yükselen maliyetler, geri
ödeme değişiklikleri ve sonucunda meydana gelen bütçe kesintileri kuruluşları
yeniden yapılanmaya, küçülmeye ya da yeniden organize olarak verimliliği
arttırmaya zorladı. Bu gelişmelerin sonucunda, özellikle son on yılda, laboratuvar
test uygulamalarında hasta başı testleri giderek popüler bir araç oldu. Hasta başı
testi, uygun şekilde kullanıldığı zaman, sağlamış olduğu daha hızlı test sonucu
ve tedaviye yönelik müdahale zamanının kısalması vasıtalarıyla hasta sonuçlarını
iyileştirebilmektedir. Hasta başı testlerinin acil servisler, yoğun bakım üniteleri,
doktor ofisleri, ambulans hizmetleri, eczaneler, kliniklerdeki hemşireler ve ev
kullanıcıları tarafından kullanılması ayrıca, hasta başı test cihazlarının çeşitli
yöntemsel ve teknik farklılıklar içermesi gibi pek çok neden analiz öncesi, analiz
sırası ve analiz sonrası evrelerde birçok hataya neden olmaktadır. Buna ilave
olarak, hem hasta başı cihazı kullanıcılarının genellikle laboratuvar dışı personel
ya da ev kullanıcıları olması hem de, minimal invaziv glukoz takip sistemleri,
sunni pankreas teknolojisi gibi bu alandaki hızla gelişen yeni teknolojiler, merkezi
laboratuvar test çalışmalarına göre, hasta başı testlerle ilişkili hata çeşitliliğini
de arttırmaktadır. Önceki yapılan çalışmalarda, hasta başı test uygulamalarında
gözlemlenen hataların %32’sinin analiz öncesi evrede gerçekleştiği gösterilmiştir.
Sonuç olarak, hasta başı testlerde görülen analiz öncesi hataları azaltmak için,
hastanede bulunan tüm hasta başı cihazlarının idare ve uygulama sorumluluğunu
üstlenmiş bir laboratuvar yöneticisinin gözetimi altında, performans standartlarının
tanımlanması ve analiz öncesi kalite indikatörleri ve sürekli iyileştirme süreçlerini
de kapsayan kalite yönetimi programları oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca,
özellikle hastane dışı hasta başı testleri ile ilgili hataları azaltmak için yeni ulusal,
yerel ve kurumsal yasal düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.
Point of care (POC) testing is defined that is performed near or at the site of the
patient care, with the result leading to possible change in the care of the patient. For
a long time, POC testings were limited to a few tests, such as dipstick urinalysis,
physician’s performed microscopy, and fecal occult blood testing. Then in the late
1980s, several companies developed simple handheld glucose meters that were
especially intended for home users with diabetes mellitus. Also in this period, the
rising costs of health care technology, changes in reimbursement, and resulting
budget cuts have forced institutions to restructure, downsize, or reorganize so
efficiency is maximized. As a result of these developments, especially in the last
decade, POC testings have been an increasingly popular means of delivering
laboratory testing. When it is used appropriately, it can improve patient outcome
by providing a faster result and a shorter timeframe to therapeutic intervention.
POC testings have been caused many errors associated with preanalytical,
analytical and postanalytical phases because there are many reasons like that
they use in a wide range of locations such as emergency services, intensive care
units, physician’s offices, ambulance services, pharmacies, nurses in clinics,
and home users besides, POC testing devices include various methodological
and technical differences. Moreover, because of both POC testing practitioner is
generally nonlaboratory clinical staff or home users, and new rapidly developing
technologies such as minimally invasive continuous glucose monitoring systems
and artificial pancreas, also increase diversity of errors associated with POC
testings compared with those in central laboratory. In previous studies, it has been
demonstrated that 32% of all errors observed during POC testing applications are
occured in the preanalytical phase. In conclusion, to reduce preanalytical errors in
POC testings, it should be defined performance standards and establish a quality
management programs that include monitoring preanalytical quality indicators
and continuous improvement process under the oversight of laboratory director
who should assume responsibilities of the overall operation and administration
of hospital based POC testings. Besides, there is a need new national, local and
institutional regulations with regard to reducing errors especially in non-hospital
based POC testings.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
HASTA BAŞI TESTLERDE PREANALİTİK HATA KAYNAKLARI
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Turan TURHAN
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Labaratuvarı
İnterferans veya preanalitik hatalardan kaynaklanan yanlış pozitif veya yanlış
negatif etanol sonucu diğer biyokimyasal testler gibi hastanın teşhis, tedavisini
ve adli süreçleri yanlış yönlendirmeye neden olabilmektedir. Bu nedenle etanol
ölçümünde preanalitik evre önem kazanmakta ve biyokimya uzmanlarının en
çok sıkıntı yaşadıkları test olarak karşımıza çıkmaktadır. Etanol analizlerinin
preanalitik aşamasındaki değişkenlerin iyi bilinmesi bu konudaki sıkıntıları en
aza indirmesi açısından önemlidir.
Akut alkol tüketimi kanda ve nefeste kolayca ölçülebilmesine rağmen, bu ölçümler
kronik alkol kullanım paterni, alkol kötüye kullanımı ve bağımlılığı ile ilgili bilgi
vermemektedir. Ayrıca, alkol tüketimini retrospektif olarak değerlendirip önceki
günler ve haftalardaki tüketimi saptayabilen ve alkol kullanımına bağlı gelişen
hastalıkların takibinde de önemli yer alan belirteç sayısı çok azdır.
Akut alkol alımını gösteren testler; vücut sıvıları ve nefeste etanol ölçümü,
etanol oksidasyonu sonucu ortaya çıkan metabolitler, serotonin metabolitleri
(5-hidroksitriotofol), etil glukuronid (EtG), Etil sülfat (EtS), yağ asidi etil esterleri
(YAEE), fosfatidiletanol (PEth) olarak sayılabilir.
Kronik alkol alımını gösteren testler ise; GGT, AST, ALT, MCV, Carbohydrate–
Deficient Transferrin (CDT), Asetaldehid Bileşikleri (asetaldehid düzeyi,
asetaldehid bağlı hemoglobin), Dolikol, Hiyalüronik asit olarak sıralanabilir.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
THE IMPORTANCE OF PREANAYTICAL PHASE IN ETHANOL
ASSAYS
Turan TURHAN
Ankara Numune Training and Research Hospital, Department of Clinical
Biochemistry
False positive or false negative ethanol results caused by interferences and
preanalytial errors can cause misdiagnosis and mistreatment of the patient and
malfunctioning of judicial processes as in other biochemical tests. For this reason,
the preanalytical phase in ethanol measurement is of much importance and it is
the most problematic test for us, laboratory specialists. To know well the factors
affecting the preanalytical phase of ethanol analyses will minimize the problems
encountered in this subject.
Although it is easy to detect acute alcohol consumption in blood and breath; these
measurements do not provide any information about chronic alcohol consumption
pattern, alcohol abuse or addiction. Besides this, a very few number of markers
are available for evaluating alcohol consumption retrospectively to detect the
consumption in previous days or weeks and in follow-up of alcohol dependent
disorders.
The tests for acute alcohol consumption can be listed as follows: ethanol
measurement in breath and body fluids, metabolites of ethanol oxidation, serotonin
metabolites (5-hydroxytriotiphol), ethyl glucuronide (EtG), ethyl sulfate (EtS),
fatty acid ethyl esters (FAEE), and phosphatidylethanol (PEth).
The parameters used for chronic alcohol consumption are: GGT, AST, ALT,
MCV, Carbohydrate–Deficient Transferrin (CDT), acetaldehyde compounds
(acetaldehyde level, acetaldehyde bound hemoglobin), dolicol and hyaluronic
acid.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
ETANOL ÖLÇÜMÜNDE PREANALİTİK EVRENİN ÖNEMİ
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Halef Okan DOĞAN
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD
Terapötik ilaç düzeyi izlemi (TİDİ); tedavi sırasında ilacın kullanımını veya
dozunu etkileyebilecek ve ilacın kullanımı hakkında yorum yapmamızı sağlayacak
ilaç veya ilaç ile ilgili herhangi bir metabolit düzeyinin belirlenmesi olarak
tanımlanmaktadır. TİDİ; ilaç düzeyinin belirlenmesinin yanı sıra elde edilen
sonucun klinik verileri de kullanılarak yorumlanması aşamalarını da içerir. TİDİ,
hastanın ilaç kullanımında gereken özeni gösterip göstermediğinin belirlenmesi
ve hastaya özgü ilaç dozunun düzenlenmesi gibi konularda önem kazanmaktadır.
TİDİ daha çok reçeteli satılan ilaçların küçük bir bölümü için yapılır. Preanalitik
fazdaki hata kaynaklarının tespiti ve kontrol altına alınması doğru sonuç alınması
için önemlidir. TİDİ’de preanalitik hata kaynakları hastaya bağlı ve diğer preanalitik
faktörler olmak üzere iki grupta incelenebilir. Hastaya bağlı faktörler içinde; yaş,
cinsiyet, diyet, egzersiz, vücut kitle indeksi, bilinç durumu ve farmakogenetik
etkiler yer almaktadır. Diğer faktörler ise; bilirubin, hemoliz, lipemi, ilaç
etkileşimleri, örneğin toplanma zamanı, örneğin saklanması ve transportu, ilacın
proteinlere bağlanma oranındaki değişim ve in vitro ilaç stabilitesidir. Bir analiniz
sonucunun doğru olması isteniyorsa öncelikle doğru örnekle çalışılması gerekir.
Örnek toplama, işleme ve saklama aşamalarında kullanılan birçok materyal ve
işlem TİDİ sonuçlarını etkileyebilir. Günümüzde preanalitik aşamada kullanılan
ekipmanları üreten birçok ticari firma mevcuttur. Üreticilerden ürünleri ile ilgili
sınırlamaları öğrenmek TİDİ analizlerinde preanalitik faktörlere bağı hataların
önlenmesinde katkı sağlayacaktır. Laboratuvarlar çalışılacak her ilaç için hastaya
bağlı faktörleri, örnek türü, kan alma tüpü, farmakokinetik ve farmakodinamik
etkiler gibi çeşitli faktörleri de göz önünde bulundurarak çalıştıkları yönteme göre
kendi TİDİ prosedürlerini oluşturmalıdır.
THE IMPORTANCE OF PREANALYTICAL PHASE IN THERAPEUTIC
DRUG MONITORING
Halef Okan DOĞAN
Cumhuriyet University, School of Medicine, Department of Biochemistry
Therapeutic drug monitoring (TDM) is defined as; measurement of specific drugs or
its metabolite that will allow us to comment on the use and dosage regimens during
treatment. The determination of drug levels as well as the results of the clinical data
includes the step of TDM. TDM is important especially for determining whether
the patient’s drug use or not and optimizing individual dosage. TDM analysis is
performed for a small part of the prescription drugs. Identification of sources of
error and to be taken under control the pre-analytical phase is important for accurate
results in TDM. Sources of pre-analytical errors can be divided into two groups as
patient related and other factors. Patient related factors include; age, gender, diet,
exercise, body mass index, level of consciousness and pharmacogenetics. Other
factors include; bilirubin, hemolysis, lipemia, drug interactions, sampling time,
storage condition transport, the change of protein binding ratio and in vitro drug
stability. The quality of a test result is dependent on the quality of the specimen
analyzed. Many materials and processes used in sample collection, processing
and storage stage in TDM can affect results. Today there are many commercial
companies that produce equipment used in the preanalytical phase. To learn the
limitations of the products from the manufacturers will contribute to the prevention
of errors associated with preanalytical factors. Each laboratories should establish
its own TDM procedures by considering various factors such as specimen type,
tube, pharmacokinetic and pharmacodynamic effects.
Keywords: Therapeutic drug monitoring, TDM, Preanalytical phase
Anahtar sözcükler: Terapötik ilaç düzeyi izlemi, TİDİ, Preanalitik evre
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
TERAPÖTİK İLAÇ İZLEMİNDE PREANALİTİK EVRENİN ÖNEMİ
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
THE ROLE OF LABORATORY INFORMATION MANAGEMENT
SYSTEMS IN EVALUATING OF PREANALYTIC PHASE
Oğuzhan ZENGİ
Oğuzhan ZENGİ
Bağcılar Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Departmanı İstanbul,
Türkiye
Bağcılar Training And Research Hospital
Department of Medical Biochemistry İstanbul, Turkey
Laboratuvar bilgi yönetim sistemleri (LIS) bilgi yönetimi için bir güvencedir.
LIS 1970’lerde klinik kimya alanında kullanılmaya başlanmış ve laboratuvarların
ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu yüzden günümüzde LIS olmaksızın bir
tıbbi laboratuvar düşünülememektedir. LIS doğru numune toplanmasının,
ölçüm sistemlerinden analitik sonuçların elde edilmesinin, tıbbi raporlama ve
faturalamanın temelini oluşturur. Ayrıca dış merkezlerden gelen numuneler ve
gönderilen numunelerden, sonuçların aktarılması ve bilgilerin arşivlenmesinden
sorumludur.
Günümüzde yetkin bir klinik biyokimyacı olabilmek için LIS’in etkin ve verimli
kullanımı zorunludur. Sahada klinik biyokimyacıların en sık karşılaştığı LIS
sorunlarının başında sık meydana gelen yazılım firması değişiklikleri ve yazılım
firmasının laboratuvarımıza uygun dizayn edilmiş LIS’i sağlayamamasıdır.
Özellikle her klinik laboratuvarın kendine özel şartları olması nedeniyle bir
laboratuvarda kurulan LIS diğer laboratuvara aynı parametrelerle aktarıldığında
çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca yazılım mühendisine erişim kısıtlı
zamanlarda olmaktadır, oysa laboratuvar uzmanının ne istediğini yazılım
dilinde yazılım mühendisine anlatabilmesi önemlidir. Bu bağlamda 20092016 yılları arasında laboratuvarımızda kullanmış olduğumuz yazılımı zaman
içerisinde geliştirme fırsatı bulduk ve tıbbi laboratuvar yönetmeliği, hastane
kalite değerlendirme sistemi ve verimlilik yerinde denetimlerinin gerekliliklerini
sağlayan, ayrıca preanalitik evrenin kalite indikatörlerinin kullanıldığı bir LIS
elde ettik.
Preanalitik hata kaynaklarının kontrol edilebilmesinde ve preanalitik kalitenin
ölçülmesinde LIS’ten alınan istatistikler ve bunları elde edebilmek için preanalitik
evrenin LIS üzerinden dizaynı önem arzetmektedir. Klinik laboratuvarcının işinin
numune kabulden önce testi isteyen klinisyenin test isteminden itibaren başladığı
göz önüne alınırsa, pre-preanalitik evrede uygun dizayn edilmiş bir LIS oldukça
önem kazanmaktadır.
The laboratory information system (LIS), a guarantee for the data management.
LISs were introduced into clinical chemistry in the 1970s and have become an
integral part of laboratory life so that it is not possible to imagine a medical
laboratory without a LIS today. It is the basis for proper sample acquisition, supply
of analytical results from the measurement systems, medical reporting and billing.
In addition, it is responsible for any external test facilities and archiving of the
samples.
Nowadays, a good clinical chemist needs to efficiently use the LIS. Most problems
occur when changing software providers and sometimes these providers can not
assure appropriate software in the area. Furthermore, every clinical laboratory
has its own special conditions, so a software may not be appropriate when it
comes from other laboratories. In addition, access to a software engineer can
happen in limited times. In 2009-2016 we used a LIS software in our laboratory
that was developed by our clinical chemists o meet government requirements and
preanalytic phase quality indicators.
Key Words: Preanalytical Phase, Laboratory İnformation Management Systems,
LIS
Anahtar Kelimeler: Preanalitik evre, Laboratuvar bilgi yönetim sistemleri, LIS
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
PREANALİTİK EVRENİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE
BİLGİ YÖNETİM SİSTEMLERİNİN ROLÜ
ABSTRACTS OF INVITED LECTURES
DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
PREANALİTİK HATALARIN AZALTILMASINDA EĞİTİMİN ÖNEMİ
Fatma Demet ARSLAN
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Departmanı, İzmir,
Türkiye
Preanalitik hatalar hala laboratuvar kaynaklı hataların yaklaşık %60-70’ini
oluşturmaktadır. Bu hataların çoğunluğu hasta hazırlama ve örnek toplama
aşamasında olduğu kabul edilir. Bu nedenle eğitim ile ilgili çalışmaların çoğu
“filebetomist”lere odaklanmıştır. 28 Avrupa ülkesinde yapılan çalışmaya göre
filebotominin %5-11’i uzman filebotomist, %10-32’si laboratuvar teknisyeni ve
%45-65’i hemşire tarafından yapılmaktadır. Bu kişilerin 4-5 yıllık yüksekokul
ya da 2-5 yıllık üniversiteden mezun olduğu bilinmektedir. Fakat yaklaşık üçte
birinde filebotomi için özel bir eğitim programı veya sürekli eğitim olanağı
bulunmamaktadır. Klinik Laboratuar Standartları Enstitüsü (CLSI) (H3-A6
standardı) ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan kan alma kılavuzu
bulunmasına rağmen çok kapsamlı ve geniş olduklarından günlük sağlık
uygulamaları için tam olarak uygun sayılmamaktadır. Bu nedenle uluslararası
filebotomi kılavuzlarından yararlanarak yerel kültürel ve kurumsal ortama uyum
sağlayacak ulusal kılavuzların oluşturulması tavsiye edilmektedir. Bu amaçla
Türk Biyokimya Derneği Preanalitik Evre Çalışma Grubu tarafından Venöz Kan
Alma (Filebotomi) Kılavuzu hazırlanmıştır.
Uluslararası Standardizasyon Kuruluşu (ISO) 15189:2012 ve Sağlıkta Kalite
Standartları-Versiyon 5’de eğitimin önemi vurgulanmakta ve kriteler arasında
yer almaktadır. Yapılacak düzenli eğitimler sayesinde preanalitik süreç ile ilgili
standardizasyonun sağlanacağı, preanalitik hata oranın azaltılacağı, hatalı tanı
ve tedavinin önüne geçileceği, hizmet kalite standartlarına uyumun sağlanacağı,
hasta ve çalışan güvenliğinin arttırılacağı, işgücü ve ekonomik kayıpların
önleneceği, hataların önlenmesi ile gereksiz örnek ve test tekrarları ile oluşan
uzamış “Turnaround Time” ın kısaltılacağı düşünülmektedir. Eğitimde başarı
elde etmek için kararlı ve sürdürülebilir olmalı, uygun aralıklarla tekrarlanmalı,
standardizasyon olmalı, katılım sağlanmalı, bu konuda yönetimin tutumu
destekleyici olmalı, denetleme sistemi oluşturulmalı ve eğitim içselleştirilmelidir.
Anahtar kelimeler: Preanalitik hatalar, eğitim, filebotomi
THE IMPORTANCE OF EDUCATION IN REDUCING OF
PREANALYTICAL ERRORS
Fatma Demet ARSLAN
Tepecik Education and Reseach Hospital, Department of Clinical Biochemistry,
Izmir, Türkiye
Preanalytical errors still account for about 60-70% of laboratory-induced errors.
The majority of these errors are considered to be in the patient preparation and
sample collection stage. Therefore, the most of the studies related to education
is focused on “phlebotomists”. According to the study made by 28 European
countries, 5-11% of phlebotomies are being carried out by expert phlebotomists.
The 10-32% of phlebotomies by laboratory technicians, and the 45-65% of
phlebotomies by the nurses are being carried out. It is known that they graduated
from 4-5 yearly colleges or from 2-5 yearly universities. But for about onethird of these people there is no possibility of any special education program
or a continuing education of phlebotomy. Although there is a guide on drawing
blood published by Clinical Laboratory Standards Institute(CLSI) (H3-A6) and
the World Health Organization. They are not considered fully eligible for daily
health practices because of their comprehensive and very detailed explanations.
Therefore it is recommended to establish national phlebotomy guidelines which
accommodates to local, cultural and institutional environment by taking advantage
of international phlebotomy guidelines. For this purpose, Venous Blood Collection
(Phlebotomy) Guideline prepared by Preanalytical Phase Working Group of the
Turkish Biochemical Society.
The importance of education has been emphasized and taken part among the
criterions of ISO 15189/2012 and Quality Standards in Health- Version 5. Through
the regular trainings, it is thought that the standardization related to preanalytical
process will be provided, preanalytical error rate will be reduced, false diagnosis
and treatments will be eliminated, compliance with service quality standards will
be achieved, patient and employee safety will be increased, labor and economic
losses will be prevented, and because of unnecessary samples and test repeats the
prolonged ‘’Turnaround Time’’ will be shortened. In order to achieve success,
the education should be stable and sustainable, it must be repeated at appropriate
intervals, should be standard, participation should be encouraged, the attitude of
the management in this subject should be supportive, the inspection system should
be established and the training should be internalized.
Keywords: Preanalytical errors, education, phlebotomy.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
SÖZLÜ SUNUM
ÖZETLERİ
[ABSTRACTS OF ORAL
PRESENTATIONS]
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
Sözlü Sunum Özetleri İndeksi
A
Ayfer ÇOLAK
Abstracts of Oral Presentations Index
H
Hakan TÜRKÖN
Hülya YALÇIN
B
Burak TOPRAK
İ
N
Nurinnisa ÖZTURK
O-Ö
İsmail BENLİ
Onur AKTÜRK
Özcan EREL
K
S
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
V
Velid ÜNSAL
Vildan FİDANCİ
Z
Zeliha Cansel ÖZMEN
Ç
Çiğdem YÜCEL
D
Köksal DEVECİ
Kübranur ÜNAL
Doğan YÜCEL
M
F
Fatma Demet İNCE
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Mansur TATLI
Mehmet ŞENEŞ
Melike SİPAHİ
Merve ERGİN
Merve Zeytinli AKŞİT
Saliha AKSUN
Serpil ERDOĞAN
Sevilay SEZER
T
Tuba BATUR
Tuncay GÜÇLÜ
Turan TURHAN
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
S-01 - RATIONAL TEST UTILIZATION
Tuncay GÜÇLÜ, Mehmet ŞENEŞ, Vildan FİDANCİ, Doğan YÜCEL
Tuncay GÜÇLÜ, Mehmet ŞENEŞ, Vildan FİDANCİ, Doğan YÜCEL
Sağlık Bakanlığı Ankara Eğitim v Araştırma Hastanesi TıbbiBiyokimya Bölümü,
Cebeci, Ankara
Ankara Training and Research Hospital, Department of Medical Biochemistry,
Ministry of Health
Amaç: Laboratuvar tetkikleri tüm hastanelerin harcamalarında önemli bir
yer tutmaktadır. Laboratuvar doğru kullanıldığında hasta tanı ve tedavisine
anlamlı katkı sağlar. Ancak gereksiz test istemi; maliyet artışı yanı sıra hasta
için de ek incelemeler yapılmasına ve zaman kaybına, hastada endişeye yol
açabilir. Bu çalışmanın amacı, akılcı ve kanıta dayalı test kullanımının teşviki,
gereksiz istemlerin azaltılması ve uygulanan stratejilerin hastaneye katkısının
incelenmesidir.
Gereç ve Yöntem: S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yönetim,
klinik ve laboratuvar temsilcilerinden oluşan bir Etkililik ve Verimlilik Çalışma
Grubu kuruldu. Çalışma grubu tarafından klinisyenlerin istemlerine yönelik
alışkanlıkları incelendi, gereksiz test istemlerinin önlenmesi amacı ile hastane
bilgi yönetim sisteminde test istemi sayfaları yeniden düzenlendi, ikinci grupta
istenmesi gereken testler ayrıldı. Ek olarak, bir hafta içerisinde hastadan aynı test
isteminde bulunulduğunda klinisyenin istem ekranına uyarı gönderilmesi sağlandı,
kişisel test panelleri kaldırıldı. Bu değişiklerden önceki ve sonraki dönemler
(Ocak-Nisan 2015 ve Ocak-Nisan 2016) arasındaki fark değerlendirildi..
Bulgular: Yapılan değişikliklerle elde edilen 4 aylık incelemeler sonucunda,
istem sayfasında ikinci gruba aktarılan fT3, anti-TG, serbest PSA, CA19-9, folik
asit, idrar proteini, idrar albumini, Anti-HBs, Anti-HBcIgM, HBeAg, Anti-HBe,
CMV-IgM, CMV-IgG, ASO ve RF istemlerinde sırasıyla %45, %31, %15, %13,
%31, %46, %73, %35, %52, %48, %44, %11, %35, %22, %25 azalma gözlenmiştir.
Sonuç: Akılcı test kullanımı çalışması sonucunda Ankara Eğitim ve Araştırma
Hastanesi laboratuvar giderlerinde ilgili testlerde ihale fiyatları göz önüne
alındığında 44.255 TL tasarruf sağlanmıştır. Bu çalışmaların sonucunda
hastanemizce gereksiz testlere uygulanan kısıtlamalar sonucunda yıllık yaklaşık
132.000 TL tasarruf sağlanabileceği düşünülmektedir.
Objective: Laboratory tests are an important part of hospital expenditures. If
laboratory used properly, it significantly contributes to the diagnosis and treatment
of patients. But unnecessarily requested tests increase the cost and also result
in time wasting, over treatment and additional test requesting and worry for
the patient. The aim of this study is to investigate the contribution of strategies
implemented to the hospital budget by reducing unnecessary test requests and
promoting rational and evidence-based test utilization.
Materials and Methods: Effectiveness and Efficiency Working Group was
constituted with delegates from hospital management, clinics and laboratories at
Ankara Training and Research Hospital. Patterns of test requesting of clinicians
were examined by the study group and the request pages on the hospital information
management system re-organized with the aim of avoiding unnecessary test
requests, the secondary tests categorized to a different test requesting screen.
Additionally, if the clinician requests same tests within a week for the same patient,
a pop up warning on the request page was provided and the individual panels
have also been removed. Differences between the periods before and after these
implementations (January-April 2015 and January-April 2016) were investigated.
Results: The percent reduction of the requested test numbers between the two
4-month periods for those tests under implementation was as following: ft3: 45%;
anti-TG: 31%, free PSA: 15%; CA19-9: 13%; folic acid: 31%; urine protein: 46%;
urine albümin: 73%; Anti-HBs: 35%; HBc IgM: 52%; HBeAg: 48%; Anti-HBe:
44%; CMV IgM: 11%; CMV IgG: 35%; ASO: 22% and RF: 25%.
Conclusion: As a result of rational test utilization study at Ankara Training
and Research Hospital, the laboratory costs of the examined tests is reduced
significantly. Savings due to the reduction of the costs with the tender prices
are 44.255 TL. According to the observed results of our study it seems to save
approximately 132.000 TL annually.
Anahtar Kelimeler: Akılcı test istemi, test kullanımı, laboratuvar yönetimi
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Keywords: Rational test requesting, test utilization, laboratory management.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
S-01 - AKILCI TEST KULLANIMI
ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS
SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
S-02 - THE EFFECTS OF TRANSPORT BY VEHİCLE ON
COAGULATİON TESTS
Merve ERGİN1, Serpil ERDOĞAN2, Onur AKTÜRK1, Özcan EREL2
Merve ERGİN1, Serpil ERDOĞAN2, Onur AKTÜRK1, Özcan EREL2
25 Aralık Devlet Hastanesi, Biyokimya Bölümü, Gaziantep, Türkiye
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Biyokimya Bölümü, Ankara, Türkiye
1
2
Amaç: Numunelerin merkezler/laboratuvarlar arasında araçla transportunun
koagulasyon testlerine etkisinin incelenmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Yirmi sağlıklı gönüllünün her birinden 5 tüp kan alındı. Grup
A’daki numuneler kontrol grubunu oluşturdu. Grup B’deki numuneler santrifüj
edildikten sonra Grup D’dekiler ise santrifüj edilmeden ısı takibi yapılarak 2 saat
boyunca araçla transportu sağlandı. Grup C’dekiler santrifüj edildikten sonra
Grup E’dekiler ise santrifüj edilmeden laboratuvarda transferi sağlanan numuneler
gelinceye kadar bekletildi. Tüm gruplarda PT ve APTT testleri çalışıldı ve INR
değerleri hesaplandı.
Bulgular: Kontrol grubu ile grup B karşılaştırıldığında APTT değerleri arasındaki
fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p = 0.044). D grubu ile kontrol grubu
karşılaştırıldığında APTT, PT ve INR için istatistiksel açıdan anlamlı değerler
bulundu (p = 0.004, p < 0.001, p < 0.001, sırasıyla). Kontrol grubu ile E grubu ele
alındığında APTT, PT ve INR değerleri arasında anlamlı fark gözlendi (p = 0.029,
p = 0.005, p = 0.004, sırasıyla). Grup B ve C; grup D ve E arasında koagulasyon
testleri açısından fark görülmedi.
Sonuç: Numunelerin ısı takibi yapılarak 2 saat süre boyunca araçla transportunun
koagulasyon testleri üzerine istatistiksel olarak anlamlı bir etkisinin olmadığı
görüldü. Pratikte özellikle büyük şehirlerdeki merkezlerde daha uzun süren
transport süresinin ve data logger kullanmadan veya ısı takibi yapmadan
gerçekleşen bir transferin koagulasyon testlerini nasıl etkilediği bilinmemektedir.
Her laboratuvar numune transferinden kaynaklanabilecek preanalitik hataları
tespit ederek düzeltmeli ve koşulları optimize etmelidir.
Anahtar kelimeler: transport, koagulasyon testleri, preanalitik, ısı takibi
1
25 Aralik State Hospital, Department of Biochemistry, Gaziantep, Turkey
Ataturk Education and Research Hospital, Department of Biochemistry,
Ankara, Turkey
2
Objectives: To investigate the effects of transport of samples between centers/
laboratories by vehicle on coagulation tests.
Materials and Methods: Five tubes of blood samples were taken each of 20
healthy volunteers. Samples in Group A constituted the control group. After
centrifugation samples of group B and samples of Group D without centrifugation
were transported by vehicle for 2 hours performing temperature monitoring. After
centrifugation samples of group C and samples of Group E without centrifugation
were incubated in the laboratory until the transported samples arrive to the
laboratory. PT and APTT tests were analyzed and INR values were calculated in
all groups.
Results: When the control group and group B were compared based on the APTT
levels, there was statistically significant difference between the groups (p=0.044).
Compared to group D with the control group there were significantly statistically
significant values for APTT, PT and INR (p=0.004, p<0.001, p<0.001, respectively).
When compared the control group with group E, significant differences were
observed between the APTT, PT and INR values (p=0.029, p=0.005, p=0.004,
respectively). No significant difference was found between groups B and C and
groups D and E in coagulation tests.
Conclusions: Transport of samples by vehicle for 2 hours by making temperature
monitoring had no statistically significant effect on coagulation tests. In practice,
especially in the centers in big cities, it is not known how a transport affect the
coagulation parameters with longer transport time and without the use of a data
logger or without temperature monitoring. Each laboratory should identify and
correct preanalytical errors arised from the sample transport and should optimize
the conditions.
Key words: transport, coagulation tests, preanalytical, temperature monitoring
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
CONTENTS
S-02 - ARAÇLA TRANSPORTUN KOAGULASYON TESTLERİNE
ETKİSİ
http://www.TurkJBiochem.com
ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS
SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
S-03 - THE EVALUATION OF CHANGE OF SERUM VITAMIN D
LEVELS IN THE MONTHS WHEN UV-B RAYS REACHES AT THE
HIGHEST AND LOWEST LEVELS IN TOKAT REGION
Zeliha Cansel ÖZMEN, Köksal DEVECİ
Zeliha Cansel OZMEN, Koksal DEVECI
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD, TOKAT
Department of Biochemistry, Gaziosmanpaşa University Faculty of Medicine
AD, TOKAT
Amaç: İnsanlarda vitamin D’nin çoğu solar ultraviole-B (UV-B) maruziyetinden
sonra deride sentez edilir. UV-B ışınlarının yoğunluğu güneşin yüksekliğine
bağlıdır. Bu durum ise yaşadığımız yerdeki yılın mevsimi, günün zamanı ve enleme
bağlı olarak değişkenlik gösterir. UV-B ışınlarının atmosferden geçebilmesi için
50 dereceden büyük bir açıyla gelmesi gerekmektedir. UV-B yoğunluğu özellikle
yaz aylarında öğle saatleri civarındaki 4 saatlik periyotta oldukça yüksektir.
Bu çalışmanın amacı, Tokat bölgesinde serum vitamin D düzeylerinin UV-B
yoğunluk farkının en fazla olduğu Aralık ve Temmuz aylarında değişim gösterip
göstermediğini değerlendirmektir.
Materyal-Metod: Tokat bölgesinin güneş ışınlarını en yoğun ve en düşük aldığı
aylar bölgenin enlem ve boylamları bilgisayar programına girilerek Temmuz ve
Aralık ayı olarak belirlendi. Çalışmada, çeşitli şikayetlerle bu aylarda kliniklere
başvuran ve bölgede yaşayan, 18-65 yaş arası vitamin D bakılan; 544 kadın ve
160 erkek hastanın verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Serum vitamin D
düzeyleri Cobas 600 (Roche) cihazında kemiluminesans yöntemle ölçüldü.
Bulgular: Kadın hastalar arasında Temmuz ayında bakılan vitamin D düzeyleri
Aralık ayına göre daha yüksek bulundu (p=0,037). Aralık ayı median: 11,01
(3,02-65,59) ve Temmuz ayı median: 13,57 (3,07-70) olarak belirlendi. Erkek
hastalar arasında Temmuz ayında bakılan vitamin D düzeyleri de Aralık ayına
göre daha yüksekti (p=0,0146). Aralık ayı median: 11,54 (3,00-46,34) ve Temmuz
ayı median: 14,94 (3,07-51) olarak belirlendi.
Sonuç: Çalışmamızın sonuçları bize, Tokat bölgesinde UV-B ışınlarının en yoğun
alındığı Temmuz ayında UV-B ışınlarının 500’den büyük geldiği yaklaşık 10:0015:00 saatleri arasında güneş ışığına maruz kalınmanın, özellikle vitamin D
yetersizliği olan hastalarda faydalı olabileceğini düşündürdü.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Aim: In humans, most of the vitamin D is synthesised in the skin after exposure to
solar ultraviolet-B (UV-B). The density of UV-B rays depends on the height of the
sun. This situation varies depending on the season, time of the day and latitude of
where you live. UVB rays must reach with an angle more than 50 degrees to pass
through the atmosphere. UV-B density is substantially high in the 4-hour period
at midday hours in summer months in particular. The purpose of this study is to
evaluate if serum vitamin D levels in Tokat region changes or not in December
and July when the UV-B density difference is maximum.
Materials and Methods: The months when Tokat region gets highest and lowest
levels of sunlight are determined as July and December respectively, after inputting
latitude and longitude values of the region to the computer programme. In this
study, data belonging to 544 female and 160 male patients who were between
ages 18-65, applied to clinics with different complaints and live in this region,
and whose vitamin D was checked was evaluated retrospectively. Serum vitamin
D levels were measured in Cobas 600 (Roche) device with chemiluminescence
method.
Results: Among female patients, vitamin D levels checked in July were found
higher than the ones in December. (p=0,037). December’s median and July’s
median were identified as 11,01 (3,02-65,59) and 13,57 (3,07-70) respectively.
Among male patients, vitamin D levels checked in July were also higher than
December. (p=0,0146). December’s median and July’s median were detected as
11,54 (3,00-46,34) and 14,94 (3,07-51) respectively.
Conclusion: The consequences of our study made us think that being exposed
to sunlight between approximately 10:00-15:00 when the UV-B rays come with
more than 500 in July when UV-B rays reaches with the highest density to Tokat
region, can be beneficial to patients with vitamin D deficiency in particular.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
S-03 - TOKAT BÖLGESİNDE UV-B IŞINLARININ EN YOĞUN VE
EN DÜŞÜK GELDİĞİ AYLARDA SERUM VİTAMİN D DÜZEYLERİ
DEĞİŞİMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS
SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
S-04 - TEMPERATURE IS MORE EFFECTIVE TO MAINTAIN
PREANALYTICAL STABILITY OF ACTH THAN APROTININ
Hakan TÜRKÖN1, Burak TOPRAK2, Hülya YALÇIN3, Ayfer ÇOLAK3,
Nurinnisa ÖZTURK4
Hakan TÜRKÖN1, Burak TOPRAK2, Hülya YALÇIN3, Ayfer ÇOLAK3,
Nurinnisa ÖZTURK4
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya,
Çanakkale
2
Silopi Devlet Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, Şırnak
3
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, İzmir
4
Ataturk Üniversitesi, Tıbbi Biyokimya, Erzurum
Department of Medical Biochemistry, Canakkale Onsekiz Mart University,
Faculty of
Medicine, Canakkale, Turkey
2
Department of Medical Biochemistry, Silopi State Hospital, Sırnak, Turkey
3
Department of Medical Biochemistry, Tepecik Teaching and Research Hospital,
Izmir,
Turkey
4
Department of Medical Chemistry, Ataturk University, Erzurum, Turkey
1
1
Amaç: Adrenokortikotropin (ACTH) daha büyük bir glikoprotein olan proopiomelakortin molekülünden köken alan 39 aminoasitten oluşan peptit yapıda bir
hormondur. ACTH’ın proteolitik yıkıma maruz kalması nedeniyle serum stabilitesi
azalmaktadır. Doğru ölçüm için ACTH üzerine etki eden preanalitik faktörler
kontrol altına alınmalıdır. Aprotinin ACTH’ın stabilitesini artırma potansiyeli
olan bir serin proteaz inhibitörüdür. Bu çalışmada sıcaklık ve aprotininin ACTH
üzerine etkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntem: Toplam 10 bireyden standard K3EDTA ve K3EDTA+Aprotinin
tüplerine kan örnekleri alındı. Örnekler bekletilmeden 1300g’de 10 dakika
boyunca santrifüj edildi. Plazma örnekleri oda sıcaklığında ve 4℃’de 0, 2, 4, 8,
24, ve 72 saat boyunca bekletildi. İki saklama koşulunda ölçülen konsantrasyonlar
repeated measures ANOVA testi ile karşılaştırıldı.
Bulgular: Her bir zaman noktasında ölçülen değerler karşılaştırıldığı zaman, ilk 8
saat boyunca saklama koşulları arasında fark bulunmadı. ACTH konsantrasyonları
72 saat boyunca anlamlı bir şekilde düştü. 72’inci saatte en iyi stabiliteyi 4℃’de
bekletilen standart K3EDTA ve K3EDTA+aprotinin tüpleri gösterdi. 4℃’de
bekletilen standard K3EDTA ve K3EDTA+aprotinin tüpleri arasında fark
bulunmadı. 22 ℃’de bekletilen K3EDTA+aprotinin tüpleri 22℃’de bekletilen
standard K3EDTA tüplerine göre daha iyi performans gösterdi. Ancak 22℃’de
bekletilen K3EDTA+aprotininli tüp örnekleri 4℃’de bekletilen standard K3EDTA
tüplerinden daha kötü performans gösterdi.
Sonuç: Sonuçlarımız ACTH stabilitesini korumak için buzdolabında saklamanın,
proteaz inhibitörü eklemeden daha önemli olduğunu göstermektedir. Aprotininli
tüplerin özellikle oda sıcaklığında bekletilen örnekler için kullanılmasını
öneriyoruz.
Objective: Adrenocorticotrophin (ACTH) is a 39 amino acid peptide that is
originated from modification of a large glycoprotein called pro-opiomelanocortin.
ACTH is subject to proteolytic degradation making it unstable in blood. Preanalytical
factors should be controlled to ensure the accuracy of the measurement. Aprotinin
is a serine protease inhibitor which has the potential to enhance stability of ACTH.
We aimed to investigate the effect of temperature and aprotinin on ACTH stability.
Materials and Methods: Blood Specimens were collected from 10 donors into
K3EDTA and K3EDTA+aprotinin tubes. Samples were immediately centrifuged
at 1300g for 10 minutes. Plasma samples were held at room temperature and at
4℃ for 0, 2, 4, 8, 24 and 72 hours. ACTH concentrations of two storage conditions
were compared with repeated measures ANOVA at each time point.
Results: When the measured ACTH concentrations were compared at each time
point, ACTH concentrations were not significantly different up to 8-hours. ACTH
concentrations substantially decreased after a 72 hour time period. At 72th hour
standard EDTA tubes and EDTA+Aprotinin tubes stored at 4℃ showed the best
stability. There was no difference between K3EDTA and K3EDTA+aprtotinin
tubes stored at 4℃. EDTA+Aprotinin tubes stored at 22℃ were better than standard
EDTA tubes stored at 22℃. However when stored at 22℃ aprotinin tubes were not
better than standard EDTA tubes stored at 4℃.
Conclusion: Our results show that refrigerated storage is more effective than
protease inhibitor addition to maintain ACTH stability. We recommend using
aprotinin tubes especially for samples standing at room temperature.
Anahtar Kelimeler: ACTH; Aprotinin; Stabilite
Keywords: ACTH; Aprotinin; Stability
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
CONTENTS
S-04 - SICAKLIK ACTH’IN PREANALİTİK STABİLİTESİNİ
SAĞLAMAK İÇİN APROTİNİNDEN DAHA ETKİLİ
http://www.TurkJBiochem.com
ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS
SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
S-05 - EFFECT OF HIGH SPEED CENTRIFUGATION ON BLOOD
ETHANOL LEVELS
Kübranur ÜNAL, Çiğdem YÜCEL, Tuba BATUR, Sevilay SEZER,
Turan TURHAN
Kübranur ÜNAL, Çiğdem YÜCEL, Tuba BATUR, Sevilay SEZER,
Turan TURHAN
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Departmanı,
Ankara, Türkiye
Ankara Numune Training and Research Hospital Department of Clinical
Biochemistry,Ankara, Turkey
Amaç: Acil biyokimya laboratuvarına kan etanol düzeyi ölçümü için gelen
numuneler açlık tokluk ayrımına bakılmadan çalışılmaktadır. Bu nedenle
numunelerde lipemi oranı yüksek olabilmektedir. Çalışmamızda, etanol düzeyi
yüksek olan lipemik numunelerin analizinde yüksek hızlı santrifüj yapılmasının
kan etanol düzeyleri üzerine etkisinin olup olmadığını inceledik.
Gereç ve Yöntem: Kan etanol düzeyi pozitif olan 43 hasta numunesi çalışmaya
dahil edildi. Numunelerden 10 tanesi lipemik idi. Kan örneklerinden elde edilen
serumlar (Grup 1) ikişer tüpe ayrıldı. Ayrılan serumlar ısı kontrollü olan santrifüj
(Grup 2) ve yüksek hızlı soğutmalı santrifüj ile (Grup 3) tekrar santrifüj edildi.
Daha sonra eş zamanlı olarak kan etanol ölçümleri yapıldı. Kan etanol sonuçları
lipeminin etkisi de dahil edilerek yapılan tekrarlı ölçümlerde ANOVA ve paired T
testi ile değerlendirildi.
Bulgular: Kan etanol düzeyleri açısından grup 1 (174,7±101,3 mg/dl) , grup
2 (174,2±100,9 mg/dl) ve grup 3 (172,9±99,2 mg/dl) arasında anlamlı fark
saptanmamıştır (p=0.13). Lipeminin bu gruplar üzerine etkisi gözlemlenmemiştir
(p=0.2).
Sonuç: Lipemik numune sayısının az olması çalışmamızın limitasyonudur. Ancak
anlamlı fark saptanmasa da yüksek hızlı santrifüj sonrası elde edilen serumlardan
çalışılan etanol düzeylerinin düşüklüğü yüksek hızlı santrifüjün kısmen de olsa
etkinliğini göstermektedir. Bu nedenle çalışma genişletilerek daha büyük örneklem
ile değerlendirilmesi uygun olacaktır.
Aim: Blood specimens reaching our emergency laboratory for ethanol levels
are being analyzed with no need of fasting. That’s why the samples can be
lipemic frequently. In this study, we aimed to determine the effect of high speed
centrifugation for the lipmeic samples having high ethanol levels.
Materials and Methods: 43 patient samples with high blood ethanol levels were
included in the study. 10 of them were lipemic. Obtained sera with centrifugation
(group 1) were divided into two tubes.Divided sera were re-centrifuged with
temperature controlled centrifuge (group 2) and high speed cooling centrifuge
(group 3). Blood ethanol levels were analyzed simultaneously. Blood ethanol
levels were evaluated with ANOVA and paired T tests with effect of lipemia
included.
Results: No statistically significant difference was detected between blood ethanol
levels of Group 1 (1747±101,3 mg/dl), Group 2 (174,2±100,9 mg/dl) and Group 3
(172,9±99,2 mg/dl) (p=0.13). There appeared to be no effect of lipemia over these
groups (p= 0.2).
Conclusion: The limitation of this study is the low number of lipemic samples.
Although there is no statistically significant difference; lower ethanol values
obtained after high speed centrifugation points to the effectiveness of high speed
centriguagiton et least to some extent. That’s why it will be appropriate to carry
out the study with a larger sample group.
Anahtar Kelimeler: Kan etanol düzeyi, lipemi, yüksek hızlı santrifüj
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Key words: Blood ethanol level, lipemia, high speed centrifuge
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
S-05 - KAN ETANOL DÜZEYLERİNİN ÜZERİNE
YÜKSEK HIZLI SANTRİFÜJÜN ETKİSİ
ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS
SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
S-06 - THE RELATION BETWEEN THE REQUESTED TESTS AND THE
TRANSFUSION REQUIREMENT IN NEWBORN PATIENTS
Fatma Demet İNCE1, Merve Zeytinli AKŞİT1, Melike SİPAHİ2,
Mansur TATLI2, Saliha AKSUN3
Fatma Demet İNCE1, Merve Zeytinli AKŞİT1, Melike SİPAHİ2,
Mansur TATLI2, Saliha AKSUN3
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Bölümü, İzmir, Türkiye
2
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Hastalıkları Kliniği, İzmir, Türkiye
3
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Tıbbi Biyokimya ABD, İzmir, Türkiye
Tepecik Education and Reseach Hospital, Department of Biochemistry, Izmir,
Turkey
2
Tepecik Education and Reseach Hospital, Department of Pediatrics, Izmir, Turkey
3
Katip Çelebi University, Department of Biochemistry, Izmir, Turkey
1
1
Giriş: Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde izlenen bebeklerde laboratuvar
incelemeleri için alınan kan örnekleri, şiddetli anemiye neden olabilmektedir.
Bu bebeklerde örnekleme için alınan kan çok az olsa bile total kan hacmine
oranlandığında fazladır. Bebeklerde önerilen transfüzyon eşik değeri, bir
haftadaki kan kayıplarının toplam kan hacminin %10’unundan büyük olmasıdır.
Transfüzyonların önlenmesi flebotomi kayıplarının azaltılması ile mümkün olabilir.
Bu amaçla 1 yaş altındaki çocuklarda test istemleri ve eritrosit süspansiyon(ES)
transfüzyon sıklığı arasındaki ilişkiyi inceledik.
Materyal - Metot: Şubat ayında hastanemize başvuran 1 yaş altı çocuklardan
istenen testler ve ES transfüzyon verileri retrospektif olarak Hastane Bilgi
Sisteminden alındı. Kliniğe göre test istemlerinin dağılımı, ve test istemleri ile ES
transfüzyonu arasındaki ilişki değerlendirildi.
Bulgular: Şubat ayında 1 yaşın altındaki ayaktan hastalardan (n=968) 10731
(%43), yatan hastalardan (n=696) 14779 (%57) olmak üzere toplam 25150 adet
test istemi yapılmıştır. Kliniklere göre test istemlerinin dağılımına bakıldığında,
testlerin çoğu ayaktan hastalarda çocuk acil servisden, yatan hastalarda ise
yenidoğan yoğun bakım ünitelerinden istenmiştir. ES transfüzyonlarının hepsi
yenidoğan yoğun bakım ünitelerinden yapılmış olup hastalara transfüze edilen
kan miktarı ile istenen test sayısı arasında anlamlı korelasyon bulundu (r=0.579,
p=0.001). Ayrıca ES transfüzyonu yapılanlarla (112.9±89.3) yapılmayanlar
(35.3±26.9) arasında istenen test sayısı açısından anlamlı fark vardı (p<0.001).
Sonuç: Test istemi yaparken seçici davranılması, bebeklerden nasıl ve ne kadar
kan alınacağını bilen bir ekibin duyarlılıkla çalışması, flebotomi kayıplarının izlem
formları ile takip edilmesi, alınması gereken kan miktarını gösteren düşük hacimli
tüplerin veya mikrotüplerin kullanılması gibi önlemler sayesinde flebotomiye
bağlı kan kayıpları azaltılarak transfüzyon ihtiyacı ve transfüzyon yan etkilerinin
önüne geçilebilir.
Objectives: Blood samples taken from the monitored babies in neonatal intensive care
units for laboratory investigation can cause severe anemia. Although the amount of
blood taken for sampling from those babies are very low, they are high when compared
to total blood volume. Proposed transfusion threshold for babies is considered to be
higher than the %10 of their total blood volume of blood lost within a week. Prevention
of transfusion could be achieved by decreasing the phlebotomy loss. For this purpose,
we examined the relation between the requests of test and the frequency of erythrocyte
suspension (ES) transfusion in the children under 1 year of age.
Materials and Methods: The requested tests and ES transfusion data in the children
under 1 year of age were taken retrospectively from the Hospital Information System
in February. Distribution of requested tests according to clinics, and the relation
between requested test and ES transfusion were evaluated.
Results: In February, total 25150 test requests were performed in the children under
1 year of age, including 14779 inpatient (%57) (n=696) and 10731 outpatient (%43)
(n=968). When evaluating the distribution of the test requests according to the clinics,
the much of test were demanded from pediatric emergency service for the outpatients,
and from newborn intensive care unit for the inpatients. All the ES transfusions were
demanded from newborn intensive care unit, and a significant corelation (r=0.579,
p=0.001) was found between amount of blood given to patients and the number of
requested test. Furthermore, there were a significant differency (p<0.001) between
ES transfusion applied patients (112.9±89.3) and not applied patients (35.3±26.9) in
terms the number of requested test.
Conclusions: Through the measures like; to be selective when demanding a test;
sensitively working of the team who are aware of the amount to be taken from the
babies; monitoring of the follow-up forms of phlebotomy losses; using the microtubes
or tubes with low-volume that shows the amount of blood required to be taken;
transfusion needs and side effects can be prevented by reducing the blood loss linked
to phlebotomy.
Anahtar kelimeler: Flebotomi, eritrosit süspansiyonu, yenidoğan
Key words: Phlebotomy, erythrocyte transfusion, neonatal
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
CONTENTS
S-06 - YENİDOĞAN HASTALARDA TEST İSTEMİ VE TRANSFÜZYON
İHTİYACI ARASINDAKİ İLİŞKİ
http://www.TurkJBiochem.com
ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS
SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
İsmail BENLİ, Velid ÜNSAL
SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD, Tokat, Türkiye
Amaç: Bütün laboratuvar testlerinde olduğu gibi moleküler testlerde de preanalitik
hatalar laboratuvar çalışmalarını etkilemektedir. Bir DNA dizileme metodu olan
Sanger sekans yönteminde dizileme sonrası DNA saflaştırma işlemine rağmen
dizi analizinde boya artefaktları görülebilmektedir. Bu durum sonuç kalitesini
bozabilmekte ve test tekrarına neden olabilmektedir. Çalışmamızda iki farklı
yöntem temel alınarak oluşturulan modifiye bir metodla, dizileme sonrası
boya artefaktlarının engellenmesi ve DNA saflaştırma maliyetinin düşürülmesi
amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: 30 adet DNA örneğine tüm koşullar aynı olmak üzere PCR
uygulandı. PCR ürünleri ExoSAP enzimi kullanılarak temizlendi. Temizlenen PCR
ürünleri aynı koşullarda Sanger yöntemiyle dizilendi. Dizileme sonrası saflaştırma
için DNA örnekleri her biri 10 örnekten oluşan 3 gruba ayrıldı. Birinci grup
sodyum asetat kullanılarak kolondan geçirme yöntemiyle, ikinci grup sephadex
(60 mg) kullanılarak kolondan geçirme yöntemiyle saflaştırıldı. Üçüncü grup ise
düşük konsantrasyonda sephadex (20 mg) ve birinci grupta uygulanan yöntem
modifiye edilerek saflaştırıldı. ABI 3130xl cihazında dizi analizi gerçekleştirildi.
Bulgular: DNA dizi analizi sonucunda birinci gruptaki örneklerin hepsinde tipik
olarak 70-80 ve 110-120. bazlarda boya kirliliği gözlendi. İkinci grupta ve üçüncü
grupta ise boya kirliği gözlenmedi.
Sonuç: Dizileme sonrası DNA saflaştıma işleminde yaygın olarak kullanılan
yöntemlerden birisi olan sodyum asetat kullanılarak kolondan geçirme yöntemi
maliyet açışından uygundur fakat boya artefaktına neden olabilmektedir. Diğer
yaygın yöntem olan sephadex kullanılarak kolondan geçirme yöntemi ise boya
artefaktlarını engellemektedir. Ancak hem sephadex kimyasalı hem de kullanılan
kolonlardan dolayı pahalı bir yöntemdir. Bu modifiye metodla, Sanger sekans
temelli moleküler yöntemlerde sıklıkla karşılaşılan boya artefaktlarının neden
olduğu preanalitik hata düşük maliyetle ve etkin şekilde giderilmiştir.
S-07 - A MODIFIED METHOD TO PREVENT THE POLLUTION
SERIES CAUSED BY DYE ARTEFACTS IN SANGER SEQUENCING
BASED MOLECULAR DIAGNOSTIC TESTS
Ismail BENLI, Velid UNSAL
Gaziosmanpasa University, Medical Faculty, Department of Biochemistry,
Tokat, Turkey
Objectives: As usual in all laboratory tests preanalytical errors affect the molecular
analysis, too. Sanger sequencing is a DNA sequencing method and although
DNA purification has been done, dye artifacts can be seen after sequencing. This
situation degrades the quality of test results and causes repetitions. We aimed to
prevent dye artefacts in DNA sequencing by a modified method which is based on
two different methods and to reduce the costs of DNA purification.
Materials and Methods: PCR was performed on 30 DNA samples at the same
conditions. PCR products were cleaned using ExoSAP enzyme. Cleaned PCR
products were sequenced using Sanger sequencing method at the same conditions.
Then DNA samples were separated into 3 groups each consisting 10 samples. The
first group was purified by the column passing method, sodium acetate was used.
The second group was purified by the column passing method, sephadex (60 mg)
was used. The third group was purified by low sephadex concentration (20 mg),
the modified form of the first method was used. DNA sequencing was performed
in ABI 3130xl device.
Results: Typically dye artifacts were observed at 70-80 and 110-120. bases of
DNA sequences in the first group. No dye artifacts were observed in second and
third groups.
Conclusions: One of the common DNA purification methods after sequencing is
column passing method with sodium acetate. This method is affordable, however,
may cause dye artifacts. Other common method is column passing method with
sephadex. This method prevents the dye artifacts but costs more. With the modified
method, preanalytical errors caused by dye artifacts in Sanger sequencing based
molecular tests are effectively prevented with lower costs.
Key words: DNA sequence analysis, Sanger sequencing, DNA purification,
sephadex, sodium acetate
Anahtar kelimeler: DNA dizi analizi, Sanger sekans, DNA saflaştırma, sephadex,
sodyum asetat
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
S-07 - SANGER SEKANS TEMELLİ MOLEKÜLER TANI
TESTLERİNDE DİZİ KİRLİLİĞİNE NEDEN OLAN BOYA
ARTEFAKTLARININ MODİFİYE BİR METODLA PREANALİTİK
FAZDA ENGELLENMESİ
ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
POSTER ÖZETLERİ
[POSTER ABSTRACTS]
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-01 - KAN GAZI ANALİZİNDE NUMUNE REDDİNİN SIK
NEDENLERİ
P-01 - COMMON CAUSES OF SAMPLE REJECTION IN BLOOD GAS
ANALYSIS
Sedat ABUŞOĞLU, Ali ÜNLÜ, Abdullah SİVRİKAYA
Sedat ABUSOGLU, Ali UNLU, Abdullah SIVRIKAYA
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Biyokimya Bölümü, Konya, Türkiye
Selçuk University Faculty of Medicine, Department of Clinical Biochemistry,
Konya, Turkey
Amaç: Kan gazı analizi, klinisyenlere çeşitli metabolic ve respiratuvar hastalıkların
tanı ve tedavisine yardımcı olabilecek kritik bilgi verir. Kan gazı analizinde
ölçülen analitin doğasına bağlı olarak örnek etiketlenmesi gibi bazı preanalitik
basamaklar bu teste özeldir. Amacımız kan gazı analizinde saptanan red oranlarını
araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: 01/10/2015-01/04/2016 tarihleri arasındaki altı aylık periyotta
kan gazı istemi olan hastalar laboratuvar otomasyon sisteminden taranıp reddilen
örnekler sınıflandırıldı. Reddedilen numune sayıları kan gazi analizinde ortaya
çıkan hataların kaydedilmesi ile saptandı.
Bulgular: 6 aylık periyotta 25116 adet kan gazı analizi yapılan örnek içerisinde
931 hata saptandı. Hata oranı %3.70 idi. En yaygın karşılaşılan hata ise pıhtılı
örnek (%85) ve cihaz arızaları (%10) idi.
Sonuç: Kan gazı analizinde preanalitik değişkenlerin dikkatli takibi acil olan bu
test için uygun ve kesin yanıtın alınmasında önemli role sahiptir. Kan gazı testi
analitlerin uçucu olması yönüyle özeldir ve birtakım hata ve interferanslara açıktır.
Uygun heparinize tüp kullanımı ve enjektörlerin kan alındıktan hemen sonar
laboratuvara ulaştırılması kan gazı analizindeki pıhtı oluşumunu engelleyebilir.
Anahtar Kelimeler: Red, kan gazı, pıhtı.
Objectives: Blood gas analysis gives critical information to clinicians that assists
in diagnosis and treatment of such types of metabolic and respiratory diseases.
While many of the preanalytical steps in blood gas testing are identical to all
laboratory tests, such as absolute specimen labeling, some are specific to this
testing because of the physicochemical properties of the analytes being measured.
Our aim was to search the rejection rates in blood gas testing.
Materials and Methods: Numbers of rejected samples were classified and
searched by laboratory automation system between the blood gas requests which
were performed between 01/10/2015-01/04/2016 for about six month period. The
number of sample rejections were cleared by recording the error in blood gas
analysing tests.
Results: A total of 25116 blood gas analysis requests were performed in the
laboratory within 6 months and 931 errors were identified. The frequency of
total errors was 3.70%. The most common errors were; clotted sample (85%) and
device problems (10%).
Conclusions: Careful follow-up of preanalytical variables in blood gas testing
is essential for optimizing an accurate and prompt response to what is often an
urgent test. Blood gas testing is special in that some analytes are gaseous and
thus susceptible to an expanded set of errors and interferences. Using adequate
heparinized tubes and sending the injectors immediately after blood drawing to
laboratory may prevent the clotting of the blood gas analysis samples.
Key words: Rejection, coagulation, clot.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-02 - KARDİYAK BELİRTEÇLER İÇİN REFERANS DEĞİŞİM
DEĞERİ
Zeynep ADIYAMAN, Fatime MERDAN, Mehmet ŞENEŞ,
Özlem Ö. DEMİREL, Doğan YÜCEL
S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü, Cebeci,
Ankara
P-02 - REFERENCE CHANGE VALUES FOR CARDIAC MARKERS
Zeynep ADIYAMAN, Fatime MERDAN, Mehmet ŞENEŞ,
Özlem Ö. DEMİREL, Doğan YÜCEL
Ankara Training and Research Hospital, Department of Biochemistry, Ministry
of Health, Cebeci, Ankara
Amaç: Referans değişim değeri (RDD), aynı hastada aynı analit için ardışık iki
ölçüm arasında klinik bakımdan önemli değişimdir. RDD’nin hesaplanmasında Z
skoru, analitik varyasyon (CVa) ve bireysel biyolojik varyasyon kullanılmaktadır:
RDD= 2½ x Z x (CVa² + CVi²)1/2. Z skoru = %95 olasılıkta 1.96, %99 olasılıkta
ise 2.58 olarak kullanılmaktadır. CVa iç kalite kontrol sonuçlarından, CVi ise
biyolojik varyasyon veri tabanından elde edilebilir. Bu çalışmada akut koroner
sendromda kullanılan kardiyak belirteçler için RDD’yi hesaplamayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya
Bölümü Acil Laboratuvarı’nda Beckman Coulter Access 2 cihazında çalışılan 3
kardiyak test (troponin I, miyoglobin, kütle-CKMB) için RDD’ler hesaplandı.
CVa değerleri bir aylık iç kalite kontrol verilerinden, CVi değerleri biyolojik
varyasyon veri tabanından elde edildi. Elde edilen CVa ve CVi değerleri, %95 ve
%99 olasılık düzeylerinde (Z skoru sırasıyla 1.96 ve 2.58) hesaplandı. Bulgular:
Hesaplanan RDD’ler %95 ve %99 olasılık düzeylerinde troponin I için %41.2
ve %54.2, miyoglobin için %41.4 ve 54.5%, kütle-CKMB için %52.3 ve %68.8
olarak bulundu. Sonuç: Çalışılan kardiyak belirteçler akut koroner sendromda
hızlı değişim gösterirler. Bu bakımdan RDD’nin hasta takibinde popülasyona
dayalı referans aralıklarla birlikte test sonuçlarının yorumlanması ve klinik
değerlendirme amacıyla kullanılması önerilir.
Objective: Reference Change Value (RCV) can be defined as the clinically
significant change for same analyte between consecutive measurements. Z score,
analytical variation (CVa) and intra-individual biological variation values are
used to calculate RCV: RCV= 2½ x Z x (CVa² + CVi²)1/2. For 95% probability Z
score is used as 1.96, and for 99% probability it is used as 2.58. CVa values can
be obtained from internal quality control results and CVi values from biological
variation database. The aim of this study is to calculate the RCVs for cardiac
markers used for acute coronary syndrome.
Materials and Methods: RCVs were calculated for troponin I, myoglobin and
CK-MB mass. CVi values were obtained from the biological variation database
and CVa values from the internal quality control results for one month.These
assays were performed at Beckman Coulter Access 2 devices in the Emergency
Laboratory of Ankara Training and Research Hospital, Department of Medical
Biochemistry. RVCs were determined at two probability levels.
Results: RCVs of these analytes at two probability levels, 95% and 99%, were
as following: 41.2% and 54.2% for troponin I, 41.4% and 54.5% for myoglobin,
52.3% and 68.8% for CKMB mass.
Conclusions: We suggest to use RCV as well as to use population based reference
intervals for monitoring of patients with acute coronary syndrome. RCV could be
an additional and valuable tool for clinical decision.
Anahtar Kelimeler: Referans değişim değeri, Kardiyak belirteç, Analitik
varyasyon, Biyolojik varyasyon,
Key Words: Reference change value, Cardiac markers, Analytic variation,
Biological variation
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-03 - HEMOLİZİN ERİTROSİT PİRUVAT KİNAZ AKTİVİTESİ
ÜZERİNE ETKİSİ
P-03 - THE EFFECTS OF HEMOLYSIS ON ERYTHROCYTES
PYRUVATE KINASE ACTIVITY
Mustafa Muhlis ALPARSLAN, Umut KÖKBAŞ, Basak SANNA,
Kezban KARTLAŞMIŞ, Ebru Dündar YENİLMEZ, Abdullah TULİ,
Levent KAYRIN
Mustafa Muhlis ALPARSLAN, Umut KÖKBAŞ, Basak SANNA,
Kezban KARTLAŞMIŞ, Ebru Dündar YENİLMEZ, Abdullah TULİ,
Levent KAYRIN
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana,
Türkiye
Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, University of
Çukurova, Adana, Turkey
Amaç: Glikolizde ikinci adenozin trifosfat (ATP)’nin sentezlendiği tepkime
piruvat kinaz (PK; EC 2.7.1.40) tarafından katalizlenir. Glikolitik defektler
arasında kronik non-seferositik hemolitik anemiye neden olan eritrosit piruvat
kinaz eksikliği prevelansı beyaz ırkta 1:20.000 civarında görülen yaygın bir
hastalık grubudur. Hemolizli örnekler laboratuvar sonuçlarının güvenilirliği
üzerine olumsuz etkilere sahip ve laboratuvarda preanalitik hata kaynaklarında
önde gelen nedenlerdendir. Bu bağlamda çalışmamız hemolizli örneklerde eritrosit
PK aktivitesi üzerine etkisini incelemeyi hedeflemektedir.
Gereç ve Yöntem: Eritrosit Piruvat Kinaz aktivite tayininde, Beutler’ in Laktat
Dehidrogenaz kenetlenmiş spektrofotometrik yöntemi ile çalışılmıştır. Enzim
aktivite birimi olarak gram hemoglobinde uluslararsı ünite kullanılmıştır (IU/
grHb).
Bulgu: Çalışmamıza 10 gönüllü olgu katıldı. Örnekler EDTA’lı tüplere alındı ve
taze kanlarda eritrosit piruvat kinaz aktiviteleri hemen çalışıldı. Bundan sonra,
hemolizli örnekler için iki grup oluşturuldu. Birinci grup donduruldu sonra çözüldü
ve 7 gün sonra (6 olgu) eritrosit PK aktivitesi çalışıldı. İkinci grup kendiliğinden
hemoliz oldu ve 15 gün sonra (4 olgu) eritrosit PK aktivitesi çalışıldı. Aktiviteler
taze kanda 11,3-18,8 IU/gHb arasında, hemolizli örneklerde 12,1-35,6 IU/gHb
arasında bulunmuştur.
Sonuç: Bu bulgular taze örneklere göre, ilk grupta eritrosit PK aktivitelerinde
arttığını (%12,3-97,5) ve ikinci grupta azaldığını (%0,8-13,3) açığa çıkarmaktadır.
Hemolizli örneklerde kısa süreli saklama diğer plazma içeriklerinin (lökosit PK)
eritrosit PK aktivitesinin artırılması anlamına gelir. Diğer taraftan hemolizli
örneklerde uzun süre saklamada protein denatürasyonu eritrosit PK aktivitesi
kaybına neden olabilir. Sonuç olarak pre-analitik hataların önüne geçmek için;
taze örnekler ve doğru tüp kullanılmalı ve hemolizli örneklerden kaçınılmalıdır.
Objectives: In glycolysis, the reaction of being synthesized second adenosine
triphosphate (ATP) is catalysed by pyruvate kinase (PK; EC 2.7.1.40). Erythrocyte
pyruvate kinase deficiency, caused chronic non-seferositic hemolytic anaemia
among the glycolytic defects, is a group of common diseases which prevalence
have seen in Caucasians 1: 20.000. Samples with hemolysis has negative effects
upon the reliability of the laboratory test results and is a common reason one of the
leading of pre-analytical errors in the laboratory. In this context, our study aims to
examine the effect of hemolysis on erythrocyte PK activity
Material and Method: Determination of erythrocyte pyruvate kinase activity in
Butler’ s clamped lactate dehydrogenase was studied using spectrophotometric
method. The International unit of gram haemoglobin has been used as the enzyme
activity unit (IU/grHb).
Results: Blood samples from 10 volunteers included in our study. The samples
were collected into EDTA tubes and erythrocyte PK activities were immediately
examined in fresh samples. After that, two groups were created for hemolysis
samples. First group was frozen then thawed and studied erythrocytes PK activity
after 7 days (6 cases). Second group were spontaneously hemolysed and studied
erythrocytes PK activity after 15 days (4 cases). Activities were found between
11.3-18,8 IU/gHb in the fresh bloods and between 12.1-35,6 IU/gHb in hemolysis
samples.
Conclusion: These findings displayed that erythrocyte PK activity according
to the fresh samples was increased in first group (%12,3-97,5) and decreased in
second group (%0,8-13,3). This means that the other plasma contents (leukocytes
PK) were increasing erythrocytes PK activity for short time storage in hemolysis
samples. On the other hand, the protein denaturation may result for erythrocyte
PK activity decline for long time storage in hemolysis samples. In conclusion to
prevent preanalytical errors should be used fresh samples and the right tube and
avoid hemolysed samples.
Anahtar Kelimeler: Preanalitik hata, Pirüvat kinaz, Hemoliz
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-04 - FLEBOTOMİST EĞİTİMİNDE PRE-TEST VE POST-TEST
UYGULAMASI: BİR EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ DENEYİMİ
Güzin AYKAL1, Mustafa KEŞAPLİ2, Özgür AYDİN3, Hatice ESEN4,
Ayşenur YEĞİN1, Faruk GÜNGÖR2, Necat YİLMAZ1
1- Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Departmanı,
Antalya, Türkiye
2- Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Tıp Departmanı, Antalya,
Türkiye
3- Kaş Devlet Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Departmanı, Antalya, Türkiye
4- Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalite Yönetimi Departmanı, Antalya,
Türkiye
Amaç: Modern laboratuvar cihazları ve bilgi sistemlerinin devreye girmesiyle,
preanalitik faz tıbbi laboratuvarlarda büyük bir sorun haline gelmiştir. Klinik
laboratuvarda total hataların neredeyse yarısını preanalitik hatalar oluşturmaktadır.
Bu çalışmanın amacı; acil servisden gelen numunelerin reddedilme oranlarını
azaltmada başarılı olduğuna inandığımız bir eğitim programı tecrübemizi
paylaşmaktır.
Gereç ve Yöntem: Laboratuvar kalite ekibi tarafından planlanan laboratuvar
prosedürleri, laboratuvarda kalite gereklilikleri, hasta ve çalışan güvenliği
konularını içeren bir eğitim programı, acil serviste kan alan 36 personele uygulandı.
Eğitim öncesi ve sonrası tüm katılımcılara preanalitik faz ile ilgili 11 sorudan
oluşan bir test uygulanmıştır.
Eğitim döneminden önce ve sonra laboratuvara kabul edilen ve reddedilen numune
sayıları kullanılarak milyonda reddedilen numune sayısı hesaplandı.
Bulgular: Katılımcıların çoğunluğu en az 12 yıllık meslek deneyime sahip ve
acil serviste 2-4 yıldan beri çalıştığı tespit edilen hemşirelerden oluşuyordu
(n=22/%55). Katılımcıların bilgi düzeyi eğitim öncesi %58.9 iken eğitim sonrası
%91.8 olarak tespit edildi. Reddedilen numune sayısı eğitim öncesi %2.35(sigma
value 3.37–3.50) iken eğitim sonrası % 1.56(sigma value 3.62–3.75) olarak
bulundu.
Sonuç: Personelin artan bilgi düzeyi preanlitik faz üzerine direkt pozitif etki
yapmıştır. Spesifik eğitim programlarının etkinliğini artırmada gruba uygulanan
ön testin etkin bir yöntem olduğu gözlemlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bilgi yönetimi, preanalitik hata, kalite yönetimi
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
P-04 - PRE-TEST AND POST-TEST APPLICATIONS TO SHAPE THE
PREVENTIVE EDUCATION OF PHLEBOTOMISTS: AN EXPERIENCE
IN A TRAINING HOSPITAL
Güzin AYKAL1, Mustafa KEŞAPLİ2, Özgür AYDİN3, Hatice ESEN4,
Ayşenur YEĞİN1, Faruk GÜNGÖR2, Necat YİLMAZ1
1- Antalya Education and Reseach Hospital, Department of Clinical
Biochemistry, Antalya, Turkey
2- Antalya Education and Reseach Hospital, Department of Emergency, Antalya,
Turkey
3- Kaş State Hospital, Department of Clinical Biochemistry, Antalya, Turkey
4- Antalya Education and Reseach Hospital, Department of Quality
Management, Antalya, Turkey
Objectives: After the introduction of modern laboratory instruments and
information systems, preanalytical phase is the new field of battle. Errors in
preanalytical phase account for approximately half of total errors in clinical
laboratory. The objective of this study was to share an experience of an education
program that was believed to be successful in decreasing the number of rejected
samples re ceived from the Emergency Department (ED).
Materials and Methods: An education program about laboratory procedures,
quality requirements in the laboratory, patient and health-care worker safety was
planned by the quality team to be performed on 36 people who were responsible
for sample collection in the ED. A questionary which included 11 questions about
the preanalytical phase was applied to all the attendees before and after training.
The number of rejected samples per million was discovered with right proportion
account over the number of accepted and rejected samples to laboratory after and
before the training period.
Results: Most of the attendees were nurses (n: 22/55%), with over 12 years of
experience in general and 2–4 years experience in the ED.Knowledge level of the
attendees was calculated before training as 58.9% and after training as 91.8%.
While the total rate of rejection sample before training was 2.35% (sigma value
3.37–3.50), the rate after training was 1.56% (sigma value 3.62–3.75).
Conclusions: Increasing the knowledge of staff has a direct positive impact on
the preanalytical phase. The application of a pre-test was observed to be a feasible
tool to shape group specific education programs.
Keywords: Knowledge management, preanalytical error, quality management
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-05 - BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE TAM KAN ANALİZİ
PREANALİTİK SÜRECİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Emine Nilay BAKIR, Oytun PORTAKAL, Aslı PINAR
Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Departmanı,
Ankara,Türkiye
Amaç: Kan hücreleri antikoagüle venöz tam kanda sayıldığı için, hematoloji
laboratuvarlarında preanalitik evre özel bir öneme sahiptir. Doğru ölçüde
antikoagülan konsantrasyonu, kan hacmi ve tüplerin doğru kullanılması hatalı
sonuçları önlemede temel faktörlerdir. Bu çalışmada, erişkin, çocuk ve onkoloji
hastanelerini kapsayan üniversitemiz hastanesinde; tam kan test sonuçlarında
görülen preanalitik hataların değerlendirilmesini amaçladık.
Gereç ve yöntem: Tam kan analizi, laboratuvarımızda Beckman Coulter LH 800
ve DXH-800 (Beckman Coulter, Inc.) otomatize kan sayım cihazlarında yapıldı.
2015 yılına ait bir yıllık veri değerlendirildi. Tüm hastanelerin tam kan red verileri
birlikte değerlendirildi. Red kriterleri şu şekildedir: pıhtılı örnek, uygun olmayan
kan hacmi, boş ya da yanlış tüpler, uygun olmayan örnek, klinik istem hataları,
hatalı transport ve örnek-hasta uyumsuzluğu.
Bulgular: 2015 yılında 453.057 tam kan testi çalışıldı; bunların 8116’sı
reddedildi. Red oranı %1.8 olarak bulundu. Reddedilen örneklerin %54.6’sı
erişkin hastanesinden, %38,6’sı çocuk hastanesinden ve %6.7’si ise onkoloji
hastanesinden gelmekteydi. Reddin en sık sebebi pıhtılaşma (%69.3), ardından
uygunsuz kan hacmi (%15.2) iken, daha az sıklıktaki nedenler hatalı transport,
hatalı kayıt ve örnek-hasta uyumsuzluğu idi (%1.54).
Sonuç: Sonuçlar gösterdi ki tam kan testi reddinin en sık sebebi pıhtılaşma, ardından
uygun olmayan kan hacmi ve yanlış veya boş tüplerdi. Hemşirelerin/ kan alma
çalışanlarının doğru venöz kan örneği alımı ve transport hakkında eğitilmeleri,
bunun yanında doktorların doğru test istemi hakkında bilgilendirilmeleri ile red
oranı %1’in altına düşürülebilir.
Anahtar Kelimeler: Tam kan sayımı, preanalitik hatalar, red kriterleri
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
P-05 - EVALUATION OF THE PRE-ANALYTICAL PHASE OF
COMPLETE BLOOD COUNT (CBC) ANALYSIS IN A UNIVERSITY
HOSPITAL
Emine Nilay BAKIR, Oytun PORTAKAL, Aslı PINAR
Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Medical
Biochemistry, Ankara,Turkey
Objectives: Since blood cells are counted in anticoagulated venous whole blood,
preanalytical phase has a particular importance in hematology laboratories. Proper
anticoagulant concentration, blood volume, and proper usage of tubes are essential
factors to avoid erroneous results. In this study, we intended to evaluate the preanalytical
errors of complete blood count (CBC) in our university hospital which comprises
adult, pediatric and oncology hospitals.
Material and Methods: CBC is performed by Beckman Coulter LH 800 and DXH800 automated cell counters (Beckman Coulter, Inc.) in our laboratory. One year data
belonging to 2015 was evaluated. CBC rejection data from each hospital were evaluated
together. Rejection criteria are as follows: clotted sample, inappropriate blood volume,
empty/wrong tubes, inappropriate sample, incorrect test orders, incorrect transport
and sample-patient mismatch.
Results: Total 453.057 CBC test requests were performed in 2015; of them 8116
samples were rejected. The rejection ratio was found to be 1.8%. In rejected samples,
54,6% were from adult hospital, 38,6% were from pediatric hospital and 6,7% were
from oncology hospital. The most common reason for rejection was clotting (69.3%),
followed by inappropriate blood volume (15.2%), whereas the less common reasons
were incorrect transport, incorrect register and sample-patient mismatch (1.54%).
Conclusions: The results showed that the most common reason for CBC test rejection
was clotting, followed by inappropriate blood volume and wrong/empty tubes. By
training nurses/phlebotomy team members for accurate venous sampling and transport
and also by advising physicians for accurate test orders may reduce the rejection ratio
<%1.
Keywords: Complete blood count, preanalytical errors, rejection criteria
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-06 - TÜMÖR BELİRTEÇLERİ İÇİN REFERANS DEĞİŞİM DEĞERİ
P-06 - REFERENCE CHANGE VALUES FOR TUMOR MARKERS
Yusuf BAYRAKÇEKEN, Seydi Ali PEKER, Cevdet YILMAZ, Elmas ÖĞÜŞ,
Doğan YÜCEL
Yusuf BAYRAKÇEKEN, Seydi Ali PEKER, Cevdet YILMAZ, Elmas ÖĞÜŞ,
Doğan YÜCEL
S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Bölümü, Ankara, Türkiye
Ankara Training and Research Hospital, Department of Clinical Biochemistry,
Ankara, Turkey
Amaç: Tümör belirteçleri, tanı ve takipte yaygın kullanılmakta olup, sonuçları
varyasyonun preanalitik kaynaklarına, total rastgele analitik hataya (CVa) ve
bireysel biyolojik varyasyona göre değişmektedir. Referans değişim değeri (RDD),
bir hastada iki ardışık ölçümde elde edilen aynı analite ait sonuçlar arasında klinik
açıdan önemli farkı tanımlar. Bu çalışmada laboratuvarımızın immünokimya
analizöründe çalışılan tümör belirteçleri için RDD hesaplanması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmamızda 3 farklı Beckman Coulter UniCel® DxI 800 immünokimya
analizöründe α-Fetoprotein (AFP), CA 125, CA 15.3, CA 19.9 antijen,
karsinoembriyonik antijen (CEA), total ve serbest prostat spesifik antijen (PSA)
parametreleri için RDD değerleri hesaplandı. RDD, analitik CV (CVa) ve bireysel
CV (CVi) değerlerine göre, RDD=√2×Z×√(CVa²+CVi²)1/2 formülü ile belirlendi.
Z değeri, olasılığa uygun standart sapma katsayısıdır, %95 olasılık için Z değeri
1.65’dir (p<0.05). CVi değerleri her bir belirteç için biyolojik varyasyon veri
tabanından alındı. CVa değerleri ise bir aylık düşük ve yüksek seviye kontrol
değerlerinden hesaplandı.
Bulgular: AFP, CA 125, CA 15.3, CA 19.9, CEA, total ve serbest PSA parametreleri
için RDD değerleri,
• cihaz için sırasıyla 36.1, 59.8, 24.8, 40.3, 61.7, 46.4, 44.9,
• cihaz için sırasıyla 36.3, 60.05, 22.4, 40.9, 63.4, 45.1, 44.8,
• cihaz için sırasıyla 35.9, 61.2, 24.7, 41.9, 63.8, 44.4, 43.7 olarak hesaplandı
(p<0.05).
Sonuç: Laboratuvarların çalıştıkları testlerin RDD değerlerini hesaplaması
ve bu değerleri laboratuvar bilgi yönetim sistemleri üzerinden klinisyenler ile
paylaşması, klinik yorumu kolaylaştıracak ve gereksiz test tekrarının önüne
geçilmesine katkıda bulunacaktır.
Objective: The use of tumor markers in diagnosis and monitoring is very common.
Tumor marker results vary because of preanalytical sources of variation, total
random analytical error (CVa), and within-subject (intraindividual) biological
variation. Reference change value (RCV) is used for evaluating the clinical
significance of changes in consecutive test results from an individual. The aim
of our study was to calculate the RCV values for tumour markers measured in
immunochemistry analysers.
Materials and Methods: In this study, RCVs for α-Fetoprotein (AFP), CA
125, CA 15.3, CA 19.9 antigen, carsinoembryonic antigen (CEA), total and
free prostate specific antigen (PSA) worked in three different Beckman
UniCel®DxI800 analysers were calculated. RCV was obtained from the formula:
RCV=√2×Z×√(CVa²+CVi²)1/2. Z is the number of standard deviations appropriate
to the probability. Z value is 1.65 for the probability of 95% (P<0.05). CVa value
was calculated through the CVs of low- and high-level internal quality control
results for one month while intraindividual CV (CVi) values for each marker
were obtained from the biological variation database.”
Results: RCV values of AFP, CA 125, CA 15.3, CA 19.9, CEA, total and free
PSA were,
• 36.1, 59.8, 24.8, 40.3, 61.7, 46.4, 44.9, respectively, for the I. analyzer,
• 36.3, 60.05, 22.4, 40.9, 63.4, 45.1, 44.8, respectively, for the II. analyzer,
• 35.9, 61.2, 24.7, 41.9, 63.8, 44.4, 43.7 respectively, for the III. analyzer (p<0.05).
Conclusions:Laboratories can calculate RCV for the tests they performed and
report this value with the test result or share it with clinicians through laboratory
information systems. Therefore, this approach can facilitate clinical interpretation
and prevent from unnecessary or repeated test requests.
Anahtar Kelimeler: analitik varyasyon; referans değişim değeri; tümör belirteçler
Keywords: analytical variation; reference change value; tumor markers
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-07 - HBA1C İÇİN REFERANS DEĞİŞİM DEĞERİ
Yusuf BAYRAKÇEKEN, Seydi Ali PEKER, Vildan FİDANCI, Doğan YÜCEL
S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü, Cebeci,
Ankara
P-07 - THE CALCULATION OF REFERENCE CHANGE
VALUE FOR HBA1C
Yusuf BAYRAKÇEKEN, Seydi Ali PEKER, Vildan FİDANCI, Doğan YÜCEL
Ankara Training and Research Hospital, Department of Madical Biochemistry,
Ministry of Health, Ankara, Turkey
Amaç: HbA1c diyabet tanısı ve diyabetik hastalarda, glisemik kontrolun göstergesi
olarak en fazla kullanılan testtir ve aynı zamanda diyabet komplikasyonlarının
gelişme riskiyle ilişkili bir göstergedir. HbA1c sonuçları varyasyonun preanalitik
kaynaklarına, total rastgele analitik hataya (CVa) ve bireysel biyolojik varyasyona
göre değişmektedir. Referans değişim değeri (RDD), bir hastada iki ardışık ölçümde
elde edilen aynı analite ait sonuçlar arasında klinik açıdan önemli farkı tanımlar.
Bu çalışmada laboratuvarımızın katyon değişim HPLC cihazında çalışılan HbA1c
testi için RDD hesaplanması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 2 farklı TOSOH G8 HPLC cihazında HbA1c
ölçümleri için RDD değerleri hesaplandı. RDD, analitik CV (CVa) ve bireysel CV
(CVi) değerlerine göre, RDD=√2×Z×√(CVa²+CVi²) formülüne göre belirlendi.
Z değeri, olasılığa uygun standart sapma katsayısıdır, %95 ve %99 olasılık için
Z değerleri sırasıyla 1.65 ve 2.58’dir (sırasıyla p<0.05 ve p<0.01). Biyolojik
varyasyon veri tabanından elde edilen CVi değeri %1.9 olarak alındı. CVa değerleri
ise bir aylık düşük ve yüksek seviye kontrol değerlerinden hesaplandı.
Bulgular: HbA1c için RDD değerleri %95 ve %99 olasılıkla,
I. cihaz için sırasıyla 5.9 ve 9.4,
II. cihaz için sırasıyla 6.8 ve 10.6 (sırasıyla p<0.05 ve p<0.01) olarak bulundu.
Sonuç: Laboratuvarlar çalıştıkları testler için RDD hesaplayabilir ve bulunan
değerleri test sonuçlarıyla birlikte verebilir. Laboratuvarların çalıştıkları testlerin
RDD değerlerini hesaplaması ve laboratuvar bilgi yönetim sistemi aracılığıyla
klinisyenleri bilgilendirmesi, klinik yorumu kolaylaştıracak ve gereksiz test
tekrarının önüne geçilmesinde katkıda bulunacaktır.
Objective: HbA1c is the most frequently used test in both monitoring and
diagnosing diabetes as an indicator for the control of glycemia and the risk in
developing diabetes complications. Its results vary because of preanalytical
sources of variation, total random analytical error (CVa) and within-subject
(intraindividual) biological variation. Reference change value (RCV) is essentially
used for evaluating the clinical significance of changes in consecutive test results
from an individual. The aim of our study was to calculate the RCV values for
HbA1c measured by cation exchange HPLC.
Material and Methods: In this study, RCVs for HbA1c worked in two different
TOSOH G8 HPLC analysers were calculated. RCV was obtained from the formula:
RCV=√2×Z×√(CVa²+CVi²)1/2. Z is the number of standard deviations appropriate
to the probability. Z value is 1.65 and 2.58 for the probability of 95% and 99%
(p<0.05 and p<0.01). CVa value was calculated through the CVs of low- and highlevel internal quality control results for one month while intraindividual CV (CVi)
value (1.9%) for HbA1c was obtained from the biological variation database.
Results: RCV values of HbA1c with the probability of 95% and 99% were,
I. 5.9 and 9.4, respectively, for the I. analyzer,
II. 6.8 and 10.6, respectively, for the II. analyzer, (p<0.05 and p<0.01, respectively).
Conclusions: Laboratories can calculate RCV for the tests they performed and
report this value with the test result or share it with clinicians through laboratory
information systems. Therefore, this approach can facilitate clinical interpretation
and prevent from unnecessary or repeated test requests.
Anahtar Kelimeler: analitik varyasyon; HbA1c; referans değişim değeri
Keywords: analytical variation; HbA1c; reference change value
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-08 - SERUM MALONDİALDEHİD ANALİZİ ÜZERİNE
AÇLIK TOKLUK DURUMUNUN ETKİSİ
P-08 - THE EFFECTS OF FASTING AND POSTPRANDIAL STATE ON
SERUM MALONDIALDEHYDE ANALYSIS
Aslıhan Çavunt BAYRAKTAR, Samet YILMAZ, Canan Yılmaz DEMİRTAŞ,
Aylin Sepici DİNÇEL, Zeynep GİNİŞ
Aslihan Cavunt BAYRAKTAR, Samet YILMAZ, Canan Yilmaz DEM5RTAS,
Aylin Sepici DINCEL, Zeynep GINIS
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
Gazi University Faculty of Medicine Department of Biochemistry, Ankara,
Turkey
Amaç: Klinik laboratuvarlarda kalite standartlarının hızla geliştirilmesi, preanalitik
hataların azaltılmasına ve laboratuvar sonuçlarının daha doğru verilmesine olanak
sağlamıştır. Araştırma laboratuvarlarında ise analizi etkileyecek preanalitik
faktörler ihmal edilmekte ve preanalitik standardizasyondaki yetersizlik
literatürde yanıltıcı verilerin yer almasına yol açmaktadır. Hastaların açlık tokluk
düzeyi birçok biyokimyasal analizi etkileyen önemli bir preanalitik faktördür. Bu
çalışmada; hastaların açlık-tokluk düzeyinin bir lipid peroksidasyon ürünü olan
Malondialdehid (MDA) analizi üzerine etkisi araştırıldı.
Gereç ve Yöntem: Çalışmada kontrol amaçlı olarak hastaneye başvuran 23 sağlıklı
gönüllüden rutin istem sonrası alınan 12 saatlik açlık (saat 08:00-09:00 arasında)
kan örnekleri ve aynı gün postprandial 2. saatte (saat 10:00-11:00 arasında) alınan
tokluk kan örnekleri kullanıldı. Hastaların diyet içeriği bilinmemektedir. Alınan
örnekler 4500 rpm’de 10 dk. santrifüj edildi. Tüm örneklerin lipemi indeksleri
Roche/Hitachi cobas c 701/702 cihazında trigliserid ölçümlerine dayanarak
hesaplandı. Serum MDA düzeyleri Yoshioka ve arkadaşları (1979) metoduna göre
çalışıldı.
Bulgular: Çalışma sonucunda açlık ve tokluk grubunda lipemi indeksi anlamlı
olarak farklı bulundu (p<0,001). Serum MDA düzeylerinde ise açlık ve tokluk
grupları arasında farklılık saptanmadı. (p=0,426)
Sonuç: Araştırma laboratuvarında çalışılan örneklerde çoğunlukla preanalitik evre
ihmal edilmektedir. Sıklıkla kullanılan araştırma parametresi olan MDA düzeyleri
üzerine açlık ve tokluğun etkisinin incelendiği bu çalışmamızda örneklerde lipemi
indeksinde anlamlı farklılık olmasına rağmen MDA düzeylerinde fark olmaması
araştırmacılar için yön verici olacaktır. Bu çalışmadaki kısıtlılık hastaların diyet
içeriklerinin bilinmemesidir.
Objectives: Development of quality strategies in clinical laboratories provides a
decrease in preanalytical errors and increase in the accuracy of the results. However;
unsufficient standardization of preanalytical stage in research laboratories causes
many uncertain research results to be published in literature. Fasting state is one
of the most important preanalytical factors. In this study, the effects of fasting and
postprandial state on serum malondialdehyde (MDA) analysis is investigated.
Materials and Methods: 12-hour fasting (08:00-09:00 a.m) and postprandial
(10:00-11:00 a.m) venous blood samples of healthy individuals applied to the
clinic for routine screening were collected in this study. Diet content of subjects
is unknown. Serum triglyceride levels were measured by Roche/Hitachi cobas c
701/702, lipemia indices were calculated. Serum MDA levels were analysed in
accordance with the method described by Yoshioka et al.(1979)
Results: Lipemia indices were significantly high in postprandial group compared
to fasting group (p<0,001). There was no significant difference between the two
groups in serum MDA levels (p=0,426).
Conclusion: In research laboratories, preanalytical stage is usually ignored. MDA
is one of the most widely investigated lipid peroxidation product in research
studies. Our study may be beneficial for researchers in terms of indicating the
effects of a common preanalytical factor. The limitation of this study is lack of
knowledge about diet content of individuals.
Key words: MDA, Lipemia, Preanalytical
Anahtar Kelimeler: MDA, Lipemi, Preanalitik
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-09 - İN VİTRO OLUŞTURULAN HEMOLİZİN SERUM
MALONDİALDEHİD DÜZEYLERİ ÜZERİNE ETKİSİ
P-09 - THE EFFECTS OF IN VITRO HEMOLYSIS ON SERUM
MALONDIALDEHYDE LEVELS
Aslıhan Çavunt BAYRAKTAR, Rabia TURAL, Samet YILMAZ,
Zeynep GİNİŞ, Canan Yılmaz DEMİRTAŞ, Aylin Sepici DİNÇEL
Aslihan Cavunt BAYRAKTAR, Rabia TURAL, Samet YILMAZ,
Zeynep GINIS, Canan Yılmaz DEMIRTAS, Aylin Sepici DINCEL
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
Gazi University, Faculty of Medicine Department of Biochemistry, Ankara,
Turkey
Amaç: Lipid peroksidasyonu; reaktif oksijen türleri tarafından tetiklenen, biyolojik
membranların, lipid yapılarının hasarı ile karakterize bir süreçtir. Malondialdehid
(MDA) günümüzde oksidatif stresin değerlendirildiği çalışmalarda yaygın olarak
kullanılan bir lipid peroksidasyon ürünüdür. Klinik araştırmalarda serum MDA
analizi için numune toplanması aşamasında yapılan preanalitik hataların analiz
sonuçlarını nasıl etkilediği ile ilgili çok fazla veri bulunmamaktadır. Bu çalışmada
in vitro hemoliz oluşturulan sağlıklı insan serumlarında MDA düzeyleri araştırıldı.
Gereç ve Yöntem: Çalışmada kontrol amaçlı olarak hastaneye başvuran 20 sağlıklı
gönüllüden rutin istem sonrası alınan kan örnekleri kullanılmıştır. Eş zamanlı
olarak iki ayrı jel içermeyen biyokimya tüpüne rutin kan örnekleri alındı. Daha
sonra hemoliz grubu için; bekletilmeden hızla karıştırma ve enjektör aracılığı ile
hemoliz oluşturuldu. Hemoliz olmayan örnekler ise 20 dk bekletildi. Tüm örnekler
3900 devirde 10 dk. santrifüj edildi. Serum hemoglobin değerleri Roche/Hitachi
cobas c 701/702 cihazında ölçülerek serum hemoliz indeksi hesaplandı. Serum
MDA düzeyleri Yoshioka ve arkadaşları (1979) metoduna göre çalışıldı.
Bulgular: İn vitro hemoliz oluşturulan grupta hemoglobin indeksi ve MDA
değerleri hemoliz olmayan gruba göre anlamlı derecede yüksekti (p=0,001,
p=0,000; sırasıyla). Hemolizli ve hemolizli olmayan grupta hemoglobin indeksi
ve serum MDA düzeyleri arasında anlamlı korelasyon saptanmadı (p=0,748r=0,077, p=0,178-r=-0,314; sırasıyla).
Sonuç: Hemoliz; biyokimyasal analizlerde pek çok parametreyi etkileyen önemli
bir preanalitik faktördür. Biyokimyasal araştırmalarda toplanan örneklerde
hemoliz çoğunlukla ihmal edilmektedir. Bu çalışma, araştırma laboratuvarlarında
sıkça ölçtüğümüz serum MDA düzeylerinin hemolizden etkilenebileceğini ve
yanlış yüksek sonuçlara sebep olabileceğini göstermiştir. Daha çok sayıda örneğin
dahil edildiği yeni çalışmalar araştırmalarımızdaki hata kaynaklarını azaltmada
yol gösterici olacaktır.
Objective: Lipid peroxidation is a reactive oxygen species induced process
characterised by the damage to the biological membranes, lipid structures.
Malondialdehyde (MDA) is one of the lipid peroxidation products widely used in
studies evaluating oxidative stress however there is not sufficient data revealing
the sample collecting errors in its analysis. In this study, we investigated the effects
of in vitro generated hemolysis on serum MDA levels of healthy subjects.
Materials and Methods: The study was carried out in 20 healthy volunteers who
applied to the clinic for routine screening. Blood samples were collected into two
plastic serum- separator tubes (without gel) simultaneously. In hemolysis group;
the samples were hemolysed immediately by shaking and draining the samples
via injection syringe. In the non-hemolysis group; the samples were allowed to
coagulate for 20 minutes. All samples were centrifuged in 3900 rpm for 10 min.
Serum hemoglobin levels were measured by Roche/Hitachi cobas c 701/702,
hemolysis indices were calculated. Serum MDA levels are analysed in accordance
with the method described by Yoshioka et al.(1979)
Results: In the hemolysis group, serum hemoglobin indices and MDA levels were
significantly higher compared to hemolysis group (p=0,001, p=0,000; respectively)
There was no significant correlation between serum hemoglobin indices and MDA
levels in both groups (p=0,748- r=0,077, p=0,178-r=-0,314; respectively).
Conclusions: Hemolysis is one of the most important preanalytical factors
affecting analysis of many biochemical parameters. In research studies, hemolysis
is usually ignored. Our study indicates that hemolysis may affect the analysis of
serum MDA levels and may cause falsely elevated MDA levels. Further studies
and larger sample sizes are required to verify preanalytical errors in this field.
Key words: MDA, Hemolysis, Preanalytic
Anahtar Kelimeler: MDA, Hemoliz, Preanalitik
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-10 - ALFA-1 ANTİTRİPSİN VE SERULOPLAZMİN
PARAMETRELERİNİN STABİLİTESİ
P-10 - STABILITY OF ALPHA-1 ANTITRYPSIN AND
CERULOPLASMIN PARAMETERS
Anıl BAYSOY, Merve ZEYTİNLİ AKŞİT, Elif Merve ARI, Ümit BOZKURT,
Aybike GÜNASLAN HASTÜRK, Pınar BİLGİ TOMBAKLAR, Ayfer ÇOLAK
Anıl BAYSOY, Merve ZEYTİNLİ AKŞİT, Elif Merve ARI, Ümit BOZKURT,
Aybike GÜNASLAN HASTÜRK, Pınar BİLGİ TOMBAKLAR, Ayfer ÇOLAK
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Bölümü, İzmir, Türkiye
Tepecik Education and Research Hospital, Department of Clinical Biochemistry,
İzmir, Turkey
Amaç: Serum saklama sürecinde analitlerin stabilitesine ilişkin veriler yeterli
değildir ve konuyla ilgili çelişkili bilgiler mevcuttur. İstem sayısının az olması sebebi
ile alfa-1 antitripsin (A1AT) ve seruloplazmin analizleri hastanemizde haftada iki
gün yapılmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada saklama süresi ve sıcaklığın A1AT
ve seruloplazmin konsantrasyonları üzerindeki etkisini araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya dahil edilen 20 sağlıklı gönüllüden, 9 adet serum
jel ayırıcı tüpe kan alındı. Tüm örnekler pıhtılaşmaları için oda sıcaklığında 30 dk
bekletildi. Örneklerden biri santrifüjden hemen sonra analiz edildi (0. saat). Dört
örnek 2-8°C’de, diğer örnekler ise oda sıcaklığında 2, 8, 24 saat ve 7 gün süreyle
saklandı. Numunelerin A1AT ve seruloplazmin düzeyleri ölçüldü.
Bulgular: 2, 8, 24. saatlerde ve 7. günde ölçülen A1AT ve seruloplazmin düzeyleri
ile 0. saat değerleri karşılaştırıldığında; hem oda sıcaklığında hem de 2-8°C’de
bekletilen numunelerde daha düşük değerler elde edildi ve istatistiksel olarak
anlamlı fark mevcuttu. Oda sıcaklığında ve 2-8°C’de bekletilen numunelerin A1AT
ve seruloplazmin düzeyleri karşılaştırıldığında 2-8°C’de her iki parametrenin de
düzeyleri daha düşük bulundu ancak A1AT düzeyleri arasında anlamlı fark yoktu
(p>0,05).
Sonuç: Çalışmamızda oda sıcaklığında ve 2-8°C’de saklanan numunelerin 2, 8,
24. saat ve 7. gün yapılan analizlerinde A1AT ve seruloplazmin düzeyleri normale
göre daha düşük bulundu. Çalışma sağlıklı gönüllülerde gerçekleştirildiğinden
patolojik değerlerin de yer aldığı ve -20/-80°C’nin saklama koşullarına dahil
edildiği verilere ihtiyaç vardır.
Anahtar kelimeler: Stabilite, alfa-1 antitripsin, seruloplazmin, sıcaklık
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Objective: Information on the stability of serum analytes during storage of
serum samples is incomplete and contradictory. Alpha-1 antitrypsin (A1AT) and
ceruloplasmin analyses are performed two days a week in our hospital due to
infrequency of requests. We therefore aimed to investigate the effects of storage
time and temperature on the measured concentrations of alpha-1 antitrypsin and
ceruloplasmin analytes
Material and Methods: Twenty healthy adult volunteers were enrolled in the
study. Blood was collected into 9 serum gel separator tubes. All samples were
allowed to clot at room temperature for 30 min. One sample was measured directly
after centrifugation (zero hour). Four samples were stored at 2-8°C, other samples
were stored at room temperature for time periods of 2,8,24 h and 7 day. A1AT and
ceruloplasmin analytes were measured on each sample.
Results: Compared to zero hour levels, A1AT and ceruloplasmin levels measured
at 2, 8, 24th hour and 7th day were found to be lower in both samples stored at
room temperature and samples stored at 2-8°C and the difference was statistically
significant. Both A1AT and ceruloplasmin levels measured in samples stored at
2-8°C were found to be lower than the levels measured in sample stored at room
temperature, but there was no significant difference between A1AT levels (p>0.05)
Conclusions: In our study, 2, 8, 24th hour and 7th day analyses of samples
stored at room temperature and 2-8°C revealed lower A1AT and ceruloplasmin
concentrations compared to normal. Since our study involved healthy volunteers,
data including pathological values and -20/-80°C storage conditions are needed.
Key words: Stability, alpha-1 antitrypsin, ceruloplasmin, temperature
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-11 - TEKRARLAYAN DONMA VE ÇÖZME SKLUSLARININ TİYOL/
DİSÜLFİT HOMEOSTAZINA ETKİSİ
P-11 - EFFECT OF REPEATED FREEZING AND THAWING ON
THIOL/DISULPHIDE HOMEOSTASIS
Ahmet Rıfat BALIK, Gülsen YILMAZ, Betül ÖZBEK, L. Didem KOZACI,
Cemile BİÇER
Ahmet Rıfat BALIK, Gülsen YILMAZ, Betül ÖZBEK, L. Didem KOZACI,
Cemile BİÇER
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyokimya AD, Ankara
Yıldırım Beyazıt University, Faculty of Medicine, Biochemistry Department,
Ankara
Amaç: Erel ve Neşelioğlu tarafından 2014’de geliştirilen yeni bir metodla
serum proteinlerindeki tiyol (-SH) ve disulfit (-SS) gruplarının ölçümü mümkün
olmuştur. Literatürde tiyol/disulfide homesotazı ile ilgili her geçen gün artan sayıda
yayın yayınlanmaktadır. Ancak donma çözmenin tiyol/disülfit homeostazına
etkisini inceleyen bir çalışma henüz bulunmamaktadır. Çalışmamızda önemli bir
preanalitik faktör olan donma çözmenin bu parametrelere etkisini araştırdık.
Materyal ve Metod: Çalışmamızda rutin laboratuvar analizlerinden arta kalan
kanlar kullanılmıştır. Laboratuvar sonuçları referans aralığı içerisinde çıkan 55
hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Taze kanlardan total ve native tiyol ölçümleri
yapılmıştır. Bu sonuçlar temel (T0) düzeyi göstermekte olup herbir siklus
sonucu T0 ile karşılaştırılmıştır. Ölçüm sonrası kanlar porsiyonlanarak – 80 0 C’e
kaldırılmıştır. Hergün çıkarılan kanların 2 saat içerisinde oda ısısında çözünmeleri
beklendikten sonra tiyolleri çalışılıp kaldırılmıştır. 7 gün boyunca dondurma
çözme işlemi tekrar edilmiştir. Orjinal makalede disulfit düzeyleri total ve native
tiyol farkından hesaplandığı için burada sadece tiyol sonuçları değerlendirilmiştir.
Bulgular: Tekrarlayan donma ve çözme sikluslarının serum total ve native tiyol
sonuçlarını etkilediği görülmüştür. Özellikle 3. siklus sonrasında negatif yönde
belirgin bias görünmektedir.
Sonuç: Bu çalışma donma çözmenin tiyol/disülfit homoeoztazına etkisini
inceleyen ilk çalışmadır. Araştırmacıların çalışmalarını dizayn ederken donma
çözme siklus sayılarının çalışma sonuçlarına etkisini göz önüne almaları önerilir.
Anahtar kelimeler: Donma çözme siklusu, tiyol, disülfit
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Purpose: A novel method developed by Erel & Neselioglu measures the thiol
(-SH), disulphide groups (-SS) of serum proteins. Increasing numbers of studies
has been appeared that are related to the -SH/-SS homeostasis. However the effect
of repeated freeze and thaw cycle on these parameters has not been evaluated
yet. Our aim was to identify the effect of this preanalytical factor on the -SH/-SS
homeostasis.
Material and Methods: The remaining blood samples left after routine laboratory
examination were used for this study. 55 patients’ samples who had normal range
laboratory results were included in the study. After baseline measurements, serum
aliquots were stored at -80 0C, and analyzed after subjected to one to seven times
freeze and thaw cycles. The results were compared with those obtained from the
baseline analysis of fresh samples (T0). Since in the original method disulphide
levels were calculated from thiols, here we only discussed the thiol levels.
Results: Repeated freezing and thawing has modified the serum concentrations
of total and native thiols and the effect was prominent especially after cycle three
where levels tended to decrease.
Discussion: This is the first report on the effect of repeated freezing and thawing
on thiol/disulphide homeostasis. Our findings propose that researchers should
consider the number of freeze and thaw cycles.
Key words: Freeze and thaw cycle, thiol, disulphide
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-12 - NAMIK KEMAL ÜNIVERSITESI ARAŞTIRMA VE
UYGULAMA HASTANESI TIBBI BIYOKIMYA LABORATUVARINDA
PREANALITIK HATALARIN KOAGÜLASYON TEST VERIMLILIĞI
ÜZERINE ETKISI
P-12 - EFFECT OF PREANALYTICAL ERRORS ON COAGULATION
TEST EFFICIENCY IN NAMIK KEMAL UNIVERSITY RESEARCH
AND APPLICATION HOSPITAL MEDICAL BIOCHEMISTRY
LABORATORY
Ramazan BİLGE, Murat AYDIN, Ahmet GÜREL
Ramazan BİLGE, Murat AYDIN, Ahmet GÜREL
Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD. Tekirdağ
Namık Kemal Üniversitesi, Medical Faculty, Department of Biochemistry.
Tekirdağ
Amaç: Preanalitik hatalar nedeniyle gerek numune gerek de analizin tekrarı
klinikler için ciddi bir zaman ve maddi kayba neden olmaktadır. Koagülasyon
numuneleri, biyokimyasal analiz numunelerine göre preanalitik hatalardan daha
fazla etkilenmektedir. Bu çalışmada, reddedilen koagülasyon numunelerinin test
verimliliği üzerine etkisi araştırılarak, yapılacak düzeltici ve önleyici faaliyetlere
zemin oluşturması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: 1 Ocak 2015 ile 31 Aralık 2015 tarihleri arasında koagülasyon
incelemeleri için gönderilen numunelerin red nedenine göre analizleri yapıldı.
Kontrol ve kalibrasyon için harcanan testler hariç bırakılarak, tekrar edilen
çalışmaların test verimliliği üzerine etkisi araştırıldı.
Bulgular: Toplam 33884 örnek incelendi. 4004 numune çeşitli nedenler ile
reddedilmişti. Red nedenleri: hemoliz (% 27), lipemi (% 9) beklenen değerin
altında sonuç (% 39), beklenen değerin üzeri sonuç (% 9), pıhtılı numune (% 8),
yetersiz örnek-antikoagülan oranı (% 3) olarak görüldü. Koagülasyon testlerinin
verimliliği: Aptt 90.68%, d-dimer 56.94%, fibrinojen 83.82%, protrombin zamanı
93.09% olarak hesaplandı.
Sonuç: Preanalitik hatalar nedeniyle numuneler reddedilmesine rağmen, bazı
numunelerde küçük pıhtılar olabilmektedir. Bu numuneler çalışıldıktan sonra
uygunsuz sonuçlar yüzünden reddedilmektedir. Bu nedenle test verimliliğinin
artması klinik için son derece önemlidir. Konuyla ilgili kan alma personeline
verilecek eğitimler ile bu hataların azaltılmasına katkı sağlanacaktır.
Aim: Because of preanalytical errors, both new blood sampling and reanalysis
of tests causes loss of time and financial loss for clinics. Coagulation samples are
more affected from preanalytical errors than biochemistry samples. In this study,
the effect of coagulation sample rejection on test effiency were investigated and it
was aimed to be a basis for corrective and preventive action.
Materials and Methods: Between January 1, 2015 to December 31, 2015
coagulation samples were categorised according to the rejection criterias. We
investigated the effects of repeated tests on test efficiency, excluding tests for
calibration and controls.
Results: Total 33 884 samples were analyzed. 4004 samples were rejected due
to various reasons. Rejection reasons were observed as hemolysis (27%), lipemia
(9%), the result is less than the expected value (39%), the result is more than
the expected value (9%), clotted sample (8%), inadequate sample- anticoagulant
volume ratio (3%). The efficiency of coagulation tests were calculated as follows:
APTT 90.68%, D-dimer 56.94%, fibrinogen 83.82%, prothrombin time 93.09%.
Conclusion: Although the rejection of the samples because of preanalytical errors,
some samples may have small clots. After studying, these samples are rejected
because of improper test results. For this reasons increasing test efficiency is
extremely important for clinics. In conclusion training of blood collection staff
about this issue will contribute to reducing these errors.
Anahtar kelimeler: Preanalitik hatalar, numune reddi, eğitim
Keywords: Preanalytical errors, sample rejection, training
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-13 - RUTİN ENZİM TESTLERİ İÇİN REFERANS DEĞİŞİM
DEĞERLERİ
P-13 - REFERENCE CHANGE VALUES FOR ROUTINE ENZYME
ASSAYS
Serkan BOLAT, Murat DURAK, Mehmet ŞENEŞ, Hatice SÜRER,
Doğan YÜCEL
Serkan BOLAT, Murat DURAK, Mehmet SENES, Hatice SURER,
Dogan YUCEL
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü, Altındağ,
ANKARA
Department of Medical Biochemistry, Ankara Training and Research Hospital,
Ministry of Health, Ankara
Amaç: Herhangi bir hastaya ait aynı analitin ardışık iki ölçüm sonucu arasındaki
farkın klinik önemini tanımlamada, hasta takibi veya klinik durumdaki değişimleri
izlemede referans değişim değeri (RDD) kullanılabilir. Çalışmamızda rutin olarak
çalışılan enzim testleri için referans değişim değerlerinin hesaplanması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Biyokimya
Laboratuvarı’nda çalışılan 8 enzim testi için referans değişim değeri = 2 ½ · Z ·
(CVA2 + CVI2) ½ formülüyle hesaplandı. Analitik varyasyon katsayısı (CVA), aynı
lot numarasına sahip kontrol örneklerinin 1 aylık iç kalite kontrol verilerinden
hesaplandı. Bireysel biyolojik varyasyon katsayısı (CVI) ise biyolojik varyasyon
veri tabanından elde edildi. Z katsayısı olarak iki yönlü %95 ve %99 olasılık
değerleri (1.96 ve 2.58) alındı ve her iki olasılık düzeyi için ayrı ayrı hesaplamalar
yapıldı.
Bulgular: %95 olasılıkla RDD; AST: %35, ALT: %54, LDH: %27, ALP: %23,
GGT: %38, CK: %64, amilaz: %25, lipaz: %93 olarak hesaplandı.
Sonuç: Seri ölçümlerde ardışık iki sonuç arasındaki yüzde farkın analitik varyasyon
ve bireysel biyolojik varyasyon toplamından yüksek olması farkın klinik açıdan
anlamlı olduğuna işaret edebilir. Bu yaklaşım özellikle hasta takibinde sonuçların
yorumlanmasında referans aralıklarla birlikte kullanılabilir, laboratuvar bilgi
sistemlerine entegre edilerek delta-check ve otomatik onay işlemlerinde yararlı
olabilir.
Objectives: Reference change value (RCV) can be used to define clinical
significance of difference between two sequential results of the same analyte for
the same patient and can also be used for patient monitoring or interpretation of
clinical status. In this study, we aimed to calculate the reference change value for
routine enzyme assays.
Materials and Methods: RCVs for 8 parameters which measured in Ankara
Training and Research Hospital Medical Biochemistry Laboratory were calculated
by the formula 2 ½ · Z · (CVA2 + CVI2) ½. Analytical coefficient of variation (CVA)
was calculated with the results of internal quality control materials with the same
lot number for one month. Individual biological coefficients of variation (CVI)
were obtained from the biological variation database. Two-sided 95% and 99%
probability values (1.96 and 2.58) were used as Z factor and calculations were
done separately for both probability levels.
Results: RCVs at %95 probability (Z:1.96) for each analytes were calculated as
following: AST: 35% ALT: 54%, LDH: 27%, ALP: 23%, GGT: 38%, CK: 64%,
amylase: 25%, lipase: 93%.
Conclusions: When percent difference between the consecutive measurement
results is higher than combination of analytical and individual biological variation,
the difference may be clinically significant. This approach can be used for patient
monitoring as well as reference intervals when results are interpreted and may be
useful for delta-checking and auto-verification by integrating into the laboratory
information management systems.
Anahtar kelimeler: referans değişim değeri, biyolojik varyasyon, laboratuvar
yönetimi.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Key words: reference change value, biological variation, laboratory management.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-14 - KELEBEK SETLE NUMUNE ALIMINDA DISCARD TÜP
KULLANILMALI MI?
P-14 - SHOULD IT BE USED DISCARD TUBES DURING THE
SAMPLING PROCESS WITH BUTTERFLY SET?
Hümeyra Öztürk EMRE, Cihan COŞKUN, Alper GÜMÜŞ, M. Emin DÜZ
Hümeyra Öztürk EMRE, Cihan COŞKUN, Alper GÜMÜŞ, M. Emin DÜZ
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Laboratuvarı
Department of Biochemistry, Haseki Training and Research Hospital
Amaç: Daha önceki çalışmalarda koagülasyon testlerinin doku tromboplastininden
etkilenmesinden dolayı hastadan alınan ilk numunenin (discard tüp) koagülasyon
testlerinin analizinde kullanılmaması gerektiği bildirilmiştir. Oysa, CLSI son
zamanlarda PT ve aPTT testleri için discard tüp kullanımının gerekmediğini
bildirmiştir. Discard tüpün kullanılması önerilen tek durum kelebek set kullanımıdır.
Biz de çalışmamızda koagülasyon testleri için kelebek set kullanımında discard
tüpün gerekliliğini araştırdık.
Gereç ve Yöntem: 30 hastadan ardışık olarak iki ayrı sitratlı tüpe kelebek set ile
alınan numunelerden PT ve aPTT ölçümleri yapıldı. Sonuçlar SPSS 20 istatistik
programı kullanılarak analiz edildi. Hastaların discard tüp ile 2. tüp sonuçları
eşleştirilmiş t testi kullanılarak karşılaştırıldı. PT ve aPTT sonuçları arasında
anlamlı fark bulunamadı (sırasıyla p=0.186; p=0.687).
Bulgular: Yaptığımız çalışmada daha önceki çalışmalarla benzer sonuçlar elde
ettik. Rutin koagülasyon testleri için discard tüp kullanımı sonuçlarda herhangi bir
değişikliğe yol açmamaktadır. CLSI önerisinin aksine kelebek set kullanımında
discard tüp kullanımının gerekli olmadığı sonucuna vardık
Sonuç: Elde edilen sonuçlar doğrultusunda CLSI’nin discard tüp kullanımı ile
ilgili önerisinin aksine kelebek set kullanımında rutin koagülasyon testlerinde
discard tüp kullanımının gerekli olmadığı sonucuna vardık.
Objective: It was reported in previous studies that first sample taken from patient
named as discard tube should not be used for coagulation analysis, because
coagulation tests are affected from tissue thromboplastin. Whereas, latestly CLSI
reported that it is not needed to use discard tube for PT and aPTT tests. The only
situation that is suggested to use discard tube is butterfly set usage. We investigated
is it necessary to use discard tube while using butterfly set for coagulation analysis.
Material and Methods: We studied PT and aPTT measurements of 30 patients
from two seperate citrated tubes that are drawn through butterfly set consecutively.
Results were analyzed using SPSS 20 statistical programme. Discard tube and
second tube results of patients compared with paired t test. There is no significant
difference between PT and aPTT results (p=0.186; p=0.687, respectively).
Results: Our results were similar with previous studies. Discard tube usage for
rutine coagulation tests make no difference between results. Unlike CLSI advices
we decided that discard tube is unnecessary while using butterfly set.
Conclusion: In line of our results, rather CLSI advice of discard tube, our idea
is it is unnecessary to use discard tube with butterfly set for coagulation analysis.
Key Words: preanalytic, discard tube, coagulation
Anahtar Kelimeler: preanalitik, discard tüp, koagülasyon
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-15 - B12 VİTAMİNİ STABİLİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
P-15 - EVALUATION OF VITAMIN B12 STABILITY
Hülya ÇİÇEK 1, Haci Ahmet DEVECİ2, Gökhan NUR2, Yakup TUNCER1
Hülya ÇİÇEK 1, Haci Ahmet DEVECİ2, Gökhan NUR2, Yakup TUNCER1
Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı,
Gaziantep, Türkiye
2
Gaziantep Üniversitesi İslahiye Meslek Yüksekokulu, Gaziantep, Türkiye
Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, University of
Gaziantep, Gaziantep, Turkey
2
Islahiye Vocational High Schoo, University of Gaziantep, Gaziantep, Turkey
Amaç: Önlenebilen laboratuar hatalarının büyük miktarı preanalitik evrede
bulunmaktadır. Vitamin B12’nin sıcaklık ve gün ışığının etkilerine duyarlı bir
parametre olduğu bilinmektedir. Preanalitik aşamada örneğin korunması özellik
gerekmektedir. Bu nedenle, çalışmamızda vitamin B12 stabilitesini araştırdık.
Gereç ve Yöntem: Laboratuvarımıza B12 vitamin ölçümü için gönderilen 20
numuneyi 0, 1, 2, 3, 4, 5 ve 30. günlerde değerlendirdik. B12 vitamin seviyeleri
kemilüminesans immunoassay ile Immulite 2000 XPi analizöründe ölçüldü.
İstatistiksel analizler SPSS 22.0 programı ile yapıldı. Ortalama B12 vitamini
düzeyleri ölçüm günlerine göre sırasıyla 414, 410, 389, 388, 380, 374 ve 351 pg/
mL olarak ölçülmüştür.
Bulgular: Takip eden günlerde ölçülen B12 vitamini düzeylerinde önemli bir
miktarda azalma saptanmıştır (p< 0.05).
Sonuç: Toplanan numunelerin saklanmasının B12 vitamini sonuçlarını
etkileyebileceği sonucuna varılmıştır. Vitamin B12 testinin stabilitesi kan
alımından sonra analiz gününe bağlı olarak değişebilmektedir. Düşük vitamin
B12 sonuçları raporlanmasını önlemek için klinik laboratuvarlarda stabilitenin
değerlendirmesi tavsiye edilebilir.
Objective: Preanalytical phase constitutes a large amount of laboratory error that
may be prevented. Vitamin B12 is known that a responsive parameter to the effect
of temperature and daylight. It is necessary taking care to the protection of the
sample during preanalytical phase. So, we investigated the stability of vitamin
B12 in our study.
Materials and Methods: We analysed 20 samples which submitted for Vitamin
B12 assay to our laboratory on days 0, 1, 2, 3, 4, 5 and 30. Vitamin B 12 levels were
measured by chemiluminescent immunoassay with Immulite 2000 XPi analyser.
Statistical analyzes were performed by SPSS 22.0 program. Mean vitamin B12
levels were 414, 410, 389, 388, 380, 374 and 351 pg/mL respectively according
to 7 measurement days.
Results: A significant decrease was determined on measured vitamin B12 levels
in the following days (p <0.05).
Conclusions: It is concluded that keeping collected samples affects vitamin B12
results. The stability vitamin B12 test may vary depending on day of analysis after
blood collection. It may advisable for clinical laboratories to assess the stability to
avoid reporting lower vitamin B12 results.
Anahtar Kelimeler: B12 vitamini, Preanalitik evre, Stabilite, Analiz
Keywords: Vitamin B12, Preanalytical phase, Stability, Analysis
1
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
1
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-16 - TEMEL ENFEKSİYON KONTROLÜ
P-16 - BASIC INFECTION CONTROL
İpek ÇINAROĞLU
İpek ÇINAROĞLU
Becton Dickinson, İstanbul, Türkiye
Becton Dickinson, Istanbul, Turkiye
Birinci derece risk grubunda yer almakta olan hastanelerde en sık uygulamalardan
ve enfeksiyon bulaş riski açısından en yüksek riskli işlem olan kan alma öncesinde,
sırasında ve sonrasında güvenlik prosedürlerinin takip edilmesi birincil önceliktir.
Her hastane ve laboratuvarın, kan alan personeli tarafından uyulması gereken
uygun düzenlemelerinin olması gerekir. Türkiye’de ilk ve en güncel kılavuz
olarak yayınlanan “Kan Alma” (flebotomi) kılavuzunda da bu konu gerektiği
değeri bulmuş ve işlenmiştir.
Kan ve vücut sıvılarının saçılmasının engellenmesi, kişisel koruyucu ekipman ve
güvenlikli kan alma ürünlerinin kullanımı ve iyi mikrobiyolojik ve biyogüvenlik
uygulamalarının uygulanması hem hasta hem de sağlık çalışanı güvenliği açısından
önemlidir. Bunların kurum personeline eğitimlerle anlatılması, hatırlatılması ve
uygulamaya konulması her kurumun kendi sorumluluğundadır ve yasal yönetmelik
ve mevzuatlarla desteklenir.
Kan alma işlemi sonrasında da güvenlik önlemleri devam etmesi işlemle ilgisi
olmayan diğer personele yönelik maruziyetin engellenmesi için büyük önem
arzeder. Kan alma işleminden sonra atıkların ve kullanılan materyallerin bertarafı
bu konunun özünü oluşturur. Tüm laboratuvar ekipmanının ve koruyucu aletlerin
dekontaminasyonu kan almada yetkili personel tarafından yapılmalı, bir sonra
ki hastanın güvenliği için çalışma ortamı ve aletlerin temiz tutulması ve doğru
prosedürlerle dekontaminasyonu önemsenmelidir.
It is the primary priority to follow the safety procedures before, during and after the
blood collection processes which is the most common practice with the infection
transmission risk at the hospital environment and takes place at the first grade risk
group. Every hospital and laboratory needs to have its own proper regulation that
staff obliged to comply. This issue also take a valued place at the first and latest up
to date Turkish Phlebotomy Guideline.
It is important to prevent blood and body fluid exposures, use of personnel
protective equipment and safety engineered devices and implementation of good
biosecurity and microbiological practices for both the patient and the health care
worker safety. It is the responsibility of every institution to train, remind and
enforce staff to implement this issue and supported with the legal regulations and
legislations.
It is very important to sustain the safety preventions after the phlebotomy to protect
the staff from the exposure, who is not related with the blood drawing procedure.
The disposal of waste and used materials after the blood drawing is the essence
of this issue. The decontamination of all laboratory and protective equipment
should be done by the competent phlebotomy staff, and the work environment
and equipment should kept clean and should be complimented with the correct
decontamination procedures for the next patients’ safety.
Anahtar kelimeler: Güvenli kan alma, Enfeksiyon kontrolü, İğne batma
yaralanmaları, Dezenfeksiyon, Koruyucu ekipmanlar
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
Key Words: Safe phlebotomy, Infection control, Needle stick injury, Disinfection,
Protective equipment
http://www.TurkJBiochem.com
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-17 - TIBBİ BİYOKİMYA LABORATUVARINDA PRE-ANALİTİK
HATA ÇALIŞMASI: BİR YILLIK VERİ ANALİZİ
P-17 - A STUDY OF PRE-ANALYTICAL ERRORS IN MEDICAL
BIOCHEMISTRY LABORATORY: ONE YEAR DATA ANALYSIS
Erdem ÇOKLUK, M. Ramazan ŞEKEROĞLU, Emine YILMAZ,
H. Hakan ALP, Zübeyir HUYUT, Ragıp BALAHOROĞLU,
Selin Tunalı ÇOKLUK
Erdem ÇOKLUK, M. Ramazan ŞEKEROĞLU, Emine YILMAZ,
H. Hakan ALP, Zübeyir HUYUT, Ragıp BALAHOROĞLU,
Selin Tunalı ÇOKLUK
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Van, Türkiye
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Van, Türkiye
Yuzuncu Yil University Medicine Faculty, Department of Medical Biochemistry, Van,
Turkey
Yuzuncu Yil University Medicine Faculty, Department of Public Health, Van, Turkey
Amaç: Tıbbi laboratuvarlarda test süreci temelde pre-analitik, analitik ve post
analitik olarak sınıflandırılmakta ve hatalar test sürecinin tüm aşamalarında
ortaya çıkabilmektedir. Bu çalışmada, tıbbi biyokimya laboratuvarına gönderilen
numunelerin pre-analitik hata kaynaklarına göre örnek ret oranlarının analizi
amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Tıbbi
Biyokimya Laboratuvarında 01.01.2015-31.12.2015 tarihleri arasında kabul
edilen tüm örnekler retrospektif olarak incelendi. Reddedilen örneklerin dağılımı,
pre-analitik hata kategorilerine ve test gruplarına göre sınıflandırıldı. Laboratuvar
çalışma gruplarındaki hata tipi ve sıklığı örnek sayısı ve toplam hataya oranlanarak
yüzde olarak gösterildi.
Bulgular: Pre-analitik hata sıklığı %0,99 olarak hesaplandı. En sık üç hata nedeni
ise sırasıyla yetersiz örnek hacmi (%36,3), pıhtılı numune (%20,7) ve yanlış tüp
ya da numune kabı (%15.6) olarak gözlendi. Test gruplarına göre en sık gözlenen
numune ret nedenleri incelediğinde ise rutin biyokimya, hormon ve idrar analizi
test gruplarında; yetersiz örnek hacmi (sırasıyla %39.7, %81 ve %35,1), kan gazı
test grubunda; pıhtılı numune (%73.7), kardiyak test grubunda; yanlış tüp ya
da numune kabı (%58.1), terapötik ilaç izlem grubunda ise uygunsuz transport
(%54.8) olarak belirlendi.
Sonuç: Çalışmamızda, laboratuarımızın 2015 yılı numune ret oranını %0.99 gibi
çok düşük bir değer olarak tespit ettik. Değerin bu kadar düşük olması, numune
reddetme kriter veri girişi optimizasyonunun ya tam olarak sağlanamadığı
ya da çok iyi düzeyde sağlandığını düşündürmektedir. Ancak laboratuar veri
girişlerimizi gözden geçirdiğimizde, kan alma ve laboratuar numune kabul birimi
personelimizin uzun süredir değişmeden çalışıyor olması ve ilgili personele sürekli
eğitim veriliyor olmasının bu sonucun alınmasında etkili olduğu kanısındayız.
Anahtar kelimeler: Tibbi laboratuvar, preanalitik evre, preanalitik hata.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Objectives: The testing process of medical laboratories are basically classified as
pre-analytical, analytical, and postanalytical phases. Errors can occur at all phases
of the testing process. In this study we aimed to evaluate the sample rejection
ratios according to the types of pre-analytical errors.
Materials and Methods: All samples accepted in the Yuzuncu Yil University Dursun
Odabaş Medical Center, Medical Biochemistry Laboratory during 12 months from
January 01 to December 31, 2015 was evaluated retrospectively. Distribution of
rejected samples were classified according to pre-analytical error categories and test
groups. The type and the frequency of errors in the laboratory groups were shown as
a percentage of total errors and the total number of the samples.
Results: The frequency of pre-analytical error was 0.99 %. The first three most
common errors were insufficient specimen volume, clotted samples with fibrin,
improper container or tube respectively (36.3%, 20.7% and 15.6% respectively).
The most common rejection causes according to the test groups were the presence
of insufficient specimen volume were the most frequent causes of rejection of
biochemical, hormonal and urine analyses test groups (39.7%, 81% and 35.1%
respectively). For blood gas analyses, clotted samples with fibrin (73.7%); for
cardiac tests group, improper container or tube (58.1%); for therapeutic drug
monitoring tests group, inappropiate transport (54.8%) were the major causes of
the rejections.
Conclusions: In the study, we detected a very low value of an overall specimen
rejection rate of 0.99% in 2015. We consider that the optimization of rejected
sample data input is not being fully achieved or achieved in the best level. However,
laboratory and phlebotomy staff employed at long time period in the same units
and they educated continuously in order to perform the data input properly and
reduce the error rate in the pre-analytical phase of the laboratory testing process.
Key words: Medical laboratory, preanalytical phase, pre-analytical error.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-18 - HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HASTANELERİ KOAGÜLASYON
ve HEMOSTAZ LABORATUVARININ PRE-ANALİTİK VE
POST-ANALİTİK EVRELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
P-18 - EVALUATION OF PRE-ANALYTIC AND POST-ANALYTIC
PHASES OF THE COAGULATION and HEMOSTASIS LABORATORY
IN HACETTEPE UNIVERSITY HOSPITALS
Z.Günnur DİKMEN, Filiz AKBIYIK
Z.Gunnur DİKMEN, Filiz AKBIYIK
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı,
Ankara, Türkiye
Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Medical
Biochemistry, Ankara, Turkey
Giriş: Test sürecinde pre-analitik ve post-analitik evredeki hatalar, tüm laboratuvar
hatalarının %75-90 kadarını oluşturmaktadır. Koagülayon ve hemostaz
laboratuvarımız, Hacettepe Üniversitesi Erişkin ve Çocuk hastanelerine başvuran
poliklinik hastaları ve yatan hastalar için rutin ve acil koagülasyon testlerini çalışan
bir laboratuvardır. Joint Commission International akreditasyon standartlarına göre
uygun olmayan örneklerin red edilmesi ve kritik değer bildirimi, laboratuvarımızın
kalite indikatörleridir. Bu nedenle laboratuvarımız tarafından red edilen örnekler
ve yapılan kritik değer bildirimleri kayıt altında tutulmaktadır. Bu çalışmada,
2015 yılında koagülasyon ve hemostaz laboratuvarındaki pre-analitik problemleri
ve kritik değer bildirimlerini incelemeyi amaçladık.
Materyal ve Metod: Koagülasyon testleri için alınmış olan kan örnekleri,
laboratuvarımızın red kritelerine göre değerlendirilmiş ve analiz için uygun olup
olmadığına karar verilmiştir; hatalı klinik istem, hatalı kimlik tanımlama, uygunsuz
volüm (uygunsuz kan/antikoagülan oranı), yanlış tüp, pıhtılı örnek, gecikmiş
transport, hemoliz ve fibrin varlığı red kritelerimiz arasında yer almaktadır.
Laboratuvara kabul edilen örnekler, BCS-XP sisteminde (Siemens Healthcare
Laboratory Diagnostics) çalışılmıştır. Laboratuvarımızda PT/INR (prothrombin
zamanı/international normalized ratio)>5, aPTT (activated partial thromboplastin
time)>100sn, fibrinojen<100mg/dL, faktör düzeyleri<%5 ve anti-trombin III<%50
olan değerler, kritik değer olarak bildirilmektedir. Gündüz çalışma saatleri ve gece
nöbetleri sırasında, özel eğitim almış laboratuvar sekreterleri telefonla kritik değer
bildirimi yapmakla yükümlüdür. Bildirilen tüm kritik değerler, kritik değerin
bildirildiği kişi (doktor, hemşire veya intern), bildirim saati ve tarihi kayıt altına
alınmaktadır.
Sonuçlar: Tüm yıl boyunca istenen koagülasyon test sayısı total olarak 155.94, red
kriterlerine göre laboratuvara kabul edilmeyen tüp sayısı 5.090 olarak saptanmıştır.
En sık rastlanan pre-analitik problemler; pıhtılı örnek (%38.4), uygunsuz örnek
hacmi (%33.2), hatalı klinik istem (%7.3), hatalı kimlik tanımlama (%6.5),
hemoliz (%6), yanlış tüp (%3.8), fibrin (%3.3) ve gecikmiş transporttur (%1.5).
Yıl boyunca yapılan 155.945 test arasında 475 adet kritik değer saptanmış ve
bildirimi yapılmıştır, kritik değer oranı %0.3 olarak saptanmıştır. Kritik değer
Objectives: The pre-analytical and post-analytical phase in a test cycle contributes
up to 75-90% of total laboratory errors. Our coagulation laboratory provides
routine and stat tests for inpatients and outpatients in Hacettepe University
Hospitals. Rejection of unsuitable samples and critical value notification are the
quality indicators of our laboratory according to Joint Commission International
(JCI) accreditation standarts. Hence, we document the unsuitable samples rejected
by the laboratory and record critical value notifications, including the person who
received the notification (physician, nurse or medical staff), the time and the date
of communication.
In this study, we aimed to evaluate the pre-analytical problems and critical values
recorded on coagulation and hemostasis tests over one year period in 2015.
Materials and Methods: Venous blood samples for routine coagulation testing
were considered unsuitable for analysis according to the following specimen
rejection criteria of our laboratory; inappropriate clinical orders, inappropriate
volume (inadequate blood to anticoagulant ratio), incorrect tube, clotting, delayed
transport and visible hemolysis or fibrin following centrifugation.
The coagulation and hemostasis tests were performed by BCS-XP system (Siemens
Healthcare Laboratory Diagnostics). The critical values in our laboratory were as
follows; prothrombin time/international normalized ratio (PT/INR)>5, activated
partial thromboplastin time (aPTT)>100 seconds, fibrinogen<100 mg/dL, factor
levels<5% and anti-thrombin III<50%. During day time and night shift, authorized
laboratory secretary was responsible for reporting of critical values by telephone
communication.
Results: Total coagulation test request was 155.945 in one year and 5.090 tubes
were rejected according to the rejection criteria of our laboratory. On overall,
the more frequent pre-analytical problems could be referred as clotting (38.4%),
following inappropriate volume (33.2%), inappropriate clinical orders (7.3%),
misidentification (6.5%), hemolysis (6%), incorrect tube (3.8%), fibrin (3.3%)
and delayed transport (1.5%), respectively.
Among 155.945 tests performed in 2015, we reported 475 critical values, the
ratio was 0.3% in total. The critical value notification ratio was 56% for INR,
23% for factor levels, 12.2% for fibrinogen, 5.5% for antithrombin III and 3% for
aPTT. Our critical value reporting rate was 97-99%, and clinicians were notified
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
saptama oranı INR için %56, faktör düzeyleri için %23, fibrinojen için %12.2,
anti-trombin III için %5.5 ve aPTT için %3 olarak saptanmıştır. Kritik değer
bildirimi için kliniğe ulaşma süresi ortalama 15 dakika olup, bildirim oranı %9799, ulaşılamama oranı %1-3 arasındadır.
Tartışma: Koagülasyon ve hemostaz laboratuvarımızda yıllık örnek red oranı %3.2
olarak saptanmıştır. Red edilen örneklerin bölümlere göre belirlenmesi ve sağlık
personeline periyodik olarak eğitim verilmesi ile örnek red oranlarının %1’in
altına düşürülmesi ve laboratuvardaki total kalite yönetiminin iyileştirilmesi
hedeflenmiştir.
of patients’ life-threatening results within 15 minutes, dropped call ratio was
approximately 1-3% of all.
Conclusions: We detected an overall specimen rejection rate of 3.2% in coagulation
laboratory. By documentation of rejected samples and periodic training of
healthcare personnel, we expect to decrease sample rejection ratios below 1% and
to improve total quality management of the laboratory.
Keywords: Specimen rejection, critical value
Anahtar kelimeler: Örnek reddi, kritik değer
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-19 - ÖRNEK RET NEDENLERİNİN TÜP ÇEŞİDİNE GÖRE
İRDELENMESİ
P-19 - SAMPLE REJECTION REASONS ACCORDING
TO TUBE TYPES
Süleyman DEMİR, Elif BAŞAK, Fahrigür DEDE
Süleyman DEMİR, Elif BAŞAK, Fahrigür DEDE
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı - Denizli
Pamukkale University Medical School, Department of Medical Biochemistry Denizli
Amaç: Bu çalışmada, biyokimya ve hematoloji labora­tuvarına gönderilen
örneklerde örnek ret nedenlerinin örneğin alındığı tüp çeşitlerine göre incelenmesi
amaçlanmıştır.
Gereç ve yöntem: Altı ay boyunca Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri Merkez
Laboratuvarı biyokimya ve hematoloji birimine kabul edilen tüm örnekler
retrospektif ola­rak incelendi. Reddedilen örneklerin dağılımı, preana­litik hata
kategorilerine (yanlış tüp, hatalı barkod, fazla örnek, yetersiz örnek, pıhtılı örnek,
hemolizli örnek vs.) ve jelli biyokimya tüpü, EDTA’lı HbA1c tüpü, hemogram
tüpü, koagülasyon tüpü ve sedimentasyon tüpü gibi ça­lışma tüplerine göre
sınıflandırıldı. Preana­litik hata tiplerinin toplam içindeki dağılımı ve çalışma
tüplerine göre dağılımı yüzde olarak ifade edildi.
Bulgular: Reddedilen örneklerin laboratuvara gönderilen tüm örnekler içindeki
sıklığı %1.01 (4287/423107) olarak bu­lundu. Bu sıklık jelli biyokimya tüplerinde
%1.03 (1817/176025), EDTA’lı HbA1c tüplerinde %0.47 (49/10348), hemogram
tüplerinde %0.88 (1397/159274), koagülasyon tüplerinde %1.46 (688/47090) ve
sedimentasyon tüplerinde %1.11 (336/30370) idi. Jelli biyokimya tüplerinde en
sık üç ret nedeni sırasıyla, hatalı/eksik barkod (%41.72), hemolizli örnek (%35.33)
ve yetersiz örnek (%14.75); HbA1C tüplerinde yanlış tüp (%57.14), pıhtılı örnek
(%34.69) ve yetersiz örnek (%6.12); hemogram tüplerinde pıhtılı örnek (%83.46),
yetersiz örnek (%11.02) ve yanlış tüp (%3.65); koagülasyon tüplerinde pıhtılı
örnek (%63.08), yetersiz örnek (%31.25) ve yanlış tüp (%3.49) ve sedimentasyon
tüplerinde pıhtılı örnek (%41.67), fazla örnek (%24.70) ve yetersiz tüp (%20.24)
olarak gözlendi.
Sonuç: Laboratuvarda ret nedenleri örneğin gönderildiği tüp çeşidine göre
değişmektedir. Kan alan birimlere yapılacak eğitimlerde örneğin alındığı tüplere
göre dikkat edilmesi gereken durumlar vurgulanmalıdır.
Anahtar kelimeler: Preanalitik hata, pıh­tılı örnek, hemolizli örnek, yetersiz
örnek, ret nedenleri, tüp çeşitleri
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Objectives: In this study, sample rejection reasons aimed to be analyzed according
to the sample tube types among the samples sent to biochemistry and hematology
laboratories.
Materials and methods: All of the samples accepted to the biochemistry and
hematology unites of Pamukkale University Hospitals Central Laboratory
were examined retrospectively. Distribution of rejected samples were classified
according to preanalytic errors (wrong tube, incorrect barcode, excess amount
of sample, insufficient sample, coagulated sample, hemolyzed sample, etc.), and
tube versions like biochemistry tubes with gel, HbA1c tubes with EDTA, whole
blood tubes for CBC, coagulation tubes, and sedimentation tubes. Distribution of
preanalytic error types in the total sample size and in each sample tube type were
expressed as percentages.
Results: Rejection ratio was 1.01% (4287/423107) among all the samples sent
to laboratory. Rejection ratios were 1.03% (1817/176025) for biochemistry tubes
with gel, 0.47% (49/10348) for HbA1c tubes with EDTA, 0.88% (1397/159274)
for whole blood tubes for CBC, 1.46% (688/47090) for coagulation tubes, and
1.11% (336/30370) for sedimentation tubes. The most frequent rejection reasons
were incorrect/no barcode (41.72%), hemolyzed sample (35.33%) and insufficient
sample (14.75%) for biochemistry tubes; wrong tube (57.14%), coagulated
sample (34.69%) and insufficient sample (6.12%) for HbA1c tubes; coagulated
sample (83.46%), insufficient sample (11.02%), and wrong tube (3.65%) for CBC
tubes; coagulated sample (63.08%), insufficient sample (31.25%), and wrong tube
(3.49%) for coagulation tubes and coagulated sample (41.67%), excess sample
(24.70%), and insufficient sample (20.24%) for sedimentation tubes.
Conclusions: Sample rejection reasons in the laboratory vary according to sample
tube type. In the phlebotomy trainings given to the blood samples drawing units,
circumstances for each tube type must be highlighted
Key words: Preanalytic error, coagulated sample, hemolyzed sample, insufficient
sample, rejection reasons, tube types
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-20 - ÖRNEK HACMİNİN TAM KAN SAYIM PARAMETRELERİ
ÜZERİNE ETKİSİ
P-20 - THE EFFECT OF SAMPLE VOLUME ON COMPLETE BLOOD
COUNT ANALYSIS
Kübra DOĞAN, Süleyman BÜBER, Ezgi İmge EKEN
Kübra DOĞAN, Süleyman BÜBER, Ezgi İmge EKEN
Sivas Numune Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, Sivas
Department of Medical Biochemistry, Sivas Numune Hospital, Sivas
Amaç: Laboratuvar hataları preanalitik, analitik ve postanalitik evreleri
içermektedir. Sonuçların güvenilirliği ve kalitesi açısından preanalitik evre
hataların büyük bölümünü (% 68-70) oluşturmaktadır. Hematoloji analizlerinde
de preanalitik evre kaynaklı hatalar test sonuçlarını büyük ölçüde etkilemektedir.
Clinical Laboratory Standards Institute (CLSI, 2010) standartlarına göre, hematoloji
analizlerinde kullanılan K2EDTA’lı tüpler tam doldurulmadığında hatalı sonuçlara
neden olmaktadır. Çalışmamızda farklı seviyelerde doldurulan K2EDTA’lı tüplerin
hematoloji parametreleri üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: 10 yetişkin sağlıklı gönüllüden toplam 6 mL kan örneği
alındı. Tüplere sırasıyla 3 mL, 2 mL ve 1 mL kan örneği alındı. Örneklerin 30
dakika içerisinde tam kan sayım parametreleri (Lökosit, eritrosit, hemoglobin,
hematokrit, trombosit, ortalama hücre hacmi, eritrosit dağılım genişliği) BT-Pro
2401cihazı ile analiz edildi. Tam doldurulmayan tüpler ile standart hacimdeki
3 mL’lik tüpler karşılaştırıldı. İstatistiksel olarak Bland-Altman ve Deming
regresyon analizi yapıldı.
Bulgular: Bland-Altman analizi ile 3 mL’lik tüp sırasıyla 2 mL, 1 mL’lik tüpler ile
karşılaştırıldı. 1mL’lik hacim 3 mL ile karşılaştırıldığında sonuçlarda genel bir artış
olduğu saptandı. 3 mL’lik tüpteki trombosit sayısı diğer tüplerle karşılaştırıldığında
negatif bias bulundu. Ortalamalar arasındaki % fark 1 mL ve 2 mL’lik tüpler için
sırasıyla %5.2 ile %3.6 bulundu. Ancak bu fark klinik olarak anlamsızdı. Yapılan
regresyon analizi sonuçlarına göre regresyon katsayıları hematokrit hariç (R2=
0.852) tüm parametreler için R2, 0.906-1.00 aralığında bulundu.
Sonuç: K2EDTA’lı tüpler en az 1 mL olacak şekilde doldurulmalıdır. Hasta
güvenliği, sonuçların zamanında verilmesi ve preanalitik hataları en aza indirmek
için örnekler standartlara uygun miktarlardaki (3 mL) tüplere alınmalıdır.
Objective: Preanalytic, analytic and postanalytic phases have significant impact
on clinical laboratory test. Preanalytical errors accounted for 68-70% of all errors.
Preanalytical errors have great influence on the test results in hemogram analysis.
According to Clinical laboratory Standards Institute (CLSI, 2010) Standard,
erroneous results can be seen when the K2EDTA is not fully filled in the analysis
of complete blood count. In this study we evaluated the effects of different filled
tubes with blood on hemogram parameters.
Materials and Methods: Different levels (3 mL, 2 mL and 1 mL) of blood
samples were taken from ten subjects. All samples were analyzed within 30
minutes in terms of leukocyte, erythrocyte, hemoglobin, hematocrit, platelets,
mean corpuscular volume, red cell distribution width. Analysis were performed
by using BT-Pro 2401. The differences were evaluated between different filled
tubes in terms of aforementioned parameters by using Bland-Altman regression
analysis.
Results: We found higher levels in terms of all analyzed parameters in 3 mL filled
tubes compared to 1 mL filled tubes. Negative bias was found between different
filled tubes in terms of platelet count. The percentage difference between the mean
values were 5.2% and 3.6%, respectively. The difference were not significant for
clinically. The regression coefficients were found between R2= 0.906-1.001 for all
parameters except for hematocrit (R2=0.852)
Conclusion: K2EDTA tubes should be filled with at least 1 mL blood. Appropriate
amounts of samples should be collected into tubes to avoid delayed results,
minimize the preanalytical errors and patient safety.
Key words: Complete blood count, Preanalytic, K2EDTA tube, Sample volume.
Anahtar sözcükler: Tam kan sayımı, Preanalitik, K2EDTA tüp, Örnek hacmi.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-21 - SİGARA İÇEN VE İÇMEYEN BİREYLERDE KAN KADMİYUM
DÜZEYİNİN BELİRLENMESİ
P-21 - DETERMINATION OF BLOOD CADMIUM LEVELS IN
SMOKERS AND NON-SMOKERS INDIVIDUAL
Yusuf DÖĞÜŞ, Gülüzar ÖZBOLAT, Nevin YILMAZ, Abdullah TULİ
Yusuf DÖĞÜŞ, Gülüzar ÖZBOLAT, Nevin YILMAZ, Abdullah TULİ
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana, Türkiye
Çukurova University Medical Faculty Department of Biochemistry, Adana,
Turkey
Amaç: Kadmiyum canlılar için en toksik ağır metallerden biridir. Kadmiyum
böbrekler ve karaciğerde birikerek yüksek tansiyon, akciğer kanseri, kemik
erimesi ve kansızlık gibi önemli rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Günümüzde
özellikle sigara ile kadmiyum maruziyeti önem taşımaktadır. Bu çalışmada sigara
değişkeninin kadmiyum düzeyine etkisi incelenmiştir.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya; sigara içen ve sigara içmeyen, herhangi bir
hastalığı bulunmayan 20 birey dahil edildi. Sigara içen 10 birey ve sigara içmeyen
10 birey olarak iki gruba ayrıldı. Bu iki grup arasındaki kadmiyum elementinin
ölçüm değerleri istatistiksel olarak değerlendirildi.
Bulgular: Toplam 20 birey içerisinde, sigara kullanan 10 birey ortalama kan
kadmiyum konsantrasyonu 9.3 ± 0.5 ng/ml, sigara kullanmayan 10 birey ortalama
kan kadmiyum konsantrasyonu 5.2 ± 0.4 ng/ml olarak bulunmuştur. Sigara içen
bireylerin ortalama kan kadmiyum düzeyleri, sigara içmeyen bireylerin ortalama
kan kadmiyum düzeylerinden istatiksel olarak yüksek bulunmuştur (p<0,001).
Sonuç: Sigara içmenin, kan kadmiyum konsantrasyonunu artıran preanalitik bir
değişken olduğu saptanmıştır. Sigara içme, kan kadmiyum konsantrasyonunu
artıran önemli faktörlerden biri olarak görülmüştür.
Anahtar kelimeler: Kadmiyum, sigara,preanalitik değişken
Objectives: Cadmium is one of the most toxic heavy metals for living organisms.
The most serious consequences of chronic cadmium toxicity are: lung cancer,
kidney damage, high blood pressure, bone disease and anemia. Today is especially
important with smoking- cadmium exposure .In this study, We evaluated range of
blood cadmium with total of 20 individuals who are considered as smokers and
non-smokers. It examined effect of cadmium levels of smoking variables.
Materials and Methods: In this study; Smokers and non-smokers were included
20 individuals without any disease . Smoker 10 individuals and non-smokers 10
individuals were divided into two groups. Cadmium element measurements were
evaluated statistically for two groups.
Results: Among the total of 20 individuals Of whom 10 individuals who are
smokers; their average blood cadmium level was found to be 9.3 ± 0.5 ng / mLng/
ml, and of whom 10 individuals who are non-smokers; their average blood cadmium
level was found to be 5.2 ± 0.4 ng / ml. It was observed the average blood Cd
concentration of the smokers was higher than the non-smokers (p<0.001).
Conclusions: Cigarette smoking has been found to be a preanalytical variables
increases the blood cadmium concentrations Therefore, cigarette smoking is one
of the major factors that increase the blood concentration and to be important.
Keywords: Cadmium, smoking, preanalytical variables
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-22 - NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA VE UYGULAMA
HASTANESİ TIBBİ BİYOKİMYA LABORATUVARINDA REDDEDİLEN
NUMUNELERİN BÖLÜMLERE GÖRE ANALİZİ
Murat ERDOĞAN, Murat AYDIN, Ahmet GÜREL
Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı, Tekirdağ
Amaç: Laboratuvar analizlerinin preanalitik döneminde ortaya çıkan hatalar
toplam hatanın büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Test isteminden sonuç verme
aşamasına kadar görevli tüm personelin bu konuda eğitimi preanalitik hataların
azalmasına ve reddedilen numune sayısının gerilemesine imkan verecektir. Bu
çalışmada numune red nedenleri ve bölümlere göre dağılımı analiz edilerek,
planlanacak eğitimlere temel oluşturulması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: 1 Ocak 2015 ile 27 Nisan 2016 tarihleri arasında Biyokimya
ve Hormon incelemeleri için gönderilen numunelerin red nedenine ve gönderilen
bölüme göre analizleri yapıldı. Servis ve poliklinikler için her bir örnek başına
düşen red oranı hesaplandı.
Bulgular: 91839 hastadan gönderilen 118187 örnek incelendi. 5145 numune
çeşitli nedenler ile reddedilmişti. Red nedenleri: hemoliz (%15,5), lipemi (%7,5)
beklenen değerin altında sonuç (% 38,1), beklenen değerin üzeri sonuç (% 38,3),
barkodsuz numune (% 0,4) uygunsuz tüp kullanımı (% 0,3) olarak görüldü. Genel
olarak örnek başına düşen numune red oranı % 4.35 olarak bulundu. Özellikle
yoğun bakımlar ve onkoloji servisinin hastane ortalamasından yüksek red oranına
sahip olduğu tespit edildi (sırasıyla örnek başına ortalama %12 ve %18).
Sonuç: Servislerden gelen numunelerin, polikliniklerden gelen numunelere
oranla daha fazla reddedildiği tespit edildi. Servis hastalarından numune almanın
negatif etkisinin göz önüne alınmasına rağmen, hastane ortalamasının üstünde red
oranı bulunan kliniklerde kan alan personel için eğitim düzenlenmesi ve bu alanda
personel sirkülasyonundan kaçınılması gerekli görülmüştür.
Anahtar kelimeler: Preanalitik hatalar, Numune reddi, Eğitim
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
P-22 - ANALYSIS OF REJECTION THE SAMPLES ACCORDING TO
THE DEPARTMENTS AT MEDICAL BIOCHEMISTRY LABORATORY
AT THE NAMIK KEMAL UNIVERSITY RESEARCH AND
APPLICATION HOSPITAL
Murat ERDOĞAN, Murat AYDIN, Ahmet GÜREL
Department of Biochemistry, Faculty of Medicine, University of Namık Kemal,
Tekirdağ
Objective: Errors of laboratory analysis during the preanalytical period constitutes
a major part of the total error. Education of officials in laboratory can provide to
decrease the preanalytic errors and the number of rejected samples. This study
aimed to analyse the causes of sample rejection according to the departments and
prepare a basis for training planning.
Materials and Methods: Between the dates of January 1st, 2015 to April 27th,
2016 samples sent for analysis to the Biochemistry and Hormone Department
were categorised according to the rejection reason and departments. Clinics’ and
outpatient clinics’ sample rejection rates were calculated.
Results: 118187 samples were evaluated from 91839 patients. 5145 samples were
rejected due to various reasons. Rejection reasons: hemolysis (15.5%), lipemia
(7.5%), the result is less than the expected value (38.1%), the result is more than the
expected value (38.3%), samples without barcode (0.4%), improper use of tubes
(0.3%) were considered. Samples rejection rate was calculated 4.35 per sample
generally. Especially, Intensive Care and Oncology clinics were determined to
have a higher rejection rate in the hospital average (respectively, average per
sample 12% and 18%).
Conclusion: The number of samples rejected from the clinics was higher than
the outpatient clinics. Despite the negative impact of taking samples in clinics,
officials’ training should be planned in the clinics that have higher rejection rates
and it was considered to avoid of staff turnover in these clinics.
Keywords: Preanalytical errors, Sample rejection, Training
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-23 - ÜÇ TIBBİ LABORATUVARIN PREANALİTİK KALİTE
İNDİKATÖRLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
P-23 - EVALUATION OF PRE-ANALYTICAL QUALITY INDICATORS
OF THREE MEDICAL LABORATORIES
Canan KARADAĞ1, Aylin HAKLIGÖR2, Seval AKBULUT3
Canan KARADAĞ1, Aylin HAKLIGÖR2, Seval AKBULUT3
Kayseri Halk Sağlığı Laboratuvarı (KHSL),
Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi (ANEAH),
3
Nevşehir Devlet Hastanesi (NDH), Biyokimya Laboratuvarı
1
2
Amaç: Klinik laboratuvarlarda preanalitik evrede yapılan hatalar toplam
laboratuvar hatalarının % 50-75’ini oluşturmaktadır. Preanalitik evreye yönelik
kalite indikatörlerinin tanımlanması ve takibi toplam kalitenin artırılması
açısından önemlidir. Bu çalışmada indikatörlerin harmonizasyonunu hedefleyen
IFCC-WG LEPS tarafından zorunlu kategorisinde tanımlanmış bazı indikatörler
kullanılarak birinci (KHSL), ikinci (NDH) ve üçüncü (ANEAH) basamak sağlık
kurumlarındaki üç tıbbi biyokimya laboratuvarının bir yıllık ret oranları sigma
metrik analizle değerlendirildi.
Gereç ve Yöntem: IFCC- WG LEPS tarafından zorunlu kategorisinde belirlenmiş
pıhtılı numune oranı, hemolizli numune oranı, yetersiz numune oranı, ve hatalı
etiketlemeoranı olmak üzere dört kalite indikatörü her üç laboratuvar için hem
aylara göre hem bir yıllık ortalamaları alınarak hesaplandı ve IFCC’nin belirlediği
peformans seviyelerine göre “optimum”,“kabul edilebilir”veya “minimum”olarak
değerlendirildi. Hata oranlarına sigma metrik dönüşüm uygulanarak sigma>4.6
olanlar “iyi”, 4.6-3.85 olanlar “iyileştirilmeli”, <3.85 olanlar “ yetersiz” kabul
edildi.
Bulgular: IFCC’nin performans seviyelerine göre sadece NDH’nin hemolizli
numune ve pıhtılı numune oranının “kabul edilebilir”düzeyde, diğer indikatörlerin
“optimum” düzeyde olduğu belirlendi. Sigmametrik analize göre KHSL’nin
hemolizli numune oranı, NDH’nin hemolizli numune ve pıhtılı numune oranları,
ANEAH’nin yetersiz numune oranı “iyileştirilmeli” düzeyinde, diğer indikatörlerin
ise “iyi” düzeyde olduğu tespit edildi.
Sonuç: IFCC’nin tanımladığı preanalitik indikatörlerin ve peformans seviyelerinin
kullanımı ulusal harmonizasyona yardımcı olabilir. İndikatörlerin sigma metrik
analizi toplam kalite yönetimi açısından iyileştirilmesi gereken yönlerin daha
kolay tespit edilmesini sağlayacaktır.
Kayseri Public Health Laboratory (KPHL),
Adana Numune Education and Research Hospital (ANERH);
3
Nevsehir State Hospital (NSH); Biochemistry Laboratory
1
2
Objective: Pre-analytical phase errors constitute 50-75% of the total laboratory
errors in clinical laboratories. Defining and measuring quality indicators for preanalytical phase is important in terms of increasing the total quality. This study
evaluated some quality indicators defined as mandatory by IFCC-WG LEPS,
sigmametric analysis of annual rejection percentages in three clinical laboratories
providing services in first (KPHL), secondary (NSH) and tertiary (ANERH) stage
health institutions.
Materials and Methods: 4 quality indicators including percentages of hemolyzed,
clotted, samples within sufficient volume, improperly labeled samples, are
calculated in three laboratories both monthly and annually; and evaluated their
sufficiency according to IFCC performance levels as “ minimum”, “desirable”
and “optimum”. Defect ratios are analysed with sigmametric conversion and
sigma values are accepted as >4.6 “good”; 4.6-3.8 “needs improvement”; <3.8
“insufficient”.
Results: According to IFCC performance levels NSH’s hemolyzed and clotted
sample percentages found to be at “desirable” level, the rest of indicators are
“optimum”. According to sigmametric analysis, percantage of hemolyzed
samples in KPHL, percantages of hemolyzed and clottted samples in NDH, and
percantage of samples with insuficient volume in ANERH are considered at
“needs improvement” level and all others at “ good” level.
Conclusions: Using quality indicators and their performance levels defined by
IFCC, can be helpful for harmonization, nationally. Sigmametric analysis of
indicators will sustain to determine the sides that needs improvement in terms of
total quality management.
Keywords: Quality indicators, preanalytical phase, sigmametric.
Anahtar kelimeler: Kalite indikatörleri, preanalitik evre, sigma metrik
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-24 - PSÖDOKOLİNESTERAZ’IN BİYOLOJİK VARYASYONU
Meltem GÜNGÖR1, Ergül BELGE KURUTAŞ2
Toros Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu Mersin, Türkiye
Sütçü İmam Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı,
Kahramanmaraş, Türkiye
P-24 - BIOLOGICAL VARIATIONS OF PSEUDOCHOLINESTERASE IN
HUMAN BLOOD
Meltem GUNGOR1, Ergül BELGE KURUTAS2
1
2
Amaç: Serum psödokolinesteraz için biyolojik çeşitlilik raporları literatürde
eksiktir. Bu veriler nüfus programı referans aralıklarını (bireysellik indeksi) ve
kişiden kaynaklanan seri sonuçlarındaki değişiklikleri (referans değişim değeri;
RCV) değerlendirmek için önemlidir.
Gereç ve Yöntem: 210’u erkek ve 207’si kadın olmak üzere toplam 417 sağlıklı
görünen birey, referans değerini belirlemek için Türkiye’nin güney kısmındaki
kırsal ve kentsel bölgelerinden rastgele seçildi. Kan örnekleri sağlıklı bireylerden
sıfır, 1, 3, 5, 7, 15 ve 30. günlerde alındı. Bireysellik indeksi ve referans
değişim değerleri, bireyler içi ve bireyler arası varyasyon katsayısı hesaplandı.
Psödokolinesteraz aktivitesi ticari kitler ve klinik biyokimyasal analizörle ölçüldü.
Bulgular: Dağılım normaldi, kadın ve erkek denekler arasında anlamlı fark
gözlendi. Popülasyonda ortalama Psödokolinesteraz değeri (standart sapma)
14.2 (2.9) U/mL. Sağlıklı bireylerde psödokolinesteraz aktivitesi değerleri güçlü
bireysellik göstermiştir ve birey içi varyasyon; bireyler arası varyasyondan daha
küçüktür. Ayrıca bireyler içinde varyasyon, yüksek referans değişim değerinden
dolayı bireylerde referans değişim değerleri nispeten daha yüksekti.
Sonuç: hastanın klinik durumunu tahmin etmek için, laboratuvar raporlamanın
optimizasyonunu temsin eden Referans değişim değeri (RCV) kavramıdır ve
klinik karar için değerli bir araç olabilir.
Anahtar kelimeler: Psödokolinesteraz; Biyolojik Varyasyon; Bireysellik İndeksi;
Referans Değişim Değeri
Toros University, Vocatonal High School, Mersin, Turkey
Sutcu Imam University, Medical Faculty, Department of Biochemistry,
Kahramanmaraş, Turkey
1
2
Objective: Reports on the biological variation for pseudocholinesterase in serum
are conspicuously lacking in the literature. Such data are important to assess the
utility of population reference intervals (index of individuality) and to assess the
significance of changes in serial results from an individual (reference change
value; RCV).
Materials and Methods: A total of 417 apparently healthy people, 210 male and
207 female, were were randomly selected from villages and cities of the southern
part of Turkey for determining reference values. Also, 25 healthy subjects were
involved for biological variation study. Blood samples were taken from healthy
individuals on the zero, 1st, 3rd, 5th, 7th, 15th and 30th days. Index of individuality
and reference change value were calculated from within-subject and betweensubject variations. The activities of pseudocholinesterase were measured by use
of commercially available kits and a clinical biochemical analyzer.
Results: The distribution was Gaussian and no significant difference was observed
between the male and the female subjects. The mean (standard deviation) of
the population investigated for pseudocholinesterase was 14.2 (2.9) U/mL.
Pseudocholinesterase in healthy subjects showed strong individuality, and withinsubject variances of them were smaller than between-subject variances. Also,
reference change value in these subjects were relatively higher, because of high
within-subject variation, resulting in a higher reference change value.
Conclusion: RCVs concept for predicting the clinical status in patients represents
an optimization of laboratory reporting and could be a valuable tool for clinical
decision.
Keywords: Pseudocholinesterase; Biological Variation; Index Individuality;
Reference Change Value
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-25 - ACİL POLİKLİNİĞİNDE MESAİ SAATİNDE VE MESAİ SAAT
DIŞINDA HEMOLİZ KARŞILAŞTIRILMASI
P-25 - COMPARING HEMOLYSIS BETWEEN MORNING SHIFT AND
NIGHT-WEEKEND SHIFT IN EMERGENCY CLINIC
Ali UNLU, Esra Paydas HATAYSAL, Sedat ABUSOGLU,
Abdullah SIVRIKAYA,
Ali UNLU, Esra Paydas HATAYSAL, Sedat ABUSOGLU,
Abdullah SIVRIKAYA,
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya A.D., Konya, Türkiye
Department of Biochemistry, Selcuk University Faculty of Medicine, Konya,
Turkey
Amaç: Klinik laboratuvarlara gelen hemolizli numuneler, laboratuvar sonuçlarının
gecikmesi, sağlık maliyetinin ve iş yükünün artması, hastadan tekrar kan alınması
ve klinik kararın gecikmesine neden olmaktadır. Bu çalışmadaki amacımız Acil
Tıp Servisinden 08:00-16:00 ve 16:00-08:00 saatleri arasında laboratuvarımıza
gelen kan örneklerindeki hemoliz oranlarını araştırmaktır.
Gereç Ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Tıp
Servisine 01.11.2015-29.02.2016 tarihleri arasında başvuran 7455 hasta numunesi
retrospektif olarak incelendi. (16:00-08:00 saatleri arasında 5091 numune, 08:0016:00 saatleri arasında 2364 numune). Hemoliz indeksleri Abbott Architect
c16000 ve c8000 cihazı kullanılarak değerlendirildi. Hemoliz indeksi >200 g/dL
hemoglobin olanlar ( +++,++++) değerlendirmeye alındı.
Bulgular: Laboratuvarımıza Acil Tıp Servisinden 08:00-16:00 saatleri arasında
gelen numunelerdeki hemoliz oranı %10.82 ve 16:00-08:00 saatleri arasında ise
%9.82 olduğu tespit edildi.
Sonuç: 16:00-08:00 saatleri arasında acil servise başvuran hasta sayısının çok
olması ve nöbet döngüsüne bağlı olarak personelin değişimi göz önüne alınarak
hemoliz oranlarını kıyasladık. Bu çalışma sonuçlarına göre 08:00-16:00 ve 16:0008:00 saatleri arasında Acil Tıp Servisinden laboratuvara gelen kan örneklerindeki
hemoliz oranlarında %1 fark saptandı.
Anahtar Kelimeler: Hemoliz, Acil servis, Mesai saati
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Objectives: Hemolyzed samples causes latency of Laboratory Blood results,
increasing health costs and workload, more than one plebetomy from patient
and delay of clinic decision. We aimed in this study to compare Hemolysis ratios
between morning shift and night-weekend shift in Emergency Clinic.
Materials And Methods: Total 7455 samples of patients who applied Selcuk
University Faculty of Medicine Emergency Clinic between 01.11.2015 and
29.02.2016 analyzed (5091 samples in night-weekend shift and 2364 samples
in morning shift). Hemolysis index analyzed with Abbott Architect c16000 and
c8000. Hemolysis indexes were evaluated which hemoglobins are >200 g/dL
(+++,++++)
Results: Hemolysis ratio of samples, which came from Emergency Clinic, has
found as %10.82 between 8 am to 4 pm and as %9.82 between 4pm to 8 am.
Conclusion: We compared the hemolysis ratio depending on the shift cycle,
considering the changes in staff and the greater number of patients admitted to the
emergency service between 4 pm to 8 am. Based on this study results, hemolysis
ratio of blood samples that came from emergency clinic showed %1 difference
between 8am to 4pm and 4pm to 8 am.
Key Words: Hemolysis, Emergency Clinic, morning shift
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-26 - KAN ÖRNEĞİNİN DEĞİŞİK ANTİKOAGÜLANLARI İÇEREN
TÜPLERE ALINMASI, TAM KAN SAYIMINDA
PREANALİTİK HATA KAYNAĞI OLABİLİR Mİ?
P-26 - CAN OBTAINING THE BLOOD SAMPLE IN DIFFERENT
ANTICOAGULANT CONTAINING TUBES EFFECT WHOLE BLOOD
COUNT AS PREANALYTICAL ERROR?
Ahmet İLHAN, Umut KÖKBAŞ, Ümit YAŞAR, Kezban KARTLAŞMIŞ,
Levent KAYRIN
Ahmet İLHAN, Umut KÖKBAŞ, Ümit YAŞAR, Kezban KARTLAŞMIŞ,
Levent KAYRIN
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD Sarıçam/Adana
Çukurova University Departments of Medical Biochemistry Sarıçam/Adana
Amaç: Antikoagülanlar, kanın pıhtılaşmasını önleyici maddelerdir. Klinik
çalışmalarda kullanılmak üzere antikoagülanlı tüplerde en çok heparin, sodyum
sitrat, potasyum sitrat, EDTA (Etilen di Amin Tetra Asetikasit) ve kumadin
bulunmaktadır.
Bu çalışmanın amacı; kan örneğinin değişik antikoagülanları içeren tüplere
alınmasının tam kan sayımı üzerine preanalitik hata kaynağı olup olmadığını
araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: Çalışma için heparin, sodyum sitrat, potasyum sitrat, EDTA ve
kumadin içeren tüplere 5’er sağlıklı kişinin kanı alındı. Tam kan sayımı Sysmex
KX21-N tam kan sayım cihazı kullanıldı. Her örneğin tam kan sayımı 3’er kere
çalışılıp ortalamaları alındı.
Bulgular: Tam kan sayımı sonuçlarına göre antikoagülan türünün değişmesinin
istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermediği bulunmuştur.
Sonuç: Tam kan sayımı için farklı antikoagülan ajan içeren tüpler preanalitik hata
kaynağı teşkil etmemektedir.
Objective: Anticoagulant containing tubes are used to prevent blood from
coagulation. Among these, anticoagulants used are sodium citrate, potassium
citrate, EDTA and coumadin in routine laboratory testing. The aim of this study
is to investigate the effects of different anticoagulant containing tubes on whole
blood count as preanalytical error.
Materials and Methods: Samples from 5 healthy people were drawn into tubes
which have sodium citrate, potassium citrate, EDTA and coumadin. Whole blood
counts were performed by Sysmex KX21-N. Each sample were analysed 3 times
and the avarage values were calculated.
Results: There was no statistical significant difference in whole blood counts of
different anticogulant containing tube samples.
Conclusion: Usage of different anticoagulant tubes do not seem to affect the
whole blood count , therefore they do not pose any cause as preanalytical error.
Key words: Anticoagulant, whole blood count, preanalytical errors
Anahtar kelimeler: Antikoagülan, Tam kan sayımı, preanalitik hata
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-27 - HBA1C ÖLÇÜMÜNDE BORONAT AFFİNİTE VE İYON DEĞİŞİM
HPLC ARASINDA VARYANT KARŞILAŞTIRMASI
Hilal BUDAK, Atakan KORO, Berrin Berçik İNAL
P-27 - COMPARISON OF BORONATE AFFINITY
CHROMATOGRAPHY AND ION CHANGE HPLC IN MEASUREMENT
OF HBA1C OF HEMOGLOBIN VARIANTS
Hilal BUDAK, Atakan KORO, Berrin Bercik INAL
İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya
Amaç: Laboratuvarımıza kurulan Boronat affinite kromatografisi ve önceki
cihazımız iyon değişim HPLC cihazını HbA1c ölçümünde varyant analizi için
karşılaştırarak değerlendirdik. Gereç ve Yöntem: HbA1c ölçümleri boronat affinite kromatografisi
(TrinityBiochem, PremierHb9210) ve iyon değişim kromatografisi (Arkray,
Adams A1c HA-8180V) kullanılarak yapıldı. %HbA1c değerleri %5 den küçük
olan 15 hasta alındı (Min:%3,4; Maksimum:%5,5). İyon değişim kromatografisi
ile bu değerler elde edildikten sonra varyant proğramında ve boronat affinite
kromatograsinde tekrar çalışıldı.
Bulgular: 6 hastada iyon değişim kromatografisi normal çalışmasında, varyant
proğramında ve boronat affinite kromatografisinde fark yok idi. Diğer 9 hastada
%62,4 oranına kadar değişimler saptandı.
Sonuç: NGSP de boronat affinite kromatografisinin HbS, C, D, E varyantlarına
interferansı olmadığı bildirilmektedir. İyon değişim kromatografisininde
varyant proğramında çalışıldığı taktirde Hb S ve C interferansının olmadığı
bildirilmektedir. Fakat bu farklılığı yaşadığımız hastalarda D ve E varyantlarının
olabileceği, bunun için ayrımını yapmak gerektiğini gördük. Boronat affinite
kromatografisi varyantlardan etkilenmemekte, fakat iyon değişim kromatografisi
varyant proğramında çalışıldığında C ve S interferansları varsa doğru sonucu
vermekte, eğer D ve E interferansı varsa doğru sonucu vermemektedir. Bu yüzden
Varyant sonuçlarını raporlamak yanlış olacağı için bu şüpheli hastalarda eğer iyon
değişim kromatografisi kullanıyor isek fruktozamin önerilebilinir. Aim: We compared boronate affinite chromotography and ion-exchange
chromotography with HbA1c measuring for variant analysis.
Method: HbA1c measurements were made using boronate affinity chromotography
(TrinityBiochem, PremierHb9210) and ion-exchange chromotography (Arkray,
Adams A1c HA-8180V).
Results: The HbA1c values of 15 patients’ samples less than 5% (min:
3.4%;max:5.5%) were evaluated. We worked on variant program and boronate
affinity chromatography again after these values were taken with ion exchange
chromotography. There was no difference on 6 patients’ results of the two
chromotography. The rate of changing on the other 9 patients was seen as 62.4%.
Conclusion: It is reported on NGSP that Boronate affinity chromotography has
no interference for variants of HbS, C, D, E. It is also reported that if ion-exchange
chromotography is worked on variant program, with no interference of HbS and
C. We concluded that we have to examine D and E variants as if we’ve seen
different results. HbA1c results measured by Boronate affinity chromotography
aren’t affected from variants. If ion exchange chromotography worked on variant
program it gives the true results for C and S variants. However it doesn’t give the
true results for D and E variants. If we use ion-exchange chromotography for the
patients having variant hemoglobins, the results can be interfered. So fructosamine
measurement can be recommended for patients hemoglobin variants when using
ion exchange chromotography.
Anahtar Kelimeler: HbA1c, HPLC
Keywords: HbA1c, HPLC
Istanbul Education and Research Hospital, Medical Biochemistry
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-28 - DONDURULMUŞ PLAZMADA KOAGULASYON TESTLERİNİN
STABİLİTESİ
Fatma Demet İNCE, İnanç KARAKOYUN
P-28 - STABILITY OF COAGULATION TESTS IN FROZEN PLASMA
Fatma Demet İNCE, İnanç KARAKOYUN
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, İzmir, Türkiye
Tepecik Training and Research Hospital, Department of Medical Biochemistry,
Izmir, Turkey
Amaç: Klinik laboratuvarlarda protrombin zamanı (PT) ve aktive parsiyel
tromboplastin zamanı (aPTT) testleri kan alımından sonra genellikle hızlı bir
şekilde analiz edilir. Bununla birlikte, bazen kan örnekleri ileri bir zamanda
çalışılmak üzere dondurularak saklanabilmektedir. Yaptığımız çalışmada, -20oC’de
dondurularak saklanan örneklerde saklama süresinin PT ve aPTT stabilitesi
üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Sağlıklı 256 kişinin kanından elde edilen ilk plazma örneği
60 dakika içerisinde çalışıldı, ikinci plazma örneği ise 4 gruba ayrıldı. 49 plazma
örneği 2 ay (1.grup), 44 plazma örneği 3 ay (2.grup), 93 plazma örneği 4 ay (3.grup)
ve 70 plazma örneği 5 ay (4.grup) -20oC ‘de saklandı. Plazma örneklerinde PT
ve aPTT, TriniCLOT reaktifi ile Denstiny Plus cihazında çalışıldı. Dondurulup
çözdürüldükten önce ve sonraki sonuçlar arasındaki değişim(%), %10’dan fazla
ise klinik olarak anlamlı olarak kabul edildi.
Bulgular: Tüm gruplarda dondurma-çözdürme işleminden sonra PT, INR ve
aPTT değerlerinde istatiksel olarak anlamlı artış bulundu (p<0.001). PT ve INR
değerlerindeki artışın çoğunluğu %10 sınırı içinde iken, aPTT değerlerindeki
artışın daha değişken olduğu saptandı. Ayrıca 2. ay (1. grup) ve 3. ayda (2. grup)
aPTT’de sırasıyla %17 ve %11 olan değişimler klinik olarak anlamlıydı.
Sonuç: -20oC’da dondurularak saklama işleminin PT, INR ve aPTT değerlerini
etkilemesi sebebiyle 2. aydan itibaren test stabilitesinin kaybolduğunu
söyleyebiliriz. Altta yatan mekanizmayı açıklayabilecek ileri çalışmalar, örneklerin
uzun süre saklanabilmesi için yeni mekanizmaların oluşturulmasını sağlayabilir.
Objectives: In clinical laboratories, the tests of prothrombin time (PT), and partial
thromboplastin time (aPTT) are generally analysed fastly after blood collection.
In addition to this, sometimes the blood samples can be kept as frozen in order to
be analysed at a later time. In our study, we aimed to examine the effect of storage
time of samples, which are kept frozen at -20oC, on the stability of PT and aPTT.
Materials and methods: The first plasma sample which was obtained from the
bloods of 256 healthy individual, analysed in 60 minutes. The second plasma
sample was divided into 4 groups and kept frozen at -20oC up to time, which were
2 months for 1st group (49 plasma sample), 3 months for 2nd group (44 plasma
sample), (93 plasma sample) 4 months for 3rd group and 5 months for 4th group (70
plasma sample). PT and aPTT were analysed by TriniCLOT reagent on Destiny
Plus instrument. The changes, which exceed the 10% between before frozen and
after thawing, were accepted clinically significant.
Results: After freeze-thawing, there were found statistically significant increases
on the PT, INR and aPTT values in all groups (p<0.001). While the increase of
PT and INR values was mostly in the limits of 10%, we found that the increase of
aPTT values was more variable. Additionally, the changes of aPTT values were
clinically significant at 2nd and 3rd months (respectively, 17% and 11%).
Conclusions: We can say that the test stability disappeared after 2nd month
because of the effect of keeping process at -20oC on PT, INR and aPTT values.
The advanced studies which can explain the reasons of this impact may provide to
develop effective mechanisms to keep the samples long time.
Anahtar Kelimeler: Koagulasyon testleri, donmuş plazma, stabilite
Key words: Coagulation tests, frozen plasma, stability
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-29 - PREANALİTİK HATA KAYNAĞI OLAN Fe EKSİKLİĞİNİN
TALASEMİ OLGULARINDAN AYRIMI
P-29 - TO THE DISTINCTION FROM THALASSEMIA CASES OF IRON
DEFICIENCY ANEMIA A CAUSAL OF PREANALYTICAL ERRORS
Kezban KARTLAŞMIŞ, Umut KÖKBAŞ, Mustafa M. ALPARSLAN,
Başak SANNA, Ahmet İLHAN, Levent KAYRIN
Kezban KARTLAŞMIŞ, Umut KÖKBAŞ, Mustafa M. ALPARSLAN,
Başak SANNA, Ahmet İLHAN, Levent KAYRIN
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana,
Türkiye
Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, Çukurova
University, Adana, Turkey
Amaç: Demir eksikliği anemisi, vücuttaki demir miktarının çok az olmasından
kaynaklanan bir durumdur. Araştırmalar, talasemi taşıyıcısı olduğu düşünülen
nüfusun üçte birinden fazlasının demir eksikliği anemisi olduğunu göstermektedir.
Türkiye demir eksikliği anemisi prevalansı yüksek olan ülkelerden biri olmaya
devam etmektedir. Demir eksikliği anemisi ve talasemi terimleri genellikle
birbirlerinin yerine kullanılmakta fakat kesinlikle konuşmada olduğu gibi eşdeğer
değildir. Bu çalışmadaki amacımız preanalitik hata nedeni olan demir eksikliği
anemisinin talasemiden farkının araştırılması ve bu hastalıkların ayrımında önemli
parametrelerin belirlenmesidir.
Gereç ve Yöntem: 2016 yılı Şubat ve Nisan ayları arasında Tıbbi Biyokimya
laboratuvarına talasemi taşıyıcılığı şüphesi ile başvuran 30 hastanın kan değerleri
incelendi. Tam kan sayımı, serum demiri, total demir bağlama kapasitesi (TDBK),
ferritin, MCV/RBC, RDW-SD ve RDW-CV demir eksikliği anemisi ve talasemi
hastalıklarını ayırt etmek için kullanıldı. Bu iki grup arasındaki farklılıklar
incelendi.
Bulgular: Talasemi şüphesi ile bölümümüze gönderilen otuz hastanın 12’sinin
demir eksikliği anemisi olduğu saptandı. RBC, MCV, serum demiri, TDBK,
ferritin, RDW-SD ve RDW-CV demir eksikliği anemisi ve talasemi taşıyıcılarının
ayırt edilmesinde anlamlı bulundu (p<0.001).
Sonuçlar: Talasemi ile demir eksikliğinin kliniğe yansıması benzer olduğundan
dolayı hastaların demir profilleri incelenmeden talasemi şüphesi ile yaklaşılması
preanalitik hata sebebidir. Öncelikle kişilerde demir-demir bağlama kapasitesine
bakılıp demir eksikliği ekarte edildikten sonra talasemi taşıyıcığının araştırılması
önemli bir husustur.
Objectives: Iron deficiency anemia is a condition resulting from too little iron
deposition in the body. Researches demonstrate that iron deficiency anemia is
more than one-third of the population is considered to be thalassemia. Turkey
continues to be one of the countries with high prevalence of iron deficiency anemia.
The terms thalassemia and iron deficiency anemia are often used interchangeably
but strictly speaking they are not same. In this study, we aimed to investigate the
distinction of iron deficiency anemia from thalassemia cases which is causal of
preanalytical errors and to assess the important parameters for differentiation of
these diseases.
Materials and Methods: Blood parameters of 30 patients admitted with suspected
thalassemia carrier to medical biochemistry laboratory between February and April
2016 was analyzed. Complete blood count, iron level, total iron binding capacity
(TIBC), ferritin, MCV/RBC, RDW-SD and RDW-CV were used to differentiate
iron deficiency anemia and thalassemia patients. Differences between these two
groups were examined.
Results: Thirty of the 12 patients with iron deficiency referred to our department
with suspected thalassemia were found to have anemia. Distinguishing between
iron deficiency anemia and thalassemia, parameters like RBC, MCV, serum iron
level, TIBC, ferritin, RDW-SD and RDW-CV were statistically highly significant
(p<0.001).
Conclusion: Because of with similar clinical reflection of iron deficiency anemia
and thalassemia without iron profile examining of patients the suspect approached
with thalessemia is caused preanalytical errors. So first of all with using iron and
iron binding capacity the anemic people must be eliminated.
Anahtar Kelimeler: Demir eksikliği anemisi, Talasemi, Preanalitik hata, RDWSD, RDW-CV
Key words: Iron deficiency anemia, Thalassemia, Preanalytical errors, RDW-SD,
RDW-CV
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-30 - BEKLEME, SICAKLIK VE TÜP ÇEŞİDİNİN İSKEMİ MODİFİYE
ALBÜMİN DÜZEYİ ANALİZİNE ETKİLERİ
P-30 - THE EFFECTS OF ANALYSIS DELAY, TEMPERATURE AND
TUBE TYPE ON ISCHEMIA MODIFIED ALBUMIN LEVELS
Ahmet YALÇINKAYA, Müslüm GÖK, Muhammed Emin KELEŞ,
Faruk PEKGÜL, Mehmet ÖZCAN, Furkan YILDIZ, Yeşim ER ÖZTAŞ
Ahmet YALÇINKAYA, Müslüm GÖK, Muhammed Emin KELEŞ,
Faruk PEKGÜL, Mehmet ÖZCAN, Furkan YILDIZ, Yeşim ER ÖZTAŞ
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı
Hacettepe University Faculty of Medicine Department of Medical Biochemistry
Giriş: İskemi, albüminin amino terminalinde değişiklik yaparak iskemi modifiye
albümin (IMA) oluşmasını sağlar. IMA, amino terminaline metal bağlayamaz.
Bu özelliği kullanılarak, IMA ölçümünde Albümin kobalt bağlama (ACB) testi
kullanılır. Bu çalışmadaki amacımız bekleme süresinin, saklama sıcaklığının ve
tüp çeşidinin IMA analizine olası etkilerini belirlemekti.
Materyal ve Metod: 6 sağlıklı erkek gönüllünün kanları vakumlu jelli (SST),
EDTA’lı ve heparinli tüplere alındı. Örnekler, kan alımından 1,4 ve 24 saat sonra
çalışılarak veriler gruplandırıldı (4°C). Sıcaklık verileri, SST tüpleri 4°C ve 25°C’
de çalışılarak gruplandırıldı. Tüp çeşidinin değerlendirilmesinde, örnek alımından
1 saat sonra elde edilen veriler kullanıldı. Ölçümlerde manuel ACB test prosedürü
kullanıldı.
Sonuçlar: Bekleme ve sıcaklık gruplarında anlamlı farklılık görülmedi. Fakat tüp
çeşidi, sonuçlar üzerinde anlamlı etkiliydi. EDTA’lı tüplerle yapılan tüm ölçümler
köre karşı 0 absorbans verdi (p<0.0001). Heparinli tüplerde, sıcaklıktan bağımsız
olarak, SST’li tüplerden anlamlı yüksek sonuçlar bulundu (4°C, p=0.0416 ve
25°C, p=0.0142).
Tartışma: Bekleme süresi ve sıcaklık farkının IMA değerleri üzerinde etkisi
olmadığını tespit ettik. Ayrıca EDTA’lı tüplerin ACB testi için kullanılamayacağını
gördük. Bu durum, daha önce yapılan çalışmalarda elde edilen verilerle uyumluydu.
Heparinli tüplerde daha yüksek sonuçlar elde edildi. İç kontrol kullanılmadığından,
hangi tüp sonucunun daha doğru olduğu tespit edilemedi. ACB testinin daha doğru
anlaşılması için ileri çalışmalar yapılmalıdır.
Introduction: Ischemia alters the amino terminus of albumin, resulting in ischemia
modified albumin (IMA). IMA is unable to bind metals at the amino terminus; a
test utilizing this is used for measurement: albumin cobalt binding (ACB) test.
Our aim was to determine ifanalysis delay, storage temperature and tube type had
any effect on the ACB test.
Material and Methods: Blood was drawn from six healthy male volunteers into
serum separating tube (SST), EDTA and heparin containing tubes. Delay was
grouped as 1, 4 and 24 hours after blood withdrawal (4°C). Temperature was
evaluated with SST tubes and grouped as 4°C and 25°C. For evaluating tube type,
1 hour samples were used. The manual ACB test procedure was used.
Results: No significant difference was found in the delay and temperature groups.
However tube type was highly effective on results. All measurements performed
with EDTA tubes resulted in zero absorbance against blanks (p<0.0001) and
heparin tubes were found to yield results significantly higher than SST tubes
regardless of temperature (4°C, p=0.0416 and 25°C, p=0.0142).
Conclusions: We found that delay and temperature do not affect IMA value.
Also, we found EDTA tubes cannot be used for ACB testing; this was in line with
previous data. Overall higher results were obtained from heparin tubes. We had no
internal control in our study so we do not know which tube yields more accurate
results. Further studies should be conducted to understand the ACB test.
Keywords: Ischemia modified albumin, pre-analytic phase, EDTA, heparin.
Anahtar Kelimeler: İskemi modifiye albumin, preanalitik dönem, EDTA, heparin
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-31 - ANTIKOAGÜLAN IÇEREN TÜPLERIN ALT ÜST EDILME
SAYISININ TAM KAN SAYIMI PREANALITIK ETKISININ
ARAŞTIRILMASI
P-31 - INVESTIGATION OF THE MIXING NUMBER OF TUBES WITH
ANTICOAGULANTS PREANALYTICAL AFFECT ABOUT WHOLE
BLOOD COUNT
Umut KÖKBAŞ, Kezban KARTLAŞMIŞ, M. Muhlis ALPARSLAN,
Başak SANNA, Levent KAYRIN
Umut KÖKBAŞ, Kezban KARTLAŞMIŞ, M. Muhlis ALPARSLAN,
Başak SANNA, Levent KAYRIN
Çukurova Üniversitesi Tıbbi Biyokimya AD Sarıçam/Adana
Çukurova University Departments of Medical Biochemistry Sarıçam/Adana
Amaç: Kaliteli laboratuvar sonuçları uygun örnek analizi ve raporlamanın yanı
sıra, analiz öncesi kullanılacak numunenin uygunluğuna bağımlıdır. Alınan
numuneden, sağlıklı sonuç alınabilmesi için numunenin homojen olması
gerekmektedir. Tam kan için alınan numunenin homojenizasyonu tüp içerisinde
bulunan antikoagülanın tam dağılması ile sağlanabilmektedir. Aksi halde kısmi
pıhtılaşma gözlemlenmektedir. Bu çalışmanın amacı, tam kan sayımı için EDTA
içeren tüplere alınmış kan numunesinin alt üst edilme sayısının tam kan sayımı
üzerine etkisinin araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: Çalışma için 5 sağlıklı kişinin kanı EDTA içeren 2’şer tüpe
alındı. Kanlar alınır alınmaz bir tüp 2 kere diğer tüp ise 10 kere alt üst edildi. Tam
kan sayımı Sysmex KX21-N tam kan sayım cihazı ile yapıldı. Her örnek 3 kez
çalışılarak değerlendirmede bu üç değerin ortalamaları kullanıldı.
Bulgular: Alt üst etme sayısının tam kan sayımı üzerine etkisi incelendiğinde
verilerin düşük alt üst etme sayıları ile yapılan ölçümlerde düşük olduğu bulundu.
Alt üst etme sayısının artması ile sayımla elde edilen tam kan sayımı verilerinde
artış gözlenmiştir.
Sonuçlar: Yetersiz alt üst etme sayısı numune homojenizasyonun tam olarak
sağlanamamasından dolayı alınan düşük ölçümler önemli bir preanalitik hata
sebebi olabilir.
Objectives: Quality laboratory results, applicable sample analysis and reporting
besides, it depends on the conformity of the samples to used prior to analysis.
The sample must be homogeneous fort o get healty results. Whoole blood
homogenization can be achieved with the full dissolution of the anticoagulant in
the tube. On the contrary it is ocured partial coagulation. The aim of this study,
investigation of the tubes mixing number effect about whole blood count.
Materials and Methods: For this study 5 healty people’s blood samples are taken
into two tubes with EDTA. One tube mixed 2 times and another tube mixed tan
times. Whole blood counts were performed by Sysmex KX 21-N whole blood
counter. All measurements are repeated 3 times and their averages used for
evaluation.
Results: When investigated the mixing numbers effect about whole blood count.
Fewer mixed samples measured parameters founded lower than more mixed
samples values. It was obserwed that measured parameters were increased with
more mixing numbers.
Conclusion: Inadequate mixing numbers can not provide good homogenization,
therefore datas were low. It can be a important preanalitic error reason.
Key words: Anticoagulant, mixing number, preanalytical errors
Anahtar Kelimeler: Preanalitik hata, Antikoagülan, Alt üst etme sayısı.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-32 - METABOLİK TESTLER VE ELEKTROLİTLER İÇİN
REFERANS DEĞİŞİM DEĞERİ
P-32 - REFERENCE CHANGE VALUES FOR METABOLİC TESTS AND
ELECTROLYTES
Fatime MERDAN, Zeynep ADIYAMAN, Mehmet ŞENEŞ,
Aytül KILINÇ, Doğan YÜCEL
Fatime MERDAN, Zeynep ADIYAMAN, Mehmet ŞENEŞ,
Aytül KILINÇ, Doğan YÜCEL
S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü, Ankara
Ankara Training and Research Hospital, Department of Medical Biochemistry,
Ministry of Health, Ankara
Amaç: Klinik laboratuvarlarda, Referans Değişim Değerinin (RDD) kullanımı,
bireysel takip için uygun bir araç olarak düşünülmektedir. RDD hesaplanmasında
Z skoru, analitik varyasyon (CVa) ve bireysel biyolojik varyasyon (CVi) değerleri
kullanılmaktadır: RDD= 21/2 x Z x (CVa² + CVi²)1/2. Z skoru olarak %95 olasılıkta
1.96, %99 olasılıkta ise 2.58 katsayısı kullanılmaktadır. CVa iç kalite kontrol
sonuçlarından hesaplanabilir, CVi ise biyolojik varyasyon veri tabanından elde
edilebilir. Bu çalışmada rutin biyokimya laboratuvarında çalışılan metabolik
testler ve elektrolitlerin RDD değerlerini hesaplamayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya
Bölümü Rutin Biyokimya Laboratuvarı’nda çalışılan 14 parametre (glikoz, üre,
kreatinin, kolesterol, trigliserit, HDL kolesterol, demir, kalsiyum, fosfor, ürik asit,
magnezyum, sodyum, potasyum, klorür) için bir aylık iç kalite kontrol verilerinden
CVa değerleri ve biyolojik varyasyon veri tabanından CVi değerleri elde edildi.
RDD’ler, elde edilen CVa ve CVi değerleriyle %95 (Z=1.96) ve %99 (Z=2.58)
olasılık düzeylerinde hesaplandı.
Bulgular: Hesaplanan RDD’ler %95 ve %99 olasılık düzeylerinde glikoz için
%18 ve %23, üre için %36 ve %47, kreatinin için %18 ve %24, kolesterol için
%18 ve %24, trigliserid için %56 ve %74, HDL kolesterol için %30 ve %39,
demir için %75 ve %99, kalsiyum için %9 ve %12, fosfor için %24 ve %32, ürik
asit için %25 ve %33, magnezyum için %14 ve %19, sodyum için %8 ve %11,
potasyum için %17 ve %23, klorür için %10 ve %13 olarak bulunmuştur.
Sonuç: RDD’ler popülasyona dayalı referans aralıklar ile birlikte özellikle hasta
takibinde yararlıdır. Ayrıca, hasta numunelerinin karışıklığını tespit etmek (delta
check) bakımından da yarar sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Referans değişim değeri, Analitik varyasyon, Biyolojik
varyasyon
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Objective: The use of reference change values (RCV) is an appropriate method
for monitoring individuals in clinical laboratories. Z score, analytical variation
(CVa) and individual biological variation values used to calculate RCV. RCV=
21/2 x Z x (CVa² + CVi²)1/2. For 95% probability Z score is using as 1.96, and for
99% probability the factor is 2.58. CVa can be calculated from internal quality
control results and CVi can be obtained from biological variation database. The
aim of this study is to calculate the RCV for metabolic tests and electrolytes
measured in routine biochemistry laboratory.
Materials and Methods: CVi values ​​was obtained from the biological variation
database and CVa from the data for one month internal quality control for 14
parameters (glucose, urea, creatinine, cholesterol, triglycerides, HDL cholesterol,
iron, calcium, phosphorus, uric acid, magnesium, sodium, potassium, chloride)
studied in the Biochemistry Laboratory of Ankara Training and Research Hospital,
Department of Medical Biochemistry. RCVs were calculated using the obtained
CVa and CVi values for both 95% (Z=1.96) and 99% (Z=2.58) probability levels.
Results: Calculated RCVs (at 95% and 99% probability levels) were 18%-23%
for glucose, 36%-47% for urea, 18%-25% for creatinine, 18%-24% for cholesterol,
56%-74% for triglycerides, 30%-39% for HDL cholesterol, 75%-99% for iron,
9%-12% for calcium, 24%-32% for phosphorus, 25%-33% for uric acid, 14%19% for magnesium, 8%-11% for sodium, 17%-23% for potassium, 10%-13%
for chloride.
Conclusions: RCVs can be used for monitoring patients together with population
based reference values. Additionally, it will be helpful to detect identification
errors of patient samples. by delta check applications.
Key Words: Reference change value, Analytical variation, Biological variation
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-33 - KRONİK HEPATİT B’Lİ HASTALARDA İDRAR-MELATONİN
DÜZEYLERİNİN BİYOLOJİK VARYASYONLARI
P-33 - BIOLOGICAL VARIATIONS OF URINE MELATONIN LEVELS
IN PATIENTS WITH CHRONIC HEPATITIS B
Meral MİRALOĞLU1, Ergul Belge KURUTAS2
Meral MIRALOGLU1, Ergul Belge KURUTAS2
Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji AD, Adana
Sütçü İmam Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD, Kahramanmaraş
Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Cukurova
University, Adana
2
Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, Sutcu Imam
University, Kahramanmaras
1
2
Amaç: Klinik laboratuvarlarda, sağlıklı bireylerde seri ölçümler arasında
anlamlı farklılıkların değerlendirilebilmesi için (referans değişim değeri, RCV)
analitlerin biyolojik varyasyon (BV) verileri kullanılmaktadır. Ancak, sağlıklı
bireylerden elde edilen BV verileri ile hastalık süreci devam eden kişilerin verileri
aynı olmayabilir. Bu çalışmada, kronik Hepatit B (CHB)’li hastaların idrarında
melatonin düzeylerinin bireyin kendi içinde (CVW) ve bireyler arası (CVG)
biyolojik varyasyon katsayısı, bireysellik indeksi ve analitlerin RCV değerlerini
saptanması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: 20 CHB hastası ve 20 sağlıklı birey kontrol grubu olarak
çalışmaya dahil edildi. Her iki gruptan da 0, 1, 3, 5, 7, 15, ve 30. günlerde (9:0010:00) idrar örnekleri alındı ve birey içi ve bireyler arası biyolojik varyasyonlar
ve RCV hesaplandı. İdrar örneklerinde melatonin seviyesi ELIZA kit ile ölçüldü.
Bu varyasyonların hesaplanmasında ANOVA test kullanıldı.
Bulgular: CHB hastalarında bireyin kendi içindeki melatonin varyasyonları
kontrol grubuyla karşılaştırıldığında anlamlı ölçüde yüksek olduğu tespit edildi.
Ayrıca, CHB hastalarının birey içi varyasyonların yüksek çıkmasından dolayı,
hastalarda melatonin analitinin RCV değeri nispeten daha yüksek bulundu.
Sonuç: RCV kavramı CHB hastalarının klinik durumlarının tahmin edilmesinde ve
laboratuvar sonuçlarının optimizasyonu için uygun bir araç olarak kullanılmasında
önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Biyolojik varyasyonlar, HBV, Melatonin, Referans Değişim
Değerleri
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
1
Objective: Biological variation (BV) data of analytes have been used to evaluate
the significant changes in serial results (reference change value, RCV) of healthy
individuals in clinical laboratories. However, BV data of healthy subjects may not
be identical to the analytes of patients with ongoing clinical condition. The aim
of this study was to calculate within-(CVw) (coefficient of variation for withinindividual BV) and between-individual (CVg) BV, index of individuality, and
RCV of urine melatonin analyte in patients with Chronic Hepatitis B (CHB). Materials and Methods: 20 CHB patients and 20 healthy individuals as control
were involved in this study. Timed spot urine samples (9:00-10:00) were taken
from both groups on the zero, 1st, 3rd, 5th, 7th, 15th and 30th days. Index of
individuality and reference change value were calculated from within-subject and
between-subject variations. Melatonin levels in human urines was measured with
commercial a kit by ELISA. ANOVA test was used to calculate the variations.
Results: Within-subject variations of Melatonin were significantly higher in
patients with CHB compared to healthy subjects. Also, RCV of melatonin analyte
in CHB patients was relatively higher, because of high within-subject variation,
resulting in a higher RCV.
Conclusions: RCV concept for predicting the clinical status in CHB patients
represents an optimization of laboratory reporting and could be a valuable tool for
clinical decision.
Key words: Biological variation, HBV, Melatonin, Reference Change Value.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-34 - HATALI TEST ISTEMI VE ETIKETLEME KLINIK KARARI
ETKILEYEBILIR MI?
P-34 - MAY INCORRECT TEST REQUEST AND LABELING AFFECT
CLINICAL DECISION?
Nilhan Nurlu AYAN1, Nur Hilal ÇETİN1, Halime ERDEM1, K. Taha UÇAR1,
Aslan ÇELEBİ2, N. Özden SERİN1
Nilhan Nurlu AYAN1, Nur Hilal ÇETİN1, Halime ERDEM1, K. Taha UÇAR1,
Aslan ÇELEBİ2, N. Özden SERİN1
GOP Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, İstanbul, Türkiye
2
GOP Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dahiliye Kliniği, İstanbul, Türkiye
1
Amaç: Hatalı (yanlış/fazla) istek sayısı/kliniklerden gelen toplam istek sayısı
(%), hatalı etiketlenmiş örnek sayısı/toplam örnek sayısı (%) preanalitik kalite
indikatörleri arasında yer almaktadır (QI-13, 14, 15). Bu hatalar ancak test
sonucunun raporlanıp, klinisyen tarafından açıklanamayan durumu laboratuvara
danışmasından sonra anlaşılabilmektedir. Aşağıda bu duruma bir örnek
sunulmuştur:
Olgu: Hastanemizde akut pankreatit tanısı ile yatırılmış bir hastanın izleminde
istenen amilaz, lipaz test sonuçları klinisyen ekranında çalışma tarihine göre
sıralanarak; ilk iki sonucunda [amilaz (U/L) , lipaz (U/L)] yüksek (sırasıyla;211-844,
586-2547), 3. sonucunda düşük (139-66.9), bir sonraki sonucunda tekrar yüksek
(729-2171) ve son sonucunda tekrar düşen (45-20) bir seyir izlemiştir. Enzimlerin
tedaviye yanıt olarak düşmesi beklenirken klinikle uyumsuz artışın nedeni
laboratuvara danışılmıştır. Laboratuvar ekibi tarafından testlerin kontrol ve
kalibrasyonlarının gözden geçirilmesi, örneklerin tekrar edilmesi, aradaki düşük
sonucun sebebinin IV sıvı giden koldan alınmış örnek olabileceği düşünülerek,
diğer koldan yeni örnek alınarak testlerin tekrar çalışılması, acil ve rutin biyokimya
analizörlerinin uyumluluğunun kontrolü gibi işlemlerden sonra bu uyumsuzluğu
açıklayabilecek analitik bir hata bulunamamıştır. Son olarak hasta test istemi ve
çalışma saatleri incelendiğinde 3. ve 4. sonuçlara ait istemlerin 2 dakika arayla
yapıldığı ve önce yapılan isteme ait barkodun yapıştırıldığı tüpün, istemden 1 gün
sonra laboratuvara ulaştığı ve çalışılan sonuçların HIS’de istem saatlerine göre
sıralandığı anlaşılmıştır.
Tartışma ve Sonuç: Kliniklerde test istemi, etiketleme ve örnek alma saati
açısından yaşanan uyumsuzluklar yatan hastalarla ilgili yanlış klinik kararlara
neden olarak, hastaya zarar verebilmektedir. Bu durumun önlenebilmesi için
kliniklerdeki istem, kan alma ve barkod saatinin uyumlu olması sağlanmalıdır.
Anahtar Kelimeler: test istemi, etiketleme, klinik karar
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
1
GOP Taksim Education and Reseach Hospital, Medical Biochemistry, Istanbul,
Turkey
2
GOP Taksim Education and Reseach Hospital, Internal Medicine, Istanbul,
Turkey
Objective: Incorrect (false/much) number of test request/the total number of
requests from clinics (%), the number of incorrectly labeled sample/the total
number of samples (%) are among the preanalytical quality indicators (QI13,14,15).These errors can be explained when test results are reported and the
situation that cannot be understood by the clinician is consulted to the laboratory.
Case: Amylase and lipase results in monitoring a patient admitted to our hospital
with acute pancreatitis are sorted by date of working in clinicians’ screen.The
first two results [amilaz (U/L), lipaz (U/L)] were high (211-844, 586-2547
respectively), the third was low (139-66.9), the next was high (729-2171) and the
last one was low again (45-20).This incompatible increase which expected to be
decreased was consulted to us.A review of controls and calibrations, reanalyzing
samples, considering the interim low result may originate from the samples taken
from the arm that IV fluid goes into, analyzing the new sample collected from
the other arm, checking the compatibility of emergency-routine biochemistry
analyzer; no analytical error was found to explain the incompatibility. Finally,
the test orders and analyzing timeswere investigated and understood that the
orders of third and fourth results was made within 2 minutes apart and the tube
with the label of the third order reached the laboratory 1 day after the request
and we noticed the results are ranked according to the order time, on our HIS.
Conclusion: Incompatibility between tests requests,labeling and sampling time
may cause incorrect clinical decisions and harm patients.In order to prevent this
situation in clinics; it should be provided that test request,sampling and labeling
time are compatible.
Key words: test request, labeling, clinical decision
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-35 - PREANALİTİK HATA KAYNAKLARI: PEDİATRİK
LABORATUVAR DENEYİMİ
P-35 - PREANALYTİCAL ERROR SOURCES: PEDIATRIC
LABORATORY EXPERIENCE
Esra FIRAT OĞUZ, Fatma KARACA KARA, Murat KIZILGÜN
Esra FIRAT OĞUZ, Fatma KARACA KARA, Murat KIZILGÜN
Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, Biyokimya Laboratuvarı, Ankara, Türkiye
Ankara Children’s Health and Diseases, Hematology Oncology Training and
Research Hospital, Biochemistry Laboratory, Ankara, Turkey
Amaç: Hastalığın tespiti, sınıflandırılması, tedavisi ve takibi gibi süreçlerde doğru
laboratuvar sonuçları önem arz etmektedir. Bu çalışmada, bir yıllık süre içerisinde
hastanemiz biyokimya laboratuvarında reddedilen örnekler için tutulan kayıtların
değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve yöntem: Ocak 2015-Aralık 2015 tarihleri arasında Ankara Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya
laboratuvarına reddedilen örnekler için laboratuvar bilgi sisteminden (LIS) alınan
veriler retrospektif olarak taranmıştır. Hatalar, tiplerine ve çalışma gruplarına göre
ayrılarak değerlendirilmiştir.
Bulgular: Bir yıllık süre içerisinde merkez laboratuvarına 408,374, acil
laboratuvarına 157,035 olmak üzere toplam 565,409 örnek kabulü yapılmıştır.
Merkez laboratuvara kabul edilen örneklerin 3,309’u (%0.81), acil laboratuvara
kabul edilen örneklerin ise 1,097’si (%0.69) preanalitik hata tespit edilmesi sonucu
reddedilmiştir. Hatalar tipleri değerlendirildiğinde, en sık hata kaynaklarının pıhtılı
örnek ve uygunsuz örnek hacmi olduğu gözlenmiştir. En sık hatanın hemogram ve
kan gazı çalışma grubunda gözlendiği tespit edilmiştir.
Sonuç: Laboratuvarın ürettiği sonucun kalitesini en çok etkileyen ve en çok
hatanın gözlendiği preanalitik basamaktaki hataları kontrol altında tutmak, doğru
ve aynı zamanda kaliteli sonuç üretmek açısından son derece önemlidir. Bunun
için laboratuvarın hizmet verdiği hasta popülasyonunun özellikleri de göz önünde
bulundurularak hata önleyici gerekli planlamalar yapılmalıdır.
Objective: Accurate laboratory results are important in disease detection,
classification, treatment and follow-up processes. In this study, we aimed to
evaluate the records within a year period for samples rejected in biochemistry
laboratory.
Materials and Methods: Data of the rejected samples in Ankara Children’s
Health and Diseases, Hematology Oncology Training and Research Hospital
biochemistry laboratory between January 2015-December 2015 was screened
retrospectively from the laboratory information system(LIS). Errors are evaluated
according to their type and working groups.
Results: A total of 565,409 samples were admitted to biochemistry laboratory for
one year period. Total 408,374 of admissions were to central laboratory and 157,035
of them were to emergency laboratory. Total 3,309 (0.81%) of samples admitted
to central laboratory were rejected as a result of the detection of preanalytical
errors while 1,097 (0.69%) of the samples admitted to emergency laboratory were
rejected. It was observed that more common sources of error were clotted sample
and inappropriate sample volume. Besides more common errors were observed in
hemogram and blood gases study groups.
Conclusion: It is extremely important to keep the error prone preanaltyical phase
that affects the quality of the results of the laboratory under control in order to
produce accurate and qualified results. It is required to plan error proofing by
taking into account the characteristics of the patient population of the laboratory.
Anahtar kelimeler: Pediatrik Laboratuvar, Preanalitik Hata, Pıhtılı Örnek
Keywords: Pediatric Laboratory, Prenalytical Error, Clotted Sample
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-36 - NUMUNE REDDİ VE İLİŞKİLİ FAKTÖRLER: BİR ÜNİVERSİTE
HASTANESİNİN KLİNİK LABORATUVARINDAN İKİ YILLIK
BULGULAR
P-36 - SAMPLE REJECTION AND ASSOCIATED FACTORS:
TWO YEAR FINDINGS FROM CLINICAL LABORATORY OF A
UNIVERSITY HOSPITAL
Müfide ÖNCEL, Emel ŞAHİN, Aysel KIYICI
Müfide ÖNCEL, Emel ŞAHİN, Aysel KIYICI
Mevlana Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Konya/
Türkiye
Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, University of
Mevlana, Konya/Turkey
Amaç: Laboratuvar tıbbında kalite total test sürecindeki her bir aşamanın
doğru gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda güvenli tıbbi karar ve etkin
hasta bakımının gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Tüm laboratuvar
hatalarının %60-80’i numunelerin toplanması, transferi ve hazırlanmasındaki
hatalardan kaynaklanmaktadır. Biz çalışmamızda laboratuvarımızda numune
red nedenlerinin, klinik birimlerine, laboratuvar test gruplarına, personel mesai
vardiyalarına, hasta yaş gruplarına göre dağılımını belirlemeyi amaçladık.
Yöntem: Retrospektif çalışmada Aralık 2013 ve Aralık 2015 tarihleri arasında
Mevlana Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Biyokimya Laboratuvarında
reddedilen numuneler değerlendirildi. Her gruba ait red oranları, o gruba ait
reddedilen numune sayısını aynı gruptaki toplam reddedilen numune sayısına
bölünmesi ile elde edildi .
Bulgular: Laboratuvarımızda iki yıllık reddedilen numuneleri değerlendirdiğimiz
çalışmada laboratuvara gelen toplam 922321 numuneden 1056’sı reddedilmiş
olup oran %0.11 olarak tespit edildi. En sık red nedeni ‘hemolizli numune’ (%37)
idi. Tüm reddedilen numunelerin %56.4’ü servislerden gelen numunelerdi.
Reddedilen numunelerin en yüksek oranının (%49) 08:00-15:59 saatleri arasında
olduğu gözlendi. Test gruplarından klinik biyokimya en sık (%35.9) numune
reddinin gerçekleştiği test grubu idi ve reddedilen numunelerin %48’i ≥51 yaş
grubu hastalardı.
Sonuç: Numune reddinin en sık hemoliz nedeni ile ve servis hastalarında
görüldüğü sonucuna varabiliriz.
Objective: Quality in laboratory medicine is described as performing each stage
of total test process accurately and guarantying reliable medical decisions and
effective patient care. 60-80% of all laboratory errors are resulted from errors
in collection, transfer and preparation of the samples. In this study we aimed to
evaluate the causes of sample rejections in our laboratory and distribution of these
rejections due to clinical units of the hospital, laboratory test groups, working
shifts of the staff and age groups of the patients.
Methods: In this retrospective study we have evaluated the rejected samples in
Clinical Biochemistry Laboratory of Mevlana University Health Application and
Research Center from December 2013 to December 2015. For determination of
rejection rates in each group, the number of rejected samples in each group is
divided into total number of rejected samples.
Results: Total number of received and rejected samples by our laboratory in
this period of time is 922321 and 1053 (0.11%), respectively. The most common
cause of rejection was ‘hemolyzed sample’ (37%). Among all rejected samples
56.4% was from inpatient clinics. The highest ratio (49%) of sample rejection was
observed at 08:00AM-03:59PM shift. Clinical chemistry test group was the most
common rejected test group (35.9%) and 48% of the rejected samples were from
the patients with an age ≥51 years.
Conclusion: We can conclude that hemolyzed sample is the most common cause
of sample rejection and most of the rejected samples are from inpatient clinics.
Anahtar Kelimeler: Preanalitik evre; Hatalar; Numune reddi
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Key words: Preanalytical phase; Errors; Samples reject
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-37 - HEMOGLOBİNOPATİLERDE GEBELİK DEĞİŞKENİNİN
HEMATOLOJİK VERİLER ÜZERİNE ETKİSİ
P-37 - THE EFFECT OF PREGNANCY VARIABLE ON
HEMATOLOGICAL DATAS IN HEMOGLOBINOPATHIES
Gülüzar ÖZBOLAT, Nevin YILMAZ, Ebru DÜNDAR YENİLMEZ,
Abdullah TULİ
Gülüzar ÖZBOLAT, Nevin YILMAZ, Ebru DÜNDAR YENİLMEZ,
Abdullah TULİ
Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya, 01330 Adana, Türkiye
Cukurova University, Faculty of Medicine Department of Medical Biochemistry,
01330 Adana, Turkey
Amaç: Hemoglobinopatiler globin genlerindeki mutasyonlardan kaynaklanan
kalıtsal kan hastalıklarının bir grubudur ve hemoglobin molekülünün değişim
türüne göre anormal hemoglobinler ve Talasemi olarak iki gruba ayrılırlar. Bu
çalışmada, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı’na mutasyon taraması için gebelik
öncesi ve gebelik döneminde gelen heterozigot hemoglobinopatili bireylerin, her
iki dönemde hematolojik verileri karşılaştırılarak gebelik değişkenin hematolojik
veriler üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Reproprospektif olarak tasarlanan bu çalışmada Çukurova
Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı’na 2008 ve 2016
tarihleri arasında mutasyon taraması için gelen hemoglobinopatisi olan 23
heterozigot bireyin gebelik öncesi ve gebelikteki hematolojik verileri dahil
edilmiştir. Bireylerin hem gebelik öncesi hem de gebelikde RBC, Hb, Hct,
MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2 gibi bazı hematolojik verileri Wilcoxon testi
uygulanarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir.
Bulgular: Hemoglobinopatili gebelerin hematolojik verileri; ortalama (minimummaksimum) RBC 4,69 x 106/mm3 (3,81-5,80), Hb 11,76 g/dL (9-14,20), Hct
% 35,39 (30,20- 41) ve gebelik öncesi RBC 4,10 x 106/mm3 (2,34-5,23), Hb
10,31 g/dL (7,70-12,30), Hct % 31,83 (22,90-37,60) olarak bulunmuştur.
Hemoglobinopatisi olan 23 heterozigot bireyden oluşan grubun gebelik öncesi
RBC, Hb, Hct değerleri gebelikteki değerlere göre yüksek bulunmuştur. İki grup
arasındaki fark istatistiksel olarak önemlidir (p<0.05). İki grup arasında MCV,
MCH, MCHC, HbF, HbA2 değerlere bakımından fark istatistiksel olarak önemli
olarak görülmemiştir (p>0.05).
Sonuç: Bu çalışmadan elde edilen sonuca göre; gebelik; hemoglobinopatili
bireylerde RBC, Hb, Hct değerleri için preanalitik değişkendir. Bu nedenle
gebeliğe bağlı olarak RBC, Hb, Hct parametrelerindeki düşüş heterozigot
bireylerin homozigot olarak değerlendirilmesine neden olabilmektedir. Ayrıca
hemoglobinopatili bireylerde gebeliğin MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2
parametreleri için preanalitik bir değişken olmadığı saptanmıştır.
Objectives: Hemoglobinopathies are a diverse group of inherited blood disorders
resulting from mutations in the globin genes. Hemoglobinopathies are classified into
two groups according to the type of change in the hemoglobin molecule that abnormal
hemoglobin and thalassemia. In this study, we examined the effect of pregnancy,
on hematological data variables by a comparison of both nonpregnant and pregnant
hematological data of from group of which include in both periods heterozygous
individuals with hemoglobinopathies and we distinguished these patients through
applying for mutation scanning to Medical Biochemistry Department.
Materials and Methods: The study was designed retrospectively among the 23
heterozygous individuals with hemoglobinopathies. A total of 23 pregnant and
nonpregnant patients hematological data who admitted to Cukurova University Faculty
of Medicine Department of Biochemistry between 2008 and 2016 were included in
this study. Hematological parameters such as RBC, Hb, Hct, MCV, MCH, MCHC,
HbF, and HbA₂ were compared between the nonpregnant and pregnant individuals.
Wilcoxon test was used for the analysis.
Results: The haematological values were in pregnant group; Mean (min-max): RBC
4.69 mil/mm3 (3.81-5.80), Hb 11.76 g/dL (9-14.20), Hct 35.39% (30,20- 41) and
nonpregnant group; RBC 4.10 mil/mm3 (2,34-5.23), Hb 10.31 g/dL (7,70-12.30), Hct
31.83 % (22,90- 37,60). The 23 heterozygous individuals with hemoglobinopathies
of the nonpregnant group consisting of RBC, Hb and Hct values were higher than
the values in pregnant group. The difference between the two groups was statistically
significant (P <0.05). The between two groups MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2
value wasn’t statistically significant (p> 0.05).
Conclusions: According to the results obtained in this study; pregnancy is a
preanalytical variable on individuals with hemoglobinopathies for RBC, Hb, Hct
values. For this reason; the decreasing values of RBC, Hb and Hct depends to pregnancy
may cause to interoperate of heterozygous individuals as homozygous. In addition,
based on these results pregnancy is not a preanalytical variables on individuals with
hemoglobinopathies for MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2 values.
Anahtar kelimeler: Preanalitik değişken, Hemoglobinopatiler, hematolojik
parametre, gebelik
Keywords: preanalytical variables, Hemoglobinopathies, hematological parameters,
pregnancy
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-38 - ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ BALCALI HASTANESİ MERKEZ
LABORATUVARINDA PREANALİTİK SÜREÇLERDE RİSK ANALİZİFMEA ÇALIŞMASI
Özlem Görüroğlu ÖZTÜRK1,2, Gülçin DAĞLIOĞLU3,
Nevin YILMAZ1, Tamer İNAL1,2
Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD.,
Çukurova Üniversitesi, Balcalı Hastanesi, Merkez Laboratuvarı,
3
Çukurova Üniversitesi, Sağlık Meslek Yüksek Okulu, Adana
1
2
Amaç: FMEA (Failure Mode and Effect Analysis-Hata Türleri ve Etkileri Analizi),
hataların önlenmesi amacıyla uygulanan risk tanımlama ve kontrolüne yönelik
stratejilerde önemli bir araçtır. FMEA, olası hataların nerede ve nasıl meydana
geldiğini tanımlayan ve bu hataların bağlantılı olduğu farklı kusurlara yönelik
bölümlerin değişime ihtiyaç duyan süreçlerini tanımlamak amacıyla değerlendiren
sistematik bir yöntemdir.
Gereç ve Yöntem: Preanalitik süreçlerin haritaları çıkarılarak işlem bekleme
sürelerini uzatan, biyolojik tehlike içeren ve tıbbi hatalara açık olabilecek riskli
süreçler haritalandı. FMEA analizinde, Şiddet, Olasılık ve Tespit katsayıları
belirlendi. Yapılan analiz sonrası düzeltici ve önleyici faaliyetler ile iyileşme
değerlendirildi.
Bulgular: Preanalitik süreçte zaman kaybı yaşanan olaylarda %54 oranında, hata
ihtimali olan olaylarda %26, biyolojik tehlike içeren adımlarda ise %10 oranında
azalma sağlandı. TAT’ın %10 oranında azaltılması sağlandı.
Sonuç: Laboratuvarlarda, oluşan hatalara yönelik yapılan çalışmaların yanı sıra
risk analizi çalışmaları ile hataların henüz ortaya çıkmadan önce önlenmesi ya da
kabul edilebilir sınırlara çekilmesi önem taşımaktadır.
P-38 - RISK ANALYSES IN PREANALYTICAL PROCESSES IN
ÇUKUROVA UNIVERSITY BALCALI HOSPITAL-FMEA STUDY
Özlem Görüroğlu ÖZTÜRK1,2, Gülçin DAĞLIOĞLU3,
Nevin YILMAZ1, Tamer İNAL1,2
Çukurova University, Medical Faculty, Department of Clinical Biochemistry
2
Çukurova University Balcali Hospital, Central laboratory,
3
Çukurova University Vocational School of Health Services, Adana
1
Objectives: FMEA (Failure Mode and Effect Analysis) is a significant tool in
strategies, concerning risk identification and control carried out for preventing
failures. FMEA is a systematic method, analyzing the failure and determines where
and how it happenes and a systematic method attracting attention to different faults
depending on these failures.
Materials and Methods: Preanalytical processes which includes high risk failure
modes such as biological danger, medical errors and delay were defined by
mapping. Severity, occurrence and detectability of each failure mode were ranked
in FMEA analyses. Improvement were evaluated after corrective actions
Results: 54% of modes that caused delay, 26% of modes that caused medical errors
and 10% of modes that caused biological danger were reduced in preanalytical
processes. TAT were reduced in %10 ratio.
Conclusions: Besides the studies toward laboratory errors, risk analyses is an
important activity directed towards assessing, mitigating to an acceptable level
and monitoring of risks before the errors occurred.
Key words: FMEA, Preanalytical phase, Risk analyses
Anahtar kelimeler: FMEA, Preanalitik evre, Risk analizi
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-39 - G6PD AKTİVİTE TAYİNİNDE TAZE KANDAN ÇALIŞMANIN
ÖNEMİ
P-39 - IMPORTANCE OF G6PD ACTIVITY DETERMINATION FROM
FRESH BLOOD
Başak SANNA, Mustafa M. ALPARSLAN, Umut KÖKBAŞ,
Ebru D. YENİLMEZ, Abdullah TULİ
Başak SANNA, Mustafa M. ALPARSLAN, Umut KÖKBAŞ,
Ebru D. YENİLMEZ, Abdullah TULİ
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya AD, Adana, Türkiye
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya AD, Adana, Türkiye
Amaç: Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD) pentoz fosfat şantının ilk
basamağını katalizleyen anahtar bir enzimdir. Eritrositlerde NADPH oluşumu için
tek kaynak pentoz fosfat yoludur ve G6PD eksikliğinde NADPH üretimi önemli
ölçüde azalmaktadır. Yaşam için bu denli öneme sahip G6PD enziminin aktivite
tayininde preanalitik hata kaynaklarının önemli bir kısmını oluşturan, örneğin
alındıktan sonraki bekleme süresidir. Çalışmamızda taze örnek ve bekletilmiş
örnek arasındaki G6PD aktivitelerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: G6PD enzimi, stabilitesini tam kan içinde 2–8°C de bir
hafta koruyabilmektedir. Enzim aktivitesi hemolizatta dayanıklı olmadığından
taze kandan çalışılması gerekmektedir. Çalışmada G6PD aktivitesi tayininde
Beutler yöntemi kullanılmıştır. Enzim aktivite birimi olarak gram hemoglobinde
uluslararası ünite (IU/g Hb) kullanılmıştır. Taze kandan ve bekletilmiş kandan
G6PD aktiviteleri yüzde olarak karşılaştırılmıştır.
Bulgular: Çalışma grubu gönüllü olarak çalışmaya katılan 20 örnekten
oluşmaktadır. Örneklerin kantitatif G6PD aktivite tayini önce taze kandan, sonra
3-4 hafta bekletilmiş ve hemoliz olmuş kandan yapılmıştır. Aktiviteler taze
kanda 3,7-17,5 IU/g Hb aralığında, beklemiş kanda 3,0-16,9 IU/g Hb aralığında
bulunmuştur.
Sonuç: Çalışmamızda, bekletilmiş kanların G6PD aktivitelerinde % 3,4-18,9’luk
bir kayıp gözlenmiştir. Bu nedenle G6PD aktivite çalışmalarını taze kandan
yapmak önem arz etmektedir. Ayrıca hemolizli örneklerle çalışma yapılmaması,
örnek alımının hatasız olması ve doğru tüp seçimi de yine enzim aktivite tayininde
preanalitik hataları en az indirmektedir.
Objectives: Glucose 6-phosphate dehydrogenase (G6PD) is the key enzyme which
catalyzes first step of pentose phosphate metabolic pathway. Unique source of
NADPH in erythrocyte is the pentose phosphate metabolic pathway and synthesis
of NADPH decreases in G6PD deficiency. The waiting time after blood sample
has taken, is an important part of preanalytic errors in determination of activity of
G6PD enzyme, which is essential for life. The aim of our study is evaluation of
G6PD activity between fresh sample and non-fresh sample.
Materials and Methods: The stability of G6PD enzyme in whole blood can
maintain 2-8°C for a week. Enzyme activity in hemolysate is not resistant to be
evaluated, so that fresh blood is needed. Beutler method was used in our study
for the determination of G6PD activity. Enzyme activity in international units has
been used as the unit of gram hemoglobin (IU/g Hb). Fresh sample and the nonfresh sample G6PD activities were compared as a percentage.
Results: The study group consists of 20 samples who participated voluntarily.
Firstly, quantitative G6PD activity in fresh blood samples determinated. Then,
G6PD activity determinated from the non-fresh blood samples, which are stored
for 3-4 weeks (blood samples were hemolyzed). Fresh blood activities were found
in the range of 3,7-17,5 IU/g Hb. Non-fresh blood activities were found in the
range of 3,0-16,9 IU/g Hb.
Conclusions: In our study, non-fresh blood samples G6PD activities are found
3,4-18,9% lower than the fresh samples. These results show the importance the
determination of G6PD enzyme activity from fresh blood samples. In addition,
correct test tube selection, not using hemolyzed samples and flawless blood taking
are minimizes preanalytic errors for enzyme activity determination.
Anahtar Kelimeler: G6PD, enzim aktivitesi, hemoliz.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Key words: G6PD, enzyme activity, hemolysis.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-40 - TIBBİ BİYOKİMYA LABORATUVARINDA RUTİN BİYOKİMYA
DIŞ KALİTE KONTROL NUMUNESİNE DON-ÇÖZ ETKİSİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
P-40 - THE EFFECT OF STORAGE TIME AND FREEZE-THAW
CYCLES ON THE STABILITY OF CHEMISTRY EXTERNAL QUALITY
SAMPLES
Beyza SARAÇLİGİL Sedat ABUSOĞLU, Ali ÜNLÜ, Bahadır ÖZTÜRK
Beyza SARAÇLİGİL Sedat ABUSOĞLU, Ali ÜNLÜ, Bahadır ÖZTÜRK
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Departmanı, Konya, Türkiye
Biochemistry Department, Selçuk University School of Medicine, Konya,Turkey
Amaç: Biyokimya dış kalite kontrol olarak çalıştığımız örneği, numune stabilitesi
açısından inceledik.
Gereç ve Yöntem: Bio-Rad dış kalite programına ait biyokimya numunesinin
ilk okuması sabah 10:30’da gerçekleştirildi. Artan numunelerin 2-8 OC de
buzdolabında saklanan kısmı 4 saat sonra, -20 OC’de dondurulmuş numunelerde 6
saat sonra çözdürülerek Abbott Architect c1600 otoanalizöründe çalışıldı. Veriler
arasındaki yüzde değişimler Westgard sitesinde yer alan total izin verilen hata
(TE%)*0,25 ve testlerin prospektüslerinde yer alan %CV ler ile kıyaslandı.
Bulgular: İlk okuma ile ikinci okuma kıyaslandığında AMYL(%0,2), AST(%0,0),
CHOL(%1,1), CK(%2,9), CREA(1,1), DBIL(%7,7), GGT(%2,6), GLUC(%0,0),
HDL(%0,0), IRON(%5,6), LİP(%0,0), Na(%0,0), P(%0,0), TBIL(%1,8),
TP(0,0), TRIG(%4,7), ÜRE(%0,0) test sonuçlarının, don–çöz işlemi sonrasında
ise ALB(%0,0), ALP(%2,9), ALT(%2,3), AMYL(%2,1), AST(%3), Ca(%0,0),
CHOL(%0,0), CK(%(2,9), CREA(%1,1), DBIL(%5,1), GGT(%1,3), IRON(%3,7),
LİP(%0,0), Mg (%1,1), TBIL(%3,6), TG(%2,3), ÜRE(%0,7) oranında değiştiği
görüldü. Testlerinin çalışmalar arası yüzde değişimlerinin TE(%)*0,25 küçük
olma kuralı ile uyumlu olduğunu gözlemlendi.
Sonuç: Biyokimya dış kalite örneğinde don–çöz işleminin bazı testler için (Cl,
Glukoz, K, LDH, Na, P, TP) uygun olmadığı, 2-8 OC de 4 saat beklemiş olan
numunenin karşılaştırmasında ise (Alb, ALP, ALT, Ca, Cl, K, LDH, Mg) testleri
için istenilen koşulları sağlamadığı görüldü. Sonuç olarak biyokimya dış kalite
örneğinde don–çöz işleminin ve bekletmenin bazı testler için uygun olmadığı
görülmüştür.
Objectives: External quality control sample was studied for the sample stability.
Materials and Methods: External quality control sample was measured at 10:30
a.m. A part of prepared samples is portioned and refrigerated and measured again
4 h later. The rest of sample is freezed at -20 C and measured after 6 hours. All
tests were studied Abbott Architect c 1600 autoanalyser. All percentage changes
of obtained data are compared between Total allowable Error (TE%)x0.25 at
Westgard’ website and between run study %CV’s given in the kit prospectus.
Results: Further to the obtained results when first and second readings are
compared the test result of AMYL(%0,2), AST(%0,0), CHOL(%1,1), CK(%2,9),
CREA(1,1), DBIL (%7,7), GGT(%2,6), IRON(%5,6), Na(%0,0), TBIL(%1,8),
TP(0,0), TRIG(%4,7), UREA(%0,0) but after freeze-thaw ALP(%2,9), ALT(%2,3),
AMYL(%2,1), AST(%3), Ca(%0,0), CHOL(%0,0), CK(%2,9), CREA(%1,1),
DBIL(%5,1), GGT(%1,3), IRON(%3,7), Mg(%1,1), TBIL (%3,6), TRIG(%2,3),
UREA(%0,7) the changes in between studies are conform to the rule of being
lower than TE%x0.25 given at Westgard website.
Conclusions: The sample was not suitable for freezing for some tests (Cl, Glucose,
K, LDH, Na, P, TP) and waiting at 2-8 OC for 4 hours for (Alb, ALP, ALT, Ca, Cl,
K, LDH, Mg). In conclusion the external quality sample freeze-thawing process
and delayed analysing are not suitable for certain tests.
Key words: External quality control, freeze-thaw, and stability
Anahtar kelimeler: Dış kalite kontrol, don-çöz, stabilite
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-41 - HEMATOLOJİ BÖLÜMÜNDE ÖRNEK RED ORANLARI: 6
AYLIK PERİYOTTAKİ DENEYİM
P-41 - SAMPLE REJECTION RATES IN HEMATOLOGY SECTION: 6
MONTHS PERIOD EXPERIENCE
Abdullah SİVRİKAYA, Ali Ünlü, Sedat ABUŞOĞLU
Abdullah SIVRIKAYA, Ali UNLU, Sedat ABUSOGLU
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Biyokimya Bölümü, Konya, Türkiye
Selçuk University Faculty of Medicine, Department of Clinical Biochemistry,
Konya, Turkey
Amaç: Klinik laboratuvara gelen örnekler, örneğin yetersiz alınması veya
uygunsuz bir şekilde barkodlanması, alınan örnek kalitesinde veya sayısında
yetersizlik gibi birçok nedenden ötürü reddedilebilir. Belirgin problemlerin
gösterilmesi hataya yatkınlığı olan preanalitik süreçlere ışık tutabilir. Uygunsuz
örneklerin reddedilmesi uzamış sonuç çıkma süresine neden olabileceği gibi
tıbbi bakımı da etkileyebilir. Amacımız hematoloji laboratuvarındaki örnek red
oranlarını tanımlamaktır.
Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi klinik biyokimya laboratuvarına 6 aylık
periyot boyunca kabul edilen örnekler geriye dönük olarak değerlendirildi.
Reddedilen örneklerin yüzdesi klinik biyokimya laboratuvarındaki hata
kategorilerine göre hesaplandı.
Bulgular: 6 aylık periyotta laboratuvarda analiz edilen istemi yapılmış 12 8407
adet örnek değerlendirildi ve 4 694 adet hata saptandı. Preanalitik hata oranı %
3.65 idi. Hatalar içerisinde en yaygın olanları, analizör hataları (arızaya bağlı
okuyamama) (% 83), yetersiz numune (% 10) ve pıhtılı numune (% 6) olarak
belirlendi.
Sonuç: Örnek reddine sebep olan laboratuvar hataları hastalara zahmet veren ve
uygunsuz sonuçlar oluşturan durumlardır. Bu hatalar, laboratuvar sonuçlarında
ciddi gecikmelere, ayrıca kullanılan yöntemlerin hatayı tespit etmek için uygun
olmadığı durumlarda ise hasta güvenliğini olumsuz etkileyecek sonuçlara neden
olmaktadırlar. Laboratuvar ekipmanının bakımlarının düzenli yapılması ve
kliniklere hemetoloji testleri için yetersiz örnek hacminin önemi ile ilgili eğitimler
verilmesi daha düşük red oranlarının elde edilmesine katkı sağlayabilir.
Anahtar Kelimeler: Red, hematoloji, oranlar.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Objectives: Samples submitted to the clinical laboratory may be rejected
as unsuitable for analysis for a variety of reasons, including inaccurate or
inadequate labeling of the specimen and defects in specimen quality or quantity.
Demonstration of unique problems highlights pre-analytic processes susceptible
to errors. The rejection of unsuitable samples can cause delayed turnaround time
and a consequent effect in medical care. Our aim was to identify the rejection rates
of samples in hematology laboratory.
Materials and Methods: All samples transferred in Selcuk University Clinical
Biochemistry Laboratory within a period of six-months were evaluated
retrospectively. The percentage of rejected samples was determined according to
error categories in clinical biochemistry laboratory.
Results: A total of 128 407 analytical requests were performed to the laboratory
within 6 months and 4 694 errors were noted. The frequency of pre-analytical error
was 3.65 %. The most common errors were; analyser errors (83 %), insufficient
volume (10 %) and clotting error (6 %).
Conclusions: Errors in laboratory samples that lead to specimen rejection are
a cause of inconvenience and discomfort to patients as they cause to a delay in
the availability of often critical laboratory results If the methods used to detect
specimen defects are not effective, these may also represent a major compromise
of patient safety. Regular maintenance and education to clinics about sufficient
volume for haematological testing may provide fewer rejection rates.
Key words: Rejection, hematology, rates.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-42 - SERUM PROTEİN ELEKTROFOREZİ VE İMMÜNFİKSASYON
ELEKTROFOREZİ İSTEM ENDİKASYON UYUMU VE SONUÇLARI:
BİR HASTANE DENEYİMİ.
P-42 - SERUM PROTEIN ELECTROPHORESIS AND
IMMUNOFIXATION ELECTROPHORESIS RESULTS AND REQUEST
INDICATIONS COMPLIANCE: A HOSPITAL EXPERENCE
Çiğdem SÖNMEZ1, Nedim AKKAYA1, Aysegül ÖZTÜRK KAYMAK2,
Fevzi ALTUNTAŞ3
Çiğdem SÖNMEZ1, Nedim AKKAYA1, Aysegül ÖZTÜRK KAYMAK2,
Fevzi ALTUNTAŞ3
Tıbbi Biyokimya Laboratuvarı, Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eğitim ve
Araştrıma Hastanesi, Ankara, Turkiye
2
Tıbbi Genetik Laboratuvarı Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eğitim ve Araştrıma
Hastanesi, Ankara, Turkiye
3
Hematoloji ve Kemik İliği Nakil Kliniği Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eğitim ve
Araştrıma Hastanesi, Ankara, Turkiye
1
Amaç: Serum protein elektroforezi (SPE) testi, klinik laboratuvarda serumda majör
protein kompenenti olan albumin ve globulin fraksiyonlarını değerlendirmede
kullanılan ucuz, kolay uygulanabilir bir testtir Anormal monoklonal proteinlerin
tespiti monoklonal gammopati varlığının ispatı ve plazma hücre diskrazilerinin
sıklıkla izlenen karakteristik bir özelliğidir. Biz de laboratuarımıza Eylül
2009-Ekim 2011 tarihleri arasında başvuran hastalarımızın SPE istemlerini ve
endikasyaonlarının değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: 2009 Eylül-2011 Eylül tarihleri arasında Dr.Abdurrahman
Yurtarslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Laboratuvarına
SPEistemi ile gönderilen hastaların tanıları, yaşları, cinsiyetleri, gönderen birimler,
serum ve idrar immünfiksasyon test sonuçları çalışmaya dahil edildi.
Sonuçlar: SPE istemi olan 379 kadın 417 Erkek toplamda 796 vaka çalışmaya
dahil edildi ve yaş ortalamaları sırasıyla 52,02±15.78 yıl, 51,95±15.79 yıl idi. SPE
istemlerinin yapıldığı klinikler incelendiğinde istemlerin % 91.21’i Hematoloji
Kliniğinden %2.1’i Beyin ve Sinir Hastalıkları kliniğinden ve % 1’i ise Nefroloji
Kliniğinden olduğu görülmüştür. SPE test istemi bulunan hastaların tanıları
incelendiğinde ise en sık olarak plazma hücre diskrazisi hastalık grubundan
(%40.45) istem yapıldığı görülmüştür. Ayrıca sırasıyla takip eden ilk beş test
istem endikasyon nedenleri; lösemiler (%11.68), kan ve kan yapıcı organların
hastalığı (%10.67), anemiler (%9.42), B lenfoproliferatif hastalıklar (%4.27)
ve bel ağrısı (%3.01) olarak izlendi. SPE istemlerinin plazma hücre diskrazileri
altında yer alan 322 vaka incelendiğinde 286 MM (% 88.8), 32 plazmasitom
(%9.9), 3 WM (% 0.99), 1 amiloidoz olduğu görülmektedir.796 SPE istemi olan
hastalardan 342 tanesinde SIFE, 223 tanesinde UIFE istemi bulundu. SIFE istemi
olan 342 vakanın 167’sinde (% 48) klonalite izlenirken 175’inde (% 52) klonalite
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
1
Biochemistry Laboratory, Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eduction and Research
Hospital, Ankara, Turkey
2
Genetics Laboratory, Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eduction and Research
Hospital, Ankara, Turkey
3
Hematology and Bone Marrow Transpaltaion Department Dr. Abdurrahman
Yurtarslan Eğitim ve Araştrıma Hastanesi, Ankara, Turkiye
Objectives: Serum protein electrophoresis (SPE) is cheap and easily applicable
method which measures specific proteins in the serum such as albumin and
globulin. The detection of abnormal monoclonal proteins, which is referred to
as monoclonal gammopathy, is a frequent, characteristic feature of plasma cell
dyscrasia. In this study we aimed to review SPE results and indications in our
laboratory with patients who consulted between September 2009-October 2011.
Materials and Methods: Our study has included patients with SPE request,
between September 2009 – September 2011 in Dr. Abdurrahman Yurtarslan
Oncology Education and Research Hospital Biochemistry Laboratory as
well as diagnosis, age, gender, department, serum and urine immunofixation
electrophoresis test results. Data were analyzed using Excel2010. Ratios of test
request indications and department that demanded SPE test were calculated in
percent
Results: 796 patients withSPE request were included in the study. 379 patients
were female and 417 were male, while the mean age was 52.02±15.78years,
51.95±15.79 years respectively. The most frequent diagnosis under indications
was plasma cell dyscrasia while the other five indications were leukemia (11.68%),
hematopoesis system disorders (10.67%), anemia (9.42%), B lymphoproliferative
disorder (4.27%) and lumbago (3.01%), respectively. The clinics who demanded
SPE were Hematology and Bone Marrow Transplantation Center (91.21%),
Neurosurgery (2,1%) and Nephrology Department (1%). When we investigated
the plasma cell dyscrasia we observed 286 (88.8%) MM, 32 (9.9%) plasmacytoma
and 3 (0.99%) WM and 1 amyloidosis. Of 796 patients with SPE request, 342
had SIFE and 223 had UIFE test requests. When the results of the 342 patients
with SIFE tests were evaluated, clonality was detected among167 (%48) patients,
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
izlenmemiştir. 223 UIFE’sinde ise 169 vakada (%75.7) klonalite görülmez iken
sadece 54 (%24.3) hastada klonalite görülmüştür.
Sonuç: Laboratuvarımız SPE testi endikasyonları ve klinikleri incelendiğinde
hastanemiz onkoloji hastanesi olması doğrultusunda %100 uygun klinik ve %80
öntanı/tanılara uygun istem yapıldığı görülmektedir. Takip ettiğimiz vakalar yaş
cinsiyet ve monoklonal gammopati tipi olarak literatür ile uyumlu bulunmuştur.
Anahtar kelimeler: Protein
elektroforezi, M protein
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Elektroforezi,
Klonalite,
İmmunfiksasyon
whereas 175 (%52) patients had no monoclonal gammopathy. With the 223 UIFE
test, 169 (% 75.7) patients had no clonality, however clonality was identified
among 54 (%24.3) patients.
Conclusion: Our laboratory is observed that SPE test request was in accordance
with appropriate clinical (100%) while the appropriate indications was 80%
accordance with the initial diagnosis. The follow cases age, sex and type of
monoclonal gammopathy were accordance with the literature.
Key words: Protein electrophoresis, clonalite, İmmunfixation electrophoresis M
protein
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-43 - ANKARA 2.BÖLGE MERKEZ LABORATUVARI PREANALİTİK
HATA ORANLARI VE HATA TİPLERİ
P-43 - PREANALYTIC ERROR RATES AND ERROR TYPES IN THE
CENTRAL LABORATORY OF SECOND REGION OF ANKARA Çiğdem SÖNMEZ Koza MURAT, Elif KAŞ, Gönül AKSU, Funda GÜCEL, Bülent KARA, Yasemin BÜZKAYA, Müfide ÇİMENTEPE, Işıl İçme, Nilgün Aksel BAYRAM
Çiğdem SÖNMEZ Koza MURAT, Elif KAŞ, Gönül AKSU, Funda GÜCEL, Bülent KARA, Yasemin BÜZKAYA, Müfide ÇİMENTEPE, Işıl İçme, Nilgün Aksel BAYRAM
Ankara Kamu Hastaneleri Birliği 2. Bölge Merkez Laboratuvarı, Merkez
Laboratuvarı, Ankara
Central Laboratory, Ankara Public Hospital Association 2.Region Central
Laboratory, Ankara,Turley
Amaç: Klinik laboratuvarlarda Toplam süreç analizi preanalitik, analitik ve
postanalitik süreçler olarak tanımlanmaktadır. Klinik laboratuvarlardaki hataların
çok büyük kısmı preanalitik süreçten kaynaklanmaktadır. Laboratuvar sonuçlarının
kalite ve güvenilirliğinin artırmasında preanaliitik faz kritik öneme sahiptir.
Biz de laboratuvarımızın preanalitik hata oranlarını ve tiplerini belirleyerek bu
doğrultuda iyileştirmeler yapmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Ocak2016-Nisan 2016 tarihleri arasında laboratuvarımıza 23
farklı sağlık tesisinden ulaşan numune sayısını, çalışılan test sayısını, ret oranlarını
ve ret nedenlerini aylık olarak, toplamda ve kurum bazında değerlendirdik. 16
aylık dönemde laboratuvarımıza 1.639.498 tüp ulaşmış 6.484.207 test çalışılmıştır. Bulgular: Laboratuvarımızın preanalitik hata sıklığı Ocak2015-Nisan2016
süresince sırasıyla %2.36,%3,02, %1.48,% 1,63,%1,79,%1,32,%,1,67,% 1,54,%
1,67,%1.70, % 1.34, %1.15,%1,13, %1.48,%1,49 ve %1.43 olarak izlenirken
ortalama ret oranı %1.64,olarak izlendi. Ret nedenlerine bakıldığında en sık
izlenen nedenlerin yetersiz örnek miktarı, yanlış tüp veya örnek kabı kullanımı ve
hatalı kayıt olduğu gözlendi. 23 kurum aylık ret oranı bazında değerlendirildiğinde
en fazla ret oranına sahip 3 sağlık tesisi ret oranları sırasıyla %4.12, %2.32 ve
%2.61olarak izlendi. En yüksek hata oranına sahip olan sağlık tesisinde ret nedeni
olarak yetersiz örnek miktarı ilk iki sağlık tesisinde en sık izlenen hata nedeni iken
3. Sıradaki sağlık tesisinde ise hatalı kayıt olarak görüldü.
Sonuç: Preanalitik hataların nedenlerinin belirlenmesi, laboratuvar kalite sürecin
geliştirilmesinde için gereken önlemlerin temelini oluşturmaktadır. Objective: Turn around time in clinical laboratory is defined as preanalytical,
analytical and postanalytical processes. In clinical laboratory vast majority of
errors are due to the preanalytical process. The preanalytical phase is critically
important in improving the quality and reliability of the laboratory test results. We
aim to make improvements in this direction by determining the rates and types of
preanalytical errors in our laboratory. Material and Methods: Form January2015 to April 2016 we evalute the number
of samples accepted by our laboratory from 23 different hospitals, the number of
tests performed and the total rejection rates and reasons on a monthly basisand
totaly. During the sixteen month period samples were 1.639.498 tubes received
and 6.484.207tests were studied.
Results: The frequency of preanalytical errors in our laboratory in January2015April 2015, were 2.36 %, 3,02 %, 1.48%, 1,63%, 1,79%, 1,32%, 1.67% , 1,54%,
1,67%, 1.70%, 1.34%, 1.15%, 1.13%, 1.48%, 1.49% and 1.43% respectively while
the avarage rejection rate was 1.64%. The most common reasons for rejection
types were insufficient sample amount, improper tube or sample container usage
hospital with the highest rejection rates were 4.12%, 2.32% ve 2.61% respectively.
The most common cause for rejection in first two hospital were inadequate amount
of sample and for thr third hospital wrong record.
Conclusion: Determining the cause of preanalytical errors, is the basis for the
improvment of laboratory quality prosess.
Anahtar Kelimeler: preanalitik süreç, ret oranı, ret nedeni, pıhtılı örnek, hatalı
kayıt
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Keywords: preanalytic process, rejection rate, rejection type, clotting, wrong
record
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-44 - BAZI ANTİ-İNFLAMATUAR İLAÇLARIN KAZAYAĞI
PEROKSİDAZINA ETKİLERİNİN İNCELENMESİ
P-44 - INVESTIGATION OF THE EFFECTS OF SOME ANTIINFLAMMATORY DRUGS ON GOOSEFOOT PEROXIDASE
Gulnur ARABACİ, Ayşe USLUOĞLU
Gulnur ARABACİ, Ayşe USLUOĞLU
Sakarya Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Sakarya, Türkiye
Department of Chemistry, Faculty of Arts & Science, Sakarya University,
Sakarya, Turkey
Amaç: Peroksidaz (POD) [EC 1.11.1.7] enzimleri polifenol, aminofenol gibi
çeşitli bileşikleri H2O2 varlığın da oksitleyen hem grubu içeren enzimlerdendir.
Bu enzimler bitki ve hayvanlar arasında oldukça yaygındır. Bitkilerde, peroksidaz
enzimi savunma sistemi, lignin biyosentezi ve hormon regülasyonu gibi birçok
fonksiyonla ilgilidir. Bu çalışmanın ana amacı bazı anti-inflamatuar ilaçlardan
olan diklofenak, aspirin, asetminofen, sodyum salisilat ve ibuprofen gibi ilaçların
kazayağı (Chenopodium anthelminthicum) bitkisinin peroksidaz enzimi üzerine
etkilerini incelemektir.
Gereç ve Yöntem: Türkiye’nin Sakarya bölgesinden toplanan kazayağı bitkisi,
%0,5 polivinil pirolidon (PVP), %4 TritonX100, 0,1 M fosfat tamponu (pH 7,0) ile
homojenize edilmiştir. Homojenize çözelti 10,000 g de 15 dakika santrifüj edilerek,
filtre edilip 4ºC de saklanmıştır. POD aktiviteleri farklı konsantrasyonlardaki H2O2
ve katekol substratı ile uygun pH ve sıcaklıklarda 420 nm de spektrofotomerik
olarak belirlenmiştir. Daha sonra, kontrol inibitörü p-aminobenzoik asit ve antiinflamatuar ilaçlar grubundan olan diklofenak, aspirin, asetaminofen, sodyum
salisilat ve ibuprofen maddelerin çözeltileri hazırlanmıştır. Bu çözeltilerin farklı
konsantrasyonlarının kazayağı POD aktivitesine etkisi hidrojen peroksit (H2O2)
ve katekol substratları ile yapılmıştır. Bu ilaçların IC50 değerleri, inhibitör
konsantrasyonuna karşılık kazayağı POD aktivitesinin yüzde inhibiyon grafiğinden
hesaplanmıştır.
Bulgular: Bu çalışmada, birkaç tane anti-inflamatuar ilaç ile bilinen peroksidaz
inhibitörünün etkileri incelenmiş ve sonuçlar, bütün ilaçların kazayağı peroksidaz
enzimine yüksek inhibitör etkisi göstermiştir.
Sonuç: Anti-inflamatuar ilaçlar kazayağı bitkisinden izole edilen enzime inhibitör
etki göstermiştir. İnsan ve hayvan organizmalarında mevcut olan peroksidaz
enzimleri üzerine de benzer etkiyi gösterebilecekleri öngörülmektedir.
Objectives: Peroxidases (POD) [EC 1.11.1.7] are heme containing enzymes
that oxidize various phenolic compounds such as polyphenols, aminophenols in
the presence of H2O2. They are widely spread in plants and animal. The main
objective of this work is to evaluate the behavior of peroxidase enzyme from
goosefoot plant (Chenopodium anthelminthicum) with anti-inflammatory drugs
such as diclofenac, aspirin, acetaminophen, sodium salicylate, and ibuprofen.
Materials and Methods: Goosefoot plant was harvested from Sakarya and
homogenized in 0.1M of phosphate buffer (pH 7.0) containing 4% triton X-100
and 0.5% polyvinylpyrrolidone. The homogenate was filtered and centrifuged at
5,000 rpm for 15 min at 4ºC. Peroxidase activity was measured at at 420 nm at
25°C. Then, the effects of p–aminobenzoic acid as a control inhibitor, diclofenac,
aspirin, acetaminophen, sodium salicylate, ibuprofen on goosefoot POD activity
were determined with H2O2/catechol. IC50 values of the drugs were calculated
from the plots of inhibitor concentrations versus percentage inhibition of POD
activity.
Results: In this study several anti-inflammatory drugs and known peroxidase
inhibitor were tested for their efficacy. The results showed that, all these drugs
had high inhibitory effect to goosefoot Peroxidase enzyme.
Conclusions: Anti- inflammatory drugs have demonstrated inhibitory effect on
the enzyme isolated from goosefoot plant. It is recommended that they can show a
similar effect on the peroxidase enzymes present in human and animal organisms.
Key words: Peroxidase, goosefoot plant, inhibitor, drug
Anahtar kelimeler: Peroksidaz, kazayağı, inhibitör, ilaç
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-45 - SAKLAMA KOŞULLARININ SERUM ETANOL STABİLİTESİNE
ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
P-45 - EVALUATING THE EFFECT OF STORAGE CONDITIONS
ON SERUM ETHANOL STABILITY
Saliha UYSAL1, Merve Sibel GÜNGÖREN2, Tevfik BALCI1, Nejla ÖZER1,
Mehmet AKÖZ1,2
Saliha UYSAL1, Merve Sibel GÜNGÖREN2, Tevfik BALCI1, Nejla ÖZER1,
Mehmet AKÖZ1,2
NEÜ Meram Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya AD, KONYA
2
NEÜ Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Biyokimya Laboratuvarı, KONYA
NEU Meram Faculty of Medicine Department od Medical Biochemistry,
KONYA
2
NEÜ Meram Medical Faculty Hospital Biochemistry Laboratory, KONYA
1
1
Amaç: Etanol analizi, daha çok adli vakaların değerlendirilmesinde istenen
bir testtir. Laboratuvarların, örneklerin saklanması ve talep geldiğinde yeniden
çalışılması veya ilgili birimlere teslim edilmesi gibi sorumlulukları mevcuttur.
Ancak birçok preanalitik faktör etanol analizini etkilemektedir. Uzun süre
depolanan serum örneklerinde etanol analizinin sonuç kalitesinde saklama
koşulları önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı iki yıldan daha uzun süre
-20°C’de saklanan serum örneklerinde etanol stabilitesinin değerlendirilmesidir.
Gereç ve Yöntem: Adli Tıp Polikliniği ve Acil Servis’ten gönderilen 2-5 yıl
boyunca -20°C’de saklanan örnekler tarandı. 14’ü Adli Tıp Polikliniği, 17’si
Acil Servis olmak üzere istem yapıldığı tarihte çalışılmış toplam 31 serum örneği
çalışmaya dahil edildi. Örneklerden tekrar etanol analizi yapıldı. Her iki ölçüm
de Abbott c16000 (Abbott Diagnostics, Chicago, IL, USA) otoanalizöründe
spektrofotometrik olarak gerçekleştirildi.
Bulgular: Tüm örneklerin ilk sonuçlarının, saklama sonrasındaki sonuçlarının
ve sonuçlar arasındaki değişimin ortalaması sırasıyla 134 mg/dL, 68,3 mg/dL
ve %34,7’dir. İlk ve son ölçümler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır
(p<0,001). Saklama süresinin ortancası 37 ay olması nedeniyle örnekler Grup1
(24-36 ay saklananlar, n=17) ve Grup2 (37-60 ay saklananlar, n=14) şeklinde
gruplandırılmıştır. Grup 1’in sonuçlarının ilk ortalaması 110,6 mg/dL, son
ortalaması 63,7 mg/dL ve sonuçlar arasındaki ortalama değişim % 42,4’tür. Grup
2’nin sonuçlarının ilk ortalaması 162,36 mg/dL, son ortalaması 73,9 mg/dL ve
sonuçlar arasındaki ortalama değişim % 54,5’tir (p<0,005).
Sonuç: 2-5 yıl, serum örneğinin -20°C’de saklanması için uzun bir süredir.
Ancak ülkemizdeki adli süreçler ve sorumluluklar düşünüldüğünde bu sürenin
uzun olmadığı görülmektedir. Depolama şartlarının değiştirilmesiyle serum etanol
düzeylerinin uzun süre stabil kalması sağlanabilir. Bu açıdan farklı depolama
şartlarının karşılaştırıldığı çalışmalara ihtiyaç vardır.
Objectives: Ethanol analysis is the most commonly requested for the evaluation
of forensic cases.Laboratories have responsibilities such as storage of samples
and re-analysis when requested or to be delivered to the related departments.
However, many preanalytical factors affect ethanol analysis.Storage conditions
are important for the quality of the results when serum samples are stored for a
long time.The aim of this study is evaluation of serum ethanol stability in samples
stored at -20°C for longer than two years.
Materials and Methods:Samples from Forensic Medicine and Emergency
Departments which has been stored for 2-5 years at -20°C were scanned.A
total of 31serum samples consisting of 14samples from Forensic Medicine and
17samples from Emergency Department was included in the study.Re-analysis of
ethanol was carried out from all samples.Both analyses were performed by Abbott
c16000(Abbott Diagnostics,Chicago,IL,USA) spectrophotometrically.
Results:The means of first results,post-storage results and variation between results
from all samples are found to be 134mg/dL,68,3mg/dL and 34,7%,respectively.The
difference between the first and the last measurements is found to be statistically
significant(p<0,001).As the median of storage time is 37 months, samples are
grouped as group1(24-36 mths,n=17), group2(37-60 mths,n=14).The means of
first results and post-storage results of group1 and group2 are 110,6mg/dL,63,7mg/
dL and 162,3mg/dL,73,9mg/dL,respectively and the differences between groups
are statistically significant(p<0,005).
Conclusions:2-5 years is a long term for serum samples to be stored at -20°C.
However, this duration is not long when legal procedures and responsibilities
considered. Altering storage conditions may provide longer stability of serum
ethanol levels. Further studies are necessary to compare various storage conditions
in this sense.
Anahtar kelimeler: Saklama koşulları, etanol stabilitesi, adli vaka
Keywords: Storage conditions, ethanol stability, forensic case
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-46 - KOAGÜLASYON TESTLERİNDE ÖRNEK RED ORANLARININ
ANALİZİ
P-46 - DETERMINATION OF SAMPLE REJECTION RATES IN
COAGULATION TESTING
Ali ÜNLÜ, Abdullah SİVRİKAYA, Sedat ABUŞOĞLU
Ali ÜNLÜ, Abdullah SIVRIKAYA, Sedat ABUSOGLU
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Biyokimya Bölümü, Konya, Türkiye
Selçuk University Faculty of Medicine, Department of Clinical Biochemistry,
Konya, Turkey
Amaç: Preanalitik, analitik ve post analitik hatalar, meydana gelme durumuna
göre laboratuvar hatalarının üç temel sınıfını oluştururlar. Tüm hataların yaklaşık
% 70’inin laboratuvar tıbbının önemli bir ayağı olan preanalitik safhada meydana
geldiği gösterilmiştir. Farklı preanalitik hata tiplerine bağlı olarak reddedilen örnek
sayısı laboratuvarın preanalitik kalite göstergelerinden biridir. Bizim amacımız
koagülasyon testine ilişkin red oranlarını saptamaktır.
Gereç ve Yöntem: 24/10/2015-24/04/2016 tarihleri arasındaki altı aylık periyotta
koagülasyon testi istenen örnekler laboratuvar bilgi sisteminin geriye dönük
olarak incelenmesi ile analiz edildi. Örnek red yüzdesi koagülasyon testi yapılan
laboratuvarda farklı hata kategorilerine göre hesaplandı.
Bulgular: 6 aylık periyotta toplam 32 942 adet koagülasyon test istemi yapılmış
olup 1 836 adet hata saptandı. Total hata içerisinde oran % 5.57 idi. Toplam hatalar
içerisinde en yaygın görülen hatalar, yetersiz örnek hacmi (% 86) ve tekrar edilen
örnekler (% 7) idi.
Sonuç: Koagülasyon test çalışmalarında kan alma işlemindeki hatalara bağlı
olarak yetersiz örnek alımı sık karşılaşılan bir hata kaynağı olup gereksiz yere
tekrardan kan alınması ve cihazda testin tekrar edilmesine yol açmaktadır. Bu hata
hemşireleri deneyimli flebotomistler ile değiştirmek suretiyle azaltılabilir.
Anahtar Kelimeler: Red, koagülasyon, hatalar.
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Objectives: The three class of laboratory errors are presented as preanalytical,
analytical, and postanalytical, due to occurence. It was demonstrated that
approximately 70% of all errors occur in the preanalytical phase, an important
part of laboratory medicine. Numbers of rejected samples due to different types
of preanalytical errors is one of the laboratory medicine preanalytical quality
indicators. Our aim was to investigate the rejection rates in coagulation testing.
Materials and Methods: Data were retrospectively analysed from the laboratory
information system for the samples of coagulation testing in the period of
24/10/2015-24/04/2016 for about six months. The percentage of sample rejection
was calculated according to error categories in coagulation testing laboratory.
Results: A total of 32 942 analytical requests were performed to the laboratory
within 6 months and 1 836 errors were found. The frequency of total errors was
5.57 %. Among all the errors, the most common errors were; insufficient volume
(86 %) and reanalysed sample (7 %).
Conclusions: Blood drawing errors especially due to insufficient volume of
specimens in the coagulation test group is a frequent error type that may cause
unnecessary sample redrawing and reanalysing the test in device. This error may
be reduced by changing the nurses with experienced phlebotomists.
Key words: Rejection, coagulation, errors.
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-47 - İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNUN ÜRTİKER ÜZERİNE ETKİSİ
P-47 - EFFECT OF URINARY TRACT INFECTIONS ON URTICARIA
Hakan VATANSEV, 2H. Feyza AKBULUT, 3Fatma TUNÇEZ AKYÜREK,
4
Fikret AKYÜREK, 4Ali ÜNLÜ
Hakan VATANSEV, 2H. Feyza AKBULUT, 3Fatma TUNÇEZ AKYÜREK,
4
Fikret AKYÜREK, 4Ali ÜNLÜ
1
1
Necmettin Erbakan Üniversitesi Seydişehir Meslek Yüksekokulu, Un ve Unlu
Mamüller Teknolojisi, Konya Türkiye
2
Süleyman Demirel Üniversitesi Atabey Meslek Yüksekokulu, Gıda Kalite
Kontrolü ve Analizi, Isparta Türkiye
3
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji, Konya Türkiye 4
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya, Konya Türkiye Necmettin Erbakan University Seydişehir Vocational School, Bakery Products
and Technology, Konya, Turkey
2
Süleyman Demirel University Atabey Vocational School, Food Quality Control
and Analysis, Isparta, Turkey
3
Selcuk University Faculty of Medicine, Department of Dermatology, Konya, Turkey
4
Selcuk University Faculty of Medicine, Department of Biochemistry, Konya, Turkey
Amaç: Ürtiker şiddetli kaşıntılı urtika lezyonları ve/veya anjioödemle seyreden
bir hastalıktır. Ürtiker ve anjioödem toplumda % 25-30 oranında görülmektedir.
Kronik ürtiker bazen ciddi hastalıklarla birlikte görülebilmesine karşın akut ürtiker
kendini sınırlayan geçici bir tablodur. Özellikle semptomlar kronikse ve tedaviye
direnç gösteriyorsa ayrıntılı tetkik yapılmalıdır. Çalışmamızda ürtiker tanısı olan
hastalarda idrar yolu enfeksiyonunun etkisi tam kan sayımı ve tam otomatik idrar
tahlili ile değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji polikliniğine
başvuran ve ürtiker tanısı konan 70’i erkek, 29’u kadın hasta olmak üzere 99
hastanın laboratuvar sonuçları WBC, bazofil %, eizonofil %, idrarda lökosit sayısı
parametreleri yönünden değerlendirilmiştir. İstatistiki yöntem olarak t testi, Tukey
HSD ve One Way ANOVA varyans analizi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık
olarak p<0,05 alınmıştır.
Bulgular: WBC (tam kan) ve bazofil %, eizonofil % ve bazofil % arasında sırasıyla
(p=0,0001;p=0,002) anlamlı farklılık bulunurken, diğer parametreler arasında
anlamlı farklılık bulunmamıştır. Cinsiyet ve idrar lökosit sayıları yönünden
yapılan çoklu karşılaştırmada da tam kan sayımı parametrelerinde anlamlı farklılık
gözlenmemiştir.
Sonuç: Literatürde geçen çalışmalarda enfeksiyonun akut ürtikerle ilişkisi belirgin
olsa da kronik spontan ürtikerle ilişkisi net olarak gösterilememiştir. Çalışmamızın
sonuçları literatürdeki çalışmaların sonuçlarına paralellik göstermekte olup,
idrar yolu enfeksiyonunun öncelikli tedavisinin kronik spontan ürtiker teşhis ve
tedavisinde son derece önemli olduğu görülmüştür.
Objectives: Urticaria is a disease characterised by intensely itchy weals,
angio-oedema or both. Urticaria and angioedema occur in up to 25-30 percent
of the population. Although serious medical illness can ocur concurrently with
chronic urticaria, acute urticaria generally is benign and self-limited. A detailed
investigation is made, especially if symptoms are chronic or minimally responsive
to therapy. In our study, the effect of urinary tract infections in patients with a
diagnosis of urticaria were evaluated by complete blood count and fully automatic
urinalysis.
Materials and Methods: Our study group consisted of 70 male and 29 female
patients (99 patients, in total) who admitted to Selçuk University Faculty of
Medicine, Dermatology Clinic with the diagnosis of urticaria. WBC, basophil
%, eosinophil % and the number of leukocytes in urine were evaluated in terms of
parameters. Statistical methods, t-test, Tukey HSD and One Way ANOVA analysis
of variance was used. p <0,05 was taken to be statistically significant.
Results: There were significant differences between WBC (complete blood) and
basophil %, eosinophil % and basophil % (p=0,0001;p=0,002) respectively.
However there was no significant difference between other parameters. The
multiple comparisons made in terms of gender and urine leukocyte counts revealed
no significant difference in CBC parameters.
Conclusions: The relationship of acute urticaria to infection was significant in
literature studies however the relationship of chronic spontaneous urticaria to
infection have not been shown. Our results are in line with the results of these
studies in the literature, the diagnosis and treatment of chronic spontaneous
urticaria, preferential pretreatment of urinary tract infection was found to be
extremely important.
1
Anahtar kelimeler: Ürtiker, idrar yolu enfeksiyonu, WBC, bazofil %, eizonofil
%
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
1
Keywords: Urticaria, urinary tract infection, WBC, basophils %, eosinophils %
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-48 - FOLAT VE VİTAMİN B12’NİN MEVSİMSEL DEĞİŞİMİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
P-48 - EVALUATION OF SEASONAL CHANGES OF FOLATE AND
VITAMIN B12
Velid ÜNSAİ, Köksal DEVECİ, Zeliha CANSELZMEN, İlknur BÜTÜN
Velid ÜNSAİ, Köksal DEVECİ, Zeliha CANSELZMEN, İlknur BÜTÜN
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD, Tokat, Türkiye
Gaziosmanpasa University, School of Medicine, Department of Medical
Biochemistry, Tokat, Türkiye
Amaç: B12 vitamini ve Folat normal sağlık ve gelişme için gerekli olan önemli iki
vitamindir. Bu vitaminler DNA öncüllerinin sentezinde rol oynarlar. Preanalitik
süreçte laboratuvar testlerini etkileyen önemli faktörlerden biri de mevsimsel
değişikliklerdir. Güneşe maruziyet, ortam sıcaklığı, beslenme düzeni ve besin
içeriği bazı testlerin düzeylerinin değişimine sebep olabilir. Bu çalışmadaki
amacımız Vitamin B12 ve Folat düzeylerinin mevsimsel değişimini incelemektir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamız retrospektif olup 01.12.2014 ile 01.12.2015 tarihleri
arasında Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’ne
başvuran kişilerin verilerine bilgi işlem sisteminden ulaşıldı. Çalışma grupları
0-80 yaş arasındadır. Çalışmada folat için istemi yapılan hasta sayısı 9439 iken,
vitamin B12 için istemi yapılan hasta sayısı 16106’ dur. İstatistiksel analizler
SPSS programı ile değerlendirildi. Aşırı uç değerler aşırı uç etiketleme yöntemiyle
çalışma dışı bırakıldı. Folat gruplarında 20.43 ng/mL değerinin üstünde 2.57 ng/
mL değerinin altında olanlar çıkarılırken , Vitamin B12 gruplarında 755.35 pg/mL
değerinin üstünde ve 133.65 pg/mL altında olanlar çıkarıldı. Ortalama ve standart
sapma değerleri tercih edildi, (P<0.05) anlamlı olarak kabul edildi.
Bulgular: Mevsimlere göre Folat ve B12 değerleri sırasıyla ; Kış grubu (9,88 ±
3,71 ng/mL ve 338,56 ± 143.2 pg/mL). İlkbahar grubu (9,18 ± 3,53 ng/ mL
ve 321,53 ± 3.35 pg/ mL) Yaz grubu (9,46 ± 3,84 ng/mL ve 309,135 ±135,96 pg/
mL) Sonbahar grubu (9,27 ± 4,04 ng/mL ve 325,78 ± 136,1 pg/mL) şeklindedir.
Çalışmamızda Kış mevsiminde Folat ve B12 düzeyleri anlamlı şekilde arttığı
görüldü.
Sonuç : Özellikle yaz ve kış mevsimi arasında bazı laboratuvar parametreleri
farklılık gösterir. Örneğin D vitamini yazın daha yüksek iken, trigliserid ve total
kolesterol kışın daha yüksektir. Mercimek, Narenciye, Brokoli, Ispanak, Kara
lahana Folat bakımından zengin iken, Kırmızı et , Balık, yumurta Vitamin B12
bakımından zengin gıdalardır. Bu gıdalar kışın daha fazla tüketilir. Folat ve Vitamin
B12 içeriği zengin gıdaların tüketilmesinin, kış mevsiminde folat ve Vitamin B12
seviyelerini arttırmış olabilir.
Aim: Vitamin B12 and folate are two important vitamins necessary for normal
health and development. These vitamins play a role in the synthesis of DNA. The
preanalytical phase; the seasonal changes are one of the major factors affecting
laboratory tests. Sun exposure, temperature, diet and nutrient content can cause
changes in the levels of some tests. The aim of this study was to investigate the
seasonal variation of vitamin B12 and folate levels.
Materials and Methods: Our study is retrospective. Between 01/12/2014 and
12/01/2015 dates Gaziosmanpaşa University of Medicine Faculty Research
Hospital information to the data of the applicant person has reached the processing
system. The study group is between 0- 80 years of age. SPSS program was used
for statistical analysis. Extreme outliers were excluded from the study to the
extreme end labeling method. In Folat group which are below the value of 2.57
ng/mL above the value of 20.43 ng/mL were excluded from the study. In Vitamin
B12 group which are below the value of 133,65 pg/mL above the value of 755,
35 pg/mL were excluded from the study. The mean and standard deviation values
were preferred. (P <0.05) was considered significant.
Results : According to the seasons are Folate and B12 values, respectively, Winter
group (9,88 ± 3,71 ng/mL and 338.56 ± ± 143.2 pg / mL) Spring group (9,18 ±
3,53 ng/ mL and 321,53 ± 3.35 pg/ mL) Summer group (9,46 ± 3,84 ng/mL
309,135 ±135,96 pg/mL ) Fall group (9,27 ± 4,04 ng/mL and 325,78 ± 136,1 pg/
mL) shaped. In our study, Folate and Vitamin B12 levels was found to increase
significantly in the winter season.
Conclusion: Some laboratory parameters vary, especially in summer and winter.
For example, vitamin D was higher in summer, triglycerides and total cholesterol
levels are higher in the winter. Lentils, citrus fruits, broccoli, spinach, black
cabbage, while rich in folate, red meat, fish, eggs are food rich in vitamin B12.
These foods are consumed more in the winter. Folate and vitamin B12 content of
the foods consumed may have increased folate and vitamin B12 levels in winter.
Anahtar Kelimeler : Vitamin B12, Folat , Preanalitik Evre
Key words : Vitamin B12, Folate, Preanalytical phase
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
19 - 20 Mayıs 2016
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
Adana
P-49 - DEĞİŞİK ANTİKOAGÜLAN İÇEREN TÜPLERE KAN ÖRNEĞİ
ALINMASI HbA2 ÖLÇÜMÜNDE PREANALİTİK HATA KAYNAĞI
OLABİLİR Mİ?
Umut KÖKBAŞ, Ümit YAŞAR, Kezban KARTLAŞMIŞ, Levent KAYRIN
Çukurova Üniversitesi Tıbbi Biyokimya AD Sarıçam/Adana
Giriş: Antikoagülanlar, kanın pıhtılaşmasını önleyici maddelerdir. Klinik
çalışmalarda kullanılmak üzere antikoagülanlı tüplerde en çok heparin, sodyum
sitrat, potasyum sitrat, EDTA (Etilen di Amin Tetra Asetikasit) ve ACD (Asit
Sitrat Dekstroz) bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı; değişik antikoagülanları
içeren tüplere kan örneği alınmasının HbA2 üzerine preanalitik hata kaynağı
olabilirliğini araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: Çalışma için heparin, sodyum sitrat, potasyum sitrat, EDTA
ve ACD içeren tüplere 5 sağlıklı kişinin kanı alındı. HbA2 ölçümü için Agilent
1100 HPLC sistemi kullanıldı. Her örnek 3’er kez çalışılıp değerlendirmede
ortalamaları kullanıldı.
Bulgular: HPLC sonuçlarına göre, farklı antikoagülan içeren tüplere alınan
örneklerde HbA2 ölçümlerinin etkilenmediği bulunmuştur.
Sonuç: Hb A2 ölçümü için farklı antikoagülan ajan içeren tüpler preanalitik hata
kaynağı teşkil etmemektedir.
P-49 - INVESTIGATION OF THE DIFFERENT ANTICOAGULANT
TYPES EFFECT OF THE HB A2 LEVEL AS PREANALYTİCAL EROR.
Umut KÖKBAŞ, Ümit YAŞAR, Kezban KARTLAŞMIŞ, Levent KAYRIN
Çukurova University Departments of Medical Biochemistry Sarıçam/Adana
Objectives: Anticoagulants are protect the blood for coagulation. Mostly using
anticoagulants are sodium citrate, potassium citrate, EDTA and ACD. They uses for
cinical working. The aim of this study investigation of the different anticoagulant
types effect of the Hb A2 as preanalytical eror.
Materials and Methods: For this study 5 healty people blood samples were
taken into tubes have sodium citrate, potassium citrate, EDTA and ACD. Hb
A2 measurements were performed by Agilent 1100 HPLC. Each samples were
analysed 3 times ant their avarages used for evaluation.
Results: It was obserwed that, different anticoagulant involved tubes have not any
effect about Hb A2 level measurements.
Conclusion: Anticoagulant tipes can not effect Hb A2 level measurements,
therefore it has not role about preanalitycal eror.
Key words: Anticoagulant, Hb A2, preanalytical errors
Anahtar kelimeler: Antikoagulan, HbA2, preanlitik hata
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-50 - MATERNAL PLAZMADAKİ SERBEST FETAL DNA’DAN
CİNSİYET TAYİNİ TESTİNİ ETKİLEYEN PREANALİTİK UNSURLAR
Ebru DÜNDAR YENİLMEZ, Umut KÖKBAŞ, Mustafa M. ALPARSLAN,
Başak SANNA, Abdullah TULİ
Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana,
Turkiye
Amaç: Maternal plazmadaki serbest fetal DNA’nın kullanımı moleküler biyoloji
testleri ve laboratuvar tanısında giderek ilgi çekici bir alan oluşturmaktadır.
Serbest fetal DNA, özellikle cinsiyet, fetal RhD tayini ve paternal allellerin
belirlenmesinde noninvaziv prenatal tanı amacıyla kullanılmaktadır. Fetal
DNA testinde preanalitik hataları önlemek için örnek toplama süreci önemlidir.
Kanın bekletilmesi, plazma miktarı, santrifüjleme ve ekstraksiyon yöntemi test
sonuçlarını etkilemektedir. Bu çalışmada cinsiyet tayini öncesinde plazma DNA
örneği toplanmasındaki preanalitik unsurların irdelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Gebelik haftası 6-29 arasında değişen 89 gebeden plazma (10
mL tam kan) örnekleri toplanmıştır. Plazma ayrımı için farklı santrifüj devirleri
ve farklı fetal DNA ekstraksiyonları denenerek cffDNA maternal plazmada Y
kromozom dizisine özgü lokuslar (SRY, DYS14) kullanılarak gösterilmiştir.
Sonuç: Bu çalışmada kanın alındıktan sonra bekletilmesi, uygun devirde santrifüj,
plazma miktarı, EDTA’lı tüpler moleküler analizde doğru sonuçlar alınmasında
etkili olmuştur. Fetal DNA ekstraksiyonunda en verimli sonuç MagNA Pure LC
otomatik sistem ile alınmıştır. Fetal cinsiyet tayini gebeliğin farklı dönemlerinde,
DYS14 lokusu ve real-time PCR ile %100 doğrulukta sonuç vermiştir.
Tartışma: Fetal DNA testlerinde örnek toplama süreci preanalitik hataları önlemek
adına önemli bir adım oluşturmaktadır. Elde edilen plasma miktarı ve uygun
santrifüjleme NIPT için önemli bir altın standart niteliğindedir. Kan alınacak
tüp seçimi ve işlem süreci arkaplandaki genomik DNA kirliliğini minimuma
indirmektedir. Ekstraksiyon yöntemi de küçük fragmanlar şeklindeki fetal DNA
toplanmasında etkili olmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Preanalitik hata, maternal plazma, fetal cinsiyet, fetal DNA
ekstraksiyonu
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
P-50 - THE EFFECTS OF PREANALYTİCAL FACTORS İN FETAL
SEX DETECTİON FROM CELL-FREE FETAL DNA İN MATERNAL
PLASMA
Ebru DÜNDAR YENİLMEZ, Umut KÖKBAŞ, Mustafa M. ALPARSLAN,
Başak SANNA, Abdullah TULİ
Çukurova University, Faculty of Medicine, Department of Medical Biochemistry,
Adana,Turkey
Objective: The use of cell-free fetal DNA (cffDNA) in maternal plasma is
increasing in laboratory diagnostics as a challenging field in molecular biology
testing. Cell-free fetal DNA is a target for noninvasive prenatal diagnosis (NIPD),
especially for detection of fetal sex, fetal rhesus D status and to show paternal
alleles. Sample collection processes is important to avoid preanalytical errors in
fetal DNA testing. The amount of plasma, centrifugation and extraction method
effects the test results. The aim of this study was to evaluate the factors in
preanalitical sample collection of plasma cffDNA that effects the results in fetal
sex detection.
Materials and Methods: The plasma samples (10 mL blood) were collected from
89 pregnant women with different gestational weeks (6-29th week). Different
centrifugations for plasma seperation and fetal DNA extractions were used to
achieve cffDNA for detecting Y chromosome sequence (SRY, DYS14) in maternal
plasma.
Results: In the present study, waiting after pleobotomy, convenient centrifugation,
plasma volume and tubes with EDTA had very good compatibility to molecular
analysis. The more efficient extraction method was the automated system using
the MagNA Pure LC instrument and the fetal gender prediction was 100% in
DYS14 locus with real-time PCR at different stages of pregnancy.
Conclussion: Sample collection processes is important to avoid preanalytical
errors in fetal DNA testing. The amount of plasma and centrifugation is one of
the gold standard for NIPT. Proper tube choice and handling can minimize gDNA
background. The extraction technique also recovers small fragments.
Key Words: Preanalitical error, maternal plasma, fetal sex, fetal DNA extraction
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu
19 - 20 Mayıs 2016
Adana
P-51 - BETA-TALASEMİ HASTALARINDA KAN TRANSFÜZYONUNUN
HEMATOLOJİK PARAMETRELER ÜZERİNE ETKİSİ
P-51 - THE EFFECT ON HEMATOLOGICAL PARAMETERS OF
BLOOD TRANSFUSIONS IN PATIENTS WITH BETA-THALASSEMIA
Nevin YILMAZ, Gülüzar ÖZBOLAT, Ebru Dündar YENİLMEZ,
Abdullah TULİ
Nevin YILMAZ, Gülüzar ÖZBOLAT, Ebru Dündar YENİLMEZ,
Abdullah TULİ
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana,
Türkiye
Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, University of
Çukurova, Adana, Turkey
Amaç: Beta Talasemi, beta-globin zincirlerinin sentezinin genetik eksikliği ile
karakterize kalıtsal bir bozukluktur. Homozigot durum transfüzyona bağımlı
şiddetli anemiye neden olurken heterozigot durum hafif ve orta seyirli anemiye
neden olur. Bu çalışmada talasemi hastalarında kan transfüzyonu sonrasında
meydana gelen preanalitik hataların araştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim
Dalında homozigot IVS I-110 tanısı alan 40 hasta retrospektif olarak
değerlendirildi. Hastalardan 20 tanesi kan transfüzyon almış, ancak diğer 20 hasta
kan transfüzyonu almamıştır. Bu iki grup arasında RBC, Hb, Hct, MCV, MCH,
MCHC, HbF, HbA₂ düzeyleri karşılaştırıldı.
Bulgular: Yaş ve cinsiyet karşılaştırıldığında gruplar arası istatistiksel olarak
anlamlı fark bulunamadı ( p>0,05). Kan transfüzyonu yapılmış hasta grubunda
RBC, Hb, Hct değerleri kan transfüzyonu yapılmamış hasta grubuna göre
istatistiksel olarak yüksek bulundu (p<0,005). İki grup arasında MCV, MCH,
MCHC, HbF, HbA₂ değerlerinde anlamlı fark bulunamadı. (Sırasıyla p değerleri;
(0,968) ,(0,265), (0,231), (0,277), (0,149)).
Sonuç: Kan transfüzyonu hematolojik parametreler üzerinde preanalitik bir
değişkendir. Kan transfüzyonu alan hastalarda RBC, Hb, Hct değeri yanıltıcı
olacaktır, bu durumda MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ seviyeleri talasemi tanısı
için daha önemlidir.
Objectives: Beta thalassemia syndromes are a group of hereditary disorders
characterized by a genetic deficiency in the synthesis of beta-globin chains.
The homozygous state thalassemia major results more severe anemia. The
heterozygous state, the beta thalassemia trait causes mild to moderate microcytic
anemia. In this study, we aimed to investigate preanalytical errors that occurred
after blood transfusions in patients with thalassemia.
Materials and Methods: 40 patients who had the diagnosis of homozygous
IVS I-110 in the Department of Biochemistry at Çukurova University Medical
Faculty were retrospectively evaluated. From patients 20 of them had received
blood transfusion but the other 20 patient had not received transfusion. Between
these two groups RBC, Hb, Hct, MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ levels were
compared .
Results: There is not any statistically significant difference between group in
terms of mean age and gender (p>0,005). In patient group who had received
blood transfusion RBC, Hb, Hct levels were statistically higher than patient group
who had not received blood transfusion. Between two groups there were not any
statistically differences between MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ levels.
Conclusions: Blood transfusion is a preanalytical variables on hematological
parameters. In patients who received blood transfusions RBC, Hb, Hct value will
be misleading. In this case MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ levels are more
important for diagnosis of thalassemia.
Anahtar kelimeler: Preanalitik değişken, Beta Talasemi, Kan transfüzyonu
Turk J Biochem, 2016; 41 (S2)
Key words: Preanalytical variable, Beta thalassemia, Blood transfusion
http://www.TurkJBiochem.com
CONTENTS
İÇİNDEKİLER
TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]

Benzer belgeler