Hızla İlerleyen Teknoloji ve İnsan Yaşamı Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Transkript
Hızla İlerleyen Teknoloji ve İnsan Yaşamı Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Hızla İlerleyen Teknoloji ve İnsan Yaşamı Üzerindeki Olumsuz Etkileri Prof. Dr. Hasan Amca Doğu Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Son zamanlarda teknoloji ürünlerinin olağanüstü bir hızla hem rakamsal hem de fonksiyonel olarak arttığını görüyoruz. Ürünlerin artış boyutundan daha önemlisi bu artışın, insanların taleplerinin çok üzerinde oluşudur. Bundan 10 yıl kadar önce Gönyeli’de Hulus amcanın fırını vardı. Hulus amca günde kaç tane ekmek satılacağını çok iyi bildiğinden satabileceği kadar ekmek üretirdi. Peki, IPHONE, NOKIA, MOTOROLA gibi dünya devi firmalar tüm gelişmiş teknolojik olanakları, uzmanlarla dolu istatistik enstitüleri ve kamuoyu araştırma sistemlerine rağmen kaç tane telefon satabileceklerini bilmiyorlar mı? Biliyorlarsa neden satacaklarının çok üzerinde ürün üretiyorlar? Yoksa hesapsız bir şekilde dünya çapında innovasyon (ticari değeri olan ürün üretme) sırasında 2005 yılında beşinci sırada olan Çin’in 2011 yılında birinci sıraya yükselmesi ve bunun sonucu olarak da piyasanın kaldırabileceğinden çok daha fazla ürünü piyasaya sürmesi mi? Bir de Hindistan faktörünü ayni çerçevede incelediğimizde tüm hesapların bozulduğunu görürüz. Tabii ki sadece rakamsal olarak değil, kalite olarak da piyasada önemli bir değişikliğin olduğunu, Çin malı kalitesiz ürünlerin dünya piyasasında özgürce dolaşması sonucu ürün güvenliği ve sağlığı tehdit eden faktörlerin de daha sık gündeme geldiğini görürüz. Buradaki konu, teknolojinin değil, sırf ucuz olup daha fazla kar etmek amacıyla onu yanlış üretenlerin suçlu oluşudur. Teknoloji ürünleri ile ilgili bir başka konu da, Dünya Sağlık Örgütü’nden cep telefonlarının kansere neden olabileceğine dair şimdiye dek yapılmış en ciddi açıklama geldi. Bu konuda daha önceden somut hiçbir açıklama yapılmazken neden bu karar şimdi alındı? Son günlerde ne değişti ki? ABD’nin günümüze kadar büyüyerek gelişen dev elektronik haberleşme firmalarından “Bell Systems”in, 1916 yılında ilk çift-yönlü radyo haberleşmesi deneyini başarıyla sonuçlandırması ile başlayarak, 1921 yılında Detroit polis departmanı ilk mobil haberleşme sistemini (MHS) kurması ile gelişen telsiz haberleşme süreci, telsiz iletişimin miladı olarak kabul edilebilir. Bu cihazlar bir valiz büyüklüğünde ve 30 Watt yayın gücü olan 800 MHz civarında frekansa sahiptiler. O zaman da bu tip bir yayının sağlıkla ilgili olumsuz etkisi olabilir diye endişeler vardı. Ta o zamandan beri bu konu incelenmeye devam edilmiş. Son toplantı da Mayıs 2011’de Fransa’nın Lyon şehrinde yapılmış 31 bilim insanı bir araya gelerek bu güne kadar toplanan verileri değerlendirmiş. Sonuç olarak da söz konusu karar alınmış. Yani, “cep telefonlarının kanser olma ihtimali var”. Tabii bu karar bizi ne kadar endişelendirmeli? Esas soru bu. Ben şöyle bir karşılaştırma yapayım. Son karara göre Dünya ağlık örgütü, tehlike açısından cep telefonlarını 2B gurubuna dahil etmiş. Yani, 1. Guruba dahil olan “kanserojendir” gurubuna değil, 2A gurubu olan “muhtemelen kanserojendir” de değil, 2B gurubu olan “kanserojen olma ihtimali vardır” gurubuna dahil edilmiş. Peki bu gurupta başka hangi maddeler var bir bakalım. Bebek pudrası, kahve ve turşu. Yani, cep telefonlarının da, bu maddeler kadar “kanserojen olma ihtimali var”. Tabii bu soruyu bana sordunuz ama esas cevaplandırması gereken siz tıp doktorlarısınız. Bir mikrodalga haberleşme profesörü olarak benim görevim, en düşük sinyal seviyeleriyle çalışan mobil veya kablolo haberleşme sistemleri tasarlamak. Bu da tabii ki mümkündür. Hedeflenmesi gereken sistemde, çok sayıda çok düşük Watajlı, yani bir cep telefonu gibi sadece 2 Watt güç ile yayın yapan baz istasyonları kurarak, hem baz istasyonlarının, hem de cep telefonlarının gücünü en aza indirmelerini sağlamak. Örneğin, 5 Watlık bir baz istasyonuna hayır deriz ama, ayni salonda cep telefonu taşıyan 500 kişi bulunduğu halde rahatsız olmayız. BU ne demektir bir düşünün, 2Watt gücünde 500 cep telefonu 1000Watt eder. Yani, böyle bir salonun ortasında 1000 Watlık bir baz istasyonu varmış gibi olmuyor mu. Yakında baz istasyonu olduğu zaman cebimizdeki telefonlar güçlerini 100 kat azaltacaklar. Böylece, o salonun ortasındaki etkin baz istasyonu gücü de 10Watta düşecek. Sonuç olarak, cep telefonuna değil, baz istasyonuna değil, yanlış kurulan ve çalıştırılan sistemlere hayır. Soru 1: Peki, 1. gurupta veya 2B gurubunda teknoloji ile ilgili başka sakınca arz eden unsurlar var mı? Tabii ki var. Örneğin: Çeşitli elektrikli ev aletleri, Enerji nakil hatları ve trafo istasyonları, Elektrikli trenler, TV ve Bilgisayar ekranları, İndüksiyon fırınları ve indüksiyon kaynak makineleri, Floresan ve Halojen lambalar, Radar Sistemleri, Uydu iletişim sistemleri, Elektriksel tıbbi cihazlar, Mikrodalga fırınları, Radyo, TV ve Telsiz verici istasyonlarının antenleri, Sanayide, radyo frekansında (RF) çalışan çeşitli sistemler, Elektrik motorları gibi cihazlar, saç kurutma makinesi,elektrikli tıraş aleti, elektrikli halı süpürgesi, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, ütü, bilgisayar, buzdolabı gibi. Soru 2: Bu cihazların etkisini neye bağlıdır? Temel olarak 2 faktöre, 1. faktör cihazlara olan mesafe, 2. Faktör ise maruz kalınan zaman. Korunmak için ya cihazları kapatın, ya da uzak mesafede durun, veya çok uzun zaman etki altında kalmayın. Soru 3: Ne kadar uzak mesafede durursak alan şiddeti olumsuz etki sınırının altına iner? Bu sorunun cevabı ülkeden ülkeye değişir. Örneğin, İsviçre Sağlık Bakanlığının koyduğu sınır değerleri ele alırsak, ki bu 1T’dır. Güvenli mesafeyi aşağıdaki tablodan bulabiliriz. Soru 4: Peki, madem ki bu cihazlardan vazgeçemeyiz, günlük yaşantımızda teknolojik ürünlerin yaygın kullanımı sonucu ortaya çıkan elektromanyetik alanın etkisini azaltmak için neler yapabiliriz? Evlerde elektrik akım kablolarının geçtiği yerlerden yatakları ve uzun süre kullanılan mekanları uzak tutmalıyız. Halojen ve floresan tüplü lambalar mümkünse okuma lambası veya gece lambası olarak kullanmamalıdır. Televizyon ekranından en az 2 metre uzakta bulunulmalı ve yatak odasında televizyon seyredilmemesi önerilmektedir. Elektrikli ve elektronik cihazlar yatak odası dışında kullanılmalı. Elektrikli battaniye kullanılacaksa, ısıttıktan sonra yatağa girmeden önce kapatılmalıdır. Mikrodalga fırın çalışırken en az 1 metre uzakta durulmalıdır. Elektrikli tıraş makinesi kullanmaktan kaçınılmalı, mümkünse elektriksiz traş bıçağı kullanılmalı veya şarjlı tipler tercih edilmelidir. Soru 5: Yaygın olarak teknolojinin kullanılmasıyla sizce bizi daha başka ne gibi tehlikeler beklemektedir? Dünya çapında rekabet geliştikçe daha çok eknoloji ürünü pazarda yer almaktadır. O kadar etkili reklemlar yapılıyor ki ihtiyacımız olmadığı halde her gün yeni yeni teknoloji ürünleri satın alıyoruz. Özellikle de Çin ve Hindistan gibi ülkelerin azar paylarını artırmalarıyla, alışveriş merkezleri sağlık kurallarına uymayan ürünlerle dolmuştur. Bu ürünlerin fiyatları gibi kaliteleri de düşüktür ve üretici firmalar sağlıkla ilgili endişe taşımadıkları için tehlikeli süprizler içermektedirler. Soru 6: Teknoloji ürünlerinin insane sağlığı üzerinde olumsuz etkileri nereden kaynaklanmaktadır? Bunu genellemek mümkün mü? Aslında teknoloji ürünleri dediğimiz ürünlerin, özellikle de akıllı elektronik ürünlerin çalışma prensipleri, merkezi control ünitesi tarafından kaynaklanan elektrik sinyallerinin, ürünün çevre elemanlarını control etmesine dayanır. Bir de tabii ki fiziksel hareketi yaratacak motorların yarattığı akı (flux) yakın çevrede olumsuz sağlık etkisi yaratabilir. Bu sinyallerin seviyesi Teknolojinin gelişmesiyle sağlık yönünden sakıncalar da ortaya çıkmaktadır. Özellikle de Çin gibi, Malezya gibi, Hindistan gibi ülkelerden kaynaklanan teknoloji ürünlerinin sağlık açısından denetlenmesi çok iyi yapılmamakta, sadece fiyat ve kullanış yaygınlığı ön plana çıkarılmaktadır. Fakat, gelişmiş ülkelerin yasal mevzuatı çerçevesinde İsveç, örneğin, Norveç, Danimarka gibi ülkelerden kaynaklanan teknoloji ürünlerinin insan sağlığı üzerindeki etkileri asgari düzeye indirilerek piyasaya sürülmektedir. Soru 7: Peki, teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan enerji faturaları hakkında ne söyleyebilirsiniz? Soru 8: Bence aslında en büyük tehlike orda. Birçok teknoloji ürününü doğru kullanmadığımız için gereksiz önemli bir israf yapmaktayız. Yaklaşan yaz aylarında klima kullanımına bir göz atalım. Birçoğumuz klimaları 20 dereceye ayarlayarak uykuya yatırız. Bu, her yatak odası için ayda en az 50 TL elektrik faturası, kişi başına da 120 TL doctor faturası demektir. Eğer klimalarımızı 20 derece değil de 28 derece DRY’a ayarlardak, faturamız yarı yarıya düşerken, doctor vizite ücretini de sıfıra indiririz. Bunu birçok kişi bilmiyor gerçekten.