Turk s Examen VWO

Transkript

Turk s Examen VWO
Turks
Examen VWO
Voorbereidend
Wetenschappelijk
Onderwijs
20
06
Tijdvak 1
Donderdag 18 mei
9.00 – 11.30 uur
Tekstboekje
600025-1-10t
Begin
600025-1-10t
2
Lees verder
Tekst 1
Bu bir ilandÕr
21. YÜZYILIN øLACI “CEP DOKTORU”
Bu minik sa÷lÕk kayna÷Õ, vücut
üzerinde taúÕma suretiyle migren, kan
dolaúÕmÕ bozukluklarÕ, alerjiler, kalpteki
ritim bozukluklarÕ, uyku sorunlarÕ,
depresyon vs. gibi birçok úikayetleri
ortadan kaldÕrÕr.
Birkaç yÕl önce Münih’e taúÕnan Bayan
Denis B. önceki iki buçuk senelik süre içinde,
üç kere iú yerini kaybetmiúti. Sebep ise her
defasÕnda aynÕydÕ: Kendisini iyi hissetmeyip,
çok çabuk sinirleniyor ve özellikle hava
de÷iúimlerinden etkilenerek, geceleri de
gerekli miktarda uyku alamamasÕndan dolayÕ
performansÕ gittikçe azalÕyordu. Bu süreç
içinde ilaç kullanmadan hiç bir úey
yapamayacak hale gelmiúti. Bu nedenlerden
dolayÕ çok sÕk hasta olup iúe gidemeyince,
iúvereni ile sürekli olarak sorunlar yaúÕyor ve
sonunda çÕkÕúÕ veriliyordu. Yeni iúbaúÕ yaptÕ÷Õ
úirketten de neredeyse iúten atÕlma durumuna
gelmiúken, úefine danÕúarak problemlerinden
bahsedince, ondan kendisinin de aynÕ
sorunlarÕ yaúadÕ÷ÕnÕ ö÷rendi. ùefi ona
“Pulsette” isimli küçük bir cihazÕ göstererek,
bunu kullandÕ÷Õndan beri tüm sorun ve
úikayetlerinden kurtuldu÷unu anlattÕ.
de÷il, sizlere daha ziyade bu cihazdan
bahsetmek.
Burada ola÷anüstü bir olay de÷il, 21.
yüzyÕl tÕbbÕnÕn yeni bir icadÕ sözkonusudur.
“Pulsette”, biyolojik bir manyetik alan
jeneratörüdür. Uzmanlar bu ola÷anüstü
cihazÕn etkilerini úöyle izah ediyorlar:
“Pulsette”, ELF çevresinde pil ile çalÕúan bir
düúük frekans transformatörü olup, de÷iúik
akÕmlÕ elektromanyetik sahasÕ olumsuz etki
yapan biyolojik sahalarÕ etkisiz kÕlmaktadÕr.
Böylece vücutta yeniden dengelenmiú bir
reaksiyon meydana geliyor, böylece
a÷rÕlardan kurtularak bir ferahlama
hissediliyor.
DolayÕsÕyla negatif sahalar insanÕn
organizmasÕna etki yapamÕyor. Vücudumuzun
gösterdi÷i reaksiyon ise kendimizi iyi
hissetmemiz, a÷rÕlardan kurtulmamÕz ve
performansÕmÕzÕn belli bir miktarda ço÷almasÕ
oluyor.
KÕsaca, “Pulsette” vücudumuzun etrafÕnda
bir koruyucu bir siper oluúturuyor ve
kendimizi iyi hissetmemizi sa÷lÕyor. Bu
sayede almak zorunda kaldÕ÷ÕnÕz ilaç
miktarÕnÕn da azaltÕlabilmesi, hatta tamamÕyla
bÕrakÕlmasÕ da mümkündür. “Pulsette” isimli
cihaz de÷iúik üniversitelerde ve kliniklerde
kontrolden geçmiútir. Çeúitli uygulamalar
arasÕnda, migren, depresyon, akci÷er
hastalÕklarÕ ve kemik kÕrÕlmalarÕndan
úikayetçi hastalar üzerinde denemeler
yapÕlmÕútÕr. Tüm test yapÕlan hastalarÕn yüzde
95 ile 98’inde baúarÕ elde edilmiútir.
“Pulsette” kullananlarÕn ço÷u, onun
kendilerine normal bir yaúantÕyÕ yeniden
sa÷ladÕ÷ÕnÕ ve ondan kesinlikle
vazgeçmeyeceklerini açÕkça ifade
etmektedirler.
“Pulsette”yi nasÕl sipariú edebilirsiniz?
Almanya’dan 07471-61 77 99 nolu telefonu,
Almanya dÕúÕndan ise 0049-7471-617 799’u
ararsanÕz Bay Kemal Akil sizlere ayrÕntÕlÕ
bilgi verecektir.
ønternet’te www.i-bangert.de sitesinden de
bilgi edinebilirsiniz.
AyrÕca [email protected] adresimize bir email veya 07471-126 21 nolu hattÕmÕza bir
faks yollayabilirsiniz.
Posta adresimiz ise úöyledir:
Kemal Akil, c/o Ivanka Bangert
Ehrenbergweg 8,
D-72379 Hechingen
Denis B. bunun üzerine bu cihazÕ ÕsmarladÕ
ve mucizevi úekilde, yaklaúÕk üç hafta içinde
kendisi de bütün úikayetlerinden kurtuldu.
Tüm dünyada buna benzer öykülerden çok
sayÕda örnek verebiliriz. Ancak amacÕmÕz
daha fazla anlatarak sizlerin canÕnÕzÕ sÕkmak
Cumhuriyet
600025-1-10t
3
Lees verder
Tekst 2
Don Quichotte, ‘Göçmen Mizah
Dergisi’ olma yolunda
1
2
3
ALMANYA’DA øLGø ARTIYOR
Kültür Servisi- Almanya’da aylÕk olarak
yayÕnlanmakta olan, Avrupa’nÕn tek Türkçe ve
Almanca mizah dergisi Don Quichotte’un
ikinci sayÕsÕ çÕktÕ. De÷iúik ülkelerden yazar ve
çizerleri biraraya getiren Don Quichotte’ta
dünyadaki olaylar ve güncelli÷ini yitirmeyecek
konular iúleniyor. Almanya’da yayÕnlanmasÕna
ra÷men, sadece Türk ve Alman mizahseverleri
de÷il, ülkede yaúayan tüm yabancÕlarÕ okur ve
yazar-çizer kadrosunda görmeyi hedefleyen
Don Quichotte’un, gerek dergi, gerek sanal
yoldan yirmi bin üzerinde bir kitleye ulaútÕ÷Õ
tahmin ediliyor.
Ön kapa÷Õnda Schröder’e atÕlan tokatÕ,
arka kapa÷Õnda ise Metin Kaplan’Õn sÕnÕrdÕúÕ
komedisini konu alan Don Quichotte’un ikinci
sayÕsÕ geniú alanda Frankfurt, Berlin, Stuttgart,
Augsburg, Ulm, Mannheim ve çevresinde
da÷ÕtÕlÕyor. Eylül ayÕndan itibaren ücretli
olarak satÕlmasÕ ve abone sistemine geçilmesi
düúünülüyor.
Geçti÷imiz hafta, Don Quichotte’un
tanÕtÕmÕ için østanbul’a giden derginin yayÕn
yönetmeni karikatürist Erdo÷an Karayel’e
medyanÕn ilgisi büyük oldu.
5
6
7
Don Quichotte dergisi yayÕn yönetmeni
karikatürist Erdo÷an Karayel
4
600025-1-10t
O÷uz Aral’la da görüúen Karayel, ustasÕnÕn
övgü dolu sözleriyle karúÕlaútÕ. 55. sanat
yÕlÕnda kendisine arma÷an edilen dergiyi
dikkatle inceleyen büyük karikatür ustasÕ,
sa÷lÕk nedenlerinden dolayÕ artÕk eskisi kadar
çizemedi÷ini, ancak Don Quichotte’un
yaúamasÕ için elinden gelen deste÷i yapaca÷Õna
söz verdi.
8
4
Don Quichotte’a ilgi Almanya’da da gün
geçtikçe artÕyor. Stuttgarter Zeitung gazetesi,
MultiKulti 1 haber portalÕ, SWR.DE-Funk,
Türkiye’nin Sesi ve Essen radyolarÕ dergiyle
ilgili geniú haber yaparak, Karayel’i canlÕ
yayÕnda konuk ettiler.
Almanya’nÕn belli baúlÕ kentlerine gittikçe
yayÕlmaya baúlayan Don Quichotte, Berlin’de
yaúayan derginin aynÕ zamanda yönetim
kurulu üyesi olan gazeteci-karikatürist Hayati
BoyacÕo÷lu ve derginin teknik sorumlulu÷unu
yürüten gazeteci-webmeister Ali YÕldÕrÕm’la
hedef kitlesini geniúletmeye çalÕúÕyor.
Geçti÷imiz haftalarda Berlin’i ziyaret eden
TBMM BaúkanÕ Bülent ArÕnç ve CHP
milletvekili Kemal Derviú de, Don
Quichotte’u be÷enen ve övgü dolu sözler
söyleyen siyasetçiler arasÕndaydÕ. Schröder’li
ikinci sayÕyÕ inceleyen Bülent ArÕnç ve
beraberindekiler, bazÕ karikatürlere
kahkahayla gülerken, bazÕ karikatürleri de
uzun uzun inceleyip, yorum yaptÕlar.
Üçüncü sayÕsÕnÕn hazÕrlÕklarÕnÕn yapÕldÕ÷Õ
bugünlerde, gittikçe artan yazar-çizer
kadrosuyla dünyanÕn tek “Göçmen Mizah
Dergisi” olmaya aday Don Quichotte’a
Türkiye’nin yanÕsÕra; Kanada, øngiltere,
Lees verder
9
10
Bosna, Ürdün, KKTC, Hollanda, Belçika,
øsviçre ve Almanya’da yaúayan sanatçÕlar, yazÕ
ve çizgileriyle destek veriyorlar.
Bunlardan bazÕlarÕ úunlar: O÷uz Aral, Nezih
Danyal, Bülent ArabacÕo÷lu, Gürbüz Do÷an
Ekúio÷lu, Tan Oral, Erdo÷an Baúol, Raúit
YakalÕ, Semih BalcÕo÷lu, Yakup Karahan,
Gürcan Gürsel, øsmail Do÷an, Hayati
BoyacÕo÷lu, Siyami Yozgat, Mehmet Ünal,
Morad Tienti, Reshad Sultanovic, Emad
Hajjaj, Atay Sözer, Muammer Kaylan,
Varujan Hanamirian, Orhan Coplu, M. Ali
Taúkoparan, Fevzi KaúlÕ, ølhami KÕzÕlay...
Avrupa’nÕn tek Türkçe ve Almanca mizah
dergisi Don Quichotte úu anda sadece ilan
gelirleriyle ayakta durmaya çalÕúÕyor.
Hedefleri, en kÕsa zamanda Türk ve Alman iú
dünyasÕndan sponsorluk deste÷i alarak,
Almanya genelinde daha geniú bir mizahsever
kitlesine ulaúabilmek. Böylelikle, AB’ye girme
hedefinde ve mücadelesinde olan Türkiye’nin
öncelikle kültürüyle ve sanatÕyla AB’ye
girmesini baúarmak onun birincil hedefi. Don
Quichotte yönetim kurulu, dergiyi uzun süreli
yaúatabilmek için úimdiden gerekli önlemleri
almÕú bile. Sponsor bulunamadÕ÷Õ takdirde, en
baúta Erdo÷an Karayel olmak üzere di÷er
kurul üyeleri sÕrasÕyla arabalarÕnÕ satarak, daha
geniú kitlelere ulaúabilecek kayna÷Õ sa÷lamaya
çalÕúacaklar.
Cumhuriyet Hafta
600025-1-10t
5
Lees verder
Tekst 3
TarÕm kültürünün yeni yÕl ve takvime katkÕsÕ
1
2
3
4
Bir çok ansiklopediye göre, en eski yÕlbaúÕ
kutlamalarÕ Babillilerde mart ortasÕ;
Asurlularda güzün ÕlÕman ayÕ olan eylül
ayÕnda (MÖ 2000 yÕllarÕnda); Fenikeliler,
Persler yÕlbaúÕnÕ ÕlÕman güz aylarÕnda ve
YunanlÕlar ise MÖ 5. yüzyÕlda kÕúÕn
kutluyorlardÕ. Kimi, Hazreti øsa’nÕn do÷um
günü olarak 25 AralÕk’ta, Ermeni Kilisesi 6
Ocak’ta kutluyor. øranlÕlar, tanrÕlarÕndan
Mitra’nÕn do÷um günü olan 25 AralÕk
tarihini yÕlbaúÕ olarak benimsemiú.
Gregoryan takvimi 1 Ocak tarihini yeni
yÕlÕn baúlangÕcÕ olarak kabul ederken, eski
RomalÕlar 17 AralÕk tarihinde Satürn
úenli÷ini kutlar; Roma takvimi ve
MezopotamyalÕlar 21 Mart tarihini kutlar,
MÕsÕrlÕlar da 15 Temmuz’u Nil’in taúma
günü olarak kutlarlardÕ.
Yeni yÕl geldi÷inde úimdiki renkli
görüntülere benzer görüntüler Roma’da
varmÕú. Evler yeúillendirilir, ÕúÕklandÕrÕlÕr,
çocuklara ve yaúlÕlara arma÷an verilirmiú.
Gerçi ülkemiz yeni yÕla yabancÕ de÷il.
BatÕ aleminin her yÕl Noel olarak kutladÕ÷Õ
Noel Baba Santa Claus Demre’de oldu÷u
için Anadolu halklarÕ yeni yÕl kutlamalarÕnÕ
eskiden beri biliyorlar. OsmanlÕ döneminde
de yeni yÕl kutlamalarÕ yapÕlÕrmÕú. Dönemin
yüksek devlet memurlarÕ ve vezirler
padiúahÕ ziyaret ederek kutlarlarmÕú
(padiúahÕm çok yaúa). Padiúah da
kendilerine muharremiye adÕ altÕnda altÕn,
para ve baúka arma÷anlar verirmiú.
Ülkemizde geleneksel kültürü ve dini
inanÕúlarÕ gere÷i halen yeni yÕlÕ farklÕ
zamanlarda kutlamakla beraber, artÕk
yÕlbaúÕ gecesi yerleúik duruma geldi.
8
9
10
11
12
13
øyi ürün dile÷i
5
6
7
600025-1-10t
Yeni yÕlÕn hep úenliklerle kutlanmasÕnÕn
temelinde, verimli ürün beklentisi ve
gelecek yÕlÕ iyi geçirmek dile÷i yatar.
Temeli insanÕn besin kayna÷Õ olan gÕda
güvencesine dayanÕr.
TarÕmla u÷raúan çiftçiler için ekim,
dikim ve hasat zamanÕ hayati önem
taúÕmaktaydÕ. Bu anlamda güneúli ve
ya÷murlu geçen dönemlerin, nehirlerin ne
zaman taúaca÷ÕnÕn, ne zaman gel-git
olaca÷ÕnÕn bilinmesi, yerleúim yerlerinin
seçimi ve tarÕmsal üretimin güvencesi için
de önemliydi.
Bunun için insanlar Güneú, Ay ve
yÕldÕzlarla yakÕndan ilgileniyordu. Bu
14
6
amaçla astroloji (müneccimlik)
geliútirilmiúti.
Nil, düzenli olarak 15 Temmuz’da
taútÕ÷Õ için MÕsÕrlÕlar bu günü yeni yÕlÕn
baúÕ olarak kutlarmÕú. ønsanlar yaúamlarÕnÕ
yerleútikleri nehre göre úekillendirmek
zorundaydÕ. Örne÷in Nil nehrinin taúmasÕ
sonucu tarÕm alanlarÕ ve sÕnÕrlarÕ
bozuldu÷u için, toplumsal sorunlar
oluúuyordu. Eski tarÕm alanlarÕnÕ ölçümle
yeniden saptamak için geometri bilimi
geliútirilmiúti.
Dönemin hermetik rahipleri takvim
geliútirirken yÕlÕ üç mevsime ayÕrmÕúlardÕ:
1) Nil nehrinin taúmasÕ, 15 Temmuz, 2)
Alüvyonlu topraklarÕn ekim mevsimi, 3)
Hasat mevsimi
Gökyüzünün sürekli olarak gözlenmesi
sonucu bazÕ gök cisimlerinin di÷er
yÕldÕzlardan farklÕ olarak belirli sürelerde
hareket etti÷ini görmüúler ve bununla iklim
de÷iúimi arasÕnda bir iliúki kurabilmiúlerdi.
Bilgili kiúiler o dönemde büyük önem
taúÕyordu ve ürünlerde önemli bir pay
bilginlere veriliyordu.
Pratik ihtiyaçtan do÷an bu süreçte,
gözlem, saymak ve hesaplamak
astronomi bilimini do÷urdu. Dönemin
astronomlarÕ veya gök bilimcileri en saygÕn
kiúilerdi.
TarÕmÕn yaygÕn bir úekilde yapÕlmasÕ
için önem verilen gökyüzü incelemesi zorlu
ve süreklilik isteyen bir iúti. MÕsÕr’da Nil’in
taúmasÕnÕn yarattÕ÷Õ pratik sorun ve sorunu
çözme ihtiyacÕ, MÖ 2700 yÕllarÕnda Güneú
takvimini do÷urdu. Bir yÕlÕn 365.2422 gün
oldu÷u o zaman belirlendi.
Sümerler ve MezopotamyalÕlar ayÕn 29
günlük periyotlar içinde de÷iúim
gösterdi÷ini saptadÕ. Daha sonralarÕ güneú
takvimi ve ay takvimi birleútirildi. Dönemin
bilginleri o zaman 6 tabanlÕ takvim
sistemini geliútirdi. YÕlÕn 12 ay (2 x 6), ayÕn
30 gün (5 x 6) ve (6 x 60) 360 gün oldu÷u
o zaman belirlendi, aradaki 5 gün de tatil
ve e÷lenceye ayrÕldÕ.
Temeli 60 sayÕsÕna dayanan
segzegesimal sistem, Mezopotamya’da
geliútirildi, bir günün 24 saat, bir saatin 60
dakika, bir dakikanÕn 60 saniyeye
bölündü÷ü o zaman belirlendi. Tabii bu
denli bilgiyi oluúturmak için matematiksel
cetvellerin kullanÕlmasÕ gerekiyordu.
Bugün bile kullandÕ÷ÕmÕz Babillilerden
Lees verder
kalma rakamlar ve cebir o günün
ürünüdür.
16
Takvimin baúlangÕcÕ
15
600025-1-10t
Her ne kadar yÕlbaúÕ 2003-2004 yÕldÕr
Gregoryan takvimi, yani øsa’nÕn do÷um
tarihi dikkate alÕnarak kutlanÕyorsa da,
insanlÕ÷Õn yazÕlÕ tarihi MÖ 3000-4000 yÕl
önceye kadar dayanÕr. Ancak de÷iúik
toplumlarÕn takvim baúlangÕcÕ farklÕlÕklar
oluúturuyor. MÕsÕr takvimi Sirius
gezegeniyle Güneú’in kesiúti÷i yÕl (MÖ
4241), Hicri takviminde Hicret 16 Temmuz
622 ve Fransa’da yakÕn geçmiúe kadar
1805 yÕlÕna kadar 22 Eylül 1792, takvimin
baúlangÕcÕ olarak kabul edilmiúti.
7
Hangi tarih yeni yÕl olarak alÕnÕrsa
alÕnsÕn, temel amaç sürdürülebilir bir tarÕm
için yÕlÕn bütün süreçlerinin do÷ru tespit
edilmesidir. Bugün artÕk resmi olarak 31
AralÕk’Õ 1 Ocak’a ba÷layan gece, yeni yÕlÕn
baúlangÕcÕ olarak kabul görmüútür. Ancak
úimdi bile dünya co÷rafyasÕnda
bulundu÷unuz konuma göre, bazÕlarÕndan
erken veya geç yeni yÕla girebilirsiniz. Siz
yÕlbaúÕ akúamÕna hazÕrlÕk yaparken, Yeni
ZelandalÕlar, AvustralyalÕlar, Çinliler,
MalezyalÕlar çoktan yeni yÕlÕ kutlamÕú
olacaklardÕr. Biz yeni yÕlÕ kutlarken bazÕlarÕ
geleneksel hindi yemeklerini hazÕrlamaya
baúlÕyor olacaklardÕr.
Prof. Dr. øbrahim Ortaú,
Çukurova Üniversitesi
Lees verder
Tekst 4
Tomris Uyar, edebiyatÕmÕzÕn en narin yerinde duran anlatÕcÕydÕ
Gündökümü sona erdi
oluyor. YaratÕrken çekti÷iniz zahmet bu
karamsarlÕ÷a itiyor sizi.”(1)
FERøDUN ANDAÇ
Öyküleri yalÕn ve etkileyiciydi
Tomris Uyar, öykülerinde yalÕn, etkileyici
bir duyarlÕk evreni kurmasÕyla dikkati çekti.
Toplumun de÷iúik kesimlerindeki insanlarÕn
acÕlarÕnÕ, kaygÕlarÕnÕ, sevinç ve özlemlerini
dile getirdi. Giderek, toplumsal yaúamdaki
de÷iúimi, geçiú dönemi insanÕnÕn
gerçekliklerini yansÕttÕ÷Õ gözlendi.
‘Dizboyu Papatyalar’ ve ‘Yürekte
Buka÷Õ’ öykücülü÷ünde yeni bir evrenin
ürünleri toplamÕnÕ oluúturdu. Birey ve toplum
iliúkisinin özüne yönelik gözlemlerinde
ayrÕntÕlara önem verdi. Kurdu÷u bütünlük,
oluúturdu÷u anlatÕ biçemi ile ça÷daú Türk
öykücülü÷üne yeni açÕlÕmlar kazandÕrdÕ.
Geleneksel anlatÕ ö÷elerinin dÕúÕnda bir
anlatÕm örgüsü kurdu. DÕú ve iç gözleme
önem verdi. Betimlemeler, ruh
çözümlemeleri, izlenimler, anÕlar, imgeler
toplamÕyla oluúturdu÷u öykülerinde;
ça÷rÕúÕmlar, içkonuúmalar, bilinçakÕúÕ yöntemi
anlatÕsÕnÕn baúat ö÷eleridir.
‘OtuzlarÕn KadÕnÕ’, onun öyküde yenilikçi
arayÕúÕnÕn örne÷ini getirir. Uyar, topluma ve
insan gerçekli÷ine bakarken; bir de÷iúim
sürecindeki bireyin durumunu yansÕtÕr.
KadÕnlarÕn dünyasÕndan yansÕyanlarda
gösterdikleri ise bir mozaiktir. O bütüne tek
tek baktÕrÕr. Her bir yaúamÕn ardÕndaki
öykünün sÕrlÕ yanlarÕnÕ gösterir. AnlamÕn
peúinde olan bir öykücü kimli÷i daha da
belirginlik kazanÕr bu yapÕtÕyla.
Uyar, ‘Gündökümü’ adÕnÕ verdi÷i
günlüklerinde yaúama tanÕklÕ÷Õn bir baúka
boyutunu öne çÕkarÕyor: ønsanlara, yaúadÕklarÕ
ortama, iliúkilerine dÕútan de÷il içten bakan
bir tavrÕ geliútiriyor.
Son kitabÕ ‘Güzel YazÕ Defteri’ ile geldi÷i
yeri, anlatÕcÕlÕ÷ÕnÕ daha çözümleyici bir
çizgiye eriútirmiú olmasÕ biçiminde
de÷erlendirebiliriz.
Ça÷daú Türk öykücülü÷üne yeni açÕlÕmlar
kazandÕran Tomris Uyar bugün Teúvikiye
Camii’nde kÕlÕnacak ö÷le namazÕndan
sonra Zincirlikuyu MezarlÕ÷Õ’nda topra÷a
verilecek.
1
Öyküleri, gündökümleri ve øngilizce’den
yaptÕ÷Õ çevirileriyle edebiyatÕmÕza sürekli
‘yeni kan’ taúÕyan Tomris Uyar, bir dil ve
yazÕ ustasÕdÕr. Yaúama biçiminin ayrÕlmaz bir
parçasÕ olan yazmak eylemi onun için soluk
almak gibi bir úeydi. Gününe, gecesine a÷an
yazmanÕn tÕnÕsÕnÕ hissetmekti. O, bunu, biraz
da úöyle yorumluyordu: “Bizim hastalÕ÷ÕmÕz
bir tür metodlu olan delilik. Çok sÕkÕ
disiplin gerektiriyor. øyi bir ön hazÕrlÕk
úart. Bu durumda hastalanmak için epey
çaba harcamÕú olursunuz. Galiba da
dünyayÕ kendi bildi÷inizce de÷iútirmek,
yeni bir düzen ya da düzensizli÷e sokmak
için böyle bir kaygÕyla yazÕyorsunuz.
Üstelik öbür hastalarÕn sandÕ÷Õ gibi zevk
veren bir hastalÕk da de÷il. Bazen ‘Ne
yazÕyorum, kime yazÕyorum?’ dedi÷iniz de
600025-1-10t
1) Oya Ayman, “Yazmak metodlu bir delilik”
(söyleúi), Güneú, 28.5.1988
8
Lees verder
olmayan úeylerdi.
YaúamÕ ciddiye alÕrdÕ ve bu konuda son
derece titizdi. Hiçbir ayrÕntÕyÕ kaçÕrma izniniz
yoktu onun yanÕnda. Ama asÕk suratlÕ de÷ildi.
Çok güçlü mizah duygusu engellerdi bunu.
Bütün titizli÷i ile ba÷lÕydÕ yaúama ve insan
Tomris’ten her úeyden önce yaúamÕn tadÕnÕ
çÕkarmayÕ, hakkÕnÕ vermeyi ö÷renirdi.
HayatÕmda doldurdu÷u yer için her zaman
borçlu kalaca÷Õm ona.
3
30 YILLIK DOSTLUöUN
ARDINDAN...
Yolum kesildi
HULKø AKTUNÇ
Tomris Uyar’Õn ölümüyle, öykücülü÷ümüzün
duyarlÕk atardamarlarÕndan biri kesildi...
YalnÕz duyarlÕk da de÷il, bilinç
atardamarlarÕndan biri de kesildi.
1965 sonrasÕndaki öykü açÕlÕmÕnÕn önemli
adlarÕ, örne÷in Tomris, öykü yazmakla
yetinmez, öykü üstüne düúüncelerini de
okuruna iletirdi. “OtuzlarÕn KadÕnÕ” ile,
günlükleri (“gündökümleri”) arasÕnda
sözgelimi, sayÕsÕz duyarlÕk ve bilinç ba÷Õ
vardÕr. “AydÕnlanma anlarÕ” ayrÕca anÕlmalÕ.
Biz tanÕúalÕ, dost, arkadaú olalÕ, 30 yÕlÕ
geçti. Konuúurduk, tartÕúÕrdÕk, didiúirdik. Asla
küsmedik birbirimize. O bana “Yedinci
Günah”tan bir öykü yollamÕútÕ; ben de ona
“Güz Her ùeyi Bilir”den bir öykü
yollamÕútÕm. Ama, úu apaçÕk ortadaydÕ: Bir
mektuplaúma yaratÕyordu yaúamÕmÕz,
duyarlÕ÷ÕmÕz, bilincimiz. Her öykü birer
mektuptu aslÕnda.
YalnÕzca bu de÷il. Bir yerde “Hulki
Aktunç’un naif salatalarÕnÕ severim”
demiúti. Birlikte Beúiktaú PazarÕ’na gider,
delicesine bahar alÕúveriúi yapar, bizi kurt gibi
bekleyenlere sofra düzenlerdik. Eúim
Semra’yÕ da orada tanÕdÕm (1971).
Tomris öldü, Beúiktaú PazarÕ’na yolum
kesildi.
2
øNSANIN YAùAMINA
APANSIZ GøRERDø
Hayat doluydu
SIRMA KÖKSAL
Tomris, insanÕn hayatÕna apansÕz giren ve hep
orada kalan insanlardandÕ. Yavaú yavaú, a÷Õr
a÷Õr girmezdi kimsenin hayatÕna. Tek
karúÕlaúma yeterdi. ÇarpÕcÕydÕ, ÕúÕklÕydÕ ve hiç
kuúkusuz hayatÕmda tanÕdÕ÷Õm en güçlü
kiúiliklerden biriydi. Hatta öyle ki, güçlü
kiúilik oldu÷u varsayÕlan birçoklarÕnÕn aslÕnda
böyle bir nam için nasÕl da boú yere çabalayÕp
durduklarÕnÕ anlardÕnÕz onu tanÕyÕnca.
O, sizi etkilemek için çabalamazdÕ. Zaten
öyleydi, kendisiydi ve bununla büyülerdi sizi.
En zorlayÕcÕ sorularÕ sorardÕ, en acÕmasÕz
eleútirmeniniz de yine o olurdu, görmezden
gelmenize, boúvermenize, vazgeçmenize izin
vermezdi. Çünkü bunlar onun hayatÕnda
Cumhuriyet
600025-1-10t
9
Lees verder
Tekst 5
Can DÜNDAR
ADA
Televizyon körlü÷ü
1
12 Eylül’den sadece 8 hafta sonraydÕ.
Gazetelerin birinci sayfasÕnda “Katili ö÷renmek için aranacak telefon numaralarÕ” yazÕlÕydÕ.
ArarsanÕz, Dallas dizisinin kahramanÕ JR’Õ kimin vurdu÷unu ö÷renebilecektiniz.
KanlÕ bir iç savaúta on binlerce evladÕnÕ topra÷a gömen ülke, bir askeri darbeden iki ay sonra
ekran baúÕna geçmiú, kendi evlatlarÕnÕn de÷il, JR’Õn katilini soruúturuyordu.
Benim için “televizyon körlü÷ü”nün miladÕ orasÕdÕr.
2
12 Eylül’den sonra renklendirildi televizyon...
YayÕn saatleri artÕrÕldÕ.
Askeri yönetim, hem propagandasÕnÕ hem uyutma kampanyasÕnÕ o kutudan yürüttü.
Sonra Özal’la özel kanallar açÕldÕ.
Beyin yÕkayan bir borazana dönüúmüú “kamu yayÕncÕlÕ÷Õ”nÕn tekeli kÕrÕldÕ; yayÕn ortamÕ
piyasanÕn insafÕna bÕrakÕldÕ.
O güne kadar yasak, tehlikeli, ayÕp bilinen ne varsa 20 yÕl boyunca ekrandan ya÷dÕrÕldÕ:
Kan, úiddet, küfür, seks, arabesk, dansöz, kumar...
YÕllar yÕlÕ dünyaya tek siyah beyaz kutudan bakmaktan bunalmÕú toplum, bu rengarenk
úenli÷i görünce akÕn akÕn ekran baúÕna toplandÕ.
Bu izleyici, reklamcÕya satÕldÕ.
Ve öldüresiye bir düzey düúürme yarÕúÕ baúladÕ.
En çok izlenen, en berbatÕ sunandÕ.
“DünyanÕn en çok televizyon seyreden toplumu” böyle yaratÕldÕ.
3
Milli E÷itim BakanlÕ÷Õ’nÕn bir raporu, günlük TV izleme süremizi 3.5 saatten 4 saate çÕkararak
- ABD ile birlikte - “DünyanÕn en telekolik halkÕ” tahtÕna oturdu÷umuzu bildiriyor.
20 yÕlda ekrana kilitlenmiú 50 milyon insan yarattÕk her yaútan...
HalkÕmÕz ne eúine, ne sevdi÷ine, ne çocu÷una ayÕrdÕ÷Õ vakti beyazcama veriyor.
Peki seyretti÷i ne?
Rating yarÕúÕnÕn seyrine göre kah yerli film, kah reality show, kah yarÕúma, kah yerli dizi...
BaúÕnda keseka÷ÕdÕyla çocukken u÷radÕ÷Õ tecavüzü ballandÕrarak anlatan kadÕnlar, bir
turnike baúÕnda kendisiyle dalga geçen sunucuya “Biraz yardÕm” diye yalvaran yoksullar,
hangi kaynana hangi gelini seçecek, hangi pop star adayÕ elenecek, ünlüler çiftli÷inden ilk
kim gidecek diye uykusu kaçanlar, ... ve ekrandan kovulan (veya kalÕp günbegün çamura
bulanan) usta haberciler, belgeselciler, yayÕncÕlar...
TV seyircisi patlarken kitap okuru yok oluyor.
Bir Japon yÕlda 25 kitap okurken, Türkiye’de 6 kiúiye yÕlda ancak bir kitap düúüyor.
4
Son 20 yÕlÕn televizyon yöneticileri bu tabloya bakÕp “Biz ne yaptÕk?” diye dövünüyor mudur,
yoksa eseriyle övünüyor mudur acaba?
Evlerine sokmayacaklarÕ adamlarÕ star yaparken, abazanlara gezi programÕ satarken, kaliteli
yapÕmlara inatla kapÕyÕ kaparken “YaydÕ÷ÕmÕz úiddet ileride bizi de vurur, cehaleti övmek
çocuklarÕmÕzÕn gelece÷ine mal olur, bunca saçmalÕ÷Õ izleyen bir toplum hepten aptal olur”
diye düúünmüúler midir?
Yoksa “Bizim iúimiz sinekleri cama yapÕútÕrmaktÕ; onlar da bu kadar hevesle yapÕúmasaydÕ”
mÕ diyorlardÕr.
5
Onlar ne derse desin; kesin olan bir úey var ki, onarÕmÕ kuúaklar sürecek bir tahribat yaúadÕk
son 20 yÕlda...
Müsebbiplerinden insaf beklemek saflÕk olur.
YapÕlacak úey, durumdan rahatsÕz olan yayÕncÕlarÕn, izleyicilerin örgütlenmesi ve yeni bir
yayÕncÕlÕk anlayÕúÕnÕn zorlanmasÕdÕr.
Son TV seyircisi de körleúmeden...
[email protected]
600025-1-10t
10
Lees verder
Tekst 6
DEFNE GÖLGESø
TURGAY FøùEKÇø
[email protected]
vurula vurula gösteriliyor. Kapitalist
toplumun dayattÕ÷Õ insan iliúkileri insanlarÕ
insanlÕ÷Õndan çÕkardÕ. Hasta bireyler,
hasta toplumlar oluútu.
Böylesine para pul, mal mülk, alÕm
satÕm, yalan dolan iúlerine batmÕú bir
toplumun bireyleri, ancak insanÕ saflÕk,
güzellik ve karúÕlÕksÕzlÕ÷Õn bir sonucu
olarak ortaya çÕkabilecek aúk duygusunun
yanÕndan geçebilirler mi?
Sahte de÷erlerin peúinde mutlu
olacaklarÕnÕ düúünen insancÕklarÕmÕz
hayatta bir türlü bulamadÕklarÕ aúk
duygusunu romanlarda arÕyorlar. Aúk
üstüne yazÕlan romanlarÕn bunca
satÕlmasÕ, aúkÕn de÷il, aúksÕzlÕ÷Õn
göstergesi.
ønsano÷lu, do÷asÕndan gelen bir
dürtüyle kendini de÷erli hissetmek ister.
Seçti÷i siyasetçilerce, iúyerindeki
üstlerince, okudu÷u rengârenk
gazetelerce, izledi÷i televizyon
kanallarÕnca, dinledi÷i müziklerce, hayatÕn
her alanÕnda sürekli aúa÷Õlanan insan
elbet aúk duygusuyla yücelmek,
de÷erlenmek, insan oldu÷unu anÕmsamak
istiyor.
Ama aúk da insana görünmek için
önce onun insan olmasÕnÕ, insani
de÷erlerle donanmasÕnÕ, aúkÕ görebilecek
gözleri olmasÕnÕ ister.
Günümüzün çok satÕlan aúk
romanlarÕnÕn da do÷rusu, aúka özgü temel
de÷erlerden çok, insanlarÕn zayÕf
yanlarÕna seslenip onlardaki açlÕ÷Õ
kullanan ürünler oldu÷unu düúünüyorum.
ønsanlarÕmÕz aúkÕ okuyacaklarÕ kitaplarÕ
alÕrken bile sermaye düzeninin kendilerine
tanÕtÕm kampanyalarÕyla sunduklarÕ
ürünlere yönlendiriliyorlar.
Konu aúk ise, NâzÕm Hikmet úiirlerinin
peynir ekmek gibi satÕlmasÕ gerekmez mi?
Oktay RÕfat’Õn yazdÕ÷Õ aúk úiirlerini
dünyayÕ gezseniz bulamazsÕnÕz.
TanpÕnar’Õn Huzur’unun da en az öteki
çok satanlar kadar satÕlmasÕ gerekmez
mi?
AúksÕz Toplum
Yaúar Kemal’in, TÜYAP Kitap FuarÕ
sÕrasÕnda gerçekleúen bir panelde,
günümüzün edebiyat ortamÕnÕ eleútirmek
için söyledi÷i, “Sanki bütün Türkiye sabah
akúam aúkla yatÕp kalkÕyormuúçasÕna
nedir bu aúk romanlarÕ?” sözleri türlü
ilginçlikler taúÕyor.
Roman türü için toplumun aynasÕdÕr,
ona bakarak içinden çÕktÕ÷Õ toplumu
tanÕyabilirsiniz denir.
Buradan yola çÕkarsak, bunca aúk
romanÕ yazÕlmasÕ, bunlarÕn da okurlarca
kapÕúÕlmasÕ toplumumuzun aúk içinde
yüzdü÷ünün mü göstergesi?
Elbette günümüz edebiyatÕyla
günümüz toplumu arasÕnda bir iliúki
vardÕr. Bunca kitap yazÕlÕp bunca da
satÕldÕ÷Õna göre bu ba÷larÕn
toplumbilimciler tarafÕndan araútÕrÕlmasÕ
da ilginç sonuçlar verebilir.
Ben günümüz Türk edebiyatÕnÕn
günümüz Türkiye toplumunu -elbet aykÕrÕ
örnekler dÕúÕnda- yansÕtan bir edebiyat
oldu÷unu düúünmüyorum.
O halde satÕúlarÕ elli binleri, yüz binleri
bulan bu romanlar nasÕl bir gereksinimi
karúÕlÕyor?
ønsanlarÕn bunca alÕm gücünü
kamçÕlayan úey, ellerinde olana de÷il,
olmayana ulaúma çabasÕ olmasÕn?
Orhan Kemal, ÇamaúÕrcÕnÕn KÕzÕ adlÕ
kitabÕnÕ tanÕdÕ÷Õ bir emekçi kadÕna vermiú.
Birkaç gün sonra kitabÕ getiren kadÕn,
“Ben bu yazÕlanlarÕ biliyorum, bilmedi÷im
úeyleri anlatan bir kitap yok mu?” demiú.
Ünlü roman eleútirmeni György
Lukács da, romanÕn insan yaúamÕndaki
de÷ersizleúmeyle iliúkili oldu÷unu söyler.
ønsan ne zaman de÷ersizleúti?
SÕnÕflÕ toplumlarÕn ortaya çÕkÕúÕndan
beri. Ama romanÕn ortaya çÕkÕúÕ kapitalist
toplumla birlikte. Kapitalizmin insano÷luna
getirdi÷i de÷ersizlik duygusu önceki
toplumsal yapÕlardan çok farklÕ.
Bireyin sermaye karúÕsÕnda ne denli
de÷ersiz oldu÷u her gün, her an kafasÕna
Cumhuriyet
600025-1-10t
11
Lees verder
Tekst 7
Diú hekimli÷i, inúaat mühendisli÷i out
Psikiyatri ve biyoloji mühendisli÷i in
Milyonlarca gencin her yÕl üniversite kapÕsÕnda
yÕ÷ÕldÕ÷Õ, diploma hayali kurdu÷u bu günlerde,
“hangi meslek gözde” sorusunun yanÕtÕnÕ bulmak
pek de kolay olmadÕ.
Gençlerin gelecekleriyle ilgili en önemli
kararÕ verdikleri bu dönüm noktasÕnda ne
yazÕk ki önlerinde bir veri yok. 22 ,
“ülkemizde hangi mesle÷e, ne kadar insan
gerekli, gelecekte hangi meslek mensuplarÕna
ihtiyaç duyuluyor” sorusunu yanÕtlayan bir
araútÕrma yok.
Gelecekte hangi mesleklerden insanlara
ihtiyaç duyulaca÷Õ, ne kadar kiúinin istihdam
edilece÷inin araútÕrmasÕnÕ ne Yüksekö÷retim
Kurulu ne Milli E÷itim BakanlÕ÷Õ ne de
Devlet Planlama TeúkilatÕ yapmÕú.
mühendisli÷inden yana tercih kullananlarÕn iú
bulma úansÕ gelecekte yüksek. Ancak,
ortaö÷retim ö÷retmeni, mimar, inúaat
mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi,
maden ve petrol mühendisi, jeodezi 1)
mühendisi, ziraat ve orman mühendisi ve
veteriner olmak isteyenlerin gelecekte iú
bulma úanslarÕ 25 .
GENÇLER ĥNLĥ OLMAK VE PARA
KAZANMAK øSTøYOR
Devlet Planlama TeúkilatÕ’nÕn bu verileri
bulunurken, üniversite kapÕsÕnda yÕ÷Õlan
adaylarÕn gönlünde farklÕ meslekler yatÕyor.
26 , ĦnlĦ olacaklarÕ ve para kazanacaklarÕ
meslekleri kartvizitlerine yazmak iste÷inde.
UzmanlarÕn gençlere önerisi ise yükselen
de÷er olarak kabul edilen bazÕ gözde
mesleklere yönelmeleri.
Önümüzdeki yÕllarda önemi artacak
mesleklerle ilgili konuútu÷umuz U÷ur
Dershaneleri Rehberlik Birimi BaúkanÕ
Turgay Polat “Hayat koúullarÕ meslek
tercihlerini de de÷iútirdi” diyor.
“Gelece÷in meslekleri sÕralamasÕnda
psikiyatri, spikerlik ve imaj mühendisli÷i ‘in’
inúaat mühendisli÷i ve diú hekimli÷i out!”
Polat, dershanede ö÷renim gören 5 bini aúkÕn
genç üzerinde yapÕlan araútÕrmada, tÕbbÕn
yÕldÕzÕnÕn geçmiúe oranla çok az parladÕ÷ÕnÕ,
gayrimenkul danÕúmanlÕ÷Õ yani emlakçÕlÕk ve
doktorlu÷un hâlâ 27 meslekler arasÕnda
yer aldÕ÷ÕnÕ belirtiyor. AraútÕrmaya göre,
geleneksel mesleklerin papucu dama atÕldÕ.
ùöhret ve bol kazancÕn kapÕlarÕnÕ açan
meslekler gençlerin yeni gözdesi.
BøLGø TOPLUMU MESLEKLERøNø SEÇøN
MEF Dershaneleri Rehberlik Bölüm BaúkanÕ
Erdem Kaya ise giderek artan uzmanlÕk
alanlarÕna dikkat çekiyor: “Birçok meslek de
teknoloji ve geliúen ihtiyaçlar do÷rultusunda
fonksiyonunu yitirip yok olmakta, úekil
de÷iútirmekte. Daktilo tuúlarÕnÕn yerini
bilgisayar 28 , pla÷Õn yerini CD aldÕ. øúler,
iúlevler hÕzla de÷iúiyor. Elektronik posta, edevlet ça÷ÕndayÕz. Bilgisayar, iletiúim,
elektronik teknolojileri ça÷ÕmÕza damgasÕnÕ
vurdu. Bu üstünlük sürecek.”
Erdem Kaya üniversitelerin lisans
programÕnda gelece÷in bazÕ gözde meslekleri
hakkÕnda e÷itim almanÕn mümkün oldu÷unu,
DEVLETøN øù SAHASI RAPORU YOK
Sadece Devlet Planlama TeúkilatÕ, 8’inci Beú
YÕllÕk KalkÕnma PlanÕ’nda 23 ile ilgili
bölümünde daha çok sa÷lÕk ve teknik
alanlardaki mesleklerle ilgili ihtiyaçlara yer
verdi. Ancak, bu da bu yÕl sÕnava giren ve
daha sonra iú hayatÕna atÕlacak üniversite
mezunlarÕ için gelecekteki istihdam durumunu
net olarak ortaya çÕkarmasa da 24 .
DPT’nin verilerine göre hekim, diú hekimi,
hemúire, ilkö÷retim ö÷retmeni, polis,
bilgisayar mühendisli÷i, çevre
noot 1
600025-1-10t
jeodezi: yer ölçme bilgisi
12
Lees verder
mekartonik mühendisli÷i, üretim sistemleri
mühendisli÷i, biyomühendislik, uluslararasÕ
ticaret, uluslararasÕ hukuk, akademisyenlik.
bazÕ mesleklerin yolunun yüksek lisanstan
geçti÷ini vurguluyor. Üniversite adayÕ
gençlerin öncelikle yapmasÕ gereken,
hedefledikleri mesle÷in e÷itimi hakkÕnda
ayrÕntÕlÕ bilgi edinmek.
Kaya, DPT verilerinin bazÕlarÕnÕn aksine
gelece÷in gözde mesleklerini úöyle sÕralÕyor:
“Elektrik-elektronik mühendisli÷i, elektrikelektronik onarÕm elemanlarÕ, elektronik yarÕ
iletkenlik uzmanlarÕ, bilim adamlarÕ, sistem
analistleri, iletiúim, stratejik iletiúim, strateji
uzmanlarÕ, psikolojik danÕúmanlar, siber
pazarlamacÕlÕk, teknoloji hukuku, imaj
danÕúmanlÕ÷Õ, yaúam antrenörlü÷ü, bireysel
yatÕrÕm danÕúmanlÕ÷Õ, ses ve görüntü
uzmanlÕ÷Õ, akustik uzmanlÕ÷Õ, lojistik,
Hürriyet
600025-1-10t
13
Lees verder
Tekst 8
Vitrindekiler
Hava AtÕúÕ/ Utku Eriúik/ ÇÕnar YayÕnlarÕ/
200 s.
RÕfat Ilgaz’Õn AkçakocalÕ gençleri spor
yapmaya alÕútÕrmasÕ ile, iúleri durma noktasÕna
gelen kahvehane sahibinin öfkesi, 1953’te
kÕzlarÕn kendisinden Pia istedi÷i Attilâ ølhan;
2003’te kÕzlarÕn kendisinden imza ve öpücük
istedi÷i BeúiktaúlÕ ølhan, Can Yücel’in
‘yumurta’sÕnÕn bir Fenerbahçe-Galatasaray
maçÕnda Hasan ùaú’Õn kafasÕnda patlamasÕ,
Sait Faik’in sessiz sedasÕz futbol oynayan
çocuklu÷u. Hava AtÕúÕ,
ustalarÕnÕn önünde
saygÕyla e÷ilirken,
bugüne eleútirel
gözlerle bakan genç bir
yazarÕn farklÕ
gözlemlerini özgün bir
dille anlattÕ÷Õ kitabÕ,
okuru úeref tribününe
oturmaya ça÷ÕrÕyor.
BatÕ’ya açÕlan iletiúim kanallarÕnÕn hemen
hepsinde varlÕk göstermiú, yalnÕzca kendi
döneminin de÷il sonrasÕnÕn düúünce hayatÕnÕ
da etkilemiútir. Ancak, yenileúme denilince,
genellikle, Mustafa Reúid Paúa, ùinasi ve
NamÕk Kemal eksenli bir hareket
anlaúÕlageldi÷i için, devrin birçok ismiyle
birlikte Münif Paúa adÕ da gölgede kalmÕútÕr.
ÇalÕúmamÕzÕn çÕkÕú noktasÕ bu tespite
dayanmaktadÕr. Zaman zaman bir tür
karúÕlaútÕrma metodunun benimsenmesi,
TanpÕnar’Õn söyleyiúiyle;
ùinasi ile NamÕk
Kemal’in karúÕsÕna
behemahal bir adam
çÕkarmak amacÕnÕ
taúÕmamaktadÕr.
YapÕlmak istenen; olsa
olsa gecikmiú bir borcu
öderken, devre yönelik
dar bakÕú açÕsÕnÕ da biraz
olsun geniúletmektir.
2
4
1
Güvercine A÷Õt/ Gürsel Korat/ Can
YayÕnlarÕ/ 278 s.
Güvercine A÷Õt, 1294 yÕlÕnÕn a÷ustos ayÕnÕn
son gününde, Anadolu’nun beú ayrÕ noktasÕnda
ya÷mur altÕnda yaúanan olaylarla açÕlÕr.
Romandaki tarihsel zenginlik, roman
kiúilerinden de bellidir: øspanya’dan
Venedik’e, Balkanlar’dan Kayseri’ye kadar
geniú bir co÷rafyanÕn insanlarÕ, etnik
özellikleri ve dilleri, úaúÕrtÕcÕ bir sahilik içinde
verilmiútir. Tarihimizin bu özel alanÕ ve
dönemi, Korat’Õn
kitaplarÕna bütünlüklü
bir yapÕyla girerken,
birbiri içine girmiú
inançlarÕn yarattÕ÷Õ
farklÕ dünya, Bektaúisi,
keúiúi, emiri ve
derviúiyle geniú bir
yelpazenin insanlarÕ,
romandaki yerini
alÕyor.
Bir Kutu Daha/ Murathan Mungan/ Metis
YayÕnlarÕ/ 187 s.
Murathan Mungan, 2000 yÕlÕnda kültür sanat
sorunlarÕ üzerine yazdÕ÷Õ düzyazÕlarÕnÕ
“Meskalin 60 draje” adÕyla bir araya
getirmiúti. KitabÕn prospektüsünü bitirirken
“E÷er bu kitaptaki yazÕlarÕ severseniz ya da
sizi yeni tartÕúmalara kÕúkÕrtmayÕ baúarÕrsa, bu
kitaptaki yazÕlarÕn
birço÷unun
tamamlayÕcÕsÕ,
sürdürücüsü oldu÷unu
düúündü÷üm yeni
yazÕlardan belki “Bir
Kutu Daha” diyordu.
Kitapta bahsedilen
yazÕlarÕn tamamlayÕcÕsÕ
“Bir Kutu Daha”
yayÕmlandÕ.
3
Münif Paúa – BatÕlÕlaúma Sürecinde Çok
Yönlü Bir OsmanlÕ AydÕnÕ/ Ali Budak/
Kitabevi/ 685 s.
Münif Paúa, XIX. yüzyÕlÕn ikinci yarÕsÕna
damgasÕnÕ vurmuú sayÕlÕ aydÕnlardan biridir.
600025-1-10t
14
Lees verder
en a÷Õr koúullarÕnÕn yaúandÕ÷Õ ülkesi
Macaristan’da orduya yazÕlÕr ve ne yazÕk ki bir
süre sonra esir düúer. YÕllar süren ayrÕlÕk ve
acÕlar iki genci derinden yaralar. Ama
yaúadÕklarÕ aúk her zorlu÷a katlanmalarÕ için
tek dayanaklarÕdÕr. Peter savaúÕn oradan oraya
savurdu÷u yitik hayatlar içinde ayakta
kalmaya çalÕúÕrken Sibirya’nÕn en ücra
köúelerinde yaúam savaúÕ verir, ama bu iki
gencin öyküsü burada, bu lanet yerde hiç
beklenmedik bir biçimde birbirine ba÷lanÕr.
5
Güvercincik/ Özlem Süyev Zat/ Genç
Mephisto Kitabevi/ 153 s.
AslÕnda, yaúamda her úey bir “an”lÕktÕr. Ve
birden bu gerçe÷i duyumsarÕz. Koskoca
sandÕ÷ÕmÕz yaúamlar sadece bir “an”dÕr,
sevdalarÕmÕz, umutlarÕmÕz, kaybediúlerimiz de
öyle. Ve o bir “an”da gizlidir tüm
varoluúumuz. O, bir “an”lÕk ömürlerde, kimi
zaman bir kartal, güvercincik’e, masum bir
çocuk, acÕmasÕz bir zalime dönüúür. Hayatla
bazen úakalaúÕrÕz, bizi güldürebilir. Ama o
yine de sÕrlarÕnÕ vermek istemeyen bir
ketumdur. SavaúÕn
nefesini hissederken,
barÕú türküleri
tuttururuz. Yaúam
aslÕnda bir düú denizi
ve hepimizin içinde
farklÕ dünyalar saklÕ.
Bu kitaptaki öykülerin
her biri içimizdeki o
saklÕ dünyalara kapÕlar
açÕyor.
7
Resimli Dünya/ Nedim Gürsel/ Do÷an Kitap/
318 s.
Nedim Gürsel’in ilk kez 2000 yÕlÕnda
yayÕmlanan, gerek yurtiçinde gerek
yurtdÕúÕnda büyük yankÕ uyandÕran romanÕ
“Resimli Dünya”, sanat tarihi profesörü Kâmil
Uzman’Õn øtalyan Rönesans resmindeki
OsmanlÕlarÕn izini sürmek için gitti÷i
Venedik’te geçiyor. Roman boyunca tüm
Rönesans ressamlarÕnÕn eserleri arzÕ endam
ediyor, tÕpkÕ su
úehrinin kanallarÕ,
köprüleri, tarihi
binalarÕ gibi...
Görselli÷in romanÕ
diyebiliriz “Resimli
Dünya” için. Gürsel
kitaba, profesörün
zaman zaman
çocuklu÷una, zaman
zaman da yaúadÕ÷Õ kente, østanbul’a yaptÕ÷Õ
hayal yolculuklarÕyla baúka bir açÕ
kazandÕrmayÕ da ihmal etmemiú.
6
øki Esir/ Lajos Zilahy/
Çeviren: Füsun
Doruker/ AltÕn
Kitaplar/ 445 s.
YaúadÕklarÕ aúkÕ hiçbir
úeyin yok
edemeyece÷ine inanan
Peter ve Miette, o
yakÕn düúmanÕn
zulmünü en derinden
yaúayan iki gençtir. Peter, I. Dünya SavaúÕ’nÕn
Cumhuriyet
600025-1-10t
15
Lees verder
Tekst 9
‘Genetik bilime yatÕrÕm yapan kazanÕr’
Reyhan Oksay
D
ergimizle yaptÕ÷Õ röportajda Enriquez,
geneti÷in dünyayÕ ve ülkemizi nasÕl
de÷iútirece÷i konusundaki görüúlerini
úöyle dile getiriyor:
4
1
2
3
600025-1-10t
Bilim Teknik- KitabÕnÕzda genetik
biliminin dünyada köklü de÷iúiklikler
yarataca÷ÕnÕ söylüyorsunuz. AyrÕca
“Teknoloji kibar de÷ildir... Lütfen demeyi
bilmez” diyerek, bu de÷iúikli÷in aniden
ortaya çÕkaca÷Õna dikkat çekiyorsunuz.
Sizce dünya ve Türkiye bu de÷iúikli÷e ne
kadar hazÕr?
• KorkarÕm dünyanÕn büyük bir kÕsmÕ bu
de÷iúikli÷e hazÕr de÷il. Genetik bilimi dünyayÕ
pek çok açÕdan etkileyecek. BunlarÕn baúÕnda
tarÕm, sanayi, tÕp ve iú hayatÕ geliyor. ùu anda,
biz konuúurken bile, dünya dönüúü olmayacak
biçimde de÷iúiyor. Sözgelimi eskiden hamile
kalmanÕn tek bir yolu vardÕ. ùimdi ise 17’den
fazla yolu oldu÷unu biliyoruz. Tüp bebekler,
taúÕyÕcÕ anneler, hamile kalan büyükanneler,
yetim embriyolar... ønsanlar bu de÷iúimin
farkÕnda bile de÷il.
• Bu farkÕnda olmama halinin bir bedeli
olmalÕ. ønsanlar bu bedeli nasÕl ödeyecek?
• Önce úu iki soruyu yanÕtlamamÕz
gerekiyor. Dünya bütün olarak 100 yÕl
öncesine göre daha mÕ iyi durumda? Bunun
yanÕtÕ evet, çünkü pek çok açÕdan yaúam
kalitesi yükseldi. Sözgelimi çocuk ölümleri
azaldÕ; pek çok insan daha konforlu bir yaúam
sürdürüyor, daha iyi besleniyor. KÕsaca
dünyanÕn genel olarak daha zengin oldu÷unu
iddia edebiliriz. Ancak bu arada uluslar
arasÕndaki refah seviyesindeki uçurumlar
kapanacak mÕ? Yoksul ülkeler var güçleri ile
bu farkÕ kapatmaya u÷raúÕyorlar. øúte bu
aúamada genetik konusuna yatÕrÕm yaparlarsa
bu farkÕ çok hÕzla kapatabilirler. KÕsaca bilgi
odaklÕ bir ekonomi oluúturmayÕ baúaran
ülkelerde dünyanÕn en zengin insanlarÕndan
bazÕlarÕ yaúÕyor. Bu ülkelere en güzel örnek
Singapur.
• Bu fÕrsatÕ yakalamak için ne
yapmalarÕ gerekiyor?
• Önce e÷itime yatÕrÕm yapmalÕlar. Yine
Singapur’u örnek vereyim. 1950 yÕlÕnda
Singapur çevresinden soyutlanmÕú, küçücük,
yoksul bir adaydÕ. Hatta 1965’e kadar devlet
bile olamadÕ. Bu ülkenin tek seçene÷i
insanlarÕnÕ e÷itmek, devletini yeniden
yapÕlandÕrmak, bilgiyi kendisine çekmek ve iúe
5
6
16
koyulmaktÕ. Böyle de oldu. 1985 yÕlÕnda
Singapur’da kiúi baúÕna gelir 8.116 dolardÕ.
Eski sömürgeci devleti olan øngilizler ise
11.237 dolar kazanÕyordu. 1999’da
Singapurlular øngilizlerden yüzde iki oranÕnda
daha zengindi.
• E÷itilmiú beyinlerin yararlÕ olmasÕ için
sa÷lam bir altyapÕ gerekmez mi? Bu
altyapÕnÕn olmadÕ÷Õ ülkelerde beyin
göçünün çok hÕzlandÕ÷ÕnÕ görüyoruz.
• Beyin göçü tahmin etti÷iniz gibi kötü bir
úey de÷il. ønsanlarÕn ülkelerine yararlÕ olmalarÕ
için mutlaka kendi ülkelerinde olmalarÕ
gerekmez. ønternet aracÕlÕ÷Õ ile her yerde
çalÕúabilir ve bilgi alÕúveriúinde bulunabilirler.
Üretim ekonomisinde bir fabrikaya gidip
ortaya mal çÕkartmanÕz, ya da masanÕza oturup
çeúitli belgeleri elden geçirmeniz gerekirdi.
ùimdi bilgi ekonomisinde evinizde, masanÕzÕn
baúÕnda, otelde, uçakta çalÕúmanÕz mümkün.
Size örnek olarak Kaliforniya’daki çalÕúan
nüfusu gösterebilirim. Bu eyalette çalÕúanlarÕn
yalnÕzca üçte biri dokuzdan beúe, ofiste
yapÕlan bir iúte çalÕúmaktadÕr. økincisi Vietnam
niçin baúarÕlÕ, Tayvan niçin baúarÕlÕ diye
kendimize sorarsak, bu ülke çocuklarÕnÕn yurt
dÕúÕnda e÷itildikleri halde, kendi ülkelerinde
yatÕrÕm yaptÕklarÕnÕ görüyoruz. Bunlar da÷ÕtÕm
a÷larÕ kurup bilgi akÕúÕnÕ sa÷layabiliyorlar.
Buna en güzel örnek Çin ve Hindistan’dÕr.
YurtdÕúÕnda e÷itilen ve deneyim kazanan Çinli
ve Hintliler ülkelerinde kurduklarÕ úirketlerle
dünyada seslerini duyurabiliyorlar.
Hindistan’Õn Bangalore eyaleti, dünyanÕn
ikinci büyük yazÕlÕm üreticisi haline geldi. Her
gün kullandÕ÷ÕnÕz yazÕlÕmlarÕn bir kÕsmÕnÕn
Hindistan’da üretildi÷ini biliyor muydunuz?
Ya da Prodigy CampUSA’nÕn sahibinin bir
MeksikalÕ oldu÷unu?
• Bu ba÷lamda Atatürk’ün reformlarÕnÕ
nasÕl de÷erlendiriyorsunuz?
• KomúularÕnÕzÕn yapamadÕ÷ÕnÕ Atatürk’ün
liderli÷inde siz yaptÕnÕz; veri aktarÕmÕ için
sizin için en uygun ortamÕ yarattÕ. Bunun adÕ
harf devrimiydi. Atatürk harf devrimi ile veri
iletimini büyük ölçüde kolaylaútÕrdÕ. O yüzden
Türkiye bugün çok daha ileride.
• Genetik geliúmeler dünya barÕúÕnÕ
güçlendirebilecek özelli÷e sahip mi?
• Bence evet. Genetik bilgilerin
yardÕmÕyla geliúmiú bir ülkenin baúkalarÕnÕn
topra÷Õna göz dikmesine gerek kalmayacak.
Sözgelimi tarÕmda genetik yapÕsÕ de÷iútirilmiú
ürünlerle sa÷layaca÷ÕnÕz üstünlük, daha fazla
miktarda topra÷a ihtiyaç bÕrakmayacak. KÕsaca
Lees verder
7
8
çok önemli. Türkiye AB ile bütünleúecekse
yapmasÕ gereken úey teknoloji, bilim,
yaratÕcÕlÕk ve yenilikçilik konusunda bakÕú
açÕsÕnÕ de÷iútirmek ve patent geliútirmek. Bir
de bundan 15 yÕl sonrasÕnda Türkiye’nin en
büyük rakibi Avrupa olmayacak. Rakipleriniz
Çin, Kore, Singapur gibi ülkeler olacak. Bu
ülkeler sizi korkutmalÕ. KÕsaca 21. yüzyÕlda
Avrupa ile de÷il, Asya ile rekabet etmeniz
gerekecek.
nitelik, niceli÷i sollayacak. Size bu konuda
örnek olarak Rusya’yÕ gösterebilirim.
Sovyetler ortadan kalktÕktan sonra Rusya
e÷itilmiú beyinleri kaçÕrdÕ. Ve koskoca ülke
giderek parçalandÕ. KaldÕ ki dünyada yeni
e÷ilim, büyük ülkelerin giderek küçülmesi. Bu
da úu anlama geliyor; Büyük ülkeler bölünüyor
ve yerlerinde çok sayÕda küçük ülkeler
kuruluyor.
• Bu trende küreselleúme de diyebilir
miyiz?
• Küreselleúme etmenlerden yalnÕzca biri.
Demokrasi ve farklÕ ekonomik sistemler de bu
gidiúatta önemli rol oynuyor.
• Türkiye’nin sizce bu yarÕútaki úansÕ
ne?
• Bana kalÕrsa do÷ru bir yönetim ile
yarÕúta úansÕnÕz büyük. E÷er kartlarÕ do÷ru
oynarsanÕz, 15 yÕl içinde geliúmiú ülkelerin
arasÕnda yer almamanÕz için hiç bir neden
kalmaz. ùu anda bir dönüm noktasÕnda
oldu÷unuzu görüyorum. Bu aúamada do÷ru
yolu seçerseniz bir daha önünüzü kimse
kesemez. YapmanÕz gereken tek úey bilimin
gerisinde kalmamak. Bu ba÷lamda bilime
yönelmiú, bilime meraklÕ çocuklar yetiútirmek
EczacÕbaúÕ’nda yaratÕcÕ ve yenilikçi
buluúmalar 2003’ün konuk
konuúmacÕsÕ Juan Enriquez
Cumhuriyet Bilim-teknik
600025-1-10t
17
Lees verder
Tekst 10
Bir Portre
Piyango... Size de çÕkabilir?
ørfan KalaycÕ
1
“Büyük ikramiye... size de çÕkabilir!..”
YÕlbaúÕ yaklaúÕrken sÕkça duydu÷umuz bu
sözün, ekonomiden politi÷e kadar uzanan bir
derinli÷i vardÕr. Bir anda ve çok zengin olma
duygusunun dayanÕlmaz a÷ÕrlÕ÷ÕnÕ
taúÕ(ya)mayacak insan yok gibidir. Bütün
dünyada piyangoculu÷un, taraflarÕna sa÷ladÕ÷Õ
tatlÕ kârlara ve toplumdaki gelir bölüúümünde
yarattÕ÷Õ dalgalandÕrmalara bakÕlÕrsa, kendine
özgü çok güçlü bir iúlevselli÷i sözkonusudur.
5
Nereden nereye?
2
3
4
600025-1-10t
BatÕ dillerinde “Lotarya” (Lotterie)
terimiyle anlatÕlan ve Tanzimat’la birlikte
ortaya çÕkan piyango sözcü÷ünün kökeni; “bir
zamanlar øtalya’nÕn kimi yörelerinde bazÕlarÕ
beyaz kartlarla oynanan bir lotaryada kazanan
ka÷ÕtlarÕn rengi olan beyaz’Õn (bianco)
øtalyancasÕ...”
Dünyada ilk sistemli piyangoculu÷a geçiú,
1530 tarihinde øtalya’da “Floransa Piyangosu”
adÕ altÕnda gerçekleúmiú. Piyangoculuk, ulusal
boyutunu ilk kez 1539’da Fransa’da almÕú:
Kral I. François, gelirinin bir kÕsmÕnÕn devlete
bÕrakÕlmasÕ koúuluyla “Fransa Kraliyet
Piyangosu”nu kabul etmiú. øngiltere’de ise,
devlet piyangosu ilk kez 1568’de bir liman
inúaatÕnÕn giderlerini karúÕlamak amacÕyla
düzenlenmiú ve ardÕndan lotaryacÕlÕk bütün
Avrupa’ya yayÕlmÕú.
OsmanlÕ dönemi için tarihsel piyango
çekiliúi ùubat 1889 yÕlÕnda olup çekiliúin
birinci ikramiyesi 15.500 kuruútur.
Cumhuriyet’in ilanÕndan sonra, hava savunma
gücünü desteklemek amacÕyla piyango
düzenleme hakkÕ 1926’da Türk Tayyare
Cemiyeti’ne verildi. 5.7.1939 tarihli 3670
sayÕlÕ yasayla yine aynÕ amaçla ve Maliye
BakanlÕ÷Õ’na ba÷lÕ olarak Milli Piyango
ødaresi (MPø) kuruldu.
Ülkemizde MPø’nin düzenledi÷i pek çok
úans oyunu var: Baúta Piyango olmak üzere;
SayÕsal Loto, Süper Toto, Skor Toto, KazÕKazan, 10 Numara, ùans Topu, Futbol ùans
ve At YarÕúlarÕ. BunlarÕn arasÕnda en eski ve
popüler olanÕ piyango biletidir. AyrÕca,
kolayca zenginleúme yöntemleri konusunda
arayÕúlar sürdükçe ve do÷al olarak teknoloji
geliútikçe ulusal ve küresel düzeyde daha bir
çok úans oyunu çeúidi ortaya çÕkacaktÕr.
6
18
YakÕn bir geçmiúte, Türkiye’den de katÕlÕmÕn
sa÷landÕ÷Õ bir Avrupa Piyangosu çekiliúi
yapÕlmÕútÕ. ønsano÷lunun sÕnÕrsÕz parasal
hayalleri bir “dünya piyangoculu÷u”nu
zorlamaktadÕr.
ùans oyunlarÕnÕn ekonomi politi÷i için üç
önerme ileri sürülebilir: ùans oyunlarÕnÕn
ülkelerin geliúmiúlik düzeyi ile, bir toplumun
sÕnÕfsal yapÕsÕ ile ve ekonomik kriz ile iliúkisi
nedir?
Geliúmiú ülkelerde (GÜ) de az geliúmiú
ülkelerde (AGÜ) de çeúitli düzeylerde ve
beklentilerle úans oyunlarÕ oynanÕyor. 2003
yÕlÕnda yapÕlan bir araútÕrmada geliúmiúlik
düzeyleri farklÕ bir dizi ülkenin úans
oyunlarÕna ne kadar para yatÕrdÕ÷Õ gösterildi.
øncelenen 58 ülke arasÕndan, úans oyunlarÕnda
gerçekleútirilen satÕú hacmine göre ilk sÕrayÕ
6.2 milyar $ ile ABD alÕrken, onu Fransa,
Almanya ve Japonya izliyor. Kiúi baúÕna
yatÕrÕlan para açÕsÕndan ise ilk üç sÕrada 122,
97 ve 92 $ ile CebelitarÕk, Norveç ve
Finlandiya yer alÕyor. AGÜ karakterinin
baskÕn oldu÷u Çin, toplam 1 milyar $’dan
fazla para yatÕrmasÕna karúÕn, bu rakam kiúi
baúÕna 1$’dan daha azdÕr.
Türkiye, ciro liginde 28., kiúisel harcamada
41. sÕrada. Dikkat edilirse, GÜ’de úans
oyunlarÕna ilgi daha fazla, AGÜ’de ise daha
azdÕr. Ülkelerin geliúme düzeyleri ile úans
oyunlarÕna ilginin ters orantÕlÕ oldu÷unu ölçen
deneysel bir çalÕúmaya rastlanmamaktadÕr.
Ekonomik kriz konjonktürlerinde, umutlarÕ
pazarlayan úans oyunlarÕna olan ilgideki
de÷iúme de önemlidir. YapÕlan bir araútÕrmaya
göre, kriz dönemlerinde iúsizler ve orta
sÕnÕftan gelenler piyangodan uzaklaúmakta,
Lees verder
kadar baúkalarÕnÕn aleyhine zengin olmasÕ ve
buna karúÕlÕk tepkisel bir “servet düúmanlÕ÷Õ”
riski vardÕr. DolayÕsÕyla, özellikle her
yÕlbaúÕnda güncelleúen piyango çekiliúleri,
gelir bölüúümü sorununu bir ölçüde
azaltmakta mÕdÕr, yoksa bu sorunu daha da mÕ
derinleútirmektedir?
Özellikle büyük “talih kuúu”nun kondu÷u
insanlarÕn ço÷u, kazandÕklarÕ paralarÕn
baúlarÕna “bela” olduklarÕnÕ anlatÕrlar.
paradoksal olarak, zenginler daha fazla bilete
yönelmektedir.
Bu durumun psikolojik yorumu úöyledir: ‘Bir
loto oyuncusunun 6 do÷ru numarayÕ
yakalamasÕ 13.938.816’da 1 olasÕlÕktÕr. Yani
kiúi, yüzde 0,000.007 oranÕnda úanslÕ. Buna
göre, ekonomik kriz ortamÕnda insanlar çok az
úansa sahip olduklarÕ bu alandan çekilip, bu
küçük paralarÕ bile biriktirmeyi hedeflerler.’
Bu araútÕrmanÕn ulaútÕ÷Õ sonuca göre,
krizlerden etkilenmeyen tek sektör varsa, o da
piyango sektörüdür.
Neticede;
8
2003 yÕlbaúÕ çekiliúi için MPø 160 trilyon TL
tutarÕnda bilet bastÕ ve 94.6 trilyon TL de
da÷Õtacak. Gayri safÕ hasÕlatÕn %10’u TanÕtma
Fonu’na, toplam kârÕn %95’i Savunma
Fonu’na, bir bölümü vergi ve di÷er katkÕlar
olarak Hazine ile di÷er kamusal fonlara
aktarÕlacaktÕr. Bütün bu rakamlar karúÕsÕnda
úu sorularÕ sormamak elden de÷il:
Acaba!
7
En zorundan baúlanÕrsa... Bu kadar paranÕn
da÷ÕtÕlmasÕyla, gerçekten toplum
zenginleúecek mi ya da ne kadar
zenginleúecek? Zengin-yoksul makasÕnÕn
fazlasÕyla açÕldÕ÷Õ, bir toplumda; úans
oyunlarÕyla bazÕ yoksullarÕn zenginleúerek
sÕnÕf atlamasÕ olasÕdÕr. Ancak buradaki
zenginleúme salt bireyseldir, toplumsal de÷il.
Bir ülkede ne kadar kolaycÕ para kazanma
anlayÕúÕ ve davranÕúÕ egemense, bireylerin o
Piyango ikramiyeleri astronomik rakamlÕ
olmamalÕ. Salt birkaç kiúiye büyük rakamlÕ
paralar yerine, pek çok kiúiye küçük-orta
hacimli paralar ödenmelidir. Bu, belki bilet
satÕú hacmini daraltabilir, ama öte yandan
yapay zenginleúmeye karúÕ toplum vicdanÕnÕ
rahatlatabilir.
Piyangodan iyi kazanmÕú bir kiúiye, daha
sonra yine kazansa bile, ödeme
yapÕlmamalÕdÕr. Aksi halde, zengini bir kez
daha zengin yapmak olur ki, bu, bir baúka
yoksulun zengin olabilmesini engellemek
anlamÕna gelecektir.
Günümüzde, Türkiye baúta olmak üzere,
bütün dünya için en büyük ve asÕl “piyango”,
iú-aú sahibi ve sa÷lÕklÕ olmak, dahasÕ insan
gibi yaúamak olsa gerek. Bir anda çok para
kazanmak ise, bu insanca yaúamanÕn yanÕnda
bir “fantazya” olabilir ancak.
Cumhuriyet
600025-1-10t
19
Lees verder
Lees bij de volgende teksten steeds eerst de vraag voordat je de tekst zelf raadpleegt.
Tekst 11
Kaya÷Õn Tarihçesi
1
2
3
4
5
600025-1-10t
Tarihçiler insanlarÕn daha tekerlek icat
edilmeden önce kar ve buz üzerinde kayak
veya benzeri araçlarla hareket edebildikleri
görüúünde birleúiyorlar. 1921 yÕlÕnda øsveç’te
bulunan çam a÷acÕndan yapÕlmÕú ilkel kaya÷Õn
(Hoting Ski) 4500 yaúÕnda oldu÷u
saptanmÕútÕr.
Finlandiya ve øzlanda’da, öte yandan
Kuzeydo÷u Asya’da ve Kanada’da kayak ve
benzeri araçlarÕn kalÕntÕlarÕnÕn bulunmasÕnÕ
açÕklamaya çalÕúan Alman araútÕrmacÕ C. I.
Luther’in teorisine göre, tarih öncesi kaya÷Õn
Orta Asya’da Sibirya ve Mo÷olistan ile komúu
olan Altay bölgesinden üç yöne do÷ru
yayÕldÕ÷Õ varsayÕlmaktadÕr:
- Buzul devrinin sonlarÕnda kuzeydo÷uya
Mançurya yarÕmadasÕna ve Bering yolu ile
Kuzey Amerika’ya
- Kuzey batÕya; øskandinavya ve øzlanda’ya
- Balkanlar’a ve Anadolu’ya.
Tarih öncesi kayak veya benzeri araçlarÕn
bulundu÷u bölgelerin jeolojik yapÕlarÕ
incelendi÷inde, bu araçlarÕ kullanan ilkel
insanlarÕn av hayvanlarÕ ve balÕklarÕn bol
oldu÷u bataklÕk göl gibi su kenarlarÕnda
yaúadÕklarÕ anlaúÕlÕr. Bir teoriye göre bu
insanlar yazÕn çamurda, kÕúÕn da karda
batmamak için de÷iúik biçimlerde a÷aç
parçalarÕnÕ kullanmayÕ ö÷rendiler.
1929 yÕlÕnda Norveç’te ortaya çÕkarÕlan ve
2500 yÕlÕnda oldu÷u tahmin edilen kayak ise
daha geliúmiútir ve özellikle uçlarÕn bükülü
olmasÕ ile dikkati çeker. BazÕ araútÕrmacÕlara
göre Laponlar’Õn kullandÕklarÕ kayaklarÕ
geliútirmeleri de aúa÷Õ yukarÕ 2000 yÕl kadar
sürdü. Laponlar bir ayaklarÕna kÕsa ve dar,
di÷erine uzun ve geniú kayak takarak de÷iúik
araziye uyum sa÷lÕyorlar, örne÷in düzlüklerde
kÕsa kaya÷Õn itmesinden yararlanarak hÕz
kazanÕyorlardÕ. Bu zekice buluú 19.yüzyÕla
kadar ortadan kaybolmadÕ.
6
7
Orta Ça÷da
M.S. 1000-1200 yÕllarÕ arasÕndaki Norveç
ve Fin kayÕtlarÕna göre avcÕlar, bazÕ askeri
birlikler kayaklarla hareket ediyorlardÕ. 16.
yüzyÕldan itibaren øskandinavya, Rusya gibi
kÕúÕn uzun süre karla kaplÕ ülkelere giden ve
izlenimlerini yazan araútÕrmacÕlar gördükleri
20
kayakçÕlardan bahsettiler ve resimlerini
yaptÕlar.
Orta Avrupa ve Kuzey Amerika’da:
Kuzey ülkelerinde ulaúÕm aracÕ olarak
kullanÕlan kayak, göçler ve savaúlar nedeniyle
Orta Avrupa’ya do÷ru yayÕldÕysa da 17. ve 18.
yüzyÕldaki yöresel birkaç uygulamanÕn
dÕúÕnda 19. yüzyÕl sonlarÕna kadar Alpler’deki
yüksek vadilerde yaúayan insanlarÕn
kullandÕ÷Õ bir araç haline gelmedi. Bunda
da÷larÕn yapÕsÕnÕn ve kar örtüsünün Kuzey
Avrupa’ya göre çok farklÕ oluúu da rol
oynadÕ. Öte yandan Orta Avrupa ve
Alpler’den önce, 19. yüzyÕl ortalarÕnda Kuzey
Amerika’da Norveçli altÕn arayÕcÕlarÕnÕn
etkisiyle sportif amaçlÕ kayakçÕlÕ÷Õn baúladÕ÷Õ
görülür.
Avrupa’da úehirleúme ve sanayileúme
sürecinin baúlamasÕyla birlikte kentlerde
yaúayan ve ekonomik güçleri de giderek artan
insanlar sa÷lÕklÕ bir ortamda dinlenmek ve
spor yapmak için yazÕn deniz kÕyÕlarÕna, kÕúÕn
da da÷lara yöneldiler. Böylece Alpler’de da÷
turizmine ve kayakçÕlÕ÷a dayalÕ büyük bir
faaliyetin baúlamasÕ için uygun ortam
hazÕrlanmÕú oldu. Endüstrinin geliúmesi,
kayak malzemelerinin yapÕmÕnÕ da olumlu
yönde etkiledi; de÷iúik amaçlar için kullanÕlan
Lees verder
8
9
10
kayaklar, ba÷lamalar geliútirildi. Mekanik
tesisler devreye girmeye baúladÕ.
Bu çerçevede Avrupa’da ilk kayak
kulüplerinin 19. yüzyÕl sonlarÕnda
kurulduklarÕnÕ görüyoruz; 1891 Viyana, 1893
Glarus-øsviçre, 1896 Grenoble gibi. ølk
uluslararasÕ yarÕú ise 1907 yÕlÕnda düzenlendi.
Alp KayakçÕlÕ÷ÕnÕn geliúmesi
AvusturyalÕ Matthias Zdarsky (1856-1940)
Alp kayakçÕlÕ÷ÕnÕn öncüsü olarak tanÕnÕr.
Zdarsky 20. yüzyÕla kadar geçerli olan Norveç
tekni÷inin yerine, kayak ayakkabÕlarÕnÕ yeni
tip bir ba÷lamayla kayaklara iyice tespit
ederek, yüksek Alp da÷larÕna uygun bir kayak
tekni÷i geliútirdi. Böylece vücudun döndürme
hareketleri kayaklara daha iyi iletilebiliyordu.
Oysa Telemark dönüúüne dayanan Norveç
tekni÷inde ayakkabÕlar sadece kaya÷a
ucundan ba÷lÕydÕlar.
Bu arada Fransa ve Avusturya’da
kayakçÕlÕ÷Õn geliúmesinde ordu da büyük rol
oynadÕ. Avusturya’da Zdarsky’nin teknik
bilgilerinden yararlanan Albay Georges
11
12
Bilgeri bu konuda geliúmelere önayak oldu,
ancak Zdarsky’nin tek sopalÕ tekni÷ine karúÕn
Bilgeri çift sopa öneriyordu.
1920’lerde AvusturyalÕ Hannes Schneider
Arlberg tekni÷ini ortaya koydu. Bu tekni÷in
temelini alçak pozisyonda alÕkomalÕ dönüú
içeriyordu. Daha sonra hem AvusturyalÕlar
hem de FransÕzlar «kayaklarÕ, yeterli hÕz
kazanÕldÕktan sonra, sÕnÕrlandÕrÕlmÕú bir
rotasyon hareketi ile döndürme» tekni÷ine
geçtiler. Ne var ki 1950’lerde Alberg’de Prof.
Stephan Kruckenhauser kÕsa paralel dönüúleri
(Wedeln) dünyaya tanÕttÕ ve Avusturya
ekolünü yerleútirdi.
1970’lere kadar çeúitli ülkelerin, bu arada
özellikle Avusturya ve Fransa’nÕn kendi
ekollerini savunduklarÕ görüldü, yarÕúmalarda
alÕnan parlak dereceler de kanÕt olarak
gösteriliyordu. Ancak bu tarihten sonra
kaya÷Õn úu veya bu ekole kesinlikle
ba÷lanarak kayÕlmasÕnÕn do÷ru olmadÕ÷Õ;
karÕn niteli÷i, arazinin biçimi ve hÕza ba÷lÕ
olarak de÷iúik tekniklerin uygulanabilece÷i
kabul edilmeye baúlandÕ.
Kaynak: Adam Kayak
600025-1-10t
21
Lees verder
Tekst 12
melodramÕ. Baúrollerinde TarÕk Akan, Perihan
Savaú, Eúref Kolçak gibi oyuncular var (1977).
GÜNÜN FøLMLERø
Arlette
Mahúere Kadar
10.00 TRT 1
Armatör babasÕnÕn yazlÕk köúkünde
bekçilik yapan elektrikçiyle evlenen kÕzÕn
aúk ve serüven öyküsü. Lütfü Ö. Akad’Õn
yönetti÷i filmde, Kartal Tibet, Fatma Girik gibi
oyuncular var (1971).
13.00 Show TV
YÕldÕz Tepe
Filmde, kimsesiz kalÕnca Anadolu’nun
ÕssÕz bir yöresindeki akrabalarÕnÕn yanÕna
sÕ÷Õnan bir genç kÕzÕn, gizemli bir köúkte ona
âúÕk iki kardeúle baúÕndan geçen ürkütücü
olaylarÕn öyküsü anlatÕlÕyor. Yönetmen: Ya÷mur
Taylan. Oyn: Özge Özberk, U÷ur Polat, Ozan
Güven (2000).
Önce Aúk
Yedi Evlat…
13.55 CINE 5
Aúk ZamanÕ
14.20 Kanal D
Sahilde Cinayet
15.30 TGRT
15.45 TRT INT
Sevdi÷i yoksul kÕzla, ölümcül hasta
varlÕklÕ kÕz arasÕnda seçime zorlanan
üniversiteli bir gencin öyküsü. Osman F.
Seden’in Safa Önal’Õn senaryosundan çekti÷i
film, duygusal akÕú içinde aúk, özveri, alÕnyazÕsÕ
gibi klasik Yeúilçam motiflerini iúleyen, daha
çok oyuncularÕyla ilgi çeken sÕradan bir aile
600025-1-10t
23.35 CINE 5
(Seaside Seduction) – Jess, genç ve
güzel bir striptizcidir. Ucuz ve gürültülü
gece kulüpleriyle dolu bir sahil kasabasÕnda
yaúayan genç kadÕn, artÕk buralarÕ terk etmek
niyetindedir. Fakat bir gün sevgilisinin cesedi
sahile vurmuú bir úekilde bulununca, Jess suçlu
durumuna düúer. Bu iúten kurtulmaya çalÕúan
genç kadÕn, kendini karmaúÕk olaylarÕn içinde
bulur. Yön: Patrick Coppola. Oyn: Belinda
Coppola, Monique Parent (1999 ABD, 90 dk).
Gözleri görmeyen bir kÕzla, âúÕk oldu÷u
bestecinin acÕklÕ öyküsü. Muzaffer
Aslan’Õn filminde, Türkân ùoray, Cüneyt ArkÕn,
Münir Özkul, Gülgün Erdem ve Kayhan
YÕldÕzo÷lu var (1970).
ùeref Sözü
21.00 CINE 5
(In The Mood for Love) – Bir gazetede
editörlük yapan Chow karÕsÕnÕn onu
aldattÕ÷ÕnÕ ö÷renir. Üstelik komúularÕ Lizhen’in
kocasÕyla. Chowk, kÕskançlÕktan adeta deliye
dönmüútür ve intikam almaya karar verir. Bunun
için sinsice bir plan yapar. Lizhen’e kur yaparak
onu a÷Õna düúürecektir. Böylece hem de
Lizhen’in kocasÕndan intikamÕnÕ almÕú olacaktÕr.
Sonunda amacÕna ulaúÕr. Yön: Kar-W-al Wong.
Oyn: Tony Leung Chiu Wai, Maggie Cheung,
Ping Lam Slu (2000 Hong Kong, 98 dk).
Gecekonduda yaúayan üç kÕzkardeúten
fabrika iúçisi en küçü÷ünün, kendisine
göz koyan ablalarÕndan birinin kocasÕ, öbürünün
o÷lu ve bir semt kabadayÕsÕyla iliúkilerinin
öyküsü. Yönetmen: Süreyya Duru. Oyuncular:
Hülya Avúar, Selçuk Özer, Tulu÷ Çizgen, Savaú
Yurttaú (1987).
HayatÕm Sana…
16.30 Show TV
Yedi tane çocu÷u olan dar gelirli bir
memurun çocuklarÕndan iki tanesini
evlendirirken baúÕna gelen trajikomik olaylarÕn
öyküsü konu alÕnÕyor. Yönetmenli÷ini Halit
Refik’in üstlendi÷i yapÕmda, Cüneyt Gökçer,
Perihan Savaú, Neriman Köksal var.
(First Comes Love) – Bennett,
patronunun güzel kÕzÕyla yeni
niúanlanmÕútÕr. Genç adam sanki bir rüyada
gibidir. Fakat iú konusunda yaptÕ÷Õ büyük bir
hata herúeyi altüst edebilecek niteliktedir. Bir
müze müdürüne yanlÕúlÕkla mail atar. Kalib,
aslÕnda düzeltilmesi çok zor olan bu hatayÕ telafi
edebilmek için elinden geleni yapar. Yön: Ron
Lagomarssino. Oyn: John Stomas, Annabeth
Gish, Jane Sibbett, Robert Stack, Angie
Dickinson (1999 ABD, 94 dk).
Çil Horoz
15.45 CINE 5
(Arlette) – Arlette isimli genç ve güzel
bir kadÕna, yakÕúÕklÕ bir genç kur
yapmaktadÕr. Fakat genç kadÕnla evlenmek
isteyen sadece o de÷ildir. Arlette’nin en son
talibi ise Frank adÕnda bir kumarbazdÕr. Frank,
Las Vegas’Õn en ünlü kumarbazlarÕna borç
yapmÕútÕr. AslÕnda Arlette’yle evlenmesi de bir
oyundan baúka bir úey de÷ildir. Çok zengin bir
kadÕn olan Arlette’le evlenince onun parasÕna da
sahip olabilece÷ini düúünmektedir. Yönetmen:
Claude Zidi. Oyuncular: Josiane Balasko,
Christopher Lambert, Arnelle. (1997 Fransa,
100 dk).
Kusursuz Hedef
23.45 atv
(Perfect Target) – ParalÕ bir asker
yabancÕ bir ülkeye gönderilir. Gönderilme
sebebi o ülkenin baúkanÕnÕ korumaktÕr. Fakat
gitti÷i ülkede bulunuúunun asÕl amacÕnÕn
baúkana suikast giriúimini desteklemek
oldu÷unu farkeder. Yönetmen: Sheldon Lettisch.
22
Lees verder
Bunun için grup terapisine katÕlÕr. Yönetmen:
Eric Blakeney. Oyuncular: Liam Neeson, Oliver
Platt, Sandra Bullock (2000 ABD 100 dk).
Oyn: Daniel Bernhardt, Jim Pirri, Brian
Thopson, Rober Englund (1997 ABD, 89 dk).
Aúk SilahÕ
01.05 TRT 1
(Gun Shy) – Gizli Dea ajanÕ
öldürülmekten kÕl payÕ kurtulmuútur.
Ancak görevine yeniden dönebilmesi için
psikolojik tedavi görmesi gerekmektedir.
øzleyin
Orta
De÷mez
YabancÕ
Yerli
Einde
600025-1-10t
23
Lees verder

Benzer belgeler

Turks Examen VWO

Turks Examen VWO Yakalı, Semih Balcıoğlu, Yakup Karahan, Gürcan Gürsel, İsmail Doğan, Hayati Boyacıoğlu, Siyami Yozgat, Mehmet Ünal, Morad Tienti, Reshad Sultanovic, Emad Hajjaj, Atay Sözer, Muammer Kaylan, Varujan...

Detaylı

Turk s Examen VWO

Turk s Examen VWO ve mucizevi úekilde, yaklaúÕk üç hafta içinde kendisi de bütün úikayetlerinden kurtuldu. Tüm dünyada buna benzer öykülerden çok sayÕda örnek verebiliriz. Ancak amacÕmÕz daha fazla anlatarak sizleri...

Detaylı

Eindexamen Turks vwo 2006-I

Eindexamen Turks vwo 2006-I Yakalı, Semih Balcıo÷lu, Yakup Karahan, Gürcan Gürsel, øsmail Do÷an, Hayati Boyacıo÷lu, Siyami Yozgat, Mehmet Ünal, Morad Tienti, Reshad Sultanovic, Emad Hajjaj, Atay Sözer, Muammer Kaylan, Varujan...

Detaylı

Bijlage HAVO

Bijlage HAVO baúlangÕcÕ olarak kabul edilmiúti.

Detaylı

Turks 1 ,2 Examen HAVO

Turks 1 ,2 Examen HAVO sayÕda örnek verebiliriz. Ancak amacÕmÕz daha fazla anlatarak sizlerin canÕnÕzÕ sÕkmak

Detaylı