Turk s Examen VWO

Transkript

Turk s Examen VWO
Turks
Examen VWO
Voorbereidend
Wetenschappelijk
Onderwijs
20
05
Tijdvak 1
Vrijdag 3 juni
9.00 – 11.30 uur
Tekstboekje
500018-1-10t
Begin
Tekst 1
GÖRÜù
HAYRETTøN AYDIN
Bir Gençlik Projesi
1
2
3
4
5
Avrupa’da ve özellikle Almanya’da yaúayan
genç insanlarÕmÕzÕn, daha önce
karúÕlaúmadÕklarÕ, çünkü gündeme hiç gelmemiú
yepyeni sorunlarla karúÕ karúÕya oldu÷unu
söylemek, aslÕnda bilineni tekrarlamak anlamÕna
geliyor. Ama yeni arayÕúlar da devam ediyor.
Bu çerçevede, Türkiye AraútÕrmalar
Merkezi, Avrupa Birli÷i’nin de÷iúik ülkelerinde
yaúayan Türk gençlerini kapsayan bir proje
gerçekleútirmeye baúladÕ. Avrupa Birli÷i
“Gençlik” (Jugend) fonu tarafÕndan desteklenen
proje, 3 ülkede yaúayan 18-22 yaú grubundaki
Türk gençlerini, birer haftalÕk buluúmalarda bir
araya getirmeyi hedefliyor. ølki SchleswigHolstein eyaletinin Pinneberg ilçesinde yapÕlan
gençlik buluúmasÕnÕn ardÕndan, sÕrasÕyla
Belçika’nÕn Gent kentinde ve Strasburg’da aynÕ
gruplarla buluúmalar gerçekleútirilecek. Proje,
toplam iki yÕllÕk bir süreyi kapsÕyor.
“Avrupa Birli÷i ülkelerinde yaúayan Türk
gençlerinin kimli÷i ve kimlik tanÕmlarÕ” baúlÕklÕ
projenin farklÕ boyutlarda amaçlarÕ vardÕr.
Amaçlardan biri, de÷iúik ülkelerde yaúayan
Türk gençleri arasÕnda iletiúimin kurulmasÕnÕ ve
bu iletiúimin süreklilik kazanmasÕnÕ sa÷lamak.
Bundan anlaúÕlmasÕ gereken, projenin
gençler tarafÕndan örnek alÕnarak kendi
inisiyatifleri ile benzeri buluúmalarÕn
gerçekleútirilmesidir. Bu, hem sürmekte olan
projeye katÕlan, hem de baúka gençler için
geçerlidir.
Projenin ikinci bir amacÕ, gençlerin
yaúadÕklarÕ bölge veya ülke sÕnÕrlarÕnÕ aúarak
Avrupa’yÕ “keúfetmeleri” ve tanÕmalarÕdÕr.
Proje, bunu, kendileri gibi göçmen ailelerinden
gelen insanlarla birlikte yaparak, di÷er Avrupa
ülkelerinde yaúayan Türk gençleriyle birlikte
ülkeler arasÕndaki benzerlik ve farklÕlÕklarÕ
görmelerine olanak sa÷lamayÕ da hedefliyor.
Gençler, ülkeler arasÕndaki benzerlik ve
farklÕlÕklarÕ görebilmelerini teúvik etmek için
buluúmalar sÕrasÕnda aralarÕnda ve konunun
uzmanlarÕyla birlikte de÷iúik konularÕ
tartÕúacaklar.
ProgramÕn bir özelli÷i, gençlerin katÕlÕmcÕ
bir biçimde programda yer almalarÕ.
6
7
Buluúmalar, de÷iúik ülkelerdeki partner
kuruluúlarÕn önderli÷inde gençlerin istek ve
düúünceleri do÷rultusunda planlanÕp
gerçekleútiriliyor. Her bir buluúmada, belli
konular a÷ÕrlÕklÕ olarak iúleniyor.
Pinneberg’deki ilk buluúmanÕn ana konularÕ,
“Gelenek ve Ça÷daúlÕk, Türkiye ve Avrupa”
baúlÕ÷ÕnÕ taúÕyordu. Sonbaharda Gent’te
gerçekleúecek ikinci buluúmanÕn ana konularÕ
“e÷itim ve kuúaklar arasÕ iliúkiler” olacak.
Strasburg’da yapÕlacak son buluúmanÕn konusu
ise, “vatandaúlÕk ve Avrupa vatandaúlÕ÷Õ”.
Türkiye AraútÕrmalar Merkezi’nin bilimsel
rehberli÷inde hazÕrlanan buluúmalar sÕrasÕnda
yapÕlan grup tartÕúmalarÕ kaydedilerek daha
sonra bilimsel de÷erlendirmeye tabi tutulacaktÕr.
Buluúma programÕnÕn sonunda ise, proje, bir
yayÕn úeklinde belgelenecektir.
Bütün bunlara neden gerek duyuluyor? Neler
kazandÕracaktÕr? KazandÕraca÷Õ çok úey var.
Gençlerimize, yaúadÕklarÕ çevrenin sÕnÕrlarÕnÕ
aúma olana÷Õ sa÷lanmasÕ baúta geliyor. Bunu
hem co÷rafi, hem de “fikri” anlamda görmek
gerekir. Co÷rafi anlamda, yaúadÕklarÕ ülke ve
Türkiye ile sÕnÕrlÕ kalan gençlere, Avrupa’nÕn
di÷er ülkelerini tanÕma olana÷Õ sa÷lanmÕú
oluyor. Buna gerçekten “tanÕma olana÷Õ”
demek gerekiyor, çünkü her bir buluúmada bir
araya gelinen ülkedeki grubun rehberli÷inde,
toplumsal yaúamÕ yakÕndan izliyorlar. Buluúma
programÕ çerçevesinde davet veya ziyaret edilen
toplumsal ve siyasal aktörler ile tanÕúmatartÕúma olana÷Õ sunuluyor. Böylelikle de
ziyaret edilen ülkeyi, yaúanan sorunlarÕ veya
olumlu geliúmeleri görerek tanÕmalarÕ
amaçlanÕyor.
Gençler, Avrupa’nÕn baúka ülkelerini ziyaret
ederek kendi yaúadÕklarÕ ülke ve toplumu baúka
ülke ve toplumlarla kÕyaslayabilecek, böylece
hem daha iyi tanÕmalarÕ, hem de daha bilinçli
olmalarÕ mümkün olacaktÕr. ølk buluúmada
edinilen izlenim, gençlerin baúka ortam ve
çevrelerde yaúayan yaúÕtlarÕyla bir araya gelerek
durumlarÕnÕ ve sorunlarÕnÕ tartÕúmaya büyük bir
ihtiyaç duyduklarÕdÕr. Bu izlenim, projenin
baúka gençler için bir örnek teúkil edece÷i
umudunu arttÕrÕyor. Ülke sÕnÕrlarÕnÕ aúÕp birey
olarak yeni arkadaúlÕklar kurmanÕn yanÕ sÕra
kendi inisiyatifleriyle baúka ülkeleri
keúfedebileceklerini gösteriyor.
ølk deneme olarak yapÕlan buluúma
programÕ, hem katÕlan hem de haberdar olan
baúka gruplara örnek olabilecek.
Öyle görünüyor.
Cumhuriyet
500018-1-10t
2
Lees verder
Tekst 2
Hollanda’da Türk uydu televizyon yayÕnÕ
Mariska Milikowski
1
2
3
4
5
6
Kuúkusuz HollandalÕlar da benzer geliúmelere
tanÕk olmuúlardÕr. Marlie Hollands’Õn Yeni
Ufuklar kitabÕnda belirtti÷i gibi (1998, s. 230)
burada da yeni arayÕúlar vardÕr:
“ÇocuklarÕmÕzÕn
geçmiúin
çok
farklÕ
oldu÷unu anlamalarÕ çok güçtür. Ama
bugünün büyükleri olan bizler için çok fÕrtÕnalÕ
bir geçiú dönemi söz konusudur. Bu dönemde
eskiler yÕkÕlmÕútÕr ve yenilerin yapÕlmasÕ
gerekmektedir (S.111).”
“Toplum yaúamÕnda terketmemiz gereken
eskimiú úeylerden biri de homojen bir Hollanda
kültürü inancÕdÕr. ùimdi biz bu eski ile yeni 7
arasÕndaki (geçiú) döneminde yani boúlukta farklÕ
kültürel, etnik ve dini gerçeklerle uyumlu bir
úekilde yaúamak için yapÕcÕ yöntemlerin arayÕúÕ
içindeyiz (s.237).”
Hollanda çok de÷iúmiútir. Bundan kÕsa bir süre
önce kÕzÕmla Güney Hollanda adalarÕndan birindeki
Ouddorp’ta bir hafta sonu geçirdik. Toplu taúÕma
araçlarÕ ile seyahat ettik ve ilk gözümüze çarpan,
Spijkenisse’de otobüs her çeúit etnik kökenden 8
yolcularla dolu iken Ouddorp’a vardÕ÷ÕmÕz zaman
otobüste sadece bir avuç HollandalÕnÕn kalmasÕydÕ.
Randstad
(Amsterdam-Rotterdam-Lahey-Utrecht
bölgesine verilen ve metropol anlamÕnda kullanÕlan
bir söz) ile aradaki fark pazar günü ö÷leye do÷ru
köyde yürüyüúe çÕkÕldÕ÷Õnda daha da bariz bir úekilde 9
göze çarpÕyordu.
Kilisedeki pazar ayini bittikten sonra sokaklar
düzgün giyimli ailelerle doluydu. KadÕnlarÕn ço÷unun
ise baúÕnda úapka veya bere vardÕ. Buna kÕzÕm çok
úaúÕrdÕ. AmsterdamlÕ bir kÕz olarak türbana alÕúÕktÕ
ama o bunu sadece Müslüman kadÕnlara özgü bir adet
sanÕyordu. Öte yandan Ouddorp “eski kafa” sÕnÕfÕna
da sokulamazdÕ. Çünkü pansiyona yerleúirken
gözümüze ilk çarpan úey yerel TV yayÕnlarÕ arasÕnda
MTV ve CNN’e yer verilmesi olmuútu. Oysa ki
bundan birkaç ay önce sözkonusu yayÕnlar
(Amsterdam’da) kablodan
çÕkarÕlmÕútÕ. A200
úirketinin bu uygulamasÕ çok tartÕúmaya neden olmuú
ve bunun üzerine Amsterdam’da yaúayan birçok
HollandalÕ, yabancÕ kökenli hemúehrilerinin çanak
antenlerine baúka bir gözle bakmaya baúlamÕútÕ. Yani
acaba bu antenler MTV’yi de alÕyor muydu?
Eurosport’u alanÕ da var mÕydÕ? Belki de böyle bir
çanak antene yatÕrÕm yapmak o kadar da aptalca bir
úey sayÕlmazdÕ. øúte aynÕ mantÕkla bir çok HollandalÕ
Türk ve FaslÕ çanak anten almÕútÕ.
Televizyon istasyonlarÕ arasÕnda gezinmek veya
kolaylÕkla bir ülkeden di÷erine gidebilmek bireylere
kendi kültür paketlerinin karÕúÕmÕnÕ oluúturmada
serbestli÷i sa÷lar. Nitekim úimdilerde genç bir
HollandalÕ Türk, burada beú misli fiyat ödememek
için ucuz bir biletle Türkiye’ye gidip gelinli÷ini
alabilir. Üstelik çifte pasaport böyle bir seyahatte son
derece pratiktir. BazÕ gençler pasaport seçimini
içlerinde bulunduklarÕ ortamda hangi kimli÷i
vurgulamalarÕ gerekiyorsa ona göre yapmaktadÕrlar.
Bu açÕdan gümrükte Türk ve Hollanda pasaportuna
öncelik verilir. AyrÕca eskiden anne ve babalarÕmÕzÕn
çocuklarÕn duymasÕnÕ istemedi÷i úeyleri aralarÕnda
FransÕzca konuútuklarÕ gibi karma topluluklarda
aranÕzda Türkçe konuúmanÕn da yararlarÕ vardÕr. Ben
uydu kanallarÕn hiç kuúkusuz insanlarÕ geliútirdi÷ine
inanÕyorum. En basiti izleyici Türk-Hollanda
karÕúÕmÕnÕn dozunu kendisi tayin edebiliyor.
Bursa’daki milli maçtan önce kendisini
Alkmaar’daki Türkler’in Türkü diye tanÕtan AZ’li
futbolcu Kenan Durmuúo÷lu ile bir röportaj yapÕldÕ.
AdÕ geçen “Belki size saçma gelecek ama Türk
kökenli oldu÷um için çok ilginç bir kimli÷im var”
diyordu. Bu ilginç nokta çift kimlikli olmasÕydÕ.
Overijssel’deki Rijssen’da büyümüútü. Bu köyde 24
farklÕ kilise birbirleriyle rekabet halindeydi.
Durmuúo÷lu úöyle diyordu:
“Her úey dini bazda bölünmüútü. Futbol
kulüpleri bile. Bir Protestan, bir Katolik ve bir de
halka açÕk spor kulubü var. Türk çocuklarÕ kural
olarak Sv Rijssen yani halka açÕk spor kulübüne
gidebilirdi. Burada bir çarpÕklÕk var. Zira biz
sapÕna kadar MüslümanÕz”.
“Futbol benim úahsiyetimi úekillendirdi. Ama
aynÕ zamanda da beni bir kültür úokundan
di÷erlerinin içine attÕ, gülünç, garip ve bazen de
üzücü durumlara düúürdü.” Türkiye’de bir yabancÕ
gibi görüldü÷ünü zaten uzun zamandan beri biliyordu.
“Her tatilde Türkiye’ye ve ço÷unlukta da øzmir’e
giderim. AkÕcÕ Türkçe konuúuyorum ama Rijssen
ve Alkmaar aksanÕyla da konuúuyorum. Türkler
benim konuúmamÕ duyduklarÕ zaman “Bu deli
Türk nereden çÕktÕ?” diye birbirlerine bakÕyor.”
Bununla birlikte Randstad’da yaúadÕktan sonra
RijssenlÕlar da onu farklÕ bir Twenteli olarak görmeye
baúlamÕúlar. “Üç yÕl önce SC Heracles beni AZ’ye
kiraladÕ÷Õnda Alkmaar’a uyum sa÷lamak benim
için hayat memat meselesi idi. Güç bir baúlangÕç
döneminden sonra bunu baúardÕm ama bu sefer de
RijssenlÕlar beni çok batÕlÕlaúmÕú buldular: Yani
kimseye yaranamÕyorsun.” ùimdilerde Kenan
zevkle futbolunu oynuyor. “AZ’deki arkadaúlarÕmÕn
i÷nelemelerine ve laf atmalarÕna ra÷men yakÕnda
soyunma odasÕnda Türk bayra÷ÕnÕ asaca÷Õm.”
KÕsacasÕ Kenan’Õn çok güzel ifade etti÷i ilginç bir
kimlik.
Dünya
500018-1-10t
3
Lees verder
Tekst 3
SANAL ALEM
500018-1-10t
4
Lees verder
500018-1-10t
5
Lees verder
Tekst 4
Yeúil kart çÕkmazÕ
HøLMø TOZAN
Yeúil kart, Almanya
gerçe÷ine uymuyor
FRANKFURT – Almanya’da biliúim
sektöründe iúgücü açÕ÷ÕnÕ kapatmak için
Baúbakan Gerhard Schröder’in giriúimiyle
uygulamaya giren Green Card (yeúil kart) bir
yÕlÕnÕ doldurdu. Alman ÇalÕúma BakanlÕ÷Õ’nÕn
son verilerine göre bu süre içinde Almanya’ya
sekiz bin dört yüz biliúim uzmanÕ geldi.
Almanya’ya gelenler arasÕnda çok sayÕda Türk
de bulunuyor.
Ancak, yeni ekonominin krize girmesi
Almanya’ya Green Card ile uzman iúçi
getiren úirketleri de etkiledi. Türkiye’den de
biliúim uzmanlarÕ getiren úirketlerin,
sektördeki krizi aúmak amacÕyla ilk önce
“Green CardlÕlarÕn” iúine son verdi÷i öne
sürüldü. Biliúim sektöründeki krizden
etkilenen úirketler arasÕnda merkezi
Frankfurt yakÕnlarÕndaki Sulzbach kentinde
bulunan danÕúmanlÕk úirketi Accenture
GmbH de bulunuyor. DanÕúma úirketinin
pazarlama müdürü Ulf Henning konuyla
ilgili olarak Cumhuriyet’e yaptÕ÷Õ
açÕklamada sektörde yaúanan durgunlu÷un
úirket içi planlamalarÕ olumsuz etkiledi÷ine
dikkat çekti.
Green Card ile Almanya dÕúÕndan getirilen
150 kiúinin arasÕnda 90 Türk’ün de
bulundu÷u kaydedildi. Kriz nedeniyle iúe
yeni alÕnan personelin yüzde 15’inin iúine
son verilece÷ini do÷rulayan Henning úöyle
konuútu: “ÇalÕúmalarÕmÕz için iki programÕ
yürürlü÷e koyduk.
Birinci program bizde iúe baúlamak
isteyenlerin baúlangÕç tarihini ertelemeyi
içeriyor.
økinci program ise ‘flex leave’ adÕnda
yürütülüyor. Bu programla, çalÕúanlarÕmÕza,
6 aylÕk veya 1 yÕllÕk süre için ücretlerinin
yüzde 20’sini ödemek úartÕyla mola
vermelerini öneriyoruz”.
Türkiye’den gelen uzmanlarÕn arasÕnda
úimdiye kadar 5 kiúinin iúine son verildi.
Bu arada Accenture úirketinde çalÕúan 90
Türk uzmanÕn, 6 aylÕk deneme süresi
bittikten sonra iúlerine son verilme
tehlikesiyle karúÕ karúÕya oldu÷u öne
sürüldü. Türk uzmanlar Accenture
yönetiminin kendilerine yeterli Almanca
bilmemelerinin gerekçe olarak gösterdi÷ini
belirterek, úu açÕklamalarda bulundular:
500018-1-10t
“Bize Türkiye’de anlaúma imzalamadan
önce burada bütün çalÕúma ortamÕnÕn
øngilizce olaca÷Õ sözü verildi. Bize sadece
AlmancanÕn ilk aúamada günlük yaúamda
önem taúÕdÕ÷Õ söylendi.
Anlaúma sürecinde hiçbir úekilde kriter
olarak yer almayan AlmancanÕn sonra çÕkÕú
nedeni olarak öne sürülmesi bizi çok úaúÕrttÕ.
Bu anlamda Green Card olayÕ Almanya
gerçe÷i ile hiç örtüúmüyor”.
Bir di÷er Türk bilgisayar uzmanÕ ise,
“Buraya geldikten sonra projelere verildik.
Ama bir süre sonra bize projelerin Almanca
oldu÷u, bu nedenle baúka projelere
verilmeyece÷imiz söylendi” dedi. Yönetimin
iúlerine son verilmesi öngörülenlere,
“Almanca bilmiyorsunuz, bu nedenle sizi
projelere gönderemiyoruz ve iúinize son
vermek durumundayÕz” gerekçesinin öne
sürüldü÷ünü belirten genç Türk uzman,
“Bunun ötesinde resmi olarak hiç kimsenin
çÕkÕúÕ verilmedi. Hepimize istifa etti÷imize
dair bir ka÷Õt imzalattÕlar” úeklinde konuútu.
Türkiye’de kamu oyunda Green Card’Õn
sadece olumlu yönlerinin öne çÕkartÕldÕ÷Õna
ve uygulamanÕn yanlÕú oldu÷una de÷inip
adlarÕnÕn açÕklanmasÕnÕ istemeyen Türk
biliúim uzmanlarÕ, Almanya’daki
deneyimlerini úu sözlerle özetlediler:
“Almanlar her ne kadar Green Card’la gelen
insanlara ihtiyaçlarÕnÕn oldu÷unu
söylüyorlarsa da, toplumun buna hazÕrlÕksÕz
oldu÷unu gördük.
Toplumda, yabancÕ bir insan, iúini yapsa
bile Almanca konuúmadÕ÷Õ için ciddi bir
tepki var.
Türkiye’de ise Almanya’nÕn bu kadar insana
ihtiyacÕ var tablosu çiziliyor. Belki bu
do÷ru, ama göç tartÕúmalarÕnda da ortaya
çÕktÕ÷Õ gibi, bu toplumun yabancÕlarÕ kendi
içine ne kadar kabul edebilece÷ini, ne kadar
istekli oldu÷unu, asÕl biz ‘e÷itimli
insanlar’Õn yaúadÕ÷Õ olaylar gösteriyor”.
Green Card kararÕ alÕndÕ÷Õnda bakanlÕklarÕn
bu tür durumlarÕ göz önüne almadÕklarÕnÕ
savunan avukat Gönül Halat-Meç, “Green
Card genelgesi sadece olumlu yönler göz
önünde tutularak yürürlü÷e konuldu.
6
Lees verder
yasalarÕnÕ bilmemelerinden kaynaklandÕ÷ÕnÕ
vurgulayan Halat-Meç, sözlerini úöyle
sürdürdü:
“ønsanlar Almanya’ya 4 veya 6 ay önce
gelmiúler ve hiçbir úekilde bu tür
durumlarda ne yapÕlmasÕ, hangi kurumlara
baúvurulmasÕ gerekti÷ini bilmiyorlar.
Bilgilendirilmemiúler”. Federal ÇalÕúma
BakanlÕ÷Õ tarafÕndan Cumhuriyet’e yapÕlan
açÕklamada ise, Green Card ile Almanya’ya
gelen insanlarÕn genelde beú yÕla kadar
çalÕúma iznine sahip olduklarÕ anÕmsatÕldÕ ve
bu süre içinde biliúim sektöründe iú yeri
de÷iúikli÷inin de mümkün oldu÷u
kaydedildi.
Yani insanlarÕn gelmesi, 5 yÕl burada çalÕúÕp
geri dönmesi ön görülmüú. Bunun ötesinde
krizlerde ne yapÕlacak, iúten çÕkartmalarda
ne yapÕlacak gibi sorulara net bir cevap
getirilmedi.
Bu durumda sanÕrÕm YabancÕlar YasasÕ
yürürlü÷e geçecek. Çünkü Green Card
genelgesinde bu durumda hangi yasanÕn
uygulanaca÷Õ yer almÕyor” dedi.
Genelge ortaya çÕkan
sorunlarÕ çözemiyor
Almanya’ya gelen uzmanlarÕn en büyük
sorununun yabancÕlar yasasÕ ile çalÕúma
500018-1-10t
7
Lees verder
Tekst 5
ølettikleriniz
Tostla Geliúip, Testle
Yetiúen Gençlik
Bilim ve Teknik dergisi ile
ilkokula baúlamadan önce babam
sayesinde tanÕútÕm; o zamanlar
henüz bilimin farkÕnda de÷ildim
ama bilimin farkÕnda olan birinin
etkisindeydim. YÕllar geçti,
ilkokulun bitimiyle birlikte artÕk
bilime ben de ilgi duymaya
baúladÕm ve her ay düzenli olarak
Bilim ve Teknik almaya baúladÕm,
abone olmaktansa bayiden almanÕn
zevkini tattÕm. Nostaljik
davranÕyor diyebilirsiniz ama yÕllar
geçtikçe derginin içerik yönünden
kalitesi giderek düúerken albenisi
artmaya baúladÕ, ben de nedense
dergiyi bayiden alaca÷Õma abone
olmayÕ, emek harcamak yerine
hazÕra konmayÕ, tercih eder oldum.
Dergideki ilk de÷iúiklikler 1985
yÕlÕndan itibaren belirginleúti.
Bilim yerini tekni÷e; teknikse
magazine bÕraktÕ. Bu arada
derginin tipi de giderek
sevimsizleúiyordu.
ùu anda evimde 140’a yakÕn
dergi var ve arada sÕrada hâlâ eski
sayÕlarda ne vardÕ diye bakÕyorum.
Ancak var olan úeylerin ço÷u
eskilerde kalmÕú; Bilim DamlalarÕ,
500018-1-10t
Fizik Deneyleri köúeleriyle birlikte
temel bilimler yavaú yavaú yok
olmuú. Ben ortaokuldayken ÖYS
sorularÕnÕ severek ve kolayca
yapabiliyorduysam bunun tek
nedeni iyi bir Bilim ve Teknik
okuru olmamdÕ. Fizik Deneyleri
köúesi sayesinde ö÷rendim, o
yÕllarda yayÕnlanan dergi sayesinde
ezberci olmadÕm. Bugünkü yerimi
Bilim ve Teknik dergisinden
ö÷rendiklerime borçluyum dersem
fazla abartmamÕú olurum. YÕllardÕr
sizlere yazÕp derginin kötü gidiúine
bir dur demek istedim ama nedense
önemsemedim. Dergimiz gençli÷e
seslenen bir yayÕndÕ ve yapÕlan
anketlerde hep sizin yaptÕklarÕnÕz
onaylanÕyordu; gençli÷im eskimiú
herhalde diye düúünüp vazgeçtim.
Derginin son zamanlardaki
de÷iúikli÷inden beri ise, gelen
dergiyi gözden geçirip okumadan
bir köúeye atÕyorum, çünkü artÕk
okuyamayaca÷Õm kadar
kocamanlaúmÕú ve bir magazin
dergisi gibi de hafiflemiú. AyrÕca
abone olmama ra÷men ebatlarÕ
büyüdü÷ünden posta kutusuna
sÕ÷amayan derginin iki sayÕsÕ elime
ulaúmadan kayboldu÷undan tekrar
satÕnalmak durumunda kaldÕm.
Sevgili sorumlular,
Günümüz gençleri tostla geliúip
testle yetiúiyorlar; anlamaktan çok
ezberlemeyi tercih ediyorlar. Sizler
onlarÕ yönlendirmeniz gerekirken,
kolay yolu seçiyor ve onlarÕn
istedi÷ini yapÕyorsunuz. Ne
pahasÕna? Eskiden beri gelen okuru
yitirmek ve magazin a÷ÕrlÕklÕ bir
dergi yüzünden de gelecekte bilimi
magazin sanan bir gençlik
yaratmak pahasÕna mÕ?
E÷er yayÕn politikanÕz bütün
bunlara ra÷men de÷iúmeyecekse,
birkaç ay içinde 13 yÕllÕk Bilim ve
Teknik Dergisi ba÷ÕmlÕsÕ birini
kaybedeceksiniz. Benim gibi
düúünen yüzlerce kiúi sizi terketti÷i
zaman sizleri uyaracak kimseyi
bulamayabilirsiniz!
Gürkan Sözür
Sokullu Cad. No: 107/11, 06460
Dikmen/Ankara
8
Toplumdaki Özürlü
ønsanÕn Durumu
Sakatlar, sa÷lam insanlar gibi
yaúamak, okumak ve çalÕúmak
arzusundadÕrlar. Dört duvar arasÕna
sÕkÕúÕp kalan bunun yanÕnda birçok
problemle karúÕ karúÕya olan,
çaresizlikler içinde kÕvranan
sakatlara karúÕ toplumun da bazÕ
davranÕú kararlÕlÕklarÕ göstermesi
gerekmektedir. SakatlarÕn da
kendileri için, sevdikleri için
çalÕúmak ve kazanmak
zorunluluklarÕ vardÕr. Bunun için
hür ve yarÕnÕndan emin toplum
anlayÕúÕ, Devletin yardÕmÕ bu
insanlarÕn yanÕnda olmalÕdÕr. øú
bulmasÕnda, önce gönüllü yardÕm
dernekleri, ilgili kurumlar sonra da
toplum yardÕmcÕ olmalÕdÕr. Her
sakat bir iú bulabilmeli ve hayatÕnÕ
kendi eme÷iyle kazanmalÕdÕr. Bu
mümkün olmuyor ise iúsizlik
sigortasÕ mutlaka
gerçekleútirilmelidir.
Di÷er önemli sorun; toplumun,
sakatlarÕ kendinden bir parça
olduklarÕna inandÕracak olgunluk
ve kararlÕlÕk içinde olmasÕdÕr. Bu
sorunun çözümlenebilmesi
öncelikle toplumun böyle bir
sorumlulu÷u oldu÷unu kabul
etmesine ba÷lÕdÕr. ABD’de yapÕlan
bir araútÕrmanÕn sonuçlarÕna göre
devletten bin dolar yardÕm alan bir
sakat, sekiz bin dolarlÕk bir
yatÕrÕmÕ yeniden topluma geri
verebilmektedir. Bu sakat kiúinin
üretti÷i maldan ülke ekonomisine
katÕlan fayda bunun dÕúÕndadÕr.
Görülüyor ki, sakatlarÕn topluma
kazandÕrÕlmalarÕ için yapÕlan
yatÕrÕm, sa÷lam insanlara yapÕlan
yatÕrÕm kadar kârlÕ ve ayrÕca da
önemli.
Toplumu oluúturan bireylerin
birçok davranÕú kararsÕzlÕklarÕ,
düúünsel isabetsizlikleri vardÕr.
Sa÷lam kiúi birçok bakÕmdan tam
oldu÷u, kendi kendisine yetebildi÷i
için toplumsal dayanÕúmaya gere÷i
kadar önem vermemektedir. Oysa
her an o toplumsal çÕkmazlardan
birinde kendisinin de mahsur
kalmasÕ olasÕlÕ÷ÕnÕn bilincindedir.
Kiúisel yardÕmlarÕn uygun
olaca÷Õ fikri, toplumsal
Lees verder
kurumlaúma fikrine dönüúmedikçe,
sorunlar tümüyle kavranÕlmÕyacak
ve beklenen neticelere ulaúÕlamayacaktÕr.
Toplumsal dayanÕúmanÕn en
önemli sonucu “sakatÕn
rehabilitasyon” unun,
kurumlaúmasÕnÕn gerçekleúmesi
olacaktÕr. TÕbbi ve mesleki
rehabilitasyonu yapÕlmÕú bir
sakatÕn, eksikliklerine ra÷men
normal bir hayata
baúlayabilece÷ine inanmamak için
sebep yoktur. Özürlü insanlar
okumak, çalÕúmak ve üretken
olmak istiyor. Sizlerden bu
toplumun kanayan yarasÕna ilaç
olmanÕzÕ istiyoruz. Bilim ve
Teknik’te bizim sorunlarÕmÕza
de÷inerek toplumu
bilinçlendirmenizi istiyoruz. Çünkü
ülkemizin %10’u özürlüdür.
vazgeçilmez bir özelli÷e sahip.
Envai çeúit bilgilerinizle
geliúmekte olan Türkiye’nin yol
göstericisi niteli÷indesiniz. Bilim
ve Teknik okumak bir ayrÕcalÕktÕr.
Ve bu ayrÕcalÕ÷Õ tüm insanlarÕn da
tatmasÕnÕ en içten dileklerimle
umuyorum. Bilim ve Teknik biçim
ve içerik yönünden çok güzel bir
belgesel. Her yaútaki bireye
seslenmesi, sürükleyici ve ilgi
çekici yönleriyle insanda bir
ba÷ÕmlÕlÕk – alÕúkanlÕk yaratÕyor.
Bu da dergiyi fazlasÕyla etkili
kÕlÕyor. ÇalÕúmalarÕnÕzda
baúarÕlarÕnÕzÕn devamÕ dile÷iyle.
Sema IúÕk
Inceark Mah. M. Uygur Cad. Gezginer
Apt. No: 5/17, Içel/Tarsus
BazÕ Önerilerim
Ayhan Aktürk
AcÕpÕnar KasabasÕ, 68250 Aksaray
AyrÕcalÕklÕ Olmak
Bilim ve Teknik’i dört yÕldÕr
zevkle okuyorum ve takip
ediyorum. ønsanlÕk için yararlÕ ve
500018-1-10t
Derginizi ka÷Õt sÕkÕntÕsÕ
yüzünden ikinci hamur ka÷Õda
bastÕ÷ÕnÕzdan yani 1979’dan beri
okuyorum. Bunca yÕldÕr kalitenize
hayranÕm. øúledi÷iniz konular
gerçekten çok ilgi çekici ve
bilgilendirici. Ben 1979’da henüz
ilkokuldaydÕm. Hal böyleyken
9
kültürümün temellerinden biri de
Bilim ve Teknik dergisidir
diyebilirim. ùu anda YTÜ Elektrik
– Elektronik Fakültesi’ndeyim.
Gelelim dergimizin yeni haline;
görüúlerim belki biraz muhafazakâr
ama yine de iletmek isterim.
Ebatlar büyük, resim, sayfa kalitesi
yüksek, bunlar olumlu izlenimler.
Peki ya içerik?
Astronomiye sayfalar dolusu
yer ayrÕlmÕú. Elektronik Köúesi,
Bilgisayar Klübü, AklÕnÕza
TakÕlanlar, Do÷adan Esintiler
nerede peki? Eskiden “Bilim ve
Spor”vardÕ. ArtÕk sporu sadece
TV’de seyreden hareket tembeli
insanlar olduk. Bu sorunlara neden
de÷inilmiyor? SigaranÕn faydalarÕ
mÕ bulundu, neden toplumdaki
psikolojik etkisi araútÕrÕlmÕyor
(Biyolojik zararlar genelde
biliniyor)? Briçe yeni baúlayanlar
için bir úeyler yapÕlamaz mÕ? øyi
niyetle yaptÕ÷ÕmÕz eleútiriler
inúallah dikkate alÕnÕr, “Yeni
boyutlarÕyla eski
doyuruculu÷uyla...”
Deniz BarÕú Oltu
Lees verder
Tekst 6
“Benim AdÕm KÕrmÕzÕ” romanÕ øngiltere’de yayÕmlanan Orhan
Pamuk’a göre, hangi sokaktan geldi÷ini unutmamalÕ.
Dünyada ‘Türk yazar’ olmak zor
3
BURCU GÜNÜùEN
MELTEM KERRAR
1
2
500018-1-10t
Orhan Pamuk’un son
romanÕ Benim AdÕm
KÕrmÕzÕ, øngiltere’de
Faber YayÕnevi tarafÕndan
yayÕmlandÕ. Edinburgh
Kitap Festivali
çerçevesinde, konuk
olarak Londra’da bulunan
Pamuk’la “The
Independent”
gazetesinden Guy
Mannes- Abbot konu üzerine geniú bir
söyleúi gerçekleútirdi. Pamuk’u “DünyanÕn
yaúayan en iyi yazarlarÕndan biri” olarak
tanÕmlayan Independent’taki yazÕ “østanbul
SavaúlarÕnÕn Ölümcül TarzÕ” baúlÕ÷Õ
altÕnda yayÕmlandÕ. Pamuk’un kÕsa bir
biyografisine de yer veren gazete,
yazarÕmÕzÕ Türkiye’nin en çok satan yazarÕ
olarak tanÕmlarken, onun “øslami
yöntemlerle BatÕ’nÕn yöntemlerini
harmanladÕ÷ÕnÕ” vurguladÕ. YazÕda,
“Benim AdÕm KÕrmÕzÕ, BatÕ’ya iliúkin her
úeye karúÕ, onun sanat formlarÕ da dahil,
bitmez tükenmez kararsÕzlÕ÷Õ ifade
ediyor” denildi. AyrÕca “Pamuk’un
romanlarÕ, gerçeklik, yazÕnsal güç ve
sürükleyicilik gibi yeni yüzyÕldaki
varlÕ÷ÕnÕ güvenceye alacak nitelikleri
biraraya getiriyor” görüúüne de yer verildi.
øtalya ve Finlandiya’da basÕlan kitap
Amerika’da da okur önüne çÕkacak.
Önümüzdeki aylarda Kürtçe, FransÕzca,
Almanca, øsveççe, Daniúçe ve Yunanca
yayÕmlanacak. Pamuk’un, uzun süredir
üzerinde çalÕútÕ÷Õ yeni romanÕ ise aralÕk
ayÕnda okurlarÕyla buluúacak.
-YazÕda øslami ve BatÕ yöntemlerini
harmanlayan bir yazar olarak
gösteriliyorsunuz…
PAMUK- Bu hep söyleniyor. Ben baúka
türlü söylerdim. øslami de÷il de Do÷u ile
BatÕ’yÕ birleútiren, mümkün oldu÷unca
modern, postmodern BatÕ teknikleriyle
geleneksel kültürün çekinmeden yan yana
gelmesi gerekti÷ini her zaman söyledim
zaten.
4
5
6
10
-YazÕda önceleri Borges, Calvino,
Faulkner, Salman Rüútü gibi yazarlarla
karúÕlaútÕrÕldÕ÷ÕnÕz, ama daha sonra
kendine özgü bir yazar oldu÷unuzun
anlaúÕldÕ÷Õ söyleniyor.
PAMUK- Yeni bir yazar, hiç tatmadÕklarÕ
bir meyve gibidir. ùeftaliyle portakal arasÕ
bir úey derler. Calvino’yla Borges arasÕ bir
úey ya da birkaç ad sayÕlÕr. ùimdi artÕk
kendime özgü bir yazar oldu÷umu daha çok
yazÕyorlar, normal bunlar.
-Genelde yurtdÕúÕnda çÕkan
eleútirilerde Do÷u ile BatÕ arasÕnda kilit
noktasÕ olarak gösteriliyorsunuz. Bu
durum hoúunuza gidiyor mu?
PAMUK- Hiçbir yazar, sonuna kadar
anlaúÕldÕm, demez. BazÕ úeylerin görülmesi
yeterlidir yazar için. Guy Mannes-Abbot,
aslÕnda yaptÕ÷Õm úeyi iyi görmüú. (Bu
romanda) gelenekselle modernli÷i
birleútirdi÷im, bunlar do÷ru, Ama nasÕl
görünmeyi tercih ederdim, diye sorsanÕz,
dünyanÕn bir numaralÕ yazarÕ olmayÕ
isterdim her yazar gibi(!)
–BazÕ yazarlar hep bir kalÕba sokulur.
Eleútirilerin hep aynÕ noktada toplanmasÕ
size de aynÕ úeyi hissettirmiyor mu?
PAMUK- Biraz hissediyorum ama ben aynÕ
kalÕba kondu÷um için de÷il. Türkiye, o
kalÕba kondu÷u için. Türkiye, Do÷u ile BatÕ
arasÕnda bocalayÕp duruyor ve her seferinde
sorunlarÕ yüzünden insanlarÕn suratÕma
acÕyarak sorular sorduklarÕ bir ülke. Hem
iyili÷ini istiyorlar Türkiye’nin, hem de bir
türlü düzelememesine bakÕyorlar ve ister
istemez o sorulardan kopamÕyorlar. AyrÕca
kitaplarÕmda da Türkiye’nin Do÷u ile BatÕ
arasÕnda kalmÕúlÕ÷Õ elbetteki var. Ülkeme
benzetildi÷im için kimseye suçlayamam.
Daha iyi bir ülkeye belki benzemek isterdim
ama beni alegorilerle, analojilerle
benzettikleri ülke Türkiye. KitaplarÕmÕn
çÕkmazÕ, Türkiye’nin de çÕkmazÕ. Ne
yapayÕm? Bana AmerikalÕ yazar gibi
muamele edin, diyemem.
–Türk yazarlarÕndan yabancÕ basÕnda
çok fazla söz edilmiyor. Bu durum, zaman
içinde, size Türkiye’yi ve Türk
edebiyatÕnÕ temsil etmek gibi bir
sorumluluk yükledi mi?
Lees verder
PAMUK- Biraz yüklüyor ama çok da de÷il.
Bu ikisini birbirinden ayÕrmaya çalÕúÕyorum.
Etrafta çok fazla Türk yazar olmadÕ÷Õ için
yalnÕzca bir yazar de÷il, ‘Türk yazar’
olarak bakÕyorlar. Bu çÕkmazdan kurtulmak
biraz zor. Türkiye deyince, temel olarak
insan haklarÕnÕ ihlal eden, ekonomik sorunlu
bir ülke geliyor akla. KitaplarÕm da
bunlardan uzak de÷il. Garcia Marquez’i de
KolombiyalÕ yazar, Latin AmerikalÕ yazar
ya da üçüncü dünya ülkesi yazarÕ olarak
de÷erlendiriyorlar. Onlardan daha yüksek
bir yazar olmak gibi bir kaygÕm yok, ne
oldu÷umu biliyorum, Türkiye’den çÕkmÕúÕm,
7
8
Türk yazarÕyÕm. Bu bir olgunluktur, insan
hangi sokaktan geldi÷ini bilir. OnlarÕn
arasÕna girdim diye yüksek sosyetedenim
havalarÕ atmam, ayÕp. Ama bu tamamen
edebi bir yazar olarak görülmedi÷im
anlamÕna gelmez. øngiltere’nin en çok satan
Irwin Welsh, øskoçya’nÕn sorunlarÕnÕ
yazÕyor. OnlarÕn da yerellikleri sözkonusu
ediliyor, ben neden edilmeyeyim? Onlar da
9
bölgelerle iliúkilendiriliyorlar, ben onlardan
niye daha çok evrensel olayÕm?
-Do÷u-BatÕ karúÕlaútÕrmalarÕnÕn
sonucunda ‘Onlar gördüklerinin resimlerini
yapÕyorlar, biz baktÕ÷ÕmÕzÕn resmini
yapÕyoruz’ diyorsunuz.
PAMUK- ‘Benim AdÕm KÕrmÕzÕ’da
iúledi÷im bir úeydi bu. BirazcÕk aklÕn
gördü÷ü ile gözün gördü÷ünün resmini
yapmak gibi bir ayÕrÕm. Genellikle øslam
minyatürü aklÕn gördü÷ü úeyi resmeder,
gözün gördü÷ünü de÷il.
Son olarak Edinburgh Kitap
Festivali’nin konu÷uydunuz
PAMUK- Çok güzel örgütlenmiú bir kitap
fuarÕ gördüm, her úeyden önce. øngiltere’nin
büyükçe bir úehrinde 20 gün içinde bütün
bir øngiliz edebiyatÕ sahneden geçiyor.
Günün her saatinde orayÕ dolduracak bir
kalabalÕk var, ki aynÕ anda büyük bir tiyatro
festivali de oluyor. Nüfusun yarÕsÕ da
tiyatrocu, ülkenin bütün tiyatrocularÕ
birbirini seyrediyor aslÕnda, bu hareketlilik
çok hoútu. Edinburgh Kitap Festivali’ne
uluslararasÕ diyorlarsa da öyle de÷il.
øngilizce yazmayan bir ben, bir øtalyan, bir
de DanimarkalÕ yazar vardÕ.
øngiliz dünyasÕ çok içine kapalÕ, dÕúarÕsÕnÕ
fazla bilmiyor.
Bu anlamda Türkiye’yle bir
karúÕlaútÕrma yapabilir misiniz?
PAMUK- Yapamam, çünkü çok moral
bozucu olur. Orada insanlar kitaplarÕ çok
okuyorlar ve çok fazla okur var, bizdeki gibi
lambayla aranmÕyor okur ya da bir yazar
bulundu÷unda çok fazla kÕzÕlmÕyor.
Cumhuriyet
500018-1-10t
11
Lees verder
Tekst 7
Biz ve onlar
Türker Alkan
1
2
3
4
5
Bütün dillerin Türkçeden kaynaklandÕ÷ÕnÕ
savlayan ‘Güneú Dil Teorisi’ sadece
uluslaúmanÕn ilk aúamasÕnda görülen yersiz
bir aúÕrÕlÕktan ibaret de÷ildi sanÕrÕm. AynÕ
zamanda, Anadolu’nun kÕraç vadilerinde
yüzyÕllardÕr mahsur kalmÕú Türk halkÕnÕ tüm
beúeriyetle akraba kÕlarak ‘evrenselleútirmeyi’
de amaçlÕyor olmalÕydÕ. BatÕ dilleri bizim
dilimizden kaynaklandÕysa, onlarÕn
uygarlÕ÷ÕnÕ benimsemekle onur kÕrÕcÕ bir iú
yapmÕú olmuyorduk.
YazÕk ki dilimiz için savundu÷umuz bu
‘evrensel ana’ olma ayrÕcalÕ÷ÕnÕ kimse pek
ciddiye almadÕ. Ama iddiamÕzÕ farklÕ
biçimlerde hâlâ sürdürüyoruz. Gün geçmiyor
ki Türk veya Anadolu kökenli bir akrabaya
rastlamayalÕm.
Amerika’da bir KÕzÕlderili kabilenin Türk
kökenli oldu÷u, hatta beysbol oyununun bile
Anadolu’dan kaynaklandÕ÷Õ ileri sürülüyor.
Bu yetmiyor, JaponlarÕn da aslÕnda
Anadolu’dan gittikleri iddia ediliyor. Hatta
Japonya’daki bir milyon üyeli Oomoto
tarikatÕ, Erzurum’dan göç ettikleri köyü bile
saptamÕúa benziyor. Üstelik bu son iddialarÕ
ileri sürenler genellikle Türk de÷il.
Dünya haritasÕnÕ önünüze açÕn, Anadolu
dünyanÕn merkezinde durur. Bu konum, yalnÕz
askeri bakÕmdan de÷il, kültürel bakÕmdan da
bir özellik sa÷ladÕ mÕ acaba, diye insanÕn
aklÕna takÕlÕyor ister istemez.
Eski dünyada bir yerden gelip baúka bir
yere gidenler Anadolu’yu yol bilmiú.
Anadolu, yalnÕz kültürlerin de÷il, ÕrklarÕn da
harmanlandÕ÷Õ bir yer olmuú. KalabalÕk bir
toplantÕda insanlara úöyle bir bakÕn: Esmeri,
sarÕúÕnÕ, çekik gözlüsü, uzunu, kÕsasÕ...
Gerçekten evrensel bir tablodur Anadolu.
ArtÕk genetik çözümlemelerle Õrksal kökenlere
inmek mümkün. Genetik bilimcisi Prof. AslÕ
Tolun’un geçen gün söyledikleri bunu
do÷rulamÕyor mu? “Genetik bakÕmdan
6
7
8
9
dünyanÕn en karÕúÕk toplumu bizim
Anadolu’da,” diyordu Prof. Tolun.
Dünkü gazetelerde çÕkan bir haber bu
görünümü destekler gibiydi: “87 dilin kökeni
Anadolu. Sanskritçeden øngilizceye tüm HintAvrupa dillerinin 8 bin yÕl önce Anadolu’dan
do÷du÷u ileri sürüldü.” Üstelik bunu ileri
sürenler úoven Türkler de÷il, bizimle bir
iliúkisi olmayan Yeni ZelandalÕ bilim
adamlarÕ.
Gerçi, ‘Güneú Dil Teorisi’nin yerini
tutmaz, ama hiç yoktan iyidir. Bugün dünyada
konuúulan sözcüklerden bir kÕsmÕnÕ benim
atalarÕm türetmiúse, bu güzel bir úey olmalÕ.
Ama böyle bir mirasÕ kaldÕracak durumda
mÕyÕz, diye kendimize sormamÕz gerekiyor.
Evrensel kültüre katkÕda bulundu÷umuzu ileri
sürerek böbürlenebilmek için, her úeyden
önce o evrensel kültürün bir parçasÕ
olabilmeliyiz. IrkçÕlÕk ve kültür úovenizmi
yaptÕ÷ÕmÕz oranda evrensel kültüre
yaptÕ÷ÕmÕzÕ sandÕ÷ÕmÕz katkÕlar havada
kalmaya mahkumdur. øúin aslÕna bakacak
olursanÕz, Anadolu’da yaúayan insanlarÕn
genetik karmaúÕklÕ÷Õ o boyutta ki, bu ülkede
ÕrkçÕlÕk yapmak kadar abes bir úey olamaz.
Geçen yÕl Eskiúehir dolaylarÕnda bulunan 8
bin yÕllÕk mezardaki ölüler üzerinde DNA
testleri yapÕldÕ. Test sonuçlarÕ, oradaki köyde
yaúayanlarÕn DNA’larÕ ile yakÕnlÕk gösterince,
köylüler pek bozuldu: “Ne yani” dediler,
“bizim atalarÕmÕz Türk de÷il mi úimdi?” Bu
sorunun yanÕtÕ, ‘Türk’ü nasÕl tanÕmladÕ÷ÕnÕza
ba÷lÕ olarak de÷iúecektir. ‘Orta Asya’dan
gelmiú sarkÕk bÕyÕklÕ, börklü’ kiúileri koúul
olarak alÕrsanÕz, Anadolu’da Türk bulmakta
zorluk çekebilirsiniz.
Dünkü bir habere göre, Antalya’da
Bergama KralÕ økinci Attolos’un heykeli
yapÕlmÕú, kente adÕnÕ verdi÷i için. Binlerce yÕl
önce çÕplak yapÕlan heykel, úimdi tesettüre
girmiú. Bu da dünya kültürüne yeni katkÕmÕz
olmalÕ.
Radikal
500018-1-10t
12
Lees verder
Tekst 8
TÜRK HAVA YOLLARI / TURKISH AIRLINES INFORMATION
E@sy Check-in
„ Faks veya e-mail ile check-in yaptÕrÕp daha sonra
uçuúunuzdan vazgeçti÷iniz takdirde, bu kararÕnÕzÕ
önce (0212) 663 25 46 no’lu numaraya bildirmeniz
daha sonra da rezervasyonunuzu iptal ettirmeniz
gerekmektedir.
„ øúlemleriniz sÕrasÕnda herhangi bir sorunla
karúÕlaúÕrsanÕz bize (0212) 663 25 46 no’lu
telefondan ulaúabilirsiniz.
RETURN CHECK-IN
Türk Hava YollarÕ, østanbul, Ankara, øzmir,
Antalya, Adana, Bodrum, Dalaman, Trabzon
istasyonlarÕ arasÕnda aynÕ gün içerisinde gidiú ve
dönüú yapacak bagajsÕz yolcularÕmÕz için Return
Check-in hizmetini baúlatmÕútÕr. Dönüú uçuúunuza
rezervasyonunuz var ise ve bagajsÕz seyahat
ediyorsanÕz bu uygulama sayesinde seyahatinize
dönüú check-in iúlemlerinizi tamamlamÕú olarak
baúlayacaksÕnÕz. NasÕl mÕ?
Gidiú seyahatiniz için kontuarÕmÕza müracaatÕnÕzda
size önerilen return check-in alternatifine olumlu
cevabÕnÕz, dönüú uçuúunuzun da check-in
iúlemlerini tamamlamak için yeterlidir.
OTEL CHECK-IN
Türkiye’nin seçkin otellerinde kalan tüm
yolcularÕmÕza havalimanÕna gitmeden biniú
kartlarÕnÕ alabilme imkanÕ sunuyoruz.
BagajlÕ veya bagajsÕz seyahat etti÷iniz tüm
rezervasyonlu uçuúlarÕnÕzda 24 saat süresince otel
dahilinde iç hat ve mümkünse dÕú hat seferleri için
biniú kartlarÕnÕzÕ alabilirsiniz. Bu iúlem esnasÕnda
size TÜRK HAVA YOLLARI tarafÕndan e÷itim
verilmiú otel personeli yardÕmcÕ olacaktÕr. Bu
sayede havalimanÕndaki check-in kuyruklarÕnda
beklemek zorunda kalmayacaksÕnÕz.
Otelde yapÕlan iúlem sonrasÕ Biniú KartÕnÕzÕ, Bagaj
Etiketlerinizi ve e÷er Business Class yolcu iseniz
CIP Salon Giriú KartÕnÕzÕ görevliden hemen teslim
alacaksÕnÕz. BagajlarÕnÕzÕ havalimanÕnda sizler için
açÕlmÕú özel “Bagaj Teslim KontuarlarÕ”na teslim
edip bazÕ uçuúlar için gerekli olan güvenlik
iúlemlerinizi tamamladÕktan sonra artÕk pasaport
kontrolü için hazÕrsÕnÕz.
Otel Check-in hizmetinin geçerli oldu÷u seçkin
oteller listesi, bulundu÷u il kapsamÕnda aúa÷Õda
belirtilmiútir.
øyi uçuúlar!
De÷erli YolcularÕmÕz,
øú dünyasÕnda baúarÕnÕn en önemli kÕstasÕ olan
zaman artÕk uçuúlarÕnÕzda sizin için sorun olmaktan
çÕkÕyor!
Çünkü siz østanbul çÕkÕúlÕ DÕú Hat Business Class
yolcularÕmÕz için faks ve e-mail check-in hizmetini
baúlatÕyoruz.
Bu hizmet size neler kazandÕracak?
„ En önemlisi zaman kazandÕracak: Yo÷un
sezonlarda kalabalÕk terminalde iúlem yaptÕrmak
için kuyruklarda uzun süre beklemek zorunda
kalÕrsÕnÕz. Bunu bildi÷iniz için terminale erken
gelirsiniz. Yo÷un úehir trafi÷ini de dikkate
aldÕ÷ÕnÕzda havada geçirdi÷inizden daha fazla
süreyi terminale gelirken yolda ve iúlemlerinizi
yaptÕrmak için terminalde beklemekle harcarsÕnÕz.
Ama artÕk bunlarÕ düúünmenize gerek yok.
øúlemlerinizi yaptÕrmanÕn verdi÷i rahatlÕkla
uça÷ÕnÕzÕn kalkmasÕna sadece 35 dakika kala
terminale gelip, özel kontuardan boarding kartÕnÕzÕ
alabilecek ve bagajlarÕnÕzÕ teslim edebileceksiniz.
„ Overbooking nedeni ile uçamama ihtimalinizi
oldukça azaltacak.
„ HavalimanÕnda bu hizmet için özel olarak
e÷itilmiú CIP personeli size yardÕmcÕ olacak.
„ HavalimanÕna geldi÷inizde iúlemlerinizi sizin
için ayrÕlmÕú E@sy Check-in kontuarlarÕnda
beklemeden tamamlayacaksÕnÕz.
Hizmetin esaslarÕ:
„ Faks ve e-mail kabul saatlerimiz gün içinde saat
07.00 ile 22.00’dir.
„ Tüm formlar uçuú saatinden en erken bir gün
önce ve en geç tarifeli uçuúa iki saat kala elimize
ulaúmÕú olmalÕdÕr.
„ Faks check-in’inizi (0212) 663 25 45 no’lu faksa
çekerek yapabilirsiniz. Faks check-in formunu
Türk Hava YollarÕ Business Class kontuarlarÕndan
ve CIP salonlarÕndan elde edebilirsiniz.
„ E-mail check-in baúvurunuzu ise Türk Hava
YollarÕ’nÕn web sitesine ba÷landÕktan sonra E@sy
Check-in seçene÷ini kullanarak karúÕnÕza çÕkan
formu doldurup yapabilirsiniz.
„ Faks veya e-mail aracÕlÕ÷Õ ile check-in
yaptÕrdÕ÷ÕnÕzda boarding kartÕnÕzÕ almak üzere
E@sy Check-in kontuarÕna uça÷Õn tarifeli kalkÕú
saatinden en geç 35 dakika önce baúvurmalÕsÕnÕz.
Faks check-in için faks no: (0212) 663 25 45
E-mail check-in için internet adresimiz:
www.thy.com.tr / www.turkishairlines.com
www.turkhavayollari.com.tr
Skylife Nisan
500018-1-10t
13
Lees verder
500018-1-10t
14
Lees verder
Tekst 9
TarÕmdaki Kepazelik!
AmaçlarÕ ne?
EROL MANøSALI
Tütünde özel sigara fabrikalarÕnÕn yaptÕklarÕ
anlaúmalara bakÕyorsunuz; hepsinde de ithal
anlaúmalar.
tütünü ve mamul sigarayÕ
35
Tekel içerden bitirilmiú; Tekel 2000 sigarasÕnÕ
bulamazsÕnÕz;
nedense
“da÷ÕtÕmÕ
özelleútirildikten sonra” bayilere gitti÷inizde,
a÷Õz birli÷i etmiúçesine, “Tekel 2000 yok ama
Lark’Õn úu sigarasÕ var, tÕpatÕp aynÕ” diyorlar,
ne acÕ de÷il mi? Bu iúi “birileri” Fransa’da
yapsa savaú çÕkardÕ. “FransÕz sigarasÕ
depolarda var ama bayilere da÷ÕtÕlmÕyor, onun
yerine Amerikan alÕn” deseler acaba ne
olurdu?
Sorun içerde, bizi içimizden bitiriyorlar.
Tütünde,
pamukta,
bu÷dayda,
çayda,
úekerde… aslÕnda bitirilenler bu ürünler de÷il,
bu ürünlerin gerisindeki
36 . Nüfusun
neredeyse yarÕsÕ: øúte Türk siyasetindeki
boúluk burada; büyük bir nüfusa Meclis,
hükümet sahip çÕkamÕyor. OnlarÕn yerine
çokuluslu úirketler, yerli ortaklarÕ, IMF, Dünya
BankasÕ,
yani
ABD
ve
AB
egemen
oluyor…øúlemeyen,
olmayan
toplumsal
demokrasinin bir sonucu bu…
Üstelik
Türkiye
üzerinde
“dÕúarÕnÕn
egemenli÷ini”, de÷iúim, akÕllÕ yönetim, yeniden
yapÕlanma gibi mazeretler ve yalanlar arkasÕna
saklÕyorlar.
ABD ve AB Türkiye’den tarÕma deste÷in
kalkmasÕnÕ istiyorlar. Ancak dünyada tarÕma
yapÕlan deste÷in yüzde 80’ini ABD, AB ve
Japonya
yapÕyor.
AB’de
tarÕma
yÕllÕk
sübvansiyon 50 milyar dolara yakÕn. Bizde 1,5
Türkiye’de nüfusun
– 2 milyar dolar,
32
yüzde 45’i tarÕmda yaúÕyor.
Kiúi baúÕna tarÕmda yapÕlan sübvansiyon
AB’de Türkiye’dekinin 40 katÕ. Buna karúÕlÕk
Türk tarÕmÕ, devlet deste÷ine daha fazla
muhtaç.
ABD, AB ve Japonya kendi tarÕmÕnÕ
“koruyor”, piyasa koúullarÕnÕn dÕúÕnda tutuyor.
øthalata yüksek vergi ve kota koyuyor, hatta
ithalat yasa÷Õ da var. Japonya’da pirinçte iç
üretimi korumak için uygulanan vergi yüzde
bin, yanlÕú okumadÕnÕz “yüzde bin” oranÕnda
vergi var.
TarÕmÕ ekonomik bir ö÷e olma yanÕnda,
korunmasÕ gereken sosyal ve kültürel bir doku
olarak görüyorlar.
Türkiye’de ise …
IMF ve AB Türkiye’ye, piyasa koúullarÕnÕ
uygulayÕn diyor. Oysa kendileri uygulamÕyor.
Hatta kendi “resmi” iç belgelerinde tarÕmsal
ürünler “piyasa kurallarÕ dÕúÕndaki ürünler”
olarak 33 .
Türkiye’deki tütün, pamuk, çay, bu÷day,
úeker gibi temel tarÕmsal ürünler için, a) destek
vermeyin, b) dÕúardan (yani onlardan) ithal
edin politikasÕ ile yönlendiriliyor.
Bunun sonucu ne olur diye baktÕ÷ÕmÕzda
ortaya úöyle korkunç bir manzara çÕkar; tütün,
pamuk, çay, bu÷day, úeker gibi ürünlerde ithal
payÕ artar, iç üretim azalÕr, çiftçinin geliri düúer.
34 .
Ve korkunç bir taahhütname; Ankara’nÕn
ulusal program adÕ altÕnda Brüksel’e verdi÷i
“gayri milli” programda, “önümüzdeki 20 yÕlda
Türk tarÕmÕndaki nüfusun 20 milyon azaltaca÷Õ”
taahhüdü
bulunmaktadÕr.
Yani
Anadolu
topra÷Õndan koparÕlacak yeni 20 milyon
insanÕmÕz…
ABD, AB ne yapÕyor?
Onlar tarÕmÕ koruyorlar, destekliyorlar, bu
bizim
insanÕmÕzdÕr,
ekonomimizdir,
kültürümüzdür diyorlar, her türlü deste÷i
veriyorlar. Orada çiftçi örgütlenmiú, iúçi
örgütlenmiú,
siyasetçi
bu
örgütlenmenin
“gereklerini”
37 . Üstelik onlarda nüfusun
yüzde 10’u tarÕmda, bizde ise yüzde 45’i.
Türkiye “dÕúardan” idare edilmeye baúlayÕnca
dÕúardakiler de bizim tarÕmÕmÕzÕ de÷il kendi
tarÕmlarÕnÕ sahipleniyorlar; pamu÷u, bu÷dayÕ,
tütünü, úekeri, çayÕ biz sataca÷Õz diyorlar. Ve
bizim hükümet de “ulusal programda” AB’ye
taahhütte bulunuyor; tarÕmdaki nüfus 20 milyon
azaltÕlacak diyor. AslÕnda taahhütte bulunmaya
da gerek yoktu! TarÕmsal ürünler dÕúardan
gelmeye baúlayÕnca nüfus zaten göçmek
zorunda kalÕrdÕ.
Bizimkiler
iúi
sa÷lama
ba÷lamÕúlar,
“dÕúardakilere” bir de taahhütname vermiúler,
içleri rahat etsin diye! Affedersiniz ama,
Türkiye bir sömürge mi?
Cumhuriyet Hafta
500018-1-10t
15
Lees verder
Tekst 10
ølk ütopyacÕnÕn baúÕ neden kesildi?
AYFER DøNÇKURT
1
2
500018-1-10t
Thomas More’a bizi götüren, okudu÷umuz
küçücük bir kitaptÕ. KitabÕn adÕ Utopia’ydÕ.
AnlamÕ ise hiçbir yer. YazÕldÕ÷Õ ça÷, krallarÕn
ve din adamlarÕnÕn despotlu÷u ve baskÕsÕ
altÕndaydÕ. Yoksullar ekmek çaldÕ diye
dara÷acÕnda sallanÕrken, zenginler
zenginliklerini katlamak için yasalar
yapÕyorlardÕ. Toplumun iyili÷i için toplumu
3
soyuyorlardÕ. Thomas More, øngiliz kraliyeti
adÕna bir hizmet için gönderildi÷i Antwerp’te,
arkadaúÕ Peter Gilles’e, bambaúka bir
sistemde yaúayan insanlarÕ anlatan bir kitap
yazmak istedi÷inden bahsetmiúti. Tek endiúesi
Kral Sekizinci Henry idi. Kaprisli mi kaprisli
bu delibozuk kralÕn öfkesine pek de güven
olmazdÕ. Bir yÕl içinde, Latince olarak yazdÕ÷Õ
Utopia’da, yaúadÕ÷Õ sistemi öylesine
eleútiriyor ve yepyeni bir sistem öneriyordu.
Utopia, çeúitli düúünürler tarafÕndan türlü
eleútirilere u÷radÕ. Kimisi hiç ciddiye almadÕ,
çünkü Thomas More úakacÕ biriydi ve bu
yazdÕklarÕyla da kocaman bir toplum úakasÕ
yapmÕútÕ. Üstelik Thomas More, devlet
hizmetinde çalÕúÕrken bu yazdÕklarÕnÕ da
reddetmemiú miydi?
More, Utopia’yÕ yazÕp arkadaúÕ Peter
Gilles’a gönderirken baúÕna gelecekleri
anlamÕú gibi bir de mektup yazmÕútÕ.
“YayÕnlasam mÕ, yoksa yayÕnlamasam mÕ,
kararÕmÕ henüz vermiú de÷ilim, bu çabayÕ
sadece küçümseyecek yada hiçbir minnettarlÕk
göstermeyecek bir toplumu e÷lendirmek ve
e÷itmek için çÕrpÕnÕp didinmektense, kiúinin
hiçbir úey yapmayÕp hayattan zevk almasÕ
belki de daha akÕllÕcadÕr. AyrÕca bazÕ
okuyucular da öylesine nankördürler ki, bir
kitaptan pek çok hoúlansalar bile, yazarÕna
hiçbir sevgileri yoktur, muhteúem bir akúam
yeme÷inden sonra tÕka basa evlerine giderken,
yeme÷i yapana teúekkür niyetine hiçbir söz
etmeyen görgüsüz misafirler gibidirler!”
Thomas More 1478’de Londra’da Milk
Street’te dünyaya geldi÷inde, yoksullarÕn
kÕyÕldÕ÷Õ ‘Güller SavaúÕ’ henüz sona
ermemiúti. Küçük Thomas e÷itimine St.
Anthon’s School’da baúladÕ ve henüz sekiz
yaúÕndayken o ça÷larda adet oldu÷u üzere,
görgüsü ve bilgisi artsÕn diye Kardinal John
Morton’un ev hizmetine verildi. Kardinal
Morton, dünyaya meraklÕ bu çocu÷u, birkaç
yÕl sonra Latince ve Yunanca ö÷renmesi için
Oxford’a gönderdi. O yÕllarda Yunanca ve
Latincenin gençleri kötü düúüncelere
yönlendirdi÷ine inanÕlÕrdÕ. Rönesans’la
birlikte birçok Avrupa ülkesinde oldu÷u gibi,
øngiltere’de de birçok klasik metin
øngilizceye çevriliyor, birçok genç aydÕn
Latince ve Yunanca ö÷renmeye çalÕúÕyordu.
Yunan filozoflarÕnÕn insanÕ bilmeye,
sorgulamaya yönelik sorularÕ, onu da
kuúatÕyordu. More bir yandan e÷itimine
devam ederken, di÷er taraftan komediler
yazÕyor, çeviriler yapÕyordu.
Erasmus’la arkadaúlÕk
4
5
16
HollandalÕ filozof Desidereous Erasmus
da, birçok hümanist filozof gibi, çeúitli
üniversite kürsülerinde ders vermek üzere,
øngiltere’ye gelmiúti. Thomas More ile
tanÕútÕklarÕnda, More on dokuz, Erasmus ise
otuz sekiz yaúÕndaydÕ. øliúkileri ö÷retmen –
ö÷renci
iliúkisini aúacak,
yarattÕklarÕ
eserlere
yansÕyÕp bir
ömür boyu
sürecekti.
Erasmus, ça÷ÕnÕ
bütün
sistemleriyle
taúlayan en ünlü
kitabÕ, “Delili÷e
Övgü”yü
Thomas
More’un evinde,
onun zoruyla
yazmÕútÕ.
Thomas More, Oxford’daki ö÷renimini
yarÕda bÕrakÕp, Londra’da Lincoln Inn’de
hukuk okumaya baúladÕ. BazÕ biyografi
Lees verder
6
7
8
yazarlarÕna ve Erasmus’a göre de, More’un bu
kararÕnda hukukçu olan babasÕnÕn çok büyük
bir payÕ vardÕ. Ama o, büsbütün babasÕnÕn
yolundan gitmektense, keúiú olmaya da karar
vermiúti. HaftanÕn belli günlerinde
Charterhouse ManastÕrÕ’na kapanÕyordu. Bu
ça÷da manastÕrlar tek bilgi merkezleriydi.
More, sadece oruç tutup dua etmekle kalmadÕ,
derin okumalara daldÕ. Mezun olduktan sonra,
topluma hizmet duygularÕ baskÕn çÕktÕ ve
manastÕrdaki inzivasÕnÕ sona erdirdi, ama
yaúamÕnÕn sonuna kadar oruç tutmayÕ ve
ibadet etmeyi sürdürecekti.
Erasmus ve More, hümanist görüúleri
paylaúÕyorlardÕ, ama Erasmus arkadaúÕnÕn
manastÕr hayatÕna yakÕnlÕ÷ÕnÕ ve ruhani
düúüncelerini asla anlayamÕyordu. E÷itimde
reforma inanmalarÕ ve eski metinlere
karúÕlÕklÕ düúkünlükleri dostluklarÕnÕn ömür
boyu sürmesini sa÷ladÕ. Kendini toplum
hizmetine adamaya karar veren genç Thomas
More’un ilk vukuatÕ, parlamentoya Yedinci
Henry’nin ayrÕcalÕklarÕnÕn sÕnÕrlandÕrÕlmasÕna
iliúkin bir tasarÕ sunmak oldu. Bunun
karúÕlÕ÷Õnda Yedinci Henry, More’un babasÕnÕ
hapsetti ve öngörülen para cezasÕnÕ ödeyene
kadar da salÕvermedi. More ise kamu
hizmetinden men edildi.
Kral Yedinci Henry’nin ölümüyle, umutlar
tam bir Rönesans prensi olan, okuyup
yazmaktan, çevresinde filozoflar
bulundurmaktan hoúlanan genç Henry’ye
ba÷lanmÕútÕ. Ama yine de kral kraldÕ, Thomas
More’un Utopia’da belirtti÷i gibi, iyilikte
kötülükte ya÷mur gibi inerdi halkÕnÕn üstüne.
Sekizinci Henry’nin kral olmasÕyla Thomas
More’un yasa÷Õ sona erdi ve yeniden baroya
döndü. Çok geçmeden, adaletteki tarafsÕz
tutumuyla, yoksul hamisi olarak ünü Sekizinci
Henry’nin kula÷Õna kadar geldi. Londra’nÕn
iki önemli yasa adamÕndan biri olmuútu.
Utopia’da kahraman Raphael’in aracÕlÕ÷Õyla,
kraliyete hizmet konusunda, ‘ha danÕúman, ha
uúaklÕk ikisi de aynÕ úey’ diyen, More’un,
Sekizinci Henry’nin hizmetine girmesi merak
konusudur.
Peter Gilles’la, sohbetleri sÕrasÕnda
tasarlamÕú, Londra’da da yazÕya dökmüútü.
More Utopia’yÕ eski Yunan klasiklerindeki
diyaloglara benzer bir tarzda yazmÕú,
Lucia’nÕn kitaplarÕnda oldu÷u gibi mizahÕ
do÷ruyu söylemek için kullanmÕútÕr. Kral
Sekizinci Henry, halkÕn sevdi÷i ve hürmet
etti÷i bir yargÕç olan More’u danÕúma
meclisinin en saygÕn üyeli÷ine getirerek ‘Sir’
ünvanÕnÕ verdi.
9
10
11
More Brüksel’de …
Kral Sekizinci Henry, 1515’de bir ticaret
iúini ba÷lamasÕ için Thomas More’u Brüksel’e
gönderdi. Orada Antwerp yurttaúÕ Peter
Gilles’la tanÕútÕ. More, kitabÕnÕ Antwerp’te
Reform ve Martin Luther
More her ne kadar de÷iúikli÷in
gereklili÷ini görse de HÕristiyanlÕkta bir tek
Katolikli÷in tüm insanlarÕ birleútirece÷ine
inanÕyordu. Ama de÷iúim Martin Luther’le ve
ProtestanlÕkla geliyordu. Thomas More,
Almanya’da bir kilisenin kapÕsÕna çiviledi÷i
bildiriyle reform hareketini baúlatan Martin
Luther’i dinin en tehlikeli bölücüsü ilan etti.
Bütün çalÕúmalarÕ reform isteyenleri
cezalandÕrmaya ve øngilizcede yazÕlan “Yeni
Ahit”lerin yakÕlmasÕna dönüúmüútü. Oysa bu
sÕralarda, Martin Luther “Utopia” yÕ bulmayÕ
çok istedi÷ini söylüyordu. Gerçekten de
More’un Protestanlara karúÕ davranÕúlarÕ
Utopia ülkesindeki dini hoúgörüden çok
uzaktaydÕ.
DanÕúma meclisi üyeli÷inden sa÷lÕ÷ÕnÕ
bahane ederek ayrÕlan More, 8. Henry’nin
evlilik törenine de katÕlmayarak derin bir
sessizli÷e çekildi. Bu sessizlik onun Londra
Kule’sinde bir yÕl kadar hapsedilmesine yol
açtÕ. Kral ve adamlarÕ, More’a kralÕn
kiúili÷ine dair birúey söyletmek için çok
u÷raútÕlar. More, iyi ya da kötü hiçbir úey
söylemiyordu. O di÷erleri gibi de÷ildi, belki
de ülkeyi kan gölüne çevirecek daha yÕllar
sürecek bir ikili÷in altÕna imza koymak
istemiyordu. Gerçekten de düúündü÷ü gibi
oldu. Katolikler ve Protestanlar arasÕ kanlÕ
mücadele onlarca yÕl sürdü. KralÕn kutsal
yasasÕnÕ tanÕmadÕ÷Õ gerekçesiyle ölüme
mahkûm edilen Thomas More’un cezasÕ
1535’in 7 Temmuz sabahÕnda infaz edildi.
BazÕ Protestan tarihçilere göre Thomas
More, sadece inatçÕlÕ÷Õ yüzünden ölmüútü. Bir
Rönesans ve Hümanizma insanÕyken dinde
reforma “hayÕr” demiúti. More’un ruhundaki
bu ikilem sonunda ölümüne neden olmuútu.
Cumhuriyet
500018-1-10t
17
Lees verder
Lees bij de volgende teksten steeds eerst de vraag voordat je de tekst zelf raadpleegt.
Tekst 11
500018-1-10t
18
Lees verder
500018-1-10t
19
Lees verder
Tekst 12
paraúütçü tarafÕndan açÕlacak olsa büyük
ihtimalle patlardÕ.
Çok geçmeden ucuzlu÷un ve basitli÷in en son
teknoloji
ile
birleútirildi÷i
FransÕzca
“Parapente”, Almanca “Gleitschirmfliegen”,
øngilizce “Paragliding” ve Türkçe “Yamaç
Paraúütçülü÷ü” adÕyla bilinen yepyeni bir spor
do÷du. 1980’li yÕllarda yamaç paraúütçüleri
düzenli olarak tepelerden havalanmaya
baúladÕlar. Rengarenk kanatlar bütün kÕtalarÕn
tepelerinde görülmeye baúladÕ. Japonya’daki
Fuji Da÷Õ ve Himalayalar’daki Everest
zirvesinden bile uçuúlar gerçekleútirildi.
Gökyüzünde dans
etmenin en kolay yolu
Yamaç
Paraúütü
1
940’lÕ
yÕllarda
tÕpkÕ
havacÕlÕ÷Õn
öncülerinden Otto Lilienthall gibi
yamaçlardan koúarak havalanan ve
aúa÷Õya kadar süzülerek inen yeni bir hava
aracÕnÕn denemeleri yapÕlÕyordu. Bu araç
rahatlÕkla sökülüp takÕlabilen çubuklardan ve
üzerlerine gerilmiú kumaúlardan yapÕlmÕú bir
delta kanattÕ. 1948 yÕlÕnda Dr. Francis
Rogallo portatif delta kanadÕ almayÕ baúardÕ.
Zamanla delta kanatlar emniyet ve performans
açÕsÕndan oldukça geliútiler ve yakÕn zamana
kadar en ucuz ve en hafif hava aracÕ olma
özelliklerini korudular. Ancak malzeme ve
üretim teknolojileri geliútikçe delta kanatlarÕn
performanslarÕ ile birlikte fiyatlarÕ da artmaya
baúladÕ. Bugün tecrübeli bir pilot, 30-35 kg
a÷ÕrlÕ÷Õndaki delta kanadÕna ek olarak yedek
paraúüt, hava akÕmlarÕna göre úekillendirilmiú
ba÷lantÕ elemanlarÕ, altimetre, variometre,
pusula ve hÕz saati gibi bazÕ cihazlara ve
telsize ihtiyaç duyar. Elbette bütün bunlarÕ
taúÕmak için bir araç ve uçmayÕ düúündü÷ünüz
tepedeki kalkÕú noktasÕna kadar uzanan bir yol
gereklidir.
Bu yüzden 1970’li yÕllarÕn sonlarÕnda bazÕ
uçucular yapÕsÕ sabit ve a÷Õr olmayan, daha
esnek ve daha hafif bir hava aracÕ arayÕúÕna
girdiler. Birkaç öncü paraúütlerle yamaçlardan
uçuú denemelerine baúladÕlar. Bunlar uçaktan
atlayarak limit hÕzda (yaklaúÕk 198 km/s)
düúerken açÕlmak üzere dizayn edilmiú serbest
düúüú paraúütleriydi. Çok geçmeden limit
hÕzdaki açÕlÕú úokunun do÷urdu÷u aúÕrÕ yüksek
gerilimlerin daha yavaú ve daha yumuúak olan
yamaç kalkÕúlarÕnda ortaya çÕkmadÕ÷Õ fark
edildi ve farklÕ malzemelerden daha büyük
boyutlarda paraúütlerin iúe yarayabilece÷i
düúünüldü.
Üreticiler
hava
geçirgenli÷i
olmayan
kumaúlardan daha geniú yüzeyli paraúütler
üretmeye
baúladÕlar.
Bu
kumaúlardan
üretilmiú bir paraúüt e÷er limit hÕzda düúen bir
500018-1-10t
Kimler yapabilir?
Yamaç paraúütü yapabilmek için yaú sÕnÕrÕ
minimum 16, maksimum ise 55’tir. Bu çok
kesin bir sÕnÕr olmamakla birlikte 55 yaúÕn
üzerindeki katÕlÕmcÕlar için e÷itimin ilk günü
gerçekleútirilen yer çalÕúmalarÕ biraz yorucu
geçebilir.
Yamaç paraúütüne katÕlacaksanÕz, öncelikle
sizden sa÷lÕk koúullarÕnÕzÕn uygun oldu÷una
dair form úeklinde bir beyan istenir. Bu
beyanÕ verdikten sonra e÷itim faaliyetlerine
katÕlabilirsiniz. Epilepsi, astÕm, kalp, bel ve
omurga
rahatsÕzlÕklarÕ
olanlar
yamaç
paraúütüne
katÕlamazlar.
Bu
tür
rahatsÕzlÕklarÕnÕz yoksa ve hafif tempoda
yaklaúÕk 10 dakika sorunsuz koúabiliyorsanÕz,
Yamaç Paraúütü yapabilirsiniz demektir.
Paraúütler de÷iúik kilo gruplarÕna göre farklÕ
ebatlarda üretildi÷inden 45-120 kg arasÕndaki
herkes aynÕ güvenlikte uçabilmektedir. Bu
sporu yapabilmek için on sekiz yaúÕnÕ
tamamlamÕú olmak gerekir; ama 16-17 yaú
grubundakiler de aile onayÕyla bu sporu
yapabilirler.
20
Lees verder
Nemrut Da÷Õ, Bolu-Abant Gölü, GökovaSakargeçidi ve Bodrum-Ören en popüler uçuú
bölgeleridir.
Popüler uçuú bölgeleri
Türkiye, yamaç paraúütü sporuna çok elveriúli
do÷a ve iklim özellikleri ile kuzey
yarÕmkürenin en popüler uçuú bölgesidir.
Özellikle Fethiye/Ölüdeniz her yÕl dünyanÕn
dörtbir yanÕndan gelen binlerce pilotu
a÷ÕrlamaktadÕr. Burada, Nisan, Ekim aylarÕ
içerisinde yirmibeú binin üstünde uçuú
gerçekleúmektedir. Bir çok yabancÕ okul,
e÷itimlerinin
büyük
bir
kÕsmÕnÕ
Fethiye/Ölüdeniz’de tamamlamaktadÕr. Bunun
dÕúÕnda 1. Dünya Hava OlimpiyatlarÕ Yamaç
Paraúütü yarÕúmalarÕnÕn yapÕldÕ÷Õ DenizliPamukkale, østanbul yakÕnlarÕndaki ÇatalcaOrmanlÕ, Nevúehir-Kapadokya, AdÕyaman-
Uçuú sezonlarÕ
IlÕman bir iklime sahip olan ülkemiz, yamaç
paraúütü bakÕmÕndan oldukça verimli bir
enlem çizgisinde yer almaktadÕr. Ülkemizde
senenin her mevsimi uçuú yapÕlmaktadÕr. KÕú
aylarÕnda da Erzurum-Palandöken, BursaUluda÷, Kayseri-Erciyes, Kastamonu-Ilgaz,
Bolu-Kartalkaya
gibi
popüler
kayak
merkezlerinde ve østanbul-OrmanlÕ, FethiyeÖlüdeniz bölgesinde uçuúlar gerçekleúir.„
Yol Boyunca Temmuz
Einde
500018-1-10t
21
Lees verder

Benzer belgeler

Turk s Examen VWO

Turk s Examen VWO yönetiminin kendilerine yeterli Almanca bilmemelerinin gerekçe olarak gösterdi÷ini belirterek, úu açÕklamalarda bulundular:

Detaylı