Cilt: 10 Sayı: 2 Nisan : 2013

Transkript

Cilt: 10 Sayı: 2 Nisan : 2013
Cilt: 10
Sayı: 2
Nisan : 2013
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
İÇİNDEKİLER

49. Kütüphane Haftası Kutlandı
4

Doğan Hızlan: Sadece Bu Hafta da Düşünmeyelim
6

Batılılar Analarının Karnından Kitap Okumayı Severek mi
Doğuyor?

Aysel Aksümer: Okumak Bir Sevdadır

Ben Okudum İneklerim Otladı (Elli Yaşındaki Bedriye
8
14
Engin’in İlginç Hikâyesi)
17

Kitap Okumak İster misin? (Web Sitesi)
21

Cami Değil Kütüphane Yapan Müftü!
23

Sosyal Ortam Olarak Kütüphaneler
26

Dünyanın İlk Kitapsız Kütüphanesi
29

Ahşap Kitaplar
30

Sibernetik Çağa Girmiş Olabiliriz (Google Glass)
32

Kitap tanıtımı
34

Film Tanıtımı
35

Bizden Haberler
36
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 2
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
NİSAN 2013
Sayfa 3
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
49. KÜTÜPHANE HAFTASI KUTLANDI
4
9. Kütüphane Haftası’nda Merkez Kütüphane’ de karikatürlerin ve
ilginç kütüphane haberlerinin yer aldığı sergi düzenlenmiş, slayt
gösterisi ve film gösterimleri yapılmıştır.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 4
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
NİSAN 2013
Sayfa 5
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
DOĞAN HIZLAN: SADECE BU HAFTADA DÜŞÜNMEYELİM…
H
ürriyet Gazetesi yazarı Doğan Hızlan’ın “Kütüphane Haftasında
yayınlanan yazısı…
Sevgili dostum Dr. Sacit Yıldız
telefonda bana bir haber verdi, sonra da eposta gönderdi. Habere göre, artık
depresyon kitapla tedavi edilecekmiş. Dr.
Sacit Yıldız da iyi bir kitap okurudur.
Bana verdiği bilgiyi Didem Seymen
haberleştirmiş. “Depresyon tedavisinde
kitap terapisi” başlıklı habere göre:
“Depresyon ve anksiyede bozukluğunun
kitap
okuyarak
tedavi
edilebileceği
kanıtlandı. İngiliz doktorlar bundan böyle
reçetelerine roman ve şiirlerden oluşan 30
kitap arasından seçtiklerini yazabilecek.
Bibliyoterapi denilen bu yöntemle şimdiye
kadar 6 milyon İngiliz vatandaşına yardımcı
olundu”.Ayrıca bu yöntemin geleneksel
tedaviden daha etkili olduğu saptanmış.
Hastaya verilecek kitapların önceden
belirlenmiş 30 yapıt arasından seçilecek
olmasını özgürlüğe aykırı buldum. Çünkü
seçim yapılırken hastanın mezhebine,
meşrebine, okuma zevkine, hastalığına göre
kitap yazılmalı reçeteye. Artık reçeteyi
aldıktan sonra eczaneye değil, kitapçıya
gideceksiniz... Bunun devamında gece açık
kitabevleri
olmalı.
Nöbetçi
kitabevi
uygulamasına geçilecek demektir... Hastalar
gece nöbetçi eczane yerine nöbetçi
kitabevi arayacak. İlaçtan tasarrufu; bir
kenara, hastaya yazılan kitabı, yalnız bir
kişi değil, bütün aile okuyabilecek. Yani
tedaviden aile boyu yararlanacaklar. Üstelik
son kullanma tarihi de yok!
Ama ülkemizde, doktor saldırıları
artabilir. Çünkü aile büyüğünden biri
doktora gidip “Sen oğluma, genç kızıma
bunu mu okutuyorsun” diye saldırabilir.
Kitabın en büyük yan etkisi nedir? Zihin
açar! Başka hiçbir ilaçta görülmeyecek,
tehlikeli bir özellik.
Bizde bu tedavi yöntemi için bazı
önerilerim var. Biliyorsunuz 100 Temel Eser
projesinde öğrenciler o kadar kitabı
okuyamadılar. Birçoğu, özetlerini okumakla
yetindi. Hatta bir özet endüstrisi ortaya
çıktı. İki buçuk sayfada bütün kitap
hatmedilmiş oldu.
Her yıl yenilenen tartışmalar da ayrı
bir konu. Buradan bakınca, bizde 30 kitap
nasıl saptanacak? Bugün seçtiğiniz kitap
yarın yasaklanabilir. Türk Tabipleri Birliği
bir seçici kurul oluşturmalı. Şimdi güllük
gülistanlık bir dünyanın, ülkenin kitaplarını
tavsiye
edersek,
gerçekle
bağlarını
koparırlar. Diyelim ki güncel kitapları
okutacağız. Silivri’de, konforlu bir home
office’te(!)
kitaplarını
yazanların
yazdıklarını
okutursak,
hastalar
depresyondan çıkamazlar, onlar da o
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 6
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
koşulların yaratıcılığına kapılıp oraya girmek
isterler. Nasıl Rockfeller’in son günlerinde
pembe haberlerle bezeli çıkarılmışsa, biz de
onlar için umut dolu pembe bir gazete
çıkarmalıyız. Gazetenin adı İleri Demokrasi
olmalı, örneğin. Aşk hastalarına aşk
şiiri/romanı da okutulmaz, yani yelpaze
geniş tutulmalı.
Ne
denmişti
türküde,
“Doktor ilaç vermiyor sevda hastalarına”.
Paranoya hastalarına polisiye romanlardan
uzak durması söylenmeli. Tarihi romanlar
veya tarih araştırmaları da tehlikeli(!).
Çünkü
tarihimiz
hakkında
gerçeği
öğrendikleri, ecdadımızı yakından tanıdıkları
zaman aldatılmışlık duygusuna kapılabilirler,
ömür boyu iflah olmazlar. Doktorlara, Tabip
Odaları Seçici Kurulu’na bir başka tarihi
görev de yükleniyor. Her kitabı okuyup,
kendi zevkinize göre, ahlak anlayışına göre
ya
değiştireceksiniz
ya
da
orayı
bantlayacaksınız. Popüler kültürün işgalini
NİSAN 2013
önleyemezsiniz. Özel olarak depresyon
hastaları için yazılmıştır, kuşaklı kitaplar
kitapçı vitrinlerini kaplar,
depresyon
kitaplarının en çok satan yazarı unvanı
verilir bazı kişilere.
SONUÇ acı ama gerçek. Kitap
tavsiyesi bize göre değil. Tedavi yerine
insanı daha da delirtebilir.
İyisi mi argo deyimle ifade edeyim,
bu bizi bozar..
Kaynak:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22655593.asp
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 7
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
BATILILAR ANALARININ KARNINDAN KİTAP
Ç
OKUMAYI SEVEREK Mİ DOĞUYOR?...
ocuk kitapları yazarı Tülin Kulluk Kozikoğlu’nun Amerika’da çocuklara
kitapları sevdirmeye yönelik yapılan çalışmaları anlattığı enfes yazısı…
“Bu Batılılar nasıl da okuyor!!” denir
işinden zengin olmuş, Amerika’nın en iyi
ya bizde hani. Metroda okuyorlar, parkta
okullarından
okuyorlar falan diye özenilir.
Üniversitesinin
Analarının
biri
olan
de
Carnegie-Mellon
kurucularından
biri),
karnından böyle doğdukları sanılır.
Ya da
Mellon (Bu da üniversitenin diğer kurucusu,
“Ana-babaları
onları
bankacılıktan
okuyor,
onlar
da
para
yapmış),
Heinz
(şu
görüyor da ondan okuyorlar” denir. Külliyen
meşhur Heinz ketçaplarının sahibi), Frick
yalan!! Daha doğrusu kazın ayağı öyle değil.
(Bu da kömür işinden zengin olmuş). Şimdi
O kadar basit değil yani işler. Neler neler
bu adamlar zengin olmuş olmasına da parayı
yapıyorlar
bir
şehirlerine saçabildikleri kadar saçmışlar.
bilseniz! Ne mesai veriyorlar, ne çok enerji
Öldükten sonra da vakıfları bu para saçma
ve para harcıyorlar bunun için!
işini aynı hızla devam ettiriyor.
çocuklar
okusun
diye,
Son iki yıldır yaz aylarımı Amerika’nın
Pittsburgh şehrinde geçiriyorum.
2011
yazında, orada gördüklerimi çok sevgili
Fatih Erdoğan Çocuk İçin Yazmak eğitim
grubuna (Mavibigrup) bir e-posta yazarak
paylaşmıştım.
Şimdi sizlerle o mesajı
paylaşmak istiyorum.
Bakın standart bir
Amerikan şehrinde “çocuklar okusun” diye
neler yapılıyor!
Carnegie Library.
Bu Carnegie
denen adam Pittsburgh’un gelmiş geçmiş en
zengin
şahsiyetlerinden
söyleyeyim!
Ne siz sorun ne ben
Mesela Frick dev gibi büyük
bir park bağışlamış. Adının “park” olduğuna
bakmayın, bizim Belgrad Ormanı kıvamında
bir şey. Bir de evini bağışlamış. Öyle güzel
bir bahçesi var ki anlatamam. Geçen Cuma
akşamı halka açık, ücretsiz bir konser
dinlemeye gittik. Herkes piknik örtülerini,
masalarını,
sandalyelerini
getirmiş.
Masaların ortasına çiçek bile getirmişler!
İlk önce şehrin ana kütüphanesine
gittim:
yapmışlar şehre?
Neler mi
biri.
Zaten
bunlardan 4 adet var; Carnegie (kömür
Her
neyse,
diğerleri
neler
bağışlamış/yaptırmış? Bilim Müzesi, Ulusal
Doğa Müzesi, Sanat Müzesi, Şehir Tarihi
Müzesi,
Spor
Müzesi,
stadyum
(lar),
parklar, okullar, opera salonu, konser
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 8
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
salonu, aile merkezleri…
Ayrıca Çocuk
bir kaç ay Mali’de bir köyde yaşamış).
Müzesi, Hayvanat Bahçesi, Botanik Bahçesi,
Afrika hikâyeleri okudu. Elişi çalışmaları
Kuş Cenneti gibi mekânlar da bu 4 zengin
yaptırttı. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de
değil
üşenmeyip
ama
şehrin
başka
zenginleri
Mali
yemekleri
pişirmiş,
tarafından yaptırılmış. Halktan kazandığını
çocuklara ikram etti. Her hafta başka bir
aynen halka iade eden bir grup insan
ülkeyi
anlayacağınız. Yaşadığı şehrin insanının iç
gittiğim seanstaki hanım folklorik danslar
huzurunu,
aklını,
da öğretti. Her hafta, her şubede farklı
fikrini, yüreğini ferah tutmak için elinden
bir ülke işleniyor. 2 hafta sonra Türkiye
gelen her şeyi yapan “iyi kalpli” zenginler!!
var. Konyalı şarkısıyla Konya halk dansları
Tüm bu bahsettiğim mekanlar sadece 1.5
öğretecekmiş Amerikalı kütüphaneci!!
esetetik
değerlerini,
milyon insanın yaşadığı bir şehirde halkın
emrine amade. Yani Pittsburgh’u öyle çok
büyük bir şehir falan sanmayın.
Her
neyse,
biz
dönelim
katıldığım
anlatmak
okuma
okuma
istiyorum.
Bahsettiğim Carnegie Library’nin merkez
binasının (dev gibi, muhteşem bir bina) yanı
sıra, şehrin her köşesinde 20den fazla
şubesi var.
Her birinde her gün okuma
seansları yapılıyor.
Kütüphane görevlileri
hem çocuk kitaplarına hayran insanlar hem
de bana sorarsanız her biri tiyatrocu!!
Öyle
güzel
okuyorlar
ki
kitapları
anlatamam. Hem okuyor hem oynuyorlar.
Ayrıca
çocuklara
danslar
oyunlar
oynatıyorlar.
öğretiyorlar,
Mesela
dün
bir
kütüphanede konu “Afrika”ydı. Kütüphane
görevlisi hanım bir dolu Afrika kökenli obje
getirmiş.
Çocuklara
günü
Okuma seansları farklı yaş gruplarına
göre
düzenleniyor.
Okulöncesi,
ilkokul,
“Toddlers” ve “Baby and Me” programı. İlki
1-2
seanslarını
Çarşamba
ergen… bizim de bildiklerimiz. İlginç olan
konusuna…
Öncelikle
anlatıyorlarmış.
onları
gösterdi,
yaş,
ikincisi
ise
0-18
ay
için
düzenleniyor!! Ayrıca “özel çocuklar” için
de okuma seansları yapıyorlar.
otistik çocuklar.
Mesela
Ayrıca çocuklara “Sign
language” (sağır-dilsiz alfabesi) öğrettikleri
bir seans da var kütüphanede! Bu seans
duyamayan çocuklar için değil, tam tersi
duyabilenler
için
düzenleniyor…
Duyamayanlarla ilişki kurabilsinler diye!
Ayrıca
bazı
seanslara
müzelerden
eğitmenler davet ediliyor;
mesela Doğa
Tarihi Müzesi’nden. Gelip çocuklara mesela
dinozorları
anlatıyorlar.
Yani
“okumak”
dört koldan sevdiriliyor. Kütüphane sadece
“kitap”la
değil,
özdeşleştiriliyor.
her
türlü
“bilgi”
ile
“Bilgi edinme”nin zevki
tattırılıyor.
Afrika’daki hayatı anlattı (kendisi gitmiş,
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 9
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
Mesela…
NİSAN 2013
ergenler
için
olan
kaldırıp kitaba oturturuz?” diye.
İşte
seanslardaki sanat etkinlikleri; film yapımı
adamlar yolunu bulmuşlar; bükemeyeceğin
(filmmaking),
eli
roman
bilgisayar
tartışmaları,
oyunları,
sıkacaksın.
Madem
bilgisayarla
stüdyosu,
savaşmak çok zor, o zaman barış yapalım.
spelling yarışmaları (imla yarışması) gibi
Bilgisayarla hikayeyi birleştirmek üzerine
şeyler var. Ergenlerle ilgili en çok ilgimi
eğitim
çeken şey “Nerd Rock” oldu. Bu yeni bir
teknolojileri
rock
yazılır/yapılır? Çocuklar kendi kitaplarını
türü.
okumayı
Kitap
odaklı
seven
kitaplarla
rock!!
gençler
ilgili
besteliyorlar.
fotoğraf
çizgi
şarkı
Kitap
beğendikleri
sözleri
Benim
yazıp
gittiğim
gün
kitiphanenin önündeki parkta Harry Potter
konseri vardı. Harry Potter’la ilgili şarkılar
yapmış bir grup çocuk konser veriyordu.
Ayrıca bizim eve yürüme mesafesinde olan
kütüphanede Çarşamba akşamları ergenler
için
film
gösterimi
var.
Beş
film
çıkarıyorlar, oylama yapılıyor ve seçilen film
izleniyor.
Patlamış
mısır
ve
içecek
kütüphanenin ikramı.
Bir de kutu oyunu
gecesi
Çocuklar
yapıyorlar.
toplaşıp
veriyorlar
çocuklara.
kullanarak
nasıl
Farklı
kitap
yapmayı öğreniyor.
Yine ergenlerle ilgili hoşuma giden
başka bir şey de kütüphanede onların ayrı
bir bölümü olması.
bilgisayar
O bölüme bir dolu
koymuşlar,
onların
ilgisini
çekecek şekilde dekore etmişler. Mesela
kocaman bir armut minder vardı ve bir kızla
bir oğlan orada aşna fişne halindeydi. Kimse
de çocukların yanına gidip “Siz napıyosunuz
bakiyim burada? Çabuk kitap okuyun” falan
demiyordu!
Başka
neler
var?
Mesela
tüm
Monopol falan oynuyorlar. Ayda bir akşam
kütüphanelerde yaş gruplarına göre kitap
da çikolata fondü yapıyorlarmış.
önerilerinde bulunan broşürler dağıtılıyor.
Bizde
olsa,
“çocuklar
erimiş
çikolataları her yere sürer, kirletir”!! Orada
nedense sürmüyorlar!!
Yoksa bizde de
sürmezler
böyle
önyargılarla
de
biz
yiyecekleri
gereksiz
kütüphanenin
dışında mı tutuyoruz? Ve hatta çocukları
da!! Ne de olsa onlar da yırtar kitapları,
değil mi?! Bir de Dijital Hikaye Anlatımı
konusunda
için.
Hani
çalışmalar
bizde
yapılıyor
hep
ergenler
konuşuluyor
ya
Okula o yıl başlayacak çocuğun anasınıfıilkokul
1.
Sınıf
arasındaki
yazı
hangi
kitaplarla geçirmesi gerektiğini biliyorlar ve
bunu annelere öneriyorlar. Diğer sınıflar da
şöyle gruplandırılmış;
1-2. Sınıflar, 2-3.
Sınıflar, 3-4. Sınıflar, 4-5. Sınıflar. Yani
her sınıf bir önceki grupla örtüşüyor.
Çünkü kitapların yaş gruplarına göre net
çizgilerle
ayrılamadığının
farkındalar.
Ortaokul için hazırlanmış broşür farklı.
“Çocukları bilgisayarın başından nasıl
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 10
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
Onun tasarımı daha büyük çocuklara hitap
Okuyorum?”,
edecek şekilde yapılmış. Her türlü detaya
“Yorumlar”.
dikkat
ediliyor
anlayacağınız.
Ya
da
temalara göre hazırlanmış çantalar var.
Mesela “arı” çantası. Arıları çok seven bir
çocuk o çantayı alıp evine götürüyor.
İçinden onlarca konusu/başkahramanı arı
olan kitap çıkıyor!
altında
“Yazarı”,
altında
Kütüphanelerde çok hoş başka bir
broşür
gördüm;
bir
yüzünde
okumalıyız?”,
diğer
çocuklarımıza
okumalıyız?”
yüzünde
cevapları listelenmiş.
okumanın
stres
“Niçin
“Niçin
sorularının
Her gün 6 dakika
seviyesini
üçte
iki
miktarında azalttığını ve okuma eyleminin,
beynin ön loblarını harekete geçirerek
depresyon semptomlarını azalttığını biliyor
muydunuz?
Buna bir isim de vermişler:
“Bibliotherapy”.
Family Literacy adında bir dernek
anne babalara çocuklarına daha çok kitap
okuma
konusunda
eğitim
veriyor.
Kitaplardan nasıl keyif alınacağını, nasıl
Kütüphanelerin okuma kulüpleri var.
Bir kaç çocuktan oluşan gruplar kuruyorlar.
Her hafta bir kitap seçip okuyorlar. Sonra
kütüphanede bir araya gelip kütüphane
görevlisiyle birlikte o kitabı tartışıyorlar.
Kütüphanelerde kocaman bir pano
yapmışlar. 10 adet kitabı bitiren çocuğun
adı küçük bir süslü kağıda yazılıp asılıyor.
Ayrıca başka bir panoda ise “Ben ne
okuyorum?” başlıklı küçük not kağıtları
gördüm.
cümleyle
Herkes
okuduğu
anlatmış,
ziyaretçilerine
öneride
diğer
kitabı
bir
kütüphane
bulunuyor.
Not
kağıtları matbu hazırlanmış; En üstte “Ne
okunacağını,
nasıl
öğretiyor.
seçileceğini
Ailecek
akşamları
falan
kitapları
kullanarak oynanabilecek oyunlar bile tarif
ediliyor!
Kitap önerileri de çok ilginç
şekilde kategorize edilmiş:
resimli
kitaplar,
az yazılı-çok
çocuğunuzun
oynayabileceği kitaplar, tanıdık karakterleri
olan kitaplar, vs. Aynı dernek öğretmenlere
de
kitap
odaklı
eğitim
önerileri/ders
planları veriyor.
Başka bir dernek ise (Kütüphaneciler
Derneği) özellikle erken yaş okumasına
olağanüstü
üretilmiş
önem
veriyor.
programları
dağıtıyorlar…
hem
ve
Bunun
için
materyalleri
ailelere
hem
eğitmenlere.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 11
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
Bir üniversite ise Okuma Becerileri
üzerine
eğitimler
Okuma,
Bir grup seçmen toplanmış ve önümüzdeki
okuduğunu anlama, hızlı okuma, phonics,
seçimlerde seçmen kağıdına bir referandum
kelime hazinesi, ders çalışma metodları, not
sorusu
tutma…
Meseleleri şu:
Bu
düzenliyor.
Son olarak ve beni en çok etkileyen:
konularda
çalışmalar
ekletmek
için
uğraşıyorlar.
Mülk sahipleri, evlerinin
yapıyorlar. Bu da okulöncesinden başlıyor,
değerinin her $100,000’ı için yılda $25
lise sona kadar devam ediyor.
kütüphane vergisi versin mi?
Her yaş
Bunun için
grubuna göre farklı bir program var.
imza topluyorlar. Gereken sayıya ulaşınca,
Malum üniversitelerin eğitim fakültelerinde
bu referandum yapılabilecek.
bu konuda araştırmalar yapılıyor, üniversite
“evet” çıkarsa, kütüphaneler için her yıl çok
öğrencileri
tüm
bu
miktarda
bir
de
Carnegie Amca kütüphaneleri yaptırmış ama
pratikte halkın doğrudan faydalanmasını
idari masraflar için para bırakmamış. Ve
sağlıyorlar.
bunu bilerek yapmış.
imkânları
eğitiliyor.
teoride
Başka
İşte
bırakmayıp
bir
üniversitenin
Eğitim
Fakültesi’nde ise Reading Clinic adında bir
bölüm var. Önce bir testle çocuğun okuma
para
Ve cevap
toplanabilecek.
Çünkü
Çünkü halkın bu
kuruluş için parmağını taşın altına sokması
gerektiğine inanırmış. Dedim ya, adamlar
her türlü detayı düşünüyorlar!
ve yazma becerileri ölçülüyor. Sonra farklı
Ve bir de yaratıcı yazarlık kampları
testlerle “okuma-yazma”yla ilgili tutum ve
var. Çocuklar yazı yazmayı öğreniyorlar!!
motivasyon seviyeleri belirleniyor.
Ama bu apayrı bir yazıyı hak ediyor. Belki
Sonra
da bilişsel becerilerine bakılıyor. Kurumun
başka bir gün de bunu anlatırım.
görevlileri anne-baba ve çocukla 15 saatlik
bir paket dahilinde çalışıp çocuğun okumayazma becerilerini ve tutumunu geliştiriyor.
Ağustos ayında Storytelling Festivali
2011 yazında bunları yazmışım…
2
yılda kimbilir neler eklendi bunlara! Bizde
de olacak biliyorum. Olmaya başladı. Yavaş
yavaş
olacak.
Projeler
üretilecek,
düzenliyorlar. Bu okuma değil, sözlü hikâye
uygulancak, çocuklar daha çok okuyacak.
anlatımını teşvik etmek için yapılan bir
Madem konumuz Kütüphane Haftası, ben de
festival.
kütüphanecilere
Bu
istemiyorlar.
geleneğin
yok
Profesyonel
olmasını
hikâye
anlatıcıları gelip 2 gün boyunca hikâye
anlatıyorlar.
Tabii
konserler,
çalışmaları, yeme-içme…
hikâye şenliği oluyor.
sanat
Hepsi var.
Bir
bir
şey
söyleyerek
bitirmek istiyorum:
Bir
gün
(yine
Amerika’da)
bir
kütüphane görevlisinin bir tek çocuğun o
günkü kitap seçimi için tam 30 dakika
harcadığına şahit oldum. “Al birini oku işte”
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 12
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
demedi. İnce ince anlattı belki on tane
farklı kitabı çocuğa. Tek tek sordu çocuğun
zevkini.
Anlattı-dinledi,
anlattı-dinledi.
Sonunda bir kitap aldı gitti çocuk. Tek bir
kitap için, sadece tek bir gün okunacak
(çünkü ertesi gün onu getirip yenisini
alacak) o tek kitap için ne çene döktü! İşte
bence işin özü burada yatıyor.
Çocuğa,
kitaba, çocuğun okuyacağı kitaba bunca
özen gösterilirse elbet sonuç da iyi oluyor.
Yazarın
yapmazsam
son
notu:
çatlarım...
Şu
eklemeyi
Aşağıdaki
yazımı
okuyan ve Amerika'da doğum yapan bir
arkadaşım şunu anlattı: kızı doğduğunda
hastaneden
çıkarken
ellerine
iki
şey
vermişler; ilki aşı karnesi, ikincisi ise ilk
yıllarında bebeğe okunması tavsiye edilen
df,isdflsda
resimli kitaplar listesi!!! Bence sözün bittiği
yer burası!! Ben daha ne diyeyim ki?! Ama
bir şey daha diyeceğim: 1) AŞI KARNESİ,
2) KİTAP LİSTESİ!!!! Bizdeki "kitap sevgisi
aşılamak"
acaba??:):)
deyişi
buradan
mı
geliyor
asdf
asdfl
l
fasd
fşl
sadflsadfl
şlasdf
lşasdf
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 13
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
B
NİSAN 2013
OKUMAK BİR SEVDADIR
log yazarı Aysel Aksümer’in Kütüphane Haftası’ında yayınlanan güzel
yazısını aşağıda okuyabilirsiniz..
İnsan; görme kabiliyetince, görüş
alanına girebilen kadarını görür. Tıbben
bir görüş kaybı var ise de doktorunun
önereceği tedavi şekliyle görme kusurunu
giderir. Fakat, göz sağlığı yerinde iken
kendini
kısıtlayan
ve
sınırlarını
daraltanların
mantığını
bir
türlü
çözemiyorum. İşte bu noktada, keşke
görmek ve bakmak arasındaki o hassas ve
ince çizgiyi göz ardı etmesek diyorum her
seferinde. Görme engelli dostlarımızın
kabartma kâğıt üzerinden
kitap,
nota
okuma gayretlerine bakınca kitap okumamak
için direnen insanlarımıza söyleyecek söz
bulamıyorum. “Çok yoğunum. Sadece yaz
tatillerinde zaman ayırabiliyorum” diyenler
için de ne yalan söyleyeyim “Koca gün içinde
bir sayfacık bile olsa okuyacak zamanınız
yok mu?” demek geliyor içimden. Asıl
sitemim ise “Kitap sevgisini yüreğinde
taşımayan ve ısrarla ‘ben okumayı hiç
sevmiyorum” diyenlere”.
Yaşlılarımızın
ağzından
sıklıkla
duyduğumuz bir sözdür :“Dünya gözüyle
bir kez daha görsem”. Gerçi, ölüm
gerçeğini hiç unutmayan ve gün be gün
kaçınılmaz sona yaklaştığının farkında olan
genç kuşaktan da işitiriz bu söylemi.
Hasretini çektiğimiz insanları son bir kez
daha görme, kucaklama, teninin kokusunu
içimize çekme arzusu gayet doğaldır. Allah
herkese de bunu nasip etsin. Ben bu emeli
bir de okuyamadığım
kitaplar için
hissediyorum.
Evet!
Bunu
tüm
samimiyetimle söylüyorum. Gözlerimin,
satırlarını okuyarak öpeceği daha o kadar
çok kitap var ki sırada! Bu hissi, ikinci
adresim olan kütüphanelerde daha da
yoğun hissediyorum. Elimde değil. Raflar
dolusu, özenle sınıflandırılmış, itinayla
dizilmiş kitapları her görüşte bu duygu
sarıyor bütün benliğimi. Son nefesime
kadar okumak istiyorum.
Konu kitaplar ve okumak olunca
cümlelerim bir yaprak daha çeviriyor
sessizce. Bu defa geçmişe yolculuk
yapıyorum. Dostlarımdan biri gülümseyerek
şöyle demişti : “Bizim ufaklığı biliyorsun
değil mi?” Nasıl bilmem dercesine başımı
sallamıştım. Heyecanla devam etmişti
sözlerine : “Babacığım! Sen hep ‘İlim Çin’de
de olsa gidip alın’ dersin ya! Ah bunu bir de
anneme söylesen. Hadi Çin çok uzakta. Ben
evimizin yakınındaki kütüphaneye gitmek
istiyorum. Fakat ne mümkün! Annem
karşıdan karşıya geçerken araba çarpar
diye göndermiyor!” Bu konuşma; zamane
çocukları ne kadar akıllı, anneler de ne
kadar hassas diye noktalanmıştı. Oysa
üzerinde konuşulacak o kadar çok şey vardı
ki. Çocuklarımız her şeyimiz. Unutulmamalı
ki karşıdan karşıya geçmek bazen
okyanusları aşmak ve yeni dünyalara
yelken açmak demektir.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 14
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
Çocukların
ruhsal
ve
zihinsel
gelişimi için oyuncaklar kadar yaşına
uygun kitaplar da büyük önem arz ediyor.
Bildiğiniz gibi pek çok alışkanlıklar gibi
okuma alışkanlığı da küçük yaşlarda
kazanılıyor. Bunun bilincinde olan anne ve
babalar, geleceğin büyükleri çocuklarımız
için oldukça hassas ve bilinçli davranıyorlar.
Çocuklarının yaşlarına uygun kitapları önce
kendileri
okuyor,
sonra
çocuklarına
okutuyorlar. Okuma çağında değil iseler
bizzat okuyorlar.
Küçükler için kitap seçimi yapmak
da
önemli
bir
husus. Bu
konuda;
öğretmenler ve kütüphane görevlilerinden
yardım isteyebiliriz. Hangi yaş için hangi
kitapların uygun olabileceği onların ilgi
alanları dahilindedir. Zaten kitap okumayı,
düşünmeyi, gözlem ve araştırmayı sevmeyen
bir kişinin kütüphanecilik mesleğini yapması
düşünülemez
bile.
Onlara
rahatlıkla
güvenebiliriz. Yeter ki aydın bir toplum
için varlığını sürdüren ve daha çağdaş bir
gelecek
için
kapıları
açık
olan
kütüphanelere gidelim. Bilgi deryasında
bizler de bir kulaç atalım.
Kütüphaneler her türlü bilgiye
rahatça ulaşabileceğimiz alanlar. Eğer
üye değilseniz bir an önce olmanızı
tavsiye ederim. İstediğiniz kitaplara,
bilgi ve belgeye ödünç almak suretiyle
kavuşabilirsiniz. Sadece kitap almak ve
okumak için değil,
ders çalışmak,
araştırma yapmak için de en sessiz ve
uygun ortamlardır. Ben de bulunduğum
şehirdeki bir halk kütüphanesine üyeyim.
NİSAN 2013
Kitapçılardan da kitap alıyorum ama
kütüphanelerin yeni bambaşkadır benim
için. Yirmi günde bir, üç kitap alıyor,
okuyor ve teslim edip yeni kitaplar
seçiyorum kendime. Bu da mutlu olmamı
sağlıyor.
Siz de takdir edersiniz ki bir
ülkenin
gelişmişliğin
ölçüsü
sadece
parklar, bahçeler, büyük alış veriş
merkezleri,
neredeyse
göklere
değecekmiş hissi veren o çok katlı
binalar,
geniş
yollar,
kaldırımlar,
köprüler
vs.
değil.
Elbette
bu
saydıklarım da çok önemli ama sağlık,
eğitim, bilim, kültür ve sanatın rolü de
oldukça büyük. Ülkemizi daha iyi bir
konumda görmek eminim hepimizi daha
çok
sevindirip,
gururlandıracaktır.
Kütüphanelerin sayısı daha da artırılmalı
diye düşünüyorum.
Kütüphaneler; geçmişle, bugünün
birlikte nefes aldığı ve yarına güçlü
nefesler aldıracak nadide eserlerle dolu,
gücünü; duygu, düşünce ve bilgiden alan
önemli bir kurumdur.
Ayrıca kültürel bir zenginliktir. Bir
müzedeki gibi her eser itinayla korunur
ama dokunmayın veya yaklaşmasın diyen
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 15
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
yoktur. Çünkü kitapların yalnızlığı
okuyucuyla biter. Okur ve yazar arasında
satırlar boyu süren ve sonra da devam
eden bir dostluk vardır.
Kütüphanelerin önemine dikkat çeken
pek çok özlü söz arasında Seneca’nın “Bir
kitaplık, bir cezaevi kapatır” sözünü daha
bir başka seviyorum. Bir toplumda suç
işlemeyi engelleyen, cehalete dur diyen ve
diyecek olan en büyük faktör kuşkusuz
kitap okuma alışkanlığıdır.
Son
söz
olarak
diyorum
ki
“Kitaplar; iki kapak arası doyulmaz bir
lezzettir”. Ruhumuzun açlığını güzel bir
kitapla
bastırabiliriz.
Ben
ruhumu
doyurmak üzere masamın üzerindeki
romana elimi uzattım bile. Çünkü sonunu
çok merak ediyorum. Eminim sizin de
elinizin
altında,
bittiğinde
yıllarca
yüreğinizde ve hafızanızda saklı kalacak
bir veya bir çok kitabınız vardır.
Aysel AKSÜMER
Kaynak: http://blog.milliyet.com.tr/okumak-bir-
Kütüphane
Haftası’nı
şimdiden
kutluyor, bütün kütüphane görevlilerine
başarılı hizmetleri için teşekkürlerimi
sunuyorum.
sevdadir/Blog/?BlogNo=406446
Dostlukla ve kitaplarla kalın.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 16
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
BEN OKUDUM İNEKLERİM OTLADI
E
lli yaşındaki Bedriye Engin kendisini bildi bileli kitap okuyor.
Köyde hayvan otlatıp, arıcılık yaparken bir yandan da kitap
okuyan Engin, hiç ayaklarını uzatıp kitap okumadığını söylüyor.
Engin'in kıskandığı yegâne kişiler ise kütüphanelerde görev yapan memurlar.
Dünyaya kitabın boyutu kadar bir
pencere açtım. Köyden hiç çıkmadığım halde
bütün dünyayı tanımış gibi hissediyorum
kendimi. Bütün İrlanda tarihini biliyorum.'
Bu sözler Bilecik'in Kurşunlu köyünde doğan
büyüyen ve halen orada yaşayan Bedriye
Engin'e ait. Kendisini bildi bileli kitap
okuyan Engin, bir taraftan büyükbaş,
küçükbaş hayvan yetiştirip, arıcılık yapıp,
ekip biçiyor. Oturup konuştuğunuzda ise
bambaşka bir dünyadan söz ediyor. Pulitzer
ödüllü kitapları özellikle takip ettiğini, Elif
Şafak'ın tarzını Stendhal'a benzettiğini,
kitaplar sayesinden evinde oturduğu yerden
İngiltere'nin Windsor şatosunu kilerine
kadar tanıdığını anlatıyor.
Bedriye Engin'in okuma sevgisi küçük
yaşta babasının aldığı gazetelerin arka
sayfalarındaki çizgi bantlar ile başlamış.
Engin, 'Babam okumamı çok istedi ama ben
geleceği gören bir çocuk değildim. Üvey
anne ile büyüdüm. Annesiz olduğum için
şımartılmış bir çocuktum. Ortaokuldan
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 17
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
sonra
okula
NİSAN 2013
gitmedim'
diyor. Okula
gitmemiş ama kitap okumayı da hiç
bırakmamış. Köyün öğretmeni ile evleri aynı
bahçeye
bakınca,
oradaki
zengin
kütüphaneyi keşfetmesi çok uzun zaman
almamış. O kütüphaneden başlamış, bütün
kitapları okuyup bitirmiş.
Kitap için koyun besledim
O arada evlenmiş, çocukları olmuş.
Eşi kendisi okumasa da Bedriye Engin'in
kitap okumasına bir şey dememiş. Gerçi
Bedriye Engin'in kitap okuması da gizli saklı
olmuş.
Köy yerinde tuhaf kaçan bir şey kitap
okumak. Engin, 'Kayınpederim kayınvalidem
çok muhafazakârdı. Onların kızmalarını
gerektirecek bir duruma girmemek için
yıllarca gizli saklı kitap okudum. Sadece 17
yıl sırf kitap okumak için küçükbaş hayvan
baktım. Çünkü onları otlatmak için çıkarmak
gerekir. Kitabımı alıp hayvanları salardım.
Onlar otlarken okurdum. O yüzden kimse
bana kızmazdı. Yoksa bana 'Geç burada
kitabını oku' demezler. Evde de gece odaya
çekildiğimde uykumdan feragat ederek
okurdum. Bir keresinde İncil'i merak
etmiştim. Komşumuzun Alman bir gelini
vardı. O bana Türkçe İncil'i getirdi. İncil'i
görürse 'Bizim gelin ne işler karıştırıyor'
deyip kızarlar diye şimşirin içine saklayarak
okudum' diyor. Bugüne kadar hiç koltuğa
kurulup kitap okuma şansı olmadığını
söyleyen Bedriye Engin, kütüphanelerde
görev yapan memurları kıskandığını da
anlatıyor.
Sabaha kadar okudum
Bedriye Engin'in yaşadığı bir başka
zorluk da kitap bulmak. Okuyacak kitap
bulamayınca, ilçe kütüphanesi öğrenci kartı
dışında kitap vermediği için, çocuklarını
kütüphaneye üye yapıp onların adına kitap
almaya başlamış. Kütüphaneden kitap
almaya başlayıncaya kadar çok zor kitap
bulan Engin, o günleri şöyle anlatıyor:
'Komşumuzun gelini İstanbul'da yaşıyordu.
Köye gelmiş. Bir baktım elinde tam benim
okumak istediğim kitap. 'Çocuklarım
Olmadan Asla' O zaman televizyonda
reklamı vardı kitabın. 'Yarın gideceğim'
deyince hemen aldım, o gece uyumadım,
okudum geri verdim. Kitapsız hiç hayatım
olmadı. Düşünemem de.'
Oldukça iyi okuyucuyum
Her tür kitabı okumayı seven Bedriye
Engin'in, kitaba zor ulaşabilmesi nedeniyle,
pek seçme şansı da olmamış zaten. Satın
alma şansı ise hiç olmamış. Sadece 'Bir
milyoncu'dan Parma Manastırı'nı okuduğu
halde almış. Bir kitabı olsun diye. Çok
mozaik bir okuyucu olduğunu anlatan Engin,
Fethullah Gülen'in bütün kitaplarını merak
edip okuduğunu, ilk kitabıyla son kitabını
karşılaştırıp analiz ettiğini anlatıyor. Diğer
yandan Uğur Mumcu'nun kitaplarını da,
Soner Yalçın'ın kitaplarını da okuduğunu
söyleyen Engin, 'Beni kitap konusunda hiç
bir kategoriye sokamazsınız' diyor. Engin,
'Sağı da solu da okurum. Beynime çok
güvenirim bu konuda. Çok güzel harman
yapar. Okuma konusunda tevazu göstermem
çünkü iyi okuyucuyum' sözleriyle iddiasını
dile getiriyor.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 18
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
Köyümden dünyayı tanıdım
Kitap okumak bazen Bedriye Engin'i
bunalıma sokuyormuş. Sebebini şöyle
anlatıyor Engin; 'Köyde yaşıyorum. Hayvan
bakıyorum. Okuduklarımın benim hayatımla
hiç alakası yok. En güzel buzağıyı, ineği,
koyunu yetiştiririm. Arıcılık yaparım.
Ağaçtan oğul alırım. Doğal bal yetiştiririm.
Bazen bir yaşantıma, bir de okuduklarıma
bakıyorum. Tüm İrlanda tarihini biliyorum.
İngiltere'nin Windsor şatosunun kilerine
kadar biliyorum. Ama ben köyde yaşıyorum.
O zaman isyan ediyorum. 2- 3 gün
bırakıyorum okumayı. Sonra yine vazgeçip
kitaba sarılıyorum. Kitabın boyutu kadar
bütün dünyaya pencere açtım. Köyden hiç
çıkmadığım halde bütün dünyayı tanımış gibi
hissediyorum kendimi' diyor.
Elif Şafak Stendhal gibi
Bedriye Engin'e sevdiği yazarları
sorduğumda Peyami Safa'yı çok sevdiğini ve
tekrar tekrar okuduğunu söylüyor. Elif
Şafak'ın tarzını Stendhal'a benzettiğini
anlatan Engin, bütün klasikleri okuduğunu,
özellikle Pulitzer ödüllü kitapları takip
ettiğini ifade ediyor. Şimdi ise Ankara
Üniversitesi'nden öğretim görevlisi bir
bayanın arayıp tavsiye etmesiyle Murathan
Mungan okuyor. Barbara Cartland gibi
yazarların kitaplarını da ağır kitapların
arasında
beynini
dinlendirmek
için
okuduğunu söylüyor. Ahmet Ümit'in bütün
kitaplarını okuduğunu anlatan Engin, 'En son
İstanbul Hatırası'nı okudum. Bırakamadım
elimden. Gece yattım, eşimin uyumasını
bekledim. O uyuduktan sonra kalktım
NİSAN 2013
tekrar katil kim diye öğrendim. Saat beş
buçukta uyudum' diyor.
Osmanlı tarihi okuyor
Hiç kitap okumamış kişilerin çok şey
kaybettiğinin farkında bile olmadığını
anlatan Engin, kitabın olmadığı bir dönemin
hayatında hiç olmadığını söylüyor. Köyden
gelip kitap aldığı için Bilecik İl Halk
Kütüphanesi'nde prosedürler onun için
esnetilmiş. Bir seferde 12 kitap alabiliyor.
'Şimdi Osmanlı tarihinde master yapıyorum
kendi kendime' diyor Engin. 6 senedir
Osmanlı tarihi ile ilgili kitapları okuyormuş.
Tahta çıkış sırası ile padişahlar hakkında ne
kadar kitap bulursa okuyan Engin, şu an
Yavuz Sultan Selim'i okuyor.
Hayvanlarım çok kültürlü
Okudukları tabi ki bir birikim olarak
geri dönüyor Bedriye Engin'e. O ise işine
yaramayacaksa
bu
birikimini
hiç
göstermiyor. 'Kadın zekasının yarısından
fazlasını
yatarım.
gizlemeli. Ben
Çok da işime
bazen salağa
yarar' diyor.
Okuduklarını birilerine anlatmayı seviyor.
Bu bazen Alzhemier hastası kayınvalidesi
oluyor. Yabancı karakterleri Türk ismine
dönüştürerek anlatıyor. Bazen de en iyi
sırdaşım
dediği
eltisine
anlatıyor
okuduklarını. Ama anlamayacak kişilere
anlatmaktansa, hayvanlarına anlatıyor. O
nedenle 'Benim hayvanlarım çok kültürlü'
diyor. Kültür Bakanlığı tarafından sıra dışı
okur olarak seçilince tanınmış. Böylece
Bilecik'te müşterileri arasından kitap
sohbetleri yapabileceği bir çevre oluşmuş.
Engin bu sohbetlerin ona çok iyi geldiğini
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 19
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
anlatıyor. Yazmayı hiç deneyip denemediğini
sorduğum
Engin,
şimdilik
cesaret
edemediğini ama ileride kendi hayatını
yazmak istediğini söylüyor. Sıra dışı okur
Bedriye Engin'in tanışmak istediği yazar ise
yok. Çünkü, 'Yazarın kitabını okumak bana
yetiyor. Zaten fikirlerini
öğreniyorum' diyor.
kitaplarından
Sıra dışı okur seçildi
Bilecik'te, köyde ürettiklerini satan
Bedriye Engin İl Kütüphanesi'nin müdiresi
Pınar Dengiz tarafından keşfedilmiş.
Pazarda Engin'in tezgâhının kenarında
duran kitapları gören Pınar Dengiz, 'Bu
kitapları kim okuyor' diye sormuş. Engin'in
okuduğunu öğrenince de onu kütüphaneye
davet etmiş. Engin, 'Ayağımda şalvar,
Kütüphaneler haftası vesilesiyle Bilecik
Valisi'nden en çok kitap okuyan yetişkin
ödülünü alan Engin'in kütüphanede 1977
yılına ait kayıtları çıkmış. Geçtiğimiz yıl
Kültür Bakanlığı'nın çektiği sıra dışı okurlar
belgeselinde de sıra dışı okurlardan biri
olarak kendisine yer verilen Engin, bu
durumdan memnun. Çünkü bu tanınma ile
birlikte kütüphaneye gitmesine bile gerek
kalmamış. Müşterileri, tanıdıkları kitap alıp
kendisine hediye ediyorlarmış.
Kaynak: http://yenisafak.com.tr/pazarhaber/ben-okudum-ineklerim-otladi-03.03.2013495315
başımda tülbentle görünce beni şaşırdı.
Bizim kültürümüz böyle. 34 yıldır da
traktör kullanırım' diyor. 2010 yılında
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 20
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
KİTAP OKUMAK İSTER MİSİN?
K
itapokumakistermisin.com, kitap okumak isteyen ama ne okuyacağına
karar veremeyen ya da yeterli bütçe ayıramayanlar için düşünülmüş
bir sosyal sorumluluk projesi..
Kim kitap okumak istemez ki?
Gel gör ki her nedense (!) çok da
okuyamayız...
Kendi adımıza şunu fark ettik ki
aslında insan eline güzel, akıcı, okunmaya
değer bir kitap geçince pekâlâ okuyormuş.
Bu farkındalıkla birlikte artık ‘çok satan,
yeni çıkanlar, best seller’ gibi yanıltıcı
listelere çok da itibar etmeden, hayatımızın
içinden
gerçek
okuyucuların
samimi
tavsiyeleri ile kitap edinip okumaya
başladık. Böylece zaman içerisinde, tavsiye
üzerine; okunmuş, kendimizin de güvenerek
tavsiye edebileceğimiz eserlerden oluşan
kalıcı bir kütüphanemiz oluşmaya başladı.
Bir hesaplamaya göre 70 yıllık
ortalama ömürde yeme, içme, uyku gibi
kişisel ihtiyaçları karşıladıktan sonra başka
hiçbir iş yapmadan, sadece ve sadece kitap
okumaya zaman ayırsa bile, bir insan 5.000
civarında
kitap
okuyabiliyormuş.
Koşuşturmalarla geçen günlük hayatımızda
kitap okumaya ayrılan vaktin ne kadar az
olduğunu düşünürsek tavsiye kitabın önemi
daha da çok ortaya çıkacaktır.
kazandırmak
üzere,
sürükleyici
ve
hayatımıza değer katıp, bakış açımızı ve
ufkumuzun gelişmesine katkıda bulunması
muhtemel, kütüphanemizde yer alan ve
kendi çocuklarımıza güvenerek tavsiye edip
onlara bırakabileceğimiz eserler olmasına
özen gösterdik.
Bu
amaca yardımcı olmak üzere
bizzat
kendiniz
tarafından
okunmuş
kitaplarla ilgili tavsiyelerinizi beklediğimizi
özellikle hatırlatmak isteriz. Nefret suçu
içeren, aile kurumuna saldıran, sigara, içki,
uyuşturucu gibi alışkanlık yapan maddeleri
gizli ya da açık teşvik eden, cinselliği
istismar eden kitapları reddediyor ve
sitemize koymuyoruz.
Okuduğumuz
kitapları
aşağıda
belirttiğimiz mantıkla değerlendirmeye
çalıştık.
Değerlendirmemizde
bizim
açımızdan önemli ve öncelikli olan kitabın
sürükleyici ve doğru mesajlar veriyor
olmasıdır. Asla eleştirmen gözü ile bir
kitabı eleştirmemiz söz konusu değildir.
Hiçbir yazara ve emeğe saygısızlık etmek
gibi bir niyetimiz yoktur.
Sitemizde tavsiye etiğimiz kitapların,
kalıcı
biçimde
okuma
alışkanlığı
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 21
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
BEŞ YILDIZ: Elinizden bırakamayacağınız,
sürükleyici, güzel ve doğru mesajlarla dolu,
hayatınıza
dokunacak
ve
katkıda
bulunabilecek, herkesin okuyabileceği ve
okuması gereken, klasikler arasında yer alan
(veya alabilecek)bir eser. Mutlaka okuyun,
okutun. Kütüphanenizde en güzel yeri
alacağına inanıyoruz.
DÖRT
YILDIZ:
Sürükleyici,
doğru
mesajlarla
dolu,
okunmasını
tavsiye
ettiğimiz güzel bir kitap. Kütüphanenizde
yer alması gereken bir eser.
ÜÇ YILDIZ: Doğru mesajlar veren, eğitici
ve öğretici yönü olan, çok sürükleyici olmasa
da okumaya ve emek vermeye değer bir
NİSAN 2013
ÜCRETSİZ KİTAP
Kitap okumak isterim ama gel gör ki
bütçem bu dönemde kitaba para harcamaya
pek müsait değil diyorsanız , Youtube’de
Kitapokumak kanalına abone olup, Kitap
Okumak İster Misin? Sitesinin Facebook
sayfasını beğenip, talebinizi iletebilirsiniz.
Sonrasında PTT kargo ile sitede
beğendiğiniz
kitabı
adresinize
gönderiyorlar.
Gelen kitabın uzunluğuna göre 15-30
gün içerisinde okuyup iade ediyorsunuz.
www.kitapokumakistermisin.com
[email protected]
eser. Kütüphanenizde yer almasını öneririz.
İKİ YILDIZ: Yazar veya konu ile ilgili özel
bir ilgi veya ödeviniz yoksa okuyucuyu
yorabilecek, emek isteyen bir eser.
Kütüphanenizde yer işgal edip etmeyeceği
okuyucunun takdirinedir.
BİR YILDIZ: Bir şey alamadığımız,
okuması ve anlaması oldukça zor bir kitap.
Kütüphanemizde yer vermeyi ve tavsiye
etmeyi düşünmüyoruz.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 22
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
CAMİ DEĞİL, KÜTÜPHANE YAPAN MÜFTÜ!
İ
zmir / ÖDEMİŞ Müftüsü Mustafa Bilgiç , görev yaptığı yerlerde "
Cami değil Kütüphane açan Müftü” olarak tanınıyor…
‘Gökte ararken yerde buldum!’
dediğimiz insanlar vardır. Aradığımız şey,
her zaman bir kişi olmak zorunda değil.
Bazen gökte arayıp yerde bulduğumuz
fikirler ve projeler vardır. Bu yazımda
sizlere böyle bir kişi, fikir ve projeden
bahsedeceğim. Ancak projenin kendisinden
önce
fikri
alt
yapısını
anlatmaya
çalışacağım. Çünkü fikir kıvılcımı, bazen
ortaya konan eserden çok daha önemlidir.
Ufuk sahibi olmak, hedef sahibi olmak, eser
sahibi olmaktan önemlidir.
Ufuk sahibi olmak!
Fatih Sultan Mehmed ile ilgili, birçok
anekdot biliriz hepimiz. Sözleri, yaptıkları,
kararlılığı, yönetim biçimi gibi birçok
özelliği, dilden dile dolanır. Ancak benim en
çok etkilendiğim tarafı, geleceğe yönelik
vizyonunu gösteren ufkudur. İstanbul’u
fethetmek gibi zor bir işi, hatta imkansız
sanılan bir fethi gerçekleştirdikten sonra,
‘Bir
şehri
imar
etmek,
o
şehri
fethetmekten zordur!’ diyerek, İstanbul’un
imar fethine başlamıştır. Bu imar fethi,
sadece cami inşa ederek yapılmamıştır. Her
caminin çevresine kütüphaneler, medreseler
(üniversiteler) kurarak, insan inşa etme
projelerine de yatırımlar yapılmış. Fatih
İstanbul’u dünyanın en büyük eğitim
merkezi haline getirmek için çalışmıştır.
Bugün halen turistlerin ziyaret ettiği
bir şehirse İstanbul, biz bu ilgiyi Sultan
Fatih’in İstanbul’u fethine değil, ufkuna
borçluyuz.
Tarihle övünmek!
Benim en kızdığım insanlar, sürekli
başkalarının yaptıklarıyla övünüp, onların
kahramanlıklarını anlatanlardır. Tarihimize
bakarken de aynı hatayı yapıyoruz. Sultan
Fatih’i konuşurken de, sadece ‘övünmek’ için
konuşuyoruz. Örnek alıp, yaşadığınız çağa
taşıyamadığınız
kahramanlarımız,
ellerimizle
öldürdüğümüz
insanlardan
farksızdır. İşte bu yazımda bahsedeceğim
çalışma, bana Sultan Fatih’in bu ufkunu
hatırlatan
bir
çalışmadır.
İzmir / Ödemiş Müftüsü Musafa
BİLGİÇ Bey, görev yaptığı yerlerde, ‘Cami
değil Kütüphane açan müftü’ olarak, benim
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 23
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
işte!’
kullanmak, milletin yüzüne tükürmekten çok
daha ağır bir hakarettir aslında.
Kütüphane inşaatının bitip, açılış
yapıldığını duyduğumda, bu konu hakkında
bir yazı yazma niyetinde olduğum için,
kendisini aradım. Kendisiyle aramızda geçen
telefon konuşması notlarımı, herkesin örnek
alması temennisiyle sizlere sunuyorum:
Görev
yaptığım
yerlerdeki
uygulamalarımla gördüm ki, doğru ortam,
doğru yatırım, doğru kitaplar oluşturulup ve
azimle çalışılınca, ‘okumaz’ sanılan insanlar
okumaya başlıyorlar. Okuyan bir toplum
oluşturmak isteyen insanların, iyi niyetli
olmaları yetmiyor. Doğru şeyi, doğru biçim
ve üslup ile yapmayı da öğrenmemiz
gerekiyor.
‘Ufuk sahibi olmak budur
dediğim insanlardan birisidir.
Ödemiş Müftüsü Mustafa BİLGİÇ
Hoca, hepimizin kulağına küpe olacak şu
tespitleri yapıyor:
Camiyi
kışla
mecburuz.
olmaktan
çıkartmaya
Cami ve Kütüphane arasında köprü
kurmak,
benim
dini
sorululuklarım
arasındadır. Kütüphanesiz camiler yapmanın
ağır bedellerini, tüm İslam ülkeleri çok ağır
ödüyor. Müslümanların dünyaya hükmettiği
dönemlerin ortak özelliklerinden birisi,
Kitaplar / ilim ile camiyi birlikte inşa etmiş
olmalarıdır. Osmanlı döneminde yapılan
camilerin çevresi, hem ilim hem ibadet
yuvasıdır.
‘Okuyan toplum!’ okuma – yazma bilen
toplum anlamına gelmiyor. Sayın Prof. Dr.
Mümtaz TURHAN Bey, ‘Yamyam bir
topluma,
sadece
okuma
yazmayı
öğretirseniz, o toplum okuma yazma bilen
yamyam bir toplum olur’ derdi.
Biz okuma yazma bilen fakat
okumayan yazamayan bir toplum eğitiyoruz.
Bizim millet okumaz! ‘
Bizim milletimizi okumaz!’ diyen
Profesörlere bile şahit oldum. Bu sözü
Moderrn Kütüphaneler
İçki içen insanlar bile ‘nezih mekan’
ve ortamda içmeyi tercih ediyorlar.
Meyhane sahipleri, insanı sarhoş eden içkiyi
ikram etmek için gayret ediyor da, biz
insanları uyandırmak için kitap / bilgi ikram
ettiğimiz
kütüphanelerimizi
neden
süslemiyoruz? Birçok il ve ilçemizde,
maalesef, kütüphaneler en izbe yerlerde ve
tozlu raflar arasında, eski sandalyelerin
olduğu mekanlar olarak bulunuyor. Raflarda
bulunan kitapların eski, ve bakımsız olmaları
da ayrı bir problem. Böyle ortamlara değil
yeni nesli / gençleri, kitap okumayı seven
insanları
bile
çekmekte
zorlanırız.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 24
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
Hayat nerede akıyorsa, camiler ve kütüphanelerde orada olmak zorunda. Hayat, din ve
bilgi bir arada olmalı. Kütüphane, her şeyi ile cazip olmak zorunda. Şehrin en güzel yerlerinde
inşa edilmeli. Güncel ve yeni kitaplar, nezih bir ortam, çay – kahve ikramı gibi ‘tekrar gelmeyi
teşvik edecek’ bir ortam olmalı.
Biz kütüphanemizde, lise öğrencilerine kahvaltı bile veriyoruz. Kütüphanemizi ziyaret
eden insanlar için ‘anı defteri’ bile koyduk. Gözlem ve beklentilerini bizimle paylaşmaları, bize
yol gösteriyor. İlçemizde ki bütün okullar, öğretmenler ve öğrenciler Kütüphanemizden istifade
ediyor. ‘Müftülük ne iş yapar?’ diye sorulsa, cevap bile veremeyecek gençler, ‘Müftülük mührü’
olan kitaplar alıp, evlerine götürüyorlar.
Nerede insan varsa, biz oraya da ulaşmak zorundayız. Müftülükler, cami dışında ki
insanlara ulaşamıyorsa, ulaşmak için elinden geleni yapmıyorsa, sorumluluklarını yerine
getirmiyorlar demektir.
Sait Çamlıca
Kaynak: www.saitcamlica.com
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 25
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
SOSYAL ORTAM OLARAK KÜTÜPHANELER
K
ütüphaneler kullanıcılar için cazibesinden dijital çağda da hiçbir şey
yitirmedi. Keyifli, ilham veren ve iletişime açık ortamlar olan
kütüphaneler, öğrenme ve araştırma için her zamankinden daha
revaçta.
Geçen
yüzyıllarda
araştırma
yapanların önemli kaynaklara ulaşabildiği
tek yerler kütüphanelerdi, oysa bugün her
tür bilgiye genellikle –fen bilimlerinde
neredeyse
sadece–
internetten
erişilebiliyor. Fakat araştırmacılar ve
üniversite öğrencileri istedikleri bilgiye
evlerindeki
bilgisayardan
rahatça
ulaşabilseler de, akademik kütüphaneler
her zamankinden daha dolu.
Dünya
Kütüphaneler
Birliği’nin (IFLA) Eğitim ve
Öğretim Çalışma Grubu
üyesi ve Berlin Humboldt
Üniversitesi Kütüphanecilik
ve Enformasyon Bilimleri
Enstitüsü’nde
öğretim
görevlisi
Petra
Hauke,
“Örneğin, Berlin Humboldt
Üniversitesi’ne bağlı Jacob ve Wilhelm
Grimm Merkezi’nin yeni kütüphanesindeki
çalışma masalarına o kadar çok rağbet var
ki, dolu masaların üzerine ‘parkmetre’
koymak gerekiyor,” diyor. “Kullanıcı belli bir
süre
içinde
masasına
dönmediğinde,
kütüphane çalışanları kullanıcının eşyalarını
masadan
kaldırarak
başkalarına
yer
açıyorlar.”
İlham veren, cazip ve sakin bir ortam
Kütüphane dijital çağda bile –ya da
tam da bu nedenle– cazibesini koruyor,
çünkü insanları esinlendiren bir mekân. “Hür
Berlin
Üniversitesi’nin
yeni
Filoloji
Kütüphanesi açıldığı günden itibaren dolup
taştı,
üstelik
de
sadece
filoloji
öğrencilerinin değil,
yasa metinlerini
yanlarında getiren hukuk öğrencilerinin de
akınına uğradı,” diye devam ediyor Petra
Hauke. “Hukuk öğrencileri kütüphanenin
dermesine değil, ‘sadece’ o güzel, insana
esin veren mekâna ilgi duyuyorlardı.”
Son derece etkileyici yeni kütüphane
binaları bir yana, kütüphaneler insanın
kendini iyi hissettiği, müşteri olarak
görülmediği ya da dikkat dağıtan şeylere
maruz
kalmadığı
bir
ortam
olarak
algılanıyor.
Gerçek karşılaşmalar ve iletişim
Ama
kütüphane
kullanıcılarına
yalnızca mekânın kendisi değil, konsantre
olup çalışan ya da fikir alış verişinde
bulunmak isteyen benzer kafa yapısına
sahip insanlarla aynı ortamda bulunmak da
esin veriyor. “Bilgisayarlarının karşısında
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 26
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
oturup
tek
başına
çalışan
insanlar
çoğaldıkça, başkalarıyla karşılaşma, bir
araya gelme ihtiyacı da bir o kadar artıyor,”
diyor Hauke.
Hauke’ye göre, örneğin “konferans
turizmi”nin gelişmesi de çok net görülebilen
bir eğilim. “Dijital iletişim olanakları ortaya
çıktığında, pek çok kişi konferanslara
gitmeye
artık
gerek
kalmadığını
düşünmüştü. Ama tam tersi oldu: Sayıları
giderek artan konferanslara çok rağbet
var. Nitekim konferanslarda da insanlar
arasındaki fikir alış verişi ve iletişim ille de
sunumlar esnasında değil, kahve molalarında
oluyor.”
Dermeye değil, kullanıcıya odaklanmak
Giderek ivme kazandığı görülen bu
eğilimi
dikkate
alan
akademik
kütüphanelerin sayısı da artıyor. Buna bir
NİSAN 2013
örnek
de,
2011’de
fen
bilimleri
kütüphanesini yeni baştan düzenleyen
Konstanz Üniversitesi. Bu girişimin ilk
adımı,
üniversitenin
öğrenci
ve
araştırmacılarının
gereksinimlerini
saptamaya yönelik bir değerlendirme
yapmasıydı.
“Ortaya çıkan sonuç şuydu: Bilim insanları
özellikle veri bankalarına ve dergilere
elektronik ortamda doğrudan ulaşmak
istiyorlar
ve
akademik
kütüphanenin
basılı dermesine
sadece
zaman
zaman gereksinim
duyuyorlar,”
diyor
Konstanz
Üniversitesi
Kütüphanesi’nin
müdür yardımcısı
Oliver Kohl-Frey.
“Buna
karşın,
üniversite
öğrencileri basılı
ve
elektronik
dermeye erişimin
yanı sıra, çağdaş
bir
altyapıya
sahip çalışma masalarına ve grup çalışması
yapabilecekleri
alanlara
da
ihtiyaç
duyuyorlar.”
Daha sonra ilgili bölümlere de
danışıldı ve ulusal lisanslar üzerinden
elektronik erişime açık olan dergilerin basılı
versiyonları dermeden çıkartıldı. “Sırf bu
sayede, 32.000 civarında dergiyi satmamız,
bağışlamamız ya da geri dönüşüme
vermemiz mümkün oldu,” diyor Kohl-Frey,
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 27
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
“ve böylece, fen bilimleri kütüphanesini
yeniden düzenlemek için gereken alanı
kazandık.”
Çalışma ve dinlenme için alan
NİSAN 2013
kanepelerle bir okuma köşesi oluşturduk,
yeni bir içecek otomatı da var. Ayrıca,
birkaç şezlong daha ilâve ettik ama bu
şezlonglar sadece uyumak için kullanılmıyor
Kütüphane yeniden düzenlenirken, tek
kişilik çalışma masalarına yenileri eklendi,
ayrıca masa ve ofis sandalyeleriyle yeni bir
grup çalışması alanı oluşturuldu. “Burası
birkaç saat içinde öğrenciler tarafından
büyük bir doğallıkla benimsendi ve yoğun
biçimde kullanılmaya başladı. Ondan beri de
ortalama yüzde 75 oranında dolu, yoğun
saatlerde ise yer bulmak bile mümkün değil.
Öğrenciler masaları ihtiyaçlarına göre
farklı biçimlerde birleştiriyorlar,” diyor
Kohl-Frey.
tabii.”
Bütün
bunlar,
Konstanz’daki
kütüphanenin
kullanıcılar
açısından
kalitesinin çok kısa bir sürede artmasını
sağladı.
“Bizim
örneğimizden
de
görülebildiği gibi, bunun için yepyeni bir
binaya ve büyük bir bütçeye gerek yok.”
Fakat modern bir çalışma mekânı okul
dışı öğrenme faaliyetleri ve dinlenme için
de alan sunar. “O nedenle, rahat
Kaynak:
Dagmar Giersberg
Bonn’da serbest muhabir olarak çalışıyor.
Copyright: Goethe-Institut e. V., Internet-Redaktion
Şubat 2013
Çeviri: Zehra Aksu Yılmazer
http://www.goethe.de/ins/tr/lp/wis/bib/tr10544836.htm
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 28
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
Nisan 2013
KİTAPSIZ KÜTÜPHANE
T
eksas'ta içinde hiç kitap olmayan kütüphane açılıyor.
Halk kütüphanesi açmakla çok da
Apple'ın kurucusu Steve
Jobs'un
orijinal bir iş yapmayacağını bilen ABD’li
biyografisini okuduğunu ve çok etkilendiğini
girişimci
söyleyen Wolff bu projenin kütüphane
Nelson
Wolff
Steve
Jobs’un
biyografisini okuduktan sonra dünyanın ilk
geleneğini
kitapsız kütüphanesini açmak için kolları
zenginleştireceğine
sıvadı.
yok
etmeyeceğini,
konsepti
inanıyor.
Daily Mail gazetesinde yer alan
habere göre Wolff yeni projesi için 5000
metrekare zemin üzerine kurulu bir devlet
binasını
hayalindeki
kütüphaneye
dönüştürecek.
150 kitap okuyucu, 50 masaüstü
bilgisayar,
25
tablet
ve
25
laptop’un
bulunacağı kütüphanede çocuklar için de
özel bir alan düşünülmüş.
Ziyaretçilerin yanlarında getirdikleri
bilgisayarlara
istedikleri
yükleyebileceklerini
ABD’nin
Teksas
eyaletinin
San
Antonio kentinde yaşayan Nelson Wolff
içinde bilgisayar istasyonlarının olacağı, ekitaplarla
dolu
dünyanın
ilk
kütüphanesini açmaya hazırlanıyor.
kitapsız
e-kitapları
söyleyen
Wolff
sözlerine şöyle devam etti: “Kütüphaneye
gelenler e-kitapları evlerine götürebilecek.
Fakat 2 hafta sonra geri getirmezlerse
sistem kapanacak
ve kitap okuyucuları
çalışmayacak.”
Kitapsız
kütüphanenin
2013’ün
sonlarına doğru açılması bekleniyor.
Kaynak: İnternet
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 29
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
AHŞAP KİTAPLAR
İ
talyan sanatçı Nino Orlandi bir heykeltıraş. Ancak Orlandi’nin
eserleri alışılagelmiş heykeltıraş işlerine pek benzemiyor. Birincisi
ahşapla çalışıyor. İkincisi, genellikle kitap temalı eserler
yaratıyor.
Kağıdın kökünün ağaç ve dolayısıyla ahşap olduğu düşünülürse, ortaya ilginç
bir durum çıkıyor. Orlandi’nin eserlerini, facebook.com/nino.orlandi adresindeki
Facebook sayfasında da görmek mümkün.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 30
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
NİSAN 2013
Sayfa 31
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
SİBERNETİK ÇAĞA GİRMİŞ OLABİLİRİZ!
G
oogle’ın bir süre önce duyurusunu yaptığı Google Glass, biyolojik
ve dijital yaşamın birleştiği sibernetik yaşam tarzının başlangıç
noktası olabilir mi ?
Syborglar
hepimizin
kulağında
bilimkurgunun
bir
parçası
olarak
yankıyorlar. Onları pek çok bilimkurgu
filminde
“yarı robot-yarı insan” yaşam
biçimleri olarak görüp tanıdık. Syborglar
insansı görünen robotlar olduğu gibi
kaybettiği uzuvlarının yerine sentetikrobotik uzuvlar yerleştirmeyi tercih etmiş
insanlar
da
olabiliyordu.
Ya
da
yeteneklerini insansı sınırların ötesine
taşıyabilmek için kasten ve bilinçli şekilde
bedenine robotik-sentetik parçalar ekleyen
insanlar da filmlerde karşımıza syborg
ismiyle çıkıyordu.
Bilimkurgunun bu sibernetik yaşam
tarzlarını ele alışının ötesinde, dünyanın ilk
sibernetik
çalışmalarının
Anadolu’da
yapıldığını
da
küçük bir bilgi
olarak
ekleyelim. 12.
yy.
da
Anadolu’da
yaşayan
Artuklu Türklerden fizikçi, robot ve matris
ustası bilim insanı El-Cezeri’nin mekanik
makineleri insan bedeniyle birleştirmek
veya insan bedeniyle uyumlu çalışmalarını
sağlamak adına yaptığı çalışmalar sayesinde
Sibernetik ismi verilen bilim dalı doğuyor ve
bu “fantezi” Hollywood’un ünlü Blade
Runner’ından, Star Trek filmlerine, Star
Wars
efsanesindeki
kullanımından,
uzuvlarını kaybeden insanların tekrar sosyal
yaşama uyum sağlayabilmesi ve bakıma
muhtaç kalmadan yaşayabilmeleri için
üretilen protezlere kadar pek çok yerde
karşımıza çıkıyor.
İşte geçtiğimiz aylarda duyurusu
yapılan, Şubat ayında ise artık resmen
kullanıcılara ulaştırılmaya başlanan Google
Glass, dijital çağın kapanıp sibernetik çağın
başlangıcında sembolik bir ürün olabilir.
Google’ın uzun yıllardır üzerinde
çalıştığı Google Glass, yüzün üst kısmına,
sağ gözün önüne takılan bir “vizör” den
ibaret. Tek camlı, modern tasarımlı bir
gözlük gibi görünen bu cihazın üzerinde
kamera, mikrofon gibi sensörler de yer
alıyor. Kullanıcı gözlüğü taktığında, kontrol
ettiği dijital veriler ekranda, tam gözünün
önünde beliriyor. Bu görüntü, kullanıcının
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 32
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
görüş alanını kapatmıyor, aksine kullanıcı
hayatın içinde yaşamına devam ederken,
ihtiyaç duyduğu bilgiler ekranda sürekli
gözünün önüne gelir. Evden çıkmadan önce
hava durumunu, karşılaştığı, tanıştığı
insanların sosyal medya profilleri, kendi eposta hesaplarında ki uyarılar, otomobil
kullanırken yol ve navigasyon bilgisi, gezip
tozarken, fotoğraf ve video çekmek için
gerekli kontroller… İnternet üzerinden
seyretmek
istediği
videolar,
okumak
istediği kitaplar…
Aslında bu teknoloji insanoğluna
yabancı değil. Savaş pilotlarının kaskında
bulunan vizörler, benzer şekilde çatışmada
yardımcı olacak tüm bilgileri vizörün
üzerinden pilotun gözüne iletebiliyordu.
Google, bu teknolojiyi, gündelik hayatta
kullanılabilecek kadar sade ve ekonomik bir
tasarıma indirgemeyi başarmış görünüyor.
Google Glass şimdilik sadece bu ürün
için
uygulama
geliştirmek
isteyen
geliştiricilere gönderiliyor.
Yeterince
uygulama geliştirildiğinde ise, ki bu çok
zaman almayacak, onu tüm teknoloji
NİSAN 2013
mağazalarında görüp satın alabileceğiz. Bu
aşamadan sonra artık sokakta yürürken
bile her saniyemizi kaydedebileceğiz.
Baktığımız yerin fotoğrafını, videosunu
hızlıca çekip saklayabileceğiz, en yakın
eczaneyi aradığımızda, adres bilgisi harita
üzerinde gözümüzün önünde belirecek.
Otomobil kullanırken, yol haritası yine tam
gözümüzün önünde duracak. Sabahları işe,
okula giderken veya akşamları dönerken,
seyretmek istediğimiz filmler, haberler,
maçlar,
gelişmeler,
internetten
sağ
gözümüzün önüne akacak.
Sesli veya
hareketli komutlarla gözlüğü kontrol
edebileceğiz ve örneğin sokakta gözümüzün
önünde gerçekleşen komik bir olayı tek bir
göz
kırpma
hareketi
ile
anında
fotoğraflayıp o dakikda internete yükleyip
sosyal medyada paylaşabileceğiz.
Tüm
bu
yetenekler,
dijital
teknolojilerle daha da uyum içinde
yaşamamızı sağlayan gelişmeler olduğu için
Google Glass’ı insanoğlunun sibernetik
yaşamı anlamasının ve kabullenişinin ilk
adımı
olarak
da
düşünmek
yanlış
olmayacaktır.
Cem Şancı
Kaynak: Chip Dergisi Mart 2013
Derginin
1999
yılından
beri
yayınlanan tüm sayılarına “Süreli Yayınlar”
bölümümüzden ulaşabilirsiniz….
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 33
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
KİTAP TANITIMI
İSKENDER
Yer numarası
: PL 249.4 Şaf 2011
Yazar
: Elif Şafak
Yayınevi
: Doğan Kitap
Konusu
: Şu
sevdiklerini
acıtır.
hayatta
insan
en
çok
Elif Şafak’ın yeni romanında
içimizden bir ailenin, Toprak ailesinin yaşamlarına yakından
tanık oluyoruz.
Onların hayal kırıklıklarında ve umutlarında hem ilginç
ve sıra dışı, hem de tanıdık ve bizden bir hikâyenin
izdüşümlerini buluyoruz.
Bir Kürt köyünde başlar sürprizlerle dolu bu serüven. Oradan İstanbul’a,
Londra’ya ve Abu Dabi’ye uzanır. Gidenler ve kalanlar, sevenler ve sevmeyi bilmeyenler
üzerine bir roman bu; bir de değişmek, değişebilmek üzerine.
1970’lerde Anadolu’dan Londra’ya göçmüş Toprak ailesinin hüzünlü, heyecanlı ve
bir o kadar da umut dolu hikâyesi İskender.
Elif Şafak “İskender” romanı ile 1996 yılından beri düzenlenen ‘Women’s Prize
for Fiction’ en iyi roman ödülüne aday gösterildi.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 34
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
FİLM TANITIMI
SİYAH KUĞU
(Black Swan)
Yer numarası
: DV00998
Yönetmen
: Darren Aronofsky
Oyuncular
: Natalie Portman, Mila Kunis,
Vincent Cassel
Yapım Yılı
: 2010
İMDB Puanı
:8.1/10
Türü
: Dram, Gerilim, Gizem
Filmin Konusu
: Nina (Portman), New York’ta yaşayan çok yetenekli bir balerindir ve
hayatında çoğu balerin için de olduğu gibi dansetmekten başka bir şey yoktur. Eski bir
balerin olan ve bu konuda çok hırslı olan annesi Erica (Hershey) ile yaşamaktadır. Oyun
yönetmeni Thomas Leroy (Cassel) KUĞU GÖLÜ’nün baş balerini Beth MacIntyre (Ryder)
yeni sezonda değiştrimeye karar verir ve ilk tercihi de Nina’dır. Balenin saf ve zarif Beyaz
Kuğu ile şehvetin temsilcisi Siyah Kuğuyu aynı anda canlandırabilecek birine ihtiyacı vardır.
Fakat Nina’yı bekleyen bir yeni bir rakip vardır, ve o da Leroy’u etkilemeyi başarmıştır.
Nina Beyaz Kuğu rolüne her ne kadar uysa da Lily de Siyah Kuğu’nun tam karşılığıdır. İki
genç dansçı arasındaki rekabet garip bir arkadaşlığa dönüşürken Nina da kendi karanlık
tarafıyla haşır neşir olmaya başlamıştır. Onu mahvedebilecek türden bir kayıtsızlık.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 35
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
BİZDEN HABERLER
1. Uluslararası Semantik Ağ ve Üst Veri Sistemleri Konferansı:
Bu uluslararası konferans 21. yüzyılda bibliyografik erişimin geleceğini tartışmak için
çeşitli disiplinlerden uzmanları biraraya getirmiştir. Kütüphane, bilgi ve bilgisayar bilimciler
ile yayıncılar ve ontoloji geliştiriciler, diğerleriyle birlikte, kullanıcı ortamında semantik ağ ve
üst veri sistemlerinin değişen rolü üzerine görüşlerini paylaşmışlar , (örn.çevrimiçi kataloglar,
meta-arama, bulma araçları) bununla beraber kütüphanede, ağ ve yönetim ortamlarında (örn.
MARC, DC, EAD, RDA, RDF, FRBR, FRAD) ve yukarıda bahsedilen alanlarda kullanılabilecek
birçok uygulama ve teknolojiyi keşfetmişlerdir. Toplantıya Kütüphane Ve Dokümantasyon
Daire Başkanlığı adına Uzman Kütüphaneci Süleyman Erdoğmuş katılmıştır.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 36
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
NİSAN 2013
Kütüphane Oryantasyonları:
Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü 3. Sınıf öğrencilerine, Uzman Kütüphaneci İdris
Karaaslan tarafından kütüphanenin tanıtımı ve kaynakların kullanımı ile ilgili Merkez
Kütüphanede bir seminer verilmiştir. Sonrasında Fen Edebiyat Fakültesi’nde gerçekleştirilen
çalışmada, Kütüphaneci Gülcan Küçükgüreşgen, aynı öğrencilerimize Elektronik kaynaklar ve
E-kitapların kullanımını anlatmıştır.
Oryantasyon taleplerinizi,
http://kutuphane.balikesir.edu.tr/kutuphane_form/oryantasyon_istek.php adresindeki
formu doldurarak bizlere iletebilirsiniz.
BAÜ KÜTÜPHANE VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI
Sayfa 37
Cilt: 10
Sayı: 2
Nisan: 2013
2004 Yılında yayımlanmaya başlanan “Kütüphane Bülteni”,
2009 yılından beri 3 ayda bir yayımlanmaktadır.
Balıkesir Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı
Hazırlayan: Gülcan Küçükgüreş[email protected]
Merkez Kütüphane İletişim: Tel: +90 266 612 14 34
[email protected]

Benzer belgeler