faaliyet raporu - Mimarlar Odası

Transkript

faaliyet raporu - Mimarlar Odası
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ
5. DÖNEM FAALİYET RAPORU
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ
5. DÖNEM GENEL KURUL GÜNDEM
BİRİNCİ GÜN
Açılış
1. Yönetim kurulu adına açılış, başkanlık divanı seçimi ve saygı duruşu,
2. Konuk konuşmacıların dinlenmesi,
3. 5. Dönem Şube Yönetim Kurulu Faaliyet Raporunun sunulması, rapor hakkında görüşmeler ,
4. 5. Dönem Şube Yönetim Kurulu Mali Raporun okunarak görüşülmesi,
5. Şube Yönetim Kurulunun ibrası,
6. 2012-2014 dönemi çalışmaları için ilkelerinin ve Merkez Yönetim Kurulu Genel Kuruluna
götürülmek üzere Şube önerilerinin saptanması,
7. Adayların belirlenmesi
8. Dilek ve temenniler, kapanış
İKİNCİ GÜN
Seçimler
GENEL KURUL GÜNÜ VE YERİ
Çoğunluk aranan Genel Kurul
Tarih
: 04-05 ŞUBAT 2012 – Cumartesi/Pazar
Saat: 10.00/17.00
Çoğunluk aranmadan yapılacak Genel Kurul
1. GÜN GENEL KURUL
Tarih
: 11 ŞUBAT 2012 Cumartesi
Saat: 10.00-17.00
Tarih
: 12 ŞUBAT 2012 Pazar
Saat: 10.00 – 17.00
2. GÜN SEÇİM
Yeni Yönetim Kuruluna Başarılar Dileriz.
2
2010-2012 YÖNETİM KURULU
Başkan Yalçın ERGEN
Başkan Yrd. Turgay MUTİ
Sekreter C.Arsal ARISAL
Sayman Hakan ÖZKUM
Üye Füsun Yılmaz DENİZ
Üye Deniz Günzat IŞIK
Üye Sebahat CİCİOĞLU
SORUŞTURMA VE UZLAŞTIRMA KURULU
DENETLEME KURULU ÜYELERİ
GÜNEY ERGÜNER
RAHİME YİŞ
İMRAN TÜRKEŞ
İRFAN YILDIZ
İBRAHİM YILMAZ
ORHAN KADIOĞLU
FÜGEN AVDAN
OĞUZHAN DİŞBUDAK
GENEL KURUL DELEGE LİSTESİ
C.ARSAL ARISAL
MUHAMMET TARHAN DAYAL
ÇETİN ÖZTÜRK
NİLGÜN AKCAN
ERDAL ZAFER BAŞER
OĞUZHAN DİŞBUDAK
FÜSUN YILMAZ DENİZ
ORHAN KADIOĞLU
GÖKAY SAVAŞ
RAHİME YİŞ
HAKAN ÖZKUM
SÜLEYMAN DEVA NİĞDELİOĞLU
İRFAN YILDIZ
TURGAY MUTİ
MEHMET BEŞBIÇAK
YALÇIN ERGEN
3
İÇİNDEKİLER
1.
5. DÖNEM KOCAELİ ŞUBE ÇALIŞMA PROGRAMI ............................................................................ 6
2. 5.DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULUNDAKİ ÖNERİ VE TALEPLER İLE 5. DÖNEM YÖNETİM
KURULUNDAN BİLGİLENDİRME .............................................................................................................. 8
3.
TMMOB MİMARLAR ODASI 5. DÖNEM KOCAELİ ŞUBE FAALİYETLERİ .......................................... 12
3.1.
KENT KONSEYLERİ VE KALKINMA AJANSLARI KONFERANSI/13 ŞUBAT 2010............................ 12
3.2.
SELÇUKLU MİMARİSİ FOTOĞRAF SERGİSİ/ 17-24 ŞUBAT 2010 ................................................. 12
3.3.
YAPILARDA SU-SU YALITIM PANELİ/26 ŞUBAT 2010 ................................................................ 13
3.4.
MİMAR SİNAN’IN HAYATI VE ESERLERİ PANELİ/09 NİSAN 2010............................................... 13
3.5.
CENGİZ BEKTAŞ KONFERANSI /02 NİSAN 2010 ........................................................................ 13
3.6.
MİMARLIK VE SANAT ETKİNLİĞİ/ 27 NİSAN 2010..................................................................... 14
3.7.
YAPI FUARI KATILIMI/08 MAYIS 2010 ...................................................................................... 14
3.8.
TRİLYE TEKNİK GEZİ/16 MAYIS 2010 ........................................................................................ 14
3.9.
AHŞAP EĞİTİMİ TAMAMLANDI/MAYIS 2010 ........................................................................... 15
3.10.
ENERJİ VERİMLİLİĞİ MEVZUATI ve UYGULAMALARI/25 MAYIS 2010 ....................................... 15
3.11.
YAPI DENETİM YASASI VE UYGULMALARI PANELİ/11 HAZİRAN 2010 ...................................... 16
3.12.
ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ SERGİSİ/14-24 EYLÜL 2010 ....................................................... 18
3.13.
İZMİT KÖRFEZİ ODAKLI RİSK VE TEHDİTLER” ETKİNLİĞİ/06 KASIM 2010 .................................. 19
3.14.
KARAKALEM ATÖLYESİ/15 ARALIK-15 OCAK 2011 ................................................................... 27
3.15.
DERİNCE YENİKENT “KÖRFEZ ODAKLI RİSKLER” PANELİ/30 OCAK 2011 ................................... 27
3.16.
TURİZM KONULU YUVARLAK MASA/02 ŞUBAT 2011 ............................................................... 28
3.17.
DERİNCE YAYA KÖPRÜSÜ HK. ÇALIŞMA VE BASIN AÇIKLAMASI/08 ŞUBAT 2011..................... 29
3.18.
İNGİLİZCE KURSU/01-08 ŞUBAT 2011 ...................................................................................... 31
3.19.
MİMARLIK VE İŞHUKUKU SÖYLEŞİSİ - 09 MART 2011/ 17 ŞUBAT 2011 ................................... 32
3.20.
KÜRESELLEŞMENİN KISKACINDA İSTANBUL VE MARMARA/12 MART 2011 ............................. 32
3.21.
YOKSA ENGEL SİZ MİSİNİZ? -KONFERANS/FORUM /24 MART 2011 ......................................... 33
3.22.
TOPLU KONUT ALANLARI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM PANELİ/26 MART 2011 .............................. 34
3.23.
KÜLTÜR SANAT MİMARLIK AÇIK OTURUMU /15 NİSAN 2011 .................................................. 35
2
3.24.
TOPLU TAŞIMA YUVARLAK MASA TOPLANTISI /20 NİSAN 2011 .............................................. 36
3.25.
KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ ÇALIŞMALARI ................................................................................. 37
3.25.1.
KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ KURULDU/KASIM 2010 .............................................................. 37
3.25.2.
BASIN AÇIKLAMASI/03 OCAK 2011...................................................................................... 37
3.25.3.
HEREKE VE KAŞIKÇI KÖYÜ’NDE TAŞ OCAĞI ÇED TOPLANTISI/ŞUBAT 2011 ........................... 40
3.25.4.
KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ BASIN AÇIKLAMASI/19 NİSAN 2011 ........................................... 41
3.25.5.
POSCO ÇED ÖNCESİ YEREL HALKIN BİLGİLENDİRME TOPLANTISI/23 NİSAN 2011 ................ 46
3.25.6.
POSCO ÇED TOPLANTISI/25 NİSAN 2011 ............................................................................. 46
3.25.7.
BASIN AÇIKLAMASI/12.08.2011 .......................................................................................... 46
3.25.8.
BASIN AÇIKLAMASI VE SERBEST KÜRSÜ ETKİNLİĞİ /18.09.2011 .......................................... 48
3.26.
2010-2011 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN EKİM AYI MİMARLIK ETKİNLİKLERİ...................... 49
3.26.1.
2010 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN ETKİNLİKLER/04-29 EKİM 2010 ................................ 49
3.26.2.
MİMARLIK GÜNÜ/04 EKİM 2010 ......................................................................................... 50
3.26.3.
KENTİ TARTIŞIYORUZ PANEL – FORUMU/06 EKİM 2010 ...................................................... 52
3.26.4.
KAZIKLI KERVANSARAY RESTORASYONU VE ÇOK AMAÇLI KÜLTÜR MERKEZİ İÇ EK YAPISI
ÖDÜLLÜ YAPIYA PLAKET TÖRENİ/ 07 EKİM 2010................................................................................. 52
3.26.5.
MİMAR RAHİME YİŞ RESİM SERGİSİ AÇILIŞI/11 EKİM 2010 .................................................. 54
3.26.6.
MİMARLIK VE ANİME İLİŞKİSİ/ 11 EKİM 2010 ...................................................................... 54
3.26.7.
MESLEK ODASI, ÜYE ÖĞRENCİ FORUMU/11 EKİM 2010 ...................................................... 55
3.26.8.
İZMİT SAHİLİ PEYZAJ VE KENTSEL TASARIM PROJE YARIŞMASI SERGİSİ /13 EKİM 2010 ....... 56
3.26.9.
MİMARLIK VE İŞ HUKUKU KONFERANSI/ 12 EKİM 2010 ...................................................... 57
3.26.10.
YILMAZ DEĞER-MESLEKİ DENEYİM PAYLAŞIMI/19 EKİM 2010 ........................................ 57
3.26.11.
AKILLI BİNA ELEKTRİK OTOMASYON SİSTEMLERİ /19 EKİM 2010..................................... 57
3.26.12.
İZMİT’TE CUMHURİYET MİMARİSİ-KENT İÇİ TEKNİK GEZİ/12 EKİM 2010 ......................... 58
3.26.13.
ÖDÜLLÜ YAPIYA PLAKET TÖRENİ-KOCAELİ SANAYİ ODASI/12 EKİM 2010 ....................... 59
3.26.14.
CUMHURİYET’İN MİMARİ MİRASI ETKİNLİĞİ/20 EKİM 2010 ............................................ 60
3.26.15.
PANEL-FORUM; KENT KİMLİĞİ/22 EKİM 2010 ................................................................. 61
3.26.16.
2011 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN ETKİNLİKLER/03-10 EKİM 2011 ............................ 61
3
3.26.17.
AYDIN BOYSAN İLE SÖYLEŞİ “ZAMAN GEÇERKEN”/ 3 EKİM 2011 ..................................... 62
3.26.18.
CEM İLHAN “SON ÇALIŞMALAR” SUNUM-SÖYLEŞİ/4 EKİM 2011 ..................................... 63
3.26.19.
NURDAN KUBAN “SİNAN MİMARİSİ VE SELİMİYE KÜLLİYESİ”/6 EKİM 2011 .................... 63
3.26.20.
DOĞAN HASOL İLE SÖYLEŞİ “MİMARLAR DİK DURUR” /7 EKİM 2011 .............................. 65
3.26.21.
TEVFİK İLTER,“AYASOFYA HÜRREM SULTAN HAMAMI” /10 EKİM 2011 ......................... 66
3.27.
SEKA ALANI HAKINDA ÇALIŞMALAR ........................................................................................ 66
3.27.1.
SEKA TARİHİNİ YAŞATMA PROJESİ PANELİ/29 OCAK 2011................................................... 67
3.27.2.
SEKA HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI/23 ŞUBAT 2011 ......................................................... 68
3.27.3.
SEKA KONULU “NEFES” FOTOĞRAF SERGİSİ/12-22 MAYIS 2011 .......................................... 70
3.27.4.
SEKA KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI HAKKINDA/TEMMUZ 2011 ........................................ 71
3.27.5.
BASIN AÇIKLAMASI/20 TEMMUZ 2011 ................................................................................ 77
3.28.
TMMOB KOCAELİ İKK PLATFORMUNDA YAPILAN ETKİNLİKLER ............................................... 80
3.28.1.
YUVAM AKARCA İÇİNDEKİ TİCARET ALANI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI/0 TEMMUZ 2010 . 80
3.28.2.
KUZEY MARMARA OTOYOLU GÜZERGÂHINA AİT PLANA İTİRAZ ......................................... 81
3.28.3.
“KANDIRA GIDA OSB” NİN YER SEÇİMİNE İLİŞKİN TMMOB KOCAELİ İKK GÖRÜŞÜ, YERİNDE
BASIN AÇIKLAMASI /17 EKİM 2010 ...................................................................................................... 83
3.28.4.
TARIM ALANLARININ AMAÇ DIŞI KULLANIMI VE OSB’LER /22 OCAK 2011 .......................... 84
3.28.5.
TMMOB KOCAELİ İKK KENT SEMPOZYUMU II/
3.28.6.
TMMOB KOCAELİ II. KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI ........................ 87
3.28.7.
TMMOB MİTİNGİ/15 MAYIS 2011 ....................................................................................... 90
3.28.8.
TMMOB “DEPREME DUYARLILIK YÜRÜYÜŞÜ”/17 AĞUSTOS 2011 ....................................... 92
6-7-8 MAYIS 2011 ................................... 85
3.29.
YAYIN ÇALIŞMALARI ................................................................................................................ 93
•
KMİM “5” MART 2010 ............................................................................................................. 93
•
KMİM “6” AĞUSTOS 2010........................................................................................................ 93
•
KMİM “7”HAZİRAN 2011 ......................................................................................................... 94
•
KMİM “8” OCAK 2012 .............................................................................................................. 94
•
1923-1960/İZMİT,CUMHURİYET’İNTANIKLARI BİNALAR ve KENTTEN HABERLER” KİTABI
/TEMMUZ 2010 ............................................................................................................................... 94
•
KOCAELİ’NİN SANAYİ, ÇEVRE VE KENTLEŞME SORUNLARINA POSCO ÖRNEĞİ İLE BAKIŞ
RAPORU- HAZİRAN 2011.................................................................................................................. 95
3.30.
SMGM (SÜREKLİ MESLEKİ GELİŞİM MERKEZİ)VE SEMİNERLER ................................................. 96
4
3.30.1.
SMGM KAPSAMINDAKİ YENİLİKLER HAKKINDA BİLGİ ......................................................... 96
3.30.2.
ENEJİ KİMLİK BELGESİ .......................................................................................................... 96
3.31.
KURUMSAL TOPLANTILAR VE ÇALIŞMALAR ............................................................................. 97
3.31.1.
KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ULAŞIM MASTER PLAN HAZIRLIKLARI İÇİN GÖRÜŞ
TALEBİ/30 HAZİRAN 2010 .................................................................................................................... 97
3.31.2.
KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ “İMAR UYGULAMALARINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR,
MESLEKİ UYGULAMA SORUNLARI, KURUMSAL UYGULAMA FARKLILIKLARI” KONULU TOPLANTI/23
EYLÜL 2010 .......................................................................................................................................... 97
3.31.3.
KENTİN YENİ MİA ALANI PLANLAMASI HAKKINDA TOPLANTI /12.07.2011 ........................ 104
3.31.4.
KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÇEVRE DÜZENİ PLANI VE NAZIM İMAR PLANI, PLAN
NOTLARI DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ HAKKINDA TOPLANTI /06 ARALIK 2011 ............................................... 106
3.32.
2010-2012 ÜYE TOPLANTILARI:“MESLEKİ SORUNLAR VE ÖNERİLER”-“HAKSIZ REKABET” ...... 108
3.32.1.
MESLEKİ DENETİM VE UYGULAMA SORUNLARI ÜYE TOPLANTISI/06 MART 2010.............. 108
3.32.2.
HAKSIZ REKABET KONULU ÜYE TOPLANTISI /26 HAZİRAN 2010 ........................................ 108
3.32.3.
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ MESLEKİ UYGULAMA VE DENETİM
SORUNLARINA İLİŞKİN RAPOR/03 EYLÜL 2010 MUDK TOPLANTISI .................................................... 109
3.32.4.
HAKSIZ REKABET KONULU ÜYE TOPLANTISI/04 ARALIK 2010 ............................................ 115
3.32.5.
HAKSIZ REKABET ÇALIŞMASI VE DANIŞMA KURULU ÖNCESİ ÖN RAPOR/OCAK 2010-ARALIK
2011 DÖNEMİ ÇALIŞMALARI .............................................................................................................. 117
3.33.
HUKUK .................................................................................................................................. 120
3.33.1.
YAYA KÖPRÜSÜ ................................................................................................................. 120
3.33.2.
SAPANCA MAHMUDİYE KÖYÜ İMAR PLANLARI ................................................................. 121
3.33.2.1.
SAPANCA-MAHMUDİYE 1/5000 NAZIM İMAR PLANINA İTİRAZ /KASIM 2011 ............... 122
3.33.3.
KUZEY MARMARA OTO YOLU............................................................................................ 126
3.33.4.
HAKSIZ REKABET HK SUÇ DUYURUSU ................................................................................ 126
3.34.
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBE 1990/2012 DÖNEM BAŞKANLARI ....................... 126
3.35.
BASINDAN ÖRNEKLER ........................................................................................................... 127
3.36. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ ÜYE PROFİLİ VE 2010-2011 MESLEKİ DENETİM
BİLGİLERİ............................................................................................................................................ 136
3.37.
5.DÖNEM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ ..................................................................................... 140
5
1. 5. DÖNEM KOCAELİ ŞUBE ÇALIŞMA PROGRAMI
2010-2012 Döneminde,nitelikli ve sağlıklı bir mimarlık ortamı oluşturmak üzere, Mimarlar Odası
Kocaeli Şubesi olarak mimarların ve yaşam alanlarımızın kalite ve kazanımlarını arttırmayı amaçladık.
Bu amaçla, hem mimarlık ortamını hem de kentsel çalışmaları takip eden, katkı sunan, gerektiğinde
müdahale eden, kamuoyunu bilgilendiren ve tüm çalışmalarında toplum yararını dikkate alan bir
anlayışla çalışmalarımızı yönlendirmeye çalıştık ve aşağıda özetle değinilen çalışma programı dâhilinde
faaliyetlerimizi devam ettirmiş bulunmaktayız.

MESLEKİ SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNE VE TOPLUMSAL BİLİNÇLENMEYE YÖNELİK ÇALIŞMALAR
o
Serbest ve ücretli çalışan tüm meslektaşlarımız ile sorunların ve bu sorunların çözümlerinin
tartışılması,çözüme yönelik eyleme geçilmesi,
o
Mimarların en önemli güvencesi olan Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, mimarlık
uygulamalarında mimarların hak ve sorumluluklarının korunmasına yönelik çalışmalar yapılması,
o
Meslek etiğine uygun olmayan davranışlarda bulunan bazı meslek insanlarının, bu tutumlarını
ortadan kaldırmayı (imzacılık veya teknik eleman gibi) önlemek amaçlı çalışmalar yapılması,
o
Ana sorun olarak görülen “Mesleki Uygulama ve Denetim” konularında komite çalışmalarını
arttırmak,
o
Ekonomik kazanımlar için, mesleki uygulama sorunlarımızın çözümüne yönelik arayışların yanı
sıra, toplum ve mimarlığın buluşturulması amaçlı çalışmalar yapılması,
o
Mimarlığı değişik ortamlarda farklı katılımcılar ile buluşturan etkinliklerin yapılması,
o
Toplumsal bilinçlenmeyi arttırmayı amaçlayan meslek tanıtımlarını devam ettirmek,
o
Toplumla mimarlığı buluşturan etkinlikler yapmak,
o
Kente dair belge toplamak, toplum gözüyle kente bakmak amacıyla fotoğraf yarışmaları vb
etkinlikleri düzenlemek,

o
SMGM
Meslek içi paylaşımlar ile SMGM tarafından yürütülen meslek içi seminerleri, mimarlardan gelen
talepler doğrultusunda belirlenen konularda düzenlemek,
o
Mesleğin sorun önceliklerinde ihtiyaç olunan konulara göre panel, söyleşi, konferans, teknik gezi
vb. etkinlikler ile bilgi paylaşım süreçlerini devam ettirmek,

o
WEB
İletişimin sağlanması, bilginin paylaşılması açısından önemli bulduğumuz internet ortamında web
sayfamızın günlük güncellemelerinin devam ettirilmesi,
6

o
YAYIN
Mesleki ve kentsel çalışmaları, bilimsel araştırmaları, farklı disiplinlerden bir araya gelen farklı
bakış açıları ile yayınladığımız, Kocaeli Mimarlık Dergimizin devamlılığını sağlamak,
o
2010 yılı Haziran ayında yayınlanacak olan 1923-1960/İZMİT, CUMHURİYET’İN TANIKLARI
BİNALAR VE KENTTEN HABERLER kitabı ile kentimizde cumhuriyet mirası bilincinin oluşmasına yönelik
etkinlikler düzenlenmesi ve henüz kent merkezinde gerçekleşen bu araştırma çalışmasının, kentin diğer
ilçelerinde de yaygınlaştırılarak yeni yayınlara dönüştürülmesi,

o
SOSYAL ETKİNLİKLER
Üyeler arasında birlikteliği güçlendirmek, paylaşımları arttırmak amacıyla mesleki etkinlikler
planlanacak, teknik ve kültürel geziler düzenlemek,
o
Tarihi binamızın yeniden düzenlenmesi ile buradaki kültür sanat etkinliklerini arttırmak,
o
Öğrenciler ile üyeleri bir araya getiren “Mimar-Aday Mimar” buluşmalarının devam ettirilmesi,

o
MİMARLIK VE SANAT
Bu etkinlikler dizisi ile mimarlığın yanı sıra üyelerimizin sanata dair faaliyetlerini paylaşmak,
mimarlara ait resim, fotoğraf vb. sergileri organize etmek,
o
Sanatın her dalını mimarlık ile bir araya getiren etkinlikleri, programlamak ve bu sayede kentin
tüm disiplinleri ile de ortak etkinlikler yapmak,

o
MİMARLIK HAFTASI
Mimarlık haftası etkinliklerini, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ile birlikte programlaştırarak
zenginleştirmek,
o
Hafta kapsamında; üyeler ve mimarlık öğrencilerine yönelik, panel, forum, gezi, sergi, atölye
çalışması, söyleşi ve sunum etkinlikleri programlamak,

o
TEMSİLCİLİKLER İLE ORTAK ÇALIŞMALAR
Gebze ve Sakarya Temsilciliğimiz ile periyodik toplantılar yapılarak, yerelde ve temsilcilik
sınırlarında olagelen sorunlara birlikte çözümler aramak ve çözümüne yönelik ortak veya destekleyen
çalışmalar yapmak,
o
Bu bağlamda, şube etkinlikleri kapsamında planlanan panel, sempozyum, konferans vb.
bilgilenme etkinlikleri, temsilcilik bölgelerinde de yaygınlaştırılacaktır. Sergi, atölye vb. çalışmalar da
içeriğine göre ortaklaştırılarak Sakarya ve Gebze’de de yapmak,

TMMOB, Diğer Meslek Kuruluşları, Üniversite Ve Yerel Yönetimler İle İlişkiler
7
o
Toplumsal ve kentsel sorunlar ile kente dair kamusal proje ve uygulamalarda TMMOB, diğer
meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ile ortak etkinliklerin devam ettirilmesi,
o
Disiplinler arası hazırlanan raporlar kentin yerel yönetimlerine de iletilerek görüş ve katkı vermek,
o
Yerel yönetimlerin; imar, planlama hareketleri izlenmiş, mesleki alanımıza yönelik toplantılara
katılım sağlanmış, imar komisyonu, meclis, anıtlar kurulu gibi oluşumlarda odanın temsilinin sağlanarak
görüşlerimizin iletilmesi,
o
Kente dair olumsuz uygulamalarda gerektiğinde hukuk süreçlerinin başlatılması,
o
Şehircilik ve imar kapsamında, yönetmeliklerin uygulanması ve uygulama sürecindeki sorunların
izlenerek gerektiğinde değişiklik yapılması için görüş sunulması,
o
Mesleki alanımızda her tür kentsel ve bilimsel çalışmanın, üniversitenin ilgili bölümü ile
ortaklaştırılmaya devam edilmesi,
2. 5.DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULUNDAKİ ÖNERİ VE TALEPLER İLE 5. DÖNEM
YÖNETİM KURULUNDAN BİLGİLENDİRME
5. dönem yönetim kurulu olarak, 5.Genel Kuruldaki tespit ve öneriler ışığında, 2010-2012 dönemi
çalışma akslarımızdaki öncelikli konu” haksız rekabet” olmuştur.
Siz meslektaşlarımız ile gerçekleştirdiğimiz bir dizi toplantıda gerek sorunlar ve gerekse sorunlara ait
çözüm önerileri bir araya getirilmiş ve bazı deneme süreçleri yaşanmıştır. Bu süreçler merkez yönetim
kuruluna da iletilerek sorunlarımızın çözümüne ilişkin merkezi düzeyde yeni yöntemler oluşturulması
ve tüm ülkede mimarlık ortamının iyileştirilmesine yönelik yeniliklerin getirilmesi, bu amaçla da hem
Kocaeli Şube hem de diğer şubelerin katkısı olacağı ifade edilmiştir.
Şubemizin ve odamıza bağlı diğer şubelerin de isteği ile merkez yönetim kurulu “Haksız Rekabet
Çalışma Grubunu” oluşturmuş ve çalışma grubunda birçok şube temsilcisi yer almıştır. Bu çalışma
grubunun yaptığı bir dizi toplantıya da şubemizce katılım sağlanmış, katkı sunulmuş ve sürece dahil
olunmuştur. Aslında Türkiye’nin neresinde olursak olalım sorunların hep aynı olduğu ve hatta bazı
çözüm önerilerinin de aynı olduğu görülmüştür.
Sonuçta, bu çalışmaların Merkez Danışma Kuruluna ve Olağanüstü Genel Kurula ana gündem konusu
olarak girmesi kararı alınmış, bu kurullarda konu hakkında tartışmalar yapılmış, ancak kesin bir sonuca
ulaşılamamıştır. Yani, iki yıldır çözümlenmesi için çabaladığımız konu merkezi anlamda ele alınmış
ancak henüz sonuca ulaştırılamamıştır.
Genel Merkez 2012 Olağan Genel Kurulundan da bu sorunların çözümüne ilişkin süreçlerinin devamı
konusunda beklentimiz bulunmaktadır ve Kocaeli Şube 6. Olağan Kurulunda siz sayın
meslektaşlarımızın konu hakkındaki tüm öneri ve beklentilerinin Kocaeli Şube yeni yönetim kurulu
tarafından Merkez Olağan Kuruluna taşınması bizlerin dileğidir.
2010-2012 döneminde, Meslek içi paylaşım seminerlerinin düzenlenmesi bağlamında sizlerden gelen
talep yok denecek kadar azalmıştır. Meslek içi sürekli gelişim için önemli olan bu seminerlerin
8
devamlılığını sağlamamız gerekmektedir. Üstelik Sürekli Gelişim Merkezi de aksayan bazı uygulamaları
yeniden düzenlemiştir. SMG kapsamındaki bilgilendirme seminerlerinden artık ücret alınmadan
organize edilmektedir. (Bilgisayar programı eğitimleri, fotoğraf vb. uzun programlı kişisel gelişim
eğitimleri ile sertifikalı eğitimler bu kapsamın dışındadır ve ücretlidir.)
“Yapı Denetimi”, “Yapı Üretiminde İş Sağlığı ve İş Güvenliği”, “Kamulaştırma Bilirkişiliği”, “Gayrimenkul
Değerleme” ve “Enerji Kimlik Belgesi” gibi sertifikalı eğitimler yasa gereği zorunludur ve her yıl
şubemizde de duyurusu yapılarak yeterli sayıda talebe ulaşılması halinde açılmaktadır.Bir diğer yenilik
ise e-eğitim sürecinin başlamasıdır. Ve bildiğiniz üzere şubemizce, Gebze ve Sakarya Temsilciliklerince
veya diğer disiplinlerce ortaklaşa yapılan tüm etkinlikler SMGM kapsamına alınmaktadır. SMGM
kapsamında sicillere işlenen kredilerin bir anlamda mesleki referanslarımızın-deneyimlerimizin
göstergesi olduğunu yeniden hatırlatır, yeni dönemde daha katılımcı olunmasını dileriz.
Yeni dönem için yeni şube yönetim kuruluna ve yeni göreve başlayan temsilcilik yönetim kurullarına
dair bir beklentimizi de burada paylaşmak istiyoruz. Temsilciliklerden her dönem için çalışma programı
hazırlayarak şubemize iletmeleri ve şubemizce yapılan çalışma program ile birleştirilerek
ortaklaştırılması çok önemlidir. Böylece şube çalışma programı, tüm birimleri kapsayacak, daha
sistematik bir şekilde oluşacak ve gerçekleşmesi için de birlikte çalışılacaktır. Tabiidir ki zaman içinde
ihtiyaç olan bazı etkinlikler temsilcilik veya şube sorumluluk alanında ortaya çıkabilecektir. Bu
etkinliklerin de acilen gerçekleşmesi için ortak çalışmalar yapılması gereklidir. Doğal olarak her
temsilcilik kendi sorumluluk alanlarındaki sorunları ve bunlara yönelik olarak yapılabilecek etkinlikleri
temsil ettikleri kurum açısından çok daha akılcı bir şekilde kendilerince planlayacaktır. Şube bu
etkinliklerin daha önce de olduğu gibi destekleyicisi olmalıdır. Böylece şube yönetim kurulu; Gebze
Sakarya ve Kocaeli olarak ayrı veya ortaklaşan etkinlikleri daha doğru programlayabilecektir.
Şube Genel Kurullarımızda görüşülen bir diğer konu ise “Sakarya Temsilciliğinin Şube Olma Talebi” dir.
Son iki dönemdir Sakarya Temsilciliğimizin şube olma talebi, Kocaeli Şube Yönetim Kuruluna görev
olarak verilmektedir. Bu talebin değerlendirilmesi için, bazı kriterlerin tamamlanması gerektiği Genel
Kurullarda ifade edilmiş olmakla birlikte bu faaliyet raporunda da hatırlatmakta yarar görmekteyiz:
TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ, MİMARLAR ODASI ANA YÖNETMELİĞİ ,DÖRDÜNCÜ BÖLÜM,
Şubeler ve Temsilcilikler,Örgütlenme,Şubelerin Kuruluşu
Madde 45 — Yeni şube açılabilmesi için:
a) (Değişik:R.G.26/6/2009-27270) Şube çalışmalarının kurullar, komiteler ve komisyonlar aracılığı ile yürütülmesi
esas olduğundan, yeni kurulacak şube sınırları içinde, şube organlarına seçilecek asil ve yedek üye sayılarının
toplamının en az on katı üye bulunması,
b) (Değişik:R.G.26/6/2009-27270) Herhangi bir ilde şube kurulması için, temsilcilikte kayıtlı üye sayısının yarıdan
bir fazlasıyla şube olma isteğinin ortaya konulmuş olması, şube kurulmasını talep edecek temsilciliğin, gerekçeli
yönetim kurulu kararı ile ilgili şubeye başvurması, başvurunun şube yönetim kurulunun uygun görüşü ile Oda
Yönetim Kuruluna iletilmesi, Oda Yönetim Kurulunun uygun görüşü ile Oda Genel Kurul gündemine önerilmiş
olması,
9
c) Şube olma isteğinde bulunan temsilciliğin mesleki aktivitesini ortaya koymuş olması, kente ve bölgeye sahip
çıkma niteliğinin belirginleşmesi,
d) Çevre ile olumlu ilişkiler ve başarılı aktiviteler yaratmış olması,
e) Kentin ve bölgenin özelliklerinin şube olmayı gerektirmesi,
f) En yakın şube çalışmalarının yoğun olması,
g) Bu Yönetmeliğin 6. maddesinde belirtilen amaçlar doğrultusunda etkinlik gösterebileceğini ve 64 üncü
maddesinde belirlenen görev ve yetkileri yerine getirebileceğini kanıtlamış olması,
gerekir. Yani bu konu sadece Şube Yönetim Kurulunun kararı ile gerçekleşecek bir durum değildir.
Önceki Genel Kurulumuzda yeni satın alınan tarihi binamızın kullanımına ilişkin kısmen görüş alışverişi
yapılmış ve bu konunun kurul sonrası tartışılması kararı alınmış idi. Genel Kurul sonrası tek gündemli
olarak yapılan üye toplantımızda, şubemizin tarihi binasının satın alma ve kullanım biçimi hakkında bazı
öneriler geliştirilmiştir. Genel olarak, sergi, toplantı ve kütüphane olarak kullanım konusunda hemfikir
olunmuşsa da, tarihi bina ile ilgili hızlı bir ”projelendirme, yeniden düzenleme,restorasyon” süreci
yaşanamamıştır. Binanın tarihi özellikleri nedeniyle hata yapmaktan kaçınılmış ve bu çalışmalar ağırdan
alınmıştır. Diğer yandan, hem şubemizin etkinlikleri hem de kentteki diğer disiplinler, sivil toplum
kuruluşları, üniversite ve meslek odalarının talepleri veya ortaklaşan toplantı, sergi vb etkinlikler için
binanın mevcut haliyle kullanıma başlaması da, binada yapılacak işleri geciktirmiştir. Kentin
merkezinde böylesi kullanımları gerçekleştirecek tarihi özellikte tek bina olması nedeniyle öncelik
etkinliklere verilmiştir. Üstelik hiçbir kullanıcı da binanın teknik donanım eksiklerini dert etmemiştir.
Böylece hem mimarların, hem de etkinlik paydaşı olduğumuz diğer disiplinlerin binayı bu haliyle
kullanım konusundaki heyecanı engellenmemiş, projelendirme ve restorasyon çalışmaları zamana
bırakılmış ve aynı zamanda da satın almadan kaynaklanan şube borçlarının bitmesi ve yenileme
sırasındaki harcamalar için mali olarak şube bütçesinin toparlanması için zaman kazanılmıştır.
Yeni dönemde zamanın ve bütçenin elverdiği biçimde binanın gerekli ihtiyaçları (aydınlatma, oturma
elemanları, toplantı düzenekleri vb) projelendirilerek uygulanmaya devam ettirileceğini düşünüyoruz.
Tarihi binadan kaynaklı olarak şube bütçesinin toparlanması konusunda 2010-2012 döneminde de
temsilciliklerden şube paylarına istinaden bütçe aktarımı sağlanmıştır. Bu bağlamda da
temsilciliklerimize teşekkürlerimizi sunarız.
Mimarlar Odasının yasal bir sorumluluğu olarak kamusal görevi gereği mesleki alanımıza dair kentsel
gelişmeler bu dönemde de izlenmiş, gerektiğinde basın açıklaması yapılmış, gerektiğinde toplantılar
yapılarak veya ilgili kurumdan talep edilerek katkı sunulmaya çalışılmıştır. Önce Genel Kurulda,
“kentsel konularda açıklama veya hukuki süreçlerin başlaması hususunda gecikmeler yapıldığı, acil
müdahale edilmediği” gibi bazı eleştiriler yapılmış idi. Bu dönemde de aynı eleştirilerin yapılmasını yine
doğal karşılayacağız. Çünkü mesleki olarak karşı görüşe sahip olduğumuz konularda “neden, niçin,
niye” ve benzeri sorulara yetkilisinden cevap almak gibi bir önceliğimiz var. Yani, bize ters gelen her
konuyu anında hukuka taşıyamayız, ya da anında hayır diyemeyiz. Öncelikle haklı gerekçelerin var olup
olmadığı konusunda bilgilenmek zorundayız. Bu amaçla yapılan- yapılmaya çalışılan yazılı ve sözlü
görüşmeler müdahale sürecini uzatabilmektedir. Yine kente dair konularda kamuoyunu bilgilendirme
10
süreçlerimiz kimilerince “siyaset” olarak algılanmaktadır. Daha önce de söylediğimiz gibi bu sadece
mimarlar odasının yasal, kamu yararına kamuoyunu bilgilendirme görevidir ve buna ancak “meslek
siyaseti” denebilir.
Bu dönemde, yoğunluklu olarak Seka alanının yeniden planlanması, işlevlendirilmesi konusunda
çalışmalar yapılmış ve faaliyet raporumuzda detaylı olarak dile getirilmiştir.
Bu dönem yoğunluklu olarak üzerinde durulan bir diğer konu da, kentin çevre sorunları olmuştur.
Doğal çevrenin ve yapılı çevrenin zarar gördüğü insan kaynaklı her türlü zararlı davranışın ve yanlış
yapılaşmanın karşısında durulmuştur. Bu çalışmalar, sanayi kaynaklı sorunlar üzerinde ağırlık kazanmış
ve kentin geçmişten bugüne sorunlarını ve çözüm önerilerini içeren bir rapor da yine disiplinler arası
bir çalışmanın ürünü olarak yayınlanmıştır. Raporun faaliyetler bölümünde çevre çalışmaları detaylı
olarak aktarılmaktadır.
5. Dönemin yaklaşık bir yıllık sürecindeki çalışmalar da TMMOB Kocaeli Kent Sempozyumu II üzerinde
yoğunlaşmıştır. Çünkü bu sempozyum öncesi, 8 aylık bir süre içerisinde sempozyuma hazırlık
etkinlikleri gerçekleştirilmiştir. Bu etkinlikler ile kentin tüm sorun alanları (çevre, konut, estetik, sanayi,
tarım, turizm, kültür, sanat vb) yeniden masaya yatırılmıştır. TMMOB’ye bağlı tüm odalar, Kocaeli
Üniversitesi, ilgili kurumlar ve sivil toplum örgütleri ile birlikte yaşanan süreç sonucunda, sempozyuma
çok daha net somut tespit ve öneriler ile gidilmiştir. Sempozyum sonuç bildirgesi tüm sempozyumun
ve öncesindeki çalışmaların sonuçlarına ait bir özet olarak hazırlanarak yayınlanmıştır.
Son Genel Kurulda üzerinde durulan konular ile bu dönem gerçekleşen faaliyetlerimiz kısaca böyle
biçimlenmiş olup, 2 yıllık faaliyetler içerisinde bizleri üzen tek nokta ise siz sayın üyelerimizin yapılan
etkinliklere katılımsayısındaki azlık olmuştur. Yapılan bir dizi üye toplantısında mesleki sorunlar
tartışılması amaçlanmış veyoğun katılım olmuştur. Ancak; sosyal, kültürel, mesleki etkinliklere
mimarların katılımının az olması üzücüdür. Üstelik birçok resmi kurum yetkilisi de bu durumu şubemize
özellikle ifade etmiştir.
Yeni dönemde Mimarlar arası ilişkiler, sosyal birliktelikler, katılımcılık gibi konuların da, mesleki
sorunların yanı sıra tartışılmasını ve çözümlenmesini dileriz.
5 Dönem Yönetim Kurulu olarak üstlenmiş olduğumuz sorumluluğu yerine getirebilmek hedefiyle
çalışmış bulunmaktayız. Genel Kurulun önerileri ve yönetim kurulumuzca tespit ettiğimiz konuların 6.
Dönem için çalışma aksları olmasını temenni eder, yeni dönem yönetim kuruluna başarılarımızı sunarız.
11
3. TMMOB MİMARLAR ODASI 5. DÖNEM KOCAELİ ŞUBE FAALİYETLERİ
3.1.
KENT KONSEYLERİ VE KALKINMA AJANSLARI KONFERANSI/13 ŞUBAT 2010
Osman Aydın-Mücella Yapıcı
“Kent
Konseylerinin
ve Kalkınma
Ajanslarının” oluşum
amacı, biçimlenişi ve çalışma süreci hakkında uzman
konuklarımızca değerlendirmelerin yapılacağı ve hep birlikte
tartışabileceğimiz bir etkinlik düzenlenmiştir.
KENT KONSEYLERİ
Türkiye için iyi bir örnek olan Antalya Kent Konseyi
bağlamında, konseylerin yerel yönetimlere katılımcılık
ilkesiyle olan ilişkisi, amacı ve çalışma biçimi 13 Şubat ‘ta
Mimarlar Odası Kocaeli Şubesinde paylaşıldı.
KALKINMA AJANSLARI
Kalkınma Planları üzerinden yapılan sunumda, Bölge
Kalkınma ajanslarının ilk olarak 2006 yılında ortaya çıktığı ve
ulusal kalkınmadan çok bölgesel kalkınmayı hedeflediği
üzerine bilgilendirme yapılarak olumlu olumsuz yönleri
değerlendirildi.
3.2.
SELÇUKLU MİMARİSİ FOTOĞRAF SERGİSİ/ 17-24 ŞUBAT 2010
KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğrencileri
Mimarlık Tasarım Fakültesi öğrencilerinin Selçuklu Mimarisi dersi kapsamında gerçekleştirdikleri
uygulamalı eğitim gezisi ürünleri,
şubemizin
organizasyonu
ile
Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Ve
Tasarım
Fakültesi
Anıtpark
Yerleşkesi'nde
"Anadolu
Öncüleri;
sergilendi.
Türk
Mimarisinin
Danişment
Mengücek
Diyarının
başlıklı
fotoğraf
ve
Anıtları"
sergisi,
öğrencilerin eğitimine yönelik bir
teknik gezinin ürünleri olarak oluşturulmuştur.
12
3.3.
YAPILARDA SU-SU YALITIM PANELİ/26 ŞUBAT 2010
Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi, Su Yalıtımcıları Derneği, KOÜ
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Su Yalıtımcıları Derneği
(SUDER) ve TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi işbirliğinde
düzenlenen etkinlik Anıtpark Yerleşkesi Konferans Salonu'nda
gerçekleştirildi. Köster, Türk Henkel, Fixa ve Sika firmalarının
temsilcilerinin
birer
sunum
yaptığı
etkinliğin
açılış
konuşmalarını ise Suder Başkanı, Mimarlar Odası Kocaeli Şube
Başkanı ve KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı
gerçekleştirdi. Konuşmalarda “canlı yaşamının vazgeçilmez
unsuru olan suyun sebep olduğu korozyonun bina ömrünü
kısaltabileceği,
bina
sağlığını
dolayısıyla
insan
sağlığını
etkileyeceği, yalıtım sektöründe çok hızlı bir gelişme olduğu,
ürünlerin çeşitliliğinin ve kullanım alanlarının arttığı …”
gibi konulara değinildi. Konuşmaların
ardından,Yrd. Doç. Dr. Hıdır Akpınar'ın yaptığı ve sektör temsilcilerinin sektördeki gelişmeleri ve
uygulamaları aktardığı panele geçildi.
3.4.
MİMAR SİNAN’IN HAYATI VE ESERLERİ PANELİ/09 NİSAN 2010
Sakarya Temsilcilik
Sakarya Büyükşehir belediyesi Sakarya Üniversitesi ile TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Sakarya
Temsilciliğinin planladığı etkinlikte, temsilciliğimizden Bora Altınışık katkı sunmuş ve Mimar Sinan’ın
Eserleri başlıklı bir sunum gerçekleştirilmiştir.
3.5.
CENGİZ BEKTAŞ KONFERANSI /02 NİSAN 2010
Gebze Temsilcilik
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü (GYTE) ve TMMOB
Mimarlar Odası Gebze Temsilciliği "Türkiye'de
Mimari Gelişim Süreci; Geleneğe Eklenmek" başlıklı
bir
konferansı
konuk
Cengiz
Bektaş
ile
gerçekleştirdi. Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim
Üyesi Cengiz Bektaş Mimarlar Odası üyelerine ve
GYTE
Mimarlık
Fakültesi
öğrencilerine Türkiye’deki mimari
gelişmeler hakkında bilgiler verdi.
13
3.6.
MİMARLIK VE SANAT ETKİNLİĞİ/ 27 NİSAN 2010
Mimar -Müzisyen Nejat Yavaşoğulları ile söyleşi ve müzik
Mimarlık
ve
hedeflediğimiz
sanatı
etkinlik
buluşturmayı
dizisinin
ilkinde
Bulutsuzluk Özlemi müzik grubunun solisti
olarak da tanınan Mimar Nejat Yavaşoğulları
ve ekibi konuğumuz oldu.
Müzik ve mimarlığın birlikteliğinin nasıl olduğu
ve nasıl devam ettiği üzerine başlayan
söyleşi,Nejat Yavaşoğulları’nın yaşamından
örnekler
ile
zenginleşti.
Yavaşoğulları,
çocukluğunda başladığı müzik tutkusuna daha
sonra mimarlık tutkusunu eklemiş ve ikisini de
devam ettirme kararını alarak bugünkü
başarısına
ulaşmıştır.
Konuğumuz
konuşmasında mimarlık öğrencilerine
de
kendi öğrencilik deneyimlerinden örnekler
vererek mimarlık eğitiminin önemine vurgu
yapmıştır. Söyleşinin ardından müzik dinletisi
gerçekleştirilmiştir.
3.7.
YAPI FUARI KATILIMI/08 MAYIS 2010
TMMOB İl Koordinasyon Kurulunda alınan karar ile tüm odaların ortak katılacağı fuar gezisi, mimar ve
inşaat mühendislerinin katılımı ile gerçekleşti.
3.8.
TRİLYE TEKNİK GEZİ/16 MAYIS 2010
14
Şubemizce Mudanya’nın tarihi beldesi Trilye’ye yapılan gezi Kocaeli Şube, Gebze ve Sakarya Temsilcilik
üyelerimiz ile öğrenci üyelerimizin katılımı ile gerçekleşmiştir. Kültürel miras açısından oldukça zengin
olan belde Rum ve eski Türk mimarisi eserleri barındırmaktadır. Papaz Okulu olarak inşa edilen ve
1980'li yıllara kadar okul olarak hizmet veren Taş Mektep, günümüze dek ayakta kalmış olan üç adet
kilise ile birçok sivil mimari örneği yapılan gezide görülmüş ve tarihi bilgileri bize rehberlik eden
Mimarlar OdasıBursa Şubesi’nden mimarlar tarafından bizlerle paylaşılmıştır. Yöre halkı ile yapılan
sohbetlerde yöredeki yaşama dair izlenimler de edinilmiştir. Ayrıca Trilye Belediye Başkanı ile de öğle
yemeği sırasında görüşme yapılmıştır.
3.9.
AHŞAP EĞİTİMİ TAMAMLANDI/MAYIS 2010
İzmit merkezinde hız kazanan tarihi yapıların korunması, restore edilmesi ve yaşama kazandırılması
projelerine yönelik olarak İzmit Belediyesi, Halk Eğitim merkezi ve Odamızca ortaklaştırılan bir eğitim
süreci başlatılmıştır. “Tarihi Ahşap Yapıların Restorasyonuna yönelik Ahşap Eğitimi “ başlıklı kurs
uygulamacı ahşap atölyelerini ve ustalarını eğitmeye yöneliktir. Böylece bu kentin insanları ile
restorasyonçalışmalarının yapılması amaçlanmıştır. Bu bağlamda Şubemizce,mimarsız uygulamanın
olamayacağı gerçeğiyle kursun teori bölümlerine ilgilenen mimarların katılımını da öngörmüştür. Ahşap
restorasyon ve uygulamaları konusunda uzman olan Öğretim Görevlisi-Serbest Mimar Tevfik İlter
tarafından verilen kurs, 2010 Mayıs ayında tamamlanmış, ancak ahşap ustalarının katılımının yanı sıra
sadece bir-iki mimar zaman zaman derslere iştirak etmiştir.
3.10.
ENERJİ VERİMLİLİĞİ MEVZUATI VE UYGULAMALARI/25 MAYIS 2010
25 Mayıs 2010 tarihinde KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Toplantı Salonunda “ Enerji Verimliliği
Mevzuatı ve Uygulamaları” hakkında bilgilenmek üzere, TMMOB disiplinlerinin ortaklığında bir panel
gerçekleşti.
Elektrik Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi, Makine Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi, Mimarlar Odası
Kocaeli Şubesi ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Enerji Müdürlüğü tarafından ortaklaşa düzenlenen
“Enerji Verimliliği Mevzuatı ve Uygulamaları Paneli”nde;
“Enerji yöneticiliği hizmetlerinin yürütülmesi ile ilgili yetkili kuruluşlar, Enerji Verimliliği Kanunu’nun
getirdikleri, Enerji Yöneticisi ve Eğitim-Etüt-Proje eğitimi ile sertifikalandırma işlemleri ve sektördeki
uygulamalarla ilgili bilgi verildi ve “bir binanın bütün enerji kullanımlarının değerlendirilmesini
sağlayacak hesaplama kurallarının belirlenmesini, birincil enerji ve karbondioksit açısından
sınıflandırılmasını ve yenilenebilir enerji kaynaklarının uygulanabilirliğinin değerlendirilmesini
düzenleyen ve mevzuat gündeminde bulunan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği” üzerinde
duruldu. Panele şubemiz adına katılan konuğumuz; İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Yapı
Bilgisi Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Zerrin Yılmaz Binalarda Enerji Performansı Simülasyonu
ve Binalarda Enerji Performansı sertifikasyonu hakkında bilgilendirmede bulundu.
15
3.11.
YAPI DENETİM YASASI VE UYGULMALARI PANELİ/11 HAZİRAN 2010
13 Temmuz 2001 tarih ve 24461 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4708
sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile 19 İlde
pilot uygulamaya başlanılmıştır. Aradan geçen
9 yıla rağmen, pilot uygulama devam etmekte
ve her geçen gün ortaya çıkan yeni sorunlarıyla
sistem, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca
genelgeler veya yönetmelik değişikliği ile
düzenlenmeye çalışılmaktadır.
Geçmişte
uygulanan
Teknik
Uygulama
Sorumluluğu sisteminin yerine getirilen, ancak
üzerinde yeterince katılımcı bir çalışma süreci
işletilmeden yasalaştırılarak yürürlüğe konulan
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun,
bugüne kadarki uygulama deneyimiyle de
ortaya çıkmıştır ki bünyesinde taşıdığı pek çok
aksaklık ve olumsuzluklarıyla istenilen başarı
düzeyine ulaşamamış, yapı denetiminde kamusal güvenin tesisinde yetersiz kalmıştır.
Yapı Denetim sistemindeki mevcut durumu, mimarın ve mimarlık mesleğinin yapım süreçleri
içerisindeki evrensel rolü açısından değerlendirdiğimizde aşağıdaki hususların vurgulanmasında yarar
görülmektedir:
4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve buna bağlı yayınlanan yönetmeliklerde, mimarın mesleki
anlamda yerinin tam tanımlanmamış ve
adeta
yok
sayılmış
olduğu
açıkça
görülmektedir.
Yapı denetim süreci demir ve beton
kontrolü
noktasına
indirgenmiş
durumdadır.
Diğer yandan görevini etik kurallar içinde
icra etmeyen bazı Yapı Denetim Şirketleri
müşteri potansiyelini arttırmak için tüm
proje hizmetlerini mal sahibine bedelsiz
olarak taahhüt etmekte, sadece yapı denetim bedelini talep etmektedir.
16
Var olan yapı üretim sistemindeki hataların sebep olarak hem toplumsal hem de yapı üretim süreci
içindeki tüm aktörleri görmekteyiz.
Yapı Denetim Firmalarının gayri resmi fiyat indirimlerine karşı mali olarak kendilerini korumak amaçlı
yöntem arayışları devam etmektedir.
Yapı Denetim Kanunu’yla getirilen yapı denetimi, geçmişte uygulanan Teknik Uygulama Sorumlusu’nun
yerine ikame ettirilen bir sistem olmasına karşın, Teknik Uygulama Sorumlusu mimarın sorumluluk
üstlenebileceği maksimum inşaat alanı sınırı 30.000 m² iken, Yapı Denetim Kanunu ile yapı denetimi
şirketinde çalışan bir mimara 360.000 m²gibi gerçeklerden uzak, afaki sınırlar tanımlanmaktadır. Ayrıca
minhalardan dolayı 360.000 m²1.000.000 m² sınırını da aşmaktadır.

Yapı üretim sürecinin sağlıklı işlemesi için en büyük etkenlerden biri de, mimari proje müellifinin
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan gelen müelliflik haklarının yapı denetim modeli içinde
somut şekilde vurgulanmasıdır.

Uygulamanın yıllardır pilot uygulama olarak devam etmesi, yapı denetim sisteminin halen
oturmadığının da bir kanıtı olmaktadır.

TOKİ yapılarının yapı denetim kanunu dışında olması, bu teşkilatın kendi kendini denetlemesi,
bir bakıma devletin kendi yapılarını denetletmemesi doğru değildir.

Mevcut sistemde meslek odası ile denetim hizmeti yapan üyeler arasında hiçbir bağ
kurulamamaktadır.

Yapı Denetimler için 15 yıllık maddi sorumluluk yükü bulunmakta ve bu süreçte 15 yıl içinde
olağanüstü bir durum halinde binanın hasar görme olasılığı da bulunmaktadır.

Yapı üretim ve denetleme sürecinin önemli bir halkası sigortadır; sigorta yapı üretimindeki
bütün mal ve hizmetleri kapsamalıdır.

Yapı denetim firmalarında; genellikle emekli üyelerin tercih edildiği, bilfiil çalışmanın yerine az
bir ücret ile çalışmayı kabul edenleri barındırıldığı görülmektedir.

Mal sahibi, proje müellifi, müteahhit ve denetim görevlilerinin her birinin fayda sağlama
arzusunun önüne geçilmeli, sistemin bu kişileri farklı konumlarda birbirlerinin denetleyicisi olmalıdır.

Yapı ve yapı normları, malzeme standartları, yapı performanslarına ilişkin standartlar, tasarım-
projelendirme esasları, yapı denetiminde izlenecek usul ve yöntemler gibi uygulamaya yönelik
düzenlemeler ve denetim şartnamelerinin birbirleri ile bağlantıları kurularak gereksinimlere yanıt
verecek şekilde geliştirilmelidir.

Yapı denetimi ve diğer ilgili düzenlemelerin gerçek ihtiyaçlara yanıt verememesinin önemli bir
nedeni de, yapı üretimindeki ölçek farklılıklarının dikkate alınmamasıdır.

Yapı üretim sürecinin en önemli eksikliklerinden birisi olarak müteahhitlik sisteminin
sorgulanması ve bu konuda bir düzenlenmeye gidilmesi gerekmektedir.

Sadece yasal düzenlemelerle yapı sürecinin bütün sorunlarının çözülebilmesi olası değildir.
Mimarlar Odası olarak, uygulama aşamasında pek çok girdileri olan bu alanda, ilgili tüm kesimlerin
katkısıyla bir çözüm yolu geliştirilebileceği inancıyla, üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle sisteme
her zaman katkı koymaya hazır olduğumuzu belirtiriz.
17
3.12.
ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ SERGİSİ/14-24 EYLÜL 2010
TMMOB
Mimarlar
Odası’nın
iki
yılda
bir
düzenlediği ve bu yıl XII.
dönemi
gerçekleştirilen
Ulusal Mimarlık Sergisi ve
Ödülleri’nde;
ödül
yapılardan
3
alan
tanesi
TMMOB Mimarlar Odası
Kocaeli Şubesi sınırlarında
bulunmaktadır. 1988-2010
yılları arasında ise, yine
Kocaeli
Şube
(Kocaeli
Şube, Gebze Temsilcilik ve Sakarya Temsilcilik) sorumluluk alanında toplam 6 adet ödüllü yapı
bulunmaktadır. Bu bilginin basın ve kamuoyu ile paylaşıldığı sergide, 2010 yılı Ulusal Mimarlık Ödüllü
Eserler katılımcılar tarafından beğeniyle izlenmiştir.
Sergi, 14-17 Eylül tarihlerinde Mimarlar Odası Tarihi Binasında, 20-24 Eylül tarihlerinde ise KOÜ
MİMARLIK ve Tasarım Fakültesinde kent ile buluşmuştur.
18
3.13.
İZMİT KÖRFEZİ ODAKLI RİSK VE TEHDİTLER” ETKİNLİĞİ/06 KASIM 2010
Türkiye Çevre Platformunun Kocaeli Toplantısı
etkinliği olarak hazırlanan, “İzmit Körfezi Odaklı Risk
ve Tehditler” etkinliği, kentte yaşanan çevre
sorunlarının ulusal platforma taşınmasını, ortadaki
sorunlara dair kente yeniden hatırlatma yapılmasını
ve yetkililere mesajlar iletilmesini sağlamıştır.
TMMOB Kocaeli İKK bileşenleri ile birlikte, 20 sivil
toplum
kuruluşunun
birlikteliğinde
yapılan
çalışmalar, bileşenlerin ortak kararı ile TMMOB
Kocaeli İKK tarafından yürütülmüş ve bu çalışmanın
öncülüğünü de Mimarlar Odası yapmıştır.
TMMOB Kocaeli İKK (Mimarlar Odası), Kocaeli Çevre
İnisiyatifi, Kocaeli Kültür Kolektifi ve KYÖD ile oluşan çalışma grubu kentin çevre sorunlarının fazla
oluşu nedeniyle tek bir odakta birleşmeyi ve kısa zaman içinde bu odak konu hakkında sorun
tespitlerine dair sunumlar yapılmasını uygun bulmuştur. Aynı zamanda TMMOB Kocaeli İKK, “Kent
Sempozyumu 2” hazırlıklarına alt veri oluşturması açısından, etkinliğin “veri toplama, sorun tespiti,
sorunlara dair toplumsal hatırlatma” biçimiyle oluşmasını kararlaştırmıştır.
Kocaeli Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Salonunda gerçekleşen etkinlikte, KOÜ Mimarlık
ve Tasarım Fakültesinden Yrd. Doç Dr.
Gamze
Mert,
Körfez’in
tarihsel
sürecini, Hidrobiyolog Levent Ertüz, su
kirliliğini,
KSMMMO
arıtma
sorunlarını, Yerel Gündem 21 Koop
dan Mehmet Toker, Körfez’ deki
yönetsel
sorunları,
TÜRÇEP
koordinatörü Tanay Sıdkı Uyar , genel
olarak mücadele süreçlerini ve KBB
Çevre Müdürlüğünden Mesut Önen
de belediyece yapılan uygulamaları
anlatmıştır.
Yarım gün süren etkinlikte yapılan sunum ve değerlendirmeler ile ulaşılan önemli tespitlerden bazıları
şöyledir;
19
KÖRFEZ’İN VE KIYILARININ KULLANIMI;
Körfezin kuzey kıyıları; yer yer sanayi alanları, iskân bölgeleri, sanayi-iskân alanları, boş veya tarım
arazisi karışımı alanlar, orman alanları, ikinci konut alanları, rekreasyon alanları, askeri alanlar, liman ve
iskeleler görülmektedir. Dilderesi bölgesi sanayinin yoğunlaştığı bölgedir. Yarımca İzmit arasında ise
denizden D-100 karayoluna kadar olan kesimde sanayi, karayolundan sonra ise kentsel yerleşimler yer
almaktadır.Boğazların trafik ve navlun yükünü hafifletici etkisi olan Derince Limanı; çok etkin dağıtıcı toplayıcı Ro-Ro seferlerini yürütmektedir. Kocaeli ilinin sanayi özelliklerini yoğun bir şekilde bünyesinde
barındıran Derince, büyük sanayi kuruluşlarının yanı sıra iş merkezleri ve küçük sanayi kuruluşları ile de
önemli sanayi merkezlerindendir. Bayramoğlu ile Darıca, İstanbul ve İzmit'in, ikinci konut ağırlıklı,
dinlenme merkezleridir.
Körfezin güney kıyıları; Gölcük Değirmendere çevresinde yoğun bir yerleşim görülmektedir. Gölcükteki
askeri tesisler ve diğer birkaç tesis dışında sanayi faaliyetleri güney sahilde daha azdır. Karamürsel
sahildeki çay bahçeleri, parkları, yürüyüş alanları, restoranları, balıkçı köyleri ile kent turizmine katkıda
bulunmaktadır.
Körfezin doğu kıyısı ise, bataklık tipinde olması nedeniyle iskân edilmemiş bölge durumundadır. Ancak
içerilere doğru gidildikçe fuar, küçük esnaf ve sanatkârlar ve daha da içerilerde sanayi tesisleri yer
almaktadır.
İlimizde; 8 adet “Park, Dinlenme Alanı ve Oyun Alanları”, 8 adet “Liman”, 21 adet “İskele”, 1 adet
“Tersane” amacı ile yapılmış toplam 38 adet onaylı dolgu alanı bulunmaktadır.

Körfez kıyılarında toplam dolgu alanı 6.287.465,215 metrekaredir.
KÖRFEZ SULARINDA KİRLİLİK
•
80’li yıllarda, evsel ve endüstriyel atıkların sebep olduğu kirlenme, Marmara Denizi’nin endüstri
ve nüfus yoğunlaşmasına sahne olan İzmit Körfezi’nde, önceki yıllara göre tehlikeli bir artış
göstermiştir.
•
Atıklarda seyrelmeyi ve doğal arınmayı sağlamaya yetecek ölçüde su alışverişine sahip
olmaması, Marmara’daki mevcut akıntı ve hareketlerin yanlış yorumlanması denizin biyoloji alanını
daraltmıştır.
•
Atıklar nedeniyle; bazı balık türleri yok olmuş, denizin rengi kırmızıya dönmüş, köpüklenme
başlamış ve yer yer çamur havuzları oluşmuştur.
•
Yörenin kanserleşmesinin sebebi atık ve kanalizasyon sorunudur.
•
Kirlenme ve su yaşamının zarar görmesi ile bir zamanların balıkçı kentinden eser kalmamıştır.
•
Yetkili idarelerce atıklara önlem olarak yapılan arıtma tesisleri sayı olarak fazla görünse de
işlevsel görünmemektedir.
•
Yetkili idarelerce önlem olarak uygulanan denetimler ve cezai yaptırımlar, atıklar ile Körfez’in
kirlenmesine engel olamamaktadır.
20
•
Körfez’in kullanımı açısından yönetimi gereklidir ve halen bir yönetim modeli oluşturulmamıştır.
Etkinliğin sekretaryası İKK adına Nilgün Akcan, TMMOB ve diğer bileşenler adına, kentteki Körfez
kaynaklı mevcut sorunları ve gelecekteki tehditleri, İstanbul kent planları üzerinden, kentler arası
etkileşim açısından sunmuştur;
“İzmit Körfezi Odaklı Risk ve Tehditler”
KIYI KENTİ
Kocaeli, 1960’lı yıllarda başlayan
sanayileşmenin tetiklediği; göç,
nüfus artışı ve hızlı kentleşme
süreçlerini plansızca yaşayarak
kıyı kenti kimliğini kaybetmiştir.
Çünkü hızla yaşanan bu plansız
süreç,
çevre
başlatmış,
sorunlarını
kıyılardaki
inşâi
faaliyetler, evsel ve endüstriyel
atıklar ile 1970’li yıllarda İzmit
KÖRFEZİ’ndeki kirlilik tırmanışa
geçmiş ve kentlinin deniz ile olan ilişkisi tamamen kesilmiştir.
•
Bugün artık kentin, “kıyı kenti” kimliğinin geri gelmesi, çok büyük uğraşlar, ciddi planlamalar ve
maliyetler gerektirmektedir. Çünkü kentte Çin Seddi haline gelen D100 karayolu, kıyının, gündelik
hayatın bir parçası olmasını engellemektedir.
•
Her geçen gün Körfez’e yapılan dolgular ile bir yandan da kıyı, kentten uzaklaşmaktadır.
Liman ve iskele dolgularının haricinde yapılan dolgular da bulunmaktadır. Örneğin; Körfez kıyı bandını
bağlamayı hedefleyen, kesintisiz yürüyüş, bisiklet vb. faaliyetleri içeren projeleri bulunan
belediyemizin, sahilde kent otoparkı oluşturmak için dolgu yapması… Bu tezat durum; “otoparkın önü
daha da doldurulup yeni bir kıyı hattı mı oluşturulacak” diye düşündürmektedir.
Kıyı kimliğinin yaşamımızdan yok olmasıyla birlikte, Körfez Kentikimliği Körfez kullanımındaki değişen
fonksiyonlar ile devam etmektedir.
KÖRFEZ KENTİ
İzmit Körfezi, İstanbul gibi büyük bir ticaret merkezine yakın konumu ve sahip olduğu kamu ve özel
limanları ile deniz yolu taşımacılığında çok önemli bir yere sahiptir.
2007 yılında TMMOB Kocaeli İKK Kent Sempozyumunda da, denize küskün kentliler olarak İzmit
Körfezi’ni birçok oturumda tartışmış ve bazı tespitlere ulaşmıştık;
21

İzmit Körfezi’nin işlek bir denizyolu olduğunu, kayıtlı 42 adet limana, 7 adet tersaneye sahip
olduğunu,

Bu sayıların endişe verici şekilde artmaya devam ettiğini ve yanı sıra kayıt dışı liman ve
iskelelerin de ne yazık ki var olduğunu,

Hızla büyüyen deniz trafiği ile bundan doğacak trafik yükünün, yani boşaltılan ve yüklenen
gemilerin yüklerinin limanlara ve limanlardan diğer illere sevkiyatının getireceği yükün ne şekilde
bertaraf edileceği hakkında henüz bir altyapı çalışması görmediğimizi,

Sadece İzmit’te, günlük yaklaşık olarak 6000 tır yükünün limanlara geldiğini,

Bölgedeki liman sayısının daha da artacağını, liman sayısının artmasının yük trafiğini ortalama
birkaç kat daha arttıracağını,

Ancak kentin denizyolu ile diğer ulaşım bağlantılarının ve transit yolların hala yetersiz olduğunu,

Gelen tır ve kamyonların anayolları kullanmaması gerektiğini, yerleşim alanlarından mümkün
olduğunca tecrit edilmiş yolları izlemesinin doğru olacağını, aksi takdirde yerleşim alanlarına sosyal,
psikolojik, ekonomik, sağlık ve benzeri sorunlar yaşatacağını ifade etmiştik.
KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARI VE YAPILARI AFETLERE HAZIR MI?
Yine halen tüm liman ve kıyıdaki tesislerin tamamında acil eylem planlarının olmadığına da bir kez daha
dikkat çekmiştik. Oysaki Kocaeli Sanayi Odası verilerine göre;
Sanayide deprem nedeni ile bir buçuk milyar dolarlık (1.500.000.000 USD) maddi kayıp, iki milyar
dolarlık (2.000.000.000 USD) üretim kaybı olmuş, deprem sonrası kapasite kullanımı %30’lara
düşmüştür.
Bu durum, mevcut sanayi tesislerinin afetlere hazırlıksız yakalandığını göstermektedir. Ancak tüm bu
zarara rağmen 99 depremini yaşayan, zarar gören sanayi tesisleri Körfez’i de Kocaeli’yi de terk
etmemişler, zararlarını giderip işlerine devam etmişlerdir.
Bu örnekten şöyle bir sonuç çıkarmak yanlış olmaz; Kocaeli ve Körfez bulunmaz Hint kumaşıdır ve
ödenen zarar, ziyan bu cazibenin yanında sorun olmamıştır…
Benzer bir başka örnek de; Körfez’i atıkları ile kirleten tesisler, yük gemiler vb. deniz taşıtları için de
geçerlidir. Körfez kirliliği için başlatılan denetim ve bunun yaptırımı olan maddi cezalar, bu suçun
işlenmesine yeterince engel olamamaktadır.
KÖRFEZ’DE SORUN: YOĞUNLUK ARTIŞI
Körfez’in ticari olarak cazibesi, yatırımcı baskıları, geçmişten gelen hatalı plan kararları ile kazanılmış
haklar ve diğer birçok sebep ile Körfez kıyılarında yeni limanların, tesislerin yapılması veya
mevcutlarının büyütülmesi, yük taşımacılığının artışı sürekli devam etmektedir.
Devam eden ve çoğalan faaliyetler ile gelecekte, denizin iki yakası bir araya gelecek gibi
görünmektedir.
22
2008 ve 2009 yıllarında tüm duyarlı kentliler ile karşı çıktığımız büyük yatırımlar,
bu gelecek
öngörümüzü desteklemiştir;

Yaklaşık 500.000 m2 büyüklüğündeki Dubai Port liman,

Yaklaşık 600.000 m²alanlı Derince Konteynır limanı,

Ki bu liman ile İzmit Körfezinin kuzey yakası hemen hemen tümüyle iskele ve Limanlar ile
dolacaktır.

Plajyolu’nda, konut yerleşim alanının hemen yanında yapılmak istenen bir diğer yatırım,

Dilovası, Kirazlıyalı ve Hereke sahillerinde ise kıyının kentli ile buluşmasını nerdeyse imkânsız
kılacak yoğunlukta ve gittikçe büyüyen limanlar ve dolgu alanlar,

Yalova Altınova arasındaki tarım alanlarını katleden tersane, liman ve bağlı tesisler…

Tüm bu büyük yatırımların depolama tesisleri, limanları ve dolguları için ayrılan inşaat
alanlarının inanılmaz büyüklüğü…
Körfez’de ve kara ulaşımında trafik yoğunluğunun artması, kirlilik, tahribatların yanı sıra, görsel olarak
sorunlar da karşımıza çıkmaktadır.
KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARINDA SİLÜET BOZULUYOR
Kıyıdaki tesislerin ve özellikle depolama alanlarının, silüet veya estetik bozuklukları yaratması da
giderek çoğalacak olan olumsuz yönlerden bazılarıdır. Sağlık sorunlarının artması, sosyolojik ve
psikolojik sorunların başlaması da bu gidişle gelecekte karşımıza çıkacaktır.
KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARINDA İZİNSİZ FAALİYETLER Mİ VAR?
Bir diğer tespitimiz ise, kıyı alanlarındaki faaliyetlerin izinlerine yönelik olarak “ Bakanlık onayı, belediye
onayı ve ÇED raporları …” şeklindeki sürecin gerçekte doğru işlemediği ve çoğu kez kılıfına uydurma
mantığı ile hareket edildiği, yaşanan örnekler ile görülmüştür.
Örneğin;

Plajyolu’nda ÇED raporu olmadan başlatılan tesis inşaatı…
23

Dubai Port için hazırlanan ÇED raporunun toplantı tarihindeki belirsizlik…

Yıllardır süren kıyı dolguları ile elde edilen kara parçaları…
Ve deneyimlerimiz ile bu dolgu alanlarının da bir hikâyesi olduğunu düşünüyoruz;

Önce ilgili kullanıcı firma tarafından izinsiz olarak dolgu yapılmakta ve daha sonra dolgu izni
için, prosedür uygulanarak izin alınmaktadır. Böylece izinsiz ve izinli alanlardan oluşan kişiye özel büyük
dolgular kullanıma dâhil edilmektedir.
KÖRFEZ’DE SORUN: İstanbul’dan KÖRFEZ’E VE KOCAELİ’YE BASKI
Kentin tamamında ve Körfez’de son yıllarda yoğun yatırımların hızlanmasındaki başlıca sebep ise;
İstanbul’un üstlendiği yeni “kültür kenti “ vizyonudur.
İstanbul’un bu yeni vizyonu gereği, Kocaeli’nin İstanbul’un atık kenti olmaya devam etmesi,
İstanbul’daki liman – tersane – depolama - lojistik gibi faaliyetleri kendi bünyesinde barındırması,
İstanbul’un sanayi alanlarının, Kocaeli ve diğer kentlere taşınması ve böylece sanayinin ihtiyacı olan
deniz ulaşımının Körfez üzerinden yoğunlaşması söz konusudur.
İstanbul’un yeni planlamasında Marmara bölgesindeki her bir kente yeni görevler düşünülmüştür.
Birçok toplantıda KBB yetkileri “İstanbul’dan Kocaeli planlanamaz, biz buna izin vermeyiz, vermedik… “
deseler de İstanbul’un planları ortadadır.
Hatta Kocaeli planlarından daha aleni olarak, internet ortamında görülebilmektedir.
İstanbul’un hem kendisi hem de Marmara Bölgesi için, çok merkezli ve dengeli (?) bir mekânsal gelişme
modeli tanımlanmıştır.
Kocaeli, Sakarya ve Düzce İllerinin, Kuzey Marmara Alt-bölgesinde yer aldığı 5 alt bölgeye ayırmıştır.
Bölgenin doğusunun; bir ‘kalkınma koridoruna’ dönüştürülmesi düşünülmüş, böylece İstanbul’a
yönelecek yeni yatırımlar için bölgesel tamponlar oluşturulmaya çalışılmıştır.
İSTANBUL ÇEVRE DÜZENİ PLANI’NDA;
“İstanbul’u gereksiz işlevlerden ve işletmelerden arındırmak için değerlendirilebilecek ilk önlem;
İstanbul’a gelmeyi düşünen sanayi kuruluşlarının öncelikle Marmara Bölgesi’nde uygun yerlere
yönlendirilmelerinin sağlanmasıdır.
İstanbul’da yer seçmiş olan ve halen faaliyetlerini sürdüren, ancak çevresel ve ekonomik anlamda
kente katkısı olmayan faaliyetlerin, öncelikle Marmara Bölgesi olmak üzere, ülke içerisinde uygun
yerlere yönlendirilmesi olanakları araştırılmalıdır.” denmektedir.
UYGUN YERLERDEN EN CAZİP OLANI KÖRFEZ Mİ?
Planda;
24
Marmara Bölgesi bütününde mekânsal ve işlevsel açıdan dengeleyici yaklaşımda aşağıdaki ilkeler göz
önünde bulundurulmuştur:

İstanbul’un
taşıdığı
gereksiz
yüklerin Marmara Bölgesi’nde etkin bir
biçimde dağıtılması,

Bölgenin batısında tarım, tarıma
dayalı sanayi ve turizm ağırlıklı işlevler
üzerinde yoğunlaşılması,

Bölgenin
doğusunda,
doğal
değerler göz önünde bulundurularak
sanayi ve ticaret ağırlıklı koridorların
geliştirilmesi,

Bölgesel çerçevede güç ve yük dağılımını dengelemek üzere, kara üzerindeki ulaşım eksenlerine
entegre olacak şekilde, Marmara Denizi ulaşım olanaklarından faydalanılması…
Yine planda;
“…Marmara Bölgesi ölçeğindeki bir bölge planı bulunmamaktadır. Böylesine bir boşluğun giderilmesine
İstanbul Çevre Düzeni Planı çalışmaları çerçevesinde özen gösterilmiş olup, bölgesel açılımlar
kapsamında gerekli incelemeler yapılarak stratejik saptamalarda bulunulmuştur. Planlama sisteminin
bütünlüğünü sağlamak için geliştirilen yaklaşımlarda, İstanbul’un çevre iller ile bir bütün olarak ele
alınması konusu vurgulanmıştır.”
Planı hazırlayanlar, “İstanbul’u gereksiz işlevlerden ve işletmelerden kurtarmamız gerekiyor” diyor…
Yine onlara göre, “…gereksiz işletmeler Bursa’ya, Tekirdağ’a, Kocaeli’ne, Bilecik’e ve Sakarya’ya
gitmeli”…
Planda; Limanlarla ilgili yük hareketleri de yeniden yapılandırılmıştır. Bu kapsamda, doğuda Pendik
liman altyapısının geliştirilmesi ve Gebze’deki mevcut limanların Anadolu Yakası’nın liman gereksinimi
için de kullanılması…
…İstanbul ve çevresine gelen yük gemilerinin öncelikli olarak Ambarlı Limanı’nı, öneri Kuzey Marmara
Limanlarını (Tekirdağ, Yeniçiftlik ve Gümüşyaka limanları) ve İzmit Körfezi’ndeki limanları kullanmaları
öngörülmektedir.
İstanbul’dan Köseköy’e taşınan lojistik birimleri, Körfez’de artan tersane ve limanlar, Derince Limanının
büyütülerek Haydarpaşa görevini üstlenmesi gibi, kente; yapı, insan ve araç yoğunluğu getiren
eylemler başlamış bulunmaktadır. Sürekli değişebilen kent planlarımız ise, hâlâ noktasal çözümlere
değinmektedir. Kocaeli çevre düzeni planlarında, bölgesel etkileşimi sadece nüfus artışı olarak
görmekteyiz.
25
İstanbul kendi vizyonu gereği nüfusunu sınırlamayı planlamış ve plan raporunda;
Ekonomik faaliyetlerin, İstanbul’u biyolojik ve klimatolojik açıdan besleyen, ekolojik değerlere,
kaynaklara ve varlıklara taşıma kapasitelerinin çok üzerinde boyutlarda yüklemeler getirmiş olması,
nüfusun ancak belirli bir düzeyde tutulması koşuluyla kentin varlığını sürdürebilmesine olanak
tanımaktadır.” denmektedir.
Kocaeli ise kendi planlamasında; İstanbul Metropolünün etkisini dikkate alarak, olması gerekenden çok
daha fazlasını, 2025 yılı için belirlemiştir.
Öneri minimum planlama nüfusu 3,600,000…
Kocaeli planlamasında, kentin, İstanbul’un etkileşiminde olduğuna dikkat çekilmekle birlikte, İstanbul
planları ile entegrasyonuna yönelik çözümler veya İstanbul’un yükü konusunda önlemler
içermemektedir.
1945
1958
2000
2007
KÖRFEZ’ İÇİN SONUÇ
Sanayi potansiyeli ve baskısı altında olan bir kentin kıyı kullanımında yaşanan gerçeklerin göz ardı
edilmesi ve ütopik kararlar üzerinden stratejik planlar oluşturulmasıyla sağlıklı sonuçlar elde
edilemeyecektir.
Kent kimliği içerisinde, kıyı kullanımının söz sahibi olabilmesi; koruma ve kullanma dengesinin
sürdürülebilir bir planlama ve yönetim stratejisi üretilerek, Kocaeli kentinin sosyal, ekonomik, doğal ve
kültürel değerlerinin birbiriyle entegre olacak şekilde kıyı kullanımına da yansıtılabilmesiyle
gerçekleşecektir.
Bu yaklaşımların ve sorunların devamı ile gelecek için öngörümüz;
•
Dolgular ile neredeyse yok olmaya meyleden bir Körfez…
26
•
Çevre değerleri hiçe sayılarak yüksek tonajlı gemilerle dolmuş bir Körfez…
•
İçinden tırlar geçen, yok olmaya mahkûm yerleşim alanları…
•
Yatırımların çevreye getireceği suni rant ile yerleşik halkın ekonomik olarak zarara uğraması,
•
Söz hakkı tanınmayan Körfez’in asıl sahiplerinin yaşamsal risklerindeki artış…
•
Patlama, yangın, sızıntı vb. insan kaynaklı teknolojik afetlerde büyük kayıplar…
Çözüm için “sanayiyi istemiyoruz” demek ise yanlıştır. Önemli olan nitelikli, disipline edilmiş,
kontrollü – yeterince, sanayi ile birlikte yaşamayı bilmek, öncelikle de tüm bunları planlamak,
geçmişin plansızlığını çözmek gerekir.
“İzmit Körfezi Odaklı Risk ve Tehditler” ETKİNLİĞİ ÇALIŞMA GRUBU ADINA
3.14.
KARAKALEM ATÖLYESİ/15 ARALIK-15 OCAK 2011
KOÜ Mimarlik Ve Tasarim Fakültesi Öğrencileri İle
KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğrencileri ile yapılan
toplantılarda Aralık-Ocak ayı sürecinde takvimlenerek,
serbest el eskiz yapma becerisinin geliştirilmesi için
“Karakalem Atölyesi” Mimarlar Odası tarihi binada her Cuma
17.00-19.00 arasında gerçekleştirilmiştir.
3.15.
DERİNCE YENİKENT “KÖRFEZ ODAKLI RİSKLER” PANELİ/30 OCAK 2011
Kasım ayında İzmit’te gerçekleşen ve kentin çevre ve yaşam risklerini tartışmaya çalıştığımız aynı isimli
paneldeki birikimlerin, Yenikent sakinleri ile paylaşılması amacıyla, Yenikent mahalle muhtarlarının
talebi ile bu etkinlik gerçekleştirilmiş ve Nilgün Akcan, Tanay Sıdkı Uyar, Mehmet Toker’in panelist
olarak katılmışlardır.
27
3.16.
TURİZM KONULU YUVARLAK MASA/02 ŞUBAT 2011
Kocaeli kentinin turizm potansiyeli
sürekli ortaya konmakla birlikte,
kentin
bu
potansiyeli
canlanamamıştır.
güzellikleri,
Kentin
tarihi
varlıkları
turizm
ve
henüz
doğal
kültürel
kaynaklarını
oluşturmaktaysa da, Kandıra’nın
bazı alanlarının Turizm Bölgesi ilan
edilmesi dışında, turizme yönelik
planlamaları yapılmış ve projeleri
hazırlanmış,
herhangi
bir
faal
hale
turistik
gelmiş
faaliyet
bulunmamaktadır.
Sahip olduğu potansiyellere rağmen, kentin turizme yönelik olarak durağan bir tabloda görünmesinin
sebeplerini araştırmak ve canlandırma adına yapılacakları ortaya koymak için, ilgili uzmanların ve yetkili
kurumların ve gönüllü turizm elçilerinin katılımı ile bu etkinlik gerçekleştirilmiştir.
Aynı zamanda, kentin imar planlarına yeni bir tanımlama getirilerek TİD-Tercihli İmar Durumu denen
bir düzenleme ile turizm bölgesi olmasa da kentin herhangi bir yerine turizm amaçlı yatırımlar için
emsal ve kat artışı biçimiyle ilave haklar verilmeye başlanmıştır. Bu etkinlik ile kentin mevcut
potansiyellerinin canlandırılmasının ve turizm alanlarının ilanının önemi ortaya konmak istenmiş ve bu
anlamda tartışmalar da yapılmıştır.
Yuvarlak Masa çalışmasının sonuçlarından bazıları;
 Kent sahip olduğu potansiyeller açısından turizme hazırdır. Ama bunların canlanması için kentin
dinamiklerinin bira araya gelmesi gereklidir.
 “Nitelikli sanayi ve yeterince sanayi politikası” yerel yönetimlerce benimsenmeli, turizmin de sanayi
kadar ekonomik getirisi olduğu öncelikle onlar ve bölge halkı tarafından kabul edilmelidir.
 Kocaeli’de “İş turizmi”, kentin turizm potansiyelini canlandıracak öncü güçtür.
 Doğa turizmi potansiyeli kent dışı katılımlar ile kontrolsüzce yapılmakta ve yapılan bu doğa
aktiviteleri ile doğa tahrip olmaktadır. Bu kontrolsüzce gelişmeye engel olmak için, doğayı koruyarak
turizmi canlandıracak planlama ve projelere ihtiyaç vardır.
 Turizm altyapısını oluşturmadan turistik tanıtım yapmamak gerekir, çünkü bu durum, kontrolsüz
doğa turizmindeki gibi, olası turizm alanına zarar verecektir.
28
 TİD uygulaması planlamaya aykırıdır ve kişiye özel olmamalıdır. Kentin mevcut parselasyon ve imar
planlamasının yatırımcıya yetmeyeceği düşünüldüğünde ise, turizm bölgesi ilan edilen planlama
alanlarında bütüncül yaklaşım kararları ile estetik ve silueti de dikkate alarak oluşturulacak bu alanlar
için yeni imar düzenlemeleri yapılabilir.
3.17.
DERİNCE YAYA KÖPRÜSÜ HK. ÇALIŞMA VE BASIN AÇIKLAMASI/08 ŞUBAT 2011
D-100 karayolu üzerinde, Derince Çenesuyu kesimindeki Kaymakam Mahmut Kılıçdoğan Üstgeçidi,
günümüzde sıkça yapılmaya başlanan “geçmişi veya belli bir uslubü taklit eden mimarlıklar “ açısından
Mimarlar Odası olarak bizleri rahatsız etmiş ve konu hakkında araştırmaya yöneltmiştir. Belediye
başkanının yaptığı açıklamada, “bizim herhangi bir üsluba benzetemediğimiz”, Osmanlı ve Selçuklu
mimarisi ile biçimlendiği söylenen köprünün mimari anlamda uslüp-biçim vb. incelenmesi için KOÜ’ne
başvurulmuş ve bu yapı ile ilgili bir uzman görüşü alınmıştır. Mimarlar Odası olarak doğru
gözlemlediğimiz köprüye ait belediyece ifade edilen mimari yaklaşımların yanlışlığının kamuoyu ile
paylaşılması amacıyla bir basın açıklaması yapılmış ve aynı zamanda rapor belediyeye iletilmiştir.
BASIN AÇIKLAMASI
D-100 karayolu üzerinde, Derince Çenesuyu kesimindeki Kaymakam Mahmut Kılıçdoğan üstgeçit,
günümüzde sıkça yapılmaya başlanan “geçmişi veya belli bir üslubu taklit eden mimarlıklar “ açısından
Mimarlar Odası olarak bizleri rahatsız etmiş ve konu hakkında araştırmaya yöneltmiştir. Bu araştırma;
bizlerin mimarlık eğitiminden ve tecrübelerinden gelen birikimlerinin bir araya getirilmesi ve yanı sıra
da üniversitenin ilgili uzmanından Yrd. Doç Dr. Oya Şenyurt’tan talebimiz ile alınan raporla
pekiştirilerek, bilimsel bir sonuca ulaşmıştır. Mimarlık alanındaki bazı teknik bilgilerin kamuoyuna
doğru anlatılması açısından bu çalışmayı kent ile paylaştık.
Yaya üst geçitleri; güvenli, kolay, engelsiz bir biçimde yayanın karşı yöne ulaşması amacıyla yapılan ve
her zaman kente özgü yeni tasarımlar ve hatta yarışmalarla, farklı fikir zenginlikleri ile gerçekleşmesini
dilediğimiz kentsel yapılarımızdan biridir. Derince’de yeni yapılan üst geçit de bu dileklerle
gerçekleşmeyen örneklerden sadece biridir ve diğerlerinden farklı olarak Osmanlı Dönemi Mimari
yapılanmalara benzetilmeye çalışılan kötü bir taklit olarak karşımıza çıkmaktadır.
TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi olarak; köprünün iki tarafında ve ortasında bulunan, üstgeçidin
üzerine eklenmiş olan ve yapım amacı anlaşılamayan, herhangi bir mimari üslup ile
bağdaştıramadığımız kubbeli bölümler için, Belediye Başkanı Sayın Alemdar, “Osmanlı köprülerinde
çok fazla görüyoruz. Biz de böyle bir planlama yaptık” demektedir.
o
Bu bölümler, Osmanlı İmparatorluğu’nda çeşitli dönemlerde inşa edilen seyir köşklü köprüleri
anımsatmakla birlikte; Edirne Ekmekçizade Ahmet Paşa, Babaeski Sultan IV. Murat ve Edirne Yeni
Meriç köprü örneklerine ne strüktür, ne malzeme ve ne de yapım teknikleri benzememektedir.
29
Örneklediğimiz bu köprülerin üstlerinde yer alan ve seyir amaçlı yapılan tekil seyir köşklerinin, mimari
özellikleri açısından söz konusu üst geçit ile bir benzerliği bulunmamaktadır.
Eğer, Derince’de de üstgeçidin üzerinde oluşturulan bölümler de seyir amacıyla yapıldıysa; 21. yüzyılın
başlarında şehirlerarası bir yolun üzerinde, yayaların karşıya geçmesini sağlayan, ancak akan suya ve
doğa içindeki bitki örtüsüne hâkim olmayan bir noktada, buna ne gerek vardır, diye
düşünmekteyiz.Amaç seyir ise, köprüden geçmekte olan yayalar hızla akan trafiği mi seyredeceklerdir?
o
Malzeme, strüktür ve yapım teknolojilerinin uyuşmazlığı dışında, Osmanlı mimarisi örnekleri
göz önünde tutularak yapıldığı iddia edilen üstgeçidin kubbeleri de problemlidir. Osmanlı mimarisinde
kubbe strüktürel zorunluluklar sebebiyle kullanılmaktadır. Geniş açıklıklara sahip dörtgen bir hacmin
üstünün düz atkı sistemiyle kapatılamaması, bir merkez etrafında eğrisel bir örtüyle kapatılmasını
zorunlu kılmaktaydı. Kubbe, sadece Osmanlı’ya özgü bir strüktür öğesi de değildir. Mezopotamya
uygarlığından bu yana kubbe kullanımı zaten vardır.
Kubbenin Osmanlı mimarisindeki
biçimlenişinde, temel
birimi
olarak “kubbeli
kare-küp”
bulunmaktadır. Ancak köprüde böylesi bir birim kubbeye rastlanmamakta, kubbeyi taşıyan elemanlar
ile kubbeyi oluşturan malzeme ve yapım usulü de Osmanlı mimarisindeki yapım pratikleri ile benzerlik
göstermemektedir.
Bulunduğumuz çağda da kubbeli yapım sistemleri çoktan geride kalmıştır. Sadece camilerimizde bu
sistem halen geleneksel bir biçimde devam ettirilmektedir. Bu nedenledir ki,
haberlerden
görüldüğü
basına yansıyan
gibi,
köprü üzerindeki bölümlerin, halk
tarafından
şeklinde
“camii
tariflendiği
kubbesi”
ifade
edilmiştir.
Artık strüktür sorunun aşıldığı
Türkiye’de yerli yersiz “kubbe”
kullanımı “kubbe”nin simgesel
yönünün de zayıflamasına yol
açmakta ve etkisini azaltmaktadır.
o
Sayın Alemdar’ın basına yansıyan sözlerinden “… kubbeler dünyada mimarilerde vardır.
Rus mimarisinde soğan kubbeler vardır. Hindistan mimarisinde, Hıristiyan mimarisinde kubbeler vardır.
Kubbeler, mimarinin ortak değeridir. Kendi özgeçmişimize özgü olarak Osmanlı kubbelerini seçtik…”
ifadesinin de gösterdiği gibi, “Osmanlı mimarisi” tek parçalı değişmeyen bir düzen biçiminde
algılanmakta ve Osmanlı mimarisi için bireyin belleğinde yarattığı imaj doğrultusunda kendini
Osmanlı’ya dâhil etme durumu söz konusu olmaktadır.
Ancak, Sayın Alemdar’ın atladığı nokta, soğan kubbelerin Osmanlı’nın son dönemlerinde Osmanlı
mimarisinde de kullanıldığıdır. Eklektik bir Osmanlı canlandırmacılığı dediğimiz Cumhuriyet’in ilk on
yılında devam eden ve Birinci Ulusal Mimari denen üslupta da soğan kubbeler hâkimdir.
o
Üstgeçitle ilgili basına yansıyan haberlerden biri de üstgeçidin üslubunda “Osmanlı mimarisini
30
ön planda tutan Selçuklu motiflerinden yararlanılması ”dır. Selçuklu dönemi bezeme öğeleri büyük
ölçüde, geometrik formlardan oluşmuştur. Ayrıca, bezemelerin kullanımı her iki üslupta; pencere
üstleri, taç kapıların üst kotları ile kapıların iki yanında bulunmaktadır. Bir köprü yapısında ise köprünün
iki yanındaki parapet duvarı boyunca, taşa işlenmiş bezeme yapım usullerine hiç rastlanmaz. Bununla
birlikte, bezeme motiflerinin Osmanlı ya da Selçuklu mimarisindeki örneklerle ilgisizliği de tespit
edilmiştir. Dolayısıyla, ne bezemenin kullanıldığı yer ve üslubu, ne de köprüde görülen bezemenin
uygulaması doğrudur.
Sonuç olarak;
Pek çok kentte bulunan üst geçitler, merdivenlerinin dik olması, sahanlıksız olmaları, basamak
sayılarının fazla yapılması nedeniyle, kullanan kişileri yormakta ve hasta kişilerin iniş çıkışlarda
zorlanmaları, ya da engelliler için çözümsüz olması gibi sebeplerle eleştiri almaktadır.
Öncelikle, üstgeçit çağdaş, fonksiyona hizmet veren, ergonomik bir araç haline getirilmelidir. Üslupsal
kaygılar için “Osmanlı Tarihi”nin öne sürülmesi de hatalıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki mimarlık anlayışında; halka hizmet bilinci, üslup kaygısından önde
tutulmuştur.Osmanlı mimarlık tarihinin tüm süreçleri boyunca, insan faktörünün, buradaki üstgeçit
örneğindeki insan faktörünün göz önüne alınışından daha önemli ve etkili olduğunu da kaydetmek
gerekir.
Bu nedenle farklı yaklaşımlara açık yeni tasarımlar üretilebilmesi için, tartışılarak ya da araştırılarak
önerilecek çözümlere ulaşmak daha doğru sonuçlar verecektir.
Tüm bu bakış açısı çerçevesinde, alışılmışın ötesinde bir şeyler üretmek ve mimari bir değer atfetmek
isteniyorsa, konunun uzmanların görüşleri alınarak çözülmesi ve çözümün çeşitlenmesi için de böylesi
kamusal yapılar için mimari proje yarışması açılması doğru sonuçlar verecektir.
TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu
3.18.
İNGİLİZCE KURSU/01-08 ŞUBAT 2011
31
Rotary Kulüp organizasyonu ve sponsorluğunda mimarlara yönelik olarak Arjantinli bir eğitimci ile
gerçekleştirilen İngilizce pratik kursu, bir hafta boyunca 17.00-19.00 arasında tarihi binamızda
yapılarak, kurs bitiminde yapılan tören ile katılımcılara belgeleri verilmiştir.
3.19.
MİMARLIK VE İŞHUKUKU SÖYLEŞİSİ - 09 MART 2011/ 17 ŞUBAT 2011
GEBZE/SAKARYA TEMSİLCİLİKLERİ
“Mimarlık İş Hukuku ve Güncel Sorunlar” konulu etkinlik, KOÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Z.Gönül
Balkır ile 17 Şubat 2011 Perşembe günü 15.00 -17.00 saatlerinde Gebze Ticaret Odasında
gerçekleştirilmiştir.
Aynı söyleşi 09 Mart 2011 Perşembe günü 13.30-16.00 da Sakarya Temsilciliğinde gerçekleştirilerek,
üyelerimizin fikri hakları ve iş hayatındaki hukuki sorunları tartışılmıştır.
3.20.
KÜRESELLEŞMENİN KISKACINDA İSTANBUL VE MARMARA/12 MART 2011
Küreselleşme
İstanbul
”
ile
başlayan
kültür
kenti”
süreçte,
vizyonunu
üstlenerek, yeni planlaması ile Marmara
bölgesindeki tüm kentlere ve tabii ki
Kocaeli’ye de yeni işlevler yüklemektedir.
İstanbul çevre düzeni planlarının hazırlık
sürecinden itibaren birçok toplantı ve
etkinlikte değindiğimiz bu durum artık
geçekleşmeye başlamıştır. Bu etkileşim
diğer Marmara Bölgesi kentleri için de geçerli olup, konuyu tartışmak üzere diğer kentlerin İl
Koordinasyon Kurulları ile TMMOB kapsamında toplantılar yapılmıştır. 12 Mart tarihinde İstanbul İKK
32
sunumu ile gerçekleşmesi planlanan etkinlikte; İstanbul Planlarından, Marmara’ya ve Kocaeli’ye
bakarak kentlerin gelecek öngörülerinin birlikte tartışılması planlanmıştır.
Etkinlik sonuçlarından bazıları;

İstanbul, her türlü doğal ve yaşamsal eşiğinin zorlandığı bir mega kent haline dönüşmüş,
uluslararası grafiklere girmeye başlamış ve bu durum hem çevre illeri ve hem de doğal varlıkları çok
kritik bir biçimde etkilemeye başlamıştır.

Mega kent İstanbul, üzerindeki fonksiyonel yükleri artık taşımakta zorlanmaktadır ve
çözüm olarak alternatif çıkış kapıları ile yükünü azaltma yoluna gitmiştir.

Bu bağlamda, 2007’de Marmara Bölgesi’nin planları İstanbul ile uyumlu hale getirilmeye
başlanmıştır. Çevre ve Orman Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Trakya Kalkınma Birliği
tarafından imzalanan “1/100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası İstanbul İl Çevre Düzeni,
Kocaeli İl Çevre Düzeni ve Sakarya-Düzce-Yalova-Bilecik Çevre Düzeni Planlarının Uyumlulaştırılmasına
ilişkin protokol onaylanmıştır.

Bu protokolle, Marmara Bölgesi genelinde plan bütünlüğü ile uyumunun sağlanması
amaçlanmaktadır.
3.21.
YOKSA ENGEL SİZ MİSİNİZ? -KONFERANS/FORUM /24 MART 2011
Mimarlar olarak ihmal edildiğini düşündüğümüz
“Engelli yaşam” konusunu, ele almak ve
öncelikle de bizzat engellere karşı yaşam süren
kişiler ile konuyu tartışmak üzere bu etkinliği
geçekleştirmiş
kişinin,
bulunuyoruz.
engelli
Birçok
derneklerinin,
engelli
kurum
temsilcilerinin ve üniversitenin katılımı ile KOÜ
MTF salonunda yapılan tartışmalar sonucunda
kentin tasarımcılarının bu konudaki eksiklikleri
ortaya konmaya çalışılmıştır.

Engelli kavramı, aslında sadece görünen
engeli ifade etmektedir.

Aslında herkesin kendi içinde bir engeli
vardır;
kiminin
bedeninde,
kiminin
ise
ruhundadır bu engel… Engelli kişilerinki ise,
sadece en görünür olanıdır.

Eğer yaşam çevrelerimizdeki yapısal engelleri kaldırabilirsek, görünür engellileri de yaşama
kazandırabiliriz.
33

Öncelikle, kaldırımların yüksek kotları, otobüslerin binilemez olması ve benzerleri gibi, sokaktaki
ya da fiziksel mekânlardaki engelleri kaldırırsak sorunu çözmeye başlarız.

Ama ilk olarak, engelleri kaldırmak için
düşünülen yanlış bir kanıyı da yok etmemiz
gerekmektedir. Türkiye’de insanlar, sadece maddi
yardımlar ile engelleri kaldırmaya çalışmaktadır.
Aslında bu bağışlar, bağışı yapan için vicdanı
rahatlatma, engelli için öncelikle bir konfor olmakla
birlikte, çoğu zaman da geçici bir sevinçtir.

Çünkü esas olan yaşam alanlarını engelsiz
kılmak olmalıdır.

Mimarlar, mühendisler, merkezi ve yerel yönetimler, tüm planlama tasarım ve uygulamalarında
“engelleri kaldırmak” üzerine kurgu yapmalıdır.

İstihdam imkânları çok az olan engelli kişilerin bu hakkı yasal bir gereklilik olarak görülmemeli, iş
yerleri için uygun engelsiz yaşam şartları sağlanmalıdır.
3.22.
TOPLU KONUT ALANLARI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM PANELİ/26 MART 2011
Kentin toplu konut profilini incelemek, TOKİve kent konut tarafından yapılan konutları araştırmak,
konuta dair sorunları tespit etmek ve çözüm önerilerini ortaya koymak üzere çalışma-araştırma yapan
şubemiz konut çalışma grubu, Sempozyum hazırlık sürecinde, TMMOB İKK bileşenlerinden ilgili
uzmanlıklar ile birleşmiş ve çalışmalarını genişletmiştir. Araştırma tespit çalışmaları kapsamında yetkili
kurum ve kuruluşların birikimlerini ve uzman görüşlerini paylaşmak amacıyla planlanan bu panel
Sempozyum hazırlık etkinlikleri kapsamında 26 Mart tarihinde gerçekleştirilmiştir.
Bu panelde;

Toplu konut alanlarının yer seçim kriterleri ve ilçeler bazında nasıl bir dağılıma sahip olduğunun
sorgulanması,

Yerel yatırımcı aktör olarak “Kent Konut”un ne tür politikalar izlediğinin uygulamalar üzerinden
tartışılması,
34

Toplu konut uygulamalarında en baskın aktör olarak TOKİ’nin Kocaeli kenti özelinde uygulama
süreci ve sonuçları “aidiyet, mahallelilik, yerinden edilme” sorunsalları bağlamında tartışılması,
amaçlanmıştır.

KBB, Kent Konut ve diğer kurumlar, çalışma başladığı andan itibaren konut çalışma grubumuza
istatistikî verileri, belgeleri, plan ve haritaları ile destek vermeye başlamıştır. Panel de bu kurumların
ortaklığında, diğer uzman katılımcıların katkısı ile gerçekleşmiştir.
Panelin sonuçlarından bazıları;

Kocaeli’de %26’sı TOKİ tarafından inşa edilen ve edilmekte olan toplam 48.486 konutun%48’inin
İzmit ilçesinde gerçekleştirildiği, üç ilçede ise (Darıca, Dilovası ve Kandıra) hiçbir uygulamanın
yapılmadığı görülmektedir.

Kentlerin konut üretimi artık “kentsel dönüşüm” altında gerçekleşmektedir ve kentimizde de
böyledir.

Kentsel Dönüşüm Projelerinde sadece yeni fiziki çevrelerin oluşturulması sağlanmaktadır. Oysaki,
sosyokültürel çevre de önemlidir ve yeni yapılı çevrede iş imkânları yaratılması da amaç olarak
saptanmalıdır.

Yerel halkın karar alma sürecine katılımı ise, projeye destek vermeyi sağlayabilecek önemli bir
faktördür.

Mimarlar Odası yürütücülüğündeki çalışma grubu TMMOB Kocaeli İKK kapsamında çalışmalarını
sürdürmüşolup, panel sonrası çalışma alanlarını şöyle belirlemiştir;
o
Kocaeli’de “konut arz ve talep” ilişkisinin belirlenmesi,
o
Demografik verilerin İstanbul faktörü ve OSB’ler özelinde sanayi gelişimi ışığında irdelenmesi,
o
Konut gelişme alanları, toplu konut uygulamaları ve kentsel dönüşüm alanları ilişkisinin
değerlendirilmesi,
o
Sosyal konut grubu için çözümlerinin incelenmesi,
o
Özel girişimcilerin gerçekleştirdikleri uygulamaların irdelenmesi ve kamu uygulamaları ile
karşılaştırılması…
3.23.
KÜLTÜR SANAT MİMARLIK AÇIK OTURUMU /15 NİSAN 2011
Konuk: Beral Madra (İstanbul 2010 Küratörü)
Eğitim, Kültür ve sanat alanında; bu eylemlerin gerçekleştiği fiziki
mekânlardan, yapılan eylemin niteliğine, niceliğine kadar kentin
durumunu ortaya koyarak, sorun alanlarını tespit etmek ve çözüm
önerileri geliştirmek amacıyla, ilgili ve yetkili onlarca kurum temsilcisi
ve kişilerin katılımı ile 20 Ocak, 25 Ocak ve 5 Şubat tarihlerinde bir dizi
küçük toplantı yapılmıştır. Tüm bu toplantılardan elde edilen sonuçlar
ile ayrı ayrı toplantı yapılan tüm katılımcıların birlikteliğinde, kültür
sanat bağlamında uzman bir konuğun dinlenmesi ve kente dair
35
sorunların birlikte tartışılması, kentin kültür sanat mekânlarının iyileştirilmesi ve özellikle Seka
alanındaki olası mekânlarınişlevlendirilmesi için doğru hedeflerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Etkinlik sonuçlarından bazıları:

Kocaeli kültür ve sanat alanında birçok yerel, ulusal ve uluslar arası etkinliğe ev sahipliği
yapabilecek potansiyeldedir.

Kentte yerel anlamda süreklilik kazanmış birçok girişim bulunmaktadır.

Yapılan birçok etkinlik olmasına rağmen kentin sadece bir bölümü bu işlerin farkındadır.

Ancak kentin etkinlik mekânları, içinde yapılan veya yapılmaya çalışılan işler için uygun fiziksel
özelliklere ve tasarıma sahip değildir.

Sanayi kenti Kocaeli’de; endüstriyel alanların kültür-sanat aktivitelerine ev sahipliği yapabilmesi
ve sanayi kuruluşlarının bu aktiviteleri organize etmeleri veya finanse edebilmeleri gerekmektedir.
3.24.
TOPLU TAŞIMA YUVARLAK MASA TOPLANTISI /20 NİSAN 2011
Taşıma Kooperatifleri yetkilileri ile
Kocaeli kentinin ulaşım sorunları Kocaeli Büyükşehir belediyesi yetkililerince çözülmeye çalışılmakta ve
ulaşım master planı hazırlanmaktadır. Bu bağlamda; hem mimarlar odası hem de TMMOB Kocaeli
Bileşenleri olarak bizler de konuyu tartışmakta ve görüşlerimizi paylaşmaktayız.

Kentin karayolu endeksli ulaşım akslarının hafif-raylı sistem ve deniz ulaşımı ile desteklenmesi
sıkça ifade ettiğimiz önerilerdir.

Bir diğer konu da, kent merkezindeki yol kenarı otoparklardır. Yetersiz de olsa kent içi kapalı
otoparklar yarı dolulukta çalışmaktadır. Tamamen alışkanlıkla ilintili olan bu durumun, yani yol üzeri
güya pratik olan park alanlarının desteklenmemesi, hem görsel kirlilik, hem de gereksiz trafik sıkışıklığı
yaratan bu uygulamanın kalkması gerekmektedir…
Ulaşım planlama müdürlüğü ile yapılan toplantı sonrası, sempozyuma da taşıdığımız ulaşım konusu
için, ulaşımın bir diğer tarafı olan taşıma kooperatifleri ile de bir toplantı yapılması planlanmıştır ve
onların da görüşleri alınmıştır.

Toplu taşımaya destek olarak raylı taşıma yapılabilir, deniz yolu ulaşımı canlandırılabilir ve tüm
bunların mevcut minibüs ve otobüsler için kazancı azaltmayacağı düşünülmektedir.

Çünkü denizyolu ve raylı sistemin kente entegresi için yine karayolu ulaşımı gereklidir.

Çünkü kentin dik yokuşlu tepelerine yine otobüs veya minibüs taşımacılığı gerekmektedir.
36
3.25.
KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ ÇALIŞMALARI
3.25.1.
KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ KURULDU/KASIM 2010
Kocaeli kentinin sanayi kaynaklı olarak yaşanan ve her geçen gün artan çevre sorunuyla ilgili, Kocaeli
ölçeğinde bireysel ve birkaç meslek odası düzeyinde katılımla var olan çalışmaların, tüm kent
dinamiklerinin, sivil toplum örgütleri, dernekler, TMMOB, Baro, diğer meslek odaları ve Kocaeli
Üniversitesinin katılımı sağlanarak bağımsız ve sürdürülebilir bir çevre hareketine dönüştürülmesi
düşünülmüştür. Bu çalışmanın hedefi çevre bilincinin geliştirilmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi,
ilimizde
uygulanmakta
olan
ve
uygulanacak
projelerin
irdelenerek
çevreye
getirecekleri
olumsuzlukların bertaraf edilmesi yönünde katkıda bulunulması olarak belirlenmiştir. Kocaeli Çevre
Hareketi dediğimiz bu platformun yürütme kurulu ise; TMMOB, Mimarlar Odası, Çevre Mühendisleri
Odası, TMMOB dışı meslek odalarını temsilen SMMMO ile Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği ve İzmit
Çevre İnisiyatifi Temsilcisi olarak belirlenmiştir. Çevre Hareketinin hedefleri,
a)
Mevcut verilerin derlenmesi ve arşivlenmesi; bugüne kadar yapılan ölçüm, analiz, tetkik ve
araştırmaların bir araya getirilerek çevre veri tabanı oluşturulması,
b)
Sorunların ortaya konması ve gruplandırılması (körfez ve çevresindeki sanayi alanları, limanlar,
tersaneler, sanayi kazaları, ya da imar ile ilgili uygulamalar, tarihsel çevre gibi),
c)
İlimizdeki güncel projeler hakkında yapılan çalışmaların, kaydedilen gelişmelerin (şikâyet, itiraz
dilekçeleri, mahkeme kararları, ÇED süreci gibi) derlenmesi ve eylem planı geliştirilmesi,
d)
Çevre konuları hakkında paneller düzenlenmesi, mahallinde yapılacak toplantılar ile bölgede
yaşayan insanların bilgilendirilmesi, basın yoluyla kent kamuoyunun bilgilendirmesi, olarak
belirlenmiştir.
Kocaeli Çevre Hareketinin oluştuğu süreçte; dünyanın 4.büyük çelik üreticisi olan POSCO’nun
Kocaeli’de yatırım yapacağı Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) tarafından bildirildiği üzere
“POSCO Yönetim Kurulu’nun 17 Aralık 2010 tarihli kararı ile 350 milyon dolarlık yatırımı Kocaeli'ne
yapma kararı aldı.” ifadeleriyle yerel basında yer almıştır.
Kocaeli Çevre Hareketi 27.12.2010 ve 03.01.2011 tarihli toplantılarda demir-çelik fabrikası kuruluşunu
durdurma eylem planını (03.01.2011-Mayıs 2011) görüşmüşler ve eylem planının bir parçası olarak
basın yoluyla kamuoyunun bilgilendirmesi gereğini vurgulamışlardır.
04.01.2011 tarihinde, ertesi gün protokol imzalanacağından habersiz,
Kocaeli Çevre Hareketi
Bileşenleri “Tarım alanlarımıza, yaşam alanlarımıza fabrika kurulmasına son verilmelidir” çağrısını
yaparak ortak bir basın açıklamasıyla tüm Kocaelileri çevresel duyarlılıklarını arttırmaya, yaşam
haklarına sahip çıkmaya davet etmiştir.
3.25.2.
BASIN AÇIKLAMASI/03 OCAK 2011
YAŞANABİLİR BİR KENT İÇİN, TARIM TOPRAKLARI VE DOĞAL ÇEVRE, KORUNMALIDIR!ÇEVRESEL
KİRLETİCİLİĞİ YÜKSEK, DOĞAYA VE TÜM CANLILARA ZARAR VEREN SANAYİNİN YAŞAM ALANIMIZA
GİRMESİNE SON VERİLMELİDİR.
37
2009 yılında Uzunçiftlik’te kurulması öngörülen Demir Çelik tesislerine, çevre duyarlısı yurttaşlar,
meslek odaları ve ilgili sivil toplum örgütleri gerekli duyarlılığı göstererek tepki göstermişlerdi.Bu kenti
yönetenler, bu duyarlılığı ciddiye alarak böylesi bir tesisin yapılmaması için gerekli tavrı ortaya
koymuşlar ve sonuçta demir çelik tesisinin yapılmayacağını kamuoyuna açıklamışlardı.
Bu gelişmelerin üzerinden henüz 2 yıl bile geçmeden, gazetelerden okuduğumuz ve çeşitli toplantılarda
sözel olarak aldığımız bilgilerden; yine bir demir çelik tesisi, yer seçimi ve yapımı konusunda birtakım
farklı yaklaşımlar ile yeniden gündeme getirilmeye çalışılmaktadır.
Öncelikle, bu haberlerin asılsız olmasını diliyoruz. Ve daha önce toplumun sesine kulak vererek kent
yaşamına vereceği zarar nedeniyle bu fabrikanın kurulmasına izin vermeyen yerel yöneticilerimizin, bu
tavırlarını devam ettirmelerini umuyoruz.
Kenti yönetme sorumluluğunu üstlenenler ile bölgesel anlamda işlev üstlenmiş kimi kurum ve
kuruluşların, bu kentin geleceğini planlama ve gerekli yatırımları belirleme konusunda, kent
yaşayanlarını yok sayan anlayışlarını sürdürmek gibi bir tavır içerisinde olmadıklarına inanmak istiyoruz.
Çünkü böylesi bir anlayışın bu kentin geleceğini sürekli olarak risk altına alması karşısında bu kentin
yaşayanlarının sabrı tükenecektir.
Daha önceki açıklamalarımızda konuyu teknik olarak da ele almış ve şöyle anlatmıştık;
“Demir-çelik sektörü, en çok enerji ve kaynak tüketen, kirletici unsurları en yüksek olan sektördür. Bu
tür tesislerin çevresel etkilerinin sonuçları oldukça olumsuzdur.

Birincil etki havaya olmaktadır.Yoğun enerji kullanımı sonucunda açığa çıkan CO2, üretim
sırasında açığa çıkan FeO, SO2, CO2, CO, NOx ile NO2 gibi gazlar atmosfere verilecektir.Bunlardan SO2 ve
NO gazları yağışla H2SO4 ve HNO3 şekline dönüşerek asit yağmuru şeklinde yakın çevreye yağacak ve
uzunca bir süre asit kokusu net olarak çevresinde hissedilecektir.

Asit yağmurları hem tarım topraklarını olumsuz etkileyecek, hem de orada yetişen ürünlerin
sağlıksız olmasına neden olacak; dolayısıyla bu durumdan tüm kent halkı olumsuz etkilenecektir.

Ayrıca yine bacada açığa çıkan partikül madde‘ler, soluduğumuz havaya salınacak ve hem
Kartepe, hem de rüzgarlarla taşıdığı çok daha geniş bir alanda, yaşayan canlıların sağlığını tehdit
edecektir.

Ayrıca açığa çıkacak olan bu tozların etrafa saçılması, trafik kazalarının artmasına sebep
olacaktır.

Yine üretim sırasında oluşacak ses kirliliğinin boyutları psikolojik ve sosyolojik sorunları
beraberinde getirecektir.

Depolama koşulları sağlanamazsa, üretim sonucunda ortaya çıkan yüksek miktardaki cürufun
ve külün içerisinde bulunan ağır metaller toprağı ve yeraltı suyunu kirletecektir.

Ayrıca E-5 ve TEM otoyoluna gelecek araç yükü ve bundan kaynaklanacak hava kirliliği de
faaliyetin çevresel etkilerini arttıracaktır.
Bir demir çelik fabrikasının herhangi bir bölgedeki faaliyeti; havayı, toprağı ve suyu kirleterek insan
sağlığını önemli ölçüde tehdit etmektedir. Bu tür sektörlerin çevre ve insan sağlığı boyutundaki etkileri,
uzun yıllar içerisinde kentimizin başka bölgelerinde görülmüştür. Bu nedenle, tecrübe edilmiş bir
konuda yeniden denemeler yapılmamalıdır.
38
Kocaeli, çevresel kirleticiliği yüksek, doğaya ve tüm canlılara zarar veren sektörlerden korunmalıdır…”
Yeniden gündeme gelen ve yeri konusunda henüz kesin bilgi aktarılmayan demir-çelik sanayinin, olası
yeri hakkındaki yorumlar ise, yine KARTEPE ilçesini işaret etmektedir. Korunması gereken doğal
güzellikler ile kentin turizm merkezi olabilecek potansiyele sahip bir ilçesi hedeflenmiştir. Tartışılan
tesis yerinin Kartepe’de Ya da çevresinde bir OSB içinde olması ise sahte bir avuntudur. Bu tesisin OSB
içinde yer alması; havayı, suyu, toprağı kirletmeyeceği ve karayolu-denizyolu-demiryolu ulaşımlarına
yük getirmeyeceği anlamına gelmemektedir.
Tüm bu nedenlerle, aşağıda imzaları bulunan, yaşanabilir Kocaeli için çalışan, bugün ve gelecek için
hazırlanan planlara ve yatırımlara duyarlılıkla yaklaşan, biz çevre dostu kuruluşlar, kente dair yeni
gelişmelerden kaygılı olduğumuzu belirtmeyi görev biliriz.
Mesleki ve yaşamsal sorumluluklarımız ile üyelerimiz ve tüm kent yaşayanlarımıza karşı duyduğumuz
sosyal sorumluluk gereği, böylesi gelişmelerin yakından takipçisi olduğumuzu ve her adımda yapılması
gereken her türlü çalışmayı yapacağımızı kamuoyuna bildiririz.
İlgili yerel yöneticilerimiz ile görüşülerek, bu konuda somut bilgi almak ve hassasiyetlerimizi duyurmak
üzere gerekli çalışmaları başlatacak ve tüm somut gelişmeleri Kocaeli Kamuoyu ile paylaşacağız.
Herkes bilmelidir ki, İzmit’in doğusunda ikinci Dilovası’nın kurulmasına bu kentin tahammülü yoktur.
Artık, hızla daralan yaşam alanlarımızın yok edilmesine göz yummayacağız.
Kocaeli’nin tarım alanlarının, ormanlarının, Körfez’in ve kıyılarının; yol yapımı, liman inşaatı, denize
dolgu yapılması, OSB ler veya tekil sınaî yatırımları için cazip alan yaratılması gibi akla ve bilime ters
yaklaşımlarla, insan ve doğa yaşamını riske atan çevre katliamlarına son verilmelidir.
Kent yaşayanları olarak;

Nefes almak istiyor, sürdürülebilir bir yaşam hedefliyoruz.

Yer altı ve yer üstündeki doğal yaşam kaynaklarımıza, doğal çevremize sahip çıkıyoruz.

Doğal kaynaklarımızın, her ne ad altında olursa olsun yağmalanmasına, yok edilmesine Hayır
diyoruz.
Ve tüm Kocaelileri çevresel duyarlılıklarını arttırmaya, yaşam haklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz.
39
3.25.3.
HEREKE VE KAŞIKÇI KÖYÜ’NDE TAŞ OCAĞI ÇED TOPLANTISI/ŞUBAT 2011
İlimizde her geçen gün artan taş ocaklarına,her geçen gün yeni başvurular da eklenmektedir. Kent
planlarımızda,yerleşim alanlarından, su kaynaklarınızdan uzak, tarım, orman alanı olmayan rezerve
alanlar bulunmadığı için, yatırımcıların talebi ile kentin farklı yerlerinde süreçler başlamakta ve çevresel
etki değerlendirme toplantıları yapılmaktadır.
Önce Hereke’de ve ardından Kaşıkçı Köyünde gerçekleşen iki adet ÇED TOPLANTISINDA Kocaeli Çevre
Hareketi ve Mimarlar Odası temsiliyetinde katılımlar yapılmıştır.
Hereke’de, bazı mevcut taş ocaklarının çevresel etkisi tehlikeli olabilecek kadar olumsuzdur. Ocakların
yanlış yer seçimleri ile yerleşim alanlarına yakın konumlananlar “patlamalar, gürültü, kirlilik vb”
olumsuzlukları yöre halkına yaşatmakta ve halkın deyimi ile neredeyse her gün deprem olmaktadır.
Yani taş ocakları, yapıları etkileyecek kadar yerleşimlere yakındır ve geçmişte de patlamalar etkisi ile
yamaçtan yağan taşlar binalara zarar vermiştir. Bölge halkı yeni bir taşocağı istemediğini açıkça
söylemektedir.
Hereke’de veya başka bir yerde bu ve benzeri yaşanmışlıklar ile Kaşıkçı Köyü’ndeki olası taş ocağını
düşünmek dahi endişe vericidir. Buradaki taş ocağı da yerleşim alanlarına çok yakındır ve talebi olan
firma iki günde bir patlamalar yapacağını söylemektedir.

Üstelik Kaşıkçı ve çevresindeki köyler tarım ve hayvancılık ile yaşamlarını sürdürmektedir. Her
patlamada ve taşıma sırasında çevreye yayılacak olan toz ile tarım alanları, meralar zarar görecek ve
bizlerin besin kaynakları kuruyup yok olacaktır. Teknolojiyi kullanarak, faaliyeti tamamen zararsız
kılmak mümkün değildir. Aynı zamanda orman köyü olan bu yerleşimler, orman içinde gerçekleşecek
tesis ile izinli orman kullanımından, önce mahrum olacaklar ve hatta ileriki zamanda da ormanın yok
olduğuna da şahit olacaklardır.

Yine Kaşıkçı köyünde ve üstelik olası taş ocağının hemen yakınında su kaynağı mevcut olup, bu
kaynak yakın çevresi ile koruma altında olması gereken ve 4-5 köyü besleyen bir doğal kaynaktır.

Kullanılacak patlayıcı madde artıkları da toz ile birlikte çevreye yayılacaktır.
Kaynaklara yakın ve üstelik orman alanında bir taş ocağı kabul edilemez…Tarım alanları yok olacak,
meralar zarar görecek, hayvancılık bitecek, su kaynağı ve orman tahrip edilecek…Üstelik 99 ha.lık bir
orman alanı ocak için kullanılacaktır. Ayrıca, taş ocakları sadece ocak bölgelerini değil, ocaklardan nakil
edilen malzemeler nedeniyle çok daha geniş alanları etkilemekte, yaşamı tehdit etmektedirler.
Çok sevindiricidir ki; Kaşıkçı ve çevresindeki köyler bu bilinç ile toplantıda taş ocağını istemediklerini
hep birlikte dile getirmişler ve topraklarına sahip çıkmaya çalışmışlardır.
Kırsal yaşam tüm ülkemiz için korunması gereken doğal yaşam alanlarımızdandır. Buralardaki
yerleşimin yok olmaması için, yakın konumda taşocağı ve benzeri tesislerin yapılmasına izin
verilmemelidir.
40
Kentteki taş ocaklarının artışına bir diğer açıdan bakarsak;

İstanbul etkileşiminde bir kent olarak Körfez, kıyıdaki mevcut tesislerin büyümesi ve yeni
tesislerin yapılması talepleri ile yaşamsal tehlike içindedir.

Körfezin kuzeyinde ise Kuzey Marmara Otoyolu denen 3. Boğaz Köprüsü ile bağlantılı planlanan
bir otoyol yapımı söz konusudur.
Bu yeni projelerin de, yeni taş ocakları talebini arttırmakta olduğunu düşünmekteyiz. Bu projelerin
kente diğer olumsuz katkıları başkaca gündemlerimizde tartışılmakla birlikte, taş ocaklarının artışına
veya nerde konumlanacaklarına vesile olmaları da düşündürücüdür.
Kentimizde denetimi yapılamayan birçok tehlikeli tesis yaşam alanlarımızla birlikte bizleri,doğrudan
yaşamımızı tehdit etmektedir. Sürekli büyüme talebinde olan yanlış yer seçimi ile plansız gelişmiş
sanayi yapılarının, Dilovası’ndaki atıklar gibi sağlığımızı ve doğayı tehdit eden kontrolsüz gelişmelerin,
Kartepe’de, Kandıra’da, İzmit’te… kentin neresinde olursa olsun niteliksiz tesislerin,
karşısında
mücadele etmeye devam edeceğiz.
3.25.4.
KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ BASIN AÇIKLAMASI/19 NİSAN 2011
Çevre Hareketi oluşumunun gerçekleşmesinden itibaren, sanayi tesisi, taş ocağı vb gibi yeni yatırımlara
ait birçok ÇED toplantısına katılım yapılmış ve görüş beyan edilmiş, aynı zamanda da halkın
bilgilendirilmesi için toplantılar yapılmıştır.
Halen gündemde olan ve yerleşim alanları içinde kalacak olan çelik tesisinin kurulmaması için de,
tesisin kentleşmeye etkileri hakkında teknik bir rapor oluşturulması çalışması başlatılmıştır. Odamızın
öncülüğünde hazırlanan rapor, özet bir basın metnine ve görsel bir sunuma da dönüştürülmüştür.
Rapor kentin genel çevre sorunlarını, kentleşme-planlama bağlamında ele alarak, Poscodenen çelik
tesisini örnek olarak irdelemektedir.
Bu tesisisin ÇED toplantısı öncesinde kamuoyunu bilgilendirmek üzere, rapora ait basın açıklaması ile
bölge halkını bilgilendirme toplantısı gerçekleştirilmiştir.
KOCAELİ, ORGANİZE SANAYİ ALANLARI İLE SANAYİ KAYNAKLI ÇARPIK KENTLEŞMESİNE ÇÖZÜM
ARARKEN, ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNİN VE TESİSLERİNİN TUZAĞINDA KURBAN BİR KENT OLMA
YOLUNDA !
Kentimizde sanayinin kent ve çevresinin şartlarını benimseyen bir şekilde oluşmasını sağlayabilmek
mümkün olamamıştır.
Her ne kadar günümüzde de “kentin koşullarını benimseyen sanayiden” bahsedilse de böyle bir
gelişmenin olamayacağı son yıllarda yerleşmesine izin verilen sanayi tesisleri incelendiğinde
görülecektir.
41
Kocaeli, günümüzde İstanbul’a yakın olmak isteyen ama içinde yer alması arzu edilmeyen sanayi
sektörünün yükünü üstlenerek İstanbul’a hizmet etmektedir.

İstanbul’un
Sanayisinin
Kocaeli’ye
taşınması hedefi bir gerçektir ve hem İstanbul
hem de Kocaeli Çevre Düzeni planında buna dair
öngörüler bulunmaktadır.
Kocaeli kent planları İstanbul etkileşimine karşı
bütüncül
planlamada
bir
önlem
hesaplanan
almamakta,
nüfusu
sadece
1.600.000
arttırarak, 2025 yılı için 3.600.000 yaparak, yani
olağandan fazla öngörerek İstanbul nedeniyle
göçle gelecek nüfusu ortaya koymaktadır.

Kocaeli Planında, 2025 yılı için yapılan
nüfus öngörüleri ile kentin sanayi ve tarım
geleceği ortadadır.
Bugün Kocaeli’dekm2’ye 432 kişi düşerken, 2025
nüfusu gereği bu sayı 1100 olacak ve nüfusun
%92’si kent nüfusu olacaktır. Yani kırsal yaşam
neredeyse kalmayacaktır.
Türkiye illerinin yaklaşık 4,5 katı yoğunlukta olan
ilimizde, her geçen gün sanayinin artması ve buna
müdahale edilmemesi durumunda kentin boş
kalan toprakları da yapılaşacak ve belki de
yetmeyecektir.

İstanbul etkisi ve zaten var olan talebi ile, Sanayinin her geçen gün artışı engellenemez ise,
kentin kaos halindeki ulaşımını, master plan da kurtaramayacaktır.
Sanayi tesislerinin yükü ile ilçe merkezlerindeki tırlar kent ulaşımını olumsuz etkileyecektir.

Kocaeli’de plansız sanayinin disipline edilmesi amacıyla kurulan OSB lerin giderek çoğalması
da kentin içinde bulunduğu duruma çözüm için uygun bir planlama sağlamamaktadır.
Mevcut sanayi tesislerinin zaman içinde organize sanayi bölgeleri içinde faaliyetine devamlılığı doğru
bir karardır. Ancak yanlış yer seçimleri ile başlayan sanayi alanlarının dönüşümü sürecinin, OSB alanı
yaratmak için tarım alanlarının dönüştürülmesi, konut gelişme alanlarının, tarım ve orman alanlarının
OSB baskısı altında yok olma tehlikesine maruz bırakılması ya da mevcut OSB ler yaklaşık %50 doluyken
yeni sanayi alanları yaratılması doğru değildir.
42

Marjinal tarım alanlarının verimliliğini yöresel geçim kaynağı olarak görmeyerek bu tarım
topraklarını imara açmak, insan merkezli bir karar olmasa da ne yazık ki yasaldır ve ne yazık ki bu
durum hızla yaşanmaktadır. Üstelik de sanayi alanı olarak…
Kocaeli sanayisine yönelik yanlış yer seçimleri, OSB uygulamalarında da devam etmektedir. Yer
seçimlerindeki yanlışlıklarla her geçen gün Kocaeli’nin çevre sorunları artmaktadır. Geldiğimiz süreçte
ASIM KİBAR OSB ve bu OSB içerisine yapılması planlanan Posco çelik işletmesi bu duruma örnek teşkil
etmektedir.
ASIM KİBAR OSB;

Bu OSB‘nin kurulabilmesi için
İzmit’in en verimli toprakları mutlak
tarım vasfından çıkartılmıştır.

Gelişiminin kuzeye doğru olması
ön görülen kentin, kuzey yönündeki
gelişim hızı ve talebi artacak, bu durum
beraberinde yapılaşmaya açılmasında bir
sakınca
görülmeyen
diğer
tarım
alanlarının gelişme konut alanlarına
dönüşümünü tetikleyecektir.

OSB‘nin
bulunduğu
bölgenin
yakın çevresi halâMutlak Tarım Alanları
vasfındadır, yani OSB konut alanlarının ve mutlak tarım alanlarının tam ortasında olup, tarım alanlarına
tehdit oluşturmaktadır.

OSB etrafında bulunan tüm konutlarda yaşayanlar için, ulaşıma gelen yeni yoğunluk ve kentin
buna hazır olmayışı problem olacak ve aynı zamanda kent genelinde de ulaşım yoğunluğu artacaktır.

Aynı zamanda kente eklenen her sanayi göç doğuracak ve kent nüfusu da artarak; ulaşım, çarpık
kentleşme, kamusal alanların yetersizliği vb sonuçlar doğuracaktır.
POSCO;
Bu OSB içinde yer almak isteyen POSCO isimli çelik firması, dünyada birçok bölgede ENTEGRE
TESİSLERDE sıcak haddelenmiş ürünler üretmektedir. Firmanın dünyadaki diğer yatırımlarına
baktığımızda; International MonetaryFund'nin Ekim 2009 raporuna göre, bu ülkelerin “Gelişmekte
olan ülke” statüsünde olduğu görülmektedir. Yani; gelişmiş ülkeler tarafından, doğal kaynak, ucuz iş
gücü bakımından sömürülen, kirletilen ülkelerdir.
43

Türkiye de gelişmekte olan bir ülkedir ve Kocaeli Ulaşım ağlarının ve piyasanın düğüm
noktasında yer almaktadır, İstanbul’a yani ülkenin tek küresel metropolüne, finans merkezine çok
yakındır.

Üstelik Kocaeli, demir madeninin çıktığı Sakarya’ya olan yakınlığı, demiri işlemek için yakılması
gereken kömürün çıkarıldığı Zonguldak’a olan yakınlığı ile dikkat çekmekte ve konumu ile, Karasu’ya
yapılması planlanan limanla da hammadde akışını kolaylaştıran bir aks üzerindedir.
POSCO Kocaeli’deki konumu ile işlediği demiri deniz ve kara ulaşımı ile yurt içi ve yurt dışına
taşıyabilecek birçok ulaşım aksına da sahip bir yer seçmiştir.
“ÇEVRE ZARARLISI OLMADIĞI” söylenen POSCO ÇED başvuru dosyası ön raporunda çevresel etkileşimi
aşağıdaki gibi ifade edilmiştir:

“….gerek inşaat ve gerekse işletme aşamalarında olası çevresel etkiler beklenmektedir;…katı
atıklar, sıvı atıklar, hava emisyonları, gürültü, vb.”

“İşletme aşamasında ise soğuk haddeleme ünitesinde doğalgazın yakıt olarak kullanımından
dolayı emisyonların (CO, SO2, NOx) oluşması söz konusu olacaktır.

“İşletme sırasında trafik yükü belli oranda artacağı için çalışacak araçlardan kaynaklanacak
emisyonların minimuma indirgenmesi için, kullanılacak tüm araç ve ekipmanların rutin kontrolleri
yaptırıldıktan sonra çalıştırılmaları sağlanacaktır.” denmektedir ve bu zararları azaltmak-yok etmek için
çözüm yöntemlerinin ÇED raporunda açıklanacağı belirtilmektedir.
Posco “1000 KİŞİLİK İSTİHDAM SAĞLAMAK” vaadinde bulunmaktadır.
Yatırımcıların; istihdam söylemleri, işsizliğin yoğun olduğu ve tarımın maddi kazanım sağlamadığı
günümüzde ne yazık ki yöre halkına cazip gelebilmektedir. Oysa k iilimizin en fazla OSB bulunan ilçesi
Dilovası’ndaki yerel istihdam oranı nüfusun yaklaşık %10’udur. Asım Kibar OSB içindeki Hundai
fabrikasında da Alikahya halkından kaç kişinin çalıştığına bakıldığında da durum yine aynıdır.
Diğerlerinde de kentsel istihdam yine çok düşüktür.
İlimizde yer alan ve entegre tesis (sıcak ve soğuk haddeleme) oldukları bilinen tesislere baktığımızda
çok daha az bir istihdamla, Posco’nun hedeflediğinden fazla yıllık üretim yapılabileceği görülmektedir.
1000 kişi olarak ifade edilen istihdamın sadece soğuk haddeleme yapacak bir tesise değil, aslında
entegre bir tesise ait olabileceği düşünülmektedir.
“OSB İÇİNDE SICAK HADDELEME YAPILAMAZ” diye bir şart yoktur. Özellikle bölgemizde fazlaca bulunan
otomotiv sektörünün hammaddesini üreten soğuk haddeleme yapacak olan firmanın, sıcak haddeleme
tesisi belki de zaman içinde Karasu’da, Asım Kibar OSB’de ya da bu aks üzerinde başka bir yerde
yapılacaktır.
Kocaeli kenti böylesi teknolojik yatırımları sadece maddi kazanımlar için değil, uygun yer seçimleri,
çevreye duyarlı teknolojileri, nüfus, yoğunluk, ulaşım vb kapasiteleri ile değerlendirmelidir.
44
SANAYİYE KARŞI OLMADIĞIMIZI TEKRAR HATIRLATARAK,

OSB’ler kurulum amacına uygun olarak faaliyet göstermemekte ve öncelikle de yer seçimleri
açısından yanlış planlanmaktadır.

Yerel ve merkezi yönetimler, OSB‘lerin birincil yetki sahibi olarak yer seçimlerinde baskıdan ve
siyasetten uzak karar vermelidir.

OSB’ler bölgesel kalkınmayı sağlama amaçlarını yitirmiştir. Belli bölge ve illerde yoğunlaşan
OSB’ler bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.

Kocaeli, sanayi tesislerinin çokluğuna rağmen işsizlik sorununu yoğun olarak yaşamaktadır.
İstanbul’un yanı başında olması itibariyle de, neredeyse tüm sanayinin merkezi, kentte bulunmamakta
ve bu da verginin ilde kalmamasına yol açmaktadır.

Kâğıt üzerinde kurulan ve yıllarca aktif olmayan OSB’lerin yarattığı arsa rantı ortadır.

Boş veya yarı kapasite ile çalışan OSB’ler mevcut iken yeni OSB’lerin kurulması anlaşılmamakta
ve yine rant akla gelmektedir.
Tüm bu sebepler ile KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ olarak;

Doğal değerlerin ve tarımsal alanların yok edilmesine son verilmesini,

Öncelikle bugüne kadar iyi planlanmayan kentin sanayi alanlarının iyileştirilmesi odaklı bir
planlama yapılmasını,

OSB’lerin kentimizde yanlış biçimlenmesine izin verilmemesini

Yerleşim alanları içinde yeni OSB’lerin yaratılmamasını,

OSB içindeki tesislerin çevre etkilerinin sadece üretim, atık, emisyon,kirlik gibi ilk akla gelen
sebeplerle değil, kent planlaması bağlamında, şehircilik ilkeleri doğrultusunda, mevcut kent
yapılaşmasının ve yaşamının sosyal kültürel değerler, ulaşım, yoğunluk ve gelecek öngörüleri ile
dikkate alınmasını istiyoruz.
BU BAĞLAMDA, ALİKAHYA’DA POSCO ÇELİK TESİSLERİNİN YAPIMINDAN VAZGEÇİLMELİDİR.
Yaptığımız bu çalışma, tespit ve taleplerimiz, bugün Posco örneğine, yarın ise olası TÜM DİĞER YANLIŞ
KARARLARA VE YANLIŞ YER SEÇİMİNDE BULUNACAK OLAN YENİ SANAYİLERE, kentin yaşam kapasitesini
aşan miktardaki sanayi kararlarına karşı, tarafımızca kamuoyuna sunulur.
45
3.25.5.
POSCO ÇED ÖNCESİ YEREL HALKIN BİLGİLENDİRME TOPLANTISI/23 NİSAN
2011
Halkın bilgilendirme toplantısı Alikahya merkez mahallede yoğun katılımla gerçekleşti.
3.25.6.
POSCO ÇED TOPLANTISI/25 NİSAN 2011
Bu çalışmaların ve kamuoyu bilgilendirmelerinin sonucunda, OSB içinde yer alacak bu tesis için, yasal
olarak mecbur olmayan “ÇED halkın katılımı toplantısı”nın yapılması valilikçe öngörülmüş, 25 Nisanda
yapılması planlanan ÇED toplantısına, tesise karşı çıkan kitlesel bir katılım sağlanmıştır.
Toplantı yapılamamış ve “halkın şiddetli
tepkisi ile yapılamamıştır” şeklindeki bir
tutanakla sonuçlanmıştır.
3.25.7.
BASIN AÇIKLAMASI/12.08.2011
GELECEĞİMİZ İÇİN, KOCAELİ’NİN YAŞANABİLİR BİR SANAYİ KENTİ OLMASI İÇİN!
Yaklaşık sekiz ay önce;
46
Kentleşme ve çevre odaklı sorunlar ile boğuşan kentimizin sanayiye verecek toprağının kalmadığını
ifade etmiş ve “bu kentin geleceğini planlama ve uygulama yetkisine sahip olan yöneticilerin, sorumlu
kurum ve kuruluşların, kentin mevcut sorunlarını ve bu kentin yaşayanlarının görüşlerini yok sayan
anlayışlarını sürdürmek gibi bir tavır içerisinde olmadıklarına inanmak istiyoruz.” demiş ve sanayi kenti
Kocaeli’nin artık yeni bir sanayi politikası izlemesi gerektiğini tekrar tekrar hatırlatmaya çalışmıştık.
Ancak, sesimizi duyan olmadı!
Bu defa, “sanayi kenti Kocaeli’ni yaşanabilir kılmak için” yazılı bilgi, belge ve görüşler ile kente katkı
sunmayı hedefledik ve aylar süren bilimsel destekli çalışmalarla kenti; sanayi, nüfus, yoğunluk,
planlama, yapılaşma, mevzuat, arz-talep, istihdam, ekonomi gibi kriterler ile yeniden masaya yatırdık
ve oluşan sonuç rapor ile haklı olduğumuzu bir kez daha gördük. Bu çalışmanın en çarpıcı tablosu nüfus
ve yüzölçümü kriterleri olmuştur.
•
Ülkemizde nüfus yoğunluğu ortalaması, kilometrekareye 96 kişidir. Yüz ölçümü en küçük
sanayi kenti olan Kocaeli’de 432 kişidir ve bu sayı planlama öngörülerinin gerçekleşmesi halinde
2023 yılında 1100 kişi olacaktır.
•
Toplam OSB alanları açısından, Kocaeli yine en küçük yüzölçümünde, en çok OSB alanına
sahip kenttir.
Kısaca, Kocaeli’nin diğer kentlere oranla az olan topraklarına nüfus ve sanayi yığılmıştır. Bu yığılmayı
planlama ile açıklamak mümkün değildir. Sanayinin her artışında kent göç alacak, bu yığılma artacak ve
sonuçta ne tarım, ne yeşil alan, ne de insanca yaşam alanı kalmayacaktır.
İzmit Körfezi kıyılarındaki yatırımlar, portlar, dolgular, orman alanlarındaki taş ocakları, tarım
alanlarının yok oluşu-sanayiye dönüşümü, yanlış planlanan-plansız OSB alanları, sürekli büyümeye
çalışan, teknolojilerini rehabilite etmeyen sanayi tesisleri, Avrupa’nın en büyük depolama tesislerinin
İzmit Kördezi’ne yerleşme isteği… Kente dair hızla gelişen ve bizim sorun olarak adlandırdığımız ardı
sıra gelen yatırım talepleri giderek çoğalmaktadır. Bu süreçte, çok önemli bir örnek olarak gördüğümüz
Posco isimli firma da, tarım ve hayvancılığın halen devam ettiği Alikahya beldesinde ısrarla var olma
talebini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Alikahya beldesini tarım ve hayvancılıktan koparıp, bir sanayi
beldesi yapma ısrarında görünen kent planlarımız da bu süreci ne yazık ki desteklemektedir. Yine
sanayi için insan yaşamı göz ardı edilmektedir.
15 Ağustos Pazartesi günü bu tesisin ÇED raporu bakanlıkça değerlendirilecek ve Kocaeli’nin ya
kazanacağı ya da kaybedeceği ÇED sürecinin bir aşaması daha gerçekleşmiş olacaktır. Kent
dinamiklerinin neredeyse tamamının karşı duruşuna rağmen, tesisin Çevresel Etki Raporunun kabulü
halinde, henüz dolmamış olan Alikahya’nın yanlış planlanmış olan sanayi alanlarına birçok yatırımcı,
benzer raporlar ile kolaylıkla gelecektir.
15 Ağustos’ta değerlendirilecek olan bu raporda; firma, beldenin ve çevresindeki köylerin tarım
potansiyelinden hiç bahsetmemekte, vaat ettiği 1000 kişilik istihdamı, var olmasının önemli bir
gerekçesi olarak göstermekte, çevreye zararsız bir tesis oluşunu ise Kore’de konuk ettiği yerel basının
47
gazetelere yansıyan övgü dolu sözleri ile ifade etmektedir. Çevresel etkileri için, emisyon, atık, kirlilik
ve benzeri olumsuzluklar için, alacağı önlemler de raporda yer alsa da, kentte yaşadığımız örneklere ve
OSB mevzuatına bakıldığında, Organize Sanayi alanlarında bu tedbirlerin kontrolü ve denetimi
neredeyse mümkün değildir. Kaldı ki; göç, nüfus ve ulaşım yoğunluğu gibi kentleşme sorunlarının
ortadan kalkması da ne bir tesisin ne de bir raporun gücü ile mümkündür. 15 Ağustos ve sonrası
süreçte, bu yatırımlara izin veren tutum ve yaşamımızı tehdit eden,daraltan tüm benzer girişimler
karşısında, demokratik ve yasal tüm olanaklarımızla mücadele kararlığında olduğumuzu bir kez daha
vurguluyoruz.
Kentin yılda bir kez afetleri hatırladığı 17 Ağustos tarihine yaklaşırken, yaşanabilir sanayi kenti
yerine, sanayi kaynaklı yaşam riskleri taşıyan bir kent olmak istemiyoruz. “Sesimizi Duyan Var mı”?
2004 “Yaşanan Ve Yaşatan Sanayi Kenti Kocaeli” çalıştayında “Bu kent sanayiye doymuştur. Bir tek
sanayi kuruluşu bile ilave olmamalıdır” taahhüdünde bulunan ve bu taahhüde imza atan; kentin
valisini, belediye başkanlarını, bakanlarını, milletvekillerini, gazeteleri, odaları, dernekleri, fakülteleri
ve diğer kurumları, tüm katılımcıları görevlerini yerine getirmeye, özellikle de bugün fikir
değiştirenleri de toplumsal sorumlulukları ile hareket etmeye davet ediyoruz.
3.25.8.
BASIN AÇIKLAMASI VE SERBEST KÜRSÜ ETKİNLİĞİ /18.09.2011
SAĞLIKLI YAŞAM TEMİZ ÇEVRE HAKKINA SAHİP ÇIKANLAR BİRLEŞİYOR!
Alikahya’da kurulacak olan POSCO Demir Çelik Fabrikasına karşı çıkmak yaşam hakkına sahip
çıkmaktır.
Kocaeli Halkı çevre ve insan sağlığı açısından yeni ve daha büyük sorunlarla karşı karşıya
bırakılmaktadır. Yeni limanlar, tersaneler, taş ocakları, tank projeleri ve fabrikalarla Kocaeli kenti,
sermayenin yağma ve talan alanı haline getiriliyor. Kocaeli Halkını besleyen verimli tarım alanları yok
ediliyor, küçük üreticiler tarımdan koparılarak işsizliğe mahkûm hale getiriliyor. Sağlıklı tarım
ürünlerine ulaşmak her geçen gün zorlaşıyor.
Çarpık sanayileşmenin en somut örneğinin yaşandığı kentimiz yaşanmaz hale getiriliyor. Kanserden
ölüm oranlarının %20’lerle Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğu, anne sütünde bile ağır metallere
rastlandığı ilimizde sağlığımız, çeşitli sermaye gruplarının kâr hırsına teslim ediliyor. Bu gerçeği dile
getiren bilim insanları baskı altına alınmaya çalışılıyor.
POSCO Demir Çelik Fabrikasının Alikahya’da kurulması yöre halkı ve demokratik kamuoyunca
reddedilmesine; Halk Katılımlı ÇED bilgilenme toplantısı, halk tarafından protesto edilmesine rağmen,
Ortadoğu’da halkın meşru taleplerine kulak vermek gerektiğinden bahsedenler, her türlü gayri meşru
yönteme başvurarak halkı haklı mücadelesinden vazgeçirmeye çalışıyor.
48
Bizler; temiz çevre ve sağlıklı yaşam hakkına sahip çıkanlar olarak her şeye rağmen mücadelemize
devam ediyoruz. Önümüzdeki günlerde temeli atılmak istenen fabrikanın; tarım alanlarını ve tarım
ürünlerini
mahvedeceğini, gürültü
kirliliği yaratacağını, katı
ve sıvı atıklarla çevreye
zarar vereceğini, yanı
sıra kentte yaratacağı
başta trafik yoğunluğu
olmak
üzere
birçok
kentleşme sorununa yol
açacağını
çok
iyi
bilmekteyiz.
Bunun için 18 Eylül 2011
Pazar
Günü
saat
13.00’da Alikahya Turnaoğlu Mahallesinde HALKIN SERBEST KÜRSÜSÜNÜ kuruyoruz.
Yapacağımız BASIN AÇIKLAMASINA ve SERBEST KÜRSÜ etkinliğine, tüm kamuoyunu, sağlıklı yaşam
temiz çevre hakkına sahip çıkanları sözünü söylemeye, etkinliğimize katılmaya davet ediyoruz.
Bu davet ile gerek yöre halkı gerekse kentin
birçok yerinden katılımcılar bir araya gelerek,
kent merkezinde yeni bir sanayi tesisi, yeni bir
yaşam tehdidi istemediklerini bir kez daha
söylediler.
Kocaeli'nin Alikahya beldesinde; sendikalar,
odalar ve Alikahyalılar kefen giyerek, 70 bin
dönüm tarım arazisi üzerine kurulacak olan
dünya devi Posco Demir Çelik Fabrikasını
protesto etti.
3.26. 2010-2011 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN EKİM AYI MİMARLIK ETKİNLİKLERİ
3.26.1.
2010 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN ETKİNLİKLER/04-29 EKİM 2010
Şubemizce, Haziran ayından itibaren kurgulanan mimarlık haftası etkinlikleri, KOÜ Mimarlık ve Tasarım
Fakültesince planlanan etkinlikler ile birlikte değerlendirmeye alınmış ve tüm etkinliklerin Ekim ayına
yaygınlaştırılmasına karar verilmiştir.
49
3.26.2.
MİMARLIK GÜNÜ/04 EKİM 2010
Mimarlık Günü etkinlikleri, bu yılın
teması olan “Daha İyi Kentler, Daha
İyi
Yaşamlar:
Tasarımla
Sürdürülebilirlik” konusu ve bu
temayla, eşitsizlikler ve farklılıkları
azaltan, yoksul ya da zengin olsun,
tüm kültür ve yaş grupları için konut
sağlayan, sürdürülebilir bir kentsel
dünya
için
ortak
vurgulanmasının
kamuoyu
ile
vizyonun
amaçlandığı,
paylaşıldığı
basın
açıklaması ile başladı.
Mimarlık günü ile başlayan etkinliklerin, Ekim ayı boyunca devam edeceği ve Ekim ayında hangi
etkinlikler olacağı halka anlatılarak, davetler yapıldı.
Ardından
“Boşluk”
fotoğraf
yarışması sergi açılışı ve ödül
töreni gerçekleşti.
50
51
3.26.3.
KENTİ TARTIŞIYORUZ PANEL – FORUMU/06 EKİM 2010
TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli
Şubesi olarak, KOÜ Mimarlık ve
Tasarım
Fakültesi,
Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi ve İzmit
Belediyesi yetkililerini bir araya
getirerek kente dair her şeyi
konuşmayı istediğimiz panel forum etkinliği; İzmit Belediye
başkanının bizzat kendisinin ve
Büyükşehir
Belediye
Başkan
vekilinin, KOÜ den Mimar Murat
Uluğ ve Şehir Plancısı Kıvanç
Kutluca’nın katılımları ile gerçekleşti. Paneli şube başkanı Yalçın ERGEN yönetti ve panelin
başlangıcında şubemiz adına Nilgün Akcan kente dair tespitlerimizi içeren bir sunum yaptı ve bu
tespitler üzerine kent tartışmaya açıldı.
Panelde Murat Uluğ ve Kıvanç Kutluca başka kentlerden örnekler ile “kıyı kenti” kimliğini hatırlattılar ve
kentin şu anda kıyıyı kullanmadığını belirterek, kıyının gündelik yaşamın bir parçası olması gerektiğini
vurguladılar. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkan vekili İlyas Şeker, kent sorunlarına belediyenin
yaklaşımını, kentin geçmişten gelen plansızlığında bugün dahi zorlandıklarını dile getirdi. Yapı denetim
sorunlarına değinerek, mimar ve mühendislerin de kendilerine öz eleştiri yapmaları gerektiğini
vurguladı. Kentin itici gücü olan sanayi, bu etkinliğin de yoğun gündemini oluşturdu ve sanayinin kent
ile ilişkisi, sanayinin getirdiği olumsuzluklar anlatıldı. KBB başkan vekili, ulaşım master planı,
Sekaparkprojeleri gibi kente dair çalışmaları kısmen anlatarak, mimarlar odası sunumundaki kent
sorunlarına da değindi. İstanbul’un kendi planlaması ile Kocaeli kentine yüklediği görevler dile getirilse
de belediye yetkilileri tarafından “Kocaeli’nin başkaları tarafından planlanamayacağı” bir kez daha
belirtildi. İzmit Belediye başkanı Nevzat Doğan ise merkez ilçede yaptıkları çalışmaları anlatarak, acilen
kentin otopark sorununun çözülmesi gerektiğini vurguladı.
3.26.4.
KAZIKLI KERVANSARAY RESTORASYONU VE ÇOK AMAÇLI KÜLTÜR MERKEZİ
İÇ EK YAPISI ÖDÜLLÜ YAPIYA PLAKET TÖRENİ/ 07 EKİM 2010
Kentimizin Ulusal Mimarlık Ödüllü yapılarından Gölcük Kazıklı Kervansarayı için, 7 Ekim 2010 Perşembe
günü saat 10.00-11.00 arasında Gölcük Belediyesi, Kocaeli Üniversitesi ve TMMOB Mimarlar Odası
Kocaeli Şubesi işbirliğinde bir tören gerçekleştirilmiştir.
52
Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş,
Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer
Şener Komsuoğlu, KOÜ Mimarlık ve Tasarım
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamuran Öztekin,
TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi
Başkanı Yalçın Ergen ve KOÜ senato üyeleri ve
yapının Mimarları Yrd. Doç. T. Gül Köksal, Öğr.
Gör. M. Burak Altınışık ile diğer konuk
katılımcılar, Yapı Dalı/ “Koruma-Yaşatma”
Başarı Ödülü Alan Yapıya Ait bu törenin onur
konukları olarak orada bulundular.
Basın ve TV kanallarının da izlediği ilk kez
yapılan bu tören, izleyenleri açısından oldukça
merak ve heyecan uyandırdı.
Törende Yrd. Doç. T. Gül Köksal ve Öğr. Gör.
M. Burak Altınışık, yapıya dair bilgi veren bir
sunum
yaptı
ve
konuklarınca gezildi.
53
Kervansaray
tören
3.26.5.
MİMAR RAHİME YİŞ RESİM SERGİSİ AÇILIŞI/11 EKİM 2010
11 Ekim günü etkinlikler, 17.30 da Mimar
Rahime Yiş’in kişisel resim sergisi açılışı ile
başladı.
Üyemiz,
çalışmalarını
mimarlık
anlatarak,
ve
resim
izleyenlere
resimleri hakkında bilgiler verdi.
Mimarlık, matematik üzerine kurulu teknik
bir bilim dalı olmakla birlikte, diğer teknik
bilimlerden farklı olarak, güzel sanatlar ile
ilişkisi çok önemlidir. Aynı zamanda mimarın sanatçı kimliği de onun güzel sanatlardaki becerilerine
yansır.
Mimar Rahime Yiş de, mimar olarak resim sanatına duyduğu yakın ilgiyi, yağlıboya ve karakalem resim
çalışmaları ile sergiledi.
3.26.6.
MİMARLIK VE ANİME İLİŞKİSİ/ 11 EKİM 2010
Mimarlık öğrencilerinin ağırlıklı katılımı ile “Mimarlık ve Anime İlişkisi” konulu sunum yönetim kurulu
sekreter üyesi C.ArsalArısal tarafından gerçekleştirildi.
Bu sunumda, animasyon ve mimarlığın, dijital animasyondan mekân kurgusuna kadar, animasyonun
içinde barındırdığı birçok teknik ve veriyle, çok geniş bir yelpazede etkileşim içinde olduğu belirtilmiş ve
spesifik bir animasyon türü olan Japon animasyonu - anime - ile mimarlık arasındaki ilişki anlatılmıştır:
54
“OsamuTezuka’nın AstroBoy’undan bu yana Japon Anime sanatçıları ve stüdyoları dikkate değer
çeşitlilikte fütüristik dünyalar, gerçeküstü mekânlar ve hayali peyzajlar ürettiler. Japon mitolojisi,
atomal yıkımlar, post modern şehirler gibi konulardan beslenen alternatif dünyalar sundular. Animeler,
fiziksel yapıların sınırlandırdığı alanlardaki mimari anlatıların ve peyzajların yaratımını tetiklediler.
Animeler, mimari mekân olarak üretilen, yapılması olanaklı ya da şu an için olanaksız olan tasarımların
hayata geçebilmeleri için uygun bir ortam oluştururlar. Mevcut mimari mekânları tekrar kurgularlar ya
da doğrudan kopyalayarak izleyiciye iletirler. Yarattıkları ütopyalar ya da distopialarla sosyal hayatı
sorgularlar.”
Anime – mimarlık ilişkisi; mevcut mekânların yorumlanması ve kurgusal mekânlar oluşturulması olarak
iki ana başlık altında; şehircilik, mimarlık ve iç mimarlık alt başlıklarında, çeşitli animelerden kareler
gösterilerek anlatılmış ve kısa bölümler izlenerek tartışmaya açılmıştır.
3.26.7.
MESLEK ODASI, ÜYE ÖĞRENCİ FORUMU/11 EKİM 2010
Öğrenci forumunda, Mimarlar Odası öğrenci üyelik ile
başlayan süreç ile öğrenci - oda çalışmaları hakkında
bilgi verildi.
2011 yılında yapılabilecek ortak çalışmalar hakkında
şubemizin hazırladığı öneriler sunuldu ve tartışmaya
açıldı. Aynı zamanda öğrencilerin beklentileri alınarak
ortak programlar oluşturulmaya çalışıldı.
Yapılacak
çalışmaların
sistematize
edilmesi
için
öğrenciler arasında çalışma komiteleri kuruldu ve
Mesleki Uygulama Atölyesi, Deprem Atölyesi yapılması
planlandı. Ayrıca mimarlar ile söyleşiler, sergiler, staj
yeri bulunması, oda yayınlarında öğrencilere yer
verilmesi gibi konularda görüş alışverişi yapıldı.
12 Ekim günü yapılan üç etkinlik öğrenci forumunun
ardından müzik dinletisi ile tamamlandı.
55
3.26.8.
İZMİT SAHİLİ PEYZAJ VE KENTSEL TASARIM PROJE YARIŞMASI SERGİSİ /13
EKİM 2010
"Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Mühendislik, Kentsel Tasarım Projeleri, Şehir ve Bölge Planlama ve Güzel
Sanat Eserleri Yarışmaları Yönetmeliği"ne dayanılarak, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Tarafından
düzenlenen İZMİT SAHİLİ PEYZAJ VE KENTSEL TASARIM PROJE YARIŞMASI, Serbest Ulusal ve Tek
Kademeli olarak 5 Nisan - 16 Temmuz 2010 tarihleri arasında yapılmıştır.
İzmit kent merkezindeki kıyı alanına ait düzenlemelerin ve yeni fonksiyonların konu edildiği yarışma,
İzmit’in geleceği için önemli bir girişimdir.
Zira D100 karayolunun kent ve kıyı arasına girmesi ile kıyı kenti kimliğini günlük hayatından çıkartan
kentimiz kıyıyı kullanamaz hale gelmiştir. Günümüzde kıyı, tüm kentte yeniden düzenlenmekte ve
kentli için cazip hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda D100 karayolunun yaya olarak aşılması
ve kıyının kent ile buluşması üzerine pek çok parçacıl çözümler üretilmiştir. Ancak bu kısmi çözümler de
hala kıyının kullanımına destek olamamıştır. Çözümün yarışma projeleri ile aranması ise bizler için yeni
bir umut olmuştur.
56
İzmit Sahili Peyzaj Ve Kentsel Tasarim Proje Yarişmasi Sergisi
3.26.9.
MİMARLIK VE İŞ HUKUKU KONFERANSI/ 12 EKİM 2010
Prof.
Dr.
Z.
Gönül
BALKIR
tarafından yapılan konferansta;
mimarların
hukuki
sıkça
karşılaştığı
sorunlar
üzerinde
durulmuş, özellikle iş hukuku ve
mimarlık
iş
sözleşmelerinin
hukuki
nitelikleri
çalışan
mimarların
ile
ücretli
hak
ve
yükümlülükleri anlatılmıştır.
Ayrıca
yapılan
söyleşi
bölümünde; mimarların mesleki
sorunları, fikri mülkiyet hakları,
hukuki açıdan örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır. Özellikle, mimarların fikri mülkiyet haklarına yapılan
ihlaller ve yapılan fikri hak ihlallerine karşı açılacak davalar da örneklenmiştir.
3.26.10.
Mesleki
“mimar
YILMAZ DEĞER-MESLEKİ DENEYİM PAYLAŞIMI/19 EKİM 2010
deneyimin
ve
aday
mimarlar” ile paylaşımı,
mesleki
tecrübenin
görsel sunumu, KOÜ
Mimarlık ve Tasarım
Fakültesinde,
Mimar
Yılmaz
Değer
tarafından
gerçekleştirildi. Mimar; yurt içi ve yurtdışı tecrübelerini, farklı kentler farklı mevzuatlar açısından,
tasarımından uygulamasına kadar anlatarak, yapıların çevre ile olan etkileşimi üzerine yurt dışındaki
yaklaşımları ve duyarlılığı, cezai yaptırımları da dile getirerek, ülkemizdeki eksikliğe değindi.
3.26.11.
AKILLI BİNA ELEKTRİK OTOMASYON SİSTEMLERİ /19 EKİM 2010
KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesinde, Elektrik Müh. Can Murat Gül, Makine Müh. Murat Emir
Kandemir, hem mevcut binalarda hem de yeni tasarımlarda, elektrik otomasyon sisteminin kurulması
için tasarımda ve uygulamada dikkat edilecek hususları aktardılar.
57
3.26.12.
İZMİT’TE CUMHURİYET MİMARİSİ-KENT İÇİ TEKNİK GEZİ/12 EKİM 2010
İzmit Merkezinde, KOÜ ve TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi birlikteliğinde yapılan
“Cumhuriyet’in Mimari Mirası” çalışmasına konu olan ve çalışmanın ilk ürünü olan “1923-1960 İzmit
Cumhuriyet’in Tanıkları Binalar ve Kentten Haberler” kitabında yer alan yapılar, dönem özellikleri ile
yerinde, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı’ndan Yrd. Doç Oya ŞENYURT
rehberliğinde mimar ve aday mimarların katılımı ile incelenmiştir.
SivilMimariÖrnekleri
Heykel
Halkevi
SivilMim
ariÖrnek
leri
İl SağlıkMüdürlüğü
EndüstriMeslekLisesi
58
3.26.13.
ÖDÜLLÜ YAPIYA PLAKET TÖRENİ-KOCAELİ SANAYİ ODASI/12 EKİM 2010
Ulusal Mimarlık Ödüllü yapıların plaket
törenlerinden ikincisi yapıldı.
Kentimizin 2000 yılı Ulusal Mimarlık Ödüllü
yapılarından
“KOCAELİ
SANAYİ
ODASI
SOSYAL TESİSİ” için, 12 Ekim 2010 Salı günü
saat 11.00-12.00 arasında İzmit Belediyesi,
Kocaeli Sanayi Odası, Kocaeli Üniversitesi
Mimarlık ve Tasarım fakültesi ve TMMOB
Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi işbirliğinde
bir tören gerçekleşti.
İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan, Kocaeli Sanayi Odası
Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Kocaeli Üniversitesi Mimarlık ve
Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamuran Öztekin, TMMOB
Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Yalçın Ergen ile diğer
konuk katılımcılar, 2000 yılında “Yapı Dalı Başarı Ödülü” alan
yapıya ait bu törenin onur konukları oldular.
Yapının mimarı Şevki Pekin, yurtdışında olması nedeniyle
törene katılamadı. Ancak ilk fırsatta Kocaeli’ye geleceğini
ve teşekkürlerini iletti.
Kocaeli’deki Ulusal Mimarlık Ödüllü Yapılar için
hazırladığımız ikinci tören, sonrasında yapılan
değerlendirme toplantısı ile tamamlandı.
59
3.26.14.
Ali
CUMHURİYET’İN MİMARİ MİRASI ETKİNLİĞİ/20 EKİM 2010
Cengizkan’ın
rahatsızlığı
nedeniyle
katılamadığı etkinlik, İlhan Tekeli, Oya Şenyurt
ve Kamuran Öztekin ile gerçekleştirilmiştir.
Bu etkinlikle kentte, “Cumhuriyet’in Mimari
Mirası” çalışması devam ederken, dikkati bu
döneme ve korunması gereken yapılara
çekmek ve öncelikle de bilinci arttırmak üzere
bir
bilgilenme
ve
tartışma
etkinliği
planlanmıştır.
Cumhuriyet
Dönemi
mimarı
olan
Seyfi
Arkan’ınKocaeli’deki mirası olan İzmit Halkevi
Binası’nın salonu, konunun anlamı itibariyle
bu etkinliğe ev sahipliği yapmıştır.
Seyfi Arkan’ın kendi eserinde, İlhan Tekeli
tarafından kendi yaşamı ve mimari yapıtları
anlatılmış, aynı zamanda Kocaeli’de olan Seyfi
Arkan Sergisi konuklar ile buluşturulmuştur.
Dinleyiciler ile yapılan söyleşide ise, Erken
Cumhuriyet Dönemi ile bugün karşılaştırılmış,
Oya
Şenyurt
Cumhuriyet
tarafından
dönemi
da
İzmit’teki
mimari
mirası
anlatılmıştır. Kocaeli’de ilk kez, bu kapsamlı
bir etkinlikle, 1923’den sonraki dönem ülke
genelinde ve Kocaeli özelinde tartışılmış ve
Seyfi
Arkan
sergisi
örnekleri
ile
zenginleştirilmiştir.
60
3.26.15.
PANEL-FORUM; KENT KİMLİĞİ/22 EKİM 2010
2006 yılında, İzmit merkezinde; İzmit Belediyesi, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü,
Ege Üniversitesi Sosyal Psikoloji Bölümü, TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi işbirliğiyle, “KENT
KİMLİĞİ” konulu araştırmaanaliz çalışması yapılmış ve
sonrasında
sonuçları
getirilmiştir.
bu
çalışma
yayın
haline
2010
yılında
yaşanan bu süreci hatırlamak,
değerlendirmek ve günümüz
İzmit Kimliği bu panel ile aynı
paydaşlarla
ve
konuk
katılımcılarla tartışılmıştır.
TMMOB
Mimarlar
Odası
Kocaeli Şubesi, KOÜ Mimarlık
ve Tasarım Fakültesi, Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü katılımcıları ile gerçekleşen etkinlikte kent ve
kimlik kavramları tartışılmış, kentlilik bilinci ve aidiyet duygusu üzerinde durulmuştur.
3.26.16.
2011 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN ETKİNLİKLER/03-10 EKİM 2011
61
3.26.17.
AYDIN BOYSAN İLE SÖYLEŞİ “ZAMAN GEÇERKEN”/ 3 EKİM 2011
Boysan, saatler süren söyleşisinde günümüz kentleri için şöyle dedi;
“Bugün kentlerde toprak azaldı, yukarıya doğru yükselen yapılar var.
Bir yapının ekonomik ömrüne 50 yıl dersek, bu yapılar-gökdelenler
50 yıl bulundukları toprakları işgal ediyorlar.Sorarım size bir
gökdelende yaşamak çok mu güzel?”…"13 sene boyunca büyük
gazetelerde yazarlık yaptım. Mimar olduğum için yazarlık bana kolay
geldi çünkü mimari projelerimizi kafamızda çizer, ölçer ve
tasarlardık; yazarlık da böyle. Aklını yazmaya takmak bir mimar için,
hele hele uygar bir insan için çok önemlidir. Yanlışlarımdan
kaçmadım. Bir daha dünyaya gelsem aynı yanlışları gene yapardım.
Yanlışlar mutlaka olacaktır, yanlışlarınızdan asla korkmayın. Siz mimarlara, öğrencilere verebileceğim
en önemli öğüt budur."
Söyleşinin ardından Mimarlık Öğrencilerinin proje sergisi gezildi ve sonrasında da Boysan kitaplarını
imzalayarak okurları ile de buluştu.
62
3.26.18.
Kocaeli
CEM İLHAN “SON ÇALIŞMALAR” SUNUM-SÖYLEŞİ/4 EKİM 2011
Üniversitesi
yerleşkesinde
Cem
Çalışmalar’
başlıklı
Anıtpark
İlhan’ın
‘Son
konferansı
gerçekleştirilmiştir. 3 konudan oluşan
konferansın alt başlıkları;
•
Eyüp’teki
Hilton
Oteli
yarışması, proje ve inşaat aşamaları…
Yarışmaya hazırlanılan süreçte proje
oluşumu ve 1.liğin ardından inşaat
aşamasında ortaya çıkan zorluklar,
proje alanının boşaltılması sırasında yaşanan krizler ve sonuç; mevcut otel fotoğraflarıyla özetlenmiştir.
•
Gölcük’teki Koç Kültür Yaşam Merkezi proje ve inşaat aşamaları
Mimari proje hazırlıklarında statik firmasıyla yaşanan zorluklar, inşaat aşamasında, bir kısmı proje bir
kısmı ise ustalarla spontane gelişen cepheler fotoğraflarla anlatılmıştır. Kültür – yaşam merkezinin
beklenen fonksiyonlarıyla halkın yaklaşımı kıyaslanmış sıcaklığı arttırmak için proje detaylarından
örnekler verilmiştir.
•
Kıbrıs’taki Kampus yarışması ve proje anlatımı
Kampus yarışmasında derece alınmasa da proje mantığı genel hatlarıyla planlar ve perspektif çizimler
üzerinden anlatılmıştır.
3.26.19.
NURDAN KUBAN “SİNAN MİMARİSİ VE SELİMİYE KÜLLİYESİ”/6 EKİM 2011
63
Önceki yıllarda gerçekleşen mimarlık haftası etkinliklerinde, “Sinan’a Saygı” konulu sergi ve sunumlarla
andığımız Mimar Sinan, bu yıl Kocaeli,İstanbul ve Edirne eserlerinden örnekler ile anıldı. Kentimizdeki
Sinan’a ait külliyenin önüne belediyece yaptırılan ve şubemizin dava açtığı çelik yaya köprüsünün
olumsuz etkileri hala tartışılmaktadır. Korunması gereken özel bir mirası ezen bir silüet yaratan bu
köprü, tasarımı malzemesi vb özellikleri ile de tescilli yapıya ve çevresine uyum sağlamamaktadır.
Köprü kamuoyunda da yanlış bulunmuş ve istenmemişse de hukuki sürece rağmen tamamlanarak
faaliyete geçmiştir. Bu bağlamda son yıllarda Sinan’a saygı etkinlik ve eylemleri sürekli yapılmaktadır.
Hukuk kararına rağmen ne
olacağı bilinmeyen köprü için
artık
bir
şeyler
yapılması
gerekliliği ile Sinan etkinlikleri
ile
sıcak
çalışılmaktadır.
tutulmaya
Bu
nedenle
Mimarlık Haftasında her yıl
Mimar Sinan ve eserleri konulu sunumlar geçekleştirilmektedir. Bu yıl Nurdan Kuban tarafından
gerçekleştirilen sunum da oldukça ilgi görmüş ve hatta “Edirne eserlerinin görülmesi ve bu inceleme
sırasındaki sunumlar-bilgilendirmeler “ içerikli tarih gezisine katılımı da arttırmıştır.
Kentimizdeki Pertev Mehmet Paşa Camii ve Külliyesi, Pertev Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan'a
1568 yılında yaptırılmıştır. Kocaeli’de, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev
Mehmet Paşa Külliyesi, halk arasında Yeni Cuma Camisi olarak da tanınmaktadır.
Külliye; cami, imaret, hamam, kervansaray, sıbyan
mektebi ve çeşmeden meydana gelmiştir. Hamam,
caminin kuzeybatısında, imaret batıda, kervansaray
ise
güneybatıda
bulunmakta,
kervansarayın
güneydoğusunda ise dükkânlar sıralanmaktadır. Yapı
topluluğunun merkezinde bulunan cami kareye yakın
dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile
örtülmüştür. Kubbeye geçişi sağlayan tromplar
caminin dışında, üst örtüsünde kendini açıkça belli
etmektedir. Merkezi kubbe yarım kubbelerle takviye
edilmiştir. Mermer mihrap ve minberi geometrik
bezemelerle kaplıdır. Bunların üzerindeki stalâktitler ve geometrik bezeme son derece güzel işlenmiş
olup, diğer Osmanlı minberlerinde karşılaşılmayacak kadar farklı ve ince bir işçilik göstermektedir…
Sunum Edirne örnekleri ile devam etti.
64
3.26.20.
DOĞAN HASOL İLE SÖYLEŞİ “MİMARLAR DİK DURUR” /7 EKİM 2011
Has Mimarlık kurucu ortağı, Yapı-Endüstri Merkezi
(YEM) Yönetim Kurulu BaşkanıDoğan Hasol, 'Mimarlar
Dik Durur' başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.
Hasol hem Has mimarlık ile yapılan çalışmaları hem de
YAPI Endüstri Merkezindeki çalışmaları anlattı. Hasol,
kentlerle ilgili şöyle konuştu: “Kentli olmak her şeyden
önce medeni olmaktır. Medine Arapça’da şehir, medeni
de şehirli demek. Dolayısıyla uygarlıkların merkezi
şehirlerdir, insanlar şehirlere ekonomik durumlarını
düzeltmek, iş bulmak için gelirler. Ama bir yandan da
şehirlerin nimetlerinden yararlanmayı amaçlarlar. Bütün
uygarlıklar şehirlerde gelişir. Tıpkı
Eski Yunan ve Roma şehirlerinde
olduğu
gibi…
Önemli
olan
şehirlerin ölçüyü kaçırmamasıdır.
Bugün Orta Avrupa şehirleri ideal
büyüklüktedir. Bunlar aşağı yukarı
bir
milyon
nüfusludur.
Buna
karşılık bu şehirlerin operaları,
tiyatroları,
kültür
merkezleri,
kültür, sanat olayları vardır. Ama
bu şehirler büyüdükçe sorunlar
başlar, üstelik plansızca büyürse
altından kalkılamayacak önemli
sorunlar ortaya çıkar”…
Hasol,
söyleşi
sonrasında
kitaplarını imzalayarak okurları ile
de buluştu.
65
3.26.21.
TEVFİK İLTER,“AYASOFYA HÜRREM SULTAN HAMAMI” /10 EKİM 2011
Özgün yapısını 450 yıldır koruyan Hürrem Sultan Hamamı, Kocaeli
Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Mimar Tevfik İlter’in
öncülüğüyle aslına geri döndürüldü.
1556’da, Kanuni’nin Hürrem Sultan adına Mimar Sinan’a yaptırdığı
hamam, 1900’lerin başına kadar aktif olarak kullanılmıştır. Ayasofya
Müzesi ile Sultanahmet Camii arasında yer alan Hürrem Sultan Hamamı, dönemin “mahrem” anlayışına
neredeyse ters düşecek şekilde, kadınlar ve erkekler kısımlarının aynı eksen üzerinde tasarlanmış ve 75
metre uzunluğuyla Osmanlı tarihinde bir ilke imza atmıştır. 1957-1958 yıllarında tadilata girmeden
önce bu hamam, kâğıt ve benzin deposu olarak kullanılmış. Onarıldıktan sonra ise kamuya ait, halı
satışı mağazasına çevrilmiştir. 2007 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü yeni bir karar ile yapının yeniden
hamam olması şartını öne sürer. İhale yapılır, ve hamam 15 yıllığına kiralanır. Ve restorasyon
çalışmaları başlar, dört yıllık restorasyon çalışmaları sonrasında da Ayasofya Hamamı yeniden faaliyete
geçmeye hazır hale gelir…
Hürrem Sultan Hamamı restorasyonu başladığı günden itibaren geçen tüm aşamalarıTevfik İlter, gerek
sunumları ve gerekse yerinde yapılan inceleme gezileri ile hem mimarlar hem de mimarlık
öğrencileriyle paylaşmıştır.
3.27.
SEKA ALANI HAKINDA ÇALIŞMALAR
2010-2011 çalışma döneminde Seka alanı şubemizin
çalışma konusu olmuş ve bu konuda belediye toplantılarına
katılım sağlandığı gibi Seka alanı için hazırlanan plan ve
mimari projelere katkı sunmak üzere konunun uzmanları ve
STK’lar ile birlikte bir dizi etkinlik (panel, konferans, sergi,
toplantı vb) yapılmıştır. KOÜ Mimarlık Ve Tasarım
Fakültesi,KOÜ Güzel Sanatlar Fakültesi, Kocaeli Kültür Kollektifi, TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon
Kurulu,Çekül Kocaeli Temsilciliği, İzeyap ve KYÖD bu çalışmaların ortağı olmuştur.
66
3.27.1.
SEKA TARİHİNİ YAŞATMA PROJESİ PANELİ/29 OCAK 2011
Sekalılar Derneği ve İZEYAP
birlikteliğinde,
kentin
tüm
bileşenlerinin
katılımı
ile
yapılan panelde Seka Alanının
mevcut
potansiyelleri,
“Endüstriyel Miras, arkeoloji,
tarih,
kültür…vb”
ortaya
konarak, bu potansiyellerin
korunması
ve
yaşatılması
amacıyla öneriler yapılmıştır.
Kocaeli
Belediyesince
Büyükşehir
hazırlanmakta
olan Seka Alanına ait, KAİP Plan ve Projelerine katkı sunmak amacıyla bu ve benzeri başka etkinlikler,
toplantılar da yapılmış olup, halen de devam etmektedir. Yanı sıra, kent bileşenlerinden oluşan ve
yürütmesi KOÜ MTF ile Mimarlar Odasında olan-bir de “SEKA ÇALIŞMA GRUBU” oluşturulmuştur.
Panel Programı:
Seka Tarihinin KorunmasıYard.Doç.Dr. Gül Köksal / Proje Danışmanı, KOÜ –MTF
Seka Endüstriyel Mirasının Değerlendirilmesi –
Engin Gençoğulları / SEKA Genel Müdür Yard.
Seka’da Arkeolojik Miras ve DeğerlendirilmesiProf. Dr. Ayşe Çalık Ross / KOÜ Arkeoloji Bölümü
Sekada Kıyı Kent İlişkisi –
Yard.Doc.Dr. Murat Uluğ/KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Sunumlar:
Seka’nın Öyküsü
Yard.Doc. Dr. Gülten DURSUN, Yar. Doc. Dr. Hakan KOÇAK, Yard.
Doc. Dr. Mehmet SARIOĞLU / Kocaeli Üniversitesi,
Av. Murat ÖZVERİ, TMMOB Makine Mühendisleri Odası.
Kültürel İşlevlendirme
Gülay BURHAN, Taner BÜYÜKARMAN, Sevim IŞIK, Ragıp SAVAŞ, Hakkı BONCUK, Kocaeli Kültür Kolektifi
SEKALILAR Derneği Başkanı
Münir Savaşlıoğlu
İZEYAP Derneği Başkanı
Ahmet Akgüner
67
3.27.2.
SEKA HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI/23 ŞUBAT 2011
Seka Alanı ile ilgili olarak KOÜ ve Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi öncülüğünde kentin duyarlı sivil
toplum örgütlerinin de zaman zaman içinde yer aldığı çalışmalar devam etmekte olup, belediyenin
hazırladığı KAİP bağlamında görülen eksikler ve geliştirilen öneriler belediyeye bildirilmiştir. Bu
görüşlerin dikkate alınmasının önemi ile çalışma grubunun görüş ve önerilerini içeren bir basın
açıklaması, 23 Şubat tarihinde tarihi binamızda yapılmıştır.
Basın açıklamasından;
KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI ÇALIŞMALARI İLE ŞEKİLLENECEK OLAN
SEKA’NIN GELECEĞİ, KENTİN DE GELECEĞİDİR.
Kentimizin sorunlarına duyarlılığı öncelikli görev olarak benimseyen sivil toplum kuruluşları, meslek
odaları ve üniversitenin konuyla ilgili birimleri olarak;
Kocaeli’nin ve ülkenin simgesi olmuş Seka alanının kente yeniden kazandırılması amacıyla başlatılan
planlama çalışmalarını; alanın kent kültürüne katkı sunacak biçimde yeniden işlevlendirilmesi, kentin
geçmişe dair izlerinin korunması ve kıyı-kent ilişkisinin bu alan aracılığıyla güçlü bir şekilde
kurulabilmesi bağlamında çok önemli bulmaktayız. Gelecek 25 yıla ışık tutmayı hedefleyen planlama
çalışmasının ve uygulama sürecinin amacına en doğru biçimiyle ulaşması; planlama ilkelerinin sıklıkla
tadilat gerektirmeyecek şekilde gerçekleştirilmesine bağlı olduğu gerçeği ile yoğun katılımlı bir
planlama sürecinin yaşanması beklentisindeyiz.
Konuyla ilgili olarak, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin 08.10.2010 ve 22.10.2010 tarihlerinde
düzenlediği iki toplantıya, duyurusunun ve belge iletiminin ilgili yönetmelik (“Koruma Amaçlı İmar
Planları Ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulaması, Denetimi, Müelliflerine
İlişkin Usul Ve Esaslara Ait Yönetmelik”) hükümlerine uygun bir şekilde yapılmaması nedeniyle
Üniversitemizin Arkeoloji, Jeofizik, Güzel Sanatlar gibi alanında uzman birimleri katılamamıştır.
Katılımcıların hemen tümünün belediyeden talep ettiği yeni toplantı ise 12.01.2011 tarihinde
yapılmıştır. Ancak bu toplantıda da, çağrı konusunda aynı sorunlar yeniden yaşanmıştır. Katılımcılar bu
durumu ve iletilen çalışmalara dair görüşlerini tutanaklara yazarak ilgili Koruma Kurulu’na da iletilmek
68
üzere belediyeye sunmuştur. Ardından üniversite, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları bir araya
gelerek, Seka için çalışmaya devam etmişler ve bu süreçteki raporlarını da Belediye ve ilgili Koruma
Kurulu’na iletmişlerdir. Disiplinler arası çalışmanın devam ettiğinin bildirilmesine ve yeni toplantıların
düzenlenmesinin talep edilmesine rağmen, söz konusu plan koruma kurulu onayına sunulmuştur.
Bu bağlamda; alanın kültürel açıdan işlevlendirilmesi ve sosyal yaşama kazandırılarak 24 saat yaşayan
bir alan olarak kente ve ülkeye kazandırılması amacını desteklemekle birlikte, bugüne kadar oluşan ve
üzerinde çalışılmasını, tartışılmasını, düzeltilmesini istediğimiz temel görüşlerimizi kamuoyu ile
paylaşmak istiyoruz.

Sunulan plan çalışması ve raporu birbiri ile ilişkili olmayıp farklılıklar göstermektedir.

Rapor, “Seka’nın vizyonu ve nüfus potansiyeli olmadığı” vb. bir planlama çalışmasında
bulunmaması gereken ifadeler ile önemli yaklaşım eksiklikleri içermektedir.

Raporda bazı yapılar için, “tescilinin iptali ancak tescili olmaksızın korunması, tescilli yapıların
sehven yıkımı gibi” muğlâk ifadeler yer almaktadır.

Revizyon Koruma Amaçlı İmar Planı’nda “Kıyı kenar çizgisi” belirtilmediği için, mevcut dolgu
alanlar ve sahil-kıyı bölgeleri anlaşılamamaktadır.

Böyle bir alanın toplu taşıma ile beslenmesi ve yaya ağırlıklı olarak düzenlenmesi gereklidir.
Ancak alan içindeki 15.000 m²’lik Batı terminali önerisinin, kentin trafik sorununa nasıl çözüm getirdiği,
alana ne gibi bir fayda sağladığı ve kentin ulaşım planı içinde irdelenipirdelenmediği anlaşılamamakta
ve uygulamada da yer verilen bu düzenlemenin soruna çözüm getirmediği gözlemlenmektedir.

Aynı şekilde alanda önerilen Metrobüs projesinin de alan ve kent yararına bir ulaşım çözümü
olmayacağı açıktır.

Seka alanının yeniden işlevlendirilmesi için yapılan önerilerin mimari sunum ve gerekçe
raporları ile birlikte sunulması gerekmektedir.

KAİP'te alanın yönetim planı, etaplaması, kentin kültür politikası ile ilişkisine dair açıklamalar
yapılmalıdır.

Arkeojeofizik raporu uzman arkeolog tarafından değerlendirilmeli, Mannesmann alanı da dâhil
olmak üzere, alanda daha geniş bir arkeojeofizik çalışma yapılmalı, açma ve sondajlarla derhal
arkeolojik araştırmaya girişilmelidir.

Bu çalışmalar yapılmadan, sadece öngörülen arkeolojik çalışmalara dayanarak tariflenen kazı
çalışmalarında; arkeolojik kalıntıların devamının toprak üstü tescilli varlıklar ile çakışması halinde,
tescilli yapı veya ağaçların yıkımının yapılabileceğinin belirtilmesi, yani olasılıklar ile toprak altının
korunması yönünde tercih yapılması bilimsel olmaktan uzaktır.

1. Derece Arkeolojik Sit Alanını’nınArkeojeofizik raporda açıkça görüldüğü üzere genişletilmesi
gereklidir.
Özetle; Meslek Odaları, Sivil Toplum Örgütleri ve Üniversitenin ilgili birimleri olarak Belediye’nin
hazırlamış olduğu bu projeyi çok önemsiyor ve olması gerektiği gibi organik olarak içinde yer almak
istiyoruz. Bu amaçla, mesleki ve yasal sorumluluklarımız gereği ve öncelikle de bu kentin yaşayanları
olarak; yetkili kurumlar tarafından yeni toplantılar-tartışmalar yapılmayacaksa da, farklı disiplinler
69
olarak çalışmaya devam edeceğiz ve görüşlerimizi de zaman zaman kamuoyu ve yerel yönetimler ile
paylaşacağız.
Sonuç olarak Kocaeli için geçmişte önemli bir değer olan Seka alanının sahip olduğu tarihi, doğal ve
kültürel kaynaklar ile gelecekte de kentin yeni vizyonunun yaratılmasında öncü bir alan olması için
çalışmaya ısrarla devam edeceğimizi kamuoyuna duyururuz.
KOÜ MİMARLIK VE TASARIM FAKÜLTESİ
KOÜ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ
KOCAELİ KÜLTÜR KOLLEKTİFİ
TMMOB KOCAELİ İL KOORDİNASYON KURULU
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞB.
ÇEKÜL KOCAELİ TEMSİLCİLİĞİ
İZEYAP
KYÖD
3.27.3.
SEKA KONULU “NEFES” FOTOĞRAF SERGİSİ/12-22 MAYIS 2011
Seka Koruma Amaçlı İmar planının anıtlar
kurulunca onaylandığı süreçte, Seka Çalışma
Grubu Seka’nın gündemde kalması ve alanın kültürel bir merkez olması, kente maksimum kazanım ile
canlanması için yapılan toplantı ve panellerin yanı sıra bazı etkinlikler ile de mesajlar verilmesi yönünde
öneriler geliştirmiştir;
70

"KÜLTÜR YÖNETİMİ" hakkında bilgilenmek üzere, uzmanlarının katılacağı bir panel-yuvarlak
masa vb yapmak,

Diğer yandan Seka’ yı gündemde tutacak, sanatsal etkinlikler gerçekleştirmek…
Bu süreçte, Seka’nın kapatılmasından sonra alandaki yapılara ait fotoğraflar çeken bir fotoğraf
sanatçısı, elindeki (bugün için belge özelliği de olan) fotoğraflar ile sergi açma talebinde bulunmuştur.
Çalışma grubunun programına uyan bu sergi hem Mimarlar Odası Kocaeli Şubesinde hem de KOÜ MTF
sergi salonunda kamuoyu ile buluşmuştur.
3.27.4.
SEKA KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI HAKKINDA/TEMMUZ 2011
Seka alanına dair yapılan etkinlik ve toplantılar süreci devam ederken Haziran ayında, Alana ait Koruma
Amaçlı İmar Planı tamamlanarak askıya çıkarılmıştır.
Seka alanı için hazırlanan Koruma Amaçlı İmar Planı Revizyonu; restorasyon, yenileme, arkeolojik
kazılar gibi, uzun zaman alacak çalışmaları barındırmakta ve gelecek 25 yıla ışık tutmayı
hedeflemektedir. Gerek bu nedenle ve gerekse planlama ilkelerince bu planın sürekli tadil edilmemesi
çok önemlidir. Ve bu nedenle de hazırlanan plana gerek hazırlık çalışmalarında ve gerekse itiraz
sürecinde sunulan katkıların dikkate alınması gerekmektedir.
Planın buönemi ve aşağıdaki gerekçelerle, askıda olan planın bu haliyle onaylanmasına itiraz edilmiş
,anıtlar kurulu onayı öncesi belediyeye ve kurula ilettiğimiz görüşler hatırlatılarak, plana yansıması
gereken teknik görüşler, öneriler ve eksikleri gereği için yeniden raporlanmıştır.
İtiraz Gerekçelerimiz
1.
Konuyla ilgili olarak, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin 08.10.2010 ve 22.10.2010 tarihlerinde
düzenlediği iki toplantının “duyurusu ve belge iletimi” ilgili yönetmelik(“Koruma Amaçlı İmar Planları
Ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulaması, Denetimi, Müelliflerine İlişkin
Usul Ve Esaslara Ait Yönetmelik”)hükümlerine uygun bir şekilde yapılmamıştır.
Bu nedenle toplantı, ilgili belgeler olmaksızın ve az sayıda katılımla gerçekleşmiş ve hatta Kocaeli
Üniversitesinin Arkeoloji, Jeofizik, Güzel Sanatlar gibi alanında uzman birimleri katılamamıştır.
Katılımcıların, sürecin doğru işlemediğine yönelik hatırlatmaları ile yeni toplantı talepleri olmuş ve
12.01.2011 tarihinde yeni bir toplantı yapılmıştır. Ancak bu toplantıda da, çağrı konusunda aynı
sorunlar yeniden yaşanmıştır. Katılımcılar bu durumu ve iletilen çalışmalara dair görüşlerini tutanaklara
yazarak, (daha sonra ilgili kurumlara tekrar göndererek) ilgili Koruma Kuruluna da iletilmek üzere
belediyeye sunmuştur. Ancak iletilen görüşler, ne tartışmaya açılmış, ne de dikkate alınarak plan ve
raporlarında revizyon yapılmıştır.
71
Seka alanının yeniden işlevlendirilmesi için yapılan önerilerin, mimari sunum ve gerekçe raporları ile
birlikte sunulması gerekmektedir ve bu yapılmamıştır; iletilen mimari video, plan kararları ve mimari
proje hakkında açıklayıcı bilgiler-gerekçeler verememektedir.
Bu nedenle, ilgili yönetmelik gereği hazırlık sürecinin zaman ve belgeler ile uygun işletilmediği ve
böylesi önemli bir planlama için kentin uzman katılımının yetersiz kaldığı açık olup, yeterli tartışmabilgilenme olmaksızın acilen plan onayına gidilmemesi gereklidir.
2.
KAİP hazırlık sürecinde Plan Açıklama Raporu hazırlanmamıştır. Bu raporun var olmaması
nedeni ile planın ve plan ile birlikte alana getirilen işlevlerin, bu işlevlerin mimari çözümlemeleri ile
planın uygulanma ve yönetim süreçleri saptanamamıştır. Meclis kararı aşamasında Plan Açıklama
Raporu adı altında sunulan belge ise hiçbir şekilde bu nitelikte bir belge değildir.
3.
Kurul onayı öncesi yapılan hazırlık çalışmaları kapsamında odamıza iletilen Plan Araştırma
Raporu ile KAİP arasında uyumsuzluklar bulunmaktadır.
Bu durum kurumlara iletilen görüş yazılarımıza da yansımış ve raporun güncellenmesi
istenmiştir.Anıtlar Kurulundan herhangi bir revizyon-güncelleme olmadan geçen bu raporun plan ile
uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.
4.
Plan Raporunda, alan ve içindeki yapılar ile potansiyeller tanımlanmakla birlikte, tescilli ve
tescilsiz yapıların geleceğine ilişkin anlaşılamayan bazı ifadeler bulunmaktadır. Bu muğlâk ifadeler ile
planın onaylanması yanlıştır.
Örneğin itfaiye binası için, ”Tescil kararı olan itfaiye yapısı çok büyük oranda değişmiş ve özgün
niteliklerini yitirmiştir. Bu nedenle kaldırılmalıdır. Ancak, yapının kullanım potansiyeli vardır. Bu yüzden
korunup İtfaiye Müzesi olarak kullanılmasına karar verilmiştir. “ denmektedir.
Yani tescilin kaldırılması, ancak dönemsel özelliği nedeniyle itfaiye müzesi olarak işlevlendirilmesi
önerilmektedir. (sf 241)
Örmeğin, Seka Park Otelinin tescil gerekçesi saptanamamış ve yapım tarihi nedeniyle daha yeni olduğu
düşünülerek, tescilinin kalkması ve sadece mevcut yapı stoku olarak varlığını sürdürmesi ifade
edilmektedir. (sf 241)
Bu yapılar ile ilgili olarak planlamada alınan kararların gerekçeleri detaylı olarak ifade edilmeli,
değinilen çelişkiler ortadan kalkmalıdır. Yapıların korunmasına ilişkin olarak böyle bir yöntem
seçilmesinin gerekçesi de ortaya konmalıdır.
5.
Anıtlar Kurulunca tescilli ancak sehven (?) yıkılan 3. Kağıt Fabrikası’nın kuzeyi ile yerine daha
sonra Terminal yapılan 4. Kağıt Fabrikası’nın ve yıkılan iki adet lojman yapısının, kim tarafından ve nasıl
yıkıldığı bilinmemekte, ancak tescilden düşürülmesi talebinin de olduğu plan kararları ile Anıtlar
Kuruluna başvurulmuş ve onay da alınmıştır.
72
Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Yüksek Kurulu 5.11.1999 tarih ve 660 sayılı kararı ve
Korunması gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının Yapı Esasları ve Denetimine dair Yönetmeliğin 12.
Maddesi gereği, herhangi bir tescilli yapı her ne sebeple yıkılmış olursa olsun, tescilden düşmediği
gibi, yerine rekonstrüksiyon (aynısının yeniden yapılması) yapılması gerekmektedir. Bu nedenle hem
belediye hem de Anıtlar Kurulu bu yapıları tescilden düşürerek suç işlemektedir.

Kentte bir türlü kurulamayan kıyı-kent ilişkisinin Seka ile kurulabilmesi ve bu durumun plan
raporunda ifade edilmesi çok önemlidir.Seka’nın kentin kıyı bağlantısı potansiyeli olduğu ortadadır.
Raporda, Sf 2 de dendiği gibi, “kentin tüm kıyısı Seka Park ile ilişkilenmeli, kıyı sürekliliği için
Mannesman, Liman, Ncity, Fuar Alanı… “ ilişkileri kurulmalıdır.

Ancak bu ilişkinin sadece ulaşım özeline indirgenmesi ve ulaşılabilirlik adına; güzergahı belli
olmayan, kente uygun bir uygulama olup olmadığı hala tartışılan metrobüs önerisinin parçacıl bir halde
Seka’ya eklenmesi ile Orhan mahallesine yöneleceği ifade edilen ve gerçekte ulaşım aracı olmayan
teleferik tesisi önerileri kıyı kent ilişkisi bağlamında gerçekçi öneriler değildir.

Böyle bir alanın toplu taşıma ile beslenmesi ve yaya ağırlıklı olarak düzenlenmesi gereklidir.
Ancak alan içindeki 15.000 m²’lik Batı Terminali önerisinin, kentin trafik sorununa nasıl çözüm getirdiği,
alana ne gibi bir fayda sağladığı ve kentin ulaşım planı içinde irdelenip, irdelenmediği anlaşılamamakta
ve uygulamada da yer verilen bu düzenlemenin soruna çözüm getirmediği gözlemlenmektedir.
73
Seka ve kentin ulaşımının entegre olması muhakkaktır ve kentin master planı ile bütünsel bir çözüm
sağlanmalıdır. Seka KAİP kentin bütünselliğini dikkate alarak ulaşım master plan ile entegre olmuş
bir ulaşım önerisi sunmak zorundadır.
6.
Raporda ”Özel Proje Alanları”
olarak ifade edilen ve temalı alan kapsamında ilerde
değerlendirileceği belirtilen alanlara ait detaylı bir açılımın olmaması, gelecek için endişe
uyandırmaktadır.
Son yıllarda şehircilikte sıkça kullanılmaya başlanan ”Özel Proje Alanları” ifadesi ile planlarda
tanımlı alanlar, genellikle ileride farklı imar hareketlerine yol açabilmektedir. Bu riskin ortadan
kalkması için KAİP açık tanımlamalar yapmalıdır.
7.
Seka için hazırlanan KAİP aslında kentin tamamı için arkeolojik çalışmaları bütünleyebilecek,
birleştirebilecek bir özelliğe de sahip olmalıdır. Bu nedenle Seka KAİP öncülüğünde kentin arkeolojik
bütünlüğünün planlanması sağlanmalı ve başlatılmalıdır.

Arkeojeofizik raporda bahsedilen ve plan ile çakıştırılan Dörner’in çalışmalarından açıkça
görüldüğü üzere 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı’nın genişletilmesi gerekliliği açıktır.

Mannesmann alanı da Seka alanının bir parçası olarak düşünülmeli ve bu alanda da
arkeojeofizik çalışma yapılması gereklidir.

Planda gösterilen çok sayıda yeni yapının işlevselliği ve gerekliliği gerekçelendirilmemiştir.
Ayrıca bu yapıların yerlerinin belirlenmesi ancak jeofizik ve arkeojeofizik çalışmalar ve yüzey
araştırmaları tamamlandıktan sonra mümkün olabilecektir.

Gerekli araştırma çalışmaları yapılmadan, sadece kısmen var olan arkeolojik çalışmalara ve bu
bağlamdaki öngörülere dayanarak plan ve eklerinde tariflenenparçacıl kazı çalışmaları için; “arkeolojik
kalıntıların devamının toprak üstü tescilli varlıklar ile çakışması halinde, tescilli yapı veya ağaçların
yıkımının yapılabileceğinin belirtilmesi, yani olasılıklar ile toprak altının korunması yönünde tercih
yapılması…” gibi bir karar bilimsel olmaktan uzaktır.

Seka Revizyon Arkeoloji raporunda, “Seka Fabrika sahasının Hellenistik dönemde Bithynia
Krallığı’nın başkenti, Roma döneminde Eyalet merkezi olan Nikomedeia antik kentinin surları içinde
kaldığı ve Nikomedeia antik kentinin önemli arkeolojik kalıntıların bu alanda olduğu anlaşılmaktadır.”
denmektedir. Yani alanın tamamında antik kente ait bulguların var olma olasılığı yüksektir. Seka’ya ait
yapılaşmalar ile bu kalıntıların yok olduğunu, toprak altında başkaca bir şey olmadığını söylemek, yani
araştırmaksızın buna karar vermek de bilimsellikten uzaktır.

Planda 1. Derece olarak belirlenen kazı alanından kopuk, bağımsız antik yapı kalıntıları
olamayacağından alanın tamamında araştırma yapılması gereklidir. Bu nedenle alanın kısmen 1.
Derece ve kısmen 3. Derece olarak değerlendirilmesi araştırma tamamlanmadan doğru değildir.
Teknolojik yeterlilikler ile kazı yapılmadan dahi toprak altı bulgulara erişilmesi mümkün olduğundan,
alan genelinde 1. ve 3. derece ayırımı yapmaksızın araştırma yapılması için KAİP öncü olmalıdır.
Kentin yüzey araştırma başkanınca yapılan yüzey araştırma çalışmaları dikkate alınarak kısmi
araştırma öngörüsü yerine, alanın tamamında çalışma yapılacak şekilde planlama olmalıdır.
74

Bursa Anıtlar Kurulu tarafından iki kez karar alınarak uyarılan “Antik Sütunlu Yol” hem planda
hem de raporda dikkate alınmamıştır. Oysaki Bursa Anıtlar Kurulunun KAİP kapsamında Sütunlu Yolun
rölövesinin yapılması için 19.06.2003 tarihli kararı ve bu rölöveninhâlâyapılmadığını belirten, ekli
haritada işaret edilen alanda araştırma ve kazı yapılması gerektiğine dair 28.10.2005 tarihli kararı
bulunmaktadır.
Seka alanının kuzeyinde bulunan ve Bursa Kurul kararı eki olarak sunduğumuz ekte görülen alanda,
koruma kurulunca “sütunlu yol” tespit edilmiş olup, 2003 ve 2005 yılı kurul kararlarında bu bölgenin
“araştırma yapılması gerekli alan” olarak lejantta gösterilmesi ve araştırmanın başlatılması istenmiştir.
Seka KAİP ve raporlarında “sütunlu yol” denilen bu alandan bahsedilmemekte olup, acilen bu kurul
kararlarını plana yansıtmak ve uygulamak gerekmektedir.
8.
SEKA
KAİP
doğrultusunda
tescilden
düşürülmesi
düşünülen
tescilli
peyzaj
öğeleri
bulunmaktadır.
Koruma alanları korunması gerekli olup, tescil edilmiş doğal peyzaj öğeleri ile bir bütün olup, alanın
bunlarla birlikte korunması gerekmektedir. Bu doğrultuda KAİP ile 2005 yılında tescil edilen (ki
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tescile değer doğal mirasın-ağaçların varlığı nedeniyle alanın bir sanayi
tesisine geçmesinin engellendiğini sürekli ifade etmektedir.) ağaçların bazıları için tescillerinin
kaldırılması öngörülmüştür. Tescilin kalkma gerekçesi olarak öne sürülen korumaömrünü
tamamlama vb nedenler için uzman raporları gereklidir.
9.
Planda, “Koruma Amaçlı İmar Planları Ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi,
Uygulaması, Denetimi Ve Müelliflerine İlişkin Usul Ve Esaslara Ait Yönetmelik “ gereklerine aykırılıklar
bulunmaktadır.
Bu yönetmelik gereğince;

Tanımlar-Madde 4
“Koruma amaçlı imar planı: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca belirlenen sit
alanlarında, alanın etkileşim geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının
sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla arkeolojik, tarihi, doğal, mimari, demografik,
kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak;
halihazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin
sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları
ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini,
uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımını, altyapı
tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın
finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan,
hedefler, araçlar, stratejiler ile planlama kararları tutumları, plan notları ve açıklama raporu ile bir
75
bütün olan nazım ve uygulama imar planlarının gerektirdiği ölçekteki planları,…” şeklinde tanımlanmış
ve içeriği açıklanmıştır.
Yönetmelikte ifade edildiği gibi, katılımcı alan yönetimi modeli içermesi gereken KAİP, bu konuda
araştırma raporundaki bazı öngörüler dışında her hangi bir model geliştirememiştir.
Raporda;“Yönetim Planı Taslağı” başlığı altında geliştirilen öngörüler, değerlendirmeler, varsayımlar;
adından da anlaşılabileceği gibi bir taslak elde etme çabalarının ürünüdür. Bir Yönetim Planı’nın
hazırlanması işi bir uzmanlar grubu ile ele alınabilir. Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmaları kapsamında
üretilemez. Bu kapsamda ancak böyle bir planın gerekliliği tartışılabilir, savunulabilir. Planlama
çalışmaları kapsamındaki araştırmalarla ortaya çıkan bulgulara, bilgi ve belgelere dayanılarak, ancak
bir içerik taslağı hazırlanabilir. Bu aşamada yapılan budur. Taslak; yol gösterici, içeriği
ayrıntılandırmada yönlendirici olabilecek kapsam ve yeterlikte ele alınmış ve sunulmuştur.”
denmektedir.
Ancak, görüldüğü üzere, uzmanlar ile birlikte geliştirilmesi öngörülen “yönetim modeli” ile ilgili bir
çalışma yapılmamış ve bu çalışmanın ürünleri KAİP’eyansıtılmamıştır. Ayrıca alan yönetiminin yanı
sıra, alanda planlanan kültürel fonksiyonların sürdürülebilirliği açısından, “kültür yönetimi”nin de
oluşturulması gerekmektedir.

Plan raporu ve gösterim Madde 10 –
Koruma amaçlı imar planlarının hazırlanmasında uygulanacak gösterimlerde Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğinde belirtilen gösterimlere uyulur. Ancak
koruma amaçlı imar planlarının özelliği, verilecek kararların detaylı olması ve her alanın farklı nitelik
taşıması nedeniyle, plana özgü gösterim kullanılabilir.
Plan gösterimi ve plan notlarında yer alan yapılaşma düzeni, yoğunluk ve benzeri konularda tasarım
esasları ve uygulama ilkeleri, ulaşım, dolaşım ve açık alan sistemi ile ilgili uygulama esasları, koruma,
sağlıklaştırma ve koruyucu yenileme program alan ve projelerinin etaplanma esasları, kentsel tasarım,
peyzaj, restorasyon, mimari ve mühendislik projelendirme esasları ve prosedürleri ve benzeri hususlar
plan raporunda daha detaylı olarak yazılı ve çizili yer alır.
Bu hususlar göz önünde bulundurularak plan notlarının geliştirilmesi ve detaylandırılması gereklidir.
Ayrıca mevcut halinde plan notlarında anlaşılamayan/muğlâk bazı ifadeler bulunmaktadır. Örneğin
I.2.b.’de yer alan “Alanda etaplar halinde Büyükşehir Belediyesince uygun görülecek yerleşme
düzeni ve bina projelerine göre uygulama yapılabilir” ifadesinde yer alan yapıların niteliği oldukça
önemli olmakla birlikte plan notlarında bu husus açık değildir.
10.
KBB meclisi yaklaşık 600.000 m²likSeka alanının, yaklaşık 230.000 m² sini yani 1/3 ni 20 yıllığına
TRT‘nin film platosu olmasına karar vermiş bulunmaktadır. Kocaeli kentinin bir film platosuna ev sahibi
olması çok doğru olsa da, SEKA Koruma Amaçlı İmar Planında öngörülmemiş bu kararın plan dışı
alınması da doğru olmadığı gibi, yıllardır tartışılan ve Büyükşehir Belediyesince çalışma yapılan
76
Sekaalanı sürecine, başta belediye olmak üzere tüm kent tarafından verilen emekler adına acil bir
karardır. Çünkü;

2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gereği;
a.
Madde 9 ile izinsiz müdahale ve kullanma yasağı getirmiş olup tescilli yapılara izinsiz müdahale
ve kullanım için yasal cezalar söz konusudur.
b.
Ayrıca, madde 16 ile ruhsatsız yapı yasağı getirilmiş ve ”… koruma amaçlı imar planlarında,
plana; sitlerde, sit şartlarına aykırı olarak inşa edilen yapılar hakkında imar mevzuatına göre işlem
yapılır. “ denmektedir.
Yani, platoların sökülebilir imalatlar ile yapılacağı savunması yapılsa dahi, sit alanı içerisinde açık ve
kapalı alan projesi ile kurul onayının alınmış olması, planda öngörülmüş olması gerekmektir.

Diğer yandan, platonun varlığı ile yaklaşık 230.000 m² alanda planın öngördüğü-öngöreceği
uygulamalar 20 yıl yapılamayacaktır. Yani, platonun kullandığı yapılar işlevlendirilemeyecek, ilerlemesi
gerekebilecek kazı çalışmaları sınırlanacak, Seka hayata kazandırılsa dahi 230.000 m²’lik alan gündelik
hayatın bir parçası olamayacaktır.

Şu anda halen daha küçük bir alanda var olan platonun hangi izinle Seka alanında yer aldığı ise
sorgulanması gereken başka bir durumdur.

Seka; kültürel ve tarihi özellikleri ile uzmanlarca onaylanmış korunması gereken yapıları ve
arkeolojik mirası ile hem Nikomedya’yı hem de kentin ve ülkenin Cumhuriyet ve sanayileşme dönemini
barındıran önemli bir potansiyel alandır. Yani turizm için, kentin tanıtımı için bulunmaz nimettir. Bu
nimetleri canlandırmadan, araştırma, planlama vb yapılmadan başkaca bir tanıtım aracını kullanmak
doğru değildir.
3.27.5.
BASIN AÇIKLAMASI/20 TEMMUZ 2011
SEKA VE ÇEVRESİ 1.VE 3. DERECE ARKEOLOJİK SİT ALANIDIR VE BAKANLIK İZNİ OLMADAN KARAR
ALINAMAZ, UYGULAMA YAPILAMAZ…
Belediye meclisinden ve Anıtlar Kurulundan onay alan Seka Koruma Amaçlı İmar Planının hemen
akabinde, Seka alanının büyük bir bölümü her hangi bir mevzuata uygun olmaksızın TRT ye kiralanmış
ve hatta bu kiralama öncesi film platosu çoktan kurulmuştur. Aslında plato karşı olduğumuz bir oluşum
değildir, ancak zamanlama, oluşum şekli ve henüz plan süreci tamamlanmamış, üstelik planlamasında
plato bulunmayan bir alanda yer alması yanlış bulunmuştur.
77
Mesleki duyarlılığımız gereği yaptığımız tüm katkı çalışmalarının ve hatta Büyükşehir Belediyesinin
çalışmalarının bir tarafa bırakılarak, bir bakıma eksikleri ile de olsa planın hayata geçmesine engel
olabilecek
görüşlerimiz
bu
tutum
basın
karşısında
açıklaması
ile
kamuoyunda paylaşılmıştır.
Kentimizin ve tarihimizin çok önemli bir
alanının yeniden hayata kazandırılması
için başlatılan çalışmalar bizleri çok
heyecanlandırsa
da
bir
o
kadar
endişelendirmeye devam ediyor.
Basından öğrendiğimiz üzere, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi Meclisi, yaklaşık
600.000 m²likSeka alanının, yaklaşık
230.000 m² sini yani 1/3 nin 20 yıllığına
TRT‘nin film platosu olmasına karar
verdi. Seka alanındaki sehven yıkıldığı
söylenen tescilli yapıların, tescilden düşürülmek istenmesi, tescilli lojman yapılarının yapısal
özelliklerini bozan tadilatların yapılmasında denetimsiz kalınması gibi sadece Seka alanı için
örneklediğimiz süreç, acele kararların sebep ve yapılan hataların alışkanlık haline geldiğini
göstermektedir.
Kocaeli kentinin bir film platosuna ev sahibi olması çok doğru olsa da; meslek alanımızın öğretileri,
gerekleri ve hukukun zorunlulukları adına, platonun yeri itibariyle yanlış olduğunu söylemek ve
kamuoyunu konu hakkında bilgilendirerek meclisin kente dair suç işlediği konusunda uyarı yapmak
kamusal görevimizdir.
Seka Koruma Amaçlı İmar Planı askı süresi dolmadan, olası itirazlar ve yeni düzenlemeler
beklenmeden, böylesi bir karar alınması etik değildir.
Askıda olan plan ile alandaki tescilli yapıların korunmasına ve yeniden işlevlendirilmesine yönelik
öngörüler hazırlanmış ve hatta uygulamaya yönelik çalışma da başlatılmıştır.
Ancak platonun varlığı ile yaklaşık 232.000 m² alanda planın öngördüğü uygulamalar 20 yıl
yapılamayacaktır.Yani, platonun kullandığı yapılar işlevlendirilemeyecek, ilerlemesi gerekebilecek
kazı çalışmaları sınırlanacak, Seka hayata kazandırılsa dahi 232.000 m²’lik alan gündelik hayatın bir
parçası olamayacaktır.
Basındaki haberlerden gördüğümüz, konunun görüşüldüğü meclis toplantısında belediye başkanımızca
belirtilen; “acil uygulama başlatmazsak, bu plato başka kente gidecektir” şeklindeki ifadeler, yıllardır
78
tartışılan ve Büyükşehir Belediyesince çalışma yapılan Seka alanı sürecine, başta belediye olmak üzere
tüm kent tarafından verilen emekler adına “acil bir karardır”.
Seka; kültürel ve tarihi özellikleri ile uzmanlarca onaylanmış korunması gereken yapıları ve
arkeolojik mirası ile hem Nikomedya’yı hem de kentin ve ülkenin Cumhuriyet ve sanayileşme
dönemini barındıran önemli bir potansiyel alandır.Yani turizm için, kentin tanıtımı için bulunmaz
nimettir. Bu nimetleri canlandırmadan başkaca bir tanıtım aracı kullanmak doğru değildir.
Seka’nın sit alanı olmadığını, yani korunmasına gerek olmadığını düşünmek dahi yanlıştır. Kültür ve
Turizm Bakanlığınca korunması gereken alan olarak tescillenmiş, arkeoloji açısından yüzey araştırma
çalışmaları başlatılmış ve tüm bu gerçekler ile Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlanmış, yapısal
uygulamaları için mimari projelerinin hazırlık aşamasına gelinmiştir.
Tüm bu planlama çalışmalarının, uygulama sürecini 20 yıl ertelemek veya parçacıl bir bakış ile Seka’ nın
1/3 ünü bırakıp 2/3 ünde, kentin kültür sanat turizm ve benzeri bir merkezi olarak hayata geçmesini
düşünmek, yapılan çalışmaları göz ardı etmektir.
Kaldı ki, belediye meclisinde karar alımından önce, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Kocaeli
Müdürlüğü ve Kültür Turizm Bakanlığı onayı alınmak zorundadır. Yetkili kurul tarafından, platonun
projeleri ve tescilli yapılar ile ilişkisi, fiziki bağı incelenmek durumundadır ve uygulamasının da
uzmanlarca denetlenerek gerçekleşmesi gerekmektedir.
Diğer yandan; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu;
Madde 9 ile izinsiz müdahale ve kullanma yasağı getirmiş olup tescilli yapılara izinsiz müdahale ve
kullanım için yasal cezalar söz konusudur.
Ayrıca, madde 16 ile ruhsatsız yapı yasağı getirilmiş ve ”…koruma amaçlı imar planlarında, plana;
sitlerde, sit şartlarına aykırı olarak inşa edilen yapılar hakkında imar mevzuatına göre işlem yapılır. “
denmektedir.
Yani, platoların sökülebilir imalatlar ile yapılacağı savunması yapılsa dahi, sit alanı içerisinde açık ve
kapalı alan projesi ile kurul onayının alınmış olması gerekmektir.
Kamu yararına çalışan meslek odaları olarak, bizlerin koruma politikalarını hatırlatmak ve yasal
süreçlerin gerçekleşmesini izlemek ve sağlamak görevimizdir. Henüz Seka KAİP onaylanma sürecini
tamamlamamıştır ve de halen askıda olan planda bir plato öngörüsü bulunmamaktadır.
Film platosunun kentimizde kalması, ancak Seka alanı uygulamalarının önünü açması için, kentin bir
başka yerinde yer almasını diliyoruz. Aksi takdirde, tüm bu insani ve mesleki gerekçelerimize ve artık
alıştığımız “yine muhalefet yapıyorlar” savunmalarına karşılık, haklılığımızı hukuk yoluyla
arayacağımızı kamuoyuna bildiririz.
79
3.28.
3.28.1.
TMMOB KOCAELİ İKK PLATFORMUNDA YAPILAN ETKİNLİKLER
YUVAM AKARCA İÇİNDEKİ TİCARET ALANI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI/0
TEMMUZ 2010
TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu, toplu konut alanı Yuvam Akarca'da, daha önce günübirlik tesis
alanı olarak belirlenen bölgenin, plan değişikliğiyle ticaret alanı yapılmak istenmesi ve projesinde
görüldüğü üzere ticaretten daha yoğun konut alanı tasarlanması üzerine, 3 Temmuz 2010 tarihinde bir
basın açıklaması yaptı.
Basın Açıklamasından;
“…Yuvam Akarca alanı içindeki 4839, 4840 ve 4841 no’lu adalardaki parsellerin kullanım şekli beş yılda
üç kez değişmiştir. Bu değişimin sebebi anlaşılamamakla birlikte, bu alanın yüksek bir ranta sahip
olmasının bu kararsızlığın yaşanmasında büyük etken olduğunu düşünmekteyiz.
Oysaki planlar 5 yılda 3 kez değişmek için yapılmaz. Mutlak
doğrular, mutlak ihtiyaçlar vardır ve planlar var olan ihtiyaca
yönelik çözüm üretir. Yuvam Akarca Konut Alanı içindeki bu yere
kazandırılacak fonksiyon da; tamamen o bölgedeki nüfusa ve
mevcut yerleşim alanlarının ihtiyacına göre belirlenmek ve
ardından plan yapılarak uygulamaya geçmek gereklidir. Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte belirtildiği üzere; "Plan
ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik ve sosyal
donatı dengesini bozmayacak nitelikte, bilimsel, nesnel ve teknik
gerekçelere dayanan, kamu yararının zorunlu kılması halinde
yapılan plan düzenlemeleridir." şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu alan için yapılan değişiklikler plan değişikliği yönetmeliğine de
uymamaktadır.
•
Mülkiyetinin Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde olması
nedeniyle de bu alanın kamu yararına kullanımı şarttır.
•
"Ticaret
Alanı",
bölgede
yaşayan
herkesin
yararlanabileceği ticari faaliyet anlamını taşır ve içinde konutların yer aldığı bir ticaret fonksiyonu,
ancak söz konusu alan içinde yaşayacak konut sakinlerinin ihtiyacına cevap verecek nitelikte olabilir.
Bu ticaret alanın planlardaki büyüklüğüne bakıldığında ise, ticarete ayrılan alanın, bölgesel
ihtiyaçlara göre belirlendiği ortaya çıkmaktadır. Kent Konutun internet ortamında paylaştığı konut
projeleri ile yapılacak uygulamanın üç boyutlu canlandırma görselleri, plan kararları ve yapılacak
uygulamanın örtüşmediğini göstermektedir.
80
•
Diğer yandan Ticaret alanının bölgeye getireceği yoğunluk ile konut alanının getireceği yoğunluk
farklıdır. Ticaret alanı kararı alıp, içinde konut yapmak ve hatta Kent Konut projelerinden görüldüğü
üzere, konut alanıymış gibi yoğunluklu konutlar üretmek, gerçekte bölgeye gelecek nüfus yoğunluğunu
saklamaktır.
•
Artan nüfus yoğunluğu Yuvam Akarca halkının halen kullanmakta olduğu sosyal, kültürel vb
alanların yeni nüfus ile paylaşması demektir. Ya da aynı alan içinde yeni konutlar için yeterli yeşil ve
sosyal donatı alanları, okul, sağlık tesisi vb. ana ihtiyaçlar yapılması gerekmektedir.
•
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair İmar Yönetmeliğinde de belirtildiği üzere, Ticaret Alanı"na
dönüştürülen ve önceki kullanım kararı "Günübirlik Tesis Alanı" olan parsel için, günübirlik hizmet
tesisinin hizmet vereceği bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması da gerekmektedir.
Tüm bu tespitlerimiz sonucunda, kamu yararını korumak amacıyla, yaşamın ve dolayısıyla kentlerin
plan ve uygulama süreçlerinde toplum yararının gözetilmesi gibi, insanca bir tutumun sergilenmesini
dileriz
3.28.2.
KUZEY MARMARA OTOYOLU GÜZERGÂHINA AİT PLANA İTİRAZ
TMMOB KOCAELİ İKK bünyesinde yapılan
çalışmalar
ile
öncelikle
basına
ve
kamuoyuna basın açıklaması yapılmış ve
ardından şubemiz tarafından teknik rapor
hazırlanarak askı süresi içinde plana itiraz
edilmiştir.
81
Basın açıklamasından;
“Kentlerimizi otomobillere tutsak hale getiren karayolu öncelikli ulaşım politikaları sonucu, tarihsel,
doğal ve çevresel değerler büyük oranda yok edilmiş ve yok edilmeye de devam edilmektedir.
Kocaeli’ de neredeyse kent merkezi sayılabilecek noktada Solaklar, Durasan, Bayraktar,
Eseler, Uzunbey, Emirhan, Biberoğlu köylerinin verimli toprakları bir otoyol uğruna tehdit edilmektedir.
Bu köylerin hemen yanı başında bulunan OSB alanları da kırsal yaşam için tehlikedir. Otoyol ve OSB
birlikteliğinde ise bu bölgede kısa zamanda kırsal yaşamın tarımın sona ereceği ve sanayi alanlarının
artarak tüm köy alanlarını işgal edeceği ortadadır. Zira otoyol tarım alanlarını verimsizleştirecek,
insanları sağlıksızlaştıracak ve köylü köyünü tarlasını terk edecektir. Verimsiz tarım alanlarının yeni
kararlar ile sanayiye dönüşmesi ise olmayacak iş değildir, çünkü ülkemizdeki planlama anlayışı arz talep
ilişkisi ile gerçekleşmektedir. Arz talep ilişkisi doğru olabilecek bir ilişki iken, halen bilinçsiz olan
toplumca, baskılara maruz yönetimlerce farklı yorumlanmaktadır.
Projenin Kocaeli‘ de yaratacağı çevresel sorunlara bakıldığında da yapılması planlanan yol inşaatı ile
birlikte yaratılacak tahribatın geri dönüşü mümkün olmayan zararlara neden olacağı görülmektedir.
1-) ÇED Raporu olmadan hayata geçirilmemesi gereken proje için, raporların hazırlanması öncesinde
de, yönetmeliğin 9. maddesine göre "Halkın Katılımı" toplantılarının düzenlenmesi gerekmektedir.
Bunun için de Kuzey Marmara Otoyol Projesinin geçtiği mahallelerde, hükümetçe organize edilmesi
gereken "ÇED Halk Katılımı" toplantılarının yapılması gerekmektedir. Bu toplantılar gerçekleştirilmeden
Kocaeli Büyükşehir Belediyesince otoyol güzergâhı planlara işlenmiş ve askıya çıkartılmıştır. Çevre
hukuku bakımından, projenin ÇED Yönetmeliği‘ne tabi tutulmaması hukuka aykırıdır.
2-) Öncelikle getireceği yoğun araç trafiği ile birlikte insan sağlığını tehdit edecek olan Kuzey Marmara
Otoyolu Projesi, doğal alanların tamamen yok olmasına neden olacaktır. Plansız kentleşme ve
sanayileşme etkisi ile Kocaeli‘nin çok az kalan verimli tarımsal toprakları bu niteliklerini kaybedecektir.
3-) İstanbul‘un yeni kültür kenti vizyonu gereği, kent içindeki sanayi ve depolama gibi kullanımların
desantralize edilmesi kapsamında; Gebze, Dilovası ve Çayırova gibi ilçelerin mevcutta yer alan
sorunlarına (sanayi alanlarının beraberinde getirdiği sağlık ve yerleşim sorunları, trafik yükü, plansız
gelişme sorunları vb.) ek olarak yeni sorunlar getirecektir.
Gebze, Dilovası ve Çayırova‘da yer alan mevcut sanayi alanlarında ulaşılabilirliğin etkisi ile artış
yaşanacak, yeni sanayi alanlarının açılması da gündeme gelecektir. Plan yapma hakkı olan Sanayi
Bakanlığı bu bölgelerde yeni OSB alanları ilan edebilecektir.
4-) Dilovası ile Kartepe arasında TEM, E-5 ve Körfez arasında sıkışıp kalan yerleşimler, Kuzey Marmara
Otoyolu ile birlikte kuzeye doğru gelişme eğilimi gösterecek, bu yoldan verilen çıkışlar ile konut alanları
gelişme göstermeye başlayacak, planlı konut alanlarının yakın çevresinde yer alan diğer tarım alanları
yavaş yavaş konut vb alanlar olarak planlanmaya başlayacaktır. Böylece yerleşimler orman sınırlarına
kadar dayanacak, bu alanları tehdit etmeye başlayacaktır.
82
5-) Söz konusu güzergâh diğer kentlerde de olduğu gibi, Kocaeli sınırları içerisinde alan Gebze Ballı
Kayalar Doğal Sit Alanı‘nı ortadan ikiye bölmekte, bütünlüğünü ve sit alanı özelliğini bozmaktadır.
Körfez İlçesi sınırlarında yer alan Namazgâh ve Kaya Mezarlarının bulunduğu Arkeolojik Sit Alanı‘nın ise
üzerinden geçmektedir. Anayasanın "Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması" kenar başlıklı 63.
maddesinde "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla
destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır..." hükmü bulunmaktadır. Gerek doğal, gerekse tarihi
değerlerimize zarar verecek bu durum, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa ve
şehircilik ilkelerine aykırıdır.
Bu planlara yukarıda belirtilen gerekçelerle askı süresi içerisinde itiraz ederek ve itiraz gerekçelerimizin
başkanlık makamınca değerlendirilmesi ile hatalardan uzak durulmasını hedeflemiş bulunmaktayız.
Kamuoyuna saygıyla bildiririz.”
3.28.3.
“KANDIRA GIDA OSB” NİN YER SEÇİMİNE İLİŞKİN TMMOB KOCAELİ İKK
GÖRÜŞÜ, YERİNDE BASIN AÇIKLAMASI /17 EKİM 2010
TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu, 17 Ekim 2010 tarihinde Kandıra Gıda İhtisas OSB için
kamulaştırılan araziler konusunda kitlesel bir basın açıklaması yaptı.
Basın Açıklamasından;
“…Hepimizin bildiği gibi kentimiz bir sanayi kentidir. Çoğumuzun söylediği gibi de "sanayinin başkenti"
konumundayız. Ulusal ve Uluslararası düzeyde birçok tanınmış fabrika ve şirketin varlığını sürdürdüğü
bir ilde yaşamaktayız. En çok vergi ödeyen, en çok ciro yapan birçok endüstri kuruluşuna da ev sahipliği
yapmaktayız.4 adet teknopark ve 12 adet olan Organize Sanayi Bölgelerine bir yenisi olan ve şu an
üzerinde olduğumuz Kandıra Gıda İhtisas OSB‘nin dâhil edilmesiyle 13 âdete çıkan OSB varlığıyla da
övünç duyulan bir ilde yaşamaktayız. Sanayi üretimi, katma değeri, işi ve aşı da beraberinde getireceği
düşünülmekte olan bir alandır.
Bunlar işin teoride olumlu görünen
yanlarıdır.
Fakat
OSB‘lerin
yer
seçimi yapılırken ve planlanırken
kimi hususlara dikkat edilmelidir.
Mevcut
OSB‘lerdeki
doluluğa
bakarak, yeni OSB‘lere ihtiyacın
olup
olmadığının
tespiti
çok
önemlidir. Kandıra Gıda İhtisas OSB
ile Kocaeli İl sınırlarındaki OSB sayısı
83
13 olacaktır. Diğer 12 OSB‘lerdeki doluluğa bakıldığında parsel bazında doluluk oranın %50-55 arası
olduğu resmi makamlarca ifade edilmektedir. Bu her 2 fabrikanın 1 tanesinin faaliyette olmadığını
ifade eder.
…Asıl olan Toplumsal yarardır. Bu da Kandıra köylülerinin bütününü kapsar. Toprakların bu şekilde
özelleştirilmesi kabul edilemez. Eğer Kandıra‘ya bir OSB kurulacaksa karar mekanizması içerisinde
Kandıralılar en yüksek sesleriyle olmalıdırlar.
…Planlanan bu OSB‘nin bir sınırı Sulama Göleti‘ne 100 metreye kadar yaklaşmaktadır. Atıkların
arıtılarak Sarıkız deresine döküleceği söylenmektedir. İleriki süreçlerde de bu derenin geçtiği bölgede bir
barajın yapılacağı da bilinmektedir ve Kandıra Gıda İhtisas OSB‘nin 2. etabının da gündeme gelmesi
olasıdır.
…TMMOB her daim ifade ettiğimiz gibi halktan yana, emekten yanadır. TMMOB olarak kamu ve
toplumsal sorumluluklarımız gereği, tüm meslek örgütleriyle, toplumla, kente ve çevreye duyarlı tüm
kesimlerle birlikte, demokratik uyarı görevimizi yerine getirirken, doğal, tarihi miraslar ile sosyalkültürel yaşamın korunması önceliğinde ve bir grubun değil, halkın çıkarlarının öne çıkartıldığı planlar
yapılmasını diliyoruz…”
3.28.4.
TARIM ALANLARININ AMAÇ DIŞI KULLANIMI VE OSB’LER /22 OCAK 2011
Kandıra’da faaliyete geçmesi planlanan, Gıda İhtisas OSB‘nin mutlak tarım alanı olmasa da, yöresel
geçim kaynağı olan tarım alanları üzerinde
kurulmasına yönelik olarak, şubemiz ve
TMMOB Kocaeli İKK’nın başlattığı karşı
duruşa ait teknik gerekçeleri uzmanları ile
ortaya koymak, kentin diğer yerlerinde yine
yanlış yer seçimleri ile karşımıza çıkan OSB
alanlarına
dikkat
çekmek
ve
halkı
bilinçlendirmek uyarmak için bu panel
planlanmış
ve
sempozyumuna
yaklaşan
veri
olması
kent
için
İKK
ortaklığında Kandıra’da gerçekleştirilmiştir.
Sanayi kaynaklı çevre ve yaşam zararlarının
azaltılması,
çarpık
engellenmesi,
planlı
yapılaşmanın
kentleşmenin
sağlanması gibi” yasal mevzuatta yer alan
amaçlarla
Organize
Sanayi
Bölgeleri
oluşturulmaktadır
. Kentleşmeye katkı sunmadığı görülen OSB‘ler, kentimizde de giderek çoğalmakta ve yer seçimlerinin,
kentin diğer yaşam alanlarını tehdit ettiği ve edeceği de görülmektedir. Bu bağlamda önce sanayileşen
84
ve sonra Organize Sanayi Bölgelerine dönüşen, Dilovası gibi yaşanmış bir örnek ile henüz faaliyete
geçmeyen kentin yeni OSB’lerinin tartışılması amacıyla bu panel düzenlenmiştir.
Panelin sonuçlarından bazıları;
 Sanayinin disipline edilmesi için ortaya çıkan OSB‘ler amacına ulaşamamıştır.
 OSB‘lerin denetlenememesi önemli bir sorundur.
 Çünkü Organize Sanayi Bölgeleri kurulum aşamasından faaliyete başlayana kadar,”yerel yönetimler,
kamu ve devlet ile ilişkili bir süreç” yaşanmaktadır. Ancak resmi onaylar sonrasında, OSB içinde imar,
denetim vb. konularda bu idarelerin hiçbir yetkisi kalmamakta, OSB kendi iç planlaması ile faaliyetlerini
sürdürmektedir.
 “Tarım işsizliğin sigortasıdır” dense de, sigorta olarak görülen tarım arazileri Organize Sanayi
Bölgelerine dönüşebilmektedir.
 Dilovası tarımdan sanayiye dönüşümün bir örneğidir.
 Sahip olduğu kıyı-deniz potansiyelleri ile turizm bölgesi ilan edilmiş olan ve kentin verimli tarım
topraklarına sahip olan Kandıra, yeni ulaşım yatırımları ile yeni sanayi yatırımları için cazip bir bölge
haline gelmektedir. Bu bağlamda gelecek öngörüsü tarım ve turizm olan ilçenin sanayi tehdidi altında
kalmasına, Dilovası’ndaki sürecin yaşanmasına engel olunmalıdır.
3.28.5.
TMMOB KOCAELİ İKK KENT SEMPOZYUMU II/
6-7-8 MAYIS 2011
2007 yılında yapılan ilk kent sempozyumunda elde edilen kente dair tespitlerden yola çıkarak 2010
yılında II. Kent sempozyumunun hazırlıklarına başlanmıştır. Öncelikle, önceki sempozyum ve yaşanan 3
yıllık süreç değerlendirilmiş ve kentin baskın kimliği ve kent ekonomisinin itici gücü olan sanayinin
önemi ile yeni sempozyumda; “KAOTİK SANAYİ KENTİ” yerine “YAŞANABİLİR SANAYİ KENTİ” ne
ulaşmanın yollarının aranması planlanmıştır.
Sempozyuma hazırlanmak amacıyla, 9 ayrı başlıkta, farklı disiplinlerden toplam 70 TMMOB
mensubunun katılımı ile çalışma komiteleri oluşturulmuştur.
Komiteler kendi alanlarında yaptıkları çalışmalar sırasında, ilgili kurum kuruluş, sivil toplum örgütü,
dernek bileşenlerinin katılımı ile büyümüş ve çalışma alanlarını da genişletmişlerdir.
85
Aynı zamanda sempozyumun farklı katılımcılarının olması ve daha dinamik biçimlenmesi ve
sempozyumun diğerlerinden farklı olarak “Kent Sempozyumu” olması, yani kentlileri bir araya getiren
bir kent etkinliği olması nedeniyle her yaş grubu için etkinliklerle bir dizi yarışma ve sergi
gerçekleştirilmiştir.
Bu etkinlikler kapsamında, sempozyuma hazırlık sürecinde ”Fotoğraf Yarışması” ve “İlk ve Orta
Öğretimler Arası Öykü ve Karikatür Yarışmaları” ile çeşitli söyleşiler, paneller yapılmıştır.
Tüm bu hazırlık çalışmalarının ortaya çıkardığı birikimle 6-7-8 Mayıs 2011 tarihlerinde gerçekleşen
sempozyumda;
“Maksimum
fayda
ile
ortak
aklın
birlikteliğinde kente ve yaşama dair çözüm üretmek için”,
yetkili idareler, bilim ve kent dostları bir araya gelmiş ve 9
oturum, 2 panel ile hem bilgi paylaşımı hem de sağlıklı
yaşam için öneriler tartışılmıştır.
II.
Kent
Sempozyumunun kente çok ciddi katkı sunacağını
düşündüğümüz sonuç bildirgesi hazırlanmış, bildiri
kitabı hazırlıkları ise devam etmektedir.
86
3.28.6.
TMMOB KOCAELİ II. KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI
II.Kent Sempozyumu Sonuç Bildirgesi hazırlıkları
Sempozyum Sekreteryası olan Mimarlar Odası
Kocaeli
Şubesinin
disiplinlerin
katkısı
organizasyonunda
ile
hazırlandı
diğer
ve
İKK
tarafından basılarak kamuoyu ile paylaşıldı.
Sempozyuma hazırlık sürecinde gerek Mimarlar
Odası Kocaeli Şubesince ve gerekse diğer odalar
ve Kocaeli İKK Tarafından yapılan tüm etkinlikler
ve kentsel çalışmalar da bu sempozyuma ve
sonuç bildirgesine girdi sağlamıştır.
Sonuç Bildirgesinden;
KENT VE PLANLAMA
Ülkemizde,
dünya
kenti
vasfını
İstanbul
üstlenmiş, bu doğrultuda İstanbul, mevcut
sanayisi ile buna bağlı sektörlerini desantralize
ederek,
kültür
ve
turizm
kentine
doğru
dönüşmeye başlamıştır. İstanbul’ un küresel kent vizyonu ile örtüşen bu durumuna bağlı olarak alınan
kararlar ve yapılan planlamalar, komşu illeri-bölgeleri ve en çok da İstanbul’un hemen yanı başındaki
ilimizi etkilemektedir. Ancak;
İstanbul etkileşimindeki Kocaeli’nin planlamasında; sanayi yatırımları, göç, yeni çevre sorunları gibi,
mevcut sorunlara eklenecek yeni artışlar için alınan tedbir sadece nüfus artışını öngörmekten ibaret
olmamalıdır. Aksine, coğrafyasına sıkışan kentin, yeni nüfusuna yetecek kadar potansiyelinin olmadığı
dikkate alınmalıdır ki mevcut nüfusu ile kent şimdiden tarım alanlarını yerleşim ve sanayi alanı olarak
dönüştürmektedir.

İstanbul’un yeni vizyonu gereği başlattığı dönüşüm, tüm Marmara’yı etkileyeceğinden, bölgesel
kararlar diğer kentlerin mekânsal planları içinde tartışılarak alınmalıdır.

Bölgede çevre, sosyal ve ekonomik bileşenlerin dengesini kuracak taşıma potansiyeli üzerine bir
çalışma gerçekleşmeli ve tüm aktörlerin katılımı ile yasal ve yönetsel düzenlemeler yapılmalıdır.
SANAYİ TARIM ÇEVRE
Kocaeli’nin 55 yıldır içinde bulunduğu hızlı sanayileşme ve kentleşme sorunları çözümlenmemişken,
üstüne İstanbul’un desantralizasyon sürecinin getireceği yük eklenmektedir. Çünkü desantralize
kararları ile nüfusun artması, tarım topraklarının yapılaşmaya açılması, Organize Sanayi Bölgelerinin
kent içinde kapladıkları alanın artması, sanayi merkezlerinin İstanbul’da konumlanması, vergilerin
87
İstanbul’da ödenmesi, arsa rantının artması, plansız yapılaşma, işsizliğin artması, ulaşım sorunu, çevre
kirliliği, üst düzey hizmetlerin gelişmemesi, kenti yaşamayan çalışanların artması beklenmektedir.

Bugün Kocaeli’de km²ye 432 kişi düşerken, 2025 nüfusu gereği bu sayı 1100 olacak ve nüfusun
%92’si kent nüfusu olacaktır. Yani kırsal yaşam neredeyse kalmayacaktır. Türkiye illerinin yaklaşık 4,5
katı yoğunluğa sahip olan ilimizde, her geçen gün sanayinin artması ve buna müdahale edilmemesi
durumunda, kentin boş kalan toprakları da yapılaşacak ve belki de yetmez hale gelecektir.

“Tarım işsizliğin sigortasıdır” dense de, sigorta olarak görülen tarım arazileri Organize Sanayi
Bölgelerine dönüşebilmektedir.

Dilovası’nın yapılaşma, çevre ve yaşam sorunlarının çözümü, Kocaeli ve ülkemiz için öncelikli
hedef olmalıdır.

Marjinal tarım alanlarının verimliliğini yöresel geçim kaynağı olarak görmeyerek, bu tarım
topraklarını imara açmak, insan merkezli bir karar olmasa da, ne yazık ki yasaldır ve ne yazık ki bu
durum, “marjinal tarım alanının sanayi alanına dönüşümü” biçiminde yaşanmaktadır. Ranta yönelik
olduğunu düşündüğümüz bu dönüşümlerden vazgeçilmelidir.

Kocaeli’ye baktığımızda sanayiden kaynaklanan hastalık yükünün ortaya konabilmesinin
neredeyse olanaksız olduğu görülmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, sanayide kullanılan
ham maddelerin kimyasal bilgisinin ticari sır kapsamına girmesi nedeniyle bilinememesidir.
TURİZM

Turizmin planlanması ve doğayı koruyan bir uygulama için, turizm faaliyetlerini disipline eden
projelere ihtiyaç vardır;
o
Denizlerin ve kıyılarımızın kirliliğine engel olunamaması nedeniyle sahil turizmi, Kandıra dışında
kalmamıştır. Turizm bölgesi ilan edilen Kandıra’ya ait 1/1.000 ve1/5.000 ölçekli planlar KBB tarafından
yapılmışsa da, bölgede turizmi canlandıracak entegre projeler bulunmamakta veya varsa da daha
önceki yıllarda yapılanlar gibi rafta kalmaktadır.
o
Samandağların, Kartepe, Başiskele, Gölcük, Karamürsel ilçelerinde kalan bölgelerinde, doğa
turizmine yönelik havza planları yapılmalı, bu planlara yönelik doğa turizmi projeleri geliştirilmelidir.
o
Kentin doğa turizmi, kendiliğinden ve çoğunlukla kent dışı katılımcılarla kontrolsüzce
yapıldığından, kısmen canlı durumdadır. Ancak bu kontrolsüz eylemler doğayı tahrip etmektedir.
AFETLER

Genelde Türkiye’de yapılan temel hata da risklerin dikkate alınmamasıdır. Birkaç büyük ilimiz
dışında, hiçbir ilimizin tüm tehlike ve riskleri dikkate alan afet senaryoları bulunmamaktadır.

Kentin afet riskleri, Kocaeli Çevre Düzeni Planı, ilin tamamının birinci derece deprem bölgesi
içersinde olduğu, başka bir deyişle, tehlikenin her yerde aynı olduğu esas alınarak hazırlanmamıştır.

İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri’nin ana görevlerinin başında il hudutları içersinde afet tehlike
ve risklerinin belirlenmesi, afet ve acil durum önleme ve müdahale planlarının yapılması görevleri de
bulunmaktadır. Olması gereken, bu yeni kuruluşun öncelikle bu iki temel görevi yerine getirmesi ve
88
tüm paydaşlarla birlikte hazırlayacakları “ il afet yönetimi strateji ve eylem planı” ile tüm kuruluşların
kendi sorumluluk alanları içersinde yapmaları gereken faaliyetleri belirlemek olmalıdır.
ULAŞIM

Kent-içi ulaşımda ekonomik çözüm, raylı sistem ve denizyoludur.

Ulaşım hizmetlerinde temel yapılandırma, evden-işe, işten-eve kesintisiz ulaşımdır. Bu sebeple
de ulaşım sistemlerinin birbirleriyle bağlantılı ve bir bütün olarak kesintisiz ancak uyumlu işlemesi
ulaşımdaki felsefenin özünü oluşturmalıdır.
Türkiye’de UKOME’ler ulaştırma hizmeti veren işletmelerle gevşek ilişki içindedir. Katılımcı yapıda
değildirler. Ücret birlikteliği dışında yolcu yararına sağlanabilmiş hizmet pek yoktur. Yaptırım güçleri
dün de yoktu; bugün de yoktur.

Yeni UKOME’ler, büyükşehir belediyelerinin de tarafı olacağı ancak yönlendiremeyeceği,
büyükşehir belediyelerinden özerk yapıda, tarafları kente ulaşım hizmeti sunan işletmeler / kurumlar /
kuruluşlar olan, yaptırım gücüne sahip, bu alanda varlık gösteren STK ve üniversitelerin de katılımcı
olduğu bir üst eşgüdüm ve karar organı şeklinde yapılandırılmalıdır.
ENGELSİZ YAŞAM

Kenti oluşturan konut yerleşme alanları, kentsel çalışma alanları (yönetim, kamu kuruluşları,
kentsel ve bölgesel iş merkezleri vb.), yeşil alan, kentsel sosyal alt yapı (eğitim, sağlık, kültürel tesis,
dini tesis) arasındaki bağlantı, güçlü ulaşım ağları ile sağlanarak toplumun engelli, yaşlı, hasta kısmı
unutulmadan tüm insanlara yönelik tasarım yapılmalı, ülke, bölge ölçeğinden başlanarak kente inen
planlar yapılmalı ve planlar arasındaki uyum sağlanmalıdır.
EĞİTİM

Eğitim alanı siyasal ve parasal baskılanmadan kurtarılmalıdır.

Göçün etkileri, eğitim sistemindeki eksiklikler, eğitim olanakları, okul - derslik yetersizliği,
öğrenci sayısının çokluğu gibi sorunlar masaya yatırılarak, ivedilikle kentin eğitim sorunu çözüme
ulaştırılmalıdır.

Okul binaları, mimarisi ve bahçesiyle itici değil çekici, çocukların yeteri kadar oyun alanı
bulabilecekleri, yaz aylarında hobilerini gerçekleştirebilecekleri açık alanlar da düşünülmelidir.

Yurttaşlara nitelikli bir eğitim sunulması, onların eğitim taleplerinin karşılanabilmesi eğitim
planlaması yapılmasını gerektirir. Eğitim talebi ile eğitim sunumunun dengelenebilmesi, nüfus
hareketleri, göçler, kentleşme, nüfusun coğrafi dağılımı, nüfus ve öğrenci sayılarının artış oranları gibi
nüfus göstergelerinin incelenmesini gerektirir. Nüfus incelemeleri sonucunda kentin nerelerine yeni
okul yapılması ya da var olan okullara ek yapılıp yapılmaması gerektiği saptanmak zorundadır. Okul
binalarının yerlerini açıkça belirten kent planlarının hazırlanması gerekmektedir.
KÜLTÜR -SANAT
89
Kentte yerel anlamda süreklilik kazanmış birçok girişim bulunmaktadır. Yapılan birçok etkinlik olmasına
rağmen kentin sadece bir bölümü bu işlerin farkındadır. Ancak kentin etkinlik mekânları, içinde yapılan
veya yapılmaya çalışılan işler için uygun fiziksel özelliklere ve tasarıma sahip değildir.

Kocaeli’de sanat üretimi ve sergilenmesinin yapılacağı alanlar mevcuttur. Bu alanlar planlanmış
tasarlanmış alanlar değildir, zaten illa ki hazır mekânlar olması da gerekli değildir.

Sanat üretimi ve sergilemesi için doğal mekânları, eski binaları, fabrika alanlarını rahatlıkla
kullanmak mümkündür. Ancak buna olanak sağlanması gereklidir. Bu hem sanatçının mekân
problemlerine çözüm getirir, hem atıl alanların değerlendirilmesini sağlar, hem de sanatın belli alanlara
sıkışıp kalmasını engeller. Aynı zamanda sanatın kamu tarafından da içselleştirilmesinin, hayatlarının
bir parçası olmasının yolunu açmış olur. Ancak, ne devlet kurumları, ne de çok uluslu sanayi şirketleri
olsun, İstanbul’a yaptıkları yatırımları Kocaeli’ye yapmamaktadır. Kocaeli yerel yönetimleri, S.T.K.’lar,
üniversite, yaptırım gücü olan tüm kesimler artık Kocaeli’nin bir arka bahçe değil, bir kültür şehri
olabileceğini göstermeli ve sanayi kenti olmanın kültürel kazanımını elde etmelidir.

Sanayi kenti Kocaeli’de, endüstriyel alanların kültür - sanat aktivitelerine ev sahipliği
yapabilmesi ve sanayi kuruluşlarının bu aktiviteleri organize etmeleri veya finanse edebilmeleri
gerekmektedir.
3.28.7.
TMMOB MİTİNGİ/15 MAYIS 2011
TMMOB`ye bağlı 19 Oda Başkanın ortak karar önerisi üzerine TMMOB Yönetim Kurulu 15 Mayıs Pazar
günü Ankara`da taleplerimizi dile
getireceğimiz bir miting düzenlenmesi
kararı almıştır.
Miting Çağrı Metninden;
Ülke politikaları sonucunda toplumun
her kesiminde işsizlik artarken, gelir
dağılımındaki adaletsizlik derinleşmiş,
demokratik haklar gerilemiş, devletin
sosyal yönü dış borçların faizlerine
harcanırken sosyal güvenlik çökmüş, özellikle son yıllarda ölümlü iş kazaları sayısı artmıştır. Bütün bu
olumsuzluklardan da toplumun tüm kesimleri gibi mimarlar ve mühendisler de fazlası ile payını almıştır.
Büyüme-istihdam propagandasının arkasına sığınılarak çevre katliamları gerçekleştirilmiş, yeşil alanlar,
dereler, nehirler ve kıyılar kirletilirken, ülkenin doğusu geri kalmış, batısı ise daha fazla gelişmiş, bunun
sonucu yaşanan göç sorunu daha da derinleşmiştir.
90
NEDEN YÜRÜYORUZ, NE İSTİYORUZ?
Özelleştirilen, kapatılan kamu işletmeleri ve işini kaybeden, özlük hakları gerileyen meslektaşlarımız için,
-ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI YÜRÜYORUZ.
İnsanca, iş güvenceli, toplu sözleşme ve grev haklarının tam olduğu, işçi sağlığı ve iş güvenliğine dayalı istihdam ve
iş kazalarını en aza indiren;
- GÜVENCELİ VE İNSANCA BİR ÇALIŞMA YAŞAMI İÇİN YÜRÜYORUZ.
Gelişen teknoloji ve artan üretkenliğe, 45 saatlik yasal çalışma süresine rağmen 55 saatin üzerinde çalışan ve fazla
mesai ücretini alamayan meslektaşlarımız için;
-ÇALIŞMA SAATLERİNİN YASAL SEVİYEYE GETİRİLMESİ, FAZLA MESAİ ÜCRETLERİMİZİN ÖDENMESİ İÇİN
YÜRÜYORUZ.
- GELECEĞİMİZ İÇİN YÜRÜYORUZ.
- DENGELİ, İSTİHDAMA DAYALI, ÇEVREYE DUYARLI BİR SANAYİLEŞME İÇİN YÜRÜYORUZ.
-TOPRAKLARIMIZ İÇİN SUYUMUZ İÇİN, MADENLERMİZ İÇİN, ÇEVRENİN KORUNMASI İÇİN YÜRÜYORUZ.
-DOĞAYI VE TARİHİ DEĞERLERİ TAHRİP EDEN HİDRO-ELEKTRİK ve NÜKLEER SANTRALLERİNDEN VAZGEÇİLMESİ
İÇİN YÜRÜYORUZ.
-İŞE GİRMEDE VE ÇALIŞMA YAŞAMINDA
KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ, EŞDEĞER İŞE EŞİT
ÜCRET POLİTİKALARI İÇİN YÜRÜYORUZ.
TMMOB yasasına yapılmak istenen kasıtlı ve
yanlış müdahalelere, akademik ve mesleki
yeterliliği kanıtlanmamış yabancı
mühendislere tek yanlı olarak ülkemiz
kapılarının açılarak kalitesiz ve kontrolsüz
hizmet sunumuna olanak tanınmasına,
bizlerin kendi ülkemizde mülteci durumuna
düşürülmesine dur diyoruz.
-MESLEĞİMİZ İÇİN YÜRÜYORUZ.
Derslikleri dahi olmayan, kontenjanları 5 yılda 2 katına çıkartılan, akademik kadrosu oluşmadan açılan mimarlık ve
mühendislik fakültelerine, niteliksizleştirilmiş, sorunlarına çözüm getirilmeyen mühendislik eğitimlerine, bilimsel
gerekler ve ülke ihtiyaçlarının göz ardı edilmesine, uzaktan eğitim, popülist ve siyasal yaklaşımlara, Teknoloji
Fakülteleri gibi içi boşaltılan mühendislik eğitimlerine, mesleki hak ve yetkilerimizin aşındırılmaya çalışılmasına
hayır diyoruz.
-PARASIZ BİLİMSEL UYGULAMALI VE ANADİLDE MİMARLIK MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ İÇİN YÜRÜYORUZ.
91
3.28.8.
TMMOB “DEPREME DUYARLILIK YÜRÜYÜŞÜ”/17 AĞUSTOS 2011
TMMOB`nin Türkiye`nin deprem gerçeğini ve alınması gereken önlemleri siyasi iktidara ve yerel
yöneticilere hatırlatmak için düzenlediği "TMMOB Depreme Duyarlılık Yürüyüşü"nün dördüncüsü bu yıl
İzmit`te gerçekleştirildi. Yürüyüş öncesi basın açıklaması yapıldı.
Yürütücülüğünü İnşaat Mühendisleri
Odası‘nın yaptığı "TMMOB Depreme
Duyarlılık Yürüyüşü" için Türkiye‘nin
dört bir yanından gelen binlerce
mühendis, mimar ve şehir plancısı 17
Ağustos depreminin yıldönümünde
İzmitlilerle
buluştu.
Deprem
yürüyüşü için ilk olarak saat 21.30‘da
Merkez Bankası önünde toplanılarak
Demokrasi Parkı‘na yüründü.
"Can kayıplarının nedeni doğanın
öfkesi
değil,
"Depreme
ortak
korkmak
devletin
acizliğidir",
suskun kalmak yıkıma
olmaktır"
değil
"Depremlerden
korunmak
gerek"
dövizleri taşıyan iki binin üzerinde
TMMOB
üyesi
ve
İzmitli
depremzedeler attıkları sloganlarla da
doğa olaylarının afete dönüşmemesi
için siyasi iktidarı ve yerel yöneticileri göreve çağırdı.
Demokrasi Parkı‘nda TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Arızlılı depremzedeler adına
Recep Uğur ve İMO Yönetim Kurulu
Başkanı
H.
Serdar
Harp
birer
açıklama yaptı.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet
Soğancı,
depremin
üzerinden 12 yıl geçtiğini ama hala
gerekli
yasal
yapılamadığını
düzenlemelerin
belirterek,
"Siyasi
iktidarları hep uyardık. Uyarmaya
devam edeceğiz: Doğa olaylarının
92
afete dönmesini istemiyorsanız; yüzünüzü insanımıza dönün. Bilimin ve tekniğin gereğini yapın.
Odalarımızın ve Birliğimizin sesine kulak verin" dedi.
"TMMOB Depreme Duyarlılık Yürüyüşü"nün ikinci bölümü için ise 17 Ağustos saat 02.00‘de yeniden
Demokrasi Parkı‘nda toplanıldı. Buradan meşalelerle Anıtpark‘a yürüyen binlerce kişi depremin
gerçekleştiği saat 03.02‘de hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulundu.
3.29.
•
YAYIN ÇALIŞMALARI
KMİM “5” MART 2010
Koruma politikalarının ve kent uygulamalarının
dosya konusu olarak detaylıca ele alındığı, yanı sıra,
deprem,
eğitim,
yarışma
projeleri,
öğrenci
çalışmaları, Mimarlar Odası etkinlikleri gibi konu
başlıklarının
da
yer
aldığı
Kocaeli
mimarlık
Dergimizin 2010 yılının ilk sayısı yayınlandı ve
dağıtımı gerçekleştirildi.
•
Bu
KMİM “6” AĞUSTOS 2010
sayıda;
ulaşım
politikaları,
ülke
vekent
özelindedosya konusu olarak ele alınmış ve yanı sıra,
deprem, eğitim, yarışma projeleri, öğrenci çalışmaları,
Mimarlar Odası etkinlikleri gibi konu başlıkları da yer
almıştır.
93
•
KMİM “7”HAZİRAN 2011
Enerji ve enerji verimliliği KMİM 7. Sayısında dosya
konusu olarak ele alınmış ve yanı sıra afet, eğitim,
yarışma projeleri, öğrenci çalışmaları, Mimarlar
Odası etkinlikleri, söyleşiler, kitap tanıtım gibi konu
başlıkları da yer almıştır.
•
KMİM “8” OCAK 2012
Bu yıl Haziran ayında 7. sayısı yayınlanan KMİM dergisinin yeni sayısı için hazırlık çalışmaları devam
etmektedir. Yeni sayıda içerik ve tasarım olarak yenilenmeye çalışan Kocaeli Mimarlık Dergisinin yeni
sayısı; röportajlar, söyleşiler, yuvarlak masalar gibi güncel, aktif etkinliklerin yansıması olarak
planlanmıştır.
Bu kapsamda,

“Kentin Mimarlarıyla Söyleşi” 24 Kasım’da şubemizde farklı bölgelerde farklı mimarlık
alanlarında çalışan 7 mimar ile gerçekleştirilmiştir.

KMİM için planlanan sözlü tarih çalışmasına yönelik olarak, kentin eskilerinden Fotoğraf
Sanatçısı Cemal Turgay, Tarih yazarı Şakir Balkı ve Yazar Savaş Poyraz 5 Aralık’ta şubemize davet
edilerek söyleşi gerçekleştirilmiştir.

Kent içi birçok inceleme gezisi yapılmış ve kentin yeni planlanacak alanları, sorunlu alanları
fotoğraflanmıştır.

Mustafa Küpçü ve Ruhan Odabaş ile basın, mimarlık ve kent söyleşisi yapılmıştır.
•
1923-1960/İZMİT,CUMHURİYET’İNTANIKLARI BİNALAR VE KENTTEN HABERLER”
KİTABI /TEMMUZ 2010
Geçen
Yıl
başlayan
İzmit
Cumhuriyet Dönemi Mimarı
Mirası çalışması, bu yıl da beş
ay boyunca devam etmiş ve
yayına
dönüşebilir
getirilmiştir.
önceleri
hale
Bu
çalışma
envanter
çalışması
olarak başlasa da; elde edilen
94
bilgiler, tespitler, belgeler ile oldukça kapsamlı bir hale gelerek 1923-1960 yılları arasında Kocaeli kent
merkezinde İzmit’te döneme ait yapısal, kentsel ve yaşama
dair gelişmeyi içeren kapsamlı bir kitaba dönüşmüştür.
8 Temmuz 2010 tarihinde kitabın kamuoyu ile paylaşımı ve
tanıtımı gerçekleştirilmiştir.
•
KOCAELİ’NİN SANAYİ, ÇEVRE VE KENTLEŞME SORUNLARINA POSCO ÖRNEĞİ İLE BAKIŞ
RAPORU- HAZİRAN 2011
Kocaeli
Çevre
Hareketinin
oluştuğu
süreçte;
dünyanın
4.büyük
çelik
üreticisi
olan
POSCO’nunKocaeli’de, hem de tarım ve yerleşim alanlarının arasında, kent merkezinde yatırım
yapacağı haberleri ile platformun çalışmaları ” Kocaeli’nin sanayi kenti olarak sorunlarını ortaya koyma
ve kentin
sanayiye
doyduğunu, mevcut sorunlarını çözememişken yeni sanayilere kucak açmaması gerektiğini ortaya
koymak” yönünde bilimsel çalışmalar yapmak, bilgilenme sağlamak konusunda ağırlık kazanmıştır. Ve
bu anlamda da Posco denen firmanın kent merkezinde konumlanma süreci, geçmişin örneklerinin
(Ford Otosan gibi) yanı sıra, bugünün örneği olarak ortaya konmuş ve bu firma örneğinde gelecekteki
Sanayi kaynaklı sorunlara yönelik bir çalışma başlatılmıştır. Şubemiz öncülüğünde bilimsel olarak
devam ettirilen bu çalışma bir rapor olarak yayınlanmıştır.
Kentin genel olarak sorunlarını ortaya koyan, çözüm önerileri içeren bu rapor bir sunum haline de
getirilmiş ve Posco ÇED raporunun onayı sürecinde zaman zaman kent kamuoyu ile paylaşılmıştır.
95
3.30.
SMGM (SÜREKLİ MESLEKİ GELİŞİM MERKEZİ)VE SEMİNERLER
3.30.1.

SMGM KAPSAMINDAKİ YENİLİKLER HAKKINDA BİLGİ
Sertifikalı Eğitim Programları
Sertifika programları için üye talebi sağlanmasında başlıca yol, söz konusu sertifikaların Yerel
Yönetimler ve/veya ilgili Bakanlıklar tarafından aranır olmasıdır;
“YAPI DENETIMI”, “MHTK”, “YAPI ÜRETIMINDE IŞ SAĞLIĞI VE IŞ GÜVENLIĞI”, “KAMULAŞTIRMA
BILIRKIŞILIĞI” VE “GAYRIMENKUL DEĞERLEME” “ENERJI KIMLIK BELGESI”

Yerinde Mimarlık Programları
Sürdürülen programların yaygınlaştırılması ve tematik olarak zenginleştirilmesi için şube ve birimlerle
ortak çalışmalar başlatılmış ve “Trabzon, Gümüşhane, Antakya, Ankara ve Kayseri’de
“Yerinde
Mimarlık “ programları yapılmıştır.

Uzaktan Eğitim (E-öğrenme)
SMG kapsamında yürütülen yüz yüze eğitimler, yerinde mimarlık programları, etkinlikler, yayınlar vb.
yöntemlere 2011 yılında “e-eğitim” de eklenmiştir. Çağdaş bir iletişim sistemi olarak internetin de
desteği ile bilginin zaman bağımlılığı olmadan daha hızlı ve kolay erişilebilir olması ve daha çok sayıda
üyeye ulaşması hedeflenmiştir.

Ücretli Çalışanlara Yönelik
Ücretli çalışan üyelerimiz, diledikleri seminere, etkinliğe katılabileceği gibi, aynı zamanda kamu
çalışanlarına yönelik olarak SMG seminerleri, kamu kurumlarından gelen talepler doğrultusunda
açılmaktadır. Bu eğitimler SMGM’nin listesinde olan eğitimlerden seçilebileceği gibi kurumun
ihtiyaçları doğrultusunda da uzmanlar tarafından yeniden kurgulanabilmektedir.
3.30.2.
ENEJİ KİMLİK BELGESİ
EKB eğitimi şube üyelerimiz için 28-29-30 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Üyelerimizin yoğun
talebi olduğundan bu eğitim 2012 Ocak ayında yenilenecek ve ardından yeni talepler için SMGM’ye
yeniden talep edilecektir.
96
3.31.
KURUMSAL TOPLANTILAR VE ÇALIŞMALAR
3.31.1. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ULAŞIM MASTER PLAN HAZIRLIKLARI İÇİN
GÖRÜŞ TALEBİ/30 HAZİRAN 2010
TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi olarak, Kocaeli’nin ulaşım sorunları ve çözümleri üzerine
yaptığımız, katıldığımız etkinlik ve çalışmalar belediyeye iletilmiştir.


TMMOB KOCAELI KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BILDIRGESI VE KITABI

“KENTİ TARTIŞIYORUZ” PANEL SUNUMU

“YEREL YÖNETİMLER DEKLARASYONU”

KOCAELI AKADEMIK ODALAR BIRLIĞI

“SANAYİ KENTİ KOCAELİ” KONGRESİ ÇALIŞMALARI

MIMARLIK DERGISINDEN-UIA KONGRE HAZIRLIĞI
“ULAŞIM” KONULU KYÖD ARAMA KONFERANSI RAPORU-TESPITLER SONRASI UZMAN GRUP
DEĞERLENDIRMESI
Ancak; bu çalışmalar mevcut duruma, yapılan gözlemlere ilişkin tespit ve önerilerdir. Elimizde istatistiki
bir veri veya ulaşım planına altyapı olacak herhangi bir alt plan olmadığından gerçekçi katkılar
sunmamız bu aşamada söz konusu olamamıştır.
Bu nedenle;
“Ulaşım ana planı çalışmaları için tüm kente ait yapılan tespit, analiz, istatistik, sosyal-ekonomik,
coğrafi, kültürel, psikolojik vb alt tespit verileri ile ihtiyaçlar, belediyemizce odamıza iletildiği veya
bilgilenme toplantıları ile aktarıldığı takdirde, odamız ve diğer disiplinler ortaklığında yapılan bu
çalışmaların daha ileriye taşınabileceği” özellikle belirtilmiştir.
3.31.2. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ “İMAR UYGULAMALARINDA KARŞILAŞILAN
SORUNLAR, MESLEKİ UYGULAMA SORUNLARI, KURUMSAL UYGULAMA FARKLILIKLARI”
KONULU TOPLANTI/23 EYLÜL 2010
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi “İmar Uygulamalarında Karşılaşılan Sorunlar, Mesleki Uygulama
Sorunları, Kurumsal Uygulama Farklılıkları” Konulu Toplantı 23 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi adına yönetim kurulumuzun ve serbest çalışan üyelerimizin katılımı ile
gerçekleşen toplantı öncesi, mesleki denetim birimimizde gözlemlenen bazı hatalar ve uygulama
farklılıkları örnekleri ile bir dosya halinde toparlanmış ve kısa bir raporla birlikte hem Büyükşehir, hem
de ilçe belediyelerine iletilmek üzere çoğaltılmıştır. Toplantıda bu dosyadaki bilgiler paylaşılmıştır.
Haksız rekabetin giderek yaygınlaştığı ve hatta mimarsız yapı süreçlerinin yaşandığı bir dönemdeyiz. Bu
nedenle biz meslek odaları da hem üyelerini, hem haksız rekabete yol açanları, hem de yapı
sürecindeki tüm aktörleri, kamu kurumları da dâhil olmak üzere, daha yakın takip etmekte ve olası
97
yanlışların düzelmesi için mücadele etmektedir. Ucuz maliyetin kaliteye yeğlendiği süreç halen devam
ederken, hem mimarların hem de Mimarlar Odasının görev ve sorumlulukları da unutulmaktadır;

3458 Sayılı Mühendislik Mimarlık Hakkında Kanun gereği, mimar unvanını kullanarak
mesleklerini icra etmek isteyen mimarlar, 6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
Kanunu uyarınca; Mimarlar Odası’na kaydolmak ve bu üyeliklerini sürdürmek zorundadırlar.

doğru
Aynı Kanunun 2b ve 2c maddeleri Mimarlar Odası’na “kamu yararının korunması, mesleğin
uygulanmasının
sağlanması,
hizmetin
mimarlar
tarafından
yapılıp
yapılmadığının
denetlenmesi ve haksız rekabetin önlenmesi” görevlerini vermektedir.
Bu görev ve sorumluluklar ile, düzelmesini umut ettiğimiz bazı tespitleri paylaşmak isteyerek
tarafımızdan talep edilen bu toplantı, Kocaeli büyükşehir Belediyesi öncülüğünde Kocaeli’deki tüm
ilçe belediyelerinin yetkili katılımları ile gerçekleşmiştir.
Toplantıda, şubemizce hazırlanan uygulama sorunlarına dair tespitler ve örnek belgelerinin yer aldığı
dosyalar tüm belediyelere iletilmiş ve aynı zamanda sözlü olarak da ifade edilmiştir.
Bu tespitler kısaca şöyledir;
YAPI SÜRECİNDE; BELEDİYE, MİMARLAR ODASI, MİMAR İLİŞKİSİ İLE RUHSATA YÖNELİK EVRAKLAR
HAKKINDA TESPİTLER
1.
Kaliteli mimarlık ve kalitesi artan bir kent için, kamu yararı sorumluluğumuz ile üyelerimize
yönelik seminer-eğitim vb etkinlikleri düzenlerken, bir yandan da toplumsal bilinçlenmenin artması için
çabalamaktayız. Belediyelerimizin de, biz meslek odaları gibi “özellikle mimar olmayan kişilerin iş
yapmasına, ruhsata imza atmasına veya sahte sicil belgesini belediyeye sunmasına, eski onaylı proje
antedini belediyeye sunarak belediyeyi yanıltmasına, büro tescili, yani o yıl için meslek odasınca
verilmiş faaliyet belgesi olmadan hizmet vermesine …” izin vermeyecek derecede dikkatli olmalarını
bekliyoruz.
Aslında meslek odasının denetiminin atlanmadan istenmesi ile bu durum kısmen çözümlenebilir.
Odalarımız üye sicillerini tutarak, işi yapan mimarın cezasının olup olmadığını, o işi yapmaya yetkisinin
olup olmadığını, vergi mükellefi olarak faaliyetinin devam edip etmediğini belgelemekte ve her proje
için düzenlenen Sicil Durum Belgesi ile bu bilgiyi güncellemektedir. Unutmayalım ki, bir projede yetkili
olan bir mimar, bir diğerinde disiplin cezası almış ve yetkisiz hale gelmiş olabilir.
İlgili mevzuatta, Sicil Durum Belgesinin zorunlu olduğu ve yapı ruhsatı ile yapı iskân belgesine
numarasının yazılması gerektiği ve bu belgenin ruhsat dosyasında saklanması gerektiği yazmaktadır.

Valilikler, Belediyeler, Büyükşehir Belediye Başkanlıkları ile bağlı ilçe ve alt kademe Belediye
Başkanlıkları, T.S. 8737 Yapı Ruhsatı formunu düzenlerken formun 37,77 ve 83. bölümlerinde
ruhsata konu iş için meslek odalarınca düzenlenen işin adı ve nitelikleri de yazılı meslek adamının
cezasının olup olmadığını belirten Sicil Durum Belgesinin oda tarafından verilen sayı numarasını
yazmak, SİCİL DURUM BELGESİNİ ruhsat dosyasında saklamak zorundadır.
98

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın (TAU Genel Müdürlüğü) 08.07.2002 tarih ve 13946 sayılı
genelgesinde; T.S.10970 Yapı Kullanma İzin Belgesinin 40,84 ve96. bölümlerine de Sicil Durum
Belgesinin oda tarafından verilen sayı numarasını yazmak, dosyasında saklamak zorundadır.
İdarelerce usulüne uygun olarak düzenlenmeyen ve onaylanmayan formların herhangi bir geçerliliği
bulunmayacağı da belirtilmiştir.
2.
Odamız ekte sunduğu örnek bilgi yazıları ile belediyeleri yıllardır sürekli uyarmasına rağmen hala
“Sicil Durum Belgesi istemeyen-zaman zaman istemeyen-bazı projelerde” istemeyen belediyelerimiz
ne yazık ki bulunmaktadır: Körfez, Derince, Kandıra…

Kısmen de olsa bu belediyelerin ruhsat ve iskân belge örnekleri odamıza gelmektedir ve bu
örneklerde de ilgili hanenin boş olduğu görülmektedir.

İletilen kopyalardan kesilen ruhsatların yanlış doldurulduğu da görülmekte olup bazıları bilgi
olarak aşağıda örneklenmiştir.
 İMZASIZ
RUHSAT
ÖRNEĞİ
 SİCİL DURUM BELGE NO YAZILMAMIŞ VEYA BELGE GERÇEKTEN YOK- MİMARIN MESLEK
ODASI KAYIT NUMARASI -ÜYE SİCİL NUMARASI YAZILMIŞ
a)
Yapı
ruhsatlarının
neredeyse hepsinin “sicil durum
belge
no”
hanesinin
boş
olduğunu
veya
bu
haneye
mimarın
sicil
numarasının
yazıldığını ve dolayısıyla da bu
ruhsatların
geçerli
olmadığını
görmekteyiz.
b)
Aynı
zamanda
bazı
belediyelerin ruhsat belgelerinde sadece mimar ve inşaat mühendisi imzası bulunmakta diğer proje
müelliflerine ait imza bulunmamaktadır.
99

STATİK PROJE MÜELLİFİ SİCİL DURUM BELGE NUMARASI YAZILMIŞ-ANCAK DİĞER
MÜELLİFLERİNKİ YOK, YA DA ODA SİCİL NO, YANİ ÜYE NUMARASI YAZILI
 MİMARİ PROJE MÜELLİFİ SİCİL DURUM BELGE NUMARASI DOĞRU YAZILMIŞ, ANCAK
MÜELLİF İSİM VE İMZALARI EKSİK
 STATİK PROJE MÜELLİFİNİN ADI İMZASI BELGE NUMARASI VB. YOK?
100
3.
Sicil Durum Belgesinin istenmeme hususu, üyelerimizden aldığımız bilgiye göre, belediye
yetkilileri tarafından şöyle dile getirilmektedir; “Odalar mesleki denetim yapıyor ve bu belgeyi ondan
sonra veriyorlar, odalar bu hizmeti ücret karşılığı yapıyor ve bu durum mal sahibini gereksiz masrafa
sokuyor….” Bu ve benzeri açıklamalar göstermektedir ki, yanlış anlaşılan ve yanlış anlatılan belge
konusunda, isteyerek veya bilmeden yasal zorunluluklar yerine getirilmemektedir.
Mal sahibini hiç ilgilendirmeyen; mesleki denetim, sicil durum belgesi ve buna dair ücret Mimarın
Odası ile kendisinin arasında olan yasal bir yükümlülüktür. Sicil Durum Belgesi de belediye tarafından
istenmesi gerekli olan yasal bir zorunluluktur.
Mesleki Denetim; Mimarlık hizmetlerinin, kamu yararını gözetmek, haksız rekabeti engellemek,
meslek etiğini ve eser sahibi mimarın 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun’dan gelen haklarını
korumak amaçlarıyla, Mimarlar Odası tarafından yürürlükteki standart ve normlara göre incelenerek,
mimarın kayıt ve sicillerinin tutulması”dır.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğince hazırlanan 24.06.1981 tarih 17410 Sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanan “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Asgari Ücret ve Çizim Standartları Tespit
Komisyonu ve Kontrol Bürolarının Kurulmasına İlişkin Yönetmelik”le Odalar, üyelerinin vermekte
oldukları mesleki hizmetleri (projeleri) asgari çizim standartları ve asgari ücret tarifesine uygunluk
esaslarına göre denetlemekle görevlendirilmiştir.
6235 sayılı Kanun ile yönetmelik çıkarabilme yetkisi olan, TMMOB Mimarlar Odası “Türk Mühendis ve
Mimar Odaları Birliği Mimarlar Odası Serbest Mimarlık Hizmetlerini Uygulama, Tescil ve Mesleki
Denetim Yönetmeliği”ni hazırlamıştır. 5933 sayılı Resmi Gazete.’de yayınlanan yönetmeliğin, “Görev,
Hak, Yetki ve Sorumluluklar” başlıklı 4. bölümünde “Mimarların görev, hak ve sorumlulukları” da
düzenlenmiştir. Buna göre; mimar, bu yönetmelik kapsamına giren tüm serbest mimarlık
hizmetlerini Mimarlar Odasının mesleki denetimine sunmakla yükümlüdür. “Mimarın bu
yükümlülüğü iş sahibinin, ilgili idarenin, inşaat ve kullanma izni veren mercilerin Mimarlar Odasının
mesleki denetimini istememesi durumunda da ortadan kalkmaz. Mimarın kendisine tanınmış görev,
hak ve sorumlulukları,Mimarlar Odası dışında başka bir kuruluş tarafından sınırlanamaz ve
kısıtlanamaz” denilmiştir.
4.
Bir diğer konu da, belediye başkanlarının bu gibi konulardan haberdar olmamasıdır. Tabiidir ki
bir başkan her konuyu bilmek zorunda değildir, ekibi ile o işi çözüp gerçekleştirebilir. Biz tüm
yazışmalarımıza rağmen, hala bir şeylerin ters olduğunu görerek, birçok defa da belediye başkanları ile
konuşmayı tercih etmiş bulunmaktayız.
Bu görüşmelerde “Sicil Durum Belgesinin yasal zorunluluğu, Meslek Odasının mesleki denetim
yapmasının gerekliliği, belediye evraklarının meslek odası evrakları ile uyumlu düzenlenmesi… vb.”
teknik konular anlatılmaktadır.
101
Bazen başkan, bilgisi olmadığını ifade ederek, imar müdüründen bilgi almakta ve yanlış olan kısmın
düzeltilmesini istemekte, bize de düzeleceği sözünü vermektedir.
Bazen de başkana konu teknik personelce daha önceden aktarılmış bulunmaktadır; “oda bir sürü para
alıyor, oda onayına gerek yok…vb” şeklinde bilgi verildiğini de öğrendiğimiz olmuştur.
Mimarlar Odası yıllardır %2 oranında her bir proje bedeli üzerinden ücret almıştır, resmi bir düzenleme
ile geçilen maktu ücret uygulaması da bu yüzdeden çok farklı ya da çok yüksek miktarda değildir.
Örnek verirsek, 200 m2lik bir mimari projenin asgari ücret bedeli 3400 TL dir ve bu projenin denetimi
ile Sicil durum Belgesi için 50 TL ödenmektedir. Yani aslında kazancın küçük bir bölümüdür. Başka
bir örnekte ise; İzmit Belediyesi sınırlarında bir site projesi için Mimarlar Odasına 769 TL ücret
ödenmiş, ruhsat harçları için 23.000 TL bedel ise belediyesine ödenmiştir. Yani Mimarlar Odasına
yapılan ödeme ruhsat bedelinin dahi çok altında bir bedeldir.
Aslında sorun çok daha başkadır ve belediyelerimiz bu konuda kullanılmaktadır. Öncelikli sorun
imzacılık yapan mimar ve mühendislerdir. İmzacılığın hat safhada olduğu, piyasada çok büyük
ıskontolar yapıldığı dikkate alınırsa, düşük bedelle kalitesiz hizmet veren veya bir teknik ressamın
imzacısı olan veya belediye çalışanı birinin imzacısı dahi olabilen biri için, 50 TL önemli olmakta ve
yetkili idareye yanlış bilgi aktarılmakta, meslek odası şikayet edilmekte, bununla hiç alakası olmayan
vatandaş mağdur gösterilmektedir vb….
5.
Biz üyelerimizden tespit edebildiklerimizi, tüm uyarılarımıza rağmen meslek etiğine aykırı
davranışlarını devam ettirenleri disiplin kuruluna sevk etmeye başlamış bulunmaktayız. Tespiti zor olan
bu konuda aynı hassasiyeti belediyelerimizden de beklemekteyiz. Belediyelerin bu suçun bir parçası
olmamaları için, kamu personeli mimar ve mühendislerinin uyarılmaları ve gerektiğinde gerekli cezaya
onların da maruz kalmaları önemlidir. Belediyelerde çalışan birçok teknik personelin haricen ve
imzacı kişileri kullanarak mimarlık mühendislik alanında iş alıp, hizmet verdiği bilinmektedir. Kötü ve
kalitesiz piyasa ortamına bu biçimiyle katkı sunan meslek insanları afişe edilmeli, gereği yapılmalıdır.
6.
Oda onayına gelmeyen ruhsat almış projeler için Körfez Belediyesi örneklenmiştir. Diğer
belediyelerin dosyalarının incelemesi devam etmektedir. Görüldüğü üzere, belediyemiz bazen meslek
odası onayını istemiş, bazen de istememiştir. Bu isteyip istememe durumunun neye göre belirlendiği
ise, içinde bulunduğumuz haksız rekabet ortamında öğrenilmesi önemli bir husustur.
İMAR UYGULAMALARI HAKKINDA TESPİTLER
 KBB tarafından hazırlanan İmar Yönetmeliğine rağmen, belediyeler arasında farklı imar uygulamaları
bulunmaktadır. Belediyelerin; “mevcut yapılaşma, coğrafya, afetler vb özellikleri” dikkate alarak, plan
notları ile başkaca düzenlemeler getirme hakları bulunmaktadır. Ancak bu haklar, aynı il sınırları içinde,
üstelik fiziksel olarak küçük bir ilde çok fazla değişemez diye düşünüyoruz. Sit alanında, turizm alanında
102
vb özellikli yerlerde bazı değişiklikler getirilse de, genel imar kurallarının kentin her yerinde aynı
uygulanması gerekmektedir.
1999 depremi sonrasında kentimizde imar kuralları ciddi olarak değişmiştir. Bazı kısıtlamalar gelmiş,
bazı tavsiyeler eklenmiştir vb…
Depremde açık ve kapalı çıkmalarda büyük hasarların tespit edilmesi 1.50 m olan çıkma sınırını 1m ye
indirmiştir. Ne olması gerektiği veya 1.50 m den fazla da olabileceği başka bir tartışma konusudur.
Kente bakarsak, örneğin Körfez Belediyesi’nde, eski imar hakları ve plan notları ile getirilmiş başka
haklar görmekteyiz;
a.
Tüm açık ve kapalı çıkmalar, tüm ilde 1 m civarında iken Körfez Belediyesi sınırlarında 1.50 m
olabilmektedir.
b.
Bu çıkmalar TAKSve KAKS
harici bırakılmıştır.
c.
Asma
gibi,
asma
kat
yapılabildiği
katlı
yapılarda
toplam yüksekliğe 2 m ilave
hak tanınmaktadır.
d.
Bodrum katlar parselin
tamamına
yayılmakta
ve
bağımsız bölüm olarak iskâna
açılmaktadır.
Belediyemiz
aykırı
mı
davranıyor, ya da o bölge için
kentleşme açısından bir çözüm
üretildiğinde
karşımıza
bu
kurallar mı çıktı veya bu çözümler başarılı ise, niye kentin tamamında yok? Aslında belediyeyi
eleştirmek değil bu uygulamaların gerekli olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz.
Bir diğer örnek de Gölcük Belediyesinden
a.
Kolon koymak suretiyle yapılan balkonlar açık çıkma olarak değerlendirilmektedir.
b.
Parselde 0.00 kotu, her projede parsel köşe kotları ortalaması alınarak bulunmaktadır.
Bu örnekler için de, “doğrudur veya yanlıştır” denemez, sadece farklılaşmayı gösteriyor, farklılaşma
sebebi irdelenmelidir.
 Mimarlar Odası, Yapı Denetim ve Belediye evraklarında yapı sınıfları farklı olabilmektedir. Odamızın
Sicil Durum Belgesi hazırlığında projenin ait olduğu yapı sınıfı Bayındırlık Bakanlığı listelerine göre tespit
edilerek yazılmaktadır. Yapı Denetim firmasının evraklarında yazan yapı sınıfı ile Oda Sicil Belgesinde
yazan birbiriyle aynı olduğu halde, bazen belediyesinde ruhsat belgesine başka bir sınıf
103
yazılabilmektedir. Örneğin; Sicil Durum Belgesi 2a, Yapı Denetim Belgesi 2a olan bir projenin ruhsattaki
sınıfı 3a olarak tespit edilmiştir.
 Yukarıda yasal bir zorunluluk olarak anlatmaya çalıştığımız “Sicil Durum Belgesi” konusunda hukuk
süreci yaşadığımız Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ise ihale ettiği hiçbir proje işini odaya sunmamakta,
Sicil Durum Belgesi almamaktadır. İzmit Belediyesini bu konuda hassas bulmaktayız, zira ihale ettiği
işler odamıza onaya sunularak belge istenmektedir.
Tarafamızdan talep edilerek Büyükşehir Belediyesince düzenlenen bu toplantı sonrası birçok belediyede
uygulamalar konusunda düzelmeler olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda böylesi toplantıların
tekrarlanması gerektiğini düşünmekteyiz.
3.31.3. KENTİN YENİ MİA ALANI PLANLAMASI HAKKINDA TOPLANTI /12.07.2011
Kocaeli Büyükşehir Belediyesince, batıda
Eski
Gölcük
Yolu,
kuzeyde
D-100
Karayolu, doğuda ve güneyde Yeni
Gölcük Yolu ile sınırlı 465 ha. alan
Merkezi
İş
Alanları
(MİA)
olarak
belirlenmiş ve “Katılımcı bir planlama”
anlayışı ile mülk sahipleri, üniversite, sivil
toplum kuruluşları ve halk ile birlikte
planlamak için bir çalışma başlatmıştır.
Temmuz ayından bu yana konu hakkında
iki çalıştay yapılmıştır. Çalıştayda; Kocaeli
ilinin
merkezi
Geleneksel
mekânı
Kent
nedeni
niteliklerin
durumundaki
İzmit
merkezinin
kısıtlı
ile
sahip
yükleneceği,
olmadığı
mevcut
merkezin yükünü azaltacak alternatif bir
merkez
oluşturmak
amacıyla
yola
çıkıldığı belirtilmiş, ancak bu bölgenin seçilme gerekçeleri ortaya konmamıştır.
104
İlk paylaşım toplantısında, dünyadaki
başka kentlerin MİA alanlarına dair
örnek görseller sunulduktan sonra,“
MİA nedir, ne anlama gelir, ne amaçla
yapılır, Kocaeli’nin bu bölgesinde MİA
yapmaya neden ihtiyaç duyulmuştur,
kente katkısı ne olacak, hangi kentsel
ihtiyaçları karşılayacak vb” planlama
süreci alt verileri ile ön bilgilenme
yapılmadan (ki çalıştaydaki sivil halk
için
bu
gerekli
bir
açıklamadır)
planlamayı yapan ve çalıştayı yürüten firma yetkililerince çalıştayın öneriler bölümü ilk bir saatlik örnek
sunumların ardından başlatılmıştır.
Öneriler
sırasında
alana
dair
çekincelerimiz sunulmak istenmişse
de, “ bu çekincelere çalıştayın bu
aşamasında yer verilmeyeceği, direkt
öneri
söylememiz
gerektiği”
belirtilerek, bizlerin meslek alanından
alana dair endişelerimizi paylaşmamız
engellenmiş ve bu paylaşım toplantısı
hiçbir tartışma yapılmadan direkt
öneriler alınarak devam ettirilmiştir.
Bu tutum, “belirlenen alanın tartışmasız MİA olmasının kabul edildiği, bu durumun değişmeyeceği ve
bu nedenle de MİA kapsamındaki öneri fonksiyonla hakkında konuşmamız gerektiği” bir yöntem olarak
algılanılmış ve bundan duyulan rahatsızlık kendilerine de ifade edilmiştir.
Çalıştay başlangıcında alana dair istatistikîbilgiler sunulduğunda, alanın tamamına yakın bölümünün
özel mülkiyet olduğu, %62‘sinin boş
olduğu ifade edilmiştir.
Bizler de bu alanın alüvyon bir zeminde
yer aldığını, bir kısmında Küçük Sanayi
Sitesinin yer aldığını, bir kısmının yapı
yasaklı
alan olduğunu, büyük bir
bölümünün “SULAK ALAN” olduğunu
bilmekteyiz. Sulak alanlar, ekolojik
denge için önemli olup korunması
gereken alanlar olarak bilinmekteyse
de, Körfez kıyılarına yıllar boyunca
105
yapılan ve halen de devam eden dolgular ile mevcut sulak alanın büyük bölümü betonlaşmış ve hali
hazırda kente olan ekolojik katkısı da azalmıştır.
Oysaki sulak alanlar;

Bünyesindeki organik maddeler ile seli emer, yavaşlatır,

Yeraltı su depolarını dolu tutar,

Doğal arıtma sistemleridir,

Sularla taşınan besin ve sedimanların birikmesini sağlar ve bu nedenle de deltalar ve taşkın
alanlar en verimli tarım alanları haline gelir.

İklim değişikliğine yol açan karbonun %40‘ı sulak alanlarda depolanır, alan kurutulursa
karbondioksit salınımı başlar.
Böylesi faydaları olan bir alanın son kalan parçasının da, uygun bir planlama korumaya yönelik bir
yapılaşma düzeni getirilmezse, bir kez daha yapılaşma uğruna doğal dengeyi bozacağız.
Kentin yeni MİA alanı olarak seçilen bölge aynı zamanda İzmit ve Sapanca Su Havzasının ortasında
kaldığından, planlama açısından yine koruma alanı olarak görülmelidir.
Alan aynı zamanda İstanbul’un Kocaeli üzerinden büyüme aksında yer almaktadır. Yani, yeni
yapılaşmalarıyla su havzasına etkisi açısından endişe uyandırırken, İstanbul kaynaklı oluşacak göç ve
nüfus artışı, diğer yandan da ulaşım yoğunluğu ile kentte yeni sorunlar yaratabilecektir.
Bu ve benzeri endişeler ile kentin çok önemli bir alanının MİA seçilmesi doğru bulunmamaktadır. Ancak
bizlerin endişelerine rağmen devam eden çalışmalar karşısında yapılabilir öneriler ile bizleri
düşündürmeye alanı hakkındaki değerlendirme ve öneri geliştirme çalışmalarını başlatmış
bulunmaktayız ve bitiminde de bu çalışma rapor olarak belediyeye sunulacaktır.
3.31.4. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÇEVRE DÜZENİ PLANI VE NAZIM İMAR PLANI,
PLAN NOTLARI DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ HAKKINDA TOPLANTI /06 ARALIK 2011
1/5000 ölçekli nazım imar planı plan notlarının Arazi Kullanım Kararları başlığı altında 2.1.1.Meskûn
Konut Alanları ve 2.1.2.Gelişme Konut Alanları başlıklı maddelerinde önerilen değişiklik hakkında
Odamızdan görüş istenmiştir. Öneride; 1/5000 nazım plan notlarına, alan büyüklükleri getirilmiş,
alanın büyüklüğüne göre farklı emsal artışı yapılması ve kat adetlerinde de artış sağlanması
öngörülmüştür. Değişen plan notu, alanın büyüklüğüne göre bazen “nazım plan değişikliği
yapılmadan”, bazen de “uygulama imar planı değişikliği yapılmadan” uygulanabilecektir.Üstelik “her
0,25 Ha alan ilavesinde 0,05 emsal ve her 0,50 Ha alan ilavesinde de ilave 1 kat verilir” gibi ilkelerine
106
aykırı, nedeni anlaşılmayan ifadelere yer verilmiştir.Ayrıca herhangi bir ölçekteki plana yansıtılmayan
yoğunluk artışı diğer planlar ile uyum sağlanmasını da olanaksız kılacaktır.
Öncelikle plan değişikliği-revizyonu yapmadan, sadece plan notları değişimi ile kentin planlanmamış,
belirsiz alanlarına yoğunluk artışı getirilmek istenmektedir.
99 Depremlerinden sonra kent genelinde 2 ve 3 kat (kısmen 4- 5 kat) olarak belirlen imar haklarının
yanı sıra yeni planlama yaparak, fazla katlı veya yüksek yapılar yapılabilecek alanların belirlenmesi
mümkündür ve bu konuda, ihtiyaç görülen yerlerin tespiti ile silüete ve mevcut dokuya uyumlu bir
şekilde uygun yer seçimi yapılması halinde, şubemizin de olumsuz bir görüşü bulunmayacaktır.
Ancak sunulan öneri, plansız kentleşmeye yol açacaktır ve bu nedenle çekincelerimiz şube görüşümüz
olarak ortaya konulmuş, raporlanmış ve toplantıya katılım sağlanarak ifade edilmiştir.
Çevre Düzeni ve Nazım İmar Planı Plan Notları değişikliği hakkında TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli
Şubesi Görüşü:
1)
Plan notları planı açıklayıcı nitelik taşır ve bu nedenle, planın yerine geçemez.
2)
“Nazım imar planı değişikliği yapılmaksızın” ya da “uygulama imar planı değişikliği
yapılmaksızın” gibi ifadelerle planın yok sayılması mevzuat ve planlama ilkeleri dikkate alındığında
mümkün değildir.
3)
Plan notu değişikliği ile yoğunluk artırıcı plan değişikliği yapılamaz. Aynı zamanda yoğunluk
kararlarının planlara yansımaması planlar arası uyum gerekliliğini de ortadan kaldırmaktadır.
4)
Söz konusu emsal artışlarının nerelerde olacağı belirsizdir, bu belirsizlikle planlamadan söz
etmek dolayısıyla mümkün değildir.
5)
Farklı alan büyüklüklerine farklı emsal artışları, kat artışları getirilmekte, bu da alan büyüdükçe
daha çok emsal anlamına gelmektedir. Böyle bir yaklaşımın, ne kişiler arası eşitlik ilkesi çerçevesinde ne
de planlama ilkeleri çerçevesinde yeri yoktur.
6)
Plan notu değişikliği önerisinde “… deprem riski göz önünde bulundurularak, çarpık yapılaşmayı
giderme, düzenli ve çağdaş yapılaşmanın önünü açma adına…” denerek, emsal artışlarına gerekçe
yaratılmaya çalışılmıştır. Odamıza toplantı için gönderilen üst yazıda ise “eski kent dokusunun
yenilenmesi amacı” belirtilerek aynı çaba sürdürülmüştür. Ancak yoğunluk artışlarının henüz
yapılaşmamış meskûn konut alanlarında, hatta gelişme konut alanlarında dahi öngörülmüş olması bu
çabayı da boşa çıkartmıştır.
Sonuç olarak; yoğunluk artışları ancak imar mevzuatının öngördüğü şekilde, artan nüfusun
gerektirdiği teknik ve sosyal donatı alanları da ayrılarak, mutlaka plan revizyonu kapsamında ele
alınabilir.
107
3.32.
2010-2012 ÜYE TOPLANTILARI:“MESLEKİ SORUNLAR VE ÖNERİLER”-“HAKSIZ
REKABET”
2010-2012 dönemi çalışmalarında “mesleki sorunların çözümü, mesleki kalitenin artması, mimarlık
ortamında ekonomik kazanımlarının artması ve haksız rekabetin önlenmesi” konularına ağırlık
verilmiştir. Bu bağlamda yılın başından itibaren tüm üyelerimiz ile zaman zaman geniş katılımlı
toplantılar ve zaman zaman da temsilcilik yönetim kurulları ile değerlendirme toplantıları yapılmıştır.
3.32.1. MESLEKİ DENETİM VE UYGULAMA SORUNLARI ÜYE TOPLANTISI/06 MART 2010
6 Mart tarihli dönemin ilk toplantısında, hem konu hakkında her katılımcının görüşü alınmış, hem de
“Haksız Rekabet” konusunu üye toplantıları dışında yönetim kurulları ile çalışmak, irdelemek üzere bir
çalışma grubu oluşturulmuştur.
Bu toplantı sonrasında 10 Mart 2010 tarihinde çalışma grubu ilk kez toplanmış ve ön değerlendirmeler
yapmıştır.
3.32.2. HAKSIZ REKABET KONULU ÜYE TOPLANTISI /26 HAZİRAN 2010
26 Haziran tarihli toplantıda haksız rekabet ve mesleki denetim hakkında yapılan çalışmalar hakkında
bilgi verildi ve üye görüşleri alındı.
108
3.32.3. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ MESLEKİ UYGULAMA VE DENETİM
SORUNLARINA İLİŞKİN RAPOR/03 EYLÜL 2010 MUDK TOPLANTISI
Tüm ülkede yaşanan mimarlık mesleğini uygulama ve denetleme sorunlarına çözüm arayışı çalışmaları
2010 yılında hız kazanmış ve Genel Merkez bu konuda Danışma Kurulu toplantısı yapma ve konuyu
Olağanüstü Genel Kurula ana gündem maddesi olarak taşıma kararı almıştır. Hatta tüm şubelerin
temsili katılımları ile oluşan merkez çalışma komitesi oluşturulmuş ve danışma kuruluna kadar olan
süreç içinde konu hakkında çalışma yapılması sağlanmıştır. Çalışma grubunda şubemiz adına yönetim
kurulu başkanı Yalçın Ergen yer almıştır.
Merkez yönetim kurulu kararı ile ilk MUDK toplantısı 3 Eylül tarihine planlanmış ve bu toplantının,
bütün şubelerin temsilcilerinin katıldığı bir toplantı olacağı ve aynı zamanda bu toplantının Danışma
Kurulu’na hazırlık olacağı belirtilmiş ve şubelerden mesleki uygulamalarımıza yönelik görüşler
istenmiştir.
Tüm üye toplantıları, yönetim kurullarıtoplantıları ve şube çalışma grubu toplantılarına ait sonuçlar bir
rapor halinde genel merkeze iletilmiştir.
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ
“HAKSIZ REKABET” KONULU ŞUBE GÖRÜŞ VE DEĞERLENDİRME RAPORU
GAYRİ AHLAKİ UYGULAMALARIN ÖNLENMESİ AMAÇLI ÇALIŞMA VE ÖNERİLER
Daha önce tespit edilen bazı konular çalışma programında ele alınarak irdelenmelidir.
a)
Kocaeli’nde başlattığımız ‘’Deprem ve Hukuk’’ panel atölyelerinde hukukçuların da desteğini
aldığımız ve doğal afet dışında da ‘’artık mesleki alanda afetimiz haline gelen mimarlık sorunları ve yapı
üretim süreci’’ hakkında 11 yıldır yapılmayan hukuk birlikteliğindeki çalışmayı yeniden hatırlıyoruz:

Planlamadan başlayarak, tasarım, uygulama, denetim, kullanım ve yeniden kullanım
süreçlerinden oluşan ‘yapı üretim süreci’ne ilişkin bütünsel bir sistemimiz bulunmamaktadır.

Bu sistemin ve yapı üretim sürecindeki tüm aktörlerin görev, yetki ve sorumluluklarının hukuki
olarak tanımlanması ve denetlenmesine yönelik yapılacak yasal düzenlenmelere ACİL ihtiyaç vardır.
b)
‘‘Mimar ve mimarlık hizmet alanı ile sorumluluklarının, toplumca unutulmuşluğu’’ konusunda
etkili tanıtım – bilgilendirme çalışmalarının yapılması gerekmektedir.

Yerel çalışmaların ötesinde, ulusal bir bilgilendirme – bilinçlendirme kampanyası başlatılabilir.
Yazılı ve görsel medya, halkın katılacağı aktiviteler, yarışmalar, atölyeler, ilk ve orta eğitimler ile
mimarlığı buluşturan etkinlikler geliştirilebilir.
c)
Belediye ve diğer kamu kurumları personelinin, gayrı resmi olarak serbest mimarlık alanına dâhil
olmaması için, denetim mekanizmasının işletilmesi gerekmektedir.
109

Tespiti yapılıp belgelendiğinde, hukuka intikal edebilen bu durum için, kurumun denetim
mekanizmasının çalışmasını sağlamaya yönelik çalışma yapılmalıdır.
Asgari ücretlerin uygulanmaması, haksız rekabet ortamının oluşması, kalitenin düşmesi vb. olumsuz
koşullar için öncelikli sebep olarak İMZACILIK görülmektedir.
d)
“İMZACILIK” denen suçun TMMOB Disiplin yönetmeliğinde yer alması; yeterli cezai yaptırım ile
caydırıcı olabilecektir. Ancak öncelikle, yönetmelikte imzacılığın tespit kriterleri ortaya konulmalıdır.

Aynı mimara ait farklı projelerin, mesleki denetime farklı kişilerce getirilmesi ve işin takibi bir
kriter olabilmelidir.

Mesleki denetim görevlilerince, imzacı mimar ve bu imzacılığa yol açan başkaca kişiler hakkında
hazırlanacak tutanak soruşturma kurulu için geçerli bir belge olmalıdır.

Bir ay, hafta ve hatta gün içinde, yapılması imkansız sayıda mimari projenin aynı mimar antedi
ile kendisince veya iş takibi yapanlarca, mesleki denetime getirilmesi de imzacılık için kriter
sayılmalıdır.

‘‘Yapılması imkânsız sayı’’nın bilimsel tespiti için çalışma yapılmalıdır ki bazı açılımlar ileriki
maddelerde örneklenmiştir.

İmzacıların teşhir edilmesi caydırıcı olması açısından önemlidir.

İmzacılığa teşvik eden mimarlık dışı kişiler için suç duyurusu yapılabilmelidir. Bunun için, hangi
şartlarda ve nasıl yapılabileceği konusunda hukuk görüşü alınmalı, gerekirse çalışma yapılmalıdır.
e)
Genellikle imzacı mimarın antedi ile mesleki denetime gelen ve imzasız, mühürsüz olduğu için
mesleki denetim yapılmayan projeler şubemizde bekletilmekte veya iade edilmektedir. Ancak bir süre
sonra mimar imzası ile proje yeniden mesleki denetime sunulmaktadır. Oysa mimar, projenin
içeriğinden haberdar bile değildir. Soruşturma kuruluna sevki söz konusu olduğunda projesini
anlatamayacak durumdadır. Ancak, ‘’kurulun 15 gün içinde savunma alması’’ mimarın projeyi
öğrenip, kendisini savunmasına yol açacak, ispatı zor bir davranışı boşa soruşturmaktan öteye
geçemeyecektir.İmzacılıkla ilgili soruşturma yöntemini hızlandırmak önemlidir.

Soruşturma Uzlaştırma ve/veya Yönetim Kurulunun, imzacılık soruşturmasında izleyeceği
yöntem daha hızlı olacak şekilde yönetmelikte yeniden düzenlenmelidir.
f)
Disiplin kurulunun soruşturma çalışmalarının sonuçlanma sürecinin çok uzun olması ve caydırıcı
cezaların bulunmaması, cezanın disiplin suçu oluşturacak davranışlar için caydırıcılığına engel
olmaktadır.

g)
Onur Kurulu yönetmeliği ile bu sorun yeniden ele alınmalıdır.
Mesleki denetimde, sicil durum belgesi alınana kadar işin mimar dışı başka kişilerce takibine
engel olunması gereklidir. Böylece hem imzacı mimarın düzenini bozacaktır, hem de ilgili muhatabı ile
direkt iletişim yapılarak denetim işini hızlandıracaktır.

Mesleki denetime projenin gelmesi ve takibi için, mimarın kendisi dışında, o mimarlık ofisinde
sigortalı çalışan tek bir personelin odamıza bildirilmesi istenebilir.
h)
Asgari ücretlerin uygulanabilirliğini arttırmak amacıyla, sözleşmelerin mal sahibince
imzalanmasını sağlamamız önemlidir. Asgari ücret bedellerinin altında bir piyasanın oluşmasındaki
nedenlerin başında yine imzacı mimarlar, mimarlık dışı hizmet verenler yani kalitesiz-ehil olmayan
110
kişilerce yapılan mimarlığı, ucuz maliyete satanlar gelmektedir. Bu piyasada, düşük bedelle işi alan
mimar, daha yüksek olan asgari bedelin yazılı olduğu sözleşmeyi, doğal olarak hiçbir mal sahibine
imzalatamamaktadır. Oysa sözleşme yönetmelikte de dendiği gibi önemli bir belgedir.
SMM Yönetmeliğinde;
Mimar, bu Yönetmelik kapsamında olan serbest mimarlık hizmetleri ile ilgili olarak, hizmetin
başlamasından önce iş sahibi “ve hizmet alacağı kişiler” ile sözleşme imzalamak zorundadır. “Bu
sözleşmeler; işin kapsamı, süresi, aşamaları, bedeli, ödeme koşulları, telif ve karşılıklı haklar ile yaptırım
konularında Mimarlar Odasınca belirlenen asgari koşulları kapsar.” Mimarlık hizmetleri şartnamesi ve
ücret tarifesi serbest mimarlık hizmetleri sözleşmesinin ayrılmaz eki sayılır.
Mimarlık Hizmetleri En Az Bedel Tarifesinde;
“Mimar'ın çalışmaları işveren/işsahibi ile sözleşme imzalanması ile başlar, sözleşmede yer alan iş
aşamalarının tamamlanması ve işveren/işsahibi tarafından kabulü ile sona erer. “
denmektedir .
Böylece, Mimarlar Odası birimleri de işin o mimara verildiğine, yani bir bakıma telif hakkının doğmak
üzere olduğuna dair ilk belge olan bu sözleşmeyi, sahte olup olmadığını sorgulamadan mesleki
denetimine esas olarak kabul etmektedir. Bu belgenin gerçek imzalı ve gerekli şartların yazılı olduğu
resmi bir belge olması halinde; işverenin mimari hizmetin niteliği hakkında bilgilenmesi, kalitenin
artması, bedellerin artması, mimarın hakkını araması gibi birçok konuda faydası olacağı açıktır. Yanı sıra
“mimar ile işvereni karşı karşıya getireceğinden” imzacılık ile mücadelede etkin olacaktır.

Bunun için, Mimarlık Hizmetleri En Az Bedel Tarifesinde yönetmeliğinde aşağıdaki gibi bir
ekleme yapılabilir.
o İşveren, doğrudan odaya gelir ve sözleşmeyi odada imzalar.
o İşveren, son üç ayda aldığı imza sirkülerini, imzaladığı sözleşmeye ekler.
o İşverenin odaya gelemediği hallerde, noter onaylı sözleşmenin odaya sunulması şeklinde
maddeler yönetmeliğe girebilir.
i)
Fatura denetiminde vergi ve KDV den kaçmak için çeşitli usulsüzlükler görülmektedir.
Üyelerimize mimarlar odasını vergi denetmeni olarak gösteren, bizce de etik olarak olmamasını
dilediğimiz fatura denetimi uygulaması, oda yöneticileri olan bizler ve çoğu üyemiz tarafından, şimdilik
imzacılığa engel olma yönünde bir etken olarak görülerek, desteklenmektedir. Bu sorunun
kendiliğinden çözüleceği güne kadar, fatura denetiminin disipline edilmesi gereklidir.

Fatura denetimi, Mimarlar Odası’nın tüm şubelerinde uygulanmalı; MOP programından bu
denetimin yapılmasında, fatura numarası ve tarihi yazılmadıkça belge vermemek suretiyle
yararlanılmalıdır.

Buna karşılık üyeye mali kolaylık sağlamak için;
o Mimari hizmetlerde KDV indirimi sağlanması yolunda Maliye Bakanlığı ile görüşmelere devam
edilmelidir.
111
o Mimarlık hizmetinin bütünlüğü açısından, şirket veya kişisel vergi mükellefiyetinde, mali
yükümlülükleri arasındaki bazı ayrımların bulunması ve bazen de yapılan yanlış uygulamalar
nedeniyle haksız rekabet doğabilmektedir. Şirket olarak yapılan hizmetin “hizmet faturası” ile serbest
mükellefiyetlikle yapılan hizmetin “hizmet faturası” kdv, vergi vb yükümlülükleri açısından eşit olması
önemlidir.
j)
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği mimari proje bir sanat eseridir. Ancak;
MUS ile ölümden 70 yıl sonrasına kadar mimarlara sorumluluk verilmesi ciddi bir

yükümlülük olmasına rağmen, bu görev yapılmamakta, ücreti de iş sahibinden alınmamak suretiyle
asgari bedelden indirim yapılmaktadır.
İskân aşamasında yapının mimari projesine uygun olarak yapıldığının ifadesi olarak, yani MUS gereği
mimar tarafından atılan imzanın önemi ve zorunluluğu unutulmuş olup, buna ilişkin bir denetim
odamız tarafından yapılamamaktadır.
o Toplum ve hatta mimarlar tarafından bile tam olarak anlaşılamayan MUS hizmeti mevzuatta
açıkça tanımlanmak zorundadır.
o Mimari proje müellifliğine bağlı olarak üstlenilen MUS hizmetinin başkasına devredilememesi ve
kilometre sınırı olmadan yapılabilmesi, uygulamada MUS’u gerçekdışı kılmakta ve diğer etkenlerle
birlikte MUS mimari hizmet kapsamından dışlanmakta, sorumluluk yerine getirilmemektedir.
İlgili yönetmelikte;
…Yapı üretim sürecinin bütünlüğü ilkesi ile bir yapının uygulama denetimi müellif mimar'dan başkasına
verilemez. Ancak, mimar’ın oluru, aczi ya da mesleğini uygulayamaz duruma düşmesi durumunda
işveren/işsahibi uygulama denetimini müellif mimar'ın tavsiye ettiği bir başka mimar'a verebilir.
Denmekte ve MUS ile ilgili yapılacak işler;
….inşaat süresince, işle ilgili her türlü teknik ve mimari konuda işverene yardımcı olmak, iş, hizmet ve
yapım talimatlarını hazırlar, işe başlama izinlerini verir, şantiye toplantıları düzenler ve bunları yönetir,
inşaat ile ilgili olarak yapılan imalatların niteliklerinin belirlendiği şantiye tutanakları ve diğer kayıtları
hazırlar, inşaat sürecinde imalatçıların, malzemelerin seçiminde işveren/işsahibine yardımcı olur, her
türlü imalat ve uygulamayı yapacağı düzenli ya da habersiz şantiye ziyaretleri ile yerinde inceler,
projesine ve şartnamelere uygun olup olmadığını kontrol eder, Uygun olmayan durumlarda yıktırıp
yeniden yaptırır…” şeklinde ayrıntılı olarak tanımlanmıştır.
MUS hizmetini tariflendiği gibi gerçekçi kılabilmek adına; yapı sınıfı, fonksiyonu, yapısal kriterler,
projede çalışan ekip, zorluk derecesi gibi çeşitli parametreler dikkate alınarak MUS için bir “m²
sınırlaması” getirilebilir, uygulanabilirliliği için devredilmesi zorunlu olacağı hallere yönelik şartlar
belirlenebilir.
k)
Yukarıda mevcut durumdan örnekleyerek bahsettiğimiz üzere; bir günde, bir haftada veya ayda
yapılması imkânsız sayıda projenin mesleki denetime gelmesi ile gözlemlenen imzacılık işlerine engel
olmak açısından, proje hizmetinin tasarım öncesi hazırlık çalışmaları sürecini önemsemekteyiz.
112
ACE belgelerinde bazı ülkelere ait tespit, araştırma ve önerilerde;
o Mimarlık ofisleri, işlerinin bedelini hesaplarken, yapının büyüklüğüne ve karmaşıklığına göre,
inşaat maliyetine, ofis çalışanlarının niteliğine ve ücretlerine bağlı farklı yöntemler kullanmaktadır,
o Ücretler, ilgili yasalar doğrultusunda, belirli bir yapı projesi için ihtiyaç duyulan zamanın
hesaplanması için oluşturulan bağımsız bir tahmini saat hesabı göz önünde bulundurularak bağımsız
olarak hesaplanmalıdır,
o Ücret hesapları net bir değerlendirme için zemin sağlamalı ve işveren tarafından açıkça
anlaşılabilmelidir,
o İşverenler ve mimarlar arasında hizmetler ve maliyetler konusunda daha iyi anlaşmalar
yapılabilmesi için mimarlık hizmetlerinin kapsamı ve kalitesi hakkında önceden kolaylıkla ulaşılabilir
kapsamlı bilgi sağlanmalıdır,
o Mimarlar tarafından üstlenilen görevleri tanımlamalı ve bu görevleri yerine getirmek için ihtiyaç
duyulan zaman hesaplanmalı denilmektedir.
Bu örneklerdeki gibi; mimarın projedeki emeği, harcadığı-harcayacağı zamanla ölçülebilir. Çünkü
Mimar en azından ve zorunlu olarak, her proje için, bir ön hazırlık sürecini yaşamaktadır. Tasarım
sürecinin belirlenmesinde mimarı serbest bırakmak gerekse de hazırlık aşamasına minimum bir
zaman koymak mümkündür.
Mimarlar Odası Mimarlık Hizmetleri En Az Bedel Tarifesinde; “Hazırlık Ve Ön Etüd Çalışmaları İş
Aşaması” şöyle tariflenmiştir;
Mimari Proje Hizmetleri İş Aşamaları (Ek Tablo 1)
7–1 : Hazırlık ve Ön Etüd Çalışmaları İş Aşaması: Hazırlık çalışmaları, işveren/işsahibinin olanaklarının,
ihtiyaçlarının ve taleplerinin belirlenmesi, imar durumu, kadastro, altyapı-enerji, arsanın doğal ve
zemin özelliklerinin saptanması ve gerekli belgelerinin derlenmesi,tasarım ve uygulama aşamalarında
izlenecek yol ve uygulanacak çalışma yönteminin kararlaştırılması, tasarım ve uygulama çalışmalarına
mimar'ın yardımcısı olarak katılacak mühendisler ve diğer uzmanların yapacağı çalışmaların ve
bunların koordinasyon şeklinin saptanması amacı ile mimar tarafından yapılan çalışmalardır.
 İş dosyası açılması ve işveren/işsahibi tarafından verilen ihtiyaç programının irdelenmesi
 İşveren/işsahibi tarafından temin edilen idari,hukuki ve teknik belge ve bilgilerin incelenmesi
 İnşaat yapılacak yerin görülmesi ve incelenmesi (toprak altı ve alt yapı hariç)
 Mevcut yapılardaki tadilat işlerinde basit ve şematik rölöve çıkarılması ya da işveren/işsahibinin
verdiği projelerin incelenmesi,
 İşveren/işsahibinin karar vermesine yardımcı olacak açıklıkta eskiz çalışmalarının yapılması,
Buraya kadar tariflenenler, tasarım öncesi hazırlık aşamasıdır. Tüm bu hazırlıklar tamamlanmadan,
maddenin devam eden bölümü yani tasarım ve ön etüt çalışması yapılamaz. (Bir gün içinde 1 proje ve
ayda 30 proje getiren mimarın hizmeti sorgulanabilir; “günde bir arsa görme yapsa 30 proje 30 gün
yapar ve tasarıma hiç zaman kalmaz, mesai yapsa gece çalışsa her gün bir tasarım yapsa….” Gerçek
olamayacak bir durum ortaya çıkmaktadır).
113
Yönetmelik maddesinin ilk bölümünde tariflenen bu çalışmaların zorunlu olduğu ve bu çalışma için
belli bir zaman harcanması gerektiği de ortadadır. Üstelik resmi belgelerin temini, parselin yerinde
görülmesi, üzerinde çalışma yapılması, başka disiplinlerin belge hazırlamak üzere çalışması gibi
gereklilikler ise ancak tatil olmayan iş günlerinde yapılabilir işlerdir.
o
Bu nedenle, bu bölüm “Hazırlık” iş aşaması olarak ayrıca tanımlanabilir ve hazırlık iş aşaması
için “yapılabilir en kısa zaman sınırını” koymak da mümkündür. Böylece bir mimarın belirli bir sürede
yapılması imkânsız sayıda projeyi mesleki denetime getirmesine engel olacak bir sınırlama elde
edilebilir.
o
Ancak, mimari hizmete ait ofis ekibinin yeterliliği, barındırdığı mimar sayısı (teknik çizim ile
ilgili aşama söz konusu olmadığı için teknik personel sayısına bakılmaksızın), projeye ait parselin aynı
şehirde veya uzakta olması, görüşmeler için işverenin ve mimarın ortak uygun zamanlarının olması
ve benzeri kriterler bu zaman sınırını etkileyebilecektir.
l)
“Mimarlık Hizmetleri Şartnamesi ve En Az Bedel Tarifesi”nde mimara yardımcı olmak
üzere belirlenen ve tavsiye niteliğinde bulunan proje hizmet süreleri gerçekçilikten uzaktır. Yönetmeliğin
8.4.7. Maddesi’ndeki süreler ele alındığında, zorunlu iş aşamaları ile minimum proje hizmeti süresinin
17 hafta olduğu görülmektedir.
Gerçeklikten uzak olan bu öneri maddeye aşağıda gösterilen eklemenin yapılması, hem maddeyi
anlamlı kılacak hem de imzacılığın önüne geçebilmek adına önemli bir adım atılmış olacaktır:
o
“…Bunlar önerilen en az iş süreleri olmakla beraber yeni bir yapının mimari hizmet süresi hiçbir
şekilde 1 haftadan az olamaz. Mimarın bağlı olduğu birim, üyesini bu konuda desteklemeye ve üst
birimlere bildirmeye yetkilidir.”
Not: 1 haftalık süre, mimari ofis kriterleri ile tespit edilerek bulunacak süredir. Biz 1 hafta olarak
önermekteyiz.
Proje hazırlama süreci örneğinin basit bir örneği şubemizde uygulanmış ve deneme haliyle dahi
mimari kazanımlar artmış, imzacılık azalmıştır. Uygulamanın durması ile proje fiyatlarında ciddi
düşüşler olmuş, durdurulmuş olmasına yönelik eleştiriler de halen devam etmekte, şubemize
iletilmektedir.
SONUÇ OLARAK;
-
Projeyi hazırlayan ekipteki mimar sayısı, proje alanının yakın veya uzak olması, resmi belge
temini, arazi çalışması vb. kriterler projenin “hazırlık aşamasını (yer görme, arazi çalışmaları, işveren
görüşmeleri vb)” etkilemekte ve bu aşamanın tamamlanma sürecine de etki etmektedir.
-
Hazırlık sonrasında çalışılan; ön etüt, ön proje sürecinde de yine ekip ve yeterliliği, yapı sınıfı, m²,
zorluk kriterleri vb. faktörler süreci etkileyecek olmakla birlikte, bu süreç tasarıma yönelik olduğundan
bir süre tanımlamasına tabi olmayabilir.
-
Ancak; uygulama ve detaylar iş aşamalarında; yapı sınıfı, m², zorluk kriterleri vb yapısal özellikler
ile ekipteki mimar ve teknik personel sayısı ve yeterlilikleri gibi diğer kriterler, dolayısıyla projenin
114
tamamlanma sürecini etkileyen faktörler, bilimsel olarak yapılacak bir çalışma ile belirlenebilir. Böylece
gayri ahlaki uygulamaların önüne geçilebilmesi için bir zemin hazırlanacağı gibi; mesleki yeterlilikler,
ekip olmanın talep edilmesi, istihdamın artması, mesleki kalitenin artması, mesleki kazanımın artması
vb. de sağlanacaktır.
3.32.4. HAKSIZ REKABET KONULU ÜYE TOPLANTISI/04 ARALIK 2010
3 Eylül de Ankara’da yapılan MUDK
toplantısına Kocaeli Şube adına şube
sekreteri Arsal ARISAL katılarak, şube
raporumuzu detaylı olarak katılımcılara
açıklamış ve onların görüşlerini almıştır.
Bu
rapordaki
içerik
toplantısında
4
üyelere
hatırlatılarak,
çözüm
Aralık
üye
yeniden
önerilerinin
geliştirilmesi için tartışma açılmıştır. Bu
toplantıda
görüş
alınan
konulardan
bazıları ve öneriler şöyledir;
b) “İMZACILIK” denen suçun TMMOB Disiplin yönetmeliğinde yer alması; yeterli cezai yaptırım ile
caydırıcı olabilecektir. Ancak öncelikle, yönetmelikte imzacılığın tespit kriterleri ortaya konulmalıdır.

Aynı mimara ait farklı projelerin, mesleki denetime farklı kişilerce getirilmesi ve işin takibi bir
kriter olabilmelidir.

Mesleki denetim görevlilerince, imzacı mimar ve bu imzacılığa yol açan başkaca kişiler hakkında
hazırlanacak tutanak soruşturma kurulu için geçerli bir belge olmalıdır.

Bir ay, hafta ve hatta gün içinde, yapılması imkansız sayıda mimari projenin aynı mimar antedi ile
kendisince veya iş takibi yapanlarca, mesleki denetime getirilmesi de imzacılık için kriter sayılmalıdır.

‘‘Yapılması imkânsız sayı’’nın bilimsel tespiti için çalışma yapılmalıdır ki bazı açılımlar ileriki
maddelerde örneklenmiştir.

İmzacıların teşhir edilmesi caydırıcı olması açısından önemlidir.

İmzacılığa teşvik eden mimarlık dışı kişiler için suç duyurusu yapılabilmelidir. Bunun için, hangi
şartlarda ve nasıl yapılabileceği konusunda hukuk görüşü alınmalı, gerekirse çalışma yapılmalıdır.
c) Soruşturma Uzlaştırma ve/veya Yönetim Kurulunun, imzacılık soruşturmasında izleyeceği yöntem
daha hızlı olacak şekilde yönetmelikte yeniden düzenlenmelidir.
d) Disiplin kurulunun soruşturma çalışmalarının sonuçlanma sürecinin çok uzun olması ve caydırıcı
cezaların bulunmaması, cezanın disiplin suçu oluşturacak davranışlar için caydırıcılığına engel
olmaktadır.

Onur Kurulu yönetmeliği ile bu sorun yeniden ele alınmalıdır.
e) Mimarlar Odası birimleri işin o mimara verildiğine, yani bir bakıma telif hakkının doğmak
115
üzere olduğuna dair ilk belge olan bu sözleşmeyi, sahte olup olmadığını sorgulamadan mesleki
denetimine esas olarak kabul etmektedir. Asgari ücretlerin uygulanabilirliğini arttırmak amacıyla,
sözleşmelerin mal sahibince imzalanmasını sağlamamız önemlidir. İçinde bulunduğumuz piyasada
düşük bedelle işi alan mimar, daha yüksek olan asgari bedelin yazılı olduğu sözleşmeyi, doğal olarak
hiçbir mal sahibine imzalatamamaktadır. Oysa sözleşme yönetmelikte de dendiği gibi önemli bir
belgedir.
f) Fatura denetiminde vergi ve KDV den kaçmak için çeşitli usulsüzlükler görülmektedir.
Üyelerimize mimarlar odasını vergi denetmeni olarak gösteren, bizce de etik olarak olmamasını
dilediğimiz fatura denetimi uygulaması, oda yöneticileri olan bizler ve çoğu üyemiz tarafından, şimdilik
imzacılığa engel olma yönünde bir etken olarak görülmekte ve yönetmelik gereği olarak
desteklenmektedir.
g) Fatura denetimi, Mimarlar Odası’nın tüm şubelerinde uygulanmalıdır.

Buna karşılık üyeye mali kolaylık sağlamak için; mimari hizmetlerde KDV indirimi sağlanması
yolunda Maliye Bakanlığı ile görüşmelere devam edilmelidir.
h) Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği mimari proje bir sanat eseridir. Ancak;

MUS ile ölümden 70 yıl sonrasına kadar mimarlara sorumluluk verilmesi ciddi bir yükümlülük
olmasına rağmen, bu görev yapılmamakta, ücreti de iş sahibinden alınmamak suretiyle asgari bedelden
indirim yapılmaktadır.

İskân aşamasında yapının mimari projesine uygun olarak yapıldığının ifadesi olarak, yani MUS
gereği mimar tarafından atılan imzanın önemi ve zorunluluğu unutulmuş olup, buna ilişkin bir denetim
odamız tarafından yapılamamaktadır.

Toplum ve hatta mimarlar tarafından bile tam olarak anlaşılamayan MUS hizmeti mevzuatta
açıkça tanımlanmak zorundadır.

Mimari proje müellifliğine bağlı olarak üstlenilen MUS hizmetinin başkasına devredilememesi ve
kilometre sınırı olmadan yapılabilmesi, uygulamada MUS’u gerçekdışı kılmakta ve diğer etkenlerle
birlikte MUS mimari hizmet kapsamından dışlanmakta, sorumluluk yerine getirilmemektedir.
MUS hizmetini tariflendiği gibi gerçekçi kılabilmek adına; yapı sınıfı, fonksiyonu, yapısal kriterler,
projede çalışan ekip, zorluk derecesi gibi çeşitli parametreler dikkate alınarak MUS için bir “m²
sınırlaması” getirilebilir, uygulanabilirliliği için devredilmesi zorunlu olacağı hallere yönelik şartlar
belirlenebilir.
116
i) Yukarıda mevcut durumdan örnekleyerek bahsettiğimiz üzere; bir günde, bir haftada veya
ayda yapılması imkansız sayıda projenin mesleki denetime gelmesi ile gözlemlenen imzacılık işlerine
engel olmak açısından, proje hizmetinin tasarım öncesi hazırlık çalışmaları sürecini önemsemekteyiz.
ACE belgelerinden dünyadaki diğer mimarlık meslek örgütleri çalışmalarında; mimarın projedeki
emeğini, harcadığı-harcayacağı zamanla ölçmeyi hedeflemektedir. Çünkü Mimar en azından ve zorunlu
olarak, her proje için, bir ön hazırlık sürecini yaşamaktadır. Tasarım sürecinin belirlenmesinde mimarı
serbest bırakmak gerekse de hazırlık aşamasına minimum bir zaman koymak mümkündür.
Yönetmelik maddesinin ilk bölümünde tariflenen bu çalışmaların zorunlu olduğu ve bu çalışma için belli
bir zaman harcanması gerektiği de ortadadır. Üstelik resmi belgelerin temini, parselin yerinde
görülmesi, üzerinde çalışma yapılması, başka disiplinlerin belge hazırlamak üzere çalışması gibi
gereklilikler ise ancak tatil olmayan iş günlerinde yapılabilir işlerdir.

Bu nedenle, bu bölüm “Hazırlık” iş aşaması olarak ayrıca tanımlanabilir ve hazırlık iş aşaması için
“yapılabilir en kısa zaman sınırını” koymak da mümkündür. Böylece bir mimarın belirli bir sürede
yapılması imkânsız sayıda projeyi mesleki denetime getirmesine engel olacak bir sınırlama elde
edilebilir.
-
Projeyi hazırlayan ekipteki mimar sayısı, proje alanının yakın veya uzak olması, resmi belge
temini, arazi çalışması vb. kriterler projenin “hazırlık aşamasını (yer görme, arazi çalışmaları, işveren
görüşmeleri vb)” etkilemekte ve bu aşamanın tamamlanma sürecine de etki etmektedir.
-
Hazırlık sonrasında çalışılan; ön etüt, ön proje sürecinde de yine ekip ve yeterliliği, yapı sınıfı,
m², zorluk kriterleri vb. faktörler süreci etkileyecek olmakla birlikte, bu süreç tasarıma yönelik
olduğundan bir süre tanımlamasına tabi olmayabilir.
-
Ancak; uygulama ve detaylar iş aşamalarında; yapı sınıfı, m², zorluk kriterleri vb yapısal özellikler
ile ekipteki mimar ve teknik personel sayısı ve yeterlilikleri gibi diğer kriterler, dolayısıyla projenin
tamamlanma sürecini etkileyen faktörler, bilimsel olarak yapılacak bir çalışma ile belirlenebilir. Böylece
gayri ahlaki uygulamaların önüne geçilebilmesi için bir zemin hazırlanacağı gibi; mesleki yeterlilikler,
ekip olmanın talep edilmesi, istihdamın artması, mesleki kalitenin artması, mesleki kazanımın artması
vb. de sağlanacaktır.
3.32.5. HAKSIZ REKABET ÇALIŞMASI VE DANIŞMA KURULU ÖNCESİ ÖN RAPOR/OCAK
2010-ARALIK 2011 DÖNEMİ ÇALIŞMALARI
TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi, haksız rekabet konusunda veri toplamak ve varsa buna
sebebiyet verenleri tespit etmek, disipline sevk etmek amacıyla Soruşturma Uzlaştırma Kurulu ile
birlikte bir inceleme çalışması başlatmıştır.
Bu çalışmada başlangıç noktası olarak ilk etapta; ”yıllık proje sayısı en fazla olanları dikkate almayı
istedik ve 2010 yılına baktığımızda 100 proje üzeri kişiler ile hemen ardından gelen kişiler arasında
117
neredeyse yarı yarıya fark görerek, 100 adedin üzerinde projesi olan şube ve temsilcilik üyelerini
incelemeye almak üzere belirlenmiştir…
Yanı sıra, mesleki denetimde gözlemlenen (vatandaşın mimarı tanımaması, mimarın proje hakkında
bilgisi olmadığının anlaşılması, projeyi onay sürecinde takip eden teknik personelin mimar hakkında
“ofise gelmez, ben görmedim” vb ifadeleri… gibi) ile tespit edilen kişiler de”dikkate alınmıştır.
Konunun hassasiyeti gereği titizlikle ağır bir tempoda devam eden çalışmada, üyelerden sözlü ve
yazılı bilgilenme ve konuyla ilgili belgeler talep edilmiştir. Çalışma halen devam etmekte olup, bu
güne kadar elde edilen tespitlerin ışığında aşağıdaki rapor hazırlanmıştır.
HAKSIZ REKABET ARAŞTIRMA ÇALIŞMASI

Fazla sayıda proje üretimi genellikle, mimarların ofislerindeki çalışan sayısının fazlalığıyla
açıklanmış ve çalışanların fazla oluşu ile 100’den fazla proje yapabileceği-ÇİZİLEBİLECEĞİ iddia
edilmiştir.

Ne yazıkki proje üretimi sadece çizim yapmak olarak algılanmaktadır.

Sözlü ve yazılı bilgilenmelerde mimarlar, yanlarında çalışan, inşaat teknikeri, yapı öğretmeni,
teknik ressam vb teknik elemanlarla bu kadar çok iş yapabildiklerini belirtmişlerdir.
(Eğer, teknik ressam veya yapı öğretmeni de tasarım yapıyorsa-“bu durum yasal görünüyorsa” o ofisin
üretim sayısı elbette artabilecektir.)
Projenin tasarım aşamasına yönelik olarak yılda 100 adet projeyi tek mimarın tasarlayamayacağı,
ancak birkaç mimar ile yapılabilecek bu tasarımların teknik personel yardımı ile uygulama tekniğinde
çizime dönüştürülebileceği açıktır.

Bu araştırma sırasında ofis çalışanları hakkında öğrenim – meslek durumları ile sigorta belgeleri
hakkında bilgi istenmiş ve mimarların neredeyse birçoğunun yanında mimar çalıştırmadığı
görülmüştür.
Oysaki yapılabilir tasarım adedi çalışan mimar adedi ile orantılı olarak artabilecektir.

Çoğu bilgilenmede, İnşaat Mühendisleri ile iş paslaşması yapıldığı ifade edilmiş ve sayının bu
nedenle arttığı söylenmiştir.

Yanında inşaat mühendisi çalıştıran mimar sayısının fazla olduğu görülmüştür.

Mimar veya yanında çalışan inşaat teknikeri statik proje üretmekte ve iş paslaşması yapılan inşaat
mühendisince bu proje imzalanmakta iken, diğer yandan inşaat mühendisi de kendi veya çalışanı ile
mimari proje üretmekte ve mimara imzalatmaktadır.
Bu durumda haksız rekabet, imzacılık mücadelesinde inşaat mühendisleri odası ile ortak hareket
etme gerekliliği görülmektedir.
Birbirini tamamlayan disiplinler arası iş paslaşmasından anlamamız gereken; mimarın çalışma ekibi
oluşturması, kalite ve maddi kazanımlar açısından mimarın anlaşabildiği tercih ettiği bir veya birkaç
inşaat mühendisi ile çalışması, mimari projelerinin statik projelerini bu kişilere imza karşılığı değil
ücret karşılığı yaptırması olmalıdır. Mimar yetkisi olmayan statik projeyi hazırlayamaz veya
mühendis olmayan teknik elemana hazırlattırıp, bir mühendise imzalattıramaz.Aynı şekilde inşaat
mühendisi de mimari proje yapamaz veya mimar dışı kişilere yaptıramaz.
118

İncelenen proje adetlerine ilişkin fatura kopyaları da incelenmiş ve bazı eksikler tespit edilmiştir.
Öncelikle muhasebeciler odası ile bu fatura konusunun tartışılması, tespitlerin doğru olup olmadığı
konusunda bilgi alınması kararı alınarak bir toplantı organize edilmiştir.

Mimarların çok proje üretmelerine sebep olarak gösterilen bir başka durum da, bulundukları
bölgede mimarlık ofisi sayısının az olduğudur.
Bu durum bazı beldelerde tekelcilik olabileceğini göstermekle birlikte, yöre halkının kendi yakınında
bir mimar ile iş yapma isteğini de gösterebilmektedir. Tanıdığı ve yakınında olan bir mimarın
güvencesi ile halkın aynı kişiye sürekli iş vermesi mümkündür. Ancak yine de artan iş kapasitesinin
karşılığında artan ofis olmasa da, mevcut ofislerde çalışan mimar sayısının artması gerekmektedir ki,
tasarım sayısı doğal olarak artabilsin.

200 m² altındaki projeler için, “küçük iş ve birbirinin benzeri işler” olarak tanımlamalar yapılmış
ve kısa zamanda çok fazla sayıda proje üretmenin yapılabilme imkânından bahsedilmiştir…
Oysaki, küçük de olsa her iş için tasarım öncesi, yer görme, ihtiyaç tespit etme, müşteri ile görüşme,
fikir paylaşımı gibi süreçler yaşanmak zorundadır. Koşulsuz “ne yaparsanız kabulüm” diyen müşteri
yok denecek kadar az sayıdadır.

Belediyelerin imar planlarını revize etmesi ve yeni düzenlemede kaybolan hakların olması halinde,
plan onayı öncesi mimarların proje sayısının artışı da görülmüştür.
Bu durum yapı sürecinde planlama ile başlayan ve değişen mevzuatlar ile farklılaşan genel bir sorun
olarak görülmektedir.
2010-2012 şube çalışma programımızın ana konusu olan haksız rekabet ile ilgili şube çalışmaları devam
etmekte ve tespit edilen her nokta üyelerimizin ismi saklı kalmak üzere sonuçlar açısından merkezle
paylaşılmaktadır.
Genel merkez haksız rekabet çalışma grubunun toplantı tartışmalarında da üzerinde durulan konu ile
bu tespitler örtüşmektedir. Bir yılda yapılabilecek proje adedinin, “mimari ofis ve çalışan ekip ile m²,
yapı sınıfı vb.” kriterler ile belirlenmesi gerekliliği ortadadır. Bu konuda bilimsel bir çalışma yapılması ve
bazı sınırlamalar getirilmesi konusu şubemizin de isteğidir ve bu talep de merkeze iletilmiştir.
Şube avukatımız ve hukuk fakültesi dekanımız ile haksız rekabet konusu ve özellikle süre uygulaması
görüşülmüştür.
3 Eylül MUDK toplantısında genel merkez avukatı da şube avukatımız ile aynı şeyi belirtmiş ve
akademik bir çalışma sonucunda bu sürelerle ilgili net bir hukuki zemin oluşturma imkânı olabileceği
ifade edilmiştir.
Bu akademik çalışmanın, acilen başlatılması ve sonucunun yönetmeliklere girmesiyle ilgili girişimlerin
yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Süreler ile ilgili bu tespit, tabi ki her şeyi çözmeyecektir, ama önemli bir başlangıç olacaktır.
119
3.33.
HUKUK
2020-2012 döneminde önceki dönem başlayan hukuk süreci takip edilmiş ve aynı zamanda da
Mimarlar Odasının yasal sorumlulukları gereği, gerekli durumlarda yeni hukuki başvurular
yapılmıştır.
3.33.1. YAYA KÖPRÜSÜ
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığının yaptırmış bulunduğu MİMAR SİNAN köprüsü adlı üst yaya
geçidinin ayağının tarihi Pertev paşa külliyesi(Yeni cuma camii) nin koruma
bandına
denk
gelmesi,bu hususta Kültür ve Turizm bakanlığı Kocaeli Kültür Ve Tabiatı Koruma Kurulu Kararının
uygunsuz bulunarak;

Söz
konusu
kararın
iptali
açısından
Kocaeli 2 İdare
Mahkemesinde
2009/623 Esas
sayılı dosyası ile
dava açılmıştır.

Söz konusu davaya KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE başkanlığı müdahil olarak katılmış olup
sonuçta Kocaeli İdare mahkemesi kısmen 2009/623 Esas ve 2011/671 karar sayılı kararı ile
talebimiz gibi karar vermiş olup dava temyiz edilmiş ,halen kesinleşmemiştir.Mahkeme kararı ve
alınan iki adet bilirkişi raporu şubemizde bulunmaktadır.
120

İdare mahkemesi kararları ANAYASAMIZIN 138 maddesi gereği kesinleşme beklenmeksizin
uygulanması gereken kararlardan olduğundan ,belediye başkanlığına tebliğ edilen kararın halen
uygulanmaması nedeniyle sorumlular hakkında KOCAELİ CUMHURİYET BAŞSAVCILĞINA suç
duyurusunda bulunulmuştur.
3.33.2. SAPANCA MAHMUDİYE KÖYÜ İMAR PLANLARI
Sapanca’nın Mahmudiye köyüne ait planlara genel merkezden alınan yetki ile 2008 yılında hem
itiraz edilmiş, hem de iptali için dava açılmıştır. Söz konusu planlarda; bir orman köyü olan
Mahmudiye’nin orman alanları yok edilerek yapılaşma yoğunluğu getirildiği, köyün heyelan alanında
dere yatağında kaçak yapılaşmalar olduğu ve plan ile bu yapılaşmaların resmileştirilmeye çalışıldığı,
“Sırma Su” isimli su fabrikasının dere yatağını değiştirerek ve dik yamacı hafrederek kendine kaçak
yapılaşma alanı yarattığı, doğaya zarar verildiği, Adapazarı Su Genel Müdürlüğünün Sırma Su
firmasının içme suyu temini için seçtiği yeri uygun bulmadığı ve aynı zamanda ilkelerine ve
tekniklerine aykırı planlama yapıldığı, görülmüş ve planlar yerinde incelenmiştir. Yapılan itiraz
sonrası değişen bir şey olmamış ve bu durum tüm belediye ve ilgili bakanlıklara bildirilerek plan
iptali için dava açılmıştır.
121
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığının Sapanca
Mahmudiye orman köyü içersinde
bulunan ve sapanca gölünü besleyendere üzerinde şehircilik anlayışına,imar mevzuatına ve
doğal dengeye koruma ilkelerine tamamen aykırı bir biçimde yapılan imar düzenlemesine karşı
işlemin iptali açısından Sakarya ( 1 ) İdare mahkemesinde 2009/143 Esas sayılı dosyası ile açılan
davada da 2010/131 Esas sayılı
kararı ile talebimize uygun olarak karar verilmiştir. Karar
Sakarya Büyükşehir belediye başkanlığı tarafından temyiz edilmiş ve dosya halen Danıştay ilgili
dairesinde bulunmaktadır.

Bu kararın aynen uygulanması beklenirken belediye başkanlığının eski kararında ısrar
eden,hatta daha olumsuz bulunan yeni bir imar düzenlemesi yaparak, yeni bir plan askıya
çıkartılmıştır.Bu nedenle yeniden ikinci düzenlemenin askı ilan süresi içersinde belediye
başkanlığına itirazlar yapılmış olup itiraz sonucu beklenmektedir..
3.33.2.1.
SAPANCA-MAHMUDİYE 1/5000 NAZIM İMAR PLANINA İTİRAZ
/KASIM 2011
2008 yılında Sapanca ilçe belediyesi
sınırları içerisinde kalan ve Sapanca
bölgesinin 16 orman köyünden birisi
olan Mahmudiye Orman Köyüne ilişkin
olarak; 1/5000 ölçekli nazım imar
planı; Sakarya Büyükşehir Belediyesi
meclisince
onanmış
ve
askıya
çıkarılmış idi. Bu süreçte Sakarya
temsilcilik uyarısı ile söz konusu alan
incelenmiş ve hatta alanda heyelan
riski, dere yatağının tahribatı, orman alanının yok edilişi gibi doğaya yönelik afetlerin varlığı ile bu
inceleme merkez afet komitesi üyeleri ile birlikte yapılmıştır. Hazırlanan çekince raporu ile askıdaki
plana itiraz edilmişse de dikkate alınmadığından hukuk süreci başlatılmış ve plan iptal davası
şubemizce kazanılmıştır. Ancak 3 yıllık süreçte gereği yapılmamış ve 2011 Kasım ayında yeni plan
hazırlanarak askıya çıkarılmış ve yine aynı hataların yapıldığı görülmüştür…
Sapanca-Mahmudiye Köyü 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planına yönelik olarak itiraz gerekçelerimiz
aşağıdaki gibidir:
1.
Planlama alanının özel konumu itibariyle üst ölçekli planlar ve koruma ilkeleri ile uyumlu olması
gerekmektedir:

Söz konusu plan, bölge ve ülkemiz için olduğu kadar dünya içinde çok büyük önem taşıyan su
kaynaklarından olan ülkemizin Sapanca Gölü havzası ile Büyük Melen Baraj Gölü Havzasının bir
kısmını kapsamaktadır.
122

Planlama Alanı, Sakarya İli 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı, 2003 tasdik tarihli Sapanca
Gölü Havzası 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı plan kararları ve plan hükümleri kapsamında
bulunmaktadır.
Bölge için yapılan tüm planlama çalışmalarında bu planların koruma ve gelişme ilkelerine ve bu
doğrultudaki plan hükümlerine uyulması, anılan üst ölçekli plan kararları gereği olup, ayrıca bu husus
ilgili 3194 sayılı İmar Yasası ve "Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik"te de belirtildiği gibi
hukuksal bir zorunluluktur. Bu husus çevre düzeni planlarının bulunduğu alanlar için ilgili yönetmeliğin
7. maddesinde (Ek - R.G.: 17.3.2001- 24345 özellikle altı çizilmiş olup;

Çevre düzeni planı ilke, esas ve kararlarına aykırı imar planı yapılamaz.

Çevre düzeni planı ile yapılaşma kararı getirilen alanlarda, kentsel ve kırsal yerleşmelerde imar
planlarının alan bütününde veya çevre düzeni planında belirlenen etaplara ve/veya çevre düzeni planı
ilke ve kararlarına uygun önceliklere göre yapılması esastır.

Çevre düzeni planında, tarım alanı, mera, maki-funda vb. kullanım kararı getirilmiş alanlarda
konut, sanayi, turizm, enerji, vb. yapılaşma amaçlı uygulama yapılamaz.
Şeklinde açıkça hükme bağlanmıştır.
Oysaki belediyenizce onaylanarak askıya çıkarılmış bulunan Sapanca-Mahmudiye Köyü 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planları incelendiğinde, planın genelinde 2003 tasdik tarihli Sapanca Gölü Havzası
1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ile getirilen yapılaşma kararlarına açıkça aykırı olan kullanım ve
yapılaşma kararları önerildiği görülmektedir.
Şöyle ki;
a.
Orman ve Sapanca gölünü besleyen Mahmudiye deresi gibi son derece önemli doğal eşikle
sınırlanmış olan kırsal yerleşme karakterindeki Sapanca-Mahmudiye orman köyü için; Sapanca Gölü
Havzası 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı, köyün meskûn ve seyrek yoğunluklu konut dokusunu
korumuş ve bu alan için herhangi kentsel ve veya kırsal gelişme konut alanı öngörmemiştir.
o
Ancak, önemli mevcut orman alanlarını, doğal doku ve çevreyi sürdürülebilir kılmak üzere
alınmış bu stratejik arazi kullanım kararına rağmen, planlama alanındaki meskûn konut dokusuna
eşit büyüklükte bir alan daha (neredeyse mevcut konut alanlarının aralarında yer alan tüm
boşlukların doldurulması biçimiyle?) konut gelişim alanı olarak imara açılmak istenmektedir.
b.
1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planının orman alanlarına ilişkin hükümlerinde orman alanlarının
korunarak geliştirilmesi esas alınmış olmasına ve “orman alanları içerisinde özel mülkiyete konu olan
alanlar ile orman olarak tapuda tescil edilmemiş ancak orman niteliğini gösteren ve planda orman ve
ağaçlık olarak belirlenmiş alanlarda ifraz yapılamayacağı ve bu alanlarda sadece tarım ve hayvancılıkla
ilgili yapılar yer alabilir” hükmüne rağmen,
o
1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planında orman alanı olarak gösterilen alanlarda gelişme konut
alanları önerilmiştir.
123
c.
Çevre düzeni planlarının genel ilkesi uyarınca; Sapanca Gölü havzası sınırları içerisinde var olan
tüm doğal ve kültürel değerlerin koruma altına alınması gerekmekte olup, bu konuda idarelerin
hassasiyet göstermesi esas alınmıştır. Bu anlamda gerek vadinin topografyası gerek doğal bitki örtüsü,
dere ve dere yataklarının taşıdığı doğal nitelikler açısından, anılan bölgenin doğal sit alanı olarak
tescilinin sağlanması ve planlama çalışmalarında da bu ilkelere uyulması gerekmektedir.
o
Sapanca Gölü havzası sınırları içerisinde var olan tüm doğal ve kültürel değerlerin koruma
altına alınması yerine,bölge adeta kentsel bir yerleşme alanı olarak kabul edilmiş ve tüm planlama
bu kabul üzerine kurgulanmıştır.
2.
Askıdaki planda, plan hazırlama tekniğine aykırı ifadeler-gösterimler yer almakta, “orman alanı “
lejantının yanı sıra “2B orman alanı” lejantı ayrıca kullanılmaktadır. Çevre düzeni planı ilkelerine uygun
olarak orman olarak korunup geliştirilmesinin esas olması gerekliliğine dair hiçbir koşul getirilmeden,
planlama tekniğinde yer almayan “2B orman alanı” lejantı planda yer almıştır.
o
Üstelik orman alanı lejantı ve 2B orman alanı lejantı aynı gösterimle ifade edilmiştir.
o
“2B” olarak ifade edilen alanlar, halen orman alanlarıdır ve böylesi ayrı bir ifade kullanılması
anlaşılamamaktadır. Bu alanlar için planlama tekniğine aykırı olarak 2B lejantı kullanımı, halen orman
vasfında bulunan korunması gereken doğal alanları, adeta yapılanmaya teşvik eden bir ifade biçimi
olmuştur.
3.
Sapanca gölünün en büyük beslenme kaynaklarından biri olan ve 1/25000 ölçekli planda sınırları
açıkça belirtilmiş olan ve koruma sınırları açıkça belli olan Mahmudiye deresi ve dere yatağının, gelişme
konut alanları ve idari tesis alanları ve kaynak suları şişeleme ve ambalajlama tesisleri lejantı ile
yapılaşmaya açıldığı görülmektedir.
o
Plan üzerinde ve planlama alanında daha önce yapılan tetkiklerimiz sırasında; özellikle “kaynak
suları şişeleme ve ambalajlama tesisleri alanı” olarak gösterilen alanda, henüz plan onaylanmamış
durumda iken; heyelan riski olan ve aynı zamanda doğal peyzaj varlığı durumunda orman niteliği
taşıyan bir bölge içinde, görülen heyelan sınırına bitişik olarak inşa edilen bir tesisin varlığı ve ilave
inşaatlarının da devam ettiği tarafımızdan tespit edilmiştir. Akabinde başlayan hukuk sürecinde de bu
durum bilirkişi heyetince tespit edilmiştir.
o
Tesisin bulunduğu; dere ve dere yatağı ile taşkın alanı olan ve bir bölümü ile orman niteliği
taşıyan, yüksek eğimli topografyasıyla da heyelan potansiyeli bulunan alan, doğal kriterleri ve eşik
değerleri ile evrensel planlama ve şehircilik ilkelerine göre yapılaşmaya açılmaması gerekli bir alan
olduğu gibi, 1/25000 ölçekli çevre düzeni planında da bu alan yapılaşmaya kapalı bulunmaktadır.
Bu nedenle, önceki itirazımızda; “Bütün bu koşullara ve su kaynaklarının yetkili idaresince yapılan
uyarılara rağmen; bu ve bu gibi alanlardaki mevcut ve kaçak olduğu son derece açık olan yapılaşmaları
yasallaştırmak üzere plan yapılaması hukuk ilkelerine aykırı olduğu gibi, planlama şehircilik ilke ve
esasları ile kamu yararına da açıkça aykırı bulunmaktadır.” demiş, plan ve uygulama açısından gereği
yapılmadığı için hukuk sürecini başlatmıştık.
124
Ancak, yeni önerilen Sapanca-Mahmudiye Köyü 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planında, bu gayri resmi
olarak mevcut olduğu tespit edilen su şişeleme tesisi için yer değişikliği yapıldığı, heyelan alanından bir
parça uzaklaştırıldığı, bir önceki planda ”mevcut konut alanı” olarak ifade edilen yere konumlandırıldığı
görülmüştür.
Mevcut konut alanı, şişeleme alanına yani ticaret alanı-sanayi alanı gibi bir dönüşüme maruz
o
kalmaktadır. Mevcut bir yerleşim için bu öngörünün gerçekleşmesi firma tarafından satın alma ile
mümkün olabileceğinden, planlama aşamasında bu satın almanın öngörülmüş olması şaşırtıcıdır.
Heyelan riskli alanda, dolgu ve hafriyatlar ile dere yatağını da kullanarak kaçak olarak yapılan
o
binlerce metrekare inşaatın, tüm hukuki işlemlere rağmen uygulamada hala yerinde var olması
odamızca anlaşılamamışken, bu defa tesisin yeni bir yerde, eskisinin 150-200 m ilerisinde yeniden
yapılanması ve yine dere kenarında konumlanmasının planlanması hiç anlaşılamamaktadır.
4.
Önerilen planda turizm alanı olarak gösterilen alan, önceki planda orman alanıdır. Bu durumda
orman içi turizm olabileceği düşünülmektedir. Ormanların korunması için bu alanlarda yapılacak
turizmin mahiyeti mevzuat açısından sınırlanmakta olup, planda turizm alanına ilişkin açıklayıcı bir plan
notu olmadığı görülmüştür.
Tüm bu gerekçeler ile Planlama ve şehircilik ilkelerine, plan disiplin ve hiyerarşisine, Sakarya İli
1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile Sapanca Gölü Havzası 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planına ve
ilgili kanun ve mevzuata aykırı olarak hazırlanmış bulunan Sapanca-Mahmudiye Köyü 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planına itirazımızı ve 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı denetim koşullarının gereği
yerine getireceğimizi bildirir, ileride doğacak geri dönüşü mümkün olmayan sakıncaların meydana
gelmesini engelleyebilmek için askıdaki planın geri çekilerek Sapanca Gölü Havzası 1/25.000 Ölçekli
Çevre Düzeni Planı denetim koşullarının ivedi olarak yerine getirilmesi için gereğini önemle talep
ederiz.

İtirazın reddedilmesi durumunda ise yine idare mahkemesinde yeni imar düzenlemesinin iptali
açısından dava açmak,yargı kararlarını yerine getirmemek nedeniyle suç duyurusunda
bulunmak dahil her türlü işlem yapılacaktır.

Ayrıca bu hususta çevre felaketine neden olanlar hakkında suç duyuruları da yapılmış olup bu
nedenle Sapanca Asliye ceza mahkemesinde 2009/75 Esas sayılı dosya ile SIRMA SU yetkilisi
YUSUF KENAN DİŞLİ hakkında ceza davası açılmıştır.BU DAVA 2010/131 karar sayılı kararı ile
ilgilinin mahkumiyeti şeklinde sonuçlanmış olup, temyiz incelemesi devam etmektedir.
İzmit Seka arazisinde Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararlarına Aykırı Olarak
yapılan fabrika yıkımları ile alanın büyük bir bölümünün mevzuata aykırı olarak film platosuna
verilmesi gibi hukuka aykırı ve suç teşkil eden işlemler yapılmış olup bu hususlarda da ilgililer
hakkında suç duyurularında bulunulmuştur.
125
3.33.3. KUZEY MARMARA OTO YOLU
Kuzey Marmara oto yolu ile ilgili imara aykırı düzenlemeler nedeniyle de gerekli itirazlar yapılmıştır.
3.33.4. HAKSIZ REKABET HK SUÇ DUYURUSU
Selim Kızıltaş adlı kişinin kendisini mimar gibi göstermesi ve mimarlık işleri yapmaya çalışması
nedeniyle de hakkında suç duyuruları yapılmış bulunmaktadır.
3.34.
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBE 1990/2012 DÖNEM BAŞKANLARI
5.Dönem Yönetim kurulu önceki dönem başkanları ile bir araya gelerek, şubemiz ve mesleğimiz
hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi.
126
3.35.
BASINDAN ÖRNEKLER
127
128
129
130
131
132
133
134
135
3.36.
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ ÜYE PROFİLİ VE 2010-2011 MESLEKİ
DENETİM BİLGİLERİ
2010 Yılı Kocaeli Şube Üye Sayısı-Dağılım
Sakarya Temsilciliği
125
Gebze Temsilciliği
121
üye sayısı
335
Kocaeli Şube
0
100
200
300
BTB İLK
BAŞVURU+YENİL
EME
39%
DİĞER
47%
400
BTB İLK
BAŞVURU+YENİLEME
KAMU
DİĞER
KAMU
14%
136
2011 Yılı Kocaeli Şube Üye Sayısı-Dağılım
2011 YılıKocaeliŞubeÜyeS
üye sayısı
Sakarya Temsilciliği
135
Gebze Temsilciliği
135
üye sayısı
339
Kocaeli Şube
0
100
200
300
BTB- İLK BAŞVURU
- YENİLEME
38%
DİĞER
47%
400
BTB- İLK BAŞVURU - YENİLEME
KAMU
DİĞER
KAMU
15%
137
TMMOB MİMARLAR ODASI
01-01-2010 / 31-12-2010 MESLEKİ DENETİM BİLGİSİ
PROJE
TUS
2
ADET
M
KOCAELİ ŞUBE
2205
1854919.73 398
GEBZE TEMSİLCİLİĞİ
1679
SAKARYA
TEMSİLCİLİĞİ
TOPLAM
ŞANTIYE
ADET
M
2
2
ADET
M
90557.71
14
24056.97
3575958.57 80
13199.72
333
399030.59
2281
2011723.47 700
152809.66
196
257124.61
6165
7442601.77 1178
256567.09
543
680212.17
2010 YılındaKocaeliŞubevebağlıtemsilciliklerindeki;
-Proje adetlerinin %35’i KocaeliŞube, %27’si GebzeTemsilcilik, %38’i ise Sakarya Temsilciliğinde
onaylanmıştır.
-Tus adetlerinin %34’ü Kocaeli Şube, %7’si Gebze Temsilcilik, %59’u ise Sakarya Temsilciliğinde
onaylanmıştır.
-Şantiye adetlerinin %3’ü Kocaeli Şube, %61’i Gebze Temsilcilik, %36’sı Sakarya Temsilciliğinde
onaylanmıştır.
PROJE ADETİ
TUS ADETİ
Kocaeli Şube
Kocaeli Şube
38%
35%
34%
Gebze
Temsilciliği
Sakarya
Temsilciliği
27%
Gebze
Temsilciliği
59%
7%
2010
ŞANTİYE ADETİ
3%
Kocaeli Şube
36%
61%
138
Gebze
Temsilciliği
Sakarya
Temsilciliği
Sakarya
Temsilciliği
TMMOB MİMARLAR ODASI
01-01-2011 / 31-12-2011 MESLEKİ DENETİM BİLGİSİ
PROJE
TUS
ADET
M2
KOCAELİ ŞUBE
3049
GEBZE
TEMSİLCİLİĞİ
ŞANTIYE
ADET
M2
ADET
M2
2635876.99 521
98878.97
9
36790.05
1890
4087479.36 87
23141.38
479
807129.14
SAKARYA
TEMSİLCİLİĞİ
2750
2528421.03 798
296571.93 398
482619.45
TOPLAM
7689
9251777.38 1406
418592.28 886
1326538.64
2011 SenesindeKocaeliŞubevebağlıtemsilciliklerindeki;
-Proje adetlerinin %40’ı Kocaeli Şube, %24’ü Gebze Temsilcilik, %36’sı ise Sakarya
Temsilciliğindeonaylanmıştır.
-Tus adetlerinin %37’si Kocaeli Şube, %6’sı Gebze Temsilcilik, %57’si ise Sakarya Temsilciliğinde
onaylanmıştır.
-Şantiye adetlerinin %1’i Kocaeli Şube, %54’ü Gebze Temsilcilik, %45’i Sakarya Temsilciliğinde
onaylanmıştır.
PROJE ADETİ
TUS ADETİ
40%
24%
Kocaeli Şube
57%
Gebze
Temsilciliği
336%
Kocaeli Şube
37%
Gebze
Temsilciliği
6%
Sakarya
Temsilciliği
2011
ŞANTİYE ADETİ
Kocaeli Şube
1%
45%
Gebze
Temsilciliği
54%
Sakarya
Temsilciliği
139
Sakarya
Temsilciliği
3.37.
5.DÖNEM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ
Bütçe Raporu, Faaliyet Raporunun basım aşamasında halen aktif bir süreçte olduğu için (Ocak
2010-Şubat 2012) yayın içine alınamamıştır. Bütçe Raporu tüm meslektaşlarımıza ayrıca
iletilecektir.
140

Benzer belgeler