türkiye imsad dergi | temmuz 2014
Transkript
türkiye imsad dergi | temmuz 2014
:,/2\NVHN YHULPOLUQOHUL\OH JHOHFHùLEXJQGHQ WDVDUO×\RU <NVHNYHULPOL:,/2UQOHUL\OH\DVDO\|QHWPHOLNOHUOH VRUXQVX]üHNLOGHWDQ×üPD\DGHYDPHGHFHNYHHQHUMLQL]L ERüDKDUFDPDN\HULQHWDVDUUXIHWPH\HEDüOD\DFDNV×Q×] Temmuz 2014 • Sayı 18 Türkiye İMSAD dergi Temmuz 2014 Sayı 18 :LORUQOHUL\OHSURMHOHULQL]Ho|]PRUWDù×ROX\RU VHUYLVKL]PHWLPL]OHGHGHVWHùLPL]LVUGU\RUX] Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of Turkish Construction Material Producers Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği ZZZZLORFRPWU İnşaat malzemeleri sektöründe “en iyi uygulamalar” 6. ULUSLARARASI İNŞAATTA KALİTE ZİRVESİ Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Ba kanı DÜNDAR YETİ ENER BA KAN’IN MESAJI Özel sektörün öne geçtiği inşaat sektöründe dengeler oturuyor Değerli Türkiye İMSAD üyeleri ve dostlarımız… Türkiye’nin ihracatta döviz kazandırıcı hizmetlere ve kısmen iç tüketime dayalı büyüme stratejisinin sonuçları özellikle inşaat ve inşaat malzemesi sektörümüzdeki olumlu verilerle ortaya çıkıyor. Ö zel sektör inşaat harcamalarının, kamu harcamalarının önüne geçmesi ile sektörümüzdeki dengeler de yerine oturuyor. İnşaat malzemelerinde ithalatın azalması ve ihracatın büyümeye net katkısının yükselmesi sektörümüzün ve genel ekonominin geleceğine yönelik önemli pozitif gelişmeler olarak görülüyor. 2014’ün ilk çeyrek döneminde, Türk ekonomisi yüzde 4,3, inşaat sektörü yüzde 5,2 büyüdü. İlk beş ayda inşaat malzemeleri sektörümüzün sanayi üretiminde yüzde 6,0, malzeme iç pazarında ise reel olarak yüzde 5,0’lık bir büyümeye ulaştık. Bu verilerle küresel ve siyasi risklere karşın ekonomimizin başarılı bir performans göstermekte olduğunu söyleyebiliriz. 2014 yılının başlangıcındaki bu olumlu verilerin, pozitif yönde artarak devam etmesi ve ülkemizin sürdürülebilir bir eksende ekonomik istikrarının sağlanması, iş dünyası olarak bizlerin en önemli beklentisidir. Ayrıca büyümenin yapısına baktığımızda da ihracat ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Geçen yıl inşaat malzemesinde ithalat yüzde 25 artarken, bu yıl yüzde 5 negatif oranda gerçekleşti. Bu da bizlere yurt içinde büyüyen inşaat sanayinin daha çok yerli inşaat malzemesi kullandığını gösteriyor. Dünyanın tercih ettiği Türk inşaat malzemelerini ne mutlu ki, artık iç piyasamız da daha çok tercih ediyor. Bu da ülkemize döviz kazandırarak cari açığa sağladığımız pozitif katkı nedeniyle büyük önem taşıyor. 13. yüzyılda Mevlana, “Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” der. Bu topraklarda yüzyıllardır birlik ve beraberlik üzerine nice çağrılar yapılmış, nice dizeler yazılmıştır. Günümüzde modern dünyada da bilim ve felsefenin vardığı son nokta; hepimiz bir olduğu ve evrende her şeyin birbirine bağlı olduğudur... TÜRKİYE İMSAD’IMIZ 30. YILINDA… Güçlerimizi birleştirmek, hem ortak sinerji yaratarak hem bizleri güçlendiriyor hem de ortaya çıkan başarılarla daha mutlu kılıyor. Bu yıl mensubu olmaktan hepimizin onur duyduğu büyük ailemiz, sektörümüzün köklü çınarı Türkiye İMSADımız, 30. yaşını kutluyor. Sivil örgütlenmenin toplumsal yararlarının bilinciyle temelleri 1984 yılında atılan derneğimiz, yaptığı başarılı çalışmalarla bugün ülkemizin önde gelen sivil toplum örgütlerinden biri. Kurucularının engin vizyonu ile sağlam temellere oturan Türkiye İMSADımız, 30 yıl boyunca bu derneğe gönül veren tüm üyelerinin emeği ve katkılarıyla bugünlere ulaştı. Kurucusundan en yeni üyesine, eski yeni tüm yöneticilerine kadar ülkemizde sivil örgütlenmede nadir görülen 30. yılın başarısı hepimize ait. Bu çınarı büyüterek gölgesini genişleten, geçmişten günümüze tüm Türkiye İMSADlılar… Gelin, bu anlamlı yıldönümünü hep birlikte, birlikten doğan güçle, coşkuyla kutlayalım. Hepinizi 26 Eylül’de düzenleyeceğimiz Gala Gecemizde kucaklaşmaya davet ediyor, derneğimize nice 30 yıllar diliyorum. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 3 Türkiye İMSAD Kurumsal İleti im Yöneticisi ERSİN DALGA EDİTÖR Mevzu bahis iş sağlığı ve güvenliği ise... Soma felaketinin ardından ülke olarak iş sağlığı ve güvenliği konusunu bir süre konuşur olduk, ancak ülke ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeler konunun uzun uzadıya ve çözüm odaklı değerlendirilememesine neden oldu. Yani insan sağlığı söz konusuysa gerisi teferruattır diyemedik! İ ş kazalarının en çok yaşandığı sektörlerden birinin de inşaat sektörü olması, gözleri Soma felaketinin ardından bir yandan da bu sektöre çevirdi. Biz de bu anlamda sorumluluk hissettik, iş sağlığı ve güvenliği konusunu, bu sayımızda DOSYA HABER olarak ele aldık. Haberimizde de belirttik ancak tekrardan vurgulamakta fayda var; SGK, TÜİK gibi kamu kurumlarının ya da sivil toplum kuruluşlarının iş kazalarına ilişkin açıkladığı yıllık raporlarda inşaat sektörüne ilişkin veriler yer alsa da “inşaat malzemesi sanayisine” ilişkin özel bir istatistik yer almıyor. Fakat inşaat malzemesi sektöründeki iş kazalarının, diğer riskli sektörlere oranla çok daha düşük olduğu biliniyor. Zira ihracat ağırlıklı çalışan sektörün, gelişmiş dünya ile entegre olmuş bir sanayi dalı olduğu için işin doğası gereği belli standartların üzerinde üretim yapması gerekiyor. Biz de haberimizde, inşaat sektörünün en önemli aktörlerinden biri olan Türkiye İMSAD üyelerinin, sektörün ana tedarikçisi olması vesilesiyle iş sağlığı ve güvenliği konusunu “inşaat malzemesi sanayicileri” tarafından gündeme taşıyalım istedik. Dünyadan ve Türkiye’den iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bilgileri derlediğimiz kapak haberimizde, resmi kurumlarca açıklanan rakamsal verileri paylaştık ve İSG konusuna ışık tuttuk. Bir de merak ettik, “Peki, Türkiye İMSAD üyeleri için iş sağlığı ve güvenliğinin önemi ne?” sorusuna cevap aradık. Ve özellikle belirttik, “örnek gösterilebilecek çalışmalarınızı bizlerle paylaşın!”… Merakımız karşılık buldu; birçok üyemizden geri dönüş aldık, ancak sayfalarımızda sınırlı sayıda uygulamaya yer verebileceğimiz için “en iyi 10 uygulamayı” seçtik ve İSG alanında yaptıkları çalışmaları anlattık. Bu sayımızla birlikte dergimizin tasarımında ve içerik yapısında yeniliğe gittik. Tasarımda görsel kullanımını artırmayı ve 4 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 kolay okunurluğu sağlamayı amaçladık. İçerikte ise, özel haber üretmeye, sektör gündemine farklı açıdan bakmaya, dünyadan sektöre ilişkin haberler vermeye önem verdik. Türkiye’nin ihracat lideri olan inşaat malzemesi sektörü açısından yurtdışı pazarların önemini bildiğimiz için, dış haberlere gelecek sayılarımızda daha çok yer vereceğiz. Ülkemizde hayata geçirilmesi planlanan kentsel dönüşüm projelerine ilişkin çok söz edildi, birçok etkinlik yapıldı. Peki, dünyada bu iş nasıl yapılıyor, neler yapılmış? Bu sayımızla birlikte gelecek sayılarımızda KENTLER & MİMARİ disiplininde dünyadan örneklerle kentsel dönüşüm konusunu ele alacağız. Şehir mimarisi, şehir plancılığı, tarihsel süreçte mimari ve şehirler konularına değineceğiz. Girizgâhı da, gerçekten örnek bir projeyle yaptık; Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde hayata geçirilen kentsel dönüşüm projesi Türkiye’ye bu süreçte yol gösterecek nitelikte... Okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Son olarak, bir gelişmeyi paylaşarak bitireyim; Hürriyet gazetesi “Sign of the City Awards” adlı bir yarışma gayrimenkul sektörünün en prestijli projelerini ödüllendirecek. İlki bu yıl düzenlenecek olan etkinlikte pek çok farklı konseptte projeye ödül verilecek. Bu ödüllerin hangi projelere verileceğini ise sektörün önde gelen kurumlarının temsilcileri, uzmanlar ve profesyoneller belirleyecek. Türkiye İMSAD’ın da destekçisi olduğu bu etkinliğin jürisinde Başkanımız Sayın Dündar Yetişener de inşaat malzemesi sektörünü temsilen yer alıyor. Hürriyet’in öncülüğünde başlayan bu proje, gayrimenkul sektörünün Oskar’ı olmaya aday… Takip etmekte fayda var. Yeni tasarımı ve içeriğiyle “okunası” bir dergi yaratmaya çalıştık. Umarım beğenirsiniz. $OáALàOLANàHERàßEYINàyZ~àDOáADANàGELIR 4UáLAàGIBI 9AßAMàALANLARÑàKURARKENàà TUáLAYÑàTERCIHàEDIN Temmuz 2014 • Sayı 18 8 İMSAD’dan » Türkiye İMSAD’dan ses getiren kamu spotları » Türkiye İMSAD gelece e Sürdürülebilirlik Raporu ile ışık tutuyor » İnşaat malzemesi pazarı bu yıl yüzde 5 büyüyecek » Türkiye İMSAD 30. yılını kutluyor » Kalkınma Bakanı: “Türkiye İMSAD sektörün muhatap kuruluşu” » BİMSADER’den Türkiye İMSAD’a plaket » Türkiye İMSAD, Sanayi Bakanı Fikri Işık’a sektörü anlattı » İnşaatın sivilleri bir arada » 10. Kent ve Yaşam Ödülü Türkiye İMSAD’ın » Sanayi Bakanı Türkiye İMSAD’ın davetlisi olarak Yapı Fuarı’nda » Dündar Yetişener: “İnsan yaşamı tüm de erlerin üstündedir” » İş dünyası Rekabet Kongresi’nde buluştu 30 SEKTÖRÜN NABZI 32 YENİ ÜYELERİMİZ 38 GÜNCEL SÖYLEŞİ 42 » İmar planlarında yeni dönem 14 » Grundfos: “Sektöre destek vermek görevimiz” » Schneider: “Türkiye’ye uzun vadeli bakıyoruz” » Urtim: “2014’te yeni pazarlara açılıyoruz” » Prefabrik Yapı A. .’den 80 ülkeye ihracat SEKTÖREL GÜÇ » SUDER Genel Sekreteri Selçuk Taçalan: “Su yalıtımı yoksa korozyon vardır” 47 KAPAK KONUSU 62 AKTÜEL HABER 66 PROFESYONEL BAKIŞ 70 MAKALELER » Üretimin süreklili ini iş güvenli i sa lar 38 42 » Hisart Müzesi: Tarih bu müzede canlanıyor » Erdem Ertuna / DemirDöküm gelişen müşteri isteklerine hazır » Makro-nomi / Prof. Dr. Kerem Alkin » Ekonomik Perspektif / Dr. Can Fuat Gürlesel » Stratejik Bakış / Dr. Yılmaz Argüden 80 MİMARLIK & İNŞAAT DÜNYASI 86 88 DÜNYA TURU 94 KENTLER VE MİMARİ 88 » Mimar Nevzat Sayın: “Ekonomik koşullar iyi tasarımı engellemez” İHRACAT KAPILARI » Do u Afrika’nın incisi: Kenya » Uzakta bir kent yeniden do uyor: Christchurch 66 80 Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derne i (Türkiye İMSAD) Adına İmtiyaz Sahibi DÜNDAR YETİ ENER Yazı İşleri Müdürü/Sorumlu Müdür AYGEN ERKAL Yayın Koordinatörü ERSİN DALGA Danışma Kurulu PROF.DR. KEREM ALKİN PROF. DR. FİLİZ KARAOSMANO LU PROF. DR. ZERRİN YILMAZ PROF. DR. ALİ RIZA KAYLAN DOÇ. DR. MELİH BULU DR. YILMAZ ARGÜDEN DR. ENGİN BARAN Yayın Türü/Aralı ı YEREL SÜRELİ / ÜÇ AYDA BİR Yönetim Yeri RÜZGÂRLIBAHÇE CAD. ÇINAR SOK. NO:3 KAT:5 DEMİR PLAZA KAVACIK/BEYKOZ İSTANBUL Tel: 216 322 23 00 Web: www.imsad.org E-mail: [email protected] www.eubuild.com Yayına Hazırlık İş sağlığı ve güvenliği (İSG) konusu günümüzün en can yakıcı sorunlarından biri. Dünyada her yıl 2 milyon 300 binden fazla işçi iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirirken, ülkemizde ise her gün ortalama dört kişi aynı nedenlerle aramızdan ayrılıyor. İş kazalarında Avrupa birincisi olan Türkiye, dünyada da El Salvador ve Cezayir’den sonra üçüncü sırada. Ancak Türkiye’de sanayinin en önemli kollarından biri olan inşaat malzemesi sektöründe durum farklı! Üretim tesislerinde aldıkları önlemler ve çalışanlarına yönelik İSG uygulamalarıyla Türkiye İMSAD üyelerinin konuya verdikleri önem ortada. Bu sayımızda, kapak konusu olarak ulusal ve küresel boyutta iş güvenliği sorununu ele aldık. Dernek üyelerimiz de üretim tesislerinde aldıkları önlemleri ve personellerine yönelik uyguladıkları İSG çalışmalarını dergimize değerlendirdi. KAPAK Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği İnşaat Malzemeleri Sektöründe “En İyi Uygulamalar” 47 Genel Yönetmen Gürhan DEMİRBA Genel Yönetmen Yardımcısı Eser SOYGÜDER YILDIZ Görsel Yönetmen Hakan KAHVECİ Grafik & Tasarım Ozan ÖZ Editör Ertu rul KAYSERİLİO LU İletişim Yazı İşleri: 0212 440 27 80 Pazarlama: 0212 440 27 65 [email protected] Baskı Dünya Yayıncılık A. . “Globus” Dünya Basınevi 100. Yıl Mahallesi, 34440 Ba cılar-İstanbul Tel: 0 212 440 24 24 NOT: Reklamlar, reklam veren şirketin sorumlulu undadır. Dergimizde yayımlanan yazı ve foto raflar Türkiye İMSAD’ın izni alınarak, kaynak belirtilerek, tam veya özet alıntı yapılarak kullanılabilir. Türkiye İMSAD Dergi, Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derne i’nin ücretsiz, süreli yayınıdır. ‘dan ses getiren arak hayata geçirilen ol i es oj pr k lu lu m ru so al Türkiye İMSAD'ın sosy kamu spotu !" ın ay am rc ha şa bo i iz m "Enerji "Sesimi duyan var mı?" ve yınlanıyor. filmleri TV kanallarında ya i m i s Se n a y u d ? ı m var T ürkiye İMSAD tarafından sosyal sorumluluk projesi olarak gerçekleştirilen ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işbirliğiyle hayata geçen “Güvenli Yapı” kampanyası, “Sesimi duyan var mı?” kamu spotu filmiyle ekranlara taşındı. Güvenli yapı konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla hazırlanan “Sesimi Duyan Var mı?” filmi, tüm televizyon kanallarında gösterime girdi. Ünlü sinema ve dizi oyuncusu Rıza Kocaoğlu’nun seslendirdiği filmde, binalarda yanlış malzeme kullanılmasının olası sonuçları vurgulanıyor. Film, ülkemizde yapı kültürünün gelişmesine “güvenli yapı” temasıyla ışık tutuluyor. “Sesimi Duyan Var mı?” filminde, yıkılmış bir binanın sonsuz boşluğuna uzatılan fener, bir ailenin yıkılan hayatını anlatıyor. Dağılmış bir konstrüksiyonun içinde, bir oyuncak ayıcık, kitaplar ve mutlu bir aile fotoğrafı, KAMU SPOTLARININ KÜNY Malzemesi Reklamveren: Türkiye nşaat i neğ Der ileri Sanayic Yönetmen: Devrim Erdoğan an Sanat Yönetmeni: Tuncay Özc Film Yapım: Herşey feneri tutan elin çaresiz bağırışlarına yanıt veriyor. Kurulan özel bir enkaz seti üzerinde çekimlerin yapıldığı film, başlangıcının tam aksine bir sahneyle sona eriyor. Doğru malzeme kullanılarak ulaşılabilecek; aydınlık, mutlu ve neşeli bir geleceğin sergilendiği bu sahnede; yemyeşil bahçede köpeğiyle oynayan ailenin mutluluğu, arka plandaki sağlam binaların koruması altında görünüyor. YETİŞENER: “HEDEFİMİZ GÜVENLİ YAPI BİLİNCİNİ GELİŞTİRMEKTİR” Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, “Enerji Verimliliği” ile birlikte bu yıl ülke gündemine taşıdıkları iki büyük kampanyadan biri olan “Güvenli Yapı” kampanyasıyla, bir binanın tasarımından yapımına kadar, denetimin de içinde olduğu bütüncül bir sistem kurulması ve toplumda güvenli yapı bilincinin oluşmasına ESİ met Karaca Yapımcılar: Bülent Turgut, Meh aya Özk in Eng Görüntü Yönetmeni: Kocaoğlu Rıza u, ıoğl Hac il sma : Seslendirme Müzik: Türkay Nişancı eramedia Medya Planlama Ajansı: Mor katkı sağlamayı hedeflediklerini belirtti. Kentsel dönüşümün başladığı bu dönemde, güvenli yapının insanların ve kentlerin hayatındaki öneminin altını çizen Yetişener, “Türkiye İMSAD olarak, ‘Sesimi Duyan Var mı’ kamu spotuyla, insanlarımızın hak ettiği güvenli ve çağdaş yapılarda yaşayabilmesi için, güvenli yapı bilincini geliştirmeyi ve bu doğrultuda oluşturulacak sinerjiyi ve dinamizmi, toplumumuzun tüm kesimlerine yaymayı hedefliyoruz” dedi. FİLMDE ÖDÜLLÜ YÖNETMEN ERDOĞAN’IN İMZASI VAR Yapımını Herşey Film’in üstlendiği ‘Sesimi Duyan Var mı?’ filminin yönetmenliğini, aldığı çok sayıda ulusal ve uluslararası film ödülleriyle tanınan Devrim Erdoğan yaptı. Filmin yapımcıları Bülent Turgut ve Mehmet Karaca olurken, müziğini ise ünlü müzisyen Türkay Nişancı besteledi. kamu spotları Enerjimizi boşa harcamayın! K uruluşunun 30. yılında, kaliteli inşaat malzemesi kullanılmasının önemi konusunda tüketiciyi bilinçlendirme kampanyası başlatan Türkiye İMSAD’ın ikinci kamu spotu da 14 Nisan itibarıyla gösterime girdi. “Enerjimizi Boşa Harcamayın” başlıklı kamu spotu, Türkiye İMSAD’ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı işbirliğiyle kamuoyunu bilinçlendirmeyi amaçlayan “Enerji Verimliliği” kampanyasının ilk adımını oluşturuyor. Muhteşem Yüzyıl oyuncularının da rol aldığı film tadındaki kamu spotu ile kamuoyuna ‘Enerjimizi Boşa Harcamayın’ çağrısı yapılıyor. Muhteşem Yüzyıl dizisinde ikinci Selim’in ve Şehzade Mehmet’in çocukluğunu oynayan Ziya Kerem Açarsöz ve Berkecan Akkaya’nın rol aldığı filmde, doğru olmayan malzemeyle inşa edilen binaların neden olduğu enerji kaybı, dört küçük çocuğun, solmuş bir çiçeği sulaması ile gelişen bir öykü üzerinden anlatılıyor. Dünyada giderek azalan enerji kaynaklarının korunmasına dikkatin çekildiği filmde, binalarda kaliteli malzeme kullanmanın enerji kayıplarını azaltmadaki önemi vurgulanıyor. Çocuklara bugünden sunulacak en büyük mirasın, doğru malzemelerin kullanıldığı, güvenli ve çevreye saygılı binalarda yaşamalarını sağlamak olacağı mesajının iletildiği filmde, ellerinde doğru malzemeden üretilmiş bir kovayla çiçeği sulayan çocuklar, gülümseyen yüzleriyle, gelecek için umut vaat eden bir içerikle sunuluyor. Ünlü oyuncu İsmail Hacıoğlu’nun, enerjisi yüksek bir tonda seslendirdiği “‘Enerjimizi Boşa Harcamayın” filmi, şu çağrıyla sona eriyor: “Çocuklarımıza, enerjisi bol bir Türkiye için, kalitesi tescilli, tasarruflu ve doğa dostu malzemeler kullanalım.” Yapımını Herşey Film’in üstlendiği film, Sapanca’nın doğal ortamında çekildi. Filmin müziğini ise Türkiye’nin sayılı müzisyenlerinden biri olarak bilinen ünlü gitarist Türkay Nişancı yaptı. YETİŞENER: “DOĞRU SİSTEMLERİ BİRLİKTE KURALIM” “Enerji Verimliliği” ve “Güvenli Yapı” olmak üzere bu yıl gerçekleştirecekleri iki ayrı kampanya ile tüm paydaşlarına ve kamuoyuna “gelin artık enerjimizi boşa harcamayalım, doğru sistemleri hep birlikte kuralım” çağrısı yaptıklarını söyleyen Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener, konuyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirdi: “Bugün ülkemizde toplam enerjinin yüzde 40’ı yapılarda kullanılıyor. Oysa bu miktarın yüzde 40’lara varan kısmını doğru tasarlanan yapılar ile tasarruf ettiğimiz takdirde ülkemiz ekonomisine yılda 12-15 milyar dolar tutarında katkı sağlayabiliriz. Türkiye olarak, bugün ihtiyacımızın yüzde 70’ini dışarıdan karşıladığımız enerjide tasarruf yoluna giderek, hem bireyler olarak bütçemize hem de en büyük kalemlerden biri olan ülkemiz cari açığının düşürülmesine destek olabiliriz. Sadece özel sektör değil, kamu kesimindeki yasa koyucular, denetleyiciler, bürokratlar, akademisyenler ve tüm taraflarla birlikte, enerji verimliliği ve güvenli yapı iklimi için gerekli ortamı birlikte oluşturalım ki, geleceğimizin sahibi olan çocuklarımız, tüm vatandaşlarımız, sektörümüz ve ülkemiz ekonomisi sağlıklı yaşayabilsin.” İMSAD’DAN Türkiye İMSAD, geleceğe “Sürdürülebilirlik Raporu” ile ışık tutuyor Türkiye İMSAD, Küresel Raporlama Girişimi’nin (GRI) G4 Rehber’i kapsamında inşaat malzemeleri sektöründe bir sivil bir toplum kuruluşu tarafından hazırlanan dünyanın ilk “Sürdürülebilirlik Raporu”nu açıkladı. T ürkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin (Türkiye İMSAD) dünyada alanında sektörel bir sivil toplum kuruluşu tarafından ilk olarak hazırlanan “Sürdürülebilirlik 2013 Raporu”nun lansman toplantısı yapıldı. İnşaat malzemeleri sektörünün, geleceğe yönelik yatırım alanlarına ışık tutan Sürdürülebilirlik Raporu ile Türkiye İMSAD, sürdürülebilir üretime rehberlikte ilk adımı atıyor. Raporda, inşaat malzemelerinde ülkemizin önde gelen Türkiye İMSAD üyesi sanayi firmalarının gerçekleştirdikleri “en iyi sürdürülebilirlik uygulamaları ve yatırım projeleri” örnekleri de yer alıyor. Türkiye İMSAD üyeleri ve paydaşlarının, gündemlerinde bulunan yüksek öncelikteki konuların baz alınarak hazırlandığı Sürdürülebilirlik Raporu, Küresel Raporlama Girişimi’nin (GRI) G4 rehberi kapsamında hazırlandı. Raporun çerçevesi; Enerji Kullanımı-Verimliliği, Sera Gazı Azaltımı, Doğal Kaynak ve Su Kullanımı, Atık Yönetimi, Yaratılan Ekonomik Değer, İstihdam, Eğitim-Öğretim, Toplum için Değer Yaratma, Kentsel Dönüşüm ve İnovas- 10 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 yon başta olmak üzere ekonomik, çevresel ve sosyal bir dizi başlık altında incelendi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener’in açılış konuşmasını yaptığı Sürdürülebilirlik Raporu lansman toplantısında, Başkan Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Hakan Gürdal, Garanti Bankası eski CEO’su, WWF-Türkiye, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı ve TED İstanbul Koleji Vakfı Mütevelli Üyesi Akın Öngör ile S360 Sürdürülebilirlikve İletişim Hizmetleri Genel Müdürü Kerem Okumuş, konuşmaları ile yer aldılar. Toplantı, Türkiye’nin inşaat malzemeleri sanayini temsil eden çok sayıda iş dünyası temsilcisinin katılımıyla gerçekleşti. YETİŞENER: “TÜRKİYE İMSAD SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORU İLE BİR İLKE DAHA İMZA ATMIŞTIR” Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener, toplantının açılış konuşmasına, bir ilke imza atarak Türkiye’nin sektöründe ilk Sürdürülebilirlik Raporu’nu kamuoyuna sunmaktan duyduğu memnuniyeti belirterek başladı. Dündar Yetişener Hakan Gürdal İMSAD’DAN Gelecek 10 yılda tüm dünyada çok daha hızlı bir değişimin yaşanacağını belirten Yetişener, nüfus artışı, doğal kaynakların azalması, hızlı tüketim artışı, haksız rekabet ve kayıt dışı ekonomiye ilişkin parametrelerin yanı sıra, yoğun kullanımı dolayısıyla, enerji ve karbon yönetiminin de Türkiye İMSAD üye ve paydaşları tarafından öne çıkarılan, raporun başlıca konular arasında yer aldığını söyledi. Yetişener, sözlerine şöyle devam etti: “Paydaşlarımızın değişen şartlar karşısında verimliliğini, doğal kaynak kullanımını, üretim süreçlerini nasıl yönettikleri ve dünyadaki riskler karşısında geliştirdikleri çözümlerin rahatlıkla görülebileceği bu raporu hazırlayan sanayiciler olarak yapmaya çalıştığımız; inşaat malzemeleri sektörünün sürdürülebilirliği konusunda sadece Türkiye’de değil, dünyada rol model olmaktır. Hedeflerimize giden yolda olası risklerin bizleri beklediğini biliyoruz, fakat iyi yönetilen risklerin de fırsata çevrileceğine inanıyoruz. Sürdürülebilirlik Raporu, Türkiye İMSAD’ın bu vizyonu doğrultusunda hazırlanmış, gelecek yatırımlarını desteklemek üzere sektör paydaşlarımıza bir rehber olarak sunulmuştur” dedi. DÜNYADA YENİ FIRSAT ALANI: DÜŞÜK KARBON EKONOMİSİ Dündar Yetişener, Sürdürülebilirlik 2013 Raporu’nun, inşaat malzemeleri sanayinin geleceğinin bugünden planlanması için atılan bir ilk adım olduğunu belirtti. Bir yol haritası verildiğinde, gerek sektörün gerekse şirketlerin süreçlere daha kolay adapte olarak yatırımlarını bu doğrultuda gerçekleştirdiklerini söyleyen Yetişener, doğal kaynakların kısıtlı olduğu dünyamızda artık gerek yasa yapıcılar gerekse özel sektörün, verimliliği artıracak ve tasarrufu teşvik edecek modelleri beraber kurguladıklarını vurguladı. Dünya Ekonomik Formu’nun yaptığı, dünyada 5 trilyon dolarlık karbon piyasası araştırmasına dayanarak, bugün düşük karbon ekonomisinin dünyadaki en önemli fırsat alanlarından biri olarak öne çıktığına dikkati çeken Yetişener, “2012 yılında yapılan yasal düzenlemelerin gereği olarak, ülkemizde ilk defa şirketler 2016 yılında, 2015 yılına ilişkin sera gazı salımlarını raporlayacaklar. Sürdürülebilirlik Raporu, bu açıdan da sektöre yön gösteren bir görev üstlenmektedir” şeklinde konuştu. HAKAN GÜRDAL: “ÖZEL SEKTÖRÜN ATIK ISIDAN ENERJİ ÜRETİMİ YÜZDE 127 ARTTI” Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Hakan Gürdal da konuşmasında, Sürdürülebilirlik Raporu’nda yer alan bazı önemli verileri paylaştı.Hakan Gürdal’ın araştırmaya katılan şirketlerin verilerine dayanarak verdiği bilgiye göre, bünyesinde çimento, cam, seramik gibi karbon yoğun sektörleri barındıran Türkiye İMSAD üyelerinin enerji tüketimleri, referans yıl olarak alınan 2011’e göre, 2013 yılında yüzde 3,4 oranında arttı. Aynı şekilde üye şirketlerin enerji tüketimleri de 2011 yılına göre 2013’te yüzde 3,4 arttığı halde, sera gazı salımları yüzde 1,2 oranında azaldı. Enerji tüketimlerini azaltma hedefi doğrultusunda yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelen Türkiye İMSAD üyeleri, daha çok atık ısı geri kazanım projeleri üzerinde yoğunlaştı. Sanayici üyelerin atık ısıdan enerji üretimleri 2011 yılına göre 2013’te yüzde 127 oranında artış gösterirken, atık ısı geri kazanımı ve CO2e salımı da aynı oranda azaltıldı. Bununla birlikte, Türkiye İMSAD üyelerinin yüzde 28’i, sera gazı salımlarını uluslararası standartlara uygun olarak hesaplıyor ve yine üyelerin yüzde 44’ü de ISO 50001 EYS standardı uyguluyor. Türkiye İMSAD sanayi üyelerinin yüzde 28’inde enerji yönetimi biriminin olması ise, değişime ve geleceğe yatırıma verdikleri önemin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Hakan Gürdal, konuşmasında, dünyada sürdürülebilir ekonomik büyümeyi ciddi olarak TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 11 İMSAD’DAN Soldan sağa: Kerem Okumuş, Dündar Yetişener, Hakan Gürdal, Akın Öngör. tehdit eden küresel, çevresel ve toplumsal sorunlar olduğunu ve bu sorunların inşaat malzemesi sektörü için de büyük bir risk oluşturduğunu söyledi. Gürdal, sözlerini şöyle tamamladı: “Sürdürülebilirlik Raporu ile yapmaya çalıştığımız; performans ölçen, hedef koyan ve kurumsal değişimi yöneten yaklaşımlarla, sürdürülebilirlik kapsamındaki olumlu ve olumsuz etkileri belirlemek ve kurumların stratejileri ile operasyonlarını bu doğrultuda yönetebilmelerine ışık tutmaktır. Nihai amacımız, daha az kaynak tüketerek, daha uzun ömürlü ve verimli ürünlere odaklanmaktır. Hazırladığımız bu rapor, aynı zamanda şeffaflığın da bir göstergesidir. Dünyada yeni bir ekonomik düzen oluşuyor. Eskiden üretebilmek yetkinlikti, şimdi ise esas olan, geleceğe doğru sürdürülebilir ve verimli üretkenliktir. Sürdürülebilirlik, var olmanın en büyük şartıdır. Doğal kaynaklarımızın sınırsız olduğunu düşünerek hareket ettiğimizde, bazı yaptırımlarla karşılaşacağımız muhakkaktır. Bizim amacımız, o yaptırımlarla karşılaşmadan sektör ve firmalar olarak kalıcı tedbirler almaktır. Üretimden kullanıma, hatta imha safhasına kadar, verimlilik süreçlerinin esas alınmasını sağlamaktır.” SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETKENLİĞİN KRİTİK BAŞARI FAKTÖRLERİ Toplantıda, Garanti Bankası eski CEO’su, WWFTürkiye, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı ve TED İstanbul Koleji Vakfı Mütevelli Üyesi Akın Öngör de, sürdürülebilirlik, ayak izlerimiz ve doğanın kaynak yaratabilme kapasitesi konusunda yaptığı konuşmasında, özellikle enerji verimliliği konusu üzerinde durdu. S360 Sürdürülebilirlik ve İletişim Hizmetleri Genel Müdürü Kerem Okumuş da, Sürdürülebilirlik Raporu’nun uluslararası standartlarda hazırlanan süreçlerini anlattı ve küresel ekonomide kurumların geleceğinin inşasında, sürdürülebilir üretkenliğin kritik başarı faktörlerini dile getirdi. 12 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Türkiye İMSAD Sürdürülebilirlik Raporu 2013’ü indirmek için QR kodu okutunuz. İMSAD’DAN TÜRKİYE İMSAD SANAYİCİ ÜYELERİNİN “En iyi sürdürülebilir uygulamaları ve yatırım projeleri” Sürdürülebilirlik 2013 Raporu’nda yer alan Türkiye İMSAD sanayici üyelerinin “en iyi sürdürülebilir uygulama ve yatırım projeleri”nden bazı örnekler şöyle: • Çimsa, Mersin fabrikasında, atık gazları elektrik enerjisine dönüştürdü ve 2013 yılında 49 milyon kWh/yıl elektrik üretti. Fabrikada, karbondioksit salımı24.5 ton azaltıldı. Trakya Yenişehir Cam Fabrikası’nda gerçekleştirilen ‘Atık Isı Enerji Üretimi” projesi kapsamında; düz, kaplamalı ve lamine cam üretiminde, fırınların kapasite kullanımına bağlı olarak 3,5 ila 5 MW aralığında elektrik üretildi. Trakya Cam’ın, ısı ve güneş kontrol kaplamalı cam olarak adlandırılan TRC Coolplus T ürünü ise, kışın sıcağı içeride tutuyor ve ısı kayıplarını standart çift cama göre yüzde 50 oranında azaltarak yakıt giderlerini azaltıyor. Ürün, yaz aylarında içeri giren güneş ısısını standart çift cama göre yüzde 40 azaltarak, soğutma giderlerinden tasarruf sağlıyor. Betek Boya tarafından geliştirilen“Ecotech Sıvası”sera gazı salımını yüzde 35 azaltıyor. Pimaş“Hebe-Schiebe Sistemi” ile yılda 213,6 milyon dolar enerji tasarrufu elde ediyor. Sektörün Avrupa’daki ilk Leed Gold sertifikalı yeşil binasını yapan WILO, Tuzla’da tesisinde enerjiden yüzde 24, su kullanımında yüzde 50 oranında tasarruf sağlıyor. Akçansa fabrikalarında 10,5 milyon dolarlık yatırımla gerçekleştirilen; arıtma çamuru, atıktan türetilmiş yakıt • • • • • ve ömrünü tamamlamış lastik sistemleri sayesinde 2013 yılında 100 bin ton atık, enerji kaynağı olarak değerlendirildi. 45.000 ton/yıl evsel arıtma çamuru, fosil yakıtlara alternatif enerji olarak kullanıldı ve yılda 17.000 ton kömür tüketimi tasarruf edildi. Yanma sırasında oluşan yüzde 35-40 oranındaki kül de, sıfır atık oluşturdu. Türkiye’de ilk defa yoğuşmalı kombilerde su yerine, aynı koşulların oluşturularak, hava ile test edilebilecek şekilde tasarlandığı Demirdöküm tesisindeki üretimlerde artık su kullanılmıyor. Bu yolla tesiste 2011 yılında 3 bin ton su tasarrufu sağandı. 2016 yılına kadar diğer ürünlerin devreye alınmasıyla hedeflenen su tasarrufu yılda 15 bin ton. Üretim sırasında çıkan atıkları sisteme geri döndürerek doğal kaynak kullanımı azaltan Rigips SaintGobain’ın toz alçı fabrikasında, yılda 700 ton civarında atık kaynağı azaltılıyor. Uygulama ile üretim verimi yüzde 1 oranında artırılırken, elektrik tüketimi yüzde 14,5, doğal gaz tüketimi yüzde 4,5, CO2 salımı ise yüzde 2,3 oranında azaltıldı. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri fabrikasında, seramik sağlık gereçlerinin arıtma tesisinden çıkan atık çamurun tamamı geri dönüştürülerek, karo üretiminde alternatif hammadde olarak kullanıyor. Türkiye’de ilk defa sanayide karşılıklı fayda sağlayan endüstriyel mutualizm sistemini kuran Eczacıbaşı, aylık bazda 600 ton, projenin başladığı 2010 yılından bu yana ise toplamda her yıl 7,200 ton hammadde • • • tasarrufu sağladı. Ton başına 60 TL olmak üzere yılda 432 bin TL maliyet avantajı elde eden kurumun, yıllık bazda karbon tasarrufu 25 ton. Jotun’un geliştirdiği yeni nesil dış cephe boyası Jotashield Extreme, kızılötesi ışınları, standart boyalara kıyasla iki kat daha fazla geri yansıtıyor. Ürün, binanın iç ortam sıcaklığının 5, yüzey sıcaklığının 20 derece daha serin olmasını sağlıyor. En zorlu hava şartlarına karşı 10 yıllık koruma sağlayan ürün, yapının daha seyrek periyotlarda boyanması avantajı sunuyor. İzocam, mineral yün olarak bilinen “camyünü ve taşyünü” ürünlerini; yüzde 80 oranında kum, bazalt, doğal mineraller ve geri dönüşümlü camlar kullanarak üretiyor. Bir binanın 50 yıl olarak hesaplanan kullanım ömrü boyunca, mineral yünler, üretim sırasında kullanılan enerjinin ve sera gazı salımının 100 katı kadar enerji tasarrufu sağlıyor ve sera gazı salımını azaltıyor Mars Konteyner Prefabrik Yapı, sıfır karbon salımlı konteyner üretim süreçlerindeki tüm enerji ihtiyacını, dış kaynağa ihtiyaç duymaksızın, çatısına 28°’lik açı ile yerleştirilmiş fotovoltaik paneller aracılığıyla karşılıyor. Üretimde; soğutma, ısıtma, aydınlatma ve ekipman olmak üzere toplamda 2,456,6 kWh’lik enerjiye gereksinim duyuluyor. Oysa fotovoltaik panelleri, yılda 2900 kWh’lik enerji üreterek, tüketimden fazla enerji arzı sağlıyor. Yüzde 118 oranında yenilenebilir enerji kullanılarak üretilen bu ürünlerin, sıfır karbon salımı ise sıfır düzeyinde. • • • TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 13 İMSAD’DAN “İnşaat malzemesi pazarı bu yıl yüzde 5 büyüyecek” T ürkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından yılda dört kez düzenlenen “Ekonomi Toplantısı”nın ikincisi, Ortaköy Feriye Lokantası’nda gerçekleştirildi. “Siyasi İklim ve Ekonomik Gelişmeler” konusunun ele alındığı toplantıda, Türkiye İMSAD’ın “Aylık Sektör Raporu”nun, Mayıs 2014 verileri baz alınarak, Türkiye ekonomisinin makro göstergeleri ile inşaat ve inşaat malzemeleri sektörünün 2014 Ocak-Nisan sonuçları değerlendirildi. Toplantıya, Türkiye İMSAD üyeleri ile iş dünyasının önde gelen temsilcileri katıldı. Oturum başkanlığını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Tunaman’ın moderatörlük ettiği toplantıya Bloomberght TV Yayın Koordinatörü Cüneyt Başaran konuk konuşmacı 14 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 olarak katıldı. Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kerem Alkin ile Ekonomi Strateji Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel de toplantıda yaptıkları sunumlarda, Türkiye ekonomisinin geleceğine projeksiyon tutarak, beklenti ve öngörülerini paylaştı. YETİŞENER: ÖZEL SEKTÖR İNŞAATTA KAMUYU GEÇTİ Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, yaptığı açılış konuşmasında, küresel ve siyasal risklere karşın Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde iyi bir performans gösterdiğine dikkat çekerek, ihracatta döviz kazandırıcı hizmetler ile kısmen iç tüketime dayalı büyüme stratejisinin, ilk çeyrek sonuçlarına yansımaya başladığını söyledi. 2014 ilk çeyrek döneminde, ekonomideki büyüme kaynaklarını daha kaliteli olarak nitelendiren Yetişener, “2013 yılında eksi 2,3 puan olan ihracatın büyümeye net katkısı, 2014’ün ilk çeyreğinde artıya geçerek 2,68 puan olarak gerçekleşti. İthalatın büyümeye net katkısı ise 2013’teki eksi 2,34 puandan, 2014’te 0,24 puana geriledi” ifadesini kullandı. Dündar Yetişener İMSAD’DAN Türkiye İMSAD tarafından düzenlenen yılın ikinci “Ekonomi Toplantısı”nda 2014’ün ilk çeyreğinde ekonominin yüzde 4,3 büyürken, inşaat malzemeleri sektöründe sanayi üretiminin yüzde 6 büyüdüğü vurgulandı. Toplantıda konuşan Dündar Yetişener, özel sektör inşaat harcamalarının, kamu harcamalarının önüne geçtiğine dikkat çekti. 2014’ün ilk çeyrek döneminde ekonomi yüzde 4,3 büyürken, inşaat sektörünün 5,2 ve inşaat malzemeleri sektörü sanayi üretiminin yüzde 6 büyümesini, inşaat sektöründeki büyümenin, yılın ikinci yarısında da süreceği yönünde önemli bir veri olduğunu kaydeden Türkiye İMSAD Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlk çeyrekte görüyoruz ki, özel sektör artık devreye girdi. İnşaat sektörünün ilk çeyrekte gerçekleşen yüzde 5,2 büyüklüğü içinde, kamu sektörü harcamaları yüzde 5,1, özel sektör harcamaları ise yüzde 5,9 oranında büyüdü. Böylece özel sektör inşaat harcamalarındaki büyüme, geçtiğimiz yılın tersine kamu harcamalarının önüne geçti. Hatırlanacağı üzere, 2013 yılında inşaat harcamaları içinde özel sektör, eksi 0,7 seviyesi ile negatif büyümüştü. Bu yıl alınan yapı ruhsat- larında da ciddi bir sıçrama görüyoruz. İnşaat malzemeleri sanayinin büyümesi de geçen yılın ilk çeyreğine göre 2-3 puan daha iyi durumda.” 2014 yılına ilişkin bu olumlu verilerin, Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra da devam etmesi ve sürdürülebilir bir eksende ekonomik istikrarın sağlanmasının, iş dünyasının en önemli beklentisi olduğunu dile getiren Türkiye İMSAD Başkanı Yetişener, 2014 hedeflerine ilişkin de, “Bu yıl ekonominin yüzde 3, inşaat ve inşaat malzemeleri iç pazarının yüzde 4-5, inşaat malzemeleri sanayi üretiminin yüzde 5-6 oranında büyümesi hedefleniyor. Kamu inşaat harcamalarında büyüme hedefi ise yüzde 4,5” diye konuştu. ALKİN: SİYASAL GELİŞMELER ETKİLİ OLACAK Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin, TL’deki kur değerlenmesinin enflasyonla mücadeleye katkı sağladığını söyledi. Ekonomi üzerinde kısa vadede etkili olacak unsurlar arasında Merkez Bankası’nın alacağı faiz kararlarının piyasalar üzerinde yaratacağı etkilerin önemli olduğuna vurgu yapan Alkin, bunun yanı sıra Fed, ECB gibi küresel kuruluşların vereceği mesajlar ile cumhurbakanlığı seçiminin de kritik rol oynayacağını ifade etti. Alkin, orta vadedeki öncelikli başlıkları ise şöyle sıraladı: “(1) Türk ekonomisinde büyümenin yüzde 5 ve üzerine çıkarılması, (2) Dünyanın önde gelen merkez bankalarınca küresel piyasalarda parasal koşullarının sertleştirilmesi ve GOE üzerindeki olası etkileri, (3) 2015 Genel Seçimleri ve AK Parti’de yeniden yapılanma, yeni Başbakan ve yeni Bakanlar Kurulu, (4) Rusya ve Çin arasında yeni işbir- liği süreci, (5) Atlantik İttifakı’nın canlandırılması, ABD-AB GSTA ve Türkiye’nin konumu.” BAŞARAN: FED, BU YAZ FAİZLERİ ARTIRMAYI PLANLIYOR Bloomberght TV Yayın Koordinatörü Cüneyt Başaran, konuk konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, “Gelişmekte Olan Ülkeler ve Türkiye İçin 2014’ün İkinci Yarısında Beklenen Riskler-Fırsatlar“ konulu bir sunum yaptı. Türkiye ekonomisinde bir enflasyon sorunu olduğunu işaret eden Başaran, enflasyonun en az büyüme kadar önemli olduğu için gözardı edilmemesi gerektiğini savundu. Bu çerçevede Merkez Bankası’nın kredibilitesinin çok önemli olduğuna değinen Cüneyt Başaran, bankanın faiz indirimlerinde dikkat olacağına inandığını kaydetti. Türkiye ekonomisinde yüzde 5’in üzerinde bir büyümenin yüzde 7’lik bir cari açık olarak döndüğünü belirten Başaran, bu yıl için yüzde 3 – 3.5 oranında bir büyüme beklediğini ifade etti. ABD ekonomisinin ise uzunca bir aradan sonra olumlu sinyaller vermeye başladığını belirten Bloomberght TV Yayın Koordinatörü, “ABD ekonomisinde, yüzde 3 büyümeyle yılın tamamlanması planlanıyor. Fed’in ise normalleşme adına bu yıl sonuna doğru tahvil alım programını bitirme hedefi var. Uzun süredir sıfır faiz politikasıyla ilerleyen Fed, 2014 yılı yazında faizleri artırmayı planlıyor. Beklenen o ki, Fed’den esas hamle seneye gelecek” dedi. Cüneyt Başaran, BRIC ülkelerinin ise 2007 – 2013 dönemindeki büyüme rakamlarının henüz yarısında olduklarını hatırlattı. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 15 İMSAD’DAN Soldan: Mehmet Tunaman, Cüneyt Başaran, Dündar Yetişener, Dr. C. Fuat Gürlesel, Prof. Dr. Kerem Alkin İnşaat malzemelerinin ı t t r a ı t a c a r ih e v im t üre Ekonomi Strateji Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel, Türkiye İMSAD’ın her ay yayımladığı “Aylık Sektör Raporu”nun, Mayıs 2014 verileri ışığında, inşaat ve inşaat malzemeleri sektörüne ilişkin verileri değerlendirdi. Dr. Can Gürlesel’in verdiği bilgilere göre, 2014 yılı ilk çeyrek döneminde, inşaat malzemeleri sanayisinde üretim yüzde 6 arttı. Sektörde ihracat ise 2014 Ocak-Nisan döneminde de artışını sürdürerek, 7,2 milyar dolara ulaştı ve 2013’ün aynı dönemine göre yüzde 4,6 oranında artış gösterdi. İnşaat malzemeleri ithalatı, aynı dönemde yüzde 5,6 oranında azaldı ve 3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Öte yandan, AB ve Euro Bölgesi’ndeki inşaat sektörü, üç yıl süren küçülmeden sonra 2014’ün ilk çeyreğinde yüzde 8,4 oranında büyüdü. Mayıs 2014 “Aylık Sektör Raporu” verilerine göre, 2014 yılı ilk çeyrek 16 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 döneminde, 14.8 milyar TL’si kamu, 23,8 milyar TL’si özel sektör olmak üzere inşaat harcamaları 2014 yılının ilk çeyrek döneminde cari fiyatlarla toplam 38,7 milyar TL’ye ulaşarak, 2013 yılı seviyesinin üzerinde bir performans gösterdi. 2013 yılında kamu-özel inşaat harcamaları toplamı 141.7 milyar TL, ilk çeyrek dönem inşaat harcamaları ise 32,8 milyar TL olarak gerçekleşmişti. YAPI RUHSATLARI İLK ÇEYREKTE SIÇRADI Dr. Can Gürlesel’in verdiği bilgiye göre, 2013 yılı ilk çeyreğinde 33,2 milyon metrekarelik bir alan için yapı ruhsatı alınırken, 2014 ilk çeyreğinde bu rakam yaklaşık bir kat artışla 63 milyon metrekareye sıçradı. Bunun içinde konut ruhsatlarının payı 2013’te 23,9 milyon metrekare iken, 2014’te 44,7 milyon metrekareye yükseldi. Otel, ofis, ticaret merkezleri ile sanayi-lojistik binalarını kapsayan konut dışı binaların payı da sırasıyla; 9,3 ve 18.4 milyon metrekare olarak gerçekleşti. 2014 Ocak-Nisan döneminde Türkiye genelinde konut satışlarında ise yüzde 7,7 oranında gerileme oldu. 2013 Ocak-Nisan döneminde 369 bin 300 adet olan konut satışı, 2014’ün aynı döneminde yüzde 7 gerileme ile 341 bin 463 adet olarak gerçekleşti. Gürlesel, konut satışlarındaki bu gerilemenin, kredi faizlerindeki artıştan ve tüketici güvenindeki bozulmadan kaynaklandığını kaydetti. Gürlesel’e göre, konut kredisi faizlerinde beklenen düşmeyle birlikte, konut satışlarındaki gerilemenin de yavaşlaması bekleniyor. Bu arada, 2014’te yabancılara konut satışı da bir önceki yılın Ocak-Nisan dönemine göre yüzde 47,9 oranında artarak, 5 bin 194 adete yükseldi. İMSAD’DAN “Ekonomi toplantıları önemli bir işlev görüyor” Türkiye İMSAD’ın “Ekonomi Toplantıları”nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye MSAD’ın ekonomi toplantılarını çok yararlı buluyorum. Hem Kerem (Alkin) Hoca’nın hem de Can (Gürlesel) Hoca’nın usluplarını şahsen çok seviyorum. Bakış ve değerlendirmelerini de olumlu buluyorum. Dolayısıyla bu ekonomi toplantılarına fırsat bulabildikçe gelmeye çalışıyorum. Çünkü bu toplantılarda piyasayı bir bütün olarak irdeleme fırsatını buluyoruz. Toplantılar aynı zamanda sektörü bir araya getiriyor, sektör temsilcilerinin fikir alışverişine imkan tanıyor. Bu açıdan Türkiye MSAD’ın ekonomi toplantılarının önemli bir işlev gördüğünü düşünüyorum. B. Tunç Karaboğalı Ejot Tezmak Yapı Bölümü Satış ve Pazarlama Direktörü Sektörün durumuna ilişkin görüşlerinizi de almak isteriz. Beklentileriniz neler? Öncelikli olarak, sene başlangıcında havalar beklenenden çok daha iyi gittiği için hızlı bir dönemim yaşadık. Öyle tahmin ediyorum ki, sektördeki bütün firmaların yıla başlangıçları önceki yıllara göre çok daha iyi oldu. Ancak ilerleyen aylarda bir seçim dönemi geçirdik. Seçim sonrasında işlerde bir yavaşlama oldu. Yaz itibariyle ise mevsimselliğin de etkisiyle hafif bir hareketlenme var. Bu mevsimsellikte bitirilmesi gereken projeler, yapılması gereken işlerle ilgili satınalmalar vs. devam ettiği için hareketlilik söz konusu. Ama sektörün geneline baktığımızda, hocalarımızın da söylediği gibi emlak sektöründe bir fiyat sorunu var. Hatta Bloomberg’den Cüneyt Bey, Dünya Bankası’nın bir raporundan söz etti. Raporda Türkiye’deki gayrımenkullerin fiyatlarının yüksek olduğu kaydediliyor. Buna kesinlikle ben de inanıyorum. Normal bir ailenin ulaşabileceği rakamlar değil bunlar. Bu nedenle, gayrımenkul sektöründe, bu yilki projelerin bitirilmesiyle birlikte mevcut stoğun daha da artacağı ve bunun gerektiği hızda tüketilemeyeceği kanısındayım. Bunun da ilerleyen dönemde, yani 2014’ün ikinci yarısında ve 2015’te sektörümüzü daraltacağı endişesini taşıyorum. Bu süreçte faizler de böyle yüksek seyrederse satışların gerçekleşmeyeceği, dolayısıyla ana müteahhitlerin ödeme güçlüğüne düşeceğini, tüm bunların da sektöre olumsuz yansıyacağını düşünüyorum. Yurt dışında iş üstlenen, ihracat yapabilen firmalar bir sıkıntı yaşamayacak belki ama tamamıyla iç piyasaya çalışan firmalarda sıkıntı olabileceğini düşünüyorum. Eğer “balon” olarak tabir ettiğimiz fiyatların çok yükselmesi ve bunların Amerika’dakine benzer şekilde patlaması söz konusu olursa sektörün toparlanması çok daha uzun bir süreç alabilir. “Bu toplantılar iyi bir sinerji oluşturuyor” Türkiye İMSAD’ın Ekonomi Toplantıları’nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye MSAD bu toplantıları her çeyrek periyodda düzenli yaparak, öncelikle inandığı ve arkasında durduğu “sürdürülebilirlik” konusunda önemli bir duruş sergiliyor. Her toplantıda sektörden farklı alanlarda çalışan insanlar bir araya gelerek, iyi bir sinerji oluşturuyor kanısındayım. Burada farklı disiplinlerden insanlarla konuşarak, toplantı dışında da bilgi alışverişi ve sektör vizyonu hakkında değerlendirme yapabiliyoruz. Değerli uzmanların paylaştığı bilgiler ve yorumlar ışığında, sektörün durumunu daha iyi analiz edebiliyor ve stratejilerimizi gözden geçirirken farklı bakış açıları yakalayabiliyoruz. Sektöre ilişkin görüşleriniz nedir? Türkiye’deki 2,5 milyon adet konut açığı ve buna ilave olarak 6,5 milyon konutun, Kentsel Dönüşüm kapsamında yıkılıp yeniden yapılma hedefi, sektörümüz için önemli bir potansiyeli işaret ediyor. Sektörün 2014 büyüme öngörüsü yaklaşık yüzde 5. lk yarı sonuçlarından, bu hedefe yıl sonunda ulaşılabileceğini görüyoruz. Türkiye’de devam eden dönüşüm programlarının, sürdürülebilirlik kriterlerine uygun şekilde uygulanmasını sağlamak çok önemli. Bu çalışmaların sadece binalar ile sınırlı kalmaması aynı zamanda kentlerin ve sokakların da sürdürülebilir planlanması konusuna dikkat edilmesi gerekiyor. Bu anlamda dikkatli ve özenli çalışmalar ile doğru malzemelerin kullanıldığı bir süreç yürütüldüğü takdirde, kentsel dönüşüm programının doğru amaca hizmet edeceğini düşünüyorum. Gökben Güven Özçiçek Türk Ytong Sanayi İş Geliştirme Müdürü / Türkiye İMSAD Çevre Dostu Malzeme Komitesi Başkanı TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 17 İMSAD’DAN Türkiye inşaat malzemeleri sektörünün lider kuruluşu Türkiye İMSAD 30 yaşında!.. Türkiye İMSAD, 26 Eylül’de The Grand Tarabya Otel’de düzenleyeceği gecede üyeleri ve sektör paydaşlarıyla bir araya gelecek. T emelleri 25 Haziran 1984 yılında atılan Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD), 30 yıl içerisinde, sektörün en önemli temsilcisi konumuna gelerek, birçok başarılı çalışmaya imza attı. Bugün 29 dernek ve 78 sanayici üyesiyle Türkiye İMSAD, sektörü en üst düzeyde temsil eden sivil toplum örgütü durumunda. Türkiye İMSAD, her yıl düzenlediği etkinlikleri ve yayınladığı raporlarının yanı sıra, yasa ve yönetmelikler ile standartların oluşturulması gibi sektörü yakından ilgilendiren önemli çalışmalarda görüş veren, katkı sunan bir sivil toplum kuruluşu konumunda. 30 yıla birçok başarı hikayesi sığdıran Türkiye İMSAD, üye profiliyle de Türkiye’nin ilgi odağında olan sivil toplum kuruluşları arasında yer alıyor. Bugün cari açığa yüzde 205 düzeyinde pozitif katkı sağlayan, üyelerinin toplam istihdamı 1,5 milyon kişi olan ve 52,5 milyar dolar iç pazar büyüklüğüne sahip olan inşaat malzemesi sektörünün lider kuruluşu Türkiye İMSAD, kurulduğu 1984 yılından bu yana sektörü yurt içi 18 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 ve yurt dışında temsil ediyor. Türkiye’nin 21,3 milyar dolar ile net ihracat şampiyonu olan inşaat malzemesi sektörünün en büyük temsilcisi konumdaki Türkiye İMSAD, 30. Kuruluş yıldönümünde üyeleri ve sektör paydaşlarıyla bir araya geliyor. 26 EYLÜL’DE, THE GRAND TARABYA’DA… Türkiye inşaat malzemesi sektörünün lider sivil toplum kuruluşu olan Türkiye İMSAD’ın “30. Yıl Kutlaması”, 26 Eylül 2014 tarihinde The Grand Tarabya Otel’de gerçekleştirilecek. Zuhal Olcay’ın şarkılarıyla eşlik edeceği 30. Yıl Gecesi’nde, Türkiye İMSAD’ın kuruluşundan bu yana üyesi olan kuruluşlar ile 20. yılını geride bırakmış olan üyelerine plaket takdim edilecek. Derneğin 30 yılının hikayelendirildiği video gösteriminin yanı sıra gecede, bir de sürpriz bir gösteri yer alacak. Bilgi için: [email protected] / 0216 322 23 00 İMSAD’DAN Soldan: Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye İMSAD Yön. Kur. Üyesi Mehmet Tunaman, Türkiye İMSAD Genel Sekreteri Aygen Erkal Kalkınma Bakanı Yılmaz: “ Türkiye İMSAD, sektörün muhatap kuruluşudur” Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, bir araya geldiği Türkiye İMSAD yöneticilerine yaptığı açıklamada, Türkiye İMSAD’ın yaptığı çalışmalar sonucu inşaat malzemesi konusunda sektörün muhatap kuruluşu haline geldiğini söyledi. T ürkiye İMSAD yönetimi, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile bir araya geldi. 3 Mayıs 2014’te Hilton Hotel’de Bakan Cevdet Yılmaz ile yapılan görüşmeye Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Tunaman ve Genel Sekreter Aygen Erkal katıldı. Görüşmede; Türkiye İMSAD’ın yapısı, faaliyetleri ve projeleri, son dönemde yayınladığı raporları Bakan Yılmaz’a sunuldu. Ayrıca, 2014 yılının Türkiye İMSAD’ın 30. Yıl olduğunu ve Türkiye İMSAD üyelerinin ihracatının ithalatı karşılama oranının %250 olduğu bilgisi paylaşıldı. Görüşmede; Türkiye İMSAD’ın 2014 yılı içerisinde hayata geçirmeyi planladığı eğitim merkezi projesi ile 20 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 İstanbul Kalkınma Ajansı’na yaptığı proje başvuruları ve İstanbul Teknik Üniversitesi ile birlikte başvurulan AB projesi Bakan Yılmaz ile paylaşıldı. Ayrıca, Türkiye İMSAD’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’yla yaptığı işbirlikleri çerçevesinde tüm TV kanallarında yayınlanmaya başlayan kamu spotları hakkında bilgi verildi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ise, Türkiye İMSAD’ın faaliyetleri hakkında bilgi almaktan memnuniyet duyduğunu, Türkiye İMSAD’ın yaptığı çalışmalarla inşaat malzemesi konusunda sektörün muhatap kuruluşu olduğunu anladığını söyledi. 10. Kalkınma Planına göre inşaat malzemeleri konusunda gelişme sağlamak istediklerini, afet riskinin azaltılması, enerji verimliliğinin yükseltilmesi için bu sektörün öneminin farkında olduklarını, ithalatın azaltılması gerektiği ve artan talebi karşılamak için yerli üretimin de kaliteden ödün vermeden artırılması gerektiğini söyleyen Bakan Cevdet Yılmaz, AR-GE’nin ticarileşebilmesi için çalışmalar yaptıklarını, yeni fikirlerin/teknolojilerin denenmesinin önemini, inovasyonun önemini vurguladı. Bakan Yılmaz, finansman konusunun çok önemli olduğunu, yeni finansman modellerinin geliştirilmesinin üretim ve ihracatı etkileyeceğini belirtti. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ayrıca, üretimin ve ihracatın artması, ithalatın azaltılması için işbirliklerine hazır olduklarını da ifade etti. İMSAD’DAN BİMSADER’den Türkiye İMSAD’a plaket Bims Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Koca adına derneğin Genel Koordinatörü Murat Altuğ, Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener’e plaket takdim etti. B ims Sanayicileri Derneği (BİMSADER) Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Koca adına, derneğin Genel Koordinatörü Murat Altuğ, Türkye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener’e Türkiye İMSAD’ın inşaat malzemeleri sektörüne yönelik yürüttüğü çalışmalar, sektöre sağladığı katkı ve derneğimizin 30. Yılını kutlamak amacıyla plaket takdim etti. 20 Haziran 2014 Cuma günü Türkiye İMSAD Kavacık Ofis’te gerçekleştirilen Yönetim Kurulu toplantısında takdim edilen plaketi, Türkiye İMSAD adına Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener kabul etti. Yetişener, Murat Altuğ şahsında BİMSADER’e plaket için teşekkür ederken, plaketi Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu adına kabul ettiğini belirtti. Murat Altuğ ise, “Türkiye İMSAD’ın 30. Yılında ‘Türkiye’ ismini almasıyla dönemin ilk başkanı olması dolayısıyla Başkan Yetişener’i tebrik eder, dernek olarak nice 30 yıllar ve çalışmalarında başarılar dilerim” dedi. Türkiye İMSAD, Sanayi Bakanı Işık’a sektördeki gelişmeleri anlattı Dernek yönetimi, Türkiye Bilimler Akademisi’nde yapılan görüşmede, Bakan Fikri Işık’a inşaat malzemeleri sektöründeki gelişmeler hakkında bilgi verdi. T ürkiye İMSAD yönetimi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile bir araya geldi. Görüşmeye Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuri Bulut ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Fethi Hinginar katıldı. 29 Nisan 2014’te Türkiye Bilimler Akademisi’nde (TUBA) gerçekleştirilen görüşmede, Bakan Fikri Işık’a Türkiye İMSAD ve inşaat malzemeleri sektöründeki gelişmeler hakkında geniş bilgi verildi. Görüşmede, inşaat malzemeleri sektörünün Türkiye’nin ihracat lideri olduğu bilgisini Bakan Işık ile paylaşan Dündar Yetişener, Türkiye İMSAD’ın 30. yılı vesilesiyle gerçekleştireceği etkinlikler hakkında bilgi verdi ve Bakan Işık’ı bu etkinliklere davet etti. Yetişener, Türkiye İMSAD’ın 30 yılı geride bırakmış, Türkiye’nin köklü sivil toplum kuruluşlarından biri olduğunu söyledi. Derneğin, kamu spotları, Eğitim Merkezi 22 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Projesi, İnşaatta Kalite Zirvesi ve yıl içinde yayınlayacağı raporlarla sektörünün öncü ve çatı örgütü olduğunu belirten Yetişener, aynı zamanda Türkiye ekonomisine yön veren kuruluşlar arasında yer aldığını söyledi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ise inşaat malzemeleri sektörünün Türkiye ekonomisi ve ihracat açısından çok önemli bir sektör olduğunu dile getirdi. Bakanlık olarak işbirliklerine sıcak baktıklarını söyleyen Bakan Işık, sektörün ihracata olan katkısını artırmak için güç birliği oluşturan, çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti. İMSAD’DAN İnşaatın ‘sivilleri’ bir arada Türkiye inşaat sektörünün üç büyük sivil toplum kuruluşu Ankara’da bir araya geldi. Görüşmede, işbirlikleri kurulması konusu ele alındı. T ürkiye İnşaat Malzemesi Sanayiciler Derneği (Türkiye İMSAD), Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) ve Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TürkMMMB) 23 Mayıs 2014 tarihinde, Ankara’da TMB binasında bir araya geldi. Görüşmeye her üç kurumun yönetim kurulu üyeleri katıldı. Türkiye inşaat sektörünün üç büyük sivil toplum kuruluşunun yöneticileri, yurt içi ve yurt dışı projelerde işbirlikleri kurulması, Türkiye inşaat sektörünün ve pazarın büyümesi, ihracatın artırılması gibi konularda sektörün öncü kuruluşları olarak yapılması gerekenler hakkında görüştüler. 10. Kent ve Yaşam Ödülü Türkiye İMSAD’ın! Türkiye İMSAD, 10. Kent ve Yaşam Ödülleri kapsamında “Başarılı Sivil Toplum Örgütü Ödülü”ne layık görüldü. Ödülü, Türkiye İMSAD adına Başkan Vekili Fethi Hinginar aldı. Y eni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği’nin (YAPDER) desteklediği, Gazeteci Celal Toprak ile Yayıncı Mehmet Gözcü’nün birlikte organize ettiği 10. Kent ve Yaşam Ödül töreni, 4 Haziran 2014’te Sultanahmet Armada Otel’de gerçekleşti. Ödül töreninde, “Başarılı Sivil Toplum Örgütü Ödülü” Türkiye İMSAD’a verildi. Ödülü, Türkiye İMSAD Başkan Vekili Fethi Hinginar aldı. Geleneksel hale gelen Kent ve Yaşam ödülleri, her yıl kentin, çevrenin, doğanın korunması ve geliştirilmesi için proje üretmiş kişi ve kurumları yüreklendirmek ve onurlandırmak amacıyla veriliyor. Jüri Başkanlığını Doğanlar Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan’ın yaptığı ödül töreninde, toplumsal duyarlılığı her zaman takdir görmüş isimlerden oluşan jüri üyelerinin oyları sonucu 11 dalda ödüle layık görülen kişi ve kuruluşlara ödülleri takdim edildi. 24 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Yeșile duyarlı beton ile İnșaat Sektörü için Sürdürülebilir Çözümler Üretiyoruz Biz BASF'de temel bir felsefe ile çalıșıyoruz: Kimya alanındaki çığır açan yenilikleri daha sürdürülebilir bir inșaat sektörü için kullanmak. BASF, kimya ve malzeme bilimindeki öncü yaklașımı ve uzmanlığı sayesinde betonu optimize ederken doğal kaynakların korunmasını sağlayan ve tüketilen malzeme miktarını düșüren ileri teknoloji yeni nesil beton katkılarını geliștirdi. Geliștirilen bu ürünler yapılarınızın servis ömrünü uzatır, enerji ihtiyacını düșürür ve yerel geri dönüșümlü malzemelerin performanstan ödün vermeksizin kullanılmasını sağlar. Yeni Dünya Ticaret Merkezi, New York, Yeșile Duyarlı Beton sayesinde doğaya salınan CO2 15.300 ton azalmıștır. 20140204 YesileDuyarliBeton 210x297mm indd 1 04 02 2014 15:27 İMSAD’DAN Sanayi Bakanı, Türkiye İMSAD’ın davetlisi olarak Yapı Fuarı’nı ziyaret etti 37. Yapı Fuarı, 6 - 11 Mayıs 2014 tarihleri arasında İstanbul TÜYAP Fuar alanında düzenlendi. Türkiye İMSAD’ın davetiyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık fuarı ziyaret etti. T ürkiye inşaat sektörü, İstanbul TÜYAP fuar alanında 6 - 11 Mayıs 2014 tarihleri arasında düzenlenen 37. Yapı Fuarı’nda buluştu. 60’a yakın Türkiye İMSAD üyesi, fuar kapsamında ziyaretçilerini ağırladı. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı ve dernek profesyonelleri de fuarda üye firma ve dernek yöneticileriyle bir araya gelme fırsatı buldu. Türkiye İMSAD’ın davetiyle fuarı ziyaret eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Türkiye İMSAD üyesi firmaların standlarını gezerek, Türkiye’de üretilen ve dünyaya ihraç edilen inşaat malzemeleri hakkında bilgi aldı. Bakan Fikri Işık’a fuar ziyareti esnasında Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, Başkan Vekili Fethi Hinginar ve Başkan Yardımcısı Nuri Bulut eşlik etti. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen fuarda, stand ziyaretinin ardından yarım saat süreyle Türkiye İMSAD yürütme kurulu üyeleri ile görüşen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, burada yaptığı değerlendirmede, kentsel dönüşümün gelecek dönemde Türkiye’nin en önemli gündem maddesi olacağını bilen bir Bakanlık olarak, inşaat sektöründe yerli ve teknolojik üretimin artırılmasını önemsediklerini söyledi. Bu doğrultuda firmalarla çok geniş kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Bakan Işık, şunları söyledi: Soldan sağa: Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, Sanayi Bakanı Fikri Işık ve Türkiye İMSAD Başkan Yardımcısı Nuri Bulut. 26 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 “Türkiye’de dünya ile rekabet eden teknolojik değeri yüksek yapı malzemelerini üretmek istiyoruz. İnşaat bizim en önemli sektörlerimizden birisi. Buradaki firmaların Ar-Ge ve inovasyon bazlı üretim yaptıklarında, dünyada çok daha iyi yerlere geleceğini düşünüyoruz. Yapılan Ar-Ge çalışmalarının ürüne dönüşmesini görmekten büyük mutluluk duyduk.” “AR-GE’NİN GÜCÜ TÜRKİYE’NİN GÜCÜ” Gerçekleştirdikleri ihracat ile katma değer sağlayan sanayicileri önemsediklerini belirten Bakan Fikri Işık, “İhracatımızı artırmak için Ar-Ge’ye, inovasyona önem veren ve yüksek teknolojide İMSAD’DAN Soldan sağa: Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, Türkiye İMSAD Başkan Vekili Fethi Hinginar ve Sanayi Bakanı Fikri Işık. ürünler üreten sanayicilerimizin, uluslararası alanda rekabet edebilmesini sağlamak amacıyla Bakanlık olarak gerekli çalışmaları yapıyoruz. Bu doğrultudaki çalışmalarımızı önümüzdeki günlerde açıklayacağız” dedi. Türkiye için inşaat sektörünün büyük önem taşıdığını kaydeden Bakan Işık, Türkiye inşaat malzemesi sanayisinin böylesine büyük üreticilere sahip olduğunu görmekten memnuniyet duyduğunu söyledi. MÜTEAHHİT, MÜŞAVİR VE İNŞAAT MALZEMESİ SANAYİCİLERİ ANKARA’DA TOPLANDI Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener de konuşmasında, yeni teknolojilere yapılacak yatırımların, hem üretim maliyetlerinin düşürülmesi hem de farklılaşan müşteri taleplerinin karşılanması açısından önemini vurguladı. Yetişener, “Türkiye İMSAD olarak bizim amacımız da yenilikçi, katma değeri yüksek ve ileri teknolojik ürünlerin üretimini ve ihracatını artırmaktır. Yüksek teknolojide gelinen son uygulamalar konusunda bazı ortak projeler yürütmek üzere çalışmalar yapıyoruz. Hedefimiz, gerek yurt içinde gerekse yurtdışında işbirliklerimizi geliştirmek ve tüm inşaat projelerinde yerli sanayi ürünlerimizin kullanım oranlarını yükseltmektir” diye konuştu. Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri sahiplerini buldu “Y alıtım dergisi tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen “Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri” ile Çatı & Cephe dergisinin üçüncüsünü organize ettiği “Çatı ve Cephe Malzemeleri Ödülleri”, Yapı İstanbul Fuarı kapsamında düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri 2013’te “Yılın Yatırımı Ödülü”ne Kalekim Erzurum Tesisleri; “Yılın Isı Yalıtımı Ürünü Ödülü”ne AKG Minepor; “Yılın Su Yalıtımı Ürünü Ödülü”ne FİXA Polymera MS, “Yılın Ses Yalıtımı Ürünü Ödülü”ne Teknosilence ve “Yılın Yangın Yalıtımı Ürünü Ödülü”ne HILTI CFS-BL Yangın Durdurucu Esnek Tuğla layık görülürken, “Tesisat Yalıtımı Özel Ödülü Fonec”e, “Yalıtım Dergisi Özel Ödülü” ise Bülent Güney / GN Yapı’ya verildi. Her iki derginin okurlarının yanı sıra sektör temsilcileri ve akademisyenlerin oluşturduğu Seçici Kurul’un verdiği oylarla belirlenen kazananlara ödülleri, çok sayıda davetlinin katıldığı törenle takdim edildi. Törende, “Yılın Yatırımı”, “Yılın Isı Yalıtımı Ürünü” ve “Yılın Su Yalıtımı Ürünü” ödüllerini sunmak üzere Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener de sahneye davet edildi. Türkiye İMSAD ve inşaat malzemesi üreticileri olarak son kullanıcıların memnuniyetinden sorumlu olduklarının altını çizen Yetişener, konuşmasında, “Doğru bina, yalıtımı güvenli olan sağlam binadır. Öncelikle, güvenli yapıyı doğru tarif edecek doğru işlerin yapılması gerekiyor. Bunun için de müteahhitler ve son kullanıcılar dahil olmak üzere herkesi bilinçlendirmeliyiz. Bu salon her sene doluyor ve ben de gururla, koşa koşa geliyorum. Sürdürülebilirliğe devam” ifadelerini kullandı. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 27 İMSAD’DAN “İnsan yaşamı tüm değerlerin üstündedir” Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener, Soma'daki maden kazasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Soma maden faciası, insan yaşamını tüm değerlerin üstünde tutan yasal, sosyal ve toplumsal düzenlemeleri tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini bize ağır bir bedelle gösterdi” dedi. T ürkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, Soma’da, özel bir maden ocağında yaşanan kaza ile ilgili olarak bir açıklama yaptı. Dündar Yetişener’in açıklaması özetle şöyle: “Türkiye inşaat malzemesi sanayicileri olarak, Manisa’nın Soma ilçesinde özel bir maden ocağında meydana gelen patlama nedeniyle çok sayıda maden işçimizin yaşamını yitirdiği elim kazanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Ülke olarak yasa boğulduğumuz bu büyük faciada yaşamını yitiren tüm maden işçilerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı dilerim. Yaralı olarak kurtulan vatandaşlarımızın en kısa zamanda sağlıklarına kavuşmasını ve halen devam eden kurtarma çalışmalarından iyi haberler gelmesini büyük bir umutla bekliyor ve temenni ediyorum. Benzer faciaların bir daha yaşanmaması elbette ki en büyük dileğimizdir. Tüm bu yaşadıklarımız, ülke olarak insan yaşamını tüm değerlerin üstünde tutan yasal, sosyal ve toplumsal düzenlemeleri bugünden itibaren tekrar gözden geçirmemiz ve işlerlik kazandırmamızın gerekliliğini bir kez daha bizlere, ağır bir bedelle ve açık olarak ifade etmektedir. İş güvenliği, inşaat sektörü ve diğer sektörler için de çok önemlidir. Toplumla açık ve şeffaf bir iletişim içinde; eksik kaldığımız, ihmal ettiğimiz konuları kapsayan yasalar, yönet- melikler ve mevzuatların güncellenmesi, ihtiyaç duyulan noktalarda uluslararası kabul görmüş standartlarda düzenlemelerin ve özellikle denetimlerin yapılması, hukukun üstünlüğü esas alınarak sorumlulukların gözden geçirilmesi şarttır. Toplum olarak bir seferberlik ilan etmemiz, atılması beklenen ileri bir adım olacaktır. Vurgulamak isterim ki, insan yaşamını ve sağlığını önceliğe alan iş güvenliği konusunda yüksek bir sahiplenme birlikteliği içinde, sürdürülebilir süreçlerin oluşturulması, bu süreçlerin hayata geçirilmesi ve uygulanması ülke olarak öncelikli girişimlerimiz olmak durumundadır.” SOMA İş dünyası Rekabet Kongresi’nde buluştu Türkiye İMSAD'ın yanı sıra iş dünyasının birçok çatı örgütünün katıldığı 9. Rekabet Kongresi'nde, SEDEFED ve TÜSİAD'ın hazırladığı “İmalat Sanayi Sektörleri Rekabet Göstergeleri Raporu” açıklandı. D okuzuncu Rekabet Kongresi, 22 Mayıs 2014 tarihinde Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını dönemin TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın yaptığı kongreye, Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener de katıldı. Kongrede konuşmacı olan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Alptekin de, konuşmasında Türkiye İMSAD ve Türkiye inşaat malzemeleri sektörü hakkında bilgiler verdi. TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, uluslararası rekabetin küreselleşme derinleştikçe arttığını ifade ederek, etkilerinin kısmen azaldığı iddia edilen küresel krizin, temel makroekonomik politikaları sorgulanır hale getirdiğini vurguladı. Kongrede SEDEFED ve TÜSİAD’ın hazırladığı “İmalat Sanayi Sektörleri Rekabet 28 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Göstergeleri Raporu” açıklandı. Raporun sunumu, raporu hazırlayan TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu’nun Direktörü Doç. Dr. İzak Atiyas tarafından yapıldı. Sunumun ardından “Sektörel Rekabet Göstergeleri” ve “İmalat Sanayiinin Ulusal Rekabet Gücündeki Önemi” konulu iki panel düzenlendi. “İmalat Sanayi Sektörleri Rekabet Göstergeleri Raporu”nda, imalat sanayi sektörlerinin performansları ve firma dinamikleri ayrıntılı olarak analiz ediliyor. Rapor, Türkiye’de ilk kez imalat sanayiinin performans haritasını çıkartıyor. Çalışmada rekabet göstergeleri üzerinden gıda ve içecek, tekstil, giyim eşyası, ana metal sanayi, makine ve teçhizat, motorlu kara taşıtı gibi sektörler; toplam faktör verimliliği, sektör düzeyinde verimliliğin dağılımı ve ihracatta rekabetçilik gibi kıstaslar çerçevesinde değerlendiriliyor. SEKTÖRÜN NABZI el Yeni yönetmelikle “yetki” değiştirdi m e n ö d i n e y a d İmar planların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca hazırlanan “Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği” ile imar planı ve dikey yapılaşmaya yönelik plan değişiklikleri zorlaştırılarak, onay yetkisi bakanlığa veriliyor. Ç evre ve Şehircilik Bakanlığı’nın; yaşam kalitesi yüksek, sağlıklı ve güvenli çevreler oluşturmak amacıyla hazırladığı “Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği”, mekansal planların yapımına ilişkin usul ve esasları yeniden düzenliyor. İmar planı ve dikey yapılaşmaya yönelik plan değişikliklerini zorlaştıran yönetmeliğin 30 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 yürürlüğe girmesiyle, 1985’ten bu yana uygulanan “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik” de yürürlükten kaldırıldı. YÖNETMELİK NELER GETİRİYOR? “Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği”, kent planlamacılığını ciddi biçimde etkileyecek düzenlemeler getiriyor. Bundan böyle ülke genelinde bölge planları değil, mekânsal strateji planlar yapılacak. Yeni yönetmeliğe göre, imar planlarında değişiklik yapmak, zorunlu olmadıkça mümkün olmayacak. Yeni düzenleme, ilçe ve büyükşehir belediyelerinin kararıyla sosyal alanların kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesi gibi düzenlemeleri ortadan kaldırıyor. Artık yapılan tüm plan değişikliği için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayı zorunlu olacak. Bakanlık bu değişiklikle, yeşil ve sosyal alanlar üzerinde yapılacak plan değişikliklerinde son sözü kendisinin söylemesini amaçlıyor. Belediyelerin imar planı yapmak yetkisi korunsa da ciddi bir SEKTÖRÜN NABZI KORUNMA VE KULLANMA DENGESİ SAĞLANACAK Planlar, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunma ve kullanma dengesini sağlayacak şekilde yapılacak. Sit alanlarında yapılacak koruma amaçlı imar planlarında tarihi çevre, geleneksel doku, kültürel ve doğal miras, sokak dokusunun korunmasına yönelik araştırmalar yapılacak. Koruma amaçlı imar planlarında, sit alanının bütününü olumsuz etkileyecek, değerleri bozacak, yok edecek veya geleneksel dokuyu olumsuz etkileyecek plan değişikliği yapılamayacak. ANKET VE KAMUOYU YOKLAMASI YAPILACAK Plan yapmaya yetkili bakanlıklar veya yerel yönetimler, plan türüne göre anket, kamuoyu yoklaması ve araştırması, toplantı, çalıştay, internet ortamında duyuru ve bilgilendirme gibi yöntemler kullanılarak kurum ve kuruluşlarla ilgili tarafların görüşlerini alacak. İmar planı değişikliği zorlaştırılacak ve plan değişikliğine yeni sınırlamalar getirilecek. Yaşam kalitesi yüksek mekanlar için kentsel tasarım projeleri geliştirilecek. Dikey yapılaşmaya yönelik plan değişiklikleri kolayca yapılamayacak. Binaların katlarının artırılmasına yönelik plan değişiklikleri, yerleşmenin dokusuna, kimliğine, güneşe göre yönlenmesine ve siluetine uygun olacak. merkezi denetim geliyor. Yeni yönetmelikle birlikte mekansal planların kalitesi artırılacak. Planların hazırlanmasında eşik analizi gibi detaylı analizler ve araştırmalar yapılacak. Özellikle afete yönelik mikro bölgeleme veya jeolojik etüt raporları Bakanlık tarafından onaylanmadan imar planları hazırlanamayacak. Afet ve acil durumlar için ihtiyaç duyulan alanlar planlarda ayrılacak. Arazi kullanımı ve yapılaşmada sadece mekansal strateji, çevre düzeni ve imar planlarına uyulacak. Diğerleri ise mekansal planlara girdi sağlayacak, veri oluşturacak ve alt kademe planlara yol gösterecek. Yerel yönetimler alt kademe imar planlarını yaparken sadece bir üst kademedeki çevre düzeni plan kararlarına uyacak. Böylece plan kademelenmesi netleşecek ve süreç kısalacak. SOSYAL ALANLARI KALDIRMAK ZORLAŞIYOR Çocuk bahçesi, spor, eğitim, sağlık, sosyal, kültürel ve yeşil alanlar, eşdeğer bir bölge ayrılmadan plan değişikliğine konu olamayacak. Sosyal ve teknik altyapı alanlarında plan değişikliğinin zorunlu olması halinde eşdeğer alan ayrılması gerekecek. Eşdeğer alanın, hizmetin verildiği aynı bölge sınırları içinde olması gerekecek. İlgili bakanlığın görüşünün alınması da şart olacak. Nüfus yoğunluğunu artıran plan değişikliklerinde, nüfusun ihtiyacına göre eğitim, sağlık, sosyo-kültürel ve yeşil alanlar ayrılacak. İmar planı değişikliklerinin yapılabilmesi için değişikliğin altyapı ve ulaşıma yönelik etkilerini belirleyen ve çözüm önerileri getiren kentsel teknik altyapı etki değerlendirme raporu hazırlanacak. ENGELLİLERE YÖNELİK KOLAYLIKLAR GETİRİLECEK Planlarda, öncelikle engelliler, çocuklar, yaşlılar ve hamileler gibi kamu ortak mekanlarını kullanmakta zorluk çeken ve hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin kentsel ve sosyal altyapı alanlarına erişimini ve kullanımını sağlayıcı ve kolaylaştırıcı tedbirlerin alınması amacıyla tasarım ilkeleri geliştirilmesi esas olacak. Planlarda şehir merkezlerinin yayalaştırılması, yaya bölgeleri oluşturulması ve otopark alanı ayrılması yönünde düzenlemeler yer alacak. İmar planlarında araç trafiğinin azaltılması için toplu taşıma ve yaya öncelikli sistem kurgulanması, “park et-devam et” sistemin yaygınlaştırılması, toplu taşım istasyonların etrafında otopark alanı ayrılması esas olacak. Semt veya bölge parkları da planlarda yer alacak. ÇEKİM MERKEZLERİ OLUŞTURULACAK Kalkınma planlarında belirlenen hedefler ve stratejiler mekana yansıtılacak, ülke düzeyinde mekana yönelik stratejiler belirlenecek, ulaşım koridorları önerilecek ve bazı şehirlerdeki yığılmaları önleyecek çekim merkezleri oluşturulacak. Yönetmelikte, kıyıların koruma ve kullanım dengesini sağlayan, bütüncül bakış açısı getiren, kıyı ve etkileşim alanlarında yapılacak bütünleşik kıyı alanı planının yapım usulleri de belirlendi. Risk analizi yapılacak Afet tehlikesi ve kentsel risklerin yüksek olduğu yerleşmelerde, yerel yönetimler gerektiğinde kentsel risk analizi yapacak. Risk analizleri plan kararlarına yansıtılacak. Mekansal strateji ve çevre düzeni planları yapılırken afet tehlikelerine ve risklere ilişkin çalışmalar yapılacak. Planlarda gerekli riskleri azaltıcı öneriler olacak. Onaylı jeolojikjeoteknik veya mikro bölgeleme etüt raporu bulunmayan alanlarda imar planları hazırlanamayacak. mar planlarında, esas onaylı jeolojik-jeoteknik etüt veya mikro bölgeleme raporlarındaki yerleşime uygunluk durumu haritalarına uyulması zorunlu olacak. mar planlarının hazırlanmasında mikro bölgeleme etütlerine öncelik verilecek. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 31 YENİ ÜYELERİMİZ / GRUNDFOS NEDEN TÜRKİYE İMSAD? İnşaat sektörünün büyümesi için yapılacak olan faaliyetlere destek vermek en tabii görevimiz. Türkiye İMSAD ise, Türkiye’deki inşaat sanayisini yurtiçi ve yurtdışında temsil ederek işbirlikleri geliştiren ülkemizdeki en önemli kuruluşlardandır. Bu nedenle de Türkiye İMSAD’a üyeyiz. “Sektöre destek vermek görevimiz” Dünyanın önemli pompa üreticileri arasında yer alan ve Türkiye’de 2005 yılından beri üretim yapan Grundfos, Türkiye İMSAD üyesi oldu. T am teşekküllü bir pompa ve pompa sistemleri üreticisi olan Grundfos, 1998 yılında Türkiye’ye gelişinin ardından 2005 yılında 16 bin metrekare alan üzerinde kendi fabrikasını kurdu. Birçok bölge ofisleriyle hizmet veren ve son üç yılda cirosunu iki kat artıran Grundfos Türkiye, 50 milyon euro cirosuyla Türkiye pompa pazarının önemli oyuncularından biri konumunda bulunuyor. Grundfos Türkiye Genel Müdürü Can Seyhan, büyüme için yapılacak olan faaliyetlere destek vermeyi görev olarak kabul ettiklerini belirterek, bu nedenle Türkiye İMSAD’a üye olduklarını açıkladı. Seyhan, sorularımıza şu yanıtları verdi. Grundfos hakkında bilgi verir misiniz? Grundfos tam teşekküllü bir pompa ve pompa sistemleri üreticisidir. 1945 yılında küçük bir atölyede Danimarkalı Poul Due Jensen tarafından kurulduktan sonra hızla büyüdü ve bugün 50’den fazla ülkede, 17 binden fazla çalışanı, 3,2 milyar euro cirosu ve sirkülasyon pompalarında yüzde 50’nin üzerindeki pazar payı ile bir dünya devi haline geldi. Firmamız, 1998 yılında Türkiye’ye geldi ve 2005 yılında 16 bin metrekare alan üzerinde kurulan 32 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 ve bugün yatırım değeri 10 milyon euroyu bulan kendi fabrikasına geçti. Daha sonra ülke çapında herkese ulaşabilme amacıyla Gebze / İstanbul merkezin yanı sıra Ankara, Antalya, İzmir, Bursa ve Adana’da bölge ofisleriyle hizmet veriyor. Son 3 yılda cirosunu iki kat artıran Grundfos Türkiye, 50 milyon euro cirosuyla Türkiye pompa pazarında lider konumunda. Ürün yelpazenizde neler bulunuyor? Ürün gamımız bina hizmetleri, endüstriyel prosesler ve atıksu uygulamaları çerçevesinde oldukça geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Kısaca özetlemek gerekirse evsel (domestik) uygulamalar, ısıtma ve soğutma sistemleri, basınçlandırmada kullanılan pompalar, kullanma suyu ve yangın hidroforları, endüstriyel tesislerde kullanılan dozaj sistemleri, atık su uygulamaları, yenilenebilir enerji sistemleri, yeraltı suyu temininde kullanılan derin kuyu pompaları ürün portföyümüzün önde gelen bileşenlerini oluşturuyor. Sektör açısından Türkiye’de ne gibi fırsatlar olduğunu düşünüyorsunuz? Bu çerçevede verdiğiniz hizmetler neler? Türkiye’de Grundfos olarak hitap ettiğimiz pazarın büyüklüğü 300 milyon euro olarak tahmin ediliyor. Kentsel dönüşüm projeleri ile artan şehirleşme oranı, endüstriyel tesislerdeki yeni yatırımlar ve yenileme projeleri, nüfus ve şehirleşme ile birlikte artan temiz ve kirli su alanındaki devlet yatırımları, pompa pazarının da hızla büyümesini sağlıyor. Türkiye’de enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik anlayışının daha çok benimseneceğini düşünüyorum. Bu sayede enerji verimliliği yüksek ve çevreye duyarlı ürünlerin kullanımı da artacaktır. Devam eden kentsel dönüşüm projeleri ve yeni yatırımlar sayesinde sektörümüzün de büyümesini devam ettireceğini düşünüyorum. Dünyadaki elektrik enerjisinin yüzde 10’unu pompalar tüketiyor. Kullanımdaki birçok pompa yeterli verimlilikte olmadığından, mevcut tasarruf potansiyeli de değerlendirilemiyor. Ar-Ge çalışmalarımız sayesinde enerji verimliliği en yüksek olan ürünleri ilk olarak Grundfos’un pazara sunmuş olmasının mutluluğunu yaşıyoruz. Grundfos’un yüksek verimli pompa ve motor teknolojisi, pompaların tükettiği enerjiyi yüzde 60’a varabilen oranda azaltabiliyor.. YENİ ÜYELERİMİZ / SCHNEIDER “Türkiye’ye uzun vadeli bakıyoruz” Schneider Electric’in son beş yıldaki yatırımlarından en büyük pay alan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye İMSAD'ın yeni üyelerinden Schneider Electric'i, firmanın Türkiye Genel Müdürü Bora Tuncer anlattı. D emir-çelik sanayisinde 1836’da faaliyete başlayıp, Türkiye ile ilk ticareti Osmanlı Donanması’na sağladığı ağır sanayi ürünleriyle başlayan Schneider Electric, bugün 2 bine yakın çalışanı, 200 iş ortağı, 18 satış bürosu, üç üretim tesisiyle Türkiye’deki faaliyetlerini her yıl artırıyor. Schneider Electric Türkiye Genel Müdürü Bora Tuncer, sorularımızı yanıtladı. Schneider Electric hakkında bilgi verir misiniz? Schneider Electric, 1836’da başlayan ve günümüze kadar devam eden yolculuğuna ilk olarak demir-çelik sanayiyle başladı. 19. yüzyıla gelindiğinde ağır makine ve gemi inşası sektörlerinde sürdürdüğü faaliyetlerini, 20. yüzyılda elektrik ve otomasyon alanına geçerek devam ettirdi. Schneider Electric’in Türkiye’deki ilk faaliyeti ise çok eskilere dayanıyor. Dönemin Osmanlı Donanması’na sağladığı ağır sanayi ürünleri bulunan Schneider Electric, 1975 yılına gelindiğinde “Telemecanique” markasının satışlarına başladı. 1978 yılında ise Emek firmasına verilen lisansla Merlin Gerin Orta Gerilim kesicilerinin üretilmesine başlandı. 1987’de Telemecanique’in Türkiye’de faaliyete geçmesi, 1988’de ise Merlin Gerin’in Emek’i satın alarak alçak gerilim ürünlerini satmak üzere bayilik ağını kurmasıyla Türkiye’de 34 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 yatırımlar hız kazanmaya başladı. Özellikle 2000 yılından itibaren yeni yatırımlar, uluslararası ve yerel satın almalar sonucunda enerji yönetimi alanında global uzman bir firma haline geldik. Enerji tüketimini düşürmek amacıyla enerji ve altyapı, endüstri, bina, konut ve data merkezi pazarlarına enerji verimliliği çözümleri sunuyoruz. Enerji sektörü ve enerji verimliliği açısından Türkiye’deki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün, dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip olan Türkiye, geçtiğimiz 10 yılda kaydettiği ekonomik büyümeye paralel olarak dünyanın en hızlı büyüyen enerji piyasalarından biri konumunda bulunuyor. Türkiye’de yükseliş trendinde bulunan inşaat ve enerji sektörlerinde arz ve talep istikrarlı bir şekilde artış gösteriyor. Schneider Electric olarak Türkiye’nin kısa vadede enerji yönetimine odaklanmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu sayede enerji kaynaklarının en etkin ve verimli biçimde kullanılmasıyla dışa bağımlılığın da ciddi oranda azaltacağını düşünüyorum. Türkiye’deki hedefleriniz ve beklentileriniz hakkında neler söylersiniz? Öncelikle Türkiye’nin son beş yılda yatırımlarımızdan en büyük pay alan ülkelerden NEDEN TÜRKİYE İMSAD? Türkiye İMSAD, inşaat sanayisini 30 yıldır yurt içi ve yurt dışında her türlü organizasyon ve iş ilişkilerinde başarıyla temsil eden bir kuruluş. Türkiye İMSAD, inşaat malzemeleri sektöründe 20 binden fazla noktaya etkin bir şekilde ulaşmayı başarıyor. Biz de sektörle iç içe bir şirket olarak, sektör paydaşlarımızla aynı masa etrafında buluşup dirsek temasında bulunaca ımız bir platform olması nedeniyle Türkiye İMSAD ailesinin bir parçası olmaktan mutluluk duyuyoruz. biri olduğunu vurgulamak isterim. İnşa ettiğimiz iki fabrikayla Türkiye’de son 10 yılda beş kat büyürken, dünyada ise büyüklüğümüz üç kat arttı. Global faaliyetlerimiz içinde Türkiye’nin önemi giderek artıyor. Türkiye’ye teknoloji transferi yapıyor, çalışanlarımızın eğitimine büyük önem veriyoruz. Manisa ve Çiğli’deki iki fabrikamız, bugün tüm dünya için üretim yapıyor. Türkiye’ye uzun vadeli bakıyoruz. Bu amaçla yaptığınız çalışmalar var mı? Bu konuda son derece önem verdiğimiz projelerden birini Enerji Üniversitesi oluşturuyor. Enerji Üniversitesi online bir eğitim portalı. Dileyen herkes ücretsiz bu kurslara katılabiliyor ve enerji yönetimi, enerji verimliliği gibi konularda en yenilikçi bilgileri edinebiliyor. Kurslar tüm dünyadan www. myenergyuniversity.com adresinden kurslar takip ediliyor. Enerji Üniversitesi’ne şimdiye dek Türkiye’den 4 bin, dünya toplamında ise 60 bin kişi kaydoldu. YENİ ÜYELERİMİZ / URTİM NEDEN TÜRKİYE İMSAD? Mehmet U ur Urfalılar Serdar Urfalılar Bir inşaat malzemesi sanayicisi olarak 29 derne i, 78 şirketi çatısı altında toplamış, 30 yılını inşaat malzemesi sanayicileri arasında sinerji yaratmak ve temsil etmek adına harcamış olan Türkiye İMSAD’ın, sektörün ve şirketimizin gelece ine çok faydası olduuna inandı ımız için üye olduk. “2014’te yeni pazarlara açılacağız” Üretiminin yüzde 60’ını ihraç eden Urtim, Moskova ve Bükreş’teki şubelerine Dubai’yi de eklemeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz aylarda Türkiye İMSAD'a katılan Urtim'i Genel Müdür Serdar Urfalılar anlattı. 36 atış öncesi ve sonrası sundukları projelendirme, süpervizörlük, kalıp danışmanlığı hizmetleriyle inşaat firmalarına projenin başından sonuna dek destek olmak amacıyla çalışan Urtim, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da sektörünün etkin bir oyuncusu. Şirket olarak 2014 yılında yüzde 15 büyümeyi hedeflediklerini açıklayan Genel Müdür Serdar Urfalılar, bu yıl Kanada ve Amerika gibi yeni pazarlara açılacaklarını aktararak, gelecek dönem stratejileri hakkında bilgi verdi. Urfalılar ile şirketi ve inşaat sektörü hakkında konuştuk. S bul Hadımköy’de 15 bin metrekare ikinci üretim tesisimizde ise tamamen kiralama, bakım-onarım ve standart bazı sistemlerimizin üretimini yapmaktayız. Üretimimizin yüzde 60’ını başta Irak, Azerbaycan, Türkmenistan, Rusya olmak üzere yurt dışına ihraç etmekteyiz. Bunların dışında Ekvador, Yeni Gine, Malta, Nijerya, Kongo gibi ülkelere de sistemlerimizi ihraç etmeye başladık. Moskova ve Bükreş’teki şubelerimizle yola devam etmekteyiz. İlerleyen süreçte Dubai’ye de bir şube açarak satış ve hizmet ağımızı genişletmeyi planlıyoruz. İMSAD’ın, “İnşaat ve İnşaat Malzemeleri Sektörünün 2013 Yılı Değerlendirmesi” raporuna göre; 2014 yılında içinde inşaat harcamalarının da bulunduğu özel sektör yatırım harcamalarında hedeflenen büyüme yüzde 5.6 oranında olacak. Buna bağlı olarak 2014 yılında özel sektörün sürükleyeceği inşaat sektöründe yüzde 5 büyüme gerçekleşecek. Bu arada ABD’de inşaat ve konut sektörlerinde toparlanma yaşanması ve Avrupa Birliği ülkelerinde inşaat sektörünün üç yılın sonunda 2014’te ilk kez büyümesi, sektörü heyecanlandırdı. Urtim hakkında bilgi verir misiniz? Urtim Kalıp ve İskele Sistemleri, 1980 yılında babam, Makine Mühendisi Mehmet Uğur Urfalılar tarafından İstanbul’da kuruldu. Firmamız, 90’lı yıllarda benim çalışmaya başlamam, akabinde kardeşlerimin de yine mühendislik eğitimlerini tamamlayarak katılımıyla büyüdü ve bir aile şirketinden, 200 çalışanıyla 25 ülkeye ihracat yapan kurumsal bir firmaya dönüştü. Şu an geldiğimiz noktada İstanbul Hadımköy’deki 20 bin metrekare üretim tesisimizde, 30 bin ton/yıl kapasiteyle çalışmaktayız. Bu üretim tesisimizin haricinde, yine İstan- İnşaat sektöründe ne gibi gelişmeler yaşanıyor? Yüzlerce meslek dalını ilgilendirmesi sebebiyle istihdam ve üretim sürecini önemli ölçüde etkileyen Türkiye inşaat sektörü, büyük ölçüde ulusal sermayeye dayanıyor. Kendisine bağlı 200’den fazla alt sektörü harekete geçirme özelliğiyle, ulusal ve uluslararası alanlarda büyük bir deneyime ve potansiyele sahip olan sektör, lokomotif niteliğinde. Geride bıraktığımız yıl Türkiye ekonomisinin üzerinde büyüyen Türk inşaat sektörü, 2014 yılında yüzde 5 büyüme hedefliyor. Şirketimizin de üyesi olduğu, 2014 yılına ilişkin beklentileriniz nelerdir? Şirket olarak, 2014 yılında yüzde 15 büyüme ile yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz. Ayrıca bizim için 2014, Kanada ve Amerika gibi yeni pazarlara açılacağımız bir yıl olacak. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. 2014 yılı için planladığımız yeni yatırımlarımız içerisinde yine Ar-Ge ve otomasyon yer alıyor. Ar-Ge’sini tamamladığımız yeni hidrolik kalıp ve hidrolik rüzgar perdesi sistemleriyle inşaat firmalarına eksiksiz hizmet vermeye devam edeceğiz. TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 GÜNCEL SÖYLE İ Prefabrik Yapı A.Ş.’den 80’e yakın ülkeye ihracat Prefabrik Yapı A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tolunay, cirolarının yüzde 75-80’ini ihracattan sağladıklarını vurgulayarak, hedeflerinin yıl sonuna kadar 90 ülkeye ihracat gerçekleştirmek olduğuna dikkat çekiyor. T ürkiye’de inşaat malzemesi sektörünün yüzaklarından biri de prefabrik yapılar... Sektörün yakaladığı standartlar dünya ortalamalarının da üzerinde. İsmini sektörden alan Prefabrik Yapı A.Ş. ise bu alanda başı çeken şirketlerden biri… Firma, uluslararası arenadaki işbirliklerinin yanı sıra inovasyon çalışmalarıyla da adından ayrıca söz ettiriyor. 80’e yakın ülkeye ihracat yapan Prefabrik Yapı, bir yıl içinde bu rakamı 100’e çıkarmayı kendisine hedef olarak belirlemiş durumda. Firmanın Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tolunay bize sektörü ve Prefabrik Yapı A.Ş.’yi anlattı. “Prefabrik Yapı” deyince ne anlamalıyız? “Prefabrik”, kelime anlamı olarak, ön üretimi yapılmış demek. “Prefabrik Yapı” da yapının ön elemanlarının fabrikada üretiminin yapılıp, montaj sahasına demonte biçimde gönderilip, şantiyede birleştirilmesinden oluşan yapılardır. Prefabrik yapıları lego mantığında düşünebiliriz. Birbirine geçmeli, hazır duvarlar düşünün; bunun çeşitli 38 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 uygulamaları var. Örneğin, çelik yapının ana elemanlarını üretip şantiyeye gönderebilirsiniz, geri kalan izolasyonunu, dış cephe ve iç cephe kaplamalarını montaj sahasında yapabilirsiniz veya bunları da fabrikada hazır hale getirebilirsiniz. Bu, yapının kurulacağı yere ya da müşteri isteğine göre değişkenlik gösterebilir. Prefabrik yapıların içine tabii konteynerlar da girer. Bunlar küçük, mobil ünitelerdir. Prefabrik yapılara ve/veya yatay yapılara nazaran daha küçük üretilir ve dik paketler halinde şantiyeye gönderilir. Dört duvarı, bir üstü ve bir altı vardır, toplamda altı parçadan oluşur. Dolayısıyla prefabrik yapılar, 2030 metrekarelerden başlayıp, binlerce metrekarelere kadar gidebilir. “ÇOK KATLI YAPILAR GELİŞTİRDİK” Prefabrik yapıları kaç dalda ele alabiliriz? Şu an ne yazık ki; Türkiye’de, “resmi” bir ayrım yapılamıyor. Ancak genel bir bilgi aktarmak gerekirse prefabrik yapılar; panel sistem yapılar ve yerinde kapmaları olarak ikiye ayrılabiliyor. Bu iki GÜNCEL SÖYLE İ alanda kendi içinde segmentasyonlar ile destekleniyor. Şu ana kadar Türkiye’de yapılan panel tip yapılar en fazla iki kata, ağır çelik profiller ile takviye olunan kompozit yapılar ise maksimum üç kata kadar yapılabiliyordu. Prefabrik Yapı A.Ş. olarak üçüncü bir alan daha geliştirerek, panel tip yapılar ve çok katlı yapılar olarak hizmet ve faaliyetlerimizi genişlettik. Türkiye’de yapıldı mı bu yapılar? Tamamı hafif çelik yapılar olarak henüz yapılmadı, bu çok yeni bir yatırım. Prefabrik Yapı A.Ş. olarak bu süreci tamamlamış bulunmaktayız. Projenin yazılımlarını mühendislerimiz ve Avrupalı mühendislerle birlikte gerçekleştirdik. Makinenin tasarımını ise birebir bizim mühendislerimiz; gerek Ar-Ge (AraştırmaGeliştirme) mühendislerimiz, gerekse Ür-Ge (Üretim Geliştirme) mühendislerimizin de katkılarıyla tamamlandı. Size gelen bir müşteri, mimari projesini de yanında getirmek zorunda mı, yoksa siz o hizmeti de veriyor musunuz? Prefabrik Yapı A.Ş.’nin ürün ve modellemeleri ile birçok alternatifi var. Sürekli yenilenen, enen, trendi takip eden tekk katlı, iki katlı, farklı lı tasarım ve uygulamalardan lardan oluşan hazır projeler bunlar. Projeler ler çoğu zaman müşterimizin erimizin talep ve istekleri kleri ile örtüşmeyebilir. ir. Kişilerin, kurumların öncelikli ihtiya ihtiyaç aç ve talepleri üzerine projelendirmeler rine projelendi irmeler yapılmakta. Örneğin; konu konut ut olarak ele alırsak, müşterinin araz arazisine zisine bizim planın uyması çok zo zordur. ordur. Onun yerine müşteri kendii planını l taslak bir çizim im halinde bize getirdiği zaman mimari alandaki uzmanlarımız, talepler doğrultusunda çalışmalarını yaparak 3D formatında müşterimize sunar, alternatif hizmetlerle birlikte fiyatlandırma yapılır. Biraz da şirketinizden söz eder misiniz? Prefabrik Yapı A.Ş. 1989 yılında Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Öner Hekim ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ünal Nafiz Hekim tarafından kurulmuş, prefabrik ve hafif çelik yapı sektöründe hizmet ve faaliyetlerini hızla geliştirmiş lider bir kuruluş. Prefabrik Yapı A.Ş., hazır yapı sektöründe öncü, Türkiye’de ilklere Prefabrik Yapı A. . 25. yılını kutluyor Firmanız, 25’inci yaşını kutluyor. Biraz bundan söz eder misiniz? Bizim için çok önemli bir yıldönümü bu. Türkiye’de prefabrik söktöründe 25 yıl, gerçekten çok uzun bir süre. Bu süre, sektörün devamlılığı ve sürdürülebir markaların varlığını göstermesi açısından da ayrıca önemli. Prefabrik Yapı A. . olarak sektörde öncü olmamızın vermiş olduğu sorumluluk ve bilinç ile her zaman daha iyiyi hedefliyoruz. Bu yıl içinde 25. yılımız nedeniyle önemli çalışmalar ve platformlar içinde yer alacağız. Sektör mensupları, kamu temsilcileri, Müteahhitler Birliği, Mimarlar Odası gibi alanında profesyoneller ile birlikte, basın mensuplarınında katılımıyla, sektörün ileri gelenleriyle birlikte düzenleyeceğimiz, bilgi paylaşımının yapılacağı bir platform oluşturmak istiyoruz. Yalnızca Prefabrik Yapı A. . değil, sektörde Türkiye’nin dünyadaki gücünü anlatmak istiyoruz. imza atan proje ve iş ortaklılarıyla saygınlığını sürdürüyor. Hekim Holding, kendi bünyesinde her biri alanında profesyonel ve sektörde marka değerine sahip; Prefabrik Yapı A.Ş., Özge Yapı A.Ş., Hebo Yapı A.Ş., Hekim Süt A.Ş., Hekim Yapı A.Ş., Piraziz Foreign Trade Co. Hekim Boya ve Plastik Ltd. şirketleri, Hekim Madencilik, HekimBoard, HekimPanel, HekimPor, HekimPlast, YapıPan, HekimProfil ve Steelin işletmeleriyle de başarılarını kanıtlamış durumda. Hekim Holding, 1000’in üzerinde çalışanı, 170.000 metrekare üretim alanı, 17.000 metrekare hazır yapı tanıtım alanı, 42.000 üzerinde referansı ve 6 kıtada 80’e yakın ülkeye ihracatı ile global alandaki saygınlığını her geçen gün geliştirmekte. Şirketimiz, Ar-Ge ve Ür-Ge faaliyetleri ile sektöre yeni teknolojiler kazandırarak, Türkiye’nin ilk fibercement ve kaynaksız yapı üretim teknolojilerine de imza attı. Hekim Holding’in, hazır yapı sektöründe birçok entegre tesisi ile kendi malzemesini üreten; teknoloji, tesis, üretim, yüksek kapasite ve geniş ürün yelpazesine sahip, dünyanın sayılı kuruluşlarından biri olduğunu söyleyebilirim. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 39 GÜNCEL SÖYLE İ Mustafa Tolunay kimdir? di. Kendi at Mühendisliği Fakültesini bitir fabrik Yıldız Teknik Üniversitesi, nşa Pre da ır yıld Altı ti. geç prefabrikle deyimiyle hayatı hep çelik ve kiye Tür ı, asın dımcılığı yapıyor. Firm Yapı A. .’de Genel Müdür Yar sil ediyor. i’nin yönetim kurullarında tem neğ Der ik Çel ısal MSAD ve Yap İZLANDA’DA HAFİF ÇELİK OTEL Sektörün geneline geçmeden önce firmanızla ilgili son bir soru sormak gerekirse, ihracattaki başarınız da çok dikkat çekici. Biraz bundan söz eder misiniz? Şu anda altı kıtada 80’e yakın ülkeye ihracat yapıyoruz. Bunun içinde Avrupa, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya, Asya ve Afrika ülkelerine ihracatımız var. Ama benim özellikle iftihar ettiğim bölge, Avrupa ve orada yaptığımız işler... İzlanda’da otel yaptık. Almanya’da devlet kurumlarının açtığı ihalelerde özel sektöre hizmet veriyoruz. Daha önce Hollanda, Fransa, Belçika gibi Avrupa ülkelerine de ihracat yapabilmiş olmaktan mutluluk duyuyoruz. İhracatınız nasıl bir ekonomik büyüklüğe denk geliyor? Prefabrik Yapı A.Ş. olarak ciromuzun yüzde 75-80’nini ihracattan sağlıyoruz. İhracat kurumumuzun olmazsa olmazıdır. Hedefimiz yılsonuna kadar 90 ülkeye ulaşmak; 2015 yılı hedefimiz ise; 100 ülkeye ulaşmak. Bununla ilgili olarak iş geliştirme departmanlarımız gerek fuarlar, 40 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 gerekse ziyaretler ve ikili ilişkilerle sürekli iletişim sağlıyor, ürün ve hizmet kalitemiz ile gelişim sağlıyoruz. bir takım araştırmalar yapmış olmasına rağmen, bu araştırmalar daha ziyade yerel pazar araştırmaları çerçevesinde kaldı. Ülkemiz prefabrik sektöründeki pazar payınız nedir? Prefabrik sektörü üretiminin, diğer yapı malzemelerinin üretimine göre yeni bir sistem ve uygulama olmasından dolayı, dünya geneli için pazar payı ve büyüklüğü konusunda net bilgiler aktarmak pek mümkün değil. Prefabrik ahşap yapılardan, prefabrik beton köprü ayaklarına kadar değişkenlik gösterebilen farklı ürünler üretiliyor. Bazı ülkeler sektörün pazar büyüklüğü üzerine “TÜRKİYE, PREFABRİKTE DÜNYADA İLK ÜÇTE” Türkiye’de sektörün durumu nedir? Türkiye’deki yapı sektörünün önemli sorunları nelerdir ve çözüm önerileriniz nedir? Türkiye’de bu sektöre ilişkin nasıl bir projeksiyon çiziyorsunuz? Sektörde çok fazla firma faaliyet gösteriyor ve firma sayısı her yıl artıyor. Ne yazık ki; hafif çelik üreticileri ve prefabrik yapılarını üreten şirketleri aynı çatı altında GÜNCEL SÖYLE İ toplayacak herhangi bir dernek bulunmuyor. Alanında uzman personellerimizi bünyemizde eğitiyor, yurtdışında da eğitim ve gelişimini destekliyoruz. Türk Yapısal Çelik Derneği ve Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin (Türkiye İMSAD) yönetim kurulundayız. Türkiye İMSAD’ın “Sürdürülebilirlik Raporu”nda firmanız da “En İyi Uygulama” örneğiyle yer aldı. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Türkiye’de ilk kez bir sivil toplum kuruluşu sürdürülebilirlik raporu yayımladı. Bu son derece önemli bir gelişme Türkiye için. Bunun önemini önümüzdeki yıllarda çok daha iyi göreceğiz. Prefabrik Yapı A.Ş.’nin ekolojik ve sürdürülebilir yapılar kapsamında; taşınabilir, estetik, güvenli ve ekonomik çözümü sıfır karbon salınımlı Mars Konteynerleri ile gelecek nesillere yaşanılabilir alanlar sunuyor. Mars Konteynerin tüm enerji ihtiyacı, herhangi bir dış kaynağa ihtiyaç duymaksızın, çatısına 28˚’lik açı ile yerleştirilmiş fotovoltaik paneller aracılığı ile karşılanıyor. Hafif çelik üretim teknolojisi uygulanan yapılarda ısıtma ve soğutma için daha az enerjiye ihtiyaç duyuluyor. Konteynerin yıllık soğutma 546,9 kWh, ısıtma 860 kWh, aydınlatma 453,8 kWh ve ekipman 595,9 kWh olmak üzere toplamda 2456,6 kWh’lik bir enerji gereksinimi oluyor. Fotovoltaik panelleri yılda 2900 kWh’lik enerji üreterek tüketimden fazla bir enerji arzı sağlıyor. A sınıfı değer aralığı 0–39 olan Mars Konteynerleri’nin EP değeri ise; 19,37. % 118 oranında yenilenebilir enerji kullanılan Mars Konteynerler, 0 karbon salınımı gerçekleştiriyor. Hammaddesinden, üretim aşamasına ve kullanımına kadar çevre dostu olan Mars Konteynerleri’nin ev ve ofis seçenekleri bulunuyor. Prefabrik Yapı A.Ş.’de Ar-Ge çalışmaları nasıl yürütülüyor? İnovasyon çağında hiç kuşkusuz; ARGE & ÜR-GE faaliyetleri büyük önem taşıyor. Süreklilik ve gelişim en temel Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk Projelerine verilen önem Hekim Holding kurumsal ve sosyal sorumluluk projelerinde yer alarak ülkeye ve ekonomimize önemli değerler kazandırdı. Kuruluşumuzun Türkiye’nin birçok yerinde önemli hizmetleri bulunuyor. Tüm bu hizmetlerinden dolayı Hekim Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Öner HEK M’e üniversiteden fahri doktora unvanı ve TBMM’den de “Üstün Hizmet” ödülü verildi. ilkelerimiz arasında yer alıyor. AR-GE & ÜR-GE faaliyetlerimiz arasında; kaynaksız yapı teknolojisi, 2 dakika gibi kısa bir sürede kurulabilen katlanır ve iç içe geçebilen konteynerlar, sıfır karbon salınımlı modüller, doğa dostu ekolojik yapılar sektöre kazandırdığımız yenilikler arasında ön plana çıkıyor. 2014 yılında da sektörümüzde fark yaratan ve dünya pazarlarında rekabet gücümüzü artıran yeni ürünleri ülkemize kazandırmaya devam etmeyi planlıyoruz. Ar-Ge alanında geniş açılı endüstriyel yapıların çalışmalarını da tamamlamış olup, çok katlı hafif çelik yapılar olarak sektörde önemli bir yeniliğe imza atacağız. Çok katlı hafif çelik yapı sisteminde kullanılan yeni bir teknoloji ile 8 kata kadar hafif çelik yapılar tasarlanıp, uygulanabilir hale gelecek. Son markanız “Steelin” oldu. Bu ürününüzün özelliği nedir? Yıllardır yerinde kaplamalı çelik bina olarak hizmet ve faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz sistemimize Stellin adını verdik. Daha üst segment ve vip dediğimiz sınıfa giriyor. Çok katlı yapılarımızı Steelin markası altında pazara sunuyoruz. Showroomumuz için birden fazla bina yapmış bulunmaktayız. Çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz. Steelin ürün gamında Arap mimarisi, Amerikan tarzı ve Türk mimarisi konseptimiz mevcut. Steelin teknoloji, estetik ve sağlamlığı buluşturan ürünleri bir araya getiriyor. Tasarımdaki göz alıcı detaylarla, hafif çeliği sanata dönüştürüyor. Steelin ürün gamında lüks villalardan, çok katlı binalara, ofislerden, geniş açıklıklı hangar yapılarına; sınırsız seçeneklerle; hızlı, ekonomik ve sağlam yapılar sunuyor. Maksimum dört kata kadar yapımı mümkün olan hafif çelik binalar artık kullanılan yeni teknoloji ve tasarımlar sayesinde sekiz kata kadar çıkabiliyor. Estetik ve konfordan ödün verilmeden tasarlanan hafif çelik yapılar, hızlı ve efektif yatırım, geri dönüş süresiyle de diğerlerinden ayrılıyor. İleri teknoloji ile üretilen yapı elementlerinin büyük bir çoğunluğu yüzde 100’e kadar geri dönüştürülebilen çelik malzemelerle yapılıyor. Böylelikle bu binalar, doğası gereği çevre dostu ve sürdürülebilir, mimarlık ürünü oluyor. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 41 SEKTÖREL GÜÇ / SUDER SUDER Genel Sekreteri Selçuk Taçalan: “Su yalıtımı yoksa korozyon vardır” 1999 depreminde binaların yüzde 64’ünün korozyon ve yanlış malzeme seçimi nedeniyle yıkıldığı hala hatırlarda. SUDER Genel Sekreteri Selçuk Taçalan, bu nedenle su yalıtımının milli bir dava olduğunu vurguluyor. S u yalıtımı, Türkiye’de yapı sektöründe alanında ihmal edilen konuların belki de başında geliyor. Bunun temel nedeni, konuyla ilgili toplumsal farkındalık düzeyinin düşük olması. Kullanıcılar, günümüzde giderek artan maliyetlerden dolayı birincil olarak ısı giderlerini düşündükleri için, yalıtım denilince akla ilk olarak ısı yalıtımı geliyor. Su yalıtımı, öncelikli olarak temelden başladığı için, eğer bir binanın yapımı sırasında, daha temel atma aşamasındayken yeterli kalitede malzeme ve işçilikle uygulanmamışsa, geri dönüşü olmayan bir sürecin de ilk adımı atılmış oluyor . Sonuçta, depremlerle boğuşan coğrafyamızda su yalıtımının binaların sağlamlığı açısından yaşamsal bir önemi bulunuyor. Zira binaları içten içe çürüten korozyonu önlemenin tek yolu su yalıtımından geçiyor. Dolayısıyla su yalıtımı yalnızca ekonomik değil, insan yaşamıyla da doğrudan ilgili bir konu. SUDER (Su Yalıtımcıları Derneği), sektörün Türkiye’deki paydaşların çoğunu bir araya getiren bir dernek. Dernek, gerek yaptığı eğitim çalışmaları gerekse Ankara ile yürüttüğü temaslarla bir yandan su yalıtımı konusunda toplumdaki farkındalığı artırmaya, diğer yandan da sektördeki kalifiye eleman azlığını gidermeye çalışıyor. Sektörü, sorunlarını ve SUDER’i, yalıtım sektörünün duayenlerinden, dernek genel sekreteri Selçuk Taçalan’la görüştük... Su yalıtımı bina yapımında hangi aşamada başlar? Bir yapı yapma fikri oluştuktan hemen sonra bir arsa seçiyoruz. Arsayı bulduğumuz andan itibaren aklınıza ilk gelecek olan şey temel atmaktır. Temel atma fikriyle birlikte, belki de biraz daha öncesinde, zemin etüdüne dayanarak su yalıtımı yapmak gerekir. Su yalıtımı, binanın dışsal ortamdan, yani toprak içindeki sular, yağmur suları gibi kaynaklardan su almasını engelleme eylemidir. 42 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Binanın su yalıtımını yapmazsak neye sebep oluruz? Bakın, size ististiksel bir bilgi vereyim: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin teknik komisyonu Adapazarı ve Gölcük’te 1999 depreminde binaların neden yıkıldığına dair bir araştırma yapıyor. Sonuçta, yüzde 64 oranında korozyon ve yanlış malzeme seçiminin yıkımlara neden olduğu ortaya çıkıyor. “DOĞRU YAPILAN BİR SU YALITIMI HAYAT KURTARIR” Korozyon nedir? İnşaatlarda bazen görürüsünüz, “demir çürümüş ya da paslanmış dersiniz” işte o korozyondur. Korozyonu insanlardaki romatizmaya benzetebiliriz. Hani, “Ben eskiden şu kadar metreyi şu kadar saniyede “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin teknik komisyonu Adapazarı ve Gölcük’te 1999 depreminde binaların neden yıkıldığına dair bir araştırma yapıyor. Sonuçta, yüzde 64 oranında korozyon ve yanlış malzeme seçiminin yıkımlara neden olduğu ortaya çıkıyor.” koşardım” dersiniz, ama artık ihtiyarladıkça bastonla yürümeye başlamışsınızdır. Çünkü vücut artık sağlıklı çalışmamakta, yavaş yavaş erimektedir. Binada da korozyon oluşması sebebiyle binanın dayanımı düşer. Yapısına göre sektör, binaları en az 50-60 yıl dayanıma göre tasarlar. Siz 50 yıllık bir binanın yüzde 64’ünü yok ederseniz, demek ki geriye kabaca 20 yıl kalır. Yani kabaca bir hesap yapar ve nüfusun eşit dağıldığını düşünürsek, 1999 depreminde aslında 100 kişiden 64’ünün belki de korozyon nedeniyle hayatını kaybettiğini söyleyebiliriz. Biz su yalıtımı yaparak, işte bu korozyonu önlüyoruz. Çok net bir milli davadır su yalıtımı. Ve doğru yapılan bir su yalıtımı hayat kurtarır. Elbette tek başına değil. Binanın diğer tamamlayıcı işlemlerinin de aynı ölçekte SEKTÖREL GÜÇ / SUDER SUDER aynı zamanda bir Türkiye İMSAD üyesi Evet, Türkiye İMSAD bizim çatı örgütümüz. Yalıtımın da bağlı olduğu alan inşaat malzemesi sektörüdür. Dolayısıyla biz de SUDER olarak Türkiye İMSAD içindeki etkinliklerde faal olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye İMSAD içindeki faaliyetlere katılarak derneğe yön vermek her üye için mümkün. Türkiye İMSAD, bu noktada hiç kapalı bir dernek değil. Zaten kendi derneğimiz olarak görüyoruz. SUDER’i de Türkiye İMSAD içerisinde su yalıtım alanında faaliyet gösteren bayrak olarak ele alıyoruz. Geçen yıl yayımlanan “Güvenli Yapılar Yol Haritası-1” raporunda da SUDER, hem su yalıtımı alanında görüş bildirdi hem de diğer derneklerin de görüşlerini toparlayan ana görüşü koymuş oldu. Bu noktada mutluyuz, çünkü Türkiye İMSAD; birlikte iş yapmak, birlikte tasarlamak, doğru bir geleceğe birlikte gitmeyi planlamak için çok doğru bir mecra. Bizler, herhangi bir siyasi angajmana, fikriyata öncelik vermeksizin işe öncelik verme durumunda olan insanlarız. Elbette hepimizin çeşitli fikirleri, görüşleri var. Bunlar hayatımızı belirler. Bunlar için çeşitli yöntemlerle kendi fikrimizi savunabiliriz, ama sektörün öncelikleri arasında istikrar ve bu istikrar üzerinden büyüme başta gelir. Bu büyümeyi gerçekleştirirken de biz işimizi ne kadar iyi yapıyoruz? Ne kadar büyütebiliriz? Biz bunu kamuoyuna ne kadar anlatıyoruz? Kamuoyuyla paylaşmamızın faydası nedir? Nasıl paylaşırız? Bunları tasarlayabileceğimiz alanlar söz konusu. İşte su yalıtımı alanında SUDER bu alanı dolduruyor. Ama Türkiye İMSAD bunu çok daha büyük bir alan üzerinden, Türkiye inşaat malzemesi sanayicileri üzerinden yapıyor. Türkiye İMSAD’ın içinde 29 üye dernek var ve biz onlardan biriyiz sadece. Biz elimizden geldiği kadar çaba sarf etmeye, Türkiye İMSAD faaliyetlerinde bulunmaya ve orada görüş ifade etmeye de çaba sarf ediyoruz. Bu noktada İMSAD’ın bize bizim de İMSAD’a faydalı olduğumuzu düşünüyoruz. Burada tekrar Türkiye İMSAD başkanı ve yönetim kuruluna teşekkür ediyorum. SUDER GENEL PAZAR ANALù=ù 2013 YaS× KimyasallaU× ve Örtü Su YaO×W×m Pazar BüyNOøü 600 500 400 300 200 100 rı H ar çk at D iğ kı la er 0 Ö r M tü al Ya z t Be eme ırım sY to ler ap n M ışt ka i as ır tk tik ıc ıla ı le ve rv rı Sü D e er rm Te z kn eS D ol ik u gu Ya Ya lıt pı ım şt ır Pa ıc ıla za r rB ü yü Is ıY kl üğ al ıtı ü m H ar Ta çl ar m Ze ir ı m H i n ar G çl ru ar bu ıv eG ro ut la r “SU YALITIMI SONRADAN YAPILMAZ” İnşaatlarda bu sıralarda mantolama çok yaygın. Oturduğumuz semtlerde neredeyse her gün yeni bir binanın mantolamaya başladığını görüyoruz. Yalıtım denilince herkesin aklına mantolama gelir oldu. Oradaki sıkıntı şu: Isı yalıtımı, yalıtımı bütün binanın tasarımına kattığınız zaman, genel maliyetin yüzde 1’iyle 3’ü arasındadır. Ürünün yerli ya da yabancı olması gibi etkenlerle değişir bu maliyet. Diyelim ki, binanızı tasarlarken paranız yetmedi ve başka bir nedenle ısı yalıtımını yapmadınız; ısı yalıtımını sonra da yapabilirsiniz. Isı yalıtımında detayları çözebilirsiniz. Kimi yapılar da bu detaylar daha zorlaşabilir ama mutlaka çözülür. “Olmaz, bunun çözümü imkansız” deme şansınız yok. Fakat su yalıtımını sonra yapacağım dediğiniz zaman öyle bir güce sahip olmalısınız ki, binayı tutup kaldırmanız, alttan bohçalamanız ve tekrar yerine koymanız lazım. Yani imkansız. Biz binayı yaptığımızda zemine göre uygun seçeneklerle su yalıtımını yapmazsak, aslında kendi binamızın ömrünü de kısaltmış oluyoruz. Ve tabii içinde deprem korkusu yaşıyoruz. AFAD’da deprem çalıştayı yapıldı. Biz oraya Türkiye İMSAD’ı temsilen katıldık. İki teknik arkadaşımız burada görev aldı. Orada şunu söyledik: Bu deprem çalıştayında depremle ilgili teknik bilgiler ortaya konulurken, deprem şartnamesinde su yalıtımı bir zorunluluk haline getirilmeli!.. “TÜRKİYE’DEKİ BİNALARIN YÜZDE 90’INDA SU YALITIMI YOK” Bu konuda toplumdaki farkındalık çok zayıf olsa gerek… Evet çok zayıf. Zaten su yalıtımının pazarda hak ettiği temsiliyeti oluşturmamasının sebebi belki de bu toplumsal farkındalığın yetersiz olması. Su yalıtımı sektörü, 2013 yılını sanırım kabaca 220 milyon metrekare gibi bir rakamla kapattı. Şu anda Türkiye’deki bina stoğunun neredeyse yüzde 90’ının su yalıtımı yapılmamış durumda. Yeni projelerde şart koşuluyor. Yapı denetim firmaları tarafından kontrol Fa ya n doğru yapılması gerekir. SUDER tam da bu noktada, sektöre, siyasi iktidara, devletin her kurumuna sesleniyor. Su yalıtımı dediğimizde sadece binanın temeli mi gelmeli aklımıza? Hayır, aslında temelden başlayarak, binanın cephesinden gelecek suyu da bir şekilde keserek, doğrama ile cephe birleşim noktaları gibi detayları ele alırsınız. Daha sonra çatıya çıkarsınız ki, çatıyı kapatana kadar su yalıtımı henüz bitmemiştir. Bir de binanın içinde banyo, mutfak, balkon, teras gibi alanların yalıtımı yapılır. Yani su yalıtımı binanın her aşamasında yer alır. Su yalıtımı bir binayı teslim ettiğiniz anda, yani binayla birlikte biten bir iştir. Sırf temeli yapınca temeldeki sorunu çözmüş olursunuz ama binanın çatı, teras gibi bunun dışındaki alanlardan da alabileceği su var. Dolayısıyla binanın bitiş süreciyle birlikte bittiğini varsaydığımız bir süreçtir su yalıtımı... TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 43 SEKTÖREL GÜÇ / SUDER “Türkiye’deki 81 ilde 247 okulda teknik öğretmenlik veya eğitmenlik yapan öğretmenlerimize su yalıtımı eğitimi verelim istedik ve protokolü yaptık. 28 ilde 32 kampüs okul seçtik. Bu illerin başında doğal olarak İstanbul yer aldı, çünkü nüfusun ciddi bölümü İstanbul’da. Protokolü İstanbul’da uygulamaya başladık. İSOV Şişli E.M.L.’ndeki ilk seminerimizin ardından üç okulda 100’ü aşkın öğretmene üç gün süreli eğitim verdik.” SUDER Genel Sekreteri Taçalan, su yalıtımı sektörünün 2013 yılını kabaca 220 milyon metrekare gibi bir rakamla kapattığını belirterek, şu anda Türkiye’deki bina stoğunun neredeyse yüzde 90’ının su yalıtımı yapılmamış durumda olduğuna dikkat çekiyor. Bu süreçte SUDER’in varlığı önemli olmalı? SUDER, 2006 yılında, su yalıtımı sektöründe faaliyet gösteren önemli yerli ve yabancı aktörlerin kararıyla kurulan bir dernek. Hemen peşinden çeşitli faaliyetlere giriştik. Milli Eğitim Bakanlığı’yla ve çeşitli okullarla usta yetiştirmek üzere bir protokol imzaladık. Çünkü bizim sektörümüzdeki ana sorunlardan biri, uygulamadır. Türkiye inşaat sektöründe üretilen ürünler yurtdışındaki rakipleriyle aynı kalitede ya da daha yüksek kalitededir. Ama ne yazık ki biz, ürettiği doğru malzemeyi doğru uygulayamayan bir kültürde yaşıyoruz. Nedeni basit, insan kaynağımız belli bir mesleki eğitimden geçemiyor. Bu noktada kalifiye eleman sıkıntısı çekiyoruz. Dolayısıyla SUDER olarak bir protokol yapalım dedik. Protokol kapsamında; şu sıra sürmekte olan okul birleştirme ve ayırmalardan sonra bu sayı değişecek olsa da, Türkiye’deki 81 ilde 247 okulda teknik öğretmenlik veya eğitmenlik yapan öğretmenlerimize su yalıtımı eğitimi ve- 44 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 relim istedik ve protokolü yaptık. 28 ilde 32 kampüs okul seçtik. Bu illerin başında doğal olarak İstanbul yer aldı, çünkü nüfusun ciddi bölümü İstanbul’da. Protokolü İstanbul’da uygulamaya başladık. İSOV Şişli E.M.L.’ndeki ilk seminerimizin ardından üç okulda 100’ü aşkın öğretmene üç gün süreli eğitim verdik. Katılımcılara hem ürün numuneleri hakkında bilgi ve uygulama eğitimi verdik hem de fabrika ziyareti yaparak, imalatın nasıl yapıldığına dair işbaşı eğitimi de verdik. Şimdi Ankara’dan, Maraş’tan, Antep’ten, İzmir’den, Muğla’dan ve birçok başka ilden okullar arayıp, “Bizi de kapsama alın, bu eğitim seminerlerinden faydalandırın” diyorlar. Su yalıtımı sektöründe bir tarafta üretim yapan firmalar bulunurken, diğer tarafta da uygulama yapan firmalar bulunuyor. SUDER her iki tarafı da kapsıyor mu? Aslında üç tarafı da kapsıyor diyelim. Bizde üç tip üyelik vardır ve üyelikler sektördeki bu üç tip firmaya denk düşer. Birisi üretici üyelerdir; önemli üretici firmalar SUDER’e üye olurlar. Diğeri yalnızca satıcılık yapan, bayii dediğimiz üyeler; bunlar çeşitli merkezlerde veya kendi bağımsız alanlarında ofisler ve satış alanları, depolar oluşturmuş, satış alanında faaliyet gösteren firmalardır. Üçüncüsü de uygulayıcı üyelerdir. Bu üyelerimizin kurumsal birer ki- şilik yani birer şirket statüsünde olmaları şarttır. SUDER, bu noktada demokratik katılımı sağlamak için bu üyeler arasında oydaşmayla, fikir beyanıyla ilgili herhangi bir kaygı gütmüyor. Her iş grubunda eşit katılım sağlanıyor. Üretim, uygulama ya da satış konularında o alana hakim olan firmalardan fikir ve görüşler alarak hareket ediyor ve araştırmalarımızı bu görüşlere göre yönlendiriyoruz. Su yalıtımı sektörü ne durumda Türkiye’de? Yalıtım sektörü, Türkiye’nin cari açığının yarısını yok edecek güçtedir. Bu önemli bir rakam. Siz ısı ve su yalıtımı yaparak binaların enerji masraflarını ciddi biçimde düşürebilirsiniz. Su yalıtımı binaların ömrünü uzatacak bir faktör olduğundan, bir binanın yeniden inşa edilmesini gerektirecek süreyi uzatarak, ülke ekonomisine çok ciddi katkılar sağlar. Türkiye elbette 25 yıl önceki yalıtım noktasında değil, çok iyi bir yere geldik. Daha iyi noktalara geleceğimiz de belli. Bu konuda devlet de özel sektör de daha duyarlı. Sektörde imalat ve satış yapan yerli firmaların yanı sıra çok önemli yabancı aktörler de artık Türkiye’de varlar. Bu önemli bir şeydir. Çok önemli markalar var Türkiye’de. Hem kendisinin hem de dünyanın önemli markaları Türkiye’de. '"# 1Ħ+ ediliyor ki, o da ayrı bir sıkıntı. Neyi, nasıl kontrol ediyorlar? Müşavirlik sistemimiz gerçekten AB normlarında mı? Bu normlarda olmuş olsak, bir teknik eleman bir şantiyede kontrol yaparken neye bakacağını bilebiliyor mu? Ciddi sıkıntıları olan bir süreç. www.turuncupaket.com.tr | www.entegreharc.com.tr YAPI SEKTÖRÜNÜN ÖNCÜSÜ ENTEGRE’DEN DIŞ CEPHEDE YENİLİKÇİ ÇÖZÜMLER SİLİKONLU GRENLİ SON KAT DIŞ CEPHE KAPLAMASI '"# 1Ħ+ AKRİLİK ESASLI SİLİKONLU DIŞ CEPHE ASTARI SİLİKONLU SON KAT DIŞ CEPHE BOYASI AKRİLİK SON KAT DIŞ CEPHE BOYASI √ Üstün özellikli √ Dekoratif √ Koruyucu √ Uzun ömürlü √ Su bazlı Entegre Harç Sanayi ve Ticaret A.Ş. Hüseyinli Köyü Beykoz Cad. No. 222/4 Çekmeköy/İstanbul T: +90 216 434 50 96 F: +90 216 434 50 31 Email: [email protected] Burdur Fabrika: Organize Sanayi Bölgesi Şehit Ertan Palaz Cad. No. 5 Burdur T: +90 248 252 86 95 F: +90 248 252 86 99 KAPAK İş sağlığı ve güvenliği (İSG) konusu günümüzün en can yakıcı sorunlarından biri. Dünyada her yıl 2 milyon 300 binden fazla işçi iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirirken, ülkemizde ise her gün ortalama dört kişi aynı nedenlerle aramızdan ayrılıyor. İş kazalarında Avrupa birincisi olan Türkiye, dünyada da El Salvador ve Cezayir’den sonra üçüncü sırada. Ancak Türkiye’de sanayinin en önemli kollarından biri olan inşaat malzemesi sektöründe durum farklı! Üretim tesislerinde aldıkları önlemler ve çalışanlarına yönelik İSG uygulamalarıyla Türkiye İMSAD üyelerinin konuya verdikleri önem ortada. Bu sayımızda, kapak konusu olarak ulusal ve küresel boyutta iş güvenliği sorununu ele aldık. Dernek üyelerimiz de üretim tesislerinde aldıkları önlemleri ve personellerine yönelik uyguladıkları İSG çalışmalarını dergimize değerlendirdi. Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği İnşaat malzemeleri sektöründe “en iyi uygulamalar” TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 47 KAPAK PLAN EME DÜZENL L KONTRO MA UYGULA Üretimin sürekliliğini iş güvenliği sağlar Türkiye, iş güvenliği konusunda ne yazık ki dünyanın en olumsuz verilerine sahip ülkeleri arasında. Her gün ortalama 3-4 işçi iş kazaları sonucu yaşamını yitiriyor. Yaşanan manevi acıların yanı sıra iş kazalarının ülkeye yıllık maliyeti ise 40 milyar lirayı buluyor. ş sağlığı ve güvenliği, kısaca İSG, çalışanların yasal düzenlemelerle korunmasını sağlamaya yönelik inceleme ve uygulamaların bütünü olarak kabul ediliyor. İSG’nin iki ayağından biri olan “iş güvenliği” deyince, işçilerin iş kazalarına uğramalarını önlemek amacıyla güvenli çalışma ortamını oluşturmak için alınması gereken önlemler dizisini anlıyoruz. Diğer ayak olan işçi sağlığı ise çalışanların sağlıklarının sosyal, psikolojik ve fiziksel açıdan en üst seviyede bulunduğu, çalışma koşullarının ve üretim araçlarının sağlığa uygun olduğu, çalışanların zararlı çevresel etkilerden korunarak, işin ve işçinin birbirine uyumunun sağlandığı bir ortamı işaret ediyor. İş sağlığı ve güvenliğinin önemi, hızlı sanayileşme ve teknolojik gelişmelerle doğru orantılı olarak gündeme geldi. Çünkü bu süreçte, çalışanların güvenliğiyle ilgili bazı sorunlar ortaya çıkmaya başladı ve özellikle de üretim tesislerinde yaralanmalar, hatta can kayıpları yaşanır oldu. Bu nedenle gerekli önlemleri önceden alarak iş yerlerini güvenli hale getirmek, gelişen demokrasi anlayışına paralel olarak insan hakları kavramı içinde değerlendirilmeye İ 48 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 başlandı. Bunun yanı sıra iş kazalarından kaynaklanan zararlar, iş kayıpları ve hatta zaman zaman üretimin kesintiye uğraması, işverenleri de bu sorun üzerine eğilmeye yöneltti. Benzer konularda olduğu gibi bu alanda da ilk adımı atarak, konuyla ilgili standartları oluşturmak, gelişmiş Batı ülkelerine kaldı. Bunlar arasında da öncülük tabii İngiltere’nin. İngiltere, dünyada iş güvenliğinin doğduğu ve kurumsallaştığı ilk ülke olarak biliniyor. İlginçtir, İngiltere’de bu sürecin başını çekenler ise yine işadamları oldu. 1800’lü yılların ilk yarısının sonuna doğru, işadamları Sir Robert Peel, Robert Owen ve Michael Sadler, parlamentoyu etkileyerek, yasal düzenlemeler yapılmasını sağladı. Günümüzde bu yöndeki çalışmalar halen devam ediyor ve giderek de gelişiyor. AB standartları, kuşkusuz bu konuda dünyaya örnek oluşturabilecek standartlar... AB’DE İŞ GÜVENLİĞİ Tahmin edilebileceği gibi, sorunun çözümü, sorunun ne olduğunun belirlenmesinden geçiyor. Dolayısıyla iş kazası istatistiklerinin bu bağlamda hayli önemli bir yeri var. Uzun yıllar süren çalışmalar sonucunda oluşturulan “Avrupa İş Kazası İstatistikleri” (ESAW), AB ülkelerinde işyerlerinde gerçekleşen kazalar hakkında karşılaştırılabilir bilgi toplamayı ve bir veri tabanı oluşturmayı amaçladı. Bu amaçla bir anketler yapıldı ve bu çalışmaların sonuçları raporlar haline getirilerek yayımlandı. Üye ülkeler, oluşturulan “İş Kazalarında Ulusal Bilgilendirme Sistemi” (National Declaration Systems of Accidents at Work) gereği, yaşanan iş kazalarını AB’ye bildirmeye başladı. Günümüzde de tüm Avrupa Birliği ülkelerinde sektör/branş ayrımı yapılmaksızın bir işyerinde kaza olduğunda bu durum derhal ilgili kuruma bildiriliyor. Sonuçlar, iş kazalarının, hangi sektörlerde, hangi koşullarda meydana geldiğinin saptanması açısından elbette yaşamsal bir önem taşıyor. Önlemler, bu verilerden hareketle alınıyor zira... İŞ GÜVENLİĞİNDE SORUMLULUK İŞVERENDE Gelinen noktada, iş sağlığı ve güvenliği konusunun, hem çalışanların sağlığının hem KAPAK de işletmenin, yani üretimin güvenliğinin ve yanı sıra çevrenin korunmasında çok kritik bir öneme sahip olduğu anlaşıldı. Bu nedenledir ki, işyerinde doğabilecek iş kazası ve meslek hastalıkları gibi her türlü riske karşı gerekli önlemlerin alınması, bu önlemlerin işlerlik kazanmasına yardımcı olabilecek her türlü araç-gerecin noksansız bulundurulması ve bunların uygulanmasından işverenleri sorumlu tutan ve fakat işçilerin de söz konusu önlemlerle ilgili belirlenen usul ve kurallara uymalarını isteyen bir terminolojide fikir birliğine varıldı. Günümüzde, bu çerçevede, işçileri iş kazaları ve meslek hastalıklarından korumaya yönelik önlemleri almak ve onları bu konuda bilgilendirmek, iş sağlığı ve güvenliğinin temelini oluşturuyor. TÜRKİYE’DE İŞ GÜVENLİĞİ “İş kazası ve meslek hastalığı” kavramı, Türkiye’de 2000’li yılların başından itibaren devlet tarafından bir “olgu” olarak kabul edilmeye başlandı. Avrupa’da 19. yüzyıldan beri uygulanagelen “iş sağlığı ve güvenliği kuralları”, 2003’te çıkarılan 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer aldı. Ardından bu kanun, ilgili maddelerinin ayrıştırılmasıyla 30 Haziran 2012’de kısmen yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na dönüştü. AB Çerçeve Direktifi ile Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 155 ve 161 sayılı sözleşmelerine dayanıyor. Yasada; iş sağlığı ve güvenliği konusunda işçilerin ve işverenlerin yükümlülükleri, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğine aykırı bir durumun tespiti halinde işyerinin kapatılması veya işin durdurulması, iş sağlığı ve güvenliğinin işyeri seviyesinde örgütlenmesi (işyeri hekimi, iş güvenliğiyle görevli teknik elemanların istihdam edilmesi gibi), çalışma hayatında kadın ve çocuk işçilerin korunmasına yönelik hükümler düzenleniyor. Ancak birçok konuda olduğu gibi Türkiye bu düzenlemeleri de “uygulama” safhasında yine sınıfta kalıyor. İşçi sa lı ını olumsuz yönde etkileyen unsurlar Yapılan araştırmalar sonucunda, iş kazalarına genel olarak aşağıdaki etkenlerin yol açtığı saptandı: ● Gereğinden fazla sıcak ve nemli ortamlarda veya kirli havada çalışmak. ● Yetersiz ışıklandırma. ● Fazla gürültü. ● Bedeni, gözü veya kulağı yoğun olarak yoran işler. ● Çalışma tempoları. ● Ara verme imkanlarının az olması. ● Gece işi veya vardiya işler. ● Ağır çalışma şartları. ● şyeri atmosferinin kötü olması ve iş stresine neden olabilecek bütün olumsuz etkenler. Şöyle ki; Türkiye’de yaklaşık 1.5 milyon işyeri bulunuyor, bunların 30 bini 50 ve daha fazla sayıda işçi çalıştırıyor. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndaki müfettiş sayısı ise yaklaşık 600... Bu sayıda müfettişle tüm Türkiye’yi denetlemek mümkün değil. Oysa sistemin sürdürülebilirliğini sağlamak için “iş sağlığı ve güvenliği kültürünün geliştirilmesi”nin yanı sıra etkin denetim mekanizmalarının oluşturulması başta geliyor. HER GÜN DÖRT KİŞİ ÖLÜYOR Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanı Betül Gürler, bir seminerde yaptığı konuşmada, Türkiye’de her gün 172 iş kazasında 4 kişinin hayatını kaybederken, 6 kişinin sürekli iş göremez hale geldiğini açıkladı. Yılda bu sayı 13001400 kişiye karşılık geliyor. Yani her yıl beş Soma faciası yaşanıyor ama cenazeleri aynı anda toprağa verilmediği için sorun çok dikkat çekmiyor. Tabii Türkiye’de kayıtdışı istihdamın yüzde 40’larda bulunduğu dikkate alındığında ortaya çıkacak rakamlar bu verilere dahil değil. Bu tabloda ayrıca, henüz istatistiklere giremeyen, meslek hastalığına yakalandığı için hayatını kaybedenler yer almıyor. Konuyla ilgili farklı kaynaklardan derlediğimiz veriler ise can yakıcı! Türkiye’de her saat başı 80 iş kazası olurken, yılda 706 bin işçi iş kazası yaşıyor (TÜİK 2013). Her on iş kazasından yalnızca bir tanesi SGK kayıtlarına yansıyor. Örneğin, SGK istatistiklerinde 2012 yılı için iş kazası sayısı sadece 74 bin 871 iken, TÜİK 2013 verilerine göre bu rakam tam 706 bin olarak görülüyor (SGK 2012, TÜİK 2013). İki veri arasında zamansal uyumsuzluk bulunsa da aradaki devasa fark, kayıt dışı iş kazalarının ne kadar yüksek olduğunu ortaya koyuyor. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 49 KAPAK 2012-2013 dönemi arasında iş kazası sonucunda 3 gün ve üzeri iş yerinden uzak kalacak şekilde yaralananların sayısı 299 bin, işe bağlı meslek hastalığı sonucunda aynı sürelerle işten uzak kalanların sayısı 162 bin (TÜİK 2013). Geçirmiş olduğu kaza/sağlık sorunu nedeniyle yeniden işe başlayabileceğini düşünmeyenlerin sayısı sadece 1 yıl içinde, iş kazası geçirenler için 9 bin, işe bağlı sağlık sorunu yaşayanlarda 117 bin kişi. Buna karşın bugüne kadar kalıcı iş görmezlik sorunu yaşayanlar arasında SGK’dan gelire sahip olanların sayısı sadece 62 bin (TÜİK 2013, SGK 2012). Türkiye, AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında ölümlü iş kazalarında açık ara önde. AB üyesi 27 ülke için ortalama ölümlü iş kazası oranı istihdam edilen 100 bin kişi başına 2,1 iken, Türkiye’de bu oran 14,3, yani yaklaşık 7 kat fazla. Ölümlü iş kazası oranın en düşük olduğu ülke yüz binde 0,9 ile Hollanda iken, Hollanda’yı yüz binde 1,2 ile Almanya ve İsveç takip ediyor. Hollanda ile Türkiye arasındaki fark 16 kata ulaşıyor. Türkiye’ye iş kazası oranında en yakın ülke olan Kıbrıs’ta ise bu oran Türkiye’nin yaklaşık üçte biri kadar (EU 2013: 95, SGK 2010). Dolayısıyla iş kazalarında Avrupa birincisi olan Türkiye, dünyada da El Salvador ve Cezayir’den sonra üçüncü sırada! YILLIK MALİYET 40 MİLYAR LİRA Çöken aileler, anne-babalarını yitiren çocuklar, evlat acısıyla parçalanan yürekler ve topluma yüklenen sosyal maliyet bir yana, iş kazalarının toplum ve devlete yıllık maliyeti de 30 - 40 milyar lirayı buluyor. Bu arada, 2002 ile 2011 yılları arasındaki dönemde sakatlanarak iş göremezlik maaşı bağlananlar da (2002’de 1802; 2011’de 2216…) her geçen gün çoğalıyor. TÜRKİYE İMSAD İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ Dünyada ve Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği açısından durum buyken, peki, Türkiye sanayinin en önemli sektörlerinden biri olan inşaat malzemesi sektöründe durum ne? Sektörün lider temsilcisi Türkiye İMSAD üyeleri, “iş sağlığı ve güvenliği”nin gerek üretim tesislerinde aldığı önlemler gerekse çalışanlarına yönelik İSG uygulamalarıyla farkında olduğunu gösteriyor. Derneğimizin üyeleri, Türkiye İMSAD Dergi’nin bu sayısı için üretim tesislerinde aldıkları önlemleri ve personellerine yönelik uyguladıkları İSG çalışmalarını değerlendirdi. Biz de Türkiye İMSAD üyelerinin “Örnek İSG Uygulamaları”ndan birkaçına sayfalarımızda yer verdik. Dünyada her yıl 2 milyon kişi ölüyor Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre, her yıl 2 milyon 300 binden fazla işçi iş kazalarından ve meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitiriyor. ILO’nun tahminlerine göre dünyada her yıl çalışanlar yılda yaklaşık 337 milyon kazaya maruz kalıyor ve 160 milyon kere çalışma nedenli hastalıklara yakalanıyor. şyerinde kullanılan toksik maddeler her yıl 440 bin işçiyi öldürürken, her 15 saniyede 1 işçi çalışırken ölüyor. Her 15 saniyede bir ise 160 işçi iş kazası geçiriyor. Her gün 6 bin 300 işçi çalışırken ölüyor. Yine ILO’nun araştırmaları, iş kazaları ve meslek hastalıklarının maliyetinin dünyanın gayri safi hasılasının yüzde 4’ü kadar olduğunu gösteriyor. ş kazası ve meslek hastalıklarının Türkiye’ye maliyeti ise TÜ K’in 2011 yılı GSYH rakamlarına göre 51 milyar lira. 50 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 İnşaat malzemesi sanayisi farklı SGK, TÜ K gibi kamu kurumlarının ya da sivil toplum kuruluşlarının açıkladığı yıllık sonuçlarda inşaat sektörüne ilişkin veriler yer alsa da “inşaat malzemesi sanayisi”ne ilişkin özel bir istatistik yer almıyor. Ancak inşaat malzemesi sektöründeki iş kazalarının, diğer riskli sektörlere oranla çok daha düşük olduğu biliniyor. Zira, ihracat ağırlıklı çalışan sektörün, gelişmiş dünya ile entegre olmuş bir sanayi dalı olduğu için işin doğası gereği belli standartların üzerinde üretim yapmakta olduğu vurgulanıyor! Altı ayda 1000 kayıp! stanbul şçi Sağlığı ve ş Güvenliği Meclisi’nin iş kazalarına ilişkin 2014 yılı ilk yarı yıl raporuna göre, bu dönemde iş kazalarında en az 978 işçi yaşamını yitirdi. En çok inşaat ve maden işkolunda can kayıplarının olduğuna dikkat çekilen raporda, ülke ekonomisinin lokomotifi olarak adlandırılan inşaatlarda her geçen gün daha fazla işçinin yaşamını yitirdiği ileri sürüldü. 2014’ün ilk 6 ayını kapsayan rapor verileri özetle şöyle: ● Yaşamını yitiren işçilerin 40’ı kadın, 19’u çocuk, 18’i göçmen, 150’si emekli. ● Bu işçilerin 325’i maden, 187’si inşaat, 122’si tarım ve 79’u taşımacılık işkolunda çalışıyordu. ● stanbul’da 82, Kocaeli’nde 34, Ankara’da 31, Bursa’da 31 işçi öldü. ● Yaşamını yitirenlerin 889’u işçi, kamu çalışanı ve memur statüsünde çalışan ücretlilerden, 89’u ise çiftçilerden ve esnaflardan oluşuyor. ● Söz konusu dönemde yalnızca Manisa’da, 301’i Soma’daki maden kazasında olmak üzere tam 324 işçi yaşamını yitirdi. KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “İş Sağlığı ve Güvenliği Akademisi kuruldu” Akçansa’nın Büyükçekmece ve Çanakkale Fabrikası bünyesinde hayata geçirdiği İSG Akademi’de, çalışanlara, tedarikçilere ve tüm iş ortaklarına iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda eğitim verilecek. Ç imento ve hazır beton sektörünün lider kuruluşlarından Akçansa, İSG konusuna verdiği önemi kurduğu akademiyle somut bir şekilde hayata geçirdi. Dünyadaki en iyi İSG uygulamalarının (H&S Best Practices), ulusal ve uluslararası standartlarının, Türkiye’deki İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu kapsayan Akçansa Altın Kuralları’nın teorik ve pratik olarak anlatıldığı bir eğitim merkezi kuran Akçansa, ekonomik değer yaratmak kadar İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda üzerine düşen sorumluluğu sürdürülebilirlik odağıyla gerçekleştirmiş oldu. Akçansa, kurduğu Akademi’de Türkiye’deki İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yapılması gerekenler ile yapılmaması 52 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 gerekenlerin tanımlandığı Akçansa Altın Kuralları’nı farklı konu başlıklarıyla ayrı ayrı işliyor. Bu sayede teorik bilgi ile pratik uygulama arasında kısa ve kolay bir köprü kurulması hedefleniyor. Akçansa’nın mayıs ayında Büyükçekmece ve temmuz ayında ise Çanakkale Fabrikası bünyesinde hayata geçirdiği İSG Akademi’de; çalışanlara, tedarikçilere ve tüm iş ortaklarına iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda eğitim verilecek. Gelecek dönemde Ladik Fabrikası’nda da hayata geçmesi planlanan İSG Akademiler’de, İSG uzmanları, teknik personel ve sağlık personelleri tarafından yılda yaklaşık 5 bin kişiye en az 80 bin saat eğitim verilmesi öngörülüyor. Bu kapsamda Akçansa İSG Akademi, sadece işyerlerinde değil yaşamın her alanında risklerin farkında olan, emniyetli ve aynı zamanda doğaya karşı duyarlı davranışlar sergileyen toplumlar yaratmayı hedefliyor. Akçansa İSG Akademi’de, eğitim başlıkları olarak Yeni İş Güvenliği Kanunu’nda belirtilen eğitim konuları ve gerekli görülen diğer eğitimlerin verilmesi planlanıyor. Her eğitim sonunda, katılımcılara eğitim karnesi verilecek ve katılımcının alacağı tüm eğitimler bu karneye işlenecek. Aynı zamanda eğitimlerin verimliliğinin tespiti için ölçme ve değerlendirmeleri kapsamında sınav yapılacak, katılımcıların eğitim ve eğitmenle ilgili görüşleri alınacak. KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “Güvenlik Şampiyonları Sistemi’ni hayata geçirdi” Çalışanların katıldığı bir eğitim-güvenlik platformu oluşturan BASF, tecrübe ve bilginin değişimiyle hayattaki güvenlik kültürünü bir üst seviyeye çıkarmak adına “Güvenlik Şampiyonları Sistemi”ni hayata geçirdi. B ASF, “Sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratıyoruz” felsefesiyle çalışan ve paydaşları başta olmak üzere; üretim süreçlerinde, ürünlerinde ve tüm faaliyetlerinde kaynakların verimli kullanımını ve sonraki nesillerin ihtiyaçlarını gözeterek hareket ediyor. Bu amaçla da birçok çalışmaya imza atan BASF için, tüm çalışanların iş güvenliğinin sağlanması vazgeçilmez bir esas. Bu doğrultuda çalışanlarının sadece iş ortamında değil, hayatın her alanında emniyetli yaşaması konusunda bilinçlendirmeyi hedefleyen şirket, tesislerinde yeni iş güvenliği kanununda belirtilen eğitim konularını ve gerekli görülen diğer eğitimleri veriyor. BASF’de işe yeni başlayan her çalışan, iş güvenliği eğitimine tabi tutuluyor ve bu eğitimler sıkça tekrarlanıyor. Eğitimlerin verimliliğini artırmak üzere çeşitli çalışmalar yapan BASF, bu amaçla yeni bir uygulamaya da imza attı. “Yapılan iş nasıl daha güvenli bir hale getirebilir?” sorusundan yola çıkarak çalışanların katıldığı bir eğitim-güvenlik platformu oluşturan şirket, tecrübe ve bilginin değişimi ile ha- yattaki güvenlik kültürünü bir üst seviyeye çıkarmak adına “Güvenlik Şampiyonları Sistemi”ni hayata geçirdi. Önceki yıllarda odak noktası “farkındalık ve motivasyon, etkileşim ve değişim, kararlıktan işin uygulanmasına geçiş, tamamen açık, net ve etkili olarak liderlik etmek” olan eğitimler her sene güncellenirken, güvenlik alanında eğitimler de geliştiriliyor. Bu sistem ile iş kazalarının azaltılması, çalışma ortamlarının daha verimli hale getirilmesi gibi konularda sürdürülebilirlik raporlarındaki taahhütlerini gerçekleştiren BASF, yeni hedefler koymaya da devam ediyor. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 53 KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR ‘’İş güvenliği için özel aparat geliştirdi’’ Yükleme ve boşaltma süreçlerini daha da güvenli hale getiren Baymak, İSG Uzmanı ve proses departmanının beraber tasarladığı yeni bir aparatla işçilere tam güvenli bir çalışma ortamı sağladı. T edarikçilerden gelen tankların indirilme işlemi sırasında pek çok riskle karşı karşıya kalınabilir. Baymak, özellikle tankların palet üzerinde sabitlenememesi, ağırlık olarak fazla oluşları ve bir personelin depoyu tutarak düşmeyi engellemeye çalışması gibi uygulamalar nedeni ile oluşan riskleri geliştirdikleri aparat ile ortadan kaldırmayı başardı. İSG Uzmanı ve proses departmanı personelleriyle birlikte tasarlanıp imal edilen aparat, taşımada yaşanan sıkıntıya çözüm olurken işçilere de son derece güvenli bir çalışma ortamı sağladı. Tankların indirilmesi sırasında personelin tank ile forklift arasına sıkışabileceği, tankın forklift çatallarından devrilerek 54 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 başka bir personelin üzerine düşebileceği, ve forklift operatörünün görüş açısı daraldığından dolayı kazalara sebebiyet verebileceği ihtimallerinden yola çıkan Baymak, yaşanan risklere çözüm bulmak için İSG uzmanı, proses ve depo personelleriyle bir araya gelerek güvenli bir taşıma aparatı oluşturdu. Bu aparat sayesinde personelin forklift çatallarına çıkmasına gerek kalmazken tankın aparat ile sabitlenmesi nedeni ile taşıma esnasında düşme, devrilme gibi risklerde ortadan kaldırılmış oldu. Her zaman olası senaryoları önceden düşünerek proaktif önlemler alan Baymak, bu uygulama sayesinde yükleme boşaltma süreçlerini daha hızlı gerçekleştiriyor. KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “Yeşil ve Güvenli Tesisler…” Çimsa, hayata geçirdiği “Yeşil ve Güvenli Tesis Projesi”yle, öncelikle elverişsiz ve emniyetsiz ortamlarla ilgili sorunları, ardından da emniyetsiz davranışları çözerek, amaca ulaşmayı hedefliyor. Ç imsa, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda bilinci artırmak ve daha iyi çalışma koşulları oluşturmak amacıyla “Yeşil ve Güvenli Tesis Projesi”ni hayata geçirdi. Proje kapsamında iş kazaları, oluş yerlerine göre “tesiste, trafikte ve şantiye”de olmak üzere üçe ayrıldı. Firma, öncelikle elverişsiz ve emniyetsiz ortamlarla ilgili sorunları, ardından da emniyetsiz davranışları çözerek, amaca ulaşmayı hedefliyor. Çimsa, yaptığı bu çalışmalar sonucunda Türkiye Hazır Beton Birliği’nin (THBB) “iş kazalarını önlemek, hazır beton sektörünü iş güvenliği açısından bilgilendirmek, teşvik etmek ve tesislerin yeterliliğini ölçmek” amacıyla 2010 ve 2013 yıllarında düzenlediği Mavi Baret İş Güvenliği Yarışması’nda başarı sağladı. İş sağlığı ve güvenliği açısından öne çıkan tesislerin ödüllendirildiği Mavi Baret İş Güvenliği Yarışması’na, son olarak 2013 yılında Türkiye genelindeki dört hazır beton tesisiyle katılan Çimsa’nın Tece Hazır Beton Tesisi 100 üzerinden 100 tam puan alarak birinci, Aksaray Hazır Beton Tesisi 99 puanla ikinci, Pamukova ve Misis Hazır Beton Tesisleri ise 98 puan alarak üçüncü oldu. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 55 KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “Ergonomi verimi artırdı” DemirDöküm, Termosifon Üretim Tesisi’ndeki montaj ve ambalajlama hattında, sürecin daha “ergonomik” olarak yürütülmesi için iyileştirmeler yaptı. İ ş sağlığı ve güvenliği konusunda geniş kapsamlı bir yaklaşım güden DemirDöküm, çalışan ya da işyeri ortamından kaynaklanabilecek, iş sağlığı ve güvenliği için tehdit unsuru olabilecek davranış ya da durumları tespit ederek, bunların en aza indirgenmesi için gerekli çalışmaları hayata geçirmeye devam ediyor. Yalnızca yasal mevzuata uymakla kalmayıp, ulusal ve uluslararası yönetmeliklerin 56 öngördüğünden daha fazlasını yapmayı hedefleyen Grup, bu amaçla Termosifon Üretim Tesisi’ndeki montaj ve ambalajlama hattında, sürecin daha ergonomik olarak yürütülmesi için iyileştirmeler yaptı. Bu sayede, çalışanların zorlanmalara bağlı iş yorgunluğu azaltılırken, moralleri de ÖNCE ÖNCE SONRA SONRA TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 artırılmış oldu. Diğer taraftan, önceden iki kişi ile birlikte yapılan paletleme operasyonu, havalı tutma makinası sayesinde tek kişi ile yapılabilir hale geldi ve bu sayede verimlilikte de artış sağlandı. Termosifon montaj hattı kazan koyma istasyonunda, kazanlar manuel olarak gövdeye oturtulurken, havalı tutma makinesi yatırımıyla artık bu işlem çok daha kolay hale geldi. KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “Güvenlik için üç önemli uygulama” İzocam, İş sağlığı ve güvenliğine yönelik olarak; çatı güvenliği, güvenli numune kesme testeresi ve forklift mesafe güvenlik sensörü olmak üzere üç önemli projenin yürütücülüğünü sürdürüyor. T ürkiye yalıtım sektörünün öncü firmalarından biri olan İzocam, “Kurumsal Davranış ve Çalışma İlkeleri”nin temelini oluşturan “İşçi Sağlığı ve Güvenliği” ile ilgili çalışmalarını 2001 yılında sektörde ilk kez alınan OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi ile pekiştirdi. İzocam, İş sağlığı ve güvenliğine yönelik çatı güvenliği, güvenli numune kesme testeresi, forklift mesafe güvenlik sensörü olmak üzere üç önemli projenin yürütücülüğünü sürdürüyor. Bu projelerden biri olan çatı güvenliğiyle, sonuçları ölümle sonuçlanabilecek kazaların önlenmesi amaçlanıyor. Çatılarda doğal aydınlatma için kullanılan şeffaf çatı trapezleri, bakım ve temizlik faaliyetlerinde dikkatsizlik veya atmosferik koşullardan dolayı fark edilmiyor ve üzerine basan çalışanların aşağıya düşmesi neticesinde, ciddi yaralanma ve hatta ölüm riski taşıyor. Bunu önlemek için çatıdaki şeffaf trapezler arasına hasır inşaat demiri konulması uygulamasını başlatan İzocam’ın bu projesine göre, 188X188 kafes telli, 6 mm kalınlığında hasır inşaat demiri her iki metal trapezin içine 1000 mm sokularak vidalı montajı yapılıyor, üzerine diğer ikinci kat metal trapez ve şeffaf trapez monte ediliyor. Güvenli numune kesme testeresi ise İzocam’ın tasarlayıp geliştirerek uygulamaya aldığı önemli bir proje. Konvansiyonel şerit testerelerde bıçağın sabit olması, kesim yapabilmek için iki elin de şerit testereye çok yaklaştırılmasının gerekmesi, testere bıçağına elin temas etme riskini çok artırıyor. Tasarımını geliştirerek devreye aldığı testere ile iş güvenliği risklerini asgari seviyeye indiren İzocam’ın yeni uygulamasında güvenli testerede kesilecek olan numune sabitleniyor, testere bıçağı ise insan gücüyle, tek el kullanılarak ve tek yönde hareket ettiriliyor. Testerenin çalıştırılması; kullanıcının elinin altında bulunan tetik mekanizmasına basılarak gerçekleştiriliyor. Testere bıçağı kesim süresince kullanıcının ellerinden uzak çalıştırılıyor. İzocam, bir diğer uygulaması olan forklift mesafe güvenlik sensörüyle; üretim, ambar operasyonları ve sevkiyat başta olmak üzere fabrikalarındaki forkliftlerin görev aldığı tüm operasyonlarda iş kazası riskini minimize etmek için forkliftlere mesafe güvenlik sensörü taktı. Sensör, set edilen güvenlik mesafelerine göre, sarı alanda çalışma hızını otomatik olarak azaltmak ve kırmızı alanda forklifti otomatik olarak durdurmak prensibiyle çalışıyor. Böylece sensör, forklift operatörünün görüş alanının en zayıf olduğu geriye doğru ve yanlara doğru olan alandaki çarpma ya da çarpışma riskini ortadan kaldırıyor. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 57 KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “Tehlikeli bölgeler artık güvenli…” İş güvenliğini AB standartlarına yükseltmek isteyen Kale Seramik, kurduğu proje ekibiyle, öncelikle “pilot bölgeleri” belirledi ve gerekli önlemleri alarak, iş kazalarının önüne geçti. K ale Seramik, seramik karo üretim fabrikaları ambalaj hatlarında kullanılan makinelerin güvenli hale getirilip Avrupa normlarına uygun hale getirilmesi amacıyla bir proje ekibi oluşturdu. Buna göre, proje ekibinde A sınıfı iş güvenliği uzmanı ve aynı zamanda makine güvenliği uzmanı liderliğinde, üretimci temsilcisi, bakım-onarım ekibi ve iş güvenliği birimi temsilcileriyle, kaza sıklığı yüksek olan ambalaj hatları makineleri pilot bölge seçildi. Makine güvenliği açısından yapılan değerlendirme sonucunda tehlikeli işlem bölgelerine erişim imkânı olan, güvensiz durum oluşturan ve makine güvenliğine uygun olmayan koruyucular tespit edildi. Paletleme işleminde kullanılan robot sistemlerinde (paletizer) ve kutulama makinelerinde güvenlik bariyeri olarak parmak fotoseller kullanılırken, bu fotosellerin görüş alanının dışından (alttan) tehlikeli 58 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 işlem bölgesine erişim imkânı olduğu için güvenli çalışma ihlal edilebiliyordu. Kale Seramik, geliştirdiği uygulama ile bu ihlallerin önüne geçti. İlk deneme amacıyla 115 cm. yüksekliğinde klas-2, CE normlu ışık bariyeri tedarik edildi ve montajı yapıldı. Karşılıklı iki paralel parçadan oluşan sistemde, perdelerden biri reflektör görevi görürken, önüne cisim geldiğinde paralelindeki perdeye bu bilginin aktarılması sağlandı. 20 metre algılama kapasitesi olan ışık perdesi aşıldığında klas-3 tipi CE normlu güvenlik rölesine bağlı sistem, kendini açarak robotu tamamen durduracak şekilde ayarlandı. Yapılan bu çalışma ile parmak fotoseli yerine ışık bariyerleri konuldu. Böylece tehlikeli işlem bölgesine herhangi bir müdahale ile makine duracak şekilde ayarlandı. Kale Seramik, bu çalışma sonrası herhangi bir paletizer ve kutulama makinesi kaynaklı iş kazası yaşanmasının önüne geçmiş oldu. Kale Seramik, işçi sağlığı ve iş güvenliği adına bir başka uygulamaya daha imza attı. Paletlerin naylon ile ısıl işleme tabi tutularak ambalajlandığı shrink makinesinin ve seramik karoların kutulandığı kutulama makinelerinin tehlikeli işlem bölgelerine erişim imkânı engellendi. Bu alanlar kafes koruyucuları ile kapatılıp, CE normlu microswitchler takıldı. Böylelikle tehlikeli işlem bölgesine dışarıdan açma veya müdahale durumunda sistemin kendiliğinden durması sağlandı. Kale Seramik, yapılan bu projeyle ambalaj hatlarında kullanılan makineleri güvenli hale getirerek, güvensiz durumlar nedeniyle oluşabilecek iş kazalarının önüne geçti. KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “Güvenli davranış oranı yüzde 92’ye çıkarıldı” “Azalan Risk Mutlu Yaşam” projesini 2013 Mart ayından bu yana uygulayan Marshall Boya, süreç kapsamında, güvenli davranışları artırmayı ve engelleri kaldırarak riskli davranışları yok etmeyi hedefliyor. İ ş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışmalar yapan Marshall Boya, 2013 yılı mart ayından bu yana davranış odaklı iş güvenliği projesi olarak ARMY’i uyguluyor. Projenin ismini Azalan Risk Mutlu Yaşam (ARMY) kelimelerinin kısaltması olarak koyan Marshall, süreç kapsamında davranış odaklı gözlemler yapıp, bu gözlemleri tüm çalışanlar ile paylaşmayı, güvenli davranışları artırmayı ve engelleri kaldırarak riskli davranışları yok etmeyi hedefliyor. Şirket, tüm bunların sonucunda projeyle kaza sayısını sıfıra indirmeyi amaçlıyor. ARMY ekibi Mart 2013 tarihinden bugüne toplam 1398 gözlem yaptı ve 1719 kişiye güvenli ve riskli davranışları hakkında geri bildirim verdi. Buna göre güvenli davranışın önündeki engellerin kaldırılmasına odaklanılırken, 2013 yılında güvenli davranış oranı yüzde 83 olarak gerçekleşti. Bu oran 2014’ün Haziran ayında yüzde 92’ye kadar çıktı. “Pozitif İSG kültürü”nü hayata geçirmeyi amaçlayan Marshall Boya’nın ARMY uygulamasını, diğer iş güvenliği yöntemlerinden ayıran en önemli özelliği geri bildirim oluşturuyor. Gözlemciler, yaptıkları gözlem bittiği an gözlemlediği kişiye, güvenli ve riskli davranışları hakkında spesifik geri bildirimde bulunuyor. Geri bildirim süreci, gözlemlenen kişilerin ARMY’e olan güvenini bir anlamda artırıyor. Böylece gizli hiçbir nokta olmayacağı gibi gözlemlenen kişi sonuçları hemen görebiliyor. Gözlem sırasında en önemli nokta ise, ‘İsim Yok, Suç Yok’ kuralının hassasiyetle uygulanması. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 59 KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “LOTO ile elektriği kökünden kesiyor!” Saint Gobain Rigips, çalışanların makinelere müdahaleleri sırasında makinelerin yanlışlıkla çalıştırılmasının önüne geçecek LOTO sistemini devreye soktu. LOTO, tüm enerji kaynaklarını devre dışı bırakıyor. S aint Gobain Rigips, geçmişte SG şirketinde yaşanan kazaları incelediğinde, kök neden olarak çalışanların makinelere müdahaleleri sırasında makineleri emniyete almamaları veya enerjileri kesilse dahi makinelerin yanlışlıkla çalıştırılmasının önüne geçecek tedbirlerin uygulanmaması olduğunu gördü. Firma bu nedenle, LOTO (EKED- Etiketleme-Kilitleme) uygulamasını devreye soktu. Bir emniyet uygulaması olan LOTO, şu anda firma çalışanları için kritik bir işlev görüyor. İş yerlerinde birçok enerji kaynağı bulunuyor. Bunların başlıcaları arasında elektrik, mekanik, pnömatik sayılabilir. İşte LOTO uygulaması da bu noktada devreye gidiyor. LOTO; tehlikeli enerjinin izolasyonu veya temizlik, bakım, servis ve benzeri nedenlerle tüm enerji kaynaklarının kesilip, yanlışlıkla makinenin enerjilenmesini, çalışmasını engelleyen bir uygulama. Farklı enerji kaynakları için farklı LOTO aparatları mevcut. Hatta aynı enerji kaynağının kesilmesi için de farklı ebat ve çeşitlerde LOTO aparatları olabiliyor. LOTO uygulamasına geçme kararı alan Saint Gobain Rigips yetkilileri, Türkiye’de bu ekipmanların tedarikini sağlayan bir firmayla iletişime geçip, fabrikalarında ihtiyaç duydukları 60 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 LOTO aparatlarını satın almışlar. Daha sonra fabrikalarda, bu aparatların nasıl kullanılacağıyla ilgili olarak personele eğitimler verilmiş. Bunun yanı sıra makine bazında o makineye nasıl LOTO uygulanacağı konusunda tek sayfalık dokümanlar oluşturulup, bunlar makine üzerine veya yakınına asılmış. Böylece personelin, çalışacağı makinede nasıl LOTO yapacağını kolaylıkla öğrenmesi sağlanmış. Bu güvenlik uygulamasında, müdahaleyi yapacak herkesin, müdahale edecekleri makineye ait olan her bir enerji kaynağını ayrı ayrı kilitlemesi gerekiyor. Bu amaçla asma kilitler ve grup halinde yapılan LOTO’lar için LOTO kutuları kullanılıyor. Fabrika yönetimi, personele verilen kilitler üzerine çalışanların fotoğraflarını yapıştırarak, kilitlerin tanımlamasını da ihmal etmemiş. Saint Gobain Rigips, ayrıca, elektriksel LOTO uygulamalarında, sadece elektrik personelinin müdahale edebilme yetkisinin olduğu elektrik panolarını değil, hem uygulamayı basitleştirmesi hem de uygulayana kolaylık olması açısından interpact şalterleri tercih etmiş. Bunların makinelerin hemen yakınlarına monte edilmesiyle ana enerjinin kesilme işlemi, sahadan müdahaleyi yapacak olan personel tarafından yapılabilir hale gelmiş. KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR “Tiyatrolu ve ödüllü örnek İSG uygulamaları” Şişecam Topluluğu'nun oluşturduğu “iş kazası takibi ve düzeltici/önleyici faaliyet sistemi”, iş kazalarının takibinin ve kontrolünün sistematik bir şekilde yürütülmesini sağlayarak SAP sistemiyle entegre biçimde çalışıyor. Ş işecam Topluluğu’nun düz cam alanında faaliyet gösteren şirketi Trakya Cam da iş sağlığı ve güvenliği konusunu oldukça önemseyen Türkiye İMSAD üyesi kuruluşlar arasında yer alıyor. Trakya Cam da dahil olmak üzere Şişecam Topluluğu’nun tüm şirketlerinde “iş kazası takibi ve düzeltici/ önleyici faaliyet sistemi” oluşturulmuş durumda. Sistem, iş kazalarının takibinin ve kontrolünün sistematik bir şekilde yürütülmesini sağlayarak SAP sistemiyle entegre biçimde çalışıyor. Yapılan proje ile iş kazası ya da hafif kaza gerçekleştiğinde sürecin başladığı sağlık biriminden itibaren her adım, tüm belgeleri (fotoğraf, form, kayıt, tanık ifadeleri vb.) ile sisteme kayıt ediliyor ve kaza kök sebep analizi yapılırken eksik veri kalmaması sağlanıyor. Projenin diğer bir ayağı olan DÖF sistemi (düzeltici/önleyici faaliyet sistemi) ise iş kazası tehlikesi yaratan tüm uygunsuzlukların sistemli ve doğru bir şekilde, mali boyutlarını da kapsayacak bir biçimde düzeltilmesinin takibini sağlıyor. Bu iki proje ile tüm Şişecam şirketlerinde gerçekleşen iş kazaları ve İSG ile ilgili yapılan tüm çalışmalara, ilgili tüm çalışanlar ve yöneticiler açık ve şeffaf şekilde ulaşabiliyor. Bu sayede proaktif yaklaşımın geliştirilmesi ve İSG performanslarının belirlenmesi sağlanıyor. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün etkin bir şekilde yerleştirilerek sürdürülebilir hale getirilmesi için, Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası içinde Şişecam Topluluğu bünyesindeki fabrikalarda etkinlikler düzenleniyor. Etkinlik kapsamında, üretim aşamalarındaki risklere ve tehlikelere özel, senaryolaştırılmış İSG temalı interaktif tiyatro oyunlarının fabrikalarda gösterimi yapılıyor. Bu sayede, çalışanların eğlenerek bilinçlenmesi hedefleniyor. İSG anketleri ve eğlenceli bilgisayar oyunları ile özellikle uyulması gereken kurallara ve İSG konularına dikkat çekiliyor, etkinliklere katılanlara verilen ödüllerle de çalışanların motivasyonu sağlanıyor. Öte yandan, İSG kültürünün sadece işyerini değil, tüm hayatı etkilediğinin gösterilmesi için, çalışanların çocuklarının katıldığı resim yarışması düzenlenerek küçük yaşta İSG bilincinin ve kültürünün oluşturulması hedefleniyor. Ayrıca, üst düzey yöneticiler de dahil olmak üzere, Şişecam bünyesindeki tüm çalışanlara (işitme engelli çalışanlar için de işaret dili tercümanlarının kullanıldığı) temel ve yapılan işe özel İSG eğitimleri veriliyor. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 61 AKTÜEL HABER Tarih bu müzede canlanıyor! Yepyeni bir müzecilik anlayışıyla tarih ve sanatseverlerle buluşan dünyanın ilk ve tek “Canlı Tarih ve Diorama Müzesi Hisart” hizmete girdi. Kendi elleriyle yaptığı dioramalarla Hisart’ı kuran Nejat Çuhadaroğlu’nun tarih ve sanat tutkusu konuklarını da büyüleyecek. T ürkiye’deki alüminyum sektörünün öncü kuruluşlarından Çuhadaroğlu Şirketler Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Çuhadaroğlu, iş dünyasında gösterdiği başarıyı şimdi de kültür ve sanat alanında gösteriyor. Dünyanın ilk ve tek canlı tarih ve diorama müzesi Hisart, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan aldığı onay ve izinle İstanbul’da açıldı. Çuhadaroğlu Şirketler Grubu’nun İstanbul Çağlayan’daki Hürriyet Mahallesi’nde bulunan binasının restore edilmesiyle kurulan Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nde; askeri ekipmanlar ve kıyafetler gibi orijinal binlerce objenin yanı sıra Nejat Çuhadaroğlu’nun kendisinin yaptığı yüzlerce diorama (üç boyutlu maket) ile tarih canlandırılıyor. HİSART İLE FARKLI BİR MÜZECİLİK ANLAYIŞINA DOĞRU Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi, tarihi “sıkıcı” kılıfından sıyırarak, sıra dışı anlatımıyla merak ve keyif uyandırmayı, tarihe olan ilgiyi artırmayı amaçlıyor. Kendi tarzında “ilk” ve “tek” olma özelliği ile dikkat çeken Hisart, konusunda dünyanın en iyisi olarak, kültür mirasına katkı sağlayan bir müze haline gelmeyi hedefliyor. Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi 1.500 metrekarelik, altı kata yayılan bir sergi alanından oluşuyor. Müzede, Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu, Kurtuluş Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşları, Körfez Savaşı gibi dünya tarihinin oluşumuna etki eden pek çok medeniyet ve olaya ait askeri ve etnografik eserler yer alıyor. Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nde sergilenen eserler, savaşlarda kullanılan Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi, 29 Mayıs gecesi aralarında Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener’in de bulunduğu seçkin davetlilerin katılımıyla gerçekleştirilen özel bir gece ile kapılarını ziyaretçilere açtı. Çok sayıda seçkin ismin katıldığı açılış töreninde davetliler, adeta zamanda yolculuk yaptı. 62 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 AKTÜEL HABER Bir işadamının sıra dışı hikâyesi Çuhadaroğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Çuhadaroğlu’nun atölyesinde ürettiği tarihi olay ve savaşlarla ilgili dioramalar ile antika eserlerin yer aldığı müze, İstanbul, Çağlayan’daki binasında hizmet veriyor. askeri malzemelerin teknolojik gelişimlerini gösterdiği gibi, savaşlarla birlikte yaşanan sosyolojik, ekonomik ve kültürel etkileşimler ile savaşın görmek istemeyeceğimiz acı yüzüne de ışık tutuyor. TARİH DESTANSI BİR ANLATIMLA SERGİLENİYOR Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi, Roma İmparatorluğu döneminden 19901991 Körfez Savaşı’na kadar olan geniş kapsamlı bir süreci destansı bir anlatımla sergiliyor. 25 milyon dolar gibi ciddi bir bütçe ile kurulan müzede sergilenen askeri materyallerin hepsi orijinal eserlerden oluşuyor. Müzede yüzlerce diorama ve giydirilmiş manken bulunuyor. “Dünyanın en kapsamlı diorama koleksiyonuna sahip müzesi” özelliğini taşıyan Hisart’ta yer alan dioramalar ve mankenlerin yüzlerindeki ifade detayları da bizzat Nejat Çuhadaroğlu tarafından yapıldı. Müzede yer alan dioramaların konuları, tarihi kişi ya da olaylarla da sınırlı değil. Fantastik dünyanın en sevilen kahramanlarının yanı sıra Vikingler, Kızılderililer, Indiana Jones ve korsanlar gibi pek çok ilgi çekecek diorama da müzede sergileniyor. Ziyaretçilerini tarihin içinde masalsı ve görsel bir yolculuğa sürükleyecek olan Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi, Nejat Çuhadaroğlu’nun emeğini, sabrını ve vizyonunu yansıtıyor. Her bir eserde alın teri bulunan Nejat Çuhadaroğlu, 30 senelik maket deneyimini, 25 senelik diorama yeteneğini, 18 senelik koleksiyoner kimliğini ve birikimini Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi ile tarih ve sanatseverlerle paylaşıyor. Ressam bir anne ve yüksek mimar bir babanın oğlu olarak küçük yaşlarda başlayan resim, heykel ve maket yapma tutkusu yıllar içinde profesyonel bir uğraşa dönüşen Nejat Çuhadaroğlu, ilerleyen dönemlerde yetenek ve bilgisini geliştirerek, tarihi olay ve savaşlarla ilgili dioramalar yapmaya başlıyor. Dioramaların yanı sıra tarihi obje ve kıyafetlerin restorasyonu ve reprodüksiyonu konusunda da çalışan Çuhadaroğlu’nun, tamamen kendi atölyesinde ürettiği maketleri ve topladığı antika eserleri bir müze oluşturacak sayıya ulaşınca Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nin de temelleri atılıyor. Tarih ve sanat tutkusu ile sıra dışı bir iş adamı profili çizen Nejat Çuhadaroğlu’nun en önemli hedefi ise, tamamen kendi imkânları ile oluşturduğu görkemli koleksiyonun sergilendiği müzeyi dünyaya tanıtıp, bir dünya markası haline getirmek ve sonrasında hak ettiği değere yakışır bir mekâna taşımak. Roma İmparatorluğu’ndan Anadolu Selçuklu Devleti’ne, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Kurtuluş Savaşı’na I. ve II. Dünya Savaşları’ndan Körfez Savaşı’na her türlü tarihsel olgu ve olay Hisart’ta ziyaretçilerini bekliyor. SINIR TANIMAYAN HİSART KOLEKSİYONU Birçok özel aksesuar ve silahın TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 63 AKTÜEL HABER yanı sıra örneğine az rastlanır eserler de müzede yer alıyor. Bunlar arasında; özellikle 18’inci yüzyıl başına ait tek örnek olan Zülfikâr ağızlı Türk palası, üzerinde Anadolu Selçuklu Devleti damgası bulunan kılıç, Yıldırım Bayezid tuğralı kılıç, çelik üzerine altın sıvama yapılmış miğferler, cellat palası ve Osmanlı ordusunun çeşitli dönemlerine ait askeri materyaller ön plana çıkıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün üç ayrı savaşta giydiği kıyafetler, gerçeğine sadık kalınarak birebir yapılmış ve Atatürk modelleri üzerinde sergileniyor. Ayrıca İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin lider isimlerinden Enver Paşa’ya ait, kendisinin torunlarından temin edilmiş gerçek üniformalar da müzede bulunuyor. Osmanlı sultanlarının ayet, hadis ve sembollere süslü her biri üç-dört yılda dokunan “Tılsım Gömleği” örneği, Osmanlı ordusunun “Deli Akıncılar”ı, Hanedan-ı Ali Osman Nişanı, çeşitli dönemlere ait Osmanlı sancakları, sarı lacivert renklerin yer aldığı en eski “Fenerbahçe Bayrağı” da yine müzede yer alan eserler arasında... 64 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Diorama nedir? Diorama, gerçek veya kurgu bir olayın, anın veya hikâyenin üç boyutlu olarak modellenmesi olarak tanımlanıyor. Sergi amacıyla yapılmış üç boyutlu büyük tablo olarak da tanımlanabilir. Kökeni Fransızca olan Diorama sözcüğü 1823 yılında kullanılmaya başlanmış. Fransızca’ya da Yunanca’dan girmiş olan ve “içinden” anlamına gelen “dia” sözcüğü ile “görünen” anlamına gelen “orama” (panoramadaki gibi) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuş dioramanın eş anlamlı sözcükleri ise “cyclorama” ve “panorama”dır. PROFESYONEL BAKI 66 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 PROFESYONEL BAKI DemirDöküm Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Ertuna: “Yeni ürünlerimiz ve teknolojilerimizle gelişen müşteri isteklerine hazırız” D emirDöküm, kuşkusuz Türkiye’nin marka bilinirliği en yüksek kuruluşlarından biri. İç pazarın yanı sıra Türki Cumhuriyetler ve Ortadoğu da firmanın geleneksel pazarları arasında yer alıyor. Bu coğrafyada, hayatının bir bölümünde DemirDöküm’le tanışmamış insan bulmak neredeyse imkansız. Sobasıyla, fırınıyla, ocak ya da şofbeniyle DemirDöküm’ün en az bir ürünü neredeyse bütün evlere girmiş durumda. 2007’de dünya devi Vaillant Group’un firmayı devralmasının ardından DemirDöküm, gelişen müşteri taleplerine ve yeni teknolojilere yönelik modernleşme yatırımlarını da hemen devreye soktu. Şirketin Bozüyük’teki fabrikası günümüzde sektörün sayılı tesisleri arasında yer alıyor. DemirDöküm Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Ertuna, şirketin geçirdiği dönüşüme en yakından tanık olan isimlerden. Hatta bizzat o dönüşümün mimarlarından biri. Erdem Ertuna ile DemirDöküm ve iklimlendirme sektörünün genel durumunu konuştuk... Sizce, Vaillant Group DemirDöküm’ü neden satın aldı? Vaillant Group, Türkiye’ye her zaman özel bir önem verdi. Çünkü hem demografik yapısı hem de dış pazarlara açılma kabiliyeti nedeniyle Türkiye’deki büyüme potansiyelinin hep farkındaydı. Onun için de, Türkiye olarak bizim Vaillant Group içinde özel bir yerimiz vardı. Türkiye’nin ve çevre pazarların büyüme potansiyellerine baktığınızda coğrafi olarak doğru bir karar olduğunu düşündüler. Onun dışında DemirDöküm, Türkiye gibi büyük bir pazarda ülkenin en önemli markalarından bir tanesiydi. Özellikle de iklimlendirme sektörünün en önemli markasıydı. Dolayısıyla böyle bir markayı gruba katmak, hem Türkiye pazarında istediği konuma çok hızlı bir biçimde gelmek adına hem de dünya pazarında güçlü bir üretim tesisine ve güçlü bir markaya sahip olmak açısından doğru bir karardı. DemirDöküm Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Ertuna, şirketin Vaillant Group'a geçmesiyle birlikte yaşanan dönüşüme dikkat çekerek, 2008'den itibaren Bozüyük tesislerinde yapılan modernleşme yatırımlarıyla birlikte firmanın her tür üründe geleceğe hazır olduğunu vurguluyor. Vaillant Group için burası aynı zamanda bir üretim üssü de diyebilir miyiz? Tabii diyebiliriz. Üretim tesislerimiz Bozüyük’dedir ve Vaillant Group’un en büyük ikinci üretim tesisidir. Ve tek çatı altında en fazla ürünün üretildiği üretim tesisidir. Kombi, termosifon, şofben, panel radyatör, güneş enerjisi sistemleriyle birlikte ana ürünlerde en fazla ürünün üretildiği tesisler, Bozüyük tesisleridir. Kamuoyunda bazen karıştırılıyor, sınırlarını net olarak belirlemek açısından sorulacak olursa, “iklimlendirme sektörü” denildiği zaman ne anlamalıyız? Kısaca; ısıtma, soğutma, havalandırma, hava şartlandırma ve ekipmanları, tesisat ve sıcak su diyebiliriz. Günümüzde insan yaşamının olmazsa olmaz parçası haline gelen iklimlendirme, kaliteli ve sağlıklı bir yaşamın da şartıdır. İklimlendirme sektörü, zamanımızın yüzde 90’ını geçirdiğimiz iç ortamlarda, hava kalitesinin daha konforlu ve hijyenik olabilmesi için çalışır. Vaillant, dünyaca bilinen bir marka. Bazı ürünlerde de Türkiye’de yüksek prestiji olan bir marka. Ama Vaillant Group, DemirDöküm’ü aldıktan sonra bu markayı da devam ettirmeye tercih etti. Pazarın başka bir segmentine hitap etmeyi sürdürmek için mi bu tercih? DemirDöküm çok köklü, 60 yıllık bir marka. Türkiye’de sanayileşmenin başladığı yıllarda, 1954’te kurulan bir şirket. Şöyle bir geçmişe baktığınız zaman, hepimizin çocukluğunda olan bir marka DemirDöküm. Sobalar, fırınlar, ocaklar, şofbenler... Bu ürünlerle beraber büyüdük biz. Dolayısıyla Türkiye’de herkesin hayatına bir dokunmuşluğu vardır DemirDöküm’ün. Bunun yanında biz, pazarı üçe bölüyoruz; premium segment, orta segment ve “basic” segment olarak... Bugün baktığınız dünyadaki bütün şirketlerde geçerli olan bir durum var: Bir markayı bütün segmentlere, yani en üst gelir grubundan en düşük gelir grubuna aynı anda pazarlamanız pek olası değil. Hedef kitlenizi yakalamanız ve farklı ihtiyaçlara cevap verebilmeniz mümkün olamayabiliyor böyle bir durumda. Dolayısıyla farklı müşteri grupları için farklı ürünler ve markalar sunmak önemli. Özellikle Türkiye için baktığınız zaman Vaillant premium segmentin, DemirDöküm ise orta segmentin en kuvvetli markalarından olarak ön plana çıkıyor. Şunu da ilave etmek isterim: Kombinin, şofbenin mucidi dediğiniz zaman dünyada Vaillant akla gelir... Türkiye’de de kombi dediğiniz zaman akla gelen ilk marka her zaman DemirDöküm’dür. DemirDöküm yalnızca Türkiye pazarında değil, dünyanın birçok pazarında orta segmentin ihtiyaçlarını karşılayan bir marka. İhracat açısından bakarsak; Türki cumhuriyetler, İran ve Ortadoğu’nun kuzey ülkelerinde DemirDöküm’ün ağırlığı ve hızlı hareket edebilme kabiliyeti, dil, din, kültür birliği gibi etkenler dolayısıyla oldukça fazla, bunun yanında Şili’de uzun yıllardır panel radyatörlerimizle pazar lideri durumundayız. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 67 PROFESYONEL BAKI Yabancı sermayeli bir şirkette yönetici olmak nasıl bir durum? Bir Türk firmasına göre farklılıkları var mı? Örneğin kültür farklılıkları bir etken mi? Yoksa artık bu tür büyük firmalarda standart sistemler, işleyişler mi söz konusu? Belki bizim yetiştiğimiz yıllara bakıldığında böyle farklılıklar olabilir. Biz ilk olarak 80’li yıllarda hayatı tanımaya, 90’larda da iş hayatın içine girip, değer katmaya başladık. O yılları hatırladığınız zaman, büyük ve kurumsallaşmış şirket sayısı çok azdı. Bu yüzden ulusal firmalarla uluslararası firmalar arasında büyük farklar vardı. Ama bugün artık Türkiye’de pek çok uluslararası, dünyada yeri olan şirketimiz var. Dolayısıyla günümüzde çok büyük farklar kalmadı. Bugünkü farklar artık KOBİ olup olmaması, aile şirketi ya da kurumsallaşmış şirket olup olmaması gibi farklar söz konusu. Kurumsallaşmış şirketleri incelediğinizde ise sistemlerin aşağı yukarı çok benzer olduğunu görüyorsunuz. Tabii, Alman şirketleriyle Türk şirketleri arasında elbette kültürel farklılıklar var. Bizler daha duygusal yapıya sahibiz, daha esneğiz, Alman şirketlerinde ise daha planlamayı öne alan, hata ihtimalini sıfıra kadar çekmeyi hedefleyen, çok daha sistematik yapılar görüyorsunuz. Bu da şu durumu beraberinde getiriyor: Sizin çevrenizdeki etkenler değişse bile hareketiniz, işleyiş süreçleri değişmiyor. O sistem, o strateji aynen devam ediyor. Türk şirketlerinde dış etkenlere göre ve rüzgara göre yön değiştirme biraz daha fazla. 68 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Tekrar “iklimlendirme” sektörüne dönecek olursak; neler söylersiniz sektörünüzle ilgili? Türkiye pazarına baktığımızda iklimlendirme sektörünü “ısıtma” ve “soğutma” olarak ikiye ayırmak mümkün. Isıtma tarafında, özellikle 90’larda doğalgazın Türkiye’ye gelişiyle başlayan, 2004 yılında da Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulmasıyla ivme alan bir “doğalgazın yaygınlaşması” süreci var. Tabii bu süreçte doğalgazla birlikte bizim sektörümüz de çok fazla gelişti. Kombi üretimi anlamında mı? Yalnızca kombi değil; panel radyatör, kazan, Erdem Ertuna kimdir? 1971, stanbul doğumlu. Kadıköy Anadolu Lisesi’nin ardından TÜ Makine Mühendisliği Fakültesi’ni bitirdi. 2001 yılında bu yana Vaillant Group’ta çalışıyor. Gruptaki görevine “satış temsilcisi” olarak başladı. Arkasından, grup markalarından Protherm’in kuruluş sürecinde görev aldı. 2006-2008 yılları arasında Vaillant Group Romanya’nın yeniden yapılandırılmasında Müdür Yardımcısı olarak görev aldı. 2008 Ağustosundan itibaren DemirDöküm’de çalışmaya başladı. 2013 yılının başından itibaren satış, pazarlama, ihracat ve dış ilişkiler bölümlerinden sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor. PROFESYONEL BAKI diğer taraftan güneş enerjisi sistemleri de buna dahil. Çünkü Türkiye önemli bir pazar. Geleceğe baktığınızda da en önemli pazarlardan bir tanesi olmaya devam edeceğini görüyorsunuz. Çok genç bir nüfusumuz var. Kıyasladığınızda, bugün ailelerin satın alma potansiyelleri, ihtiyaç anlamında, Avrupa’nın çok daha üzerinde. Dolayısıyla Türkiye, sektörümüzde hızla büyüyen bir pazar haline gelmiş durumda. Henüz doymuş bir pazar değil yani? Bırakınız doymuşu, olgunlaşmış bir pazar olmaya bile daha yeni başladı. İstanbul, Ankara gibi uzun yıllardır doğalgaz kullanan şehirlerimiz var ama bugün Adana’da, Antalya’da, Gazintep’te, Diyarbakır’da pazar henüz bakir sayılabilir. O yüzden büyüme potansiyelimiz çok yüksek. Soğutma tarafını ele aldığımızda da Türkiye dünyanın en büyük pazarlarından bir tanesi konumuna geliyor. Zira Türkiye’deki klima sahiplik oranları dünya ortalamalarının çok altında. Klima bizde hala lüks bir ürün olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla orada da büyük bir potansiyel var. Güneş enerjisinde ise Türkiye dünyada en büyük güneş enerjisi potansiyeline sahip ikinci ülke. Dolayısıyla burada yılda 1 milyonun üzerinde güneş kolektörü satılıyor hâlâ. Ve krizlerden de etkilenmiyor... Türkiye pazarı coğrafi konumundan ve demografik yapısından dolayı bu özelliğini hep koruyacak. Klima pazarının büyümesinden eskisi gibi endişelenmeli miyiz, çevresel bağlamda? Çünkü eski model klimalardan ozon tabakasına zarar verebilen gazların salınımı söz konusuydu. Sanırım sektör bu sorunu aştı. Evet, “R410a” dediğimiz gazlar kullanılıyor artık. Gaz meselesi şu anda büyük oranda bitti. Zaten Avrupa Birliği normlarıyla birlikte gelen yeni uyum yasaları sonucu, klimaların hem gazları değişti, hem de bu yıl itibarıyla Türkiye’de standart klimaların üretimi ve ithalatı yasaklandı. Tabii şu anda mevcut stoklar eritiliyor ama bundan sonra Türkiye’de de aynen Avrupa’da olduğu gibi yüksek enerji verimliliğine sahip klimalar satılmaya, kullanılmaya başlanacak. Çünkü AB’de ERP yasalarından dolayı enerji verimliliğini yükseltip, karbon salınımını azaltmaya yönelik kanunlar ve yönetmelikler çıkıyor. Aynı düzenlemeler Türkiye için de geçerli oluyor artık. Bunun önemli kısmı klimalarla ilgili düzenlemelerle birlikte tamamlandı. Sonuçta, eskisi kadar büyük problemler konuşulmuyor artık. Isıtmayla ilgili yapılacak düzenlemeler de aynı şekilde enerji verimliliğine mi yönelik olacak? Enerji etiketlemesi ve verimliliğiyle ilgili olacak tabii. Türkiye’de ısıtma ürünleri için enerji etiketlemeleri henüz devreye girmedi. Gerçi, Avrupa’da da birçok ülkede girmedi. Yani, bu ürünler için de A, A+ ve A++ enerji verimliliği seviyeleri gündemimize gelecek. Aslında ısıtma ürünlerine baktığınız zaman şu anda da enerji sınıflandırması var ama beyaz eşyadaki gibi tüketicinin göreceği şekle getirilmedi henüz. Önümüzdeki yıllarda kombilerin üzerinde de şofbenlerde de bu enerji etiketlemelerini görmeye başlayacağız. Bu tür AB standartlarının benimsenmesi, çevre dostu ürünlerin üretilmesi, bunların hepsi artı maliyet, artı yatırım demek. Fabrikaların hepsi tekrar gözden geçiriliyor olmalı? Elbette. Ama şunu ekleyebilirim; bizim Bozüyük tesislerimiz bu normlara hazır durumda. 2008’de Vaillant Group’a geçtikten sonra bütün bu yatırımlar yapıldı. Bundan dolayı biz örneğin kombilerde yoğuşmalı ünitelerimizi Bozüyük’te üretiyoruz. Normal cihazlarımıza baktığınız zaman oldukça yüksek verimli cihazlar üretiyoruz. Diğer ürün projelerimiz de aynı şekilde devam ediyor. Fabrikamızdaki Ar-Ge merkezimiz, Türkiye’deki, Sanayi Bakanlığı’ndan belgeli 140’ıncı Ar-Ge merkezi haline geldi. Burada Ar-Ge çalışmaları hızla devam ediyor. Ayrıca vurgulamak isterim ki, tesislerimizde makine altyapısı, fabrikanın işleyişi vs. bu gelişmelere paralel olarak yenilendi zaten. Biz dolayısıyla bu kanunlar sonucunda yeni yatırımlara gitmekten ziyade, yeni ürünlerimizi pazara sunuyor olacağız. Çoğu firma da bu yatırımlarını tamamladı. Çünkü bizim sektörümüzde küçük firmalardan ziyade küresel de olsa yerel de olsa hep büyük firmalar üretim ve satış yapıyor. Sektörde ithalat ne durumda? Piyasada bir hayli yabancı marka da var. Sektöre global baktığınız zaman, konsolidasyonu belirli bir noktaya gelmiş bir sektör. Dünya çapında 4-5 büyük oyuncu var. Ve bu oyuncuların da bizde olduğu gibi kendi alt markaları var. Baktığınız zaman çok marka görüyorsunuz ama ait oldukları gruplar belli gruplar. Daha da önemlisi, markalar yabancı ama bugün o grupların hemen hemen hepsi Türkiye’de üretim yapıyor. Dolayısıyla, sektörümüzün katma değeri hayli yüksektir. İthalat, klimada biraz daha yüksek ama yine de bu cihazların da yüzde 70’e yakını Türkiye’de üretilir. Isıtmada ise cihazların yüzde 80’e yakını Türkiye’de üretiliyor. Sektör ve firmanızın ihracatı ne durumda? İhracat hızla artıyor. Bu ihracat artışı Türkiye’nin cari açığına da katkı sağlar durumda. 2014’ün ilk altı ayını sektör olarak yüzde 14’lük bir büyümeyle kapattık, ihracat anlamında. DemirDöküm’ün ihracatı ise iki koldan gidiyor. Bir kol, kendi markamızla gittiğimiz geleneksel, kendi pazarlarımız. Şili’den Çin’e kadar birçok ülkede DemirDöküm ürünlerinin satıldığını görürsünüz. Yaklaşık 50 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bu bizim kendi ihracatımız. Bir de ayrıca Vaillant Group’un dünyadaki kendi şirketleri üzerinden yapılan ihracat var. Almanya, İtalya, İspanya, Romanya, Hırvatistan gibi Avrupa’daki grup şirketlerinin birçoğuna, yine Çin’e, Rusya’ya buradan ihracat yapıyoruz, değişik Vaillant Group markalarıyla... O ürünler de burada üretiliyor. Bu nedenle ihracat, DemirDöküm’ün gelirleri içinde yüzde 22 civarında bir bölümü oluşturuyor. Türkiye İMSAD’a üyeli inizi ve dernek ile olan ilişkilerinizi nasıl yorumlarsınız? DemirDöküm zaten Türkiye MSAD’ın kurucu üyelerindendir. Derneğe daha önceleri başkanlık yapmış yöneticilerimiz de var. Tabii Vaillant Group DemirDöküm’ü satın aldıktan sonraki entegrasyon sürecinde, yani 2007’lerden 2010’a kadar olan dönemde, biraz kendi içimize dönüp, entegrasyonu tamamladığımız bir süreç yaşadık. Ama 2010 sonrasında Türkiye MSAD ile olan yakın ilişkilerimiz tekrar eski, geleneksel rayına oturdu. Derneğin olduğu her aktivitede, beraber yapabileceğimiz her konudaki çalışmalarda yan yana durmaya devam ediyoruz. Zaten, bütün aktif Türkiye MSAD komitelerinde ilgili arkadaşlarımız görev yapıyor. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 69 MAKRO-NOMİ 2014 büyüme hedefi için ‘net ihracatın’ katkısı önemli Türk ihracatçısı dört kıtada birden mücadele veriyor. Bu yıl ihracatın büyümeye net katkısı çok önemli. Nitekim, yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,3'lük büyümede net ihracatın ciddi katkısı görüldü. Bu noktada, ihracatın AB öncülüğünde ivmelenmeye devam ettiğini hatırlamak gerekiyor. Mayısta toplam ihracat artışı yıllık bazda yüzde 7, 6 olarak gerçekleşirken, AB'ye yapılan ihracat artışı yüzde 20'ye ulaştı. Prof. Dr. Kerem Alkin Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı / Nişantaşı Üniversitesi Rektörü 70 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 G eçtiğimiz haftalarda açıklanan iki önemli veri, Türk ekonomisinin 2014 yılı performansına yönelik önemli ipuçları veriyor. Öncelikle, imalat sanayi kapasite kullanım oranı (KKO) ile başlarsak, yılın ilk çeyreğinde, 2013 yılının ilk çeyreğine göre daha yüksek seyreden KKO değerleri, yılın 2. çeyreğinde geçen senenin üzerinde seyretme momentumunu kaybetti. Nisan ayında, geçen yılın nisan ayına göre 0,8 puan daha iyi performans kaydeden KKO, mayıs ayında tersine, geçen yılın aynı ayına göre 0,4 puan geriledi ve haziran ayında da geçen yılın aynı KKO değerini yakaladı. Mevsimsellikten arındırarak KKO değerli karşılaştırıldığında ise tablo çok değişim göstermiyor. Bu durum, 8 Ağustos Cuma günü açıklanacak olan haziran ayı sanayi üretim verisi ile gereken ipucunu verecek. İkinci çeyrekte sanayi üretim artışı yavaşlarsa, ilk çeyrekteki beklenenden yüksek büyümenin heyecanı durulabilir. 24 Haziran Salı günü açıklanan bir diğer veri ise Reel Kesim Güven Endeksi ve İktisadi Yönelim Anketi sonuçlarıydı. 2217 reel sektör firmasının katıldığı anket sonuçlarına göre, haziran ayında reel kesim güven endeksi 110,7 puanda şekillenmiş. Bu veri, nisan ayının 112,7 ve mayıs ayının 113,3 puanlarının gerisinde; bununla birlikte, 2013 yılı temmuz ayı ile 2014 yılı mart ayı dahil, en fazla 108,7 puana ulaşmış olan değerin üstünde. Ancak 2013 yılı haziran ayının 111,8 puan düzeyindeki güven endeksi değerinin de altında. Ankete katılan reel sektör firmaları, mevcut dönemdeki mal sipariş miktarından aynı ölçüde memnun veya memnun değiller. Toplam sipariş miktarı, 2013 yılının yaz döneminde daha iyiymiş. 2013 yılı kasım ayından 2014 yılı mart ayı sonuna kadar zayıflamış gözüken toplam satış miktarı, nisan - haziran döneminde toparlanmış. Ancak geçen yılın haziran ayının altında kalmış. Türk ihracatçısı 4 kıtada mücadele veriyor Bu yıl ihracatın büyümeye net katkısı çok önemli ve bu yılın ilk çeyreğinde, yüzde 4,3’lük büyümede net ihracatın ciddi katkısı görüldü. İşte bu noktada, gelecek 3 aya yönelik ihracat sipariş miktarı ile ilgili beklentide, mart ayında 133,9, nisan ayında 133,3 ve mayıs ayında 133,2 olan ve bu soruya verilen olumlu ve olumsuz cevaplardan hesaplanan endeks değeri, haziran ayında bir anda 124,1 puana düşmüş. Yani 9 puanlık bir gerileme var. Bununla birlikte, gelecek 3 aya yönelik istihdam eğilimindeki artış ve sabit sermaye yatırım harcaması eğilimindeki artış, reel kesimin ekonomiye duyduğu güven açısından, şimdilik bir sıkıntılı tabloya işaret etmiyor. Nitekim “genel gidişat” ile ilgili soruya verilen olumlu ve olumsuz cevapların ışığında, endeks değeri nisan ve mayıs ayı değerlerinin altında olsa da 2013 yılı kasım ayından bu yana ki üçüncü en iyi değer. Mevsimsellikten arındırılmış endeks değerleri de farklı bir tabloya işaret etmiyor. Yine de, 3. çeyrek için, üretim performansında bir miktar kırılma da gözlenebilir. 30 Haziran Pazartesi günü açıklanan mayıs ayı dış ticaret verilerini özetlersek, mayıs ayında ihracatta görülen kısmı hız kaybına karşın, ithalattaki düşüşün de ivmelenmesiyle ile dış ticaret açığı yıllıklandırılmış bazda gerilemeye devam etti. Mayısta dış ticaret açığı piyasa beklentilerine paralel 7,1 milyar dolar olarak gerçekleşirken, 12 MAKRO-NOMİ aylık kümülatif dış ticaret, bir önceki aya göre 2,9 milyar dolar düşüş ile 89,4 milyar dolara geriledi. 2013 sonunda, aynı dış ticaret açığı 100 milyar dolara ulaşmıştı. Görülen düşüşte altın ticaretinin etkisi hala belirgin olmakla beraber azalış gösteriyor. İhracat, AB öncülüğünde ivmelenmeye devam ediyor. Mayısta toplam ihracat artışı yıllık bazda yüzde 7,6 olarak gerçekleşirken, AB’ye yapılan ihracat artışı yüzde 20’ye ulaştı. İthalat tarafında ise mayıs ayında tüketim ve sermaye malı ithalatı gerilese de son dönemde açıklanan öncü göstergeler, ithalatın kısmı artış gösterebileceğinin sinyallerini veriyor. İHRACAT YIL SONU HEDEFİNİ TUTTURMALI 1 Temmuz günü TİM’in açıkladığı haziran ayı ihracat verileri, Irak’ta IŞİD krizi ile başlayan sürecin ihracat hacmine negatif etkisi olduğuna işaret etti. Açıklanan haziran ayı rakamlarına göre ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,6 oranında artarak, 12 milyar 544 milyon dolara çıktı. Kriz olmasaydı haziran ayında artış yüzde 9,1 olacaktı. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Irak’ın ihracata 2,5 puanlık negatif etkide bulunduğunu belirterek, Irak’taki kaybın AB pazarı ile telafi edileceğini vurguladı. Büyükekşi, Suriye’de krizle beraber düşen ihracat, nasıl ki bugün rekorlar kırıyorsa, Irak’ta da birkaç ay sonra düzelme beklediklerini söyledi. Türk ihracatçısının Irak’ta oluşan kaybını yeni hedef pazarlardaki performansla telafi edeceklerini belirten Büyükekşi, şu anda Ortadoğu’daki yavaşlamayı AB pazarı ile telafi edeceklerini hatırlattı. TİM’in rakamlarına göre yılın ilk yarısında ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,3 artışla 79 milyar 935 milyon dolar oldu. Haziran ayı ihracatı da bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,6 artışla 12 milyar 544 milyon dolar olarak gerçekleşti. Son 12 aylık ihracat da yüzde 2,6 artışla 156 milyar 594 milyon dolara yükseldi. Yıl sonu hedefi ise 166,5 milyar dolar. ENFLASYON ÖNCELİĞİMİZ Mİ, KARAR VERELİM! Bir ulusal ekonomide, aynı anda üçünü birden yönetmenizin mümkün olmadığı kavramlar, makroekonomik hedefler vardır. Üçlü İmkansızlık dediğimiz (İng. impossible trinity ya da trilemma) şu durum, örneğin bir ülkenin merkez bankası için, aynı anda hem döviz kurlarını, hem faiz hadlerini, hem de ülkeye yönelik sermaye hareketlerini birlikte kontrol etmenin mümkün olmadığıdır. Her ülke, kendisine yönelik sermaye hareketlerini kafadan kontrol ettiğinden, bu durumda merkez bankası ya döviz kurlarını kontrol etmeye karar verir ve faiz hadlerini dalgalanmaya bırakır ya da faiz hadlerini kontrol etmeye karar verir ve döviz kurlarını dalgalanmaya bırakır. Türkiye, yıllarca, yabancı yatırım- cıların dövizlerinin, sermaye hareketlerinin ülkeye giriş ve çıkışını kontrol etmeyi tercih ettiğinden -ki bu doğru bir tercih-, biz önce yıllarca döviz kurlarını kontrol etmeye kalkıp, faizleri serbest bıraktık ve dalgalanmasına izin verdik. 1994’de Türkiye ciddi bir yerel ekonomik kriz yaşamasına rağmen, bu politikada ısrar ettik ve 2001 krizinde ağır bir bedel ödeyince bunu bıraktık. Yani, sermaye hareketlerini kontrol etmeyi sürdürürken, 2001 krizi sonrası, bu defa döviz kurlarını dalgalanmaya bıraktık, faizi kontrol altına aldık. Bu tercih, Türkiye için bir aks değişikliğiydi ve doğru bir tercihti. BAŞKAN YILMAZ VE BAŞÇI’DAN TARİHİ ADIMLAR Bu kritik önemdeki stratejik değişiklik sonrasında, bir önceki Merkez Bankası Başkanımız Durmuş Yılmaz, tarihi bir adımla, 2008 küresel finans krizinin koşullarını da iyi değerlendirerek, TCMB politika faizini yüzde 16,75’den yüzde 6,5’e çekti ve Türk ekonomisi geleceği için tarihi bir kırılma yakaladı; önü açıldı. Başkan Erdem Başçı, bu yeni aksı, bu yeni rotayı daha da ilerleterek, TCMB politika faizini yüzde 4,5’e getirdi ve Türkiye ilk defa negatif reel faizleri gördü. Daha 17 yıl önce, 1994 Krizi nedeniyle, daha 10 yıl önce, 2001 Krizi nedeniyle, yüzde 36 düzeyinde bile, rekor reel faiz ödemek zorunda kalmış olan Türk ekonomisi için, negatif reel faiz gerçek TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 71 MAKRO-NOMİ bir kırılmaydı. Bununla birlikte, 2013 yılı yaz başında, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) sebep olduğu küresel çalkantı ve Türkiye içinde gözlenen siyasi sıkıntılar nedeniyle, dolar kuru 2014 yılı başında 2,4 TL’yi zorlar hale geldi ve TCMB, döviz kurlarındaki aşırı dalgalanmayı önlemek adına, 5,5 puanlık “önden yüklemeli” faiz artışı gerçekleştirdi. 30 Mart yerel seçimlerinin de siyasi istikrarın devamına işaret etmesi ile dolar-TL kuru tekrar 2,06 TL’yi bile gördü. Bugün için ise 2,06-2,12 TL bandına oturmaya çalışıyor. Merkez Bankası üst yönetimi de orta vadede yüzde 9’u aşan enflasyonun gevşeyeceği ve Türk ekonomisinin olası makroekonomik risklerinin iyi yönetildiği değerlendirmesi ile 24 Haziran’da 0,75 puanlık faiz indirimi gerçekleştirdi. Ve verdiği sinyal ile temmuz ve ağustos aylarında 0,50 ile 0,75 puan arasında 2 faiz indirimi daha yapacağı mesajı verdi. ENFLASYON ÖNCELİĞİMİZ DEĞİLSE, BUNA GÖRE POLİTİKA OLUŞSUN Şimdi, bu temel tablo ışığında, şuna karar vermemiz gerekiyor. Enflasyonla mücadele, bugün dünya ekonomisinin içinde bulunduğu konjonktür ve Türk ekonomisinin öncelikleri açısından, gerçekten önemli bir başlık mı? Çünkü nasıl ki, aynı anda döviz kurlarını, faizi ve sermaye hareketlerini kontrol etmek, yukarıda anlattığımız üzere, mümkün değil; aynı anda hem büyüme, hem istihdam, hem cari açık, hem de 72 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 ABD Merkez Bankası Fed’in en erken ve yüzde 10 gibi hayli düşük bir olasılıkla, 2015 başı gibi, yüzde 70 olasılıkla, daha kuvvetli bir senaryo olarak 2015 nisan ayı ile temmuz ayları arasında, bu aylar da dahil, yüzde 20 gibi bir olasılıkla da 2015 yılı sonunda faiz artırım sürecine başlayacağı piyasalarda konuşuluyor. enflasyonu yönetmek de mümkün değil. Yani, hem enflasyon yüzde 5 olsun, hem cari açık küçülsün, hem yüzde 5 ve üzerinde büyüyelim, hem de işsizlik azalmaya devam etsin, hepsi aynı anda imkansız. Bu nedenle, hangisi bizim için, Türk iş dünyası için öncelikli ise karar verelim ve buna göre ekonomi politikalarımızı belirleyelim. ABD MERKEZ BANKASI FAİZİ ARTTIRMAK İÇİN ACELE ETMEYECEK Yurtiçi piyasalar açısından, 22 Mayıs 2013’ten bu yana adrenalini yüksek, huzurlu olmaktan uzak bir sürecin içinden geçiyoruz. Dünyanın önde gelen merkez bankalarının kararlarından, iç ve dış siyasi gerginliklerden kaynaklanan, küresel ekonominin bugün ve geleceğine yönelik belirsizlikten kaynaklanan genel bir keyifsiz ortam söz konusu. Bu koşullar içerisinde, piyasa profesyonelleri ve deneyimli yatırımcılar para kazanıyor olsalar da hiç akla gelmeyecek bir olay ve bir gelişme ile birlikte, ciddi kayıpların yaşanabileceğine dair risk de “Demokles’in Kılıcı” gibi piyasaların üzerinde sallanıyor. Türk ekonomisiyle ilgili olumlu verilere bağlı olarak, dolar-TL kurunun 2,07 TL’nin dahi altına sarktığı bir piyasa ortamında, Dünya Bankası’nın yeni “Ekonomik Görünüm” raporu ve ardından IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi ve 100’e yakın Türk vatandaşının gözaltına alınması, piyasaları 2,15 TL düzeyinin bile test edilmesini gündeme getirebildi. ABD Merkez Bankası Fed’in en erken ve yüzde 10 gibi hayli düşük bir olasılıkla, 2015 başı gibi, yüzde 70 olasılıkla, daha kuvvetli bir senaryo olarak 2015 nisan ayı ile temmuz ayları arasında, bu aylar da dahil, yüzde 20 gibi bir olasılıkla da 2015 yılı sonunda faiz artırım sürecine başlayacağı piyasalarda konuşuluyor. Bununla birlikte, ABD tahvillerinin vadeli kontratlarına bakıldığında, 2015 yılı eylül ayı için yüzde 0,5 düzeyinde bir para politikası faiz oranı ihtimaline yönelik bir fiyatlandırmanın şekillendirildiği gözlenmekte. 2014 yılı ekim ayında tahvil alım programı ‘tapering’ tamamlandıktan sonra, 2015 haziran veya temmuz ayı gibi, önce politika faizinin yüzde 0,25’e, ardından 0,10 ile 0,15 arasındaki faiz artış kararları ile Eylül 2015’te 0,50’ye yükselmesi ihtimali, bir senaryo olarak bir köşede tutulmalı. ABD ekonomisiyle ilgili veriler iyileştikçe, istihdam piyasası beklenenden hızlı iyileştikçe, piyasaların Fed’in faiz artırımına yönelik endişeleri de güçlenecek ve bu durum Türkiye gibi “kırılgan” sınıfında olan ülkeleri bir kez daha etkileyecek. Yapılarda yeșil devir bașladı! Yılların deneyimli çimento yonga levha üreticisi yapıları yeșille tanıștırıyor, TepePAN ile yapılar Fibercement’e kavușuyor. www.betopan.com.tr TepePAN, bir Tepe Betopan ürünüdür. EKONOMİK PERSPEKTİF 2014 yılının ilk yarısında gelişmeler ve beklentiler Özel sektör inşaat harcamaları, iki yıl üst üste yaşanan küçülmenin ardından 2014'ün ilk çeyreğinde yeniden yüzde 5.9 oranında büyüdü. Kamu inşaat harcamalarındaki büyüme ise beklendiği gibi yavaşladı. Mevcut inşaat işleri seviyesi 2013 ağustosundan itibaren gerileme eğilimine girmişti. Martta mevcut inşaat işleri sekiz ay sonra ilk kez bir önceki aya göre yükseldi. Mayıs ve haziran aylarında ise mevcut iş seviyesi nisana göre 10,1 puan arttı. Ancak mevcut iş seviyesi halen geçen yılın aynı dönemine göre geride. Dr. Can Fuat Gürlesel Ekonomi ve Strateji Danışmanlık Hizmetleri B u yılının ilk yarısına ilişkin olarak açıklanan göstergeler çerçevesinde inşaat sektörü ve inşaat malzemeleri sektörüne ilişkin değerlendirmeleri şöyle sıralayabiliriz: tür. Kamu inşaat harcamalarındaki büyüme ise beklendiği gibi yavaşlamıştır. MEVCUT İNŞAAT İŞLERİ SEVİYESİ İLKYARI SONUNA DOĞRU YÜKSELDİ Mevcut inşaat işleri seviyesi 2013 ağustos ayından itibaren kademeli bir gerileme eğilimi içine girmişti. 2014 yılının ilk iki ayında da mevcut inşaat işleri seviyesi gerilemesini sürdürmüştü. Mart ayında ise mevcut inşaat işleri yaklaşık sekiz ay sonra ilk kez bir önceki aya göre yükselmişti. Nisan ayında da bu artış sürmüştü. Mayıs ve haziran aylarında mevcut iş seviyesi nisan ayına göre 10,1 puan artmıştır. Bu artışta mevsimsellik ile birlikte de yerel seçim sonrası yeni işlere başlama kararlarındaki toparlanma da etkili olmaktadır. Ancak mevcut iş seviyesi halen geçen yılın aynı dönemine göre geridedir. İNŞAAT SEKTÖRÜ 2014 BİRİNCİ ÇEYREKTE YÜZDE 5,2 BÜYÜME GÖSTERDİ İnşaat sektörü 2014 yılı ilk çeyrek döneminde yüzde 5,2 büyümüştür. 2012 yılında inşat sektörü sadece yüzde 0,6 büyüme sağlayabilmişti. 2013 yılında ise inşaat sektöründe büyüme hızlanmış yıl genelinde yüzde 7,1 büyüme gerçekleşmişti. İnşaat sektöründe büyüme böylece 2012 yılının oldukça üzerinde gerçekleşmişti. İnşaat sektörü 2014 yılının ilk çeyrek döneminde ise yüzde 5,2 büyüme sağlamıştır. Aynı dönemde gayrimenkul ve iş faaliyetleri sektörü ise yüzTABLO.1 İN AAT SEKTÖRÜ BÜYÜME/YÜZDE (%) de 2,1 oranında büyüme göstermiştir. DÖNEM İNŞAAT GAYRİMENKUL GSYİH İnşaat sektöründe 2013 2012 Q1 2.5 2.0 3.1 yılında yaşanan yüzde 2012 Q2 -0.7 2.0 2.7 7,1 büyümenin tamamı kamu inşaat harcama2012 Q3 -0.8 1.7 1.5 larındaki büyümeden 2012 Q4 1.5 2.0 1.3 kaynaklanmış, özel 2012 0.6 1.9 2.1 sektör inşaat harcamaları ise 2012 yılında 2013 Q1 5.8 1.4 2.9 sonra 2013 yılında 2013 Q2 7.6 1.5 4.5 da yüzde 0,7 oranında daralmıştı. Özel sektör 2013 Q3 8.6 1.9 4.3 inşaat harcamalarında iki yıl 2013 Q4 6.2 2.4 4.4 üst üste yaşanan küçülmenin 2013 7.1 1.8 4.0 ardından 2014 yılı ilk çeyrek döneminde ise özel sektör 2014 Q1 5,2 2,1 4,3 inşaat harcamaları yeniden Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu yüzde 5,9 oranında büyümüş- 74 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 EKONOMİK PERSPEKTİF TABLO.2 AYLIK KONUT SATI LARININ DA ILIMI DÖNEM TOPLAM BİRİNCİ EL İKİNCİ EL 2013 OCAKMAYIS 472.561 209.018 263.543 2014 OCAKMAYIS 431.840 199.223 232.617 % DEĞİŞİM -8,6 -4,7 -11,7 Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu Yeni alınan inşaat işlerinde de toparlanma 2014 yılı mayıs ayı itibariyle inşaat sektöründe yeni alınan işlerde önemli bir toparlanma görülmektedir. Yeni alınan inşaat işleri ocak ayındaki artışın ardından son üç aydır gerileme eğilimine girmişti. Mart ve nisan aylarında de gerileme sürmüştü. Ancak mayıs ve haziran ayında yeni alınan inşaat işlerinde yeniden toparlanma yaşanarak ilk yarıyıl tamamlanmaktadır. KONUT SATIŞLARINDA GERİLEME YILIN İLK 5 AYINDA YÜZDE 8,6 2014 yılının ocak ayında konut satışları geçen yılın ocak ayına göre yüzde 0,2 artmıştı. Şubat, mart ne nisan aylarında ise konut satışları geçen yılın aynı aylarına göre yüzde 5,5, yüzde 10,6 ve yüzde 12,3 gerilemişti. Mayıs ayında ise konut satışlarındaki gerileme yüzde 12,5’e yükselmiştir. Böylece yılın ilk beş ayında konut satışları geçen yılın ilk beş ayına göre yüzde 8,6 düşerek 431.840 adet olarak gerçekleşmiştir. Konut satışlarındaki gerilemenin sürmesi beklenmektedir. Konut kredisi faiz oranlarındaki düşüş gerilemeyi yavaşlatabilecektir. İlk beş aylık dönemde toplam konut satışları yüzde 8,6 gerilemiştir. Birinci el konut satışları ilk beş ay içinde yüzde 4,7 gerileyerek 199.223 adet olmuştur. Birinci el konut satışlarında gerileme sınırlıdır. Buna karşın ikinci el konut satışları ilk beş ay içinde geçen yılın ilk beş ayına göre yüzde 11,7 oranında gerileyerek 232.617 adet olmuştur. Konut satışlarındaki yavaşlama büyük ölçüde ikinci el konut satışlarından kaynaklanmaya devam etmektedir. Birinci el konut satışlarının devamı yeni proje başlangıçları için gösterge olacaktır. 2014 İLK ÇEYREK DÖNEMİNDE ALINAN KONUT YAPI RUHSATLARI YÜZDE 76,2 ARTTI 2013 yılında alınan yeni konut yapı ruhsatları sayısı 810.784 olmuş, alınan yapı ruhsatları 2012 yılına göre yüzde 7,9 artmıştı. 2014 yılı ilk çeyrek döneminde ise alınan konut yapı ruhsatları geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 76,2 oranında artmış ve 278.051 daire olarak gerçekleşmiştir. Alınan konut yapı ruhsatlarındaki bu sıçramada yerel seçimler öncesi olası yerel yönetim değişikliklerinden etkilenmemek için öne çekilen başvurular da etkili olmuştur. 2014 yılı ilk çeyrek döneminde alınan yapı kullanım izin belgesi sayısı 152.975 olmuş ve geçen yılın aynı çeyrek dönemine göre yüzde 2,8 artmıştır. HAZİRAN AYINDA KONUT KREDİLERİ FAİZİ AYLIK ORTALAMA YÜZDE 1,05 Konut kredisi aylık ortalama faiz oranları 2014 yılının ilk çeyrek döneminde artış eğilimi içine girmiş ve mart ayında yüzde 1,10’a kadar yükselmişti. Nisan ayında durağanlaşan konut faiz oranları mayıs ayından itibaren sınırlı bir gerileme içindedir. Haziran ayında ortalama aylık konut kredisi faizi yüzde 1,05’e kadar inmiştir. Faiz oranlarında yaz ayları boyunca kademeli ve sınırlı bir gerileme beklentisi bulunmaktadır. 2014 yılının ocak ayı genel olarak üretim artışının hızlı gerçekleştiği bir ay olmuştu. Şubat ayında da çok sayıda alt sektörde hızlı üretim artışları sürmüştü. Mart ayında ise alt sektörlerde farklı üretim artışları yaşanmış olup ilk iki ayda hızlı üretim artışı olan bazı alt sektörlerde üretim artışı mart ayında yavaşlamıştı. Nisan ayında ise önemli alt sektörlerde üretim geçen yılın nisan ayına göre gerilemiştir. Ocak-nisan döneminde ortalama inşaat malzemeleri sanayi büyümesi nisan ayı etkisiyle yavaşlamakla birlikte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,0 oranında seyretmektedir. 10 sektörde üretim artışı yüzde 10’un üzerindedir. Dört alt sektörde ise üretim geçen yılın gerisinde kalmıştır. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 75 EKONOMİK PERSPEKTİF TABLO.4 EURO ALANI İNŞAAT SEKTÖRÜ BÜYÜME DEĞİŞİM / YÜZDE (%) Ocak-nisan döneminde en yüksek üretim artış yüzde 60,1 ile duvar kağıtlarındadır. Onu sırası ile yüzde 29,1 artış ile metalden kapı ve pencere sektörü, yüzde 23,2 artış ile boya ve vernik sektörü, yüzde 20,6 artış ile elektrikli aydınlatma ekipmanları ve yüzde 17,4 artış ile parkeler izlemektedir. Yılın ilk dört ayında çimento üretimi yüzde 8,7, hazır beton üretimi yüzde 7,1, seramik karo ve kaldırım taşları yüzde 7,1, inşaat amaçlı beton ürünleri üretimi yüzde 11,3 ve radyatör ve kazan imalatı yüzde 8,4 artmıştır. Ocak-nisan döneminde en yüksek üretim gerilemesi ise yüzde 23,5 ile soğutma ve havalandırma donanımları üretiminde olmuştur. Çelik tüpler ve profiller üretimi ise yüzde 9,4 gerilemiştir. NİSAN AYINDA YILLIK İHRACAT 21,68 MİLYAR DOLAR 2014 nisan ayında inşaat malzemesi ihracatı 1.93 milyar dolar olmuş ve geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,8 artmıştır. Yeni yılda ihracat artışı geçen yılın üzerinde gerçekleşmektedir. İlk dört ayda ihracat 7,26 milyar dolar ve ihracat yüzde 5,1 yükselmiştir. 2014 yılı nisan ayında yıllık ihracat 21,68 milyar dolar olmuştur. Yıllık ihracat artışı yüzde 1,6 olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılının ilk dört 76 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 aylık döneminde mart hariç daha iyi bir ihracat performansı görülmektedir. Avrupa Birliği’ndeki toparlanma ile birlikte ihracat artışı ivme kazanacaktır. İTHALAT GERİLİYOR; YILLIK İTHALAT 10,19 MİLYAR DOLARA DÜŞTÜ 2014 yılının ilk dört ayında ithalat geçen yılın altında gerçeklemiştir. Nisan ayında ithalat yüzde 6,8 düşmüştür. Yılın ilk dört ayında ise ithalat 3,05 milyar dolar, ithalattaki gerileme ise yüzde 5,7 olmuştur. 2013 yılında inşaat malzemeleri ithalatı yüzde 21,3 oranında artmış ve 10,37 milyar dolara ulaşmıştı. 2014 yılında ise inşaat malzemeleri ithalatı dört aydır gerilemektedir. Böylece yıllık ithalat Nisan ayı itibariyle 10,19 milyar dolara inmiştir EURO ALANI’NDA İNŞAAT SEKTÖRÜ ÜÇ YIL SONRA 2014’TE BÜYÜMEYE GEÇTİ Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi’nde inşaat sektörü üç yıllık küçülme ardından 2014 yılı ilk çeyrek döneminde 6,9 oranında büyümüştür. Büyüme nisan ayında da sürmüştür ve yüzde 8,0 olarak gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği inşaat sektöründe büyüme inşaat malzemeleri pazarını da genişleme yönünde destekleyecektir. DÖNEM YAPI RUHSATI DAİRE SAYISI YAPI KULLANIM İZİN BELGESİ 2011 650.285 555.163 2012 Q1 144.405 115.761 2012 Q2 217.476 129.562 2012 Q3 168.116 123.645 2012 Q4 225.873 177.980 2012 755.870 546.948 2013 Q1 157.769 148.812 2013 Q2 232.574 151.207 2013 Q3 198.432 154.216 2013 Q4 222.009 241.443 2013 810.784 695.678 2014 Q1 278.051 152.975 Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu TABLO.3 ALINAN KONUT YAPI RUHSATI VE KULLANIM İZİN BELGELERİ DÖNEM TOPLAM İNŞAAT SEKTÖRÜ KONUT İNŞAATI KONUT DIŞI BİNA İNŞAATI 2012 Q1 -5.9 -5.3 -9.0 2012 Q2 -6.1 -5.7 -7.7 2012 Q3 -4.7 -4.0 -6.5 2012 Q4 -4.3 -4.1 -5.1 2013 Q1 -5,9 -5,5 -7,4 2013 Q2 -3,6 -3,6 -4,0 2013 Q3 -1,0 -0,9 -1,8 2013 Q4 -1,1 -0,9 -2,0 2014 Q1 6,9 7,4 5,2 2014 NİSAN 8,0 9,4 2,8 Kaynak: Eurostat STRATEJİK BAKI Liderlikte insan ilişkileri İyi liderler, takımın başarısı için üyelerin kendi gelişimlerini engelleyecek davranışta bulunmazlar. Birlikte çalıştığı insanlara zaman yatırımı yapan, onların gelişimi için samimi katkıda bulunan, insan ilişkilerine olumlu bir yaklaşım gösteren, ancak zorluklardan kaçmayan bir yaklaşım, tüm liderlerin benimsemesi gereken bir yaklaşımdır. Dr. Yılmaz Argüden ARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı 78 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 L iderlik, insanların davranışlarını değiştirebilme yeteneği ve kapasitesidir. Liderlik, iyi bir stratejist olmanın, cazip bir karizma ve iletişim becerisine ve gerektiğinde risk alabilecek kararlılığa sahip olmanın ötesinde insanları motive edebilmeyi ve yetkelendirebilmeyi gerektirir. Bu nedenle gerçek liderler insanlarla ilişkilere özel bir önem verirler, onların yeteneklerine güvenir ve onların yeteneklerini geliştirmeye çalışırlar. Liderlerin en çok zaman ayırdıkları konu insan ilişkileridir. Dolayısıyla, insan ilişkileri konusund yetkinliklerini geliştirmeye özellikle sundaki önem verirler. İnsa İnsanları motive edebilmenin en önemli araçlarınd biri onların yeteneklerine güvenildiğini rından hisse hissetirebilmektir. İnsanlara başarabilecekleri hede koymak ve bu hedeflere ulaşıldığında hedefler kend kendilerini kutlayarak daha yüksek hedefler koym onların motivasyon düzeylerini artırır. koymak, Herk eşit davranmakla, adil davranmak Herkese aras arasında fark vardır. İnsanlar, motivasyon düzeyl yetkinlikleri ve performansları farklı olzeyleri, duğu göre onları yönlendirmek için de farklı duğuna davr davranışlar gerekir. Bu nedenle liderler beraber çal çalıştıkları insanları iyi tanımak üzere zaman ya yatırımı yapmaktan çekinmezler. Onları f farklı ortamlarda test ederek hangi davranış tarzına daha etkin cevap verebileceklerini sezmeye çalışırlar. İnsanlara bağlılığını gösteren liderler, onların da bağlılığını kazanır. Birlikte çalıştığınız insanlar için önemli olan konularda, onlarla ilgilenmek, onları zor zamanlarında yalnız bırakmamak değişim gerektirdiği güçlükleri birlikte aşmada min yard yardımcı olur. Liderin takımın her elemanı için zorlu zorlukları birlikte aşma çabalarından tüm takım etkilenir. Gerçekten ihtiyaç olacağı zaman kend kendilerine de sahip çıkılacağını hissedenler, daha iyi takım oyuncusu olurlar. li İyi liderler, takımın başarısı için üyelerin kend gelişmelerini engelleyecek davranışta kendi bulu bulunmazlar. İyi lider, bir yandan takımın perf performansını artırmaya çalışırken, bir yandan da takım üyelerinin kariyerlerinde gelişmelerine destek verirler. Onların başka pozisyonlara hazırlanmalarına yardımcı olurlar. İyi liderler, sadece yıllık performans değerlendirmelerinde değil, tüm yıl boyunca birlikte çalıştıkları arkadaşlarına performansları ve gelişme alanlarıyla ilgili geri bildirimde bulunurlar. Performans hakkında zamanında dürüst geri bildirimde bulunmak, takımın gelişmesini sürekli kılmanın önemli ön şartlarından biridir. İnsanları motive edebilmek, onları sevmekten geçer. Ancak sevginin bir zafiyet olmamasına da dikkat etmek gerekir. Sevdiklerinin problemlerini görmezden gelme eğilimi, iyi liderlerde görülmez. Sevdiklerinin problemleriyle yüzleşme ve onları aşma cesaretini göstermek, iyi liderlik özelliklerindendir. Çünkü problemler onlardan kaçılarak değil, onlarla ilgili çözümler üretilerek aşılır. Zamanında ele alınmayan küçük konular, zamanla büyür ve çözümü de daha zorlaşır. Takım oluşturmanın ve performans geliştirmenin en etkili yöntemlerinden birisi de sürekli olarak bilgi paylaşımı sağlamak ve örnek olmaktır. Öğretmek, öğrenmenin ve gelişmenin temelidir. İnsanlar uyguladıklarının çoğunu işi yaparken öğrenirler. İyi liderler iş yapma sürecinde birlikte çalıştıkları arkadaşlarına destek olarak onlara koçluk yaparlar. İnsanların hata yapmalarına fırsat tanımak, onların öğrenme sürecini desteklemek, hataların tekrarlanmaması için geri besleme, bilgi paylaşım ortamları yaratma gibi süreçler geliştirmek insanları etkileme sanatının araçları arasındadır. Bu yaklaşım, takımın yaratıcılığını geliştirir. Birlikte çalıştığı insanlara zaman yatırımı yapan, onların gelişmesi için samimi katkıda bulunan, insan ilişkilerine olumlu bir yaklaşım gösteren, ancak zorluklardan kaçmayan bir yaklaşım, tüm liderlerin benimsemesi gereken bir yaklaşımdır. Liderler, insanları sadece bugünkü performanslarıyla değil, aynı zamanda gelecekteki potansiyelleriyle de değerlendirirler. İşlerini hem bugünkü performansı, hem de gelecekteki potansiyeli geliştirmek gayesiyle yönetirler. MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI Mimar Nevzat Sayın: “Ekonomik koşullar iyi Ünlü mimar Nevzat Sayın, iyi bir tasarımın ille de pahalı olması gerekmediğini vurgulayarak, kendi tercihinin de zaten her zaman ekonomik olandan yana olduğunu belirtiyor ve bunu başkalarının talep ettiği bir zorunluluk olarak algılamadığını söylüyor. “Ekolojik mimari, bir zorunluluk ya da pazarlama taktiği olarak görüldüğü sürece bu çalışmalardan dişe dokunur bir sonuç alınamayacak gibi görünüyor. Bizim de bu konuda çalışmalarımız var. Örneğin, Malatya’da bir cami projesi için bu konuda yoğunlaşmıştım ancak bu proje Başbakan tarafından ‘fazla modern’ bulunduğu için yapılamadı.” 80 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI tasarımı engellemez” Nevzat Sayın'ın Malatya için tasarladığı cami projesi. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 81 MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI E serleriyle ülkemizin en başarılı mimarlarından biri olan Nevzat Sayın, imza attığı projelerle uluslararası alanda adından söz ettiren bir isim. Mimarlığın, uzun ve oldukça zorlu bir süreç olmasının yanı sıra tutkuyla yapıldığında dünyanın en tatmin edici işi olduğunu düşünen Sayın’a göre mimarlık, her şeyden önce çok fazla çalışma gerektiren bir uğraş. Mimarlığı uzun bir yolculuk olarak algılayan Sayın, haksız da sayılmaz. Gerçekten de çok çabuk sonuç alınabilen, emeğinizin karşılığını hemen görebildiğiniz bir iş değil mimarlık. Özellikle de ciddi bir proje söz konusu olduğunda bir mimarın aklından geçenlerin gerçekleşmesi için yaklaşık dört-beş yıla ihtiyaç var. Dolayısıyla, mimarların sakin ve sabırlı olmayı, beklemeyi, vazgeçmeyi ve tekrar en baştan başlamayı kanıksaması gerekiyor. Sayın’ın çeşitli söyleşilerinde dile getirdiği konulardan biri de tam da bu nedenle tutku. Nevzat Sayın için tutku, mimar olmanın minimum koşulu... Sayın, bir mimarın başına gelenleri bir felaket gibi yaşaması durumunda, öğrenme ve hayallerini gerçekleştirme şansını kaybeceğine inanıyor. Nevzat Sayın, günümüz Türkiyesindeki mimarlığın durumunu da “sıkıntılı” olarak nitelendiriyor. Nitekim 3. Yeşil Binalar Zirvesi’nde yaptığı konuşmada da aynı soruna değinen Sayın, başta İstanbul olmak üzere kentlere günümüzde yapılan, sonraki Ataşehir Finans Merkezi ofis binası projesi ferah yapılara bakarak şaşırdığını, hayran kaldığını, aynı etkinin tersinin, sonraki nesiller de bugün için geçerli olacağını ifade etmişti. Mimar Nevzat Sayın’la, kendisi, eserleri ve Türkiye’deki mimari ortam üzerine konuştuk... ÖNCE BİR “USTA” İLE ÇALIŞMAYA KARAR VERDİ Mimarlık eğitimini Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde Sabancı Müzesi The Seed Konser Salonu Fotoğraf: Cemal Emden nesillerin “Atalarımız topluca aklını kaçırmış olmalı” diye değerlendireceğini söylemişti. Yapılan birçok projenin tarihteki Selçuklu ve Osmanlı yapılarındaki incelikleri ve nezaketi taşımadığını işaret eden Nevzat Sayın, şimdiki neslin Harran evlerine, Anadolu’daki 82 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 alan Sayın, o dönemdeki akademisyen olma hayalinden de söz ediyor; “Ama yüksek lisansımı yaparken bu isteğimden vazgeçtim ve yapı yapmak üzerine yoğunlaşmak istedim. Bu amaçla bir ‘usta’ ile çalışmaya karar verdim. İyi bir rastlantı sonucu Cengiz Bektaş ile dört yıl çalıştım. Dört yılın sonunda ustamdan ayrıldım ve iki yıl gezdim. İki yılın sonunda da tekrar çalışmaya karar verdim. Çeşitli biçimlerde çalışma koşulları oluşturdum ve kendi yapılarımı yapmaya başladım. Bu durum hala devam ediyor.” Nevzat Sayın için bugüne dek sonuçlandırdığı mimari çalışmaları arasında eğitim ve endüstri yapıları biraz daha önemli bir yer tutuyor ancak “mimarlık” yapabileceği her konunun ya da alanın kendisi için aynı öneme sahip olduğunun altını çiziyor; “Bu tanıma giren çok farklı konularda çalışmalar yaptım. Yayınladık, anlattık ve başkalarıyla paylaşmaya çalıştık.” MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI Göksu Ofis / Fotoğraf: Cemal Emden Nevzat Sayın kimdir? 1954 Hatay, Dörtyol’da doğdu. zmir Atatürk Lisesi’nden sonra Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü’nü bitirdi. 1980-1984 yılları arasında okul sonrası mimarlık eğitimi için Cengiz Bektaş ile çalıştı. Bilgi Üniversitesi mimarlık yüksek lisans programının kurucu üyesi olan Nevzat Sayın, 1985’ten beri kendi mimarlık atölyesinde (NSMH - Nevzat Sayın Mimarlık Hizmetleri) çalışmalarını sürdürüyor. 1992 yılında yeniden yapılanarak, katılımcı bır yönetim ve yürütme anlayışına kavuşan NSMH, diğer mimari grup ve disiplinlerden oluşan ekiplerle de verimli bir çalışma zemini oluşturuyor. NMSH’de bugüne kadar irili ufaklı 270 proje konusu ele alınmış; 3.000.000 m² kapalı alan ve 12.000.000 m² açık alan projelendirilmiş. Çalışmaları ve ödülleri 1992 yılında Gön Deri Fabrikası 1, 1996’da yine Gön Deri Fabrikası 2 ve 1998’de Tekirdağ/Saray “Boşluktaki Beyaz Ev” projeleri ile Mimarlar Odası ödülleri aldı. Dikili Yahşibey Köyü’ndeki mevcut yapıların restorasyonu ve yeni yapılarla oluşturulan ürünler nedeniyle Ağa Han mimarlık ödüllerine iki kez aday gösterildi. 2004 yılında “Nevzat Sayın, Düşler Düşünceler şler” başlıklı kitabı yayımlandı. 2010’da Emre Arolat ile birlikte gerçekleştirdiği Santral stanbul Çağdaş Sanatlar Müzesi ile “The Chicago Athenaeum”un düzenlediği “International Architecture Awards for the Best New Global Design” ödüllerini kazandı. Lapis Han / Fotoğraf: NSMH Arsivi i Sabancı Müzes lonu Sa r se The Seed Kon den Em al em Fotoğraf: C TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 83 MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI “İYİ BİR TASARIMIN PAHALI OLMASI GEREKMEZ” Çalışmalarında, ekonomik koşulların da kendisi için tasarım verilerinden biri olduğunu anlatan Sayın, bunun diğer veriler gibi önemli bir belirleyici olduğunu söylüyor. İyi bir tasarımın ille de pahalı olması gerekmediğini vurgulayan Sayın, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tercihim, her zaman ekonomik olandan yana olduğu için bunu başkalarının talep ettiği bir zorunluluk olarak algılamıyorum. Zaten benim tercihlerimden biri ve bu yüzden de tasarımlarım için bir engel değil, verilerden biri.” Çalışmalarında hangi kriterleri ön plana aldığını sorduğumuz Nevzat Sayın, hiçbir tasarımın her şeyi çözmek için aday olamayacağını, dolayısıyla da her tasarımın başlangıç noktasının farklı ve ele aldığı konulara bağlı olarak kaldıraç noktasının kendine özgü olduğunu anlatıyor; Dikili Evi (İ “Bu yüzden her yeni çalışmada ön plana alıFotoğraf: zmir) Cemal Em nan kriterler değişiyor. Değişmeyen tek şeyin den ‘içtenlik’ olduğu söylenebilir.” “TÜRKİYE’DE MİMARLIĞIN DURUMU SIKINTILI” Türkiye’de mimarlık eğitiminin ve mimarlığın günümüzdeki durumunun sıkıntılı olduğunu hatırlatan Sayın, “Mimarlık eğitimi iyi olsaydı ‘durumu’ da iyi olurdu. Ancak her şeye rağmen geleceği iyi görüyorum. Ne kadar iyi olur bilmiyorum ama bugünden daha iyi olacaktır” ifadelerini kullanıyor. Nevzat Sayın, Türkiye’deki Sabancı Müzesi The Seed Konser Salonu Fotoğraf: Cemal Emden 84 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 mimarlık eğitiminin eksikleri bulunduğunu, dört yıllık eğitimin sadece bir temel eğitim olduğunu ve artık yeterli olmadığını, 4+2 yıllık bir eğitime geçilmesinin şart olduğunu düşünüyor. Sayın, “Türkiye’de mimarların kendilerini ortaya koyabilme şansları ne kadar” şeklindeki sorumuzu ise, “Doktorların, futbolcuların, aşçıların, psikologların kendilerini ortaya koyma şansları kadar?.. Mimarlık, çok zorda kalmadıkça istenen bir şey değil, ama istendiğinde alınabilen bir şey” sözleriyle yanıtlıyor. “EKOLOJİK MİMARİ, BİR PAZARLAMA TAKTİĞİ OLMAMALI” Dünyada yaygınlaşan ekolojik mimarinin Türkiye’de de yansıması olduğundan söz eden Sayın, ancak şimdilik biraz iğreti durduğunu anlatıyor; “Ekolojik mimari, bir zorunluluk ya da pazarlama taktiği olarak görüldüğü sürece bu çalışmalardan dişe dokunur bir sonuç alınamayacak gibi görünüyor. Bizim de bu konuda çalışmalarımız var. Örneğin, Malatya’da bir cami projesi için bu konuda yoğunlaşmıştım ancak bu i Arsiv H proje Başbakan tarafından M S N raf: ‘fazla modern’ bulunduğu i / Fotoğ v E ı z a M için yapılamadı.” DÜNYA TURU KONUT ASEAN balonu Körfez ve Pasifik’e kayıyor Zirvesi için Koreli şirket Ssangyong E&C, kolları sıvadı Güney Kore’nin önde gelen inşaat firmalarından Ssangyong E&C, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) zirvesi için Malezya’da otel ve toplantı merkezi inşa edecek. Ssangyong E&C inşaat firmasında düzenlenen basın toplantısında yapılan açıklamada, firmanın Malezya’da 87 lüks odalı St. Regis Langkawi oteli ve toplantı salonunu kapsayan 81 milyon dolarlık proje ihalesini kazandığı bildirildi. Otele on altı adet su villası, yüzme havuzları ve yatlar için özel iskelenin dahil olacağı ve tüm projenin toplam 32 ay içinde tamamlanması öngörülüyor. Ssangyong E&C firmasının, sadece 2014 yılı içinde aralarında Singapur, Hindistan ve Irak’ın da olduğu toplam sekiz ülkede yaklaşık üç milyar dolar değerinde 18 proje ihalesini kazandığı bildirildi. Öte yandan, Güney Kore, Çin ve Japonya da dahil olmak üzere 10 Güneydoğu Asya Ulusal Birliği ülkesi liderinin katılacağı zirvenin, Nisan 2015’te Malezya’da düzenleneceği biliniyor. 86 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 ALMANYA’DA konut inşaatlarında bahar havası! Almanya’da son derece düşük seyreden konut kredisi faizleri, gittikçe daha çok sayıda insanı konut inşaatına yönlendiriyor. Ailelerin inşaatta birinci tercihi “müstakil ev” olsa da çok katlı bina inşaatında da patlama yaşanıyor. Bu nedenle konut inşaatında tam bir baharın yaşandığı ülkede, konut inşaatı sayısı son dört yıldır artmaya devam ediyor. 2013’te vatandaşlar belediyelerden tam 270 bin konut inşaat izni aldı. Bu bir önceki yıla göre 31 bin daha fazla konut inşaatı anlamına geliyor. Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre en fazla “çok katlı bina” inşa ediliyor. Çok katlı bina sayısı son bir sene içinde dörtte bir oranında arttı. Uzmanlar bunun en önemli nedeninin kredi faizlerindeki düşüş olduğu görüşünde. Uzmanlara göre, vatandaşların konut kooperatiflerine üye olarak ev sahibi olmayı tercih etmeleri, çok katlı binalara olan talebi artırıyor. Almanya’da sadece yeni konut sayısı artmıyor, eski binalar için inşaat ruhsatı talebi de artıyor. Geçtiğimiz yıl 30 bin adet eski bina restorasyonu ve yeniden inşa ruhsatı verildi. Bu sayede hem daha çok sayıda aile ev sahibi oluyor, hem de çevreye katkı sağlanmış oluyor. Zira yeni binalar daha iyi bir izolasyona sahip oldukları için eskilerine oranla çok daha tasarruflu. Hem enerji hem ısınma yakıtı alanlarında yeni binalar, çok daha çevre dostu olarak öne çıkıyor. IMF İdari Direktör Yardımcısı Min Zhu, geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamada, Asya ve Latin Amerika’daki birçok gelişen ülkede, konut kredileri ve konut fiyatlarının güçlü bir ivme kazandığını ve konut piyasalarının ısınma sinyalleri verdiğini açıkladı. Önde gelen küresel danışmanlık firmalarından Knight Frank de küresel fiyat endeksinin yılın ilk üç ayında art arda sekizinci çeyrek yükseliş gösterdiğini bildirdi. Bir diğer emlak araştırma şirketi Global Property Guide ise dünya genelinde konut fiyatlarında artışın sürdüğünü belirtiyor. Kuruluş, fiyat artışlarının Pasifik ülkeleriyle Körfez’e kaydığına dikkat çekiyor. Knight Frank’ın hazırladığı endekse göre yılın ilk çeyreğinde sadece dünya genelinde fiyatlar ortalama yüzde 0.6 yükseldi. Türkiye son bir yılda fiyatların en çok arttığı dördüncü ülke oldu. Türkiye’de ocak-mart döneminde fiyat artışı bir önceki çeyreğe oranla yüzde 2.9 olurken, son bir yıla bakıldığında fiyatların yüzde 13.8 olduğu görüldü. Son bir yıllık fiyat artışında yüzde 27.7 ile ilk sırada yer alan Dubai’yi, fiyatların aynı dönemde yaklaşık yüzde 18 arttığı Çin izledi. En büyük fiyat artışının yaşandığı üçüncü ülke Estonya’da ise yıllık artış yüzde 16.2 olarak gerçekleşti. Fiyatların artış gösterdiği ilk on ülke içinde Tayvan, Brezilya, Avustralya, Kolombiya, ABD ve İzlanda da bulunuyor. Global Property Guide tarafından hazırlanan bir diğer endekse bakıldığında izlenen 45 konut pazarının 31’inde fiyatlar arttı. Raporda, “Fiyat artışı, Yeni Zelanda, Avustralya ve hatta Körfez ülkelerinin bazıları ile Avrupa’daki bazı ülkelere kayıyor. Dubai fiyat artışının en güçlü olduğu yer. Avrupa pazarlarında da yükseliş var. Türkiye de Avrupa’da hızlı büyüyen pazarlardan” tespitine yer verildi. DÜNYA TURU ALMANYA’DA başarısız inşaat projeleri vatandaşa pahalıya mal oldu PEKİN’DE bir ev fiyatıyla ABD’de altı ev alınıyor! Çin medyasına göre, Pekin’in merkezindeki iki oda bir salondan oluşan evini geçen yıl 3 milyon yuana (484 bin dolar) satan bir Çinli kadın, Houston’da aldığı evlerin her birini 400 dolara kiraya verdi. Li ismindeki Çinli kadın, şu an kiradan aldığı paralarla Pekin’de sattığı evde kiracı olarak oturuyor. Li’nin ABD’deki evlerinden aldığı kira parasıyla Pekin’de ödediği kira arasındaki fark, kendisine yılda 100 bin yuandan fazla (16 bin dolar) kar sağlıyor. ABD merkezli Milli Emlak Komisyoncuları Birliği’nin (NAR) emlak raporuna göre, ABD’de yabancılara yapılan emlak satışlarında Çinliler, Hong Konglular ve Tayvanlılar, yüzde 25 paya sahip. Raporda, Nisan 2013 ile Mart 2014 dönemi arasında Çinlilerin toplam yatırımı 22 milyar doları buldu ve alımların yüzde 76’sı nakit para ile yapıldı. NAR’ın raporunda ayrıca ABD’deki uluslararası emlak satışlarında ortalama fiyatlar Nisan 2013 ile Mart 2014 dönemi arasında 396 bin 180 dolar olurken, Çinli alıcıların ödediği satın alma fiyatı ise 590 bin 826 dolar oldu. Bu arada Çin’deki bir emlak şirketinin verilerine göre, Pekin’de Haziran 2014’te yeni yapılan apartman dairelerinin ortalama metrekare fiyatı 33,500 yuan (yaklaşık 5 bin 500 dolar), ikinci evlerin ortalama metrekare fiyatları ise 38 bin 821 yuan (yaklaşık 6500 dolar) oldu. GAYRİMENKUL sektörü 2020’yi bekliyor PwC’nin yeni araştırması “Gayrimenkul 2020: Geleceği İnşa Etmek” (Real Estate 2020: Building the future) raporuna göre, gelişmekte olan pazarlar başta olmak üzere hızlı şehirleşme ve demografik değişimle birlikte 2020 yılına kadar gayrimenkul sektörü dünya genelinde önemli bir büyümeye sahne olacak. Rapora göre, 2012 yılında 29 trilyon dolar olan yatırım yapılabilir gayrimenkul varlıklarının değerinin yüzde 55’lik bir artışla 2020 yılına kadar 45,3 trilyon dolara ulaşması ve bu yükseliş trendinin 2030 yılına kadar devam etmesi bekleniyor. Büyümenin ağırlıklı olarak görüleceği gelişmekte olan piyasalardaki ekonomik gelişme, daha nitelikli bir kiralama sisteminin oluşmasını sağlayarak, mülkiyet haklarının daha şeffaf hale gelmesine imkan sağlayacağı düşünülüyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyüme trendi, ticari gayrimenkul ve altyapı yatırımlarında da önemli rol oynayacak. Rapor ayrıca, özel sermayenin gayrimenkul ve altyapı ihtiyacına finansman sağlanması sürecinde kritik bir rol üstleneceğini de gösteriyor. Gayrimenkul 2020 raporuna göre, birincil gayrimenkul dünyasındaki yoğun rekabet, gayrimenkul yöneticilerini ve yatırımcılarını kazanç getirecek yeni fırsatlar aramaya zorluyor. Bununla birlikte değişen gayrimenkul dünyasının, bu kişileri çeşitli yeni risklerle karşı karşıya bırakacağı da bir gerçek. Raporun bölgelere göre beklentileri açıklayan bölümünde, Ortadoğu ve Afrika’da 2012’de 1,5 trilyon dolar olan toplam yatırım yapılabilir gayrimenkulun, 2020 yılına kadar yüzde 62 artarak 2,5 trilyon dolarlık değere ulaşacağı belirtildi. Rapora göre Euro Bölgesi’nde ise 2012 yılında 6,8 trilyon dolar olan toplam yatırım yapılabilir gayrimenkul, 2020 yılına kadar yüzde 27 artarak, 8,6 trilyon dolarlık değere ulaşacak. Almanya’da federal hükümetin desteği ile yürütülen inşaat projeleri öngörüldüğünden daha fazla masrafa sebep oluyor. İmar Bakanlığı’nın basına yansıyan bir raporuna göre 40 büyük projenin sadece 14’ü öngörüldüğü gibi tamamlanacak. Diğer projelerdeki oluşan toplam masraf ise 1 milyar euroyu buluyor. BER Havalimanı, Hamburg Elbe Filarmonyası veya yeni BND Binası gibi inşaat projeleri planlandığından daha fazla masrafa sebep olmasıyla tanınıyor. Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal İmar ve Sosyal İşleri Bakanı Barbara Hendricks, konuyla ilgili kurum içi bir rapor hazırlatarak, Federal Meclis’e sundu. Bakanlık sözcüsü yaptığı açıklamada, tüm bu projelerin geçen yasama dönemine ait projeler olduğuna dikkat çekerek, Bakan Hendricks’in ek masraflar konusunda Federal Meclis’i zamanında bilgilendirmek ve şeffaflık sağlamak istediğini belirtti. Söz konusu rapora göre 40 büyük inşaat projesinden sadece 14’ünün öngörüldüğü gibi tamamlanması bekleniyor. Kalan projelerde ise “diğer maliyet riskleri” altında ek masraflar oluşması bekleniyor. Yeşiller partili Federal Meclis Üyesi Lisa Paus ise Spiegel’e yaptığı açıklamada, “Kamu sektörü bir tarafta personelde tasarruf yaparken, diğer tarafta kötü planlama ve kontrolden dolayı imar projelerinde sürekli milyonlarca euro kaybediyor” eleştirisinde bulundu. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 87 İHRACAT KAPILARI Doğu Afrika’nın incisi: KENYA 88 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 İHRACAT KAPILARI Doğu Afrika bölgesinin ekonomik, ticari ve lojistik üssü konumundaki Kenya, aynı zamanda bölgesinin finans ve iletişim merkezi. Doğu Afrika’nın en sanayileşmiş ülkesi olan Kenya, istikrarlı ekonomisiyle yabancı yatırımcılar için geniş olanaklar sunuyor. Coğrafi Konumu Yüzölçümü Y Nüfus N Nüfus Yoğunluğu N Başkent B Resmi Diller R : Doğu Afrika : 581.300 km2 : 43.324.000 : 74 kişi / km2 : Nairobi : İngilizce, Swahili Ticari Dili : İngilizce Önemli Şehirleri : Nairobi Para Birimi P : Kenya Şilini Zaman Ayarı Z : GMT +3 D Din: Protestan (%45), Katolik (%33), P Müslüman (%10), yerel inançlar M (%10), diğer (%2) Kuruluş Üyelikleri: K Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği B (COMESA), Afrika Kalkınma Bankası, Doğu Afrika Topluluğu (EAC), Doğu Afrika Kalkınma Bankası (EADB) TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 89 İHRACAT KAPILARI J eo-stratejik konumu itibarıyla çok kritik önemde bir ülke olan Kenya, yatırımcılar için doğal bir cazibe merkezi. Bu bağlamda ülke, Doğu Afrika’ya açılan bir kapı olarak, bölgesinin finans, iletişim ve ulaşım üssü. Birçok uluslararası şirketin kendilerine bölgesel merkez olarak seçtiği Kenya’da çok sayıda yabancı yatırımcıdan oluşan güçlü bir özel sektör mevcut. Yaklaşık 43 milyon nüfusla Afrika’nın nüfusu en yoğun yedinci ülkesi olan Kenya, yaklaşık 41,8 milyar dolarlık GSYİH’si ile Sahra Altı Afrika’nın en büyük altı ekonomisinden biri. Doğu Afrika bölgesinin ekonomik, ticari ve lojistik üssü konumundaki Kenya, yaklaşık 140 milyonluk Doğu Afrika Birliği pazarı ile 458 milyonluk Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı’na (COMESA) erişim imkanı sağlıyor. Kenya ayrıca, bir dizi çok taraflı ve ikili ticaret anlaşmalarının tarafı durumunda. Dünya Ticaret Örgütü’nün de üyesi olan ülke, ABD’nin AGOA (Afrika Büyüme ve Fırsatlar Yasası) kapsamında giyim eşyaları başta olmak üzere bir dizi üründe ABD’ye; Asya-Karayip-Pasifik-AB Ticaret Anlaşması çerçevesinde ise AB pazarına gümrüksüz ihracat olanağı tanıyor. Kenya’da 2012 yılında gerçekleşen yüzde 4.6’lık büyüme oranının 2013 yılında aşılarak, iç ekonomik koşulların düzelmesi ve dış ticaret ortaklarıyla ilişkilerin geliştirilmesi sonucu yüzde 5.9 oranında büyüdüğü görülüyor. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre, 2014 yılında ise büyümenin yüzde 6,1 oranına yükselmesi bekleniyor. Ülkede zaman zaman oluşan belirsizlikler dışında Kenya ekonomisi genel olarak istikrarlı bir çizgide ilerliyor. Türkiye’nin Kenya’daki Ticaret Müşavirliği’nin 2014 yılı raporuna göre, Kenya’nın bölgesel bir merkez olması ve Doğu Afrika Topluluğu birleşme sürecinin, 2013-2020 yılları arasında ülke GSYİH’sinin yüzde 5,7 büyümesine katkı sağlayacağı öngörülüyor. 2011 yılında yüzde 18,6 oranını gören enflasyon ise başarılı para politikaları sayesinde 2012 ve 2013 yıllarında yüzde 7 oranına gerilemiş durumda. Ancak Kenya’nın en önemli sorunlarından 90 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Yatırım fırsatları biri zayıf altyapısı... Bu sorundan ötürü girdilerin nispeten yüksek olan maliyeti, yerli ürünlerin fiyatlarının da yüksek olmasına yol açarak, ülkenin bölgesel pazarlardaki rekabet gücünü olumsuz etkiliyor ve sanayideki kapasite kullanımını sınırlıyor. Ülkedeki yüksek yoksulluk oranı da yerel ürünlere olan talebin artması önünde engel oluşturuyor ve talebin görece ucuz ithal ürünlere yönelmesine yol açıyor. Bununla birlikte, Doğu Afrika Topluluğu (EAC) bünyesinde oluşturulan Gümrük Birliği mekanizması, daha geniş bir pazar imkanı ve giderek artan bölge içi ticaretle birlikte, Kenya’nın imalat sanayisinin büyümesi için yeni fırsatlar sunuyor. Doğu Afrika Topluğu’nun artan entegrasyonunun bankacılık hizmetlerine olan talebi artırmasıyla önümüzdeki yıllarda Kenya’da bankacılık sektörünün de büyümesine etki etmesi bekleniyor. YABANCI YATIRIMLAR VE DIŞ TİCARET Doğu Afrika’nın en fazla sanayileşmiş ülkesi olan Kenya, bölge içi rekabetle karşı karşıya... Bu rekabet, son yıllarda önemli ölçüde ekonomik büyüme gösteren Kenya’da başlıca iş ve yatırım fırsatları turizm, tarım, ulaşım ve altyapı, imalat sanayi, iletişim, enerji, inşaat ve kimya sektörlerinde yoğunlaşıyor. Ayrıca, havaalanları rehabilitasyonu, Lamu’da ikinci bir liman projesi, Kenya - Uganda ve bölgesel petrol boru hattı çalışmaları, rafineri inşaatı, petrol depolama ve dağıtım tesislerinin inşaatı, güneş ve rüzgar enerji tesisleri, kamu ve özel sektör tarafından kentsel konut geliştirme programları, inşaat sektöründe fırsat sunan alanlar arasında. Müteahhitlik hizmetleri alanında, ülkenin özellikle kuzey bölgelerinin kuraklık tehdidiyle karşı karşıya bulunması; sulama, direnaj ve kanal inşaatları alanlarında yüklenici firmalara iş olanakları sunuyor. Türk ürünleri kalitesi ve uygun fiyatıyla Kenya’da olumlu bir imaja sahip. Kenya’da iş yapan Türk, Kenyalı ve yabancı işadamlarıyla görüşmeler ve TC Nairobi Ticaret Müşavirliği tarafından yapılan araştırmalar sonucunda; inşaat malzemeleri, tekstil-konfeksiyon ve hazır giyim, deri giyim, deri ayakkabı ve çanta, gıda maddeleri, tarım makineleri, gübre, tıbbi malzeme, ilaç ve kozmetik ürünlerin ihracat potansiyeline sahip olduğu anlaşılıyor. Kenya ayrıca, ülkeye yerleşmek ve yatırım yapmak isteyen girişimciler için başta havası ve doğası olmak üzere birçok avantaj da sunuyor. Dünyanın sekizinci harikası olarak nitelendirilen Maasai Mara ve Tsavo ulusal parkları ile başta Mombasa olmak üzere doğu sahilleri, gelişmiş otel ve konaklama imkanlarıyla her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. İHRACAT KAPILARI Uganda ile piyasa ekonomisi yolunda ekonomik reformlara imza atan Tanzanya’dan kaynaklanıyor. Ancak üçü de söz konusu Doğu Afrika Topluluğu’nun üyesi olan bu ülkeler, 2005 yılında oluşturulan Gümrük Birliği sonucunda her geçen gün birbirlerine daha da bağımlı hale geliyor. Kenya’da ithal ikameci politikaların terk edilerek, nispeten daha dışa açık politika uygulamalarına geçilmesinin ardından, ihracat ve ithalat işlemlerinin basitleştirilmesi hedefine yönelik önlemler alınmaya devam ediliyor. Bu nedenle ülkenin dış ticareti son 10 yıl içinde yaklaşık dört kat büyüme gösterse de ithalatın büyüme hızının ihracattan daha fazla gerçekleşmesi dikkat çekiyor. Yine de ihracat, Kenya’da tarımsal ürünlere katma değer sağlamada önemli bir rol oynuyor. Ülkenin ihraç malları nispeten çeşitlilik arz etmekle birlikte, çay ve bahçe bitkileri en önemli ihraç kalemlerinden. Yabancı Yatırımı Koruma Yasasına göre Kenya’da, yabancı yatırımcı ülke dışına kâr transferi yapmakta serbest. 1993 yılından beri dalgalı döviz kuru sisteminin uygulanmakta olduğu Kenya’da, döviz işlemleri ticari bankalar ve döviz büroları aracılığıyla serbestçe yapılabiliyor. Kurumlar vergisinin yüzde 30 olduğu ülkede, bu oran yerleşik olmayan firmaların şubeleri içinse yüzde 37.5 olarak uygula- nıyor. Mevzuata göre “vergilendirilebilir gelir”, Kenya’da sağlanan gelir olarak tanımlanıyor. Kenya’da üretilen mallar ve ithal mallar standart olarak yüzde 16 KDV’ye tabi. Hükümetin ihracatı teşvik programlarında yerli ve yabancı mal ayırımının yapılmadığı ülkede bir “iflas yasası” bulunmuyor. COĞRAFİ OLARAK NAKLİYE KORİDORU KONUMUNDA Kenya’nın altyapısı, büyüyen ekonominin ihtiyaçlarını karşılamakta da zorlanıyor. Oysa Kenya, konumu itibarıyla bölgede önemli bir nakliye koridoru ve taşımacılık arteri özelliğine sahip. Bu nedenle ekonomik sorunların aşılması ve bu özelliğin daha verimli ve işlevsel hale getirilmesi için ulaştırma alanında çeşitli yatırımlar gündeme getirilmiş durumda. Bu bağlamda, Afrika Kalkınma Bankası tarafından sağlanan finansmanın, karayollarında gerekli yatırımların hayata geçmesine yardım edeceği öngörülüyor. 438 km’lik “Mombasa-Nairobi-Addis Ababa Karayolu Koridor Projesi”nin yanı sıra Kenya Demiryolları Şirketi’nin Nairobi’den Mombasa’ya yolculuk süresini 10 saatten 3 saate indirecek demiryolu projesi ve Kenya hükümetinin 2 milyarlık dolarlık yatırımla genişletip, modernleştireceği Mombasa Limanı’nın; yalnızca Kenya ekonomisinde değil, komşu ülkeler üzerinde de önemli oranda canlılık yaratması bekleniyor. EKONOMİNİN CAN DAMARI TARIM Kenya ekonomisi uzun yıllar tarıma dayalı olmuş. GSYİH’nin yüzde 30’unu oluşturan tarım sektörünün istihdama katkısı yüzde 80 düzeyinde. İhracat gelirlerinin yaklaşık yüzde 60’ı da tarım ürünleri ihracatından oluşuyor. Gıda üretiminin iklimsel koşullara göre yıldan yıla farklılık gösterdiği ülke, aralıklı olarak kuraklık ve sel baskınlarına maruz kaldığı için gıda ihtiyacı da bu duruma göre değişiyor. Kenya’da halen önemli bir gelir kaynağı olan çiftçilik ve sığır yetiştiriciliği, ormancılık ve balıkçılıkla birlikte ücret karşılığı istihdama yüzde 18’lik bir katkı sağlıyor. İmalat sanayisi GSYİH’nın yüzde yalnızca 10’unu oluşturmasına rağmen Kenya, Doğu Afrika’nın en sanayileşmiş ülkesi konumunda. bulunuyor. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 91 İHRACAT KAPILARI Yatırım mevzuatı ve teşvikler İNŞAATTA CANLANMA VAR Ülkenin inşaat sektöründe ise küresel çalkantılara karşın dikkate değer bir büyüme olduğu görülüyor. Orta vadede bu büyümenin daha da artacağı tahmin ediliyor. Kenya ekonomisi, altyapı projeleri için dış kredilere ve yardımlara bağımlı. Bu nedenle Türk müteahhitlik ve müşavirlik firmaları finansman imkanını kendileri sağladıkları takdirde; yeni yolların yapımı, mevcut yolların iyileştirilmesi, köprü yapımı, toplu sosyal konutların inşası, tarım alanlarında sulama kanalları, baraj yapımı gibi birçok alanda yatırım olanağı sağlayabiliyor. Kenya’da altyapıya sahip, gelişmiş bir inşaat sanayisi de mevcut. Kaliteli mühendislik, inşaat ve mimari tasarım hizmetlerine ulaşmanın mümkün olduğu ülkede, yolların ve köprülerin durumlarının iyileştirilmesi ve yeniden inşa edilmelerine ilişkin çeşitli destek fonları ve programlar yürürlükte. Nüfusun artışıyla birlikte düşük maliyetli prefabrik bina, mesken, ticaret merkezleri ve sınai yapıların inşasında 92 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 da yatırım olasılıkları söz konusu. Ayrıca, gecekondu bölgelerinin durumlarının iyileştirilmesi, düşük ve orta gelirli kesimin bütçesine uygun evler yapılması, inşaat malzemelerinin imal edilmesi alanlarında da yatırım fırsatları bulunuyor. Kenya ekonomisi için hayati olan sektör ise turizm... Ülkedeki restoran ve otel faaliyetleri GSYİH’nin yüzde 11’ini oluşturuyor. Halihazırda ülkenin kıyı bölgesinde ve doğal parklarında ve av alanlarında yoğunlaşmış olan turizm sektörü, önemli bir yatırım potansiyeli sunuyor. Kenya hükümeti, bu sektörün diğer alanları da kapsayacak şekilde bölgesel çeşitlenmesine özel bir önem verdiği için ülkede otel inşaatı alanında önemli yatırım fırsatları bulunuyor. İNŞAAT MALZEMELERİNE TALEP ARTIYOR Kenya’da yapı ve inşaat malzemeleri eski ve geleneksel ürün yelpazesi şeklinde. Diğer gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin üretmekte olduğu yeni teknolojilerin Önemli bir kısmı Nairobi ve Mombasa yakınlarında bulunan hraç Ürünleri şleme Alanlar” (EPZ), Kenya’nın diğer bölgelerinden daha iyi altyapı imkanları sunuyor. hraç Ürünleri şleme Alanları daresi’nin (EPZA) yönetimindeki EPZ’ler; 10 yıllık vergi tatili, sonraki 10 yıl için sabit yüzde 25 vergi, ilk 10 yıl için tüm stopaj vergilerinden muafiyet, makine, ekipman ve girdilerde ithalat vergisinden muafiyet, hammadde, makine ve diğer girdilerde, KDV ve damga vergisi muafiyeti olanağı sağlıyor. Nairobi, Mombasa, Kisumu, Thika, Eldoret, Nakuru ve Nyeri’de uygulanmakta olan ihracata yönelik üretim programı kapsamında tüm başvurular Kenya Yatırım daresi’ne (KIA) yapılıyor. Onaylanan şirketler ithal edilen makine, ekipman, tesis, hammadde ve diğer girdilerde gümrük vergisi ve KDV muafiyeti; tesis, makine, ekipman ve binalarda yüzde 100 yatırım muafiyeti, ihracat vergi ve harçlarından muafiyet olanağına sahip oluyor. 2005 yılında yürürlüğe giren Yatırım Teşvik Yasası kapsamında yabancı yatırımcıların Kenya’da yatırım yapabilmek için yatırım sertifikasına sahip olması gerekiyor. Yatırım daresi, yabancı yatırımcılar için minimum yatırım miktarını 500 bin dolar olarak belirlemiş durumda. Yatırım sertifikası sahibi, üç adet yönetim veya teknik personeli ile üç ortağı için çalışma izni hakkına sahip oluyor. Yatırım yapacak şirketin ilk olarak Nairobi’deki Başsavcılık’ta irket Sicil Memurluğu’na kaydolması gerekiyor. irket kuruluş senedi ve ana sözleşmesinin sunulmasının ardından Sicil Memurluğu tarafından tescil belgesi veriliyor. İHRACAT KAPILARI kullanıldığı ve maliyet düşürücü etkiye sahip yapı ve inşaat malzemelerinin son dönemlerde tanınmaya ve talep edilmeye başlanması, bu sektörde Türkiye’nin ihracat şansının yüksek olduğunu işaret ediyor. İnşaat sektöründeki büyüme ve bölge ülkelerinin artan talebi nedeniyle ülkede, başta çimento, demir-çelik gibi ürünler olmak üzere inşaat malzemelerine büyük ihtiyaç duyulduğu için bu alanda önemli ihracat ve yatırım potansiyeli söz konusu. Ayrıca, muslukçu, borucu eşyası-basınç düşürücü, termostatik valf dahil ve prefabrik yapılar da yine pazar potansiyeli olan ürünler arasında sayılıyor. KENYA’DAKİ TÜRK YATIRIMLARI Türkiye ile Kenya arasında bölgesel ve uluslararası konularda yürütülen işbirliğinin yanı sıra Kenya’nın yeni dönem dış politika açılımları kapsamında Türkiye’nin ayrıcalıklı bir konumu bulunuyor. Bu kapsamda Türkiye de Kenya’yı Sahra altı Afrika Bölgesi ile olan ilişkilerinde önemli bir aktör olarak değerlendiriyor. Kenya ile dış ticaret dengesi ise Türkiye lehine bir rota izliyor. Türkiye’nin ihracatının daha çok sanayi ürünlerinden, ithalatının ise yağlı tohumlar gibi gıda sanayimizin ihtiyaç duyduğu ürün gruplarından oluştuğu görülüyor. İnşaat alanında ise Türk müteahhitlik firmaları, bugüne kadar Kenya’da 33 milyon dolar değerinde beş büyük proje üstlenmiş durumda. Kenya Ticaret Müşavirliği’nin raporuna göre, ülkede inşaat malzemeleri, otel ekipmanları, halı, elektronik eşya, deri, kozmetik ürünler, konfeksiyon ticareti, müteahhitlik, turizm, karayolu ile yolcu taşımacılığı, restoran işletmeciliği, un fabrikaları kurulumu, hazır mutfak üretimi, bri- ket üretimi vb. alanlarda faaliyet gösteren 40’a yakın Türk işletmesi mevcut. Türk-Kenya İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi olan Gülsan İnşaat, Kenya-Etiyopya arasında karayolu bağlantısını sağlayan 122 km’lik bir toprak yolun asfalt kaplamalı karayoluna dönüştürülmesi ihalesini 128,6 milyon ABD Doları bedelle kazandı. Bu proje dışında bugüne kadar Türk işletme- Taşımalarda süreyi uzatan bir diğer unsur da, Doğu Afrika’ya gelen yük miktarındaki düşüklükten ötürü gemilerin Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri limanlarında yüklerin birleştirilmesi için bekletiliyor olması. Kenya gümrüklerinde dönem dönem yaşanan sistem arızaları ve yüksek liman ile demoraj ücretleri de ticareti olumsuz yönde etkileyen diğer unsurlar. leri tarafından Kenya’ya 50 milyon dolarlık bir yatırım yapıldığı tahmin ediliyor. İş çevreleri, giderek artan bu ilişkilerden dolayı Türk bankalarının Kenya’daki faaliyetlerini artırmalarının, finansman ve bankacılık işlemleri maliyetlerinde Türk işletmeler için ciddi avantajlar sağlayacağına vurgu yapıyor. Türkiye’yi Kenya ile dış ticarette zorlayan en önemli unsurlardan biri ise Somali sahillerindeki korsanların varlığı... Bu korsanların faaliyetlerinden ötürü Kenya’nın tek ve en büyük limanı olan Mombasa limanına giden gemiler, daha uzun rotaları tercih etmek zorunda kalmakta, bu da taşıma sürelerini uzatmakta. Halihazırda Mersin - Mombasa taşımaları ortalama 30 gün sürüyor. “Kenya ile ticaretimiz artarak devam ediyor” DEİK/Türk-Kenya İş Konseyi Başkanı Dr. Ali Nahit Bozatlı, Kenya pazarındaki gelişme potansiyellerine dikkat çekerek, özellikle de 2012 yılında ülkenin kuzeybatısında ilk kez petrol bulunmuş olmasına vurgu yapıyor. Petrolün birkaç yıl içinde işlenmeye ve ticaretinin başlamasıyla, ülkede yeni bir yatırım fırsatının da do aca ını işaret eden Bozatlı, Kenya’nın Türk iş dünyası için önemli bir pazar oldu unu söylüyor. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 93 KENTLER & MİMARİ KENTSEL DÖNÜŞÜMDE BAŞARILI BİR ÖRNEK: Uzakta bir kent yeniden doğuyor! 4m Bisiklet yolu 94 Yerli tür bitkilerin peyzajı TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 Sert ve yumuşak yüzey peyzajı Genişletilmiş park ve bisiklet yolu Kafe alanları KENTLER & MİMARİ Yeni Zelanda’nın ikinci büyük kenti Christchurch, 2011’de meydana gelen 6.3 büyüklüğündeki depremin ardından yoluna artık bambaşka bir şehircilik anlayışıyla devam etme kararı aldı. Christchurch belediyesi, halktan gelen 100 bin öneri ile yatırımcıların gereksinimleri arasında denge kurarak, insan ve doğa merkezli yeni bir kent inşa etmek için kolları sıvadı! 2m Kamu alanları 6m +2m Ortak alan azami hız: 5km/saat Ticari alan D epremler dünyanın her yerinde oluyor. Kentlerin kimi az zarar alıyor, kimiyse hayli fazla. Can kaybı bir elin parmağını geçmeyen depremler de yaşanabiliyor, hayatını kaybedenlerin sayısının onbinli rakamlara vardığı depremler de... Ve her depremin ardından aynı kısır döngü tekrar başa sarıyor; yaraların sarılması, yıkılan yapıların yeniden inşa edilmesi için düğmeye basılıyor. Oysa can ve mal kaybının yaşanmaması için yepyeni bir anlayış doğrultusunda hazırlanacak kentsel dönüşüm planlarının, bu tür yıkıcı felaketlerden çok daha önce hazırlanıp devreye sokulması önemli değil mi? Peki, ya bu planlar oluşturulurken, o kentte yaşayan insanların fikrinin alınması?.. Günümüzün modern şehircilik anlayışına daha uygun bir tavır olmaz mıydı? “Yapılamaz, olacak iş değil” diye düşünüyorsanız, gelin, Yeni Zelanda’ya kadar uzanalım... KENT SAKİNLERİNİN DÖNÜŞÜME KATILIMI Yeni Zelanda’nın ikinci büyük kenti Christchurch, 22 Şubat 2011’deki depremle “yerle bir” oldu. 6.3 büyüklüğündeki depremde 180 kişi hayatını kaybetti. Bu rakam birçoğumuza bu kadar şiddetli bir deprem için az gelebilir. Ancak Chrischurch’ün nüfusu, 2013’te yapılan sayımlarda bile 350 bin civarındaydı. İşte bu kentin depremden sonra yeniden inşası için belirlenen yol hem şaşırtıcı hem de ilham verici. Çünkü yeni plan için kentte yaşayanların fikirlerine başvuruldu ve 100 binden fazla öneri geldi. Belediyeye gelen 100 bin öneri doğrultusunda hazırlanan plan uyarınca kent daha yaşanılabilir, kentli ve yatırımcı arasında dengeyi gözeten, yeşil kuşakları yoğun, bisiklet yolları bulunan bir yaşam alanı olarak düzenleniyor. Plana göre, kentteki en yüksek bina yedi katlı olacak ve konutlar dahil tüm yapılar yüksek güvenlik standartlarına göre inşa edilecek. Depremde ağır hasar gören 130 yıllık Christchurch Katedrali de bu kapsamnda tamir edilecek. Planın önemli unsurlarından biri de yıkılan binalara dokunulmaması. Parklarla örülü bir “bahçe-şehir” olarak tasarlanan kentte, depremde hayatını kaybedenler için de bir anıt inşa edilecek. TAMAMLANMASI 20 YILI BULACAK 2 milyar dolara mal olması ve 20 yılda hayata geçirilmesi beklenen planda, ulaşım sisteminden halka açık alanlara kadar birçok yenilik yer alıyor. Ayrıca 8 milyon dolarlık bir bütçe de depremde hayatını kaybedenlerin anılarını yaşatmak için harcanacak projelere ayrıldı. Bir müze ve “Deprem Hazırlık ve Enformasyon Merkezi” adında bir araştırma merkezi kurulması da plan dahilinde. Planın önemli unsurlarından biri de hafif raylı taşıma sistemi. Bu sistemle şehrin merkezi ile banliyölerin birbirine daha hızlı ve kolay bağlanması amaçlanıyor. Toplu taşımada hafif raylı sisteme ağırlık verilmesi, “araba merkezli” kentten uzaklaşmayı da sağlıyor. Bu hedefe varılabilmesi için planda trafiğe ilişkin geniş çaplı bir düzenleme de öngörülmüş. Kısacası, şehir merkezindeki tüm çift yönlü yollar tek yöne çevriliyor. Planın fark yaratan en önemli noktalarından biri de bina yüksekliği ve kat sayısına getirilen kısıtlama... Buna göre kent merkezindeki binalar maksimum altı ya da yedi katlı ve en fazla 29 metre yükseklikte olacak. Biraz daha dışarıda kalan kesimlerde yükseklik sınırı 21 metreye düşüyor. Kentin en dış kısmında ise 17 metreye... Bu mimari planın uygulanmasıyla kent “ikonik” bir görüntüye kavuşacak. Binalar, uyumlu bir yoğunluğa göre düzenlenecek. Böylece Christchurch’ün sahip olduğu kentsel mirasa saygı gösterilirken, bir yandan da binaların sokaklar ve caddelerle bağlantısının çok daha sağlıklı olması sağlanacak. TEMMUZ 2014 TÜRKİYEİMSADDERGİ 95 KENTLER & MİMARİ CHRISTCHURCH, İŞLEVLERİNE GÖRE BÖLGELERE AYRILDI Planda kent, işlevlerine ve amaçlarına göre belli başlı bölgelere ayrılmış. Kentin kültürel bölgesi Sanat Merkezi temel alınarak oluşturulmuş. Eğlence bölgesinde ise biraz daha gevşek bırakılmış bir gürültü kısıtlaması var. Alışveriş bölgesinde geniş kaldırımlar, spor bölgesinde ise yeni ve büyük bir akvaryumun yanı sıra stadyum gibi unsurlar dikkati çekiyor. Kentten geçen Avon Nehri de yerleşimin planlanmasında artık daha önemli bir rol oynuyor. Nehrin her iki yanında 30 metre genişliğinde oturma alanları, yayalar ve bisiklet kullanıcıları için yeşil kuşaklar oluşturulacak. Merkezi kent planı, 10-20 yılda tamamlanacak 70 projeden oluşuyor. Beş bölümden oluşan projede temalar, “yeşil kent, pazar kenti, kent yaşamı, yaşamı kolaylaştıran yenilikler ve toplu taşıma seçeneği”nden oluşuyor. Bu arada, tekrar vurgulanması gereken bir nokta da planın, kent sakinlerinin istekleri ile yatırımcıların gereksinimleri arasında denge kurmayı başarabilmiş olması! Plan nasıl işleyecek? Christchurch kenti için hazırlanan planın hayata geçirilmesi için belirlenen iş programının ana başlıkları şöyle: • Avon Nehri’nin etrafında yeşil koridor oluşturulması çalışmalarına 2013’te başlandı. • 2016’da yeni metro, spor kompleksi, merkezi kütüphane ve kongre sarayı açılacak. • Ertesi yıl Katedral Meydanı ve hastanenin ihtiyaca cevap verecek şekilde genişletilmesi işlerine başlanacak. • Kent merkezinden Canterbury Üniversitesi’ne ulaşımı sağlayacak ilk hafif raylı sistem 2018’de açılacak. • Kent merkezindeki çift yönlü yolların tek yöne düşürülmesine yönelik çalışmalar için belirlenen tarih ise 2015. Ancak bu proje tam olarak 2020’de bitecek. • Müze, eğitim ve araştırma merkezi özellikleri taşıyan Deprem Hazırlık ve Enformasyon Merkezi 2022’ye kadar tamamlanacak. Düşük katlı binaların kente faydaları ÖNCE Kentin simgesi gökdelenler Kentin simgesi tarihi yapılar Binalar birbiriyle uyumsuz Binalar birbiriyle uyumlu Tarihi binalara saygısız Tarihi binalara saygılı Rüzgara karşı korumasız Rüzgara karşı korumalı Güneşli alanlar az Güneşli alanlar daha fazla Binaların iletişimi zayıf 96 TÜRKİYEİMSADDERGİ TEMMUZ 2014 SONRA Binaların iletişimi daha kuvvetli :,/2\NVHN YHULPOLUQOHUL\OH JHOHFHùLEXJQGHQ WDVDUO×\RU <NVHNYHULPOL:,/2UQOHUL\OH\DVDO\|QHWPHOLNOHUOH VRUXQVX]üHNLOGHWDQ×üPD\DGHYDPHGHFHNYHHQHUMLQL]L ERüDKDUFDPDN\HULQHWDVDUUXIHWPH\HEDüOD\DFDNV×Q×] Temmuz 2014 • Sayı 18 Türkiye İMSAD dergi Temmuz 2014 Sayı 18 :LORUQOHUL\OHSURMHOHULQL]Ho|]PRUWDù×ROX\RU VHUYLVKL]PHWLPL]OHGHGHVWHùLPL]LVUGU\RUX] Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of Turkish Construction Material Producers Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği ZZZZLORFRPWU İnşaat malzemeleri sektöründe “en iyi uygulamalar”