türkiye imsad dergi | temmuz 2014

Transkript

türkiye imsad dergi | temmuz 2014
:,/2\NVHN
YHULPOLUQOHUL\OH
JHOHFHùLEXJQGHQ
WDVDUO×\RU
<NVHNYHULPOL:,/2UQOHUL\OH\DVDO\|QHWPHOLNOHUOH
VRUXQVX]üHNLOGHWDQ×üPD\DGHYDPHGHFHNYHHQHUMLQL]L
ERüDKDUFDPDN\HULQHWDVDUUXIHWPH\HEDüOD\DFDNV×Q×]
Temmuz 2014 • Sayı 18
Türkiye İMSAD dergi Temmuz 2014 Sayı 18
:LORUQOHUL\OHSURMHOHULQL]Ho|]PRUWDù×ROX\RU
VHUYLVKL]PHWLPL]OHGHGHVWHùLPL]LVUGU\RUX]
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of Turkish Construction Material Producers
Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği
ZZZZLORFRPWU
İnşaat malzemeleri sektöründe “en iyi uygulamalar”
6. ULUSLARARASI
İNŞAATTA KALİTE ZİRVESİ
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Ba kanı
DÜNDAR YETİ ENER
BA KAN’IN MESAJI
Özel sektörün öne geçtiği inşaat
sektöründe dengeler oturuyor
Değerli Türkiye İMSAD üyeleri ve dostlarımız… Türkiye’nin
ihracatta döviz kazandırıcı hizmetlere ve kısmen iç tüketime dayalı
büyüme stratejisinin sonuçları özellikle inşaat ve inşaat malzemesi
sektörümüzdeki olumlu verilerle ortaya çıkıyor.
Ö
zel sektör inşaat harcamalarının, kamu harcamalarının
önüne geçmesi ile sektörümüzdeki dengeler de yerine oturuyor. İnşaat malzemelerinde ithalatın
azalması ve ihracatın büyümeye net
katkısının yükselmesi sektörümüzün
ve genel ekonominin geleceğine yönelik önemli pozitif gelişmeler olarak
görülüyor.
2014’ün ilk çeyrek döneminde, Türk
ekonomisi yüzde 4,3, inşaat sektörü
yüzde 5,2 büyüdü. İlk beş ayda inşaat
malzemeleri sektörümüzün sanayi
üretiminde yüzde 6,0, malzeme iç
pazarında ise reel olarak yüzde 5,0’lık
bir büyümeye ulaştık. Bu verilerle küresel ve siyasi risklere karşın
ekonomimizin başarılı bir performans
göstermekte olduğunu söyleyebiliriz.
2014 yılının başlangıcındaki bu
olumlu verilerin, pozitif yönde artarak
devam etmesi ve ülkemizin sürdürülebilir bir eksende ekonomik istikrarının sağlanması, iş dünyası olarak
bizlerin en önemli beklentisidir.
Ayrıca büyümenin yapısına baktığımızda da ihracat ağırlıklı olduğunu
görüyoruz. Geçen yıl inşaat malzemesinde ithalat yüzde 25 artarken, bu
yıl yüzde 5 negatif oranda gerçekleşti.
Bu da bizlere yurt içinde büyüyen
inşaat sanayinin daha çok yerli inşaat
malzemesi kullandığını gösteriyor.
Dünyanın tercih ettiği Türk inşaat
malzemelerini ne mutlu ki, artık iç
piyasamız da daha çok tercih ediyor.
Bu da ülkemize döviz kazandırarak
cari açığa sağladığımız pozitif katkı
nedeniyle büyük önem taşıyor.
13. yüzyılda Mevlana, “Bir mum
diğerini tutuşturmakla ışığından bir
şey kaybetmez” der. Bu topraklarda
yüzyıllardır birlik ve beraberlik üzerine nice çağrılar yapılmış, nice dizeler
yazılmıştır. Günümüzde modern dünyada da bilim ve felsefenin vardığı son
nokta; hepimiz bir olduğu ve evrende
her şeyin birbirine bağlı olduğudur...
TÜRKİYE İMSAD’IMIZ
30. YILINDA…
Güçlerimizi birleştirmek, hem ortak
sinerji yaratarak hem bizleri güçlendiriyor hem de ortaya çıkan başarılarla
daha mutlu kılıyor. Bu yıl mensubu
olmaktan hepimizin onur duyduğu
büyük ailemiz, sektörümüzün köklü
çınarı Türkiye İMSADımız, 30. yaşını
kutluyor. Sivil örgütlenmenin toplumsal yararlarının bilinciyle temelleri 1984 yılında atılan derneğimiz,
yaptığı başarılı çalışmalarla bugün
ülkemizin önde gelen sivil toplum örgütlerinden biri. Kurucularının engin
vizyonu ile sağlam temellere oturan
Türkiye İMSADımız, 30 yıl boyunca
bu derneğe gönül veren tüm üyelerinin emeği ve katkılarıyla bugünlere
ulaştı.
Kurucusundan en yeni üyesine, eski
yeni tüm yöneticilerine kadar ülkemizde sivil örgütlenmede nadir görülen 30. yılın başarısı hepimize ait.
Bu çınarı büyüterek gölgesini genişleten, geçmişten günümüze tüm
Türkiye İMSADlılar…
Gelin, bu anlamlı yıldönümünü hep
birlikte, birlikten doğan güçle, coşkuyla kutlayalım.
Hepinizi 26 Eylül’de düzenleyeceğimiz Gala Gecemizde kucaklaşmaya
davet ediyor, derneğimize nice 30
yıllar diliyorum.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
3
Türkiye İMSAD Kurumsal İleti im Yöneticisi
ERSİN DALGA
EDİTÖR
Mevzu bahis iş sağlığı
ve güvenliği ise...
Soma felaketinin ardından ülke olarak iş sağlığı ve güvenliği
konusunu bir süre konuşur olduk, ancak ülke ve dünya
gündemindeki sıcak gelişmeler konunun uzun uzadıya ve çözüm
odaklı değerlendirilememesine neden oldu. Yani insan sağlığı söz
konusuysa gerisi teferruattır diyemedik!
İ
ş kazalarının en çok yaşandığı sektörlerden birinin de inşaat sektörü
olması, gözleri Soma felaketinin ardından bir yandan da bu sektöre çevirdi.
Biz de bu anlamda sorumluluk hissettik,
iş sağlığı ve güvenliği konusunu, bu sayımızda DOSYA HABER olarak ele aldık.
Haberimizde de belirttik ancak tekrardan
vurgulamakta fayda var; SGK, TÜİK gibi
kamu kurumlarının ya da sivil toplum kuruluşlarının iş kazalarına ilişkin açıkladığı
yıllık raporlarda inşaat sektörüne ilişkin
veriler yer alsa da “inşaat malzemesi
sanayisine” ilişkin özel bir istatistik yer
almıyor. Fakat inşaat malzemesi sektöründeki iş kazalarının, diğer riskli sektörlere
oranla çok daha düşük olduğu biliniyor.
Zira ihracat ağırlıklı çalışan sektörün, gelişmiş dünya ile entegre olmuş bir sanayi
dalı olduğu için işin doğası gereği belli
standartların üzerinde üretim yapması
gerekiyor. Biz de haberimizde, inşaat
sektörünün en önemli aktörlerinden biri
olan Türkiye İMSAD üyelerinin, sektörün
ana tedarikçisi olması vesilesiyle iş sağlığı
ve güvenliği konusunu “inşaat malzemesi
sanayicileri” tarafından gündeme taşıyalım
istedik. Dünyadan ve Türkiye’den iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bilgileri derlediğimiz kapak haberimizde, resmi kurumlarca
açıklanan rakamsal verileri paylaştık ve
İSG konusuna ışık tuttuk. Bir de merak
ettik, “Peki, Türkiye İMSAD üyeleri için iş
sağlığı ve güvenliğinin önemi ne?” sorusuna cevap aradık. Ve özellikle belirttik,
“örnek gösterilebilecek çalışmalarınızı
bizlerle paylaşın!”… Merakımız karşılık
buldu; birçok üyemizden geri dönüş
aldık, ancak sayfalarımızda sınırlı sayıda
uygulamaya yer verebileceğimiz için “en
iyi 10 uygulamayı” seçtik ve İSG alanında
yaptıkları çalışmaları anlattık.
Bu sayımızla birlikte dergimizin tasarımında ve içerik yapısında yeniliğe gittik.
Tasarımda görsel kullanımını artırmayı ve
4
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
kolay okunurluğu sağlamayı amaçladık.
İçerikte ise, özel haber üretmeye, sektör
gündemine farklı açıdan bakmaya, dünyadan sektöre ilişkin haberler vermeye
önem verdik. Türkiye’nin ihracat lideri
olan inşaat malzemesi sektörü açısından
yurtdışı pazarların önemini bildiğimiz
için, dış haberlere gelecek sayılarımızda
daha çok yer vereceğiz. Ülkemizde hayata
geçirilmesi planlanan kentsel dönüşüm projelerine ilişkin çok söz edildi,
birçok etkinlik yapıldı. Peki, dünyada
bu iş nasıl yapılıyor, neler yapılmış? Bu
sayımızla birlikte gelecek sayılarımızda KENTLER & MİMARİ disiplininde
dünyadan örneklerle kentsel dönüşüm
konusunu ele alacağız. Şehir mimarisi,
şehir plancılığı, tarihsel süreçte mimari ve
şehirler konularına değineceğiz. Girizgâhı
da, gerçekten örnek bir projeyle yaptık;
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde
hayata geçirilen kentsel dönüşüm projesi
Türkiye’ye bu süreçte yol gösterecek
nitelikte... Okumanızı şiddetle tavsiye
ederim.
Son olarak, bir gelişmeyi paylaşarak
bitireyim; Hürriyet gazetesi “Sign of the
City Awards” adlı bir yarışma gayrimenkul sektörünün en prestijli projelerini
ödüllendirecek. İlki bu yıl düzenlenecek
olan etkinlikte pek çok farklı konseptte
projeye ödül verilecek. Bu ödüllerin hangi
projelere verileceğini ise sektörün önde
gelen kurumlarının temsilcileri, uzmanlar
ve profesyoneller belirleyecek. Türkiye
İMSAD’ın da destekçisi olduğu bu etkinliğin jürisinde Başkanımız Sayın Dündar
Yetişener de inşaat malzemesi sektörünü
temsilen yer alıyor. Hürriyet’in öncülüğünde başlayan bu proje, gayrimenkul
sektörünün Oskar’ı olmaya aday… Takip
etmekte fayda var.
Yeni tasarımı ve içeriğiyle “okunası” bir
dergi yaratmaya çalıştık. Umarım beğenirsiniz.
$OáALàOLANàHERàßEYINàyZ~àDOáADANàGELIR
4UáLAàGIBI
9AßAMàALANLARÑàKURARKENàà
TUáLAYÑàTERCIHàEDIN
Temmuz 2014 • Sayı 18
8
İMSAD’dan
» Türkiye İMSAD’dan ses getiren kamu spotları
» Türkiye İMSAD gelece e Sürdürülebilirlik Raporu ile ışık tutuyor
» İnşaat malzemesi pazarı bu yıl yüzde 5 büyüyecek
» Türkiye İMSAD 30. yılını kutluyor
» Kalkınma Bakanı: “Türkiye İMSAD sektörün muhatap kuruluşu”
» BİMSADER’den Türkiye İMSAD’a plaket
» Türkiye İMSAD, Sanayi Bakanı Fikri Işık’a sektörü anlattı
» İnşaatın sivilleri bir arada
» 10. Kent ve Yaşam Ödülü Türkiye İMSAD’ın
» Sanayi Bakanı Türkiye İMSAD’ın davetlisi olarak Yapı Fuarı’nda
» Dündar Yetişener: “İnsan yaşamı tüm de erlerin üstündedir”
» İş dünyası Rekabet Kongresi’nde buluştu
30
SEKTÖRÜN NABZI
32
YENİ ÜYELERİMİZ
38
GÜNCEL SÖYLEŞİ
42
» İmar planlarında yeni dönem
14
» Grundfos: “Sektöre destek vermek görevimiz”
» Schneider: “Türkiye’ye uzun vadeli bakıyoruz”
» Urtim: “2014’te yeni pazarlara açılıyoruz”
» Prefabrik Yapı A. .’den 80 ülkeye ihracat
SEKTÖREL GÜÇ
» SUDER Genel Sekreteri Selçuk Taçalan:
“Su yalıtımı yoksa korozyon vardır”
47
KAPAK KONUSU
62
AKTÜEL HABER
66
PROFESYONEL BAKIŞ
70
MAKALELER
» Üretimin süreklili ini iş güvenli i sa lar
38
42
» Hisart Müzesi: Tarih bu müzede canlanıyor
» Erdem Ertuna / DemirDöküm gelişen müşteri isteklerine hazır
» Makro-nomi / Prof. Dr. Kerem Alkin
» Ekonomik Perspektif / Dr. Can Fuat Gürlesel
» Stratejik Bakış / Dr. Yılmaz Argüden
80
MİMARLIK & İNŞAAT DÜNYASI
86
88
DÜNYA TURU
94
KENTLER VE MİMARİ
88
» Mimar Nevzat Sayın: “Ekonomik koşullar iyi tasarımı engellemez”
İHRACAT KAPILARI
» Do u Afrika’nın incisi: Kenya
» Uzakta bir kent yeniden do uyor: Christchurch
66
80
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri
Derne i (Türkiye İMSAD) Adına
İmtiyaz Sahibi
DÜNDAR YETİ ENER
Yazı İşleri Müdürü/Sorumlu Müdür
AYGEN ERKAL
Yayın Koordinatörü
ERSİN DALGA
Danışma Kurulu
PROF.DR. KEREM ALKİN
PROF. DR. FİLİZ KARAOSMANO LU
PROF. DR. ZERRİN YILMAZ
PROF. DR. ALİ RIZA KAYLAN
DOÇ. DR. MELİH BULU
DR. YILMAZ ARGÜDEN
DR. ENGİN BARAN
Yayın Türü/Aralı ı
YEREL SÜRELİ / ÜÇ AYDA BİR
Yönetim Yeri
RÜZGÂRLIBAHÇE CAD. ÇINAR SOK.
NO:3 KAT:5 DEMİR PLAZA
KAVACIK/BEYKOZ İSTANBUL
Tel: 216 322 23 00
Web: www.imsad.org
E-mail: [email protected]
www.eubuild.com
Yayına Hazırlık
İş sağlığı ve güvenliği (İSG) konusu günümüzün en can yakıcı
sorunlarından biri. Dünyada her yıl 2 milyon 300 binden fazla işçi
iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirirken,
ülkemizde ise her gün ortalama dört kişi aynı nedenlerle aramızdan
ayrılıyor. İş kazalarında Avrupa birincisi olan Türkiye, dünyada da
El Salvador ve Cezayir’den sonra üçüncü sırada. Ancak Türkiye’de
sanayinin en önemli kollarından biri olan inşaat malzemesi sektöründe
durum farklı! Üretim tesislerinde aldıkları önlemler ve çalışanlarına
yönelik İSG uygulamalarıyla Türkiye İMSAD üyelerinin konuya verdikleri
önem ortada. Bu sayımızda, kapak konusu olarak ulusal ve küresel
boyutta iş güvenliği sorununu ele aldık. Dernek üyelerimiz de üretim
tesislerinde aldıkları önlemleri ve personellerine yönelik uyguladıkları
İSG çalışmalarını dergimize değerlendirdi.
KAPAK
Türkiye’de İş Sağlığı
ve Güvenliği
İnşaat Malzemeleri Sektöründe
“En İyi Uygulamalar”
47
Genel Yönetmen
Gürhan DEMİRBA
Genel Yönetmen Yardımcısı
Eser SOYGÜDER YILDIZ
Görsel Yönetmen
Hakan KAHVECİ
Grafik & Tasarım
Ozan ÖZ
Editör
Ertu rul KAYSERİLİO LU
İletişim
Yazı İşleri: 0212 440 27 80
Pazarlama: 0212 440 27 65
[email protected]
Baskı
Dünya Yayıncılık A. .
“Globus” Dünya Basınevi
100. Yıl Mahallesi, 34440
Ba cılar-İstanbul
Tel: 0 212 440 24 24
NOT: Reklamlar, reklam veren şirketin sorumlulu undadır.
Dergimizde yayımlanan yazı ve foto raflar Türkiye İMSAD’ın
izni alınarak, kaynak belirtilerek, tam veya özet alıntı yapılarak
kullanılabilir.
Türkiye İMSAD Dergi, Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri
Derne i’nin ücretsiz, süreli yayınıdır.
‘dan ses getiren
arak hayata geçirilen
ol
i
es
oj
pr
k
lu
lu
m
ru
so
al
Türkiye İMSAD'ın sosy
kamu spotu
!"
ın
ay
am
rc
ha
şa
bo
i
iz
m
"Enerji
"Sesimi duyan var mı?" ve
yınlanıyor.
filmleri TV kanallarında ya
i
m
i
s
Se
n
a
y
u
d
?
ı
m
var
T
ürkiye İMSAD tarafından sosyal
sorumluluk projesi olarak gerçekleştirilen ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işbirliğiyle hayata geçen
“Güvenli Yapı” kampanyası, “Sesimi
duyan var mı?” kamu spotu filmiyle
ekranlara taşındı. Güvenli yapı konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek
amacıyla hazırlanan “Sesimi Duyan
Var mı?” filmi, tüm televizyon kanallarında gösterime girdi. Ünlü sinema
ve dizi oyuncusu Rıza Kocaoğlu’nun
seslendirdiği filmde, binalarda yanlış
malzeme kullanılmasının olası sonuçları vurgulanıyor. Film, ülkemizde yapı
kültürünün gelişmesine “güvenli yapı”
temasıyla ışık tutuluyor.
“Sesimi Duyan Var mı?” filminde,
yıkılmış bir binanın sonsuz boşluğuna
uzatılan fener, bir ailenin yıkılan hayatını anlatıyor. Dağılmış bir konstrüksiyonun içinde, bir oyuncak ayıcık,
kitaplar ve mutlu bir aile fotoğrafı,
KAMU SPOTLARININ KÜNY
Malzemesi
Reklamveren: Türkiye nşaat
i
neğ
Der
ileri
Sanayic
Yönetmen: Devrim Erdoğan
an
Sanat Yönetmeni: Tuncay Özc
Film
Yapım: Herşey
feneri tutan elin çaresiz bağırışlarına
yanıt veriyor. Kurulan özel bir enkaz
seti üzerinde çekimlerin yapıldığı film,
başlangıcının tam aksine bir sahneyle
sona eriyor. Doğru malzeme kullanılarak ulaşılabilecek; aydınlık, mutlu
ve neşeli bir geleceğin sergilendiği bu
sahnede; yemyeşil bahçede köpeğiyle
oynayan ailenin mutluluğu, arka plandaki sağlam binaların koruması altında
görünüyor.
YETİŞENER: “HEDEFİMİZ GÜVENLİ
YAPI BİLİNCİNİ GELİŞTİRMEKTİR”
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, “Enerji Verimliliği” ile birlikte bu yıl ülke gündemine
taşıdıkları iki büyük kampanyadan biri
olan “Güvenli Yapı” kampanyasıyla, bir
binanın tasarımından yapımına kadar,
denetimin de içinde olduğu bütüncül
bir sistem kurulması ve toplumda
güvenli yapı bilincinin oluşmasına
ESİ
met Karaca
Yapımcılar: Bülent Turgut, Meh
aya
Özk
in
Eng
Görüntü Yönetmeni:
Kocaoğlu
Rıza
u,
ıoğl
Hac
il
sma
:
Seslendirme
Müzik: Türkay Nişancı
eramedia
Medya Planlama Ajansı: Mor
katkı sağlamayı hedeflediklerini belirtti.
Kentsel dönüşümün başladığı bu
dönemde, güvenli yapının insanların ve
kentlerin hayatındaki öneminin altını
çizen Yetişener, “Türkiye İMSAD olarak, ‘Sesimi Duyan Var mı’ kamu spotuyla, insanlarımızın hak ettiği güvenli
ve çağdaş yapılarda yaşayabilmesi için,
güvenli yapı bilincini geliştirmeyi ve bu
doğrultuda oluşturulacak sinerjiyi ve
dinamizmi, toplumumuzun tüm kesimlerine yaymayı hedefliyoruz” dedi.
FİLMDE ÖDÜLLÜ YÖNETMEN
ERDOĞAN’IN İMZASI VAR
Yapımını Herşey Film’in üstlendiği
‘Sesimi Duyan Var mı?’ filminin yönetmenliğini, aldığı çok sayıda ulusal ve
uluslararası film ödülleriyle tanınan
Devrim Erdoğan yaptı. Filmin yapımcıları Bülent Turgut ve Mehmet Karaca
olurken, müziğini ise ünlü müzisyen
Türkay Nişancı besteledi.
kamu spotları
Enerjimizi
boşa
harcamayın!
K
uruluşunun 30. yılında, kaliteli
inşaat malzemesi kullanılmasının önemi konusunda tüketiciyi
bilinçlendirme kampanyası başlatan
Türkiye İMSAD’ın ikinci kamu spotu
da 14 Nisan itibarıyla gösterime girdi.
“Enerjimizi Boşa Harcamayın” başlıklı
kamu spotu, Türkiye İMSAD’ın Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı işbirliğiyle
kamuoyunu bilinçlendirmeyi amaçlayan “Enerji Verimliliği” kampanyasının
ilk adımını oluşturuyor. Muhteşem
Yüzyıl oyuncularının da rol aldığı film
tadındaki kamu spotu ile kamuoyuna
‘Enerjimizi Boşa Harcamayın’ çağrısı
yapılıyor.
Muhteşem Yüzyıl dizisinde ikinci
Selim’in ve Şehzade Mehmet’in çocukluğunu oynayan Ziya Kerem Açarsöz ve
Berkecan Akkaya’nın rol aldığı filmde,
doğru olmayan malzemeyle inşa edilen
binaların neden olduğu enerji kaybı,
dört küçük çocuğun, solmuş bir çiçeği
sulaması ile gelişen bir öykü üzerinden
anlatılıyor. Dünyada giderek azalan
enerji kaynaklarının korunmasına dikkatin çekildiği filmde, binalarda kaliteli
malzeme kullanmanın enerji kayıplarını azaltmadaki önemi vurgulanıyor.
Çocuklara bugünden sunulacak en
büyük mirasın, doğru malzemelerin kullanıldığı, güvenli ve çevreye
saygılı binalarda yaşamalarını sağlamak
olacağı mesajının iletildiği filmde,
ellerinde doğru malzemeden üretilmiş
bir kovayla çiçeği sulayan çocuklar, gülümseyen yüzleriyle, gelecek için umut
vaat eden bir içerikle sunuluyor.
Ünlü oyuncu İsmail Hacıoğlu’nun,
enerjisi yüksek bir tonda seslendirdiği
“‘Enerjimizi Boşa Harcamayın” filmi, şu
çağrıyla sona eriyor: “Çocuklarımıza,
enerjisi bol bir Türkiye için, kalitesi
tescilli, tasarruflu ve doğa dostu malzemeler kullanalım.”
Yapımını Herşey Film’in üstlendiği
film, Sapanca’nın doğal ortamında
çekildi. Filmin müziğini ise Türkiye’nin
sayılı müzisyenlerinden biri olarak bilinen ünlü gitarist Türkay Nişancı yaptı.
YETİŞENER: “DOĞRU
SİSTEMLERİ BİRLİKTE KURALIM”
“Enerji Verimliliği” ve “Güvenli Yapı”
olmak üzere bu yıl gerçekleştirecekleri
iki ayrı kampanya ile tüm paydaşlarına
ve kamuoyuna “gelin artık enerjimizi
boşa harcamayalım, doğru sistemleri
hep birlikte kuralım” çağrısı yaptıklarını söyleyen Türkiye İMSAD Başkanı
Dündar Yetişener, konuyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Bugün ülkemizde toplam enerjinin
yüzde 40’ı yapılarda kullanılıyor. Oysa
bu miktarın yüzde 40’lara varan kısmını doğru tasarlanan yapılar ile tasarruf
ettiğimiz takdirde ülkemiz ekonomisine yılda 12-15 milyar dolar tutarında
katkı sağlayabiliriz. Türkiye olarak,
bugün ihtiyacımızın yüzde 70’ini dışarıdan karşıladığımız enerjide tasarruf
yoluna giderek, hem bireyler olarak
bütçemize hem de en büyük kalemlerden biri olan ülkemiz cari açığının
düşürülmesine destek olabiliriz. Sadece
özel sektör değil, kamu kesimindeki
yasa koyucular, denetleyiciler, bürokratlar, akademisyenler ve tüm taraflarla
birlikte, enerji verimliliği ve güvenli
yapı iklimi için gerekli ortamı birlikte
oluşturalım ki, geleceğimizin sahibi
olan çocuklarımız, tüm vatandaşlarımız, sektörümüz ve ülkemiz ekonomisi sağlıklı yaşayabilsin.”
İMSAD’DAN
Türkiye İMSAD, geleceğe
“Sürdürülebilirlik Raporu” ile ışık tutuyor
Türkiye İMSAD, Küresel Raporlama Girişimi’nin (GRI) G4 Rehber’i kapsamında
inşaat malzemeleri sektöründe bir sivil bir toplum kuruluşu tarafından
hazırlanan dünyanın ilk “Sürdürülebilirlik Raporu”nu açıkladı.
T
ürkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri
Derneği’nin (Türkiye İMSAD) dünyada
alanında sektörel bir sivil toplum
kuruluşu tarafından ilk olarak hazırlanan
“Sürdürülebilirlik 2013 Raporu”nun lansman
toplantısı yapıldı. İnşaat malzemeleri sektörünün, geleceğe yönelik yatırım alanlarına ışık
tutan Sürdürülebilirlik Raporu ile Türkiye
İMSAD, sürdürülebilir üretime rehberlikte ilk
adımı atıyor. Raporda, inşaat malzemelerinde
ülkemizin önde gelen Türkiye İMSAD üyesi
sanayi firmalarının gerçekleştirdikleri “en
iyi sürdürülebilirlik uygulamaları ve yatırım
projeleri” örnekleri de yer alıyor.
Türkiye İMSAD üyeleri ve paydaşlarının, gündemlerinde bulunan yüksek öncelikteki konuların baz alınarak hazırlandığı Sürdürülebilirlik Raporu, Küresel Raporlama Girişimi’nin
(GRI) G4 rehberi kapsamında hazırlandı.
Raporun çerçevesi; Enerji Kullanımı-Verimliliği, Sera Gazı Azaltımı, Doğal Kaynak ve Su
Kullanımı, Atık Yönetimi, Yaratılan Ekonomik
Değer, İstihdam, Eğitim-Öğretim, Toplum için
Değer Yaratma, Kentsel Dönüşüm ve İnovas-
10
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
yon başta olmak üzere ekonomik, çevresel ve
sosyal bir dizi başlık altında incelendi.
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı
Dündar Yetişener’in açılış konuşmasını yaptığı
Sürdürülebilirlik Raporu lansman toplantısında, Başkan Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik
Komitesi Başkanı Hakan Gürdal, Garanti
Bankası eski CEO’su, WWF-Türkiye, Boğaziçi
Üniversitesi Vakfı ve TED İstanbul Koleji
Vakfı Mütevelli Üyesi Akın Öngör ile S360
Sürdürülebilirlikve İletişim Hizmetleri Genel
Müdürü Kerem Okumuş, konuşmaları ile yer
aldılar. Toplantı, Türkiye’nin inşaat malzemeleri sanayini temsil eden çok sayıda iş dünyası
temsilcisinin katılımıyla gerçekleşti.
YETİŞENER: “TÜRKİYE İMSAD
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORU İLE
BİR İLKE DAHA İMZA ATMIŞTIR”
Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener,
toplantının açılış konuşmasına, bir ilke imza
atarak Türkiye’nin sektöründe ilk Sürdürülebilirlik Raporu’nu kamuoyuna sunmaktan
duyduğu memnuniyeti belirterek başladı.
Dündar Yetişener
Hakan Gürdal
İMSAD’DAN
Gelecek 10 yılda tüm dünyada çok daha hızlı
bir değişimin yaşanacağını belirten Yetişener,
nüfus artışı, doğal kaynakların azalması,
hızlı tüketim artışı, haksız rekabet ve kayıt
dışı ekonomiye ilişkin parametrelerin yanı
sıra, yoğun kullanımı dolayısıyla, enerji ve
karbon yönetiminin de Türkiye İMSAD üye ve
paydaşları tarafından öne çıkarılan, raporun
başlıca konular arasında yer aldığını söyledi.
Yetişener, sözlerine şöyle devam etti:
“Paydaşlarımızın değişen şartlar karşısında
verimliliğini, doğal kaynak kullanımını, üretim
süreçlerini nasıl yönettikleri ve dünyadaki
riskler karşısında geliştirdikleri çözümlerin
rahatlıkla görülebileceği bu raporu hazırlayan
sanayiciler olarak yapmaya çalıştığımız; inşaat
malzemeleri sektörünün sürdürülebilirliği
konusunda sadece Türkiye’de değil, dünyada
rol model olmaktır. Hedeflerimize giden yolda
olası risklerin bizleri beklediğini biliyoruz,
fakat iyi yönetilen risklerin de fırsata çevrileceğine inanıyoruz. Sürdürülebilirlik Raporu,
Türkiye İMSAD’ın bu vizyonu doğrultusunda
hazırlanmış, gelecek yatırımlarını desteklemek
üzere sektör paydaşlarımıza bir rehber olarak
sunulmuştur” dedi.
DÜNYADA YENİ FIRSAT ALANI:
DÜŞÜK KARBON EKONOMİSİ
Dündar Yetişener, Sürdürülebilirlik 2013
Raporu’nun, inşaat malzemeleri sanayinin
geleceğinin bugünden planlanması için
atılan bir ilk adım olduğunu belirtti. Bir yol
haritası verildiğinde, gerek sektörün gerekse
şirketlerin süreçlere daha kolay adapte olarak
yatırımlarını bu doğrultuda gerçekleştirdiklerini söyleyen Yetişener, doğal kaynakların kısıtlı
olduğu dünyamızda artık gerek yasa yapıcılar
gerekse özel sektörün, verimliliği artıracak
ve tasarrufu teşvik edecek modelleri beraber
kurguladıklarını vurguladı.
Dünya Ekonomik Formu’nun yaptığı,
dünyada 5 trilyon dolarlık karbon piyasası
araştırmasına dayanarak, bugün düşük karbon
ekonomisinin dünyadaki en önemli fırsat
alanlarından biri olarak öne çıktığına dikkati
çeken Yetişener, “2012 yılında yapılan yasal
düzenlemelerin gereği olarak, ülkemizde ilk
defa şirketler 2016 yılında, 2015 yılına ilişkin
sera gazı salımlarını raporlayacaklar. Sürdürülebilirlik Raporu, bu açıdan da sektöre yön
gösteren bir görev üstlenmektedir” şeklinde
konuştu.
HAKAN GÜRDAL: “ÖZEL
SEKTÖRÜN ATIK ISIDAN
ENERJİ ÜRETİMİ
YÜZDE 127 ARTTI”
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı
Hakan Gürdal da konuşmasında, Sürdürülebilirlik Raporu’nda
yer alan bazı önemli verileri paylaştı.Hakan Gürdal’ın araştırmaya
katılan şirketlerin verilerine dayanarak
verdiği bilgiye göre, bünyesinde çimento,
cam, seramik gibi karbon yoğun sektörleri
barındıran Türkiye İMSAD üyelerinin enerji
tüketimleri, referans yıl olarak alınan 2011’e
göre, 2013 yılında yüzde 3,4 oranında arttı.
Aynı şekilde üye şirketlerin enerji tüketimleri
de 2011 yılına göre 2013’te yüzde 3,4 arttığı
halde, sera gazı salımları yüzde 1,2 oranında
azaldı.
Enerji tüketimlerini azaltma hedefi doğrultusunda yenilenebilir enerji kaynaklarına
yönelen Türkiye İMSAD üyeleri, daha çok atık
ısı geri kazanım projeleri üzerinde yoğunlaştı.
Sanayici üyelerin atık ısıdan enerji üretimleri
2011 yılına göre 2013’te yüzde 127 oranında
artış gösterirken, atık ısı geri kazanımı ve
CO2e salımı da aynı oranda azaltıldı. Bununla
birlikte, Türkiye İMSAD üyelerinin yüzde 28’i,
sera gazı salımlarını uluslararası standartlara
uygun olarak hesaplıyor ve yine üyelerin
yüzde 44’ü de ISO 50001 EYS standardı uyguluyor. Türkiye İMSAD sanayi üyelerinin yüzde
28’inde enerji yönetimi biriminin olması ise,
değişime ve geleceğe yatırıma verdikleri önemin göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Hakan Gürdal, konuşmasında, dünyada sürdürülebilir ekonomik büyümeyi ciddi olarak
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
11
İMSAD’DAN
Soldan sağa: Kerem
Okumuş, Dündar
Yetişener, Hakan
Gürdal, Akın Öngör.
tehdit eden küresel, çevresel ve toplumsal sorunlar
olduğunu ve bu sorunların inşaat malzemesi sektörü
için de büyük bir risk oluşturduğunu söyledi. Gürdal,
sözlerini şöyle tamamladı:
“Sürdürülebilirlik Raporu ile yapmaya çalıştığımız;
performans ölçen, hedef koyan ve kurumsal değişimi
yöneten yaklaşımlarla, sürdürülebilirlik kapsamındaki
olumlu ve olumsuz etkileri belirlemek ve kurumların
stratejileri ile operasyonlarını bu doğrultuda yönetebilmelerine ışık tutmaktır. Nihai amacımız, daha
az kaynak tüketerek, daha uzun ömürlü ve verimli
ürünlere odaklanmaktır. Hazırladığımız bu rapor, aynı
zamanda şeffaflığın da bir göstergesidir. Dünyada yeni
bir ekonomik düzen oluşuyor.
Eskiden üretebilmek yetkinlikti, şimdi ise esas olan,
geleceğe doğru sürdürülebilir ve verimli üretkenliktir.
Sürdürülebilirlik, var olmanın en büyük şartıdır. Doğal
kaynaklarımızın sınırsız olduğunu düşünerek hareket
ettiğimizde, bazı yaptırımlarla karşılaşacağımız muhakkaktır. Bizim amacımız, o yaptırımlarla karşılaşmadan
sektör ve firmalar olarak kalıcı tedbirler almaktır.
Üretimden kullanıma, hatta imha safhasına kadar,
verimlilik süreçlerinin esas alınmasını sağlamaktır.”
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETKENLİĞİN
KRİTİK BAŞARI FAKTÖRLERİ
Toplantıda, Garanti Bankası eski CEO’su, WWFTürkiye, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı ve TED İstanbul
Koleji Vakfı Mütevelli Üyesi Akın Öngör de, sürdürülebilirlik, ayak izlerimiz ve doğanın kaynak yaratabilme
kapasitesi konusunda yaptığı konuşmasında, özellikle
enerji verimliliği konusu üzerinde durdu.
S360 Sürdürülebilirlik ve İletişim Hizmetleri Genel
Müdürü Kerem Okumuş da, Sürdürülebilirlik
Raporu’nun uluslararası standartlarda hazırlanan
süreçlerini anlattı ve küresel ekonomide kurumların
geleceğinin inşasında, sürdürülebilir üretkenliğin kritik
başarı faktörlerini dile getirdi.
12
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Türkiye İMSAD Sürdürülebilirlik
Raporu 2013’ü indirmek için
QR kodu okutunuz.
İMSAD’DAN
TÜRKİYE İMSAD SANAYİCİ ÜYELERİNİN
“En iyi sürdürülebilir uygulamaları
ve yatırım projeleri”
Sürdürülebilirlik 2013 Raporu’nda yer alan Türkiye İMSAD sanayici üyelerinin
“en iyi sürdürülebilir uygulama ve yatırım projeleri”nden bazı örnekler şöyle:
•
Çimsa, Mersin fabrikasında, atık gazları
elektrik enerjisine dönüştürdü ve 2013
yılında 49 milyon kWh/yıl elektrik üretti.
Fabrikada, karbondioksit salımı24.5 ton
azaltıldı.
Trakya Yenişehir Cam Fabrikası’nda
gerçekleştirilen ‘Atık Isı Enerji Üretimi”
projesi kapsamında; düz, kaplamalı ve
lamine cam üretiminde, fırınların kapasite
kullanımına bağlı olarak 3,5 ila 5 MW
aralığında elektrik üretildi. Trakya Cam’ın,
ısı ve güneş kontrol kaplamalı cam olarak
adlandırılan TRC Coolplus T ürünü ise,
kışın sıcağı içeride tutuyor ve ısı kayıplarını
standart çift cama göre yüzde 50 oranında
azaltarak yakıt giderlerini azaltıyor. Ürün,
yaz aylarında içeri giren güneş ısısını
standart çift cama göre yüzde 40 azaltarak,
soğutma giderlerinden tasarruf sağlıyor.
Betek Boya tarafından
geliştirilen“Ecotech Sıvası”sera gazı
salımını yüzde 35 azaltıyor.
Pimaş“Hebe-Schiebe Sistemi” ile yılda
213,6 milyon dolar enerji tasarrufu
elde ediyor.
Sektörün Avrupa’daki ilk Leed Gold
sertifikalı yeşil binasını yapan WILO,
Tuzla’da tesisinde enerjiden yüzde 24, su
kullanımında yüzde 50 oranında tasarruf
sağlıyor.
Akçansa fabrikalarında 10,5
milyon dolarlık yatırımla
gerçekleştirilen; arıtma
çamuru, atıktan
türetilmiş
yakıt
•
•
•
•
•
ve ömrünü tamamlamış lastik sistemleri
sayesinde 2013 yılında 100 bin ton atık,
enerji kaynağı olarak değerlendirildi.
45.000 ton/yıl evsel arıtma çamuru, fosil
yakıtlara alternatif enerji olarak kullanıldı
ve yılda 17.000 ton kömür tüketimi
tasarruf edildi. Yanma sırasında oluşan
yüzde 35-40 oranındaki kül de, sıfır atık
oluşturdu.
Türkiye’de ilk defa yoğuşmalı
kombilerde su yerine, aynı koşulların
oluşturularak, hava ile test edilebilecek
şekilde tasarlandığı Demirdöküm
tesisindeki üretimlerde artık su
kullanılmıyor. Bu yolla tesiste 2011 yılında
3 bin ton su tasarrufu sağandı. 2016 yılına
kadar diğer ürünlerin devreye alınmasıyla
hedeflenen su tasarrufu yılda 15 bin ton.
Üretim sırasında çıkan atıkları
sisteme geri döndürerek doğal
kaynak kullanımı azaltan Rigips SaintGobain’ın toz alçı fabrikasında, yılda 700
ton civarında atık kaynağı azaltılıyor.
Uygulama ile üretim verimi yüzde 1
oranında artırılırken, elektrik tüketimi
yüzde 14,5, doğal gaz tüketimi yüzde
4,5, CO2 salımı ise yüzde 2,3 oranında
azaltıldı.
Eczacıbaşı Yapı Gereçleri fabrikasında,
seramik sağlık gereçlerinin arıtma
tesisinden çıkan atık çamurun tamamı geri
dönüştürülerek, karo üretiminde alternatif
hammadde olarak kullanıyor. Türkiye’de
ilk defa sanayide karşılıklı fayda sağlayan
endüstriyel mutualizm sistemini kuran
Eczacıbaşı, aylık bazda 600 ton, projenin
başladığı 2010 yılından bu yana ise
toplamda her yıl 7,200 ton hammadde
•
•
•
tasarrufu sağladı. Ton başına 60 TL olmak
üzere yılda 432 bin TL maliyet avantajı
elde eden kurumun, yıllık bazda karbon
tasarrufu 25 ton.
Jotun’un geliştirdiği yeni nesil dış
cephe boyası Jotashield Extreme,
kızılötesi ışınları, standart boyalara kıyasla
iki kat daha fazla geri yansıtıyor. Ürün,
binanın iç ortam sıcaklığının 5, yüzey
sıcaklığının 20 derece daha serin olmasını
sağlıyor. En zorlu hava şartlarına karşı 10
yıllık koruma sağlayan ürün, yapının daha
seyrek periyotlarda boyanması avantajı
sunuyor.
İzocam, mineral yün olarak bilinen
“camyünü ve taşyünü” ürünlerini;
yüzde 80 oranında kum, bazalt, doğal
mineraller ve geri dönüşümlü camlar
kullanarak üretiyor. Bir binanın 50
yıl olarak hesaplanan kullanım ömrü
boyunca, mineral yünler, üretim sırasında
kullanılan enerjinin ve sera gazı salımının
100 katı kadar enerji tasarrufu sağlıyor ve
sera gazı salımını azaltıyor
Mars Konteyner Prefabrik Yapı, sıfır
karbon salımlı konteyner üretim
süreçlerindeki tüm enerji ihtiyacını, dış
kaynağa ihtiyaç duymaksızın, çatısına
28°’lik açı ile yerleştirilmiş fotovoltaik
paneller aracılığıyla karşılıyor. Üretimde;
soğutma, ısıtma, aydınlatma ve ekipman
olmak üzere toplamda 2,456,6 kWh’lik
enerjiye gereksinim duyuluyor. Oysa
fotovoltaik panelleri, yılda 2900 kWh’lik
enerji üreterek, tüketimden fazla enerji arzı
sağlıyor. Yüzde 118 oranında yenilenebilir
enerji kullanılarak üretilen bu ürünlerin,
sıfır karbon salımı ise sıfır düzeyinde.
•
•
•
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
13
İMSAD’DAN
“İnşaat malzemesi
pazarı bu yıl
yüzde 5 büyüyecek”
T
ürkiye İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği (Türkiye
İMSAD) tarafından yılda dört
kez düzenlenen “Ekonomi
Toplantısı”nın ikincisi, Ortaköy Feriye Lokantası’nda gerçekleştirildi.
“Siyasi İklim ve Ekonomik Gelişmeler”
konusunun ele alındığı toplantıda,
Türkiye İMSAD’ın “Aylık Sektör
Raporu”nun, Mayıs 2014 verileri baz alınarak, Türkiye ekonomisinin makro göstergeleri ile inşaat ve inşaat malzemeleri
sektörünün 2014 Ocak-Nisan sonuçları
değerlendirildi. Toplantıya, Türkiye İMSAD üyeleri ile iş dünyasının önde gelen
temsilcileri katıldı. Oturum başkanlığını
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Üyesi
Mehmet Tunaman’ın moderatörlük ettiği
toplantıya Bloomberght TV Yayın Koordinatörü Cüneyt Başaran konuk konuşmacı
14
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
olarak katıldı. Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kerem Alkin ile Ekonomi
Strateji Danışmanlık Hizmetleri Başkanı
Dr. Can Fuat Gürlesel de toplantıda yaptıkları sunumlarda, Türkiye ekonomisinin
geleceğine projeksiyon tutarak, beklenti
ve öngörülerini paylaştı.
YETİŞENER: ÖZEL SEKTÖR
İNŞAATTA KAMUYU GEÇTİ
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu
Başkanı Dündar Yetişener, yaptığı
açılış konuşmasında, küresel ve siyasal
risklere karşın Türkiye ekonomisinin
yılın ilk çeyreğinde iyi bir performans
gösterdiğine dikkat çekerek, ihracatta
döviz kazandırıcı hizmetler ile kısmen iç
tüketime dayalı büyüme stratejisinin, ilk
çeyrek sonuçlarına yansımaya başladığını söyledi. 2014 ilk çeyrek döneminde,
ekonomideki büyüme kaynaklarını daha
kaliteli olarak nitelendiren
Yetişener, “2013 yılında eksi 2,3 puan
olan ihracatın büyümeye net katkısı,
2014’ün ilk çeyreğinde artıya geçerek
2,68 puan olarak gerçekleşti. İthalatın
büyümeye net katkısı ise 2013’teki eksi
2,34 puandan, 2014’te 0,24 puana geriledi” ifadesini kullandı.
Dündar
Yetişener
İMSAD’DAN
Türkiye İMSAD tarafından
düzenlenen yılın ikinci
“Ekonomi Toplantısı”nda
2014’ün ilk çeyreğinde
ekonominin yüzde
4,3 büyürken, inşaat
malzemeleri sektöründe
sanayi üretiminin yüzde
6 büyüdüğü vurgulandı.
Toplantıda konuşan Dündar
Yetişener, özel sektör inşaat
harcamalarının, kamu
harcamalarının önüne
geçtiğine dikkat çekti.
2014’ün ilk çeyrek döneminde ekonomi
yüzde 4,3 büyürken, inşaat sektörünün
5,2 ve inşaat malzemeleri sektörü sanayi
üretiminin yüzde 6 büyümesini, inşaat
sektöründeki büyümenin, yılın ikinci yarısında da süreceği yönünde önemli bir
veri olduğunu kaydeden Türkiye İMSAD
Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İlk çeyrekte görüyoruz ki, özel sektör
artık devreye girdi. İnşaat sektörünün ilk
çeyrekte gerçekleşen yüzde 5,2 büyüklüğü içinde, kamu sektörü harcamaları
yüzde 5,1, özel sektör harcamaları ise
yüzde 5,9 oranında büyüdü. Böylece özel
sektör inşaat harcamalarındaki büyüme,
geçtiğimiz yılın tersine kamu harcamalarının önüne geçti. Hatırlanacağı üzere,
2013 yılında inşaat harcamaları içinde
özel sektör, eksi 0,7 seviyesi ile negatif
büyümüştü. Bu yıl alınan yapı ruhsat-
larında da ciddi bir sıçrama görüyoruz.
İnşaat malzemeleri sanayinin büyümesi
de geçen yılın ilk çeyreğine göre 2-3
puan daha iyi durumda.”
2014 yılına ilişkin bu olumlu verilerin,
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra da
devam etmesi ve sürdürülebilir bir eksende ekonomik istikrarın sağlanmasının, iş
dünyasının en önemli beklentisi olduğunu dile getiren Türkiye İMSAD Başkanı
Yetişener, 2014 hedeflerine ilişkin de,
“Bu yıl ekonominin yüzde 3, inşaat ve
inşaat malzemeleri iç pazarının yüzde
4-5, inşaat malzemeleri sanayi üretiminin
yüzde 5-6 oranında büyümesi hedefleniyor. Kamu inşaat harcamalarında büyüme
hedefi ise yüzde 4,5” diye konuştu.
ALKİN: SİYASAL GELİŞMELER
ETKİLİ OLACAK
Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin, TL’deki kur
değerlenmesinin enflasyonla mücadeleye
katkı sağladığını söyledi. Ekonomi üzerinde kısa vadede etkili olacak unsurlar
arasında Merkez Bankası’nın alacağı faiz
kararlarının piyasalar üzerinde yaratacağı
etkilerin önemli olduğuna vurgu yapan
Alkin, bunun yanı sıra Fed, ECB gibi
küresel kuruluşların vereceği mesajlar ile
cumhurbakanlığı seçiminin de kritik rol
oynayacağını ifade etti. Alkin, orta vadedeki öncelikli başlıkları ise şöyle sıraladı:
“(1) Türk ekonomisinde büyümenin yüzde 5 ve üzerine çıkarılması, (2) Dünyanın
önde gelen merkez bankalarınca küresel
piyasalarda parasal koşullarının sertleştirilmesi ve GOE üzerindeki olası etkileri,
(3) 2015 Genel Seçimleri ve AK Parti’de
yeniden yapılanma, yeni Başbakan ve
yeni Bakanlar Kurulu, (4) Rusya ve Çin
arasında yeni işbir-
liği süreci, (5) Atlantik İttifakı’nın canlandırılması, ABD-AB GSTA ve Türkiye’nin
konumu.”
BAŞARAN: FED, BU YAZ FAİZLERİ
ARTIRMAYI PLANLIYOR
Bloomberght TV Yayın Koordinatörü
Cüneyt Başaran, konuk konuşmacı olarak
katıldığı toplantıda, “Gelişmekte Olan
Ülkeler ve Türkiye İçin 2014’ün İkinci
Yarısında Beklenen Riskler-Fırsatlar“
konulu bir sunum yaptı. Türkiye ekonomisinde bir enflasyon sorunu olduğunu
işaret eden Başaran, enflasyonun en
az büyüme kadar önemli olduğu için
gözardı edilmemesi gerektiğini savundu. Bu çerçevede Merkez Bankası’nın
kredibilitesinin çok önemli olduğuna
değinen Cüneyt Başaran, bankanın faiz
indirimlerinde dikkat olacağına inandığını kaydetti. Türkiye ekonomisinde yüzde
5’in üzerinde bir büyümenin yüzde 7’lik
bir cari açık olarak döndüğünü belirten
Başaran, bu yıl için yüzde 3 – 3.5 oranında bir büyüme beklediğini ifade etti.
ABD ekonomisinin ise uzunca bir aradan
sonra olumlu sinyaller vermeye başladığını belirten Bloomberght TV Yayın
Koordinatörü, “ABD ekonomisinde,
yüzde 3 büyümeyle yılın tamamlanması
planlanıyor. Fed’in ise normalleşme adına
bu yıl sonuna doğru tahvil alım programını bitirme hedefi var. Uzun süredir
sıfır faiz politikasıyla ilerleyen Fed, 2014
yılı yazında faizleri artırmayı planlıyor.
Beklenen o ki, Fed’den esas hamle seneye
gelecek” dedi. Cüneyt Başaran, BRIC
ülkelerinin ise 2007 – 2013 dönemindeki
büyüme rakamlarının henüz yarısında
olduklarını hatırlattı.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
15
İMSAD’DAN
Soldan: Mehmet Tunaman,
Cüneyt Başaran,
Dündar Yetişener,
Dr. C. Fuat Gürlesel,
Prof. Dr. Kerem Alkin
İnşaat malzemelerinin
ı
t
t
r
a
ı
t
a
c
a
r
ih
e
v
im
t
üre
Ekonomi Strateji Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel, Türkiye İMSAD’ın her ay yayımladığı “Aylık
Sektör Raporu”nun, Mayıs 2014 verileri
ışığında, inşaat ve inşaat malzemeleri
sektörüne ilişkin verileri değerlendirdi.
Dr. Can Gürlesel’in verdiği bilgilere
göre, 2014 yılı ilk çeyrek döneminde,
inşaat malzemeleri sanayisinde üretim
yüzde 6 arttı. Sektörde ihracat ise 2014
Ocak-Nisan döneminde de artışını
sürdürerek, 7,2 milyar dolara ulaştı ve
2013’ün aynı dönemine göre yüzde 4,6
oranında artış gösterdi. İnşaat malzemeleri ithalatı, aynı dönemde yüzde 5,6
oranında azaldı ve 3 milyar dolar olarak
gerçekleşti. Öte yandan, AB ve Euro
Bölgesi’ndeki inşaat sektörü, üç yıl süren
küçülmeden sonra 2014’ün ilk çeyreğinde yüzde 8,4 oranında büyüdü.
Mayıs 2014 “Aylık Sektör Raporu”
verilerine göre, 2014 yılı ilk çeyrek
16
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
döneminde, 14.8 milyar TL’si kamu,
23,8 milyar TL’si özel sektör olmak
üzere inşaat harcamaları 2014 yılının ilk
çeyrek döneminde cari fiyatlarla toplam
38,7 milyar TL’ye ulaşarak, 2013 yılı
seviyesinin üzerinde bir performans
gösterdi. 2013 yılında kamu-özel inşaat
harcamaları toplamı 141.7 milyar TL,
ilk çeyrek dönem inşaat harcamaları ise
32,8 milyar TL olarak gerçekleşmişti.
YAPI RUHSATLARI
İLK ÇEYREKTE SIÇRADI
Dr. Can Gürlesel’in verdiği bilgiye göre,
2013 yılı ilk çeyreğinde 33,2 milyon
metrekarelik bir alan için yapı ruhsatı alınırken, 2014 ilk çeyreğinde bu
rakam yaklaşık bir kat artışla 63 milyon
metrekareye sıçradı. Bunun içinde konut
ruhsatlarının payı 2013’te 23,9 milyon
metrekare iken, 2014’te 44,7 milyon
metrekareye yükseldi. Otel, ofis, ticaret
merkezleri ile sanayi-lojistik binalarını
kapsayan konut dışı binaların payı da
sırasıyla; 9,3 ve 18.4 milyon metrekare
olarak gerçekleşti.
2014 Ocak-Nisan döneminde Türkiye genelinde konut satışlarında ise
yüzde 7,7 oranında gerileme oldu. 2013
Ocak-Nisan döneminde 369 bin 300
adet olan konut satışı, 2014’ün aynı
döneminde yüzde 7 gerileme ile 341 bin
463 adet olarak gerçekleşti. Gürlesel,
konut satışlarındaki bu gerilemenin,
kredi faizlerindeki artıştan ve tüketici
güvenindeki bozulmadan kaynaklandığını kaydetti. Gürlesel’e göre, konut
kredisi faizlerinde beklenen düşmeyle
birlikte, konut satışlarındaki gerilemenin
de yavaşlaması bekleniyor. Bu arada,
2014’te yabancılara konut satışı da bir
önceki yılın Ocak-Nisan dönemine göre
yüzde 47,9 oranında artarak, 5 bin 194
adete yükseldi.
İMSAD’DAN
“Ekonomi toplantıları önemli bir işlev görüyor”
Türkiye İMSAD’ın “Ekonomi
Toplantıları”nı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türkiye MSAD’ın ekonomi toplantılarını
çok yararlı buluyorum. Hem Kerem (Alkin)
Hoca’nın hem de Can (Gürlesel) Hoca’nın
usluplarını şahsen çok seviyorum. Bakış ve
değerlendirmelerini de olumlu buluyorum.
Dolayısıyla bu ekonomi toplantılarına fırsat
bulabildikçe gelmeye çalışıyorum. Çünkü
bu toplantılarda piyasayı bir bütün olarak
irdeleme fırsatını buluyoruz. Toplantılar aynı
zamanda sektörü bir araya getiriyor, sektör
temsilcilerinin fikir alışverişine imkan tanıyor.
Bu açıdan Türkiye MSAD’ın ekonomi
toplantılarının önemli bir işlev gördüğünü
düşünüyorum.
B. Tunç Karaboğalı
Ejot Tezmak Yapı Bölümü
Satış ve Pazarlama Direktörü
Sektörün durumuna ilişkin görüşlerinizi
de almak isteriz. Beklentileriniz neler?
Öncelikli olarak, sene başlangıcında havalar
beklenenden çok daha iyi gittiği için hızlı bir
dönemim yaşadık. Öyle tahmin ediyorum ki,
sektördeki bütün firmaların yıla başlangıçları
önceki yıllara göre çok daha iyi oldu. Ancak
ilerleyen aylarda bir seçim dönemi geçirdik.
Seçim sonrasında işlerde bir yavaşlama oldu.
Yaz itibariyle ise mevsimselliğin de etkisiyle
hafif bir hareketlenme var. Bu mevsimsellikte
bitirilmesi gereken projeler, yapılması
gereken işlerle ilgili satınalmalar vs. devam
ettiği için hareketlilik söz konusu.
Ama sektörün geneline baktığımızda,
hocalarımızın da söylediği gibi emlak
sektöründe bir fiyat sorunu var. Hatta
Bloomberg’den Cüneyt Bey, Dünya
Bankası’nın bir raporundan söz etti. Raporda
Türkiye’deki gayrımenkullerin fiyatlarının
yüksek olduğu kaydediliyor. Buna kesinlikle
ben de inanıyorum. Normal bir ailenin
ulaşabileceği rakamlar değil bunlar. Bu
nedenle, gayrımenkul sektöründe, bu yilki
projelerin bitirilmesiyle birlikte mevcut stoğun
daha da artacağı ve bunun gerektiği hızda
tüketilemeyeceği kanısındayım. Bunun
da ilerleyen dönemde, yani 2014’ün
ikinci yarısında ve 2015’te sektörümüzü
daraltacağı endişesini taşıyorum. Bu
süreçte faizler de böyle yüksek seyrederse
satışların gerçekleşmeyeceği, dolayısıyla
ana müteahhitlerin ödeme güçlüğüne
düşeceğini, tüm bunların da sektöre
olumsuz yansıyacağını düşünüyorum.
Yurt dışında iş üstlenen, ihracat yapabilen
firmalar bir sıkıntı yaşamayacak belki ama
tamamıyla iç piyasaya çalışan firmalarda
sıkıntı olabileceğini düşünüyorum. Eğer
“balon” olarak tabir ettiğimiz fiyatların çok
yükselmesi ve bunların Amerika’dakine
benzer şekilde patlaması söz konusu olursa
sektörün toparlanması çok daha uzun bir
süreç alabilir.
“Bu toplantılar iyi bir sinerji oluşturuyor”
Türkiye İMSAD’ın Ekonomi
Toplantıları’nı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türkiye MSAD bu toplantıları her çeyrek
periyodda düzenli yaparak, öncelikle inandığı ve arkasında durduğu “sürdürülebilirlik” konusunda önemli bir duruş sergiliyor.
Her toplantıda sektörden farklı alanlarda
çalışan insanlar bir araya gelerek, iyi bir
sinerji oluşturuyor kanısındayım. Burada
farklı disiplinlerden insanlarla konuşarak,
toplantı dışında da bilgi alışverişi ve sektör
vizyonu hakkında değerlendirme yapabiliyoruz. Değerli uzmanların paylaştığı bilgiler
ve yorumlar ışığında, sektörün durumunu
daha iyi analiz edebiliyor ve stratejilerimizi gözden geçirirken farklı bakış açıları
yakalayabiliyoruz.
Sektöre ilişkin görüşleriniz nedir?
Türkiye’deki 2,5 milyon adet konut açığı
ve buna ilave olarak 6,5 milyon konutun,
Kentsel Dönüşüm kapsamında yıkılıp
yeniden yapılma hedefi, sektörümüz
için önemli bir potansiyeli işaret ediyor.
Sektörün 2014 büyüme öngörüsü
yaklaşık yüzde 5. lk yarı sonuçlarından,
bu hedefe yıl sonunda ulaşılabileceğini
görüyoruz.
Türkiye’de devam eden dönüşüm
programlarının, sürdürülebilirlik kriterlerine
uygun şekilde uygulanmasını sağlamak
çok önemli.
Bu çalışmaların sadece binalar ile sınırlı
kalmaması aynı zamanda kentlerin ve
sokakların da sürdürülebilir planlanması
konusuna dikkat edilmesi gerekiyor. Bu
anlamda dikkatli ve özenli çalışmalar ile
doğru malzemelerin kullanıldığı bir süreç
yürütüldüğü takdirde, kentsel dönüşüm
programının doğru amaca hizmet
edeceğini düşünüyorum.
Gökben Güven Özçiçek
Türk Ytong Sanayi İş Geliştirme
Müdürü / Türkiye İMSAD Çevre
Dostu Malzeme Komitesi Başkanı
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
17
İMSAD’DAN
Türkiye inşaat malzemeleri sektörünün lider
kuruluşu Türkiye İMSAD 30 yaşında!.. Türkiye
İMSAD, 26 Eylül’de The Grand Tarabya Otel’de
düzenleyeceği gecede üyeleri ve sektör
paydaşlarıyla bir araya gelecek.
T
emelleri 25 Haziran 1984 yılında
atılan Türkiye İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği (Türkiye
İMSAD), 30 yıl içerisinde, sektörün en
önemli temsilcisi konumuna gelerek,
birçok başarılı çalışmaya imza attı.
Bugün 29 dernek ve 78 sanayici üyesiyle
Türkiye İMSAD, sektörü en üst düzeyde
temsil eden sivil toplum örgütü durumunda. Türkiye İMSAD, her yıl düzenlediği etkinlikleri ve yayınladığı raporlarının yanı sıra, yasa ve yönetmelikler ile
standartların oluşturulması gibi sektörü
yakından ilgilendiren önemli çalışmalarda görüş veren, katkı sunan bir sivil
toplum kuruluşu konumunda.
30 yıla birçok başarı hikayesi sığdıran Türkiye İMSAD, üye profiliyle de
Türkiye’nin ilgi odağında olan sivil
toplum kuruluşları arasında yer alıyor.
Bugün cari açığa yüzde 205 düzeyinde
pozitif katkı sağlayan, üyelerinin toplam
istihdamı 1,5 milyon kişi olan ve 52,5
milyar dolar iç pazar büyüklüğüne sahip
olan inşaat malzemesi sektörünün lider
kuruluşu Türkiye İMSAD, kurulduğu
1984 yılından bu yana sektörü yurt içi
18
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
ve yurt dışında temsil ediyor. Türkiye’nin
21,3 milyar dolar ile net ihracat şampiyonu olan inşaat malzemesi sektörünün
en büyük temsilcisi konumdaki Türkiye
İMSAD, 30. Kuruluş yıldönümünde
üyeleri ve sektör paydaşlarıyla bir
araya geliyor.
26 EYLÜL’DE,
THE GRAND
TARABYA’DA…
Türkiye inşaat malzemesi sektörünün lider
sivil toplum kuruluşu
olan Türkiye İMSAD’ın
“30. Yıl Kutlaması”, 26 Eylül
2014 tarihinde The Grand Tarabya
Otel’de gerçekleştirilecek. Zuhal Olcay’ın
şarkılarıyla eşlik edeceği 30. Yıl Gecesi’nde,
Türkiye İMSAD’ın kuruluşundan bu yana
üyesi olan kuruluşlar ile 20. yılını geride
bırakmış olan üyelerine plaket takdim
edilecek. Derneğin 30 yılının hikayelendirildiği video gösteriminin yanı sıra gecede,
bir de sürpriz bir gösteri yer alacak.
Bilgi için: [email protected] / 0216 322 23 00
İMSAD’DAN
Soldan: Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener, Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye İMSAD Yön. Kur. Üyesi Mehmet
Tunaman, Türkiye İMSAD Genel Sekreteri Aygen Erkal
Kalkınma Bakanı Yılmaz:
“ Türkiye İMSAD, sektörün muhatap kuruluşudur”
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, bir araya geldiği Türkiye İMSAD yöneticilerine yaptığı
açıklamada, Türkiye İMSAD’ın yaptığı çalışmalar sonucu inşaat malzemesi konusunda sektörün
muhatap kuruluşu haline geldiğini söyledi.
T
ürkiye İMSAD yönetimi,
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz
ile bir araya geldi. 3 Mayıs
2014’te Hilton Hotel’de Bakan Cevdet
Yılmaz ile yapılan görüşmeye Türkiye
İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı
Dündar Yetişener, Yönetim Kurulu
Üyesi Mehmet Tunaman ve Genel
Sekreter Aygen Erkal katıldı.
Görüşmede; Türkiye İMSAD’ın yapısı,
faaliyetleri ve projeleri, son dönemde
yayınladığı raporları Bakan Yılmaz’a
sunuldu. Ayrıca, 2014 yılının Türkiye
İMSAD’ın 30. Yıl olduğunu ve Türkiye
İMSAD üyelerinin ihracatının ithalatı
karşılama oranının %250 olduğu
bilgisi paylaşıldı.
Görüşmede; Türkiye İMSAD’ın
2014 yılı içerisinde hayata geçirmeyi
planladığı eğitim merkezi projesi ile
20
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
İstanbul Kalkınma Ajansı’na yaptığı
proje başvuruları ve İstanbul Teknik
Üniversitesi ile birlikte başvurulan AB
projesi Bakan Yılmaz ile paylaşıldı.
Ayrıca, Türkiye İMSAD’ın Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı ile Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı’yla yaptığı
işbirlikleri çerçevesinde tüm TV
kanallarında yayınlanmaya başlayan
kamu spotları hakkında bilgi verildi.
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz
ise, Türkiye İMSAD’ın faaliyetleri
hakkında bilgi almaktan memnuniyet
duyduğunu, Türkiye İMSAD’ın
yaptığı çalışmalarla inşaat malzemesi
konusunda sektörün muhatap
kuruluşu olduğunu anladığını söyledi.
10. Kalkınma Planına göre inşaat
malzemeleri konusunda gelişme
sağlamak istediklerini, afet riskinin
azaltılması, enerji verimliliğinin
yükseltilmesi için bu sektörün
öneminin farkında olduklarını,
ithalatın azaltılması gerektiği ve artan
talebi karşılamak için yerli üretimin de
kaliteden ödün vermeden artırılması
gerektiğini söyleyen Bakan Cevdet
Yılmaz, AR-GE’nin ticarileşebilmesi
için çalışmalar yaptıklarını, yeni
fikirlerin/teknolojilerin denenmesinin
önemini, inovasyonun önemini
vurguladı. Bakan Yılmaz, finansman
konusunun çok önemli olduğunu,
yeni finansman modellerinin
geliştirilmesinin üretim ve ihracatı
etkileyeceğini belirtti.
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ayrıca,
üretimin ve ihracatın artması, ithalatın
azaltılması için işbirliklerine hazır
olduklarını da ifade etti.
İMSAD’DAN
BİMSADER’den Türkiye İMSAD’a plaket
Bims Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Koca adına derneğin
Genel Koordinatörü Murat Altuğ, Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı
Dündar Yetişener’e plaket takdim etti.
B
ims Sanayicileri Derneği
(BİMSADER) Yönetim
Kurulu Başkanı Seyit Koca adına,
derneğin Genel Koordinatörü Murat
Altuğ, Türkye İMSAD Yönetim Kurulu
Başkanı Dündar Yetişener’e Türkiye
İMSAD’ın inşaat malzemeleri sektörüne
yönelik yürüttüğü çalışmalar, sektöre
sağladığı katkı ve derneğimizin 30.
Yılını kutlamak amacıyla plaket takdim
etti. 20 Haziran 2014 Cuma günü
Türkiye İMSAD Kavacık Ofis’te gerçekleştirilen Yönetim Kurulu toplantısında
takdim edilen plaketi, Türkiye İMSAD
adına Yönetim Kurulu Başkanı Dündar
Yetişener kabul etti. Yetişener, Murat
Altuğ şahsında BİMSADER’e plaket için
teşekkür ederken, plaketi Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu adına kabul ettiğini belirtti. Murat Altuğ ise, “Türkiye
İMSAD’ın 30. Yılında ‘Türkiye’ ismini
almasıyla dönemin ilk başkanı olması
dolayısıyla Başkan Yetişener’i tebrik
eder, dernek olarak nice 30 yıllar ve
çalışmalarında başarılar dilerim” dedi.
Türkiye İMSAD, Sanayi Bakanı Işık’a sektördeki gelişmeleri anlattı
Dernek yönetimi, Türkiye Bilimler Akademisi’nde yapılan görüşmede, Bakan Fikri Işık’a inşaat
malzemeleri sektöründeki gelişmeler hakkında bilgi verdi.
T
ürkiye İMSAD yönetimi, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri
Işık ile bir araya geldi. Görüşmeye
Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener,
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuri
Bulut ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Fethi Hinginar katıldı. 29 Nisan 2014’te
Türkiye Bilimler Akademisi’nde (TUBA)
gerçekleştirilen görüşmede, Bakan Fikri
Işık’a Türkiye İMSAD ve inşaat malzemeleri
sektöründeki gelişmeler hakkında geniş
bilgi verildi.
Görüşmede, inşaat malzemeleri sektörünün
Türkiye’nin ihracat lideri olduğu bilgisini
Bakan Işık ile paylaşan Dündar Yetişener,
Türkiye İMSAD’ın 30. yılı vesilesiyle gerçekleştireceği etkinlikler hakkında bilgi verdi ve Bakan Işık’ı bu etkinliklere davet etti.
Yetişener, Türkiye İMSAD’ın 30 yılı geride
bırakmış, Türkiye’nin köklü sivil toplum
kuruluşlarından biri olduğunu söyledi.
Derneğin, kamu spotları, Eğitim Merkezi
22
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Projesi, İnşaatta Kalite Zirvesi ve yıl içinde
yayınlayacağı raporlarla sektörünün öncü
ve çatı örgütü olduğunu belirten Yetişener,
aynı zamanda Türkiye ekonomisine yön
veren kuruluşlar arasında yer aldığını
söyledi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık
ise inşaat malzemeleri sektörünün Türkiye
ekonomisi ve ihracat açısından çok önemli
bir sektör olduğunu dile getirdi. Bakanlık olarak işbirliklerine sıcak baktıklarını
söyleyen Bakan Işık, sektörün ihracata olan
katkısını artırmak için güç birliği oluşturan,
çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti.
İMSAD’DAN
İnşaatın ‘sivilleri’ bir arada
Türkiye inşaat sektörünün üç büyük sivil toplum kuruluşu Ankara’da bir araya geldi.
Görüşmede, işbirlikleri kurulması konusu ele alındı.
T
ürkiye İnşaat Malzemesi
Sanayiciler Derneği (Türkiye
İMSAD), Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) ve Türk Müşavir
Mühendisler ve Mimarlar Birliği
(TürkMMMB) 23 Mayıs 2014
tarihinde, Ankara’da TMB binasında
bir araya geldi. Görüşmeye her üç
kurumun yönetim kurulu üyeleri
katıldı.
Türkiye inşaat sektörünün üç
büyük sivil toplum kuruluşunun
yöneticileri, yurt içi ve yurt dışı
projelerde işbirlikleri kurulması,
Türkiye inşaat sektörünün ve pazarın büyümesi, ihracatın artırılması
gibi konularda sektörün öncü kuruluşları olarak yapılması gerekenler
hakkında görüştüler.
10. Kent ve Yaşam Ödülü Türkiye İMSAD’ın!
Türkiye İMSAD, 10. Kent ve Yaşam Ödülleri kapsamında “Başarılı Sivil Toplum Örgütü Ödülü”ne
layık görüldü. Ödülü, Türkiye İMSAD adına Başkan Vekili Fethi Hinginar aldı.
Y
eni Arayışlar Girişimi Platformu
Derneği’nin (YAPDER) desteklediği, Gazeteci Celal Toprak ile Yayıncı
Mehmet Gözcü’nün birlikte organize ettiği 10.
Kent ve Yaşam Ödül töreni, 4 Haziran 2014’te
Sultanahmet Armada Otel’de gerçekleşti. Ödül
töreninde, “Başarılı Sivil Toplum Örgütü Ödülü” Türkiye İMSAD’a verildi. Ödülü, Türkiye
İMSAD Başkan Vekili Fethi Hinginar aldı.
Geleneksel hale gelen Kent ve Yaşam ödülleri,
her yıl kentin, çevrenin, doğanın korunması ve geliştirilmesi için proje üretmiş kişi ve
kurumları yüreklendirmek ve onurlandırmak
amacıyla veriliyor.
Jüri Başkanlığını Doğanlar Yatırım Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan’ın yaptığı ödül töreninde, toplumsal duyarlılığı her
zaman takdir görmüş isimlerden oluşan jüri
üyelerinin oyları sonucu 11 dalda ödüle layık
görülen kişi ve kuruluşlara ödülleri takdim
edildi.
24
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Yeșile duyarlı beton ile İnșaat Sektörü için
Sürdürülebilir Çözümler Üretiyoruz
Biz BASF'de temel bir felsefe ile çalıșıyoruz: Kimya alanındaki çığır açan
yenilikleri daha sürdürülebilir bir inșaat sektörü için kullanmak. BASF, kimya ve
malzeme bilimindeki öncü yaklașımı ve uzmanlığı sayesinde betonu optimize
ederken doğal kaynakların korunmasını sağlayan ve tüketilen malzeme
miktarını düșüren ileri teknoloji yeni nesil beton katkılarını geliștirdi. Geliștirilen
bu ürünler yapılarınızın servis ömrünü uzatır, enerji ihtiyacını düșürür ve yerel
geri dönüșümlü malzemelerin performanstan ödün vermeksizin kullanılmasını
sağlar.
Yeni Dünya Ticaret Merkezi, New York, Yeșile Duyarlı Beton
sayesinde doğaya salınan CO2 15.300 ton azalmıștır.
20140204 YesileDuyarliBeton 210x297mm indd 1
04 02 2014 15:27
İMSAD’DAN
Sanayi Bakanı, Türkiye İMSAD’ın davetlisi
olarak Yapı Fuarı’nı ziyaret etti
37. Yapı Fuarı, 6 - 11 Mayıs 2014 tarihleri arasında İstanbul TÜYAP
Fuar alanında düzenlendi. Türkiye İMSAD’ın davetiyle Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işık fuarı ziyaret etti.
T
ürkiye inşaat sektörü, İstanbul
TÜYAP fuar alanında 6 - 11
Mayıs 2014 tarihleri arasında
düzenlenen 37. Yapı Fuarı’nda buluştu.
60’a yakın Türkiye İMSAD üyesi, fuar
kapsamında ziyaretçilerini ağırladı.
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı ve dernek profesyonelleri de fuarda
üye firma ve dernek yöneticileriyle bir
araya gelme fırsatı buldu.
Türkiye İMSAD’ın davetiyle fuarı
ziyaret eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Türkiye İMSAD
üyesi firmaların standlarını gezerek,
Türkiye’de üretilen ve dünyaya ihraç
edilen inşaat malzemeleri hakkında
bilgi aldı. Bakan Fikri Işık’a fuar ziyareti
esnasında Türkiye İMSAD Yönetim
Kurulu Başkanı Dündar Yetişener,
Başkan Vekili Fethi Hinginar ve Başkan
Yardımcısı Nuri Bulut eşlik etti.
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde
düzenlenen fuarda, stand ziyaretinin
ardından yarım saat süreyle Türkiye
İMSAD yürütme kurulu üyeleri ile
görüşen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, burada yaptığı
değerlendirmede, kentsel dönüşümün
gelecek dönemde Türkiye’nin en önemli gündem maddesi olacağını bilen bir
Bakanlık olarak, inşaat sektöründe yerli
ve teknolojik üretimin artırılmasını
önemsediklerini söyledi. Bu doğrultuda
firmalarla çok geniş kapsamlı çalışmalar
yürüttüklerini ifade eden Bakan Işık,
şunları söyledi:
Soldan sağa: Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı
Dündar Yetişener, Sanayi Bakanı Fikri Işık ve Türkiye
İMSAD Başkan Yardımcısı Nuri Bulut.
26
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
“Türkiye’de dünya ile rekabet eden
teknolojik değeri yüksek yapı malzemelerini üretmek istiyoruz. İnşaat bizim
en önemli sektörlerimizden birisi.
Buradaki firmaların Ar-Ge ve inovasyon
bazlı üretim yaptıklarında, dünyada
çok daha iyi yerlere geleceğini düşünüyoruz. Yapılan Ar-Ge çalışmalarının
ürüne dönüşmesini görmekten büyük
mutluluk duyduk.”
“AR-GE’NİN GÜCÜ
TÜRKİYE’NİN GÜCÜ”
Gerçekleştirdikleri ihracat ile katma
değer sağlayan sanayicileri önemsediklerini belirten Bakan Fikri Işık, “İhracatımızı artırmak için Ar-Ge’ye, inovasyona önem veren ve yüksek teknolojide
İMSAD’DAN
Soldan sağa: Türkiye İMSAD
Yönetim Kurulu Başkanı Dündar
Yetişener, Türkiye İMSAD
Başkan Vekili Fethi Hinginar ve
Sanayi Bakanı Fikri Işık.
ürünler üreten sanayicilerimizin, uluslararası alanda rekabet edebilmesini sağlamak amacıyla Bakanlık olarak gerekli
çalışmaları yapıyoruz. Bu doğrultudaki
çalışmalarımızı önümüzdeki günlerde
açıklayacağız” dedi. Türkiye için inşaat
sektörünün büyük önem taşıdığını
kaydeden Bakan Işık, Türkiye inşaat
malzemesi sanayisinin böylesine büyük
üreticilere sahip olduğunu görmekten
memnuniyet duyduğunu söyledi.
MÜTEAHHİT, MÜŞAVİR VE İNŞAAT
MALZEMESİ SANAYİCİLERİ
ANKARA’DA TOPLANDI
Türkiye İMSAD Başkanı Dündar
Yetişener de konuşmasında, yeni
teknolojilere yapılacak yatırımların,
hem üretim maliyetlerinin düşürülmesi
hem de farklılaşan müşteri taleplerinin
karşılanması açısından önemini
vurguladı. Yetişener, “Türkiye İMSAD
olarak bizim amacımız da yenilikçi,
katma değeri yüksek ve ileri teknolojik
ürünlerin üretimini ve ihracatını
artırmaktır. Yüksek teknolojide gelinen
son uygulamalar konusunda bazı ortak
projeler yürütmek üzere çalışmalar
yapıyoruz. Hedefimiz, gerek yurt içinde
gerekse yurtdışında işbirliklerimizi
geliştirmek ve tüm inşaat projelerinde
yerli sanayi ürünlerimizin kullanım
oranlarını yükseltmektir” diye konuştu.
Yalıtım Sektörü Başarı
Ödülleri sahiplerini buldu
“Y
alıtım dergisi tarafından
bu yıl 11’incisi düzenlenen
“Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri” ile Çatı & Cephe dergisinin
üçüncüsünü organize ettiği “Çatı
ve Cephe Malzemeleri Ödülleri”,
Yapı İstanbul Fuarı kapsamında
düzenlenen törenle sahiplerini
buldu.
Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri
2013’te “Yılın Yatırımı Ödülü”ne
Kalekim Erzurum Tesisleri; “Yılın
Isı Yalıtımı Ürünü Ödülü”ne
AKG Minepor; “Yılın Su Yalıtımı
Ürünü Ödülü”ne FİXA Polymera
MS, “Yılın Ses Yalıtımı Ürünü
Ödülü”ne Teknosilence ve “Yılın
Yangın Yalıtımı Ürünü Ödülü”ne
HILTI CFS-BL Yangın Durdurucu
Esnek Tuğla layık görülürken,
“Tesisat Yalıtımı Özel Ödülü
Fonec”e, “Yalıtım Dergisi Özel
Ödülü” ise Bülent Güney / GN
Yapı’ya verildi.
Her iki derginin okurlarının
yanı sıra sektör temsilcileri ve
akademisyenlerin oluşturduğu
Seçici Kurul’un verdiği oylarla
belirlenen kazananlara ödülleri,
çok sayıda davetlinin katıldığı
törenle takdim edildi. Törende,
“Yılın Yatırımı”, “Yılın Isı Yalıtımı Ürünü” ve “Yılın Su Yalıtımı
Ürünü” ödüllerini sunmak üzere
Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener de sahneye davet
edildi. Türkiye İMSAD ve inşaat
malzemesi üreticileri olarak son
kullanıcıların memnuniyetinden
sorumlu olduklarının altını çizen
Yetişener, konuşmasında, “Doğru
bina, yalıtımı güvenli olan sağlam
binadır. Öncelikle, güvenli yapıyı
doğru tarif edecek doğru işlerin
yapılması gerekiyor. Bunun için
de müteahhitler ve son kullanıcılar dahil olmak üzere herkesi
bilinçlendirmeliyiz. Bu salon her
sene doluyor ve ben de gururla,
koşa koşa geliyorum. Sürdürülebilirliğe devam” ifadelerini
kullandı.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
27
İMSAD’DAN
“İnsan yaşamı tüm değerlerin üstündedir”
Türkiye İMSAD Başkanı Dündar Yetişener, Soma'daki maden kazasıyla ilgili yaptığı açıklamada,
“Soma maden faciası, insan yaşamını tüm değerlerin üstünde tutan yasal, sosyal ve toplumsal
düzenlemeleri tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini bize ağır bir bedelle gösterdi” dedi.
T
ürkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD)
Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener, Soma’da, özel bir maden
ocağında yaşanan kaza ile ilgili olarak
bir açıklama yaptı. Dündar Yetişener’in
açıklaması özetle şöyle:
“Türkiye inşaat malzemesi sanayicileri
olarak, Manisa’nın Soma ilçesinde özel
bir maden ocağında meydana gelen
patlama nedeniyle çok sayıda maden
işçimizin yaşamını yitirdiği elim kazanın
derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Ülke olarak
yasa boğulduğumuz bu büyük faciada
yaşamını yitiren tüm maden işçilerimize
Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı dilerim. Yaralı olarak
kurtulan vatandaşlarımızın en kısa zamanda sağlıklarına kavuşmasını ve halen
devam eden kurtarma çalışmalarından
iyi haberler gelmesini büyük bir umutla
bekliyor ve temenni ediyorum.
Benzer faciaların bir daha yaşanmaması
elbette ki en büyük dileğimizdir. Tüm
bu yaşadıklarımız, ülke olarak insan
yaşamını tüm değerlerin üstünde
tutan yasal, sosyal ve toplumsal
düzenlemeleri bugünden itibaren
tekrar gözden geçirmemiz ve
işlerlik kazandırmamızın gerekliliğini bir kez daha bizlere, ağır
bir bedelle ve açık olarak ifade
etmektedir. İş güvenliği, inşaat sektörü ve diğer sektörler
için de çok önemlidir.
Toplumla açık ve şeffaf
bir iletişim içinde;
eksik kaldığımız, ihmal
ettiğimiz konuları
kapsayan yasalar, yönet-
melikler ve mevzuatların güncellenmesi,
ihtiyaç duyulan noktalarda uluslararası
kabul görmüş standartlarda düzenlemelerin ve özellikle denetimlerin yapılması,
hukukun üstünlüğü esas alınarak
sorumlulukların gözden geçirilmesi şarttır. Toplum olarak bir
seferberlik ilan etmemiz, atılması
beklenen ileri bir adım olacaktır.
Vurgulamak isterim ki, insan
yaşamını ve sağlığını önceliğe alan
iş güvenliği konusunda yüksek
bir sahiplenme birlikteliği
içinde, sürdürülebilir
süreçlerin oluşturulması, bu süreçlerin hayata
geçirilmesi ve uygulanması ülke olarak öncelikli
girişimlerimiz olmak
durumundadır.”
SOMA
İş dünyası Rekabet Kongresi’nde buluştu
Türkiye İMSAD'ın yanı sıra iş dünyasının birçok çatı örgütünün katıldığı 9. Rekabet Kongresi'nde,
SEDEFED ve TÜSİAD'ın hazırladığı “İmalat Sanayi Sektörleri Rekabet Göstergeleri Raporu” açıklandı.
D
okuzuncu Rekabet Kongresi, 22
Mayıs 2014 tarihinde Kadir Has
Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde
gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını
dönemin TÜSİAD Başkanı Muharrem
Yılmaz’ın yaptığı kongreye, Türkiye
İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dündar
Yetişener de katıldı. Kongrede konuşmacı
olan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu
Üyesi Oktay Alptekin de, konuşmasında
Türkiye İMSAD ve Türkiye inşaat malzemeleri sektörü hakkında bilgiler verdi.
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz,
uluslararası rekabetin küreselleşme derinleştikçe arttığını ifade ederek, etkilerinin
kısmen azaldığı iddia edilen küresel
krizin, temel makroekonomik politikaları
sorgulanır hale getirdiğini vurguladı.
Kongrede SEDEFED ve TÜSİAD’ın hazırladığı “İmalat Sanayi Sektörleri Rekabet
28
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Göstergeleri Raporu” açıklandı. Raporun
sunumu, raporu hazırlayan TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu’nun
Direktörü Doç. Dr. İzak Atiyas tarafından
yapıldı. Sunumun ardından “Sektörel
Rekabet Göstergeleri” ve “İmalat Sanayiinin
Ulusal Rekabet Gücündeki Önemi” konulu
iki panel düzenlendi. “İmalat Sanayi Sektörleri Rekabet Göstergeleri Raporu”nda,
imalat sanayi sektörlerinin performansları
ve firma dinamikleri ayrıntılı olarak analiz
ediliyor. Rapor, Türkiye’de ilk kez imalat
sanayiinin performans haritasını çıkartıyor.
Çalışmada rekabet göstergeleri üzerinden
gıda ve içecek, tekstil, giyim eşyası, ana
metal sanayi, makine ve teçhizat, motorlu
kara taşıtı gibi sektörler; toplam faktör
verimliliği, sektör düzeyinde verimliliğin
dağılımı ve ihracatta rekabetçilik gibi kıstaslar çerçevesinde değerlendiriliyor.
SEKTÖRÜN NABZI
el
Yeni yönetmelikle “yetki”
değiştirdi
m
e
n
ö
d
i
n
e
y
a
d
İmar planların
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca hazırlanan
“Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği” ile
imar planı ve dikey yapılaşmaya yönelik
plan değişiklikleri zorlaştırılarak, onay yetkisi
bakanlığa veriliyor.
Ç
evre ve Şehircilik Bakanlığı’nın;
yaşam kalitesi yüksek, sağlıklı
ve güvenli çevreler oluşturmak
amacıyla hazırladığı “Mekansal
Planlar Yapım Yönetmeliği”,
mekansal planların yapımına ilişkin usul
ve esasları yeniden düzenliyor. İmar
planı ve dikey yapılaşmaya yönelik plan
değişikliklerini zorlaştıran yönetmeliğin
30
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
yürürlüğe girmesiyle, 1985’ten bu yana
uygulanan “Plan Yapımına Ait Esaslara
Dair Yönetmelik ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik” de yürürlükten
kaldırıldı.
YÖNETMELİK NELER GETİRİYOR?
“Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği”,
kent planlamacılığını ciddi biçimde
etkileyecek düzenlemeler getiriyor. Bundan böyle ülke genelinde bölge planları
değil, mekânsal strateji planlar yapılacak.
Yeni yönetmeliğe göre, imar planlarında
değişiklik yapmak, zorunlu olmadıkça
mümkün olmayacak.
Yeni düzenleme, ilçe ve büyükşehir
belediyelerinin kararıyla sosyal alanların
kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesi gibi düzenlemeleri
ortadan kaldırıyor. Artık yapılan tüm
plan değişikliği için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayı zorunlu olacak.
Bakanlık bu değişiklikle, yeşil ve sosyal
alanlar üzerinde yapılacak plan değişikliklerinde son sözü kendisinin söylemesini amaçlıyor. Belediyelerin imar planı
yapmak yetkisi korunsa da ciddi bir
SEKTÖRÜN NABZI
KORUNMA VE KULLANMA DENGESİ
SAĞLANACAK
Planlar, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunma ve kullanma dengesini sağlayacak şekilde yapılacak. Sit alanlarında
yapılacak koruma amaçlı imar planlarında tarihi çevre, geleneksel doku, kültürel
ve doğal miras, sokak dokusunun korunmasına yönelik araştırmalar yapılacak.
Koruma amaçlı imar planlarında, sit
alanının bütününü olumsuz etkileyecek,
değerleri bozacak, yok edecek veya geleneksel dokuyu olumsuz etkileyecek plan
değişikliği yapılamayacak.
ANKET VE KAMUOYU YOKLAMASI
YAPILACAK
Plan yapmaya yetkili bakanlıklar veya
yerel yönetimler, plan türüne göre anket,
kamuoyu yoklaması ve araştırması, toplantı, çalıştay, internet ortamında duyuru
ve bilgilendirme gibi yöntemler kullanılarak kurum ve kuruluşlarla ilgili tarafların
görüşlerini alacak.
İmar planı değişikliği zorlaştırılacak ve
plan değişikliğine yeni sınırlamalar getirilecek. Yaşam kalitesi yüksek mekanlar
için kentsel tasarım projeleri geliştirilecek. Dikey yapılaşmaya yönelik plan
değişiklikleri kolayca yapılamayacak.
Binaların katlarının artırılmasına yönelik
plan değişiklikleri, yerleşmenin dokusuna, kimliğine, güneşe göre yönlenmesine
ve siluetine uygun olacak.
merkezi denetim geliyor. Yeni yönetmelikle birlikte mekansal planların kalitesi
artırılacak. Planların hazırlanmasında
eşik analizi gibi detaylı analizler ve
araştırmalar yapılacak. Özellikle afete yönelik mikro bölgeleme veya jeolojik etüt
raporları Bakanlık tarafından onaylanmadan imar planları hazırlanamayacak. Afet
ve acil durumlar için ihtiyaç duyulan
alanlar planlarda ayrılacak.
Arazi kullanımı ve yapılaşmada sadece mekansal strateji, çevre düzeni ve
imar planlarına uyulacak. Diğerleri ise
mekansal planlara girdi sağlayacak, veri
oluşturacak ve alt kademe planlara yol
gösterecek.
Yerel yönetimler alt kademe imar planlarını yaparken sadece bir üst kademedeki
çevre düzeni plan kararlarına uyacak.
Böylece plan kademelenmesi netleşecek
ve süreç kısalacak.
SOSYAL ALANLARI KALDIRMAK
ZORLAŞIYOR
Çocuk bahçesi, spor, eğitim, sağlık, sosyal, kültürel ve yeşil alanlar, eşdeğer bir
bölge ayrılmadan plan değişikliğine konu
olamayacak. Sosyal ve teknik altyapı
alanlarında plan değişikliğinin zorunlu
olması halinde eşdeğer alan ayrılması
gerekecek. Eşdeğer alanın, hizmetin
verildiği aynı bölge sınırları içinde olması
gerekecek. İlgili bakanlığın görüşünün
alınması da şart olacak. Nüfus yoğunluğunu artıran plan değişikliklerinde,
nüfusun ihtiyacına göre eğitim, sağlık,
sosyo-kültürel ve yeşil alanlar ayrılacak.
İmar planı değişikliklerinin yapılabilmesi için değişikliğin altyapı ve ulaşıma
yönelik etkilerini belirleyen ve çözüm
önerileri getiren kentsel teknik altyapı
etki değerlendirme raporu hazırlanacak.
ENGELLİLERE YÖNELİK
KOLAYLIKLAR GETİRİLECEK
Planlarda, öncelikle engelliler, çocuklar,
yaşlılar ve hamileler gibi kamu ortak mekanlarını kullanmakta zorluk çeken ve
hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin kentsel ve sosyal altyapı alanlarına erişimini
ve kullanımını sağlayıcı ve kolaylaştırıcı
tedbirlerin alınması amacıyla tasarım
ilkeleri geliştirilmesi esas olacak.
Planlarda şehir merkezlerinin yayalaştırılması, yaya bölgeleri oluşturulması ve
otopark alanı ayrılması yönünde düzenlemeler yer alacak.
İmar planlarında araç trafiğinin
azaltılması için toplu taşıma ve yaya
öncelikli sistem kurgulanması, “park
et-devam et” sistemin yaygınlaştırılması, toplu taşım istasyonların etrafında
otopark alanı ayrılması esas olacak. Semt
veya bölge parkları da planlarda yer
alacak.
ÇEKİM MERKEZLERİ
OLUŞTURULACAK
Kalkınma planlarında belirlenen hedefler
ve stratejiler mekana yansıtılacak, ülke
düzeyinde mekana yönelik stratejiler belirlenecek, ulaşım koridorları önerilecek
ve bazı şehirlerdeki yığılmaları önleyecek
çekim merkezleri oluşturulacak.
Yönetmelikte, kıyıların koruma ve kullanım dengesini sağlayan, bütüncül bakış
açısı getiren, kıyı ve etkileşim alanlarında
yapılacak bütünleşik kıyı alanı planının
yapım usulleri de belirlendi.
Risk analizi yapılacak
Afet tehlikesi ve kentsel risklerin yüksek olduğu yerleşmelerde, yerel yönetimler
gerektiğinde kentsel risk analizi yapacak. Risk analizleri plan kararlarına yansıtılacak.
Mekansal strateji ve çevre düzeni planları yapılırken afet tehlikelerine ve risklere ilişkin
çalışmalar yapılacak. Planlarda gerekli riskleri azaltıcı öneriler olacak. Onaylı jeolojikjeoteknik veya mikro bölgeleme etüt raporu bulunmayan alanlarda imar planları
hazırlanamayacak. mar planlarında, esas onaylı jeolojik-jeoteknik etüt veya mikro
bölgeleme raporlarındaki yerleşime uygunluk durumu haritalarına uyulması zorunlu
olacak. mar planlarının hazırlanmasında mikro bölgeleme etütlerine öncelik verilecek.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
31
YENİ ÜYELERİMİZ / GRUNDFOS
NEDEN TÜRKİYE İMSAD?
İnşaat sektörünün büyümesi için yapılacak
olan faaliyetlere destek vermek en tabii
görevimiz. Türkiye İMSAD ise, Türkiye’deki
inşaat sanayisini yurtiçi ve yurtdışında temsil
ederek işbirlikleri geliştiren ülkemizdeki en
önemli kuruluşlardandır. Bu nedenle de
Türkiye İMSAD’a üyeyiz.
“Sektöre destek vermek görevimiz”
Dünyanın önemli pompa üreticileri arasında yer alan ve Türkiye’de 2005 yılından
beri üretim yapan Grundfos, Türkiye İMSAD üyesi oldu.
T
am teşekküllü bir pompa ve pompa
sistemleri üreticisi olan Grundfos,
1998 yılında Türkiye’ye gelişinin
ardından 2005 yılında 16 bin metrekare
alan üzerinde kendi fabrikasını kurdu. Birçok bölge ofisleriyle hizmet veren ve son
üç yılda cirosunu iki kat artıran Grundfos
Türkiye, 50 milyon euro cirosuyla Türkiye
pompa pazarının önemli oyuncularından
biri konumunda bulunuyor. Grundfos
Türkiye Genel Müdürü Can Seyhan,
büyüme için yapılacak olan faaliyetlere destek vermeyi görev olarak kabul
ettiklerini belirterek, bu nedenle Türkiye
İMSAD’a üye olduklarını açıkladı. Seyhan,
sorularımıza şu yanıtları verdi.
Grundfos hakkında bilgi verir misiniz?
Grundfos tam teşekküllü bir pompa
ve pompa sistemleri üreticisidir. 1945
yılında küçük bir atölyede Danimarkalı
Poul Due Jensen tarafından kurulduktan
sonra hızla büyüdü ve bugün 50’den fazla
ülkede, 17 binden fazla çalışanı, 3,2 milyar
euro cirosu ve sirkülasyon pompalarında
yüzde 50’nin üzerindeki pazar payı ile bir
dünya devi haline geldi. Firmamız, 1998
yılında Türkiye’ye geldi ve 2005 yılında
16 bin metrekare alan üzerinde kurulan
32
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
ve bugün yatırım değeri 10 milyon euroyu
bulan kendi fabrikasına geçti. Daha sonra
ülke çapında herkese ulaşabilme amacıyla Gebze / İstanbul merkezin yanı sıra
Ankara, Antalya, İzmir, Bursa ve Adana’da
bölge ofisleriyle hizmet veriyor. Son 3 yılda
cirosunu iki kat artıran Grundfos Türkiye,
50 milyon euro cirosuyla Türkiye pompa
pazarında lider konumunda.
Ürün yelpazenizde neler bulunuyor?
Ürün gamımız bina hizmetleri, endüstriyel prosesler ve atıksu uygulamaları
çerçevesinde oldukça geniş bir yelpazeyi
kapsıyor. Kısaca özetlemek gerekirse evsel
(domestik) uygulamalar, ısıtma ve soğutma
sistemleri, basınçlandırmada kullanılan
pompalar, kullanma suyu ve yangın hidroforları, endüstriyel tesislerde kullanılan
dozaj sistemleri, atık su uygulamaları,
yenilenebilir enerji sistemleri, yeraltı suyu
temininde kullanılan derin kuyu pompaları ürün portföyümüzün önde gelen
bileşenlerini oluşturuyor.
Sektör açısından Türkiye’de ne gibi
fırsatlar olduğunu düşünüyorsunuz? Bu
çerçevede verdiğiniz hizmetler neler?
Türkiye’de Grundfos olarak hitap ettiğimiz
pazarın büyüklüğü 300 milyon euro
olarak tahmin ediliyor. Kentsel dönüşüm projeleri ile artan şehirleşme oranı,
endüstriyel tesislerdeki yeni yatırımlar ve
yenileme projeleri, nüfus ve şehirleşme ile
birlikte artan temiz ve kirli su alanındaki
devlet yatırımları, pompa pazarının da hızla büyümesini sağlıyor. Türkiye’de enerji
verimliliği ve sürdürülebilirlik anlayışının
daha çok benimseneceğini düşünüyorum.
Bu sayede enerji verimliliği yüksek ve
çevreye duyarlı ürünlerin kullanımı da
artacaktır. Devam eden kentsel dönüşüm
projeleri ve yeni yatırımlar sayesinde
sektörümüzün de büyümesini devam
ettireceğini düşünüyorum.
Dünyadaki elektrik enerjisinin yüzde
10’unu pompalar tüketiyor. Kullanımdaki
birçok pompa yeterli verimlilikte olmadığından, mevcut tasarruf potansiyeli de
değerlendirilemiyor. Ar-Ge çalışmalarımız
sayesinde enerji verimliliği en yüksek olan
ürünleri ilk olarak Grundfos’un pazara
sunmuş olmasının mutluluğunu yaşıyoruz.
Grundfos’un yüksek verimli pompa ve
motor teknolojisi, pompaların tükettiği
enerjiyi yüzde 60’a varabilen oranda
azaltabiliyor..
YENİ ÜYELERİMİZ / SCHNEIDER
“Türkiye’ye
uzun vadeli
bakıyoruz”
Schneider Electric’in son
beş yıldaki yatırımlarından
en büyük pay alan ülkelerin
başında Türkiye geliyor. Türkiye
İMSAD'ın yeni üyelerinden
Schneider Electric'i, firmanın
Türkiye Genel Müdürü Bora
Tuncer anlattı.
D
emir-çelik sanayisinde 1836’da faaliyete başlayıp, Türkiye ile ilk ticareti Osmanlı Donanması’na sağladığı
ağır sanayi ürünleriyle başlayan Schneider
Electric, bugün 2 bine yakın çalışanı, 200 iş
ortağı, 18 satış bürosu, üç üretim tesisiyle
Türkiye’deki faaliyetlerini her yıl artırıyor.
Schneider Electric Türkiye Genel Müdürü
Bora Tuncer, sorularımızı yanıtladı.
Schneider Electric hakkında bilgi verir
misiniz?
Schneider Electric, 1836’da başlayan ve
günümüze kadar devam eden yolculuğuna
ilk olarak demir-çelik sanayiyle başladı. 19.
yüzyıla gelindiğinde ağır makine ve gemi inşası sektörlerinde sürdürdüğü faaliyetlerini,
20. yüzyılda elektrik ve otomasyon alanına
geçerek devam ettirdi. Schneider Electric’in
Türkiye’deki ilk faaliyeti ise çok eskilere dayanıyor. Dönemin Osmanlı Donanması’na
sağladığı ağır sanayi ürünleri bulunan
Schneider Electric, 1975 yılına gelindiğinde
“Telemecanique” markasının satışlarına
başladı. 1978 yılında ise Emek firmasına
verilen lisansla Merlin Gerin Orta Gerilim
kesicilerinin üretilmesine başlandı. 1987’de
Telemecanique’in Türkiye’de faaliyete
geçmesi, 1988’de ise Merlin Gerin’in Emek’i
satın alarak alçak gerilim ürünlerini satmak
üzere bayilik ağını kurmasıyla Türkiye’de
34
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
yatırımlar hız kazanmaya başladı. Özellikle
2000 yılından itibaren yeni yatırımlar, uluslararası ve yerel satın almalar sonucunda
enerji yönetimi alanında global uzman bir
firma haline geldik. Enerji tüketimini düşürmek amacıyla enerji ve altyapı, endüstri,
bina, konut ve data merkezi pazarlarına
enerji verimliliği çözümleri sunuyoruz.
Enerji sektörü ve enerji verimliliği
açısından Türkiye’deki gelişmeleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bugün, dünyanın 17. büyük ekonomisine
sahip olan Türkiye, geçtiğimiz 10 yılda
kaydettiği ekonomik büyümeye paralel
olarak dünyanın en hızlı büyüyen enerji
piyasalarından biri konumunda bulunuyor.
Türkiye’de yükseliş trendinde bulunan
inşaat ve enerji sektörlerinde arz ve talep
istikrarlı bir şekilde artış gösteriyor. Schneider Electric olarak Türkiye’nin kısa vadede
enerji yönetimine odaklanmasının gerekli
olduğuna inanıyoruz. Bu sayede enerji
kaynaklarının en etkin ve verimli biçimde
kullanılmasıyla dışa bağımlılığın da ciddi
oranda azaltacağını düşünüyorum.
Türkiye’deki hedefleriniz ve beklentileriniz hakkında neler söylersiniz?
Öncelikle Türkiye’nin son beş yılda yatırımlarımızdan en büyük pay alan ülkelerden
NEDEN TÜRKİYE İMSAD?
Türkiye İMSAD, inşaat sanayisini 30 yıldır yurt
içi ve yurt dışında her türlü organizasyon ve iş
ilişkilerinde başarıyla temsil eden bir kuruluş.
Türkiye İMSAD, inşaat malzemeleri sektöründe 20 binden fazla noktaya etkin bir şekilde
ulaşmayı başarıyor. Biz de sektörle iç içe
bir şirket olarak, sektör paydaşlarımızla aynı
masa etrafında buluşup dirsek temasında
bulunaca ımız bir platform olması nedeniyle
Türkiye İMSAD ailesinin bir parçası olmaktan
mutluluk duyuyoruz.
biri olduğunu vurgulamak isterim. İnşa
ettiğimiz iki fabrikayla Türkiye’de son 10
yılda beş kat büyürken, dünyada ise büyüklüğümüz üç kat arttı. Global faaliyetlerimiz
içinde Türkiye’nin önemi giderek artıyor.
Türkiye’ye teknoloji transferi yapıyor,
çalışanlarımızın eğitimine büyük önem
veriyoruz. Manisa ve Çiğli’deki iki fabrikamız, bugün tüm dünya için üretim yapıyor.
Türkiye’ye uzun vadeli bakıyoruz.
Bu amaçla yaptığınız çalışmalar var mı?
Bu konuda son derece önem verdiğimiz
projelerden birini Enerji Üniversitesi oluşturuyor. Enerji Üniversitesi online bir eğitim
portalı. Dileyen herkes ücretsiz bu kurslara
katılabiliyor ve enerji yönetimi, enerji verimliliği gibi konularda en yenilikçi bilgileri
edinebiliyor. Kurslar tüm dünyadan www.
myenergyuniversity.com adresinden kurslar
takip ediliyor. Enerji Üniversitesi’ne şimdiye
dek Türkiye’den 4 bin, dünya toplamında
ise 60 bin kişi kaydoldu.
YENİ ÜYELERİMİZ / URTİM
NEDEN TÜRKİYE İMSAD?
Mehmet U ur
Urfalılar
Serdar
Urfalılar
Bir inşaat malzemesi sanayicisi olarak 29
derne i, 78 şirketi çatısı altında toplamış, 30
yılını inşaat malzemesi sanayicileri arasında sinerji yaratmak ve temsil etmek adına
harcamış olan Türkiye İMSAD’ın, sektörün
ve şirketimizin gelece ine çok faydası olduuna inandı ımız için üye olduk.
“2014’te yeni pazarlara açılacağız”
Üretiminin yüzde 60’ını ihraç eden Urtim, Moskova ve Bükreş’teki şubelerine Dubai’yi de eklemeyi
amaçlıyor. Geçtiğimiz aylarda Türkiye İMSAD'a katılan Urtim'i Genel Müdür Serdar Urfalılar anlattı.
36
atış öncesi ve sonrası sundukları projelendirme, süpervizörlük, kalıp danışmanlığı hizmetleriyle inşaat firmalarına projenin başından sonuna dek destek
olmak amacıyla çalışan Urtim, yurt içinde
olduğu kadar yurt dışında da sektörünün
etkin bir oyuncusu. Şirket olarak 2014
yılında yüzde 15 büyümeyi hedeflediklerini
açıklayan Genel Müdür Serdar Urfalılar, bu
yıl Kanada ve Amerika gibi yeni pazarlara
açılacaklarını aktararak, gelecek dönem
stratejileri hakkında bilgi verdi. Urfalılar ile
şirketi ve inşaat sektörü hakkında konuştuk.
S
bul Hadımköy’de 15 bin metrekare ikinci
üretim tesisimizde ise tamamen kiralama,
bakım-onarım ve standart bazı sistemlerimizin üretimini yapmaktayız. Üretimimizin yüzde 60’ını başta Irak, Azerbaycan,
Türkmenistan, Rusya olmak üzere yurt
dışına ihraç etmekteyiz. Bunların dışında
Ekvador, Yeni Gine, Malta, Nijerya, Kongo
gibi ülkelere de sistemlerimizi ihraç etmeye
başladık. Moskova ve Bükreş’teki şubelerimizle yola devam etmekteyiz. İlerleyen
süreçte Dubai’ye de bir şube açarak satış ve
hizmet ağımızı genişletmeyi planlıyoruz.
İMSAD’ın, “İnşaat ve İnşaat Malzemeleri
Sektörünün 2013 Yılı Değerlendirmesi”
raporuna göre; 2014 yılında içinde inşaat
harcamalarının da bulunduğu özel sektör
yatırım harcamalarında hedeflenen büyüme
yüzde 5.6 oranında olacak. Buna bağlı
olarak 2014 yılında özel sektörün sürükleyeceği inşaat sektöründe yüzde 5 büyüme
gerçekleşecek. Bu arada ABD’de inşaat ve
konut sektörlerinde toparlanma yaşanması ve Avrupa Birliği ülkelerinde inşaat
sektörünün üç yılın sonunda 2014’te ilk kez
büyümesi, sektörü heyecanlandırdı.
Urtim hakkında bilgi verir misiniz?
Urtim Kalıp ve İskele Sistemleri, 1980
yılında babam, Makine Mühendisi Mehmet
Uğur Urfalılar tarafından İstanbul’da kuruldu. Firmamız, 90’lı yıllarda benim çalışmaya başlamam, akabinde kardeşlerimin de
yine mühendislik eğitimlerini tamamlayarak
katılımıyla büyüdü ve bir aile şirketinden,
200 çalışanıyla 25 ülkeye ihracat yapan
kurumsal bir firmaya dönüştü. Şu an
geldiğimiz noktada İstanbul Hadımköy’deki
20 bin metrekare üretim tesisimizde, 30
bin ton/yıl kapasiteyle çalışmaktayız. Bu
üretim tesisimizin haricinde, yine İstan-
İnşaat sektöründe ne gibi gelişmeler
yaşanıyor?
Yüzlerce meslek dalını ilgilendirmesi sebebiyle istihdam ve üretim sürecini önemli
ölçüde etkileyen Türkiye inşaat sektörü,
büyük ölçüde ulusal sermayeye dayanıyor.
Kendisine bağlı 200’den fazla alt sektörü
harekete geçirme özelliğiyle, ulusal ve
uluslararası alanlarda büyük bir deneyime
ve potansiyele sahip olan sektör, lokomotif
niteliğinde. Geride bıraktığımız yıl Türkiye
ekonomisinin üzerinde büyüyen Türk inşaat sektörü, 2014 yılında yüzde 5 büyüme
hedefliyor. Şirketimizin de üyesi olduğu,
2014 yılına ilişkin beklentileriniz
nelerdir?
Şirket olarak, 2014 yılında yüzde 15 büyüme ile yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz. Ayrıca bizim için 2014, Kanada ve
Amerika gibi yeni pazarlara açılacağımız
bir yıl olacak. Bu konuda çalışmalarımız
devam ediyor. 2014 yılı için planladığımız
yeni yatırımlarımız içerisinde yine Ar-Ge ve
otomasyon yer alıyor. Ar-Ge’sini tamamladığımız yeni hidrolik kalıp ve hidrolik rüzgar
perdesi sistemleriyle inşaat firmalarına
eksiksiz hizmet vermeye devam edeceğiz.
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
GÜNCEL SÖYLE İ
Prefabrik Yapı A.Ş.’den
80’e yakın ülkeye ihracat
Prefabrik Yapı A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tolunay, cirolarının
yüzde 75-80’ini ihracattan sağladıklarını vurgulayarak, hedeflerinin yıl
sonuna kadar 90 ülkeye ihracat gerçekleştirmek olduğuna dikkat çekiyor.
T
ürkiye’de inşaat malzemesi
sektörünün yüzaklarından
biri de prefabrik yapılar...
Sektörün yakaladığı
standartlar dünya
ortalamalarının da üzerinde. İsmini
sektörden alan Prefabrik Yapı A.Ş.
ise bu alanda başı çeken şirketlerden
biri… Firma, uluslararası arenadaki
işbirliklerinin yanı sıra inovasyon
çalışmalarıyla da adından ayrıca söz
ettiriyor. 80’e yakın ülkeye ihracat
yapan Prefabrik Yapı, bir
yıl içinde bu rakamı 100’e
çıkarmayı kendisine hedef
olarak belirlemiş durumda.
Firmanın Genel Müdür
Yardımcısı Mustafa
Tolunay bize sektörü ve
Prefabrik Yapı A.Ş.’yi
anlattı.
“Prefabrik Yapı”
deyince ne
anlamalıyız?
“Prefabrik”, kelime
anlamı olarak, ön
üretimi yapılmış
demek. “Prefabrik
Yapı” da yapının
ön elemanlarının
fabrikada
üretiminin yapılıp,
montaj sahasına
demonte biçimde
gönderilip, şantiyede
birleştirilmesinden
oluşan yapılardır.
Prefabrik yapıları
lego mantığında
düşünebiliriz. Birbirine
geçmeli, hazır duvarlar
düşünün; bunun çeşitli
38
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
uygulamaları var. Örneğin, çelik
yapının ana elemanlarını üretip
şantiyeye gönderebilirsiniz, geri kalan
izolasyonunu, dış cephe ve iç cephe
kaplamalarını montaj sahasında
yapabilirsiniz veya bunları da
fabrikada hazır hale getirebilirsiniz.
Bu, yapının kurulacağı yere ya da
müşteri isteğine göre değişkenlik
gösterebilir.
Prefabrik yapıların içine tabii
konteynerlar da girer. Bunlar küçük,
mobil ünitelerdir. Prefabrik
yapılara ve/veya yatay
yapılara nazaran daha
küçük üretilir ve dik
paketler halinde şantiyeye
gönderilir. Dört duvarı,
bir üstü ve bir altı vardır,
toplamda altı parçadan
oluşur. Dolayısıyla
prefabrik yapılar, 2030 metrekarelerden
başlayıp, binlerce
metrekarelere kadar
gidebilir.
“ÇOK KATLI
YAPILAR
GELİŞTİRDİK”
Prefabrik yapıları kaç
dalda ele alabiliriz?
Şu an ne yazık ki;
Türkiye’de, “resmi”
bir ayrım yapılamıyor.
Ancak genel bir
bilgi aktarmak
gerekirse prefabrik
yapılar; panel
sistem yapılar ve
yerinde kapmaları
olarak ikiye
ayrılabiliyor. Bu iki
GÜNCEL SÖYLE İ
alanda kendi içinde segmentasyonlar
ile destekleniyor. Şu ana kadar
Türkiye’de yapılan panel tip yapılar
en fazla iki kata, ağır çelik profiller
ile takviye olunan kompozit yapılar
ise maksimum üç kata kadar
yapılabiliyordu. Prefabrik Yapı
A.Ş. olarak üçüncü bir alan daha
geliştirerek, panel tip yapılar ve
çok katlı yapılar olarak hizmet ve
faaliyetlerimizi genişlettik.
Türkiye’de yapıldı mı bu yapılar?
Tamamı hafif çelik yapılar olarak
henüz yapılmadı, bu çok yeni
bir yatırım. Prefabrik Yapı A.Ş.
olarak bu süreci tamamlamış
bulunmaktayız. Projenin
yazılımlarını mühendislerimiz ve
Avrupalı mühendislerle birlikte
gerçekleştirdik. Makinenin tasarımını
ise birebir bizim mühendislerimiz;
gerek Ar-Ge (AraştırmaGeliştirme) mühendislerimiz,
gerekse Ür-Ge (Üretim Geliştirme)
mühendislerimizin de katkılarıyla
tamamlandı.
Size gelen bir müşteri, mimari
projesini de yanında getirmek
zorunda mı, yoksa siz o hizmeti de
veriyor musunuz?
Prefabrik Yapı A.Ş.’nin ürün ve
modellemeleri ile birçok alternatifi var.
Sürekli yenilenen,
enen, trendi
takip eden tekk katlı,
iki katlı, farklı
lı tasarım
ve uygulamalardan
lardan
oluşan hazır projeler
bunlar. Projeler
ler çoğu
zaman müşterimizin
erimizin
talep ve istekleri
kleri ile
örtüşmeyebilir.
ir. Kişilerin,
kurumların öncelikli ihtiya
ihtiyaç
aç ve
talepleri üzerine
projelendirmeler
rine projelendi
irmeler
yapılmakta. Örneğin; konu
konut
ut olarak
ele alırsak, müşterinin araz
arazisine
zisine
bizim planın uyması çok zo
zordur.
ordur.
Onun yerine müşteri kendii planını
l
taslak bir çizim
im halinde bize getirdiği
zaman mimari alandaki uzmanlarımız,
talepler doğrultusunda çalışmalarını
yaparak 3D formatında müşterimize
sunar, alternatif hizmetlerle birlikte
fiyatlandırma yapılır.
Biraz da şirketinizden söz eder
misiniz?
Prefabrik Yapı A.Ş. 1989 yılında
Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Öner
Hekim ve Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Ünal Nafiz Hekim
tarafından kurulmuş, prefabrik ve
hafif çelik yapı sektöründe hizmet ve
faaliyetlerini hızla geliştirmiş lider bir
kuruluş.
Prefabrik Yapı A.Ş., hazır yapı
sektöründe öncü, Türkiye’de ilklere
Prefabrik Yapı A. . 25. yılını kutluyor
Firmanız, 25’inci yaşını kutluyor. Biraz bundan söz eder misiniz?
Bizim için çok önemli bir yıldönümü bu. Türkiye’de prefabrik söktöründe 25 yıl, gerçekten
çok uzun bir süre. Bu süre, sektörün devamlılığı ve sürdürülebir markaların varlığını
göstermesi açısından da ayrıca önemli. Prefabrik Yapı A. . olarak sektörde öncü olmamızın
vermiş olduğu sorumluluk ve bilinç ile her zaman daha iyiyi hedefliyoruz. Bu yıl içinde 25.
yılımız nedeniyle önemli çalışmalar ve platformlar içinde yer alacağız. Sektör mensupları,
kamu temsilcileri, Müteahhitler Birliği, Mimarlar Odası gibi alanında profesyoneller ile birlikte,
basın mensuplarınında katılımıyla, sektörün ileri gelenleriyle birlikte düzenleyeceğimiz, bilgi
paylaşımının yapılacağı bir platform oluşturmak istiyoruz. Yalnızca Prefabrik Yapı A. . değil,
sektörde Türkiye’nin dünyadaki gücünü anlatmak istiyoruz.
imza atan proje ve iş ortaklılarıyla
saygınlığını sürdürüyor. Hekim
Holding, kendi bünyesinde her biri
alanında profesyonel ve sektörde
marka değerine sahip; Prefabrik
Yapı A.Ş., Özge Yapı A.Ş., Hebo
Yapı A.Ş., Hekim Süt A.Ş., Hekim
Yapı A.Ş., Piraziz Foreign Trade
Co. Hekim Boya ve Plastik Ltd.
şirketleri, Hekim Madencilik,
HekimBoard, HekimPanel, HekimPor,
HekimPlast, YapıPan, HekimProfil ve
Steelin işletmeleriyle de başarılarını
kanıtlamış durumda.
Hekim Holding, 1000’in üzerinde
çalışanı, 170.000 metrekare
üretim alanı, 17.000 metrekare
hazır yapı tanıtım alanı, 42.000
üzerinde referansı ve 6 kıtada 80’e
yakın ülkeye ihracatı ile global
alandaki saygınlığını her geçen gün
geliştirmekte. Şirketimiz, Ar-Ge ve
Ür-Ge faaliyetleri ile sektöre yeni
teknolojiler kazandırarak, Türkiye’nin
ilk fibercement ve kaynaksız yapı
üretim teknolojilerine de imza attı.
Hekim Holding’in, hazır yapı
sektöründe birçok entegre tesisi ile
kendi malzemesini üreten; teknoloji,
tesis, üretim, yüksek kapasite ve geniş
ürün yelpazesine sahip, dünyanın
sayılı kuruluşlarından biri olduğunu
söyleyebilirim.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
39
GÜNCEL SÖYLE İ
Mustafa Tolunay kimdir?
di. Kendi
at Mühendisliği Fakültesini bitir
fabrik
Yıldız Teknik Üniversitesi, nşa
Pre
da
ır
yıld
Altı
ti.
geç
prefabrikle
deyimiyle hayatı hep çelik ve
kiye
Tür
ı,
asın
dımcılığı yapıyor. Firm
Yapı A. .’de Genel Müdür Yar
sil ediyor.
i’nin yönetim kurullarında tem
neğ
Der
ik
Çel
ısal
MSAD ve Yap
İZLANDA’DA HAFİF ÇELİK OTEL
Sektörün geneline geçmeden önce
firmanızla ilgili son bir soru sormak
gerekirse, ihracattaki başarınız da
çok dikkat çekici. Biraz bundan söz
eder misiniz?
Şu anda altı kıtada 80’e yakın ülkeye
ihracat yapıyoruz. Bunun içinde
Avrupa, Kuzey Amerika, Güney
Amerika, Avustralya, Asya ve Afrika
ülkelerine ihracatımız var. Ama benim
özellikle iftihar ettiğim bölge, Avrupa
ve orada yaptığımız işler... İzlanda’da
otel yaptık. Almanya’da devlet
kurumlarının açtığı ihalelerde özel
sektöre hizmet veriyoruz. Daha önce
Hollanda, Fransa, Belçika gibi Avrupa
ülkelerine de ihracat yapabilmiş
olmaktan mutluluk duyuyoruz.
İhracatınız nasıl bir ekonomik
büyüklüğe denk geliyor?
Prefabrik Yapı A.Ş. olarak ciromuzun
yüzde 75-80’nini ihracattan sağlıyoruz.
İhracat kurumumuzun olmazsa
olmazıdır. Hedefimiz yılsonuna
kadar 90 ülkeye ulaşmak; 2015 yılı
hedefimiz ise; 100 ülkeye ulaşmak.
Bununla ilgili olarak iş geliştirme
departmanlarımız gerek fuarlar,
40
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
gerekse ziyaretler ve ikili ilişkilerle
sürekli iletişim sağlıyor, ürün
ve hizmet kalitemiz ile gelişim
sağlıyoruz.
bir takım araştırmalar yapmış
olmasına rağmen, bu araştırmalar
daha ziyade yerel pazar araştırmaları
çerçevesinde kaldı.
Ülkemiz prefabrik sektöründeki
pazar payınız nedir?
Prefabrik sektörü üretiminin, diğer
yapı malzemelerinin üretimine
göre yeni bir sistem ve uygulama
olmasından dolayı, dünya geneli için
pazar payı ve büyüklüğü konusunda
net bilgiler aktarmak pek mümkün
değil. Prefabrik ahşap yapılardan,
prefabrik beton köprü ayaklarına
kadar değişkenlik gösterebilen
farklı ürünler üretiliyor. Bazı ülkeler
sektörün pazar büyüklüğü üzerine
“TÜRKİYE, PREFABRİKTE
DÜNYADA İLK ÜÇTE”
Türkiye’de sektörün durumu nedir?
Türkiye’deki yapı sektörünün
önemli sorunları nelerdir ve çözüm
önerileriniz nedir? Türkiye’de bu
sektöre ilişkin nasıl bir projeksiyon
çiziyorsunuz?
Sektörde çok fazla firma faaliyet
gösteriyor ve firma sayısı her yıl
artıyor. Ne yazık ki; hafif çelik
üreticileri ve prefabrik yapılarını
üreten şirketleri aynı çatı altında
GÜNCEL SÖYLE İ
toplayacak herhangi bir dernek
bulunmuyor. Alanında uzman
personellerimizi bünyemizde eğitiyor,
yurtdışında da eğitim ve gelişimini
destekliyoruz. Türk Yapısal Çelik
Derneği ve Türkiye İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği’nin (Türkiye
İMSAD) yönetim kurulundayız.
Türkiye İMSAD’ın
“Sürdürülebilirlik Raporu”nda
firmanız da “En İyi Uygulama”
örneğiyle yer aldı. Bu konuda neler
söylemek istersiniz?
Türkiye’de ilk kez bir sivil toplum
kuruluşu sürdürülebilirlik raporu
yayımladı. Bu son derece önemli bir
gelişme Türkiye için. Bunun önemini
önümüzdeki yıllarda çok daha iyi
göreceğiz. Prefabrik Yapı A.Ş.’nin
ekolojik ve sürdürülebilir yapılar
kapsamında; taşınabilir, estetik,
güvenli ve ekonomik çözümü sıfır
karbon salınımlı Mars Konteynerleri
ile gelecek nesillere yaşanılabilir
alanlar sunuyor. Mars Konteynerin
tüm enerji ihtiyacı, herhangi bir
dış kaynağa ihtiyaç duymaksızın,
çatısına 28˚’lik açı ile yerleştirilmiş
fotovoltaik paneller aracılığı ile
karşılanıyor. Hafif çelik üretim
teknolojisi uygulanan yapılarda ısıtma
ve soğutma için daha az enerjiye
ihtiyaç duyuluyor. Konteynerin yıllık
soğutma 546,9 kWh, ısıtma 860
kWh, aydınlatma 453,8 kWh ve
ekipman 595,9 kWh olmak üzere
toplamda 2456,6 kWh’lik bir enerji
gereksinimi oluyor. Fotovoltaik
panelleri yılda 2900 kWh’lik enerji
üreterek tüketimden fazla bir enerji
arzı sağlıyor. A sınıfı değer aralığı
0–39 olan Mars Konteynerleri’nin
EP değeri ise; 19,37. % 118
oranında yenilenebilir enerji
kullanılan Mars Konteynerler, 0
karbon salınımı gerçekleştiriyor.
Hammaddesinden, üretim aşamasına
ve kullanımına kadar çevre dostu
olan Mars Konteynerleri’nin ev ve ofis
seçenekleri bulunuyor.
Prefabrik Yapı A.Ş.’de Ar-Ge
çalışmaları nasıl yürütülüyor?
İnovasyon çağında hiç kuşkusuz; ARGE & ÜR-GE faaliyetleri büyük önem
taşıyor. Süreklilik ve gelişim en temel
Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk Projelerine verilen önem
Hekim Holding kurumsal ve sosyal sorumluluk projelerinde yer alarak ülkeye ve
ekonomimize önemli değerler kazandırdı. Kuruluşumuzun Türkiye’nin birçok yerinde
önemli hizmetleri bulunuyor. Tüm bu hizmetlerinden dolayı Hekim Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Dr. Öner HEK M’e üniversiteden fahri doktora unvanı ve TBMM’den
de “Üstün Hizmet” ödülü verildi.
ilkelerimiz arasında yer alıyor. AR-GE
& ÜR-GE faaliyetlerimiz arasında;
kaynaksız yapı teknolojisi, 2 dakika
gibi kısa bir sürede kurulabilen
katlanır ve iç içe geçebilen
konteynerlar, sıfır karbon salınımlı
modüller, doğa dostu ekolojik
yapılar sektöre kazandırdığımız
yenilikler arasında ön plana çıkıyor.
2014 yılında da sektörümüzde
fark yaratan ve dünya pazarlarında
rekabet gücümüzü artıran yeni
ürünleri ülkemize kazandırmaya
devam etmeyi planlıyoruz. Ar-Ge
alanında geniş açılı endüstriyel
yapıların çalışmalarını da tamamlamış
olup, çok katlı hafif çelik yapılar
olarak sektörde önemli bir yeniliğe
imza atacağız. Çok katlı hafif çelik
yapı sisteminde kullanılan yeni bir
teknoloji ile 8 kata kadar hafif çelik
yapılar tasarlanıp, uygulanabilir hale
gelecek.
Son markanız “Steelin” oldu. Bu
ürününüzün özelliği nedir?
Yıllardır yerinde kaplamalı çelik
bina olarak hizmet ve faaliyetlerimizi
sürdürdüğümüz sistemimize Stellin
adını verdik. Daha üst segment ve
vip dediğimiz sınıfa giriyor. Çok katlı
yapılarımızı Steelin markası altında
pazara sunuyoruz. Showroomumuz
için birden fazla bina yapmış
bulunmaktayız. Çalışmalarımıza
hızla devam ediyoruz. Steelin ürün
gamında Arap mimarisi, Amerikan
tarzı ve Türk mimarisi konseptimiz
mevcut. Steelin teknoloji, estetik
ve sağlamlığı buluşturan ürünleri
bir araya getiriyor. Tasarımdaki göz
alıcı detaylarla, hafif çeliği sanata
dönüştürüyor.
Steelin ürün gamında lüks villalardan,
çok katlı binalara, ofislerden, geniş
açıklıklı hangar yapılarına; sınırsız
seçeneklerle; hızlı, ekonomik ve
sağlam yapılar sunuyor. Maksimum
dört kata kadar yapımı mümkün olan
hafif çelik binalar artık kullanılan yeni
teknoloji ve tasarımlar sayesinde sekiz
kata kadar çıkabiliyor.
Estetik ve konfordan ödün verilmeden
tasarlanan hafif çelik yapılar, hızlı ve
efektif yatırım, geri dönüş süresiyle de
diğerlerinden ayrılıyor. İleri teknoloji
ile üretilen yapı elementlerinin büyük
bir çoğunluğu yüzde 100’e kadar geri
dönüştürülebilen çelik malzemelerle
yapılıyor. Böylelikle bu binalar, doğası
gereği çevre dostu ve sürdürülebilir,
mimarlık ürünü oluyor.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
41
SEKTÖREL GÜÇ / SUDER
SUDER Genel Sekreteri Selçuk Taçalan:
“Su yalıtımı yoksa korozyon vardır”
1999 depreminde binaların yüzde 64’ünün korozyon ve yanlış malzeme
seçimi nedeniyle yıkıldığı hala hatırlarda. SUDER Genel Sekreteri Selçuk
Taçalan, bu nedenle su yalıtımının milli bir dava olduğunu vurguluyor.
S
u yalıtımı, Türkiye’de yapı sektöründe alanında ihmal edilen
konuların belki de başında geliyor.
Bunun temel nedeni, konuyla ilgili
toplumsal farkındalık düzeyinin
düşük olması. Kullanıcılar, günümüzde
giderek artan maliyetlerden dolayı birincil
olarak ısı giderlerini düşündükleri için,
yalıtım denilince akla ilk olarak ısı yalıtımı
geliyor. Su yalıtımı, öncelikli olarak temelden başladığı için, eğer bir binanın yapımı
sırasında, daha temel atma aşamasındayken yeterli kalitede malzeme ve işçilikle
uygulanmamışsa, geri dönüşü olmayan bir
sürecin de ilk adımı atılmış oluyor .
Sonuçta, depremlerle boğuşan coğrafyamızda su yalıtımının binaların sağlamlığı
açısından yaşamsal bir önemi bulunuyor.
Zira binaları içten içe çürüten korozyonu
önlemenin tek yolu su yalıtımından geçiyor.
Dolayısıyla su yalıtımı yalnızca ekonomik
değil, insan yaşamıyla da doğrudan ilgili bir
konu. SUDER (Su Yalıtımcıları Derneği),
sektörün Türkiye’deki paydaşların çoğunu
bir araya getiren bir dernek. Dernek, gerek
yaptığı eğitim çalışmaları gerekse Ankara ile
yürüttüğü temaslarla bir yandan su yalıtımı
konusunda toplumdaki farkındalığı artırmaya, diğer yandan da sektördeki kalifiye
eleman azlığını gidermeye çalışıyor.
Sektörü, sorunlarını ve SUDER’i, yalıtım
sektörünün duayenlerinden, dernek genel
sekreteri Selçuk Taçalan’la görüştük...
Su yalıtımı bina yapımında
hangi aşamada başlar?
Bir yapı yapma fikri oluştuktan hemen
sonra bir arsa seçiyoruz. Arsayı bulduğumuz
andan itibaren aklınıza ilk gelecek olan şey
temel atmaktır. Temel atma fikriyle birlikte,
belki de biraz daha öncesinde, zemin
etüdüne dayanarak su yalıtımı yapmak gerekir. Su yalıtımı, binanın dışsal ortamdan,
yani toprak içindeki sular, yağmur suları
gibi kaynaklardan su almasını engelleme
eylemidir.
42
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Binanın su yalıtımını yapmazsak
neye sebep oluruz?
Bakın, size ististiksel bir bilgi vereyim:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin teknik
komisyonu Adapazarı ve Gölcük’te 1999
depreminde binaların neden yıkıldığına
dair bir araştırma yapıyor.
Sonuçta, yüzde 64 oranında korozyon ve
yanlış malzeme seçiminin yıkımlara neden
olduğu ortaya çıkıyor.
“DOĞRU YAPILAN BİR SU YALITIMI
HAYAT KURTARIR”
Korozyon nedir?
İnşaatlarda bazen görürüsünüz, “demir
çürümüş ya da paslanmış dersiniz” işte
o korozyondur. Korozyonu insanlardaki
romatizmaya benzetebiliriz. Hani, “Ben
eskiden şu kadar metreyi şu kadar saniyede
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin
teknik komisyonu Adapazarı
ve Gölcük’te 1999 depreminde
binaların neden yıkıldığına dair bir
araştırma yapıyor.
Sonuçta, yüzde 64 oranında
korozyon ve yanlış malzeme
seçiminin yıkımlara neden olduğu
ortaya çıkıyor.”
koşardım” dersiniz, ama artık ihtiyarladıkça bastonla yürümeye başlamışsınızdır.
Çünkü vücut artık sağlıklı çalışmamakta,
yavaş yavaş erimektedir. Binada da korozyon oluşması sebebiyle binanın dayanımı
düşer. Yapısına göre sektör, binaları en
az 50-60 yıl dayanıma göre tasarlar. Siz
50 yıllık bir binanın yüzde 64’ünü yok
ederseniz, demek ki geriye kabaca 20
yıl kalır. Yani kabaca bir hesap yapar ve
nüfusun eşit dağıldığını düşünürsek, 1999
depreminde aslında 100 kişiden 64’ünün
belki de korozyon nedeniyle hayatını
kaybettiğini söyleyebiliriz. Biz su yalıtımı
yaparak, işte bu korozyonu önlüyoruz.
Çok net bir milli davadır su yalıtımı. Ve
doğru yapılan bir su yalıtımı hayat kurtarır. Elbette tek başına değil. Binanın diğer
tamamlayıcı işlemlerinin de aynı ölçekte
SEKTÖREL GÜÇ / SUDER
SUDER aynı zamanda bir Türkiye İMSAD üyesi
Evet, Türkiye İMSAD bizim çatı örgütümüz. Yalıtımın da bağlı olduğu alan inşaat
malzemesi sektörüdür. Dolayısıyla biz de SUDER olarak Türkiye İMSAD içindeki
etkinliklerde faal olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye İMSAD içindeki
faaliyetlere katılarak derneğe yön vermek her üye için mümkün. Türkiye İMSAD,
bu noktada hiç kapalı bir dernek değil. Zaten kendi derneğimiz olarak görüyoruz.
SUDER’i de Türkiye İMSAD içerisinde su yalıtım alanında faaliyet gösteren bayrak
olarak ele alıyoruz. Geçen yıl yayımlanan “Güvenli Yapılar Yol Haritası-1” raporunda
da SUDER, hem su yalıtımı alanında görüş bildirdi hem de diğer derneklerin de
görüşlerini toparlayan ana görüşü koymuş oldu. Bu noktada mutluyuz, çünkü Türkiye
İMSAD; birlikte iş yapmak, birlikte tasarlamak, doğru bir geleceğe birlikte gitmeyi
planlamak için çok doğru bir mecra.
Bizler, herhangi bir siyasi angajmana, fikriyata öncelik vermeksizin işe öncelik
verme durumunda olan insanlarız. Elbette hepimizin çeşitli fikirleri, görüşleri var.
Bunlar hayatımızı belirler. Bunlar için çeşitli yöntemlerle kendi fikrimizi savunabiliriz,
ama sektörün öncelikleri arasında istikrar ve bu istikrar üzerinden büyüme başta
gelir. Bu büyümeyi gerçekleştirirken de biz işimizi ne kadar iyi yapıyoruz? Ne kadar
büyütebiliriz? Biz bunu kamuoyuna ne kadar anlatıyoruz? Kamuoyuyla paylaşmamızın
faydası nedir? Nasıl paylaşırız? Bunları tasarlayabileceğimiz alanlar söz konusu. İşte
su yalıtımı alanında SUDER bu alanı dolduruyor. Ama Türkiye İMSAD bunu çok daha
büyük bir alan üzerinden, Türkiye inşaat malzemesi sanayicileri üzerinden yapıyor.
Türkiye İMSAD’ın içinde 29 üye dernek var ve biz onlardan biriyiz sadece. Biz
elimizden geldiği kadar çaba sarf etmeye, Türkiye İMSAD faaliyetlerinde bulunmaya
ve orada görüş ifade etmeye de çaba sarf ediyoruz. Bu noktada İMSAD’ın bize bizim
de İMSAD’a faydalı olduğumuzu düşünüyoruz. Burada tekrar Türkiye İMSAD başkanı
ve yönetim kuruluna teşekkür ediyorum.
SUDER GENEL PAZAR ANALù=ù 2013
YaS× KimyasallaU× ve Örtü Su YaO×W×m Pazar BüyNOøü
600
500
400
300
200
100
rı
H
ar
çk
at
D
iğ
kı
la
er
0
Ö
r
M tü
al Ya
z t
Be eme ırım
sY
to ler
ap
n
M
ışt
ka i
as
ır
tk
tik
ıc
ıla
ı
le
ve
rv
rı
Sü
D
e
er
rm
Te
z
kn
eS
D
ol
ik
u
gu
Ya
Ya
lıt
pı
ım
şt
ır
Pa
ıc
ıla
za
r
rB
ü
yü
Is
ıY
kl
üğ
al
ıtı
ü
m
H
ar
Ta
çl
ar
m
Ze
ir
ı
m
H
i
n
ar
G
çl
ru
ar
bu
ıv
eG
ro
ut
la
r
“SU YALITIMI SONRADAN YAPILMAZ”
İnşaatlarda bu sıralarda mantolama çok
yaygın. Oturduğumuz semtlerde neredeyse her gün yeni bir binanın mantolamaya başladığını görüyoruz.
Yalıtım denilince herkesin aklına mantolama gelir oldu. Oradaki sıkıntı şu: Isı
yalıtımı, yalıtımı bütün binanın tasarımına
kattığınız zaman, genel maliyetin yüzde
1’iyle 3’ü arasındadır. Ürünün yerli ya da
yabancı olması gibi etkenlerle değişir bu
maliyet.
Diyelim ki, binanızı tasarlarken paranız
yetmedi ve başka bir nedenle ısı yalıtımını
yapmadınız; ısı yalıtımını sonra da yapabilirsiniz. Isı yalıtımında detayları çözebilirsiniz. Kimi yapılar da bu detaylar daha
zorlaşabilir ama mutlaka çözülür. “Olmaz,
bunun çözümü imkansız” deme şansınız
yok. Fakat su yalıtımını sonra yapacağım
dediğiniz zaman öyle bir güce sahip olmalısınız ki, binayı tutup kaldırmanız, alttan
bohçalamanız ve tekrar yerine koymanız
lazım. Yani imkansız. Biz binayı yaptığımızda zemine göre uygun seçeneklerle
su yalıtımını yapmazsak, aslında kendi
binamızın ömrünü de kısaltmış oluyoruz.
Ve tabii içinde deprem korkusu yaşıyoruz.
AFAD’da deprem çalıştayı yapıldı. Biz
oraya Türkiye İMSAD’ı temsilen katıldık.
İki teknik arkadaşımız burada görev aldı.
Orada şunu söyledik: Bu deprem çalıştayında depremle ilgili teknik bilgiler ortaya
konulurken, deprem şartnamesinde su yalıtımı bir zorunluluk haline getirilmeli!..
“TÜRKİYE’DEKİ BİNALARIN YÜZDE
90’INDA SU YALITIMI YOK”
Bu konuda toplumdaki farkındalık çok
zayıf olsa gerek…
Evet çok zayıf. Zaten su yalıtımının pazarda hak ettiği temsiliyeti oluşturmamasının
sebebi belki de bu toplumsal farkındalığın
yetersiz olması. Su yalıtımı sektörü, 2013
yılını sanırım kabaca 220 milyon metrekare gibi bir rakamla kapattı. Şu anda
Türkiye’deki bina stoğunun neredeyse
yüzde 90’ının su yalıtımı yapılmamış
durumda. Yeni projelerde şart koşuluyor.
Yapı denetim firmaları tarafından kontrol
Fa
ya
n
doğru yapılması gerekir. SUDER tam da bu
noktada, sektöre, siyasi iktidara, devletin
her kurumuna sesleniyor.
Su yalıtımı dediğimizde sadece binanın
temeli mi gelmeli aklımıza?
Hayır, aslında temelden başlayarak, binanın cephesinden gelecek suyu da bir şekilde keserek, doğrama ile cephe birleşim
noktaları gibi detayları ele alırsınız. Daha
sonra çatıya çıkarsınız ki, çatıyı kapatana
kadar su yalıtımı henüz bitmemiştir.
Bir de binanın içinde banyo, mutfak, balkon, teras gibi alanların yalıtımı yapılır.
Yani su yalıtımı binanın her aşamasında
yer alır. Su yalıtımı bir binayı teslim
ettiğiniz anda, yani binayla birlikte biten
bir iştir. Sırf temeli yapınca temeldeki
sorunu çözmüş olursunuz ama binanın
çatı, teras gibi bunun dışındaki alanlardan
da alabileceği su var. Dolayısıyla binanın
bitiş süreciyle birlikte bittiğini varsaydığımız bir süreçtir su yalıtımı...
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
43
SEKTÖREL GÜÇ / SUDER
“Türkiye’deki 81 ilde 247
okulda teknik öğretmenlik
veya eğitmenlik yapan
öğretmenlerimize su yalıtımı
eğitimi verelim istedik ve
protokolü yaptık. 28 ilde 32
kampüs okul seçtik. Bu illerin
başında doğal olarak İstanbul
yer aldı, çünkü nüfusun ciddi
bölümü İstanbul’da. Protokolü
İstanbul’da uygulamaya
başladık. İSOV Şişli E.M.L.’ndeki
ilk seminerimizin ardından üç
okulda 100’ü aşkın öğretmene üç
gün süreli eğitim verdik.”
SUDER Genel Sekreteri Taçalan, su yalıtımı sektörünün 2013 yılını kabaca 220 milyon
metrekare gibi bir rakamla kapattığını belirterek, şu anda Türkiye’deki bina stoğunun
neredeyse yüzde 90’ının su yalıtımı yapılmamış durumda olduğuna dikkat çekiyor.
Bu süreçte SUDER’in varlığı önemli
olmalı?
SUDER, 2006 yılında, su yalıtımı sektöründe faaliyet gösteren önemli yerli ve
yabancı aktörlerin kararıyla kurulan bir
dernek. Hemen peşinden çeşitli faaliyetlere
giriştik. Milli Eğitim Bakanlığı’yla ve çeşitli
okullarla usta yetiştirmek üzere bir protokol imzaladık. Çünkü bizim sektörümüzdeki ana sorunlardan biri, uygulamadır.
Türkiye inşaat sektöründe üretilen ürünler
yurtdışındaki rakipleriyle aynı kalitede ya
da daha yüksek kalitededir. Ama ne yazık
ki biz, ürettiği doğru malzemeyi doğru
uygulayamayan bir kültürde yaşıyoruz.
Nedeni basit, insan kaynağımız belli bir
mesleki eğitimden geçemiyor. Bu noktada
kalifiye eleman sıkıntısı çekiyoruz.
Dolayısıyla SUDER olarak bir protokol
yapalım dedik. Protokol kapsamında;
şu sıra sürmekte olan okul birleştirme
ve ayırmalardan sonra bu sayı değişecek
olsa da, Türkiye’deki 81 ilde 247 okulda
teknik öğretmenlik veya eğitmenlik yapan
öğretmenlerimize su yalıtımı eğitimi ve-
44
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
relim istedik ve protokolü yaptık. 28 ilde
32 kampüs okul seçtik. Bu illerin başında
doğal olarak İstanbul yer aldı, çünkü
nüfusun ciddi bölümü İstanbul’da. Protokolü İstanbul’da uygulamaya başladık.
İSOV Şişli E.M.L.’ndeki ilk seminerimizin
ardından üç okulda 100’ü aşkın öğretmene
üç gün süreli eğitim verdik.
Katılımcılara hem ürün numuneleri
hakkında bilgi ve uygulama eğitimi verdik
hem de fabrika ziyareti yaparak, imalatın nasıl yapıldığına dair işbaşı eğitimi
de verdik. Şimdi Ankara’dan, Maraş’tan,
Antep’ten, İzmir’den, Muğla’dan ve
birçok başka ilden okullar arayıp, “Bizi de
kapsama alın, bu eğitim seminerlerinden
faydalandırın” diyorlar.
Su yalıtımı sektöründe bir tarafta üretim
yapan firmalar bulunurken, diğer tarafta
da uygulama yapan firmalar bulunuyor.
SUDER her iki tarafı da kapsıyor mu?
Aslında üç tarafı da kapsıyor diyelim.
Bizde üç tip üyelik vardır ve üyelikler sektördeki bu üç tip firmaya denk düşer. Birisi
üretici üyelerdir; önemli üretici firmalar
SUDER’e üye olurlar. Diğeri yalnızca satıcılık yapan, bayii dediğimiz üyeler; bunlar
çeşitli merkezlerde veya kendi bağımsız
alanlarında ofisler ve satış alanları, depolar
oluşturmuş, satış alanında faaliyet gösteren
firmalardır. Üçüncüsü de uygulayıcı üyelerdir. Bu üyelerimizin kurumsal birer ki-
şilik yani birer şirket statüsünde olmaları
şarttır. SUDER, bu noktada demokratik
katılımı sağlamak için bu üyeler arasında
oydaşmayla, fikir beyanıyla ilgili herhangi
bir kaygı gütmüyor. Her iş grubunda eşit
katılım sağlanıyor. Üretim, uygulama
ya da satış konularında o alana hakim
olan firmalardan fikir ve görüşler alarak
hareket ediyor ve araştırmalarımızı bu
görüşlere göre yönlendiriyoruz.
Su yalıtımı sektörü ne durumda
Türkiye’de?
Yalıtım sektörü, Türkiye’nin cari açığının
yarısını yok edecek güçtedir. Bu önemli
bir rakam. Siz ısı ve su yalıtımı yaparak
binaların enerji masraflarını ciddi biçimde
düşürebilirsiniz. Su yalıtımı binaların ömrünü uzatacak bir faktör olduğundan, bir
binanın yeniden inşa edilmesini gerektirecek süreyi uzatarak, ülke ekonomisine
çok ciddi katkılar sağlar.
Türkiye elbette 25 yıl önceki yalıtım
noktasında değil, çok iyi bir yere geldik.
Daha iyi noktalara geleceğimiz de belli.
Bu konuda devlet de özel sektör de daha
duyarlı. Sektörde imalat ve satış yapan
yerli firmaların yanı sıra çok önemli
yabancı aktörler de artık Türkiye’de
varlar. Bu önemli bir şeydir. Çok önemli
markalar var Türkiye’de. Hem
kendisinin hem de dünyanın önemli
markaları Türkiye’de.
'"# 1Ħ+
ediliyor ki, o da ayrı bir sıkıntı. Neyi, nasıl
kontrol ediyorlar? Müşavirlik sistemimiz
gerçekten AB normlarında mı? Bu normlarda olmuş olsak, bir teknik eleman bir
şantiyede kontrol yaparken neye bakacağını bilebiliyor mu? Ciddi sıkıntıları olan
bir süreç.
www.turuncupaket.com.tr | www.entegreharc.com.tr
YAPI SEKTÖRÜNÜN ÖNCÜSÜ ENTEGRE’DEN
DIŞ CEPHEDE
YENİLİKÇİ ÇÖZÜMLER
SİLİKONLU GRENLİ
SON KAT
DIŞ CEPHE KAPLAMASI
'"# 1Ħ+
AKRİLİK ESASLI
SİLİKONLU
DIŞ CEPHE ASTARI
SİLİKONLU SON KAT
DIŞ CEPHE BOYASI
AKRİLİK SON KAT
DIŞ CEPHE BOYASI
√ Üstün özellikli √ Dekoratif √ Koruyucu √ Uzun ömürlü √ Su bazlı
Entegre Harç Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Hüseyinli Köyü Beykoz Cad. No. 222/4 Çekmeköy/İstanbul
T: +90 216 434 50 96 F: +90 216 434 50 31 Email: [email protected]
Burdur Fabrika: Organize Sanayi Bölgesi Şehit Ertan Palaz Cad. No. 5 Burdur
T: +90 248 252 86 95 F: +90 248 252 86 99
KAPAK
İş sağlığı ve güvenliği (İSG) konusu günümüzün en can
yakıcı sorunlarından biri. Dünyada her yıl 2 milyon 300
binden fazla işçi iş kazaları ve meslek hastalıklarından
dolayı yaşamını yitirirken, ülkemizde ise her gün
ortalama dört kişi aynı nedenlerle aramızdan ayrılıyor.
İş kazalarında Avrupa birincisi olan Türkiye, dünyada
da El Salvador ve Cezayir’den sonra üçüncü sırada.
Ancak Türkiye’de sanayinin en önemli kollarından biri
olan inşaat malzemesi sektöründe durum farklı! Üretim
tesislerinde aldıkları önlemler ve çalışanlarına yönelik
İSG uygulamalarıyla Türkiye İMSAD üyelerinin konuya
verdikleri önem ortada. Bu sayımızda, kapak konusu
olarak ulusal ve küresel boyutta iş güvenliği sorununu ele
aldık. Dernek üyelerimiz de üretim tesislerinde aldıkları
önlemleri ve personellerine yönelik uyguladıkları İSG
çalışmalarını dergimize değerlendirdi.
Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği
İnşaat malzemeleri sektöründe “en iyi uygulamalar”
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
47
KAPAK
PLAN
EME
DÜZENL
L
KONTRO
MA
UYGULA
Üretimin
sürekliliğini
iş güvenliği
sağlar
Türkiye, iş güvenliği konusunda ne yazık ki
dünyanın en olumsuz verilerine sahip ülkeleri
arasında. Her gün ortalama 3-4 işçi iş kazaları
sonucu yaşamını yitiriyor. Yaşanan manevi
acıların yanı sıra iş kazalarının ülkeye yıllık
maliyeti ise 40 milyar lirayı buluyor.
ş sağlığı ve güvenliği, kısaca İSG,
çalışanların yasal düzenlemelerle
korunmasını sağlamaya yönelik
inceleme ve uygulamaların bütünü
olarak kabul ediliyor. İSG’nin iki
ayağından biri olan “iş güvenliği” deyince,
işçilerin iş kazalarına uğramalarını önlemek amacıyla güvenli çalışma ortamını
oluşturmak için alınması gereken önlemler dizisini anlıyoruz. Diğer ayak olan işçi
sağlığı ise çalışanların sağlıklarının sosyal,
psikolojik ve fiziksel açıdan en üst seviyede bulunduğu, çalışma koşullarının ve
üretim araçlarının sağlığa uygun olduğu,
çalışanların zararlı çevresel etkilerden
korunarak, işin ve işçinin birbirine uyumunun sağlandığı bir ortamı işaret ediyor.
İş sağlığı ve güvenliğinin önemi, hızlı sanayileşme ve teknolojik gelişmelerle doğru orantılı olarak gündeme geldi. Çünkü
bu süreçte, çalışanların güvenliğiyle ilgili
bazı sorunlar ortaya çıkmaya başladı ve
özellikle de üretim tesislerinde yaralanmalar, hatta can kayıpları yaşanır oldu. Bu
nedenle gerekli önlemleri önceden alarak
iş yerlerini güvenli hale getirmek, gelişen
demokrasi anlayışına paralel olarak insan
hakları kavramı içinde değerlendirilmeye
İ
48
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
başlandı. Bunun yanı sıra iş kazalarından kaynaklanan zararlar, iş kayıpları ve
hatta zaman zaman üretimin kesintiye
uğraması, işverenleri de bu sorun üzerine
eğilmeye yöneltti.
Benzer konularda olduğu gibi bu alanda
da ilk adımı atarak, konuyla ilgili standartları oluşturmak, gelişmiş Batı ülkelerine kaldı. Bunlar arasında da öncülük
tabii İngiltere’nin. İngiltere, dünyada iş
güvenliğinin doğduğu ve kurumsallaştığı ilk ülke olarak biliniyor. İlginçtir,
İngiltere’de bu sürecin başını çekenler
ise yine işadamları oldu. 1800’lü yılların
ilk yarısının sonuna doğru, işadamları
Sir Robert Peel, Robert Owen ve Michael
Sadler, parlamentoyu etkileyerek, yasal
düzenlemeler yapılmasını sağladı.
Günümüzde bu yöndeki çalışmalar halen
devam ediyor ve giderek de gelişiyor. AB
standartları, kuşkusuz bu konuda dünyaya örnek oluşturabilecek standartlar...
AB’DE İŞ GÜVENLİĞİ
Tahmin edilebileceği gibi, sorunun çözümü, sorunun ne olduğunun belirlenmesinden geçiyor. Dolayısıyla iş kazası
istatistiklerinin bu bağlamda hayli önemli
bir yeri var. Uzun yıllar süren çalışmalar
sonucunda oluşturulan “Avrupa İş Kazası
İstatistikleri” (ESAW), AB ülkelerinde
işyerlerinde gerçekleşen kazalar hakkında karşılaştırılabilir bilgi toplamayı ve
bir veri tabanı oluşturmayı amaçladı. Bu
amaçla bir anketler yapıldı ve bu çalışmaların sonuçları raporlar haline getirilerek
yayımlandı.
Üye ülkeler, oluşturulan “İş Kazalarında
Ulusal Bilgilendirme Sistemi” (National Declaration Systems of Accidents at
Work) gereği, yaşanan iş kazalarını AB’ye
bildirmeye başladı. Günümüzde de tüm
Avrupa Birliği ülkelerinde sektör/branş
ayrımı yapılmaksızın bir işyerinde kaza
olduğunda bu durum derhal ilgili kuruma
bildiriliyor.
Sonuçlar, iş kazalarının, hangi sektörlerde, hangi koşullarda meydana geldiğinin
saptanması açısından elbette yaşamsal bir
önem taşıyor. Önlemler, bu verilerden
hareketle alınıyor zira...
İŞ GÜVENLİĞİNDE
SORUMLULUK İŞVERENDE
Gelinen noktada, iş sağlığı ve güvenliği
konusunun, hem çalışanların sağlığının hem
KAPAK
de işletmenin, yani üretimin güvenliğinin ve
yanı sıra çevrenin korunmasında çok kritik
bir öneme sahip olduğu anlaşıldı.
Bu nedenledir ki, işyerinde doğabilecek iş
kazası ve meslek hastalıkları gibi her türlü
riske karşı gerekli önlemlerin alınması, bu
önlemlerin işlerlik kazanmasına yardımcı olabilecek her türlü araç-gerecin noksansız bulundurulması ve bunların uygulanmasından
işverenleri sorumlu tutan ve fakat işçilerin de
söz konusu önlemlerle ilgili belirlenen usul
ve kurallara uymalarını isteyen bir terminolojide fikir birliğine varıldı. Günümüzde,
bu çerçevede, işçileri iş kazaları ve meslek
hastalıklarından korumaya yönelik önlemleri
almak ve onları bu konuda bilgilendirmek, iş
sağlığı ve güvenliğinin temelini oluşturuyor.
TÜRKİYE’DE İŞ GÜVENLİĞİ
“İş kazası ve meslek hastalığı” kavramı,
Türkiye’de 2000’li yılların başından itibaren
devlet tarafından bir “olgu” olarak kabul
edilmeye başlandı. Avrupa’da 19. yüzyıldan
beri uygulanagelen “iş sağlığı ve güvenliği
kuralları”, 2003’te çıkarılan 4857 sayılı İş
Kanunu’nda yer aldı. Ardından bu kanun,
ilgili maddelerinin ayrıştırılmasıyla 30 Haziran 2012’de kısmen yürürlüğe giren
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’na dönüştü. AB Çerçeve
Direktifi ile Uluslararası Çalışma
Örgütü ILO’nun 155 ve
161 sayılı sözleşmelerine dayanıyor.
Yasada; iş sağlığı ve
güvenliği konusunda işçilerin ve işverenlerin yükümlülükleri, işyerinde iş sağlığı
ve güvenliğine aykırı bir
durumun tespiti halinde
işyerinin kapatılması
veya işin durdurulması, iş sağlığı
ve güvenliğinin
işyeri seviyesinde
örgütlenmesi
(işyeri hekimi, iş
güvenliğiyle görevli
teknik elemanların
istihdam edilmesi gibi),
çalışma hayatında kadın ve çocuk işçilerin korunmasına yönelik
hükümler düzenleniyor.
Ancak birçok konuda olduğu gibi Türkiye bu
düzenlemeleri de “uygulama” safhasında yine
sınıfta kalıyor.
İşçi sa lı ını olumsuz yönde etkileyen unsurlar
Yapılan araştırmalar sonucunda, iş kazalarına genel olarak aşağıdaki
etkenlerin yol açtığı saptandı:
● Gereğinden fazla sıcak ve nemli ortamlarda veya kirli havada çalışmak.
● Yetersiz ışıklandırma.
● Fazla gürültü.
● Bedeni, gözü veya kulağı yoğun olarak yoran işler.
● Çalışma tempoları.
● Ara verme imkanlarının az olması.
● Gece işi veya vardiya işler.
● Ağır çalışma şartları.
● şyeri atmosferinin kötü olması ve iş stresine neden olabilecek bütün
olumsuz etkenler.
Şöyle ki; Türkiye’de yaklaşık 1.5 milyon
işyeri bulunuyor, bunların 30 bini 50 ve daha
fazla sayıda işçi çalıştırıyor. İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı’ndaki müfettiş sayısı ise yaklaşık
600... Bu sayıda müfettişle tüm Türkiye’yi
denetlemek mümkün değil. Oysa sistemin
sürdürülebilirliğini sağlamak için “iş sağlığı
ve güvenliği kültürünün geliştirilmesi”nin
yanı sıra etkin denetim mekanizmalarının
oluşturulması başta geliyor.
HER GÜN DÖRT KİŞİ ÖLÜYOR
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Eğitim
ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) Sosyal
Güvenlik Eğitim Uzmanı Betül Gürler, bir
seminerde yaptığı konuşmada, Türkiye’de
her gün 172 iş kazasında 4 kişinin hayatını
kaybederken, 6 kişinin sürekli iş göremez
hale geldiğini açıkladı. Yılda bu sayı 13001400 kişiye karşılık geliyor. Yani her yıl beş
Soma faciası yaşanıyor ama cenazeleri aynı
anda toprağa verilmediği için sorun çok
dikkat çekmiyor. Tabii Türkiye’de kayıtdışı
istihdamın yüzde 40’larda bulunduğu dikkate alındığında ortaya
çıkacak rakamlar bu verilere
dahil değil. Bu tabloda ayrıca,
henüz istatistiklere giremeyen,
meslek hastalığına yakalandığı
için hayatını kaybedenler yer
almıyor.
Konuyla ilgili farklı
kaynaklardan derlediğimiz veriler ise can yakıcı!
Türkiye’de her saat başı
80 iş kazası olurken,
yılda 706 bin işçi iş kazası
yaşıyor (TÜİK 2013). Her
on iş kazasından yalnızca bir
tanesi SGK kayıtlarına yansıyor.
Örneğin, SGK istatistiklerinde
2012 yılı için iş kazası sayısı sadece 74 bin 871 iken, TÜİK 2013 verilerine göre bu rakam tam 706 bin olarak
görülüyor (SGK 2012, TÜİK 2013). İki veri
arasında zamansal uyumsuzluk bulunsa da
aradaki devasa fark, kayıt dışı iş kazalarının
ne kadar yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
49
KAPAK
2012-2013 dönemi arasında iş kazası
sonucunda 3 gün ve üzeri iş yerinden uzak
kalacak şekilde yaralananların sayısı 299 bin,
işe bağlı meslek hastalığı sonucunda aynı
sürelerle işten uzak kalanların sayısı 162 bin
(TÜİK 2013). Geçirmiş olduğu kaza/sağlık
sorunu nedeniyle yeniden işe başlayabileceğini düşünmeyenlerin sayısı sadece 1 yıl içinde,
iş kazası geçirenler için 9 bin, işe bağlı sağlık
sorunu yaşayanlarda 117 bin kişi. Buna karşın bugüne kadar kalıcı iş görmezlik sorunu
yaşayanlar arasında SGK’dan gelire sahip
olanların sayısı sadece 62 bin (TÜİK 2013,
SGK 2012). Türkiye, AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında ölümlü iş kazalarında açık ara
önde. AB üyesi 27 ülke için ortalama ölümlü
iş kazası oranı istihdam edilen 100 bin kişi
başına 2,1 iken, Türkiye’de bu oran 14,3,
yani yaklaşık 7 kat fazla. Ölümlü iş kazası
oranın en düşük olduğu ülke yüz binde 0,9
ile Hollanda iken, Hollanda’yı yüz binde 1,2
ile Almanya ve İsveç takip ediyor. Hollanda
ile Türkiye arasındaki fark 16 kata ulaşıyor.
Türkiye’ye iş kazası oranında en yakın ülke
olan Kıbrıs’ta ise bu oran Türkiye’nin yaklaşık üçte biri kadar (EU 2013: 95, SGK 2010).
Dolayısıyla iş kazalarında Avrupa birincisi
olan Türkiye, dünyada da El Salvador ve
Cezayir’den sonra üçüncü sırada!
YILLIK MALİYET 40 MİLYAR LİRA
Çöken aileler, anne-babalarını yitiren çocuklar, evlat acısıyla parçalanan yürekler ve
topluma yüklenen sosyal maliyet bir yana, iş
kazalarının toplum ve devlete yıllık maliyeti
de 30 - 40 milyar lirayı buluyor. Bu arada,
2002 ile 2011 yılları arasındaki dönemde
sakatlanarak iş göremezlik maaşı bağlananlar da (2002’de 1802; 2011’de 2216…) her
geçen gün çoğalıyor.
TÜRKİYE İMSAD İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE
GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ
Dünyada ve Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği
açısından durum buyken, peki, Türkiye
sanayinin en önemli sektörlerinden biri olan
inşaat malzemesi sektöründe durum ne?
Sektörün lider temsilcisi Türkiye İMSAD
üyeleri, “iş sağlığı ve güvenliği”nin gerek
üretim tesislerinde aldığı önlemler gerekse
çalışanlarına yönelik İSG uygulamalarıyla
farkında olduğunu gösteriyor. Derneğimizin
üyeleri, Türkiye İMSAD Dergi’nin bu sayısı
için üretim tesislerinde aldıkları önlemleri
ve personellerine yönelik uyguladıkları
İSG çalışmalarını değerlendirdi. Biz de
Türkiye İMSAD üyelerinin “Örnek İSG
Uygulamaları”ndan birkaçına sayfalarımızda
yer verdik.
Dünyada her yıl
2 milyon kişi ölüyor
Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre,
her yıl 2 milyon 300 binden fazla işçi iş
kazalarından ve meslek hastalıklarından
dolayı yaşamını yitiriyor. ILO’nun tahminlerine
göre dünyada her yıl çalışanlar yılda yaklaşık
337 milyon
kazaya
maruz
kalıyor
ve 160
milyon kere
çalışma
nedenli
hastalıklara yakalanıyor. şyerinde kullanılan
toksik maddeler her yıl 440 bin işçiyi
öldürürken, her 15 saniyede 1 işçi çalışırken
ölüyor. Her 15 saniyede bir ise 160 işçi
iş kazası geçiriyor. Her gün 6 bin 300 işçi
çalışırken ölüyor. Yine ILO’nun araştırmaları,
iş kazaları ve meslek hastalıklarının
maliyetinin dünyanın gayri safi hasılasının
yüzde 4’ü kadar olduğunu gösteriyor. ş
kazası ve meslek hastalıklarının Türkiye’ye
maliyeti ise TÜ K’in 2011 yılı GSYH
rakamlarına göre 51 milyar lira.
50
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
İnşaat malzemesi
sanayisi farklı
SGK, TÜ K gibi kamu
kurumlarının ya da sivil toplum
kuruluşlarının açıkladığı yıllık
sonuçlarda inşaat sektörüne
ilişkin veriler yer alsa da “inşaat
malzemesi sanayisi”ne ilişkin özel
bir istatistik yer almıyor. Ancak
inşaat malzemesi sektöründeki iş
kazalarının, diğer riskli sektörlere
oranla çok daha düşük olduğu
biliniyor. Zira, ihracat ağırlıklı
çalışan sektörün, gelişmiş dünya
ile entegre olmuş bir sanayi dalı
olduğu için işin doğası gereği
belli standartların üzerinde üretim
yapmakta olduğu vurgulanıyor!
Altı ayda 1000 kayıp!
stanbul şçi Sağlığı ve ş Güvenliği
Meclisi’nin iş kazalarına ilişkin
2014 yılı ilk yarı yıl raporuna göre,
bu dönemde iş kazalarında en
az 978 işçi yaşamını yitirdi. En
çok inşaat ve maden işkolunda
can kayıplarının olduğuna
dikkat çekilen raporda, ülke
ekonomisinin lokomotifi olarak
adlandırılan inşaatlarda her geçen
gün daha fazla işçinin yaşamını
yitirdiği ileri sürüldü. 2014’ün ilk 6
ayını kapsayan rapor verileri özetle
şöyle:
● Yaşamını yitiren işçilerin 40’ı
kadın, 19’u çocuk, 18’i göçmen,
150’si emekli.
● Bu işçilerin 325’i maden,
187’si inşaat, 122’si tarım ve 79’u
taşımacılık işkolunda çalışıyordu.
● stanbul’da 82, Kocaeli’nde 34,
Ankara’da 31, Bursa’da 31 işçi
öldü.
● Yaşamını yitirenlerin 889’u
işçi, kamu çalışanı ve memur
statüsünde çalışan ücretlilerden,
89’u ise çiftçilerden ve
esnaflardan oluşuyor.
● Söz konusu dönemde yalnızca
Manisa’da, 301’i Soma’daki
maden kazasında olmak üzere
tam 324 işçi yaşamını yitirdi.
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“İş Sağlığı ve Güvenliği Akademisi kuruldu”
Akçansa’nın Büyükçekmece ve Çanakkale Fabrikası bünyesinde hayata geçirdiği İSG Akademi’de, çalışanlara,
tedarikçilere ve tüm iş ortaklarına iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda eğitim verilecek.
Ç
imento ve hazır beton sektörünün
lider kuruluşlarından Akçansa, İSG
konusuna verdiği önemi kurduğu akademiyle somut bir şekilde hayata
geçirdi. Dünyadaki en iyi İSG uygulamalarının (H&S Best Practices), ulusal ve
uluslararası standartlarının, Türkiye’deki İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu kapsayan
Akçansa Altın Kuralları’nın teorik ve pratik
olarak anlatıldığı bir eğitim merkezi kuran
Akçansa, ekonomik değer yaratmak kadar
İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda üzerine
düşen sorumluluğu sürdürülebilirlik odağıyla gerçekleştirmiş oldu.
Akçansa, kurduğu Akademi’de Türkiye’deki İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda
yapılması gerekenler ile yapılmaması
52
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
gerekenlerin tanımlandığı Akçansa Altın
Kuralları’nı farklı konu başlıklarıyla ayrı
ayrı işliyor. Bu sayede teorik bilgi ile pratik
uygulama arasında kısa ve kolay bir köprü
kurulması hedefleniyor.
Akçansa’nın mayıs ayında Büyükçekmece
ve temmuz ayında ise Çanakkale Fabrikası bünyesinde hayata geçirdiği İSG
Akademi’de; çalışanlara, tedarikçilere ve
tüm iş ortaklarına iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda eğitim verilecek. Gelecek
dönemde Ladik Fabrikası’nda da hayata
geçmesi planlanan İSG Akademiler’de,
İSG uzmanları, teknik personel ve sağlık
personelleri tarafından yılda yaklaşık 5 bin
kişiye en az 80 bin saat eğitim verilmesi
öngörülüyor. Bu kapsamda Akçansa İSG
Akademi, sadece işyerlerinde değil yaşamın her alanında risklerin farkında olan,
emniyetli ve aynı zamanda doğaya karşı
duyarlı davranışlar sergileyen toplumlar
yaratmayı hedefliyor.
Akçansa İSG Akademi’de, eğitim başlıkları olarak Yeni İş Güvenliği Kanunu’nda
belirtilen eğitim konuları ve gerekli
görülen diğer eğitimlerin verilmesi planlanıyor. Her eğitim sonunda, katılımcılara
eğitim karnesi verilecek ve katılımcının alacağı tüm eğitimler bu karneye
işlenecek. Aynı zamanda eğitimlerin
verimliliğinin tespiti için ölçme ve değerlendirmeleri kapsamında sınav yapılacak,
katılımcıların eğitim ve eğitmenle ilgili
görüşleri alınacak.
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“Güvenlik Şampiyonları
Sistemi’ni hayata geçirdi”
Çalışanların katıldığı bir eğitim-güvenlik platformu oluşturan BASF, tecrübe ve bilginin değişimiyle hayattaki
güvenlik kültürünü bir üst seviyeye çıkarmak adına “Güvenlik Şampiyonları Sistemi”ni hayata geçirdi.
B
ASF, “Sürdürülebilir bir gelecek
için kimya yaratıyoruz” felsefesiyle
çalışan ve paydaşları başta olmak
üzere; üretim süreçlerinde, ürünlerinde
ve tüm faaliyetlerinde kaynakların verimli
kullanımını ve sonraki nesillerin ihtiyaçlarını gözeterek hareket ediyor. Bu amaçla
da birçok çalışmaya imza atan BASF için,
tüm çalışanların iş güvenliğinin sağlanması
vazgeçilmez bir esas.
Bu doğrultuda çalışanlarının sadece iş
ortamında değil, hayatın her alanında
emniyetli yaşaması konusunda bilinçlendirmeyi hedefleyen şirket, tesislerinde yeni
iş güvenliği kanununda belirtilen eğitim
konularını ve gerekli görülen diğer eğitimleri veriyor. BASF’de işe yeni başlayan her
çalışan, iş güvenliği eğitimine tabi tutuluyor ve bu eğitimler sıkça tekrarlanıyor.
Eğitimlerin verimliliğini artırmak üzere çeşitli çalışmalar yapan BASF, bu amaçla yeni
bir uygulamaya da imza attı. “Yapılan iş
nasıl daha güvenli bir hale getirebilir?” sorusundan yola çıkarak çalışanların katıldığı
bir eğitim-güvenlik platformu oluşturan
şirket, tecrübe ve bilginin değişimi ile ha-
yattaki güvenlik kültürünü bir üst seviyeye
çıkarmak adına “Güvenlik Şampiyonları
Sistemi”ni hayata geçirdi.
Önceki yıllarda odak noktası “farkındalık
ve motivasyon, etkileşim ve değişim, kararlıktan işin uygulanmasına geçiş, tamamen
açık, net ve etkili olarak liderlik etmek”
olan eğitimler her sene güncellenirken,
güvenlik alanında eğitimler de geliştiriliyor.
Bu sistem ile iş kazalarının azaltılması,
çalışma ortamlarının daha verimli hale
getirilmesi gibi konularda sürdürülebilirlik
raporlarındaki taahhütlerini gerçekleştiren
BASF, yeni hedefler koymaya da
devam ediyor.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
53
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
‘’İş güvenliği için özel aparat geliştirdi’’
Yükleme ve boşaltma süreçlerini daha da güvenli hale getiren Baymak, İSG Uzmanı ve proses
departmanının beraber tasarladığı yeni bir aparatla işçilere tam güvenli bir çalışma ortamı sağladı.
T
edarikçilerden gelen tankların
indirilme işlemi sırasında pek çok
riskle karşı karşıya kalınabilir.
Baymak, özellikle tankların palet
üzerinde sabitlenememesi, ağırlık olarak
fazla oluşları ve bir personelin depoyu
tutarak düşmeyi engellemeye çalışması
gibi uygulamalar
nedeni ile oluşan
riskleri geliştirdikleri
aparat ile ortadan
kaldırmayı başardı.
İSG Uzmanı ve
proses departmanı personelleriyle birlikte
tasarlanıp imal edilen aparat, taşımada
yaşanan sıkıntıya çözüm olurken işçilere
de son derece güvenli bir çalışma ortamı
sağladı.
Tankların indirilmesi sırasında personelin
tank ile forklift arasına sıkışabileceği,
tankın forklift çatallarından devrilerek
54
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
başka bir personelin üzerine düşebileceği,
ve forklift operatörünün görüş açısı
daraldığından dolayı kazalara sebebiyet
verebileceği ihtimallerinden yola
çıkan Baymak, yaşanan risklere çözüm
bulmak için İSG uzmanı, proses ve depo
personelleriyle bir araya gelerek güvenli
bir taşıma aparatı
oluşturdu.
Bu aparat sayesinde
personelin forklift
çatallarına çıkmasına
gerek kalmazken
tankın aparat ile sabitlenmesi nedeni ile
taşıma esnasında düşme, devrilme gibi
risklerde ortadan kaldırılmış oldu.
Her zaman olası senaryoları önceden
düşünerek proaktif önlemler alan
Baymak, bu uygulama sayesinde
yükleme boşaltma süreçlerini daha hızlı
gerçekleştiriyor.
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“Yeşil ve Güvenli Tesisler…”
Çimsa, hayata geçirdiği “Yeşil ve Güvenli Tesis Projesi”yle, öncelikle elverişsiz ve emniyetsiz
ortamlarla ilgili sorunları, ardından da emniyetsiz davranışları çözerek, amaca ulaşmayı hedefliyor.
Ç
imsa, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda bilinci artırmak
ve daha iyi çalışma koşulları oluşturmak amacıyla
“Yeşil ve Güvenli Tesis Projesi”ni hayata geçirdi. Proje
kapsamında iş kazaları, oluş yerlerine göre “tesiste, trafikte
ve şantiye”de olmak üzere üçe ayrıldı. Firma, öncelikle
elverişsiz ve emniyetsiz ortamlarla ilgili sorunları, ardından da
emniyetsiz davranışları çözerek, amaca ulaşmayı hedefliyor.
Çimsa, yaptığı bu çalışmalar sonucunda Türkiye Hazır
Beton Birliği’nin (THBB) “iş kazalarını önlemek, hazır beton
sektörünü iş güvenliği açısından bilgilendirmek, teşvik etmek
ve tesislerin yeterliliğini ölçmek” amacıyla 2010 ve 2013
yıllarında düzenlediği Mavi Baret İş Güvenliği Yarışması’nda
başarı sağladı. İş sağlığı ve güvenliği açısından öne çıkan
tesislerin ödüllendirildiği Mavi Baret İş Güvenliği Yarışması’na,
son olarak 2013 yılında Türkiye genelindeki dört hazır
beton tesisiyle katılan Çimsa’nın Tece Hazır Beton Tesisi
100 üzerinden 100 tam puan alarak birinci, Aksaray Hazır
Beton Tesisi 99 puanla ikinci, Pamukova ve Misis Hazır Beton
Tesisleri ise 98 puan alarak üçüncü oldu.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
55
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“Ergonomi verimi artırdı”
DemirDöküm, Termosifon Üretim Tesisi’ndeki montaj ve ambalajlama hattında, sürecin daha
“ergonomik” olarak yürütülmesi için iyileştirmeler yaptı.
İ
ş sağlığı ve güvenliği konusunda
geniş kapsamlı bir yaklaşım güden
DemirDöküm, çalışan ya da işyeri
ortamından kaynaklanabilecek, iş sağlığı
ve güvenliği için tehdit unsuru olabilecek
davranış ya da durumları tespit ederek,
bunların en aza indirgenmesi için gerekli
çalışmaları hayata geçirmeye devam ediyor.
Yalnızca yasal mevzuata uymakla kalmayıp,
ulusal ve uluslararası yönetmeliklerin
56
öngördüğünden daha fazlasını yapmayı
hedefleyen Grup, bu amaçla Termosifon
Üretim Tesisi’ndeki montaj ve ambalajlama
hattında, sürecin daha ergonomik olarak
yürütülmesi için iyileştirmeler yaptı.
Bu sayede, çalışanların zorlanmalara bağlı
iş yorgunluğu azaltılırken, moralleri de
ÖNCE
ÖNCE
SONRA
SONRA
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
artırılmış oldu. Diğer taraftan, önceden
iki kişi ile birlikte yapılan paletleme
operasyonu, havalı tutma makinası
sayesinde tek kişi ile yapılabilir hale
geldi ve bu sayede verimlilikte de artış
sağlandı. Termosifon montaj hattı kazan
koyma istasyonunda, kazanlar manuel
olarak gövdeye oturtulurken, havalı tutma
makinesi yatırımıyla artık bu işlem çok
daha kolay hale geldi.
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“Güvenlik için üç önemli uygulama”
İzocam, İş sağlığı ve güvenliğine yönelik olarak; çatı güvenliği, güvenli numune kesme testeresi ve forklift
mesafe güvenlik sensörü olmak üzere üç önemli projenin yürütücülüğünü sürdürüyor.
T
ürkiye yalıtım sektörünün öncü
firmalarından biri olan İzocam,
“Kurumsal Davranış ve Çalışma
İlkeleri”nin temelini oluşturan “İşçi Sağlığı
ve Güvenliği” ile ilgili çalışmalarını 2001
yılında sektörde ilk kez alınan OHSAS
18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi ile pekiştirdi. İzocam, İş sağlığı
ve güvenliğine yönelik çatı güvenliği,
güvenli numune kesme testeresi,
forklift mesafe güvenlik sensörü olmak
üzere üç önemli projenin yürütücülüğünü
sürdürüyor.
Bu projelerden biri olan çatı güvenliğiyle, sonuçları ölümle sonuçlanabilecek
kazaların önlenmesi amaçlanıyor. Çatılarda
doğal aydınlatma için kullanılan şeffaf çatı
trapezleri, bakım ve temizlik faaliyetlerinde
dikkatsizlik veya atmosferik koşullardan
dolayı fark edilmiyor ve üzerine basan çalışanların aşağıya düşmesi neticesinde, ciddi
yaralanma ve hatta ölüm riski taşıyor. Bunu
önlemek için çatıdaki şeffaf
trapezler arasına hasır inşaat demiri konulması uygulamasını başlatan İzocam’ın
bu projesine göre, 188X188
kafes telli, 6 mm kalınlığında hasır inşaat demiri her iki metal trapezin
içine 1000 mm sokularak vidalı montajı
yapılıyor, üzerine diğer ikinci kat metal trapez ve şeffaf trapez monte ediliyor. Güvenli
numune kesme testeresi ise İzocam’ın tasarlayıp geliştirerek uygulamaya aldığı önemli
bir proje. Konvansiyonel şerit testerelerde
bıçağın sabit olması, kesim yapabilmek için
iki elin de şerit testereye çok yaklaştırılmasının gerekmesi, testere bıçağına elin temas
etme riskini çok artırıyor. Tasarımını geliştirerek devreye aldığı testere ile iş güvenliği
risklerini asgari seviyeye indiren İzocam’ın
yeni uygulamasında güvenli testerede
kesilecek olan numune sabitleniyor, testere
bıçağı ise insan gücüyle, tek el kullanılarak
ve tek yönde hareket ettiriliyor. Testerenin çalıştırılması;
kullanıcının elinin altında
bulunan tetik mekanizmasına
basılarak gerçekleştiriliyor.
Testere bıçağı kesim süresince
kullanıcının ellerinden uzak çalıştırılıyor.
İzocam, bir diğer uygulaması olan forklift
mesafe güvenlik sensörüyle; üretim, ambar
operasyonları ve sevkiyat başta olmak
üzere fabrikalarındaki forkliftlerin görev
aldığı tüm operasyonlarda iş kazası riskini
minimize etmek için forkliftlere mesafe
güvenlik sensörü taktı. Sensör, set edilen
güvenlik mesafelerine göre, sarı alanda
çalışma hızını otomatik olarak azaltmak
ve kırmızı alanda forklifti otomatik olarak
durdurmak prensibiyle çalışıyor. Böylece
sensör, forklift operatörünün görüş alanının
en zayıf olduğu geriye doğru ve yanlara
doğru olan alandaki çarpma ya da çarpışma
riskini ortadan kaldırıyor.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
57
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“Tehlikeli bölgeler artık güvenli…”
İş güvenliğini AB standartlarına yükseltmek isteyen Kale Seramik, kurduğu proje ekibiyle,
öncelikle “pilot bölgeleri” belirledi ve gerekli önlemleri alarak, iş kazalarının önüne geçti.
K
ale Seramik, seramik karo üretim
fabrikaları ambalaj hatlarında
kullanılan makinelerin güvenli
hale getirilip Avrupa normlarına uygun
hale getirilmesi amacıyla bir proje ekibi
oluşturdu. Buna göre, proje ekibinde A
sınıfı iş güvenliği uzmanı ve aynı zamanda makine güvenliği uzmanı liderliğinde,
üretimci temsilcisi, bakım-onarım ekibi
ve iş güvenliği birimi temsilcileriyle, kaza
sıklığı yüksek olan ambalaj hatları makineleri pilot bölge seçildi. Makine güvenliği
açısından yapılan değerlendirme sonucunda tehlikeli işlem bölgelerine erişim imkânı
olan, güvensiz durum oluşturan ve makine
güvenliğine uygun olmayan koruyucular
tespit edildi.
Paletleme işleminde kullanılan robot
sistemlerinde (paletizer) ve kutulama makinelerinde güvenlik bariyeri olarak parmak
fotoseller kullanılırken, bu fotosellerin
görüş alanının dışından (alttan) tehlikeli
58
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
işlem bölgesine erişim imkânı olduğu
için güvenli çalışma ihlal edilebiliyordu.
Kale Seramik, geliştirdiği uygulama ile bu
ihlallerin önüne geçti. İlk deneme amacıyla
115 cm. yüksekliğinde klas-2, CE normlu
ışık bariyeri tedarik edildi ve montajı
yapıldı. Karşılıklı iki paralel parçadan
oluşan sistemde, perdelerden biri reflektör
görevi görürken, önüne cisim geldiğinde
paralelindeki perdeye bu bilginin aktarılması sağlandı. 20 metre algılama kapasitesi
olan ışık perdesi aşıldığında klas-3 tipi
CE normlu güvenlik rölesine bağlı sistem,
kendini açarak robotu tamamen durduracak şekilde ayarlandı. Yapılan bu çalışma
ile parmak fotoseli yerine ışık bariyerleri
konuldu. Böylece tehlikeli işlem bölgesine herhangi bir müdahale ile makine
duracak şekilde ayarlandı. Kale Seramik,
bu çalışma sonrası herhangi bir paletizer
ve kutulama makinesi kaynaklı iş kazası
yaşanmasının önüne geçmiş oldu. Kale
Seramik, işçi sağlığı ve iş güvenliği adına
bir başka uygulamaya daha imza attı. Paletlerin naylon ile ısıl işleme tabi tutularak ambalajlandığı shrink makinesinin ve
seramik karoların kutulandığı kutulama
makinelerinin tehlikeli işlem bölgelerine
erişim imkânı engellendi. Bu alanlar kafes
koruyucuları ile kapatılıp, CE normlu
microswitchler takıldı. Böylelikle tehlikeli
işlem bölgesine dışarıdan açma veya
müdahale durumunda sistemin kendiliğinden durması sağlandı. Kale Seramik,
yapılan bu projeyle ambalaj hatlarında kullanılan makineleri güvenli hale
getirerek, güvensiz durumlar nedeniyle
oluşabilecek iş kazalarının önüne geçti.
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“Güvenli davranış oranı yüzde 92’ye çıkarıldı”
“Azalan Risk Mutlu Yaşam” projesini 2013 Mart ayından bu yana uygulayan Marshall Boya, süreç
kapsamında, güvenli davranışları artırmayı ve engelleri kaldırarak riskli davranışları yok etmeyi hedefliyor.
İ
ş sağlığı ve güvenliği konusunda
çalışmalar yapan Marshall Boya, 2013
yılı mart ayından bu yana
davranış odaklı iş güvenliği
projesi olarak ARMY’i uyguluyor. Projenin ismini Azalan
Risk Mutlu Yaşam (ARMY)
kelimelerinin kısaltması
olarak koyan Marshall, süreç
kapsamında davranış odaklı
gözlemler yapıp, bu gözlemleri
tüm çalışanlar ile paylaşmayı, güvenli davranışları artırmayı ve engelleri kaldırarak
riskli davranışları yok etmeyi hedefliyor.
Şirket, tüm bunların sonucunda projeyle
kaza sayısını sıfıra indirmeyi amaçlıyor.
ARMY ekibi Mart 2013 tarihinden bugüne
toplam 1398 gözlem yaptı ve 1719 kişiye
güvenli ve riskli davranışları hakkında geri
bildirim verdi.
Buna göre güvenli davranışın önündeki
engellerin kaldırılmasına odaklanılırken,
2013 yılında güvenli davranış oranı yüzde
83 olarak gerçekleşti. Bu oran 2014’ün
Haziran ayında yüzde 92’ye kadar çıktı.
“Pozitif İSG kültürü”nü hayata geçirmeyi
amaçlayan Marshall Boya’nın ARMY
uygulamasını, diğer iş
güvenliği yöntemlerinden ayıran en önemli
özelliği geri bildirim
oluşturuyor. Gözlemciler, yaptıkları gözlem
bittiği an gözlemlediği kişiye, güvenli
ve riskli davranışları hakkında spesifik
geri bildirimde bulunuyor. Geri bildirim
süreci, gözlemlenen kişilerin ARMY’e olan
güvenini bir anlamda artırıyor. Böylece
gizli hiçbir nokta olmayacağı gibi gözlemlenen kişi sonuçları hemen görebiliyor.
Gözlem sırasında en önemli nokta ise,
‘İsim Yok, Suç Yok’ kuralının hassasiyetle
uygulanması.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
59
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“LOTO ile elektriği kökünden kesiyor!”
Saint Gobain Rigips, çalışanların makinelere müdahaleleri sırasında makinelerin yanlışlıkla çalıştırılmasının
önüne geçecek LOTO sistemini devreye soktu. LOTO, tüm enerji kaynaklarını devre dışı bırakıyor.
S
aint Gobain Rigips, geçmişte SG
şirketinde yaşanan kazaları incelediğinde, kök neden olarak çalışanların
makinelere müdahaleleri sırasında makineleri
emniyete almamaları veya enerjileri kesilse
dahi makinelerin yanlışlıkla çalıştırılmasının
önüne geçecek tedbirlerin uygulanmaması
olduğunu gördü. Firma bu nedenle, LOTO
(EKED- Etiketleme-Kilitleme) uygulamasını
devreye soktu. Bir emniyet uygulaması olan
LOTO, şu anda firma çalışanları için kritik bir
işlev görüyor.
İş yerlerinde birçok enerji kaynağı bulunuyor. Bunların başlıcaları arasında elektrik,
mekanik, pnömatik sayılabilir. İşte LOTO
uygulaması da bu noktada devreye gidiyor.
LOTO; tehlikeli enerjinin izolasyonu veya
temizlik, bakım, servis ve benzeri nedenlerle
tüm enerji kaynaklarının kesilip, yanlışlıkla
makinenin enerjilenmesini, çalışmasını engelleyen bir uygulama. Farklı enerji kaynakları
için farklı LOTO aparatları mevcut. Hatta aynı
enerji kaynağının kesilmesi için de farklı ebat
ve çeşitlerde LOTO aparatları olabiliyor.
LOTO uygulamasına geçme kararı alan Saint
Gobain Rigips yetkilileri, Türkiye’de bu ekipmanların tedarikini sağlayan bir firmayla iletişime geçip, fabrikalarında ihtiyaç duydukları
60
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
LOTO aparatlarını satın almışlar. Daha sonra
fabrikalarda, bu aparatların nasıl kullanılacağıyla ilgili olarak personele eğitimler verilmiş.
Bunun yanı sıra makine bazında o makineye
nasıl LOTO uygulanacağı konusunda tek
sayfalık dokümanlar oluşturulup, bunlar
makine üzerine veya yakınına asılmış. Böylece
personelin, çalışacağı makinede nasıl LOTO
yapacağını kolaylıkla öğrenmesi sağlanmış.
Bu güvenlik uygulamasında, müdahaleyi
yapacak herkesin, müdahale edecekleri
makineye ait olan her bir enerji kaynağını
ayrı ayrı kilitlemesi gerekiyor. Bu amaçla asma
kilitler ve grup halinde yapılan LOTO’lar için
LOTO kutuları kullanılıyor. Fabrika yönetimi,
personele verilen kilitler üzerine çalışanların
fotoğraflarını yapıştırarak, kilitlerin tanımlamasını da ihmal etmemiş.
Saint Gobain Rigips, ayrıca, elektriksel LOTO
uygulamalarında, sadece elektrik personelinin
müdahale edebilme yetkisinin olduğu elektrik
panolarını değil, hem uygulamayı basitleştirmesi hem de uygulayana kolaylık olması
açısından interpact şalterleri tercih etmiş. Bunların makinelerin hemen yakınlarına monte
edilmesiyle ana enerjinin kesilme işlemi,
sahadan müdahaleyi yapacak olan personel
tarafından yapılabilir hale gelmiş.
KAPAK / ÖRNEK UYGULAMALAR
“Tiyatrolu ve ödüllü örnek İSG uygulamaları”
Şişecam Topluluğu'nun oluşturduğu “iş kazası takibi ve düzeltici/önleyici faaliyet sistemi”, iş kazalarının takibinin
ve kontrolünün sistematik bir şekilde yürütülmesini sağlayarak SAP sistemiyle entegre biçimde çalışıyor.
Ş
işecam Topluluğu’nun düz cam
alanında faaliyet gösteren şirketi
Trakya Cam da iş sağlığı ve güvenliği konusunu oldukça önemseyen Türkiye
İMSAD üyesi kuruluşlar arasında yer
alıyor. Trakya Cam da dahil olmak üzere
Şişecam Topluluğu’nun tüm şirketlerinde “iş kazası takibi ve düzeltici/
önleyici faaliyet sistemi” oluşturulmuş durumda. Sistem, iş kazalarının
takibinin ve kontrolünün sistematik
bir şekilde yürütülmesini sağlayarak SAP sistemiyle entegre biçimde
çalışıyor.
Yapılan proje ile iş kazası ya da
hafif kaza gerçekleştiğinde sürecin
başladığı sağlık biriminden itibaren
her adım, tüm belgeleri (fotoğraf,
form, kayıt, tanık ifadeleri vb.) ile
sisteme kayıt ediliyor ve kaza kök
sebep analizi yapılırken eksik veri
kalmaması sağlanıyor. Projenin
diğer bir ayağı olan DÖF sistemi
(düzeltici/önleyici faaliyet sistemi)
ise iş kazası tehlikesi yaratan tüm
uygunsuzlukların sistemli ve doğru
bir şekilde, mali boyutlarını da kapsayacak bir biçimde düzeltilmesinin
takibini sağlıyor. Bu iki proje ile tüm
Şişecam şirketlerinde gerçekleşen
iş kazaları ve İSG ile ilgili yapılan
tüm çalışmalara, ilgili tüm çalışanlar ve
yöneticiler açık ve şeffaf şekilde ulaşabiliyor. Bu sayede proaktif yaklaşımın
geliştirilmesi ve İSG performanslarının
belirlenmesi sağlanıyor.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünün etkin
bir şekilde yerleştirilerek sürdürülebilir
hale getirilmesi için, Ulusal İş Sağlığı ve
Güvenliği Haftası içinde Şişecam Topluluğu bünyesindeki fabrikalarda etkinlikler
düzenleniyor. Etkinlik kapsamında, üretim aşamalarındaki risklere ve tehlikelere
özel, senaryolaştırılmış İSG temalı
interaktif tiyatro oyunlarının fabrikalarda gösterimi yapılıyor. Bu
sayede, çalışanların eğlenerek
bilinçlenmesi hedefleniyor. İSG
anketleri ve eğlenceli bilgisayar
oyunları ile özellikle uyulması
gereken kurallara ve İSG konularına dikkat çekiliyor, etkinliklere
katılanlara verilen ödüllerle de çalışanların motivasyonu sağlanıyor.
Öte yandan, İSG kültürünün sadece işyerini değil, tüm hayatı etkilediğinin gösterilmesi için, çalışanların çocuklarının katıldığı resim
yarışması düzenlenerek küçük
yaşta İSG bilincinin ve kültürünün
oluşturulması hedefleniyor.
Ayrıca, üst düzey yöneticiler de
dahil olmak üzere, Şişecam bünyesindeki tüm çalışanlara (işitme
engelli çalışanlar için de işaret
dili tercümanlarının kullanıldığı) temel ve yapılan işe özel İSG
eğitimleri veriliyor.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
61
AKTÜEL HABER
Tarih bu müzede canlanıyor!
Yepyeni bir müzecilik anlayışıyla tarih ve sanatseverlerle buluşan dünyanın ilk ve tek “Canlı
Tarih ve Diorama Müzesi Hisart” hizmete girdi. Kendi elleriyle yaptığı dioramalarla Hisart’ı
kuran Nejat Çuhadaroğlu’nun tarih ve sanat tutkusu konuklarını da büyüleyecek.
T
ürkiye’deki alüminyum
sektörünün öncü
kuruluşlarından Çuhadaroğlu
Şirketler Grubu’nun Yönetim
Kurulu Başkanı Nejat
Çuhadaroğlu, iş dünyasında gösterdiği
başarıyı şimdi de kültür ve sanat alanında
gösteriyor. Dünyanın ilk ve tek canlı
tarih ve diorama müzesi Hisart, Kültür ve
Turizm Bakanlığı’ndan aldığı onay ve izinle
İstanbul’da açıldı.
Çuhadaroğlu Şirketler Grubu’nun İstanbul
Çağlayan’daki Hürriyet Mahallesi’nde
bulunan binasının restore edilmesiyle
kurulan Hisart Canlı Tarih ve Diorama
Müzesi’nde; askeri ekipmanlar ve kıyafetler
gibi orijinal binlerce objenin yanı sıra
Nejat Çuhadaroğlu’nun kendisinin yaptığı
yüzlerce diorama (üç boyutlu maket) ile
tarih canlandırılıyor.
HİSART İLE FARKLI BİR MÜZECİLİK
ANLAYIŞINA DOĞRU
Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi,
tarihi “sıkıcı” kılıfından sıyırarak, sıra
dışı anlatımıyla merak
ve keyif uyandırmayı, tarihe olan ilgiyi
artırmayı amaçlıyor.
Kendi tarzında “ilk” ve “tek” olma özelliği
ile dikkat çeken Hisart, konusunda
dünyanın en iyisi olarak, kültür mirasına
katkı sağlayan bir müze haline gelmeyi
hedefliyor.
Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi
1.500 metrekarelik, altı kata yayılan bir
sergi alanından oluşuyor. Müzede, Roma
İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti,
Osmanlı İmparatorluğu, Kurtuluş Savaşı,
I. ve II. Dünya Savaşları, Körfez Savaşı
gibi dünya tarihinin oluşumuna etki eden
pek çok medeniyet ve olaya ait askeri ve
etnografik eserler yer alıyor.
Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nde
sergilenen eserler, savaşlarda kullanılan
Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi, 29 Mayıs gecesi aralarında Türkiye
İMSAD Başkanı Dündar Yetişener’in de bulunduğu seçkin davetlilerin katılımıyla
gerçekleştirilen özel bir gece ile kapılarını ziyaretçilere açtı. Çok sayıda seçkin ismin
katıldığı açılış töreninde davetliler, adeta zamanda yolculuk yaptı.
62
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
AKTÜEL HABER
Bir işadamının sıra dışı hikâyesi
Çuhadaroğlu Şirketler Grubu
Yönetim Kurulu Başkanı Nejat
Çuhadaroğlu’nun atölyesinde
ürettiği tarihi olay ve savaşlarla ilgili
dioramalar ile antika eserlerin yer
aldığı müze, İstanbul, Çağlayan’daki
binasında hizmet veriyor.
askeri malzemelerin teknolojik
gelişimlerini gösterdiği gibi, savaşlarla
birlikte yaşanan sosyolojik, ekonomik ve
kültürel etkileşimler ile savaşın görmek
istemeyeceğimiz acı yüzüne de ışık
tutuyor.
TARİH DESTANSI BİR ANLATIMLA
SERGİLENİYOR
Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi,
Roma İmparatorluğu döneminden 19901991 Körfez Savaşı’na kadar olan geniş
kapsamlı bir süreci destansı bir anlatımla
sergiliyor. 25 milyon dolar gibi ciddi
bir bütçe ile kurulan müzede sergilenen
askeri materyallerin hepsi orijinal
eserlerden oluşuyor. Müzede
yüzlerce diorama ve giydirilmiş
manken bulunuyor.
“Dünyanın en kapsamlı
diorama koleksiyonuna sahip
müzesi” özelliğini taşıyan
Hisart’ta yer alan dioramalar
ve mankenlerin yüzlerindeki
ifade detayları da bizzat Nejat
Çuhadaroğlu tarafından
yapıldı.
Müzede yer alan dioramaların
konuları, tarihi kişi ya da
olaylarla da sınırlı değil.
Fantastik dünyanın en sevilen
kahramanlarının yanı sıra
Vikingler, Kızılderililer, Indiana
Jones ve korsanlar gibi pek
çok ilgi çekecek diorama da
müzede sergileniyor.
Ziyaretçilerini tarihin içinde masalsı ve görsel bir yolculuğa sürükleyecek olan Hisart
Canlı Tarih ve Diorama Müzesi, Nejat Çuhadaroğlu’nun emeğini, sabrını ve vizyonunu
yansıtıyor. Her bir eserde alın teri bulunan Nejat Çuhadaroğlu, 30 senelik maket
deneyimini, 25 senelik diorama yeteneğini, 18 senelik koleksiyoner kimliğini ve birikimini
Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi ile tarih ve sanatseverlerle paylaşıyor.
Ressam bir anne ve yüksek mimar bir babanın oğlu olarak küçük yaşlarda başlayan
resim, heykel ve maket yapma tutkusu yıllar içinde profesyonel bir uğraşa dönüşen
Nejat Çuhadaroğlu, ilerleyen dönemlerde yetenek ve bilgisini geliştirerek, tarihi olay ve
savaşlarla ilgili dioramalar yapmaya başlıyor.
Dioramaların yanı sıra tarihi obje ve kıyafetlerin restorasyonu ve reprodüksiyonu
konusunda da çalışan Çuhadaroğlu’nun, tamamen kendi atölyesinde ürettiği maketleri
ve topladığı antika eserleri bir müze oluşturacak sayıya ulaşınca Hisart Canlı Tarih ve
Diorama Müzesi’nin de temelleri atılıyor.
Tarih ve sanat tutkusu ile sıra dışı bir iş adamı profili çizen Nejat Çuhadaroğlu’nun en
önemli hedefi ise, tamamen kendi imkânları ile oluşturduğu görkemli koleksiyonun
sergilendiği müzeyi dünyaya tanıtıp, bir dünya markası haline getirmek ve sonrasında
hak ettiği değere yakışır bir mekâna taşımak.
Roma İmparatorluğu’ndan Anadolu Selçuklu Devleti’ne,
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Kurtuluş Savaşı’na I. ve II. Dünya
Savaşları’ndan Körfez Savaşı’na her türlü tarihsel olgu ve olay
Hisart’ta ziyaretçilerini bekliyor.
SINIR TANIMAYAN HİSART
KOLEKSİYONU
Birçok özel aksesuar ve silahın
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
63
AKTÜEL HABER
yanı sıra örneğine az rastlanır eserler
de müzede yer alıyor. Bunlar arasında;
özellikle 18’inci yüzyıl başına ait tek
örnek olan Zülfikâr ağızlı Türk palası,
üzerinde Anadolu Selçuklu Devleti
damgası bulunan kılıç, Yıldırım Bayezid
tuğralı kılıç, çelik üzerine altın sıvama
yapılmış miğferler, cellat palası ve
Osmanlı ordusunun çeşitli dönemlerine
ait askeri materyaller ön plana çıkıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün üç ayrı
savaşta giydiği kıyafetler, gerçeğine
sadık kalınarak birebir yapılmış ve
Atatürk modelleri üzerinde sergileniyor.
Ayrıca İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin
lider isimlerinden Enver Paşa’ya
ait, kendisinin torunlarından temin
edilmiş gerçek üniformalar da müzede
bulunuyor.
Osmanlı sultanlarının ayet, hadis ve
sembollere süslü her biri üç-dört yılda
dokunan “Tılsım Gömleği” örneği,
Osmanlı ordusunun “Deli Akıncılar”ı,
Hanedan-ı Ali Osman Nişanı, çeşitli
dönemlere ait Osmanlı sancakları, sarı
lacivert renklerin yer aldığı en eski
“Fenerbahçe Bayrağı” da yine müzede
yer alan eserler arasında...
64
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Diorama nedir?
Diorama, gerçek veya kurgu bir olayın, anın veya hikâyenin üç boyutlu olarak
modellenmesi olarak tanımlanıyor. Sergi amacıyla yapılmış üç boyutlu büyük tablo
olarak da tanımlanabilir. Kökeni Fransızca olan Diorama sözcüğü 1823 yılında
kullanılmaya başlanmış. Fransızca’ya da Yunanca’dan girmiş olan ve “içinden”
anlamına gelen “dia” sözcüğü ile “görünen” anlamına gelen “orama” (panoramadaki
gibi) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuş dioramanın eş anlamlı sözcükleri ise
“cyclorama” ve “panorama”dır.
PROFESYONEL BAKI
66
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
PROFESYONEL BAKI
DemirDöküm Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Ertuna:
“Yeni ürünlerimiz ve teknolojilerimizle
gelişen müşteri isteklerine hazırız”
D
emirDöküm, kuşkusuz
Türkiye’nin marka bilinirliği
en yüksek kuruluşlarından
biri. İç pazarın yanı sıra Türki
Cumhuriyetler ve Ortadoğu
da firmanın geleneksel pazarları arasında yer
alıyor. Bu coğrafyada, hayatının bir bölümünde DemirDöküm’le tanışmamış insan bulmak
neredeyse imkansız. Sobasıyla, fırınıyla,
ocak ya da şofbeniyle DemirDöküm’ün en
az bir ürünü neredeyse bütün evlere girmiş
durumda.
2007’de dünya devi Vaillant Group’un firmayı devralmasının ardından DemirDöküm,
gelişen müşteri taleplerine ve yeni teknolojilere yönelik modernleşme yatırımlarını da
hemen devreye soktu. Şirketin Bozüyük’teki
fabrikası günümüzde sektörün sayılı tesisleri
arasında yer alıyor.
DemirDöküm Yönetim Kurulu Üyesi Erdem
Ertuna, şirketin geçirdiği dönüşüme en
yakından tanık olan isimlerden. Hatta bizzat
o dönüşümün mimarlarından biri. Erdem
Ertuna ile DemirDöküm ve iklimlendirme
sektörünün genel durumunu konuştuk...
Sizce, Vaillant Group DemirDöküm’ü
neden satın aldı?
Vaillant Group, Türkiye’ye her zaman özel
bir önem verdi. Çünkü hem demografik
yapısı hem de dış pazarlara açılma kabiliyeti
nedeniyle Türkiye’deki büyüme potansiyelinin hep farkındaydı. Onun için de, Türkiye
olarak bizim Vaillant Group içinde özel bir
yerimiz vardı. Türkiye’nin ve çevre pazarların
büyüme potansiyellerine baktığınızda coğrafi
olarak doğru bir karar olduğunu düşündüler.
Onun dışında DemirDöküm, Türkiye gibi
büyük bir pazarda ülkenin en önemli markalarından bir tanesiydi. Özellikle de iklimlendirme sektörünün en önemli markasıydı.
Dolayısıyla böyle bir markayı gruba katmak,
hem Türkiye pazarında istediği konuma çok
hızlı bir biçimde gelmek adına hem de dünya
pazarında güçlü bir üretim tesisine ve güçlü
bir markaya sahip olmak açısından doğru bir
karardı.
DemirDöküm Yönetim
Kurulu Üyesi Erdem
Ertuna, şirketin Vaillant
Group'a geçmesiyle
birlikte yaşanan
dönüşüme dikkat
çekerek, 2008'den
itibaren Bozüyük
tesislerinde yapılan
modernleşme
yatırımlarıyla birlikte
firmanın her tür
üründe geleceğe hazır
olduğunu vurguluyor.
Vaillant Group için burası aynı zamanda
bir üretim üssü de diyebilir miyiz?
Tabii diyebiliriz. Üretim tesislerimiz Bozüyük’dedir ve Vaillant Group’un en büyük
ikinci üretim tesisidir. Ve tek çatı altında en
fazla ürünün üretildiği üretim tesisidir. Kombi, termosifon, şofben, panel radyatör, güneş
enerjisi sistemleriyle birlikte ana ürünlerde
en fazla ürünün üretildiği tesisler, Bozüyük
tesisleridir.
Kamuoyunda bazen karıştırılıyor, sınırlarını net olarak belirlemek açısından
sorulacak olursa, “iklimlendirme sektörü”
denildiği zaman ne anlamalıyız?
Kısaca; ısıtma, soğutma, havalandırma, hava
şartlandırma ve ekipmanları, tesisat ve sıcak
su diyebiliriz. Günümüzde insan yaşamının
olmazsa olmaz parçası haline gelen iklimlendirme, kaliteli ve sağlıklı bir yaşamın da
şartıdır.
İklimlendirme sektörü, zamanımızın yüzde
90’ını geçirdiğimiz iç ortamlarda, hava kalitesinin daha konforlu ve hijyenik olabilmesi
için çalışır.
Vaillant, dünyaca bilinen bir marka. Bazı
ürünlerde de Türkiye’de yüksek prestiji
olan bir marka. Ama Vaillant Group,
DemirDöküm’ü aldıktan sonra bu markayı da devam ettirmeye tercih etti. Pazarın
başka bir segmentine hitap etmeyi sürdürmek için mi bu tercih?
DemirDöküm çok köklü, 60 yıllık bir
marka. Türkiye’de sanayileşmenin başladığı
yıllarda, 1954’te kurulan bir şirket. Şöyle
bir geçmişe baktığınız zaman, hepimizin
çocukluğunda olan bir marka DemirDöküm.
Sobalar, fırınlar, ocaklar, şofbenler... Bu
ürünlerle beraber büyüdük biz. Dolayısıyla
Türkiye’de herkesin hayatına bir dokunmuşluğu vardır DemirDöküm’ün.
Bunun yanında biz, pazarı üçe bölüyoruz; premium segment, orta segment ve
“basic” segment olarak... Bugün baktığınız
dünyadaki bütün şirketlerde geçerli olan bir
durum var: Bir markayı bütün segmentlere,
yani en üst gelir grubundan en düşük gelir
grubuna aynı anda pazarlamanız pek olası
değil. Hedef kitlenizi yakalamanız ve farklı
ihtiyaçlara cevap verebilmeniz mümkün olamayabiliyor böyle bir durumda. Dolayısıyla
farklı müşteri grupları için farklı ürünler ve
markalar sunmak önemli. Özellikle Türkiye
için baktığınız zaman Vaillant premium
segmentin, DemirDöküm ise orta segmentin en kuvvetli markalarından olarak ön
plana çıkıyor. Şunu da ilave etmek isterim:
Kombinin, şofbenin mucidi dediğiniz zaman
dünyada Vaillant akla gelir... Türkiye’de de
kombi dediğiniz zaman akla gelen ilk marka
her zaman DemirDöküm’dür.
DemirDöküm yalnızca Türkiye pazarında
değil, dünyanın birçok pazarında orta
segmentin ihtiyaçlarını karşılayan bir
marka. İhracat açısından bakarsak; Türki
cumhuriyetler, İran ve Ortadoğu’nun
kuzey ülkelerinde DemirDöküm’ün ağırlığı
ve hızlı hareket edebilme kabiliyeti, dil,
din, kültür birliği gibi etkenler dolayısıyla
oldukça fazla, bunun yanında Şili’de uzun
yıllardır panel radyatörlerimizle pazar lideri
durumundayız.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
67
PROFESYONEL BAKI
Yabancı sermayeli bir şirkette yönetici
olmak nasıl bir durum? Bir Türk firmasına göre farklılıkları var mı? Örneğin
kültür farklılıkları bir etken mi? Yoksa
artık bu tür büyük firmalarda standart
sistemler, işleyişler mi söz konusu?
Belki bizim yetiştiğimiz yıllara bakıldığında böyle farklılıklar olabilir. Biz ilk olarak
80’li yıllarda hayatı tanımaya, 90’larda da
iş hayatın içine girip, değer katmaya başladık. O yılları hatırladığınız zaman, büyük
ve kurumsallaşmış şirket sayısı çok azdı.
Bu yüzden ulusal firmalarla uluslararası
firmalar arasında büyük farklar vardı. Ama
bugün artık Türkiye’de pek çok uluslararası, dünyada yeri olan şirketimiz var.
Dolayısıyla günümüzde çok büyük farklar
kalmadı. Bugünkü farklar artık KOBİ olup
olmaması, aile şirketi ya da kurumsallaşmış şirket olup olmaması gibi farklar
söz konusu. Kurumsallaşmış şirketleri
incelediğinizde ise sistemlerin aşağı yukarı
çok benzer olduğunu görüyorsunuz. Tabii,
Alman şirketleriyle Türk şirketleri arasında
elbette kültürel farklılıklar var. Bizler daha
duygusal yapıya sahibiz, daha esneğiz,
Alman şirketlerinde ise daha planlamayı öne alan, hata ihtimalini sıfıra kadar
çekmeyi hedefleyen, çok daha sistematik
yapılar görüyorsunuz. Bu da şu durumu
beraberinde getiriyor: Sizin çevrenizdeki
etkenler değişse bile hareketiniz, işleyiş
süreçleri değişmiyor. O sistem, o strateji
aynen devam ediyor. Türk şirketlerinde
dış etkenlere göre ve rüzgara göre yön
değiştirme biraz daha fazla.
68
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Tekrar “iklimlendirme” sektörüne
dönecek olursak; neler söylersiniz
sektörünüzle ilgili?
Türkiye pazarına baktığımızda
iklimlendirme sektörünü “ısıtma” ve
“soğutma” olarak ikiye ayırmak mümkün.
Isıtma tarafında, özellikle 90’larda
doğalgazın Türkiye’ye gelişiyle başlayan,
2004 yılında da Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun kurulmasıyla ivme alan bir
“doğalgazın yaygınlaşması” süreci var.
Tabii bu süreçte doğalgazla birlikte bizim
sektörümüz de çok fazla gelişti.
Kombi üretimi anlamında mı?
Yalnızca kombi değil; panel radyatör, kazan,
Erdem Ertuna kimdir?
1971, stanbul doğumlu. Kadıköy Anadolu Lisesi’nin ardından TÜ Makine Mühendisliği
Fakültesi’ni bitirdi. 2001 yılında bu yana Vaillant Group’ta çalışıyor. Gruptaki görevine
“satış temsilcisi” olarak başladı. Arkasından, grup markalarından Protherm’in kuruluş
sürecinde görev aldı. 2006-2008 yılları arasında Vaillant Group Romanya’nın yeniden
yapılandırılmasında Müdür Yardımcısı olarak görev aldı. 2008 Ağustosundan itibaren
DemirDöküm’de çalışmaya başladı. 2013 yılının başından itibaren satış, pazarlama,
ihracat ve dış ilişkiler bölümlerinden sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor.
PROFESYONEL BAKI
diğer taraftan güneş enerjisi sistemleri de
buna dahil. Çünkü Türkiye önemli bir
pazar. Geleceğe baktığınızda da en önemli
pazarlardan bir tanesi olmaya devam edeceğini görüyorsunuz. Çok genç bir nüfusumuz var. Kıyasladığınızda, bugün ailelerin
satın alma potansiyelleri, ihtiyaç anlamında,
Avrupa’nın çok daha üzerinde. Dolayısıyla
Türkiye, sektörümüzde hızla büyüyen bir
pazar haline gelmiş durumda.
Henüz doymuş bir pazar değil yani?
Bırakınız doymuşu, olgunlaşmış bir pazar
olmaya bile daha yeni başladı. İstanbul,
Ankara gibi uzun yıllardır doğalgaz kullanan şehirlerimiz var ama bugün Adana’da,
Antalya’da, Gazintep’te, Diyarbakır’da pazar
henüz bakir sayılabilir. O yüzden büyüme
potansiyelimiz çok yüksek.
Soğutma tarafını ele aldığımızda da Türkiye
dünyanın en büyük pazarlarından bir
tanesi konumuna geliyor. Zira Türkiye’deki
klima sahiplik oranları dünya ortalamalarının çok altında. Klima bizde hala lüks
bir ürün olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla
orada da büyük bir potansiyel var. Güneş
enerjisinde ise Türkiye dünyada en büyük
güneş enerjisi potansiyeline sahip ikinci
ülke. Dolayısıyla burada yılda 1 milyonun
üzerinde güneş kolektörü satılıyor hâlâ. Ve
krizlerden de etkilenmiyor... Türkiye pazarı
coğrafi konumundan ve demografik yapısından dolayı bu özelliğini hep koruyacak.
Klima pazarının büyümesinden eskisi
gibi endişelenmeli miyiz, çevresel bağlamda? Çünkü eski model klimalardan
ozon tabakasına zarar verebilen gazların
salınımı söz konusuydu. Sanırım sektör
bu sorunu aştı.
Evet, “R410a” dediğimiz gazlar kullanılıyor
artık. Gaz meselesi şu anda büyük oranda
bitti. Zaten Avrupa Birliği normlarıyla
birlikte gelen yeni uyum yasaları sonucu,
klimaların hem gazları değişti, hem de bu
yıl itibarıyla Türkiye’de standart klimaların
üretimi ve ithalatı yasaklandı. Tabii şu anda
mevcut stoklar eritiliyor ama bundan sonra
Türkiye’de de aynen Avrupa’da olduğu gibi
yüksek enerji verimliliğine sahip klimalar
satılmaya, kullanılmaya başlanacak. Çünkü
AB’de ERP yasalarından dolayı enerji
verimliliğini yükseltip, karbon salınımını
azaltmaya yönelik kanunlar ve yönetmelikler çıkıyor. Aynı düzenlemeler Türkiye için
de geçerli oluyor artık. Bunun önemli kısmı
klimalarla ilgili düzenlemelerle birlikte
tamamlandı. Sonuçta, eskisi kadar büyük
problemler konuşulmuyor artık.
Isıtmayla ilgili yapılacak düzenlemeler
de aynı şekilde enerji verimliliğine mi
yönelik olacak?
Enerji etiketlemesi ve verimliliğiyle ilgili
olacak tabii. Türkiye’de ısıtma ürünleri için
enerji etiketlemeleri henüz devreye girmedi.
Gerçi, Avrupa’da da birçok ülkede girmedi.
Yani, bu ürünler için de A, A+ ve A++ enerji
verimliliği seviyeleri gündemimize gelecek.
Aslında ısıtma ürünlerine baktığınız zaman
şu anda da enerji sınıflandırması var ama
beyaz eşyadaki gibi tüketicinin göreceği şekle
getirilmedi henüz. Önümüzdeki yıllarda
kombilerin üzerinde de şofbenlerde de bu
enerji etiketlemelerini görmeye başlayacağız.
Bu tür AB standartlarının benimsenmesi,
çevre dostu ürünlerin üretilmesi,
bunların hepsi artı maliyet, artı yatırım
demek. Fabrikaların hepsi tekrar gözden
geçiriliyor olmalı?
Elbette. Ama şunu ekleyebilirim; bizim
Bozüyük tesislerimiz bu normlara hazır
durumda. 2008’de Vaillant Group’a geçtikten
sonra bütün bu yatırımlar yapıldı. Bundan
dolayı biz örneğin kombilerde yoğuşmalı
ünitelerimizi Bozüyük’te üretiyoruz. Normal
cihazlarımıza baktığınız zaman oldukça
yüksek verimli cihazlar üretiyoruz. Diğer
ürün projelerimiz de aynı şekilde devam
ediyor. Fabrikamızdaki Ar-Ge merkezimiz,
Türkiye’deki, Sanayi Bakanlığı’ndan belgeli
140’ıncı Ar-Ge merkezi haline geldi. Burada
Ar-Ge çalışmaları hızla devam ediyor.
Ayrıca vurgulamak isterim ki, tesislerimizde
makine altyapısı, fabrikanın işleyişi vs. bu
gelişmelere paralel olarak yenilendi zaten.
Biz dolayısıyla bu kanunlar sonucunda
yeni yatırımlara gitmekten ziyade, yeni
ürünlerimizi pazara sunuyor olacağız. Çoğu
firma da bu yatırımlarını tamamladı. Çünkü
bizim sektörümüzde küçük firmalardan
ziyade küresel de olsa yerel de olsa hep
büyük firmalar üretim ve satış yapıyor.
Sektörde ithalat ne durumda? Piyasada
bir hayli yabancı marka da var.
Sektöre global baktığınız zaman, konsolidasyonu belirli bir noktaya gelmiş bir
sektör. Dünya çapında 4-5 büyük oyuncu
var. Ve bu oyuncuların da bizde olduğu gibi
kendi alt markaları var. Baktığınız zaman
çok marka görüyorsunuz ama ait oldukları
gruplar belli gruplar. Daha da önemlisi,
markalar yabancı ama bugün o grupların
hemen hemen hepsi Türkiye’de üretim
yapıyor. Dolayısıyla, sektörümüzün katma
değeri hayli yüksektir. İthalat, klimada biraz
daha yüksek ama yine de bu cihazların
da yüzde 70’e yakını Türkiye’de üretilir.
Isıtmada ise cihazların yüzde 80’e yakını
Türkiye’de üretiliyor.
Sektör ve firmanızın ihracatı ne durumda?
İhracat hızla artıyor. Bu ihracat artışı
Türkiye’nin cari açığına da katkı sağlar
durumda. 2014’ün ilk altı ayını sektör
olarak yüzde 14’lük bir büyümeyle kapattık,
ihracat anlamında. DemirDöküm’ün
ihracatı ise iki koldan gidiyor. Bir kol, kendi
markamızla gittiğimiz geleneksel, kendi
pazarlarımız. Şili’den Çin’e kadar birçok
ülkede DemirDöküm ürünlerinin satıldığını
görürsünüz. Yaklaşık 50 ülkeye ihracat
yapıyoruz. Bu bizim kendi ihracatımız.
Bir de ayrıca Vaillant Group’un dünyadaki
kendi şirketleri üzerinden yapılan
ihracat var. Almanya, İtalya, İspanya,
Romanya, Hırvatistan gibi Avrupa’daki
grup şirketlerinin birçoğuna, yine Çin’e,
Rusya’ya buradan ihracat yapıyoruz, değişik
Vaillant Group markalarıyla... O ürünler
de burada üretiliyor. Bu nedenle ihracat,
DemirDöküm’ün gelirleri içinde yüzde 22
civarında bir bölümü oluşturuyor.
Türkiye İMSAD’a üyeli inizi ve dernek ile olan ilişkilerinizi
nasıl yorumlarsınız?
DemirDöküm zaten Türkiye MSAD’ın kurucu üyelerindendir. Derneğe daha önceleri
başkanlık yapmış yöneticilerimiz de var. Tabii Vaillant Group DemirDöküm’ü satın
aldıktan sonraki entegrasyon sürecinde, yani 2007’lerden 2010’a kadar olan dönemde,
biraz kendi içimize dönüp, entegrasyonu tamamladığımız bir süreç yaşadık. Ama
2010 sonrasında Türkiye MSAD ile olan yakın ilişkilerimiz tekrar eski, geleneksel
rayına oturdu. Derneğin olduğu her aktivitede, beraber yapabileceğimiz her konudaki
çalışmalarda yan yana durmaya devam ediyoruz. Zaten, bütün aktif Türkiye MSAD
komitelerinde ilgili arkadaşlarımız görev yapıyor.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
69
MAKRO-NOMİ
2014 büyüme hedefi için
‘net ihracatın’ katkısı önemli
Türk ihracatçısı dört kıtada birden mücadele veriyor. Bu yıl ihracatın büyümeye net katkısı çok
önemli. Nitekim, yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,3'lük büyümede net ihracatın ciddi katkısı görüldü.
Bu noktada, ihracatın AB öncülüğünde ivmelenmeye devam ettiğini hatırlamak gerekiyor.
Mayısta toplam ihracat artışı yıllık bazda yüzde 7, 6 olarak gerçekleşirken,
AB'ye yapılan ihracat artışı yüzde 20'ye ulaştı.
Prof. Dr. Kerem Alkin
Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı /
Nişantaşı Üniversitesi Rektörü
70
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
G
eçtiğimiz haftalarda açıklanan iki
önemli veri, Türk ekonomisinin
2014 yılı performansına yönelik
önemli ipuçları veriyor. Öncelikle, imalat
sanayi kapasite kullanım oranı (KKO) ile
başlarsak, yılın ilk çeyreğinde, 2013 yılının
ilk çeyreğine göre daha yüksek seyreden
KKO değerleri, yılın 2. çeyreğinde geçen
senenin üzerinde seyretme momentumunu
kaybetti. Nisan ayında, geçen yılın nisan
ayına göre 0,8 puan daha iyi performans
kaydeden KKO, mayıs ayında tersine, geçen yılın aynı ayına göre 0,4 puan geriledi
ve haziran ayında da geçen yılın aynı KKO
değerini yakaladı. Mevsimsellikten arındırarak KKO değerli karşılaştırıldığında ise
tablo çok değişim göstermiyor. Bu durum,
8 Ağustos Cuma günü açıklanacak olan
haziran ayı sanayi üretim verisi ile gereken
ipucunu verecek. İkinci çeyrekte sanayi
üretim artışı yavaşlarsa, ilk çeyrekteki
beklenenden yüksek büyümenin heyecanı
durulabilir.
24 Haziran Salı günü açıklanan bir diğer
veri ise Reel Kesim Güven Endeksi ve
İktisadi Yönelim Anketi sonuçlarıydı.
2217 reel sektör firmasının katıldığı anket
sonuçlarına göre, haziran ayında reel kesim
güven endeksi 110,7 puanda şekillenmiş.
Bu veri, nisan ayının 112,7 ve mayıs ayının
113,3 puanlarının gerisinde; bununla
birlikte, 2013 yılı temmuz ayı ile 2014
yılı mart ayı dahil, en fazla 108,7 puana
ulaşmış olan değerin üstünde. Ancak 2013
yılı haziran ayının 111,8 puan düzeyindeki
güven endeksi değerinin de altında. Ankete katılan reel sektör firmaları, mevcut
dönemdeki mal sipariş miktarından aynı
ölçüde memnun veya memnun değiller.
Toplam sipariş miktarı, 2013 yılının yaz
döneminde daha iyiymiş. 2013 yılı kasım
ayından 2014 yılı mart ayı sonuna kadar
zayıflamış gözüken toplam satış miktarı,
nisan - haziran döneminde toparlanmış.
Ancak geçen yılın haziran ayının altında
kalmış.
Türk ihracatçısı 4 kıtada mücadele veriyor
Bu yıl ihracatın büyümeye net katkısı çok
önemli ve bu yılın ilk çeyreğinde, yüzde
4,3’lük büyümede net ihracatın ciddi
katkısı görüldü. İşte bu noktada, gelecek 3
aya yönelik ihracat sipariş miktarı ile ilgili
beklentide, mart ayında 133,9, nisan ayında 133,3 ve mayıs ayında 133,2 olan ve bu
soruya verilen olumlu ve olumsuz cevaplardan hesaplanan endeks değeri, haziran
ayında bir anda 124,1 puana düşmüş.
Yani 9 puanlık bir gerileme var. Bununla
birlikte, gelecek 3 aya yönelik istihdam
eğilimindeki artış ve sabit sermaye yatırım
harcaması eğilimindeki artış, reel kesimin
ekonomiye duyduğu güven açısından,
şimdilik bir sıkıntılı tabloya işaret etmiyor.
Nitekim “genel gidişat” ile ilgili soruya
verilen olumlu ve olumsuz cevapların
ışığında, endeks değeri nisan ve mayıs ayı
değerlerinin altında olsa da 2013 yılı kasım
ayından bu yana ki üçüncü en iyi değer.
Mevsimsellikten arındırılmış endeks değerleri de farklı bir tabloya işaret etmiyor. Yine
de, 3. çeyrek için, üretim performansında
bir miktar kırılma da gözlenebilir.
30 Haziran Pazartesi günü açıklanan mayıs
ayı dış ticaret verilerini özetlersek, mayıs
ayında ihracatta görülen kısmı hız kaybına
karşın, ithalattaki düşüşün de ivmelenmesiyle ile dış ticaret açığı yıllıklandırılmış
bazda gerilemeye devam etti. Mayısta dış
ticaret açığı piyasa beklentilerine paralel
7,1 milyar dolar olarak gerçekleşirken, 12
MAKRO-NOMİ
aylık kümülatif dış ticaret, bir önceki aya
göre 2,9 milyar dolar düşüş ile 89,4 milyar
dolara geriledi. 2013 sonunda, aynı dış
ticaret açığı 100 milyar dolara ulaşmıştı.
Görülen düşüşte altın ticaretinin etkisi hala
belirgin olmakla beraber azalış gösteriyor.
İhracat, AB öncülüğünde ivmelenmeye
devam ediyor. Mayısta toplam ihracat artışı
yıllık bazda yüzde 7,6 olarak gerçekleşirken, AB’ye yapılan ihracat artışı yüzde
20’ye ulaştı. İthalat tarafında ise mayıs
ayında tüketim ve sermaye malı ithalatı
gerilese de son dönemde açıklanan öncü
göstergeler, ithalatın kısmı artış gösterebileceğinin sinyallerini veriyor.
İHRACAT YIL SONU
HEDEFİNİ TUTTURMALI
1 Temmuz günü TİM’in açıkladığı haziran
ayı ihracat verileri, Irak’ta IŞİD krizi ile
başlayan sürecin ihracat hacmine negatif
etkisi olduğuna işaret etti. Açıklanan haziran ayı rakamlarına göre ihracat bir önceki
yılın aynı ayına göre yüzde 6,6 oranında
artarak, 12 milyar 544 milyon dolara çıktı.
Kriz olmasaydı haziran ayında artış yüzde
9,1 olacaktı. TİM Başkanı Mehmet
Büyükekşi, Irak’ın ihracata 2,5 puanlık
negatif etkide bulunduğunu belirterek,
Irak’taki kaybın AB pazarı ile telafi edileceğini vurguladı. Büyükekşi, Suriye’de
krizle beraber düşen ihracat, nasıl ki
bugün rekorlar kırıyorsa, Irak’ta da birkaç
ay sonra düzelme beklediklerini söyledi.
Türk ihracatçısının Irak’ta oluşan kaybını
yeni hedef pazarlardaki performansla telafi
edeceklerini belirten Büyükekşi, şu anda
Ortadoğu’daki yavaşlamayı AB pazarı ile
telafi edeceklerini hatırlattı. TİM’in rakamlarına göre yılın ilk yarısında ihracat, geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 7,3 artışla
79 milyar 935 milyon dolar oldu. Haziran
ayı ihracatı da bir önceki yılın aynı ayına
göre yüzde 6,6 artışla 12 milyar 544 milyon dolar olarak gerçekleşti. Son 12 aylık
ihracat da yüzde 2,6 artışla 156 milyar 594
milyon dolara yükseldi. Yıl sonu hedefi ise
166,5 milyar dolar.
ENFLASYON ÖNCELİĞİMİZ Mİ,
KARAR VERELİM!
Bir ulusal ekonomide, aynı anda üçünü
birden yönetmenizin mümkün olmadığı kavramlar, makroekonomik hedefler
vardır. Üçlü İmkansızlık dediğimiz (İng.
impossible trinity ya da trilemma) şu durum, örneğin bir ülkenin merkez bankası
için, aynı anda hem döviz kurlarını, hem
faiz hadlerini, hem de ülkeye yönelik sermaye hareketlerini birlikte kontrol etmenin
mümkün olmadığıdır. Her ülke, kendisine
yönelik sermaye hareketlerini kafadan
kontrol ettiğinden, bu durumda merkez
bankası ya döviz kurlarını kontrol etmeye
karar verir ve faiz hadlerini dalgalanmaya
bırakır ya da faiz hadlerini kontrol etmeye
karar verir ve döviz kurlarını dalgalanmaya
bırakır. Türkiye, yıllarca, yabancı yatırım-
cıların dövizlerinin, sermaye hareketlerinin
ülkeye giriş ve çıkışını kontrol etmeyi
tercih ettiğinden -ki bu doğru bir tercih-,
biz önce yıllarca döviz kurlarını kontrol
etmeye kalkıp, faizleri serbest bıraktık
ve dalgalanmasına izin verdik. 1994’de
Türkiye ciddi bir yerel ekonomik kriz yaşamasına rağmen, bu politikada ısrar ettik
ve 2001 krizinde ağır bir bedel ödeyince
bunu bıraktık. Yani, sermaye hareketlerini
kontrol etmeyi sürdürürken, 2001 krizi
sonrası, bu defa döviz kurlarını dalgalanmaya bıraktık, faizi kontrol altına aldık. Bu
tercih, Türkiye için bir aks değişikliğiydi
ve doğru bir tercihti.
BAŞKAN YILMAZ VE
BAŞÇI’DAN TARİHİ ADIMLAR
Bu kritik önemdeki stratejik değişiklik
sonrasında, bir önceki Merkez Bankası Başkanımız Durmuş Yılmaz, tarihi bir adımla,
2008 küresel finans krizinin koşullarını
da iyi değerlendirerek, TCMB politika
faizini yüzde 16,75’den yüzde 6,5’e çekti
ve Türk ekonomisi geleceği için tarihi bir
kırılma yakaladı; önü açıldı. Başkan Erdem
Başçı, bu yeni aksı, bu yeni rotayı daha da
ilerleterek, TCMB politika faizini yüzde
4,5’e getirdi ve Türkiye ilk defa negatif reel
faizleri gördü. Daha 17 yıl önce, 1994 Krizi
nedeniyle, daha 10 yıl önce, 2001 Krizi
nedeniyle, yüzde 36 düzeyinde bile, rekor
reel faiz ödemek zorunda kalmış olan Türk
ekonomisi için, negatif reel faiz gerçek
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
71
MAKRO-NOMİ
bir kırılmaydı. Bununla birlikte, 2013
yılı yaz başında, ABD Merkez Bankası’nın
(Fed) sebep olduğu küresel çalkantı ve
Türkiye içinde gözlenen siyasi sıkıntılar
nedeniyle, dolar kuru 2014 yılı başında
2,4 TL’yi zorlar hale geldi ve TCMB, döviz
kurlarındaki aşırı dalgalanmayı önlemek
adına, 5,5 puanlık “önden yüklemeli”
faiz artışı gerçekleştirdi. 30 Mart yerel
seçimlerinin de siyasi istikrarın devamına
işaret etmesi ile dolar-TL kuru tekrar 2,06
TL’yi bile gördü. Bugün için ise 2,06-2,12
TL bandına oturmaya çalışıyor. Merkez
Bankası üst yönetimi de orta vadede yüzde
9’u aşan enflasyonun gevşeyeceği ve Türk
ekonomisinin olası makroekonomik risklerinin iyi yönetildiği değerlendirmesi ile
24 Haziran’da 0,75 puanlık faiz indirimi
gerçekleştirdi. Ve verdiği sinyal ile temmuz
ve ağustos aylarında 0,50 ile 0,75 puan
arasında 2 faiz indirimi daha yapacağı
mesajı verdi.
ENFLASYON ÖNCELİĞİMİZ DEĞİLSE,
BUNA GÖRE POLİTİKA OLUŞSUN
Şimdi, bu temel tablo ışığında, şuna karar
vermemiz gerekiyor. Enflasyonla mücadele,
bugün dünya ekonomisinin içinde bulunduğu konjonktür ve Türk ekonomisinin
öncelikleri açısından, gerçekten önemli bir
başlık mı? Çünkü nasıl ki, aynı anda döviz
kurlarını, faizi ve sermaye hareketlerini
kontrol etmek, yukarıda anlattığımız üzere,
mümkün değil; aynı anda hem büyüme,
hem istihdam, hem cari açık, hem de
72
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
ABD Merkez Bankası Fed’in en erken ve yüzde 10 gibi hayli düşük bir olasılıkla,
2015 başı gibi, yüzde 70 olasılıkla, daha kuvvetli bir senaryo olarak 2015 nisan ayı
ile temmuz ayları arasında, bu aylar da dahil, yüzde 20 gibi bir olasılıkla da 2015 yılı
sonunda faiz artırım sürecine başlayacağı piyasalarda konuşuluyor.
enflasyonu yönetmek de mümkün değil.
Yani, hem enflasyon yüzde 5 olsun, hem
cari açık küçülsün, hem yüzde 5 ve üzerinde büyüyelim, hem de işsizlik azalmaya
devam etsin, hepsi aynı anda imkansız. Bu
nedenle, hangisi bizim için, Türk iş dünyası için öncelikli ise karar verelim ve buna
göre ekonomi politikalarımızı belirleyelim.
ABD MERKEZ BANKASI FAİZİ
ARTTIRMAK İÇİN ACELE ETMEYECEK
Yurtiçi piyasalar açısından, 22 Mayıs
2013’ten bu yana adrenalini yüksek, huzurlu olmaktan uzak bir sürecin içinden
geçiyoruz. Dünyanın önde gelen merkez
bankalarının kararlarından, iç ve dış siyasi
gerginliklerden kaynaklanan, küresel
ekonominin bugün ve geleceğine yönelik
belirsizlikten kaynaklanan genel bir keyifsiz ortam söz konusu.
Bu koşullar içerisinde, piyasa profesyonelleri ve deneyimli yatırımcılar para
kazanıyor olsalar da hiç akla gelmeyecek
bir olay ve bir gelişme ile birlikte, ciddi
kayıpların yaşanabileceğine dair risk de
“Demokles’in Kılıcı” gibi piyasaların üzerinde sallanıyor. Türk ekonomisiyle ilgili
olumlu verilere bağlı olarak, dolar-TL
kurunun 2,07 TL’nin dahi altına sarktığı
bir piyasa ortamında, Dünya Bankası’nın
yeni “Ekonomik Görünüm” raporu ve
ardından IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi ve
100’e yakın Türk vatandaşının gözaltına
alınması, piyasaları 2,15 TL düzeyinin bile
test edilmesini gündeme getirebildi.
ABD Merkez Bankası Fed’in en erken ve
yüzde 10 gibi hayli düşük bir olasılıkla,
2015 başı gibi, yüzde 70 olasılıkla, daha
kuvvetli bir senaryo olarak 2015 nisan
ayı ile temmuz ayları arasında, bu aylar
da dahil, yüzde 20 gibi bir olasılıkla da
2015 yılı sonunda faiz artırım sürecine
başlayacağı piyasalarda konuşuluyor.
Bununla birlikte, ABD tahvillerinin vadeli
kontratlarına bakıldığında, 2015 yılı eylül
ayı için yüzde 0,5 düzeyinde bir para
politikası faiz oranı ihtimaline yönelik
bir fiyatlandırmanın şekillendirildiği
gözlenmekte. 2014 yılı ekim ayında tahvil
alım programı ‘tapering’ tamamlandıktan
sonra, 2015 haziran veya temmuz ayı
gibi, önce politika faizinin yüzde 0,25’e,
ardından 0,10 ile 0,15 arasındaki faiz
artış kararları ile Eylül 2015’te 0,50’ye
yükselmesi ihtimali, bir senaryo olarak
bir köşede tutulmalı. ABD ekonomisiyle
ilgili veriler iyileştikçe, istihdam piyasası
beklenenden hızlı iyileştikçe, piyasaların
Fed’in faiz artırımına yönelik endişeleri
de güçlenecek ve bu durum Türkiye gibi
“kırılgan” sınıfında olan ülkeleri bir kez
daha etkileyecek.
Yapılarda yeșil devir bașladı!
Yılların deneyimli çimento yonga levha üreticisi
yapıları yeșille tanıștırıyor, TepePAN ile yapılar
Fibercement’e kavușuyor.
www.betopan.com.tr
TepePAN, bir Tepe Betopan ürünüdür.
EKONOMİK PERSPEKTİF
2014 yılının ilk yarısında
gelişmeler ve beklentiler
Özel sektör inşaat harcamaları, iki yıl üst üste yaşanan küçülmenin ardından 2014'ün ilk çeyreğinde yeniden
yüzde 5.9 oranında büyüdü. Kamu inşaat harcamalarındaki büyüme ise beklendiği gibi yavaşladı. Mevcut
inşaat işleri seviyesi 2013 ağustosundan itibaren gerileme eğilimine girmişti. Martta mevcut inşaat işleri sekiz
ay sonra ilk kez bir önceki aya göre yükseldi. Mayıs ve haziran aylarında ise mevcut iş seviyesi nisana göre
10,1 puan arttı. Ancak mevcut iş seviyesi halen geçen yılın aynı dönemine göre geride.
Dr. Can Fuat Gürlesel
Ekonomi ve Strateji
Danışmanlık Hizmetleri
B
u yılının ilk yarısına ilişkin olarak
açıklanan göstergeler çerçevesinde
inşaat sektörü ve inşaat malzemeleri
sektörüne ilişkin değerlendirmeleri şöyle
sıralayabiliriz:
tür. Kamu inşaat harcamalarındaki büyüme
ise beklendiği gibi yavaşlamıştır.
MEVCUT İNŞAAT İŞLERİ SEVİYESİ
İLKYARI SONUNA DOĞRU YÜKSELDİ
Mevcut inşaat işleri seviyesi 2013 ağustos
ayından itibaren kademeli bir gerileme
eğilimi içine girmişti. 2014 yılının ilk iki
ayında da mevcut inşaat işleri seviyesi
gerilemesini sürdürmüştü. Mart ayında ise
mevcut inşaat işleri yaklaşık sekiz ay sonra
ilk kez bir önceki aya göre yükselmişti. Nisan ayında da bu artış sürmüştü. Mayıs ve
haziran aylarında mevcut iş seviyesi nisan
ayına göre 10,1 puan artmıştır. Bu artışta
mevsimsellik ile birlikte de yerel seçim
sonrası yeni işlere başlama kararlarındaki
toparlanma da etkili olmaktadır. Ancak
mevcut iş seviyesi halen geçen yılın aynı
dönemine göre geridedir.
İNŞAAT SEKTÖRÜ 2014 BİRİNCİ
ÇEYREKTE YÜZDE 5,2 BÜYÜME
GÖSTERDİ
İnşaat sektörü 2014 yılı ilk çeyrek döneminde yüzde 5,2 büyümüştür. 2012
yılında inşat sektörü sadece yüzde 0,6
büyüme sağlayabilmişti. 2013 yılında ise
inşaat sektöründe büyüme hızlanmış yıl
genelinde yüzde 7,1 büyüme gerçekleşmişti. İnşaat sektöründe büyüme böylece
2012 yılının oldukça üzerinde gerçekleşmişti. İnşaat sektörü 2014 yılının ilk
çeyrek döneminde ise yüzde 5,2 büyüme
sağlamıştır. Aynı dönemde gayrimenkul ve
iş faaliyetleri sektörü ise yüzTABLO.1 İN AAT SEKTÖRÜ BÜYÜME/YÜZDE (%)
de 2,1 oranında büyüme
göstermiştir.
DÖNEM
İNŞAAT
GAYRİMENKUL GSYİH
İnşaat sektöründe 2013
2012 Q1
2.5
2.0
3.1
yılında yaşanan yüzde
2012 Q2
-0.7
2.0
2.7
7,1 büyümenin tamamı
kamu inşaat harcama2012 Q3
-0.8
1.7
1.5
larındaki büyümeden
2012 Q4
1.5
2.0
1.3
kaynaklanmış, özel
2012
0.6
1.9
2.1
sektör inşaat harcamaları ise 2012 yılında
2013 Q1
5.8
1.4
2.9
sonra 2013 yılında
2013 Q2
7.6
1.5
4.5
da yüzde 0,7 oranında
daralmıştı. Özel sektör
2013 Q3
8.6
1.9
4.3
inşaat harcamalarında iki yıl
2013 Q4
6.2
2.4
4.4
üst üste yaşanan küçülmenin
2013
7.1
1.8
4.0
ardından 2014 yılı ilk çeyrek
döneminde ise özel sektör
2014 Q1
5,2
2,1
4,3
inşaat harcamaları yeniden
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
yüzde 5,9 oranında büyümüş-
74
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
EKONOMİK PERSPEKTİF
TABLO.2 AYLIK KONUT SATI LARININ DA ILIMI
DÖNEM
TOPLAM
BİRİNCİ EL
İKİNCİ EL
2013 OCAKMAYIS
472.561
209.018
263.543
2014 OCAKMAYIS
431.840
199.223
232.617
% DEĞİŞİM
-8,6
-4,7
-11,7
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
Yeni alınan inşaat işlerinde de toparlanma 2014 yılı mayıs ayı
itibariyle inşaat sektöründe yeni alınan işlerde önemli bir toparlanma görülmektedir. Yeni alınan inşaat işleri ocak ayındaki artışın
ardından son üç aydır gerileme eğilimine girmişti. Mart ve nisan
aylarında de gerileme sürmüştü. Ancak mayıs ve haziran ayında
yeni alınan inşaat işlerinde yeniden toparlanma yaşanarak ilk
yarıyıl tamamlanmaktadır.
KONUT SATIŞLARINDA GERİLEME YILIN
İLK 5 AYINDA YÜZDE 8,6
2014 yılının ocak ayında konut satışları geçen yılın ocak ayına
göre yüzde 0,2 artmıştı. Şubat, mart ne nisan aylarında ise konut
satışları geçen yılın aynı aylarına göre yüzde 5,5, yüzde 10,6 ve
yüzde 12,3 gerilemişti. Mayıs ayında ise konut satışlarındaki gerileme yüzde 12,5’e yükselmiştir. Böylece yılın ilk beş ayında konut
satışları geçen yılın ilk beş ayına göre yüzde 8,6 düşerek 431.840
adet olarak gerçekleşmiştir. Konut satışlarındaki gerilemenin
sürmesi beklenmektedir. Konut kredisi faiz oranlarındaki düşüş
gerilemeyi yavaşlatabilecektir. İlk beş aylık dönemde toplam konut satışları yüzde 8,6 gerilemiştir. Birinci el konut satışları ilk beş
ay içinde yüzde 4,7 gerileyerek 199.223 adet olmuştur. Birinci el
konut satışlarında gerileme sınırlıdır. Buna karşın ikinci el konut
satışları ilk beş ay içinde geçen yılın ilk beş ayına göre yüzde 11,7
oranında gerileyerek 232.617 adet olmuştur. Konut satışlarındaki
yavaşlama büyük ölçüde ikinci el konut satışlarından kaynaklanmaya devam etmektedir. Birinci el konut satışlarının devamı yeni
proje başlangıçları için gösterge olacaktır.
2014 İLK ÇEYREK DÖNEMİNDE ALINAN KONUT YAPI
RUHSATLARI YÜZDE 76,2 ARTTI
2013 yılında alınan yeni konut yapı ruhsatları sayısı 810.784
olmuş, alınan yapı ruhsatları 2012 yılına göre yüzde 7,9 artmıştı.
2014 yılı ilk çeyrek döneminde ise alınan konut yapı ruhsatları
geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 76,2 oranında artmış ve
278.051 daire olarak gerçekleşmiştir.
Alınan konut yapı ruhsatlarındaki bu sıçramada yerel seçimler
öncesi olası yerel yönetim değişikliklerinden etkilenmemek için
öne çekilen başvurular da etkili olmuştur. 2014 yılı ilk çeyrek döneminde alınan yapı kullanım izin belgesi sayısı 152.975 olmuş
ve geçen yılın aynı çeyrek dönemine göre yüzde 2,8 artmıştır.
HAZİRAN AYINDA KONUT KREDİLERİ FAİZİ AYLIK
ORTALAMA YÜZDE 1,05
Konut kredisi aylık ortalama faiz oranları 2014 yılının ilk çeyrek
döneminde artış eğilimi içine girmiş ve mart ayında yüzde 1,10’a
kadar yükselmişti. Nisan ayında durağanlaşan konut faiz oranları
mayıs ayından itibaren sınırlı bir gerileme içindedir. Haziran
ayında ortalama aylık konut kredisi faizi yüzde 1,05’e kadar inmiştir. Faiz oranlarında yaz ayları boyunca kademeli ve sınırlı bir
gerileme beklentisi bulunmaktadır.
2014 yılının ocak ayı genel olarak üretim artışının hızlı gerçekleştiği bir ay olmuştu. Şubat ayında da çok sayıda alt sektörde hızlı
üretim artışları sürmüştü. Mart ayında ise alt sektörlerde farklı
üretim artışları yaşanmış olup ilk iki ayda hızlı üretim artışı olan
bazı alt sektörlerde üretim artışı mart ayında yavaşlamıştı. Nisan
ayında ise önemli alt sektörlerde üretim geçen yılın nisan ayına
göre gerilemiştir.
Ocak-nisan döneminde ortalama inşaat malzemeleri sanayi büyümesi nisan ayı etkisiyle yavaşlamakla birlikte geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 7,0 oranında seyretmektedir. 10 sektörde
üretim artışı yüzde 10’un üzerindedir. Dört alt sektörde ise üretim
geçen yılın gerisinde kalmıştır.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
75
EKONOMİK PERSPEKTİF
TABLO.4 EURO ALANI İNŞAAT SEKTÖRÜ
BÜYÜME DEĞİŞİM / YÜZDE (%)
Ocak-nisan döneminde en yüksek
üretim artış yüzde 60,1 ile duvar
kağıtlarındadır. Onu sırası ile yüzde
29,1 artış ile metalden kapı ve pencere sektörü, yüzde 23,2 artış ile boya
ve vernik sektörü, yüzde 20,6 artış ile
elektrikli aydınlatma ekipmanları ve
yüzde 17,4 artış ile parkeler izlemektedir.
Yılın ilk dört ayında çimento üretimi
yüzde 8,7, hazır beton üretimi yüzde
7,1, seramik karo ve kaldırım taşları
yüzde 7,1, inşaat amaçlı beton ürünleri üretimi yüzde 11,3 ve radyatör ve
kazan imalatı yüzde 8,4 artmıştır.
Ocak-nisan döneminde en yüksek
üretim gerilemesi ise yüzde 23,5 ile
soğutma ve havalandırma donanımları
üretiminde olmuştur. Çelik tüpler
ve profiller üretimi ise yüzde 9,4
gerilemiştir.
NİSAN AYINDA YILLIK
İHRACAT 21,68 MİLYAR DOLAR
2014 nisan ayında inşaat malzemesi
ihracatı 1.93 milyar dolar olmuş ve
geçen yılın aynı ayına göre yüzde
4,8 artmıştır. Yeni yılda ihracat artışı
geçen yılın üzerinde gerçekleşmektedir. İlk dört ayda ihracat 7,26 milyar
dolar ve ihracat yüzde 5,1 yükselmiştir. 2014 yılı nisan ayında yıllık
ihracat 21,68 milyar dolar olmuştur.
Yıllık ihracat artışı yüzde 1,6 olarak
gerçekleşmiştir. 2014 yılının ilk dört
76
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
aylık döneminde mart hariç daha iyi
bir ihracat performansı görülmektedir.
Avrupa Birliği’ndeki toparlanma ile
birlikte ihracat artışı ivme kazanacaktır.
İTHALAT GERİLİYOR;
YILLIK İTHALAT 10,19 MİLYAR
DOLARA DÜŞTÜ
2014 yılının ilk dört ayında ithalat geçen yılın altında gerçeklemiştir. Nisan
ayında ithalat yüzde 6,8 düşmüştür.
Yılın ilk dört ayında ise ithalat 3,05
milyar dolar, ithalattaki gerileme ise
yüzde 5,7 olmuştur. 2013 yılında
inşaat malzemeleri ithalatı yüzde
21,3 oranında artmış ve 10,37 milyar
dolara ulaşmıştı. 2014 yılında ise
inşaat malzemeleri ithalatı dört aydır
gerilemektedir. Böylece yıllık ithalat
Nisan ayı itibariyle 10,19 milyar
dolara inmiştir
EURO ALANI’NDA İNŞAAT
SEKTÖRÜ ÜÇ YIL SONRA 2014’TE
BÜYÜMEYE GEÇTİ
Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi’nde
inşaat sektörü üç yıllık küçülme ardından 2014 yılı ilk çeyrek döneminde 6,9 oranında büyümüştür. Büyüme
nisan ayında da sürmüştür ve yüzde
8,0 olarak gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği inşaat sektöründe büyüme inşaat
malzemeleri pazarını da genişleme
yönünde destekleyecektir.
DÖNEM
YAPI RUHSATI
DAİRE SAYISI
YAPI KULLANIM
İZİN BELGESİ
2011
650.285
555.163
2012 Q1
144.405
115.761
2012 Q2
217.476
129.562
2012 Q3
168.116
123.645
2012 Q4
225.873
177.980
2012
755.870
546.948
2013 Q1
157.769
148.812
2013 Q2
232.574
151.207
2013 Q3
198.432
154.216
2013 Q4
222.009
241.443
2013
810.784
695.678
2014 Q1
278.051
152.975
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
TABLO.3 ALINAN KONUT YAPI
RUHSATI VE KULLANIM İZİN BELGELERİ
DÖNEM
TOPLAM
İNŞAAT
SEKTÖRÜ
KONUT
İNŞAATI
KONUT
DIŞI BİNA
İNŞAATI
2012 Q1
-5.9
-5.3
-9.0
2012 Q2
-6.1
-5.7
-7.7
2012 Q3
-4.7
-4.0
-6.5
2012 Q4
-4.3
-4.1
-5.1
2013 Q1
-5,9
-5,5
-7,4
2013 Q2
-3,6
-3,6
-4,0
2013 Q3
-1,0
-0,9
-1,8
2013 Q4
-1,1
-0,9
-2,0
2014 Q1
6,9
7,4
5,2
2014 NİSAN
8,0
9,4
2,8
Kaynak: Eurostat
STRATEJİK BAKI
Liderlikte insan ilişkileri
İyi liderler, takımın başarısı için üyelerin kendi gelişimlerini engelleyecek davranışta bulunmazlar.
Birlikte çalıştığı insanlara zaman yatırımı yapan, onların gelişimi için samimi katkıda bulunan,
insan ilişkilerine olumlu bir yaklaşım gösteren, ancak zorluklardan kaçmayan bir yaklaşım, tüm
liderlerin benimsemesi gereken bir yaklaşımdır.
Dr. Yılmaz Argüden
ARGE Danışmanlık
Yönetim Kurulu Başkanı
78
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
L
iderlik, insanların davranışlarını değiştirebilme yeteneği ve kapasitesidir.
Liderlik, iyi bir stratejist olmanın, cazip
bir karizma ve iletişim becerisine ve gerektiğinde risk alabilecek kararlılığa sahip olmanın
ötesinde insanları motive edebilmeyi ve yetkelendirebilmeyi gerektirir.
Bu nedenle gerçek liderler insanlarla ilişkilere
özel bir önem verirler, onların yeteneklerine
güvenir ve onların yeteneklerini geliştirmeye
çalışırlar.
Liderlerin en çok zaman ayırdıkları konu insan
ilişkileridir. Dolayısıyla, insan ilişkileri konusund yetkinliklerini geliştirmeye özellikle
sundaki
önem verirler.
İnsa
İnsanları
motive edebilmenin en önemli araçlarınd biri onların yeteneklerine güvenildiğini
rından
hisse
hissetirebilmektir.
İnsanlara başarabilecekleri
hede koymak ve bu hedeflere ulaşıldığında
hedefler
kend
kendilerini
kutlayarak daha yüksek hedefler
koym onların motivasyon düzeylerini artırır.
koymak,
Herk eşit davranmakla, adil davranmak
Herkese
aras
arasında
fark vardır. İnsanlar, motivasyon düzeyl yetkinlikleri ve performansları farklı olzeyleri,
duğu göre onları yönlendirmek için de farklı
duğuna
davr
davranışlar
gerekir. Bu nedenle liderler beraber
çal
çalıştıkları
insanları iyi tanımak üzere zaman
ya
yatırımı
yapmaktan çekinmezler. Onları
f
farklı
ortamlarda test ederek hangi davranış
tarzına daha etkin cevap verebileceklerini
sezmeye çalışırlar.
İnsanlara bağlılığını gösteren liderler,
onların da bağlılığını kazanır. Birlikte
çalıştığınız insanlar için önemli olan
konularda, onlarla ilgilenmek, onları zor
zamanlarında yalnız bırakmamak değişim gerektirdiği güçlükleri birlikte aşmada
min
yard
yardımcı
olur. Liderin takımın her elemanı için
zorlu
zorlukları
birlikte aşma çabalarından tüm takım etkilenir. Gerçekten ihtiyaç olacağı zaman
kend
kendilerine
de sahip çıkılacağını hissedenler,
daha iyi takım oyuncusu olurlar.
li
İyi liderler,
takımın başarısı için üyelerin
kend gelişmelerini engelleyecek davranışta
kendi
bulu
bulunmazlar.
İyi lider, bir yandan takımın
perf
performansını
artırmaya çalışırken, bir yandan
da takım üyelerinin kariyerlerinde gelişmelerine destek verirler. Onların başka pozisyonlara
hazırlanmalarına yardımcı olurlar.
İyi liderler, sadece yıllık performans değerlendirmelerinde değil, tüm yıl boyunca birlikte
çalıştıkları arkadaşlarına performansları ve
gelişme alanlarıyla ilgili geri bildirimde bulunurlar. Performans hakkında zamanında dürüst
geri bildirimde bulunmak, takımın gelişmesini
sürekli kılmanın önemli ön şartlarından biridir.
İnsanları motive edebilmek, onları sevmekten
geçer. Ancak sevginin bir zafiyet olmamasına da
dikkat etmek gerekir. Sevdiklerinin problemlerini görmezden gelme eğilimi, iyi liderlerde
görülmez. Sevdiklerinin problemleriyle yüzleşme ve onları aşma cesaretini göstermek, iyi
liderlik özelliklerindendir. Çünkü problemler
onlardan kaçılarak değil, onlarla ilgili çözümler
üretilerek aşılır. Zamanında ele alınmayan
küçük konular, zamanla büyür ve çözümü de
daha zorlaşır.
Takım oluşturmanın ve performans geliştirmenin en etkili yöntemlerinden birisi de sürekli
olarak bilgi paylaşımı sağlamak ve örnek olmaktır. Öğretmek, öğrenmenin ve gelişmenin
temelidir. İnsanlar uyguladıklarının çoğunu işi
yaparken öğrenirler. İyi liderler iş yapma sürecinde birlikte çalıştıkları arkadaşlarına destek
olarak onlara koçluk yaparlar.
İnsanların hata yapmalarına fırsat tanımak, onların öğrenme sürecini desteklemek, hataların
tekrarlanmaması için geri besleme, bilgi paylaşım ortamları yaratma gibi süreçler geliştirmek
insanları etkileme sanatının araçları arasındadır.
Bu yaklaşım, takımın yaratıcılığını geliştirir.
Birlikte çalıştığı insanlara zaman yatırımı
yapan, onların gelişmesi için samimi katkıda
bulunan, insan ilişkilerine olumlu bir yaklaşım
gösteren, ancak zorluklardan kaçmayan bir
yaklaşım, tüm liderlerin benimsemesi gereken
bir yaklaşımdır.
Liderler, insanları sadece bugünkü performanslarıyla değil, aynı zamanda gelecekteki
potansiyelleriyle de değerlendirirler. İşlerini
hem bugünkü performansı, hem de gelecekteki
potansiyeli geliştirmek gayesiyle yönetirler.
MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI
Mimar Nevzat Sayın:
“Ekonomik koşullar iyi
Ünlü mimar Nevzat Sayın, iyi bir
tasarımın ille de pahalı olması
gerekmediğini vurgulayarak, kendi
tercihinin de zaten her zaman
ekonomik olandan yana olduğunu
belirtiyor ve bunu başkalarının
talep ettiği bir zorunluluk olarak
algılamadığını söylüyor.
“Ekolojik mimari,
bir zorunluluk ya da
pazarlama taktiği olarak
görüldüğü sürece bu
çalışmalardan dişe dokunur
bir sonuç alınamayacak
gibi görünüyor. Bizim de
bu konuda çalışmalarımız
var. Örneğin, Malatya’da
bir cami projesi için
bu konuda
yoğunlaşmıştım
ancak bu proje
Başbakan tarafından ‘fazla
modern’ bulunduğu için
yapılamadı.”
80
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI
tasarımı engellemez”
Nevzat Sayın'ın Malatya için tasarladığı cami projesi.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
81
MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI
E
serleriyle ülkemizin en başarılı
mimarlarından biri olan Nevzat
Sayın, imza attığı projelerle
uluslararası alanda adından söz
ettiren bir isim.
Mimarlığın, uzun ve oldukça zorlu bir süreç
olmasının yanı sıra tutkuyla yapıldığında
dünyanın en tatmin edici işi olduğunu
düşünen Sayın’a göre mimarlık, her şeyden
önce çok fazla çalışma gerektiren bir uğraş.
Mimarlığı uzun bir yolculuk olarak algılayan
Sayın, haksız da sayılmaz. Gerçekten de çok
çabuk sonuç alınabilen, emeğinizin karşılığını hemen görebildiğiniz bir iş değil mimarlık. Özellikle de ciddi bir proje söz konusu
olduğunda bir mimarın aklından geçenlerin
gerçekleşmesi için yaklaşık dört-beş yıla ihtiyaç var. Dolayısıyla, mimarların sakin ve sabırlı olmayı, beklemeyi, vazgeçmeyi ve tekrar
en baştan başlamayı kanıksaması gerekiyor.
Sayın’ın çeşitli söyleşilerinde dile getirdiği
konulardan biri de tam da bu nedenle tutku.
Nevzat Sayın için tutku, mimar olmanın minimum koşulu... Sayın, bir mimarın başına
gelenleri bir felaket gibi yaşaması durumunda, öğrenme ve hayallerini gerçekleştirme
şansını kaybeceğine inanıyor.
Nevzat Sayın, günümüz Türkiyesindeki
mimarlığın durumunu da “sıkıntılı” olarak
nitelendiriyor. Nitekim 3. Yeşil Binalar
Zirvesi’nde yaptığı konuşmada da aynı
soruna değinen Sayın, başta İstanbul olmak
üzere kentlere günümüzde yapılan, sonraki
Ataşehir Finans Merkezi
ofis binası projesi
ferah yapılara bakarak şaşırdığını, hayran
kaldığını, aynı etkinin tersinin, sonraki
nesiller de bugün için geçerli olacağını
ifade etmişti.
Mimar Nevzat Sayın’la, kendisi, eserleri
ve Türkiye’deki mimari ortam üzerine
konuştuk...
ÖNCE BİR “USTA”
İLE ÇALIŞMAYA KARAR VERDİ
Mimarlık eğitimini Ege Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde
Sabancı Müzesi The Seed Konser Salonu
Fotoğraf: Cemal Emden
nesillerin “Atalarımız topluca aklını kaçırmış
olmalı” diye değerlendireceğini söylemişti.
Yapılan birçok projenin tarihteki Selçuklu
ve Osmanlı yapılarındaki incelikleri ve nezaketi taşımadığını işaret eden Nevzat Sayın,
şimdiki neslin Harran evlerine, Anadolu’daki
82
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
alan Sayın, o dönemdeki akademisyen
olma hayalinden de söz ediyor; “Ama
yüksek lisansımı yaparken bu isteğimden vazgeçtim ve yapı yapmak üzerine
yoğunlaşmak istedim. Bu amaçla bir ‘usta’
ile çalışmaya karar verdim. İyi bir rastlantı
sonucu Cengiz Bektaş ile
dört yıl çalıştım. Dört yılın
sonunda ustamdan ayrıldım
ve iki yıl gezdim. İki yılın
sonunda da tekrar çalışmaya karar verdim. Çeşitli
biçimlerde çalışma koşulları
oluşturdum ve kendi yapılarımı yapmaya başladım. Bu
durum hala devam ediyor.”
Nevzat Sayın için bugüne
dek sonuçlandırdığı mimari
çalışmaları arasında eğitim
ve endüstri yapıları biraz
daha önemli bir yer tutuyor
ancak “mimarlık” yapabileceği her konunun
ya da alanın kendisi için aynı öneme sahip
olduğunun altını çiziyor;
“Bu tanıma giren çok farklı konularda
çalışmalar yaptım. Yayınladık, anlattık ve
başkalarıyla paylaşmaya çalıştık.”
MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI
Göksu Ofis / Fotoğraf: Cemal Emden
Nevzat Sayın
kimdir?
1954 Hatay, Dörtyol’da doğdu.
zmir Atatürk Lisesi’nden sonra
Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Mimarlık Bölümü’nü
bitirdi. 1980-1984 yılları arasında
okul sonrası mimarlık eğitimi için
Cengiz Bektaş ile çalıştı. Bilgi
Üniversitesi mimarlık yüksek
lisans programının kurucu üyesi
olan Nevzat Sayın, 1985’ten
beri kendi mimarlık atölyesinde
(NSMH - Nevzat Sayın Mimarlık
Hizmetleri) çalışmalarını
sürdürüyor.
1992 yılında yeniden yapılanarak,
katılımcı bır yönetim ve yürütme
anlayışına kavuşan NSMH, diğer
mimari grup ve disiplinlerden
oluşan ekiplerle de verimli bir
çalışma zemini oluşturuyor.
NMSH’de bugüne kadar irili
ufaklı 270 proje konusu ele
alınmış; 3.000.000 m² kapalı
alan ve 12.000.000 m² açık alan
projelendirilmiş.
Çalışmaları ve ödülleri
1992 yılında Gön Deri Fabrikası 1,
1996’da yine Gön Deri Fabrikası
2 ve 1998’de Tekirdağ/Saray
“Boşluktaki Beyaz Ev” projeleri ile
Mimarlar Odası ödülleri aldı. Dikili
Yahşibey Köyü’ndeki mevcut yapıların
restorasyonu ve yeni yapılarla
oluşturulan ürünler nedeniyle Ağa
Han mimarlık ödüllerine iki kez aday
gösterildi. 2004 yılında “Nevzat Sayın,
Düşler Düşünceler şler” başlıklı kitabı
yayımlandı. 2010’da Emre Arolat ile
birlikte gerçekleştirdiği Santral stanbul
Çağdaş Sanatlar Müzesi ile “The
Chicago Athenaeum”un düzenlediği
“International Architecture Awards
for the Best New Global Design”
ödüllerini kazandı.
Lapis Han /
Fotoğraf:
NSMH Arsivi
i
Sabancı Müzes
lonu
Sa
r
se
The Seed Kon
den
Em
al
em
Fotoğraf: C
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
83
MİMARLIK & İN AAT DÜNYASI
“İYİ BİR TASARIMIN
PAHALI OLMASI GEREKMEZ”
Çalışmalarında, ekonomik koşulların da kendisi için
tasarım verilerinden biri olduğunu anlatan Sayın,
bunun diğer veriler gibi önemli bir belirleyici
olduğunu söylüyor. İyi bir tasarımın ille de pahalı
olması gerekmediğini vurgulayan Sayın, sözlerini
şöyle sürdürüyor:
“Tercihim, her zaman ekonomik olandan yana
olduğu için bunu başkalarının talep ettiği bir
zorunluluk olarak algılamıyorum. Zaten benim
tercihlerimden biri ve bu yüzden de tasarımlarım
için bir engel değil, verilerden biri.”
Çalışmalarında hangi kriterleri ön plana aldığını
sorduğumuz Nevzat Sayın, hiçbir tasarımın her
şeyi çözmek için aday olamayacağını, dolayısıyla da her tasarımın başlangıç noktasının farklı
ve ele aldığı konulara bağlı olarak kaldıraç
noktasının kendine özgü olduğunu anlatıyor;
Dikili Evi
(İ
“Bu yüzden her yeni çalışmada ön plana alıFotoğraf: zmir)
Cemal Em
nan kriterler değişiyor. Değişmeyen tek şeyin
den
‘içtenlik’ olduğu söylenebilir.”
“TÜRKİYE’DE
MİMARLIĞIN
DURUMU SIKINTILI”
Türkiye’de mimarlık
eğitiminin ve mimarlığın
günümüzdeki durumunun
sıkıntılı olduğunu hatırlatan
Sayın, “Mimarlık eğitimi iyi
olsaydı ‘durumu’ da iyi olurdu.
Ancak her şeye rağmen geleceği
iyi görüyorum. Ne kadar iyi olur
bilmiyorum ama bugünden daha
iyi olacaktır” ifadelerini kullanıyor.
Nevzat Sayın, Türkiye’deki
Sabancı
Müzesi
The Seed
Konser
Salonu
Fotoğraf:
Cemal
Emden
84
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
mimarlık eğitiminin eksikleri
bulunduğunu, dört yıllık
eğitimin sadece bir temel
eğitim olduğunu ve artık yeterli
olmadığını, 4+2 yıllık bir eğitime
geçilmesinin şart olduğunu
düşünüyor.
Sayın, “Türkiye’de mimarların
kendilerini ortaya koyabilme şansları ne kadar” şeklindeki sorumuzu
ise, “Doktorların, futbolcuların,
aşçıların, psikologların kendilerini ortaya koyma şansları kadar?..
Mimarlık, çok zorda kalmadıkça
istenen bir şey değil, ama istendiğinde alınabilen bir şey” sözleriyle
yanıtlıyor.
“EKOLOJİK MİMARİ, BİR PAZARLAMA TAKTİĞİ OLMAMALI”
Dünyada yaygınlaşan ekolojik
mimarinin Türkiye’de de yansıması
olduğundan söz eden Sayın, ancak
şimdilik biraz iğreti durduğunu
anlatıyor; “Ekolojik mimari, bir
zorunluluk ya da pazarlama
taktiği olarak görüldüğü sürece
bu çalışmalardan dişe dokunur
bir sonuç alınamayacak gibi
görünüyor. Bizim de bu
konuda çalışmalarımız var.
Örneğin, Malatya’da bir
cami projesi için bu konuda
yoğunlaşmıştım ancak bu
i
Arsiv
H
proje Başbakan tarafından
M
S
N
raf:
‘fazla modern’ bulunduğu
i / Fotoğ
v
E
ı
z
a
M
için yapılamadı.”
DÜNYA TURU
KONUT
ASEAN
balonu Körfez ve
Pasifik’e kayıyor
Zirvesi için Koreli şirket
Ssangyong E&C,
kolları sıvadı
Güney Kore’nin önde gelen inşaat firmalarından Ssangyong E&C, Güneydoğu
Asya Uluslar Birliği (ASEAN) zirvesi için
Malezya’da otel ve toplantı merkezi inşa
edecek. Ssangyong E&C inşaat firmasında düzenlenen basın toplantısında
yapılan açıklamada, firmanın Malezya’da
87 lüks odalı St. Regis Langkawi oteli ve
toplantı salonunu kapsayan 81 milyon
dolarlık proje ihalesini kazandığı bildirildi. Otele on altı adet su villası, yüzme
havuzları ve yatlar için özel iskelenin
dahil olacağı ve tüm projenin toplam 32
ay içinde tamamlanması öngörülüyor.
Ssangyong E&C firmasının, sadece 2014
yılı içinde aralarında Singapur, Hindistan
ve Irak’ın da olduğu toplam sekiz ülkede
yaklaşık üç milyar dolar değerinde 18
proje ihalesini kazandığı bildirildi. Öte
yandan, Güney Kore, Çin ve Japonya da
dahil olmak üzere 10 Güneydoğu Asya
Ulusal Birliği ülkesi liderinin katılacağı
zirvenin, Nisan 2015’te Malezya’da
düzenleneceği biliniyor.
86
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
ALMANYA’DA
konut inşaatlarında
bahar havası!
Almanya’da son derece düşük seyreden
konut kredisi faizleri, gittikçe daha çok
sayıda insanı konut inşaatına yönlendiriyor. Ailelerin inşaatta birinci tercihi
“müstakil ev” olsa da çok katlı bina
inşaatında da patlama yaşanıyor. Bu nedenle konut inşaatında tam bir baharın
yaşandığı ülkede, konut inşaatı sayısı
son dört yıldır artmaya devam ediyor.
2013’te vatandaşlar belediyelerden tam
270 bin konut inşaat izni aldı. Bu bir
önceki yıla göre 31 bin daha fazla konut
inşaatı anlamına geliyor.
Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine
göre en fazla “çok katlı bina” inşa ediliyor. Çok katlı bina sayısı son bir sene
içinde dörtte bir oranında arttı. Uzmanlar bunun en önemli nedeninin kredi
faizlerindeki düşüş olduğu görüşünde.
Uzmanlara göre, vatandaşların konut
kooperatiflerine üye olarak ev sahibi
olmayı tercih etmeleri, çok katlı binalara
olan talebi artırıyor.
Almanya’da sadece yeni konut sayısı
artmıyor, eski binalar için inşaat ruhsatı
talebi de artıyor. Geçtiğimiz yıl 30 bin
adet eski bina restorasyonu ve yeniden
inşa ruhsatı verildi. Bu sayede hem daha
çok sayıda aile ev sahibi oluyor, hem
de çevreye katkı sağlanmış oluyor. Zira
yeni binalar daha iyi bir izolasyona sahip
oldukları için eskilerine oranla çok daha
tasarruflu. Hem enerji hem ısınma yakıtı
alanlarında yeni binalar, çok daha çevre
dostu olarak öne çıkıyor.
IMF İdari Direktör Yardımcısı Min Zhu,
geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamada,
Asya ve Latin Amerika’daki birçok
gelişen ülkede, konut kredileri ve konut
fiyatlarının güçlü bir ivme kazandığını
ve konut piyasalarının ısınma sinyalleri
verdiğini açıkladı. Önde gelen küresel
danışmanlık firmalarından Knight Frank
de küresel fiyat endeksinin yılın ilk üç
ayında art arda sekizinci çeyrek yükseliş
gösterdiğini bildirdi. Bir diğer emlak
araştırma şirketi Global Property Guide
ise dünya genelinde konut fiyatlarında
artışın sürdüğünü belirtiyor. Kuruluş, fiyat artışlarının Pasifik ülkeleriyle Körfez’e
kaydığına dikkat çekiyor.
Knight Frank’ın hazırladığı endekse
göre yılın ilk çeyreğinde sadece dünya
genelinde fiyatlar ortalama yüzde 0.6
yükseldi. Türkiye son bir yılda fiyatların en çok arttığı dördüncü ülke oldu.
Türkiye’de ocak-mart döneminde fiyat
artışı bir önceki çeyreğe oranla yüzde 2.9
olurken, son bir yıla bakıldığında fiyatların yüzde 13.8 olduğu görüldü. Son
bir yıllık fiyat artışında yüzde 27.7 ile ilk
sırada yer alan Dubai’yi, fiyatların aynı
dönemde yaklaşık yüzde 18 arttığı Çin
izledi. En büyük fiyat artışının yaşandığı
üçüncü ülke Estonya’da ise yıllık artış
yüzde 16.2 olarak gerçekleşti. Fiyatların
artış gösterdiği ilk on ülke içinde Tayvan,
Brezilya, Avustralya, Kolombiya, ABD ve
İzlanda da bulunuyor.
Global Property Guide tarafından
hazırlanan bir diğer endekse bakıldığında izlenen 45 konut pazarının 31’inde
fiyatlar arttı. Raporda, “Fiyat artışı, Yeni
Zelanda, Avustralya ve hatta Körfez
ülkelerinin bazıları ile Avrupa’daki bazı
ülkelere kayıyor. Dubai fiyat artışının en
güçlü olduğu yer. Avrupa pazarlarında
da yükseliş var. Türkiye de Avrupa’da
hızlı büyüyen pazarlardan” tespitine yer
verildi.
DÜNYA TURU
ALMANYA’DA
başarısız inşaat
projeleri vatandaşa
pahalıya mal oldu
PEKİN’DE
bir ev fiyatıyla
ABD’de altı ev alınıyor!
Çin medyasına göre, Pekin’in merkezindeki iki oda bir salondan oluşan evini
geçen yıl 3 milyon yuana (484 bin dolar)
satan bir Çinli kadın, Houston’da aldığı
evlerin her birini 400 dolara kiraya verdi.
Li ismindeki Çinli kadın, şu an kiradan
aldığı paralarla Pekin’de sattığı evde
kiracı olarak oturuyor. Li’nin ABD’deki
evlerinden aldığı kira parasıyla Pekin’de
ödediği kira arasındaki fark, kendisine
yılda 100 bin yuandan fazla (16 bin
dolar) kar sağlıyor.
ABD merkezli Milli Emlak Komisyoncuları Birliği’nin (NAR) emlak raporuna
göre, ABD’de yabancılara yapılan emlak
satışlarında Çinliler, Hong Konglular ve
Tayvanlılar, yüzde 25 paya sahip. Raporda, Nisan 2013 ile Mart 2014 dönemi
arasında Çinlilerin toplam yatırımı 22
milyar doları buldu ve alımların yüzde
76’sı nakit para ile yapıldı. NAR’ın
raporunda ayrıca ABD’deki uluslararası
emlak satışlarında ortalama fiyatlar Nisan
2013 ile Mart 2014 dönemi arasında 396
bin 180 dolar olurken, Çinli alıcıların
ödediği satın alma fiyatı ise 590 bin 826
dolar oldu.
Bu arada Çin’deki bir emlak şirketinin
verilerine göre, Pekin’de Haziran 2014’te
yeni yapılan apartman dairelerinin
ortalama metrekare fiyatı 33,500 yuan
(yaklaşık 5 bin 500 dolar), ikinci evlerin
ortalama metrekare fiyatları ise 38 bin
821 yuan (yaklaşık 6500 dolar) oldu.
GAYRİMENKUL
sektörü 2020’yi bekliyor
PwC’nin yeni araştırması “Gayrimenkul
2020: Geleceği İnşa Etmek” (Real Estate
2020: Building the future) raporuna
göre, gelişmekte olan pazarlar başta
olmak üzere hızlı şehirleşme ve demografik değişimle birlikte 2020 yılına kadar
gayrimenkul sektörü dünya genelinde
önemli bir büyümeye sahne olacak.
Rapora göre, 2012 yılında 29 trilyon
dolar olan yatırım yapılabilir gayrimenkul varlıklarının değerinin yüzde 55’lik
bir artışla 2020 yılına kadar 45,3 trilyon
dolara ulaşması ve bu yükseliş trendinin 2030 yılına kadar devam etmesi
bekleniyor.
Büyümenin ağırlıklı olarak görüleceği
gelişmekte olan piyasalardaki ekonomik
gelişme, daha nitelikli bir kiralama sisteminin oluşmasını sağlayarak, mülkiyet
haklarının daha şeffaf hale gelmesine imkan sağlayacağı düşünülüyor.
Gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik
büyüme trendi, ticari gayrimenkul ve
altyapı yatırımlarında da önemli rol
oynayacak. Rapor ayrıca, özel sermayenin gayrimenkul ve altyapı ihtiyacına
finansman sağlanması sürecinde kritik
bir rol üstleneceğini de gösteriyor.
Gayrimenkul 2020 raporuna göre, birincil gayrimenkul dünyasındaki yoğun
rekabet, gayrimenkul yöneticilerini ve
yatırımcılarını kazanç getirecek yeni fırsatlar aramaya zorluyor. Bununla birlikte
değişen gayrimenkul dünyasının, bu
kişileri çeşitli yeni risklerle karşı karşıya
bırakacağı da bir gerçek.
Raporun bölgelere göre beklentileri açıklayan bölümünde, Ortadoğu ve Afrika’da
2012’de 1,5 trilyon dolar olan toplam
yatırım yapılabilir gayrimenkulun, 2020
yılına kadar yüzde 62 artarak 2,5 trilyon
dolarlık değere ulaşacağı belirtildi.
Rapora göre Euro Bölgesi’nde ise 2012
yılında 6,8 trilyon dolar olan toplam
yatırım yapılabilir gayrimenkul, 2020
yılına kadar yüzde 27 artarak, 8,6 trilyon
dolarlık değere ulaşacak.
Almanya’da federal hükümetin desteği
ile yürütülen inşaat projeleri öngörüldüğünden daha fazla masrafa sebep oluyor.
İmar Bakanlığı’nın basına yansıyan bir
raporuna göre 40 büyük projenin sadece
14’ü öngörüldüğü gibi tamamlanacak. Diğer projelerdeki oluşan toplam
masraf ise 1 milyar euroyu buluyor. BER
Havalimanı, Hamburg Elbe Filarmonyası
veya yeni BND Binası gibi inşaat projeleri
planlandığından daha fazla masrafa sebep olmasıyla tanınıyor. Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal İmar ve Sosyal
İşleri Bakanı Barbara Hendricks, konuyla
ilgili kurum içi bir rapor hazırlatarak,
Federal Meclis’e sundu.
Bakanlık sözcüsü yaptığı açıklamada, tüm bu projelerin geçen yasama
dönemine ait projeler olduğuna dikkat
çekerek, Bakan Hendricks’in ek masraflar konusunda Federal Meclis’i zamanında bilgilendirmek ve şeffaflık sağlamak
istediğini belirtti. Söz konusu rapora
göre 40 büyük inşaat projesinden sadece
14’ünün öngörüldüğü gibi tamamlanması bekleniyor. Kalan projelerde ise “diğer
maliyet riskleri” altında ek masraflar
oluşması bekleniyor.
Yeşiller partili Federal Meclis Üyesi Lisa
Paus ise Spiegel’e yaptığı açıklamada,
“Kamu sektörü bir tarafta personelde
tasarruf yaparken, diğer tarafta kötü
planlama ve kontrolden dolayı imar
projelerinde sürekli milyonlarca euro
kaybediyor” eleştirisinde bulundu.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
87
İHRACAT KAPILARI
Doğu Afrika’nın incisi:
KENYA
88
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
İHRACAT KAPILARI
Doğu Afrika
bölgesinin
ekonomik, ticari
ve lojistik üssü
konumundaki
Kenya, aynı
zamanda bölgesinin
finans ve iletişim
merkezi. Doğu
Afrika’nın en
sanayileşmiş ülkesi
olan Kenya, istikrarlı
ekonomisiyle
yabancı yatırımcılar
için geniş olanaklar
sunuyor.
Coğrafi Konumu
Yüzölçümü
Y
Nüfus
N
Nüfus Yoğunluğu
N
Başkent
B
Resmi Diller
R
: Doğu Afrika
: 581.300 km2
: 43.324.000
: 74 kişi / km2
: Nairobi
: İngilizce,
Swahili
Ticari Dili
: İngilizce
Önemli Şehirleri : Nairobi
Para Birimi
P
: Kenya Şilini
Zaman Ayarı
Z
: GMT +3
D
Din:
Protestan (%45), Katolik (%33),
P
Müslüman (%10), yerel inançlar
M
(%10), diğer (%2)
Kuruluş Üyelikleri:
K
Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği
B
(COMESA), Afrika Kalkınma
Bankası,
Doğu Afrika Topluluğu (EAC),
Doğu Afrika Kalkınma Bankası
(EADB)
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
89
İHRACAT KAPILARI
J
eo-stratejik konumu itibarıyla çok
kritik önemde bir ülke olan Kenya, yatırımcılar için doğal bir cazibe merkezi.
Bu bağlamda ülke, Doğu Afrika’ya açılan
bir kapı olarak, bölgesinin finans, iletişim
ve ulaşım üssü. Birçok uluslararası şirketin
kendilerine bölgesel merkez olarak seçtiği
Kenya’da çok sayıda yabancı yatırımcıdan
oluşan güçlü bir özel sektör mevcut.
Yaklaşık 43 milyon nüfusla Afrika’nın nüfusu en yoğun yedinci ülkesi olan Kenya,
yaklaşık 41,8 milyar dolarlık GSYİH’si ile
Sahra Altı Afrika’nın en büyük altı ekonomisinden biri. Doğu Afrika bölgesinin
ekonomik, ticari ve lojistik üssü konumundaki Kenya, yaklaşık 140 milyonluk Doğu
Afrika Birliği pazarı ile 458 milyonluk
Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı’na
(COMESA) erişim imkanı sağlıyor.
Kenya ayrıca, bir dizi çok taraflı ve ikili
ticaret anlaşmalarının tarafı durumunda.
Dünya Ticaret Örgütü’nün de üyesi olan
ülke, ABD’nin AGOA (Afrika Büyüme ve
Fırsatlar Yasası) kapsamında giyim eşyaları
başta olmak üzere bir dizi üründe ABD’ye;
Asya-Karayip-Pasifik-AB Ticaret Anlaşması
çerçevesinde ise AB pazarına gümrüksüz
ihracat olanağı tanıyor.
Kenya’da 2012 yılında gerçekleşen yüzde
4.6’lık büyüme oranının 2013 yılında aşılarak, iç ekonomik koşulların düzelmesi ve
dış ticaret ortaklarıyla ilişkilerin geliştirilmesi sonucu yüzde 5.9 oranında büyüdüğü görülüyor.
Birleşmiş
Milletler’in raporuna göre,
2014 yılında
ise büyümenin yüzde
6,1 oranına
yükselmesi
bekleniyor.
Ülkede zaman zaman oluşan belirsizlikler
dışında Kenya ekonomisi genel olarak
istikrarlı bir çizgide ilerliyor. Türkiye’nin
Kenya’daki Ticaret Müşavirliği’nin 2014
yılı raporuna göre, Kenya’nın bölgesel bir
merkez olması ve Doğu Afrika Topluluğu
birleşme sürecinin, 2013-2020 yılları arasında ülke GSYİH’sinin yüzde 5,7 büyümesine katkı sağlayacağı öngörülüyor. 2011
yılında yüzde 18,6 oranını gören enflasyon
ise başarılı para politikaları sayesinde 2012
ve 2013 yıllarında yüzde 7 oranına gerilemiş durumda.
Ancak Kenya’nın en önemli sorunlarından
90
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Yatırım fırsatları
biri zayıf altyapısı... Bu sorundan ötürü
girdilerin nispeten yüksek olan maliyeti,
yerli ürünlerin fiyatlarının da yüksek olmasına yol açarak, ülkenin bölgesel pazarlardaki rekabet gücünü olumsuz etkiliyor ve
sanayideki kapasite kullanımını sınırlıyor.
Ülkedeki yüksek yoksulluk oranı da yerel
ürünlere olan talebin artması önünde engel
oluşturuyor ve talebin görece ucuz ithal
ürünlere yönelmesine yol açıyor. Bununla
birlikte, Doğu Afrika Topluluğu (EAC)
bünyesinde
oluşturulan
Gümrük
Birliği mekanizması,
daha geniş
bir pazar
imkanı ve
giderek artan bölge içi ticaretle birlikte, Kenya’nın
imalat sanayisinin büyümesi için yeni
fırsatlar sunuyor. Doğu Afrika Topluğu’nun
artan entegrasyonunun bankacılık hizmetlerine olan talebi artırmasıyla önümüzdeki
yıllarda Kenya’da bankacılık sektörünün de
büyümesine etki etmesi bekleniyor.
YABANCI YATIRIMLAR VE
DIŞ TİCARET
Doğu Afrika’nın en fazla sanayileşmiş
ülkesi olan Kenya, bölge içi rekabetle
karşı karşıya... Bu rekabet, son yıllarda
önemli ölçüde ekonomik büyüme gösteren
Kenya’da başlıca iş ve yatırım fırsatları
turizm, tarım, ulaşım ve altyapı, imalat
sanayi, iletişim, enerji, inşaat ve kimya
sektörlerinde yoğunlaşıyor. Ayrıca, havaalanları rehabilitasyonu, Lamu’da ikinci
bir liman projesi, Kenya - Uganda ve
bölgesel petrol boru hattı çalışmaları, rafineri inşaatı, petrol depolama ve dağıtım
tesislerinin inşaatı, güneş ve rüzgar enerji
tesisleri, kamu ve özel sektör tarafından
kentsel konut geliştirme programları,
inşaat sektöründe fırsat sunan alanlar
arasında.
Müteahhitlik hizmetleri alanında, ülkenin
özellikle kuzey bölgelerinin kuraklık
tehdidiyle karşı karşıya bulunması;
sulama, direnaj ve kanal inşaatları alanlarında yüklenici firmalara iş olanakları
sunuyor. Türk ürünleri kalitesi ve uygun
fiyatıyla Kenya’da olumlu bir imaja sahip.
Kenya’da iş yapan Türk, Kenyalı ve
yabancı işadamlarıyla görüşmeler ve TC
Nairobi Ticaret Müşavirliği tarafından
yapılan araştırmalar sonucunda; inşaat
malzemeleri, tekstil-konfeksiyon ve hazır
giyim, deri giyim, deri ayakkabı ve çanta,
gıda maddeleri, tarım makineleri, gübre,
tıbbi malzeme, ilaç ve kozmetik ürünlerin
ihracat potansiyeline sahip olduğu anlaşılıyor. Kenya ayrıca, ülkeye yerleşmek
ve yatırım yapmak isteyen girişimciler için
başta havası ve doğası olmak üzere birçok avantaj da sunuyor. Dünyanın sekizinci harikası olarak nitelendirilen Maasai
Mara ve Tsavo ulusal parkları ile başta
Mombasa olmak üzere doğu sahilleri,
gelişmiş otel ve konaklama imkanlarıyla
her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor.
İHRACAT KAPILARI
Uganda ile piyasa ekonomisi yolunda ekonomik reformlara imza atan Tanzanya’dan
kaynaklanıyor. Ancak üçü de söz konusu
Doğu Afrika Topluluğu’nun üyesi olan bu
ülkeler, 2005 yılında oluşturulan Gümrük
Birliği sonucunda her geçen gün birbirlerine daha da bağımlı hale geliyor.
Kenya’da ithal ikameci politikaların terk
edilerek, nispeten daha dışa açık politika
uygulamalarına geçilmesinin ardından,
ihracat ve ithalat işlemlerinin basitleştirilmesi hedefine yönelik önlemler alınmaya
devam ediliyor. Bu nedenle ülkenin dış
ticareti son 10 yıl içinde yaklaşık dört
kat büyüme gösterse de ithalatın büyüme
hızının ihracattan daha fazla gerçekleşmesi
dikkat çekiyor. Yine de ihracat, Kenya’da
tarımsal ürünlere katma değer sağlamada
önemli bir rol oynuyor. Ülkenin ihraç
malları nispeten çeşitlilik arz etmekle birlikte, çay ve bahçe bitkileri en önemli ihraç
kalemlerinden.
Yabancı Yatırımı Koruma Yasasına göre
Kenya’da, yabancı yatırımcı ülke dışına kâr
transferi yapmakta serbest. 1993 yılından
beri dalgalı döviz kuru sisteminin uygulanmakta olduğu Kenya’da, döviz işlemleri
ticari bankalar ve döviz büroları aracılığıyla
serbestçe yapılabiliyor.
Kurumlar vergisinin yüzde 30 olduğu ülkede, bu oran yerleşik olmayan firmaların
şubeleri içinse yüzde 37.5 olarak uygula-
nıyor. Mevzuata göre “vergilendirilebilir
gelir”, Kenya’da sağlanan gelir olarak
tanımlanıyor. Kenya’da üretilen mallar
ve ithal mallar standart olarak yüzde 16
KDV’ye tabi. Hükümetin ihracatı teşvik
programlarında yerli ve yabancı mal ayırımının yapılmadığı ülkede bir “iflas yasası”
bulunmuyor.
COĞRAFİ OLARAK NAKLİYE
KORİDORU KONUMUNDA
Kenya’nın altyapısı, büyüyen ekonominin
ihtiyaçlarını karşılamakta da zorlanıyor.
Oysa Kenya, konumu itibarıyla bölgede
önemli bir nakliye koridoru ve taşımacılık
arteri özelliğine sahip. Bu nedenle ekonomik sorunların aşılması ve bu özelliğin
daha verimli ve işlevsel hale getirilmesi
için ulaştırma alanında çeşitli yatırımlar
gündeme getirilmiş durumda.
Bu bağlamda, Afrika Kalkınma Bankası tarafından sağlanan finansmanın, karayollarında gerekli yatırımların hayata geçmesine
yardım edeceği öngörülüyor. 438 km’lik
“Mombasa-Nairobi-Addis Ababa Karayolu
Koridor Projesi”nin yanı sıra Kenya Demiryolları Şirketi’nin
Nairobi’den
Mombasa’ya yolculuk
süresini 10 saatten
3 saate indirecek
demiryolu projesi ve
Kenya hükümetinin 2 milyarlık dolarlık
yatırımla genişletip, modernleştireceği
Mombasa Limanı’nın; yalnızca Kenya
ekonomisinde değil, komşu ülkeler üzerinde de önemli oranda canlılık yaratması
bekleniyor.
EKONOMİNİN CAN DAMARI TARIM
Kenya ekonomisi uzun yıllar tarıma dayalı
olmuş. GSYİH’nin yüzde 30’unu oluşturan
tarım sektörünün istihdama katkısı yüzde
80 düzeyinde. İhracat gelirlerinin yaklaşık
yüzde 60’ı da tarım ürünleri ihracatından
oluşuyor.
Gıda üretiminin iklimsel koşullara göre
yıldan yıla farklılık gösterdiği ülke, aralıklı
olarak kuraklık ve sel baskınlarına maruz
kaldığı için gıda ihtiyacı da bu duruma
göre değişiyor. Kenya’da halen önemli bir
gelir kaynağı olan çiftçilik ve sığır yetiştiriciliği, ormancılık ve balıkçılıkla birlikte
ücret karşılığı istihdama yüzde 18’lik bir
katkı sağlıyor. İmalat sanayisi GSYİH’nın
yüzde yalnızca 10’unu oluşturmasına rağmen Kenya, Doğu Afrika’nın en sanayileşmiş ülkesi konumunda. bulunuyor.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
91
İHRACAT KAPILARI
Yatırım mevzuatı ve teşvikler
İNŞAATTA CANLANMA VAR
Ülkenin inşaat sektöründe ise küresel çalkantılara karşın dikkate değer bir büyüme
olduğu görülüyor. Orta vadede bu büyümenin daha da artacağı tahmin ediliyor.
Kenya ekonomisi, altyapı projeleri için
dış kredilere ve yardımlara bağımlı. Bu
nedenle Türk müteahhitlik ve müşavirlik
firmaları finansman imkanını kendileri
sağladıkları takdirde; yeni yolların yapımı,
mevcut yolların iyileştirilmesi, köprü
yapımı, toplu sosyal konutların inşası,
tarım alanlarında sulama kanalları, baraj
yapımı gibi birçok alanda yatırım olanağı
sağlayabiliyor.
Kenya’da altyapıya sahip, gelişmiş bir
inşaat sanayisi de mevcut. Kaliteli mühendislik, inşaat ve mimari tasarım hizmetlerine ulaşmanın mümkün olduğu ülkede,
yolların ve köprülerin durumlarının
iyileştirilmesi ve yeniden inşa edilmelerine
ilişkin çeşitli destek fonları ve programlar
yürürlükte. Nüfusun artışıyla birlikte düşük maliyetli prefabrik bina, mesken, ticaret merkezleri ve sınai yapıların inşasında
92
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
da yatırım olasılıkları söz konusu. Ayrıca,
gecekondu bölgelerinin durumlarının iyileştirilmesi, düşük ve orta gelirli kesimin
bütçesine uygun evler yapılması, inşaat
malzemelerinin imal edilmesi alanlarında
da yatırım fırsatları bulunuyor.
Kenya ekonomisi için hayati olan sektör
ise turizm... Ülkedeki restoran ve otel
faaliyetleri GSYİH’nin yüzde 11’ini oluşturuyor. Halihazırda ülkenin kıyı bölgesinde
ve doğal parklarında ve av alanlarında
yoğunlaşmış olan turizm sektörü, önemli
bir yatırım potansiyeli sunuyor. Kenya
hükümeti, bu sektörün diğer alanları da
kapsayacak şekilde bölgesel çeşitlenmesine özel bir önem verdiği için ülkede otel
inşaatı alanında önemli yatırım fırsatları
bulunuyor.
İNŞAAT MALZEMELERİNE
TALEP ARTIYOR
Kenya’da yapı ve inşaat malzemeleri eski
ve geleneksel ürün yelpazesi şeklinde.
Diğer gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin üretmekte olduğu yeni teknolojilerin
Önemli bir kısmı Nairobi ve Mombasa
yakınlarında bulunan hraç Ürünleri
şleme Alanlar” (EPZ), Kenya’nın diğer
bölgelerinden daha iyi altyapı imkanları
sunuyor. hraç Ürünleri şleme Alanları
daresi’nin (EPZA) yönetimindeki EPZ’ler;
10 yıllık vergi tatili, sonraki 10 yıl için
sabit yüzde 25 vergi, ilk 10 yıl için tüm
stopaj vergilerinden muafiyet, makine,
ekipman ve girdilerde ithalat vergisinden
muafiyet, hammadde, makine ve diğer
girdilerde, KDV ve damga vergisi
muafiyeti olanağı sağlıyor.
Nairobi, Mombasa, Kisumu,
Thika, Eldoret, Nakuru ve Nyeri’de
uygulanmakta olan ihracata yönelik
üretim programı kapsamında tüm
başvurular Kenya Yatırım daresi’ne (KIA)
yapılıyor. Onaylanan şirketler ithal edilen
makine, ekipman, tesis, hammadde ve
diğer girdilerde gümrük vergisi ve KDV
muafiyeti; tesis, makine, ekipman ve
binalarda yüzde 100 yatırım muafiyeti,
ihracat vergi ve harçlarından muafiyet
olanağına sahip oluyor.
2005 yılında yürürlüğe giren Yatırım
Teşvik Yasası kapsamında yabancı
yatırımcıların Kenya’da yatırım
yapabilmek için yatırım sertifikasına sahip
olması gerekiyor. Yatırım daresi, yabancı
yatırımcılar için minimum yatırım miktarını
500 bin dolar olarak belirlemiş durumda.
Yatırım sertifikası sahibi, üç adet yönetim
veya teknik personeli ile üç ortağı için
çalışma izni hakkına sahip oluyor. Yatırım
yapacak şirketin ilk olarak Nairobi’deki
Başsavcılık’ta irket Sicil Memurluğu’na
kaydolması gerekiyor. irket kuruluş
senedi ve ana sözleşmesinin
sunulmasının ardından Sicil Memurluğu
tarafından tescil belgesi veriliyor.
İHRACAT KAPILARI
kullanıldığı ve maliyet düşürücü etkiye
sahip yapı ve inşaat malzemelerinin son
dönemlerde tanınmaya ve talep edilmeye
başlanması, bu sektörde Türkiye’nin ihracat şansının yüksek olduğunu işaret ediyor.
İnşaat sektöründeki büyüme ve bölge ülkelerinin artan talebi nedeniyle ülkede, başta
çimento, demir-çelik gibi ürünler olmak
üzere inşaat malzemelerine büyük ihtiyaç
duyulduğu için bu alanda önemli ihracat
ve yatırım potansiyeli söz konusu. Ayrıca,
muslukçu, borucu eşyası-basınç düşürücü,
termostatik valf dahil ve prefabrik yapılar
da yine pazar potansiyeli olan ürünler
arasında sayılıyor.
KENYA’DAKİ TÜRK YATIRIMLARI
Türkiye ile Kenya arasında bölgesel ve
uluslararası konularda yürütülen işbirliğinin yanı sıra Kenya’nın yeni dönem dış
politika açılımları kapsamında Türkiye’nin
ayrıcalıklı bir konumu bulunuyor. Bu
kapsamda Türkiye de Kenya’yı Sahra altı
Afrika Bölgesi ile olan ilişkilerinde önemli
bir aktör olarak değerlendiriyor.
Kenya ile dış ticaret dengesi ise Türkiye
lehine bir rota izliyor.
Türkiye’nin ihracatının daha çok sanayi
ürünlerinden, ithalatının ise yağlı tohumlar
gibi gıda sanayimizin ihtiyaç duyduğu
ürün gruplarından oluştuğu görülüyor.
İnşaat alanında ise Türk müteahhitlik firmaları, bugüne kadar Kenya’da 33 milyon
dolar değerinde beş büyük proje üstlenmiş
durumda.
Kenya Ticaret Müşavirliği’nin raporuna
göre, ülkede inşaat malzemeleri, otel
ekipmanları, halı, elektronik eşya, deri,
kozmetik ürünler, konfeksiyon ticareti,
müteahhitlik, turizm, karayolu ile yolcu
taşımacılığı, restoran işletmeciliği, un fabrikaları kurulumu, hazır mutfak üretimi, bri-
ket üretimi vb. alanlarda faaliyet gösteren
40’a yakın Türk işletmesi mevcut.
Türk-Kenya İş Konseyi Yürütme Kurulu
Üyesi olan Gülsan İnşaat, Kenya-Etiyopya
arasında karayolu bağlantısını sağlayan 122
km’lik bir toprak yolun asfalt kaplamalı
karayoluna dönüştürülmesi ihalesini 128,6
milyon ABD Doları bedelle kazandı. Bu
proje dışında bugüne kadar Türk işletme-
Taşımalarda süreyi uzatan bir diğer unsur
da, Doğu Afrika’ya gelen yük miktarındaki düşüklükten ötürü gemilerin Mısır
ve Birleşik Arap Emirlikleri limanlarında
yüklerin birleştirilmesi için bekletiliyor olması. Kenya gümrüklerinde dönem dönem
yaşanan sistem arızaları ve yüksek liman
ile demoraj ücretleri de ticareti olumsuz
yönde etkileyen diğer unsurlar.
leri tarafından Kenya’ya 50 milyon dolarlık
bir yatırım yapıldığı tahmin ediliyor.
İş çevreleri, giderek artan bu ilişkilerden
dolayı Türk bankalarının Kenya’daki
faaliyetlerini artırmalarının, finansman ve
bankacılık işlemleri maliyetlerinde Türk
işletmeler için ciddi avantajlar sağlayacağına vurgu yapıyor. Türkiye’yi Kenya ile dış
ticarette zorlayan en önemli unsurlardan
biri ise Somali sahillerindeki korsanların
varlığı... Bu korsanların faaliyetlerinden
ötürü Kenya’nın tek ve en büyük limanı
olan Mombasa limanına giden gemiler,
daha uzun rotaları tercih etmek zorunda kalmakta, bu da taşıma sürelerini
uzatmakta. Halihazırda Mersin - Mombasa
taşımaları ortalama 30 gün sürüyor.
“Kenya ile ticaretimiz
artarak devam ediyor”
DEİK/Türk-Kenya İş Konseyi
Başkanı Dr. Ali Nahit Bozatlı,
Kenya pazarındaki gelişme
potansiyellerine dikkat çekerek,
özellikle de 2012 yılında ülkenin
kuzeybatısında ilk kez petrol
bulunmuş olmasına vurgu
yapıyor. Petrolün birkaç yıl
içinde işlenmeye ve ticaretinin
başlamasıyla, ülkede yeni bir
yatırım fırsatının da do aca ını
işaret eden Bozatlı, Kenya’nın Türk
iş dünyası için önemli bir pazar
oldu unu söylüyor.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
93
KENTLER & MİMARİ
KENTSEL DÖNÜŞÜMDE BAŞARILI BİR ÖRNEK:
Uzakta bir kent yeniden doğuyor!
4m
Bisiklet
yolu
94
Yerli tür bitkilerin
peyzajı
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
Sert ve yumuşak yüzey
peyzajı
Genişletilmiş
park ve
bisiklet
yolu
Kafe
alanları
KENTLER & MİMARİ
Yeni Zelanda’nın ikinci büyük kenti
Christchurch, 2011’de meydana gelen 6.3
büyüklüğündeki depremin ardından yoluna
artık bambaşka bir şehircilik anlayışıyla devam
etme kararı aldı.
Christchurch belediyesi, halktan
gelen 100 bin öneri ile yatırımcıların
gereksinimleri arasında denge kurarak,
insan ve doğa merkezli yeni bir kent
inşa etmek için kolları sıvadı!
2m
Kamu
alanları
6m
+2m
Ortak alan
azami hız:
5km/saat
Ticari alan
D
epremler dünyanın her
yerinde oluyor. Kentlerin
kimi az zarar alıyor, kimiyse
hayli fazla. Can kaybı bir
elin parmağını geçmeyen
depremler de yaşanabiliyor, hayatını
kaybedenlerin sayısının onbinli rakamlara
vardığı depremler de... Ve her depremin
ardından aynı kısır döngü tekrar başa
sarıyor; yaraların sarılması, yıkılan yapıların yeniden inşa edilmesi için düğmeye
basılıyor. Oysa can ve mal kaybının
yaşanmaması için yepyeni bir anlayış doğrultusunda hazırlanacak kentsel dönüşüm
planlarının, bu tür yıkıcı felaketlerden
çok daha önce hazırlanıp devreye sokulması önemli değil mi?
Peki, ya bu planlar oluşturulurken, o
kentte yaşayan insanların fikrinin alınması?.. Günümüzün modern şehircilik
anlayışına daha uygun bir tavır olmaz
mıydı? “Yapılamaz, olacak iş değil” diye
düşünüyorsanız, gelin, Yeni Zelanda’ya
kadar uzanalım...
KENT SAKİNLERİNİN
DÖNÜŞÜME KATILIMI
Yeni Zelanda’nın ikinci büyük kenti Christchurch, 22 Şubat 2011’deki
depremle “yerle bir” oldu. 6.3 büyüklüğündeki depremde 180 kişi hayatını
kaybetti. Bu rakam birçoğumuza bu
kadar şiddetli bir deprem için az gelebilir.
Ancak Chrischurch’ün nüfusu, 2013’te
yapılan sayımlarda bile 350 bin civarındaydı. İşte bu kentin depremden sonra
yeniden inşası için belirlenen yol hem
şaşırtıcı hem de ilham verici. Çünkü yeni
plan için kentte yaşayanların fikirlerine
başvuruldu ve 100 binden fazla öneri
geldi. Belediyeye gelen 100 bin öneri
doğrultusunda hazırlanan plan uyarınca
kent daha yaşanılabilir, kentli ve yatırımcı
arasında dengeyi gözeten, yeşil kuşakları
yoğun, bisiklet yolları bulunan bir yaşam
alanı olarak düzenleniyor.
Plana göre, kentteki en yüksek bina
yedi katlı olacak ve konutlar dahil tüm
yapılar yüksek güvenlik standartlarına
göre inşa edilecek. Depremde ağır hasar
gören 130 yıllık Christchurch Katedrali
de bu kapsamnda tamir edilecek. Planın
önemli unsurlarından biri de yıkılan
binalara dokunulmaması. Parklarla örülü
bir “bahçe-şehir” olarak tasarlanan kentte,
depremde hayatını kaybedenler için de bir
anıt inşa edilecek.
TAMAMLANMASI 20 YILI BULACAK
2 milyar dolara mal olması ve 20 yılda
hayata geçirilmesi beklenen planda, ulaşım
sisteminden halka açık alanlara kadar
birçok yenilik yer alıyor. Ayrıca 8 milyon
dolarlık bir bütçe de depremde hayatını
kaybedenlerin anılarını yaşatmak için
harcanacak projelere ayrıldı. Bir müze ve
“Deprem Hazırlık ve Enformasyon Merkezi” adında bir araştırma merkezi kurulması
da plan dahilinde.
Planın önemli unsurlarından biri de hafif
raylı taşıma sistemi. Bu sistemle şehrin
merkezi ile banliyölerin birbirine daha
hızlı ve kolay bağlanması amaçlanıyor.
Toplu taşımada hafif raylı sisteme ağırlık
verilmesi, “araba merkezli” kentten uzaklaşmayı da sağlıyor. Bu hedefe varılabilmesi için planda trafiğe ilişkin geniş çaplı bir
düzenleme de öngörülmüş. Kısacası, şehir
merkezindeki tüm çift yönlü yollar tek
yöne çevriliyor.
Planın fark yaratan en önemli noktalarından biri de bina yüksekliği ve kat sayısına
getirilen kısıtlama... Buna göre kent
merkezindeki binalar maksimum altı ya da
yedi katlı ve en fazla 29 metre yükseklikte
olacak. Biraz daha dışarıda kalan kesimlerde yükseklik sınırı 21 metreye düşüyor.
Kentin en dış kısmında ise 17 metreye...
Bu mimari planın uygulanmasıyla kent
“ikonik” bir görüntüye kavuşacak. Binalar,
uyumlu bir yoğunluğa göre düzenlenecek.
Böylece Christchurch’ün sahip olduğu
kentsel mirasa saygı gösterilirken, bir
yandan da binaların sokaklar ve caddelerle bağlantısının çok daha sağlıklı olması
sağlanacak.
TEMMUZ 2014
TÜRKİYEİMSADDERGİ
95
KENTLER & MİMARİ
CHRISTCHURCH, İŞLEVLERİNE
GÖRE BÖLGELERE AYRILDI
Planda kent, işlevlerine ve amaçlarına göre
belli başlı bölgelere ayrılmış. Kentin kültürel
bölgesi Sanat Merkezi temel alınarak oluşturulmuş. Eğlence bölgesinde ise biraz daha
gevşek bırakılmış bir gürültü kısıtlaması var.
Alışveriş bölgesinde geniş kaldırımlar, spor
bölgesinde ise yeni ve büyük bir akvaryumun yanı sıra stadyum gibi unsurlar dikkati
çekiyor.
Kentten geçen Avon Nehri de yerleşimin
planlanmasında artık daha önemli bir rol
oynuyor. Nehrin her iki yanında 30 metre
genişliğinde oturma alanları, yayalar ve
bisiklet kullanıcıları için yeşil kuşaklar
oluşturulacak. Merkezi kent planı, 10-20
yılda tamamlanacak 70 projeden oluşuyor.
Beş bölümden oluşan projede temalar, “yeşil kent, pazar kenti, kent yaşamı, yaşamı
kolaylaştıran yenilikler ve toplu taşıma
seçeneği”nden oluşuyor.
Bu arada, tekrar vurgulanması gereken bir
nokta da planın, kent sakinlerinin istekleri
ile yatırımcıların gereksinimleri arasında
denge kurmayı başarabilmiş olması!
Plan nasıl işleyecek?
Christchurch kenti için hazırlanan
planın hayata geçirilmesi için
belirlenen iş programının ana
başlıkları şöyle:
• Avon Nehri’nin etrafında
yeşil koridor oluşturulması
çalışmalarına 2013’te başlandı.
• 2016’da yeni metro, spor
kompleksi, merkezi kütüphane
ve kongre sarayı açılacak.
• Ertesi yıl Katedral Meydanı
ve hastanenin ihtiyaca cevap
verecek şekilde genişletilmesi
işlerine başlanacak.
• Kent merkezinden Canterbury
Üniversitesi’ne ulaşımı
sağlayacak ilk hafif raylı sistem
2018’de açılacak.
• Kent merkezindeki çift yönlü
yolların tek yöne düşürülmesine
yönelik çalışmalar için belirlenen
tarih ise 2015. Ancak bu proje
tam olarak 2020’de bitecek.
• Müze, eğitim ve araştırma
merkezi özellikleri taşıyan
Deprem Hazırlık ve
Enformasyon Merkezi 2022’ye
kadar tamamlanacak.
Düşük katlı binaların kente faydaları
ÖNCE
Kentin simgesi gökdelenler
Kentin simgesi tarihi yapılar
Binalar birbiriyle uyumsuz
Binalar birbiriyle uyumlu
Tarihi binalara saygısız
Tarihi binalara saygılı
Rüzgara karşı korumasız
Rüzgara karşı korumalı
Güneşli alanlar az
Güneşli alanlar daha fazla
Binaların iletişimi zayıf
96
TÜRKİYEİMSADDERGİ
TEMMUZ 2014
SONRA
Binaların iletişimi daha kuvvetli
:,/2\NVHN
YHULPOLUQOHUL\OH
JHOHFHùLEXJQGHQ
WDVDUO×\RU
<NVHNYHULPOL:,/2UQOHUL\OH\DVDO\|QHWPHOLNOHUOH
VRUXQVX]üHNLOGHWDQ×üPD\DGHYDPHGHFHNYHHQHUMLQL]L
ERüDKDUFDPDN\HULQHWDVDUUXIHWPH\HEDüOD\DFDNV×Q×]
Temmuz 2014 • Sayı 18
Türkiye İMSAD dergi Temmuz 2014 Sayı 18
:LORUQOHUL\OHSURMHOHULQL]Ho|]PRUWDù×ROX\RU
VHUYLVKL]PHWLPL]OHGHGHVWHùLPL]LVUGU\RUX]
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of Turkish Construction Material Producers
Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği
ZZZZLORFRPWU
İnşaat malzemeleri sektöründe “en iyi uygulamalar”

Benzer belgeler