2`DE - Hacibektaslilar

Transkript

2`DE - Hacibektaslilar
DTP üyelerine yönelik 14 Nisan’da
baþlatýlan gözaltý ve tutuklama
operasyonlarýný protesto etmek için
Diyarbakýr'ýn Koþuyolu Parký'nda DTP
Eþbaþkanlarý Ahmet Türk ve Emine Ayna
ile DTP'li milletvekilleri ve belediye
baþkanlarý ve vatandaþlar iki günlük açlýk
grevi dün baþladý.
Açlýk grevine DTP MYK ve PM
üyeleri, DEP eski Milletvekili Hatip Dicle,
Abdullah Öcalan'ýn kardeþi Mehmet
Öcalan, Mezopotamya Kültür Merkezi
(MKM) çalýþanlarý, DEHAP'ta görev
yapan genel baþkan yardýmcýlarý da katýldý.
Greve katýlanlarýn 10 bin kiþiyi bulduðu
belirtildi.
‘Edi bese-Artýk yeter!’
Eylemcilerin DTP Diyarbakýr il
binasýndan parka geliþleri sýrasýnda, parkta
toplananlar tarafýndan PKK lehine
soganlarla karþýlandý. DTP'liler park
alanýnda kurulan çadýrlara geçerek, burada
ayný zamanda oturma eylemine baþladý.
Açlýk grevine katýlanlar, baþlarýna kýrmýzý
bandaj takarken, Hakkâri ve Þýrnak'tan
gelen DTP'lilerin ise yerel kýyafetler
4’DE
Köþe yazýsý 2’DE
3’DE
giydiði görüldü. Grev çadýrýna "Tarihi
direniþinizi selamlýyoruz", "Çocuklar
bizim geleceðimiz" ve "Tek taraflý ateþkes
karþýlýk bulsun", dövizleri ile "Siyasi,
askeri ve Ergenekonculara hayýr" yazýlý
pankartý asýldý. Parktaki saat kulesine
azýlan "DTP'yi susturma silahlarý sustur,
diyaloðun önünü aç" pankartý dikkat çekti.
Parktaki DTP'li görevliler de "Edi bese,
Kürt sorununa demokratik çözüm" ...
2’DE
6’DA
"Avukatlarý Halit çelenk ve
Mükerrem Erdogan odaya
girdiklerinde Deniz'in yüzü
aydýnlandý.Gülümsedi onlara: - Hoþ
geldiniz, dedi ..iyiki geldiniz...Filtreli
sigara içiyordu Deniz.-""iki gün
öncesine kadar, birinci sigarasý
içiyorduk. Sonuç belli olunca, hiç
deðilse iki gün ,filtreli içelim dedik."
Deniz'in bulunduðu oda kalabalýktý.
Çok sayýda subay vardý.Gardiyanlar,
Ankara emniyet müdürü, Savcý, infaz
savcýsý, polis þefleri...Deniz Gezmiþ,
Yusuf Aslan, ve Hüseyin Ýnan
hakkýnda ölüm cezasý veren Ankara
Bölgesi Sýkýyönetim 1 Numaralý
Askeri Mahkemesi'nin Baþkaný
Tuðgeneral Ali Elverdi oradaydý.
Merkez Komutaný general Tevfik
Türüng de hazýrdý... Deniz'e
bakýyorlardý. Ýnceden inceye
inceliyorlardý... Deniz'de onlara
bakýyordu... Ýnfaz savcýsý Topal
Mardin'de maskeli dört saldýrganýn bir düðünü
basarak çoðu çocuk ve kadýn 44 kiþiyi katletmesi
dünya basýnýnda geniþ yanký buldu
Reuters: Türkiye'nin güneydoðusunda bir
düðünü basan otomotik silahlý dört kiþi çoðu çocuk
ve kadýn 44 kiþiyi öldürdü.
3’DE
Sami'ye seslendi. Deniz: -"Ellerimi
çözün,babama mektup yazmak
istiyorum". Subay, sivil görevliler
bakýþtýlar. Ýnfaz savcýsý Sami Uður "Sen söyle Deniz", "yazarlar..."
Ellerini çözmediler.. Bir daktilo
getirildi... Deniz daraðacýna bakarak,
düþünüp sözcükleri tek tek seçerek
mektubu yazdýrmaya baþladý.. Deniz
mektubunu, yüksek sesle yazdýrýrken
oradaki kalabalýktan çýt çýkmýyordu.
Bitirdi söyleyeceklerini. Yeniden infaz
savcýsý Sami Uður'a döndü: "Mektubu babama verirsiniz, deðil
mi?" -"Tabii Deniz..
Bundan þüphen olmasýn..." Savcý
denize doðru eðilerek -"Nasýlsýn
Deniz?" dedi. -"Iyiyim... Mutluyum.
Çok rahatým.." yanýtýný verdi Deniz.
-"Bizden bir isteðin var mý?" -"Var,
Yusuf ve Hüseyin'i görmek istiyorum.
Gitmeden önce, arkadaþlarýmla
vedalaþmak istiyorum."
7’DE
Kimyasal tarýmýn insana ve doðaya yaptýðý
zararýn günden güne ortaya çýkmasý ile birlikte
organik tarým ürünlerine artan ilgi her geçen yýl
büyüyor.
Türkiye'de organik tarýmýn öncülerinden olan
Kapor Limitet Þirketi, 1995 yýlýnda yaklaþýk 6
dekarlýk alanda baþladýðý organik tarým
üretiminde bugün 800 dekarlýk bir araziye sahip
ve ürünleri Türkiye'nin çeþitli illerinin yaný sýra
Almanya'da büyük ilgi görüyor.
Kapor Limitet Þirketi kurucu ortaðý olan
Osman Yüksel, organik tarýmýn, üretiminden
tüketiciye ulaþýncaya kadar her aþamasýnda
kontrollü, kimyasal ilaç, gübre ve genetiði
deðiþtirilmiþ organizmalar kullanýlmayan üretim
yöntemi olduðunu söyledi.
6’DA
Ýstanbul, 12-16 Mayýs
tarihleri arasýnda ikincisi
yapýlacak Uluslararasý
Ýstanbul Þiir Festivali ile
dünya þiiriyle buluþmaya
hazýrlanýyor
Ýstanbul, bu yýl 17
ülkeden 20 yabancý þairi
aðýrlayacak. Uluslararasý
Ýstanbul Þiir Festivali'nin
bu seneki ana temasý
Romen Þiiri. Festival’de
þiir okumalarýnýn dýþýnda,
þiir akademisi, müzik
dinletileri ve vapur gezisi
de yer alacak.
5’DE
2’DE
2
1 Mayýs Ýþçi Bayramý, resmi adýyla
Emek ve Dayanýþma günü resmi tatil
olarak ülkenin çeþitli yerlerinde
kutlandý. Tabii ki bir simge olarak
Taksim kutlamalar için en önemli yerdi.
Çeþitli olaylar, gerginlikler çýkmýþ olsa
da, sýnýrlý sayýda emekçinin alana
giriþine izin verilmiþ olsa da, 31 yýl
sonra iþçi bayramý Taksim'de kutlandý.
Peki deðdi mi 31 yýl -ki bu bir nesil
demektir- beklemeye? Taksim'e giren
iþçiler ve emekçiler bu ülkeyi böldü
mü? Milletin birliðine, beraberliðine,
bütünlüðüne zarar verdi mi? Hayýr. Ýþte
bu seneki iþçi bayramý bu tabularýn
yýkýlmasý yönünden büyük bir adýmdýr.
Önyargýlý olan herkes Taksim'de 1
Mayýs kutlanýnca herhangi bir olay
çýkmayacaðýný, aksine coþkuyla bayram
kutlanacaðýný, sevinçle, mutlulukla
halay çekileceðini anlamýþ oldu. Bunun
utangaçlýðýný, bu sanrýlarý, bu
yanýlsamalarý önümüzdeki günlerde
kýrmýzý yanaklarla çekinerek açýklama
yaparak su yüzüne çýkararak günah
çýkarmak isteyen insanlarda tezahür
ettiðini görebiliriz. Ayný þekilde devlet
büyükleri de bu seneki 1 Mayýs'ý örnek
alýp gelecek sene tamamen açýk bir
Taksim býrakacaklardýr.
Ana korteje katýlmak isteyen
gruplara, derneklere ve kuruluþlara
polisin sert müdahalesiyle ve yine bu
gruplarýn da polise saldýrmasýyla
çatýþmalar ve olaylar da çýktý. Polis çok
yoðun biber gazý kullandý, birçok
göstericiyi copladý, panzerlerle
göstericilerin üzerlerine gitti;
göstericiler kaldýrým taþlarýný söktü,
bilyeler attý. Peki, hiç olay çýkmadan
kutlanabilecek bir 1 Mayýs mümkün
mü? Pek tabii, mümkün. Herkesin tek
amacý Taksim meydanýna çýkýp
bayramýný kutlamak için ana korteje
katýlmaktý. Korteje katýlmalarýna izin
verilse hiçbir gerginlik çýkmayacaðý
aþikâr.
Ancak bir önyargý þeklinde Taksim'e
iþçi bayramý kutlanmaya gidildiðinde
ülkenin bölünüp parçalanacaðý sanrýsý
bu eylemin olaysýz olamayacaðýný
herkesin kafasýna kazýtmýþtýr. Bunu
polisin attýðý biber gazýndan etkilenen
cami cemaatinin göstericileri sopayla
dövme çabasýndan ve yine göstericileri
kovalayan polis panzerinin "vatan
hainleri, kaçmayýn!" diye baðýrarak
göstericileri kovalamasýndan
çýkarýmlamak mümkündür. Oysa
herkesin Taksim'e çýkmasýna izin
verilmesi demek hiçbir olayýn
yaþanmamasý demektir. Makul olan da
budur. Gelecek sene için Antalya,
Ýstanbul için örnek alýnacak en güzel
yer olabilir. Ellerinde "Ýþçi Bayramýnýz
Kutlu Olsun" yazýlý pankartlarýyla güzel
bayan polisler gelecek sene Taksim
meydanýnda olsa ne hoþ olurdu deðil
6 Mayýs 2009 Çarþamba
mi?
Ýþçi "Bayramý"
Dünyanýn birçok ülkesinde de
ülkemizdeki gibi iþçi bayramý kutlandý;
kimi ülkeler barýþ içinde, olaysýz olarak
geçirdi bu günü, kimi ülkeler de týpký
ülkemizdeki gibi her saniye olaylarýn
olduðu bir gün olarak geçirdi. Barýþ
içinde geçiren ülkelere baktýðýmýzda
Rusya ve Çin'i görüyoruz. Biri eski
komünist devi, diðeri de günümüzün
en büyük "komünist" devleti. Emeðe
en çok deðer verilen ülkeler olarak bu
ülkelerin yaptýklarýnýn karþýlýðýný
hakkýyla alan iþçileri sevinçle, coþkuyla
ve tam bir "bayram" havasýnda
kutluyorlar bu günü. Günü en çok
olayla geçiren ülkelere baktýðýmýzda
Yunanistan ve Türkiye'yi görüyoruz.
Yunanistan'da iþçiler haklarýný
alamadýklarý için hükümeti protesto
ettikleri gerekçesiyle polis tarafýndan
coplanýyor, panzerlerle püskürtülüyor.
Türkiye'de ise henüz Taksim'e
çýkýlamadýðýndan iþçi haklarý ve emeðin
karþýlýðý konusunda istekler dile
getirilemiyor.
Peki, iþçilerin emeklerinin
karþýlýðýný alamadýðý bu ülkelerde 1
Mayýs'ta ne kutlanýyor? Kayýt dýþý
çalýþarak her ay iþten çýkarýlma ve maaþ
alamama korkusu mu? Asgari ücretin
de altýnda maaþla günde 15 saat insani
olmayan koþullarda hunharca
çalýþtýrýlmak mý? Sigortasýz ve sosyal
güvencesiz, geleceksiz bir hayat mý?
Emek sömürüsü ve patron zulmü mü?
Ýþsizlik mi?
Ýþte böylesine sorunlarýn olduðu
ülkelerde, ekonominin iþçileri sadece
köle olarak gördüðü yerlerde iþçi
bayramlarý bir bayram deðil bir
mücadele günü olarak kutlanýyor.
Hükümete sesini duyuramayan ve biraz
da protest olan iþçiler isyanlarýný ancak
polise saldýrarak, etraftaki dükkân ve
iþyerlerini taþlayarak seslerini
çýkarmaya çalýþýyorlar.
Yine ülkemizde iþçilerin bayramý
olan 1 Mayýs'a iþçilerin hemen hemen
hiç katýlmamýþ olmasý çok dikkat
edilmesi gereken önemli bir olay. Dün
Taksim meydanýnda ve çevresinde
DÝSK, KESK ve onlarýn alt kuruluþlarý
olan sendikalar ve bunlarýn il ve ilçe
temsilcilerinin olduðu gruplar vardý.
Hayatýnda hiç iþçilik yapmamýþ
öðrenciler, iþçi sýnýfýndan olmayan
birçok kiþi vardý. Tabi iþçi bayramýný
kutlamak için iþçi olmak gibi bir
zorunluluk yok, ancak iþçi
bayramlarýnda meydanlar iþçilerin
temsilini yapan sendikalara deðil,
emeðin ta kendisi olan iþçilere
býrakýlmalýdýr. Ülkemizde her þey bu
denli temsili olmak zorunda mý?
(CS/EK)
Bia
DTP Eþbaþkaný Ahmet Türk, grevle ilgili
yaptýðý basýn açýklamasýnda devletin DTP’ye
yönelik darbe operasyonu baþlattýðýný bununla
daða çýkmanýn teþvik edildiðini ifade ederek
þunlarý söyledi:
"Bu saldýrý ve operasyon siyasal çizgimize,
halkýmýzýn iradeleþmesine ve barýþçý özlemlerine
karþý giriþilen ve siyasal ahlaka sýðmayan bir
saldýrýdýr. Yakalanan yüzlerce üyemiz þahsýnda
18 yýllýk siyasal geleneðimizin yarattýðý
deðerlerimizi tasfiye etmeye yöneliktir. Partimize
yönelik bu darbe ile adeta daða çýkmayý teþvik
etmektedir. Bu açlýk grevi ile demokratik siyasette
ýsrarlý olacaðýmýzý ve demokratik siyasetin neferi
ve yürütücüsü olacaðýmýzý belirtiyoruz."
Hükümetin operasyonlarla þiddet politikasýnda
ýsrarcý olduðunu gösterdiðini vurgulayan Ahmet
Türk, konuþmasýna þöyle devam etti:
"Bu seçimde açýða çýkan baþarý ve 1 Haziran'a
kadar oluþan çatýþmasýzlýk kararýnýn yarattýðý
barýþ havasýnýn heba olmamasý için demokratik
siyasi direniþimizde ýsrarcý olduðumuzu belirtiyor
ve diyoruz ki; DTP'yi susturma silahlarý sustur.
Barýþ için diyalogun önünü aç. Ýradesiz ve
siyasetsiz bir Kürt olmayý asla kabul etmeyeceðiz.
Onurlu bir yaþam onurlu bir duruþtur. Bu nedenle
buradayýz. Ya onurlu bir yaþam ya hiç. Ya özgür
iradeye dayalý demokratik bir siyaset ya da hiç."
Açlýk grevi bugün saat 16.00'da yapýlacak
açýklamayla son bulacak. DTP'ye yönelik 14
Nisan tarihinde 15 ilde eþzamanlý olarak baþlatýlan
operasyon da 3 eþbaþkan yardýmcýsý ile çok sayýda
PM üyesinin bulunduðu 52 kiþi tutuklanmýþtý.
BirGün
Brezilyalý tiyatrocu, yönetmen, oyun yazarý
ve ‘Ezilenlerin tiyatrosu’ kuramýnýn yaratýcýsý
Augusto Boal önceki gün yaþamýný yitirdi.
Uzun zamandýr lösemiyle mücadele eden
sanatçý 78 yaþýndaydý. Columbia Üniversitesi’nde
tiyatro eðitimi alan Boal, ‘Ezilenlerin tiyatrosu’
kuramýný 60’lý yýllarýn baþýnda oluþturdu. Paulo
Freire’nin ‘Ezilenlerin Pedagojisi’ kuramýndan
yola çýkarak oluþturulan kuram, oyuncu, metin
yazarý, yönetmen ve seyirci arasýnda toplumu
politize edecek bir diyalog kurmanýn yolunu
ortaya koyar. Seyircinin düþünme ve eylemde
bulunma etkinliðini sahne üstündeki oyuncuya
devredip, edilgen hale gelmesine karþý çýkar.
Brezilya’da 1964-85 yýllarý arasýnda yaþanan
diktatörlük döneminde tutuklanýp iþkence gören
Boal, Arjantina’ya kaçmýþ, sonra Brezilya’ya
geri dönmüþtü. Boal, 2009 Dünya Tiyatro Günü
Bildirisi’nin de yazarýydý.
Kaynak:ANF
DTP üyelerine yönelik 14 Nisan’da baþlatýlan
gözaltý ve tutuklama operasyonlarýný protesto
etmek için Diyarbakýr'ýn Koþuyolu Parký'nda
DTP Eþbaþkanlarý Ahmet Türk ve Emine Ayna
ile DTP'li milletvekilleri ve belediye baþkanlarý
ve vatandaþlar iki günlük açlýk grevi dün baþladý.
Açlýk grevine DTP MYK ve PM üyeleri, DEP
eski Milletvekili Hatip Dicle, Abdullah Öcalan'ýn
kardeþi Mehmet Öcalan, Mezopotamya Kültür
Merkezi (MKM) çalýþanlarý, DEHAP'ta görev
yapan genel baþkan yardýmcýlarý da katýldý. Greve
katýlanlarýn 10 bin kiþiyi bulduðu belirtildi.
‘Edi bese-Artýk yeter!’
Eylemcilerin DTP Diyarbakýr il binasýndan
parka geliþleri sýrasýnda, parkta toplananlar
tarafýndan PKK lehine soganlarla karþýlandý.
DTP'liler park alanýnda kurulan çadýrlara geçerek,
burada ayný zamanda oturma eylemine baþladý.
Açlýk grevine katýlanlar, baþlarýna kýrmýzý bandaj
takarken, Hakkâri ve Þýrnak'tan gelen DTP'lilerin
ise yerel kýyafetler giydiði görüldü. Grev çadýrýna
"Tarihi direniþinizi selamlýyoruz", "Çocuklar
bizim geleceðimiz" ve "Tek taraflý ateþkes karþýlýk
bulsun", dövizleri ile "Siyasi, askeri ve
Ergenekonculara hayýr" yazýlý pankartý asýldý.
Parktaki saat kulesine azýlan "DTP'yi susturma
silahlarý sustur, diyaloðun önünü aç" pankartý
dikkat çekti. Parktaki DTP'li görevliler de "Edi
bese, Kürt sorununa demokratik çözüm" yazýlý
beyaz önlükler giydi.
‘Siyasi ahlaka sýðmýyor’
Çaðrý Danacý
Açlýðýn, yoksulluðun, sefaletin
hüküm sürdüðü, emeðin hiçe sayýldýðý,
güçlünün güçsüzü ezdiði, büyük balýðýn
küçük balýðý yediði, insan hayatýnýn hiçe
sayýldýðý, kardeþliðin yok olduðu,
güvenme duygusunun bittiði bu adaletsiz
ortamýn, bu vahþi sistemin, bu köhne
düzenin artýk ortadan kalkmasý için
mücadele verdi DENÝZ, YUSUF,
HÜSEYÝN. Yerine sevginin, saygýnýn,
hoþgörünün, barýþýn, dostluðun,
kardeþliðin hüküm sürdüðü; adaletin,
özgürlüðün, eþitliðin egemen olduðu bir
dünya için ölüme gözünü kýrpmadan
gitti DENÝZ, YUSUF, HÜSEYÝN.
Yaþanýlacak baþka bir dünyanýn
mümkün olduðunu biliyorlardý.
Yaþanýlacak daha adaletli bir dünyanýn
önünü týkayan pislikleri biliyorlardý.
Yaþanýlacak daha demokratik bir
dünyaya giden yolun ne kadar zor,
engebeli, sarp ve uzun olduðunu
biliyorlardý. Yaþanýlacak daha özgür bir
dünyaya ulaþmak için verilecek
bedellerin aðýr olacaðýný da biliyorlardý.
“Gerçekçi ol, imkânsýzý iste” sözünü de
adlarý gibi biliyorlardý. “Ben yanmasam,
sen yanmasan, biz yanmasak, nasýl çýkar
karanlýklar aydýnlýða?” sözünü de
iþlemiþlerdi düþüncelerine. Ýþte bu
düþüncelerinin ýþýðýyla yola çýktý
DENÝZ, YUSUF, HÜSEYÝN.
Tereddütsüz kendilerini feda etmeye
hazýrdýlar. Söyledikleri sözlerde,
yaptýklarý eylemlerde haklýlardý.
Baðýmsýzlýðýmýzý engelleyen ülkenin
ordusunu denize döktüler, bu ülkedeki
iþbirlikçileriyle mücadele ettiler,
özgürlüðü kýsýtlayanlara karþý savaþtýlar.
Çocuklar için, yaþlýlar için, gençler için,
insanlýk için, daha güzel bir gelecek için
ölümle niþanlandý DENÝZ, YUSUF,
HÜSEYÝN. Bu kahpe düzenin güçleri
DENÝZ, YUSUF, HÜSEYÝN ’i
katletmek için ellerindeki bütün silahlarý
kullandýlar. Dinlemediler, anlamadýlar,
anlayamadýlar. Birilerinin dolarlarý için,
birilerinin çýkarlarý için insan hayatý hiçe
sayýldý. Ýnsan hayatýndan daha deðerli
ne olabilirdi bu dünyada? Bir gün,
baharýn geliþinin coþkuyla kutlandýðý
bir gün geldi. 6 Mayýs baharýn geliþinin
kutlandýðý bir gündü. Ama 6 Mayýs 1972
tarihinden bugüne baharýn geliþini
kutlayamadýk. DENÝZ, YUSUF,
HÜSEYÝN artýk bayraðý arkasýndan
gelen coþkulu kalabalýða, iþçiye,
köylüye, kadýna, yaþlýya, gence býraktý.
Onlar, yüreklerimizi dolduruyor,
bilincimizi aydýnlatýyor bizi kopmaz
baðlarla baðlýyor devrime. Devrimcilerin
ölebileceðini ama devrimlerin
ölmeyeceðini biz onlardan öðrendik.
“Yaþasýn tam baðýmsýz Türkiye, yaþasýn
kürt ve türk halklarýnýn kardeþliði,
kahrolsun emperyalizm”. DENÝZ,
YUSUF, HÜSEYÝN ’i unutmadýk
unutturmayacaðýz.
Mardin'de maskeli dört saldýrganýn bir
düðünü basarak çoðu çocuk ve kadýn 44
kiþiyi katletmesi dünya basýnýnda geniþ
yanký buldu
Reuters: Türkiye'nin güneydoðusunda
bir düðünü basan otomotik silahlý dört kiþi
çoðu çocuk ve kadýn 44 kiþiyi öldürdü.
Pazartesi gecesi meydana gelen saldýrý
Avrupa Birliði adayý modern Türkiye'nin
tarihindeki en büyük katliam olarak tarihe
geçti. Ýçiþleri Bakaný Beþir Atalay olayýn
bir terör saldýrýsý olmadýðýný, iki aile
arasýndaki kan davasýndan kaynaklandýðýný
açýkladý.
Haber tüm ayrýntýlarýyla yer alýrken,
düðünü basan kiþilerin köy korucusu
olduklarý belirtildi. Reuters'in haberinde,
Türkiye'de 57 bin köy korucusunun
bulunduðu, tartýþmalý köy korucusu
uygulamasýnýn 1985'te baþlatýldýðý ve bu
kiþilerin devlet adýna öldürme yetkisine
sahip olduklarý da belirtildi.
AP: Güneydoðu'da maskeli dört kiþi
otomotik silahlar ve el bombalarýyla bir
düðün törenini basarak çoðu çocuk ve kadýn
44 kiþiyi katletti. Saldýrýda gelin ve damatla
birlikte 6 çocuk da hayatýný kaybetti. Türk
Ýçiþleri Bakaný Beþir Atalay saldýrýyla ilgili
8 kiþinin gözaltýna alýndýðýný söyledi. Atalay
ilk incelemelerde olayýn bir terör saldýrýsý
olmadýðýný, aileler arasýndaki husumetten
kaynaklandýðýný belirtti.
Mardin Belediye Baþkaný Mehmet Beþir
Ayanoglu'nun Chanel 24 televizyon kanalýna
yaptýðý açýklamaya da yer veren AP,
Belediye Baþkaný'nýn saldýrýdan kurtulan iki
kiþiyle görüþtüðünü de belirtti ve "Ýki
maskeli kiþinin düðün evini bastýðýný anlatan
görgü tanýklarý, akrabalarýnýn cansýz
bedenlerinin yanýna yatarak kurtulduklarýný
anlattýlar" ifadesini kullandý.
AFP: Fransýz haber ajansý, Ýçiþleri Bakaný
Beþir Atalay'a dayandýrarak verdiði haberde,
düðün baskýnýnda 6'sý çocuk, 16'sý kadýn
toplam 44 kiþinin öldürüldüðünü belirtti.
Saldýrýnýn bir terör olayý olmadýðý, iki aile
arasýndaki bir husumetten kaynaklanmýþ
olabileceði ifade edildi.
Der Spiegel: Türkiye'nin
güneydoðusunda maskeli dört kiþi el
bombalarý ve silahlarla bir düðünü basarak
40'tan fazla kiþinin ölümüne neden oldu.
Türk yetkililer saldýrýnýn kan davasýndan
kaynaklandýðýný belirtiyor. Türk Ýçiþleri
Bakaný Beþir Atalay olayýn bir terör saldýrýsý
olmadýðýný açýkladý. Katliam sonrasý 8 kiþi
gözaltýna alýndý.
Bild: Almanya'nýn en yüksek trajlý
gazetesi Bild haberi internet sayfasýnda
'Düðün töreninde katliam' baþlýðýyla verdi.
Haberde Türkiye'nin güneydoðusunda bir
köyde 4 maskeli saldýrganýn otomotik
silahlarla gerçekleþtirdiði katliamda 44
kiþinin yaþamýný yitirdiði belirtildi. Haberde
Ýçiþleri Bakaný Atalay'ýn olayla ilgili 8 kiþinin
gözaltýna alýndýðýný duyurduðu da vurgulandý
Radikal
GEREKLÝ TELEFONLAR
Deniz Feneri'yle ilgili olarak Almanya'nýn
3 Kasým 2008'de yazý ile Türkiye'den hukuki
yardým talep ettiði ve 3 Alman görevlinin
Türkiye'de çalýþmasý için izin istediði
kesinleþti
Adalet Bakanlýðý ise dün yaptýðý
açýklamada bu talepten hiç söz etmedi. Deniz
Feneri dosyasý ile ilgili olarak Almanya’nýn
3 Kasým 2008 tarihinde Türkiye’den hukuki
yardým talebi konusunda bir dosya
hazýrlayarak Ankara’ya baþvurduðu
kesinleþti.
Emniyet Müdürlüðü’nün hazýrladýðý
dosyada, Türkiye’den hukuk yardýmý
çerçevesinde, ’Diðerleri’ adlý bölümde þu
maddelere yer verildi.
Ýþte Almanlarýn talepleri
1- "Suçlananlarýn kimliklerinin
belirlenmesi için fotoðraf, parmak izi ve
avuç içi izlerinin gönderilmesi..."
2- "Hukuk yardýmý çerçevesinde
Almanya’dan soruþturmayý yürütenlerden
savcý Kerstin Lotz, Kriminal Baþkomiseri
Alexander Böhm ve hükümet adýna Tanja
Jakob’un Türkiye’de yürütülecek olan,
’Hukuk Yardýmý’ çerçevesinde
yapýlacak olan çalýþmalara
katýlmalarýna izin verilmesi..."
Bu dosya birkaç gün sonra
Federal Meclis’e gitti ve daha
sonra Hessen Eyaleti Adalet
Bakanlýðý aracýlýðý 3 Kasým
2008’de Türkiye’ye iletildi.
Frankfurt Savcýlýðý Basýn
Sözcüsü Dorris Müller Scheu
"Türkiye’den hukuk yardýmý
istedik. Þimdiye kadar cevap
alamadýk. Ancak bu konularda
illa yardým edilecek diye bir
þart yok. Cevabýn þu ana kadar gelmemesi
normal" yorumunda bulunmuþtu.
Açýklamada baþvuru yok
Adalet Bakaný Sadullah Ergin’in dün
Deniz Feneri dosyasý konusunda eski Bakan
Mehmet Ali Þahin’i savunduðu yazýlý
açýklamada 3 Kasým 2008 tarihli bu baþvuru
hiç yer almadý.
Ergin, bakanlýðýn bu konuda bir
gecikmesi olmadýðýný göstermek için iki
dosyanýn seyrini kronolojik olarak açýkladý.
Frankfurt Bölge Mahkemesi Savcýlýðý’nýn
Türk adli makamlarýndan adli yardým
talebine iliþkin süreç de þöyle aktarýldý:
24 Nisan 2009: Alman makamlarýnýn 16
zanlý hakkýnda yürüttükleri soruþturma
kapsamýnda, Frankfurt bölge mahkemesi
savcýlýðýnýn adli yardým talebinin Almanca
ve Türkçe metinlerinin Adalet Bakanlýðýna
elden ulaþtýrýlmasý.
30 Nisan 2009: Bakanlýkta incelenen
evrakýn, Ankara Cumhuriyet Baþsavcýlýðýna
ulaþtýrýlmasý.
(Hürriyet)
Kaymakam
Kaymakamlýk Yazý Ýþ.
Sos. Yar. ve Day.
Özel Ýdare
Nüfus
Belediye Baþkanlýðý
Milli Eðitim Müd.
Halk Eðitim Müd.
Askerlik Þubesi
Kapalý Spor Salonu
Devlet Hastanesi
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk.
Tapu Sicil
C.Savcýlýðý
Adliye
Adliye
Kütüphane
H.B.V Kültür Merkezi
Müze
Turizm Danýþma
Emniyet Amirliði
Karakol Amirliði
Jandarma
Ýlçe Tarým
Lise
Kýz Meslek Lisesi
Mal Müdürlüðü
Kadastro
Karaburna Belediye
Kýzýlaðýl Belediye
PTT.
T.M.O.
Türkiye Ýþ Bankasý
Ziraat Bankasý
Þoförler Cemiyeti
Esnaf Odasý
Tarým Kredi Koop.
TEDAÞ
Çiftci M.K.Baþkanlýðý
Rýfat Kartal Huzurevi
Sulucakarahöyük Gzts
Taþýyýcýlar koop
Nevþehir Seyahat
Þanal Seyahat
Mermerler Seyehat
Dergah Taksi Duraðý
Terminal Taksi
Huzurevi
Hacýbektaþ Noterliði
441 30 09
441 34 10
441 39 77
441 31 01
441 31 02
441 37 44
441 30 16
441 30 48
441 30 10
441 35 20
441 30 15
441 36 32
441 32 49
441 35 38
441 35 38
441 30 18
441 30 19
441 33 94
441 30 22
441 36 87
441 26 97
441 36 66
441 38 08
441 30 20
441 37 74
441 31 08
441 30 56
441 35 37
453 51 30
455 61 29
441 35 55
441 30 11
441 35 00
441 33 26
441 30 74
441 37 42
441 32 76
441 31 42
441 36 80
441 33 38
441 39 47
441 20 06
441 30 43
441 33 59
441 21 73
441 25 25
441 27 97
441 33 38
441 35 23
ARAÞTIRMA
Genelkurmay Baþkaný Baþbuðu'u yanýtlayan
yayýncý Yazar Ümit Fýrat
Asimilasyon olmadý demenin hiçbir ciddiyeti ve
manasý yoktur. Genelkurmay Baþkaný kendi
inandýðýný ‘gerçek’ diye herkese kabul ettirmeye
çalýþýyor. Ama entegrasyon olayý ayrýdýr. Kürtler
Türkiye’nin geneline entegre olmuþtur. Ýþadamlarý
vardýr, her türlü sivil toplum ve siyasi
örgütlenmelerin içinde yer almaktadýrlar Kürtler.
Ama Kürt olduklarýný da akýllarýndan
çýkarmamaktadýr. Niye? Çünkü Kürt olmanýn
önünde bazý engeller vardýr ve o bakýmdan bu
konuda daha hassas, daha duyarlýdýrlar
Genelkurmay Baþkaný Org. Ýlker Baþbuð,
yine Kürt sorunu etrafýnda kendince ‘akademik,
bilimsel ve entelektüel’ açýlýmlarda bulundu.
Biz de Kürt entelektüellerinden Ümit Fýrat'ýn
görüþlerini aldýk.
»Ýlker Baþbuð Kara Harp Okulu’ndaki meþhur
konuþmada ne Osmanlý ne de Cumhuriyet
döneminde hiçbir kurumun etnik temelde
yapýlandýrýlmadýðýný ifade etti. Bu görüþe katýlýyor
musunuz?
Bu yanlýþ bir deðerlendirme tabii ki. Osmanlý
döneminde Ermenilerin, Bulgarlarýn, Yunanlýlarýn
kurduklarý partiler ve örgütlenmeler yok mu? Bu
var. Kürtler öyle çok büyük çapta olmasa bile,
Osmanlý döneminde hem Ýttihat Terakki içerisinde
aktif olarak rol alýyorlar ama ayný zamanda
1918’de bir de Kürdistan Teali Cemiyeti’ni
kuruyorlar. Keza Kahire’de ‘Kürdistan’ diye bir
dergi çýkarýyorlar. Yani Genelkurmay Baþkaný’nýn
aktardýðý bilgiler doðru bilgiler deðil. Kürtler
böyle ayrý bir devlet isteyen, ayrý bir statü isteyen
çok ileri düzeyde örgütlenmelere girmemiþ olsalar
bile, Osmanlý döneminde Ýstanbul’un orta yerinde
Babýâli’de Kürt Teali Cemiyeti’ni kurmuþlardýr.
Kaldý ki bu yöndeki bir yapý o gün olmamýþsa
bugün olmayacak veya hiç olmayacak anlamýna
da gelmez. Dün yoksa bugün nereden çýktý
dememek lazým. Bu sosyal bir hadisedir. Bu tür
olaylarýn ortaya çýkmýþ olmasýnýn iþinize
gelmemiþ olmasýnýn referanslarý geçmiþte yoktu
denilerek açýklanmamalýdýr. Evet, bugün bir Kürt
gerçeði vardýr ve ortadýr. Pek çok alanda yaþayan
büyük bir kitle, Kürt kitlesi olarak yaþýyor.
Bunlarýn dili vardýr, bir kültürü vardýr. Varsayalým
ki dün istemiyorlardý. Bugün kendileri için
birtakým haklar istemeleri, “artýk o trenin saatini
kaçýrdýn, içeri giriþ yok ve bir daha da
gelmeyecek, böylece bu saatten sonra bir hak
talebinde bulunma þansýný kaçýrdýn” gibi
söylemlerle karþýlanmamalýdýr.
Ýsmet Ýnönü Lozan’a giderken delegasyonda,
yanýnda bir Kürt vardý doðru, ama hani iskambil
oyununda joker kullanýlýr ya Ýsmet Ýnönü de
yanýnda joker olarak temsili olarak bir Kürt yoksa
da yerine Kürt asýllý birini adeta bir joker olarak
götürmüþtü. Ama bu heyette bir Kürt
bulunmasýnýn Kürtlerin iradesini temsil ediyor
anlamýna gelmiyordu. Ýsmet Ýnönü orada devleti
temsilen bulundu. Oradaki Batýlý heyettekiler de
muhtemelen Kürt olarak orada yer alan birinin
varlýðýný bile hissetmemiþ olabilirler. Kürtler
neden yok diye bir þey sormadýlar. Kaldý ki
sormalarý da zaten manasýzdý. Kürtlerin içinde
yaþadýðý sýnýrlarý ve koþullarý Ýngiltere ve Fransa
çizmiþti. Kalkýp da biz bu sýnýrlarýn doðru olup
olmadýðýný ve varsa talep veya tercihlerini Kürt
halkýna soralým tavrýnda deðillerdi. Yani Kürtler
orada kendi kaderlerini tayin hakkýný
kullanmadýðý gibi olup bitenden haberdar bile
edilmediler. Kaldý ki orada bir tercih kullanmýþ
olsaydý bile bu tercihi bugün içinde yaþadýðý
koþullara razý olmak zorunda kalacaðý anlamýna
gelmez.
»Baþbuð yine hem Osmanlý hem Cumhuriyet
dönemi dahil hiçbir zaman sistematik bir
asimilasyon politikalarýna baþvurulmadýðýný
belirtti. Bunun nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Hiçbir geçerliliði, doðruluðu yoktur bu
söylemin. Hiçbir bilimselliði olmayan haritalar
düzenlenmiþ, tarihler ve tarih tezleri uydurulmuþ,
uydurma tarih tezine göre de býrakýn Kürtleri
neredeyse dünyanýn bütününün Türk soyundan
gelmiþ olduðu iddia
edilerek milyonlarca
insaný senelerce aptal
yerine koyup bu
saçma tezlerle
kandýrmaya
çalýþmýþlar. Sonunda
bu tezlerin iflas ettiði artýk açýða çýkýnca da 2009
senesi Nisan ayýnda Türkiye’nin Genelkurmay
Baþkaný birdenbire asimilasyon olmadý diyor.
Diyor, ama 3 Mart 1925 tarihli Takrir-i Sükûn
Kanunu, 24 Eylül 1925 tarihli Þark Islahat Planý
Kararnamesi, 14 Haziran 1934 tarihli Ýskân
Kanunu, 25 Aralýk 1935 tarihli Tunceli Kanunu,
Þeyh Sait, Aðrý ve Dersim isyanlarý, aradaki yerel
ayaklanmalar ve hayatlarýný kaybeden, sürgüne
gönderilen binlerce Kürt için nasýl bir analiz
yapmak gerekir?
Keza “Milli kültürümüze, ahlak kurallarýna,
örf ve âdetlerimize uygun düþmeyen, kamuoyunu
inciten adlarýn deðiþtirileceði” hükmü ile bir tür
‘zenginlik’ kazanan 1587 sayýlý Nüfus Kanunu
gerçek deðil de birer algý olarak mý anýlmalý.
Yani devletin bize sunduðu bir sanal ortam
yaþanmýþ ve artýk bugün bunlar gerçekte olmamýþ
gibi mi düþünmeliyiz? Yaþadýklarýmýz,
okuduklarýmýz, gördüklerimiz yanýldýðýmýz ve
hayal ürünü þeyler miydi? Bu kadar ayaklanmalar,
iç çatýþmalar, acýlar yaþanmýþ, bu kadar sürgünler
yaþanmýþ, köy adlarý deðiþmiþ. Tabii o sýrada
köyden þehre gelenler konuþamýyor çarþýda,
Jandarma resmen azarlýyor, tepeliyor, ceza
veriyor.
Bir de Dr. Friç sahte adýyla kaleme alýnmýþ
ve gerçekte varlýðý bile tartýþmalý olan sözde bir
adama 1920’lerin sonunda ‘Kürdler’ diye bir
kitap yazdýrýyorlar. Kürtlerin Türk soyundan
geldiðini ispata çalýþýyorlar. Þimdi böyle bir
uydurma tarih tezi üzerinde Kürtleri yok
sayýyorlar. Kendilerini hem Mezopotamya’ya
hem de Orta Asya’ya dayamaya çalýþýyorlar. Yani
bir insan hem Sümer hem Eti olur mu? Böyle
karmaþýk, uydurma bir tarih yaratýyorlar. Ýnsanlar
da “iyi de biz bunlardan hangisiyiz? Bunlardan
ikisi birden mi olmak lazým?” diye sormuyorlar.
Peki “Vatandaþ Türkçe konuþ!” ne anlama
geliyor? Bir insanýn hangi soydan hangi kökenden
geldiðini dikkate almýyorlar da o zaman neden
bazý kurumlar tercihen bazý yörelere mensup
insanlarý tercih ediyorlar? Bütün kasabalarýn,
mezralarýn orijinal adlarý deðiþtirilmiþ. 27 Mayýs
sonrasý tümüyle hakiki adlarý deðiþtirilmiþ köyler
var. Peki, bunlar asimilasyon deðilse nedir
asimilasyon? Yani ‘siz Türksünüz’, ‘Kürtler
yoktur’ demek, ‘Türkçe konuþacaksýn’ demek,
insanlarý mecburi yerleþim alanlarýna göndermek,
onlarý sürgüne zorlamak. Bunlar nedir peki?
Diyor ki Sayýn Baþbuð “Sonradan geri döndüler”.
Peki, ne kadarý döndü? Ayrýca geri dönmeyenler
sonradan Türk mü oldu? Þu anda merak eden
gider bakar. Kosova’da, Priþtina’ya bundan 200
yýl önce göç etmiþ Kürtler var. Bu insanlar hâlâ
Kürt. Þimdi eðer bir Arnavut þehrinde insanlar
hâlâ Kürt ise buradakiler daha da Kürt’tür. Hâlâ
Söke’de, Muðla’da, Aydýn’da, Ýstanbul’da,
Edirne’de, Orta Anadolu’da, Ankara’da,
Kýrþehir’de, Konya ‘da, Cihanbeyli’de, Polatlý’da,
Haymana’da vs. bütünüyle Kürt köyleri var orda.
Hala diyorsunuz ki, ‘isteyen geri döndü’. Onlar
niye oraya gönderildiler o zaman? Dolayýsýyla
asimilasyon olmadý demenin hiçbir ciddiyeti ve
manasý yoktur. Genelkurmay Baþkaný kendi
inandýðýný gerçek diye herkese kabul ettirmeye
çalýþýyor. Ama entegrasyon olayý ayrýdýr. Bugün
Kürtler Türkiye’nin geneline entegre olmuþtur.
Ýþadamlarý vardýr, her türlü sivil toplum ve siyasi
örgütlenmelerin içinde yer almaktadýrlar Kürtler.
Türkçe konuþabilmektedirler, eðitim
almaktadýrlar, ama Kürt olduklarýný da
akýllarýndan çýkarmamaktadýrlar. Niye? Çünkü
Kürt olmanýn önünde bazý engeller vardýr ve o
bakýmdan bu konuda daha hassas, daha
duyarlýdýrlar.
»Baþbuð “Türk Milleti” kavramýnýn etnik
bir motif barýndýrmadýðýnýn altýný çizdi.
Anayasa’nýn 69’uncu maddesindeki “Türk
Milleti” kavramý etnik bir anlayýþý içermiyor
mu? Genelkurmay Baþkaný “etnik çatýþma”ya
özel vurgu yaptý.
Türkiye’de CHP etnik temelli bir parti deðil
mi? CHP’nin 6 okundaki milliyetçilik daha
doðrusu ‘Atatürk Milliyetçiliði’ nedir peki?
Türklüðü esas alýr bu milliyetçilik anlayýþý. 100
yýl önce bu böyle deðildi. Türklük, Osmanlý
olmakla eþanlamlý olarak kullanýlabiliyordu. Onu
soy esasýna göre deðil de hanedanlýk esasýna
göre kullanýyorlardý. 1920 öncesi Genç
Kalemler’de, Ýttihat Terakki’de Türlük kavramý
giderek soy esasýna göre tanýmlanmaya çalýþýldý.
Özellikle de Balkanlardan, Kafkaslardan ve
Rusya’dan gelen bazý münevver göçmen kesimde
Türklük etrafýnda bir ulus yaratma projesine
sahip insanlar vardý. Onlarýn da çabasýyla Türklük,
kendi tarihsel anlamýndan koparýlýp, politikideolojik bir zemine oturtularak soy esasýna
dayandýrýldý. Ýþte burada çatlama yaþandý. Soy
esasýna dayandýrdýðýnda ben bunu kabul edemem.
Çünkü ben Orta Asya’dan geldiði söylenen kayý
boyu soyundan ve yeni anlamlandýrýlan bu Türk
soyundan deðilim. Madem “Türk Milleti” etnik
bir vurgu içermiyor, niçin Anayasa’ya öyle bir
madde konmasýnda ýsrar ediyorlar o zaman? Biz
de o zaman diyoruz ki, Anayasa’larda etnik veya
dini herhangi bir aidiyet çaðrýþtýrýcý hükümler
olmamalýdýr. Türkiye’de insanlarýn kimlik
statüleri vatandaþlýk kanunu ile belirlenir.
Genelkurmay Baþkaný da dahil hiç kimse bir
insana senin üst kimliðin þudur alt kimliðin þudur
þeklinde bir taným getiremez. Türkiye’de bir
hukuk olur, o hukukta kimlikler kendini özgürce
ifade eder. O kimliklerin kendilerine göre
etnisitesini veya dinini öne çýkarmalarý bireylerin
kendi sorunudur. Bana Türk denilmesi benim
için bir dayatmadýr. Türkiye Cumhuriyeti
vatandaþýyým. Türk deðilim, Kürt bir yurttaþým.
Anayasa’ya soy çaðrýþtýran bir madde yerine
insanlarýn kültürel haklarýný ve özgürlüklerini
garanti altýna alacak düzenlemeler koyarsýn. Öbür
türlüsü dayatma olur. Anayasanýn bu maddesi
kaldýrýlmalýdýr. Þu anda bir etnik çatýþma varsa
eðer, bu kültürel ve kimlik haklarýnýn
tanýnmamasýndan dolayý vardýr. Etnik çatýþmaya
gönderme yaparak karþý tarafýn meþruiyetini de
tartýþmaya açýyorsunuz aslýnda. Bunlar
Baþbuð’un yanýnda diðer siyasetçilerin de
baþvurduðu demagojilerdir.
»Ýlker Baþbuð’un koruyuculuk sisteminin,
köy koruyucularýnýn devletin yanýnda yer
almasýnýn sorunun etnik bir çatýþma olmadýðýnýn
ve PKK’nin bölge halkýnýn desteðini
saðlayamadýðýnýn göstergesidir açýklamasýna ne
diyorsunuz?
O kadar bilimden, literatürden ve gerçeklikten
yoksun ki. Amerika’nýn Irak’ta uyguladýðý
koruculuk örneðini veriyor. Madem bu koruculuk
bu kadar etkili, niçin hâlâ Irak’ta çatýþmalar
devam ediyor o zaman? Sýnýfsal bir çatýþma deðil
bu herhalde. Yani Portekiz ordusu Angola’da
görev yaparken, onlara yardým eden Angolalý
yerli müttefikleri yok muydu? Peki, bütün
dünyanýn sömürgeci ülkeleri girdikleri
topraklarda hemen bir iþbirlikçi bulmazlar mý?
Siz bir fabrikanýn sahibi olabilirsiniz, sizinle
iþbirliði yapan iþçileriniz de olabilir, sarý
sendikacýlar, grev kýrýcýlar yani. Onlar patronla
iþbirliði yapýnca o iþletmede sýnýf farký veya
sýnýfsal problemler de ortadan kalkmýþ mý oluyor?
Bu durumda iþyerinde iþbirlikçileriniz var diye
sizin ucuz ücretle çalýþtýrmak istediðiniz iþçilerle
aranýzda bir sorun çýktýðýnda, aranýzdaki
meselenin sýnýfsal olmadýðýný, çünkü bazý iþçilerin
sizinle iþbirliði yaptýðýný söyleyebilir misiniz?
Bu da böyle bir mantýktýr yani. Korucular bir
kere bölgede askerin daha rahat davranmasýna
imkân saðlýyor. Bir tür mayýn tarama timleri
gibi de fonksiyonlarý var tabii. Korucular askerin
bölgedeki gözleri, kulaklarýdýr, o yüzden ordunun
koruculardan vazgeçeceðini sanmýyorum.
»Genel hatlarýyla Kürt sorunun baðlamýnda
Baþbuð’un konuþmasýnda belli bir deðiþimin
iþaretleri var mý?
Bana öyle geliyor ki her þeye raðmen ordunun
bu geleneksel katý tutumunda bir gevþeme var.
Artýk biz bunlara Türk diyerek bir yere varamayýz,
artýk Kürtler yoktur ve biz bunu bastýracaðýz,
yok edeceðiz diyerek bir yere varýlamayacaðý
yani. Bu insanlarýn gönlünü kazanmak,
kendilerini daha güvenli ve huzurlu hissetmelerini
saðlamak ve entegre etmek gibi düþüncelerle
hareket etmek gerektiðini düþünen üst düzey
subaylar var. Bu bir yumuþama belirtisidir.
Yaþanýlan süreç artýk bir kabule ve çözülmeye
doðru gidiyor. Ama tabii 2 gün sonraki
açýklamalarýnda da yumuþama yanlýsý
olmayanlarýn hala etkin olduklarýný gördük. Ama
þöyle bir þey var: Bir daha geriye dönülemez
artýk bu süreçten. Demirel önce Kürt realitesi
var dedi, sonra bir daha demedi dediler. Ama o
söz bir kere söylenmiþ oldu, o bir kabulün
ifadesidir. Týpký Erdoðan’ýn 2005’te Kürt sorunu
benim sorunumdur demesi gibi. O ifade artýk bir
daha geriye dönülemeyeceði bir noktada ele
alýnmalýdýr. Yani Genelkurmay Baþkaný “Türkiye
Halký” dedi. Peki, bu Kürt meselesini çözer mi?
Hayýr çözmez. Ama en azýndan bunu dememenin
yarattýðý tepkiyi de yumuþatýr ve bundan böyle
o tanýmý yapanlar çoðalýr.
***
ABD, kaos býrakarak çekilmek istemiyor
» Bir süredir Kürt konferansý düzenlenmesi
tartýþmasý var. Sahi böyle bir konferans niçin
isteniyor?
Doðrusu isterseniz bu konferansýn bir
muammaya dönüþtüðü kanýsýndayým. Kim
düzenliyor, hangi ölçülere göre bunlar belirli
deðil. Sanýyorum düzenlenmeyecek gibi
gözüküyor.
Ancak, hem ABD, hem Irak hem de Türkiye,
PKK’nin silahlý mücadelesini ve bir çatýþma
potansiyeli olarak varlýðýný sürdürmesini bölge
için bir istikrarsýzlýk kaynaðý olarak görüyorlar.
Bölgede PKK’den kaynaklanacak bir çatýþma
ortamý Irak’ý terk edecek olan ABD açýsýndan
ihtilaflý bir Kürt-Türk iliþkisini tetikleyebilir.
ABD tabii ki bunu istemiyor. Þimdi Türkiye
NATO üyesi olarak ABD’nin stratejik ortaðý,
Irak Kürdistaný ABD’nin yine iyi bir ortaðý ve
en azýndan Irak’ýn en sakin, çatýþmasýz, güvenilir
bölgesi. O bölgede istikrar var. ABD burada bir
kaos býrakarak bölgeyi terk etmek istemiyor.
PKK’nin buradan gerçekleþtireceði eylemlerle
Türkiye ve Irak Kürdistan’ý arasýndaki iliþkilerin
kötüleþmesini istemiyor ABD. ABD Baðdat’taki
istikrarsýzlýðý çözmek isterken, bir de üstüne
Türkiye’yi ve Kürdistan’ý katmak istemez. O
bakýmdan o da bir düzen istiyor. Burada Kürtlerle
ve Türklerin özellikle bir uyum ve anlaþmaya
gitmesini, birbirleriyle dostluk iliþkilerini
geliþtirmelerini istiyorlar. Kuzey Irak’taki Kürtler
de PKK’nin silahlý mücadelesi sürdükçe kendi
bölgelerinin Türkiye tarafýndan hep tehdit altýnda
olacaðýný ve bunun kendi rejimleri açýsýndan bir
istikrarsýzlýk yaratacaðýný biliyorlar. Yüksek sesle
ifade edilmese de þu nokta da var: PKK’nin
çatýþmayý Kuzey Irak’a taþýmak istediðini de
biliyorlar. Çatýþmalar oraya doðru yayýlýrsa orada
TSK ile çatýþacak yegâne güç PKK olacaktýr.
PKK böyle bir çatýþmayla bölgede lider parti
konumuna gelebilir. PKK geçmiþteki kimi
eylemleriyle bunu birkaç defa da denedi. Türk
ordusunu oraya çekmeyi denedi. KDP ve YNK
yöneticileri de TSK ile sýcak bir çatýþmaya
girildiðinde PKK’nin çok daha etkili olacaðýný
biliyorlar. Böyle bir durumda PKK giderek
bölgede bütün Kürtlerin partisi olma inisiyatifini
ele geçirebilme olasýlýðýna sahip olabileceði gibi,
Kürdistan Yerel Hükümeti, parlamentosu ve
kurulu düzen adýna ne varsa her þeyin alt üst
olma ihtimalini de gözden uzak tutmamak gerek.
»Bu konferans PKK’nin tasfiyesini mi
amaçlýyor?
Hayýr, bunu amaçlamýyor. PKK’nin yer
alacaðý bir konferans belli baþlý 3 büyük aktör
etrafýnda toplanýyor. Celal Talabani’nin partisi
(YNK), Mesut Barzani’nin partisi (KDP) ve
Abdullah Öcalan’ýn partisi (PKK). Öcalan’ýn
avukatlarýyla gönderdiði mesajlar doðru okunursa
zaten bu yapýda PKK aynen Peþmergelerin
Irak’taki statüsünü Türkiye’de de kendileri için
istiyor.
BirGün
Þiir festivalinde rövanþ zamaný
Ýstanbul, 12-16 Mayýs tarihleri arasýnda
ikincisi yapýlacak Uluslararasý Ýstanbul
Þiir Festivali ile dünya þiiriyle buluþmaya
hazýrlanýyor
Ýstanbul, bu yýl 17
ülkeden 20 yabancý þairi
aðýrlayacak. Uluslararasý
Ýstanbul Þiir Festivali'nin
bu seneki ana temasý
Romen Þiiri. Festival’de
þiir okumalarýnýn dýþýnda,
þiir akademisi, müzik
dinletileri ve vapur gezisi
de yer alacak.
Onursal Baþkanlýðýný
Doðan Hýzlan’ýn üstlendiði
Uluslararasý Ýstanbul Þiir
Festivali’nin Yürütme
Kurulu üyeleri Nevzat
Bayhan, Adnan Özer,
Ahmet Kot, Ali Ural, Fatih Andý, Metin
Celal ve Ömer Erdem. Festival’i
onurlandýran 20’si yerli, 20’si yabancý 40
þair þiirleriyle, Ýstanbul’un pek çok
köþesinde edebiyatseverlerle buluþacak.
Uluslararasý Ýstanbul Þiir Festivali'ne
katýlacak þairler þunlar:
Adela Greceanu, Romanya, Ali Günvar,
Anjelina Polonskaya, Rusya, Arif Ay,
Astrid Lampe, Hollanda, Ataol
Behramoðlu, Ayþe Sevim, Betül Tarýman,
Breyten Breytenbach, Güney Afrika, Celal
Fedai, Christopher Reid, Ýngiltere, Doina
Ioanid, Romanya, Egemen Berköz, Emilio
Coco, Italya, Eray Canberk, Fadhil alAzzawi, Irak, Francisco Brines, Ispanya,
Gabriel Chifu, Romanya Gülten Akýn,
Haeng Sook Kim, Güney Kore, Ýbrahim
Tenekeci, Ýsmail Kýlýçarslan, Joachim
Sartorius, Almanya, Kamil Eþfak Berki,
Luis Garcia Montero, Ýspanya Mateja
Matevski, Makedonya, Mel Kenne, ABD
Mourid Barghouti, Filistin, Niels Hav,
Danimarka, Nilay Özer, Osman Konuk,
Oya Uysal, Philippe Beck, Fransa, Sedat
Ümran, Þeref Bilsel, Tal Nitzan, Israil,
Turan Koç, Ülkü Tamer, Veysel Çolak,
Bir Doðu trajedisi
Doðu kodlarýyla þekillenen toplumlarda ister iktidar içi olsun ister iktidar karþýtý olsun 'despotun'
þifreleriyle þekillenen birey, efendi-kul iliþkisi içine hapsolur. Ýktidar karþýtlarýnýn zamanla karþý olduklarý
iktidarýn bir parçasý olmalarý ise zamanla onun, celladýna benzemesine neden olmuþtur. Aytekin Yýlmaz,
Hegel'e göndermede bulunarak þunlarý söylüyor: 'Doðu'da bir kiþi özgürdür o da despotun kendisidir'
Ýbrahim Alp
Bir açýkoturum programýnda
dinlemiþtim. “Yaþým otuz beþ ama
sosyolojik yaþým yüz’ diye ifade etmiþti
bir siyasetçimiz. O zaman dönüp sormak
gerekiyor, Doðu’nun sosyolojik yaþý kaçtýr.
Eðer bir yaþtan söz edilecekse; öncelikle
Doðu’nun zekâ yaþýndan mý, yoksa tarihsel
mirasýyla övündüðümüz çok
kültürlülüðünden mi söz edeceðiz ya da
yüzyýllardýr iktidar söylemleri içinde
zikredilen binlerce yýllýk geçmiþ
safsatasýnýn zekâ yaþýndan mý? Bu
sorgulamalar yapýlmadýkça, bir baþka
deyiþle ‘Doðulu’ kendi sosyolojisini
kavrayamadýkça despot rejimlerin ve
alternatif örgütlenme modellerinin içinde,
bir anafor gibi dönüp, kendini boðacaðý
gerçeðidir.
Aytekin Yýlmaz 18. yüzyýldan itibaren
‘Despotizm’ olgusunu Batý tarafýnda
Doðu’ya özgü bir toplumsal gerçeklik
olarak kabul edildiðini belirtir. Fakat
Ortaçaðdaki ‘Batý’ krallýk rejimlerinin
Doðu’yu aratmayacak bir tarzda geliþtiðine
vurgu yapar. Burada Doðu-Batý algýsýnýn
karþýlaþtýrýlmasýndan çok doðru bir analiz
ile Doðunun deðiþim sorununun, siyasal
ve sosyolojik yönünün sorgulanmasýdýr.
Doðu kodlarýyla þekillenen toplumlarda
ister iktidar içi olsun ister iktidar karþýtý
olsun ‘Despotun’ þifreleriyle þekillenen
bireyin; efendi-kul iliþkisi içine
hapsolmasýdýr. Ýktidar karþýtlarýnýn
zamanla karþý olduklarý iktidarýn bir
parçasý olmalarý ise zamanla onun,
celladýna benzemesine neden olmuþtur.
Aytekin Yýlmaz, Hegel’e göndermede
bulunarak þunlarý söyler: “Doðu’da bir
kiþi özgürdür o da despotun kendisidir”.
Doðulu cemaatler için de durumun
farklý olmadýðýný belirtir. Cemaat iliþkileri
içinde ideolojilerin kutsallaþtýrýlmasý,
eleþtiren, sorgulayan bireyin bu kutsallýk
kavramý içinde aforoz edilmesine neden
olmuþtur. Birey bu iliþkilerde asla
özgürleþemez. Cemaatin efendisi, onun
bütün iradesini elinden almýþtýr. Bu
yüzdendir ki Doðu toplumlarýnda
sorgulayan, eleþtiren, yaratýcý bireyler çok
fazla yetiþmez. O efendisi tarafýndan
mutlak itaat kültürü içinde yetiþmiþtir.
Kiþiliði böyle geliþtiði için; iktidar
karþýtlýðýný bile kendisini üreten sistemin
kodlarýyla yapar. Despot bir baþka despotla
yer deðiþtirmiþtir çünkü.
Siyasi þekillenme üzerine
Bizde yaratýcý birey çokça geliþmez.
Tabu haline gelen deðer biçimlerinin
sorgulanma þansý yoktur. Buna dokunan
yanar. Örneðin Turan Dursun, Ýslamcý
yazarlardan Gonca Kuriþ, sosyolog Ýsmail
Beþikçi bu örneklemelerden sadece bir
kaçýdýr. Bu eðer böyle olmasaydý, dünyayý
deðiþtiren bilimsel, teknolojik, felsefi,
estetik referanslar Batý kaynaklý olmazdý.
‘Doðunun talaný’ iktidarýn ürettiði bireyi
de talan etmiþtir. O hâlâ Batý
argümanlarýyla düþünce ve sanat becerisi
yaratarak Doðululuktan kurtulacaðýný
zannetmektedir. Doðunun Talaný ve Ýnkarý
kitabýnýn yazarý Aytekin Yýlmaz ‘Doðu’
lanetinden kurtulamamanýn nedeninin bu
körleþmede aranmasý gerektiðine iþaret
ediyor. Bu çalýþmanýn önemli bir Doðu
analizi olduðunu düþünüyorum. Sanat,
siyaset, edebiyat, estetik ve felsefi
referanslarýn niçin bu coðrafyada
sakatlandýðýnýn iþaretleri bu çalýþmanýn
önermelerinde sýkça iþlenmektedir.
Sanýrým Aytekin Yýlmaz “Doðulular
kendilerini Doðu’da kaybettiler” derken
bunu kastetmektedir. Ayrým yapýlmaksýzýn
bütün ideolojiler için geçerlidir bu durum.
Kendi tarihsel mirasýnýn reddi üzerine
kendisini inþa eden bir “Doðu trajedisi”.
Saðýn bir iktidar iliþkisi, Ýslami
cemaatlerin mutlak otorite üstüne
kurulmuþ ideolojik þekillenmesini bir yana
býrakýrsak, sol için ne söyleyebiliriz. Sol
yapýlarýn, sözü edilen iktidar iliþkilerinden
farklý bir özelliði var mýdýr? Kendi
kendisini inkâr eden bir siyasal þekillenme
olduðunu söylersek hain olur muyuz
acaba(!). Farklý düþünmenin ihanet
sayýldýðý bir coðrafyada özgürlüðü aramak
nasýl bir þeydir. Yazar bunu net söylemese
de alt okumalarda “Doðu solu” diye
tanýmlanabilecek bu siyasi þekillenmenin
tartýþýlmasýný öneriyor.
Sýkça çok kültürlü Anadolu kavramýnýn
kullanýldýðýný biliriz. Bütün siyasal
argümanlarýn giriþ cümlesidir bu ayný
zamanda. Üç bin yýllýk bir kültürden söz
edilir. Ama nedense nüfus demografisinin
niçin tek tipleþmiþ bir topluma evirildiðini
yanýtýný vermekten korkar. Türkiye solu
‘Doðu solu’ denilecek bu muhalif söylemi
iktidarýn diliyle ortaklaþtýrýr. Bu durumun
sol literatürde iktidar içi bir söyleme
dönüþmesi bir tesadüf müdür acaba? Hatta
bu inkarcý siyasetin sol argümanlarla
açýklanmasý nasýl bir komedidir. Darbeye
ihtilal, askeri kurtarýcý, demokrasiyi taktik
sorunu, çok kültürlülüðü vataný bölmek
kavramlarýyla açýklayan bir terminoloji
Zilhad Kljucanin, Bosna.
***
Yýllar Sonra ‘Bir Garip Orhan Veli’
FestÝvalde sürpriz olarak büyük usta
Müþfik Kenter ‘Bir Garip Orhan Veli’ ile
yýllar sonra tekrar þiir festivali için sahnede
olacak.
Tek kiþilik oyunlarýn en keyiflisi Orhan
Veli’nin dizeleri ile Müþfik Kenter’in
oyunculuk ziyafeti için 13 mayýs saat
20:00’de Muammer Karaca Tiyatrosunda
olmalýsýnýz. Müþfik Kenter’in 25 yýlý aþkýn
bir süredir oynadýðý, Orhan Veli’nin
þiirlerini Murathan Mungan’ýn
düzenlemesiyle oluþturulan “Bir Garip
Orhan Veli”, ülkemizde en uzun süre
sahnelenen oyun olurken, Müþfik
Kenter’le özdeþleþtiði kabul edilir.
Sanatçýnýn tek kiþilik oyunlarýnýn en
popüleri, en çok seyirci toplayaný, en
klasiði her zaman “Bir Garip Orhan Veli”
oldu.
BirGün
sanýrým iktidara benzeme halini yeterince
açýklamaktadýr.
Bütün bu karmaþa ve içe kapanma
halinin anlaþýlamamýþ ‘Doðu’
paradigmasýnýn içinde saklý olduðunu
görmezden geliyor olmamýzdan
kaynaklanýyor olabilir mi acaba?
Uygarlýk adýna
Batý sömürgeciliðinin Doðu’ya bakýþý
ile Doðulunun kendine bakýþý yakýn
benzerlikler göstermektedir ne yazýk ki.
Batý; talaný meþrulaþtýrmak için “Doðu
ilkeldir. Oraya uygarlýk götürmek” adýna
Doðu’yu talan etmiþtir. Bizim aydýnlarýmýz
ise; halk iradesini yok sayarak onu
þekillendirmek gerektiðine inanmýþtýr.
Devlet ideolojisine baktýðýnýzda da durum
farklý deðildir. Ýktidar nasýl ki bireyi
kendine benzetmek için yarattýðý
dinamikler içinde eritmiþse; sol da halký
yok sayarak kendi ürettiði deðer
biçimleriyle onu iradesizleþtirmiþtir.
Toplumsal süreçlerini Batý gibi
yaþayamayan bir toplumun örgütlenme
modelini, Batý’ya bakarak kavramaya
çalýþmasý, kendi gerçekliðinden koparak
anlamaya çalýþmasý bugünün fotoðrafýný
ortaya çýkarmýþtýr. Daha açýk bir ifadeyle
söyleyecek olursak; karþý olduklarý
iktidarýn daha da gerisine düþmüþlerdir.
Doðunun Talaný ve Ýnkarý, belki de bu
yüzden içerden kendimize bakmayý
öngören bir tartýþma alanýdýr.
Doðunun iktidar karþýtlarý, hem kendi
despotunu hem de iktidar modeli olarak
kendisine itaat eden bireyi yarattý. Aytekin
Yýlmazý’ýn bu çalýþmasý Doðu Batý
sorunsalýný iþlerken Araf’ta duran bir
toplumsal bunalýmý iþaret etmektedir.
Çünkü bizim entelektüellerimiz;
referanslarýný kendisini üreten despotun
kodlarýyla algýlar, Batýyla boyar, yeniden
üretilmiþ bir sunumla kulu olduðu efendiye
sunar. Küresel dünyada bir simülasyon
deneyi olduðunun farkýna varmasý uzun
yýllar alacaða benziyor.
Aytekin Yýlmaz’ýn, Doðunun Talaný
ve Ýnkarý adlý kitap; Doðulular aynaya
bakmalý, diyor. Aynadaki yansýma biz
deðiliz. Aynaya hapsedilmiþ yansýmayý
kendimiz sanýyoruz, diyor. Bu yüzden
yüzümüzle yüzleþmenin kitabý diye de
düþünülebilinir.
Doðunun talaný ve inkarý
Aytekin Yýlmaz
Belge Yayýnlarý
2009
250 sayfa
10 TL.
Radikal
6 Mayýs 2009 Çarþamba
[email protected]
Kabinede yapýlan deðiþiklik az buz deðil,
neredeyse yeni bir kabine oluþtu. ‘Erdoðan ne
yapmak istiyor’ sorusu kafalarý meþgul ediyor.
Rivayet muhtelif. Baþbakan’ýn Saadet Partisi
ile rekabet için bazý isimleri kabineye aldýðýný
söyleyen var, bu kabinenin daha iþ bitirici
olacaðýný, yeni ve daha dinamik bir imaj
yaratacaðýný ileri sürenler var, asýl amacýn
ekonomik bunalýmla baþ edebilecek kiþilere
sorumluluk vererek bunalýmdan çýkýþ yolu
aramak olduðuna inananlar var...
Bu tür iþlerde tek bir neden aramak yanýltýcý
olabilir. Muhtemelen bu nedenlerin hepsi de
belirli derecelerde etkili olmuþtur ve listeyi
yaparken Baþbakan’ýn kafasýnda birbiriyle
çeliþen farlý sorunlarý ayný anda çözme isteði
vardý.
Neyin ne olduðunu ve yeni kabinenin nasýl
çalýþacaðýný hep birlikte göreceðiz.
Fakat kafamý kurcalayan bir konuyu
tartýþmak istiyorum. Cumhuriyet döneminde
farklý dönemlerin kendine özgü karakterleri
olmuþtur.
Atatürk dönemi, Cumhuriyet’in kuruluþu
için gerekli yasal, kurumsal, yönetsel
deðiþikliklerin yapýldýðý, eðitimin ön plana
çýktýðý, ekonomik model arayýþlarýnýn sürdüðü,
laikliðin temel bir ilke olarak benimsendiði bir
dönemdir.
Ýnönü dönemi, bir önceki dönemde
gerçekleþtirilen devrimci deðiþikliklerin
kurumsallaþtýðý, berkitildiði, ekonomide
devletçiliðin ön plana çýktýðý, dýþ politikada
Almanya ve Ýngiltere arasýnda tarafsýzlýk
siyasetinin güdüldüðü, savaþ sonrasýnda
demokratik düzene geçme hazýrlýklarýnýn
baþlatýldýðý dönemdir.
Menderes dönemi, köylüye ve tarýma öncelik
tanýdý. Tek parti döneminin demiryoluna önem
veren politikasýna karþýn karayollarýna önem
verdi. Muhalefete ve basýna karþý gittikçe
sertleþen bir baský siyaseti benimsedi.
Demirel, barajlar kralýydý. Köylüye ve
enerjiye öncelik verdi. 1960’tan sonra özerk
kuruluþlar olan TRT’ye ve üniversitelere savaþ
açtý. Sendikalar, öðrenci dernekleri, Danýþtay,
Yargýtay, özellikle de Anayasa Mahkemesi de
düþman mevzileri arasýnda yer alýyordu. Demirel,
12 Eylül darbesinden sonra bu konulardaki
tavrýný (askerden darbe yiye herkes gibi)
deðiþtirdi. Daha demokratik bir çizgi benimsedi.
Özal, liberal bir politika izledi.
Özelleþtirmeye aðýrlýk verdi, döviz bulundurmayý
suç olmaktan çýkardý. Geniþ ölçüde ihracata,
borçlanmaya ve dýþ kaynaklara dayanan bir
ekonomik kalkýnma yolu izledi.
Erdoðan, altý yýlý aþkýn bir süredir Baþbakan.
Þimdi birileri size gelip þu soruyu sorsa:
“Erdoðan bunca zamandýr baþbakan.
Koalisyonla falan da deðil, tek baþýna iktidar.
Astýðý astýk, kestiði kestik. Ýstediðini yapacak
güçte ve konumda. Þimdi size sorsam: Erdoðan
iktidarýnýn belli baþlý, kalýcý, karakteristik
özellikleri nelerdir?”
Yukarýda saydýk, görünüþe göre her iktidar
dönemin kendine özgü özellikleri var. Erdoðan
döneminin özellikleri nelerdir? Nasýl
tanýmlarsýnýz?
Yapýldýktan birkaç ay sonra göçen duble
yollarla mý? Ýlk hizmete giriþte kaza yapan, son
olarak da raylarýnýn eðrildiði söylenen hýzlý
trenle mi? Neyle? Gurbetçilerden topladýðý
paralarý iç eden þirketlerden, Deniz Feneri’ne
kadar uzayýp giden, hele de belediyelerde
yaygýnlaþan yolsuzluklarla mý? Gittikçe daha
uzaðýna düþtüðümüz AB hedefiyle mi?
Anayasa Mahkemesi’nin kararýna göre
‘irticai faaliyetlerin odaðý’ haline geldiði için
para cezasýna çarptýrýlan bir iktidar partisi
niteliðiyle mi?
Belki de en iyisi o eski þarkýdýr: “Saçlarýma
AK düþtü, sana ad bulmadým!”
Radikal
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Kimyasal tarýmýn insana ve doðaya
yaptýðý zararýn günden güne ortaya çýkmasý
ile birlikte organik tarým ürünlerine artan
ilgi her geçen yýl büyüyor.
Türkiye'de organik tarýmýn öncülerinden
olan Kapor Limitet Þirketi, 1995 yýlýnda
yaklaþýk 6 dekarlýk alanda baþladýðý organik
tarým üretiminde bugün 800 dekarlýk bir
araziye sahip ve ürünleri Türkiye'nin çeþitli
illerinin yaný sýra Almanya'da büyük ilgi
görüyor.
Kapor Limitet Þirketi kurucu ortaðý olan
Osman Yüksel, organik tarýmýn,
üretiminden tüketiciye ulaþýncaya kadar
her aþamasýnda kontrollü, kimyasal ilaç,
gübre ve genetiði deðiþtirilmiþ organizmalar
kullanýlmayan üretim yöntemi olduðunu
söyledi.
Halk dilinde bunun tamamen
atalarýmýzýn doðal üretim yöntemlerinin
günümüz agronomik bilgiler ýþýðýnda
yapýlmasý olarak tanýmlanabileceðini
kaydeden Yüksel, organik üretim yapan bir
çiftçinin, uluslararasý bir denetleme þirketi
tarafýndan verilen sertifikayý almak zorunda
olduðunu ve bu sertifikayý alabilmesi için
ürünlerini gerekli koþullarda üretmesi
gerektiðini kaydetti.
Yüksel, "Gerekli koþullar saðlandýðýnda
bu denetçi firmalar ürünü denetleyerek
sertifika verirler. 'Ekolojik tarým' ismi
üzerinde önemli anlaþmazlýklar vardýr. Bu
yöntem ile üretilen ürünlerin ekolojik
kelimesi ile bir baðý olmamasý sebebiyle
organik tarým daha doðru bir isim olarak
kabul edilmektedir. Organik tarým, her
þeyden önce belirli kurallar çerçevesinde
sürdürülebilir tarýmdýr. Bu da baþta toprak
olmak üzere su, hava, çevre ve doðada
yaþayan diðer canlýlara zarar vermeyen bir
üretim anlamýna gelmektedir. Örnek olarak
ilaçlama ile çevredeki bir göl ve paralel
olarak o gölde yaþayan canlýlar zarar
görebilir. O gölün suyunu kullanan
insanlarýn zarar görebileceði gibi, gölden
avladýðý bir balýðý yiyen kuþ bambaþka
bölgelere hastalýk taþýyabilir. Organik tarým,
kurallarý çerçevesinde çevresine duyarlý,
sömüren deðil sürdürülebilir olan bir üretim
saðlar. Üretilen ürünlerin kolayca
izlenebilmesi ve her aþamada
denetlenebilmesi ile tarýmda ciddi bir
denetim eksikliðini giderebilir" dedi.
'1995 Yýlýnda 6 Dekarlýk Alanda Baþladý'
Osman Yüksel, kendisinin Kapadokya
bölgesinde turizm ile aðýrlýklý olarak
uðraþtýðý 1995 yýlýnda, Türkiye'de patates
üretiminde büyük bir öneme sahip olan
bölgede ortaya çýkan patates hastalýðý
sonrasýnda, Nevþehir'in merkez ilçeye baðlý
Göre beldesinde bulunan 6 dekarlýk
arazisinde doðal yollarla patatese alternatif
bir ürün yetiþtirmeye karar verdiðini ve
Hollanda'dan getirdiði çilek fidelerini
ekerek üretime baþladýðýný kaydetti.
Patateste çýkan hastalýk sonrasýnda
yaptýðý araþtýrmada, tarýmda kullanýlan
kimyasal ilaçlarýn nörolojik bozukluklarda
dahil olmak üzere kansere varan birçok
hastalýða neden olduðunu öðrendiðini ve
kendi kendine 'Ben deli miyim?' diye
sorduðunu ifade eden Yüksel, "Ben deli
deðilim, olmak istemedim. Bu nedenle de
'pestisit ve kimyasal gübre
kullanmayacaðým, saðlýklý ürün yemek
istiyorum' dedim. Kimyasallarýn yerine
ABD'den ithal edilen ve mikrobiyal gübreler
sýnýfýyla Türkiye'ye giren azotobacteri
kullanmaya baþladým. Bir tür bakteri olan
bu azotobacter havadaki azotu alýp bitkinin
kullanabileceði hale getiriyor. Bununla
birlikte Hollanda'dan getirdiðim fideleri
tarlama ektim ve üç yýl içerisinde ciddi bir
verim aldým. Fideler geldiði Hollanda'dan
daha fazla verim vermeye baþladý.
Sonrasýnda yavaþ yavaþ tarým arazilerimiz
büyüdü. Ýlk olarak Göre'de baþladýðýmýz
üretim sonrasýnda Avanos ilçesinde,
Aydýn'da, Ankara'da ve Ýstanbul'da da
baþladý" diye konuþtu.
Bugün Kapor Limitet Þirketi'nin
yaklaþýk 800 dekarlýk bir alanda domatesten
karnýbahara, çilekten brokoliye kadar 94
çeþit sertifikalý ürün yetiþtirdiðini açýklayan
Osman Yüksel, yetiþtirdikleri ürünlerin
Ankara, Ýstanbul, Antalya, Samsun gibi
illerde bulunan organik pazarlarýn yaný sýra
www.kapor.com.tr adlý internet sitesinden
satýþa sunulduðunu belirtti.
Geçtiðimiz aylarda Almanya'dan bir
þirket ile ortaklýk kurduklarýný ve bundan
böyle Türkiye'de üretilen domates,
sarýmsak, brokoli ve patatesin Almanya'da
da satýlacaðýný anlatan Yüksel, "Geçmiþte
marketlerde gördükleri organik tarým
ürünlerini çok fazla önemsemeyen, lüks
bulan insanlar artýk bunun önemini kavradý.
Her geçen yýl organik tarým ürünleri
tüketimi artýyor. Vatandaþlar özellikle büyük
þehirlerde o kadar bilinçlendi ki bizden
aldýðý bir ürünü tahlil yaptýranlar bile
çýkýyor. Fiyatlar konusunda vatandaþlarýmýz
büyük yanýlgý içerisinde. Pazardan aldýklarý
normal ürünlerle arasýnda tabi ki fark var,
ama bunun saðlýkla ölçülmesi imkansýz.
Örneðin bir domatesin kilosunu vatandaþ
2 TL'den alabiliyorsa organik bir ürünün
fiyatý 3 TL. Organik ürünlerinin önemini
bilen kiþiler zaten fiyatlara çok takýlmýyor
" þekline konuþtu.
Kent Haber
Hayvan figürlü peribacalarý þaþýrtýyor
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Dünyanýn en ilginç yeryüzü þekillerinin
bulunduðu Kapadokya bölgesinde, hayvan
figürlü peribacalarýnýn yer aldýðý Devrent Vadisi
büyük ilgi görüyor.
Nevþehir'in Ürgüp ilçesi ile Avanos ilçesi
arasýnda bulunan Devrent Vadisi'ndeki ilginç
þekilli peribacalarý, görenleri hayrete düþürüyor.
'Hayal Vadisi' olarak da adlandýrýlan vadideki
peribacalarýnýn bazýlarý sanki bir heykeltýraþýn
elinden çýkmýþçasýna yýrtýcý bir kuþ baþý,
kaplumbaða, deve ve at; bazýlarý ise dinozor,
fok balýðý, yýlan baþý figürlerini andýrýyor. Yerli
ve yabancý turistlerin de büyük ilgisini çeken
vadi, bu özelliði ile cansýz bir hayvanat
bahçesine benziyor.
Peribacalarýnýn oluþumu
Uzmanlar, bundan 50 milyon yýl kadar önce
Kapadokya'nýn bir iç deniz olduðunu ve
çevresindeki yanardaðlarýn faaliyete geçmesiyle
yüksek ýsýdan bu denizin kuruduðunu belirtiyor.
Yanardaðlardan püsküren lavlarýn týpký
kocaman bir kasenin içini doldurur gibi denizin
yerini doldurduðunu ve milyonlarca yýl boyunca
akarsularýn lavlarýn soðumasýyla oluþan
yumuþak kayayý aþýndýrarak derin vadiler
oluþturduðunu tahmin eden uzmanlar, esen
kuvvetli rüzgarlarýn ise peribacalarýna bugünkü
þeklini verdiðini kaydediyor.
Uzmanlar ayrýca, bölgedeki her vadinin
yapýsý ve rüzgarý alýþ açýsýnýn birbirinden farklý
olduðunu, bunun için de vadilerdeki peribacasý
oluþumlarýnýn farklýlýklar gösterdiðini ifade
ediyor.
Kent Haber
7
6 Mayýs 2009 Çarþamba
ÝDAM EDÝLDÝLER
Türkiye Halk Kurtuluþ Ordusu'nun
(THKO) kurucu ve yöneticilerinden Deniz
Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan
Ankara Cebeci Sivil Kapalý Cezaevi'nde
idam edildi. Son söz olarak;
Deniz Gezmiþ: " Yaþasýn tam baðýmsýz
Türkiye.Yaþasýn Marksizm- Leninizm.
Yaþasýn Türk ve Kürt halklarýnýn kardeþliði.
Yaþasýn Ýþçiler, köylüler. Kahrolsun
emperyalizm,"
Yusuf Aslan: "Ben ülkemin
baðýmsýzlýðý ve halkýmýn mutluluðu için
þerefimle bir defa ölüyorum. Sizler bizi
asanlar þerefsizliðinizle her gün öleceksiniz.
Biz halkýmýzýn hizmetindeyiz. Sizler
Amerikanýn hizmetindesiniz. Yaþasýn
devrimciler. Kahrolsun faþizm, ".
Hüseyin Ýnan: "Ben þahsi hiçbir çýkar
gözetmeden halkýmýn mutluluðu ve
baðýmsýzlýðý için savaþtým. Bu bayraðý bu
ana kadar þerefle taþýdým. Bundan sonra
bu bayraðý Türk halkýna emanet ediyorum.
Yaþasýn iþçiler, köylüler ve yaþasýn
devrimciler. Kahrolsun faþizm!" dediler.
Deniz Gezmiþ'in idamý
Herkese, bütün devrimcilere selam..
..."Avukatlarý Halit çelenk ve Mükerrem
Erdogan odaya girdiklerinde Deniz'in yüzü
aydýnlandý.Gülümsedi onlara: - Hoþ
geldiniz, dedi ..iyiki geldiniz...Filtreli sigara
içiyordu Deniz.-""iki gün öncesine kadar,
birinci sigarasý içiyorduk. Sonuç belli
olunca, hiç deðilse iki gün ,filtreli içelim
dedik." Deniz'in bulunduðu oda kalabalýktý.
Çok sayýda subay vardý.Gardiyanlar,
Ankara emniyet müdürü, Savcý, infaz
savcýsý, polis þefleri...Deniz Gezmiþ, Yusuf
Aslan, ve Hüseyin Ýnan hakkýnda ölüm
cezasý veren Ankara Bölgesi Sýkýyönetim
1 Numaralý Askeri Mahkemesi'nin Baþkaný
Tuðgeneral Ali Elverdi oradaydý. Merkez
Komutaný general Tevfik Türüng de
hazýrdý... Deniz'e bakýyorlardý. Ýnceden
inceye inceliyorlardý... Deniz'de onlara
bakýyordu... Ýnfaz savcýsý Topal Sami'ye
seslendi. Deniz: -"Ellerimi çözün,babama
mektup yazmak istiyorum". Subay, sivil
görevliler bakýþtýlar. Ýnfaz savcýsý Sami
Uður -"Sen söyle Deniz", "yazarlar..."
Ellerini çözmediler.. Bir daktilo getirildi...
Deniz daraðacýna bakarak, düþünüp
sözcükleri tek tek seçerek mektubu
yazdýrmaya baþladý.. Deniz mektubunu,
yüksek sesle yazdýrýrken oradaki
kalabalýktan çýt çýkmýyordu. Bitirdi
söyleyeceklerini. Yeniden infaz savcýsý
Sami Uður'a döndü: -"Mektubu babama
verirsiniz, deðil mi?" -"Tabii Deniz..
Bundan þüphen olmasýn..." Savcý denize
doðru eðilerek -"Nasýlsýn Deniz?" dedi. "Iyiyim... Mutluyum. Çok rahatým.."
yanýtýný verdi Deniz. -"Bizden bir isteðin
var mý?" -"Var, Yusuf ve Hüseyin'i görmek
istiyorum. Gitmeden önce, arkadaþlarýmla
vedalaþmak istiyorum." (...) Az sonra
cezaevinin koridorlarýnda, zincirin betona
deðip sürüklenirken çýkardýðý sesler
duyuldu. Yusuf geliyordu. Yusuf odanýn
kapýsýna geldiðinde Deniz ayaða kalktý.
Gülerek karþýladý arkadaþýný.. Elleri arkadan
kelepçeliydi ikisinin de. Ýdam hükümlüsü
iki yoldaþýn son buluþmasý bir hüzün
yumaðýydý. Göðüs göðüse, yanak yanaða
bir süre öylece kaldýlar. Gülümsüyordu
ikisi de. Birbirlerine birþeyler fýsýldadýlar.
Güldüler.. Gülerek bakýþtýlar. Gülerek
ayrýldýlar: -"Güle güle Yusuf". -"Güle güle
Deniz". Yusuf'u odadan çýkardýlar. Az sonra,
pranga zincirinin betona deðmesiyle çýkan
yeni sesler duyuldu. Giderek yaklaþtý.
Odaya girdi. Gelen Hüseyin'di. Onun da
elleri arkadan kelepçeli, ayak bilekleri
prangalýydý. Boyunlarýyla birbirine
sarýlmaya çalýþtýlar. Birbirini yanaklarýndan
öptüler. Ve gülerek birbirine, "Güle güle"
dediler. ... Deniz'i ayaða kaldýrdýlar.
Ceplerini boþalttýlar. -Deniz "Parkam
nerede?" diye sordu. Burada dedi biri. "Onu babama verin". Ýnfaz savcýsý,
mahkemenin ölüm cezasýna iliþkin kararýný
okudu. Savcý sordu -Bu karar sana mý ait?
"-sizi tanýmýyorum.." Deniz, savcýnýn
sorusu üzerine, son kez direndi. Baþý
yukarýya kalkýktý. Gözleri kýsýldý. -"BU
KARARI REDDEDÝYORUM. KABUL
ETMÝYORUM." Savcý mahkemece verilen
kararýn, askeri yargýtayca onandýðýný
söylemekle yetindi. Ýnfaz savcýsýnýn iþareti
üzerine, masanýn üstünde duran gazete
kaðýdýndan paket açýldý. Ýçinden beyaz
patiskadan yapýlma kolsuz, uzun bir gömlek
çýktý. Gömleði Deniz'in baþýna geçirdiler.
Deniz'in ayaðýndaki botlarýn baðý çözüktü.
Buyruk veren bir sesle -"Baðlarý baðlayýn"
dedi. Sonra daraðacýna giderken tanýklýk
yapmalarý için bulunmalarýný istediði
avukatlara dönerek -"Cezaevinden
yangýndan mal kaçýrýrcasýna, kaptýlar bizi.
Postallarýmýn baðýný baðlamaya bile zaman
bulamadým. Bari þimdi baðlasýnlar.
Asýldýðýmda, postallarým ayaðýmdan düþsün
istemiyorum.." bir görevli Deniz'in
ayakkabýlarýnýn baðlarýný baðladý. Ýnfaz
savcýsý -Hadi Deniz dedi. Avukatlarýna
baktý -"Hoþça kalýn, herkese bütün
devrimcilere selam..." Yürüdü.. Ýki yanýnda
birer gardiyan vardý. Gardiyanlar kolunu
tuttular. Býrakýn diye baðýrdý."Býrakýn
kendim giderim". Koridorlarý geçti.
Arkasýndan 20-30 kiþi yürüyordu. Deniz,
avluya çýktý. Duvar dibine kurulmuþ ve
hafif aydýnlatýlmýþ daraðacýna doðru
yürüdü. Masaya oradan da, duraklamadan
tabureye çýktý. Baþýný öne uzatarak ilmiði
kendi boynuna geçirmek istedi Baþaramadý.
Masanýn baþýnda bekleyen cellat ilmiði iki
eliyle çekti, geniþletti. Deniz'in boynuna
geçirdi."-Yaþasýn tam baðýmsýz Türkiye,
yaþasýn halklar, yaþasýn isçiler, köylüler,
kahrolsun emperyalizm." Ali Elverdi çek
diye baðýrdý. Cellat öne atýldý.. Tabureyi
çekti..
Saat 01.25'tir..
Tutsam þu karanlýðý, tutsam da yýrtsam
Deniz Gezmiþ
Baba;
Mektup elinize geçmiþ olduðu zaman
aranýzdan ayrýlmýþ bulunuyorum. Ben ne
kadar üzülmeyin dersem yine de
üzüleceðinizi biliyorum. Fakat bu durumu
metanetle karþýlamaný istiyorum, insanlar
doðar, büyür, yaþar ölürler, önemli olan
çok yaþamak deðil, yaþadýðý süre içinde
fazla þeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben
erken gitmeyi normal karþýlýyorum. Ve
kaldý ki benden evvel giden arkadaþlarým
hiçbir zaman ölüm karþýsýnda tereddüt
etmemiþlerdir. Benim de
düþmeyeceðimden þüphen olmasýn, oðlun,
ölüm karþýsýnda aciz ve çaresiz kalmýþ
deðildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunda
da bu olduðunu biliyordu. Seninle
düþüncelerimiz ayrý ama beni anlayacaðýný
tahmin ediyorum. Sadece senin deðil,
Türkiye'de yaþayan Kürt ve Türk
halklarýnýn da anlayacaðýna inanýyorum.
Cenazem için avukatlarýma gerekli talimatý
verdim. Ayrýca savcýya da bildireceðim.
Ankara'da 1969'da ölen arkadaþým Taylan
Özgür'ün yanýna gömülmek istiyorum.
Onun için cenazemi Ýstanbul'a götürmeye
kalkýþma, annemi teselli etmek sana
düþüyor, kitaplarýmý küçük kardeþime
býrakýyorum. Kendisine özellikle tembih
et. Onun bilim adamý olmasýný istiyorum,
bilimle uðraþsýn ve unutmasýn ki bilimle
uðraþmak da bir yerde insanlýða hizmettir,
son anda yaptýklarýmdan en ufak bir
piþmanlýk duymadýðýmý belirtir seni,
annemi, abimi, kardeþimi devrimciliðimin
olanca ateþi ile kucaklarým.
Oðlun Deniz Gezmiþ

Benzer belgeler