80 sayfalar

Transkript

80 sayfalar
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 71/124
SURLAR: MS. V. yüzyılda, Roma İmparatorluğunun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS.
396da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün
yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak
üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana caddeye açılır.
ORTAÇAĞ SELÇUKLU KALESİ KALINTILARI:Kale, vadiyi kontrol altında tutabilen düzlük
üzerinde, stratejik konumda olan geniş bir sur sisteminden oluşmaktadır. Duvarlar yıkıntı halinde olan kentten
alınan, aralarında mermer, kimisi yazıtlı bloklar bulunan, devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kalelerden birinde
yapılan kazılarda, semerdam kemerli, nişler açılmış olan iç kısmında giriş kapısı, tabanı ve deprem ile
meydana gelen geniş çatlaklar çıkartılmıştır. Bulunan malzeme, kaleyi bölgenin Bizanslılar ile Selçuklular
arasında anlaşmazlık olduğu döneme, IX. Ve XIII. yy. ’lar arasında tarihlemektedir. Yıkıntılar arasında bulunan
bir sikke bu son dönemi işaret etmektedir.
TİYATRO :Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma'dan iki kısma bölünmüştür,
dikey olarak 9 cuneusa Summa cavea galerisi ile 8 basamak yerleştirilmiştir Ima caveanın (alt basamaklar)
orta kısmı, proedria için mermer bir exedra şeklinde düzenlenmiş, yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar,
kentin önemli kişileri içindir. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir ve skene ile
bağlantılıdır. Skene fronsun üç düzeni mermer monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturmakta ve
burada Apollon ve Artemis'e adanmış, bezeli korniş bulunmaktadır. Bu görkemli yapı, İmp. Septimius Severus
zamanında İ. S. III. yüzyılda, önceki evreyi (Flavius dönemi) içine alarak ve yok ederek inşa edilmiştir. Geç
Roma Dönemi'ne kadar kullanılmış, bunu arkhitravının alt yüzüne, İ. S. 352 yılına tarihli ve skene fronsun
onarımını yazıttan anlıyoruz.
AZİZ PHILIPPUS MARTYRIONU :Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapısıdır. Yapının en büyük
sekizgen olan merkezi mekanına bağlanan sekiz adet dörtgen mekan, taştan büyük ayaklar ve yine sekizgen
mermer plinthoslar üstündeki, kenarlarda traverten, ve mermer ara sütunlarla taşınan, üç arkad aracılığıyla
açılır. Sekiz sayısı, yapı geometriği temellerine yansıtıldığı gibi güçlü simgesel anlamı vardır. Bloklarda
daireler içinde Hıristiyanlık sembolleri yer alır. (Yıldız içinde haç, khrismon A ve ?). Merkez mekanın syntronon
üzeri ahşap bir kubbe ile örtüldüğü anlaşılmakta. Tüm kilise yapısı dörtgen bir plan içinde ve dört kenara
yaslanmış 32 oda ile kapatılmıştır. Yapı Aziz Havari Philippus kalıntılarını saklamakta idi. Martyrionun İ. S. V.
y. yılın başlarında Konstantinopolis saray mimarlarına yaptırılmıştır.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 72/124
AZİZ PHILIPPUS KÖPRÜSÜ :Aziz Phılıppus kapısından hemen sonra büyük boyutlara sahip köprü yer alır.
Büyük boyutlu dikdörtgen traverten bloklardan meydana gelen bu büyük yapının (genişliği 12 m. bulmakta)
yalnızca güney sırt kısmı korunagelen yapı taş ile döşenmiş şehir merkezinden gelen yolun devamında
bulunmaktadır. Köprüyü geçtikten sonra hakim tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus Martyrıonuna
ulaşılmaktadır. Köprünün kuzey sırtı kenarında sekizgen planlı bir başka yapı yer almaktadır (belki vaftizhane)
bu yapının hemen yanından yukarı doğru çıkan basamaklar yer almaktadır. Basamaklar yüksek tepe üzerinde
yer alan Aziz Phılıppus un defnedildiği alan ile son bulmaktadır. Bu alan Bizans öncesi dönemde Küçük
Asyanın en önemli Hac ziyaret alanlarındandır. İtalyan Arkeoloji Heyetinin amaçlarından birisi köprünün
yeniden ayağa kaldırma çalışması oluşturmakta bu sayede kentten başlayıp Martyrıona ulaşan ayin yolunada
işlevsellik kazandırılmaktadır.
DİREKLİ KİLİSE : M. S. 7. yy’a tarihlenen şehir merkezindeki direkli kilise üç nefli olup, nefler arasındaki
geçitleri büyük ve küçük direkler ayırmaktadır. Ortadaki büyük nefin sonunda bir apsis yer alır. Olasılıkla yapı
tonoz örütülüdür. Diakonon ve protasis (vaftiz ve ayin bölümü), kilisenin merkez sahanlığının sonundaki tek
apsisin iki tarafında yer almaktadır. Üç nefli diğer bir kilise de yine şehrin merkezinde yer almaktadır.
Hierapolis’in kuzey tarafında daha küçük tek apsisli kiliseler yer alır. Bunlar daha çok geç dönem yapılarıdır.
Bu da geç dönemlerde dahi, kentin kimliğini devam ettirdiğinin göstergesidir. M. S. 5-7. yy’larda Hierapolis’te
birçok önemli kilise yapılarının yapılması, kentin hem dinsel yönden önemli, hem de Bizans döneminde büyük
bir merkez olduğunu göstermektedir. M. S. 5-6. yy’larda tarihlenen Akköy aile mezarının altın buluntuları da bu
önemi ve zenginliği desteklemektedir. Hierapolis’in ilk dinsel temsilcisi St. Phillippus’tur.
NEKROPOL ALANI:Batıdaki traverten alanları dışında kalan üç yönde nekropol alanları bulunmaktadır.
Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardese giden kuzey yolunun ve Laodikeia-Colossaeye giden güney yolunun iki
tarafinda yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde
görülür. Kuzey nekropolü, Geç Hellenistik dönemden erken Hristiyanlik dönemine kadar karakteristik lahitleri,
mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlardır.
Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır.
HAMAM BAZALİKA :Frontinus kapısı yanındayer alan ve M. S. 3. yy yapılan hamam, 5. yy 'dan sonra
güneye bakan calidarium duvarı yıkılarak bir apsis eklenmiş ve böylece hamam üç nefli bir bazalikaya
dönüştürülmüştür. Önceki yapıya ait beşik tonoz da yerini 3 kubbeye bırakmıştır.
KATEDRAL:Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapılarındandır. Yapı, plateiaya narteks ve atrium ile
açılmaktadır. Sağdaki kapıdan vaftiz mekanına girilir, dörtgen planlı, apsisli mekan, sütunlar ile 3 nefe
ayrılmıştır, apsisli bölümde yuvarlak, mermer kaplama levhalı, iki yanında merdivenleri olan vaftiz teknesi yer
alır. Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci sütun dizisi tarafından taşınıyordu. Apsis içte yuvarlak
dışta çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana apsisin içinde, ayin sırasında papazların ve piskoposun oturduğu
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 73/124
konsantrik merdiven, synthronon, yer alır. Yapı planı bize orta çağ onarımları ile İ. S. VI. yüzyılın I. yarısına
tarihlememizi sağlar.
BÜYÜK HAMAM KOMPLEKSİ-ROMA HAMAMI:Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş
olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik
Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan
ve daha sonraları bulunan esas hamam yapısı yer alır. Palaestranin yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri
kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. II. yüzyıla
tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
DOMİTİAN KAPISI (FRONTİNUS KAPISI):Şehrin kuzey girişinde iyi korunmuş 3 gözlü ve iki yanına yuvarlak
kuleleri olan kapı imparator Domitian a ithaf edilmiş üzerine Latince ve Grekçe yazılmış bir yazıt vardır. bu
yazıttan dolayı buna Domitian kapısı veya Roma Kapısı denir. kapının MS. 82-83 yıllarında yaptırıldığı
bilinmektedir. bu kapıya Frontinus kapısı da denilir.
Kaynak: http://www. pamukkale. gov. tr/tr/content. asp?id=545 www. denizli. bel. tr www. denizli. gov. tr
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 74/124
11. Gün: 02. 01. 2010 SALI:
PAMUKKALE – SARDES – BERGAMA – AYVALIK (400 km)
Sardes Antik Kenti (Salihli)
Lidya Devleti’nin başkenti olan Sardes Antik Kenti’nin kalıntıları Salihli
İlçesi, Sart Kasabası’ndadır. Sart ve yöresinin 5000 yılı aşkın bir süredir
çeşitli yerleşimlere sahne olduğu, Roma ve Bizans dönemlerinde de
önemli bir yerleşim merkezi olduğu kazı çalışmalarından anlaşılmaktadır.
Tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Lidya
döneminin Sardes Kenti, tarım, hayvancılık, ticaret ve Paktolos (Sart)
Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olmuştu. M.
Ö. 7. yüzyıldan başlayarak M. S. 7. yüzyıl erken Bizans dönemine kadar
süren 14 yüzyıl boyunca Sardes gerek ulaşım, gerekse idari ve ticari
bakımdan önemli bir kent olma özelliğini korumuştur.
Bölge; M. Ö. 546 yılından M. Ö. 334 yılına
kadar Pers egemenliğinde kalmıştır. Sardes
bu dönemde de önemli bir ticaret
merkezidir. M. Ö. 334’de Trakya üzerinden
Anadolu’ya geçen Büyük İskender, Pers
ordularını yenerek Suriye’ye doğru ilerlemiş
ve Pers egemenliğine son vermiştir. Büyük
İskender’in M. Ö. 323 yılında ölümünden
sonra satraplıkların birbirleriyle mücadelesi
M. Ö. 301 yılında İskender
İmparatorluğu’nun sonunu getirmiştir. Bu
döneme ait en önemli eser Sardes
Örenyeri’ndeki Artemis Tapınağı’dır.
Daha sonra Bölge Bergama Krallığı’nın
egemenliğine girmiştir. Bölgenin önemli
kentlerinden Philadelphia’ya (Alaşehir)
ismini dönemin krallarından II. Attalos
Philadelphos vermiştir. Bergama Krallığı III.
Attalos’un ölümünden sonra (M. Ö. 133),
vasiyeti üzerine Roma İmparatorluğu’nun
yönetimine devredilmiştir. M. S. 17 yılında meydana gelen büyük depremde bölgedeki Magnesia, Thyateira,
Philadelphia ve Sardes gibi bütün yerleşimler büyük ölçüde yıkılmışsa da İmparator Tiberius’un katkılarıyla
yeniden inşa edilmiştir.
Roma döneminde bölgede üretim ve ticaret canlanmış, Gediz ve Bakırçay vadilerinde mevcut tarımsal
ürünlere yeni çeşitler eklenmiştir. M. S. 395 yılında Teodisius’un imparatorluğu iki oğlu arasında pay etmesiyle
Manisa ve çevresi Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu’nun sınırları içinde kalmıştır. Hıristiyanlığın batıya
doğru yayılmasında, Philadelphia, Sardes ve Thyateira kentlerinin önemli rolü olmuştur.
İncil’in Vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya
yayılmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu’daki
yedi kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan da
ayrı bir öneme sahiptir.
Lydia - Lidya Uygarlığı (M. Ö. 700-300)
Acemi Arkeolog tarafından yazıldı, Pazartesi, 05 Mart
2007 04:02
Batı Anadolu’da Gediz ve Küçük Menderes
yörelerinde oturan bu halkın nereden geldiği kesin
olarak belirlenememiştir.
Antik dönem yazarları onların güneydeki Karyalılar ile
kuzeydeki Mysialılar ve Frigler ile akraba olduklarını
söylerler. Hint-Avrupa karakterli bir dilleri olan
Lydialıların Batı Anadolu’da M. Ö. 2. binyılın ikinci
yarısından itibaren varoldukları kabul edilmektedir.
En ileri dönemlerindeki kralları aşağıda verilmektedir :
Gyges M. Ö. 680-652
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 75/124
Ardys M. Ö. 652-625
Sadyattes M. Ö. 625-610
Alyattes M. Ö. 610-575
Kroisos M. Ö. 575-546
Lydia’nın parlamasının nedeni bölgede bulunan altın madenleriydi. Bu madenin M. Ö. 7. yüzyılın başından
beri Sardes’te işletilmeye başlaması Lydia’lıları zenginleştirmiş ve güçlendirmişti. Lydia’nın Anadolu’daki
uygarlığa katkısı daha çok ekonomi dalında olmuştur. Altın sikkeler basarak ticaretteki değiş-tokuş usulünü
değer ekonomisine çevirmişlerdir.
Lydia tarihinin bazı dönemlerinde Frigleri de yıkan Kimmerlerin saldırısına uğradı ve Sardes kenti Kimmerlerle
birlikte yine göçebe bir topluluk olan Trerler tarafından da yağmalandı. Ayrıca Medler ve Perslerle de çeşitli
kez savaşlar yapmışlardır. M. Ö. 28 Mayıs 585 günü Medlerle yapılan savaş sırasında güneş tutulması
meydana gelmiş ve savaş böylece sona ermiştir. Lydia devletine son veren Pers kralı Kyros olmuştur.
Lydia soyluları ölülerini, Friglerdeki gibi tümülüslere gömüyorlardı. Bu tümülüsler Sardes’in kuzeyinde
Marmara Gölü kıyısında yer alırlar. Bunlardan 355 m. çapında ve 61 m. yüksekliğindeki tümülüs Anadolu’daki
en yüksek yığma mezar örneğidir.
Çok zengin olan Anadolu mozayiğinde sözü edilmesi gereken ve bugün de izlerine rastladığımız başka
uygarlıklarda vardır. Demir Çağında incelenmesi gerekenler arasında Karia ve Lykia uygarlıklarını sayabiliriz.
Hint-Avrupa ailesinden olan dilleri Hitit öncesi ögeler taşımaktadır. Karialıların daha önceleri Batı Anadolu’da
yerleşmiş oldukları bilinen Leleglerden, Lykia’lıların ise Luvilerden geldikleri sanılmaktadır. Lykia uygarlığının
en özgün örnekleri arasında kayalara oyulmuş anıtlar yer almaktadır.
Lydia devletinin M. Ö. 546 yılında son bulmasıyla İranlılar Ege Denizi kıyılarına kadar tüm Anadolu’yu ellerine
geçirdiler. Pers egemenliği M. Ö. 333 yılına değin sürdü. Bu dönemden sonra yerli kültür gelişiminin yerini
Batıdan gelen yeni etkiler ve bunun sonucunda ortaya çıkan bir kültür almaya başladı.
http://www. arkeo. org/arkeoloji/25-lydia-lidya-medeniyeti. html
Ovalarından bal derelerinden altın akan Lidyalıların başkenti SARDES
“Lidya'nın altın ovalarından geliyorum!, . .
Vatanım Lidya'dır benim!. . . ”
(Şarap Tanrısı Dionysos)
Anadolu’da yaşamış uygarlıklarının başkentlerini saymakla bitiremeyiz. Her biri döneminin en görkemli
anıtlarıyla donatılmış mamur kentler… Hattuşaş’tan Gordion’a, Tuşpa’dan Bergama’ya ve Konya’dan
İstanbul’a… Dünyanın hiçbir ülkesinde yaşamış bu kadar uygarlık ve bir o kadar da başkent yoktur. Bu
yalnızca bizim ülkemize özgü bir güzelliktir.
Lidyalıları biliyorsunuz… Elbet başkentlerini de…
Hani canım şu, “Karun kadar malın olsa ne fayda!” diye, sürüp giden türküdeki Karun’un, Irmaklarından altın
akan ülkesinden bahsediyorum… Evet, işte onların başkenti Sardes (Sart); Bir zamanlar İzmir-Ankara
asfaltının bıçak gibi yarıp geçtiği, birçok yeniliğin başlangıcı sayılan antik kent…
Frigya Kralı Midas, Tanrı Dionysos’tan “Tuttuğu her şeyin altın olmasını" istemişti de başına gelmedik
kalmamıştı… Tuttuğu ekmek ve su bile altın olmuştu… Midas açgözlülüğü yüzünden, düştüğü bu zor
durumdan kurtulmak için tekrar Tanrının huzuruna çıktığı zaman, Tanrı onu bağışlayarak, Lidya’nın (Lydia)
başkenti Sart’a gitmesini, Sart Çayı’nın (Paktolos’un) kaynağına kadar çıkmasını ve çıkan kaynak sularıyla
ellerini ve yüzünü yıkamasını söylemişti. . . Kral da buyruklara uyarak, çayın sularında yıkanmış ve arınmıştı…
Evet, işte o günden sonra Sart Çayı, altın zerrecikleriyle akmaya başlar bereketli Lidya Ovası’ndan Gediz
(Hermos) Irmağı’na doğru…
Gerçekten, Lidyalılar altın zengini bir uygarlıktı. Gediz Irmağı’ndan altın çıkarırlardı ve bunu doğaya hiç zarar
vermeden yaparlardı. Serdikleri koyun postlarından ırmağın suyunu geçirerek altın zerreciklerini postun
tüyleriyle süzdürürlerdi… Altın zengini Lidyalılar komşu uygarlıklara bile yardım ederlerdi. “Dünyanın Yedi
Harikasından” biri olan Efes Artemis Tapınağı’nın yapımı sırasında bile epeyce altın göndermişlerdi.
Lidyalılar, altına karşı aç gözlü olmanın sonucunu iyi bildiklerinden, zengin de olsalar, hep temkinli ve
alçakgönüllü olmayı sürdürmüşlerdir…
Amacımız, uzun uzadıya Lidya tarihini anlatmak değil. Yalnızca övünebileceğimiz Anadolu Uygarlıkları’ndan
birine ilişkin güzellikleri hatırlatmak…
O zaman, Lidyalıların güzelliklerini tanımaya devam edelim…
“Spartacus” filminde, bu soylu köle kendini şöyle tanıtmaya başlar: “Ben Lidya dağlarındaki madenlerden
getirilmiş asi bir köleyim!”
Başka bir öykü de Lidyalı örümcek kız Arakhne ile Tanrıça Athena‘ya ilişkindir.
Athena, babası Zeus’un alnından doğurduğu bakir kızı, akıl tanrıçası… Hünerli kadın parmaklarının işlediği
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 76/124
nakışların koruyucu tanrıçası… Kilim dokuyan kadınlar yeteneklerini Athena’dan aldıklarını övgüyle
anlatırlardı.
Ancak, bütün Olymposlu Tanrı ve Tanrıçalar gibi Athena da kıskançlıklarında ve öfkelerinde önüne geçilmez
biri olurdu…
Sardes’in güzel kızı Arakhne, kilim dokumada o kadar çok becerikliydi ki; Bütün güzel periler onu seyretmeye
gelirlerdi…
Bir gün periler ona, “Bu kadar güzel işleri nasıl yapabiliyorsun, yoksa sana bu işleri Athena mı öğretti?” diye
sorarlar… O da: “ Athena da kim oluyormuş, o gitsin başka ölümlü kadınlara öğretsin bildiklerini, dokumacılık
hünerlerini… Gördüğünüz gibi, yaptıklarımla zaten ben onu çoktan geçtim …” diye karşılık verir.
Akıl Tanrıçası Athena bütün bu övünmeleri duyar ve yaşlı bir kadın kılığına girerek Arakhne’nin yanına gelir.
Bastonuna dayanıp, beyazlamış saçlarını göstererek: “Kızım, ihtiyarlık insana yalnız keder ve üzüntü vermez,
engin bir deneyim de kazandırır. Öğütlerimi yabana atma! Evet, sen örgüde, nakışta çok ileri gitmiş bir kızsın,
kadınların hepsi sana hayran… Ancak Tanrıçalar var senden kat be kat üstün, sakın çok övünerek onları
incitme!” diye, uyarıda bulunur.
Arakhne: “Ben gerçekleri söylüyorum, isterse Tanrıça Athena gelsin! Onunla da yarışırım, ne olacakmış”, diye
karşılık verir.
İşte o sırada Athena, yaşlı kadın kılığından sıyrılıp, miğferi ve kalkanıyla gerçek Tanrıça haline döner… Ve
öfkeyle Arakhne’yi yarışmaya çağırır. Yarışmanın heyecanı ve yenme arzusu, her ikisine de yorgunluklarını
unutturmuştur.
Athena gergefine Olympos Dağı’nı ve Tanrıları işler…
Mağrur ve güzel Arakhne de Tanrıların ve Tanrıçaların aşk maceralarını işler…
İşlemeler bitince Tanrıça Athena, Arakhne’nin işlerinde hiçbir kusur bulamaz… Athena buna büsbütün kızar ve
güzel kızı ölesiye kıskanır. Arakhne’nin işlemelerini eline alır ve yırtıp atar. Yürekli ve gururlu Sardesli kız
Arakhne, kendisine yapılan bu hakaretten çok etkilenir, üzüntüden kahrolur… Ve kendini asmak ister…
Gök gözlü Athena, rakibine acıyarak; Onun yazgısını değiştirmek
ister. . . “Sen ölmeyeceksin, yaşayacaksın! Ancak benimle boy
ölçüştüğün, yarıştığın için bundan böyle yaşamını her zaman ağ
üstünde asılı olarak geçireceksin” diyerek, Tanrısal bir buyrukla
onu örümceğe dönüştürür…
Aslında bu sembolik bir öyküdür. Anadolu Uygarlıkları’ndaki
Sardes’teki üstün dokumacılık kültürüne bir övgüdür.
Bozdağ’da çoban Marsyas’ın kavalını, tanrı Apollon’un liriyle
yarıştırması sonucunda Marsyas’ın derisinin tanrı tarafından
yüzdürülmesi ve hakemlik yapan Midas’ın da kulaklarının
eşekkulaklarına dönüştürülmesinin öyküsü, Sardes’te yaşanmış
trajik bir olayın mitolojiye uyarlanmış halidir.
Bu tarihsel olayda; Seleukos Kralı III. Antiakhos en güvendiği
komutanlarından Akhaios’u bölgeyi kontrol etmesi için Sardes’e
göndermiştir. Ancak, Komutan Akhaios isyan ederek (M. Ö. 214–213), bağımsızlığını ilan etmiştir. Kral
kendine başkaldıran komutanın derisini Sardes’te yüzdürerek astırmıştır.
Ege uygarlıklarında oynanan birçok eğlencelik oyunun Lidyalılar tarafından bulunduğu söylenir. Bunlar; top,
zar ve aşık oyunlarıdır.
Lidyalılar “Kral Yolu” denilen o müthiş ulaşım sistemini düzenleyerek, mal takasına dayalı ticareti güvenceye
almışlardır. O zamanın seyyahları hayranlıklarını anlatırken: “Ege kıyılarında tutulan taze balıklar,
bayatlamadan ta! Mezopotamya’ya götürülerek; Ninova Sarayları’nda kral sofralarına yemek olarak
sunulurdu…” diye dile getirirlermiş.
Zamanla Lidyalılar, ticarette daha kolay ve daha kullanışlı bir yöntem geliştirdiler. Mal götürüp, mal getirmek
yerine; mal ile sembolik değerleri değiştirmeyi öğrettiler insanlara… Adına sikke dendi, para dendi… Hatta,
Napolyon çok zaman sonra para, para, para!. . . Diye hepten abarttı… Evet, Lidyalılar parayı buldu, altın
parayı…
Yazı bulunmayan sikkelerin bir yüzünde dörtgen darp çukuru diğer yüzünde de yalnızca Sardes’in kraliyet
arması olan aslan başı betimlemeleri yer almıştır.
Para da, altın da Kral Karun’un olsun!. .
Gelin Sardes’in kalıntılarını birlikte gezelim!. . .
Ege Bölgesinin en önemli antik yerleşimlerinden biri olan Sardes harabelerine İzmir-Uşak yoluyla
ulaşabilirsiniz. Ören yeri, Salihli yakınlarında eski karayolu üzerinde yer almaktadır. Sardes, büyük bir uygarlık
kurmuş olan Lidya (Lydia) Krallığı’nın merkezidir. Antik kentte görebildiğimiz kalıntıların çoğu, işte bu
uygarlıktan günümüze ulaşabilenlerdir.
Lidya’nın en ünlü kralları M. Ö 680 den 546 yılına kadar sırasıyla Gyges, Ardys, Sadyattes, Alyattes ve
Kroisos’dur. Bizim zenginlik vurgusu olarak kullandığımız “Karun” aslında Kroisos ‘un ta kendisidir. Kroisos
Lidyalıların en sonuncu ve en ünlü kralıdır. Neredeyse başına gelmedik şey kalmamıştır.
Frigya’nın, Lidya topraklarına katılması Lidyalılarla Persleri karşı karşıya getirmiştir. Lidya Kralı Kroisos
Apollon’un kehanetini yanlış yorumlayarak, Pers ordularının Sardes’i kuşatmasına yol açmıştır.
Anadolulu tarihçi Heradot bu konuyla ilgili ilginç bir öykü anlatır: “Eskiden Meles adında bir Lidya kralı varmış.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 77/124
Bir cariyesi ona bir aslan doğurmuş. Biliciler aslanın Sardes’in surları boyunca dolaştırılması durumunda,
kimselerin kenti ele geçiremeyeceğini ileri sürmüşler. Meles anlatılanlara inanmış… Aslan surlarda
dolaştırılmış… Ancak, şehrin sarp kayalıklarla çevrili olan akropol bölümünde dolaşmasına gerek
duyulmamış… Pers kuşatması sırasında Lidyalı bir askerin söz konusu kayalıklardan, düşen miğferini almak
için inip çıkması Pers askerlerinin dikkatini çekmiş ve şehre girmek için uygun ve doğru yeri bulmalarını
sağlamıştır. ”
M. Ö. 546’da Perslerlerin Sardes’i alması sonucunda Kroisos tutsak düşmüş ve Pers kralı Kyros’un
buyruğuyla yakılmak üzere odun yığının üzerine yerleştirilmiştir. Kral ateşin yakılmasını beklerken
inlemektedir. Bu sırada “Solon, Solon… Ah!. . . Solon” diye sözler dökülmüştür dudaklarından. . . Kyros
merakla ne demek istediğini sormuş. Kroisos: “Bir zamanlar Sardes’e gelip zenginliğimle alay eden bir Atinalı;
Gerçek mutluluğun, mutlu bir yaşantıyla değil, mutlu bir sonla ölçülebileceğini söylemişti” diye anlatır. Bundan
çok etkilenen Kyros, Kroisos’un hemen odun yığının üzerinden indirilmesini emretmiş. Ancak alevler iyice
yükseldiğinden, Kroisos’a kimse ulaşamıyormuş. Bunun üzerine Pers kralı Kyros, tanrı Apollon’a seslenerek
Kroisos’su kurtarmasını dilemiş… İşte o zaman mavi gökyüzünde bir fırtına kopmuş ve şiddetli bir sağanak
ateşi söndürmüş. Böylece Lidya kralı Kroisos’un sıradan biri olmadığını anlayan Kyros, onun prangalarını
çözdürüp yanına oturtmuş. Uzun bir sessizlikten sonra, Kroisos sormuş: “Şu adamlar orada ne yapıyorlar?”
Kyros da “Senin kentini ve hazineni yağmalıyorlar” diye cevaplamış. Kroisos “Artık benim değil senindir onlar”
deyince, Kyros hemen yağmalamanın durdurulmasını emretmiştir.
M. Ö. 546’da savaşı kaybeden Lidya devleti yıkıldı ve Sardes Perslerin eline geçti. Kent ateşe verildi ve
zengin Lidya hazinesi İran’a taşındı. M. Ö. 334’de kente İskender hâkim oldu. Sardes, sırasıyla Seleukoslar,
Bergama egemenliğine girdi. Roma ve Bizanslılar yönetiminde büyümeyi sürdürdü. Sonra Türklerin eline geçti
ve zamanla terk edilerek yerleşim alanları farklı bölgelere
kaydırıldı.
Sardes’te ilk kazılar 1910–1914 arasında yapıldı ve
buluntular New York Metropolitan Müzesi’ne götürüldü.
1958 yılından buyana Amerikalılar tarafından düzenli
olarak Arkeolojik kazılar sürdürülmektedir.
Sardes’teki kalıntıları dört bölüme ayırabiliriz: Bozdağ’ın
(Tmolos Dağı) yamaçlarındaki Akropol bölgesi kalıntıları,
Artemis Tapınağı’nın da bulunduğu Paktolos (Sart Çayı)
Vadisi kalıntıları, eski İzmir-Ankara yolunun her iki yanında
yer alan kalıntılar ve son olarak da yüzlerce Lidya
mezarının bulunduğu Bintepeler Tümülüsleri…
Antik kentin ortasından geçen eski yolun kuzeyinde bir
zamanların umumi tuvaletleri (Latrina), Sinagog ve
Gymnasion bulunur. Sinagogun güneyinde Kral Yolu’nun
kalıntıları görülebilir. Yolun iki yanında dükkânlar
bulunmaktadır. Ünlü Kral Yolu Sardes’ten başlayarak
Mezopotamya’daki Susa’ya kadar giden güvenli ve seri bir yoldu. Egenin zenginliklerini Mezopotamya’ya
götüren bir yol…
Sinagog (Yahudilerin mabedi), eskiden Gymnasion’un bir parçası iken sonradan sinagog olarak restore
edilmiştir. Büyüklüğü ve ihtişamı Romalılar zamanında Yahudilerin Sardes’deki zenginliklerini gösterir. Farklı
görünümüyle aslında bir sinagog olarak tasarımlanmadığı düşünülür. Yapının zemini mozaiklerle kaplanmıştır.
Gymnasion (okul-jimnastik salonu-hamamdan oluşan yapı); sinagoga bitişik bir paleistra (güreş okulu), üç yanı
çevreleyen sütunlar ve yakın zamanda restore edilen süslü bir cepheden oluşmaktadır. Üzerindeki yazıtlarına
göre, Sardesliler tarafından Roma İmparatoru Septimus Severus’un oğulları Geta ve Caracalla ile anneleri
Julia Domna’ya adanmıştır. İzmir-Salihli yolu üzerinden, otobüsle geçenler öncelikle Gymnasion’u görürler.
Yapı geceleri de aydınlatıldığı için çok etkileyici bir görüntüsü oluşmaktadır.
Eski karayolundan Salihli yönüne devam edildiğinde yolun güney tarafında avlulu Roma yapısı, Bizans kilisesi
ve Roma hamamı kalıntıları yer almaktadır.
Yolun kuzey tarafındaki büyük yapı “Bronzlu Ev” rahip evidir. Evin ilerisinde agora kalıntıları, akropolün güney
eteğinde de Bizans surlarının kalıntıları görülmektedir. Surun devamını tiyatronun çevresinde de görebiliyoruz.
Bozdağ’ın yamaçlarındaki Akropole doğru ilerlerken Roma stadyumunun kalıntıları görülür. Sart Çayı boyunca
yüründüğünde Roma döneminde yeniden yapılan tiyatro, mezar anıtları ve muhteşem tapınak görülmektedir.
Gelin şimdi Sart’ın içinden Bozdağ’a doğru Sart Çayı’nı izleyerek gezimizi sürdürelim: Bizi ta uzaklardan
Artemis Tapınağı karşılamaktadır. Anadolu’nun en büyük tapınakları arasında yer alan tapınağın, başlangıçta,
Ana Tanrıça Kibele için yapıldığına inanılır. M. Ö 5. yy’dan başlayarak Artemis kültüne (inancına) adanmış bir
tapınak olarak önemini artırır. Tapınak, İyon düzeninde kıvrımlı sütun başlıklarının kullanıldığı bir yapıdır. Kısa
kenarlarında sekizer, uzun kenarlarında ise yirmişer sütunla çevrelenmiştir. Tapınak Romalılar döneminde
kraliçe Faustina için de adanmış kutsal bir yere dönüştürülmüştür.
Tapınağın güneydoğu köşesinde kemerli sütun galerileriyle kilise kalıntıları bulunmaktadır. Kimi kaynaklar bu
yapının İncil’de geçen “Yedi Vahiy Kilisesi’nden” biri olduğunu anlatmaktadır.
Sart Çayı kıyısında, Artemis Tapınağı’na giden yolun batısında yer alan çukurda, Lidyalıların altın işlikleri
bulunmaktadır. Beton çatılarla korunan işliklerin ortasında Kibele sunağı yer almaktadır. Çayın kenarında
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 78/124
ortaya çıkarılan altın işleme atölyeleri şimdilik ziyarete kapalı tutuluyor.
Salihli ilçesinin kuzeybatısındaki küçük Marmara Gölü’nün güney kıyısında yer alan ve Bin Tepeler olarak
bilinen Tümülüs mezarlar Anadolu’da bulunmuş en çok ve en büyük Tümülüslerdir. Lidya Tümülüsleri çok
büyük ve göz alıcı eserlerdir. Antik çağın tarihçisi Heradot, Tümülüslerin en büyüğünün Alyattes’in Mezarı
olduğunu belirtmektedir.
Bugün Salihli Ovası’nda asmaların salkımlarından bal akar… Ancak, ırmaklarından hala altın akar mı
bilinmez!… Ama güngörmüş, gönül zengini insanları altın gibi yürek taşırlar… Dünden aldıkları tarihsel mirasa
kendi renklerini de katarak yarınlara taşımak isterler… Bunu herkes bilir…
Kaynaklar:
Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, İstanbul1990
Şerif Yenen, Anadolu Destanı, İstanbul 1998
Seton Lloyd, Türkiye’nin Tarihi, Ankara 1998
George E. Bean, Eski Çağda Ege Bölgesi, İstanbul 2001
http://www. pbase. com/dosseman/sardis_turkey&page=2
Kaynak: http://www. nizamicubuk. com/deneme-yazilarim/sardes http://www. arkeo. org/arkeoloji/32-sardeis-sardis-sart. html
ARTEMİS TAPINAĞI
Sardes’teki orjinal Artemis tapınağı M. Ö. 300 lerde inşa edilmiştir. 21*11 m
boyutlarındaki pembe kumtaşı sunak, tapınağa batıdan bağlıdır. Sunak
Midas şehrindeki ve Alacahöyük yakınındaki Kalehisar’daki Kybele’ ye
adanmış sunaklara benzemektedir. Zaten bu sunağın da Kybele’ ye ait
olduğu düşünülmüş ancak kazılarda çıkarılan çok sayıda Yunan ve Lidce
yazıtın, tapınağın Artemis’ e ait olduğunu kanıtlaması şaşkınlık yaratmıştır.
(Herodotos’a göre; M. Ö. 499 yılında Perslere karşı düzenlenen Ionia
Ayaklanması sırasında Sardes yıkılıp yağmalanır ve yöresel tanrıça Kubaba (Kybele)’ya ait tapınak da
ortadan kaldırılır).
Artemis tapınağı üç aşamadan geçmiştir. Birinci devirde Batı’ya bakan 23. 00*67. 52 m boyutlarında uzatılmış
arkaik bir cella, kare bir pronaos ve dar bir opisthodomostan oluşmaktaydı. Dipteros şeklinde yapılmak
istendiği düşünülmüştür. Naos’un batısında 21x11 m boyutlarındaki Artemis Sunağı bulunmaktadır.
İkinci devirde (M. Ö. 2. yy’ın ikinci yarısı) Tapınak pseudo dipteral amphiprostylos şekline çevrilmeye
çalıışılmış ancak tamamlanamamıştır. Peristesis bu dönemde yapılmıştır. 13 sütun doğu tarafına dizilmiştir.
Böyle devam edilseydi 8*20 sütunlu bir pseudo dipteros olması gerekirdi ancak ophisthodomostaki 2 sütun
daha öne alınmış ve 4 tane sütun daha inşa edilmiştir.
Üçüncü devirde ise daha önceki devirde yarım bırakılmış kısımlar tamamlanmıştır. Tapınak ikiye ayrılmış,
doğu kısmı, Antoninus Pius’un karısı Faustina I’e adanmış bir ibadet yeri olmuştur.
M. S. 4. yy’dan sonra tapınak bir kiliseye çevrilmiştir.
Kaynak: http://www. ozmena. com/odev/artemis-tapinagi-sardes-105772. html
Sinagog:
Salihli İlçesinde bulunan Sardes Antik Kentindeki, antrenman sahasının güneyinde
yer alan hamam-gimnazyum kompleksine ait büyük bir salon, geç Roma döneminde
kentin Musevi cemaatine verilerek sinagog haline getirilmiştir. Bulunan İbranice bir
kitabeden, binayı kentin Musevi cemaatine veren imparatorun İmparator Lucius
Verus olabileceği anlaşılmaktadır.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 79/124
Bergama
Bergama, İzmir’in kuzeyinde, Bakırçay Havzasında yer alır. Doğuda Kınık, batıda Dikili, güneyde Aliağa,
kuzeyde ise Balıkesir ve Manisa illeri ile çevrilidir. İl merkezine uzaklığı 107 km’dir.
İlçenin yüzölçümü 1. 688 km2’dir. Ayazkent, Göçbeyli, Bölcek, Zeytindağ ve Yenikent olmak üzere 5 beldesi
ve 114 köyü bulunmaktadır.
2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı’na göre toplam nüfusu 106. 536’dır. Bu nüfusun 52. 173’ü merkezde, 54. 363’ü
belde ve köylerde yaşamaktadır.
Bergama’da; 134 İlköğretim Okulu, 15 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 17366 öğrencinin eğitim gördüğü bu
okullarda 959 öğretmen görev yapmaktadır.
Sağlık hizmeti, 1 Devlet Hastanesi, 12 Sağlık Ocağı, 1 Verem Savaş Dispanseri, 1 SSK dispanseri tarafından
verilmektedir.
Bergama ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalıdır. Verimli Bakırçay Ovası’nda tütün, pamuk, zeytin ve üzüm
yetiştirilmektedir. Kozak yaylasında çam fıstığı önemli bir gelir kaynağıdır. Günümüzde özellikle dağ
köylerinde arıcılık giderek gelişmekte ve önemli bir geçim kaynağı haline gelmektedir. Tarıma dayalı sanayi de
son yıllarda gelişme göstermektedir. İlçede halıcılık ve kilim dokumacılığı gelişmiştir.
Bergama, Antik çağın en önemli yerleşim birimlerinden biri olmuştur. Türkiye’nin ilk arkeoloji müzesi olan
Bergama Müzesi, günümüzde en çok bilinen ve ziyaret edilen müzeler arasındadır. Bergama denildiği zaman,
öncelikle Akropolis, Asklepion, Kızıl Avlu, Kleopatra Güzellik Ilıcası ve Kozak Yaylası akla gelir. İlçe
merkezinde Arap Camii, Müftü Camii, Ulu Camii, Kurşunlu Camii, Laleli Camii, Kulaksız Camii, Yeni Camii,
Küplü Hamam, Tabaklar Hamamı, Koca Sinan Mescidi, İncirli Mescit ve Karaosman Sebili Türk-İslam
eserleridir.
Bergama Antik Kenti
Yapılan kazılarda ele geçen seramik parçalarından burada Arkaik dönemde bir yerleşim olduğu
anlaşılmaktadır. Bergama kelime olarak "sarp kayalık" anlamına gelmektedir.
Bergama, eski dünyanın başta gelen kültür merkezleri arasında yer almıştır. Kentin zengin kütüphanesi çok
ünlüdür. Akropoldeki en önemli ve en güzel yapılar II. Eumenes tarafından inşa ettirilmiştir. Bu dönemde
Bergama mimarlık ve heykeltıraşlık konusunda çok ileri gitmiştir. III. Attalos ölümünden önce bir vasiyet ile
Bergama Krallığını Roma İmparatorluğuna bağışlamıştır.
Bergama Roma Çağı'nda da önemli bir merkez, Hıristiyanlık döneminde bir piskoposluk merkezi olmuştur.
İncil'de sözü edilen yedi kiliseden biri burada bulunuyordu. Bizans Çağı'nda kent yeni bir surla çevrilmiş ve bu
surların yapılmasında Helenistik ve Roma kalıntılarındaki taş bloklar, heykeller ve kabartmalar kullanılmıştır.
M. S 716'da bir süre Araplar tarafından işgal edilen kent 1330 yılında Türklerin eline geçmiştir.
Serapis Tapınağı: Hadrianus (M. S. 117-138) zamanında yapılmıştır. Kırmızı tuğlalarla inşa edilmesinden
dolayı Kızıl Avlu olarak adlandırılmıştır. Mısır Tanrısı Serapis'e adanmış olan bir tapınaktır.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 80/124
Akropolis : Yukarı kent anlamına gelen akropoliste üç ayrı yerleşme görülür. Akropolün en yüksek ve korunaklı
yerinde kral sarayları, tapınaklar ve su sarnıçları bulunmakta olup burada kral ailesi, kentin ileri gelenleri,
aydınları, din adamları ve komutanları oturmaktaydı. Orta kentte ise tapınaklar, gymnasiumlar, temenoslar
bulunmaktaydı. Aşağı kent ise halkın pazar alışverişi yaptığı bir yerleşme yeri idi.
Heroon : Yüceltilmiş Kahramanlar anısına yapılan özel yapıdır.
Athena Tapınağı : Dor düzeninde bir yapı olup Bergama'nın en eski tapınağıdır.
Kral Sarayları : Helenistik Çağ Bergama krallarının oturdukları saraylar ve bunlara
bağlı yapılardır.
Bergama Kütüphanesi : II. Eumenes zamanında yapılmıştır. İçinde 200. 000 cilt kitap bulunan Bergama
Kütüphanesi, Antik Çağın İskenderiye Kütüphanesinden sonra ikinci büyük kütüphanesidir. Bu kitaplığı,
Markus Antonius, Kleopatra'ya düğün armağanı olarak vermiştir.
Parşömen Kağıdı : Bergama'nın en önemli buluşlarından biri de Pergamon Kağıdı anlamına gelen
"Pergaminai karte" parşömendir.
Agora : Akropolün güney ucunda, Zeus Sunağının hemen altında Bergama'nın yukarı Agorası bulunmaktaydı.
Arsenal : M. Ö. 3. ve 2. yüzyıllarda, Bergama Akropolünün en dışındaki alanda kuzey güney doğrultusunda
uzanan beş cephanelik kurulmuştur. Burada bulunan ve bugün aşağı agorada
korunan 13 farklı çapta 900 gülle, mancınık biçiminde sapanlarla atılırdı.
Trajan Tapınağı : Bir teras üzerinde yükselmekte olan Trajan
Tapınağı Hadrian tarafından, selefi Trajan için yaptırmıştır.
Tiyatro: 10. 000 kişilik tiyatro, II. Eumenes döneminde
yapılmıştır. Tiyatro terasına, güneyde yer alan üç kemerli
kapıdan girilir. Antik çağın en dik tiyatrolarından biridir. Sahne
kısmı Helenistik dönemde ahşaptı ve yalnız oyun günleri
kuruluyor, sonra yeniden kaldırılıyordu.
Zeus Sunağı : Sunak M. Ö. 180-160 yılları arasında Galatlara karşı zafer kazandırdığı
için Zeus adına yapılmıştır. Akropoliste yer alan bu yapı II. Eumenes tarafından inşa edilmişti.
Dionysos Tapınağı : İon düzeninde yapılmış tapınaktır. M. Ö. 244'de yapılmıştır. Caracalla döneminde (M. S.
211-217) büyük ölçüde mermer olarak yenilenmiştir. Daha sonra burada Caracalla'ya "Yeni Dionysos" olarak
tapınılmıştır.
Asklepion : Yapılan kazılarda da kutsal yerin M. Ö. 4. yüzyıldan beri var olduğu ve Helenistik Dönemde
geliştiği saptanmıştır. Askepios Sağlık ve hekimlik tanrısıdır. Asklepios'un yeri anlamına gelen Asklepion'a 820
m uzunluğunda sütunlu bir yol ile ulaşılıyordu. Asklepion üç tarafı stoalarla ve doğu yanı çeşitli yapılarla çevrili
110x130 m ölçüsünde açık bir alandır. Asklepion'da yıkanmaya ve içmeye ilişkin üç havuz ya da çeşme
bulunmaktadır. Girişte solda bulunan yapı Asklepios Tapınağıdır. Üç tarafı galerilerle çevrili Asklepios alanın
ortasında kutsal kaynak yanından tedavi binasına doğru tonozlu ve 80 m uzunluğunda bir geçit bulunur. Bu
geçitten tıbbi tedaviler için ayrılmış daire şeklindeki yapıya geçilirdi. Geçitte su sesi ve telkinlerden
faydalanarak hastaların iyileşmesi sağlanırdı. Tedavi binası iki katlı olup alt kat çok iyi korunmuştur. Ana yapı
silindir şeklinde olup iç kısmının çapı 26. 5 metredir. Bu yuvarlak yapının çevresini 6 büyük apsis
çevirmektedir.
Galen : MS 129-199 yılları arasında yaşayan Bergamalı hekimdir.
Bergama Arkeoloji Müzesi
Bergama Arkeoloji Müzesi, ilk olarak 1924 yılında Bergama Akropolü'nde, müze deposu olarak kurulmuş,
1936 yılında yeni binasında ziyarete açılmıştır. Müze, bir iç avlunun etrafını çeviren iki sundurmadan ve iki
salondan ibarettir.
Müzede Erken Tunç Döneminden Bizans Dönemine kadar değişik dönemlere ait arkeolojik eserler
sergilenmektedir. Çevresindeki antik yerleşimlerden çıkan buluntular içinde Pergamon heykeltıraşlık ekolüne
ait örnekler, Pitane ve Gryneion'dan gelen Arkaik Dönem buluntuları, Myrina terracottaları dikkat çekmektedir.
Yine Bergama Akropolü'nden getirilen Helenistik devir mermer heykelleri, mimari parçalar, kabartmalar, pişmiş
topraktan heykelcikler, çanak çömlekler, cam eserler, kandiller, paralar sergilenmektedir.
Etnografya bölümünde ise; bölgeye ait halı, kilim (Yuntdağı, Yağcı bedir, Kozak Bergama dokumaları), kumaş
dokuma örnekleri, el işlemelerinin yanı sıra Anadolu'nun diğer yörelerine ait el sanatları da sergilenmektedir.
Yöresel El Sanatları
Bergama-Yunt Dağı köylerinin halı ve kilimleri, tipik Ege dokumaları olarak özgünlüğünü korumaktadır.
Dokumalarda geometrik desenlerin yansıra bitki ve hayvan motifleri işlenmektedir. Kök boya kullanılarak
yapılan dokumaların renkleri solmaz ve desenleri bozulmaz. Halı, kilim, heybe, çorap, seccadelerden oluşan
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

Benzer belgeler