hıdırlık - ulukavak.net
Transkript
hıdırlık - ulukavak.net
XIII “HIDIRLIK”A ĐLĐŞKĐN SÖYLENTĐ Safranbolu’da yüzyıllar öncesinden geldiği sanılan; ancak kulaktan kulağa büyük bir olasılıkla çok farklı anlatımlara ya da yakıştırmalara konu olan kimi söylentiler vardır. Bunlardan biri, Safranbolu’nun ünlü “Hıdırlık” tepesinin adının, orada kabri bulunan “Hıdır” isimli bir zattan geldiğidir. Bu, doğruluğu tartışılmaz bir gerçek midir; yoksa araştırılması gereken ve tarihsel verilerle kanıtlanmadıkça doğruluğundan kuşku duyulması gereken söylenti midir? Safranbolu’nun Hıdırlık tepesinin adının, “Hıdır” isimli bir zatın adından kaynaklanmış olduğunun genellikle kabullenildiğine tanık olunsa da, yakıştırmalardan ve ön yargılardan uzaklaşarak, konunun irdelenmesine gereksinim bulunmaktadır. Bu satırların yazarı tarafından daha önce bu konuda farklı bir yaklaşımla yapılan değerlendirmelerin (1), kimi ek açıklamalarla yinelenmesinde yarar olacaktır. Bu tepenin adını, nasıl ve hangi kişiden almış olduğu konusunda ortaya konulan veriler ve yapılan yorumlar ne ölçüde gerçeklerle bağdaştırılabilir ? Bu soruyu yanıtlayabilmek için önce söz konusu verilerin ele alınıp değerlendirilmelerine gereksinim vardır. Şöyle ki; Bu konuda bilinebilen en eski yazılı metin, Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 1924 yılında bastırılan “Zağfranbolu Risalesi” dir. Bu risalede (broşür) 2. Osmanlı Padişahı Orhan Gazi zamanında, Süleyman Paşa tarafından fethedilen Safranbolu’da, onun komutanlarından Hıdır Bey’in mezarının bulunduğu yerin “Hıdırlık” diye anıldığından söz edilmektedir. “HIDIR” KĐMDĐR; BEY MĐ, PAŞA MI, “BABA” MIDIR ? Değerli araştırmacı Hulusi YAZICIOĞLU’nun, sözkonusu risaleyi de içeren, Mustafa AL ile birlikte, günümüz diliyle hazırladığı, 1982 baskılı “Safranbolu Tarihçe-Kaynaklar” adlı kitabında verdiği bilgiye göre, Hıdırlık’ta, Hıdır Bey’in mezarı olduğu sanılan yere, 1950’li yıllarda, “Burada Safranbolu’nun Đslami fethinde şehit olan Candaroğullarından Hıdır Paşa yatar. 1358” yazılı bir mezar taşı dikilir. Sayın YAZICIOĞLU, mezar taşındaki bu bilginin yanlış olduğunu söyler ve Safranbolu’nun Orhan Gazi zamanında, Osmanlılar tarafından Candaroğulları’ndan alındığını ve dolayısıyla “Đslami fetih”in söz konusu olmadığını savunur. Bunun üzerine, daha sonraki yıllarda, aşağıdaki fotografta da görüleceği üzere, yanlış olduğu ileri sürülen bilgileri içeren Hıdırlık’taki mezar taşının yerine, kitabesinde Orhan Gazi’nin döneminde yaşamış olan, Şehzade Süleyman Paşa’nın komutanlarından Hıdır Bey’den söz eden yeni bir mezar taşı konulur. Bu gelişmelere ve bilgilendirmelere karşın, 2000 yılında Safranbolu Hizmet Birliği tarafından bastırılan “Safranbolu’da Adak Yerleri ve Bu Yerlerle Đlgili Đnançlar” adlı kitabında, Karabük’te görevli Edebiyat Öğretmeni Eyüp AKMAN, Hasandede Kayası üzerindeki Hasan Dede’ye ait türbenin kitabesinde, 1 ( ) Kızıltan Ulukavak, “Hıdırlık ve Hıdır”, Müzekent Safranbolu Gazetesi, Haziran-Eylül/2006, Sayı: 114 140 kendisi dahil yedi kul olduklarının ve bunlardan birinin de Hıdır Baba olduğunun yazılı bulunduğunu bildirir ve Hıdır Baba, Hıdırlık’a adını veren zat olmalıdır der ve şunları ilave eder; “Hıdırlık Tepesi’nde namazgah yanında da bir ulu sakız ağacı bulunur. Halk daha evvel Hıdır Baba yahut Hıdır Paşa olarak burayı ziyaret ederlerken son zamanlarda Ali Yaver ATAMAN’ın mezarının yanındaki sakız ağacının dibine “Hıdır Paşa mezarıdır” yazılmasıyla, ziyaret yerini orası yapmışlardır. Yaşlıların anlattığına göre asıl Hıdır Baba’nın türbesi, namazgah yanındaki sakız ağacının dibindedir.” ”Hıdır Bey”in, Hıdırlık’taki yeni yapılan mezarı ve kitabesi Böylece Hıdırlık’ın adını, oraya defnedilen Hıdır Bey veya Hıdır Paşa ya da Hıdır Baba olarak bilinen kişiden aldığının, hemen kolaylıkla kabullenilen görüşler olduğu anlaşılmaktadır. Oysa orta yerde, isim benzerliğinden kaynaklanan bir yakıştırma olabileceği göz ardı edilmemeli ve tüm değerlendirme ve yorumlarda, bu olasılık üzerinde önemle durulmalıdır. Çünkü, “Hıdır” isimli, “bey”, “paşa” ya da “baba” ünvanlı kişinin gerçek kimliği ve kişiliği hakkında, doğru olarak kabul edilebilecek yeterli bir bilgi yoktur. Örneğin, Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odası’nın 1924 yılında, Orhan Gazi’den 600 yıl sonra basılan risalesinde sözü edilen Hıdır Bey, hiç bir tarihi belgede adı geçen bir komutan değildir..Hıdır Bey, Safranbolu’yu fetheden bir komutan idi ise, bu ünüyle bağdaşır bir mezarı ile mezar taşının olması ve yüzyıllar boyu korunması gerekirdi. Oysa Safranbolu’da ona ait olduğu söylenen mezar, ne onun ünüyle bağdaşır görkemdedir ve ne de kişiliği hakkında bilgi içeren bir mezar taşı vardır; bilinebilen mezar taşının da 1950’li yıllara ait olduğu söylenmektedir.(2) Bu yüzden halk arasındaki ad benzerliğinden kaynaklanan bir söylentinin, ya da bir yakıştırmanın, hiç bir yazılı belgeye ve güvenilir bir kayda dayanmaksızın, Orhan Gazi zamanında ya da ona yakın bir dönemde değil de, aradan altı yüzyıla yakın bir zaman geçtikten sonra, mutlak bir gerçekmiş gibi, 2 ( ) Hulusi YAZICIOĞLU, Mustafa AL, Safranbolu,Karabük, Ulus, Eflani, Tarihçe ve Kaynaklar, 1982 141 kaynağı bilinmeksizin ve belirtilmeksizin Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odası Risalesine alınmış olduğu olasılığı, akla daha yatkın gelmektedir. Hasan Dede türbesindeki kitabede adı geçen “Hıdır Baba”ya gelince, bu kitabenin tarihi yoktur, ne zaman yazıldığı belli değildir; kitabede Safranbolu yöresinde Ergüllü, Göğeren ve Bahattin Gazi türbelerindeki yatırlarla birlikte Hıdır Baba’dan da söz edilmesi, böyle bir zatın mezarının Hıdırlık’ta olduğunun tek başına kanıtı olmamalıdır. Hasan Dede’nin mezarının yanında, Kastamonulu süvari yüzbaşısı Halil Efendi’ye ait 1319 (Miladi 1904) tarihli ayrı bir mezar bulunmakta ve her iki mezar birbirine benzemektedir. Bu benzerlik, her ikisinin birlikte yapıldığı ve Safranbolu’da yedi yatır’la ilgili yıllar boyu kuşaktan kuşağa aktarılan bir inanç veya söylentiye de, aradan yüzyıllar geçtikten sonra, 1900’lü yılların başında yazılan ve mezara dikilen kitabede yer verildiği kanısını güçlendirmektedir. Hasandede Kayası’ndan, Hıdırlık’ın yeni görünümü BAŞKA KENTLERDEKĐ “HIDIRLIK”LAR VE HIDRELLEZ Hıdırlık konusunda asıl önemli olan ve özellikle altı çizilmesi zorunlu olan gerçek şudur: “Hıdırlık sadece Safranbolu’daki bir semtin, bir tepenin adı değildir.” Anadolu’nun hemen tüm eski kentlerinde Hıdırlık denilen bir tepe, bir yükselti vardır. Hıdırlık, sadece Safranbolu’daki ya da bir iki kentteki bir mahallin adı olsaydı, Hıdır adındaki bir Beyle, bir Paşa ile ya da bir Baba ile, Safranbolu’daki Hıdırlık arasında, yukarıda değinildiği üzere isim benzerliğinden kaynaklanan bir ilişki kurulması, fazla zorlanmadan, çok daha kolaylıkla kabullenilebilirdi. Oysa, saptanabildiği kadarıyla Türkiye’nin çeşitli yörelerinde; örneğin Ankara, Yozgat, Akşehir, Afyon, Antalya, Alanya, Kütahya, Beypazarı, Yalvaç, Bolu, Çorum, Dursunbey, Edirne, Kırklareli, Tokat, Tosya, Taraklı, Atabey, Fethiye, Mengen gibi kentlerde de Hıdırlık adı verilen alanlar vardır; buralar hep o kentlerin asıl yerleşim yerlerinden daha yüksekteki yeşil alanlar olup, “mesire yeri” olarak da bilinmekte ve oralarda Hıdrellez kutlamaları da yapılmaktadır. Bu nitelik ve özellikler ise, Safranbolu Hıdırlık’ınkilerle tamamen örtüşmektedir.. Safranbolu Hıdırlık’ı da tarihsel gelişimi yönünden aynı konumdadır ve benzer işlevleri üstlenmiştir. Evet, Safranbolu’daki Hıdırlık da bir mesire yeridir; orada hıdrellez kutlamaları da yapılmaktadır. 142 Hıdırlık’ın yeni düzenleme sonrası görünümü Bu durumda, Anadolu kültüründe yer alan ve Safranbolu’da da her yıl, bahar şenlikleri niteliğinde 6 Mayıs’ta yapılan Hıdrellez kutlamaları üzerinde özellikle durulmalıdır (3). Kimilerince, ölümsüzlük suyundan (ab-ı hayat) içmiş iki kardeş veya iki dost oldukları söylenen Hızır ile Đlyas’ın her yıl, 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, doğaya can vermek üzere buluşmalarına “Hıdrellez” denilmektedir. Ak sakallı olup, çiçeklerden bir cüppesi bulunan Hızır, bitkilere can verir, darda olanlara yardım eder; uzun boylu, eli değnekli ve keçi derisinden yapılmış uzun bir gömleği bulunan Đlyas ise, suları korur ve hayvanların sayısını çoğaltır. Bir başka anlatımla biri bitkilerin, diğeri hayvanların bereketini artırır. Bu nedenle, Anadolu’nun hemen her yerinde Hıdrellez gecesi, dileklerin gerçekleşeceğine, uğursuzlukların sona ereceğine, kısmetlerin açılacağına, bereketin artacağına ilişkin bir inanç vardır ve bu inanç gereği hıdrellez gecesi çeşitli yöntemlerle, çok çeşitli dileklerde bulunulur ve gündüz de kırlara çıkılıp, çeşitli eğlenceler düzenlenir (4). Öte yandan, Hızır’ın bir başka adı da Hıdır’dır. Nitekim, tüm kaynaklarda ve özellikle ansiklopedilerde, Hızır sözcüğüne bakıldığında Hıdır’a veya Hıdır sözcüğüne bakıldığında da Hızır’a göndermede bulunulmakta ve her ikisinin aynı kişi olduğu belirtilmektedir. Bu iki isim, Türk Alfabesindeki (d) ve (z) harflerini ve (zel) harflerinin, birinin üzerindeki karşılığı olan, Arap alfabesindeki (dal) nokta dışında birbirlerine benzerliğinden dolayı karıştırılarak yanlış okunmuş ve söylenmiş olmasından kaynaklanıyor olabilir. Eski yazıyla ilgilenenler, bu iki harfle ilişkili benzer karışıklıkların çok sık olduğu söylerler. Nitekim Safranbolu’daki eski metinlerde Hıdırlık’a da, Hızırtepe denildiğine tanık olunmakta; örneğin, “Köprülü Mehmet Paşa’nın Hızırbaba Dergahında namaz kıldığından”(5) ve “Doğudaki Hızırtepe’den bakıldığında 3 ( ) Safranbolu’da, Anadolu’nun bir çok yerinde olduğu gibi baharın gelişi, Hıdrellez günü olan 6 Mayıs’ta kutlanır. 21 Mart Nevruz kutlamaları diye bir gelenek yoktur. Güneydoğu’daki terör olayları karşısında, son yıllarda 21 Mart’ta yapılmağa başlanılan resmi nitelikli kutlamalar, 21 Mart Nevruz şenliklerinin, sadece Kürt kökenlilere özgü olmadığı savına dayanmaktadır. Bu görüş, Asya’daki Türki Cumhuriyetler ve Doğu Anadolu açısından doğru olmakla beraber, Anadolu’nun çok büyük bir kesimi ve hiç değilse Safranbolular yönünden gerçeklerle bağdaşmamaktadır. 4 ( ) Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Cilt:10, Sayfa:5228, “Hıdrellez,” paragrafı 5 ( ) Mehmet Behçet, Kastamonu Asar-ı Kadimesi, 1925, Kastamonu Özel Đdare yayınları:1,1998, Hazırlayan Musa S.CĐHANGĐR, Sayfa 98 143 Safranbolu’nun refah içinde bir belde olarak görüldüğünden” (6) söz edildiği gibi, Safranbolululara ait, 06 Mayıs tarihli kimi eski fotograflarda (yukarda “X Safranbolu’da Su ” bölümünde yer alan Razı AĞAR’a ait 1932 tarihli fotografta olduğu gibi), Hızırilyas günü çekildiğine ilişkin yazılı notlar bulunmasından da anlaşıldığına göre, Safranbolu’da Hıdrellez’e, Hızırilyas günü de denilmektedir. Bu açıklamaların ışığında, Hızır ile Hıdır’ın aynı kişi oldukları gerçeğinden de hareketle, Hıdrellez kutlamalarının yapıldığı alanlara, Hıdır’ın adına izafeten Hıdırlık denilirken; Hızır’ın adına izafeten de Safranbolu’daki Hıdırlık’a, Hızırtepe denilmesinin de, öyle çok uzak değil, çok güçlü bir olasılık olması gerekmektedir. “YEŞĐL” ĐN KARŞILIĞI, ARAPÇA’DA “HADR” DIR . Hıdırlık sözcüğünün kökenini araştırırken, “Hadra” ya da “Hazra” sözcüğünün Arapçada “yeşil” anlamını (7) taşıdığının da, üzerinde durulması gereken çok önemli bir veri olduğu, özellikle göz önünde tutulmalıdır. Aynı kişiye ait olan Hıdır ve Hızır adlarının, yukarda değinilen,”d” ve “z” sesi veren Arapça (dal) ve (zel) harfleri benzerliğinden dolayı yeşil anlamındaki “Hadra” veya “Hazra”dan geldiği belirtilerek, bu konu ile Hazreti Muhammed’in bir hadisi arasında da ilişki kurulmaktadır. Şöyle ki, kaynaklarda, “Oturduğu kupkuru ve otsuz bir alan, o ayrıldıktan sonra yemyeşil otlarla kaplı bir hale gelirdi” anlamındaki hadiste sözü edilen kişiye, yeşillik anlamında Hadra veya Hazra denildiğine ve Kur’an yorumlarında, Kuran’ı Kerim’in “ El-Kehf” suresinin 5982. ayetlerinde yer alan bilge kişinin, Hızır olarak adlandırıldığına ve Hızır’ın, ölüm meleği “Đsrafil” ile görüşüp, ölümsüzlüğe ulaşarak, çaresizlere yardım ettiğine inanıldığına değinilmektedir.(8) Bu durumda, Arapça yeşil anlamındaki “Hadra” sözcüğünden, Osmanlıca’nın egemen olduğu dönemlerde, Türkçe anlatımla “yeşillik” demek olan Hadralık’ın türetildiği ve bu sözcüğün de zaman içinde dilimizde, Hıdırlık’a dönüştüğü de, hiç de yabana atılmaması gereken bir başka çok güçlü olasılık olarak akla gelmektedir. Çünkü daha önce de değinildiği üzere, Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi Safranbolu’da da, Hıdırlık denilen alanlar, hep mesire yeridir ve mesire yerlerinin de, hep yeşil alanlar olduğu bilinen ve görülen gerçeklerdendir. Bu arada, internet sitelerinde ve ansiklopedilerde yapılan araştırmalarda da, Hıdırlık ile Hıdır’ın Orta Asya’daki eski atalarımızın saygın varlığı bir “KUT” olan “KIDIR” ile bağlantısından söz edilmekte (9) olduğuna değinmekte de, ayrıca yarar bulunmaktadır. SÖYLENTĐLER DEĞĐL; UZMAN GÖRÜŞÜ KESĐN YARGI OLMALIDIR Tüm bu bilgilerin ışığı altında, Hıdır ile Hıdırlık arasında isim benzerliğini temel alan yorumların, çok kolaylıkla yapılabilen yakıştırmalar olabileceği olasılığı ilk planda göz önünde tutulmalıdır. Yukardaki görüşleri Müzekent Safranbolu 6 ( ) Đsmail Habib SEVÜK, “Bugünkü Safranbolu, Yarınki Sümerkent”, Cumhuriyet Gazetesi,09.01.1948’ 7 ( ) Mustafa Nihat ÖZEN, Osmanlıca-Türkçe Sözlük, Đnkilap ve Aka Kitabevi, 3.Baskı, 1959 8 ( ) Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Cilt:10, Sayfa: 5240, “Hızır” paragrafı 9 ( ) Doç.Dr. Đsmet ÇETĐN,” Türk Mitinde KUT Đyesi ve Medeniyet Değişikliğinde KIDIR’dan HIZIR’a Geçiş”, Đnternet’te Google Arama Motoru, Hıdırlık sayfası, turkoloji.cu.edu.tr/(HALKBĐLĐM/cetin_01.pdf 144 Gazetesinin Haziran-Eylül/2006 tarihli 114 sayısında, kamuoyunun bilgi ve dikkatine sunduktan sonra, Ocak/2007 ayında yayınlandığını basından öğrendiğim Ahmet Yaşar OCAK tarafından kaleme alınmış ”Đslam-Türk Đnançlarında Hızır yahut HızırĐlyas Kültü” adlı kitabı okuyunca, Hıdırlık’ın, Hıdır isimli bir kişiyle değil, Hızır ve Hıdrellezle ilişkili olduğu yönündeki görüşlerim daha da pekişti. Söz konusu kitapta, (10) “Hızır” konusu, Đslam Đlahiyatında, ĐslamTürk tasavvufunda, halk inançlarında, folklorda ve Türk edebiyatında Hızır-Đlyas başlıkları altında, Hıdrellez ile olan ilişkilerine de geniş ölçüde değinilerek incelenmiştir. Aşağıda kapak fotografı yer alan bu kitapta, Hızır’ın Arapça aslı, “el-Hadır”ın isim değil, lakap olduğu, bazı kaynaklarda el-Hadr, el-Hıdır şeklinde geçtiği, elHadır’ın Arapçada, yeşil, yeşil dal veya yeşilliği çok olan yer anlamına geldiği (Sayfa: 58) belirtilmiştir. Hızır adı, Kuran-ı Kerim’de olmadığı halde, Đlyas isminin peygamberler arasında iki kez geçtiği, bu yüzden Đlyas’ın “nebi”, Hızır’ın da tasavvuf çevrelerince ”veli” kabul edildiği, kimi çevrelerin de Hızır ile Đlyas’ın aynı kişi olduğuna inandığı (sayfa:65,72,79), Türk halkınca, Hızır’ın zor durumlarda yardıma koştuğuna, “Kul bunalmayınca Hızır yetişmez ve Hızır gibi yetişti” özdeyişlerinin buradan kaynaklandığına, iyileri mükafatlandırıp, kötüleri cezalandırdığına, bereket sağladığına, savaşlarda yardım ettiğine inanıldığı (sayfa 109 ve devamı) anlatılmıştır. Bu arada, yine aynı kitapta “folklorda Hızır yahut Hızır-Đlyas kültünü en iyi biçimde yansıtan merasimlerin, özellikle Türk dünyasında Hıdrellez Bayramı olduğu”, Đslami kaynaklarda Hıdrellez gününe ve merasimine ilişkin hiçbir bilginin olmadığı, Hızır ve Hıdrellez’in kökenini, eski Mezapotamya ile Anadolu kültür ve dinlerine bağlayanların da bulunduğu, Türklerin Đslamiyet’ten önce Orta-Asya’daki bahar ve yaz ayinlerini, Đslamiyet’ten sonra Hızır ile Đlyas’ın buluşması şerefine düzenledikleri şenliklere dönüştürdüğü (sayfa:145 ve devamı)” açıklandıktan sonra, “Anadolu’nun her tarafında hıdrellez merasimleri şehir, kasaba ve köylerin yakınındaki ağaçlık ve yeşillik yerlerde yapılır..., bu nitelikleri taşıyan Hıdırlık (Hızırlık) yerleri bulunur (sayfa: 154-155)” denilmektedir.. Tüm bu veriler, Safranbolu’daki Hıdırlık semti ile ünvanı “Bey”, “Paşa” ya da “Baba”; her ne ise, Hıdır isimli bir zat arasında ilişki kurulmasını, en son akla getirecek, hatta hiç akla getirmeyecek kadar önem taşımaktadır. Dolayısıyla, kimilerinin yaptığı gibi, yeterli bilgi ve bulgu olmasa da, “bu ancak böyledir” biçimindeki kesin yargılardan kaçınılmalı, burada yapılmağa çalışıldığı üzere, yorumlar ve görüşler irdelenmeli; ancak son söz, tüm verileri ve yorumları değerlendirmek üzere, konunun uzmanlarına; halk bilimci, tarihçi ve sosyolog bilim adamlarına bırakılmalıdır. Barika-i hakikat, musademe-i efkardan çıkar (Gerçeğin şimşeği, fikirlerin çatışmasından çıkar) - Namık Kemal - 10 ( ) Ahmet Yaşar OCAK, Đslam-Türk Đnançlarında Hızır yahut Hızır-Đlyas Kültü, Kabalcı Yayınevi, 287, Đnceleme Dizisi: 49, Đstanbul, Ocak/2007,