Nisan-Temmuz 2011 - Sosyal-İş

Transkript

Nisan-Temmuz 2011 - Sosyal-İş
45. yıl
NİSAN - TEMMUZ 2011
İKİ AYLIK YAYIN ORGANI
YIL: 45
SAYI: 2011/4-7
YENİ KAZANIMLARLA GÜÇLENİYORUZ!
S
DA Tİ
R
A
L
O
METR ALANDI
İMZ
E
E AŞ’D
BELD DELE
A
C
Ü
M
NDI
KAZA
GENEL
BAŞKAN
ÖZCAN
KESGEÇ
UNUTULMADI
Sayfa 4’te
RASI
LARA
ULUS ELEYLE
D
MÜCA İYORUZ
Ş
BİRLE
RONA
TAŞE
ARBE
D
İLK
Ğ’DAN
A
D
ULU
1 MAYIS 2011 HABERLERİ
Sayfa 6-13’te
ÇANKAYA BELDE AŞ’DE
MÜCADELEMİZ SONUÇ VERDİ
Sayfa 15’te
METROLARDA MUTLU SON...
Sayfa 22-30’da
TAŞERON ÖRGÜTLENMELERİ
Sayfa 16-18’de
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Sayfa 37’de
2
• Sosyal-İş Gazetesi
GÜNDEM
Sendikamız, içinden geçmekte olduğu atılım döneminde, temposunu hiç düşürmeden yeni başarıların altına imza atmaya
devam ediyor. Bir yandan yeni örgütlenmelerle sendikamızı
büyütürken, diğer yandan örgütlü bulunduğumuz işyerlerinde
önemli başarılar elde ettik. Unutulmaz Genel Başkanımız Özcan
Kesgeç’in değerli anısına layık olmaya, bizlere bıraktığı mirası
daha yükseklere taşımaya çalışmak, en büyük onurumuz...
Uzun süredir yetki sorunun sürdüğü Çankaya Belde AŞ işyerimizde, yürüttüğümüz mücadele sonucu kazanım sağlayarak
toplu sözleşme görüşmelerine başladık. Önümüzdeki süreçte,
toplu sözleşmede kazanım sağlamak için mücadele vereceğiz.
Sendikamızın uzun bir süredir gündeminde olan taşeron örgütlenmelerinin meyvelerini de yavaş yavaş toplamaya başlıyoruz. Bursa Uludağ Üniversitesi’ndeki taşeronda çalışan işçi
arkadaşlarımız adına, mahkemelerde emsal teşkil edecek bir
karar elde ettik. Bu karar, mücadelemizi sürdürdüğümüz diğer taşeron şirketlerdeki üyelerimiz için büyük bir umut oldu.
Uludağ Üniversitesi’nden Konya Selçuk Üniversitesi’ne, Ordu
Üniversitesi’nden Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne; Türk
Patent Enstitüsü’ne, taşerona karşı verdiğimiz mücadeleyi güçlendirerek sürdürüyoruz.
Ve Metro Grosmarketler... Hazırlık süreciyle beraber oldukça
uzun bir süredir sendikamızın gündeminde olan Metro Grosmarketler 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’ni kazanımla sonuçlandırmanın gururunu yaşıyoruz. Toplu sözleşme hazırlık toplantısıyla,
üyelerimizle yapılan yüzlerce anket çalışmasıyla, her mağazada
ayrı ayrı yapılan eğitim ve bilgilendirme toplantılarıyla örgütlediğimiz toplu sözleşme süreci sonunda, gösterdiğimiz çabanın
karşılığını, elde ettiğimiz kazanımlarla aldık. Ücretlerde ve sosyal yardımlarda elde ettiğimiz iyileştirmelerin yanı sıra, BART
Sistemi olarak bilinen ve esnek çalışmayı beraberinde getiren
uygulama açısından da önemli kazanımlar elde ettik.
Sendikamız, uluslararası sendikal örgütlerle kurduğu ilişkilere
bir yenisini daha ekledi. Üyelik için başvuru hazırlıklarını sürdürdüğümüz, işkolumuzda kurulu bulunan sendikaların bağlı
olduğu federasyon olan UNI’nin yanı sıra eski Sovyet ülkelerini
oluşturan 15 ülkede, işkolumuzda faaliyet gösteren sendikaların konfederasyonu ile bir işbirliği protokolü imzaladık. “Ticaret,
Yemek, Tüketici Kooperatifleri ve Çeşitli Girişimlerde Çalışan İşçilerin Sendikalarının Konfederasyonu” ile sendikamız arasında
imzalanan işbirliği protokolüyle, uluslararası alanda yeni ilişkiler
kuruyor, sendikamızın mücadelesini, dünya işçi sınıfının mücadelesiyle birleştiriyoruz.
AKP Hükümeti’nin Kıdem Tazminatı hakkı başta olmak üzere,
emeğe dönük saldırılarını yoğunlaştırdığı bu dönemde, örgütlülüğün ve mücadelenin önemini bir kez daha görüyoruz. Sendikamız Sosyal-İş bu bilinçle, emeğe yönelik saldırılar karşısında
kararlılıkla mücadele edecek. Emeğe dönük her tür saldırıda
emeği savunan sendikamız, taşeron örgütlenmelerinden meslek
odalarına, ticari işletmelerden eğitim kurumlarına kadar mümkün
olan her yerde emeğin sesi oluyor; olmaya da devam edecek.
Metin EBETÜRK
Genel Başkan
SAHİBİ
SOSYAL-İŞ
Sendikası
adına
Genel Yayın
Yönetmeni,
Sorumlu Yazı
İşleri Müdürü
Genel Başkan
Celal
Metin
UYAR
Gen. Sekr.
EBETÜRK
TASARIM
Sosyal-İş Basın
Yayın Dairesi
Yerel Süreli Yayın
Yayın No:4337
Baskı Tarihi
3 Ağustos 2011
YÖNETİM YERİ
SOSYAL-İŞ SENDİKASI
GENEL MERKEZİ
Ziya Gökalp Caddesi 36/16
Kızılay / Ankara
Tel: 0.312.430 17 73 (pbx)
Faks: 0.312.432 39 63
web: www.sosyal-is.org.tr
e-posta:[email protected]
BASKI: Öncü Basın Yayın Ltd.Şti.K.Karabekir Cad.No:85/2-Ankara Tel:0.312.384 31 20
•
ÖZCAN KESGEÇ UNUTULMADI ............................... 4-5
•
1 MAYIS HABERLERİ ................................................ 6-13
•
ÇANKAYA BELDE AŞ’DE
MÜCADELEMİZ SONUÇ VERDİ .................................... 15
•
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ’NDE TAŞERONLAŞTIRMAYA
KARŞI YARGI ZAFERİ ............................................ 16-17
•
KONYA SELÇUK, PATENT VE ORDU’DA
MUVAZAANIN PEŞİNDEYİZ .......................................... 18
•
UNI’NIN EĞİTİM SEMİNERİNDE
SENDİKAMIZ TEMSİL EDİLDİ ....................................... 19
•
BİRLİKTE ÜRETTİK, BİRLİKTE ÖĞRENDİK .......... 20-21
•
METRO TİS SÜRECİ ............................................... 22-30
•
TİS HABERLERİ ....................................................... 31-34
•
PAYLAŞTIKLARIMIZ ..................................................... 35
•
ONBİNLER ÇOK SES, TEK YÜREK OLDU ................ 36
•
SENDİKAMIZ ULUSLARARASI
PROTOKOLE İMZA KOYDU ...................................... 37
•
TAŞERONU YENECEĞİZ, HER YERDE! .................... 38-39
•
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İŞÇİLERİ
HAKLARI İÇİN EYLEM YAPTI ................................... 40-41
•
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
BASKININA ORTAK TEPKİ .......................................... 42
•
İZMİR ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU TOPLANDI ........ 43
•
ÜÇ FİDAN, ÇINARINA KAVUŞTU ............................. 44-45
•
KAYIP ÖZGÜRLÜK FİLMİ OYUNCUSU
VEDAT PARÇİN İLE SÖYLEŞİ ................................. 46-47
•
İŞYERLERİNDEN RÖPORTAJLAR ............................. 48
•
IV. İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
KONGRESİ’NE DOĞRU ............................................. 49
•
MAS-DAF İŞÇİLERİ ANKARA’YA ULAŞTI .................... 50
•
Birleşik Metal-İş Casper’da kazandı ............................. 51
•
DİSK’TEN AÇIKLAMA .................................................. 52
•
DİSK’TEN YENİ HÜKÜMET
PROGRAMI DEĞERLENDİRMESİ ........................... 53
•
RAPOR: EMEKÇİLERİN PANORAMASI ............... 54-57
•
İŞÇİNİN DÜNYASI ................................................... 58-59
•
PRATİK BİLGİLER ...................................................... 60
SOSYAL-İŞ SENDİKASI ŞUBELERİ
ANKARA : Mithatpaşa Cad. 56/10 Kızılay
e-posta: [email protected]
Tel
Faks
:0.312.430 07 04
: 0.312.430 16 14
İSTANBUL: Muratpaşa Mahallesi, Muratpaşa Sokak
Bilge Apartmanı 21/2 Yusufpaşa/Aksaray
e-posta: [email protected]
Tel
Faks
: 0.212.523 24 89
: 0.212.534 30 88
ANTALYA: İsmetpaşa Cad. 453. Sokak. H. Atmaca Apt. No:15
Tel-Faks : 0.242.241 51 46
İZMİR:
Tel-Faks : 0.232.465 07 09
Mahmut Esat Bozkurt Cd. 1442 Sk. No:2 D:5 Alsancak
e-posta: [email protected]
Sosyal-İş Gazetesi •
SOSYAL-iŞ HUKUK
3
Av. Faik Serdar ERMAN
Hukuk Danışmanı
DAVALAR NİÇİN UZUYOR?
Genel olarak tüm avukatların ve özelde de sendikalarda çalışan avukatların en çok karşılaştığı
sorulardan birisi de davaların niçin uzadığıdır.
Tüm avukatlar, müvekkillerine ilk celseden sonra bir sonraki duruşmanın tarihini söylediklerinde,
“Amma uzak zamana atılmış, ne kadar geç zamana kalmış, niye daha yakın bir tarihe duruşma günü almadınız “ gibi yakınmalarla karşılaşmaktadır. Bu yakınmalarda haklılık payı doğru ve
gerçektir. Geciken adalet adaleti yeterince yerine
getiremez. Ancak bu yakınmalar haklı olmakla beraber, ortada maddi gerçekler de vardır.
Ülkemizin insanı çağdaş yargılamaya, Cumhuriyetin aydınlanma devrimi ile birlikte kavuşmuştur.
Laik Hukuk sistemi bizde 1926 yılında Medeni
Kanun ile birlikte başlamıştır. Osmanlı devletinde
hukuk sistemi şer’i hukuktur. Ancak Osmanlı devletinde de, şer’i hukuk sisteminin yeterli olmaması, tüm toplumsal yaşamı karşılamaması nedeni
ile bu devletin son zamanlarında Batılı ülkelerin
hukuk kuralları Osmanlıcaya çevrilerek uygulamaya konulmuştur. Bizim uyguladığımız hukuk sistemi Kara Avrupası (İus Commun / Ortak Hukuk)
Hukuk sistemi olup Roma Hukuku’na kadar dayanmaktadır. Roma Hukuku, Milattan önceye 12
Levha Kanunlarına kadar geriye gitmekte olup zamanla hem uygulayıcıların hem hukuk öğreticilerinin katkıları ile gelişerek bugüne kadar gelmiştir.
Kısaca Kara Avrupası’nda 2000 yıldır uygulanan
hukuk sistemi, bizde Cumhuriyetin aydınlanma
devrimi ile 1926 yılında Medeni Kanunun kabul
edilmesi ile (İsviçre Medeni Kanununun Almanca
Çevirisi) laik hukuk sistemi olarak uygulanmaya
başlanmıştır. Biz bu yazıda hukukun sürekli olarak üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olan
egemen güç tarafından yapıldığı tartışmasına
girmeyeceğiz. Ancak yukarıda belirttiğimiz üzere,
ülkemizde insan aklına dayanan kuralların çok
sınırlı bir zamandır uygulanmakta olduğu bir gerçektir. Avrupa da 2000 yıldır uygulanan laik hukuk
ülkemizde yaklaşık 90 yıldır uygulanmaya başlanınca sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Türkiye’de laik hukuk kurallarının uygulanması
bağımsız mahkemeler tarafından yerine getirilmektedir. Hukuk sisteminin en büyük özelliği Yargıçların Yasama (yasaları yapan meclis) ve Yürütmeden (yasaları uygulayan Merkezi hükümet
ve yasaları uygulamakla görevli diğer idareler)
tamamen bağımsız olmalarıdır. Bence en büyük
sorun Hukuk Fakültelerinde hukukla ilgili eğitimin
kalitesindedir. 1980’li yıllara kadar Türkiye’de iki
tane Hukuk Fakültesi varken, bugün hukuk fakültelerinin sayısı 60’ ı geçmiştir. Biz hukukçuların
davaların uzamasındaki Hakim, avukat, savcı,
adli personel vb.) teorik bilgi eksikliği (hukuki bilgi eksikliği) yanında hukuk kalitesini düşmesine
neden olan en büyük temel neden, öğrencilerin
hukuk fakültelerindeki dersleri yeterince öğrenmeden, pratik yapmadan mezun olmaları, bilgi
eksikliği nedeni ile davaların uzamasına neden
olmasıdır. Bunun ötesinde davaların uzamasının,
en büyük nedeni, mahkemelerde “olağanüstü
iş yükü” kavramı ile bile açıklanamayacak, “çok
ağır iş yüküdür.” Mahkeme ve hakim sayısının
azlığı değil, “çok çok azlığı” davaların uzamasına neden olmaktadır. Diğer yandan ülkemizdeki
bozuk ekonomik düzen, dava sayısının devamlı
artmasına neden olmaktadır. Ankara’da yeni adliyenin açıldığı 1989 yılında beş adet İş Mahkemesi varken, bugün İş Mahkemeleri’nin sayısı on
dokuz olmasına rağmen on dokuz İş Mahkemesi ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Ankara’da
beş adet iş mahkemesi 1990’lı yıllarda haftada
en fazla iki veya üç gün duruşma yaparak adaleti yerine getirmeye çalışırken, bugün on dokuz
adet iş mahkemesi, hemen hemen haftanın dört
günü duruşma yapmasına rağmen artan dosya
ihtiyacını karşılamaktan fiziki kapasite olarak çok
uzaktır. İnsan üstü gayretlerle fedakarlıklarla çalışan hakimler medeni ölçülerde bakmaları gereken
dosya sayısının en az 20-30 misli dosyaya bakmak zorunda kalmaktadırlar. Her gün duruşma
yapılması mümkün değildir. Çünkü hakimlerin,
duruşmaya çıkmadan önce dosyaları incelemeleri
de gerekmektedir. Öte yandan iş mahkemelerinin
dosyalarının temyiz incelemesinin yapıldığı 9. Hukuk Dairesi’ne gelen dosya sayısı yılda 50.000’in
üzerindedir. Dairenin üyelerinin sayısı ve dosyayı inceleyen tetkik hakimlerinin sayısı yetersizdir.
Gerek temyiz mercilerindeki, gerekse yerel mahkemelerdeki hakimler dosyaları evlerine götürüp,
Cumartesi, Pazar tatil yapmayarak incelemek zorunda kalmaktadırlar. Mahkeme sayısının azlığı,
buna karşılık dosya sayısının çokluğu, davaların
uzamasına neden olmakta, yargının tüm fedakarlığına rağmen davalar çığ gibi büyüyen dosya sayısı artmaktadır. Öte yandan yukarıda belirttiğim
üzere biz hukukçuların (avukatların, savcıların,
yargıçların adli personelin) bilgi eksikliği, davaların uzamasının diğer bir nedenidir. Diğer taraftan,
davaların götürülüş şekline ilişkin tek usul yasası
olmasına rağmen, hukukçuların esprisi ile “hakim
sayısı kadar usul yasasının olması” avukatların da
iş yükü nedeni ile delillerini zamanın da toplatamamaları, delil toplanması için belirtilen sürelerde
masraf vermemeleri, ara kararını zamanında yerine getirmemeleri, davaların uzamasına neden
olmaktadır. Öte yandan müzekkerelerin yeterince
doğru yazılmaması, eksik yazılması, yazıldığı kurumun zamanında cevap vermemesi veya müzekkereyi cevaplandırmaması, geç cevaplandırması, eksik cevaplandırması, davaların gereksiz
yere uzamasının diğer bir nedeni olmaktadır. Adli
personelin, mahkeme kalemlerinde çalışan iş yükünün ağırlığı, düşük maaşlarla fakat özverili ve
fedakar çalışmalarına rağmen dosya sayısının
çokluğu da davaların uzamasına neden olmaktadır.
Örnek aldığımız ve birlikte olmak istediğimiz Avrupa ülkelerinde mahkemeler, 15-20 dosya ile
duruşmaya çıkarken, Ankara, İstanbul, İzmir gibi
şehirlerde hakimler 70-80 dosya ile duruşmaya
çıkmakta, duruşmaya sabah başladıklarında duruşma salonundan hiç çıkmadan 6-7 saat duruşmalarını ara vermeden, bazen de 10-15 dakika
gibi aralar vererek duruşmalarını sürdürmektedirler. Hiç kimsenin yasanın düzenlediği özel durumlar olmadıkça kendisine diğer kendisi gibi hak
arayanlardan daha önceye duruşma günü bekleme hakkı yoktur. Herkes bu çok ağır yüklü sistem
içerisinde duruşma günün sırasını beklemek zorundadır. Mahkemelerin çok ağır iş yükü karşısında çok yakın duruşma günü vermeleri maddi
gerçekler karşısında mümkün olmamaktadır. Hak
arayan bir bireyin duruşma günlerinde bir şekilde
öne geçmesi demek, başka hak arayan bireylerin
davalarının duruşma günlerinin arasının açılmasından başka bir şey değildir.
Devletin bağımsız yargının sorunlarına amacı
doğrultusunda el atması gerekmektedir. Devleti
bugüne kadar yönetenler, yargının nasıl daha hızlı
bir şekilde adaleti yerine getireceğini, yargıçların
kuvvetler aykırılığı ilkesi uyarınca yürütmeden ve
yasamadan nasıl daha bağımsız hale getirileceğini düşüneceklerine, yargıyı kendilerine daha fazla
nasıl bağlayacaklarını, etkileyeceklerini, yargıyı
kendilerine nasıl bağımlı hale getireceklerini düşünmektedirler. 1960 Anayasamızın ilk şeklindeki
yargı bağımsızlığı ve yargıç teminatı ilkeleri ise
bugün tanınmayacak bir hale gelmiş, karikatürize olmuştur. Ancak yargıyı emir komuta zincirine
sokmaya çalışan kim olursa olsun, hangi düşünceden, hangi gruptan olursa olsun adaletin mutlaka herkese bir gün gerekeceğini unutmaktadırlar.
Çağdaş insan, kim olursa olsun kendisi için istediği adaleti başkası için de isteyen, kurallara saygı
duyan, mahkemeden ayrıcalık değil, kendisi, karşısındaki davalısı veya davacısı için adalet isteyen insandır.
Ekonomik ve sosyal mertebesi ne olursa olsun
bir insan, her seferinde kuralları çiğnemek için
rasyonalize (akla uydurma/bahane) mekanizmalarına baş vuruyorsa (örneğin kurallar adaletsiz,
ne yapayım herkes öyle davranıyor vb.) bu insan
çağdaş değil ilkeldir. İnsan olmanın bir göstergesi
de başkalarının hakkına saygı duymak, kendine
yapılmasını istemediğini başkasına yapmamak,
adaleti eğip bükmemektir. Böylesi durumlar da
dava sayısının artmasına neden olmaktadır.
Tüm bunların ötesinde ülkemizin içerisinde bulunduğu toplumsal ekonomik koşullar da dava
sayısının artmasının önemli bir sebebi olmaktadır. Üzücü olarak belirtmek gerekir ki, eğitim eksikliği, ekonomik koşullar, köşe dönmeci, iş bitirici mantık, gelecek güvencesizliği, başkalarının
hakkına saygısızlık, açılan davaların artmasının
nedenidir. Bir örnek vermek gerekirse 2000’li
yıllardaki boşanma davası sayısı toplumsal ekonomik ilişkilerin bozukluğu, gelir dağılımının aşırı
dengesizliği nedeni ile günümüzde altı yedi misli
artmıştır. Ülkemizde kara paranın büyük boyutlarda olması, işçi çalıştıranların işçilerin haklarına
yeterince saygı göstermemesi, kuralsız işçi çalıştırmanın kural haline gelmesi, işçi çalıştıranların
İş Hukukunun getirdiği yasalara uymaması, dava
sayısının artmasına, duruşmaların çoğalmasına,
duruşma aralarının artmasına neden olmaktadır.
Bu sorunların çözümünde müvekkileri adına hak
arayan avukatlara hak dağıtan mahkemelere büyük görevler düşmekte ise de, öncelikle çağdaş
eğitimden, bilimden uzak toplum, mahkeme ve
yargıç sayısının azlığı, bozuk ekonomik düzen,
gelir dağılımındaki büyük dengesizlik, kuralsız
acımasız kapitalist ilişkiler ve kurallara uymama
alışkanlığı (ben ne yapayım herkes öyle yapıyor
mantığı), gelecek güvensizliğinden kaynaklanan
bencillik, kapitalizmin tüketim ekonomisi, davaların sayısının artmasına, artan dava sayısı davaların uzamasına, duruşma aralarının açılmasına
neden olmaya devam edecektir.
4
• Sosyal-İş Gazetesi
ÖZCAN KESGEÇ UNUTULMADI
Sendikamız Genel Başkanı Özcan Kesgeç, vefatının 4. yılında ailesi, sendikamız üye, temsilci ve yöneticileri ile emek
dostları tarafından mezarı başında anıldı. Sendikamız tarafından gerçekleştirilen anmaya, kardeş sendikalarımız Birleşik Metal-İş ve Genel-İş yöneticileri de katıldı.
Anma, saygı duruşu ve sendikamız Genel Sekreteri Celal
Uyar’ın açılış konuşmasıyla başladı. Uyar konuşmasında
sendikamız yeni yönetiminin Kesgeç’in bıraktığı değerleri sahiplenerek devam ettiğini belirtti. Kesgeç’in sendikacı
Celal Uyar’ın konuşması
kişiliğinin yanı sıra siyasi kişiliğine de dikkat
çeken Uyar, Kesgeç’in
siyasal alanda da işçi
sınıfı için çalıştığını söyledi.
Uyar’dan sonra Sendikamız Genel Başkanı
Metin Ebetürk bir konuşma yaptı. Ebetürk,
Özcan Kesgeç’i unutmadıklarını ve eksikliğini daima hissettiklerini
söyledi. Ebetürk “Sermaye sınıfı ve iktidarı
emekçilere öyle acıma- “Biz sendikal mücadeleye güzel başladık.
sızca saldırıyor ki keş- Sınıf mücadelesinin bütünselliğini görke diyoruz Kesgeç’ler, dük. Yaşadık, yaşattık. Şimdi arkadaşTürkler’ler, Kuas’lar ara- lar, güzel başladığımızı güzel bitireceğiz.
mızda olsalardı biz yeni güzel bitireceksiniz. Görev bu”
sendika
yöneticilere
Özcan KESGEÇ
yol gösterip, tavsiye ve
öğütlerini bizden esirgemeselerdi. Ama ne yazık ki kendileri burada değil. Ancak
hissediyoruz ve tahmin ediyoruz ki, bizi izliyor, takip ediyor-
Metin Ebetürk’ün konuşması
Vedat Baranoğlu’nun konuşması
Emine Kesgeç’in konuşması
Taygun Görgün’ün konuşması
Sosyal-İş Gazetesi •
lar. Bizim, bizlerin başarılarımızla seviniyor, çaresizliğimize,
zor durumlarımıza üzülüyorlardır.” şeklinde konuştu. Ebetürk sözlerini şu şekilde noktaladı: “Sevgili Genel Başkanımız siz rahat uyuyun görevimizi başarıyla yerine getirmek
için yönetim kurulumuz, şube başkanları ve örgüt organlarımızla çalışıyoruz. Ne sizi ne de sizin gibi sınıf önderlerimizi
utandıracağız.”
Ebetürk’ten sonra Özcan Kesgeç’in sevgili eşi Emine Kesgeç söz alarak Özcan Kesgeç’i anlattı. Özcan Kesgeç’in çok
yönlü bir insan olduğunu ifade eden Emine Kesgeç, Özcan
Kesgeç’in Türkçe’yi çok iyi kullandığını söyledi. Kesgeç, “İnsanları incitmeden ikna etmeyi çok iyi biliyordu. Sosyal-İş’in
şimdiki yönetimiyle, onun izinde ve onun ilkeleriyle yoluna
devam ettiğini görüyor ve bundan dolayı kıvanç duyuyorum”
şeklinde konuştu.
Emine Kesgeç’ten sonra konuşan Özcan Kesgeç’in Türkiye
İşçi Partisi’nden yoldaşı ve arkadaşı Vedat Baranoğlu Özcan Kesgeç’le uzun yıllar beraber siyasal faaliyet yürüttüklerini söyledi. Baranoğlu “Özcan Kesgeç yaşamının sonuna
kadar sosyalistti. Sınıf kimliğinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Siyasal ve sendikal mücadeleyi ustalıkla birleştirmeyi bildi” şeklinde konuştu. Baranoğlu “Bu tür anmalar işçi sınıfı
ve sendikalar için çok önemli faaliyetlerdir. Sosyal-İş’in bu
geleneği sürdürmesi bu bakımdan çok önemlidir. Kendilerine bu duyarlılıkları ve vefalı davranışları için teşekkür ediyor
ve kendilerini tebrik ediyorum” dedi.
Son olarak söz alan DİSK Genel Başkan Vekili Tayfun Görgün Kesgeç’in sendikal kimliğinin yanında siyasal yanının
da çok önemli olduğunu ifade etti. Görgün, “Bizim kuşaklar
ondan çok şey öğrendi. Giyimiyle, kuşamıyla, tavır ve davranışlarıyla hepimize örnek oldu. Onun anısını yaşatmak
için daha çok çalışmalı ve daha fazla ortak hareket etmeliyiz. Daha fazla dayanışma içinde olmalıyız. Ne yazık ki bu
konuda arzuladığımız başarıya ulaşamadık. İşçi sınıfı birçok
bakımdan saldırı altında. DİSK olarak bu saldırılara karşı
tüm gücümüzle mücadele ediyoruz. Ancak ne yazık ki yalnız kalıyoruz.” şeklinde konuştu. Görgün sözlerini şu şekilde noktaladı: “Sosyal-İş Sendikası çok başarılı bir dönem
içinde çok önemli mücadeleler yürütüyor. Ama bu yetmez.
Sosyal-İş, sektörün en büyük sendikası olmalıdır. DİSK de
Türkiye’nin en büyük konfederasyonu olmalıdır. Ancak o zaman Özcan Kesgeç’e layık olabiliriz.”
Yapılan konuşmalardan sonra anmaya katılanlar araçlarla
sendikamız Genel Merkezine doğru hareket ettiler.
Özcan Kesgeç tarafından gelecek kuşak sendika
yöneticilerine hitaben kaleme alınan ve sevgili eşi Emine
Kesgeç tarafından sendikamıza iletilen not...
5
6
• Sosyal-İş Gazetesi
1 Mayıs TAKSİM’de coşkuyla kutlandı
İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü
1 Mayıs İstanbul’da TAKSİM MEYDANI’nda kutlandı
İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs, başta Taksim 1 Mayıs Alanı olmak üzere tüm yurtta büyük
bir coşkuyla kutlandı. DİSK, Türk-İş, Hak-iş, KESK, MemurSen, TMMOB, TTB ve TEB tarafından düzenlenen 1 Mayıs
Mitingleri, tüm yurttaki 1 Mayıs alanlarında renkli görüntülere
sahne oldu.
İstanbul’da düzenlenen 1 Mayıs Mitinginde yüzbinlerce kişi
Taksim Meydanı’nı hınca hınç doldurdu. 4 koldan girilen 1
Mayıs Taksim Mitingine konfederasyonumuz DİSK ve bağlı
sendikalar, Şişli kolundan katıldı. Sendikamız da mitinge bu
koldan, DİSK kortejiyle beraber yürüdü.
Sendikamız üyeleri, İstanbul Şube pankartının arkasında açılan işyeri ve çeşitli örgütlenmelerimize ait pankartların arkasında yürüdüler. Şube pankartımızın arkasında Metro Grosmarket İşçileri, İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları, İstanbul
Barosu İşçileri imzalı pankartlar açıldı.
Sendikamız kortejinde ayrıca “Özel Öğretim Öğretmenleriyiz,
haklarımız için SOSYAL-İŞ’te örgütleniyoruz” pankartı arkasında özel öğretim kurumlarında çalışan üyelerimiz ile “Taşeronu yeneceğiz.. Her yerde!..” pankartı ile yürüyen Bursa Uludağ Üniversitesi’nden üyelerimiz de katıldı. Bursa’daki Metro
Grosmarket Mağazalarından gelen üyelerimiz de sendikamız
kortejindeki yerlerini aldılar.
Bursa Uludağ Üniversitesi çalışanları
Sosyal-İş Gazetesi •
7
1 Mayıs TAKSİM’de coşkuyla kutlandı
İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları
Yaklaşık 200 kişilik kortejiyle coşkulu sloganlarla taleplerini
haykıran Sosyal-İş’liler, taleplerini içeren çeşitli döviz ve afişler
de taşıdılar. Kortejimizden sık sık “Sen sen ol sendikalı ol”,
“Şirket değil üniversite”, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Ahmet çıkacak yine yazacak”, “Taşeronu yeneceğiz”, “İnadına
Sosyal-İş, İnadına DİSK”, “Demokratik üniversite istiyoruz”
gibi sloganlar yükseldi. Ergenekon soruşturması kapsamında
tutuklanarak hapishaneye konulan sendikamız üyesi Ahmet
Şık için taşınan dövizler ise ilgiyle karşılandı.
Yüz binlerin alanı doldurduğu Taksim 1 Mayıs’ında, 1977 yılından beri ilk kez tekrar açılan ünlü ellerinden zincirlenmiş
işçi pankartı, vinç yardımıyla Atatürk Kültür Merkezi binasına
asıldı. İşçi ve emekçiler Taksim Meydanı’nda taleplerini haykırırken, 1 Mayıs 1977’de katledilenlerin isimleri de tek tek okunarak anıldı. Türkiye’deki 1 Mayıs kutlamalarında katledilen
emekçilerin katillerinin ve bunların arkasındaki karanlık güçlerin ortaya çıkarılarak cezalandırılması talebi tüm emekçiler
tarafından dile getirildi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları
1 Mayıs Birlik Dayanışma ve Mücadele Gününün anlam ve
öneminin anlatıldığı konuşmaların ardından, işçi ve emekçilerin sorunlarının ve taleplerinin dile getirildiği konuşmalar yapıldı. Bu konuşmaların büyük kısmı, direnişteki işçiler tarafından
gerçekleştirildi. Konuşmaların ardından Grup Yorum, Kardeş
Türküler ve Agire Jiyan grupları Türkçe, Kürtçe, Ermenice
şarkı ve türkülerini seslendirerek işçi ve emekçileri coşturdu.
Verilen konserlerin ardından yüz binlerce işçi ve emekçinin katıldığı 1 Mayıs 2011 mitingi, olaysız bir şekilde sona erdi.
Özel Öğretim Kurumları çalışanları
İstanbul Barosu çalışanları
8
• Sosyal-İş Gazetesi
ANKARA’DA SON YILLARIN EN GÜÇLÜ 1 MAYIS’I
Ankara’da son yılların en güçlü 1 Mayıs
kutlaması yapıldı. On binlerce işçi ve
emekçi, hak gasplarına, işsizliğe, yoksulluğa, sömürüye ve güvencesiz çalışmaya karşı Ankara’da 1 Mayıs alanını
doldurdu. Emekçiler, 1 Mayıs mitinginin
yapıldığı Sıhhiye Meydanı’na sığmadı.
Sendikamız üyeleri de 1 Mayıs mitingine
kitlesel katıldı.
Sabah saatlerinde Ankara Garı önünde
toplanan emekçiler, 1 Mayıs mitinginin
yapılacağı Sıhhiye Meydanı’na doğru
yürüyüşe geçti. DİSK, KESK ve Türk-İş’e
bağlı sendikalar ile meslek örgütleri, kitle
örgütleri, siyasi partiler, gençlik örgütleri,
kadın örgütleri, taraftar grupları, üniversiteli ve liseli öğrenciler ile çeşitli mahallelerden Ankaralılar, on binlerce kişilik bir
kortej oluşturdu. Özelleştirme ve taşeronlaştırmaya duyulan tepki, sendikal hak ve insanca yaşam
talepleri sendikaların kortejlerinde öne çıkan gündemler oldu.
Özellikle YGS’de yaşanan şifre skandalına karşı isyanlarını 1
Mayıs alanına taşıyan liseli öğrenciler ile çeşitli üniversitelerden öğrenciler Ankara 1 Mayıs kutlamalarında coşkuları ve
kitlesellikleri ile dikkat çekti.
Sendikamızdan kitlesel katılım
Sendikamız üyeleri de sabah saatlerinde Ankara Şubemiz
önünde toplanarak yürüyüşün başlayacağı Ankara Garı’na
birlikte gitti. Sendikamız DİSK pankartı arkasında Birleşik
Metal-İş, Genel-İş ve Emekli-Sen ile birlikte yürüdü. Çankaya
Belde A.Ş. ve İmar A.Ş’de çalışan üyelerimiz “Yaşasın örgütlü
mücadelemiz” pankartı ile yürüyüşe katılırken, Metro Grosmarket, oda, meslek kuruluşu, sendika, Türk Patent Enstitüsü ve çeşitli işyerlerinde çalışan üyelerimiz de kortejimizde
yer aldı. Selçuk Üniversitesi’nde taşeron şirketlerde çalışan
üyelerimiz ile Metro Konya Mağazası’ndan üyelerimiz de 1
Mayıs’ı Ankara’da kutlarken, Selçuk Üniversitesi ve Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan üyelerimiz “Taşerona son vereceğiz” ve “Taşeronu yeneceğiz” pankartlarıyla yürüdü.
Sosyal-İş Gazetesi •
9
ANKARA’DA SON YILLARIN EN GÜÇLÜ 1 MAYIS’I
ganlarla 1 Mayıs’ı coşku içinde kutladı. 1 Mayıs Tertip Komitesi adına konuşan DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Kani Beko,
güvencesiz, esnek, kuralsız çalışmanın yaygınlaştırıldığına
dikkat çekti. Beko, “Biz, emeğin haklarının yok edilmeye çalışıldığı, ülkenin sivil bir diktaya doğru yöneldiği bir süreçte,
yoksulluğa, eşitsizliğe, hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesine ve doğal kaynaklarımızın tahrip edilmesine karşı sesimizi
yükseltiyoruz” dedi. KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem
Sözcüsü İbrahim Kara da, Başbakan’ın “çılgın İstanbul projesine” atıf yaparak, “AKP’nin çılgın projesi emekçilere esnek
çalışmaya ve yoksulluğu dayatıyor. Görevimiz bu çılgın projenin şifresini kırmaktır” dedi. Miting, Grup Kibele’nin ezgileriyle
sona erdi.
Belde işçisi kazanacak!
Yaklaşık 160 üyemiz 1 Mayıs’a sendikamızla katıldı. Kadın
üyelerimizin ve Çankaya Belde A.Ş. işçilerinin yoğun katılımı
ve coşkusu özellikle dikkat çekti. Üyelerimiz, “Güvenceli İş,
İnsanca Yaşam”, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Kölelik yasalarına hayır”,
“Taşeron karanlıktır” ve “Taşeron seninle hesabımız var” yazılı
dövizler taşıdı. Sendikamız kortejinden sık sık, “Belde işçisi
kazanacak”, “Yaşasın sınıf
dayanışması”, “Metro işçisi
kazanacak”, “İşçilerin birliği
taşeronu yenecek”, “Yaşasın
örgütlü mücadelemiz”, “Milyonlar aç, milyonlar işsiz, işte
kapitalist sisteminiz”, “Gün
gelecek devran dönecek AKP
halka hesap verecek” sloganları yükseldi. “Ahmek Şık aramızda” yazılı dövizler taşıyan
üyelerimiz, Ankara’dan cezaevindeki üyemiz gazeteci
Ahmet Şık’ın 1 Mayıs’ını kutlayarak, “Ahmet çıkacak, yine
yazacak” sloganını attı.
AKP’nin şifresini kıracağız
Yürüyüşçülerin Sıhhiye Meydanı’na ulaşması ile 1 Mayıs mitingi başladı. Üyelerimiz, 1 Mayıs alanında halaylar ve slo-
10
• Sosyal-İş Gazetesi
İZMİR’DE ONBİNLER ALANDAYDI
İzmir 1 Mayıs kutlamaları Gündoğdu
Meydanı’nda gerçekleştirildi. Yağmurlu
havaya rağmen on binlerce kişi alanı hınca hınç doldurdu.
Sabah saatlerinde İzmir’in çeşitli merkezlerinde buluşan sendika, siyasi parti
ve demokratik kitle örgütleri Gündoğdu
Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Alanda buluşan on binlerce işçi ve emekçi taleplerini coşkuyla haykırdı.
Sendikamız İzmir Şubesi 11.30 sularında
Basmane Fuar kapısı önünde toplandı.
100’ü aşkın üyemizin katıldığı kortejimiz,
DİSK Ege Bölge Temsilciliği’ne yürüyerek DİSK korteji ile buluştu. DİSK kortejine katılan sendikamız, diğer kardeş sendikalarla beraber Gündoğdu Meydanı’na
doğru yürüyüşe geçti. Sendikamız İzmir
Şubesi pankartının arkasında yürüyen
Sosyal-İş’liler “Taşeronu yeneceğiz, her
yerde!..” ve “Herkese güvenceli iş, güvenli gelecek” pankartlarını da açtılar. Üyelerimiz ayrıca “Taşerona son vereceğiz”, “Sendikal gücümüz torbayı delecek”,
“Yansak da dokunacağız”, “Ne ücretli ne ücretsiz, bizler köle
değiliz” gibi dövizler de taşıdılar. İzmir’de süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerine yönelik olarak da “Olur mu sıfır zam hey
gidi Başkan?”, “Sıfıra sıfır elde var sıfır”, “İyi iş, adil zam, duy
sesimizi başkan” dövizleri açıldı.
Kortejimizden sık sık “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Direne direne kazanacağız”, “İşte 1 Mayıs alanlardayız”, “Her yer
Taksim her yer 1 Mayıs”, “İş ekmek yoksa barış da yok”, “İnadına sendika inadına Sosyal-İş”, “Ahmet çıkacak yine yazacak” gibi sloganlar yükseldi. Ayrıca İzfaş önünde yürüyüşünü
durduran sendikamız korteji, bir süre burada slogan attıktan
sonra yoluna devam etti.
Sosyal-İş Gazetesi •
11
İZMİR’DE ONBİNLER ALANDAYDI
Katılımcıların Gündoğdu alanında toplanmasından çeşitli konuşmalar yapıldı. Tertip Komitesi Başkanı ve DİSK
Ege Bölge Temsilcisi Ali Çeltek yaptığı
konuşmada Türkiye işçi sınıfının sorunlarla boğuştuğunu, sorunlarının sadece
ekonomik olmadığını, her geçen gün
adaletin, hukukun sorgulandığı bir sistem yaratıldığını ve herkesin birbirine
kuşku ve korkuyla bakarak yaşadığını
ifade etti.
Yapılan konuşmaların ardından müzikler ve türküler eşliğinde işçi ve emekçiler
halaya durdu. Coşkuyla kutlanan İzmir 1
Mayıs’ı, olaysız sona erdi.
12
• Sosyal-İş Gazetesi
İL İL 1 MAYIS 2011...
Sendikamız, İstanbul, Ankara ve İzmir’in dışında örgütlü olduğu illerde de 1 Mayıs
alanlarındaydı. Sendikamız üyeleri işçi ve emekçilerle beraber alanları coşkuyla doldurdular.
Mümkün olan her yerde alanlarda olan Sosyal-İş’liler taleplerimizi gür bir şekilde haykırdılar.
Antalya
ANTALYA
Antalya
son
yılların en görkemli 1 Mayıs’ına sahne
oldu.
Güllük
Caddesi’nde
toplanan
işçi
ve
emekçiler
Yavuz Özcan
Parkı’na doğAntalya
ru sloganlarla
yürüyüşe geçti.
Sendikamız da Sosyal-İş Antalya Şubesi pankartı ile mitinge katılım gösterdi.
Sendikamız pankartı arkasında Antalya
ve Alanya Metro Mağazaları, AKSAV ve
Antalya Tabip Odası’ndan üyelerimiz ile
yöneticilerimiz yürüdü. Mitingde sık sık
“Yaşasın 1 Mayıs”, “Ahmet çıkacak yine
yazacak”, “Direne direne kazanacağız”,
“Zafer direnen emekçinin olacak”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Kurtuluş yok
tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı. Miting esnasında
yağan yağmura rağmen coşkusu ve kit-
Antalya
leselliğini yitirmeyen Antalya 1 Mayıs’ına
6000’in üzerinde işçi ve emekçi katıldı.
SAMSUN
Samsun 1 Mayıs’ı 5000’i aşkın insanın katılımı ile kutlandı. Mitinge Samsun’daki üyelerimiz de katılım gösterdi.
Ray Apartmanı önünde başlayan miting, Cumhuriyet
Meydanı’na yürüyüşle devam etti. Burada yapılan konuşmalar sırasında sık sık
“Söz, yetki, karar çalışanlara” “Parasız eğitim, parasız
sağlık” gibi sloganlar atıldı.
Yapılan konuşmaların ardından hep bir ağızdan söylenen türküler ve çekilen halaylara miting sona erdi.
ORDU
İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan
1 Mayıs Ordu’da kutlandı.
DİSK ve KESK’e bağlı sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri KESK
önünde toplanarak Belediye
Meydanı’na sloganlarla yürüyüş gerçekleştirdi. Miting alanında KESK Dönem Sözcüsü ve SES İl başkanı Ahmet
Kadıoğlu bir konuşma yaptı.
Kadıoğlu’nun konuşmasının
ardından sendikamız üyesi
Visal Dalgıç kürsüye davet
edildi. Coşkulu sloganlarla
Antalya
ve alkışlarla karşılanan Dalgıç yaptığı
konuşmasında taşeronlaştırma, güvencesiz çalışma, HES’ler ve özelleştirme
gibi konulara değindi. Miting boyunca
“Taşeronlaştırmaya hayır”, “Güvencesiz
işçiliğe son”, “Zam zulüm işkence işte
AKP”, “Faşizme karşı omuz omuza” gibi
sloganlar atıldı.
Ordu
Ordu
Sosyal-İş Gazetesi •
13
İL İL 1 MAYIS 2011...
GÜVENLİ GELECEĞE” pankartıyla
alandaki yerini aldı.
Kutlamalara yaklaşık 5500 kişi katıldı.
Gaziantep
Üyelerimiz 1 Mayıs
Mitingi’ne katılmak
için Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Çanakkale
Kampüsü’nde toplandı. Sendikamız
pankartıyla oluşturulan kortej, büyük bir ilgiyle karşılandı. Yürüyüşün tamamlanmasının ardından saygı duruşu ile 1 Mayıs
mitingine başlandı. DİSK, Türk-İş, ve KESK temsilcilerinin konuşmalarının ardından bir konser verildi.
ISPARTA
GAZİANTEP
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü
olan 1 Mayıs, Gaziantep’te de coşkuyla kutlandı. Şehir merkezinden mitingin yapılacağı İstasyon Meydanı’na sloganlarla
yürüyen binlerce işçi ve emekçi alanı doldurdu. Sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin katıldığı 1 Mayıs’ta
üyelerimiz de katılım gösterdi. Metro Grosmarketlerde çalışan
bazı
üyelerimiz,
Genel-İş Sendikası
ile beraber mitinge
katılarak sendikamızı temsil ettiler.
Meydanda yapılan
konuşmaların
ardından davul-zurna
Gaziantep eşliğinde halaylar
çekildi.
ÇANAKKALE
Çanakkale 1 Mayıs kutlamaları sabah saatlerinde Salı Pazarı
Mevkii’nden Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşle başladı. Mitinge sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri
katılım gösterirken sendikamız da Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi İşçileri imzalı “TAŞERON – KADROLU EL ELE,
Çanakkale
Isparta
1 Mayıs Isparta’da DİSK, Türk-İş ve KESK tarafından kutlandı. Binlerce kişinin katıldığı 1 Mayıs kutlamaları, 6 Mart Spor
Salonu önünde başladı. Katılımcıların Tren Garı’na doğru yürüyüşe başlamasıyla devam eden mitinge sendikamız üyeleri
de DİSK/Genel-İş Sendikası’yla beraber Sosyal-İş pankartı
ile katıldılar. Son yılların en kitlesel 1 Mayıs’ının yaşandığı
Isparta’da yapılan konuşmalarda “Güvenceli iş, güvenceli gelecek, insanca ve onurlu bir yaşam” vurgusu öne çıktı. Konuşmalarda dayanışma ve birleşik mücadele çağrıları da yapıldı.
Sendikamız üyesi Feyza Özdemir de bir konuşma yaparak işçi
ve emekçilere seslendi. Özdemir konuşmasında çalışma yaşamının olumsuzluklarına değinerek taşeronlaştırma, işsizlik,
güvencesiz çalışma gibi konulara değindi. Özdemir “Yoksulluğa, bu kula kulluk eden
sömürü düzenine karşı, inadına sendika,
inadına sendika” diyerek işçi ve emekçileri
sendikalaşmaya çağırdı. Konuşmalardan
sonra yüzlerce kişilik
halaylar oluşturularak
Isparta
coşkuyla halay çekildi.
14
• Sosyal-İş Gazetesi
İSTANBUL ECZACI ODASI
ÇALIŞANLARI
SENDİKAMIZDA ÖRGÜTLENDİ
İstanbul Eczacılar Odası çalışanları sendikamızda örgütlendi.
Örgütlenme çalışmaları tamamlandıktan
sonra yetki prosedürleri yerine getirildi.
İşverenle sendikamız arasında Toplu
sözleşme görüşmeleri devam ediyor.
Genel Merkez
Genel Denetim
Kurulu toplandı
Süleyman Demirel
Üniversitesi’nde örgütlendik!
Üniversitelerde başlattığımız örgütlenme atılımımız, Süleyman Demirel Üniversitesi’yle
devam edyor. Süleyman Demirel Üniversitesi işçilerinin sendikamızda örgütlenmesi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’na başvuruldu. Başvuru üzerine
Bakanlık tarafından gönderilen Çoğunluk Belgesi sendikamıza ulaştı. Önümüzdeki günlerde
belgesinin gelmesi bekleniyor.
yetki
Tarih Vakfı çalışanları
sendikamızda örgülendi
Genel Merkez Genel Denetim Kurulu toplantısı 10
Haziran 2011 tarihinde yapıldı. 1 Ocak-31 Mayıs
2011 dönemini kapsayan denetim, Deniz Evren Gügüş başkanlığında, kurul üyeleri Abdullah Turgut Aybuluk ve Meriç Dilekli tarafından gerçekleştirildi.
Örgütlenme çalışmalarının tamamlanmasıyla sendikamız Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığı’na yetki başvurusunda
bulundu. Bakanlık tarafından gönderlilen Çoğunluk Belgesi
sendikamıza ulaştı.
TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ
Toplum Gönüllüleri Vakfı
silcisi olarak seçilerek 21 Nisan 2011 tarihinde atandı.
Toplum Gönüllüleri Vakfı’nda Gözde Duranay işyeri sendika
temsilcisi olarak seçilerek 5 Mayıs 2011 tarihinde atandı.
İstanbul Eczacı Odası
Tunceli Barosu
Tunceli Barosu’nda İlkay Dönertaş Tunç işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 8 Temmuz 2011 tarihinde atandı.
Peyzaj Mimarları Odası
Peyzaj Mimarları Odası’nda Canan Yapıcı işyeri sendika tem-
İstanbul Eczacı Odası’nda Pevrim Şendil işyeri sendika baştemsilcisi, Özen Taçyıldız Karatepe işyeri sendika temsilcisi
olarak seçilerek 29 Haziran 2011 tarihinde atandı.
HKMO
Harita Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nde Yaprak Uçar işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 25 Nisan
2011’de atandı.
GÖREVE GELEN TÜM ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUZ
Sosyal-İş Gazetesi •
15
Çankaya Belde AŞ’de mücadelemiz sonuç verdi
Çankaya Belediyesi iştiraki olan Çankaya Belde AŞ ile sendikamız arasında
yürütülen görüşmelerin uzlaşmayla sonuçlanması nedeniyle Çankaya Belde AŞ,
sendikamız aleyhine açmış olduğu yetki itirazı davasından feragat etti
“demokratik sınıf sendikacılığı” ilkeleri
vurgulanarak, işçilerin sendikalı ve toplu
sözleşmeli çalışması, geciken toplu sözleşme nedeniyle oluşan sorunların ortadan kaldırılması, çalışma barışının tesis
edilmesi ve böylelikle Çankaya halkına
her alanda daha nitelikli ve verimli kamu
hizmetinin sunulması amaçlandığı belirtildi.
Çankaya Belediyesi iştiraki olan Çankaya Belde AŞ ile sendikamız arasında
yürütülen görüşmeler uzlaşmayla sonuçlanarak, imzalanacak toplu iş sözleşmesine yönelik bir protokol imzalandı. 26 Mayıs’ta imzalanan protokol, aynı
gün Çankaya Belediyesi’nde yapılan bir
basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu. Basın toplantısına Belediye ve Çankaya Belde AŞ yöneticileri, sendikamız
Genel Merkez ve Ankara Şube yöneticileri ile çok sayıda Belde AŞ çalışanı üyemiz katıldı.
Protokolle beraber Çankaya Belde
AŞ’nin sendikaya karşı açtığı yetki itirazı davasını geri çekmesi üzerinde anlaşmaya varılması nedeniyle Çankaya
Belde AŞ, 9 Haziran’da görülen ara duruşmada, mahkemeye davadan feragat
ettiğine dair bir dilekçe sundu. Bunun
üzerine mahkeme davanın reddine karar verdi. Bunun üzerine sendikamız 7
Temmuz 2011’de işverenle ilk görüşmeyi
gerçekleştirdi..
26 Mayıs’ta imzalanan protokole ilişkin gerçekleştirilen basın toplantısında, Çankaya Belediye Başkanı Bülent
Tanık ile Sendikamız Genel Başkanı
Metin Ebetürk birer konuşma yaptılar.
İmzalan Protokol metninde ise Çankaya Belde AŞ’nin “yeni toplumcu belediyecilik” ilkesi ile Sosyal-İş Sendikası’nın
TANIK: HİÇBİR BİRİMİMİZDE
SENDİKASIZ ÇALIŞAN
KALMAYACAK
Protokolün imzalandığı tarih olan 26
Mayıs’ta gerçekleştirilen basın toplantısında Çankaya Belediye Başkanı Bülent
Tanık ve Sendikamız Genel Başkanı
Metin Ebetürk söz alarak birer konuşma yaptılar. Tanık konuşmasında çalışan memnuniyetinin kendileri için büyük
önem taşıdığını vurgulayarak, geçtiğimiz
günlerde belediyede çalışan memurlar
adına da Tüm Bel-Sen ile toplu sözleşme
imzaladıklarını anlattı. Tanık taşeronlaştırma politikalarına karşı mücadele içinde olduklarını da belirterek, “Taşeronlaştırmayı ortadan kaldırmak için gayret
gösteriyoruz. Ne yazık ki yasal mevzuat
bu noktada engeller çıkarıyor. Belediyeler yürürlükteki yasalar ve mevzuat
nedeniyle taşerona iş gördürmeye zorlanıyor. Taşeronlaştırmaya karşı bulunan
ara çözüm ise belediyeye bağlı şirketler
kurarak kimi faaliyetleri bu şirketler üzerinden sürdürmek. Ancak bu şirketler de
haksız rekabet diyebileceğimiz koşullarda diğer taşeron şirketlere karşı faaliyet yürütüyor. Bugün imzalayacağımız
bu protokol, belediyenin hiçbir biriminde
sendikasız, güvencesiz koşullarda çalışan insan bırakmama anlayışımızın son
adımıdır. Bu sürecin bir an önce sonuçlanarak toplu sözleşmenin en kısa sürede imzalanmasını temenni ediyorum”
şeklinde konuştu.
EBETÜRK: TAŞERONA
KARŞI MÜCADELE
İÇİNDEYİZ
Tanık’tan sonra söz alan Genel Başkan Metin Ebetürk de taşeronlaştırma
politikalarına karşı sendikamızın zorlu
bir mücadele içinde olduğunu kaydetti.
Sendikamızın, gerçekleştirdiği taşeron
örgütlenmeleriyle taşerona karşı mücadele yürüttüğünü söyleyen Ebetürk,
bu mücadelede başarıya ulaşacaklarına inandığını kaydetti. Belde AŞ’de yaşanan sürece ilişkin konuşan Ebetürk,
“Yargı süreci nedeniyle uzun bir süredir
toplu sözleşmenin imzalanamaması,
üyelerimizi çeşitli sıkıntılara soktu. Ama
bütün bu zaman zarfında yanımızda durmayı da bildiler. Sendikamız tarafından
yapılan tüm girişimlerde, tüm eylemlerde hep yanımızda oldular. Tüm süreç
boyunca, sorunun çözümü için katkısını
esirgemeyen, sendikamıza olan inancını
korumasını bilen tüm üyelerimize teşekkür ederim. Şimdi hepimizin üzerimize
düşen görev, geciken toplu iş sözleşmesini en kısa sürede sonuçlandırmak için
azami çabayı göstermektir” şeklinde konuştu.
16
• Sosyal-İş Gazetesi
Uludağ Üniversitesi’nde
taşeronlaştırmaya karşı yargı zaferi
dildi. Bursa 3. İş Mahkemesi örnek bir
karar vererek, Uludağ Üniversitesi’nde
taşeronda çalışan işçilerin aslında Üniversite Rektörlüğü’nün işçisi olduğunu
tescil etti.
Sendikamızın taşerona karşı yürüttüğü örgütlenme ve mücadele süreci, ilk
meyvelerini vermeye başladı. Uludağ
Üniversitesi’nde iş müfettişince tespit
edilen “muvazaa”, mahkeme kararı ile
kesinleşti. Sendikamızın kamuoyuna duyurduğu karar, yankı uyandırdı. Uludağ
Üniversitesi’ndeki örgütlenme çalışmalarımız hız kazandı. Hedefimiz, sendikal
gücümüzü daha da büyüterek, mahkeme kararının uygulanmasını sağlamak.
Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif, 6 Mayıs’ta Anadolu
Ajansı’na bir açıklama yaptı. Anadolu
Ajansı tarafından aynı gün basın kuruluşlarına servis edilen haber, uyandırdı. İnternette ve yazılı basında Uludağ
Üniversitesi’ndeki örnek karar geniş yer
bulurken; Olay Tv, Hüseyin Kaşif ile bir
röportaj yaparak ana haber bülteninde
yayınladı.
de katılımıyla Uludağ Üniversitesi’ndeki
örgütlenme komitemiz bir toplantı yaparak, önümüzdeki aylar için bir yol haritası
çıkardı. Bu çerçevede örgütlenme çalışmalarına hız verilirken; sendikamıza üye
olan arkadaşlarımızın sayısı daha da
arttı.
Sendikal örgütlenmemiz
hızla büyüyüor
Taşeron zulmüne karşı başlattığımız mücadele sonuç vermeye başladı. Uludağ
Üniversitesi’nde iş müfettişi tarafından
yapılan incelemede taşeron uygulamasının “muvazaalı” yani hukuka aykırı olduğu tespit edilmişti. Üniversitenin Bursa
3. İş Mahkemesi’ne yaptığı itiraz redde-
Sendikamız “Gözümüz Aydın” başlıklı
mahkeme kararını ve önümüzdeki süreci anlatan bir bildiri hazırladı ve Uludağ
Üniversitesi’nde çalışan üyelerimiz üniversitenin her biriminde bildirimizi dağıttı. Basında çıkan haberlerde üniversitenin her köşesine ulaştırıldı. Mahkeme
kararının ardından Sendikamız Örgütlenme Daire Başkanı Hüseyin Kaşif’in
Gazetemiz yayına hazırlanırken, Uludağ Üniversitesi’ndeki örgütlenme çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyordu. Artık amacımız sendikal gücümüzü
daha da büyüterek, mahkeme kararının
uygulanmasını, 680 işçinin sigorta kayıtlarının Rektörlüğe geçirilmesini ve taşeronun kaldırılmasını sağlamak.
Sosyal-İş Gazetesi •
17
Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif’in AA muhabirine yaptığı açıklamanın geniş özeti:
‘Artık, tek, asıl ve gerçek işveren Uludağ Üniversitesidir’
Sosyal-İş Sendikası olarak, bir süredir kamu üniversiteleri ve kurumlarında taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçilere yönelik özel bir örgütlenme faaliyeti yürütmekteyiz. Bu faaliyet çerçevesinde Ordu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Çanakkale On
Sekiz Mart Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Türk Patent Enstitüsü’nde taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçiler, sendikamıza üye olmuştur.
Taşeron şirketler, üniversitelerin personel açığını gidermek için bir paravan olarak kullanılmaktadır. Kadro kısıtlaması nedeniyle doğrudan işçi istihdam edemeyen üniversiteler, taşeron şirketler vasıtasıyla işçi temin etmektedir. Öyle ki kamu
üniversitelerinin sayısı artmasına rağmen, 2007 yılı itibariyle üniversitelerde çalışan kadrolu işçi sayısı 8.662 iken,
2010 yılına gelindiğinde 3.601’e düşmüştür. İşçi sayısı yarıdan fazla azalan, ancak işçi ihtiyacı daha da artan üniversiteler, taşeron şirketlere yönelmiş ve üniversiteler “taşeron cenneti” haline getirilmiştir. Türkiye’de bir çok üniversitede kadrolu
işçi dahi yokken, bir çok üniversitede de kadrolu işçi sayısının 30 katına kadar varan taşeron şirket işçisi çalıştırılmaktadır.
Üniversitelerde çalışan taşeron işçi sayısı 10 binlerle ifade edilir hale gelmiştir.
Üniversiteler, kağıt üzerinde taşeron işçisi gibi gözüken işçileri, kendi personeliymiş gibi çalıştırmakta, işçilere emir ve talimatları üniversite yönetimleri vermekte, işçiler ile ilgili her türlü tasarrufta üniversite yönetimleri bulunmaktadır. Kağıt üzerinde
temizlik işçisi olarak gözüken işçiler, üniversitelerin her türlü biriminde her türlü işte çalıştırılmaktadır.
Sendikamız örgütlü olduğu işyerlerinde, muvazaalı, hileli, kanuna aykırı taşeron uygulamalarını tespit ettirerek, taşeronu ortadan kaldırmak, işçilerin üniversitenin işçisi olduğunu tescil ettirmek ve işçilerin güvenceli, sendikalı ve toplu iş sözleşmeli
işçiler olarak çalışmasını sağlamak için hukuki ve fiili olarak mücadele etmektedir.
Sendikamızın ve sendikamız üyesi işçilerin bu haklı mücadelesi meyvelerini vermeye başlamıştır. Bursa Uludağ Üniversitesi’ne
ilişkin Bursa 3. İş Mahkemesi’nin verdiği karar, bunun en somut örneklerinden birini teşkil ettiği gibi kamuda taşeronda çalışan yüz binlerce işçi açısından da bir emsal oluşturmaktadır.
Uludağ Üniversitesi’nde taşeronda çalışan çoğunluğu sendikamız üyesi bir grup işçi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
şikâyette bulunmuş, Bakanlık tarafından görevlendirilen iş müfettişi, üniversitedeki taşeron uygulamasının muvazaalı ve kanuna aykırı olduğunu tespit etmiştir. Üniversite, müfettiş raporuna karşı Bursa 3. İş Mahkemesi’nde dava açarak itiraz etmiştir.
Bursa 3. İş Mahkemesi de, örnek bir karar vererek, üniversitenin itirazını reddetmiş, üniversitedeki taşeron uygulamasının
muvazaalı, yani kanuna aykırı olduğu yönünde karar vermiştir.
Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 13. Maddesi uyarınca, bu karar kesin olup, temyiz yolu kapalıdır. Mahkeme kararının hukuki
sonucu da açık, net ve tartışmasızdır. İş Yasası’nın 2. maddesine göre “Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi olarak işlem
görürler”. Dolayısıyla Bursa 3. İş Mahkemesi’nin 30 Mart 2011 tarih, 2010/969E. ve 2011/134K. sayılı kararı ile, üniversitede
taşeron şirkette gözüken yaklaşık 680 işçi, hem de işe ilk girdikleri tarihten itibaren Uludağ Üniversitesi’nin işçisi haline gelmiştir. Taşeron şirketin işverenlik sıfatı kalmamış, asıl, tek ve gerçek işveren Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü olmuştur. Uludağ
Üniversitesi, Anayasa gereği, yargı kararını geciktirmeksizin uygulamak ve 680 işçiye kendi işçisi olarak işlem yapmak zorundadır.
Bursa 3. İş Mahkemesi’nin kararı, gerek üniversitelerde gerek tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki hukuka aykırı taşeron
uygulamalarının ibret verici bir örneğini sunmaktadır. Kararda,
-
İşçilerin faturalamaya esas olan puantaj kayıtları, yevmiye hesabının idare tarafından verildiği,
-
Taşeron şirketin, işçilerin sigorta primlerinin yatırılması, sigorta bildirgeleri, ücret bordrolarının tazmini, bankaya puantaj havale işlemleri ve istihkakın hazırlanması dışında yetkisi olmadığı,
-
Taşeron şirket tarafından “temizlik ihalesi” ile alınan işçilerin üniversite bünyesindeki hemen hemen bütün bölümlerde
kadrolu memur ile aynı işi yaptıkları,
-
İşlerin yürütülmesi, sevk ve idaresinin idarenin talep ve talimatları doğrultusunda gerçekleştiği,
-
Taşeron şirket işçilerinin idari ve mali işlerde büro personeli olarak çalıştırıldığı,
-
Hatta temizlik işleri dışında çalıştırılan taşeron şirket işçilerinin ne iş yaptıkları hususunda taşeron şirket
yetkililerinin haberinin olmadığı
-
İşçilerin görev yerlerinin idare tarafından zaman zaman değiştirildiği,
- İşçilere görevlerinin bölüm başkanları, fakülte sekreterleri, dekanlar tarafından verildiği,
açıkça belirtilerek, “Başka bir anlatımla yüklenici firmanın sadece işçi tedarik eden durumunda olduğu, özellikle temizlik işlerini yapan işçiler dışında kalan diğer işçilerin baştan beri asıl işveren Üniversitenin işçisi olduğu, sadece
resmi kurumlara karşı yüklenici işçisi olarak gösterildiği anlaşılmıştır” denilmiştir. Kararda, “asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu belirlenmiş” ifadesine de açıkça yer verilmiştir.
Sendikamız ve Uludağ Üniversitesi’nde çalışan üyelerimiz, bugünden sonra bu kararın geciktirilmeksizin uygulanması için hukuki ve fiili her türlü girişimde bulunacak, Uludağ Üniversitesi’nden taşeronun sonsuza dek gitmesi için var gücüyle mücadele
edecektir. Sendikamız ve üyelerimiz artık, tek ve gerçek işveren olarak Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’nü kabul edecek, yıllık
izin, ulaşım ve yemek gibi acil sorunların çözümü için Uludağ Üniversitesi’ni muhattap alarak çalışmalarını sürdürecektir.
Sendikamız nihai olarak, tüm işçilerin üniversitede sendikalı, toplu iş sözleşmeli ve güvenceli olarak çalışması hedefine adım
adım yürüyecektir.
Uludağ Üniversitesi’ndeki bu önemli kazanımın, gerek kamu gerek özel sektördeki tüm işyerlerine yaygınlaştırılması ve modern kölelik düzeni olan “taşeronluğa” son verilmesi için sendikamız kardeş sendikalar, emek ve meslek örgütleri ile birlikte
mücadele etmeye devam edecektir.
“Güvenceli iş, herkesin hakkıdır” ve bu hakkı, emekçiler muhakkak alacaktır.
18
• Sosyal-İş Gazetesi
Konya Selçuk, Patent ve Ordu’da ‘muvazaa’nın peşindeyiz
Sendikamızın örgütlü olduğu Konya Selçuk Üniversitesi, Türk Patent Enstitüsü ve Ordu Üniversitesi’nde de
taşeronun hukuka aykırı olduğunun ispatı için başlattığımız yargı süreci devam ediyor. Sendikamız avukatı Serdar
Erman tarafından temsil edildiğimiz dava süreçlerini, sendikamız üye ve yöneticileri yakından takip ediyor.
Selçuk Üniversitesi
Sendikamız
Selçuk
Üniversitesi’nde taşeron şirkette çalışan işçileri, Üniversite Rektörlüğü üzerinden üye
kaydettikten sonra, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
çoğunluk tespiti için başvuruda bulunmuştu. Bakanlık,
üyelerimizin Üniversite kadrosunda değil taşeronda gözükmesi ve üniversitenin kadrolu
işçilerinin başka bir sendikada
KONYA SELÇUK
olması nedeniyle, başvurumuza olumsuz yanıt vermişti.
ÜNİVERSİTESİ
Bakanlık, diğer sendikanın çoğunluk tespiti başvurusuna ise olumlu yanıt vermişti. Bunun
üzerine sendikamız, konuyu yargıya taşımış, muvazaa iddiamızın incelenmesini, taşeronda çalışan işçilerin Üniversite’nin
işçisi olduğu tespit edilerek, sendikamıza yetki verilmesini talep etmişti.
Sendikamızın açtığı davanın her duruşmasına, bir grup üyemiz ve sendikamız yöneticileri de katılarak, süreci yakından
takip ediyor. Konya 3. İş Mahkemesi’nde 2011/37E. sayılı
dosyada devam eden davamızda, karşılıklı cevap aşaması biterken; 21 Haziran 2011’de yapılan duruşmada üç tanığımız
dinlendi. Tanıklarımızın dinlenmesinin ardından dosya bilirkişi
incelemesine gidecek.
Ordu Üniversitesi
Ordu Üniversitesi’ndeki taşeron örgütlenmemiz ile ilgili iki
dava devam ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın
Ordu’da taşeron olarak çalışan Metsan Limited Şirketi ile ilgili işkolu tespitine karşı açtığımız davanın 3. duruşması 30
Haziran 2011 tarihinde yapılacak. Ordu İş Mahkemesi’nin
2010/456E. sayılı dosyasında görülen davada keşif yolu ile
bilirkişi incelemesi yapılması talep edildi.
Diğer dava ise Metsan Lmt. Şti. aleyhine açtığımız yetki tespiti
davası. Samsun 1. İş Mahkemesi’nin 2010/147E. sayılı dosyasında devam etmekte olan davanın 2. duruşması 15 Temmuz 2011 tarihinde görüldü
Türk Patent Enstitüsü
Türk Patent Enstitüsü’nde ise üç ayrı davamız devam ediyor. Bu davaların ikisi işe iade davası. Çünkü taşeron şirket,
8 Mart’ta taşeronda çalışan işçilerin hepsini işten çıkarmış;
Türk Patent Enstitüsü işçiler yerine sözleşmeli personel alımı
yapmıştı. Bunun üzerine sendikamız, 53 üyemiz için işe iade
davası açmış, işe iade davalarında “muvazaa” iddiası öne sürülerek, üyelerimizin asıl ve gerçek işveren olan Türk Patent
Enstitüsü’ne işe iade edilmesi talep edilmişti.
İşe iade davaları iki ayrı dosya üzerinden yürüyor. Ankara 19.
İş Mahkemesi’nin 2011/84E.-129E. sayılı dosyasında görülen
işe iade davası, 46 üyemizi kapsıyor. Bu davanın son duruşmasında tanıklarımız dinlendi ve dosya mahkeme tarafından
bilirkişi incelemesine gönderildi. Bu davanın bir sonraki duruşması 13 Eylül 2011 tarihinde yapılacak.
Diğer 8 üyemiz için açtığımız işe iade davası ise Ankara 6.
İş Mahkemesi’nin 2011/118E.-125E. sayılı dosyalarında yürüyor. Bu davanın son duruşmasında da tanıklarımız dinlendi ve
dosya mahkeme tarafından bilirkişi incelemesine gönderildi.
Bu davanın bir sonraki duruşması ise 15 Eylül 2011’e ertelendi.
Türk Patent Enstitüsü ile ilgili son davamız ise yetki tespiti davası. Sendikamız Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan işçilerin
yarısından fazlasını üye kaydettikten sonra Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı’na çoğunluk tespiti için başvuruda bulunmuştu. Bakanlık, üyelerimiz taşeron şirkette gözüktüğü için
başvurumuza olumsuz yanıt vermiş bunun üzerine sendikamız yetki tespiti davası açmıştı. Ankara 6. İş Mahkemesi’nin
2011/265E. sayılı dosyasında görülen davanın ilk duruşması
yapıldı, delilleri toplandı ve mahkeme davayı 15 Eylül 2011
tarihine erteledi. Bu duruşmada tanıklarımız dinlenecek ve
sendikamız tarafından dosyanın bilirkişiye gönderilmesi istenecek.
Sosyal-İş Gazetesi •
19
UNI’nin eğitim seminerinde
sendikamız temsil edildi
Sendikamızın faaliyette bulunduğu işkolunun küresel federasyonu olan, ve sendikamızın üyelik için başvuruda bulunma
çalışmalarını sürdürdüğü Global Union
(UNI) desteği ile İzmir’de bir seminer
gerçekleştirildi. Seminerde Sendikamız
Genel Sekreteri Celal Uyar bir sunum
gerçekleştirdi.
23-24-25 Mayıs 2011 tarihleri arasında
gerçekleştirilen “Sendikal Hak ve Özgürlükler Aracılığı ile Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyumu” konulu seminerde
sendikamızın yanı sıra SDA (ETUC) ve
Türkiye-AB Sendikal Koordinasyon Komisyonu katkı sundu.
Seminer, DİSK Avrupa Temsilcisi ve
Türkiye-AB Sendikal Koordinasyon Komisyonu üyesi Yücel Top’un sunumuyla
açıldı. Projenin ve katılımcıların takdimini ise SDA’dan (ETUC) Alexandre Martin gerçekleştirdi. Daha sonra yine Yücel
Top tarafından Sözlük konulu bir sunum
yapıldı.
Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar
tarafından yapılan Türkiye’deki Sendikal
Temsil Modelleri Sorunları başlıklı sunumda ise Türkiye’deki sendikalaşmanın
güçlükler, sorunları, yasalardaki aksaklıklar, toplu sözleşmelerdeki yasalardan
kaynaklanan kısıtlamalar üzerinde duruldu. Genel sekreterimizin sunumundan
sonra grup çalışmasına geçilerek Türkiye’deki Sendikal Haklar ve Toplu Pazarlık konusu işlendi.
Avrupa’da Sendikal Haklar ve Modeller
başlıklı sunumu ise SDA (ETUC)’tan Ma-
rina Monaco tarafından yapıldı.
İletişimin genel kuralları, Türkiye’de iletişim konusunda sendikaların önündeki
engeller ve sorunlar, iletişim teknik araçları, sendikalarda iletişim teknikleri gibi
konuların sunumu ise Hasan Aktaş tarafından gerçekleştirildi.
Seminerin ikinci günü ise Didem Fırat tarafından UNI Avrupa ve UNI Global’in tanıtımı yapıldı. İki somut olay incelemesi
ve İşletme Komiteleri üyelerinin tanıklığı
paylaşıldı.
Üçüncü gün ise Hasan Aktaş tarafından
duyarlılığın arttırılması, eylemlerin planlanması, gelecekte alınacak sendikal inisiyatifler, eğitimin 2. aşamasının pratiğe
geçirilmesinin planlanması gibi konular
tartışıldı.
Seminere sendikamızdan Genel Sekreter Celal Uyar sunumuyla katkı sunarken,
İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş, JMO’dan
Serap Erdoğan, Genel-İş’ten Kazım Demir ve Ayla Han; İZFAŞ’tan Sabiha Tezcan ve Seda İşeri; HKMO’dan Yaprak
Uçak, DMO’dan Erdal Çakır ve Abdullah
Turgut Aybulut; Ege Şehir Planlama’dan
Nesligül Özönder, ÜNİBEL’den Saadet
Gün, İlke Çamlıbel ve Dursun Karadağ,
Gençlik ve Spor Kulübü Derneği’nden
Cevdet Özer, AKSAV’dan Şenol Karakoyun ve Mehmet Kurt, Toplum Gönüllüleri Vakfı’ndan Gözde Duranay, Ordu
Üniversitesi’nden Visal Dalgıç ve Bitlis
Barosu’ndan Rahmi Sedat Durgun katıldılar.
20
• Sosyal-İş Gazetesi
İstanbul Barosu Üye Eğitim Semineri başarıyla tamamlandı:
‘BİRLİKTE ÜRETTİK, BİRLİKTE ÖĞRENDİK’
Esneklik ve güvencesizlik
artıyor
Eğitim seminerinde sendikamız üyesi
de olan DİSK Hukuk Danışmanı Necdet
Okcan, iş hukuku alanında yaşanan dönüşümler hakkında bir sunum yaptı. Çalışma yaşamında esnekliğin ve güvencesizliğin giderek arttığına dikkat çeken
Okcan, ilerleyen dönemde emekçilere
İstanbul Barosu’nda çalışan üyelerimize
yönelik üye eğitim semineri, 7 Mayıs’ta
İstanbul Barosu’nda gerçekleştirildi. Gün
boyu süren seminere üyelerimiz yoğun
ve etkin bir katılım gösterdi.
İstanbul Barosu İşyeri Sendika Danışma Kurulumuz tarafından uzun süredir hazırlıkları sürdürülen Üye Eğitim
Semineri’ne 42 üyemiz katıldı. Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar, İstanbul
Şube Başkanı Mustafa Ağuş, İstanbul
Şube Sekreteri Turgut Çivi ile Sendikamız Uzmanı Onur Bakır’ın da hazır bulunduğu eğitim semineri, İstanbul Barosu tarafından Baro içinde tahsis edilen
salonda gerçekleştirildi.
Çelenk ve Denizler
unutulmadı…
Eğitim seminerinin sunuculuğunu üyelerimizden Beyhan Arbay yaptı. Seminer,
geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Avukat
Halit Çelenk, Deniz Geçmiş ve arkadaşları ile emek ve demokrasi mücadelesinde yaşamını kaybedenler anısına yapılan saygı duruşu ile başladı. Seminerin
açılış konuşmasını İstanbul Barosu İşyeri Sendika Temsilcimiz Zafer Öztürk
yaptı. Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar ise sendikamızın son dönemde
eğitim çalışmalarına özel bir önem verdiğini belirterek, eğitimlerin çeşitlenerek
süreceğini ifade etti.
DİSK Hukuk Danışmanı Necdet
Okcan’ın sunumundan bir görüntü
yönelik saldırıların daha da ağırlaşacağını belirterek, sendikal örgütlenme ve
mücadeleye her zamankinden daha çok
ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Atölye çalışması yapıldı
İstanbul Barosu İşyeri Sendika Baştemsilcimiz Bilge Çoban ise “Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği/Eşitsizliği” konulu bir
Semineri üyelerimizden
Beyhan Arbay sundu
Açılış konuşmasını işyeri sendika
temsilcimiz Zafer Öztürk yaptı
İşyeri Sendika Baştemsilcimiz
Bilge Çoban’ın sunumu
Sosyal-İş Gazetesi •
Sinem Erkan ve Cemal Sevilmiş’in
sergilediği skeçten bir görüntü
Atölye çalışmasından bir görüntü
sunum yaparak, yaşamın her alanında
kadınların yaşadığı sorunlara, ayrımcılığa, eşitsizliğe ve kadına yönelik şiddete
dikkat çekti. Çoban’ın sunumu sırasında
Baroda çalışan sendikamız üyelerinden
Sinem Erkan ve Cemal Sevilmiş kısa
bir skeç sergileyerek, iki eşin de çalıştığı ailelerde de ev içi iş bölümünün eşit
paylaşılmadığının altını çizdi. Sunumun
ardından üyelerimizin katılımıyla, şiddete maruz kalan bir kadının hangi süreçlerden geçtiğini aşama aşama ele alan
bir atölye çalışması yapıldı.
diğer ülkelerde hızla büyüyen halk hareketlerinden, yaklaşan seçimlere kadar birçok konuya değinen Öztürk, son
1 Mayıs kutlamalarına dikkat çekerek, 1
Mayıs’ın bir milat olması ve emekçilerin
yaşanan süreçlere etkin bir biçimde müdahale etmesi gerektiğini ifade etti.
İşçi sınıfı ve kriz
TİS ve kazanımlar
Sendikamız Uzmanı Onur Bakır ise
“Toplu İş Sözleşmesi İçerik Eğitimi” başlıklı bir sunum yaparak, İstanbul Barosu
1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nde yer
alan hakları ve kazanımları, İş Yasası
ile kıyaslayarak anlattı. Üyelerimizin de
görüşleri ve önerileri ile katkı sunduğu
eğitimde, toplu iş sözleşmesinin geliştirilmesi ve düzeltilmesi gereken yönleri
de ele alındı.
Sendikamız Uzmanı Onur Bakır
tarafından sunulan Toplu İş Sözleşmesi İçerik Eğtimi’nden bir görüntü
‘1 Mayıs milat olmalı’
İstanbul Barosu İşyeri Sendika Temsilcimiz Zafer Öztürk ise fotoğraflar eşliğinde Türkiye ve Dünya’da son dönemde
yaşanan gelişmeler üzerine bir sunum
yaptı. Ergenekon davasından, Libya’ya
yapılan emperyalist saldırıya, Mısır ve
21
Sertifika töreni yapıldı
Eğitim seminerinin sonunda İstanbul
Şube Başkanımız Mustafa Ağuş, kısa
bir kapanış konuşası yaparak, eğitim
seminerinin hazırlanması ve gerçekleştirilmesi sırasında emek veren herkesi
tebrik etti. Aguş, İstanbul Barosu’nda
çalışan üyelerimizden sendikal çalışmaların her alanında katkı beklediklerini
vurgularken, Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar ise sendikamızın İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde devam eden
örgütlenme çalışmalarına destek istedi.
Eğitim semineri konuşmacılara plaket
verilmesi, katılımcılara sertifikalarının
dağıtılması ve hep birlikte hatıra fotoğrafı çekilmesi ile sona erdi.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim
Üyesi Dr. Gaye Yılmaz’ın sunumu
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr.
Gaye Yılmaz ise kapitalizmin krizleri ve
krizlerin işçi sınıfına etkileri üzerine bir
sunum yaptı. Özellikle “mavi yakalı-beyaz yakalı”, “üretken olan emek-üretken
Genel Sekreter Celal Uyar ve
olmayan emek” ayrımları üzerinde duran
İstanbul Şube Başkanı Mustafa
Yılmaz, hizmetler sektörünün ekonomi
Ağuş kapanış konuşması yaptılar
içinde, beyaz yakalıların ise istihdam
içindeki
payının
giderek
arttığına
işaret etti. Sendikamızın da faaliyet
gösterdiği hizmetler
alanında sendikal
örgütlenmenin güçlendirilmesi gerektiğini
vurgulayan
Yılmaz, süre giden
sendikal krizin aşılmasına ilişkin öneEğitim Semineri sonunda
rilerini de üyeleriüyelerimize sertifikaları verildi
mizle paylaştı.
22
• Sosyal-İş Gazetesi
METRO TİS TEMEL EĞİTİMLERİ
Metrolarda TİS Temel Eğitimleri tamamlandı
4. Dönem Metro Grosmarket Toplu İş
Sözleşmeleri Görüşmeleri sürecinde
Metrolarda çalışan üyelerimize yönelik
yapılan Toplu İş Sözleşmesi Temel Eğitimleri tamamlandı.
Yaklaşık 1 ayda 12 eğitim
17 Mart 2011’de Antalya Mağazası’nda
çalışan üyelerimize yönelik yapılan ilk
eğitimin ardından, 18 Mart 2011’de Alanya Mağazası’nda, 23 Mart 2011’de Ankara Mağazalarında, 24 Mart 2011’de Gaziantep Mağazası’nda, 25 Mart 2011’de
Adana Mağazası’nda, 6 Nisan 2011’de
Bursa Mağazalarında, 7 Nisan 2011’de
ise İzmit Mağazası’nda, 14 Nisan’da
Bodrum mağazasında çalışan üyelerimize yönelik eğitimler gerçekleştirildi.
İstanbul eğitimleri ise 3 ayrı toplantı
halinde 21-24 Nisan 2011 tarihlerinde
yapıldı. 21 Nisan’da Büyükçekmece
Mağazası’nda çalışan üyelerimize, 22
Nisan’da Kozyatağı ve Pendik Mağazalarında çalışan üyelerimize, 24 Nisan’da
ise Güneşli ve Merter Mağazalarında
çalışan üyelerimize yönelik eğitimler
gerçekleştirildi. Eğitim toplantılarının
sonuncusu ise 26 Nisan’da Konya Mağazasında çalışan üyelerimize yönelik
olarak yapıldı.
Antalya ve Alanya Mağazalarına yönelik
yapılan eğitimlerde Sendikamız Antalya Şube Başkanı Metin Özboz, Adana,
Antep ve Ankara Mağazalarına yönelik
eğitimlerde Sendikamız Ankara Şube
Başkanı Tahsin Osan ile Ankara Şube
Sekreteri Murat Bozbeyoğlu; Konya
Mağazasına yönelik eğitimde Ankara
Şube Başkanı Tahsin Osan, Bursa ve
İzmit Mağazalarına yönelik eğitimlerde
ise Sendikamız İstanbul Şube Sekreteri
Turgut Çivi, İstanbul Mağazalarına yönelik eğitimlerde ise Sendikamız İstanbul
Şube Başkanı Mustafa Aguş ile Şube
Sekreteri Turgut Çivi ile mağazaların işyeri sendika baş temsilcileri ve temsilcilerimiz hazır bulundu.
Katılımcı bir yöntem izlendi
Şube yöneticilerimizin takdimi ile başlayan eğitimlerimizin açılış konuşmasını
Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar
yaparak, sendikal eğitimlerin önemi, anlamı ve içeriğine ilişkin üyelerimizi bilgilendirdi. Uyar’ı takiben sendikamız Uzmanı Onur Bakır, “Toplu İş Sözleşmesi
Temel Eğitimi” başlıklı eğitim programını
üyelerimize sunarak, toplu iş sözleşmesinin tarihi, gelişimi, önemi, hukuksal
çerçevesi ve sürecine ilişkin bilgileri üyelerimizle paylaştı. Ardından Metro’da 14
yıl çalışmış olan Sendikamız Örgütlenme
Daire Başkanı Hüseyin Kaşif, Metro’daki sendikal tarihe ve kazanımlara ilişkin
kapsamlı bilgileri içeren bir sunum gerçekleştirdi. Eğitimler üyelerimizin aktif
katılımı ve yoğun ilgisi ile gerçekleştirildi.
Eğitimlerde katılımcı bir yöntem izlenerek, üyelerimizin görüşleri ve soruları ile
eğitime aktif katılımı sağlandı.
Eğitim sonunda anket yapıldı
Her eğitimin sonunda anket formları dağıtılarak, üyelerimizin eğitimle ilgili değerlendirmeleri ve önerileri alındı. Üyelerimiz gerek sözlü olarak gerek anket
aracılığıyla, eğitim çalışmalarının çeşitlilik ve süreklilik kazanmasını talep etti.
Ankette ise eğitime ilişkin üyelerimizin
yüzde 53’ünün genel değerlendirmesi “çok iyi”, yüzde 43’ünün “iyi”, yüzde
3’ünün “orta”, yüzde 1’inin “kötü” oldu.
Bir sonraki eğitim TİS’in
içeriği ve uygulanması
Üyelerimizin görüş ve beklentileri de
dikkate alınarak hazırlanacak olan yeni
eğitim programının temel konusu “Toplu İş Sözleşmesi İçerik ve Uygulama
Eğitimi” olacak. Metro 4. Dönem Toplu
İş Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından, yine Metro’da çalışan tüm üyelerimiz için bir eğitim takvimi hazırlanarak, toplu iş sözleşmesinin içeriği, nasıl
uygulanacağı ve çalışma yaşamındaki
haklar ile ilgili eğitimler verilecek.
Yüzlerce üyemiz katıldı
16 ayrı mağazada çalışan üyelerimize yönelik yapılan 12 eğitime toplam
400’e yakın üyemiz katıldı. Eğitimler
Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar,
Sendikamız Örgütlenme Daire Başkanı
Hüseyin Kaşif ve Sendikamız Uzmanı
Onur Bakır tarafından gerçekleştirirken;
İstanbul Mağazalarına yönelik eğitimde
Sendikamız Toplu İş Sözleşmesi Daire
Başkanı Engin Sezgin de hazır bulundu.
Güneşli-Merter Mağazaları eğitiminden bir görüntü
Sosyal-İş Gazetesi •
23
METRO TİS TEMEL EĞİTİMLERİ
Mamak-Etlik Mağazaları eğitimi
Antalya Mağazası eğitimi
Mamak-Etlik Mağazaları eğitimi
Antalya Mağazası eğitimi
Alanya Mağazası eğitimi
Gaziantep Mağazası eğitimi
Alanya Mağazası eğitimi
Gaziantep Mağazası eğitimi
24
• Sosyal-İş Gazetesi
METRO TİS TEMEL EĞİTİMLERİ
Adana Mağazası eğitimi
Adana Mağazası eğitimi
Bursa Nilüfer ve Osmangazi
Mağazaları eğitimi
Bursa Nilüfer ve Osmangazi
Mağazaları eğitimi
İzmit Mağazası eğitimi
İzmit Mağazası eğitimi
Bodrum Mağazası eğitimi
Bodrum Mağazası eğitimi
Sosyal-İş Gazetesi •
25
METRO TİS TEMEL EĞİTİMLERİ
Büyükçekmece Mağazası eğitimi
Güneşli - Merter Mağazaları eğitimi
Büyükçekmece Mağazası eğitimi
Güneşli - Merter Mağazaları eğitimi
Kozyatağı - Pendik Mağazaları eğitimi
Konya Mağazası eğitimi
Kozyatağı - Pendik Mağazaları eğitimi
Konya Mağazası eğitimi
26
• Sosyal-İş Gazetesi
METROLARDA ANLAŞMANIN ARİFESİNDE
UYUŞMAZLIK VE GREV KARARI İLANI
Sendikamız ile Metro Grosmarket arasında sürdürülen 4. Dönem
Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması
üzerine, sendikamız 7 Haziran 2011 tarihinde GREV KARARI almıştı. Alınan grev kararı Metro Grosmarket’e bağlı 19 Mağaza, 1
Depo ve Genel Müdürlükte 9 Haziran’da ilan edildi. Sendikamız
yöneticilerinin, işyeri sendika temsilcilerimizin ve üyelerimizin yoğun katılımıyla ilan edilen GREV KARARLARI yapılan açıklamalardan sonra işyerlerine asıldı.
GREV KARARLARI’na ilişkin açıklamalar, Genel Başkan Metin
Ebetürk tarafından İstanbul Güneşli Mağazası’nda, Genel Sekreter Celal Uyar tarafından İzmir Gaziemir Mağazası’nda, GYK
Üyesi Engin Sezgin tarafından Ankara Etlik Mağazası’nda, GYK
Üyesi Hüseyin Kaşif tarafından Konya Mağazası’nda ve GYK
Üyesi Nesimi Turgut tarafından Gaziantep Mağazası’nda okundu. Diğer mağazalardaki açıklamalar ise sendika şube yöneticilerimiz ve işyeri sendika baştemsilcilerimiz tarafından yapıldı.
İstanbul Güneşli Mağazası
İzmir Gaziemir Mağazası
Ankara Etlik Mağazası
Gaziantep Mağazası
Konya Mağazası
İstanbul Büyükçekmece Mağazası
Adana Mağazası
Sosyal-İş Gazetesi •
27
METROLARDA ANLAŞMANIN ARİFESİNDE
UYUŞMAZLIK VE GREV KARARI İLANI
Bursa Osmangazi Mağazası
İstanbul Kozyatağı Mağazası
Alanya Mağazası
Ankara Mamak Mağazası
Bursa Nilüfer Mağazası
İstanbul Pendik Mağazası
İzmir Çiğli Mağazası
28
TİS BAĞITLANMASINDAN SONRA ÇIKARILAN ÖZEL SAYIMIZ
• Sosyal-İş Gazetesi
METRO GROSMARKETLERDE
MUTLU SONA ULAŞTIK!...
SOSYAL-İŞ SENDİKASI YAYIN ORGANI
YIL: 44
METRO GROSMARKET 4. DÖNEM TİS 2. ÖZEL SAYISI
4. DÖNEM METRO TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNİ HEP
BİRLİKTE KAZANIMLARLA SONUÇLANDIRDIK!
Değerli üyelerimiz,
Sendikamız ile Metro işverenliği arasında 4. dönem toplu iş sözleşmesi 30 Haziran tarihinde imzalanarak yürülüğe girdi. Yaklaşık 6
ay devam eden toplu görüşmeler sonucunda hep birlikte yeni kazanımlara imza atmanın sevincini yaşıyoruz.
Hazırlık çalışmaları ile birlikte yaklaşık 11 ay süren bu zorlu süreçte sabır, kararlılık, birlik iradesini gösteren bütün üyelerimize teşekkürü bir borç biliriz. Unutulmamalıdır ki bu sözleşme, süreç içerisinde ortaya konan emek ve katkıların bir sonucu ve toplamıdır.
Toplu sözleşmeye nasıl
hazırlandık?
• Toplu sözleşme süreci Ağustos 2010 tarihindebirincimağazagenelüyetoplantıları
(TİS10.Madde)ilebaşladı.
• 1000’in üzerinde üyemizden TİS anket talepformutoplanıpdeğerlendirildi.
• Mağazalardangelensorunvetaleplertemsilci, şube ve genel merkez yöneticilerimizlebirarayagelinerekdeğerlendirildive
toplusözleşmetaslağınınsonhalinekarar
verildi.
MetroTİSTaslaktoplantısındanbir
görüntü • İkincimağazagenelüyetoplantılarıileTİS
Grevilanınlarındanbir
görüntü
• Toplugörüşmelerinheraşamasındamağazalardan temsilci arkadaşlarımızın katılımı
sağlandı.
TİSimzatöreni...
taslağımızüyelerimizlepaylaşıldı.
• Toplugörüşmelerinardındantemsilci,şube
vegenelmerkezyöneticilerimiztarafından
üyelerimizeyönelikbilgilendirmetoplantılarıyapıldı.
10.MaddetoplantılarındaTİS
sürecideelealındı
• Toplam 16 mağazada üyelerimize yönelik
GenelMerkezimiztarafından“ TopluSözleşmeTemelEğitimi”gerçekleştirildi.Bukapsamdailkdefayapılansendikaeğitimlerine
400’eyakınüyemizkatıldı.
• Uyuşmazlığın devam etmesi nedeniyle
Sendikamız“Grev”kararıaldı.Grevkararıişyerlerindebasınaçıklamalarıileilanedildi.
Buaçıklamalara500’eyakınüyemizkatıldı.
TİSsüreciiçinTopluSözleşmeTemel
Eğitimleridüzenlendi
• Grevkararınınardındanikitoplugörüşme
oturumudahagerçekleştirildiveuyuşmazlık konularının tamamı üzerinde anlaşma
sağlanaraktoplusözleşmeimzalandı.
VE MUTLU SON...
SOSYAL-İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZİ ZİYA GÖKALP CAD. 36/16 KIZILAY - ANKARA TEL: 0312 430 17 73 FAKS: 0312 432 39 63
web: www.sosyal-is.org e-posta: [email protected]
SOSYAL-İŞ SENDİKASI ŞUBELERİ
ANKARA : Mithatpaşa Cad. 56/10 Kızılay
e-posta: [email protected]
İSTANBUL: Muratpaşa Mahallesi, Muratpaşa Sokak
Bilge Apartmanı 21/2 Yusufpaşa/Aksaray
e-posta: [email protected]
Tel
Faks
Tel
Faks
:0.312.430 07 04
: 0.312.430 16 14
: 0.212.523 24 89
: 0.212.534 30 88
ANTALYA: İsmetpaşa Cad. 453. Sokak. H. Atmaca Apt. No:15
Tel-Faks : 0.242.241 51 46
İZMİR:
Mahmut Esat Bozkurt Cd. 1442 Sk. No:2 D:5 Alsancak
Tel-Faks : 0.232.465 07 09
e-posta: [email protected]
Sahibi: SOSYAL-İŞ Sendikası adına Metin EBETÜRK (Genel Başkan); Genel Yayın Yönetmeni, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Celal UYAR (Genel Sekreter)
BASKI: Öncü Basım Yayın Ltd. Şti. K. Karabekir Cd. No: 85/2 - Ankara - Tel: 0312 384 31 20
SOSYAL-İŞ SENDİKASI
YAYIN ORGANI
METROGROSMARKET
4. DÖNEM TİS
2. ÖZEL SAYISI
TEMMUZ 2011
Baskı Tarihi:
20.07.2011
TİS BAĞITLANMASINDAN SONRA ÇIKARILAN ÖZEL SAYIMIZ
Toplu Sözleşmedeki İdari maddelere
ilişkin kazanımlarımız
Sosyal-İş Gazetesi •
29
Toplu sözleşmedeki ücret ve sosyal haklara
ilişkin kazanımlarımız
•
İşverene bağlı işyerlerinden yeni işyerlerine geçiş
yapansendikaüyesiişçileriçintopluişsözleşmesinden
doğan hakların saklı olduğu hüküm altına alınarak;
yeni açılan mağazalardaki eski üyelerimizin sadece
özlükhaklarıyönündendeğiltoplusözleşmedekitüm
düzenlemelerden (işyeri kurulu, temsilcilik, sendikal
izinlervs.)yararlanmasısağlandı.(Madde-4)
Ücret Zammı:
1. yıl
Birincialtıayiçin%6oranındaücretzammı,820.00-TLtabanücret,
İkincialtıayiçin%5oranındaücretzammı,
2. yıl
Birinci altı ay için enflasyon (TÜFE) oranında ücret zammı + yıllık enflasyonun
%10’uoranındaperformanszammı,
İkincialtıayiçinenflasyon(TÜFE)oranındaücretzammıyapılmıştır.
•
Part-time’dan Full-time, full-time’dan part-time’a geçiş
konularında çıkacak uyuşmazlıklarda, üyelerimizin
İşyeri Kurulu’na başvuru hakkı getirildi. Böylece
üyelerimizin bu konudaki talepleri Sendika tarafının
da içerisinde bulunduğu Kurul tarafından görüşelerek
işvereneiletilmesisağlandı.(Madde-18)
Sosyalhaklarıntamamınabirinciyıliçinyıllıkenflasyon(%6,4)oranında,ikinciyıl
içinyıllıkenflasyon(TÜFE)oranındaartışyapılmıştır.
İkramiyeler birer maaş tutarında yılda dört defa ödenmeye devam edecektir.
Ayrıca“taze”,“bakımonarım”,“kalitegüvence”bölümlerindeçalışanüyelerimize
ödenen %10 iş güçlüğü-iş riski tazminatı kapsamına“Merkez Depo” da çalışan
üyelerimizdedahiledilmiştir. •
Yıllık izinlerin üyelerimizden bölüm düzeyinde imza
altına alınacak izin çizelgesi ile düzenlenmesi bu
aşamadaçıkacakuyuşmazlıklarınİzinKurulutarafından
kararabağlanmasıkararlaştırıldı.(Madde-32)
•
Ulusalbayramvegeneltatilgünlerikendihaftatatiline
rastlayanişçilere,ogünçalıştıklarıdurumdaogüniçin
4 günlükücretödenmesikararlaştırıldı.(Madde -33)
•
İşçi sağlığı ve İş güvenliği konusunda toplu
sözleşmemizeyenibirmaddeilaveedilerek,işçisağlığı
ve güvenliği açısından işyerlerinde alınacak tedbir ve
çalışmalar konusunda, uzmanların desteğiyle Merkez
Kurul’ayetkiverildi.(Madde-37)
•
İş kazası nedeniyle istirahat alan üyelerimizin ücret
ve ikramiyelerinin tam olarak ödenmesi sağlandı.
(Madde-40)
Sözleşmenin 1. yılında Sosyal Yardım ödemeleri aşağıdaki gibidir.
• Gıdayardımı:
net 125,00-TL
• Giyimyardımı:
187,00-TL
• Bayramharçlığı:
187,00x2(374,00-TL)
• YılbaşıHarçlığı:
75,00-TL
• YıllıkÜcretliizinharçlığı:
225,00-TL
• ÇocukYardımı:
657 sayılı Yasaya göre
• Kasatazminatı:
69,00-TL
• Yakacakyardımı:
448,00-TL
• YemekYardımı:
3,70-TL
• ÖğrenimYardımı:
194-240-300 TL
• EvlenmeYardımı:
373,00-TL
• DoğumYardımı:
165,00-TL
• Ölümyardımı:
• Üyeninölümü:
1197,00-TL
• İşkazasısonucuölümü:
2242,00-TL
• Ana-baba-eş-çocukölümü: 337,00-TL
• AskerlikYardımı:
165,00-TL
• Yolluk:
net 45,00-TL
BART Sistemi:
Topluişsözleşmegörüşmelerininenönemliidarimaddesi
olankasalardauygulanmaktaolanBARTsistemininortaya
çıkarmış olduğu problemleri gidermek üzere yoğun bir
müzakeresürdürüldü.Görüşmelersırasındauygulamadaki
kimisorunlar,sendikamızıntalepleridoğrultusunda,işveren
tarafınınçalışmalarıileortadankaldırılmayaçalışıldı.Bununla
berabertopluişsözleşmesine“Vardiyaların düzenli olarak
dönüşümü ve bir hafta önceden ilanı esastır. Vardiya
planlarının uygulamasından doğan münferit sorunlar
kasa şefi ile sendika temsilcisi arasında çözümlenir, bu
şekilde çözümlenemeyen sorunlar hakkında TİS 18.
maddesi uygulanır.”ibaresieklenerek,kasalardakivardiya
düzenlemelerine sendika temsilcilerimizin denetimi ve
sorunların çözülmediği durumunda İşyeri Kurullarında
görüşülmesinin önü açıldı. (Madde 21) Ayrıca, sözleşme
imzası sırasında Metro yetkilileri ile Sendikamız arasında
birprotokolimzalanarak;BARTsistemininortayaçıkardığı
sorunları gidermek ve çalışma esaslarını daha belirli hale
getirmek üzere bir komisyon oluşturuldu. Bu komisyonun
çalışmasıMerkezKurulagetirilereksonhaliverilecektir.
Enflasyon rakamları baz alındığında; Birinci altı aylık dönem için enflasyon
oranı %2,72, ikinci altı aylık dönem için enflasyon oranı %3,43 seviyesinde
gerçekleşmiştir.Sendikamız ilk altı aylık dönem için %6 oranında bir ücret
artışı sağlamış, çıplak ücreti asgari ücret seviyesinde olan üyelerimize
ise 820,00-TL’lik taban ile %8 oranında bir ücret artışı sağlamıştır. İkinci
altıayiçindeilkkezenflasyonrakamlarınınüzerinde%5oranındabirücret
artışısağlanmıştır.Tabanücretdüzenlemesiileçalışanlarınyarısınayakınını
oluşturanüyelerimizinçıplakücretleri,yasalasgariücretinüzerineçekilmiştir.
Ayrıca, sosyal haklarda her iki yıl içinde yıllık enflasyon oranında bir artış
sağlanarak,sosyalhaködemelerininenflasyonkarşısındaerimesininönüne
geçilmeyeçalışılmıştır.
Sosyal haklardaki artışlarla beraber üyelerimizin ücretlerinde yıllık %12 ile
%14arasındabirartışsağlanmıştır.
Değerli Üyelerimiz;
4. dönem toplu iş sözleşmesi sürecinde oldukça zorlu bir sınavdan geçtik.
Eldeedilenhaklarveücretartışlarıkonusundaelbetteherzamandahaiyiye
ulaşmakkonusundaçabaveçalışmalarımızdevamedecektir.Ancakinanıyoruz
ki;imzaladığımıztoplusözleşmebudönemdeişkolundaimzalanmışeniyi
sözleşmeolaraktarihtekiyerinialacaktır.Busüreçiçerisindeemek,katkıve
desteklerini sunanüye, temsilcive yönetici tümarkadaşlarımızateşekkürü
birborçbiliyor,4.dönemtopluişsözleşmesininüyelerimizeveSendikamıza
hayırlıolmasınıdiliyoruz.
30
• Sosyal-İş Gazetesi
METRO GROSMARKETLERDE
MUTLU SON...
Sendikamız ile Metro Grosmarket arasında sürdürülen 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri anlaşmayla sonuçlandı.
17 Ocak 2011’de başlayan ve yaklaşık 3000 üyemizi ilgilendiren görüşmelerde sendikamız ile işveren arasında 40 maddede anlaşma sağlanmış, 10 maddede ise uyuşmazlık söz konusu olmuştu. Bu nedenle sendikamız grev kararı almış ve grev
kararını ilan etmişti.
Bu süreçte de sürdürülen görüşmeler sonucunda uyuşmazlığın söz konusu olduğu 10 maddede anlaşma sağlandı. Üzerinde anlaşmaya varılan sözleşme ise 30 Haziran 2011’de
törenle imzalandı. Metro Güneşli Mağazasında yapılan imza
törenine yöneticilerimiz, temsilcilerimiz ve üyelerimiz katıldı.
Törende Metro Grosmarket Genel Müdürü Kubilay Özerkan,
Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk, DİSK Genel Başkan Vekili Tayfun Görgün ve Metro Grosmarket Toplu İş Sözleşmesi Görüşmelerinden Sorumlu Danışmanı Figen Kaya
birer konuşma yaptılar.
E
Ç
K
L
-A
NİSAN - TEMMUZ 2011
SOSYAL-İŞ GAZETESİNİN ÜCRETSİZ EKİDİR
SAYI: 5
DİSK İSTANBUL KADIN KOMİSYONU:
‘GÜLLÜ HANOĞLU YALNIZ DEĞİLDİR’
DİSK İstanbul Kadın Komisyonu, Taksim Eğitim, Araştırma Hastanesi’nde
taşeron şirkette çalışırken işten atılan
Dev-Sağlık İş üyesi ve hastane temsilcisi Güllü Hanoğlu’nu ziyaret etti. DİSK İstanbul Kadın Komisyonu, 20 Temmuz’da
gerçekleşen ziyarette bir açıklamada
bulunarak Hanoğlu’yu yalnız bırakmayacaklarını ifade etti.
Açıklamanın tam metnini yayımlıyoruz:
“Taksim Eğitim Araştırma Hastanesi’nde
taşeron olarak çalışan sendikamız Dev
Sağlık-İş’in üyesi ve hastane temsilcisi
Güllü Hanoğlu’nun işine 12 Temmuz itibariyle son verildi.
Nedeni çok açık… Çünkü Güllü kızkardeşimizden emeğinden, n temel insan
hakkı olan sendikalaşma hakkından,
herkes için insanca bir yaşam için yürüttüğü mücadelesinden, onurundan, verdiği sağlık hizmetinden, çalışma kısacası
yıllardır alın teriyle çalıştığı bu hastanedeki tüm haklarından vazgeçtiğini belirten adına taahhütname dedikleri bir kağıdı imzalaması istendi.
Zamanı çok açık… Özellikle secimlerden sonra güvencesiz çalıştırmanın en
ağır biçimi olan taşeronlaşmanın arttığı,
çalışanlara yönelik yoğun baskı ve tehditlerin, işten cıkarmaların ve işçi kıyımlarının yaşandığı bir zaman..
Kim kimin taşeronu olduğu o da çok
açık… Taksim Eğitim Araştırma Hastanesi yönetimi, AKP hükümetinin taşeronluğunu yapmaktadır.
Niyet çok açık…Taşeronlaşma eliyle
kadınların üzerindeki tahakkümü daha
da arttırılmaktadır. Taşeronlaşma zaten
kendi ideolojik mantığı çerçevesinde
işten atılmaları kolaylaştırmakta, işçiler
aleyhine her türlü sömürü mekanizmasının çarkını döndürmekte iken, iş piya-
sasının dışına itilen kadına evinin yolu
gösterilmekte. Kadınların üç çocuk doğurmalarını teşvik eden zihniyet, işten
çıkarılmalalarla meşruiyet kazandırılmaya çalışılmakta.
Bu durumla bir kez daha anlaşılmıştır ki
sendikalaşma hakkına, emeğine, çocuklarının geleceğine sahip çıkan işçi kadın
AKP hükümeti için ciddi bir tehdittir.
Ancak bilinmelidir ki seçimlerden sonra pervasızca emekçilerin haklarına
saldırma planları yapan AKP hükümeti
karşısında yılmayacağız…Bizim mücadelemiz Güllü arkadaşımız gibi nice kocaman yürekleri olan insanlarla dolu.
Ne kıdem tazminatı hakkımızdan vazgeçeriz, ne de AKP hükümetinin politikaları
karşısında önümüzü ilikleriz. Yeri geldiğinde işyerimiz önünde çadır kurarız
günlerce, yer geldiğinde sokakları doldururuz, yeri geldiğinde panzerin üstüne
çıkarız !
Güllü Hanoğlu kızkardeşimizin bu onurlu
mücadelesininde onunla dayanışmayı,
ona destek olmayı bizler bir onur sayıyoruz.
İnsanca bir yaşam için yaşasın kadın
dayanışması !
DİSK İstanbul Kadın Komisyonu”
2
• Sosyal-İş KADIN
MOBBİNG (İŞYERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ)
Özgün Millioğulları / Genel-İş
Son günlerde neredeyse her gün gazete
vam eder ve arkasından yönetim veya iş
Mobbingden en çok kimler etkileniyor?
sayfalarında, tv haberlerinde, haber sitel-
arkadaşları da katılabilir. Bir sonraki aşamada
erinde MOBBİNG diye birşey duyuyoruz.
kurban, sorunun kaynağı, problemli ya
Haber başlıkları hep aynı; “Mobbinge 5.000
da akıl hastası olarak damgalanır. Süreç,
TL ceza, Mobbinge 3 ay hapis” gibi bir sürü
işe son verilmesi ya da kişinin ayrılması ile
başlık görmeniz mümkün. Peki ama son
Mobbing her yaş ve konumdaki insana
uygulanabilmekle birlikte, kadınlara karşı
daha fazla uygulandığı ama toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle daha “normal”
algılandığı gözlenmektedir.
tamamlanır. Bu sonuç, çoğunlukla mobbin-
günlerde sürekli duyduğumuz bu mobbing
gin bitmesi anlamına gelmez, çünkü benzer
nedir? Mobbinge uğradığımızı nasıl anlarız?
bir iş kolunda çalışmak zorunda olan kişi
Mobbingden kimler en çok etkileniyor? Ve ne
kötü huylu, asi ya da işten anlamaz olarak
yapılabilir?
damgalanarak referansları kirlenmiş olur.
Mobbing Nedir?
Mobbing’e uğradığımızı nasıl anlarız?
Mobbing, Latince bir kelimedir ve Latince’de,
Mobbingde en sık görülen hareketlerin
psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz,
başında:
rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına
geliyor.
Mobbing duygusal bir saldırıdır. Yaş, ırk,
Psikolog Michael H. Harrison’ın ABD’de
9.000 kamu çalışanı üzerinde yaptığı
araştırmada, kadın çalışanların % 42’sinin,
erkek çalışanların ise % 15’inin son iki yılda
mobbinge uğradığını belirtiyor.
Ülkemizde Dr. Hülya Aksakal’ın Sakarya ve
İstanbul’da 140 kadın öğretmen üzerinde
yaptığı araştırmada da kadın öğretmenlerin
yüzde 59’unun mobbinge (bezdiri) maruz
kaldığını ortaya çıkarmıştır.
Mobbinge Karşı Ne Yapılabilir, Durdurulabilir ya da Engellenebilir mi?
a) Sürekli sözünüzün kesilmesi,
b) Sürekli yüksek sesle bağırılması,
Öncelikle mobbing konusunda toplumda bir
cinsiyet ayrımı gözetmeden, taciz, rahatsız
c) Sürekli haksız yere eleştirilmesi,
etme ve kötü davranış yoluyla herhangi bir
d) Rahatsız edilme,
işyerinde mobbing sıkça uygulanmakta
e) Yalancı olduğunuzun ima edilmesi,
fakat çalışan bunun farkında olmadığı için
kişiye yönelen saldırganlıktır.
Mobbingin nasıl ortaya çıkmıştır?
yle olan zorbalık ilişkilerini tanımlamakta
g) Hakkınızda
araştırmalar,
mobbingin
sadece çocuklar arasında yaşanmadığını
ortaya koymuş ve özellikle 1990’lı yıllardan
asılsız
dedikoduların
çıkarılması,
kullanılmıştır. İşyerlerinde de 1950-1960’lı
yapılan
suçu kendinde aramaktadır. İşte bu nedenle
f) İnsanların sizinle konuşmaması,
Mobbing sözcüğü önceleri çocukların birbiri-
yıllarda
farkındalık yaratılması gerekmektedir. Birçok
sorgulanmanız,
al bir çerçeve oluşturulamamıştır. Sadece 19
küçük
j) Yeteneklerizin çok altında görevler ver-
En sık görülen işyerleri hangileridir?
Mobbing, özellikle hiyerarşik yapılanmış gruplarda ve kontrolün zayıf olduğu örgütlerde
Mart 2011 tarihinde Başbakanlık tarafından
“İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Ön-
düşürülmeniz,
sonra bu konudaki araştırmalar artmıştır.
toplantılar yapılması gerekmektedir.
Ayrıca ülkemizde halen mobbing üzerine yas-
h) Alay edilmesi, taciz edilmesi,
i) Sürekli
öncelikle bu konu ile ilgili bilgilendirici
ilmesi,
k) Fiziksel şiddet, tehdit edilme,
lenmesi” konulu bir genelge yayımlanmıştır.
Genelgeye göre; “Genel olarak “bir veya
birkaç kişi tarafından diğer bir kişiye yönelik
olarak, düşmanca ve ahlak dışı yöntemlerle
daha çok görülür.
l) Sürekli dışlanma, yokmuş gibi davranılma.
sistematik bir biçimde uygulanan psikolojik
Bir araştırmaya göre de mobbing, kâr amacı
Mobbinge uğrayanların genel özel-
terör” seklinde tanımı yapılmış ancak cezai
gütmeyen kuruluşlarda, okullarda ve sağlık
likleri nelerdir?
bir müeyyide bulunmamaktadır.
sektöründe daha yaygındır. Yüksek işsizlik
Mobbing genellikle ;
Avrupa da çok sayıda konuyla ilgili dava ve
oranları ve dolayısıyla çalışanın değersiz
ağır para cezaları bulunmaktadır. Ülkemizde
neden
-
İşini çok iyi, hatta mükemmel yapan;
olmaktadır. Sonuç olarak her işyerinde ve
-
İlişkileri olumlu olan ve çevresindekilerce
başlanmıştır. Bu anlamıyla, Türkiye’de Şubat
sevilen;
2006’da Jeoloji Mühendisleri Odası’na (JMO),
görülmesi
mobbingin
artmasına
her türlü kuruluşta rastlanabilir. Organizasyon bozukluğunun daha fazla olduğu
işyerlerinde, disiplin getirmek, verimliliği
-
lardan ödün vermeyen;
artırmak, refleksleri koşullandırma (askeri
disiplin)
öne
sürülerek
yapılmakta
ve
meşrulaştırılmaktadır.
Mobbing nasıl başlar?
Mobbing, işin akışına ya da bir davranışa
Çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bun-
Mayıs 2006’da Toprak Mahsülleri Ofisi’ne
(TMO) yönelik açılmış iki mobbing davası
bulunmaktadır. Benzer davaların Türkiye’de
-
Dürüst ve güvenilir, kuruluşa sadık;
-
Bağımsız ve yaratıcı;
-
Mobbing
yapanın
de son yıllarda mobbing davaları açılmaya
de açılmasının sağlanması, mobbing konusunda bir bilinç oluşturulması ve işverenin
keyfi
yeteneklerinden
davranışlarının
sendikaların
bu
konuda
sınırlandırılması,
etkinliklerinin
ilişkin bir anlaşmazlıkla başlar. Daha sonra
üstün özelliklere sahip olan kişilere
artırılması mobbingin azaltılması yönünde
mobbing yapanın saldırgan eylemleriyle de-
yapılmaktadır.
önemli bir adım olacaktır.
Sosyal-İş KADIN •
3
KADININ YERİ SENDİKASIDIR
Bilge Çoban / İstanbul Barosu
Her yeni yılda yaşamın tüm alanlarına ilişkin veriler yayınlanmaya başlar.
Yıl içinde, özel günlerde, uluslar arası
toplantı sonuçlarında ise bu istatistikler
güncellenir durur. “Dünyanın en büyük
ekonomilerinden biri oluyoruz” sözlerine karşın aslında her rakam biraz daha
yoksulluk olarak soframıza yansıyor.
Kadınlar İçin Tablo Her Zaman Ağır…
Söz konusu kadınlar olunca da rakamlar
biraz daha can yakmaya başlar. Her gün
5 kadın öldürülüyor diye başlar çünkü
istatistikler… 4 kadından yalnızca 1’i çalışma yaşamına katılabilmektedir, kayıtsız çalışanların %66’sını kadınlar oluşturmakta ve %71’inin herhangi bir sosyal
güvencesi yok diye devam eder.
Daha iş başvurusunda karşılaştığımız
ayrımcı uygulamalar, asgari ücretten
bile düşük ücretlerle çalıştırılmak zorunda bırakılışımız, mesailerimizin ödenmemesi, hamile kaldığı için işten atılan kız
kardeşlerimiz, iş verimi düşüyor denilerek her ay hamile olmadığını belgelemek
zorunda kalanlarımız, işyerlerinde psikolojik şiddet ve tacize maruz kalanlarımız
çalışma yaşamında en çok karşılaştığımız sorunları gösteriyor. İş güvenliği
standartlarının ihlal edilmesi, ucuz işgücü sunduğu için kayıt dışı çalışmada
en çok kadınların tercih ediliyor olması,
kuralsız ve güvencesiz çalışmanın kural
haline dönüşmeye başlaması ise çalışma yaşamında genel durumumuzu ortaya koyuyor.
İktidarın kadını ev içine hapseden söylem ve politikalarıyla aslında devletin
doğrudan sorumluluğu olan çocuk bakımı, yaşlı bakımı ve ev içi işler sadece
kadınların sorumluluğu olarak kalmaya
devam ediyor ve yaşam yükümüzü iyice
ağırlaştırıyor.
En Çok Kadınların Örgütlenmeye İhtiyacı Var
Sorunlar bu kadar yakıcı olunca örgütlenme gereksinimi de zorunlu olarak
kendini dayatıyor. Sendikaların, kadın
çalışanların sorun ve talepleri üzerinden
çalışma yürüttüklerinde, işçi kadınların
örgütlenme çağrısına nasıl kulak verdiğini hepimiz gördük. Tekel direnişinde
ön saflarda yer alan kadınlar, Novamed
işçileri, Bericaplı kadınlar, Türk Patent
Enstitüsü işçisi kadınlar bunlardan sadece birkaç örnek. İşçi kadınlar sendikal
örgütlenmeyi seçtiklerinde, sendikalaşma mücadelesi içinde karşılaşılan baskılara rağmen ne kadar inatçı, ne kadar
sabırlı ve mücadeleci olduklarını defalarca kanıtladılar.
En Çok Örgütlenmek İsteyen En Az
Sendikalı Olanlarız
Bugün ülkemizde kadınların sendikalaşma oranı maalesef %3. Sırtında onca
yükü taşıyan, çalışma yaşamının en kuralsız, en vahşi koşullarında çalışmak
durumunda bırakılan ve en çok birliğe
ihtiyacı olan fakat rakamlara göre örgütlenme sayısı en az olanlar da biz kadınlarız. Kadınlar içinde sendikalaşma oranının düşüklüğü her ne kadar kayıt dışı
istihdamda kadının fazlaca yer alması
olarak açıklansa da, kadınların sendikaların kendilerine ne bakımdan fayda
sağlayacağını bilmemeleri, çoğunlukla
eş ve baba baskısıyla karşılaşmaları,
sendikaları erkeklerin yaptıkları bir iş
olarak görmeleri de sendikalaşma önündeki en büyük engelleri oluşturuyor.
Kadınlar Sendikalara
Kuşkusuz kadınların sendikalarda örgütlenmesi için en büyük sorumluluk
sendikalara düşüyor. İşçi kadınları, işçi
sınıfının örgütlü gücü olan sendikalarla buluşturmak için kadınlara seslenen
özel araçlar yaratmak, talepleri için çeşitli mekanizmalar kurmak, kadınlara
özel olarak seslenen bir dil oluşturmak,
kadınların sendikalarda görünür olmalarını ve sendikal çalışmada yetkinleşmelerini sağlayacak kadın komisyonlarını
oluşturmak bu sorumluluğun en önemli
basamağını oluşturuyor.
Sendikalı olmanın sağladığı yasal hakların çeşitli kampanyalarla örgütsüz işyerlerine, kadınlara anlatılması, kadın işçilerin sorunlarıyla ilgili eğitim programları
düzenlemek, çalıştıkları işyerlerine göre
kadınların temel sorun ve taleplerini
belirleyebilmek buna yönelik özel çalışmalar yapabilmek, onlarca örgütsüz
işçi kadının sendikalarla buluşabilmesini
sağlayacak.
Sendikalı işyerlerinde ise, kadın işçilerin
taleplerinin TİS ile güvence altına alabilmek, mobbing, cinsiyetçi ayrımcılık gibi
karşılaştığımız sorunlara ilişkin TİS’e
koruyucu maddelerin konulmasını sağlamak, kadın işçileri sendikal çalışmalara katılım için yüreklendirmek, işyeri
temsilciklerinde ve danışma kurullarında
kadın işçilerin daha fazla yer alması için
pozitif ayrımcılık uygulayabilmek, sendikalı kadınların sendikal çalışmanın her
ayağında sorumluluk üstelenmeleri için
sendikaların tüzüklerinde olumlu değişikliklere imza atmak, kadınları geliştirdiği kadar sendikaları da büyütecek.
Kadın Komisyonlarıyla Büyüyen Bir
Sosyal-İş
Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz Genel
Temsilciler Kurulu eğitiminin bir parçası
olarak yapılan kadın atölyesinden çıkan
sonuç ve öneriler aslında sendikamız
içinde azımsanmayacak bir sayıya sahip olduğumuzu, sendikal çalışmalara
duyarlılığımızı ve kadın işçiler olarak gelişme ve sendikamızı büyütme isteğimizi
açıkça gösterdi.
Her işyerinde kadın işçilerin sorunlarını,
taleplerini, önerilerini içeren tartışmalar
üzerinden seçilecek işyeri kadın komisyonları ve şube kadın komisyonlarıyla
daha organize olmuş, daha özel bir çalışma ile kadınlara seslenen, kadınları
etrafında birleştiren ve örgütleyen bir
çalışma yürütebilmek elbette sendikamızı da güçlendirecek çalışmanın anahtarıdır.
-A
L
K
Ç
E
4
• Sosyal-İş KADIN
Büyük Kadın Yürüyüşü gerçekleşti
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından düzenlenen ‘Kadın
Cinayetlerine Karşı Büyük Kadın Yürüyüşü’ 24 Temmuz’da İstanbul’da gerçekleştirildi.
Saat 14.00’te Tünel Meydanı’nda başlayan yürüyüşte, en önde, ailesi tarafından
infaz edilen Ceylan Soysal’ın fotoğrafı
taşındı. Fotoğrafın arkasında ise siyah
kumaşa sarılı tabut taşındı.
Yürüyüş boyunca “Kadın katillerine ağır
ceza”, “Erkek vuruyor, devlet koruyor”,
“Yaşasın kadın dayanışması” gibi sloganlar atıldı.
Taksim Tramvay durağında sona eren
yürüyüşün ardından kadın örgütlerinin
temsilcileri ve öldürülen kadınların yakınları konuşmalar yaptılar.
Bayrampaşa’da eski kocası tarafından
yakılan Tuğba Özbek’in bir yakını “Sevdiğim erkek tarafından öldürülmek istemiyorum, sevmek istiyorum. Bedenimde
kimsenin hakkı yoktur” dedi.
Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sibel Özbudun, “Kadınları karlı olmadığı için korumuyorlar. Kadınlar toplumsallaşmasın, aile içinde kalsın diye korumu-
yorlar” dedi.
Sanatçı Nur Sürer “Kadınların öldürülmesi, yetkililerin vicdanını nasıl sızlatmıyor” diye sordu.
Etkinlikte yapılan açıklamalarda koruma talebiyle başvuran kadınlara koruma
vermeyen savcılık ve mahkemelerin,
kadın cinayetlerinin sorumlusu olduğu
vurgulanırken, güvenlik güçlerinin de bu
sorumlulukta payı olduğunun altı çizildi.
Necla Yıldız Davası 9 sonra başladı
KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) üyesi ve Ankara Adliyesi İşyeri
Sendika Temsilcisi Necla Yıldız, kızının
eski erkek arkadaşı Gazi Baltacı tarafından evinin yakınlarında 17 yerinden
bıçaklanarak öldürülmüştü. Bu nedenle
açılan davanın ilk duruşması, olaydan
9 ay sonra, 19 Temmuz 2011 tarihinde
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde
görüldü.
Dava öncesinde KESK tarafından kitlesel bir basın açıklaması yapıldı. Yapılan
açıklamada davanın uzun bir aradan
sonra nihayet açıldığı belirtilerek, gecikme için öne sürülen gerekçelerin kabul
edilemeyeceği ifade edildi.
KESK Kadın Sekreteri Canan Çağlayan
da bir konuşma yaparak “AKP iktidarının kimi yetkililerinin söylediği gibi kadın
cinayetleri münferit değil, sistematiktir.
Erkek egemen sistemin kadınları denetim altına almak ve bastırmak için uyguladığı şiddet dün Necla’yı katletti, bugün
ortalama 5 kadın katledilerek devam
ediyor. Aynı şeyin yarın bizlerden birinin
başına gelmeyeceğinin garantisi yoktur.
Bu sebeple işlenen her kadın cinayeti
esasında tüm kadınları hedeflemektedir.” şeklinde konuştu. Çağlayan “Necla
bir Adliye çalışanı olarak savcılığa verdiği dilekçeye rağmen korunmamış, göz
göre göre ölümüne seyirci kalınmıştır.
Bu da yetmezmiş gibi deliller ortadayken, cinayet onlarca kişinin gözleri önünde işlenmişken, davanın açılması 9 ay
sürmüştür!” dedi.
Basın açıklamalarının ardından davaya geçildi. Yaklaşık 30 avukatın katıldığı davada sanık Gazi Baltacı, Adli Tıp
Kurumu’na verilecek rapor için Bakırköy
Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde
bulunduğu gerekçesiyle duruşmaya katılmadı.
Sosyal-İş Gazetesi •
31
TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ HABERLERİ
YETKİ BELGESİ BEKLENEN
İŞYERLERİ
Çankaya İmar AŞ
Çankaya imar AŞ ile sendikamız arasında bağıtlanacak 2. Dönem toplu iş
sözleşmesi nedeniyle sendikamız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
(ÇSGB) 22 Haziran 2011 tarihinde yetki başvurusunda bulundu.
İzmir B. B. Gençlik ve Spor Kulübü
Derneğiz
İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve
Spor Kulübü Derneği’nde sendikamız
26 Mayıs 2011 tarihinde ÇSGB’ye yetki başvurusunda bulundu.
YETKİ BELGESİ GELEN
İŞYERLERİ
Jeoloji Mühendisleri Odası
için ÇSGB tarafından gönderilen yetki
belgesi 28 Nisan 2011’de sendikamıza
Sendikamız ile Jeoloji Mühendisleri
Odası arasında bağıtlanacak 8. Dö- ulaştı.
nem Toplu İş Sözleşmesi için ÇSGB
Ankara Tabip Odası
tarafından gönderilen yetki belgesi 30
Mayıs 2011’de sendikamıza ulaştı. Gö- Sendikamız ile Ankara Tabip Odası
rüşmelere 6 Temmuz’da başlandı
arasında bağıtlanacak 7. Dönem topManisa Tabip Odası
lu iş sözleşmesi için ÇSGB tarafından
Sendikamız ile Manisa Tabip Odası gönderilen yetki belgesi 14 Nisan’da
arasında bağıtlanacak 4. Dönem top- sendikamıza ulaştı. Görüşmelere 26
lu iş sözleşmesi için ÇSGB tarafından Mayıs’ta başlandı.
gönderilen yetki belgesi 2 Mayıs’ta
sendikamıza ulaştı. Görüşmelere 5 İZFAŞ
Temmuz’da başlandı.
İzmir Fuarcılık AŞ çalışanlarının senSTGM
dikamızda örgütlenmesiyle, ÇSGB
Sendikamız ile Sivil Toplum Geliştir- tarafından gönderilen yetki belgesinin
me Merkezi Derneği arasında bağıtla- sendikamıza ulaşması üzerine toplu iş
nacak 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi sözleşmesi görüşmelerine başlandı.
BİTLİS BAROSU’NDA
TİS BAĞITLANDI
Sendikamız ile Bitlis Barosu Başkanlığı arasında 2. Dönem Toplu İş
Sözleşmesi bağıtlandı. 01.07.2011-30.6.2014 tarihleri arasında geçerli olacak toplu iş sözleşmesinde, bir önceki dönemde kazanılan
haklar korundu. Bildirim önellerinde ise iyileştirmeler sağlandı. Buna
göre bildirim önelleri 1-6 aya kadar 4 hafta, 6-18 aya kadar 8 hafta,
18-36 aya kadar 10 hafta, 36 aydan fazla süreler için 12 hafta olarak
kabul edildi. Ücret zamları ise şu şekilde belirlendi:
1. Altı ay ücret zammı %12; 2. Altı ay ücret zammı %12; 3. Altı Ay
ücret zammı %12; 4. Atı ay ücret zammı %12, 5. Altı ay ücret zammı
%12, 6. Altı ay ücret zammı %12 olarak belirken, Aralık ve Haziran
aylarında 1’er aylık ücret tutarında iki ikramiye ödenmesi kararlaştırıldı. Kıdem zammı ise her hizmet yılı için 6,00 TL olarak belirlendi.
Sosyal yardımlar ise şu şekilde belirlendi:
Yemek Yardımı: 1. yıl için aylık 250 TL, 2. yıl için 275 TL,
3. yıl için 300 TL
Bayram yardımı: Dini bayramların arife günlerinde net asgari ücret
tutarı
Öğrenim Yardımı: Her yılın Eylül ayında, Anaokulu ve kreşe giden
çocuk için net 125 TL; ilköğretime giden çocuk için 175 TL; Liseye
giden çocuk için 250 TL; Yükseköğrenime devam eden çocuk için
350 TL. Bu miktarlar 2. ve 3. yıllar için ücret zammı kadar artırılır.
Eskişehir Tabip
Odası’nda TİS bağıtlandı
Sendikamız ile Eskişehir Tabip Odası’nda
01.06.2011-31.05.2013 yürürlük süreli 2. Dönem
Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri anlaşmayla sonuçlandı.
2. Dönem sözleşmeyle mevcut haklar korunurken, ücret zamları birinci yıl için %10, ikinci yıl
için %10 olarak belirlendi. Kıdem zammı çalışılan her yıl için net 6,00 TL olarak belirlenirken
sosyal yardımlar ise şu şekilde kararlaştırıldı:
Çocuk yardımı: Her ay çocuk başına bütçe kanununda öngörülen miktarda çocuk yardımı.
Evlenme yardımı: Üyenin evlenmesi durumunda net 825 TL
Doğum yardımı: Üyenin veya eşinin doğum
yapması durumunda net 825 TL
Yılbaşı ve Bayram Harçlığı: Yılbaşı ve dini bayramlarda 165 TL
Yemek Yardımı: Çalışılan günlerde bir öğün,
doyurucu ve kaliteli 4 kap yemeğin birini veya
yemek verilememesi durumunda aylık 220 TL
Hastalık Yardımı: İşgöremezlik durumunda ücret ile SGK işgöremezlik ödeneği arasındaki fark kadar ödenir.
Hastalık Yardımı: İşgöremezlik durumunda ücretin tam olarak ödenmesi
Doğum yardımı: Üyenin veya eşinin doğum yapması halinde asgari
ücret tutarında ödenir.
Ulaşım Yardımı: Günde 4 binişlik ulaşım ücreti
Ölüm Yardımı: Üyenin eşi, çocuğu, anne veya babasının ölümü halinde asgari ücret tutarında ödenir.
Sosyal yardımların, sözleşmenin 2. yılında ücrete gelen zam oranında artırılması kararlaştırıldı.
32
• Sosyal-İş Gazetesi
İzmir Tabip Odası’nda
7. dönem TİS bağıtlandı
Sendikamız ile İzmir Tabip Odası arasında, 01.07.2011 –
30.06.2013 yürürlük süreli 7. dönem toplu iş sözleşmesi bağıtlandı. 14ç06ç2011 tarihinde imzalanan sözleşemede, bir önceki
sözleşmede yer alan işyeri kurulu, iş güvencesi hükümleri, kıdem
tazminatları, sosyal izinler gibi haklar aynen korunurken parasal
hükümlerde aşağıdaki kazanımlar elde edildi:
Toplum Gönüllüleri
Vakfı’nda toplu
sözleşme bağıtlandı
Birinci dönem birinci altı aylık ücret zammı, seyyanen 75 TL olarak belirlenirken, bu zam uygulandıktan sonra, üyenin ücretinin
aşağıdaki taban ücretlerin altında kalması durumunda ücret aşağıdaki miktarlara çekilecek:
Taban Ücretler:
Grup Tanımları
Taban Ücretler
1. Yardımcı Büro Elemanı
net 850,00 TL
2. Destek Hizmetleri
net 1050,00 TL
3. Teknik Eleman ve Birim Sekreterleri
net 1250,00 TL
4. Bilgi İşlem ve Masaüstü Yayıncılık
net 1300,00 TL
Birinci Dönem İkinci altı aylık zam, 31.12.2011 tarihindeki net ücretlere TÜFE+3 olarak;
İkinci dönem ikinci altı aylık zam TÜFE+3 olarak;
İkinci dönem ikinci altı aylık ücret zammı ise TÜFE+3 olarak belirlendi.
İkramiye: Üyelere her yıl Ocak ve Temmuz aylarında birer aylık
ücret tutarında ikramiye ödenmesi kararlaştırıldı.
Tazminatlar ve Sosyal Yardımlar ise şu şekilde belirlendi:
Veznedar ve mutemetlere %10 oranında kasa tazminatı, il dışında geçici olarak görevlendirilenlere her gün için yevmiyesinin
%50’si tutarında geçici görev ödeneği ile ulaşım, konaklama, yemek parası vb. giderleri için fatura karşılığı ödenecek yolluk, her
hizmet yılı için 18,00 TL kıdem zammı.
Sendikamızın örgütlü bulunduğu Toplum Gönüllüleri Vakfı işyerinde, 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi bağıtlandı.01.01.2011-31.12.2012 tarihleri arasında yürürlükte kalacak 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi, 30 Mart 2011 tarihinde
törenle imzalandı. Bağıtlanan sözleşmeyle mevcut haklar
korunurken ücretlerde sağlanan artışlar şu şekilde belirlendi:
Sendika üyesi işçilerin 31 Aralık 2010 tarihindeki ücretlerine;
1.700 TL’nin altında ücret alanlara 130 TL, 1.700-2.500 TL
arasında ücret alanlara 120 TL, 2.500 TL üzeri ücret alanlara
ise 50 TL seyyanen zam uygulanacak. İkinci yıl ücretleri ise
Enflasyon+3 puan olarak belirlendi.
Sözleşmeyle, Aralık ayında ödenmek üzere yılda 1 maaş tutarında ikramiye ile yapılacak değerlendirme sonucu belirlenecek ‘başarı primi’ ödenmesi kararlaştırıldı.
Sosyal Yardımlar
Sosyal yardımlar ise şu şekilde karar altına alındı:
Çocuk yardımı: Devlet Memurları Yasasına göre belirlenen aile
ve çocuk yardımı miktarları yapılması;
Taşıt Ödeneği: Sendika üyesi işçilere ise geliş ve gidiş yol
ücretlerini karşılamak için IETT Mavi Kart kuponu tutarını her
ay net olarak ödenir.
Evlenme Yardımı: Üyenin evlenmesi halinde 30 günlük net ücreti tutarında evlilik yardımı yapılması; evlenenler aynı işyerinde
çalışıyorsa bu yardımın ikisine birden yapılması;
Çocuk Ödeneği: 657 Sayılı Yasa uyarınca belirlenen kriterler çerçevesinde ödenir.
Doğum Yardımı: Üyenin eşinin veya kendisinin doğum yapması
halinde 10 günlük ücret tutarında yardım yapılması;
Evlenme Ödeneği: Evlenen her üyeye 1 maaş tutarında evlenme ödeneği yapılır.
Ölüm Yardımı: İşkazası sonucu ölümde .et 16.000,00 TL, normal ölüm halinde 800,00 TL, üyenin ana, baba eş ve çocuklarının
ölümü halinde 10 günlük ücret tutarında ölüm yardımı yapılması;
Doğum Ödeneği: Üyenin veya eşinin doğum yapması halinde belgelemek koşuluyla işçiye 1 maaş tutarında doğum
ödeneği yapılır. Çocuğun ölü doğması halinde doğum ve
ölüm ödeneği birlikte ödenir.
Yemek Yardımı: çalışılan günlerde her gün için net 12,50 TL yemek yardımı yapılması
Ulaşım Yardımı: Üyelerin işe geliş gidişi için aylık zorunlu yol
ücretinin ödenmesi;
Öğrenim Yardımı: Her yılın eylül ayı başında Okulöncesi ve İlköğretimdeki çocuk için net 450,00 TL, Lisedeki çocuk için net
500,00 TL, yükseköğrenimdeki çocuk için net 550,00 TL öğrenim
yardımı yapılması;
Yakacak Yardımı: Her yıl Mart ve Ekim aylarında net 470,00 TL
yakacak yardımı uygulanması kararlaştırıldı.
Sosyal yardımların, ücretlere gelen zam oranında arttırılması da
karar altına alındı.
Taşınma Ödeneği: Sendika üyesi işçinin taşınması halinde
işçiye net 300,00 TL ödeme yapılır. (En fazla yılda bir kez
olmak üzere)
Ölüm Ödeneği: İşveren, işyerinde çalışan sendika üyesi
işçinin ölümü halinde yasal mirasçılarına 1 maaş tutarında
ölüm yardımı yapar.
İşveren, işçinin iş kazası sonucu ölmesi halinde yasal mirasçılarına net 1.000,00 TL ölüm ödeneği yapar.
Ayrıca üyelere Özel Sağlık Sigortası yapılması da kararlaştırıldı.
Sosyal-İş Gazetesi •
TUNCELİ BAROSUNDA İLK
SÖZLEŞME SEVİNCİ
33
Peyzaj Mimarları Odası’nda
sözleşme bağıtlandı
Sendikamızın yeni örgütlendiği Tunceli Barosu
işyerinde örgütlenme mutluluğu TİS bağıtlanmasıyla taçlandırıldı. 1 Nisan 2011 – 31 Aralık
2012 tarihleri arasında yürürlükte kalacak sözleşmeyle kazanılan haklar şöyle:
İş güvencesine ilişkin olarak çeşitli maddelerle
karar alınarak üyelerin iş güvencesi kapsamına sokulması sağlanırken, başka bir madde ile
işyeri sendika temsilcilerinin iş güvencesi ayrıca sağlandı. Öte yandan tarafların belirleyeceği ikişer kişiden oluşan bir işyeri kurulu oluşturuldu. Kurulun, iş değerlendirmesi, işyerinin
verimli çalışması, iş ve işyerlerinin planlaması,
işçi sağlığı ve iş güvenliği, iş gücünün eğitimi ve niteliklerinin geliştirilmesi için taraflarca
kendisine getirilecek konularda görüş ve önerileri belirlemesi; iş disiplini ile bağdaşmayan
durumlarda Disiplin Kurulu sıfatı ile karar alması; sözleşmenin uygulanmasında doğacak
aksaklıkları karara bağlaması; iş akitlerinin
tazminatlı veya tazminatsız sona erdirilmesini
karara bağlaması ve izin kurulu olarak da görev yapması kararlaştırıldı.
Akdedilen sözleşmede deneme süresi 1 ay
olarak belirlenirken, haftalık çalışma süresi 40
saat olarak belirlendi. Kadın işçilerin ise yasada 8+8 hafta olan doğum izinleri, sözleşme ile
8+10 hafta olarak kararlaştırıldı.
Yıllık ücretli izin süreleri de hizmet süresi 5
yıla kadar olanlar için 20 işgünü; 5-10 yıl arası
olanlar için 25 işgünü; 10 yıldan fazla olanlara
için 30 işgünü olarak belirlendi.
Günlük taban ücretin net 47 TL olarak belirlendiği sözleşmede, birinci yıl ücret zammı %6,
ikinci yıl ücret zammı ise %10 olarak belirlendi.
Sözleşmeyle, üyelere 30 günlük ücret tutarında yılda üç ikramiye hakkı da sağlandı. Ayrıca
işçinin işyerinde geçirdiği her hizmet yılı için
yılda 5,00 TL kıdem zammı alması da kararlaştırıldı.
Sosyal yardımlar ise aşağıdaki şekilde belirlendi:
Öğrenim yardımı: Anaokulu veya kreşe giden
çocuk için net 100 TL; İlköğretime giden çocuk
için 150 TL, Liseye giden çocuk için 200 TL,
yükseköğrenim öğrencisi için 250 TL
Doğum yardımı: Çocuğunun doğumunu belgeleyen her işçiye doğan her çocuk için net
100 TL
Ölüm yardımı: Üyenin eşi, çocuğu, kardeşi,
anne veya babasının ya da bakmakla yükümlü olduğu yakınlarından birinin ölümü halinde
750 TL ölüm yardımı.
Sendikamız ile Peyzaj Mimarları Odası arasında 01.07.201131.12.2013 yürürlük süreli 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 27 Temmuz
2011’de imzalandı. Bağıtlanan sözleşmede işyeri kurulu, sosyal izinler, işgüvencesi gibi kazanılmış haklar korunurken, doğum izni 16 haftadan (8+8) 18 haftaya (8+10) çıkarıldı. Ücretli izin süreleri de eski
sözleşmeye göre arttırılarak, hizmet süresi 5 yıla kadar olanlar için 16
işgünü, 5 ila 10 yıl arasında hizmeti olan işçiler için 23 işgünü ve daha
fazla hizmeti olan işçiler için 30 işgünü olarak belirlendi.
Ücret Zamları: Taban ücretlerin 700,00 TL olması kararlaştırken, 2012
yılı için uygulanacak Ücret zammı 31.12.2011 tarihindeki ücretlerine
%3; 2013 yılı ücret zammı ise 31.12.2012 tarihindeki ücretlerine %4
olarak belirlendi. Bunların yanı sıra Mart ve Eylül aylarında ödenmek
üzere 15’er günlük ücret tutarında 2 ikramiye ödenmesi sağlandı. Ayrıca üyenin her hizmet yılı için 5,00 TL kıdem zammı alması da sağlandı.
Sosyal yardımlar ise şu şekilde belirlendi:
Yılbaşı ve Bayram Yardımı: 2011 ve 2012 yılları için 125,00 TL, 2013
yılı için 150,00 TL
Yemek Yardımı: 1 Ocak 2012’den itibaren 185,00 TL, 1 Ocak 2013’ten
itibaren 200,00 TL
Ulaşım yardımı: Günlük 2 otobüs bileti bedeli
Hastalık Yardımı: SSK tarafından verilen geçici işgöremezlik ödeneğinin işverene ödenmesi koşulu ile işgöremezlik durumunda ücretin tam
olarak ödenmesi sağlandı.
34
• Sosyal-İş Gazetesi
İSTANBUL TABİP ODASI’NDA TİS BAĞITLANDI
Sendikamız ile İstanbul Tabip Odası’nda
1 Temmuz 2011-30 Haziran 2013 yürürlük süreli 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesi
anlaşmayla sonuçlanarak imzalandı.
Sözleşmede mevcut haklar korunurken
ücret zamları ile ilgili maddeler şöyle:
Birinci yıl zammı: Taban ücretler 919,68
TL ile 1466,11 TL arasında değişirken
birinci yıl zammı olarak %7,24 olarak
belirlendi. Ayrıca 40 TL seyyanen ücret
zammı yapılması da kararlaştırıldı.
İkinci yıl zammı: İkinci yıl zammı
TÜFE+1 olarak kararlaştırıldı.
İkramiye: Sendika üyelerine 4 aylık ücretleri tutarında ikramiye 12 eşit ayda
ödenerek verilir.
Kıdem zammı: İşçinin her hizmet yılı
için aylık net taban ücretlerinin %2’si kıdem zammı olarak ücrete ilave edilir.
ğını belgeleyen üyeye net 73,89 TL
Doğum Yardımı: 123,15 TL
Yönetici Sekreter Tazminatı: Taban
ücretine ilaven ayda net 760,03 TL
TAZMİNATLAR
Özel Hekimlik Bürosu Sorumlusu
Tazminatı: net 171,58 TL
Ölüm Yardımı: İşçinin ölümü halinde
613,41 TL. İşçinin bakmakla yükümlü
olduğu eşi veya çocuğunun ölümünde
204,07 TL; ana, baba, kayınpeder, kayınvalide ve kardeşinin ölümü halinde
102.04 TL. İşçinin iş kazası sonucu ölümü halinde ise 9.923,78 TL
Kasa tazminatı: Mutemet ve veznedarlara aylık taban ücretinin %10’u; muhasebe personeline ise %5’i kadar kasa
tazminatı ödenir.
SOSYAL YARDIMLARDAN BAZILARI
Öğrenim tazminatı: Yükseköğrenim yapan üyeye net 146,60 TL
Çocuk yardımı: 0-6 yaş aralığındaki her
çocuk için net 58,65 TL; 6 yaş ve üzeri
çocuk için 49,27 TL
Yemek Yardımı: 375,34 TL
Dil tazminatı: Yabancı dil eğitimi yaptı-
Evlenme Yardımı: 584,10 TL
Yakacak yardımı: Her ay 117.88 TL
Gıda yardımı: 469,71 TL
EGE ŞEHİR PLANLAMA İLK SÖZLEŞME SEVİNCİ
Sendikamız ile yeni örgütlendiğimiz İzmir
Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan Ege
Şehir Planlaması Enerji ve Teknolojik İşbirliği Merkezi Anonim Şirketi arasında
sürdürülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine
uyuşmazlık tutulmuş ve sendikamız grev
kararı almıştı. Grev kararı alınmasından
sonra da sürdürülen görüşmeler sonucunda anlaşma sağlanarak işyerindeki
ilk toplu sözleşme 20 Temmuz tarihinde
imzalandı.
nım sağlandı. Buna göre ihbar önelleri
şu şekilde belirlendi: İşi 6 aydan az sürmüş üye için 4 hafta; 6 ay-1,5 yıl için 8
hafta; 1,5 yıl-3 yıl için 12 hafta; 3 yıl ve
daha fazla için 16 hafta.
Bağıtlanan sözleşmeyle iş güvencesi,
sendika temsilcilerinin güvencesi gibi temel haklar kazanılırken, tarafların ikişer
üyeyle temsil edildiği disiplin kurulu oluşturulmasına da karar verildi.
1. yıl birinci 6 ay için enflasyon; 1. yıl
ikinci altı ay için enflasyon; 2. yıl birinci
altı ay için enflasyon; 2. yıl ikinci altı ay
için enflasyon oranında zam yapılması
kararlaştırıldı. Bunun yanı sıra sözleşmenin her yılı için 30 günlük ücret tutarında ikramiye de elde edilen kazanımlar
arasında.
Yıllık ücretli izin süreleriyle ilgili olarak;
hizmet süresi 1-5 yıl olanlara 20 işgünü; 5-15 yıl olanlara 25 işgünü, 15 yıl ve
daha fazla olanlara 30 işgünü yıllık ücretli izin verilmesi kararlaştırıldı.
Sözleşmeyle ihbar önellerinde de kaza-
Kıdem tazminatının her kıdem yılı için
60 gün üzerinden hesaplanmasının kararlaştırıldığı sözleşmede, tazminatın,
işçinin ölümü halinde her yıl için 90 gün
üzerinden hesaplanması öngörüldü.
Ücret zamları ise şöyle:
Sosyal yardımların bazıları ise şu şekilde belirlendi:
Aile ve çocuk yardımı: Devlet memur-
ları yasasındaki belirtilen aile ve çocuk
yardımı
Evlenme yardımı: net 300 TL olarak
belirlendi. Evlenenler aynı işyerinde çalışıyorsa her ikisine de ayrı ayrı yardım
yapılması kararlaştırıldı.
Doğum yardımı: Üyenin kendisinin
veya eşinin doğum yapması halinde net
200 TL doğum yardımı
Ölüm yardımı: Üyenin iş kazası sonucu ölümü halinde 2.000 TL, normal ölüm
halinde 500 TL; ana, baba, eş ve çocukların ölümü halinde ise 150 TL
Öğrenim yardımı: Her yıl Eylül ayında
ödenmek üzere ilköğretimdeki çocuk için
300 TL; Lisedeki çocuk için 450 TL; yüksek öğrenimdeki çocuk için 650 TL
Bayram yardımı: Ramazan ve Kurban
bayramlarında 80 TL
İzin yardımı: Üyelere yıllık izne çıkmadan önce 200 TL
Sosyal-İş Gazetesi •
PAYLAŞTIKLARIMIZ
MUTLULUKLARIMIZ
ÜZÜNTÜLERİMİZ
SOSYAL-İŞ
SOSYAL-İŞ
Sosyal-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu Üyesi Nesimi
Turgut’un torunu, Genel Merkez çalışanlarından Saadet
Ateş’in ve İstanbul Şube çalışanlarından Filiz Özdilkural
Kalender’in ise kızları oldu.
Sosyal-İş Sendikası İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi,
Ünibel çalışanı Ersoy Taşdemir’in çocuğu ameliyat oldu.
İzmir Şube Saymanı ve Metro Gaziemir çalışanlarından
Ayşe Kavascık babasını ve ablasını kaybetti.
METRO ALANYA
METRO MAMAK
Metro Antalya Mağazası işyeri sendika baştemsilcisi
Musa Dağ’ın ikiz çocuğu oldu.
Sendikamız Genel Disiplin Kurulu Üyesi, Metro Grosmarket Mamak Mağazası İşyeri Sendika Baştemsilcimiz
Serdal Aytekin babasını, İsmail Koluaçık babaannesini, Sinem Yanar Kocamaz ise annesini kaybetti. Abdil
Ünlü’nün annesi, Arzu Çalışkan’ın eşi, işyeri sendika
temsilcimiz Fuat Muci’nin eşi ameliyat oldu.
METRO ETLİK
Metro Grosmarket Etlik Mağazası çalışanlarından Levent
Güzel’in, Selim Çetintaş’ın oğulları, Erkan Ok’un ise kızı
oldu. Nilüfer Kocataş, Lokman Ercan evlendi.
METRO PENDİK
Metro Grosmarket Pendik Mağazası çalışanlarından
Öner Keskin’in ve Dudu Genç’in oğulları, İbrahim Şahin’in
Cansu Sevin’in, Nevin Aslan’ın ve Orhan ile Ayşe Tok’un
kızları oldu. Bahtiyar Aşan evlendi.
METRO MAMAK
Metro Grosmarket Mamak Mağazası çalışanlarından Halil Dikici’nin, Hüseyin Yeraltı’nın kızları oldu. Duygu Irgat,
Özlem Pusat, Ferah Koruyucu evlendi.
METRO GAZİEMİR
Metro Grosmarket Gaziemir Mağazası çalışanlarından Fidan Sezer evlendi.
ÜNİBEL
Ünibel çalışanlarından Mustafa Vangöl’ün, Sevda Şafak
Tanfener’in kızları, Gürsoy Taşdemir’in, Sevcan Saygı’nın
ise oğulları oldu.
MANİSA TABİP ODASI
Manisa Tabip Odası çalışanlarından Ayfer Hardal Yalçın’ın
ve Filiz Karaca Çalışkan’ın oğulları; İzfaş çalışanlarından
Bülent Bektaş’ın kızı, Uğur Buran’ın ise oğlu oldu.
ORDU ÜNİVERSİTESİ METSAN LTD. ŞTİ.
Ordu Üniversitesi Metsan Ltd. Şti. Çalışanlarından Mehmet Mert’in oğlu, Şeyda ile Çağatay Gülmez’in kızları,
Murat Keskin’in ise ikiz çocukları oldu.
GENEL-İŞ
Genel-İş Sendikası İzmir 5 No’lu Şube çalışanlarından Nilüfer Şen evlendi.
İZFAŞ
İzfaş çalışanlarından Belce Tanık, Kadir Oruç evlendi.
İSTANBUL BAROSU
İstanbul Barosu çalışanlarından Yadigar Günay, Zafer Öztürk, Ayşegül Kaçdı evlendi.
Üyelerimizi kutluyor; minik bebeklere hoşgeldin diyor, yeni evli çiftlere ömür boyu mutluluklar diliyoruz.
METRO ETLİK
Metro Grosmarket Etlik Mağazası çalışanlarından Fatma Gümüştepe babasını kaybetti.
METRO KONYA
Metro Grosmarket Konya Mağazası işyeri sendika temsilcimiz Yasin Yılmaz anneannesini kaybetti.
METRO GAZİEMİR
Metro Grosmarket Gaziemir Mağazası çalışanlarından
Ferit Öztürk mide kanaması geçirdi. Mustafa Varlı ise
ayağını çatlattı.
DEVLET MALZEME OFİSİ
DMO Elazığ Bölge Müdürlüğü çalışanlarından Mehmet
Demirbağ anjio oldu. DMO Trabzon Bölge Müdürlüğü
çalışanlarından Nevzat İskender annesini kaybetti.
İSTANBUL BAROSU
İstanbul Barosu çalışanlarından Onur Kalemci, Sevil
Işıklı İle Hasan Güleryüz ve Hüseyin Güleryüz’ün babası İstanbul Barosu emektarlarından Haydar Güleryüz;
ameliyat oldu. Ayşegül Kaçdı babasını kaybetti.
ÇANKAYA BELDE AŞ
Çankaya Belde A.Ş çalışanlarından Meral Çıtak teyzesini kaybetti.
JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
Jeoloji Mühendisleri Odası Genel Merkez çalışanlarından Serdal İlhan annesini, JMO Trabzon Şube çalışanlarından Münevver Eroğlu babasını kaybetti.
ÜNİBEL
Ünibel çalışanlarından Özkan Ertanç amcasını kaybetti.
GENEL-İŞ
Genel-İş Sendikası işyeri sendika temsilcimiz Kazım
Demir annesini kaybetti.
Yakınlarını kaybedenlerin acılarını paylaşıyor,
başsağlığı diliyoruz.
Ameliyat olanlara acil şifalar diliyoruz.
35
36
• Sosyal-İş Gazetesi
On binler çok ses, tek yürek oldu:
Herkese sağlık, güvenceli iş, güvenli gelecek!
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve
Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
(SES), Türk Eczacıları Birliği TEB), Türk
Diş Hekimleri Birliği (TDB) , Dev Sağlıkİş’in de aralarında olduğu 16 örgütün
çağrısıyla Ankara’da sağlıkta özelleştirmeye karşı bir miting gerçekleştirildi. On
binlerce emekçi, Ankara’da “çok ses, tek
yürek” oldu. Ankara Garı’ndan Sıhhiye
Meydanı’na yürüyen sağlık emekçileri,
emek ve demokrasi güçlerinin de katılımı ile hep bir ağızdan “Nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz, eşit sağlık hizmeti” istedi,
AKP’nin sağlık politikalarına “hayır” dedi.
Sendikamız da “Taşeron sağlığa zararlıdır” pankartı ile mitingde yerini aldı.
Kışı bahara çevirdiler
Günlerdir klipli, afişli, sloganlı çalışmalarla Ankara’da “çok ses tek yürek” olma
çağrıları yapan doktorlar, eczacılar,
hemşireler ve teknisyenlerin de aralarında bulunduğu sağlık emekçileri sabah
erken saatlerde Ankara Garı önünde
toplandı. Günlerdir dondurucu bir soğuğun olduğu Ankara’ya gelen sağlıkçılar
deyim yerindeyse “kışı bahara çevirdi”,
güneşi de beraberinde getirdi, beyaz önlükleri, balonları, pankart ve dövizleriyle
Ankara’yı beyaza boyadı. Yürüyüş kortejinin en önünde, “Sağlıkta özelleştirmeye
karşı çok ses, tek yürek” pankartı açıldı.
Alanın her tarafında yürüyüş ve mitingin
ana teması olan, “Herkese sağlık, güvenli gelecek” pankart ve dövizleri açıldı.
‘Taşeron sağlığa zararlıdır’
Konya Selçuk Üniversitesi, Ordu Üniversitesi, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi ve Bursa Uludağ Üniversitesi’nde
taşeron şirketlerde çalışan üyelerimiz
sabah saatlerinde Ankara’ya gelerek,
Ankara’daki diğer işyerlerinde çalışan üyelerimizle buluştu. Türk Patent
Enstitüsü’nde işten çıkarılan üyelerimiz
de mitinge katıldı. Sosyal-İş’liler, “Taşe-
ron sağlığa zararlıdır” pankartı arkasında, on binlerce emekçi ile birlikte Sıhhiye
Meydanı’na yürüdü. Sendikamız üyeleri
sık sık, “Sağlık haktır satılamaz”, “Herkese sağlık, güvenli gelecek” ve “Yaşasın iş, ekmek, sağlık mücadelemiz”
sloganlarını attı. Sosyal-İş kortejinde en
çok öne çıkan konu ise “taşeronlaştırma”
oldu. Farklı illerde, farklı üniversitelerde
sendikamız çatısı altında örgütlenen taşeron şirket işçileri, taşeronlaştırmanın
sağlıksız bir çalışma biçimi olduğuna
dikkat çekti. “Taşeron gidecek, zulüm bitecek”, “Taşeron sağlığa zararlıdır”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek” sloganları
sık sık Sosyal-İş Sendikası kortejinden
yükseldi. Yürüyüş oldukça coşkulu bir
biçimde gerçekleşti. Taşeron sağlık işçilerini örgütleyen kardeş sendikamız Dev
Sağlık-İş de, yürüyüş boyunca sağlıkta
taşeronlaştırmaya dikkat çekerek, sağlık
işçilerine güvenceli, kadrolu iş talep etti.
Genel merkezimizde toplantı
Mitingin ardından sendikamız üyeleri,
sendikamız genel merkezinde bir araya
geldi. Farklı işyerlerinden gelen üyelerimiz, taşerona karşı yürütülen örgütlenme çalışmalarına ilişkin görüşlerini
aktardı. Üyelerimiz bu mücadelede birbirleri ile dayanışma içinde olacaklarını
vurguladı. Sendikamız Genel Başkanı
Metin Ebetürk ise taşerona karşı yürütülen mücadelenin büyüyerek süreceğini
vurguladı ve üyelerimize birlik ve dayanışmalarını güçlendirme çağrısı yaptı.
Sosyal-İş Gazetesi •
37
Sendikamız uluslararası dayanışmayı güçlendiriyor
Sendikamız ile Eski Sovyet Ülkelerini oluşturan 15 ülkeden
sendikaların üyesi olduğu “Uluslararası Ticaret, Yemek, Tüketici Kooperatifleri ve Çeşitli Girişimlerde Çalışan İşçilerin
Sendikalarının Konfederasyonu” (CCWU) arasında bir işbirliği anlaşması imzalandı. 15 Haziran’da Antalya/Side’de
gerçekleştirilen törene sendikamızdan Genel Başkan Metin
Ebetürk, Genel Sekreter Celal Uyar ve Antalya Şube Başkanı Metin Özboz katıldı.
Genel Başkan Metin Ebetürk yaptığı konuşmada, sermayenin giderek küreselleştiğini ifade ederek, “Sermaye küreselleşirken, emekçiler ulusal sınırlar içinde sermayeye ucuz
işgücü olarak sunuluyor. Çok uluslu şirketler, emek maliyetlerini aşağıya indirmenin yolunu arıyor. İşte böyle bir süreçte,
uluslararası dayanışmanın, uluslararası sendikal birliğin ve
örgütlenmenin önemi daha da artıyor. Tüm dünyayı egemenliği altına alan neoliberal küreselleşmeye karşı emeğin küresel direniş cephesini oluşturmak gerekiyor” dedi.
Ebetürk “Sosyal-İş Sendikası olarak eski Sovyet ülkelerindeki kardeş sendikalarımız ile bir işbirliği ve dayanışma sürecini
başlatmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu işbirliği ve dayanışmanın, bugün imzalayacağımız anlaşma ile kurumsal
bir boyut kazanacak olması da ayrıca büyük önem taşıyor.
Dilerim, bu işbirliğini hep birlikte yaşama geçireceğiz. Sizleri
ülkemde görmekten dolayı çok mutluyum” şeklinde konuştu.
Uluslararası Ticaret, Yemek, Tüketici Kooperatifleri ve Çeşitli Girişimlerde Çalışan İşçilerin Sendikalarının Konfederasyonu (CCWU) Genel Başkanı Bayan Mitrofanova Pavlovna
Valentina ise yaptığı konuşmada konfederasyon hakkında
bilgi verdi. Valentina, 105 yıl önce kurulan konfederasyonun
9 milyon üyesi bulunduğunu, 5 yılda bir kongre topladıklarını
ve her yıl üye ülkelerin birinde danışma toplantısı yaptıklarını anlattı. Uluslararası sermayenin kendi ülkelerinde de hızla büyüdüğünü, bununla beraber yüzlerce sorun yarattığını
anlatan Valentina, “Bu konuda uluslararası dayanışmaya ve
birlikte mücadeleye ihtiyaç duymaktayız. Uluslararası firmalarla mücadelede yeni yolları birilikte bulmalıyız.” şeklinde
konuştu. Valentina, imzalanan işbirliği anlaşmasının mücadeleye katkı sağlayacağına inandığını ifade etti. Valentina bir
sonraki ortak toplantıyı Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi
ülkelerden birinde yapmak üzere sendikamızı davet etti.
SENDİKAMIZ SOSYAL-İŞ İLE ULUSLARARASI
TİCARET, YEMEK, TÜKETİCİ KOOPERATİFLERİ
ve ÇEŞİTLİ GİRİŞİMLERDE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN
SENDİKALARININ KONFEDERASYONU (CCWU)
ARASINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI
38
• Sosyal-İş Gazetesi
Sosyal-İş tüm emekçilerle birlikte 3 Nisan’da haykırdı:
TAŞERONU YENECEĞİZ! HER YERDE!
Sendikamızın da aralarında olduğu kimi kuruluşlar tarafından düzenlenen Güvenceli İş, İnsanca Yaşam Mitingi, 3 Nisan 2011’de Ankara’da yapıldı. Mitinge katılan binlerce kişi
taleplerini haykırarak insanca yaşam ve güvenceli iş istediler.
Saat 11.00 sularında Dikimevinde toplanan kitle, miting alanı olan Kolej Kavşağı’na kadar sloganlarla yürüdü. Yürüyüşte sık sık “Direne direne kazanacağız”, “Taşeron gidecek güvence gelecek”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek”
gibi sloganlar atılırken, MESS’e karşı greve çıkan Birleşik
Metal-İş başta olmak üzere, direnişteki diğer işçiler de mitinge güçlü bir soluk oldular.
Sosyal-İş Gazetesi •
39
SENDİKAMIZ ALANDAYDI
Sendikamız, yaklaşık 100 üyemizin katılımıyla oluşturduğu kortejle alandaki
yerini aldı. Konya Selçuk Üniversitesi
işçileri, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi işçileri, Bursa Uludağ Üniversitesi,
Türk Patent Enstitüsü, Çankaya Belde
AŞ ve diğer işyerlerinden üyelerimizin
oluşturduğu kortejde, en önde taşınan
sendikamız pankartının ardında Çankaya Belde AŞ işçileri imzalı “Sendika Hakkımız Engellenemez” pankartı, “Taşerona son vereceğiz” pankartı ile “Taşeronu
yeneceğiz, her yerde” pankartları taşındı. Miting boyunca sendikamız kortejinden sık sık “Taşeron gidecek zulüm bitecek”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek”,
“İnadına sendika inadına DİSK”, “Belde
işçisi kazanacak” gibi sloganlar yükseldi.
Mitinge yazılı ve görsel basının ilgisi de
yoğundu. Basın mensupları, Türkiye’nin
dört bir yanından gelen işçiler ve kurum
temsilcileriyle röportajlar gerçekleştirerek görüşlerini aldılar. Genel Başkan
Metin Ebetürk, bir televizyona verdiği
röportajda “Bu ülkede hızla taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, hakların gas-
pına doğru giden bir yol var. Biz bu duruma ‘dur’ diyoruz. Bu miting bir ilk adım
sayılabilir” şeklinde konuştu.
40
• Sosyal-İş Gazetesi
Uludağ Üniversitesi işçileri hakları için eylem yaptı
Sendikamız üyesi Uludağ Üniversitesi
işçileri, kısıtlanan yıllık ücretli izin hakları için eylem yaptı. Rektörlük binasına
yürüyen yaklaşık 200 işçi, yıllık ücretli
izinlerinin tam olarak verilmesini ve işçilerin Üniversite Rektörlüğünün işçisi olduğunu tescil eden mahkeme kararının
uygulanmasını talep etti. İşçiler, mahkeme kararı uyarınca taşeron şirketin değil
üniversitenin işçisi olduklarını vurgulayarak, yıllık izin dilekçelerini Üniversite
Rektörlüğü’ne verdi.
Öğle tatilinde Anfi Tiyatro önünde toplanan işçiler, “DİSK Sosyal-İş Sendikası
Uludağ Üniversitesi Çalışanları” yazılı bir pankart açarak, Rektörlüğe doğru
alkış ve ıslıklarla yürüyüşe geçtiler. Eyleme DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve
Dev Sağlık-İş ile KESK’e bağlı SES ve
Halkevleri yönetici ve üyeleri de destek
verdi.
‘Biz Rektörlüğün işçisiyiz’
“Yıllık ücretli izin hakkımızı istiyoruz”,
“Yıllık izin hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz”,
“Taşeron modern kölelik düzenidir” ve
“Mahkeme kararı uygulansın” yazılı dövizler taşıyan işçiler, “Biz Rektörlüğün
işçisiyiz”, “İzin hakkımız engellenemez”,
“İşçilerin birliği taşeronu yenecek”, “Taşeron gidecek zulüm bitecek” ve “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganlarını attılar.
Rektörlük önünde Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif, bir
açıklama yaptı. Kaşif, Sosyal-İş üyesi
bir grup işçinin yaptığı başvuru üzerine
Uludağ Üniversitesi ile taşeron şirket
arasındaki taşeronluk ilişkisinin hukuka aykırı olduğunun müfettiş raporu
ile tespit edildiğini söyledi. Bursa 3. İş
Mahkemesi’nin kararı ile hukuka aykırı taşeron uygulamasının kesinleştiğini
belirten Kaşif, “İş Yasası’nın 2. Maddesi
uyarınca taşeronda çalışan tüm işçiler,
hem de işe ilk girdikleri tarihten itibaren
Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’nün işçisi haline gelmiştir” dedi.
‘Mahkeme kararı
uygulanmıyor’
Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Kaşif, Anayasa uyarınca mahke-
me kararlarının uygulanmasının zorunlu
olduğunu anımsatarak, “Ancak Uludağ
Üniversitesi Rektörlüğü mahkeme kararından bu yana 3,5 ay geçmesine rağmen mahkeme kararı uygulamak için
bir adım atmamıştır” dedi. Üniversitenin
işçilerin sigorta primleri ve ücretlerini yatırmak zorunda olduğunu ancak bunu
yapmadığını belirten Kaşif, “Yaklaşık
680 işçi kağıt üzerinde hala taşeron şirketin işçisiymiş gibi gözükmektedir” diye
konuştu.
Sadaka değil, yıllık izin
Kaşif, mahkeme kararının uygulanmaması sorunun yıllık ücretli izinlerde bir
kez daha görüldüğünü belirtti. Kaşif,
sendikamızın bir bildiri yayınlayarak izinler verilmediği takdirde eylem yapacağını duyurması üzerine Rektörlüğün sorunun çözüleceği sözünü verdiğini söyledi.
Rektörlüğün taşeron şirket ile bir toplantı
yaparak, tüm işçilere kıdemleri kaç yıl
olursa olsun 14 gün izin verme kararı
aldığını söyleyen Kaşif, sözlerini şöyle
sürdürdü:
“Oysa İş Yasası’nın 53. maddesine göre
kıdemi 1 yıl ila 5 yıl arasında olan işçilerin izni 14 gün, kıdemi 5 yıldan fazla 15
yıldan az olan işçilerin izni 20 gün, kıdemi 15 yıldan fazla olan işçilerin izni 26
gündür. Uludağ Üniversitesi’ndeki işçilerin çoğunun ise kıdemi 5 yıldan fazladır.
Hak ettikleri yıllık izin 14 gün değil, 20
veya 26 gündür. Sanki sadaka verir gibi
bir karar alınmıştır. Bunu kabul etmemiz
mümkün değildir”.
Rektörlüğe çağrı
Kaşif, Üniversite Rektörlüğüne seslenerek, “Bursa 3. İş Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararı hiç zaman kaybetmeden
uygulanmalıdır. Üniversite Rektörlüğü,
680 işçinin işvereni olduğu gerçeğini kabul etmelidir. Yasal olarak hiçbir geçerliliği kalmamış olan taşeron ihalesi uygulamadan kaldırılmalıdır. İşçilerin sigorta
Sosyal-İş Gazetesi •
41
Uludağ Üniversitesi işçileri hakları için eylem yaptı
primleri ve ücretleri Üniversite Rektörlüğü tarafından yatırılmalıdır. İş Yasası
uygulanmalı, işçilere yıllık ücretli izinleri, kıdemlerine göre bizzat Rektörlük tarafından verilmeli, kıdemi 5 yıldan fazla
olan işçilere 20 gün, kıdemi 15 yıldan
fazla olan işçilere 26 gün izin kullandırılmalıdır” dedi.
Kaşif, taleplere karşılık verilmemesi durumunda üretimden gelen gücün kullanılması da dahil olmak üzere her türlü
eyleme başvuracaklarını vurgulayarak,
“Yalnızca Uludağ Üniversitesi’nde değil, Türkiye’nin dört bir yanında, modern
kölelik düzeni olan taşeron sistemine
son verilmesi için mücadele etmeye
devam edeceğiz. Güvenceli iş, insanca
yaşam için mücadelemizi yılmadan sürdüreceğiz” diye konuştu.
Ortak mücadele vurgusu
Eylemde bir konuşma yapan Dev
Sağlık-İş Sendikası Güney Marmara
Bölge Temsilcisi Derya Öztürk, Uludağ
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan
taşeron şirket işçilerinin Dev Sağlık-İş
Sendikası’nda örgütlendiğini ve hukuka
aykırı taşeron ilişkisinin mahkeme kararı ile kesinleştiğini anımsattı. Mahkeme
kararının uygulanması için kendilerinin
de mücadele ettiğini kaydeden Öztürk,
taşerona karşı yürütülen mücadelenin
ortaklaştırılmasının önemini vurguladı.
Birleşik Metal-İş Sendikası Bursa
Şube Başkanı ve DİSK Güney Marmara Bölge Temsilcisi Ayhan Ekinci
ise DİSK’e bağlı iki sendikanın Uludağ
Üniversitesi’nde taşeron sistemine karşı bir örgütlenme ve mücadele süreci
yürütmesinin önemini vurgulayarak,
DİSK’in bu mücadeleyi her türlü desteği
vereceğini vurguladı. Ekinci, Rektörlüğe mahkeme kararını uygulanması ve
işçilere yasal haklarının tanınması çağrısında bulundu.
Eylem, yıllık izin dilekçelerinin Rektörlüğe verilmesi ile son buldu.
42
• Sosyal-İş Gazetesi
İzmir Büyükşehir Belediyesi
baskınına ortak tepki
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 2 Mayıs’ta
gerçekleştirilen baskına, sendikamızın da aralarında
bulunduğu 4 sendika tepki gösterdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ve
bağlı şirketlerde örgütlü bulunan 4
sendikanın 3 Mayıs’ta yaptığı açıklamaya yaklaşık 5000 kişi katıldı. Belediye önünde gerçekleştirilen açıklama
Sosyal-İş, Genel-İş, Belediye-İş ve
Tüm Bel-Sen sendikaları tarafından
yapıldı. Açıklamaya sendikamızın örgütlü bulunduğu İzfaş, Ege Şehir Planlama AŞ, Ünibel AŞ, İBB Gençlik ve
Spor Kulübü Derneği başta olmak üzere çeşitli işyerlerinden üyelerimiz de
katılım gösterdi.
Sendikalar adına hazırlanan ortak
metni Belediye-İş Sendikası 4 No’lu
Şube Başkanı Cemal Küpeli okudu.
Sendikamızın da imzasının bulunduğu
açıklamada, yapılan baskının siyasi bir
operasyon olduğu inancı dile getirilerek, seçim öncesi gerçekleştirilen böyle bir operasyonun zamanlama açısın-
dan da siyasi bir
hamle düşüncesini doğurduğu ifade
edildi. Açıklamada
“Bu
soruşturma
kapsamında toplanan dosyalar ve
el konulan bilgisayarlar nedeniyle
şu anda Büyükşehir Belediyesi’nde
hizmetler aksatılmak istenmektedir. Bu girişim belediyede çalışan
emekçilerimizi psikolojik olarak etkilemekte ve iş verimini düşürmektedir.”
denildi. AKP’nin YGS’deki şifre skandalı başta olmak üzere ÖSYM’deki
ardı arkası kesilmeyen skandallarla ve
çeşitli illerde patlak veren rüşvet skandallarıyla gündeme gelmesine dikkat
çekilen açıklamada “Bu zihniyet İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan
yaklaşık 20 bin çalışanı zan altına koymuştur. Bu gerekçelerle soruşturmanın
bir an önce sonuçlandırılması ve kamuoyla paylaşılması gerekmektedir.”
denilerek “Emek cephesi olarak belediyenin gerçek sahipleri olan bizler ve
İzmir halkı adına, bu işin sonuna kadar
takipçisi olacağımızı burada hep birlikte haykırıyoruz” şeklinde konuşuldu.
Sendikaların ortak açıklamasından
sonra Belediye Bakanı Aziz Kocaoğlu
da söz alarak bir konuşma yaptı. Kocaoğlu uyguladıkları politikalar ve emeğe
gereken saygıyı gösterdikleri için iktidarın hedefi olduklarını kaydederek
“Benim mesai arkadaşlarımı bıraksınlar, beni alsınlar” şeklinde konuştu.
Polis, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve
bağlı şirketlere 2 Mayıs tarihinde ‘ihaleye fesat karıştırma’ iddiasıyla baskın
yapmış ve yaklaşık 50 kişiyi gözaltına
almıştı.
Sosyal-İş Gazetesi •
İzmir Şube Temsilciler
Kurulu toplandı
Sendikamız İzmir Şube Temsilciler Kurulu 27 Nisan’da sendika binasında toplandı. Toplantıya GYK Üyesi Engin Sezgin,
İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş ile işyeri
sendika temsilcilerimiz katıldı. Toplantıda işyerlerinde yaşanan sorunlar, TİS
görüşmeleri süren işyerleri hakkında
bilgilendirme ve 1 Mayıs gibi konular
43
görüşüldü. 1 Mayıs hazırlıklarının da
yapıldığı toplantıda oluşturulan çalışma
gruplarıyla döviz ve pankartlar hazırlanırken sloganlar da belirlendi.
Temsilciler Kurulu’nun ardından üye ve yöneticilerimiz 1 Mayıs hazırlıklarına yönelik olarak afiş ve dövizler hazırladılar
44
• Sosyal-İş Gazetesi
Üç fidan, çınarına kavuştu… Halit Çelenk’i Denizler’e uğurladık
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf
Aslan başta olmak üzere Türkiye’de
emek, demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinden yolu geçen birçok kurum ve
kişinin avukatlığını yapan, en zor dönemlerde DİSK ve DİSK yöneticilerinin
savunmanlığını üstlenen, tüm yaşamını
“sömürüsüz bir dünya” mücadelesine
adayan Halit Çelenk 5 Mayıs 2011’de
yaşama gözlerini yumdu. Deniz Gezmiş
ve arkadaşlarının idamının 39. yıldönümünde Çelenk, on binlerce kişi tarafından Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi.
Karşıyaka’nın üç fidanı, ölüm yıldönümlerinde çınarlarına kavuştu…
On binlerce kişi
Karşıyaka’daydı
Bütün ömrü boyunca işçilerin, emekçilerin, devrimcilerin, haksızlığa ve zulme
uğramış herkesin avukatlığını yapan
Halit Çelenk, uzun süredir mücadele ettiği hastalığına dün yenik düştü. Her yıl
6 Mayıs’ta Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan
ve Yusuf Aslan için yapılan anma töreni
bu yıl Denizlerin avukatı Halit Çelenk’in
cenaze töreni ile birlikte gerçekleştirildi.
Ankara ve Ankara dışından on binlerce
kişi, Çelenk’i son yolculuğuna uğurlamak ve Denizleri anmak için Karşıyaka
Mezarlığı’na adeta akın etti.
Enternasyonal Marşı ile
uğurlandı
Çelenk’in yakınları, dostları, mücadele
arkadaşları, çeşitli siyasi parti, sendika, meslek odası ve kitle örgütü üyeleri, “Mücadeleniz sürecek” vurgusuyla
Çelenk’i sonsuzluğa uğurladı. Lise ve
üniversite öğrencilerinin yoğun katılımı
dikkat çekti. Sık sık, “Halit Çelenk ölümsüzdür”, “Yusuf, Hüseyin, Deniz, sürüyor
sürecek mücadelemiz”, “Gün gelecek
devran dönecek katiller halka hesap
verecek” sloganlarının atıldığı törende,
Çelenk’in vasiyeti üzerine Enternasyonal Marşı çalındı.
DİSK ve sendikamız
törendeydi
Meslek hayatı sırasında DİSK eski Genel Başkanlarından Kemal Türkler ve
Abdullah Baştürk’ün de avukatlığını
yapmış olan, DİSK davalarında DİSK’in
ve Türkiye işçi sınıfının mücadelesinin
savunmanlığını yürüten Çelenk’i DİSK
üye ve yöneticileri de son yolculuğunda
yalnız bırakmadı. DİSK eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi ile DİSK Genel
Başkanvekili Tayfun Görgün’ün de hazır
bulunduğu törene, Sendikamız Genel
Başkanı Metin Ebetürk, Sendikamız Genel Yönetim Kurulu Üyesi Nesimi Turgut,
Sendikamız Ankara Şubesi yöneticileri
ve Sendikamız üyeleri ile Genel-İş Sendikası üye ve yöneticileri de katıldı.
Sosyal-İş Gazetesi •
Mücadeleyle geçen
onurlu bir yaşam
Halit Çelenk, 1922 yılında Antakya’da doğdu. 1944’te İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’ni bitiren Çelenk, Türkiye İşçi Partisi Ankara il yönetiminde sekreter ve genel
yönetim kurulunda üye olarak görev yaptı.
‘Mücadeleleri sürmeli’
Halit Çelenk’in kızı Ferda Özyurda, törende yaptığı konuşmada, “Bizler
burada Deniz, Yusuf, Hüseyin ve Halit Çelenk’e layık olmak istiyorsak,
onların mücadelelerinin meşalelerini hep birlikte kaldırmalıyız ve kararlılıkla ve inançla bu savaşı sürdürmeliyiz. Onlar ancak bu şekilde burada
ışıklar içinde yatabilirler” dedi. Çelenk’in diğer kızı Serpil Güvenç ise, “Bugün babamın, yoldaşımın Denizler’e katıldığı gün. Onların düşüncesiyle
sınıfsız bir dünya ve sömürüsüz bir toplum düşüncesiyle öyle yoğrulmuştu ki bu günü seçti ölürken. Babam baş eğmemeyi, inanmayı, dik durmayı
son nefesine kadar öğretti”
‘Üç fidanımızın yanına bir çınar getirdik’
Denizlerin mücadele arkadaşlarından Aydın Çubukçu “Halit Çelenk,
mücadele azmi ve kararlılığının son ürünü olarak bugün ölmeyi başardı.
Geçen yıl bu yılki anmada aramızda olacağını söylemişti. O düşünceleri, söyledikleri ve yazdığı her kelimeyle aramızda devrimci bir öğretmen
olarak var olmaya devam edecek. Üç fidanımız vardı şimdi yanına bir
çınar getirdik” dedi.
Konuşmaların ardından Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan mezarları başında anıldı ve ardından Halit Çelenk, vasiyeti üzerine Denizlere yakın bir mezara defnedildi. Tören, “emek, demokrasi ve bağımsızlık
mücadelesini büyüterek sürdürme” vurgusu ile sona erdi.
Çelenk, 1960’lı yıllarda İlerici Avukatlar Derneği ve yine Devrimci Avukatlar Derneği’nin
kurucu ve yöneticileri arasında yer aldı.
1965 yılında Fakir Baykurt’un başkanlığında
kurulan Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın
(TÖS) daha sonra kurulan Tüm Eğitim ve
Öğretim Emekçileri Birleşme ve Dayanışma
Derneği’nin (Töb-Der) hukuk danışmanlığını yapan Çelenk, 1968 yılında Türk Hukuk
Kurumu’nun ikinci başkanlığı, 1975 yılında
Çağdaş Hukukçular Derneği başkanlığı görevini yaptı
İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları
Vakfı’nın kurucuları arasında yer alan Çelenk, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde,
Dev-Genç, THKO, TİP, TKP, TSİP, Dev-Yol,
DİSK, Barış, Türkiye Yazarlar Sendikası,
Halkevleri Köy-Koop gibi davalarda avukatlık yaptı.
Barış davasında ve Aziz Nesin’in öncülüğünü yaptığı Dilekçe davasında sanık olarak yargılan ve beraat eden Çelenk, Nazım
Hikmet’in kız kardeşi Samiye Yaltırım tarafından kurulan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın yönetim kurulunda görev aldı,
Nazım Hikmet’e yapılan hakaret davalarında müdahil olarak Samiye Yaltırım’ın avukatlığını üstlendi.
Çelenk, başta Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan
ve Hüseyin İnan olmak üzere Taylan Özgür,
Mahir Çayan, Gün Zileli, Melih Pekdemir,
Kemal Türkler, Aziz Nesin, Mahmut Dikerdem, İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Dr. Erdal
Atabek, Vedat Türkali, Mihri Belli, Uğur
Mumcu, Remzi İmame, Mümtaz Soysal,
Bahri Savcı, Adalet Ağaoğlu, Işık Kansu,
Muzaffer İlhan Erdost, Süleyman Ege, Melike Demirağ, Sadun Aren, Abdullah Baştürk,
Vahat Erdoğdu, Seyhan Erdoğdu, Fakir
Baykurt, Talip Apaydın, Asım Bezirci, Arif
Damar, Öner Yağcı, M. Emin Değer’in de
aralarında bulunduğu önemli isimlerin avukatlığını üstlendi.
Halit Çelenk’in ‘’İdam Gecesi Anıları’’,
‘’THKO Davası, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve Arkadaşlarının Sorgu
ve Savunmaları’’, ‘’Devlet Güvenlik Mahkemeleri Niçin Kaldırılmalı?’’, ‘’Hukuksuz Demokrasi’’, ‘’Umut Hangi Dağın Ardında?’’,
‘’Barış Savaşçıları’’, ‘’Beş Kapı-Beş Kilit’’
adlı pek çok basılmış eseri bulunuyordu.
45
46
• Sosyal-İş Gazetesi
Kayıp Özgürlük filmi oyuncusu Vedat Perçin ile söyleşi
RÖPORTAJ: BAHA ÇITAKOĞLU / BİLGE ÇOBAN
Karanlıktan daha çocukken korkmaya başlarız. Çünkü karanlık bilinmeyendir, ürkütücüdür, bir adım öteyi görememektir, daha da kötüsü yalnızlıktır karanlık… İnsanoğlu bu, sevmez yalnızlığı hep aydınlık olsun ister etrafı, yan yana, kol kola birlikte yürümek ister.
Toplumsal bir karanlıktan bahsediyorsak eğer hemen yakın tarihimizde olan 12 Eylül darbesinin karanlığı karşılar bizleri. Gözaltına alınan binlerce
insan, idam edilenler, faili meçhuller, işten atılan öğretmenler, öğretim görevlileri, kapatılan sendikalar, dergiler, yayın evleri. Cezaevine gönderilen
gazeteciler, aydınlar, sendikacılar ve işçiler… Kısacası karanlığa mahkum edilmek istenen, yalnızlaştırılmak istenen ülkenin aydınlık yüzleri.
Sonrasında “89 bahar eylemleri” dediğimiz işçi eylemleriyle bir kez daha birlikte yan yana kol kola yürüyenleri gördük. Memleketimize baharı
getirenleri karşıladık hep birlikte. Bahar gelmişti gelmesine ama karanlığın gölgesi hala dört bir yanda kol gezmeye devam ediyordu.
Bu sebepledir 90’lı yılların başındaki 17 bin gözaltında kayıp ve faali meçhul cinayetten bahseder istatistikler. İşte bu yüzden anlamlıdır “Kayıp
Özgürlük”.
Karanlıktan ve karanlığın gölgesinin nasıl yaşantılarımıza girdiğinden, bizleri nasıl yalnızlaştırmaya çalıştıklarından bahseder. Bir kibrit çakar karanlığın tam ortasına, aydınlatıverir hapsedilen aydınlık yüzlerimizin yaşadıklarını. Her sabah “günaydın” diyerek odasının önünden geçtiğimiz,
mesai bitimi bir çay molasında lafladığımız, 1 Mayıslar’da, Tekel eylemlerinde coşkuyla heyecanla meydana birlite koştuğumuz arkadaşımızı Deniz
adıyla beyaz perdede görmek ise ayrı bir gurur kaynağı bizler için. Bu sebeple paylaşmak istedik Sosyal-İş ailesinin tüm üyeleriyle, hem Deniz’i
hem Vedat’ı hem de Kayıp Özgürlüğü..
Vedat Perçin Kimdir? Biraz tanıyabilir
miyiz?
Sondan başlamak gerekirse, DİSK’e bağlı
Sosyal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu bir
kurumda işçiyim. İstanbul Barosu’nun yoksullara hukuki yardım sunan birimi olan
Adli Yardım Bürosu’nda 2002 yılından bu
yana çalışmaktayım. Buradan önce de 11
yıl basın işçisi olarak, Özgür Gündem Gazetesi geleneği olan gazete ve dergilerde
muhabir ve editör olarak çalıştım. Evliyim,
Ali Fırat ve Deniz Jiyan adında iki oğlum
var.
Daha önce sinema ya da tiyatro
oyunculuğu deneyiminiz oldu mu?
Sinemaya, tiyatroya gitmeyi ve evde film
izlemeyi severim. Bir gecede 6-7 film izleyerek sabahladığım olmuştur. Ancak, günün birinde bir sinema filminde oynayacağımı hiç düşünmemiştim. Kayıp Özgürlük
filmi bir ilkti ve benim için de sürpriz oldu.
Kayıp Özgürlük Filmi’nde oynama fikri
nasıl oluştu? Bu süreci biraz anlatır
mısınız?
Yönetmen Umur Hozatlı, çok eski dostum
ve arkadaşımdır. Fırsat buldukça da sık sık
görüşürüz. Birkaç yıl önce bir yerde otururken bir ara baktım sürekli yüzüme bakıyor.
Espriyle, “hayırdır” dedim. “İlk defa mı
görüyorsun, ne süzüyorsun beni?” Biraz
sonra, “yıllık iznin var mı?” diye sordu. Meğer, o sırada filmdeki ana karakterlerden
biriyle ilgili cast çalışması yapıyormuş…
Bir ay iznim olduğunu söyleyince de, gülerek yeterli bir süre olduğunu ve beni filminde oynatacağını söyledi. Aslında çok
heyecanlanmakla birlikte korkuyordum da.
Çünkü Umur Hozatlı’nın ilk sinema filmi
olmasının yanı sıra ekonomik anlamda bir
alt yapısı yoktu. Yani kendisinin sınırlı olan
özgücü ve arkadaşlarının küçük çaplı destekleri ve banka kredileriyle çekecekti filmi.
Bu bakımdan kendisine beni seçmesinin
büyük bir risk olduğunu söyledim. Ancak,
yönetmenimiz filmdeki Deniz Şahin karak-
terini oynamakta zorluk çekmeyeceğimi
ve provalarla hazır hale geleceğimi söyleyerek cesaretlendirdi beni. Keza öyle de
oldu, 2-3 haftalık provanın akabinde çekim
yerindeydik. Kameraya bakarken bile utanırken; gözaltına alınıp kaçırıldığı JİTEM
üssünde sistemli işkencelerden geçirilen
ve onurlu duruşundan taviz vermeyen Deniz Şahin oldum. O karakteri öyle içselleştirdim ki kendimde, o 17 gün içinde diyebilirim ki çok az rol yaptım, gerçekten de
o süreci yaşadım. Tabi ki bunda başta -2
derece olan hava koşulları, yönetmenimiz
Umur Hozatlı ve JİTEM ekibini oynayan
arkadaşların da etkisi büyüktü.
Kayıp Özgürlük Filmi’nin konusundan
bahseder misiniz biraz?
Film 1990’lı yıllarda JİTEM adlı kontrgerilla örgütünün Marmara bölgesindeki kirli
icraatlarını konu alıyor. O yıllarda başta Diyarbakır, Batman, Şırnak, Hakkari gibi Kürt
coğrafyasında olmak üzere Marmara bölgesinde de neredeyse her gün faili meçhul
cinayetler işleniyor ve gözaltında kayıplar
yaşanıyordu. Filmde de Deniz Şahin adlı
bir genç günün birinde evinden çıkarken,
JİTEM üyelerince kaçırılıyor. Bu genç, örgüt üyesi olmakla suçlanıyor ve ağır işkenceli bir sorgudan geçiriliyor. Bir anlamda
JİTEM ekibinin insanlık onurunu ayaklar
altına alan işkence uygulamaları ile inanılmaz bir direniş sergileyen Deniz Şahin’in
hikayesini anlatıyor film. Fakat bununla
sınırlı değil filmin öyküsü. Yan öykülerle
güçlendirilmiş, Türkiye siyasal-toplumsal
gerçeğinin bir kolajı Kayıp Özgürlük.
Filmin katıldığı festivaller ve
gösterimleri hakkında bilgi verir
misiniz?
Elbette. Film ilk olarak 47. Uluslararası
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde
Sosyal-İş Gazetesi •
Özel Bölüm’de, Bağdat Komşu Ülkeler
Film Festivali Yarışma Bölümü’nde, 22.
Uluslararası Ankara Film Festivali Yarışma Bölümü’nde ve 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali Yeni Türkiye Sineması
Bölümü’nde gösterildi. Kayıp Özgürlük,
22 Nisan’da İstanbul’da 2, Diyarbakır, Batman ve Van’da birer olmak üzere 5 sinemada vizyona girdi. Şu anda da İstanbul,
Mersin, Diyarbakır, Batman ve birçok yerde vizyonu sürüyor.
Film çekimleri sırasında sizi en çok
etkileyen ya da en çok zorlandığınız
sahne hangisi diye sorsak…
Aslında bu soruya öncelikle vereceğim
cevap tüm sahnelerdir. Oyunculuk noktasında çok sıkıntı yaşamadım. Çünkü daha
önce bu tip deneyimlerim olmuştu. 19931996 yılları arasında Diyarbakır, Urfa ve
İstanbul’da 3 kez gözaltına alındım. Bunlardan özellikle Urfa ve Diyarbakır’daki
işkenceli sorgulardı. Tek suç ise Özgür
Gündem gazetesinde çalışmamdı. Dolayısıyla bu bakımdan Deniz Şahin olmak çok
zor olmadı benim için. Ancak, oyunculuktan ziyade dışarıda kar yağıyor ve -2 ila -4
derece arasında soğuk var ve siz derme
çatma camı penceresi olmayan kasvetli bir
mekanda çıplaksınız. Dolayısıyla beni zor-
layan tek şey, daha sonra sağlığımın da
bozulmasına neden olan soğuk kış şartlarıydı. Bu, aslında belki de filmin işkence
sahnelerinin son derece gerçekçi olmasını
da beraberinde getirdi.
Cesur bir filmde rol aldınız. Sürece
ilişkin özellikle vermek istediğiniz
mesaj nedir?
Aslında ille de bir mesaj verelim gibi bir
kaygımız olmadı. Sonuçta bunlar bir dönemin gerçekleridir. Mesajı içinde zaten.
Örneğin filmde anlatılanlar bazı toplum
kesimlerine abartılı da geliyor olabilir. Kaldı ki, bir JİTEM’ci Kayıp Özgürlük Filmi’ni
izlemiş ise eğer muhtemelen komik gelmiştir ona. Çünkü bu filmde aktarılanlar
yaşanılanların yüzde 10’u bile değildir.
Bugün kamuoyunda yükselen bir talep
var. Yakın geçmişte başta Kürt coğrafyası
olmak üzere ülkede yaşananlarla ilgili Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun kurulması yönünde halkların talebi var. Ancak
maalesef sese kulak tıkayan bir iktidar var.
Dolayısıyla Kayıp Özgürlük, bu anlamda
yaşanılan trajediye küçük bir pencereden
ayna tutan bir yüzleşme filmidir.
Film başlangıç aşamasından sonuna
kadar büyük bir emek ve fedakarlık
üzerine kuruldu diye biliyoruz… Bu
sebeple sormak istiyorum, çekimlerde
karşılaştığınız sıkıntılar karşısında
nasıl çözümler üretildi? Kısaca filmin
izleyiciyle buluşması sürecinde
yaşananlar hakkında bilgi verir
misiniz?
Kayıp Özgürlük gibi tamamen bağımsız,
özgür ve politik içerikli filmlerin yapımında karşılaşılacak çok zorluk var. Öncelikle
bütçe sorunuyla karşılaşıyorsunuz. Ardından profesyonel oyuncular bulmakta zorlanıyorsunuz. Örneğin bu filmde, içeriğinden
korkup oynamayan çok oyuncu oldu. Bir
başka sıkıntı filmin laboratuar işlemlerini
yapmak için stüdyo bulmak. Bu da zor iş.
Ve işin en zor kısmı, filmi seyirciye ulaştırmak.
“KAYIP ÖZGÜRLÜK”
Senaryo & Yönetmen: Umur Hozatlı
Oyuncular: Serdar Kavak, Vedat
Perçin, Musa Yıldırım, Öznur Kula,
Ömer Şahin, Mehmet Ünal, Aysun
Akgün, Tayfur Aydın, İbrahim Turgay,
Baran Demir, Mustafa Diyar Demirsoy, Koray Tarhan, Selahattin Gültekin, Cemal Taş, Ali Rıza Şahin, Gül
Kem, Aydın Orak, Hatice Doğan, Senar Tanrıtanır, Sinan Aydın, Halime
Aydoğan
Filminize çalışma arkadaşlarınızın
katkıları oldu mu, hangi sürece dahil
oldular…
Çekim aşamasında filmin varlığından haberdar olan çalışma arkadaşlarımın büyük
katkıları oldu maddi ve manevi olarak. Çekimler başlamadan önce ciddi kaygılarım
olmuştu, kamera karşısında rahat olamayacağımı düşünüyordum. Bu konuda arkadaşlarımın özellikle “kendin olacaksın,
çok fazla rol yapmaya ihtiyacın bile kalmayacak, çekim mekanında havaya girersin” gibi yaklaşımları bana güç veriyor,
cesaretlendiriyordu. Ayrıca, filmin çekim
aşamasını bitirdikten sonra özellikle postprodüksiyon denilen filmin teknik aşaması
47
çok maliyetliydi. Buradaki tıkanmayı aşmak için başta İstanbul Barosu’nun üyesi olan avukatlar olmak üzere duyarlı bir
kesime yönelik dayanışma amaçlı özel bir
gösterim organize ettik. Bu organizasyonda da işyerindeki arkadaşlarımın maddimanevi çok ciddi emeği ve desteği oldu.
Burada bir kez daha teşekkür ediyorum
hepsine.
Çalışma yaşamında olanların
özellikle işçilerin çalışma koşullarının
kuralsızlaştırılmasından kaynaklı
kendilerine vakit ayıramaması, eviş ekseninde hayatlarını sürdürmek
zorunda kaldıkları bilinen bir gerçek.
Siz hem daha önce bir deneyiminiz
olmamasına rağmen sinemaya adım
atmanız hem de kendinize vakit
ayırmanız, geliştirmeniz vs konularında
söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Önemli bir noktaya işaret ettiniz. Gerçekten de böyle. Günümüz ekonomik koşullarında birçoğumuz için yaşam maalesef ki;
ev-iş ekseninde geçiyor. Bir de İstanbul’da
yaşıyorsak üstüne trafikte geçirdiğimiz zamanı da eklememiz gerekiyor ki; sosyal
yaşam tamamen yok oluyor. Böyle olunca
da aslında monoton ve tek düze bir yaşam
da kaçınılmaz oluyor. Bu durum, aslında
sistemin yaratmaya çalıştığı durumdur. İnsanı zor ekonomik koşullarla birlikte yalnızlaştırmak, sosyal ve dolayısıyla örgütlü ortamlardan uzaklaştırmak vs… Bu noktada,
aslında çalışanlar için değerlendirebilirler
ise sendika büyük bir şans olabilir. Çünkü sendikanın örgütlü olduğu işyerlerinde
çalışan işçi kendini güvencede hissediyor.
Mesela, bu projede yer alma fikri oluşurken, filmin konusu itibariyle çalıştığım işyeri açısından bir sorun yaşayabilir miyim
kaygısı vardı ilk zamanlarda. Ancak, sendikal güvence bendeki bu kaygıları azaltan bir olgu olmuştur. Aslında sendikaların
işyerlerindeki çalışanlarıyla farklı sosyal
paylaşımlar da yapabilir. Toplu sinemaya,
tiyatroya hatta maç izlemeye gidebilirler.
Çünkü Türkiye’de sistem, işçinin bireysel
sosyal aktivitesini yitirmesine yol açmıştır.
Hazır buna değinmişken sendikalara Kayıp Özgürlük Filmi ile ilgili de bir öneri ve
destek talebinde bulunmak istiyorum. Bu
film, bir duyarlılık ve dayanışma projesidir.
Film, daha önce de belirttiğim gibi yapımcımız Özlem Turan, yönetmenimiz Umur
Hozatlı ve çevresindeki bir kaç arkadaşın
ortaya koyduğu küçük birikimleri ile banka
kredileriyle tamamlanabilmiştir. Bu bakımdan filmin seyirci desteğine büyük ölçüde
ihtiyacı var. Sendikalar şubeler nezdinde
örgütlenme yaparak toplu olarak seans
kapatıp Kayıp Özgürlük filmini izleyebilirler. Bu konuda özellikle de sendikalardan
dayanışma ve duyarlılık bekliyoruz.
48
• Sosyal-İş Gazetesi
İŞYERLERİNDEN...
Sendikamızın örgütlü olduğu işyerlerini tanıtmaya yönelik röportajlarımıza devam ediyoruz. Bu sayımızda, Çankaya İmar AŞ’ye bağlı
olarak Hayvan Barınağı’nda çalışan ve burada işyeri sendika temsilciliği görevini yürüten Aydın Gönel’le bir söyleşi gerçekleştirdik.
sela tam greve çıktığımız anda imzalar atıldı. O
anlamda yılın ilk grevini de yaptık. Tabi gururlandı
arkadaşlarımız. Greve çıktık söke söke aldık diye
düşündüler. Biz de dedik, hak verilmezmiş, alınırmış. Şimdi 2. Dönem sözleşmemiz yaklaşıyor. O
süreçte bizi neler bekliyor, göreceğiz.
Sendikal örgütlenmenin sonrasında ne gibi
değişiklikler yaşandı?
İşyeriniz hakkında bizi biraz bilgilendirir
misiniz?
İşyerimiz Çankaya Mühye’de kurulu bulunan
hayvan barınağı. Ankara merkeze yaklaşık yarım
saat uzaklıkta. Ulaşım için de çeşitli kullanılıyor.
Bir de Çankaya Belediyesi’nin otoparkında insanlar toplandığı zaman servis kaldırılıyor.
İşyerimizde hayvanlarla ilgili olan tüm çalışmalar yapılıyor. Hayvanların, yiyeceği, temizliği,
bakımı, kısırlaştırılması, aşıları, sahiplendirme
faaliyetleri... Ameliyatlar da yapılıyor. Sadece ortopedi uzmanımız eksik ama bununla ilgili de bir
çalışma var.
Barınakta şuanda 56 kişi çalışıyor. Tamamı İmar
AŞ’ye bağlı olarak çalışıyor. Bunların 10 tanesi
veteriner. Diğer arkadaşlar ise bakıcı, temizlikçi,
yakalama ve gece ekiplerini oluşuruyorlar.
Evcil olsun veya olmasın, hayvanlarla
ilgileniyorsunuz. İşyerinizdeki işçi sağlığı ve
güvenliği önlemleri ne düzeyde?
Bu dönemde ilk defa işyeri doktorumuz geldi.
Onunla görüştük. Raporlar hazırlandı. Şimdi kan
testleri, akciğer, karaciğer röntgenleri çekilecek.
Göz muayenesine tabi tutucağız. Sonuçta çalıştığımız ortam oldukça sağlıksız. Ne kadar iyileştirirsek o kadar iyi. Belediye de bu konuda ne
kadar yardımcı olursa o kadar temiz, sağlıklı olur.
Burada aslında işçiden bilgi alması lazım. Çünkü işçi koşulları birebir yaşadığı için neyin eksik
olduğunu daha iyi biliyor. O anlamda belediye
işçiden ne kadar yardım alırsa, bize o kadar yardımcı olmuş olur. Tabi kendilerine de yardımcı
olmuş olurlar.
İmar AŞ sendikal örgütlenmede yeni
sayılabilecek bir işyeri. Örgütlenmenin en
başından beri siz de vardınız. Süreç nasıl
gelişti?
Evet başından beri ben de vardım. İlk örgütlenmede sağlıksız bir ortamda çalışmamız gibi sorunlarımızı tespit ettik. Burada bir şeylerin eksik
olduğu zaten belliydi. Bir örgütlenme gerekiyordu.
Örgütlenmemiz gereken sendikanın Sosyal-İş olduğunu öğrendik. Burada örgütlenmeye başladık
yavaş yavaş. Zaten seçim arifesiydi. Belediyedeki eski yönetim, örgütlenmemizin önünde engeller, setler oluşturuyordu. Yeni gelen ekip ise
hiç karşı çıkmadı. Sendikalı olduk ilk defa. Ama
tabi kolay bir süreç de değildi. Her şey yolunda
gitmedi. Dikensiz gül bahçesi gibi de olmadı. Me-
Bizim geçmişe dönük alacaklarımız vardı. Haklarımız vardı. O konuda sorunlar oluyordu. Şimdi
sendikamızla beraber kazandığımız tüm haklarımızı sonuna kadar alıyoruz. Tabi bu tür şeyler
hemen olmuyor, yavaş yavaş bir şeyler oturuyor.
Yavaş yavaş işverenler de bunu anlıyor. Hani
‘işçiye hakkını vermek gerekir’ gibi düşünceler
oluşuyor. İşyeri kurulumuz var. İşçiyle işverenin
masaya oturuduğu kurullar... Bu kurullar toplandığında bizler bunları konuşuyoruz. Eksiklerimiz
ne, gediklerimiz ne? Buradaki konuşmalara göre
beraberce bir yol çiziyoruz. Bizim de söz hakkımız oluyor. Sonuçta orası her şeyden önce bizim
yerimiz. Onlar da bunu görüyor. Ufak ufak daha
iyiye gidiyor. Daha da iyi olacağına inanıyoruz.
Bu tabi bizim örgütlü duruşumuzla olacak bir şey.
İşçi ne kadar dağınık durursa işveren o kadar oynar işçiyle diye düşünüyoruz.
Yeni dönem sözleşme gündeme geliyor. Eski
sözleşme tatmin edici miydi?
1. Dönem sözleşmeye göre çok iyiydi aslında. Diğer taraftan bizim uzak hedefimiz daha iyisi tabi
ki. Örneğin Belde AŞ’nin sözleşmesine ulaşabilmek. O seviyelere varabilmek Ama tabi bunun
için biraz erken. Daha da mücadele etmemiz lazım bu anlamda. O hakları kazanabilmemiz için,
bizim bir duruş sergilememiz, bu duruşla mücadele etmemiz gerekiyor. Ama bu duruş öyle parça
parça olmuyor. Tüm arkadaşların dimdik durmasıyla olacağına inanıyorum.
İş yasasında bizlerle ilgili bir statü kazandırılması lazım. Bizlerin yaptığı işlerle ilgili, bu adamlar
bu işlerde uzmandır diye bir başlık açmaları gerekiyor. Biz işçiyiz her şeyden önce tabi ki. Ama
ne işçisi? Bakıcı mı, köpek yakalayıcı mı, köpek
tutucu mu, yoğun bakımda çalışan işçi mi? Biz
bu anlamda çok uzmanlaştık. En az çalışan 6-7
yıldır yapıyor bu işi. Bir şeyler çizilirse, inanıyorum ki biz buradan Türkiye’ye kurs vereceğiz. Bu
anlamda da donanımlıyız.
Eylem ve etkinliklere İmar AŞ’deki
arkadaşlarımızın katılımı oldukça dikkatimizi
çekiyor. Bu konuda söylemek istedikleriniz
neler?
Tüm eylemlere, etkinliklere, faaliyetlere hepimiz katılım göstermeye çalışıyoruz. Birlikteliğin
önemine inanıyoruz çünkü. Bizimle ilgili olsun
veya olmasın tüm toplumsal sorunlara duyarlıyız. Dayanışmanın önemini biliyoruz. Örneğin
Belde AŞ’de tüm bu sıkıntılı süreç içinde dayanışma göstermeye çalıştık. Hatta yeri geldi Belde
AŞ’deki arkadaşlardan bile daha atak olduk. Belde AŞ’deki arkadaşlarımıza sahip çıktık, onların
yalnız olmadıklarını göstermek için çalıştık. Hatta
ortak eylemlerimiz de oldu. Dedik ki iki gün son-
ra aynı şey bizim de başımıza gelebilir. Öyle bir
durumda da Belde’deki arkadaşların bizim yanımızda durması gerekecek. İlk zamanlar Belde’de
biraz sıkıntı vardı. Arkadaşlar korkuyorlardı, işverenden çekiniyorlardı. Ama yavaş yavaş bunu aştılar. Nasıl oldu bu? Yavaş yavaş, toplana toplana,
damlaya damlaya göl olur misali.. Şimdi büyük bir
göl olduğuna inanıyoruz. Şimdi Belde’de durumlar belli. Çok uzun bir süreden sonra görüşmelere
tekrar başlandı. Mücadeleyle, dayanışmayla geldik bu noktaya.
Bunun dışında ben ve diğer arkadaşlarımız, tüm
eylemlere katılmaya çalışıyoruz sendikamızla
beraber. Belde’nin yürüyüşü varmış, Patent’in yürüyüşü varmış, biz oradayız. Gitmek zorundayız.
Çünkü iki gün sonra aynı şeyler bizim de başımıza gelebilir. Ne kadar örgütlü olursak o kadar
güçlü olacağımıza inanıyorum.
Sendikamızın düzenlediği eğitim çalışmaları
hakkında ne düşünüyorsun?
Eğitimler çok önemli bir faaliyet. Eğitimlerin daha
da yoğunlaştırılmasından yanayız biz. Şu ana kadar 1 eğitim oldu bizim işyerimizde. Devamını da
bekliyoruz. Sendikamızın bu aralar kafasını kaşıyacak vakti yok gibi. Sürekli bir yerlerde eğitimlerin, örgütlenme faaliyetlerinin peşinde sendikamız. Yoğun bir hareketlilik var. Başkanları yerinde
bulmak bazen mesele oluyor. Herkes bir yerlerde
bir işin peşinde. Bu anlamda hoşumuza gidiyor.
Bilmeyen arkadaşlarımız var. Tabi zamanla öğreniyorlar. İşçiliğe adım attıktan sonra, sendikalı
olduktan sonra çok şey öğrenen arkadaşlarımız
var. İşçi sınıfının mücadelesi nasıl başlamış, nereden başlamış, ne mücadeleler verilmiş, ne kanlar dökülmüş?... Bunu öğrendikten sonra pek çok
arkadaşımızın deyim yerindeyse tüyleri ürperdi.
Bunların kolay kolay kazanılmış haklar olmadığını gördüler. Bu çok uzun bir süreç. Fransız
Devriminden beri devam eden bir süreç. Hala
da devam ediyor. Bunu arkadaşlarımız görmeye
başladı. Elbette çok iyi bir şey bu. Bunu çocuklarına aktaracaklar. Ailelerine, tanıdıklarına anlatacaklar.
Sendika yayınların takibi ne düzeyde?
Biz her çıkan gazeteyi takip ediyoruz tabi. Ben
geliyorum alıp işyerine götürüyorum. Şuan sendika odamız yok ama en kısa zamanda bir sendika
odamız da olacak sanırım. Bu nedenle yemekhanede dağıtımını yapıyoruz. Arkadaşlar zaten
alıp evlerine götürüyor. Hem kendisi hem ailesi
okuyor. Bilgileniyorlar. Sosyal-İş’te neler oluyor,
dünyada neler oluyor, bunu görebiliyorlar yayınları takip ederek. Bilinç seviyesi de yükseliyor böylelikle. “Şurada şu olmuş”, “Selçuk Üniversitesi
de bizim sendikadanmış”, “Şu işyerinde Sosyalİş şöyle yapmış” diyorlar. Arkadaşlar bunları okudukça görüyorlar. Biz bu anlamda mutluyuz. Gazetemiz sürekli çıksın istiyoruz.
Son olarak eklemek istediğiniz şeyler
nelerdir?
Ben sendikamız Sosyal-İş’e başarılar diliyorum.
Hep birlikte daha da iyi yerlere geleceğimize inanıyorum.
Sosyal-İş Gazetesi •
49
İŞÇİ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ
IV. İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONGRESİ’NE DOĞRU…
Kongresi”nde bu gidişata dur diyecek,
çıkış üretecek güçlerle sesimizi çoğaltmak istiyoruz.
İşçi sağlığı hem toplum sağlığının en
önemli bileşeni, hem de üretim ilişkileri
içinde işçi sınıfının kendini yeniden üretebilmesinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
İşçi sağlığı kavramının en genel olarak
tanımını yapacak olursak, “işçinin sağlığında sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal
yönden tam bir iyilik halini ifade etmektedir. Bu iyilik halinin yaratılabilmesi için de
öncelikle işçinin sadece hastalandığında
ya da sakatlandığın da değil, bu süreç
yaşanmadan önce gerekli önlem ve tedbirlerin alınarak korunması gerekir.
Ancak ülkemizde ne yazık ki bu süreç
tersine işlemekte ve gerekli önem gösterilmemektedir. Özellikle son yıllarda çalışma yaşamında esnekleşme politikalarının bir uzantısı olarak taşeronlaştırma
uygulamalarının yaygınlaşması, kamuda iş güvencesiz çalışma koşullarının
artması, özel sektörde a tipik çalışma
modellerinin yaygınlaşması ve kayıtdışı
ekonominin önlenmemesi, işçilerin sağlıksız bir ortamda çalışmasına neden
olmaktadır. Bu koşullar altında da neredeyse hergün bir iş kazası yaşanmakta,
bilinmeyen ya da tanımlanamayan meslek hastalıkları yaşanmaktadır.
teması ise “es- nekleşme ve işçi
sağığı”. Konuyla ilgili ilk duyurusu Mayıs
ayında yapıldı.
İşte bunlar ve daha sayamayacağımız
birçok nedenden dolayı artık işçi sağlığı konusunda birşeyler yapmanın ve
emekten yana gerçekçi ve somut adımların atılması gerekmektedir. Bu düşünceler çerçevesinde birleşen DİSK, KESK, TTB ve
TMMOB biraraya gelerek
IV. İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi’nin düzenlenmek
için yola çıktı.
Bu sömürü sisteminde; meşruiyetini
emek-sermaye çelişkisindeki “emeğin
sağlıklı olma hakkı”ndan alan ve “kurulmadan önce oluşumuna başlayıp kurulduktan sonra da oluşumuna devam
edecek” bir “İşçi Sağlığı ve Güvenliği
İlki TTB tarafından 1978’de,
ikincisi 1988’de ve üçüncüsü 1998’de yine dört örgüt
tarafından düzenlenen İşçi
Sağlığı Kongrelerinin amacı
işçi sağlığı konusunda kalıcı ve somut adımlar atmak,
bu alana emek cephesinden çözümler üretmekti.
2-3-4 Aralık 2011 tarihinde
Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası’nda yapılacak olan IV. İşçi Sağlığı ve
Güvenliği Kongresinin ana
Duyuruda;
“İş kazası ve meslek hastalıklarının hileli
yönlendirilmesi sermeye-devlet ortaklığında sürdürülürken, gerçekler patlayan
iş cinayetleri ve maden ocağı göçükleriyle görünür hale geliyor. İşçinin/emekçinin sağlığı tükenirken; tersaneler ve kot
taşlama işliklerindeki vahşeti saklamaya çalışanlar, eş zamanlı olarak “Torba
Yasa” ile emeğin sağlıklı olma talebine
saldırıyor.
Alana ilişkin üretimlerin parçalı olması,
önemine denk sonuç alıcı bir faaliyet yürütmeyi güçleştirmektedir. Ciddi bir maliyet, zaman ve emek gerektiren tek tek
duruşlar anlamlı olmakla birlikte, yeterli
bir sinerji yaratmamakta ve karşıt ortakların elini güçlendirmektedir. Bugüne
kadar işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin
birikimlerin üzerine yenisini ekleyen, güç
alıp, güç veren, katılımcı yapıların ortak
organı olduğu, arasına hiyerarşi koymayan, kolektif ruh ve üretimin esas alındığı; emeğe/emekçiye sorumlu bir işçi
sağlığı kongresi bizi bekliyor.
İşçi ve emekçinin bulunduğu her yerde
kendisini tanımlayan, adres olan ve adrese giden, üretim içinde sağlığı tükenen
işçinin/emekçinin mevcut sömürü sistemi içerisinde ve adeta “tükenirken üreteceği” ironisi içinde, ama tükenmemek
için direnenleri şimdiden “İşçi Sağlığı ve
Güvenliği Kongresi”nin ortakları olarak
görüyoruz” denildi.
Kongrede tebliğ ve bildiri sunacaklar için
son tarih ise 1 Ekim 2011.
Kongrenin ana oturumlarındaki başlıklar
ise şöyle:
•
Güvencesizlik,
Sağlık
Geleceksizlik
ve
•
Taşeronlaşmanın İşçi Sağlığına Etkileri
• Çalışma Yaşamında Kadın ve İşçi Sağlığı
• İşçinin Bilme Hakkı ve
Sağlıklı Emek
• Kapitalist Üretim Sürecinde Hegemonya ve Karşı
Hegemonya Mücadelesi
İşçi Sağlığı konusunda
gerçekçi ve kalıcı çözümler üretmek üzere yola çıkan DİSK, KESK, TMMOB
ve TTB, “IV. İŞÇİ SAĞLIĞI
VE
GÜVENLİĞİ
KONGRESİ”ne tüm emekçileri ve örgütlerini “sağlık
için mücadele ve mücadele
için sağlık” çağrısı ile Kongreye davet ediyor…
50
• Sosyal-İş Gazetesi
MAS-DAF İŞÇİLERİ ANKARA’YA ULAŞTI
Anayasal haklarını kullanarak, kardeş Sendikamız DİSK/Birleşik Metalİş’e üye oldukları için işten çıkarılan
MAS-DAF Makine işçileri, Düzce’den
Ankara’ya başlattıkları 240 kilometrelik
yürüyüşü tamamladı.
SENDİKAMIZDAN
DAYANIŞMA
27 Temmuz Çarşamba günü Ankara
girişine ulaşan işçiler geceyi burada
geçirdikten sonra ertesi gün İstanbul
yolunu takip ederek Ankara’ya girdiler. Ankara’da Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu Şubesi’ne giden işçiler geceyi sendikalarında geçirdi. 29
Temmuz Cuma günü ise işçiler, önce
ILO’ya (Uluslararası Çalışma Örgütü),
ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Sendikamız, 240 kilometrelik yolu yürüyerek kateden metal işçileriyle dayanışma göstererek ILO’nun önünde
kumanya dağıtımı gerçekleştirdi. İşçiler
burada ILO yetrkilileriyle bir görüşme
gerçekleştirdiler. Yemeklerin yenmesinden sonra işçiler Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı’na yürüdüler ve yetkililerle görüşerek taleplerini ilettiler.
Bakanlığı’na giderek yetkilerle görüşmeler yaptılar.
NE OLMUŞTU?
120 MAS-DAF Makine işçisi, sendikalı
oldukları için yaklaşık 4 ay önce hiçbir
hakları ödenmeden işten atılmış ve bu
nedenle direnişe geçmişlerdi. İşçiler,
fabrika önünde başlayan direniş süresince çeşitli baskı ve provakasyonlara
maruz kaldılar. Daha sonra taleplerini
dile getirmek ve işlerine geri dönmek
için İstanbul’a bir yürüyüş gerçekleştiren işçiler son olarak 19 Temmuz’da
Ankara’ya bir yürüyüş başlattılar. İşçiler ve sendika yöneticileri bu yürüyüş
boyunca defalarca gözaltına alındılar.
27 Temmuz itibariyle Ankara’ya ulaşan
işçiler, 29 Temmuz’da yetkililerle çeşitli
görüşmeler gerçekleştirdiler.
Sosyal-İş Gazetesi •
51
Birleşik Metal-İş Casper’da kazandı
Birleşik Metal-İş Sendikası, sendikaya
üye oldukları için işten tazminatsız olarak
atılan Casper Bilgisayar işçileri direnişinin
kazanımla sonuçlandığını açıkladı. 159
gün süren direniş, tazminatların işverenlikçe ödenmesi üzerine 29 Temmuz Cuma
günü sona erdi.
Birleşik Metal-İş tarafından yapılan açıklamada “Kara kışın karlı ve soğuk günlerinde başlayıp, yazın asfalt eriten en sıcak
günlerine kadar devam eden bu 159 günlük direniş başta yeni üyemiz olan Casper
Bilgisayar işçileri olmak üzere sendikamız
bünyesindeki temsilci, üye ve kadrolarımızın desteğiyle bir sonuca ulaşmıştır.”
denildi.
Bakanlıktan sendika lehine gelen yetki
tespit yazısına işverenin itiraz ettiği, bu
nedenle mahkeme sürecinin sürdüğü ifade edilen açıklamada, “Ancak örgütlenme
sürecimiz henüz tamamlanmamıştır. Bakanlığın işyerinde sendikamızın çoğunluğuna ilişkin yaptığı tespite ilişkin işverenliğin yaptığı itiraz ile ilgili yetki davası
devam etmektedir.
Bu dava devam ettiği sürece biz DİSK/
Birleşik Metal-İş Sendikası olarak, Casper
Bilgisayar işverenliğinin sendika düşmanı
tavrını gözler önüne sergilemek adına çeşitli eylem ve etkinliklerimizi devam ettireceğiz.
Konuyla ilgili bilgilendirmeleri her zaman
olduğu gibi siz değerli basınımıza ve kamuoyuna söz konusu etkinliklerden önce
duyuracağız.” denildi.
Açıklama şu sözlerle sona erdi: “159 gün
süren ve belli ölçülerde amacına ulaşması nedeniyle sonlandırdığımız bu direniş
süresince direniş çadırında zor şartlarda
mücadele eden üyelerimizden ilgisini esirgemeyen değerli basın mensubu arkadaşlarımıza ve onlara maddi, manevi her
türlü desteği veren, yüreği işçi sınıfının
haklı mücadelesiyle dolan sendikacılara,
partilere ve tüm emek dostlarına teşekkür
ediyoruz.”
Sendika üyelerine ‘terörist’ diyen
ustabaşı 5 ay hapis cezası aldı
Düzce’de bulunan DESA Deri
İşletmesi’nde bir işçiye sendikadan
istifa etmesi için baskı yapan ve sendika üyeleri hakkında ‘terörist’ diyen
ustabaşı 5 ay hapisle cezalandırıldı.
Mahkeme sanık hakkında verilen kararın para cezasına çevrilemeyeceğine de karar verdi.
Sanığa verilen ceza yasa gereği 5 yıl
süre ile ertelendi. Bu süre içinde aynı
suçu tekrar işlerse verilen ceza fiilen
uygulanacak.
Deri-İş Sendikası tarafından yapılan
açıklama şöyle:
“”2010 yılı Mayıs ayında yaşanan bu
olay sendikalaşmaya karşı DESA’da
idare ve ustalar tarafından devam
eden baskıları göstermesi açısından önemlidir. DESA’da üyelerimize
yönelik yoğun baskı, tehdit ve hakaretler devam etmekte ve buna karşı
savcılığa yapılan onlarca suç duyurusu bulunmaktadır.
2008 yılından bu yana sistematik
olarak devam eden baskılar mobbing
halini almış ve mobbing uygulamalarına karşı Bakanlığa şikayetlerde
bulunularak, savcılığa da mobbingle
alakalı suç duyurularında bulunulmuştur”
52
• Sosyal-İş Gazetesi
DİSK: “İŞÇİNİN ALINTERİNE GÖZ
KOYANLAR TARİHE KARIŞACAKTIR”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in bir basın toplantısında söylediği “HAK-İŞ ve DİSK tarihe karışır”
sözleri üzerine konfederasyonumuz DİSK yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamayı aşağıda aynen yayımlıyoruz.
uluslararası sözleşmelere uygun hale
getirilmesini savunmaktadır. Haziran
2011’de gerçekleşen ILO Konferansı’nda
hazırlanan rapor sendikal yasaların antidemokratikliğine ve hak ihlallerine dikkat
çekmektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik 26.07.2011 tarihinde
düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin sorusu üzerine sendikalı işçi
istatistiklerinin yayımlanması durumunda ‘önemli oranda sendikanın devre dışı
kalacağını’ belirterek “HAK-İŞ, DİSK tarihe karışmış olur” ifadesini kullanmıştır.
Türkiye’de hükümetler, neredeyse sendikalı işçinin olmadığı bir cumhuriyet
rejimini savunamayacakları için yıllardır
uluslararası kamuoyunu yanıltmaktadır.
DİSK ise Türkiye’deki gerçek sendikalaşma oranının Bakanlığın belirttiği gibi
%57 değil yaklaşık %5 olduğunu her
platformda dile getirmektedir.
Bakan’ın bu açıklamasının en hafif tabirle maksadını aşan bir ifade olduğunu
düşünüyoruz.
DİSK, Selanik ve Şam grevcilerinin,
Osmanlı Amele Cemiyeti’nin varisidir.
DİSK 1967’den bu yana sermayeden
ve devletten bağımsız bir biçimde faaliyet yürütmektedir. Aradan geçen 44 yıl
zarfında çok sayıda hükümet kuruldu,
çok sayıda parti açıldı. Hepsi tarih oldular. Ama Türkiye işçi sınıfının gözbebeği
DİSK hala dimdik ayaktadır.
Konfederasyonumuz DİSK, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından kapatılmıştır.
Yöneticileri idamla yargılanmış, binlerce
üyesi tutuklanmış ve işkence görmüştür. DİSK üyesi işçiler başka sendikalara
geçmeye zorlanmış veya sendikasızlaştırılmıştır. Sendikalarımızın malvarlıklarına el konulmuştur. 11 yıl kapalı kalan
DİSK 1992’de kendisini engellemek üzere hazırlanmış yasalarla tekrar faaliyete
başlamıştır. Ayrıca 12 Eylül ile bugünü
kıyasladığımızda ülkemizdeki belirgin
nüfus artışına rağmen sendikalı işçi sayısında önemli bir düşüş yaşanmıştır.
“
Bir kez daha ilan ediyoruz,
kıdem tazminatı gasp etmek isteyenler, torba yasa
ile işçileri sürgüne gönderip taşeronlaşmayı ve güvencesizliği kural haline
getirmek isteyenler şüphe
etmesinler, Türkiye işçi sınıfı DİSK’in öncülüğünde
onlara gereken yanıtı verecektir.
“
DİSK adını uluslararası işçi hareketine
ve Türkiye’nin demokratikleşme tarihine
altın harflerle yazdırmıştır. Bu mücadelesinde Kurucu Genel Başkanı Kemal
TÜRKLER, DİSK Yönetim Kurulu Üyesi,
İlerici Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Kenan BUDAK olmak üzere onlarca
şehit vermiş bir örgüttür. Ne 12 Eylül’ün
işkence ve yasakları ne de iktidarların
baskı ve tehditleri DİSK’in düşünce ve
eylemlerini durduramamıştır. Vesayet
zincirlerini kırarak kurulan örgütümüz
kimseden icazet almadan mücadelesine
devam edecektir.
DİSK, bugün 17 işkolu sendikasıyla gerek işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını geliştiren örnek toplu sözleşmelerle
gerekse Türkiye’nin demokratikleşmesine ilişkin faaliyetleriyle mücadelesine
devam etmektedir.
Bakan Faruk Çelik
Sayın Bakan’ın açıklaması talihsiz ve
kamuoyunu yanıltan niteliktedir. Çünkü
DİSK yıllardır işyeri ve işkolu barajlarının, grev yasaklarının, noter şartının
kaldırılmasını ve sendika yasalarının
Gerçekleri gizleyen hükümetler yıllardır
istatistikleri açıklamayı Demokles’in Kılıcı gibi kullanmaktadır. Konunun bugünlerde bir kez daha gündeme gelmesinin
nedeni ise kıdem tazminatı tartışmalarıdır.
Bazı çevreler Bakan’ın bu talihsiz açıklamasını işçi sınıfının birlik ve dayanışmasına zarar vermek için fırsat olarak kullanmaktadır. Türkiye’de sendikaya üye
olmak hele ki DİSK’e üye olmak işten
atılma sebebidir. ITUC raporlarına göre
Avrupa genelinde sendikal nedenlerle
işten çıkartılmaların %60’ı Türkiye’de
yaşanmaktadır. Türkiye genelinde binlerce işçi sendika üyesi olduğu için işten
atılmakta, hakkını aradığı için baskılarla
karşılaşmaktadır. Bu haksızlıklara ses
çıkartmayanlar toplumun vicdanında
yargılanacaktır.
Türkiye’de çalışma hayatının uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesi
doğrudan hükümetin ve bakanlığın sorumluluğumdadır. Artık mızrak çuvala
sığmamaktadır. Sendika yasalarının ILO
Sözleşmelerine uygun hale getirilmesi
Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki zorunlu koşullardandır. Bakanlığı spekülatif demeçler vermek yerine bu konudaki
görevlerini yerine getirmeye ediyoruz.
Bir kez daha ilan ediyoruz, kıdem tazminatı gasp etmek isteyenler, torba yasa ile
işçileri sürgüne gönderip taşeronlaşmayı
ve güvencesizliği kural haline getirmek
isteyenler şüphe etmesinler, Türkiye işçi
sınıfı DİSK’in öncülüğünde onlara gereken yanıtı verecektir.
Sosyal-İş Gazetesi •
53
DİSK, 61. Hükümet Programı’nda yer alan işçi haklarına ilişkin değerlendirme yaptı:
AKP “YENİ YOLCULUĞUNA” KIDEM
TAZMİNATI HAKKIMIZA SALDIRARAK BAŞLADI!
DİSK Yönetim Kurulu, 61. Hükümet
Programı’nda yer alan işçi haklarına ilişkin bir değerlendirme yaptı. Değerlendirmede AKP’nin işçi haklarına yönelik
olarak daha önceki yıllarda gerçekleştirdiği saldırılara değinilirken, yeni hükümet programında yer alan yeni saldırılar
açıklandı. Açıklamada “Yeni hükümet
programı da, daha öncekiler gibi ülkemizde 30 yıldır uygulanan “ucuz işgücüne dayalı” büyüme anlayışını yansıtıyor. 2002’den başlayarak çalışanların
haklarını gerileten düzenlemeleri gerçekleştiren AKP, şimdi emekçilere karşı
doğrudan cephe almış bulunuyor. 4857
sayılı iş yasasıyla çalışma koşullarını
esnekleştiren, iş güvencesini gerileten; sosyal güvenlik yasasıyla emeklilik
yaşını 65’e çıkaran, prim gün sayısını
arttıran ve emekli ücretlerini düşüren;
2010 yılında yasalaştırdığı “torba yasa”
ile norm kadro fazlası 50 bini aşkın belediye çalışanlarını ve kamu çalışanlarını
güvencesiz bırakan, sürgünlerle karşı
karşıya getiren bu iktidar, yeni hükümet
programında Kıdem Tazminatının fona
devredilmesine ve esnek çalışmaların
yaygınlaştırılmasına açıkça yer veriyor.”
denildi.
Kıdem Tazminatının, dünyanın hemen
her ülkesinde var olan en yaygın ödeme
türlerinden biri olduğuna dikkat çekilen
normları doğrultusunda demokratikleşmesi hedefimize bağlı kalarak, ortaklaşma ve uzlaşma isteğinde olmuştur.
Bu nedenle, DİSK olarak ILO sözleşmelerine, Avrupa Sosyal Şartı’na ve
ülkemiz sendikal hareketinin ihtiyaçlarını karşılayacak yasal değişikliklerin bir
an önce yapılması, ülkemizde özgür,
demokratik bir sendikal yaşamın gerçekleşmesi için bugüne kadar sürdürdüğümüz mücadeleye aynı kararlılıkla
devam edeceğimizi bir kez daha ilan
ediyoruz.
açıklamada, kıdem tazminatının, çalışanın ücretinin ileride ödenmek üzere
ayrılmış bir parçası olduğu ifade edilerek, bunun işgücü maliyetinin bir unsuru
olduğunu iddia etmenin kabul edilemez
olduğu belirtildi.
Açıklamada devamla şöyle denildi:
“DİSK, bugüne dek savunduğu görüşler doğrultusunda, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısı taslaklarını değerlendirmek ve yapılan çalışmalara katkı
vermek konusunda azami çabayı harcamış bulunmaktadır. DİSK, gerek işçi
konfederasyonları ile, gerekse işveren
konfederasyonu TİSK’le yapılan teknik
çalışmalarda, sendikal hakların özünün korunarak, çalışma ilişkilerinin ILO
Konfederasyonumuz
DİSK
Kıdem
Tazminatı’nın iş güvencesi ve işsizlik
sigortası gibi sosyal koruma alanlarıyla birlikte gündeme getirilmesine karşı
çıkmıştır. Kıdem Tazminatının, çalışma
yaşamını demokratik ve güvenceli bir
çerçeveye oturtmak amacıyla geliştirilen iş güvencesiyle işsizlik sigortasının
karşısına bir pazarlık unsuru gibi konulmasını kabul etmeyeceğini belirtmiştir.
DİSK, ayrıca 2009 yılında basına da
yansıyan ve işverenlerin Kıdem Tazminatını 15 güne indirmeyi ya da fona
bağlamayı öngören yaklaşımları karşısında, bu doğrultudaki düzenlemelerin
gerçekleştirilmeye çalışılması halinde
bu durumu bir genel grev gerekçesi sayacağını açıkça bildirmiştir.
Türkiye işçi sınıfının öncü örgütü olan
DİSK, kazanılmış haklarımızın elimizden alınmasına da, devlet baskısına da,
anti demokratik uygulamalara da -bugüne kadar olduğu gibi- karşı çıkacaktır.
Yüzlerce yıllık mücadeleyle elde edilmiş ve uğruna büyük bedeller ödenmiş
olan hak ve özgürlüklerimizi korumaya
kararlıyız. Haklılığımızı, hayatı yaratmamızdan, alın terimizden ve onurlu geçmişimizden alıyoruz.
Bütün emek güçlerini, gecelerinde aç
yatılmayan, aydınlık ve özgür bir Türkiye mücadelesinde, birlikte yer almaya
çağırıyoruz.
İşçi sınıfının bugüne kadar uğrunda
bedeller ödeyerek kazandığı hakların
elinden alınmasına asla göz yummayacağız. Bu uğurda mücadele etmeyenleri
de tarih önünde sorumluluklarıyla başbaşa bırakacağız.”
54
• Sosyal-İş Gazetesi
RAPOR
2000’li Yıllarda Emekçilerin Panoraması:
İşsizlik, Yoksulluk, Güvencesizlik…
Sendikamız “2000’li Yıllarda Türkiye’de Emekçilerin Panoraması” başlıklı bir rapor yayınlayarak,
temel veriler ışığında 2000’lerin ilk 10 yıllık döneminde Türkiye’de çalışma yaşamının ve emekçilerin
temel sorunları masaya yatırdı. Raporumuzun geniş bir özetini ilginize sunuyoruz.
Ekonomi “büyürken”, istihdam
yerine işsizlik arttı
Türkiye’de 2000’li yıllarda ciddi bir ekonomik büyüme
yaşandığı öne sürülmektedir. Bu ekonomik büyümenin niteliği
tartışmalıdır. Çünkü bu büyüme, istihdam yerine işsizlik
yaratan bir büyümedir.
İşgücüne Katılma, İşsizlik ve İstihdam Oranları (Genel)
İşgücüne katılma
İşsizlik oranı
İstihdam
oranı
oranı
2000
yüzde 49,9
yüzde 6,5
yüzde 46,7
2010
yüzde 48,8
yüzde 11,9
yüzde 43
İşgücüne katılma oranı (işsizler ve istihdam edilenlerin
çalışabilir yaştaki nüfusa oranı) 2000 yılında yüzde 49,9
iken, 2010’a gelindiğinde yüzde 48,8’e gerilemiştir. Öte yandan işgücüne katılma oranı artmadığı halde işsizlik oranında
artış yaşanmış, 2000 yılında yüzde 6,5 olan işsizlik oranı
2010 yılına gelindiğinde yüzde 11,9’a çıkmıştır. İşsizlik
oranı 2002 yılında yüzde 10,3 olarak gerçekleşmiş; ardından
yüzde 10’un altına bir daha inmemiştir.
Kaldı ki Türkiye’de gerçek işsizlik, resmi işsizlik verilerinin
daha da üzerindedir. Örneğin iş bulma ümidi olmadığı için iş
aramayan, bu yüzden resmi verilerde işsiz sayılmayan ama
çalışmaya hazır olan kişi sayısı 2000 yılında 132 bin iken,
2010 yılına gelindiğinde bu sayı 716 bine yükselmiştir. Yani
iş aramadığı için işsiz sayısında dikkate alınmayan, ancak iş
olsa çalışmaya hazır olan, tabir-i caizse “ümitsiz işsizler”
2000-2010 yılları arasında 584 bin kişi artmıştır. Bir başka
deyişle ümitsiz işçilerin sayısı yaklaşık 5,5 katına çıkmıştır.
Neticede istihdam oranı gerilemeye devam etmiş, yüzde
46,7’den yüzde 43’e düşmüştür. Özetle ifade etmek gerekirse, ekonomik büyüme işgücünü pas geçmiş; Türkiye’de
istihdamda gerileme, işsizlikte artış yaşanmıştır.
2000-2010 döneminde istihdam edilen kişi sayısı yaklaşık
1 milyon artarken, işsiz sayısı yaklaşık 1,5 milyon artmıştır.
Bunun neticesinde istihdam edilen kişi sayısındaki her 2
kişilik artış; 3 işsizi beraberinde getirmiştir. Bütün bu veriler Türkiye’de istihdam yerine işsizlik pompalayan bir ekonomik büyüme yaşandığını gözler önüne sermektedir.
Kamusal istihdam azalıyor, güvencesizlik artıyor
Türkiye’de 2000’li yıllar kamuda güvenceli istihdam biçimlerinin adım adım tasfiye edilmesine sahne olmuştur.
Özelleştirme, taşeronlaştırma ve kamuda işçi istihdamının
kısıtlanması politikaları neticesinde 2000’li yıllar boyunca kamuda çalışan işçi sayısı giderek azalmıştır. 2002 yılı itibariyle
yerel yönetimler haricinde kamuda çalışan işçi sayısı 488
bin 218 iken; bu rakam 2010 yılı itibariyle 241 bin 972’ye
yani yarıya düşmüştür. 2000’li yılların sonuna doğru yerel
yönetimlerde de işçi istihdamı azalma eğilimi içine girmiştir.
Öte yandan 2007 yılından itibaren kamuda memur
istihdamındaki artış sınırlanmış, kadrolu memurluğun yerine
sözleşmeli personel istihdamına ağırlık verilmiştir.
Tablo 7: Kamuda İstihdam (Yerel Yönetimler Hariç)
Genel Bütçe, KİT vd. (Bölüm 1 ve 2)
Kadrolu Memur (4-a)
Sözleşmeli Personel (4-b)
Kamu İşçisi (4-d)
2007 (Haziran) 2010 (Haziran)
Değişim
1.974.127
2.009.086
yüzde 1,8
159.998
277.756
yüzde 73,6
314.042
241.972
eksi yüzde 23
Kaynak: Maliye Bakanlığı BÜMKO verileri ile 2011 Yılı Bütçe
Gerekçesi’nden yararlanılarak hazırlanmıştır.
Sosyal-İş Gazetesi •
55
RAPOR
Kamuda (yerel yönetimler hariç) 2007-2010 yılları arasında
kadrolu memur sayısı yalnızca yüzde 1,8 artarken,
sözleşmeli personel sayısı yüzde 73,6 gibi ciddi bir artış
göstermiştir Kamu işçisi sayısı ise yüzde 23 oranında
azalmıştır.
Tablo 8: Yerel Yönetimlerde İstihdam
Yerel Yönetimler (Bölüm 3)
Kadrolu Memur (4-a)
Sözleşmeli Personel (4-b)
Kamu İşçisi (4-d)
2007 (Haziran) 2010 (Haziran)
Değişim
96.080
98.846
binde 8
5.509
13.548
yüzde 146
212.808
189.286
eksi yüzde 11
Kaynak: Maliye Bakanlığı BÜMKO verileri ile 2011 Yılı Bütçe
Gerekçesi’nden yararlanılarak hazırlanmıştır.
2000’li yıllarda da devam etmiştir. 2010 yılı itibariyle 3 milyon
349 bin işçi kayıt dışı olarak istihdam edilmektedir. Özel sektörde çalışan her 3 işçiden biri kayıt dışıdır. Kayıt dışı işçiler, iş
güvencesinin yanı sıra sosyal güvence ve temel haklardan da
yoksun biçimde çalışmaktadır.
Çalışma süreleri uzadı
2007-2010 döneminde yerel yönetimlerde kadrolu memur
sayısındaki artış binde 8’de kalırken, sözleşmeli personel sayısı yüzde 146 artmıştır. Yerel yönetimlerdeki kamu
işçisi sayısı ise yüzde 11 azalmıştır.
2000-2010 yılları arasında ücret, maaş ya da yevmiye
karşılığı çalışanların çalışma sürelerinde kayda değer bir artış
yaşanmıştır. 2000 yılında ücretlilerin yüzde 27,2’si haftada 40
saat, yüzde 27,6’sı ise 41 ila 49 saat arasında çalışırken; bu
oranlar 2010 yılı itibariyle 40 saat çalışanlar için yüzde 17,7’ye
41-49 saat arası çalışanlar için ise 23,3’e gerilemiştir. Yani
2000 yılında ücretlilerin yüzde 54,8’i “olağan” çalışma
süreleri içinde (40-50 saat) çalışırken; bu oran 2010’da
yüzde 41’e düşmüştür.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Türkiye’de kamuda
yaklaşık 175 bin taşeron işçi çalışmakta, yerel yönetimler
ile birlikte bu rakam 300 bini bulduğu tahmin edilmektedir.
Taşeron uygulaması çoğu zaman hukuka aykırıdır ve kamudaki personel açığı taşeron işçiler vasıtasıyla giderilmektedir.
Türkiye’nin dört bir yanında kamu kurum ve kuruluşlarında
yüz binlerce işçi, iş güvencesinden yoksun biçimde, ağır
çalışma koşullarında, hakları ihlal edilerek, sendikasız, asgari ücretle, taşeron şirketler vasıtasıyla çalıştırılmaktadır.
Esasında asıl işverenin işçisiymiş gibi çalışan, “temizlik” işçisi
olarak gösterilip büro işi yapan, taşerona verilemeyecek asıl
işlerde çalıştırılan yüz binlerce işçi, aslında taşeronun değil
asıl işveren olan kamunun işçisidir.
Kayıt dışı devam ediyor
Özel sektördeki işçilerin büyük çoğunluğu da iş güvencesinden yoksun biçimde çalışmaktadır. Kayıt dışı istihdam sorunu
2000-2010 döneminde haftada 50 ila 59 saat arasında
çalışanların tüm ücretliler içindeki oranı yüzde 13,1’den
yüzde 15,8’e; 60-71 saat arasında çalışanların oranı yüzde
16,1’den yüzde 19,3’e, 71 saatten fazla çalışanların oranı
56
• Sosyal-İş Gazetesi
RAPOR
hastalıkları, buzdağının yalnızca suyun üzerindeki kısmını
oluşturmaktadır.
İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sonucu Ölüm ve Sakatlık
Vakaları
İş Kazası Sonucu Ölüm
Meslek HastalığıSonucu Ölüm
Toplam Ölüm
Sürekli İş Göremezlik Vakası
2000
2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 Toplam
1.167
6
1.173
1.818
1.002 872
810
841 1.072 1.592 1.043 865 1.171
6
6
1
2
24
9
1
1
0
1.008 878
811
843 1.096 1.601 1.044 866 1.171
2.183 2.087 1.596 1.693 1.639 2.267 1.956 1.694 1.885
10.435
56
10.491
18.818
Kaynak: SSK 2004 İstatistik Yıllığı, SGK 2009 İstatistik
Yıllığı
ise yüzde 6,6’dan yüzde 8,3’e yükselmiştir. Böylece uzun
sürelerle çalışanların (50 ve daha fazla) tüm ücretliler
içindeki payı yüzde 35,8’den; yüzde 43,4’e çıkmıştır. Böylece Türkiye’de çalışma süreleri daha da uzamıştır.
Haftada 40 saatten az çalışanların ücretliler içindeki payı
ise yüzde 9,4’den yüzde 15,6’ya yükselmiştir. Böylece yarı
zamanlı istihdam ya da düzensiz/güvencesiz istihdam biçimlerini kapsayan kısmi süreli çalışmalarda artış yaşanmıştır.
Ücretlilerin Çalışma Süreleri (saat/hafta)
40'dan az
40
41-49
50-59
60-71
71 +
2000
yüzde 9,4 yüzde 27,2 yüzde 27,6 yüzde 13,1 yüzde 16,1 yüzde 6,6
2010
yüzde 15,6 yüzde 17,7 yüzde 23,3 yüzde 15,8 yüzde 19,3 yüzde 8,3
Kaynak: TÜİK Hane Halkı İşgücü İstatistikleri Veri Tabanından
Yararlanılarak Hazırlanmıştır.
10 yılın faturası 10 bin ölüm
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki karanlık tablo 2000’li
yıllarda daha da derinleşmiştir. Resmi verilere göre
Türkiye’de 2000-2009 yıllarını kapsayan 10 yıllık dönemde,
iş kazası ve meslek hastalıkları neticesinde toplam 10 bin
491 işçi yaşamını yitirmiş; 18 bin 818 işçi ise sürekli iş
göremez hale gelmiştir. Gerçek iş kazası ve meslek hastalığı
sayıları, resmi verilerin çok daha üzerindedir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun istatistiklerine giren iş kazaları ve meslek
Çalışma koşulları ağırlaştı
İstatistiksel olarak hesaplanamasa da 2000’li yıllar boyunca
işçilerin çalışma koşulları daha da ağırlaşmış; hak ihlalleri
artmıştır. İktisadi büyüme politikasını ve “rekabet gücünü”
ucuz işçilik ve yoğun emek sömürüsü üzerine kuran Türkiye
ekonomisinde, daha az işçiyle daha çok üretim yapma felsefesi üzerine kurgulanan üretim süreçleri, kaçınılmaz olarak
daha ağır çalışma koşulları ve hak ihlallerini de beraberinde
getirmektedir.
Özellikle sendikasız işyerleri, küçük ölçekli işyerleri, fason
üretim yapan işyerleri ve hizmetler sektöründe, İş Yasası ile
belirlenen asgari çalışma koşulları dahi uygulanmamakta;
işyerinde çalışma koşullarını mevzuat değil işverenler belirlemektedir. Yasal sınırların üzerinde çalışma süreleri, ödenmeyen fazla mesailer, yıllık ücretli izin ve hafta tatili hakkının
kısıtlanması, ücretlerden keyfi kesinti yapılması, ücretlerin geç
veya eksik ödenmesi, hatta hiç ödenmemesi, sigorta primlerinin gerçek ücret yerine asgari ücretten yatırılması ya da
eksik yatırılması gibi hak ihlalleri, yaygın olarak yaşanmaktadır.
Ücretlerde sefalete devam
2000-2010 döneminde ücretler bakımından bir iyileşme
yaşanmadığı gibi sigortalılarının prime esas brüt aylık
kazançları asgari ücret esas alınarak kıyaslandığında; ücret
düzeylerinin daha da gerilediği görülmektedir. 2000 yılı itibariyle sigortalılarının yüzde 59,8’i brüt asgari ücret ile 1,5
brüt asgari ücret arasında aylık brüt kazanç elde ederken,
bu oran 2009 yılına gelindiğinde yüzde 69,8’e yükselmiştir.
Böylece 10 yıllık süre zarfında sigortalıların yüzde 10’u daha
Sosyal-İş Gazetesi •
57
RAPOR
1 ila 1,5 brüt asgari ücret arasında kazanç sağlayanlara
katılmıştır. .
Sigortalıların Aylık Brüt Kazançları
2009
693 TL
693-900 TL
900-1.110 TL
1.110-1.320 TL
1.320-1.530 TL
1.530-1.740 TL
1.740-1.950 TL
1.950-2.160 TL
2.160-2.370 TL
2.370-4.504 TL
4.504 TL
Özel
yüzde 46,5
yüzde 24,4
yüzde 6,8
yüzde 4,6
yüzde 3,4
yüzde 2,3
yüzde 1,8
yüzde 1,4
yüzde 1
yüzde 4,8
yüzde 3,3
Kamu
yüzde 11
yüzde 10,2
yüzde 8,5
yüzde 4,1
yüzde 5,7
yüzde 6,2
yüzde 8,2
yüzde 8,5
yüzde 7,4
yüzde 25,4
yüzde 4,6
Toplam
yüzde 43,2
yüzde 23,1
yüzde 7
yüzde 4,5
yüzde 3,6
yüzde 2,6
yüzde 2,4
yüzde 2,1
yüzde 1,6
yüzde 6,6
yüzde 3,4
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği devam ediyor
Bu çalışma boyunca değindiğimiz sorunların çoğunu kadın
işçiler daha derinden yaşamakta, çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet eşitsizliği devam etmektedir. Dünya ölçeğinde
kadınların istihdam oranının en düşük, kadın işsizliğinin
ise en yüksek olduğu ülkelerden biri olan Türkiye’de her 4
kadından 3’ü çalışma yaşamının dışında kalmaktadır. Çalışma
yaşamında var olabilen kadın işçi ve emekçilerin çoğunluğu
ise düşük ücret, iş güvencesiz istihdam, ağır çalışma koşulları,
hak ihlalleri, sendikasızlık, ayrımcı uygulamalar, cinsiyetçi
meslek ve görev dağılımı ve taciz gibi sorunlarla karşı karşıya
kalmaktadır.
2008 ve 2009 yıllarında yaşanan ekonomik krizin ardından,
kadınların işgücüne katılımında yıllardan sonra ilk kez
artış yaşanmıştır. Bu artışla birlikte, kadın işsizliği daha da
yükselmiş; bir yandan da işgücüne katılan kadınların güvencesiz, düşük ücretli ve vasıf gerektirmeyen işlere yönelmiştir.
İşçilerin çoğunluğu Harranlı
1980’den bu yana süre giden sendikasızlaştırma süreci, 2000’li
yıllarda da devam etmiştir. Özelleştirme, taşeronlaştırma,
esnek istihdam, dar, yasakçı ve adeta sendikalaşmayı
zorlaştıran yasal mevzuat gibi sendikal örgütlenmeyi zayıflatan
politikaların yanı sıra, özellikle özel sektörde işverenlerin hukuka aykırı uygulamalarla işçilerin sendikalaşmasını engellemesi ve hükümetlerin buna göz yumması, Türkiye’de sendikal örgütlenmenin her geçen yıl erimesine yol açmaktadır.
Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki ücretli sayısının, toplam
sendikalaşabilir ücretli nüfusa oranı üzerinden sendikalaşma
oranı hesaplandığında, sendikal örgütlülüğün nasıl
zayıflatıldığı daha açık görülmektedir. 2000 yılı itibariyle toplu
iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 1 milyon 42 bin 473
iken toplam ücretli sayısı 10 milyon 488 bin, sendikalaşma
oranı ise yüzde 9,9’du. 2009 yılına gelindiğinde toplu
iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 748 bin 398’e
düşerken, toplam ücretli sayısı 12 milyon 770 bine çıktı;
bunun neticesinde sendikalaşma oranı yüzde 5,9’a
gerilemiştir. 1988 yılında toplu iş sözleşmesi kapsamındaki
işçi sayısının 1 milyon 591 bin 600, sendikalaşma oranının ise
yüzde 22 olduğu dikkate alındığında, sendikalaşmanın nasıl
adım adım geriletildiği daha net görülmektedir.
Sendikalaşma Oranı (Genel)
Genel
2000
2009
TİS Kapsamındaki İşçi Sayısı
1.042.473
748.398
Toplam Ücretli Sayısı Sendikalaşma Oranı
10.488.000
yüzde 9,9
12.770.000
yüzde 5,9
Öte yandan toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısının
çoğunluğunu hala kamu işçileri oluşturmaktadır. Özel sektörde
sendikalaşma oranı, genel sendikalaşma oranından daha da
düşüktür. 2000 yılında özel sektördeki toplam ücretli sayısı
7 milyon 379 bin iken, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki
işçi sayısı 398 bin 480, özel sektörde sendikalaşma oranı
ise yüzde 5,4’tü. 2009 yılına gelindiğinde özel sektörde
ücretli sayısı 9 milyon 811 bin 149’a yükselirken, toplu
iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 335 bin 843’e,
sendikalaşma oranı ise yüzde 3,4’e düştü.
Sendikalaşma Oranı (Özel Sektör)
Özel Sektör
2000
2009
TİS Kapsamındaki İşçi Sayısı
398.480
335.843
Toplam Ücretli Sayısı Sendikalaşma Oranı
7.379.000
yüzde 5,4
9.811.149
yüzde 3,4
58
• Sosyal-İş Gazetesi
1 Mayıs tüm dünyada
kitlesel katılımlarla kutlandı
Bütün ülkelerin işçileri
BİRLEŞİNİZ!
KÜBA’da halk kutlamalara coşkuyla katıldı. Devrimin bir kez daha sahiplenildiği
gösterilerde insanlar meydanlara sığmadı. Jose Marti Devrim Meydanı’nda bir
araya gelen milyonlarca Küba’lı 1 Mayıs’ı
bayram havasında kutladı. Küba 1 Mayıs’ını Küba İşçileri Konfederasyonu örgütlerken, Fidel Castro sağlık sorunları
nedeniyle kutlamalara katılamadı.
KÜBA
YUNANİSTAN’da İşçiler 1 Mayıs’ı
grevdeyken kutladı. Atina’da sendikalar ve farklı sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla geniş katılımlı bir
yürüyüş gerçekleşti. Kutlamalarda
hükümetin aşırı borç nedeniyle uyguladığı tasarruf politikaları protesto edildi. Emekçilerin bunun bedelini ödemeyeceği belirtildi.
JAPONYA’da, deprem ve tsunami
felaketinin ardından Fukuşima santralinde yaşanan sızıntı nedeniyle
yaşananlardan dolayı 1 Mayıs gösterilerine nükleer karşıtları damga
vurdu.
Başkent Tokyo’da nükleer santrallere karşı iki ayrı gösteri düzenledi.
FRANSA’da emekçiler Cumhurbaşkanı Sarkozy’i ve hükümeti hedef alan pankart ve sloganlarıyla 1
Mayıs’ı kutladı.
5 büyük işçi sendikaları konfederasyonunun ortak girişimiyle ülke
genelinde toplam 173 gösteri düzenlendi.
MISIR’da 1 Mayıs, artık tarihi bir meydan olan Tahrir’de gerçekleştirildi. Binlerce kişinin katıldığı kutlamalarda sosyal
adalet çağrısında bulunuldu. Kutlamaya katılan Mısırlılar,
“devrimin devamı için mücadeleye devam” dediler.
GÜNEY KORE
GÜNEY KORE’nin başkenti Seul’de ise yoğun katılımlı bir kutlama gerçekleştirildi.
İşçiler yüksek enflasyon ve petrol fiyatlarındaki artışa dikkat
çeken slogan ve pankartlarla tepkilerini dile getirdi.
Sorunlardan hükümetin sorumlu olduğu belirtilerek yetkilileri
istifaya çağırıldı.
MISIR
Dergimizin bu sayfaları Türk Eczacıları Birliği işyerinden üyemiz Sevim Özdemir tarafından hazırlanmıştır.
Sosyal-İş Gazetesi •
59
Bütün ülkelerin işçileri
ALMANYA
BİRLEŞİNİZ!
ALMANYA’da çok sayıda siyasi örgüt ve sendikanın katılımıyla bir çok kentte gösteri düzenlendi. Gösterilerde genel olarak
asgari ücretin artırılması ve sosyal adalet konusundaki talepler dile getirildi.
Polisin Hamburg’taki gösterilere müdahale etmesiyle çok sayıda kişi yaralandı, yirmi kişi gözaltına alındı.
Berlin’de gösteriler sonrası yapılan bir kutlamanın ardından çıkan olaylarda ise 29 polis yaralandı ve 12 kişi gözaltına alındı.
ALMANYA
LONDRA’da onbinler Trafalgar Meydanı’nda buluşarak 1
Mayıs’ı kutladı. Marx Mermorial Library önünden başlayan yürüyüş Trafalgar Meydanı’nda noktalandı.
İSVİÇRE
İSVİÇRE’nin Zürih kentinde sendikaların ve sol partilerin
öncülük ettiği yürüyüşe 10 bin kişi katıldı. Ancak miting
sonrası olaylar çıktı. Çok sayıda kişi gözaltına alındı, çok
sayıda kişi ise yaralandı. Polisin plastik mermi, gaz bombası ve panzerlerle müdahale ettiği olaylarda eylemciler
de polise kaldırım taşları, havai fişekler ve bira şişeleri ile
karşılık verdi. Çatışmalar geç saatlere kadar sürdü.
LONDRA
FİLİPİNLER’de en kalabalık 1 Mayıs’lardan biri yaşandı. Başkent Manila’da yapılan gösteride emekçiler ücretlerinin arttırılmasını istedi.
TAYVAN’ın başkenti Taipei’de 1 Mayıs gösterilerine binlerce
kişi katıldı. Göstericiler yoksulluğun sona erdirilmesi, devletin
borçlarının halka ödetilmemesi ve gelir uçurumunun ortadan
kaldırılması çağrısında bulundu. Emekçiler gelirlerin iyileştirilmesini talep ettiler.
İSVİÇRE
FAS’ta 20 Şubat Hareketi’ne mensup kişiler, gençler ve sendikacılar birçok kentte gösterilere öncülük etti. Başkent Rabat’taki gösteriye katılanların sayısının 3 bin dolayında olduğu
belirtiliyor.
Dergimizin bu sayfaları Türk Eczacıları Birliği işyerinden üyemiz Sevim Özdemir tarafından hazırlanmıştır.
60
• Sosyal-İş Gazetesi
PRATİK BİLGİLER
Bunları biliyor musunuz?
Türkiye’de çalışma çağındaki her 4 kadından yalnızca 1’i fiilen çalışıyor.
Türkiye’de her 8 saatte 1 işçi, iş kazalarında yaşamını yitiriyor.
Türkiye’de iş bulma ümidi olmadığı için iş aramayan, 584 bin “ümitsiz işsiz” var.
Özel sektörde kayıtlı her iki işçiden biri asgari ücret alıyor.
Türkiye’de her 10 işçiden 3’ü haftada 60 saatten fazla çalışıyor.
Türkiye’de her 100 ücretliden yalnızca 6’sı sendikalı.
Özel sektörde çalışan her 3 işçiden 1’i kayıt dışı.
Türkiye'de Gelir Dağılımı (Yıl-2009)
(yüzde 20'lik nüfus gruplarının gelirden aldığı yüzdelik pay)
5,6
1. yüzde 20 (en yoksul)
10,3
2. yüzde 20
47,6
3. yüzde 20
15,1
4. yüzde 20
5. yüzde 20 (en zengin)
21,5
ÜCRETLERLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ BİLGİLER (01.07.2011 - 31.12.2011)
16 yaşından büyükler için asgari ücret : 837,00
16 yaşından küçükler için asgari ücret : 715,50
Asgari Ücretten Kesintiler
SGK Primine Esas Taban ve Tavan Sınırları
Aylık Taban Sınırı : 837,00 — Aylık Tavan Sınırı : 5.440,50
+ 16 Yaş Asgari Ücrete Göre İşçilik Maliyeti
Brüt Ücret
837,00 Asgari Ücret
837,00
Sigorta Primi İşçi Payı (%14)
117,18 Sigorta Primi İşveren Payı (%19,5)
163,22
8,37 İşsizlik Sigortası işveren Payı (%2)
16,74
İşsizlik Sigortası Primi (%1)
Gelir Vergisi Matrahı
711,45 Toplam Maliyet
Gelir Vergisi
106,72 Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
5,52
Vergiden İstisna Yurtici Harcırah Tavanı
237,21
Kıdem Tazminatı Tavanı
Damga Vergisi
Kesintiler Toplamı
599,21 Çocuk Yardımı
Net Ücret (Asgari Geçim İndirimi hariç)
İşsizlik Sigortası Kes. : İşçi : %1; İşv. : %2; Devlet : %1
Aile Yardımı (AÜ x 10)
1016,96
10,70
41,00
2.731,85
16,74
83,70

Benzer belgeler