Untitled - İstanbul Medeniyet Üniversitesi Akademik Bilgi Sistemi

Transkript

Untitled - İstanbul Medeniyet Üniversitesi Akademik Bilgi Sistemi
PAR A POLİTİK ASI
AKTARIM K ANALLARI
Seyfettin ERDOĞAN
Umuttepe Yayın No: 52
İşletme-Ekonomi Dizisi :20
Para Politikası Aktarım Kanalları
Seyfettin Erdoğan
1. Basım: Haziran 2011
ISBN: 978-605-5936-53-2
© Umuttepe Yayınları ®Bu kitabın her türlü yayın hakkı Umuttepe
Yayınları’na aittir. Yayınevinin yazılı izni olmadan, kitabın tümünün
veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı,
yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
Yayın Yönetmeni: Mustafa Bulut
Sayfa Tasarımı: Adem Şenel
Kapak Tasarımı: Adem Şenel
Baskı-Cilt: Güngör Yılmaz
Atatürk Bulvarı No:11 İzmit-Kocaeli
Tel: (0262) 321 10 40 Sertifika No:21126
Umuttepe Yayınları®
Belsa Plaza İş Merkezi 5/6 Blok Kat:1
No: 91 İzmit –Kocaeli
Tel: (0262) 332 35 49 Fax: (0262) 323 18 58
Umuttepe Kitabevi
Kocaeli Üniversitesi
Umuttepe Yerleşkesi Sosyal Tesisler Binası
Tel: (0262) 359 10 60
PAR A POLİTİK ASI
AKTARIM K ANALLARI
Seyfettin ERDOĞAN
KOCAELİ 2011
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
GİRİŞ
1
I.
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
1
II.
FAİZ KANALI
17
III.
KREDİ KANALI
23
IV.
VARLIK FİYATLARI KANALI
50
V.
DÖVİZ KURU KANALI
64
VI.
MALİYET KANALI
71
VII.
BEKLENTİ KANALI
76
VIII. EKONOMETRİK ANALİZ
77
SONUÇ
83
YARARLANILAN KAYNAKLAR
85
EKLER
98
ŞEKİLLER VE TABLOLAR
Sayfa No
Şekil 1: Para Politikası Kararının Aktarım Süreci
5
Şekil 2: Kısa Vadeli Faiz Oranında Değişiklik – Harcama İlişkisi
8
Grafik 1:Varlık Dolarizasyon Endeksi (1997 = 100)
15
Grafik 2:Yükümlülük Dolarizasyon Endeksi (1997 = 100)
16
Grafik 3: Birinci Alt Dönem için Etki Tepki Analizi Sonuçları
81
Grafik 4: İkinci Alt Dönem için Etki Tepki Analizi Sonuçları
81
Tablo 1: Seçilen Değişkenler
78
Tablo 2: VAR Modeli Sıralaması
79
Tablo 3: Birinci Alt Dönem için ADF Test Sonuçları
80
Tablo 4: İkinci Alt Dönem için ADF Test Sonuçları
80
ÖNSÖZ
Para politikasını aktarımı takriben on yıldan beri üzerinde
çalıştığım konulardan birisidir. Birkaç makalenin yanı sıra
öğrencilerimle lisansüstü tez çalışmaları tamamladık. Bu
süreçte yürütmeye çalıştığım kitap çalışması eksikliklerine
rağmen ilk baskıya hazır hale geldi.
Çalışmada emeği geçen çok sayıda kişi vardır. Bunlar arasında değerli vakitlerinden fedakarlık yaparak metinleri
büyük bir titizlikle okuyup düzeltme önerileri getiren
öğrencilerime, başta Meltem TARI olmak üzere öğretim
elemanı arkadaşlarıma, ampirik analiz bölümüne katkı
sağlayan
Durmuş
Çağrı
YILDIRIM’a,
çalışmanın
yayınlanmasına karar veren Umuttepe Yayınevi sahibi
Mustafa BULUT’a ve basımı gerçekleştiren çalışanlara
teşekkür etmek istiyorum.
Bu çalışmanın para politikası alanında yapılacak yeni
araştırmalara esin kaynağı olacağını umuyorum.
Seyfettin ERDOĞAN
2011
GİRİŞ
Parasal aktarım kavramı, para politikası kararlarındaki bir
değişiklik ile istihdam, yatırım, tüketim ve üretim gibi
değişkenler arasındaki etkileşim sürecini ifade etmektedir.
Para politikasının makro ekonomik değişkenlere yansıması,
faiz kanalı, kredi kanalı, varlık fiyatları kanalı, döviz kuru
kanalı,
maliyet
kanalı
ve
beklenti
kanalı
ile
gerçekleşmektedir. Parasal aktarım kanallarının işleyişini
araştıran çok sayıda teorik ve ampirik çalışma vardır. Bütün
çalışmaların ittifakla üzerinde durduğu tek bir parasal
aktarım kanalından söz etmek mümkün değildir. Ülkelerin
özgün koşulları, kullanılan yöntem ve esas alınan dönem
vb. ampirik çalışmaların sonucunu etkilemektedir.
Parasal aktarım kanallarının işleyişini araştıran çalışmaların
önemi, elde edilecek bulguların politika yapıcılar açısından
yol gösterici olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu çalışmada, başlıca aktarım kanalları üzerinde
durulacaktır. Öncelikle kavramsal çerçeve ele alınacak,
ardından her bir kanala ilişkin temel nitelikteki bilgiler
verilerek literatürdeki çalışmaların bulguları özetlenecektir.
Son olarak menkul kıymet fiyatları kanalının (tüketicilerin
net servet değişimi) işleyişi incelenecektir.
I. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Parasal aktarımın kavramsal çerçevesi aşağıdaki başlıklar
altında ele alınacaktır.
Parasal Aktarım Kavramının Tanımı ve İşleyişi
Literatürde parasal aktarım kavramına ilişkin bazı tanımlar
aşağıdaki gibidir:
- Ireland (2005)’a göre parasal aktarım mekanizması, ”nominal
para stoku ya da nominal kısa vadeli faiz oranında
gerçekleştirilen bir değişikliğin toplam hasıla ve istihdam gibi
reel değişkenler üzerindeki etkisidir”.
- Allen and Robinson (2005) para politikasının aktarımını,
“öngörülmeyen bir para politikası şokunun farklı kanallar
aracılığı ile ortaya çıkan etkileri karşısında ekonominin dinamik
tepkisi” şeklinde tanımlamıştır. Tanımda öngörülebilirlik
vurgusu yapılmıştır. Para teorisi literatüründe para politikasının
etkililiği tartışmalarını konu alan birçok çalışmada para
politikası kararlarındaki değişikliklerin öngörülebilirliği belirleyici
bir nokta olarak ele alınmıştır.
- Taylor (1995 ve 2002) parasal aktarımın tanımlanması
konusunda farklı görüşlerin varlığına dikkat çekmiştir. Bu
görüşlerden ilki, yeni makroekonomik araştırmalarda yaygın
olarak kullanılan finansal piyasa fiyatı görüşüdür. Bu görüş,
para politikasının menkul kıymetler, faiz oranları ve döviz
kurlarını içeren finansal varlıkların getiri oranı, fiyatı ve
dolayısıyla hane halkı ve firmaların harcama kararları
üzerindeki etkisini vurgulamaktadır. İkinci görüş, kredi görüşü’
dür. Finansal piyasa fiyatı görüşüne alternatif olarak ileri
sürülen bu görüş, para politikası kararlarındaki bir değişikliğin
bankalar ve diğer finansal aracıların, fon talep edenlerin iç
finansman kaynaklarına alternatif olarak sundukları krediler
üzerindeki etkilerine dikkat çekmektedir.
Bain and Howells (2003:171) parasal aktarımı, “para
politikasındaki bir değişikliğin sırası ile, hasıla, istihdam ve
enflasyon üzerindeki etkileri” şeklinde tanımlamıştır. Yazarlar
parasal aktarım sürecinin iki aşamadan ibaret olduğunu
belirtmişlerdir.
Birinci
aşamada
para
politikasındaki
değişikliklerin toplam talep üzerindeki etkileri, ikinci aşamada
ise, toplam talepteki değişikliğin hasıla, istihdam ve fiyatlar
üzerindeki yansımaları görülmektedir.
Tanımlarda açıkça ifade edildiği gibi, aktarım süreci para
politikası kararlarındaki değişiklikler ile başlamaktadır. Parasal
otorite, para politikası kararlarında değişiklik yaparak hasıla ve
2
fiyat düzeyini etkilemek için doğrudan araçların yanı sıra
dolaylı tedbirlere de başvurabilir. Son yıllarda doğrudan kontrol
araçları yerine, dolaylı araçların kullanıldığı gözlenmektedir.
Dolaylı araçları öne çıkaran gelişmeler aşağıdaki başlıklar
altında ele alınabilir (Gang, 2008: 179 - 180) :
i) Para politikası araçlarında yeni gelişmeler: Parasal taban ve
kredi büyüklüklerinin denetiminde kullanılan, açık piyasa
işlemleri, mevduat munzam karşılığı, merkez bankası kredileri
ve reeskont politikası gibi para politikası araçlarının önem
sıralaması değişmiştir. Açık piyasa işlemlerinin baz paraya
ilişkin günlük düzenlemelerdeki rolü güçlenmiş ve temel bir
para politikası aracı olmuştur.
ii) Faiz kararlarının artan önemi: Günümüzde merkez bankaları
piyasa faiz oranlarındaki değişikliklere rehberlik etmektedir.
Merkez bankalarının faiz kararlarında yapacağı değişiklikler
finansal kurumlar ve piyasa katılımcıları açısından sinyal olarak
değerlendirilmektedir. Diğer birçok ülkede olduğu gibi, T.C.
Merkez Bankası’nın temel politika aracı kısa vadeli faizlerdir.
Para Politikası Kurulu’nun hangi gerekçeler ile kısa vadeli faiz
oranlarında değişikliğe gittiği 18 Haziran 2008 tarihindeki
toplantısında alınan kararda aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir:
“Süregelen belirsizlik algılamaları ve arz yönlü şoklar enflasyon
üzerinde yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Merkez Bankası,
söz konusu risklerin genel fiyatlama davranışlarını olumsuz
etkilemesini önlemek amacıyla, gerektiğinde ölçülü bir faiz
artışına gidebilecektir. Bundan sonraki olası faiz artışının
miktarı ve zamanlaması küresel piyasalardaki gelişmelere,
dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli
enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı
olacaktır”.
Parasal aktarım kanallarının işleyişini ele alan teorik ve ampirik
çalışmalar analizlerinde, parasal otoritenin kullandığı politika
aracı olarak kısa vadeli faiz oranını kullanmışlardır. Bernanke
ve Bilender (1992)’in çalışması, bu konudaki öncü
çalışmalardan birisidir.
3
iii) Finansal piyasalardaki gelişmeler: Yeni finansal araçlar ve
yenilikler sayesinde finansal piyasaların gelişmesi, para
politikası aktarımının doğrudan etkilerinin yanı sıra dolaylı geçiş
yollarını da belirlemeye başlamıştır. Finansal piyasaların
derinleşmesi, diğer bir deyişle, finansal piyasalardaki yenilikler
ve
alternatif
yatırım
araçlarının
çoğalması,
piyasa
katılımcılarının artmasına ve yeni kanalların ortaya çıkmasına
zemin hazırlamaktadır.
Para politikası kararlarındaki değişikliğin yansımaları farklı
kanallar ile gerçekleşmektedir. Faiz kanalı, kredi kanalı (banka
kredi kanalı ve bilanço kanalı), döviz kuru kanalı, varlık fiyatları
kanalı, maliyet kanalı ve beklenti kanalı, literatürde üzerinde
durulan parasal kanallardır. Para politikası kararlarındaki bir
değişiklik söz konusu kanallardan birini ya da birkaçını birlikte
çalıştırabilir. Şekil 1’de para politikası kararlarındaki değişikliğin
etkileri, sistematik olarak gösterilmiştir. Şekil 1’de görüldüğü
gibi, parasal otorite, parasal aktarım sürecinin en önemli
aktörüdür. Ekonominin içinde bulunduğu koşullar ve
beklentileri esas alan parasal otorite benimsediği para
politikası hedefini de gözeterek para politikası kararlarında
değişiklikler gerçekleştirmektedir. Öte yandan iktisadi birimler
parasal otoritenin geçmiş dönemde sergilediği tutumların yanı
sıra makro ekonomik göstergelerin seyrine ilişkin öngörülerde
bulunarak para politikası uygulamalarının niteliğini tahmin
etmektedir. Şekil 1’de görüldüğü gibi, para politikası
kararlarındaki değişiklik, yani, kısa vadeli faiz oranlarının
değiştirilmesi, öncelikle para ve varlık piyasalarında etkili
olmaktadır. Para ve varlık piyasalarındaki değişiklikler, parasal
büyüklükler, piyasa faiz oranı, varlık fiyatları ve döviz kuru gibi
değişkenlere bakılarak takip edilebilir. Bu değişkenlerdeki
değişiklikler mal ve emek piyasasını, yurtiçi mal ve hizmet
fiyatlarının yanı sıra ithal mal ve hizmet fiyatlarını da
etkilemektedir. Sonuç olarak hem toplam hasıla hem de fiyat
düzeyinde değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Para politikası
kararlarında yeni bir değişikliğe gidildiğinde hasıla ve fiyat
düzeyinin en son durumu temel bir gösterge olarak kabul
görmektedir.
4
Şekil 1: Para Politikası Kararının Aktarım Süreci
Para ve
Varlık
Piyasaları
Parasal
Otorite
Parasal ve Kredi
Büyüklükleri
Para Politikası
- Cari
- Beklenen
Piyasa Faiz
Oranı
Mal ve
Emek
Piyasası
Toplam
Talep
Varlık Fiyatları
Döviz Kuru
Para Politikası
Kararı
Para Politikası
Hedefleri
Kaynak: Loayza and Schmidt – Hebbel, 2002: 2
5
Sektör
Fiyatları
Yurtiçi Mal
ve
Hizmet
Fiyatları
İthal Mal ve
Hizmet
Fiyatları
Toplam
Hasıla ve
Fiyatlar
Toplam
Hasıla
Fiyat
Düzeyi
Daha önce de vurgulandığı gibi, parasal aktarımın işleyişinde
birinci aşama, parasal otoritenin aldığı kararlardır. Kısa vadeli
faiz oranlarında yapılacak değişiklikler, piyasa faiz oranları,
varlık fiyatları ve döviz kurları gibi değişkenleri etkilemek
suretiyle son tahlilde birey ve firma davranışlarına
yansımaktadır. Para politikası kararlarının birey (hane halkı) ve
firma davranışı üzerindeki etkileri aşağıdaki şekilde
açıklanabilir.1
Hane Halkı Davranışı
Para politikası kararlarındaki (kısa vadeli faiz oranları)
değişikliğin hane halkı kararları üzerindeki doğrudan etkileri üç
şekilde ortaya çıkmaktadır:
i) Para politikası kararlarındaki değişiklik karşısında hane halkı
tasarruflarını değerlendirme ve borçlanma konusunda yeni faiz
oranları ile karşı karşıya kalmaktadır. Tasarruf sahipleri ile
borçlanma
yoluna
gideceklerin
kullanılabilir
geliri
değişmektedir. Bu gelişme tüketim ve yatırım kararlarını
etkileyecektir. Faiz oranlarının artması, harcamalarını
borçlanma yoluyla finanse eden kesimlerin ilave maliyet
üstlenmesi ve dolayısıyla kullanılabilir gelirinin azalması
sonucunu doğuracaktır.
ii) Faiz oranlarındaki değişiklik varlık fiyatlarında değişiklik
yapmak suretiyle bireylerin finansal ve reel servetini
etkilemektedir. Örneğin faiz oranlarındaki artış, varlıkların
değerini azaltarak servet düzeyinin düşmesine ve dolayısıyla
harcama düzeyinin gerilemesine neden olacaktır. Faiz
oranlarının artmasından söz ederken, parasal otoritenin cari
dönemdeki faiz oranlarını artırıcı kararlar alması söz konusu
olabileceği gibi, bu yöndeki beklentileri besleyecek tutumları
da önemlidir. Faiz oranlarındaki değişiklikler, finansal varlıkların
yanı sıra konut fiyatlarını da etkileyebilir. Faiz oranlarının
artması konut kredisi maliyetini artırarak bu alandaki talebin
daralmasına neden olabilir. Bireysel servet içerisinde konut
kalemi temel bileşenlerden birisidir. Talep daralması sonucu
1
Bank of England (2001), “The transmission mechanism of monetary policy”
isimli çalışmadan yararlanılmıştır.
6
konut fiyatlarının gerilemesi konut servetinin erimesine ve
dolayısıyla
tüketim
harcamalarının
gerilemesine
yol
açmaktadır. Konut kaleminin piyasa değerindeki gerileme
tüketim kararları üzerinde iki kanaldan etkili olmaktadır. İlki,
fakirleşme hissiyatının kuvvetlenmesi; ikincisi, konutların kredi
teminat değerinin düşmesidir.
iii) Döviz kurundaki dalgalanmalar, ekonominin dolarizasyon
seviyesine bağlı olarak harcama kararlarını doğrudan
etkileyebilmektedir. Bir ekonomide, hane halkı servet ve
borçlarının döviz cinsinden ifade edilme düzeyi döviz kuru
hareketlerinin
net
servette
yol
açacağı
değişikliği
belirlemektedir. Örneğin, hane halkının alacaklarının ulusal
para cinsinden, buna karşın yükümlülüklerinin döviz cinsinden
ifade edilmesi durumunda, döviz kurundaki artış, borç yükünü
katlayacaktır. Döviz kuru hareketleri harcama bileşimini de
etkileyebilir. Örneğin döviz kurunda bir düşüş eğilimi ortaya
çıktığında, ulusal paranın değerlenmesi nedeniyle ithal mal ve
hizmetlerin fiyatı göreli olarak ucuzlayacağından bu mallara
ilişkin talep artışı gözlenebilir.
Firma Davranışı
Para politikası kararları hane halkı kararlarının yanı sıra firma
davranışını da doğrudan ya da dolaylı kanallar ile
etkilemektedir. Yatırım harcamalarını banka kredileri ile finanse
eden ve uluslararası finansal piyasalardan fon temin etme
imkanı olmayan firmalar, parasal otoritenin faiz kararlarından
doğrudan etkilenmektedir. Örneğin faiz oranlarında bir artış
eğilimi ortaya çıktığında kredi faiz oranlarının artması, üretici
açısından kredi maliyeti artışı anlamına geldiğinden banka
kaynakları
ile
finanse
edilecek
yatırım
projelerinin
ertelenmesine yol açacaktır. Kredi maliyetlerindeki artış
nedeniyle firmaların üretim kapasitelerini daraltmaları ya da
yeterince genişletememeleri istihdam daralması sorununu da
beraberinde getirmektedir.
Faiz oranlarındaki artışın, nakit zengini firmalar üzerinde pozitif
etkiler doğurabileceği söylenebilir. Şöyle ki, yüksek faiz oranları
fon sahibi firmalara faiz geliri sağlayacaktır. Bu gelir kaynağı
7
yeni yatırım projelerinin finansmanında kullanıldığında üretim
ve istihdam hacmi artacaktır. Ancak faiz artışından elde edilen
gelirler üretim yerine finansal varlık yatırımına yöneltilebilir.
Görüldüğü gibi, parasal aktarım sürecinin baş aktörleri, parasal
otorite, firmalar ve hane halkıdır. Firma ve hane halkı
davranışları (harcama eğilimleri) değiştiği ölçüde hasıla ve fiyat
düzeyinde değişiklikler ortaya çıkacaktır. Parasal otoritenin
kararlarındaki bir değişikliğin firma ve hane halkının harcama
eğilimlerini değiştirmesi, Şekil 2’de görüldüğü gibi finansal
sistemin yapısı ve finansal gelişmişlik düzeyine bağlıdır (Loayza
and Schmidt – Hebbel, 2002:8).
Şekil 2: Kısa Vadeli Faiz Oranında Değişiklik – Harcama İlişkisi
Kredi Oranı,
Döviz Kuru
ve Hisse
Senedi
Fiyatı
Politika
Aracı
(Kısa Vadeli
Faiz Oranı)
Finansal Sistemin Yapısı
(Ekonominin Büyüklüğü ve
Dışa Açıklığı
Kredi Oranı,
Döviz Kuru
ve Hisse
Senedi
Fiyatı
Firma ve
Hanehalkı
Harcamaları
Finansal Gelişmişlik
(Firma ve Hanehalkı
Bilançosunun Yapısı ve
Görünümü
Kaynak: Loayza and Schmidt – Hebbel, 2002:8
8
Para politikası kararlarındaki değişikliklerin etkilerini
özetledikten
sonra,
sürecin
işleyişinde
zamansal
gecikmelerin varlığını da vurgulamak gerekir. Parasal
aktarım sürecindeki zamansal gecikmeler aşağıdaki şekilde
özetlenebilir (Bain and Howells, 2003:179):
i. Politika Kararı Gecikmesi: Politika yapıcıların
ekonomide meydana gelen gelişmeleri (değişiklikleri)
gözlemlemeleri ile kısa vadeli faiz oranlarındaki bir değişiklik
kararı almaları arasında geçen süre, karar gecikmesidir.
ii. Kurumsal Gecikme: Kısa vadeli faiz oranlarındaki
değişikliğin diğer faiz oranlarına yansıma süresi, kurumsal
gecikme kavramı ile ifade edilir. Politika yapıcılar kısa vadeli
faiz oranlarını değiştirdiklerinde piyasa faiz oranları üzerinde
beklenen yansımalar ekonominin kurumsal yapısına bağlı
olarak farklı sürelerde ortaya çıkacaktır.
iii. Gelir Gecikmesi: Kısa vadeli faiz oranlarındaki
değişikliğin hane halkının harcanabilir gelirini etkilemesi için
gerekli olan süre, gelir gecikmesidir. Para politikası
kararlarındaki değişikliğin reel ekonomi üzerindeki
etkilerinin hissedilmesi hane halkı davranışları ile ilgilidir.
Hane halkının gelirinde bir değişiklik ortaya çıktığında
iktisadi faaliyet hacminde değişiklikler görmek mümkün
olmaktadır.
iv. Harcama Gecikmesi: Kısa ve uzun vadeli faiz
oranlarındaki değişikliğin hane halkı ve firmaların harcama
kararlarını etkilemesi için gerekli olan süre, harcama
gecikmesidir.
v. Reel Tepki Gecikmesi: Harcama kararlarındaki
değişikliğin enflasyon, hasıla ve istihdam oranı gibi reel
değişkenlere yansımasına kadar geçen süre, reel tepki
gecikmesidir.
9
Parasal Aktarım Sürecini Etkileyen Faktörler
Parasal aktarımın belirleyicileri, diğer bir deyişle parasal
aktarım kanallarının işleyişini etkileyen temel faktörler
şunlardır. 2
- Küreselleşme
- Finansal Gelişmişlik
- Parasal İkame (Dolarizasyon)
- Mali baskınlık
Şimdi bu faktörleri ayrı ayrı ele alalım.
Küreselleşme
Küreselleşme, para politikasının hasıla ve enflasyon
üzerindeki etkinliğini belirleyen en önemli faktörlerden
birisidir. Ulusal ekonomilerin dışsal şoklara maruz kalması,
temel makro ekonomik göstergelerin seyrini doğrudan
etkilemektedir. Çoğu zaman makro ekonomik politikalarda
bir değişikliğe gidilmediği halde, enflasyon, hasıla, dış
ticaret dengesi, döviz kuru, işsizlik gibi değişkenler, küresel
finansal piyasalardaki gelişmelerden etkilenmektedir.
(Mishkin, 2009:191 - 94), küreselleşmenin parasal aktarım
üzerindeki etkilerini araştıran çalışmaların bulgularından
hareketle konuyu, aşağıdaki sorular ile açıklamaya
çalışmıştır.
i. Küreselleşme, enflasyonun ulusal hasıla açığı (fiili hasıla
ile potansiyel hasıla)’na ve dolayısıyla ulusal para
politikasına olan duyarlılığında bir düşüşe yol açmakta
mıdır?
2
Ayrıntılı bilgi için bkz. (Mishkin, 2009; Loayza and Schmidt – Hebbel,
2002;Başçı, Özel ve Sarıkaya, 2008).
4
Bkz. Kim (2007).
10
Küreselleşmenin para politikasının etkililiğini azalttığına
ilişkin çok sayıda çalışma mevcuttur. Ancak Mishkin, Phillips
eğrisindeki
düzleşmenin,
küreselleşmeden
ziyade,
enflasyonist beklentilere çapalanmış para politikasının bir
sonucu olabileceğini ifade etmiştir. Parasal otoritenin
sağlam bir nominal çapa tesis etmesi durumunda, iktisadi
birimler enflasyonist eğilimlerin tırmanacağı durumlarda
gerekli önlemlerin alınacağı beklentisi ile, ücret ve fiyat
artışına gitmezler.
ii) Başka ülkelerdeki hasıla açığı (küresel ya da bölgesel),
ulusal enflasyonist süreçte önemli bir rol oynayarak ulusal
para politikalarının enflasyonu kontrol etmedeki etkililiğini
engellemekte midir?
Dışa açık ekonomilerde ulusal makro ekonomik dengelerin,
küresel gelişmelerden etkilendiği hususu gayet açıktır. Yeni
dönemde bölgesel ya da küresel ölçekte finansal ya da reel
sektörde ortaya çıkan dalgalanmalar ulusal makro ekonomik
göstergeleri doğrudan etkilemektedir. Çünkü, uluslar arası
piyasalarla gerçekleşen eklemleşme süreci, ekonomiler
arasındaki etkileşim hızını da artırmıştır.
Diğer ülkelerdeki enflasyonist eğilimlerin bizim ülkemizdeki
enflasyonist süreci tetiklemesi, bu ülkeler ile ticari partner
olmamız ile ilişkilidir. Ara malı ve sermaye malı ithalatı
yaptığımızda bu ülkelerdeki enflasyonist eğilimleri transfer
etmiş oluruz. Üretimde dışa bağımlılık arttığı ölçüde,
dışarıdan enflasyon ithal edileceğinden ulusal para
politikalarının fiyat hareketlerini kontrol işlevi aksayacaktır.
iii) Ulusal para politikalarının faiz oranlarını etkileyerek hem
enflasyon hem de hasılayı yönlendirme gücü sürmekte
midir?
Küresel piyasalar ile eklemleşme kaçınılmaz olarak ulusal
para otoritelerinin faiz silahını kullanarak enflasyon ve
hasıla düzeyini kontrol etme gücünü zayıflatmıştır. Ancak
yine de ulusal merkez bankalarının kısa vadeli faiz oranlarını
11
değiştirerek uzun vadeli faiz oranlarını etkileyebildiği ve
dolayısıyla enflasyon hasıla düzeyindeki istikrara katkı
sağladığı söylenebilir.
iv) Küreselleşmenin enflasyon ve faiz oranları üzerindeki
etkileri dışında parasal aktarım sürecini etkileme yolları
mevcut mudur?
Bu soruyu cevaplarken öne çıkan temel aktarım
kanallarından birisi, döviz kuru kanalıdır. Daraltıcı bir para
politikası uygulaması tercih edildiğinde, ulusal faiz oranları
artacak ve sermaye girişinin artması sonucu ulusal para
aşırı değerlenecektir. Ulusal paranın aşırı değerlenmesi, yurt
dışı mal ve hizmet fiyatlarının düşmesi, buna karşın, yurt içi
mal hizmet fiyatlarının yükselmesi anlamına gelmektedir. Bu
durum net ihracatın azalması sonucuna yol açmaktadır. Öte
yandan yurt dışı mal ve hizmet fiyatlarının düşmesi, ithalat
kanalıyla transfer edilen enflasyonist baskıların zayıflaması
anlamına gelecektir.
Döviz kuru kanalının öne çıkması, dış ticaretin gelişmişliği ile
ilintilidir. Dış ticarete konu olan mal ve hizmet üretiminin
ulusal hasıla içerisindeki payı arttığı ölçüde döviz kuru
kanalının önemi artmaktadır.
Küreselleşmenin parasal aktarımı etkileme yollarından birisi
de, yeni dönemde firmaların banka kaynakları dışında
yabancı fonlara ulaşabilme imkanlarını artırmasıdır.
Firmaların bu imkana sahip olması, para politikası
kararlarının kredi hacmi üzerindeki etkilerini sınırlamaktadır.
Finansal Gelişmişlik
Finansal sistemin yapısı ve derinliği, para politikası
kararlarındaki değişikliğin tüketim kararları üzerindeki etki
derecesini, diğer bir ifade ile, finansal sistemin özellikleri
para politikasının etkililiğini belirlemektedir. Örneğin,
finansal sistemin ağırlıklı olarak bankalardan ya da diğer
finansal kuruluşlardan teşekkül edip etmediği, kamu ve özel
12
kesimin ağırlığı, finansal ürünlerin hacmi ve çeşitliliği gibi
özellikler para politikasının aktarım derecesini etkilemektedir.
Para politikasının etkililiği ile finansal sistem arasındaki ilişki
birkaç noktada toplanarak açıklanabilir. İlki, finansal sistemin
kurumlar ve ürün açısından çeşitliliği artırıldığında, para
politikası kararlarındaki bir değişikliğin piyasa faiz oranlarının
yanı sıra, finansal piyasalardaki fiyatlara yansıma süreci daha
hızlı olacaktır. Buna karşın, finansal sistemin yeterince
gelişmediği, sistemde monopol gücüne sahip az sayıda
kurumun egemen olduğu ve alternatif yatırım araçlarının
çeşitlilik arz etmediği durumlarda parasal otoritenin etkinliği
zayıf kalacaktır. Parasal otoritenin kararlarındaki değişiklik ile
piyasa faiz oranları ve finansal yatırım araçlarının fiyatları
arasındaki ilişki güçlü olmayacaktır. İkincisi, finansal sistemin
gelişmişlik seviyesine bağlı olarak üretim ve tüketim
kararlarının piyasa faiz oranları ve finansal yatırım araçlarının
fiyatlarındaki değişikliğe duyarlılığı artacaktır. Para politikası
kararlarındaki değişikliğin piyasa faiz oranı ve finansal
piyasalardaki fiyatları etkilemesi yatırım ve tüketimin
zamanlamasını ve miktarını etkileyecektir. Üçüncüsü, finansal
sistemin derinliği ve yapısı parasal aktarım kanallarının önem
sıralamasını belirlemektedir. Finansal sistemin sığ olduğu, ürün
çeşitliliğinin zayıf olduğu ve az sayıda bankanın egemen
olduğu koşullarda menkul kıymet piyasası yeterince
gelişmeyeceği için kredi kanalının göreli üstünlüğüne karşın
varlık fiyatları kanalının işleyişi zayıf olacaktır. Benzer şekilde,
sistemde az sayıda bankanın sahip olduğu monopol gücü
nedeniyle faiz oranı kanalının işleyişi de güçlü olmayacaktır.
Finansal piyasaların gelişmediği ekonomilerde döviz kuru
kanalının işleyişinden söz etmek de pek mümkün değildir.
Çünkü bu tür ekonomilerde gerek uluslar arası ticarete gerekse
sermaye hareketlerine dayanan döviz kuru işlemlerinin
denetim altına alındığı gözlenmektedir (Loayza and Schmidt –
Hebbel, 2002:8 – 9).
Gelişmekte olan ülkelerde finansal piyasaların dışa açılması ve
derinleşmesi,
alternatif
finansal
araçların
gelişmesini
sağlayarak finans dışı özel sektörün bilanço yapısını
13
değiştirmiştir. Yeni dönemde finans dışı özel sektör
bilançolarının varlık ve yükümlülük kalemleri çeşitlendiğinden
parasal aktarım sürecinde varlık fiyatları ve özellikle döviz kuru
kanalının rolü öne çıkmaktadır (Kamin, Turner and Van Õt
dack, 1998:16).
Parasal İkame (Dolarizasyon)
Dolarizasyon, bir ülkede ulusal paradan vazgeçilerek başka bir
ülke parasının ödeme aracı ve hesap birimi olarak tercih
edilmesidir (Calvo, 2001:321). Kronik yüksek enflasyon sorunu
yaşayan
ülkelerde,
bireyler
enflasyon
belirsizliğinin
maliyetlerinden korunmak amacıyla, ulusal paranın yerine
getirmesi gereken işlevleri yabancı para birimlerine yüklemeyi
tercih etmektedirler.
Dolarizasyon iki başlık altında ele alınabilir: Birincisi, varlık
dolarizasyonu; ikincisi, yükümlülük dolarizasyonudur. Varlık
dolarizasyonu, yabancı para biriminin ulusal para biriminin
yerine getirmesi gereken işlevlerden birini ya da tamamını
yerine getirmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Varlık
dolarizasyonunun göstergesi, hane halkı ve firmalara ait
yabancı para portföyünün toplam portföye oranıdır.
Yükümlülük dolarizasyonu, bir ülkede yerleşiklerin kendi
aralarındaki ve yabancılara karşı yabancı para cinsinden
yükümlülüklerini
ifade
etmektedir.
Yükümlülük
dolarizasyonunun derecesi, banka dışı kesimin yabancı para
cinsi yükümlülüğü / toplam iç yükümlülüğü, kamunun yabancı
para cinsi yükümlülüğü / toplam iç yükümlülüğü ve banka dışı
kesim, bankalar ve toplam kamu kesiminin yabancı para cinsi
dış yükümlülüğü / GSYİH rasyoları toplanarak bulunur (Akıncı,
Özer ve Usta, 2005:1-5).
Yabancı para biriminin ulusal para birimi yerine tercih
edilmesi, diğer bir deyişle dolarizasyon sorunu, parasal
otoritenin temel parasal büyüklükleri kontrol etme gücünü
zayıflatmaktadır. Dolarizasyon nedeniyle, parasal büyüklüklerin
kontrol edilememesi, parasal aktarım kanallarının işleyişini
aksatmakta ya da belirsiz hale getirmektedir (Başçı, Özel ve
Sarıkaya, 2008:481). Çünkü parasal otorite, iktisadi faaliyet
14
hacmini etkilemek amacıyla, para arzı, faiz oranı ve döviz kuru
değişkenlerini kontrol edememektedir. Para politikasının
bağımsızlığını yitirmesi sonucu, dışsal şoklar karşısında döviz
kuru politikası yerine mal ve faktör piyasalarında ayarlamalara
gidilmektedir. Mal ve faktör piyasalarının esnek olmaması
durumunda, resesyonist eğilimler baş göstererek hasıla
büyüme oranı küçülürken işsizlik oranı artış gösterecektir
(Wessesls, 2003:6).
Grafik 1 ve Grafik 2’de görüldüğü gibi, Türkiye ekonomisinde
yüksek enflasyon döneminde hem varlık hem de yükümlülük
dolarizasyonu sorunu yaşanmıştır. 2002 yılından itibaren
enflasyon oranının gerilemesi ve göreli bir fiyat istikrarının tesis
edilmesi sonucu, ters dolarizasyon süreci başlamıştır. Düşük
enflasyon oranı ve ters dolarizasyon süreci ile birlikte parasal
aktarım kanallarının işleyişi de belirginleşmeye başlamıştır.
Grafik 1: Varlık Dolarizasyon Endeksi (1997 = 100)*
* 1997 yılı baz yıl kabul edilerek varlık dolarizasyon derecesi endeks haline
getirilmiştir.
Kaynak: Akıncı, Özer ve Usta, 2005:12.
15
Grafik 2:Yükümlülük Dolarizasyon Endeksi (1997 = 100)
* 1997 yılı baz yıl kabul edilerek yükümlülük dolarizasyon derecesi endeks
haline getirilmiştir.
Kaynak: Akıncı, Özer ve Usta, 2005:12.
Mali Baskınlık
Kamu borç stokunun miktarı, faiz ve vade yapısı gibi
değişkenlerin makro ekonomik dengeler üzerindeki baskısı,
mali baskınlık kavramı ile ifade edilmektedir. İç Borç Stoku /
M2Y, Kamu Kesimi Toplam Borç Stoku / GSMH, Kamu
Kesimi Borçlanma Gereği / GSMH gibi göstergeler mali
baskınlık hakkında fikir vermektedir.
Mali baskınlığın para politikası açısından temel etkisi,
parasal aktarım süreci üzerindeki önemli bir kısıt olmasıdır.
Yüksek kamu borç stoku, para politikası uygulamalarının
bağımsızlığını tehdit etmektedir (Başçı, Özel ve Sarıkaya,
2008). Yüksek kamu borç stoku, merkez bankasının kısa
vadeli faiz oranları kullanma gücünü sınırlamaktadır. Çünkü
faiz oranlarında artış yönündeki küçük bir değişikliğin piyasa
faiz oranlarını aynı yönde etkilemesi durumunda borçlanma
maliyetlerinin yükselmesine yol açmaktadır.
16
II. FAİZ KANALI
Faiz kanalı, para görüşü, geleneksel faiz kanalı ya da
doğrudan faiz kanalı gibi kavramlar ile ifade edilmektedir.
Merkez bankasının gecelik faiz oranlarında yapacağı bir
değişikliğin, borçlanmanın marjinal maliyetini değiştirerek,
yatırım ve tasarruf davranışlarını, öte yandan, ortalama faiz
oranlarındaki değişikliklerin borç talep edenler ile borç
verenlerin nakit akışını etkileme süreci şeklinde
tanımlanabilir (Kamin, Turner and Van Õt dack, 1998:8-10).
Tanımda para politikası kararlarındaki bir değişikliğin toplam
talep üzerindeki etkilerinin yanı sıra nakit akışı üzerindeki
etkilerine de dikkat çekilmiştir.
Kısa vadeli faiz oranlarında parasal otorite tarafından
gerçekleştirilen bir değişiklik, piyasa faiz oranlarını
etkilemektedir. Özellikle, yatırım davranışlarını ve dayanıklı
tüketim harcamalarını belirleyen uzun vadeli faiz
oranlarındaki değişiklikler sonuçları açısından önemlidir.
Geleneksel faiz kanalının işleyişi incelenirken reel faiz
oranlarının harcama kararlarını doğrudan etkilediğini
unutmamak gerekmektedir. Dayanıklı malların cari değeri
ile reel faiz oranları arasındaki ilişki aynı yönlü değildir. Cari
dönemde faiz oranlarının göreli olarak düşük düzeylerde
seyretmesi dayanıklı malların değerinin artması anlamına
geleceğinden toplam harcama eğilimleri pozitif yönde
değişecek ve toplam talep miktarı artacaktır. Daha geniş bir
perspektif
ile
değerlendirildiğinde,
faiz
oranındaki
değişikliklere duyarlı harcamaların, borçlanmanın marjinal
maliyetindeki
değişiklikten
etkilendiği,
ayrıca,
faiz
oranlarındaki değişikliklerin borç sözleşmelerini ve
mevduatlara ilişkin ortalama faiz oranlarını etkilediği
söylenebilir. Ortalama faiz oranlarındaki değişiklikler borç
alanlar ile borç verenlerin gelir ve nakit akışını, ayrıca,
harcama kararlarını da etkileyecektir (Kamin, Turner and
Van Õt dack, 1998:9-10).
17
Literatürde faiz kanalının işleyişi dört temel varsayıma
dayandırılmaktadır (Hubbard, 1995:64):
i) Merkez bankası eksik ikamesi olan para arzını
denetleyebilmelidir.
ii) Merkez bankası, reel ve nominal kısa vadeli faiz oranlarını
etkileyebilmelidir. Diğer bir ifade ile, ani fiyat uyarlamaları
söz konu olmamalıdır.
iii) Para politikası kararlarındaki değişiklikten etkilenen kısa
vadeli reel faiz oranı, hane halkı ve firmaların harcama
kararlarını yönlendiren uzun vadeli faiz oranlarını
etkileyebilmelidir.
iv) Para politikası kararlarındaki değişiklikten etkilenen faize
duyarlı harcamalardaki değişiklikler hasıla düzeyini
etkilemelidir.
Merkez bankasının para politikası kararlarındaki değişiklikler
ile kısa vadeli ve uzun vadeli faiz oranlarını etkileyebilmesi,
sermaye kullanım maliyetinin değişmesi anlamına
gelmektedir. Sermaye kullanım maliyetinin değişmesi
harcama kararlarını ve dolayısıyla hasıla düzeyini
etkilemektedir. Sermaye kullanım maliyetinin önemi
nedeniyle faiz kanalı, “sermaye maliyeti” kavramı4 ile de
ifade edilmektedir.
Faiz oranındaki değişiklikler, sermaye kullanım maliyetinin
yanı sıra tüketim mallarının gelecekteki fiyatlarını da
etkileyebilir. Tüketim mallarının fiyatlarındaki göreli
değişiklikler, hane halkının tüketim kararlarını değiştirebilir.
Aynı şekilde faiz oranlarındaki değişiklikler hane halkının
gelirini de etkileyebilir. Hane halkının net borçlu olması
halinde faiz oranlarının artması yaşam boyu gelir değerinin
düşmesine, ayrıca tüketim harcamalarını gerilemesine yol
açacaktır (Bean, Charles, Larsen ve Nikolov, 2002:13).
Faiz Kanalının Belirleyicileri
Faiz kanalının belirleyicileri aşağıdaki başlıklar altında ele
alınabilir:
18
İç Finansal Serbestleşme: İç finansal serbestleşmenin
en temel göstergesi, faiz oranlarının piyasa koşullarına
bırakılmasıdır. Faiz oranları piyasada arz ve talep
dinamikleri tarafından belirlendiğinde parasal aktarım süreci
güçlenecektir. Parasal otoritenin kısa vadeli faiz oranlarında
yapacağı değişikliğe piyasa faiz oranları kendiliğinden tepki
gösterecektir. Dolayısıyla tüketim ve yatırım harcamalarının
faiz oranı esnekliği de artacaktır (Yue and Zhou, 2007:11).
Enflasyon: Enflasyon oranının yüksek ve oynak bir seyir
izlemesi faiz kanalının işleyişini doğrudan etkilemektedir.
Yüksek ve oynak enflasyon oranı, ödünç verilebilir fon
piyasasında
risk
primlerinin
dolayısıyla
borçlanma
maliyetlerinin yüksek olmasına yol açmaktadır. Bu ortamda
iktisadi birimlerin faiz oranlarında değişikliklere tepkisi göreli
olarak cılız kalmakta ve geleneksel aktarım kanalının işleyişi
netliğini yitirmektedir (Başçı, Özel ve Sarıkaya, 2008:476).
Fiyat istikrarının tesis edilmesi ile birlikte faiz kanalının işler
hale gelmesi, Türkiye ekonomisi özelinde son dönemde
gözlenen bir süreçtir. Türkiye’de alternatif bir parasal
strateji olan enflasyon hedeflemesi stratejine geçiş ile
birlikte, iktisadi birimlerin faiz oranındaki değişikliklere
tepkisi, diğer bir deyişle, toplam talebin reel faiz oranındaki
değişikliklere duyarlı olmaya başlaması, faiz kanalının
işleyişini güçlendirmiştir (Başçı, Özel ve Sarıkaya, 2008:
476).
Fiyat istikrarının faiz kanalının işleyişi üzerinde pozitif etkiler
doğurduğu görüşü, Erdoğan ve Yıldırım (2010)’ın Türkiye
ekonomisi üzerine yaptıkları ampirik bir çalışma ile
desteklenmiştir. Çalışmada, 1995 – 2008 aralığı, 1995:12002:2 ve 2002:3-2008:9 şeklinde iki alt döneme
19
ayrılmıştır. Sonuçlar, faiz kanalının
dönemde işlediğini ortaya koymuştur.
sadece
ikinci
alt
Faiz Kanalının İşleyişine İlişkin Ampirik Bulgular
Jayaraman and Choong (2009), Fiji’de 1970 – 2006
döneminde M1, döviz kuru ve faiz oranındaki değişikliklerin
hasıla ve fiyat düzeyi üzerindeki etkilerini incelemiştir. Elde
edilen bulgulara göre, faiz oranı kanalının işleyişi zayıftır.
Fiji’de, para ve sermaye piyasalarının yeterince gelişmemiş
olması ve finansal varlık sayısının sınırlı olması, parasal
aktarım kanallarının işleyişini aksatan nedenler olarak
gösterilmiştir. Bu ülkede, finansal sistem içerisinde ticari
bankaların ağırlığa sahip olmasına karşın, menkul kıymetler
borsası, borçlanma senetleri piyasası, mortgage piyasası ve
sigorta piyasası gibi, banka dışı finansal kurumlar yeterince
gelişmemiştir. Katılım sayısının sınırlı olduğu finansal
piyasalar, borçlanma ve hisse senetlerinin absorbe
edilmesini sağlayacak derinliğe ulaşamamıştır. Öte yandan,
finansal varlık ticaretinin yapıldığı etkin ikincil piyasalar da
henüz tesis edilememiştir. Bütün bu aksaklıklar, faiz
kanalının işleyişini zayıflatmaktadır.
Camarero, Ordónez ve Tamarit (2002), para politikasının
aktarım mekanizmasını analiz etmek amacıyla İspanya’nın
1986 – 1998 dönemine ilişkin verilerini incelemişlerdir. Elde
edilen sonuçlar göstermektedir ki, parasal bir daralma
karşısında fiyatlar genel seviyesinde aşağı yönlü zayıf bir
hareket, aynı şekilde, hem kısa hem de uzun dönemde
nominal faiz oranlarında bir artış, toplam hasılada bir düşüş
ve döviz kurunda bir değerlenme eğilimi ortaya çıkmaktadır.
Buna göre esas alınan dönemde hem faiz oranı kanalı hem
de döviz kuru kanalı geçerlidir.
Papadamou
ve
Oikonomou
(2007),
sekiz
geçiş
ekonomisinin5 1996:04 – 2004:04 dönemine ilişkin verilerini
5
Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya,
Slovenya. Bu ülkeler, Avrupa Birliği’ne 1 Mayıs 2004 itibariyle üye olmuşlardır.
20
incelemiştir. Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve
Litvanya’da kredi kanalının işleyişine ilişkin kanıtlara
rastlansa da, Estonya ve Letonya’da geleneksel para
kanalının parasal aktarım sürecinde dominant rol oynadığı
sonucuna ulaşılmıştır. Bu ülkelerde kredi kanalının
zayıflığının, kredi imkanlarına getirilen kısıtlamalardan
kaynaklandığı ifade edilmiştir.
Yue ve Zhou (2007), Çin’in 1996.1 – 2005.8 dönemine
ilişkin verilerini test etmiştir. Çalışmada elde edilen
bulgulara göre, ne yatırım harcamaları ile piyasa faiz oranı
arasında ne de hane halkı tüketim harcamaları ile faiz oranı
arasında nedensel ilişki söz konusu değildir. Biraz daha açık
bir ifade ile, faiz oranı – yatırım harcamaları ve faiz oranı –
tüketim
harcamaları
arasında
karşılıklı
etkileşim
bulunmamaktadır. Değişkenlerden birinde meydana gelen
bir değişiklik, diğer değişkeni etkilememektedir. Parasal
aktarımın işleyişi açısından bu sonuç şu anlama
gelmektedir: Para politikasında (faiz oranında) yapılacak bir
değişiklik, tüketim harcamaları ve yatırım harcamaları gibi
değişkenleri (toplam talebi) etkilememektedir.
Kim (2007), Kore’de düşük enflasyon dönemi (1999 – 2004)
ile, yüksek enflasyon dönemi (1988 – 1998)’ni
karşılaştırarak
faiz
kanalının
gücündeki
değişmeyi
incelemiştir. 1988 – 2004 dönemine ilişkin firma
düzeyindeki verilerin kullanıldığı çalışmada, uzun dönem
sermaye kullanım maliyeti esnekliği tahmininin yüksek
enflasyon döneminde, – 0.259 olduğu, ancak, düşük
enflasyon döneminde mutlak değer anlamında düşüş eğilimi
sergileyerek (-0.019) - (-0.027) gibi, dar bir aralık içinde
hareket ettiği saptanmıştır. Firma yatırımlarının finansal
maliyetteki (sermaye kullanım maliyetindeki) değişikliklere
son yıllardaki düşük enflasyon koşullarında daha az duyarlı
olmaya başladığı görüşünün geçerli olduğu ve sonuç olarak
faiz oranı kanalının düşük enflasyon döneminde zayıfladığı
belirtilmiştir.
21
Atesoglu (Winter, 2003 - 4), ABD’de 1987.02 – 1994.01 ve
1994.02 - 2002.5 alt dönemleri için kısa vadeli faiz oranı ile
bankacılık
sistemi
faiz
oranı
arasındaki
ilişkiyi
araştırmışlardır. Elde edilen bulgulara göre, dönem boyunca
kısa vadeli faiz oranlarından bankacılık sistemi faiz oranına
doğru pozitif bir koentegrasyon ilişkisi mevcuttur.
Chatelain vd. (2003), Euro bölgesinde mikro veriler
kullanarak parasal aktarımı araştırmışlardır. Elde edilen
bulgulara göre, firma yatırımı aracılığı ile faiz oranı kanalı
çalışmaktadır. Chatelain v.d. (2001), Euro bölgesinin en
büyük dört ülkesi olan Almanya, Fransa, İtalya ve
İspanya’da parasal aktarım kanalları ile firma yatırımları
arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Çalışmada, 1985 – 1999
dönemi esas alınmış ve her ülke için geniş bir mikro veri
setinden yararlanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, bütün
ülkelerde yatırımlar, sermaye kullanım maliyetindeki
değişikliklere duyarlıdır. Bu durum faiz kanalının işlediği
anlamına gelmektedir. Öte yandan yatırımlar, satış ve nakit
akımı hareketlerine karşı da oldukça duyarlıdır.
Charoenseang ve Manakit (2007),Tayland’ın 2000.06 2006.07 dönemine ilişkin verilerini test etmiştir. Elde edilen
bulgulara göre, bir para politikası strateji olan enflasyon
hedeflemesinin uygulanmasına geçildikten sonara faiz
kanalının işleyişi zayıftır. Buna karşın ticari banka kredileri
kanalı ile çalışan kredi kanalı geçerliliğini korumaktadır.
Singh ve Kaliappa (2007), Hindistan’ın 1993.1 – 2005.3
dönemine ilişkin verilerini test ederek para politikasının faiz
oranları aracılığı ile etkili olup olmadığını araştırmışlardır.
Elde edilen sonuçlara göre, uzun vadeli ilişkiler ve kısa
vadeli dinamikler faiz oranlarının rolünün önemini
desteklemektedir.
De Fiore (1998), İsrail’in 1990 - 1997 dönemine ait
verilerini test ettiği çalışmasında faiz oranı kanalı, banka
kredi kanalı ve döviz kuru kanalının göreli önemini
22
araştırmıştır. Banka kredi kanalı ve döviz kuru kanalının
önemini ortaya koyan bulgulara ulaşılmasına karşın, veriler
faiz oranı kanalının zayıf olduğunu göstermiştir.
III. KREDİ KANALI
Birçok alt kanalı ihtiva eden kredi kanalı, kredi görüşü ya da
kredi kanalı teorisi olarak tanımlanan yaklaşımın ortaya
koyduğu bir parasal aktarım kanalıdır. Kredi görüşü altında
ele alınan kanallar, Neoklasik olmayan aktarım kanalları
kavramı ile ifade edilmektedir. Neoklasik olmayan aktarım
kanalları, piyasa aksaklıklarından dolayı meydana
gelmektedir. Kamusal müdahalelerin yanı sıra asimetrik
enformasyon ya da piyasa bölünmesi gibi finansal
piyasaların fonksiyonelliğini engelleyen aksaklıklar bu tür
kanalların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır (Boivin,
Kiley, ve Mishkin, 2010: 15).
Kredi kanalı teorisine katkı yapan çalışmalarda para
politikası kararlarındaki değişikliklerin etkileri, dış finansman
primine dikkat çekilerek açıklanmaya çalışılmaktadır. Dış
finansman primi, firmaların finansman maliyetlerini
açıklayan bir kavramdır. Çünkü dış finansman primi, dış
finansman yolu (hisse senedi ya da borçlanma senedi
ihracı)’ndan kaynaklan maliyet ile iç finansman yolu
(kazançların dağıtılmaması)’ndan kaynaklanan maliyet
arasındaki fark, şeklinde tanımlanmaktadır. Para politikası
kararlarındaki değişiklik piyasa faiz oranını artış ya da düşüş
yönünde etkileyeceğinden firmaların finansman tercihlerini
de etkileyecektir. Kredi görüşüne göre, para politikası
kararlarındaki değişikliğin yönü ile dış finansman primindeki
değişikliğin yönü aynıdır. Dolayısıyla para politikası
kararlarındaki değişiklik borçlanma maliyeti üzerinde ve
dolayısıyla reel harcamalar ve reel iktisadi aktiviteler
üzerinde etkili olacaktır (Bernanke and Gertler, 1995:28 29).
23
Kredi kanalına ilişkin çalışmalar, iki alt kanalı ele almaktadır.
İlki, bilanço kanalı, ikincisi, banka kredi kanalıdır. Ancak bu
iki kanala, banka sermayesi kanalını da ilave etmek
gerekmektedir. Çünkü banka sermayesi kanalı da, kredi
hacminde değişiklik sürecini açıklamaktadır6 (Boivin, Kiley,
ve Mishkin, 2010: 15-16), kredi görüşü altında söz konusu
üç kanal ile birlikte Kredi Arzı Kanalı’nın da bulunduğunu
ifade etmişlerdir. Sonuç olarak kredi kanalı dört başlık
altında toplanabilir.
- Bilanço Kanalı
- Banka Kredi Kanalı
- Banka Sermayesi Kanalı
- Kredi Arzı Kanalı
Şimdi kredi kanallarının işleyişini ayrı ayrı ele alabiliriz.
Bilanço Kanalı (Geniş Kredi Kanalı)
Bilanço kanalı (geniş kredi kanalı), para politikası
kararlarındaki değişikliğin ödünç talep edenlerin net serveti,
nakit akımı ve likit varlıklarını içeren bilançoları ve gelir
tabloları üzerindeki potansiyel etkisini ifade etmektedir
(Bernanke and Gertler, 1995:29). Bilanço kanalının
dayandığı temel teorik varsayım şudur: Ödünç talep
edenlerin karşılaştığı dış finansman pirimi, kendi finansal
pozisyonlarına bağlıdır. Ödünç talep edenlerin sahip
oldukları likit varlıklar ve kolaylıkla satılabilir maddi
teminatları net serveti7 (finansal pozisyon) meydana
getirmektedir. Dış finansman primini belirleyen temel
değişken, net servet düzeyidir. Buna göre, ödünç talep
edenlerin net serveti ne kadar büyükse dış finansman primi
o kadar küçük olacaktır. Ödünç talep edenler güçlü finansal
pozisyona sahip olduklarında yatırım projelerini kendi
6
Benzer bir görüş için bkz. (Coricelli, Égertand MacDonald, 2006:26).
Bilanço kanalı, ödünç talep edenlerin net serveti kanalı (Kishan and Opiela,
2000:121), kavramı ile de ifade edilmektedir.
7
24
finansman imkanları ile finanse edebilecekleri gibi,
yükümlülükleri için takdim edecekleri maddi teminat
miktarını da artırabilirler. Ödünç talep edenlerin finansal
pozisyonları dış finansman primini ve dolayısıyla talep
edecekleri kredi koşularını da etkileyecektir. Buna göre,
ödünç talep edenlerin net servetinde ya da diğer bir bakış
açısı ile, bilançolarının kalitesindeki dalgalanmalar, toplam
talep düzeyini belirleyecek, yatırım ve harcama kararlarını
yönlendirecektir. Ödünç talep edenlerin bilançolarının yol
açtığı dalgalanmalar, finansal hızlandırıcı olgusu olarak ifade
edilmektedir. Ödünç talep edenlerin bilançolarındaki
değişiklikler, para politikası kararlarındaki değişiklikler ile
ilişkilidir. Para politikasının bilanço kanalı, parasal otoritenin
kararlarındaki değişikliğin piyasa faiz oranlarının yanı sıra
ödünç talep edenlerin finansal pozisyonunu hem doğrudan
hem de dolaylı olarak etkilemesinden ortaya çıkmaktadır
(Bernanke and Gertler, 1995:35 -36).
Daraltıcı
bir
para
politikası
uygulamasına
gidildiği
varsayıldığında, ödünç talep edenlerin bilançolarındaki
doğrudan tahribat iki şekilde ortaya çıkacaktır. Birincisi, iktisadi
birimlerin kısa vadeli ya da değişken oranlı borç stokuna sahip
olmaları durumunda, faiz oranlarını artıracak bir şok, doğrudan
doğruya faiz yükünü artırırken nakit akışını azaltacaktır.
Öteyandan faiz şoku gelecekte beklenen satışların
gerilemesine de yol açabilecektir. Çünkü faiz oranlarının
artması, tüketim harcamalarını menfi yönde etkilemektedir. Bu
sonuçlardan etkilenen iktisadi birimlerin finansal pozisyonları
güçsüzleşecektir. Firmalar ağırlıklı olarak kısa vadeli borçlanma
yöntemini tercih ettiklerinde faiz oranını artış yönünde
etkileyecek bir para politikası uygulamasının nakit akışında
dalgalanmalara yol açacak yansımaları kayda değer düzeyde
olacaktır. İkincisi, faiz oranlarının artması varlık fiyatlarını
düşürerek ödünç talep edenlerin maddi teminatlarının değerini
daraltacaktır. Finansal ve finansal olmayan firmaların kredi
değerliliğinin azalması ekonomideki daraltıcı eğilimleri
tetikleyecektir. Daraltıcı para politikasının net nakit akımı ve
25
maddi teminat değeri üzerinde dolaylı tahribatları da ortaya
çıkabilir. Örneğin, daraltıcı bir para politikası uygulaması
sonucu tüketici kredisi maliyetlerinin artması ya da bireysel
bilançoların zarar görmesi sonucu tüketim harcamaları
daraldığında firmaların gelir düzeyleri gerilerken, en azından
kısa dönemde faiz ve ücret ödemeleri gibi sabit ya da benzeri
sabit maliyetlerini uyarlama güçleri zayıflayacaktır. Finansman
açığının artmasına yol açan bu gelişme, firmaların net serveti
ve kredi değerliliği üzerinde tedrici bir tahribata yol açacaktır.
Daraltıcı para politikası uygulamasının firmaların finansal
pozisyonları üzerindeki etkileri konusunda yaygın olarak
kullanılan temel gösterge, karşılama oranı‘dır. Karşılama oranı,
finansal olmayan firmalara ait faiz ödemelerinin, faiz ödemeleri
ile karların toplamına oranıdır. Daraltıcı bir para politikası
uygulaması doğrudan faiz harcamalarını artırdığı gibi, toplam
talebin daralması sonucu, firmaların toplam hasılatını ve
dolayısıyla karını azaltacaktır. Ayrıca faiz oranlarının artması,
yenileme yatırımlarının maliyetini artırarak ilave faiz yükü
getirecektir (Bernanke and Gertler, 1995:36, Cecchetti,
1995:85-86).
Mishkin, para politikası kararlarının firmaların net serveti
üzerindeki etkilerini asimetrik bilgi, ahlaki tehlike ve ters seçim
sorunları ile birlikte ele alıp daha net bir şekilde açıklamıştır.
Para politikası kararlarındaki bir değişikliğin firma bilançosu
üzerindeki etkileri üç kanaldan işlemektedir. Genişletici bir para
politikası uygulamasına gidildiğinde8 söz konusu kanalların
işleyişi aşağıdaki şekilde özetlenebilir (Mishkin, 1996:37 – 38):
i) Genişletici Para Politikası - Net Servet İlişkisi: Genişletici para
politikası, birinci aşamada hisse senedi fiyatının artışına, ikinci
aşamada, firmanın net servetinin artışına, üçüncü aşamada
ahlaki tehlike ve ters seçim problemlerinin azalması ve
dolayısıyla kredi imkanlarının kolaylaşması nedeniyle yatırım
harcamaları artışına ve nihayet toplam talep düzeyinin
yükselmesine yol açmaktadır. Bu sonucun ortaya çıkmasında,
8
Mishkin benzer bir analizi, daraltıcı bir para politikasının etkilerini ele alarak
da açıklamıştır: Ayrıntılı bilgi için bkz. (Mishkin, 1995: 8-9).
26
ters seçim ve ahlaki tehlike problemlerinin azalması etkili
olmaktadır. Diğer bir ifade ile, firmanın net servet değerindeki
artış, ahlaki tehlike ve ters seçim problemlerinin azalmasına
neden olmaktadır. Süreç aşağıdaki gibi şematik olarak
gösterilebilir.
Parasal Bir Genişleme: M
Hisse Senedi Fiyatlarındaki Artış: Pe
Ahlaki Tehlike ve Ters Seçim Problemlerinde Düşüş
Kredi İmkanlarının İyileşmesi ve Kredi Miktarının Artması
YatırımParasal
Harcamalarında
Artış: IM
Bir Genişleme:
Toplam Talebin Arması: AD
Para Politikası - Net Servet İlişkisi
ii) Genişletici Para Politikası – Nakit Akışı İlişkisi: Genişletici
para politikası, birinci aşamada faiz oranlarının düşmesine,
ikinci aşamada, nakit akışını artırarak firmaların bilançolarının
iyileşmesine, üçüncü aşamada, ahlaki tehlike ve ters seçim
problemlerinin azalması ve dolayısıyla kredi imkanlarının
kolaylaşması nedeniyle yatırım harcamaları artışına ve nihayet
toplam talep düzeyinin yükselmesine yol açmaktadır. Kısacası,
firmanın nakit akışındaki artış nedeniyle bilançolarının
27
iyileşmesi, ahlaki tehlike ve ters seçim problemlerinin
azalmasına neden olmaktadır. Süreç aşağıdaki gibi şematik
olarak gösterilebilir.
Parasal Bir Genişleme: M
Faiz Oranlarında Düşüş:r
Nakit Akışında Artış
Ahlaki Tehlike ve Ters Seçim Problemlerinde Düşüş
Kredi İmkanlarının İyileşmesi ve Kredi Miktarının artması
YatırımParasal
Harcamalarında
Artış: IM
Bir Genişleme:
Toplam Talebin Artması: AD
Para Politikası – Nakit Akıiı İlişkisi
iii) Genişletici Para Politikası – Fiyat Düzeyi İlişkisi: Fiyat
düzeyindeki
değişiklikler,
firmaların
yükümlülüklerini
etkileyerek net servetlerini değiştirebilir. Fiyat düzeyinde
beklenmedik artış eğilimi, nominal bazda ifade edilen
yükümlülüklerin değerini reel anlamda düşürerek borç
yükünün gerilemesine, bu karşın, varlıkların reel değerinde bir
erimeye yol açmaz. Bu sonuç firmaların yatırım kararlarını
yeniden gözden geçirmelerine imkan sağlar. Genişletici para
politikası, birinci aşamada fiyat seviyesinde beklenmedik bir
28
artışa yol açacağından firmaların reel net serveti yükselecektir.
ikinci aşamada, ahlaki tehlike ve ters seçim problemlerinin
azalması ve dolayısıyla kredi imkanlarının kolaylaşması
nedeniyle yatırım harcamalarının artışına ve nihayet toplam
talep düzeyinin yükselmesine yol açmaktadır. Kısacası,
firmanın reel net servetinde artış ahlaki tehlike ve ters seçim
problemlerinin azalmasına neden olmaktadır. Süreç aşağıdaki
gibi şematik olarak gösterilebilir
.
Parasal Bir Genişleme: M
Fiyat Düzeyinde Beklenmedik Artış:P
Borç Yükünün Gerilemesi:Db
Ahlaki Tehlike ve Ters Seçim Problemlerinde Düşüş
Kredi İmkanlarının İyileşmesi ve Kredi Miktarının artması
Yatırım Harcamalarında Artış: I
Toplam Talebin Artması: AD
Para Politikası – Fiyat Düzeyi İlişkisi
Bilanço kanalı literatüründe yer alan önemli çalışmalardan
birisi, Oliner ve Rudebusch’a aittir. Oliner ve Rudebusch
29
(1996:3-13), tarafından ele alınan geniş kredi kanalı
modelinde, dış finansmanın bütün yöntemleri ile iç
finansman yöntemleri arasında tam bir ikamenin olmadığı
vurgulanmaktadır. Söz konusu eksik ikame, asimetrik
enformasyonun
menkul
kıymetler
piyasasının
fonksiyonelliğini
aksatmasından
kaynaklanmaktadır.
Asimetrik enformasyonun yansımaları büyük firmalardan
çok küçük firmalar açısından keskindir. Öte yandan
asimetrik enformasyonun dış finansman için ortaya çıkardığı
risk primi para politikasına bağlıdır. Dış finansman priminin
artması, daraltıcı para politikası uygulamasının ödünç talep
edenlerin bilançolarını tahrip etmesi ve sahip oldukları
teminat değerlerini eritmesinden kaynaklanmaktadır. Oliner
ve Rudebusch geniş kredi kanalını şu varsayıma dayalı
olarak açıklamaktadırlar: Yatırım harcamalarının iç
finansman kaynaklarına bağımlılığı, özellikle daraltıcı para
politikasına gidildiğinde her zaman olduğundan daha fazla
artmaktadır. Bu iktisatçılar, geniş kredi kanalının varlığını
ortaya koymaya çalışırken daraltıcı bir para politikası
uygulamasını müteakiben küçük ve büyük firmaların yatırım
davranışlarındaki değişiklikleri araştırmışlardır. Elde edilen
sonuçlara göre, daraltıcı para politikası uygulamasını
müteakiben iç finansman kıtlığı ortaya çıktığından, küçük
firmalar açısından iç finansman kaynakları ile yatırım
harcamalarının daralması arasındaki ilişki, önemli hale
gelmektedir. Aynı durum büyük firmalar açısından geçerli
değildir. Çünkü daraltıcı para politikasına gidildiğinde, büyük
firmalar açısından iç finansman kaynakları ile yatırım
harcamaları ilişkisinde bir değişiklik ortaya çıkmamaktadır.
Geniş kredi kanalının geçerli olmaması durumunda iç
finansman ile sermaye harcamaları arasındaki ilişki zamanla
istikrarlı bir eğilim sergileyecektir.
30
Banka Kredi Kanalı
Banka kredi kanalını (Bernanke, 1992-1993:56) “para
politikası kararlarındaki bir değişikliğin banka kredilerini
(süre ve uygunluk açısından) ve dolayısıyla toplam talebi
etkileme süreci”; (Mishkin, 2004: 621) ise, ”para
politikasının banka rezervlerini ve banka mevduatlarını
değiştirerek banka kredi miktarını etkilemesi” şeklinde
tanımlamıştır.
Kredi kanalının geçerliliğini test eden çok sayıda çalışmada
vardır. Bernanke ve Blinder’in modeli kredi kanalı
literatüründe, birçok araştırmaya esin kaynağı olmuş öncü
bir çalışmadır. Bernanke ve Blinder’in, 1988 yılında
yayınlanan “Credit, Money, and Aggregate Demand” isimli
çalışmalarında geliştirdikleri modelde, para, tahvil ve
krediden oluşan üç varlıktan söz edilmektedir. Ödünç talep
edenlerle ile ödünç verenlerin kredi ve tahvil arasında
tercihte bulunurken, her iki kredi enstrümanına ilişkin faiz
oranını referans aldığı varsayılmaktadır. Para politikası
kararlarındaki bir değişiklik, tahvil piyasasındaki faiz
oranlarının yanı sıra bankaların kredi arzını da
etkilemektedir. Modelde para politikasının her iki değişken
üzerindeki etkilerinin münhasıran gözlenebileceği ifade
edilmiştir. Örneğin, daraltıcı bir politika uygulamasına
gidildiğinde, tahvil ve kredi faiz oranı üzerindeki etkiler farklı
düzeylerde gerçekleşebilir. Daraltıcı politika uygulamasının
tahvil piyasası faiz oranları üzerindeki etkisi göreli olarak
zayıf kalırken, kredi ve tahvil arasındaki spread üzerindeki
etkisi ve böylece banka kaynakları ile finansman ihtiyaçlarını
karşılayan firmalar üzerindeki yansıması daha büyük
olabilecektir. Ağırlıklı olarak banka kaynakları ile finansmanı
ihtiyaçlarını karşılan firmaların para politikası kararlarından
etkilenmesi kredi kanalının fonksiyonelliği anlamına
gelmektedir (Bernanke and Blinder, 1988:435; Kashyap and
Stein, 1994:5).
31
Bernanke ve Blinder’in modelinde kredi kanalının işleyişi üç
temel koşulun varlığına bağlanmaktadır: Birinci koşul,
banka dışı bazı özel sektör kuruluşlarının dış finansman
gereksinimi açısından bankalara bağımlılığı söz konusu
olmalıdır. Buna göre, iktisadi hayatta faaliyette bulunan
firmalardan en azından bir bölümü, banka kredileri yerine
diğer finansman yöntemlerini tercih etme olanağına sahip
olmamalıdır. Banka kaynaklarına bağımlılığın doğal sonucu
olarak, banka kredi arzındaki değişiklik yatırım davranışlarını
ve sonuç olarak toplam talep düzeyini etkileyecektir. Banka
kredisinin diğer finansman yöntemleri ile ikame edilebilirliği,
para politikasının kredi hacminin belirleme gücünü
zayıflatmaktadır. Banka kredisi ile diğer finansman
yöntemleri arasında tam bir ikamenin varlığı halinde,
örneğin, banka kredi arzındaki bir daralma karşısında
finansman
ihtiyacı
olanlar
tahvil
piyasasından
yararlanabilirler. İkinci koşul, parasal otoritenin gücüdür.
Parasal otorite, açık piyasa işlemleri politikasına başvurmak
suretiyle bankacılık sektörü kredi arz eğrisinin konumunu
değiştirebilmelidir. Ancak parasal otorite bankacılık
sisteminin rezerv miktarını değiştirecek girişimlerde
bulunabilmesine karşın, bankalar hisse senedi piyasası gibi
mevduat dışı kaynaklara başvuru yaparak kredi
kapasitelerini muhafaza edebilirler. Üçüncü koşul,
ekonomide, kısa dönem açısından da olsa, paranın
yansızlığını engelleyecek bazı nominal katılıklar mevcut
olmalıdır. Çünkü fiyat katılıkların olması, nominal
büyüklüklerdeki değişikliklerin reel sonuçlar doğurmasını
kolaylaştıracaktır. Şöyle ki, nominal faiz oranlarındaki bir
değişikliğin doğrudan reel faiz oranı değişikliklerine
yansıması ve dolayısıyla hasıla düzeyini etkilemesi fiyat
katılıkları sayesinde gerçekleşebilecektir (Kashyap and
Stein, 1994:5; Chang, 2008:216; Sharma, 2008: 275 - 76).
32
Banka Kredi Kanalının Belirleyicileri
Banka kredi kanalının işleyişi açısından önem arz eden
hususlar aşağıdaki başlıklar altında incelenebilir:
- Sermaye Piyasasının Gelişmişlik Düzeyi: Finansal
piyasalarda son yıllarda gözlenen en önemli gelişmelerden
birisi, sermaye piyasalarının büyümesidir. Söz konusu
büyüme eğilimi hem emeklilik ve yatırım ortaklığı fonları gibi
kurumsal yatırımcıların öne çıkan rolünden hem de bu
piyasalardaki finansal işlem hacmindeki genişlemeden
kaynaklanmaktadır. Sermaye piyasalarındaki gelişmelerin
en önemli sonuçlarından birisi, bankacılık sisteminin aracılık
işlevini zayıflatmasıdır. Çünkü, bankacılık sektörünün önemli
aktörlerinden borç talep edenler ile yatırımcıların büyük bir
bölümü doğrudan finansman sürecinde rol alarak sermaye
piyasalarına kaymaktadır. Sermaye piyasasının geliştiği
ülkelerde, birçok büyük firma fon gereksinimini banka
kaynakları yerine sermaye piyasalarından sağlamakta, aynı
şekilde çoğu yatırımcı banka mevduatları yerine bu
piyasalardaki enstrümanları tercih etmektedir. Söz konusu
gelişmeler karşısında, birçok banka strateji değişikliği
yoluna gitmektedir. Bu anlamda özellikle kredi ve kaynak
sağlama politikasındaki değişikliğe dikkat çekmek gerekir.
Sektördeki çoğu banka, büyük firmalar yerine küçük
firmaları, tüketicileri ve mortgage kredilerini tercih
etmektedir. Öte yandan gelir kaynakları içerisinde, ödeme
hizmetleri, risk yönetimi ürünleri ve yatırımcılara yönelik
hizmetlerden sağlanan bedeller öne çıkmaktadır (Sellon,
2002: 9 - 10).
Bütün bu değişiklikler, parasal aktarım sürecinde bankaların
rolü üzerinde önemli etkiler doğurmaktadır. Çünkü sermaye
piyasasında alternatif fon kaynaklarına ulaşma olanaklarının
artması, bankalar açısından yeni bir rekabet ortamının
doğması anlamına gelmektedir. Yeni dönemde, para
politikası kararlarındaki bir değişiklik karşısında, bankaların
33
kredi fiyatı (kredi faizi) ve kredi oranına ilişkin kararları söz
konusu rekabet esas alınarak belirlenme zorunluluğu ile
karşı karşıya kalmıştır. Bankalar, alternatif fon olanakları
kısıtını esas alarak kredi politikalarını revize etmektedirler.
Önemle belirtmek gerekir ki, büyük firmaların sermaye
piyasalarında alternatif fon kaynaklarına ulaşma olanağı göz
önüne alındığında, bankaların kredi politikaların bir
değişiklik, örneğin, kredi oranlarındaki bir değişiklik esasen
küçük firmaları ve tüketicileri etkileyecektir (Sellon, 2002:
10).
Sermaye piyasasının gelişmiş seviyesi ile banka kredi
kanalının işleyişi arasındaki ilişkiye dikkat çeken çalışmalar,
banka kredilerine bağımlılığı vurgulamışlardır. Örneğin
Pakistan’da parasal aktarım kanalını inceleyen Agha vd.
(2005), banka kredi kanalının önemini vurgularken, bu
ülkede banka dışı finansman kaynaklarının yokluğuna dikkat
çekmiştir.
- Firmaların Finansman Davranışları: Firmaların
finansman davranışları kredi taleplerini ve dolayısıyla banka
kredi kanalının işleyişini etkilemektedir. Firmaların
büyüklüğü, finansman davranışlarını belirlemektedir. Bu
anlamda küçük firmalar bankalara bağımlı bir eğilim
sergilerken; büyük firmaların alternatif finansman
olanaklarına başvurma şansları vardır. Büyük firmalar
bankaların yanı sıra sermaye piyasaları vasıtasıyla da, fon
ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir.
Firmaların finansman davranışlarından söz ederken, likidite
pozisyonlarının önemine de dikkat çekmek gerekmektedir.
Para politikası kararlarındaki değişikliğin kredi taleplerine
yansıması firmaların likidite pozisyonlarına bağlıdır. Örneğin
ellerinde yüksek miktarda likit varlık bulunduran firmalar,
parasal bir daralmanın yol açtığı kredi maliyetleri artışından
etkilenmeyebilir. Valverde and Del Paso (2008), firmaların
finansman davranışı ile likidite tutma ilişkisini ve bu ilişkinin
34
banka kredi kanalının etkinliği üzerindeki etkilerini analizi
etmek amacıyla 15.617 İspanyol firmasının 1992–2003
dönemine ilişkin verilerini test etmişlerdir. Ampirik sonuçlar,
faiz oranlarının artması halinde firmaların banka kredilerine
bağımlılıklarını azalttıklarını ve yüksek likidite düzeyini
korumaya çalıştıklarını, dolayısıyla firmaların ellerinde
yüksek düzeyde likit varlık bulundurması halinde diğer
finansman kanallarının banka kredilerinin yerini alabileceğini
göstermiştir. Çalışmada, banka dışı kaynaklardan yapılan
borçların faiz oranlarındaki değişiklere daha az duyarlı
olduğuna ilişkin kanıtlara da ulaşılmıştır. Bu nedenle
firmaların parasal koşulların sertleştiği zamanlarda, banka
dışı kaynaklardan sağladıkları borçların bankalardan
sağlanan kredilere oranını artırdıkları belirtilmiştir.
- Bankacılık Sektörünün Yapısı: Para politikası
kararlarının bankaların borç verme davranışları üzerindeki
etkisi, büyük ölçüde, sektörün yapısal özellikleri ile ilintilidir.
Sektörde faaliyette bulunan bankaların yerli ya da yabancı
sermayeli olmaları, fon kaynakları ve büyüklükleri kredi
politikalarını belirlemektedir. Buna göre yabancı ya da
yabancı ortaklığına sahip bankaların para politikası kararları
karşısındaki duyarlılıkları daha zayıf olabilir. Örneğin,
parasal otoritenin kısa vadeli faiz oranlarını artırması
karşısında bu tür bankaların kredi arzını daraltma eğilimleri
diğer bankalara göre daha zayıf olmaktadır. Aksine temel
fon kaynakları mevduatlara dayanan küçük bankaların kredi
verme davranışları para politikası kararlarına daha fazla
duyarlı olmaktadır. Küçük bankaların dışarıdan fon temin
etme gibi alternatif imkanları zayıftır. Yabancı bankalar ile
büyük sermayeli bankalar, yabancı fonlar gibi mevduat dışı
kaynaklara ulaşma imkanına sahiptiler. Bu tür bankalar,
kredi arzlarını azaltıcı yönde etkiler doğurabilecek şoklar
karşısında yabancı fonlara yönelebilmektedirler (Goeltom,
2008:327).
35
Bankacılık sektörünün sermaye yapısının yanı sıra, sektörde
kamunun ağırlığı da önemli bir faktördür. Piyasa koşullarının
egemen olması ve dolayısıyla kar odaklı stratejilerin
benimsenmesi durumunda bankacılık sisteminin esnekliği
artacaktır. Sistemin esnek olması durumunda, dış şoklara
ve bilanço risklerine karşı doğal bir tampon gelişecektir.
Ancak, kamu bankalarının sistemde egemen olması
durumunda, selektif kredi politikası uygulanacak ve fiyat
riski karşısında korunma mekanizmaları geliştirmek idari
müdahalelerle sınırlanacaktır. Öte yandan büyük kamu
bankalarının likidite ve sermaye pozisyonları sürekli olarak
kamu kaynakları ile desteklenmektedir. Kredi tahsisinde
geniş ölçekli kamusal müdahaleler ve sistemde kar amacı
gütmeyen kamu bankalarının ağırlığı, finansal aracılık
işlevini zafiyete uğratarak parasal aktarım kanallarının
işlevini aksatmaktadır (Horváth and Maino, 2006:20).
- Finansal Krizler: Banka kredi kanalının işleyişini aksatan
faktörlerden birisi de, finansal krizlerdir. Kriz ortamlarında,
makro ekonomik göstergelerde ortaya çıkan bozulmalar ve
toplam talepte ortaya çıkan daralma eğilimi, kredi
kuruluşlarının reel sektörü fonlarken aşırı tedbirli
davranmasına yol açmaktadır. Kriz dönemlerinde firmaların
mali pozisyonlarının bozulması ve borç geri ödeme
güçlerinin zayıflaması nedeniyle ortaya çıkan ödeme
acziyeti,
kredi
maliyetlerinin
yükselmesine
neden
olmaktadır. Bankaların kredi vermekten çekindikleri ya da
yüksek risk primi talep ettikleri durumlarda, parasal
otoritenin talep artışını destekleyecek para politikası
uygulamaları karşısında finansal kuruluşların tepkisi cılız
kalacaktır.
- Uluslar arası Bağlantılar: Banka kredi kanalının
işleyişini araştıran iktisatçılar analizlerinde genellikle, ulusal
para politikası kararlarındaki değişiklik ile banka kredileri
arasındaki ilişkiyi esas almaktadır. Oysa küreselleşme süreci
ile birlikte bankacılık sektörü sadece ulusal para politikası
36
kararlarından etkilenmez. Sektörün doğrudan ya da dolaylı
olarak ilişkili olduğu ülkelerdeki para politikası kararları
kredi arzını etkileyebilmektedir.
Bir ülkedeki para politikası uygulamasının başka bir ülkedeki
kredi arzını etkilemesi, para politikasının uluslar arası
kredi kanalı kavramı ile ifade edilmektedir. Uluslar arası
kredi kanalı görüşüne göre, bir ülkede parasal bir şok diğer
bir ülkedeki bankaların kredi arzını ve dolayısıyla reel
ekonomiyi etkilemektedir (Suzuki, 2008).
Daraltıcı bir parasal şok varsayımı altında uluslar arası kredi
kanalının işleyişi aşağıdaki şekilde gösterilebilir.
A Ülkesinde Daraltıcı Bir Parasal Bir Şok
B Ülkesindeki Kredi Arzının Daralması
B Ülkesinde Hasıla Daralması
Uluslar arası Kredi Kanalı
Uluslar arası kredi kanalı görüşünün varlığını araştıran
(Suzuki, 2008), örnek ülke olarak Avusturalya ve Yeni
Zelanda’yı seçmiştir. Çalışmada elde edilen bulgulara göre,
Avusturalya’daki bir para politikası şoku, Yeni Zelanda’da
ödünç verilebilir fonlar piyasasında kredi arz eğrisinin sol
tarafa kaymasına yol açmaktadır. Bu durumun, Avusturalya
bankalarının Yeni Zelanda bankacılık sektöründe hakim
olmalarından kaynaklandığı vurgulanmıştır.
Arin ve Jolly (2005),Yeni Zelenda ve Avusturalya’nın 1985 2003 dönemine ilişkin verilerini kullanarak her iki ülke için
37
ulusal ve ülkeler arası parasal aktarım sürecini
araştırmışlardır. Elde edilen bulgulara göre, parasal bir şok
hem Avusturalya’da hem de Yeni Zelenda’da kısa dönemde
reel etkiler doğurmaktadır. Avusturalya ve Yeni Zelenda’da
para politikası kararlarındaki değişiklikler karşısında
Avusturalya’nın ulusal hasılası Yeni Zelenda’ya göre daha
büyük duyarlılık göstermektedir. Son olarak, dışa açık küçük
ekonomilerde para politikası kararlarındaki değişiklikler, bu
ülkelerin büyük ticari partnerleri konumundaki ekonomileri
etkilemektedir.
Bilanço ve Banka Kredi Kanalının İşleyişine İlişkin
Ampirik Bulgular
Bilanço kanalı ve özellikle de banka kredi kanalının
geçerliliğini test eden çok sayıda çalışma vardır. Söz konusu
çalışmaların bulguları aşağıdaki gibidir.
Alpanda ve Aysun (2010), finansal gelişmenin önemli
ayaklarından biri olarak kabul edilen banka faaliyetlerinin
küreselleşme olgusunun bilanço kanalı üzerindeki etkilerini
araştırmışlardır. Çalışmada, ABD ekonomisine ait banka
düzeyindeki verileri 1986 – 2009 dönemi esas alınarak
incelenmiştir. Banka küreselleşmesi ile bilanço kanalı
arasında güçlü pozitif ilişkilerin varlığını ortaya koyan
sonuçlara ulaşılmıştır.
Ashcraft ve Campello (2007), ABD’nin 1976.1 - 1998.2
dönemine ilişkin üç aylık verilerini test etmişlerdir. Elde
edilen ampirik bulgulara göre bilanço kanalı parasal aktarım
sürecinde önemli bir rol oynamaktadır.
Oliner and Rudebusch (1996), ABD’de imalat sektörünün
1958 – 1992 dönemine ilişkin verilerini kullanarak toplam
kredi arzı aracılığı ile işleyen geniş kredi kanalının varlığını,
içsel fonlar ile firma yatırımları arasındaki ilişki üzerinde
durarak test etmişlerdir. Elde edilen bulgulara göre, daraltıcı
bir para politikası uygulamasını müteakiben içsel fonlar ile
firma yatırımları ilişkisi küçük firmalar açısından önem arz
38
ederken, aynı şeyi büyük firmalar açısından söylemek
mümkün değildir. Sonuç olarak para politikasının geniş
kredi kanalının küçük firmalar aracılığı ile işlediği ifade
edilmiştir.
Bernanke ve Blinder (1992)’nin çalışması, öncü
çalışmalardan birisidir. Bu çalışmada elde edilen bulgulara
göre, para politikası kısmen banka varlıklarının bileşimini
etkilemektedir. Daraltıcı para politikası banka kredileri
üzerinde kısa dönemde etkili değildir. Ancak zamanla
bankalar, eski kredilerini sonlandırıp, yeni krediler ihdas
etmediğinde
daraltıcı
para
politikasının
etkileri
hissedilecektir. Ekonomide, banka kredilerine bağımlılığının
boyutuna bağlı olarak resesyonist eğilimler baş
göstermektedir.
Sun, Ford ve Dickinson (2010), Çin’de 1996 – 2006
dönemini esas alarak banka ve kredi türlerine ilişkin verileri
test ederek para politikası şoklarının etkilerini araştırmıştır.
Elde edilen bazı bulgular aşağıdaki gibidir:
- Gerek genişletici gerekse daraltıcı para politikası
uygulamasına gidildiğinde banka kredi kanalı, faiz kanalı ve
varlık fiyatları kanalı işlemektedir.
- Para politikasının göstergeleri, banka bilanço değişkenleri
(toplam mevduat, toplam kredi, menkul değerler) ve reel
ekonomik değişkenler (hasıla, TÜFE, ihracat, ithalat ve
döviz rezervi) arasındaki uzun dönemli ilişkiler, parasal
aktarım sürecinde banka kredilerinin önemli bir rol
oynadığını doğrulamaktadır.
Matousek ve Sarantis (2009), sekiz Orta ve Doğu Avrupa
ülkesi (Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya,
Litvanya, Polonya, Slovak Cumhuriyeti ve Slovenya)’ nin
1994 – 2003 dönemine ilişkin verilerini kullanarak parasal
aktarım sürecinde bankaların rolünü araştırmışlardır. Analiz
kapsamına alınan ülkelerde her ne kadar enflasyon
hedeflemesi öncelenmiş ise de farklı para politikası rejimleri
39
uygulanmaktadır. Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve
Slovak Cumhuriyeti’nde enflasyon hedeflemesi, Slovenya
döviz kuru hedeflemesi, Baltık Devletleri ise, para kurulu
uygulamaktadır. Elde edilen sonuçlara göre, gücü ülkeden
ülkeye değişiklik gösterse de, banka kredi kanalı bütün
ülkelerde önem arz etmektedir.
Brissimis ve Delis, (2009), altı OECD ülkesi (Fransa,
Almanya, Yunanistan, Japonya, İngiltere ve ABD)’nin 1996
– 2003 dönemine ilişkin banka verilerini kullanarak kredi arz
fonksiyonunun varlığını incelemişlerdir. Elde edilen
bulgulara göre, sadece Japonya ve Yunanistan’da banka
kredi kanalı önemli bir rol oynamaktadır.
Cetorelli ve Goldberg (2008), küreselleşmenin parasal
aktarımın kredi kanalı üzerindeki etkilerini ABD özelinde
araştırmışlardır. Çalışmada ABD bankalarına ilişkin veriler
1980 – 2005 dönemi esas alınarak incelenmiştir. Elde edilen
sonuçlara göre küreselleşme, parasal aktarım üzerinde
derin ve geniş kapsamlı etkiler doğurmaktadır. Bankacılık
sektörü küreselleştikçe kredi kanalının gücü azalmaktadır.
Brooks (2007), Türkiye’de banka kredi kanalının işleyişini
araştırmıştır. Elde edilen bulgulara göre, Türkiye’de parasal
aktarım süresinde bankalar rol almaktadır. Banka likiditesi,
ödünç arzı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla
para politikası etkilerinin bankacılık sektörü aracılığı ile
ekonomiye yayılması sektörün likidite pozisyonuna bağlıdır.
Buna göre, daha likit bankalar, parasal bir şok karşısında
göreli olarak daha az duyarlıdır.
Goh ve Yong (2007), Pakistan’ın 1994.9 – 2005.9 dönemine
ilişkin verilerini kullandıkları çalışmalarında, banka kredi
kanalının etkililiğinin faiz rejimine bağlılığını araştırmışlardır.
Elde edilen sonuçlara göre, banka kredi kanalı yüksek faiz
oranı rejiminin geçerli olduğu dönemde etkin, buna karşın,
düşük faiz rejiminin geçerli olduğu dönemde etkinsizdir.
40
Engler (2007), Avusturya bankalarının 1997 – 2003
dönemine ilişkin verilerini test etmiştir. Elde edilen
bulgulara
göre,
güçlü
sermayeli
bankalar
ile
karşılaştırıldığında, zayıf sermayeli bankalar, daraltıcı para
politikası karşısında daha kısıtlayıcı bir tutum ortaya
koymaktadır.
Golodniuk (2006), Ukrayna’nın 1998 – 2003 dönemine
ilişkin verilerini kullanarak kredi kanalının işleyişini
araştırmışlardır. Veriler, 149 Ukrayna ticari bankasının
bilançolarına aittir. Çalışmada bankalar, varlık büyüklükleri,
sermayeleri ve likidite pozisyonlarına göre tasnif edilmiştir.
Bu ayrımın temel amacı, kredi tepkisinin bankanın
güçlülüğüne bağlı olup olmadığını belirlemektir. Sermaye
yeterlilik düzeyinin Ukrayna bankaları için bilanço gücünün
en iyi göstergesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan
banka kredi kanalı hipotezi ile tutarlı bulgular elde
edilmiştir. Şöyle ki, sermaye yeterlilikleri düşük olan
bankalar para politikası değişikliklerinden göreli olarak daha
fazla etkilenmektedir.
Sichei (2005), Güney Afrika’nın 2000Q1-2004Q4 dönemine
ilişkin banka düzeyindeki verilerini kullanarak banka kredi
kanalını araştırmıştır. Çalışmada sermaye yeterliliği ve
banka büyüklüğü, bankaların dış finansman arayışlarında
karşılaştıkları enformasyon problemleri için gösterge olarak
kullanılmıştır. Dinamik panel tahmin yöntemlerinden
yararlanılmış ve banka kredi kanalının işlediği ortaya
konmuştur.
Sichei (2005), Mishkin (1995)’in sistematiğinden yola
çıkarak Güney Afrika’da banka kredi kanalını işleyişini
aşağıdaki şekilde göstermiştir:
Repo faiz oranı ↑ Banka Mevduatları ↓ Banka Kredileri ↓ I, C
↓ Y ↓, P ↓
Sichei (2005)’ye göre, para politikası için gösterge olarak
kullanılan repo faiz oranının artırılması, banka mevduatlarını
41
ve tüketim harcamaları ile yatırım harcamalarının finansman
talebini engellemektedir. Dolayısıyla, toplam arz ve talep
esnekliğine bağlı olarak ulusal hasıla ya da fiyat düzeyi
gerileme eğilimi sergilemektedir.
Aleem (2010), Hindistan’ın 1998 – 2006 dönemine ilişkin
verilerini test ederek banka kredi kanalı, varlık fiyatı kanalı
ve döviz kuru kanalını araştırmıştır. Elde edilen sonuçlara
göre, parasal bir daralma karşısında başlangıçta kredi oranı
artış yönünde tepki göstermektedir. Öte yandan para
politikası şoklarının reel sektöre aktarımında bankalar
(banka kredi kanalı) önemli bir rol oynamaktadır.
Şengönül ve Thorbecke (2005), Türkiye’de daraltıcı para
politikasının kredi arzı üzerindeki etkilerini incelemişlerdir.
Çalışmada, 1997 – 2001 dönemi esas alınmış ve 60 kamu
ve özel bankaya ait veriler kullanılmıştır. Elde edilen
bulgular, daraltıcı para politikasının bankaların kredi arzını
düşürücü yönde etkiler doğurduğunu göstermektedir.
Kakes ve Sturm (2002), Almanya’nın 1975:1 - 1997:4
dönemine ilişkin üç aylık verilerini kullanarak parasal
şokların banka kredisi üzerindeki etkilerini analiz etmişlerdir.
Çalışmada elde edilen sonuçlar, banka kredi kanalının
varlığını göstermektedir.
Pandit vd. (2006), Hindistan’ın 1993 – 2002 dönemine
ilişkin verilerini test etmişlerdir. Elde edilen sonuçlar, banka
kredi kanalının varlığını desteklemektedir. Yazarlar bu
durumu şöyle açıklamışlardır: Daraltıcı bir para politikası
banka kredi süreci üzerinde negatif etkiler doğurmaktadır.
De Haan (2003), 1990Q4 - 1997Q4 dönemine ilişkin
bireysel banka verilerini kullanarak Hollanda’da banka kredi
kanalı için ampirik kanıtlar aramıştır. Çalışmanın sonuçlarına
göre, bu ülkede banka kredi kanalı işlemektedir. De Haan,
para politikasının banka kredi kanalı üzerindeki etkisinin
bankanın aktif olduğu piyasa segmentine bağlı olduğunu
ifade edilmiştir. Öte yandan politika etkisinin hane halkına
42
sağlanan krediler üzerinde, firmalara verilen ödünçler ile
karşılaştırıldığında daha zayıf olduğuna ilişkin kanıtlar elde
edilmiştir.
Garretsen, Harry and Swank (2003)’da Hollanda’da daraltıcı
bir para politikası uygulaması karşısında ödünç alan
gurupların tepkilerini analiz etmek suretiyle banka kredi
kanalının varlığını araştırmışlardır. Çalışmada 1982.121996.12 dönemine ilişkin veriler kullanılmış ve banka kredi
kanalının işlemediğine ilişkin kanıtlar elde edilmiştir.
Iturriaga, Felix J. Lopez (2000), 12 OECD ülkesinde para
politikası kararlarındaki değişikliğin finansal olmayan
firmalar üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Elde edilen
bulgulara göre özellikle kısa dönemde, faiz oranları
firmaların banka kaynaklarına ulaşabilirliğini ve dolayısıyla
yatırım kararlarını ve hasılayı etkilemektedir. Öte yandan
para politikasının etkililiği üzerinde ülkelerin finansal
sistemlerinin özelliklerinin de etkili olduğu belirlenmiştir.
Şöyle ki, piyasa temelli finansal sistemin geliştiği ülkelerde
firmaların banka kaynaklarına başvurma yoğunluğu daha
düşük olduğundan para politikası kararlarındaki değişikliğin
etkilerinden söz etmek mümkün olmayacaktır.
Kishan and Opiela, (2000), ABD’de 13,043 ticari bankanın
1980 – 1995 dönemine ilişkin verilerini test etmişlerdir.
Çalışmada bankalar, varlık büyüklüğü ve sermaye kaldıraç
oranı açısından tasnif edilmiştir. Buna göre, bankalar varlık
büyüklüğü açısından altı gruba, her bir gurup da kendi
içerisinde sermaye kaldıraç oranı açısından üç gruba
ayrılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, büyük ve güçlü
sermayeli bankalar ile karşılaştırıldığında göreli olarak küçük
sermayeli bankaların kredileri para politikası kararlarındaki
değişikliklere daha duyarlıdır. Öte yandan küçük sermayeli
bankaların vadeli mevduatları politika değişikliklerine duyarlı
değildir. Bu sonuçlar, küçük sermayeli bankaların daraltıcı
43
politika uygulamalarının tercih edildiği dönemde alternatif
fon olanaklarına ulaşamayacağı anlamına gelmektedir.
ABD’nin 1976Q1 – 1993Q2 dönemine ilişkin verilerini test
eden Kashyap and Stein (2000), likidite açısından zayıf
bilançoya sahip bankalar için para politikasının kredi
üzerindeki etkisinin daha fazla güçlü olduğuna ilişkin
bulgular elde etmişlerdir.
Carlino ve DeFina (1999), ABD’nin 1958.1 – 1992.4
dönemine ilişkin verilerini zaman serileri tekniklerini
kullanarak test etmişlerdir. Çalışmanın amacı, para
politikasının simetrik etkilere sahip olup olmadığını
incelemektir. Elde edilen bulgulara göre, kredi kanalı sadece
firma düzeyinde önemlidir.
Hollanda’nın 1979:1 - 1993:4 dönemine ilişkin verilerini test
eden Kakes, (2000), bu ülkede parasal aktarım sürecinde
banka kredi kanalının rolünü incelemiştir. Çalışmada banka
kredi kanalının parasal aktarım sürecinde önemli olmadığı
ifade edilmiştir.
Banka Sermayesi Kanalı
Banka sermayesi kanalı, banka sermayesinin ödünç
verilebilir fon piyasasında kredi arzını belirleyen temel
değişkenler arasında yer aldığı tezine dayanmaktadır. Para
politikası kararları banka sermayesini etkilediği ölçüde, kredi
arzı etkilenecektir. Dolayısıyla, banka sermayesi kanalı, para
politikası kararlarındaki değişikliğin banka sermayesini
etkileyerek kredi verme eğilimi üzerindeki etkilerini ifade
etmektedir. Buna göre, örneğin kısa vadeli faiz
oranlarındaki bir artış, banka sermayesini azaltarak
ortalama kredi miktarını düşürmektedir. Kısa vadeli faiz
oranlarındaki artışın bankaların kredi arzı üzerinde daraltıcı
etkiler doğurması, herşeyden önce bu kurumların kısa
vadeli borçlanıp uzun vadeli borç verme davranışından
etkilenmektedir. Banka bilançolarındaki vade uyumsuzluğu
sorunu, faiz riskini artırmaktadır. Örneğin, faiz oranlarında
44
öngörülmeyen bir artış ortaya çıktığında, bankaların faiz
maliyetindeki artış hızı faiz gelirindeki artış hızını
aşacağından karlarda bir daralma ortaya çıkacaktır. Öte
yandan, diğer firmalar ile karşılaştırıldığında, bankaların
göreli olarak yüksek kaldıraç etkisine sahip olmaları
nedeniyle kar şoklarının özsermaye üzerindeki etkisi de
yüksek olacaktır (Van den Heuvel, 2009:7, 26).
Banka sermayesi kanalının işleyişi kabul edildiğinde
Modigliani-Miller Modeli’nin başarısızlığını kabul etmek
gerekmektedir. Çünkü Modigliani – Miller Modeli, bankaların
kredi kararının finansal yapılarından bağımsız olduğunu ileri
sürmektedir. Şöyle ki, bankalar karlı kredi olanaklarını
finanse edecek tasarruf sahipleri bulabildikleri sürece banka
sermayesi ile kredi kararı arasındaki bağ zayıf olacaktır.
Banka sermayesi kanalı modelinde yer alan, risk temelli
sermaye gerekliliği ve banka sermayesine ilişkin aksak
piyasa tezi Modigliani – Miller Modeli’nin başarısızlığını
açıklamaktadır. Bu modele göre, bankaların kredi kararı,
finansal yapılarına ve piyasa faiz oranlarına bağlıdır.
Bankaların sermayeleri yetersiz, sermaye gerekliliği zorunlu
ve sermaye artırımı maliyetli olduğunda kredi arzı
daralacaktır. Öteyandan cari dönemde sermaye gerekliliği
zorunlu olmadığında, düşük sermayeye sahip bankalar
gelecek dönem sermaye yetersizliği riskini minimize etmek
amacıyla karlı kredi imkanlarından imtina etmeyi tercih
edeceklerdir (Van den Heuvel, 2003: 259, 261).
Para politikası kararlarındaki değişikliğin, banka sermayesi
kanalının işleyişini etkilediği görüşü (Boivin, Kiley ve
Mishkin, 2010:19)’in çalışmasında genişletici para politikası
varsayımı esas alınarak açıklanmıştır. Çalışmada genişletici
bir para politikası uygulamasına gidildiğinde banka
bilançoları üzerindeki iki şekilde iyileşme eğiliminin ortaya
çıkabileceği ileri sürülmüştür. İlki, kısa vadeli faiz oranını
düşürmeye yönelik bir politika kararı alındığında net faiz
marjı artacağından bankaların karları yükselecek ve
45
bilançolarında tedrici bir iyileşme süreci başlayacaktır.
İkincisi, genişletici para politikası, varlıkların fiyatlarını
arttırarak doğrudan banka sermayesini artıracaktır. Her iki
durumda da genişletici para politikası banka sermayesini
arttırarak, kredi gücünün artmasına ve sonuç olarak toplam
talep artışına yol açmaktadır. Harcamalarını banka fonları ile
finanse eden bireylerin kredi imkanlarından yararlanmaları
toplam talep artışının temel nedenidir. Boivin, Kiley ve
Mishkin’in genişletici para politikasının etkileri konusundaki
değerlendirmeleri aşağıdaki şekilde sistematik olarak
gösterilebilir.
Parasal Bir Genişleme: M
Parasal Bir Genişleme: M
Faiz Oranlarında Düşüş: r
Faiz Oranlarında Düşüş: r
Varlık Fiyatlarının Artması
Net Faiz Marjı Artışı
Banka Bilançolarının İyileşmesi
(Sermaye Artışı)
Banka Bilançolarının İyileşmesi
(Sermaye Artışı)
Kredi İmkanlarının İyileşmesi
(Kredi Miktarının artması )
Kredi İmkanlarının İyileşmesi
(Kredi Miktarının artması )
Toplam Talebin Artması:
Toplam Talebin Artması:
AD
AD
Banka Sermayesi Kanalı
46
Genişletici para politikasının varlık fiyatlarını arttırarak
banka sermayesini pozitif yönde etkileyebileceğinden söz
ederken, banka bilançolarının bileşimi önem taşımaktadır.
Bazı ülkelerin bankacılık sisteminde banka bilançoları büyük
ölçüde özel sektör firmalarına ait hisse senetlerinden
oluşmaktadır. Dolayısıyla hisse senetlerinin fiyatlarında
değişikliğe yol açacak gelişmeler doğrudan bankaların
karlılığını ve sermayesini etkileyerek banka kredi arzını
etkileyecektir (Markovic, 2006:9).
(Markovic, 2006:16 -19), banka sermayesi kanalını üç ayrı
başlık altıda ele almıştır:
- Temerrüt Riski Kanalı (Default Risk Channel):
Temerrüt riski, bankaların sermayelerinden kaynaklanan
yükümlülüklerini yerine getirememeleri sonucu ortaya
çıkmaktadır. Durgunluk eğilimlerinin ortaya çıktığı
dönemlerde firmaların banka kredilerini geri ödeme acziyeti
yaşama olasılıklarının artması bankaların temerrüt riskini
artırır. Temerrüt riskinin yüksek olması, bankanın kredi arzı
kapasitesini doğrudan etkilemektedir.
- Uyum Sağlama Maliyeti (Adjustment Cost): Bu
kanalın işleyişi, bankalar ile ortakları arasındaki asimetrik
bilgi esas alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bankalar,
ortakları ile aralarındaki asimetrik enformasyondan
kaynaklanan maliyeti minimize etmek amacıyla belirli bir
ödenek tahsis etmek zorundadırlar. Bir bankanın yeni
sermaye gereksinimi duyması, bu bankanın finansal
durumunun kötü olduğuna ilişkin bir sinyal olarak
değerlendirilir. Bu durumda bankanın hisse senedini almak
isteyen yatırımcılar, kurumun finansal göstergelerinin
sağlamlığını belirli bir araştırma maliyetine katlanarak
öğrenebileceklerdir. Araştırma maliyetlerinin yüksekliği
bankanın ortaklık maliyetinin yüksek olması anlamına
geleceğinden, yeni hisse senetlerine istenilen düzeyde talep
gerçekleşmeyecektir. Dolayısıyla yeni sermaye gereksinimi
47
duyan bankalar, kendileri ile muhtemel ortakları arasındaki
asimetrik
bilginin
yol
açtığı
maliyeti
üstlenmek
zorundadırlar. Bu maliyetin düşük düzeylerde tutulabilmesi
bankanın sermaye sağlama maliyetini de düşürecektir.
Sermaye sağlama maliyetinin düşük olması, banka
bilançosunun gücünü artıracaktır.
- Sermaye Zararı Kanalı (Capital Loss Channel):
Resesyonun beklentiler üzerindeki etkileri bu kanalın
işleyişini belirlemektedir. Daralma dönemlerinde, bir
bankanının sermaye gerekliliğini karşılamak amacıyla yeni
sermayeye ihtiyaç duyması, piyasa katılımcıları tarafından
bu kurumun finansal pozisyonunun kötü olduğuna ilişkin bir
sinyal olarak değerlendirilir. Diğer bir ifade ile, resesyon
dönemlerinde banka hissedarları ve potansiyel yatırımcılar,
gelecekte sermaye zararının gerçekleşeceği (sermaye
değerinde düşüş) beklentisine sahip olmaktadırlar. Banka
sermayesinin değerinde beklenen düşüş eğiliminin büyük
olması, sermaye zararı kanalının işleyişini etkileyecektir.
Yatırımcıların banka hisse senetlerinin fiyatında düşüş
ortaya çıkabileceği beklentisine sahip olmaları, yatırım
kararlarını etkileyecektir. Potansiyel yatırımcılar ancak,
yüksek kar payı teklif edildiğinde banka hisse senetlerini
talep edeceklerdir.
Son olarak sermaye yeterlilik oranındaki değişikliklerin
banka sermayesi kanalının işleyişi açısından önemini
vurgulamak gerekir. Şöyle ki, risk ağırlıklı sermaye/varlık
oranının düşmesi, bankaların hem faiz oranlarını hem de
kredi kalite standartlarını artırarak kredilerine sınır
getirmelerine yol açacaktır. Başlangıç sermaye/varlık oranı
düşük olduğunda fon maliyetlerinde artışa yol açacak bir
para politikası kararı, kredi performansını negatif yönde
etkileyecektir. Firmaların ve hane halkının finansal
pozisyonları da kredi politikasını etkileyecektir. Bu birimlerin
finansal durumlarının zayıf olduğu ortamlarda daraltıcı para
politikası uygulanırsa bankalar kredi arzını daraltıcı bir
48
tutum içerisine gireceklerdir. (Kamin, Turner and Van Õt
dack, 1998:44).
Kredi Arzı Kanalı
Kredi piyasalarına zaman zaman farklı gerekçeler ile
kamusal müdahaleler gerçekleştirilmektedir. Bazı özel
yatırımların teşvik edilmesi ve bölgesel dağılımının tanzimi,
kamusal müdahalenin temel gerekçeleridir. Az gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde, kalkınma sürecinin tamamen
piyasa koşullarına bırakılması tasvip edilen bir uygulama
değildir. Önceden seçilen bazı sektörlerin ya da üretim
alanlarının teşvik edilmesi amacıyla kredi koşullarının
iyileştirilmesine yönelik politikalara başvurulmaktadır. Kredi
piyasalarına müdahale gelişmiş ülkelerde de gözlenen bir
uygulamadır. Örneğin ABD’de konut finansmanına
müdahale edilerek konut sahipliği kolaylaştırılmaktadır
(Boivin, Kiley ve Mishkin, 2010:16).
Kredi piyasalarına müdahale, kredi tayınlaması’na yol
açabilir. ABD’de bir zamanlar kredi tayınlamasına yol açan
bir düzenleme mevcuttu. Şöyle ki, 1980’li yıllara kadar
tasarruf ve kredi kurumları gibi finansal organizasyonlar için
kendi bölgelerinde, lokal vadeli mevduat fonlarını kullanarak
uzun vadeli ve sabit oranlı mortgage kredileri
sağlayabilecekleri bir yapılanma tesis edilmişti. Bu
düzenleme ile mevduat faiz oranlarına bir tavan getirilmek
suretiyle söz konusu finansal kurumlara daha fazla
mortgage kredisi tesis etme imkanı sağlanmıştır. Faiz tavanı
kredi arzını etkileyen önemli bir parasal aktarım kanalı
doğurmuştur. Söz konusu aktarım kanalının işleyişi şu
şekilde gerçekleşmektedir. Parasal otorite daraltıcı bir para
politikası tercih ettiğinde faiz oranlarının artması mortgage
piyasasında kredi arzı üzerinde iki türlü daraltıcı etki
doğurmaktadır: İlki, yüksek kısa vadeli faiz oranları
karşısında tasarruf kurumları açısından fon maliyeti yüksek,
ayrıca, sabit faiz oranlı mortgage kredilerinden elde edilen
49
gelirin tepkisi göreli olarak yavaş olacağından net faiz geliri
azalacaktır. Tasarruf kurumlarının bilançolarının zayıflaması
anlamına gelen bu gelişmeler, mortgage arzını azaltacak ve
sonuç olarak kredi arzı daralacaktır. İkincisi, daraltıcı para
politikası nedeniyle faiz oranlarının mevduat faiz oranı için
belirlenen tavanı aştığında mudiler tasarruflarını mevduat
hesabından çekerek yüksek getiri sağlayan menkul
değerleri
tercih
etmeye
başlayacaktır.
Bankacılık
sisteminden mevduat çekilmesi aracılıksızlık kavramı ile
ifade edilmektedir. Aracılıksızlık süreci bankaların ve
tasarruf kurumlarının kredi kapasitelerini sınırlayarak
mortgage kredilerinin düşmesine ve sonuç olarak konut
sektöründe daralmaya neden olmaktadır (Boivin, Kiley ve
Mishkin (2010:16-17).
Kredi piyasalarına kamusal müdahalelerin azalması, kredi
tayınlaması kanalının önemini azaltmıştır. Faiz oranlarına bir
kısıtlama getirilmeksizin sadece piyasa koşullarının hakim
olduğu durumlarda, kredi arzının denetiminden söz etmek
mümkün değildir. ABD’de mevduat faiz oranı tavanı
uygulamasının terk edilmesi ile birlikte kredi piyasalarına
kamusal müdahaleden kaynaklananan aracılıksızlık kanalı
bir parasal aktarım kanalı olarak önemini tamamen
yitirmiştir (Boivin, Kiley ve Mishkin, 2010:17, 23-24).
IV. Varlık Fiyatları Kanalı
Para politikasının varlık fiyatları kanalı, para politikası
kararlarındaki bir değişikliğin varlık fiyatlarını değiştirerek
toplam
talep
düzeyini
etkileme
süreci
şeklinde
tanımlanabilir. Varlık fiyatları kanalı, varlıkların niteliğine
bağlı olarak iki başlık altında incelenebilir:
- Menkul kıymet fiyatları kanalı
- Gayrimenkul fiyatları kanalı
50
Menkul Kıymet Fiyatları Kanalı
Menkul kıymet Fiyatları Kanalı iki temel
alt kanala
ayrılmaktadır (Poddar, Sab ve Khackhatryan, 2006:6):
i. Tobin’in Yatırımın q Teorisi
ii. Tüketim Üzerinde Servet Etkileri
i. Tobin’in Yatırımın q Teorisi: Varlık fiyatları kanalının
bir alt kolu olan Tobin’in yatırımın q Teorisinin işleyişi, bir
para politikası uygulamasının varlıkların değeri üzerinde yol
açtığı etkiler aracılığı ile gerçekleşmektedir. Teori’deki q,
sermayenin kendi yenileme maliyetine göre nisbi değeri
olup, firmaların piyasa değerinin sermaye yenileme
maliyetine bölümü ile elde edilir. Buna göre, yatırım oranı
ya da diğer bir ifade ile, yatırımcıların sermaye stoklarını
artırma hızına ilişkin istekleri q katsayısına bağlıdır. Q’nun
değerindeki değişikler, sermaye yenileme maliyetini etkiler.
Şöyle ki, q’nun değerinin yüksek olması durumunda
firmanın piyasa fiyatı, sermaye yenileme maliyetini
aşacaktır. Dolayısıyla, yeni araç – gereç maliyeti firmanın
piyasa değerine göre daha düşük olacaktır. Öte yandan,
yeni araç – gereç satın alma maliyetine göre, varlık
ihracında daha yüksek getiri elde edilecektir. Çünkü ihraç
edilen varlıklar göreli olarak yüksek fiyatlar ile ihraç
edilecektir. Bu durum, firmanın göreli olarak (q’nun
değerinde henüz artış olmadığı döneme göre) daha az
varlık ihraç ederek yeni yatırım malları satın almasına ve
yatırım harcamalarını artırmasına olanak sağlayacaktır.
q’nun değerinde meydana gelen düşüş, buraya kadar
açıklanan sürecin ters yönde işlemesine yol açmaktadır.
Kısaca ifade etmek gerekirse, q’nun değerinin düşmesi
halinde sermaye yenileme maliyetinin artması, yani, yeni
yatırım mallarının daha fazla varlık ihracı ile finanse
edilebilmesi yatırım şevkini kıracak, dolayısıyla yatırım
harcamalarının gerilemesine neden olacaktır (Tobin, 1969,
Poddar, Sab ve Khackhatryan 2006:6).
51
Varlık fiyatlarında ortaya çıkan değişme, firma davranışlarını
başka şekillerde de etkileyebilir. Şöyle ki, bankaların kredi
koşulları bütün firmalar açısından her zaman aynı özelliklere
sahip olmaz. Büyük firmalara uygulanan koşullar ile küçük
firmalara uygulanan koşullar, çoğu kez farklı olmaktadır.
Örneğin, kredilerin varlıklara dayalı olması koşulu, özellikle
küçük firmalara uygulanmaktadır. Dolayısıyla, varlık
fiyatlarında meydana gelen bir düşüş, küçük firmaların net
değerini düşürerek ödünç almalarını güçleştirmektedir. Bu
durum, finansal hızlandıran etkisi (financial accelerator’
effect) kavramı ile ifade edilmektedir (George vd., 1999:8).
ii.Tüketim Üzerinde Servet Etkileri (Tüketicilerin Net
Servet Değişimi): Menkul
kıymet
fiyatlarındaki
değişiklikten kaynaklanan servet etkilerinin tüketim
üzerindeki etkileri, varlık fiyatları kanalının ikinci alt koludur.
Modigliani’nin life - cycle modeline göre tüketim
harcamaları, tüketicilerin beşeri sermaye, reel sermaye ve
finansal servetten oluşan yaşam boyu gelir kaynaklarınca
belirlenmektedir. Hisse senetleri, finansal servetin asli
bileşenlerinden biridir. Söz konusu bileşenin fiyatının
artması, finansal servetin değerinin artmasına yol
açmaktadır. Tüketici açısından yaşam boyu gelir
kaynaklarının pozitif istikamette değişmesi anlamına gelen
bu gelişme, tüketim harcamalarını teşvik etmektedir
(Poddar, Sab ve Khackhatryan, 2006:6; Leeuw ve Gramlich,
1968: 266- 277).
Para politikası uygulamasının bu kanal yardımı ile işlemesi
için, tüketicilerin toplam servetleri içerisinde finansal
varlıkların kayda değer bir öneme sahip olması
gerekmektedir. Toplam servet içerisinde finansal varlıkların
ihmal edilebilir bir büyüklüğe sahip olması durumunda,
politika değişkeninde yapılacak bir ayarlamanın tüketim
üzerinden toplam talep üzerindeki etkileri de sınırlı
olacaktır. Vonnák (2008:243), Macaristan’da varlık
fiyatlarının önemsizliğinden söz ederken bu hususa
52
dikkatleri çekmiş ve Macaristan’da GSYİH’nın yüzdesi olarak
hane halkı servetinin ağırlıklı olarak konut sahipliğine dayalı
olduğunu belirtmiştir. Bu ülkede, geçmiş on yıl boyunca
toplam finansal varlıkların yaklaşık %10’u hisse senetlerin
oluşmuştur. Aynı tablo, devlet tahvili gibi diğer menkul
değerler açısından da geçerlidir. Söz konusu finansal
varlıkların, toplam varlıklar içerisindeki payı, %10’u
aşmamıştır (Vonnák, 2008:243).
Tüketici kararları açısından toplam servet içerisinde devlet
tahvili gibi borçlanma senetlerinin öneminden söz ederken
ülkelerin
borçluluk
düzeyini
göz
ardı
etmemek
gerekmektedir. Ulusal gelirlerine kıyasla, yüksek borç
stokuna (yüksek borç/gelir rasyosuna) sahip ülkelerde kısa
vadeli faiz oranlarında bir artış, piyasa katılımcılarınca “geri
ödeyememe riski” artışı, ya da diğer bir deyişle, “geri
ödeme acziyeti sinyali” olarak algılanır. Dolayısıyla kısa
vadeli faiz oranı artışı, hazine borçlanma senetlerinin
fiyatlarının gerilemesine yol açmaktadır (Maclennan,
Muellbauer ve Stephens, 1998:58). Bu durum, elinde
hazine borçlanma senedi bulunduranlar açısından servet
erimesi anlamına gelmektedir.
Kısa vadeli faiz oranlarındaki artış, firma tahvilleri üzerinde,
kamusal borçlanma senetleri ile karşılaştırıldığında, ilave
negatif etkiler doğurabilir. Şöyle ki, bu tür bir politika
uygulaması nedeniyle büyüme oranının düşeceği beklentisi,
firmaların geri ödeme acziyeti ile karşılaşma olasılığını
artırdığı gibi beklenen büyüme oranının düşmesi, umulan
karın azalmasına ve dolayısıyla iflaslara yol açmaktadır
(Maclennan, Muellbauer ve Stephens, 1998:58).
Varlık Fiyatları Kanalının İşleyişine İlişkin Ampirik
Bulgular
Poddar, Sab ve Khackhatryan (2006), Ürdün’ün 1996Q1 –
2005Q1 dönemine ilişkin verilerini kullanarak faiz kanalı,
kredi kanalı, varlık fiyatı kanalı ve döviz kuru kanalını
53
incelemişlerdir. Elde edilen kanıtlara göre, söz konusu
kanalların tamamı önemsizdir. Yazarlar, para politikası ile
banka kredileri ve banka kredileri ile ekonomik aktivite
arasında istatistiki bir ilişki bulamadıklarını, ayrıca, para
politikasının varlık fiyatları üzerinde etki doğurmadığını
vurgulamışlardır.
Ludvigson, Steindel and Lettau (2002), Amerika’nın 1966 –
2000 dönemine ilişkin verilerini kullanarak kısa vadeli faiz
oranlarındaki değişikliğin hane halkı serveti ve dolayısıyla
tüketim harcamaları üzerindeki etkilerini incelemişlerdir.
Elde edilen bulgulara göre, para politikasının tüketime
aktarımında servet kanalı küçük bir role sahiptir. Buna
karşın, para politikasının reel ekonomiye aktarımında
yüksek faiz oranının doğrudan etkileri daha fazla önemli
olmaktadır.
Rigobon ve Sack (2002), varlık fiyatlarının para politikası
kararlarındaki değişikliklere tepkisini tahmin etmişlerdir.
Çalışmada, para politikasının menkul kıymetler piyasası
endeksi ve uzun vadeli faiz oranları üzerindeki etkisi
üzerinde durulmuştur. Endeks verileri, DJIA (Dow Jones
Industrial Average), S&P 500, Nasdaq ve Wilshire 5000’i
kapsamaktadır. Elde edilen bulgulara göre, kısa vadeli faiz
oranındaki artış menkul kıymet fiyatları üzerinde negatif
etkiye sahiptir. Üç aylık faiz oranlarında 25 baz puanlık bir
artış, S&P 500 endeksinde %1.9’luk ve Nasdaq endeksinde
%2.5’lik bir düşüşe yol açmaktadır. Kısa vadeli faiz oranı
piyasa faiz oranı üzerinde de kayda değer pozitif bir etkiye
sahiptir.
Ehrmann ve Fratzscher (2004), ABD’de 1994 – 2003
döneminde para politikasının menkul kıymetler piyasası
üzerindeki etkilerini analiz etmiştir. Elde edilen sonuçlar
aşağıdaki gibidir:
- Para politikasının güçlü endüstri – spesifik etkileri
bulunmaktadır.
54
- Düşük nakit akımına, küçük ölçekli, zayıf kredi derecesine
düşük borç / sermaye oranına, yüksek fiyat – gelir oranına ya
da yüksek Tobin q’ya sahip firmalar para politikasından kayda
değer düzeyde etkilenmektedir. Para politikası zayıf nakit akımı
ya da düşük borca sahip firmaları, yüksek nakit akımı ve
yüksek borca sahip firmalardan iki kat daha fazla
etkileyecektir.
Cooley ve Quadrini (2006), bir genel denge modeli
geliştirdikleri çalışmalarında, faiz şoklarına küçük firmaların
göreli olarak daha fazla duyarlı oldukları, ayrıca, parasal
şokların menkul kıymet piyasası getirisi üzerine kayda değer
bir oynaklığa yol açtığı sonucuna ulaşmışlardır.
Siokis (2005), Euro Bölgesi’nin 1977.1 – 2002.4 dönemine
ilişkin verilerini test ederek para politikasının servet kanalı
aracılığı ile tüketim harcamaları üzerindeki etkilerini
araştırmıştır. Elde edilen bulgulara göre, para politikasının
tüketim üzerindeki etkileri açısından servet kanalı önemli bir rol
oynamamaktadır.
Wesche ve Gerlach (2008), 17 ülkenin 1986 - 2006 dönemine
ilişkin verilerini kullanarak para politikası şokları karşısında
konut fiyatları, menkul kıymet fiyatları enflasyon ve hasılanın
tepkisini araştırmıştır. Elde edilen bazı sonuçlar aşağıdaki
gibidir:
- Kısa vadeli faiz oranlarında 25 baz puanlık bir artış, bir ya da
iki yıl sonra reel GSYİH’yı yaklaşık %0.125 düzeyinde, reel
konut fiyatlarını ise takriben üç kat daha fazla, yani, %0.375
düzeyinde düşürmektedir.
- Para politikası şokları, konut fiyatlarındaki düşüş kadar
menkul kıymet fiyatlarını da düşürmektedir.
Koivu (2010), 1998 - 2008 dönemi için menkul kıymetler ve
konut piyasasına ilişkin verileri kullanarak Çin’de para
politikası, varlık fiyatları tüketim harcamaları arasındaki ilişkiyi
araştırmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, gevşek bir para
politikası, etkileri oldukça zayıf da olsa, hem konut hem de
55
menkul fiyat fiyatlarında artışa yol
harcamalarına pozitif yönde yansımaktadır.
açarak
tüketim
MacDonald, Mullineux ve Rudra (2009), İngiltere’nin 1991.Q1
– 2006.Q2 dönemine ilişkin verilerini test ederek para politikası
değişikliklerinin asimetrik etkilerinin açıklanmasında tüketim –
servet kanalının rolünü araştırmıştır. Sonuçlar, “tüketici
kredilerine ulaşma kolaylığının söz konusu olduğu liberal bir
ekonomide daraltıcı bir para politikası uygulamasından
kaynaklanan servet düşüşünün harcama üzerindeki etkisinin
servet artışından daha zayıf olacağı beklenmektedir” şeklinde
ifade edilen hipotezi desteklemektedir.
Bredin, Caroline ve O'Reilly (2005), ABD’de uygulanan para
politikası kararlarının İrlanda’nın menkul kıymetler piyasasının
oynaklığı üzerindeki etkilerini, diğer bir deyişle, FOMC
toplantılarına ilişkin bildirinin ISEQ getirileri ve oynaklığı
üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Çalışmada, Haziran 1989 Haziran 2003 dönemine ilişkin aylık veriler kullanılmıştır. Elde
edilen sonuçlara göre, bir FOMC toplantısından önceki gün
ISEQ oynaklığında bir düşüş, toplantı sonuçları yayınlandığı
zaman ise, bir artış gözlenmektedir. Öte yandan ISEQ
oynaklığı ABD para politikası uygulamalarındaki sürpriz
değişikliklerden etkilenmektedir.
2. Gayri Menkul Fiyatları Kanalı (Konut Fiyatları Kanalı)
Kısa vadeli faiz oranlarındaki değişiklikler konut piyasasını ve
dolayısıyla iktisadi faaliyet hacmini doğrudan ya da dolaylı
olarak etkilemektedir. Söz konusu kanallardan bazıları şunlardır
(Mishkin, 2007:363):
i) Sermaye kullanım maliyeti vasıtasıyla doğrudan faiz oranı
etkileri
ii) Konut fiyatlarında beklenen değerlenme vasıtasıyla faiz
oranı etkileri
iii) Konut arzı üzerinde faiz oranı etkileri
iv) Tüketim üzerinde konut
kaynaklanan servet etkileri
56
fiyatlarındaki
değişiklikten
Şimdi bu kanalların işleyişi özetle açıklayalım (Mishkin,
2007:363- 78)9.
i) Sermaye kullanım maliyeti vasıtasıyla doğrudan faiz oranı
etkileri: Kısa vadeli faiz oranındaki değişiklikler, uzun vadeli
faiz oranını etkilemek suretiyle, konut talebini doğrudan
değiştirebilir. Şöyle ki, kısa vadeli faiz oranında artış ya da
azalış istikametinde yapılan bir değişiklik uzun vadeli faiz
oranını aynı yönde etkiler. Çünkü uzun vadeli faiz oranlarının
seyri önemli ölçüde, kısa vadeli faiz oranına ilişkin beklentilere
bağlıdır. Örneğin kısa vadeli faiz oranı düşürüldüğünde, uzun
vadeli faiz oranı da aynı yönde değişecek ve sermaye kullanım
maliyeti düşecektir. Sermaye kullanım maliyetinin düşmesi,
konut talebinin artmasına yol açacaktır. Konut talebinin
artması, inşaat sektöründe pozitif yönde bir hareketlenmeyi
tetikleyerek toplam talebi artıracaktır.
Kısa vadeli faiz oranlarında düşüş yönünde bir şokun
gerçekleştirildiğini varsaydığımızda, bu politikanın konut
talebini etkileme süreci aşağıdaki şekilde gösterilebilir.
Kısa Vadeli Faiz oranı
Uzun Vadeli Faiz oranı
Sermaye Kullanım Maliyeti
Konut Talebi
Kısa vadeli faiz oranı - konut talebi ilişkisi
9
Söz konusu açıklamalar için önemli ölçüde bu çalışmadan yararlanılmıştır.
57
Kısa vadeli faiz oranına ilişkin beklentilerin belirsiz olması
halinde, uzun vadeli faiz oranlarının yönün tam olarak
kestirilemez. Dolayısıyla, kısa vadeli faiz oranındaki
ayarlamaların gücü, içsel ve dışsal şokların etkileri elemine
edildiği ölçüde artmaktadır.
ii) Konut fiyatlarında beklenen değerlenme vasıtasıyla faiz
oranı etkileri: Konut fiyatlarının beklenen reel değerlenme
oranı, inşaat sektörünü doğrudan etkiler. Bu oran, konut
fiyatlarının beklenen değerlenme oranı - beklenen enflasyon
oranı, şeklinde ifade edilir. Her iki değişkene ilişkin
beklentilerdeki değişiklikler, sermaye kullanım maliyetini ve
dolayısıyla konut talebini etkilemektedir.
Merkez bankası daraltıcı bir para politikası uygulamasına
giderek kısa vadeli faiz oranlarını artırdığında uzun vadeli
faiz oranları artacaktır. Uzun vadeli faiz oranlarının artması,
sermaye kullanım maliyetinin artmasına yol açarak konut
talebinin gerilemesine neden olacaktır. Konut talebinin
gerilemesi, konut fiyatlarının gevşemesi sonucunu doğurur.
Bu şekilde işleyen mekanizma beklentiler ekseninde de
açıklanabilir. Şöyle ki, gelecekte daraltıcı para politikası
uygulamasına gidileceğine ilişkin beklentiler, konut
fiyatlarının beklenen reel değerlenme oranının düşmesine,
akabinde cari sermaye kullanım maliyetinin yükselmesine
ve sonuçta, konut talebinin gerilemesine yol açarak inşaat
sektöründe iktisadi faaliyet hacmini zayıflatacaktır.
iii) Konut arzı üzerinde faiz oranı etkileri: Para politikası
kararlarındaki değişiklikler, konut sektörünün talep
cephesinin yanı sıra arz cephesini de etkileyebilir. Kısa
vadeli faiz oranlarının artırılması, diğer değişkenler veri
alındığında, yeni konut üretim maliyetlerinin artmasına ve
dolayısıyla konut piyasasında arz daralmasına yol
açmaktadır. Faiz oranlarının düşürülmesi halinde ise, konut
arzı artacaktır.
58
Kısa vadeli faiz oranlarında düşüş yönünde bir şokun
gerçekleştirildiğini varsaydığımızda, bu politikanın konut
arzını etkileme süreci aşağıdaki şekilde gösterilebilir.
Kısa Vadeli Faiz oranı
Uzun Vadeli Faiz oranı
Sermaye Kullanım Maliyeti
Konut Arzı
Kısa vadeli faiz oranı - konut arzı ilişkisi
Parasal otorite tarafından kısa vadeli faiz oranlarının
düşürülmesi halinde, mevduat ve kredi faizleri aynı yönde
değişirse, yatırımcıların fon maliyeti azalır. Konut
sektöründe faaliyette bulunan yatırımcılar açısından fon
maliyetlerinin azalması, konut üretimini teşvik edecektir.
iv) Tüketim üzerinde konut fiyatlarındaki değişiklikten
kaynaklanan servet etkileri: Hane halkının toplam serveti
içerisinde konut yatırımları önemli bir yere sahiptir. Konut
fiyatlarındaki değişiklikler de, menkul kıymet fiyatlarındaki
değişiklikler gibi hane halkının net servet düzeyini
etkileyerek tüketim kararlarını değiştirebilir. Parasal
otoritenin kısa vadeli faiz oranlarında gerçekleştireceği bir
değişiklik sonucu konut fiyatlarının değişmesi, tüketim
kararları üzerinde doğrudan ve dolaylı etkiler doğurur.
Parasal otoritenin kısa vadeli faiz oranlarını artırdığını
varsaydığımızda, tüketim kararları üzerinde ortaya çıkacak
etki, aşağıdaki şekilde gösterilebilir (Elbourne, 2008:67).
59
Kısa Vadeli Faiz oranı
Dolaylı
Etkiler
Doğrudan
Etkiler
Konut Fiyatları
Faiz Ödemeleri
Konutların
Mülkiyet Değeri
Tüketim Harcamaları
Konutların Maddi
Teminat Değeri
Tüketim Harcamaları
Konut fiyatlarındaki değişikliklerin tüketim etkisi
Görüldüğü gibi, faiz oranlarındaki değişikliklerin tüketim
kararları üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı etkileri
vardır.
- Doğrudan Etki: Kısa vadeli faiz oranlarındaki artışın ilk
doğrudan etkisi, gelir ya da nakit akımı etkisidir. Şöyle ki,
faiz oranlarının artması halinde borç stokunun faiz yükü de
artacaktır. Daraltıcı bir para politikası uygulaması (faiz
oranlarının artırılması) karşısında tüketim kararlarında
ortaya çıkacak değişiklik, mortgage faiz oranlarının
göstereceği tepkinin hızına bağlıdır. Değişken oranlı
mortgagelerin toplam mortgageler içerisindeki payının yanı
sıra devredilebilir mortgageler oranı ile sabit faiz vadesi gibi
faktörler parasal aktarımın hızını belirler. Özellikle belirtmek
gerekir ki, sabit vade ne kadar kısa ise, faiz oranlarındaki
değişikliklerin hane halkının kullanılabilir geliri üzerindeki
etkileri o kadar hızlı olacaktır. Gelir etkisinin boyutu aynı
zamanda, hane halkı geliri içerisinde tüketim harcamalarının
60
ağırlığına da bağlıdır. Hane halkının gelirinin tamamını
harcadığı ve borç alma olanaklarının sınırlı olduğu
koşullarda, daraltıcı bir para politikası uygulanırsa, bu
kesimin faiz ödeme yükü artacak ve dolayısıyla kullanılabilir
gelir miktarı azalacaktır. Sonuçta, tüketim harcamaları
kısılacaktır (Elbourne, 2008: 66 - 67).
- Dolaylı Etki: Servet etkilerinin yanı sıra kredi kanalı
etkileri, dolaylı şekilde ortaya çıkan etkilerdir. Reel konut
fiyatlarındaki artışlar, hane halkının hayatları boyunca
harcayabilecekleri varlıklarının artmasına yol açmaktadır.
Servet düzeyinde artış anlamına gelen bu gelişme tüketim
harcamaları artışı sonucunu doğurur (Elbourne, 2008: 67).
Dolaylı etkinin ortaya çıkış süreci şu şekilde işlemektedir:
Kısa vadeli faiz oranların artırılması, konut fiyatlarının
düşmesine dolayısıyla bu varlıkların mülkiyet ve maddi
teminat değerinin erimesine yol açacaktır. Konutların
mülkiyet değerinin düşmesi servet erimesi; maddi teminat
değerinin düşmesi ise, bankalardan sağlanacak kredi
miktarının gerilemesi anlamına gelmektedir. Her iki
durumda da, tüketim harcamaları daralacaktır.
Konut fiyatlarındaki değişikliklerin konutların servet değerini
ve dolayısıyla tüketim harcamalarını etkilemesi, sürekli gelir
hipotezi ile yaşam boyu gelir hipotezini hatırlatmaktadır.
Friedman tarafından geliştirilen sürekli gelir (sürekli
tüketim) hipotezine10 göre, hane halkının belirli bir
dönemdeki tüketimi sadece o dönemde elde edilen gelire
bağlı olmayıp sürekli gelire bağlıdır. Sürekli gelir, hane
halkının beşeri ve beşeri olmayan servetlerinden
sağlayacakları, devamlılık arz eden gelirdir. Toplam servetin
temel bileşenlerinden birisi olan beşeri servet, eğitim
ve/veya deneyime dayalı üretim becerisini ifade etmektedir.
Beşeri olmayan servet kapsamında finansal varlıkların yanı
10
Friedman (1957).
61
sıra konut sahipliği de yer almaktadır. Bazı gelişmiş
ülkelerde toplam servet içerisinde konut sahipliği oransal
olarak önemli bir paya sahiptir. Örneğin, Kanada ve ABD’de
hane halkının toplam gayrı safi varlıklarının, sırasıyla
(yaklaşık olarak) %20 ve %30’u konut servetinden
oluşmaktadır. Benzer şekilde, en büyük Avrupa ülkelerinde
bu oran %30 - %40 aralığındadır. Söz konusu oran
Japonya’da biraz daha düşük olmasına rağmen yine de
yaklaşık %10 gibi küçümsenmeyecek bir seviyededir.
Toplam servetin önemli bir bileşeni olan konut serveti, hane
halkı tarafından tüketim harcamalarına ilişkin kararlar
verilirken esas alınan önemli değişkenlerden birisidir (Flood,
Morin ve Kolet, 2008:31 ve 34). Konut fiyatlarında meydana
gelen değişikliklerin tüketim kararları üzerindeki etkisi, söz
konusu değişikliğin hane halkı tarafından nasıl algılandığına
bağlıdır. Fiyat değişikliğinin kalıcı (sürekli) olması, tüketim
kararlarını üzerinde kalıcı etkiler doğuracaktır.
Gayri Menkul Fiyatları Kanalına İlişkin Ampirik
Bulgular
Goodhart ve Hofmann (2008), sanayileşmiş 17 ülkenin
1970 – 2006 dönemine ait verilerini test ederek para, kredi,
konut fiyatları ve iktisadi faaliyet arasındaki ilişkiyi
araştırmışlardır. Çalışmada, konut fiyatları, parasal
büyüklükler, özel krediler ve makro ekonomi arasında çok
yönlü anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Şöyle ki, parasal
büyüme, konut fiyatları ve krediler; krediler, para ve konut
fiyatları; konut fiyatları, kredi ve para üzerinde etkili
olmaktadır. Elde edilen temel bulgular üç başlık altında
toplanabilir:
-
Konut fiyatları, parasal büyüklükler ve makro
ekonomi arasında çok yönlü anlamlı ilişki vardır.
-
Konut fiyatları ile parasal büyüklükler arasında 1985
– 2006 dönemi için güçlü bir ilişki bulunmuştur.
62
-
Para ve kredi şoklarının etkileri konut fiyatlarındaki
patlama olduğunda güçlü olmaktadır.
Goodhart ve Hofmann (2008)’ın çalışmasında, fiyat istikrarı
ve finansal serbestleşme sürecinin önemine dikkat
çekilmiştir. Çalışmada uzun bir zaman dilimi seçilmiş ise de,
1985 – 2006 dönemini kapsayan alt bir dönemde esas
alınmıştır. Her iki dönem için elde edilen bulgular
karşılaştırılmıştır. Analiz yapılırken şu hususun önemi
vurgulanmıştır:
Parasal büyüklükler ile konut fiyatları ve makro ekonomik
dinamikler arasındaki ilişki 1970’lerin sonlarında ve
1980’lerin başlarında değişim sürecine girmiştir. Para
politikasının yönetiminde 1970’lerin sonlarından itibaren
kayda değer değişiklikler gözlenmiştir. Çünkü 1970’li
yıllarda hasıla ve işsizlik oranlarındaki oynaklık eğilimlerini
tetikleyen yüksek enflasyon sorunu yaşandığından gelişmiş
ülkelerde fiyat istikrarı hedefini önceleyen politikalar tercih
edilmeye başlanmıştır. Bu eğilim 1980’li yıllarda enflasyon
oranlarında kayda değer düşüş sağlamıştır. Öte yandan
birçok ülkede makro ekonomik oynaklık azalmıştır. İlaveten,
30 yılı aşkın bir süre boyunca gelişmiş ekonomilerde
finansal sistem serbestleştirilmiş ve deregüle edilmiştir. Bu
çabalar, finansal sektör ile mülkiyet fiyatları arasındaki
ilişkiyi kuvvetlendirmiştir.
Bjørnland ve Jacobsen (2010), Norveç, İsveç ve
İngiltere’nin 1983Q1 – 2006Q4 dönemine ilişkin verilerini
test ederek parasal aktarım mekanizmasında konut
fiyatlarının rolünü analiz etmiştir. Elde edilen sonuçlara
göre, faiz oranında %1 kadar atışa yol açan bir para
politikası şoku, konut fiyatlarını %3-5 düzeyinde
düşürecektir. Para politikasının konut fiyatı dalgalanmalarını
tetiklemesi ve konut fiyatlarındaki değişikliklerin makro
değişkenleri etkilemesi, parasal aktarım sürecinde konut
sektörünün önemini göstermektedir.
63
Demary (2009), 1970 – 2005 döneminde 10 OECD ülkesi
için reel konut fiyatları ile fiyat düzeyi, hasıla ve faiz oranı
arasındaki ilişkiyi analiz etmiştir. Elde edilen sonuçlara göre,
bir para politikası şoku örnek olarak seçilen bütün ülkelerde
reel konut fiyatlarını düşürmektedir.
Giuliodori (2005), dokuz Avrupa ülkesinin 1979.3 – 1998.4
dönemine ilişkin verilerini test ederek faiz şokları ile konut
fiyatları ve konut fiyatları ile toplam talebin temel bir
bileşeni olan tüketim harcamaları arasındaki ilişkiyi
araştırmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, konut fiyatları faiz
şoklarından kayda değer düzeyde etkilenmektedir. Öte
yandan konut fiyatları, faiz şoklarının tüketim harcamaları
üzerindeki etkilerini artırmaktadır.
V. DÖVİZ KURU KANALI
Döviz kuru kanalı, para politikası kararlarındaki bir değişikliğin
nihai olarak yerli ve yabancı mal ve hizmet fiyatlarını
dolayısıyla net ihracatı etkileme sürecini ifade etmektedir.
Döviz kuru kanalı, bazı özgün nedenlere dayalı olarak,
gelişmekte olan ülkelerde önemli bir rol oynamaktadır. Bu
nedenlerden ilki, döviz kurunun talep üzerindeki etkisi, dışa
açık küçük ekonomilerde daha büyük olmaktadır. Çünkü döviz
kurunda meydan gelen değişiklikler talep üzerinde doğrudan
etkiler doğurmaktadır. İkincisi, bu ülkelerde döviz kuru özel
sektörün enflasyon beklentisinin belirlenmesinde anahtar bir
değişken rolü görmektedir. Döviz kuru değişiklikleri geleceğe
ilişkin
beklentileri
ve
dolayısıyla
yatırım
kararlarını
etkilemektedir. Üçüncüsü, çoğu gelişmekte olan ülkede, gerek
hane halkı gerekse firmaların varlıklarının önemli bir bölümü
yabancı para cinsindendir. Bu durum döviz kurunun ödemeler
dengesi üzerinde daha fazla etkili olmasına yol açmaktadır
(Mohanty ve Turner, 2008:15). Döviz kurundaki değişikliklerin
gelişmekte olan ekonomilerde hasıla ve enflasyon oranını
etkilemesi, politika yapıcıların göz ardı etmemesi gereken
önemli noktalardan biridir. Parasal otorite politika değişikliğine
64
gittiğinde döviz kuru değişikliğinin yol açacağı maliyetleri
önceden hesaplamalıdır.
Döviz kuru kanalı iki farklı yoldan işlemektedir:
i. Doğrudan döviz kuru kanalı
ii. Dolaylı döviz kuru kanalı
Söz konusu kanalların işleyişine ilişkin açıklamalar aşağıdaki
gibidir (Niedermayer, 2008, 214):
i. Doğrudan döviz kuru kanalı, nominal faiz oranı ile
enflasyon arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Şöyle ki,
nominal faiz oranlarındaki bir artış, döviz kurunun
değerlenmesine ve dolayısıyla ithal edilen mal ve hizmet
fiyatının düşmesine neden olmakta; sonuç olarak da ulusal
enflasyon oranı düşmektedir. Nominal faiz oranlarının
düşmesi durumunda ise, döviz kurunun değer yitirmesine
ve dolayısıyla ithal edilen mal ve hizmet fiyatının
yükselmesine neden olmakta ve nihayet enflasyon oranı
artmaktadır.
Doğrudan döviz kuru kanalı, daraltıcı bir parasal şok
varsayımı altında aşağıdaki şekilde sistematik olarak
gösterilebilir.
Daraltıcı Parasal Şok: Faiz Oranlarının Artması
Döviz Kurunun Değerlenmesi: İthal Mal ve Hizmet
Fiyatlarının Düşmesi
Ulusal Enflasyon Oranının Düşmesi
Doğrudan Döviz Kuru Kanalı
65
ii. Dolaylı döviz kuru kanalı, reel ekonomik gelişmeler
üzerinde döviz kurundan kaynaklanan dolaylı etkileri ifade
etmektedir. Döviz kuru ile reel ekonomik gelişmeler
arasındaki etkileşim, reel döviz açığından kaynaklanır. Fiili
(gerçekleşen) reel döviz kurunun denge düzeyinden
sapması, reel döviz kuru açığı kavramı ile ifade edilir. Reel
döviz kurunun denge düzeyi, ticari partner konumunda olan
ülkelerin uzun vadeli verimlilik büyüme oranındaki
farklılıklar ile tutarlılık sergilemesi önemlidir. Örneğin, bir
ülkedeki reel döviz kuru denge düzeyinin üzerine çıktığında
hasıla büyüme oranı düşüş eğilimi sergileyerek enflasyon
oranının gerilemesine yol açmaktadır.
Dolaylı döviz kuru aşağıdaki şekilde sistematik olarak
gösterilebilir.
Reel Döviz Kurunun Denge Değerini Aşması
Ulusal Hasıla Büyüme Oranının Düşmesi
Ulusal Enflasyon Oranının Düşmesi
Dolaylı Döviz Kuru Kanalı
Döviz kuru ile tüketici fiyatları arasındaki ilişkiyi, biraz daha
ayrıntılı bir şekilde göstermek mümkündür. Aşağıdaki
sistematik gösterimde, ulusal paranın değerinde meydana
gelen değer düşüşünün etkileri görülmektedir. Ulusal
66
paranın değerindeki azalma doğrudan ya da dolaylı olarak
tüketici fiyatlarındaki artış eğilimini tetiklemektedir.
Doğrudan etki mekanizması şu şekilde işlemektedir: Ulusal
paranın değer yitirmesi, ithal girdi maliyetlerini ve
dolayısıyla üretim maliyetlerini artırabileceği gibi, ithal nihai
malların fiyatlarını da artırmaktadır. Her iki durumda da
tüketici fiyatları artmaktadır. Bir ülkenin ara malı ve
sermaye malı ithalatına bağımlı olması ve toplam tüketim
malları talebi içerisinde ithal mallarının oransal olarak
yüksek paya sahip olması, döviz kuru hareketlerinin iç
fiyatlar üzerindeki etkisini artacaktır. Dolaylı etki
mekanizmasının etkisi ise şöyledir: Ulusal paranın değer
yitirmesi, ulusal mal ve hizmet fiyatlarının yabancılar
açısından göreli olarak ucuzlaması ve dolayısıyla ihraç
malları dış talebinin artması anlamına gelmektedir. İhracata
dönük sektörlerdeki üretim artışı beraberinde emek
talebinde ilave artışa ve ücret seviyenin yükselmesine
neden olmaktadır. İhraç ürünlerine olan talep artışı ve ücret
seviyesinin
yükselmesi,
enflasyonist
eğilimleri
tırmandırmaktadır (Buddhari and Chensavasdijai, 2003: 19
- 20).
67
Döviz Kurunun Artması:
Ulusal Paranın Değer
Yitirmesi
Dolaylı Etkiler
Doğrudan Etkiler
İthal Girdi Maliyetlerinin
Artması
Üretim Maliyetlerinin
Artması
İhraç Malları Dış
Talebinin Artması
İthal İkameleri İç Talebinin
Artması
Emek Talebinin Artması
İthal Nihai Malların
Pahalılaşması
İthal İkame Malları ve İhraç
Mallarının Pahalılaşması
Tüketici Fiyatları Artışı
Reel Gelir ve Tüketim Düşüşü
Enflasyon Beklentisinin Artışı
Döviz Kurlarından Tüketici Fiyatlarına Geçiş
Kaynak: Buddhari and Chensavasdijai, 2003: 20.
68
Ücret Artışı
Döviz Kuru Kanalının Belirleyicileri
Döviz kuru kanalının işleyişini etkileyen faktörler, aşağıdaki
başlıklar altında ele alınabilir.
- Ekonominin Dışa Açıklık Seviyesi: Döviz kuru
kanalının işleyişi açısından birinci koşul, ekonominin dışa
açık olmasıdır. Dışa açıklık seviyesi arttıkça, döviz kuru
kanalının işleyişi belirginleşir. Dışa açıklık, ekonomik açıklık
ve finansal açıklığı ifade etmektedir. Ekonomik açıklık,
toplam ihracat ve ithalatın GSYİH’ye oranı, finansal açıklık
ise, toplam uluslar arası yatırım kredileri ile borç miktarının
GSYİH’ye oranı ile ölçülmektedir. Bu oranların artması,
ekonominin dışa açıklık seviyesinin artması anlamına
gelmektedir. Toplam ticaret hacminin ve uluslar arası
yatırım kredileri stoku ile borç stokunun artması kur
hareketlerinin öneminin artırarak döviz kuru kanalını ön
plana çıkarmaktadır (Kuang, 2008:352).
Ekonominin dışa açıklık seviyesinin artması mutlak anlamda
döviz kuru kanalının en iyi işleyen kanal olduğu anlamına
gelmemektedir. Uluslar arası ekonomik ilişkilerin artması ile
birlikte para politikası kararlarındaki değişikliğin kur
hareketleri üzerindeki etkisinin araştırılması önemli hale
gelmiştir.
- Kur Rejimi: Kur rejimi tercihi, döviz kuru kanalının
işleyişini doğrudan etkiler. Sabit kur rejimi uygulayan bir
ülkede parasal otoritenin para politikası üzerindeki inisiyatifi
ortadan kalkar. Sabit kur rejiminde ulusal faiz oranları,
ulusal paranın bağlandığı ülkede faiz oranlarındaki
hareketlerden etkileneceğinden yabancı ülkedeki parasal
şokların etkileri ulusal ekonomiye sirayet edecektir.
Döviz kuru kanalı, önemli ölçüde ekonominin büyüklüğü
nispetinde ön plana çıkar. Dışa açık küçük ekonomilerde
para politikasının aktarımında döviz kuru kanalı önemli bir
kanaldır. Bu tür ekonomilerde döviz kuru hareketleri toplam
talep ve toplam arzı etkileyen temel faktörlerden birisidir.
69
Ekonominin büyüklüğünün yanı sıra daha önce de ifade
edildiği gibi, kur rejimi tercihi de belirleyici role sahiptir.
Örneğin dalgalı kur rejimi ve gevşek bir para politikasının
tercih edilmesi halinde faiz oranlarının düşmesi nedeniyle
döviz kaçışı ulusal paranın değerlenmesine yol açacaktır.
Ulusal paranın değerlenmesi ithal edilen mal ve hizmet
fiyatlarının ucuzlaması anlamına geldiğinden, toplam talep
düzeyinde bir değişiklik olmamasına karşın ulusal fiyatlarda
düşüş eğilimi ortaya çıkmaktadır (Goeltom, 2008: 315).
Günümüzde hiçbir ülkede pür dalgalı kur rejimi
uygulanmamaktadır. Çoğu ülkede yönetimli dalgalı kur
rejimi tercih edilmiştir. Yönetimli dalgalı kur rejimini
benimseyen bazı ülkelerde, döviz kuru kanalının dışındaki
diğer aktarım kanallarının reel hasıla ve fiyatlar üzerindeki
etkisi göreli olarak yüksek olabilmektedir. Döviz kurunun
dalgalanma eğilimine sahip olması veya göreli olarak geniş
bir bant içerisinde hareket etmesi ya da ulusal varlıklar ile
yabancı varlıklar arasında mükemmel olmayan bir ikamenin
varlığı halinde döviz kuru kanalının göreli olarak uzun bir
zamansal gecikme ve daha zayıf bir şekilde olsa da işlediği
söylenebilir (Goeltom, 2008: 315).
- Hane Halkı ve Firmaların Bilanço Yapıları: Birçok
ülkede özel sektör birimlerinin bilançolarının pasif kaleminde
yabancı para cinsinden ifade edilen borçları mevcuttur. Kur
hareketleri bilançoları tahrip edebilmektedir. Alacakların
ulusal para cinsinden, buna karşın, borçların yabancı para
cinsinden oluşması, kur hareketlerinden kaynaklanan
tahribatın boyutunu daha da artırmaktadır. Bilanço tahribatı
borç ödeme gücünü ve dolayısıyla yatırım ve tüketim
kararlarını doğrudan etkilemektedir.
Döviz Kuru Kanalına İlişkin Ampirik Bulgular
Nagayasu, Jun (2007), Japonya’nın 1970Q1 - 2003Q1
dönemine ilişkin verilerini kullanarak döviz kuru kanalının
önemini analiz etmiştir. Yazar, döviz kuru kanalının Japonya
özelinde analiz edilmesinin önemli olduğunu ifade etmiştir.
70
Elde edilen sonuçlara göre, geçmiş dönemlerde parasal
genişleme hem uzun hem de kısa dönemde Yen’in değer
kaybetmesine yol açmıştır. Ancak, Yen’deki değer kaybının
ekonomik büyümeye katkı yaptığı görüşünü destekleyen
kanıtlara ulaşılamamıştır. Döviz kurundan hasılaya doğru,
uzun dönem nedensellik ilişkisi mevcut değildir. Bu yüzden
ele alınan dönemde, döviz kurunun reel ekonomide
genişleme eğilimlerini teşvik etmek amacıyla kullanımının
doğru olmadığı belirtilmiştir. Çalışmada, döviz kuru
kanalının hasıla düzeyini etkilemede yeterli ölçüde
işlemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Al-Mashat ve Billmeier (2007), Mısır’ın 1996.1 – 2005.6
dönemine ilişkin verilerinin test etmiştir. Elde edilen
bulgulara göre parasal bir şokun hasıla ve fiyatlar üzerinde
yol açtığı etkiler açısından banka kredi kanalı ile varlık fiyatı
kanalı oldukça zayıf bir görüntü sergilemesine karşın, döviz
kuru kanalı güçlü bir rol oynamaktadır.
Kubo (2008), Mayıs 2000 – Aralık 2006 dönemine ilişkin
verileri kullanarak Tayland’da parasal aktarımı araştırmıştır.
Elde edilen temel sonuçlardan birisi şu şekilde ifade
edilmiştir: Parasal daralma, ithalat fiyatlarında eş anlı bir
düşüş eğilimi çıksa bile, ithalat talebi üzerinde güçlü negatif
etkiler doğurmaktadır. Diğer bir deyişle, parasal bir daralma
karşısında, ithalat fiyatlarında eş anlı bir düşüş eğilimi
ortaya çıksa bile, kısa dönemde ithalat hacminde hızlı bir
daralma ortaya çıkmaktadır.
VI. Maliyet (Arz) Kanalı
Aktarım kanallarının etkinliği ve işleyiş sürecinin analizi,
iktisat politikalarının hazırlık ve uygulama aşamasında
önemli bir bilgi kaynağı olarak kullanılır. Parasal aktarım
kanalları üzerine yapılan çalışmalarda, ekseriyetle, parasal
otoritenin faiz oranlarında yukarı ya da aşağı yönde
gerçekleştireceği bir düzenleme karşısında, hane halkı ve
firmaların yatırım ve tasarruf kararlarında ortaya çıkacak
71
değişikliklerin ekonominin talep cephesinde yol açtığı
etkilere dikkat çekilmektedir. Ancak son yıllarda para
politikası kararlarının ekonominin arz cephesi üzerindeki
etkilerini inceleyen çalışmalar da yapılmaya başlanmıştır. Bu
çalışmalarda, para politikası kararlarının arz yönlü etkileri,
parasal aktarımın maliyet kanalı ile ifade edilmektedir
(Tillmann, 2007:2).
Parasal aktarımın maliyet kanalı, firmaların maliyet yapıları
üzerinde faiz oranlarının arz yanlı etkilerini ifade etmektedir.
Maliyet kanalına göre yüksek faiz oranları, yüksek marjinal
üretim maliyetleri ve nihai olarak yüksek enflasyona
dönüşür (Tillmann, 2007). Maliyet kanalının işleyiş
mekanizması aşağıdaki şekilde açıklanabilir (Barth ve
Ramey, 2000:1; Tillmann, 2007:4):
İşletme sermayesinin11 üretimin temel bileşeni olması
halinde para politikası şokları (örneğin, parasal daralma),
firmaların üretim maliyetlerini etkileyerek talep kanallarının
yanı sıra maliyet (arz) kanalı aracılığı ile hasıla düzeyini
değiştirebilir. Bilindiği gibi, birçok üretim birimi üretim
faaliyetlerine başlamak amacıyla yeterli fona sahip değildir.
Firmalar, üretim faktörlerinin kendilerine yüklediği maliyeti
karşılamak amacıyla, satışlardan elde edilen gelirler tahsil
edilmeden önce, finansal aracılardan borç almak
zorundadır. Böylece kısa vadeli faiz oranlarındaki bir artış,
doğrudan doğruya elde bulunan işletme sermayesi
açısından maliyet artışı sonucunu doğurur. Firmaların
elinde, bankalardan borçlanılarak finanse edilen işletme
sermayesinin bulunmaması durumunda ise, parasal şokun
ardından piyasa faiz oranlarının değişmesi nedeniyle dahili
fonların maliyeti yükselir. Her iki durumda da, maliyet artışı
üretim şevkini negatif yönde etkiler. Ancak hemen
11
Chowdhury, Hoffmann ve Schabert (2006:997), işletme sermayesi
kavramını, “cari varlıklarla ile cari yükümlülükler arasındaki fark” olarak
tanımlamıştır.
72
belirtmek gerekir ki, firma açısından dış finansman
(bankalardan borçlanılan) maliyetindeki artışın daha zararlı
olduğu açıktır.
Görüldüğü gibi, maliyet kanalının işleyişinde anahtar
değişken, faiz harcamaları ya da diğer bir deyişle, faiz
maliyetidir. Faiz maliyetindeki artış, marjinal maliyetleri artış
yönünde tetikleyerek firmaların fiyatlama davranışlarını
yeniden gözden geçirmeye sevk eder. Barth ve Ramey
(2000), kısa dönemde, daraltıcı parasal bir şok karşısında
fiyatların artmasını, “fiyat bilmecesi” “(price puzzle)”
kavramı ile ifade etmişlerdir.
Faiz harcamalarının üretim maliyet kalemlerinden biri olarak
kabul edilmesi fikri, uzun bir geçmişe sahiptir. Faiz
oranlarındaki bir düşüşün üretim maliyetlerini düşürmek
suretiyle fiyatlarda gerileme sürecini tetikleyeceği tezi,
bankacılık okulu’nun önderi kabul edilen Thomas Tooke
tarafından 1844 yılında ileri sürülmüştür. Öte yandan Hicks,
sermaye ve emek faktörlerine ilave olarak, kısa vadeli faiz
oranlarını başlı başına bir üretim faktörünün fiyatı olarak
değerlendirilebileceğini ileri sürmüştür (Gaiotti ve Secchi
2004:8).
Parasal bir şok karşısında, ortaya çıkan maliyet değişiklikleri
firma düzeyinde ortaya çıkabileceği gibi, sektörel ölçekte de
gözlenebilir. Parasal şokun finansal sektör üzerindeki gücü,
maliyet kanalının ortaya çıkışı açısından önemlidir. Faiz
oranlarında kayda değer bir değişiklik doğurmayan parasal
şoklar, maliyetinin kanalının önemini azaltır.
Maliyet Kanalının Belirleyicileri
Maliyet kanalının işleyişi açısından önem arz eden bazı
önemli noktalar aşağıdaki başlıklar altında incelenebilir.
- Enflasyon: Maliyet kanalının işleyişi açısından enflasyon
önemli bir değişkendir. Enflasyon oranlarının yüksek ve
istikrarsız seyrettiği ülkelerde, parasal şokların firmaların
73
fiyatlama davranışları üzerindeki etkileri daha belirgindir. Bu
ülkelerde fiyat ayarlama sıklığı göreli olarak yüksektir.
Kore’de, para politikasının maliyet kanalına etkilerini
inceleyen Yie (2008), bu ülkedeki firmaların ürün fiyatlarını,
döviz kuru krizi dönemi sonrasında ortaya çıkan düşük
enflasyon ortamında kriz öncesi döneme göre daha az
sıklıkta değiştirdiklerini, üretim faktörleri maliyetlerindeki
artışı nihai fiyatlara yansıtmayı ertelediklerini belirtmiştir. Bu
davranış eğiliminden dolayı, döviz krizi sonrası dönemde
maliyet kanalı etkilerinin önemsiz olduğunu vurgulamıştır.
- Firmaların Finansman Yapısı: Firmaların finansman
yapısı fiyatlama davranışını doğrudan etkiler. Daraltıcı bir
parasal şoka başvurulduğunda dış finansman maliyetinin
yanı sıra dahili fon maliyetlerinin fırsat maliyeti de
artacaktır. Ancak şokun, dış finansman ile üretim yapan
firmalar üzerindeki etkileri daha keskin olacaktır. Bu tür
firmalar kredi geri ödemelerinin vadesi geldiğinde ödeme
acziyeti yaşamamak için daraltıcı bir politika uygulaması
karşısında hızla fiyat ayarlamalarına gideceklerdir. Faiz
maliyetini karşılama kaygısı fiyat ayarlama hızını ve fiyat
düzeyini artıracaktır.
Maliyet Kanalının İşleyişine İlişkin Ampirik Bulgular
Barth ve Ramey (2000), para politikasının reel değişkenler
üzerinde arz yönlü etkilere yol açabileceği tezini
destekleyen ampirik bir test ortaya koymuştur. Elde edilen
kanıtlara göre, beklenmeyen bir parasal genişlemenin
akabinde, başlıca imalat sanayilerinde, fiyatlarda yükselme
ve hasılada düşme eğilimi ortaya çıkar. Bu sonuç, imalat
sanayinde para politikasının arz (maliyet) yönlü etkilerinin
gözlenebileceği hipotezini desteklemektedir.
Tillmann (2007), ABD, İngiltere ve Euro Bölgesi’ne ait üç
aylık verileri kullanarak ileriye dönük yapışkan fiyat
modellerinde enflasyon dinamiklerine ilişkin açıklanmalara
maliyet kanalını ilave etmiştir. Bu çalışmada, ileriye dönük
74
Phillips eğrisi çatısı içerisinde, faiz oranlarının firmaların
marjinal maliyetleri ve dolayısıyla enflasyon üzerinde
doğrudan etkilere sahip olduğunu destekleyen ampirik
kanıtlar elde edilmiştir.
Ravenna ve Walsh (2006), para politikasının maliyet
kanalının varlığı halinde içsel olarak maliyet itişli şokun
ortaya çıkabileceğini göstermiştir. Yazarlar, bu sonucun
firmaların marjinal maliyetlerinin nominal faiz oranındaki
değişmelere doğrudan bağlı olması durumunda ortaya
çıkacağını belirtmişlerdir.
Chowdhury, Hoffmann ve Schabert (2006), gelişmiş
ülkelerdeki (G7) enflasyon dinamiklerinin maliyet kanalı ile
ilişkisini incelemek amacıyla yapısal bir yaklaşım
uygulamıştır. Elde edilen bulgulara göre, çalışmada ele
alınan ülkelerin çoğunluğunda, kısa vadeli nominal faiz
oranlarının doğrudan maliyet etkileri enflasyon dinamiklerini
önemli ölçüde etkilemektedir.
Gaiotti ve Secchi (2004), 2000 İtalyan imalat firmasının 14
yıllık mikro veri setini incelemiştir. Söz konusu veri seti,
firma düzeyinde ürün fiyatları ile borç faizi ödemelerindeki
değişiklikleri içermektedir. Çalışmada, faiz harcamalarının
üretimin marjinal maliyeti üzerindeki etkileri aracılığı ile
işleyen
para
politikası
aktarım
kanalının
varlığı
araştırılmıştır. Sonuç olarak, para politikasının maliyet
kanalının varlığına ilişkin sağlam kanıtlar elde edilmiştir.
ABD verilerini inceleyen Castelnuovo (2007) elde ettiği
ampirik sonuçların, maliyet (arz) kanalının varlığı için kanıt
olarak yorumlanabileceğini, diğer bir deyişle, nominal faiz
oranının firma marjinal maliyetlerinin önemli bir bileşeni
olduğunu ifade etmiştir.
Kim ve Lastrapes (2007), para arzı şoklarının üretim
maliyetleri ve arz üzerindeki etkilerini (kredi kanalının
önemini) araştırmıştır. Ocak 1959 – Aralık 1999 döneminde
26 endüstriye ilişkin aylık gözlemler esas alınmıştır.
75
Çalışmada endüstri düzeyinde reel ücret ve hasıla verileri
kullanılmış ve kısa dönemde parasal aktarımın maliyet
kanalının önemini ortaya koyan güçlü kanıtlara ulaşılmıştır.
Rabanal (2003), hasıla, reel ücretler, faiz oranları ve
enflasyon değişkeninin ortak davranışını izah etmek
amacıyla küçük ölçekli bir makro ekonomik model tahmin
etmiştir. Çalışmada, ABD ve Euro bölgesine ilişkin veriler
incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, maliyet kanalının
etkileri mevcut değildir. Yeni Keynesyen bir modelde para
politikasının maliyet kanalının önemini değerlendiren
Rabanal (2007), maliyet kanalının işlediğine ilişkin kanıtlar
elde edilen çalışmaların bulguları ile çelişen sonuçlar elde
etmiştir. Bu çalışmada, para politikasının tahmin edilen
talep yanlı etkilerinin tahmin edilen arz yanlı etkilerinden
önemli olduğu gösterilmiştir.
Seelig (1974), daraltıcı para politikası nedeniyle faiz
oranlarında meydana gelen artışın fiyat artışlarına yol
açtığını
savunan
görüşü
destekleyen
bulgulara
ulaşamamıştır.
VII. Beklenti Kanalı
Hane halkının yanı sıra ulusal ve uluslar arası yatırıcımlar,
yatırım ve tüketim kararlarını çok sayıda değişkeni esas
alarak belirlemektedir. Parasal otoritenin kararları, söz
konusu değişkenler arasında en üst sıralarda yer
almaktadır. İktisadi birimler parasal otoritenin geçmiş
dönem eylemlerini değerlendirerek gelecekte ne tür
eğilimler ortaya koyacağını tahmin eder ve beklentilerini
oluşturmaktadır. İktisadi birimlerin para politikasına ilişkin
öngörülerini esas alarak verdikleri iktisadi kararlar, tüketim
ve yatırım hacmini ve dolayısıyla enflasyon oranı ve hasıla
değişkenlerinin seyrini etkiler. Para politikası literatüründe,
para politikası kararlarına ilişkin öngörünün tüketim ve
yatırım kararlarını ve dolayısıyla hasıla ve fiyat düzeyini
76
etkilemesi süreci
edilmektedir.
beklenti
kanalı
kavramı
ile
ifade
Beklenti kanalının işleyişinde aşağıdaki faktörler hayati
öneme sahiptir (Mohanty ve Turner 2008:19 – 20):
i) Merkez bankasının güvenilirlik düzeyi: Merkez
bankasının güvenilirlik derecesi yükseldikçe para politikası
uygulamasından beklenen (umulan) etkiler daha gözle
görünür hale gelecektir. Para politikası literatüründe
güvenilirlik problemi üzerinde en çok durulan konulardan
birisidir. Kronik enflasyon deneyimi yaşayan ve sık sık
istikrar programlarına başvurdukları halde fiyat istikrarını
tesis edemeyen ülkelerde politika yapıcıların güvenilirlik
düzeyi hayli düşüktür. Dolayısıyla bu ülkelerde para
politikasının hasıla düzeyini etkileme gücü zayıf olacaktır.
ii) Merkez bankası politikalarının öngörülebilirlik
düzeyi: Merkez bankası politikalarının iktisadi birimler
tarafından daha öngörülebilir duruma getirilmesi, politika
uygulamalarının şeffaflık derecesinin yükseltilmesi ve kamu
ile iletişim kanallarının güçlendirilmesi ile mümkündür.
Parasal otoritenin güvenilirliği ve öngörülebilirliği birbirini
tamamlayan süreçlerdir.
VIII. EKONOMETRİK ANALİZ
Para politikası aktarım kanallarının işleyişi üzerine yapılacak
ekonometrik analizlerden elde edilecek bulgular, politika
yapıcılar açısından veri kaynağı olarak değerlendirilebileceği
gibi yeni araştırmalar için esin kaynağı da olabilir.
Bu çalışmada menkul kıymet fiyatları kanalının (tüketicilerin
net servet değişimi) işleyişi incelenmektedir. Veriler iki alt
dönem esas alınarak test edilmiştir. Dönemselleştirmede,
veri kısıtına bağlı olarak fiyat istikrarı kriteri gözetilmiştir. Alt
dönemler yüksek ve istikrarsız enflasyon dönemi (1995:012000:09), ve göreli fiyat istikrarının tesis edildiği dönem
(2002:01-2007:09)’dir. Burada 2001 krizinin etkilerinin
77
analiz dışında bırakılması için ilk dönem, 1995 yılından
başlamakta Kasım 2000’de son bulmaktadır. Diğer taraftan
fiyat istikrarının ortaya çıkmaya başladığı Ocak 2002 tarihi
ise, ikinci dönemin başlangıcını belirlemektedir. Eylül
2007’de bazı seriler sona ermektedir. Dolayısıyla verilerin
sağlıklı olarak elde edilebildiği Eylül 2007 ikinci alt dönemin
sonunu belirlemektedir. Analizde kullanılacak veriler aylık
olup TCMB web sitesinden elde edilmiştir. Seriler Tablo 1’de
görülmektedir.
Tablo 1: Seçilen Değişkenler
DTM
Dayanıklı Tüketim Malları
FAIZ
Bankalararası Gecelik Faiz Oranı
IMKB
IMKB 100 Endeksi (Kapanış)
Tablo 1’deki seriler incelendiğinde DTM serisi Dayanıklı
Tüketim Malları harcamalarını göstermektedir. Faiz serisi
bankalar arası gecelik faiz oranını ve IMKB, IMKB 100
Endeksi değerlerinden oluşturulmuştur. DTM serisi tüketim
harcamalarını temsil etmek üzere, Faiz serisi para politikası
kararlarındaki değişimi ve IMKB servet değişimlerini temsil
etmek üzere modele dahil edilmişlerdir. Serinin öncelikle
mevsimsellikten arındırılmış ve doğal logaritması alınmıştır.
IMKB serisinin ise mevsimsel etkiye sahip olmadığı
görülmüş ve doğal logaritması alınmıştır.
Bu çalışmada ele alınan seriler arasındaki ilişkilerin
araştırılmasından ziyade varlık kanalının işleyip işlemediği
araştırılacaktır. Varlık kanalının işleyişi, para politikası
literatüründe ele alınan konulardan birisidir. Bu kanalın
işleyişini açıklayan çalışmalar, tüketim harcamaları ya da
yatırım
harcamaları
üzerindeki
etkiler
üzerinde
yoğunlaşmışlardır.12 Dolayısıyla para politikası kararlarındaki
12
Bkz. (Mishkin, 2004: 619 - 21; Modigliani, 1971: 9-84).
78
değişiklik karşısında serilerin literatürde kabul gören işleyiş
sıra ile birbirlerini etkileyip etkilemediğinin araştırılması
gerekmektedir. Bunun için analizde kullanılacak yöntem
olarak VAR analizinin araçlarından biri olan etki tepki analizi
seçilmiştir. Etki tepki analizi ile para politikasında ortaya
çıkacak bir birimlik şoka karşılık diğer değişkenlerin
verdikleri tepkiler ölçülebilmektedir.
Sims (1980) tarafından geliştirilen VAR metodolojisi
kullanılarak dışsal etkiler karşısındaki içsel tepkiler
ayrıştırılmaktadır (Smets ve Wouters, 1999: 490). Etki tepki
analizi ile para politikası kararlarındaki değişiklikten
kaynaklanan bir birimlik şok karşısında diğer değişkenlerin
verdikleri tepkiler ortaya konmaktadır (Wickens ve Motto,
2001: 371). Son olarak etki – tepki fonksiyonu yardımı ile
politika değişikliğinden kaynaklanan başlangıçtaki bir şokun
ele alınan serilere zincirleme yansıması görülmektedir.
(Johnston ve Dinardo, 1996: 298).
VAR analizindeki en önemli noktalardan birisi serilerin
analize sokulacağı sıranın belirlenmesidir. Bu nedenle
Granger Nedensellik testi kullanılmaktadır. Ancak burada
varlık fiyatları kanalına ilişkin sıralama teorik bilgilerden yola
çıkılarak elde edilmiştir. Diğer bir ifade ile, serilerin sırasının
belirlenmesinde iktisat teorisinden yararlanılmıştır. Tablo
2’de sıralama görülmektedir.
Tablo 2: VAR Modeli Sıralaması
Politika
Değişkeninde
Değişiklik
(Bankalararası
Gecelik Faiz
Oranlarında Artış
ya da Azalış)
FAİZ
Æ
Æ
Hisse Senedi
Piyasasındaki
Değişim
IMKB
79
Æ
Tüketim
Harcamalarında
Değişiklik
(Dayanıklı Tüketim
Malı Miktarındaki
Değişim)
Æ
DTM
VAR analizine serilerin durağanlığının araştırılması ile
başlanacaktır. Durağanlığın araştırılmasında ADF testinden
yararlanılmıştır. Aşağıda ADF testinin en geniş modeli ve
hipotezleri yer almaktadır (Dickey ve Fuller, 1979 ve 1981):
H0:
ρ = 1 :Birim kök var (seri I(1) )
H1:
ρ =0
:Birim kök yok (seri I(0) )
ρ
ΔYt = α + β t + ρYt −1 + ∑ θ i ΔYt −i +et
i =1
Birim kök analizine ilişkin sonuçlar Tablo 3 ve Tablo 4’te
görülmektedir. Tablo 3’de birinci alt dönem (1995:012000:09) için Tablo 4’de ise ikinci alt dönem (2002:012007:09) için birim kök testi sonuçları yer almaktadır.
Tablo 3: Birinci Alt Dönem için ADF Test Sonuçları
Düzey Değerleri
Birinci Farklar
Değişkenler
Test
İstatistiği
Kritik
Değer
(%1)
Kritik
Değer
(%5)
Test
İstatistiği
Kritik Kritik
Değer Değer
(%1) (%5)
DTM
-1.534
-4.180
-3.515
-6.524
-2.619
-1.948
FAIZ
-2.594
-4.180
-3.515
-8.813
-2.619
-1.948
IMKB
-2.374
-4.186
-3.515
-4.071
-2.619
-1.948
Tablo 4: İkinci Alt Dönem için ADF Test Sonuçları
Düzey Değerleri
Birinci Farklar
Değişkenler
Test
İstatistiği
Kritik
Değer
(%1)
Kritik
Değer
(%5)
Test
İstatistiği
Kritik
Değer
(%1)
Kritik
Değer
(%5)
DTM
-1.790
-4.098
-3.477
-9.198
-2.599
-1.945
FAIZ
-1.574
-4.100
-3.478
-3.598
-2.599
-1.945
IMKB
-3.294
-4.098
-3.477
-7.159
-2.599
-1.945
80
Sonuçlar incelendiğinde serilerin birim köke sahip oldukları,
birinci farklarında ise durağanlaştıkları görülmektedir
Serilerin durağanlığının sağlanmasının ardından VAR
analizine geçilmeden önce optimum gecikme uzunluğu
araştırılacaktır. Optimum gecikme uzunluğu her bir alt
dönem için ayrı ayrı hesaplanmıştır. Birinci alt dönem için 1
gecikme, ikinci alt dönem için 2 gecikme belirlenmiştir. LR
testi sonuçları Ek’de yer almaktadır. Etki tepki analizi
sonuçları aşağıdaki grafiklerde yer almaktadır.
DTMnin Faize Tepkisi
IMKBnin Faize Tepkisi
Faizin Faize Tepkisi
12
.08
.02
8
.04
.01
4
.00
.00
0
-.04
-.01
-4
-.08
-.02
-8
-.12
1
2
3
4
5
6
7
8
9
-.03
1
10
2
3
4
5
6
7
8
9
1
10
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Grafik 3: Birinci Alt Dönem için Etki Tepki Analizi Sonuçları
Faizin Faize Tepkisi
IMKB'nin Faiz e Tepkis i
1.2
0.8
DTM'nin Faiz e Tepkis i
.04
.02
.02
.01
.00
.00
0.4
-.01
-.02
-.02
0.0
-.04
-0.4
-.03
-.06
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
-.04
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Grafik 4: İkinci Alt Dönem için Etki Tepki Analizi Sonuçları
Grafik 3’de birinci alt dönem için etki tepki sonuçları yer
almaktadır. Bu dönemde para politikası değişimleri hisse
senedi fiyatlarında bir değişim meydana getirmektedir.
Ancak hisse senedi fiyatlarındaki değişimin ardından
81
dayanıklı tüketim mallarında bir etkinin ortaya çıkmadığı
görülmektedir.
Grafik 4’de ise ikinci alt dönem için etki tepki sonuçları yer
almaktadır. Bu dönemde para politikası kararlarındaki
değişiklikler hisse senedi fiyatlarında bir değişim meydana
getirmektedir. Diğer taraftan dayanıklı tüketim mallarında
faiz
oranlarında
gerçekleştirilen
değişikliğe
tepki
vermektedir. Şöyle ki, daraltıcı para politikası uygulaması
sonucu faiz oranlarında bir düşüş ortaya çıkmıştır. Faiz
oranlarının düşüşü ile birlikte hisse senedi fiyatları da aynı
yönde bir tepki verdiğinden servet azalmış ve tüketim
harcamalarında da düşüş eğilimi gözlenmiştir. Sonuç olarak
fiyat istikrarının sağlanmadığı birinci alt dönem için varlık
fiyatları kanalının işlemediği fiyat istikrarının sağlanması ile
ikinci alt dönemde varlık fiyatları kanalının işlemeye
başladığı görülmüştür.
Son olarak VAR analizinin güvenilirliğine ilişkin testler Ek’de
yer almaktadır. Her bir alt dönem için VAR modelinin
durağanlığın incelenmesi için birim kökler incelenmiş ve
VAR modellerinin durağan olduğuna karar verilmiştir.
Otokorelasyona ilişkin olarak LM testleri incelenmiş ve
otokorelasyonun olmadığı görülmüştür.
82
SONUÇ
Para politikasının çeşitli kanallar üzerinden işlediğini ileri
sürmek, para politikasının reel değişkenleri etkileme gücüne
sahip olduğu tezini kabul etmek anlamına gelir. Para
politikası kararlarındaki bir değişikliğin hasıla üzerindeki
etkileri aşağıdaki kanalların işlemesi ile gerçekleşmektedir.
•
Faiz Kanalı: Parasal otoritenin kısa vadeli faiz oranında
gerçekleştireceği bir değişikliğin sermaye kullanım
maliyetini ve dolayısıyla harcama kararlarını etkileme
süreci faiz kanalı kavramı ile ifade edilmektedir.
• Kredi Kanalı: Bilanço kanalı ve banka kredi kanalı, para
politikası literatüründe üzerinde en çok durulan başlıca
kredi kanallarıdır. Kısa vadeli faiz oranlarındaki
değişikliğin ödünç talep edenlerin bilançoları üzerindeki
etkileri, bilanço kanalı; banka kredileri miktarı
üzerindeki etkileri ise, banka kredi kanalıdır.
• Varlık Fiyatları Kanalı: Kısa vadeli faiz oranındaki
değişikliğin varlık fiyatlarını ve dolayısıyla harcama
kararlarını etkilemesi para politikasının varlık fiyatları
kanalıdır.
• Döviz Kuru Kanalı: Kısa vadeli faiz oranındaki
değişikliğin döviz kurunu ve dolayısıyla toplam talebi
etkileme süreci, döviz kuru kanalı kavramı ile ifade
edilmektedir.
• Maliyet Kanalı: Kısa vadeli faiz oranındaki değişikliğin
firmaların maliyetini ve dolayısıyla üretim kararlarını
etkilemesi para politikasının maliyet kanalıdır.
Literatürde üzerinde durulan en son parasal kanal, beklenti
kanalıdır. İktisadi birimlerin para politikası kararlarına ilişkin
beklentilerini esas alarak harcama kararlarını belirlemeleri
beklenti kanalı ile açıklanmaktadır.
83
Para politikası aktarım kanallarından sadece birisi
çalışabileceği gibi birden fazla kanalın işleyişinden söz
etmek de mümkündür. Enflasyon, finansal sistemin yapısı
ve gelişmişlik düzeyi, ekonominin dışa açıklık düzeyi ve mali
baskınlık gibi faktörler aktarım kanallarının işleyişini
belirlemektedir.
Parasal aktarım kanallarının işleyişini ampirik düzeyde
araştıran geniş bir literatür oluşmuştur. Sayıca fazla
olmamasına karşın konuyu Türkiye özelinde ele alan
çalışmalar da vardır.13 Faiz kanalı, döviz kuru kanalı ve
banka
kredi
kanallarını
işleyişini
araştırdığımız
çalışmalarımızla Literatüre katkı yapmaya çalıştık.14 Bu
çalışmada varlık fiyatlarının işleyişi ele alınmıştır. Veriler iki
alt
dönem
esas
alınarak
test
edilmiştir.
Dönemselleştirmede, veri kısıtına bağlı olarak fiyat istikrarı
kriteri gözetilmiştir. Alt dönemler yüksek ve istikrarsız
enflasyon dönemi (1995:01-2000:09) ve göreli fiyat
istikrarının tesis edildiği dönem (2002:01-2007:09)’dir. Elde
edilen bulgulara göre, daraltıcı para politikası uygulaması
sonucu faiz oranlarında bir düşüş ortaya çıkmıştır. Faiz
oranlarının düşüşü ile birlikte hisse senedi fiyatları da aynı
yönde bir tepki verdiğinden servet azalmış ve tüketim
harcamalarında da düşüş eğilimi gözlenmiştir. Sonuç olarak
fiyat istikrarının sağlanmadığı birinci alt dönem için varlık
fiyatları kanalının işlemediği; fiyat istikrarının sağlanması ile
ikinci alt dönemde varlık fiyatları kanalının işlemeye
başladığı görülmüştür.
13
Örnek bir çalışma için bkz. (Cengiz, 2007)
Ayrıntılı bilgi için bkz. (Erdoğan ve Yıldırım, 2008, 2009 ve 2010; Erdoğan ve
Beşballı, 2010).
14
84
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Agha vd (2005), “Transmission Mechanism of Monetary Policy in
Turkey”, State Bank of Pakistan – Research
Bulletin, 1, (1), 1-23.
Akıncı,
Özge, Yasemin Barlas Özer, Bülent Usta (2005),
“Dolarizasyon
Endeksleri:
Türkiye’de
Dolarizasyon
Sürecine İlişkin Göstergeler”, TCMB Çalışma Tebliği,
No:05/17, TCMB.
Alem, Abdul (2010), “Transmission mechanism of monetary policy
in India”, Journal of Asian Economics, 21, 186 – 97.
Allen, Courtney and Robinson Wayne (2005), “Monetary Policy
Rules and the Transmission Mechanism in Jamaica”
Money Affairs, Jul – Dec, 101 – 29.
Al-Mashat, Rania ve Andreas Billmeier (2007, “The Monetary
Transmission Mechanism in Egypt” IMF Working
Paper, WP/07/285, 1-43.
Alpanda, Sami and Uluc Aysun (2010), “Bank Globalization and
the Balance Sheet Channel of Monetary Transmission”
University
of
Connecticut
Department
of
Economics Working Paper, 2010 – 20.
Arin
K.Peren and Sam P.Jolly (2005), “Trans-Tasman
Transmission of Monetary Shocks: Evidence from a VAR
Approach”, Atlantic Economic Journal, 33, 267 – 83.
Ashcraft, Adam B. ve Murillo Campello (2007), “Firm balance
sheets and monetary policy transmission”, Journal of
Monetary Economics, 54, (6) 1515- 28.
Atesoglu, H. Sonmez (Winter, 2003 - 4), “Monetary Transmission:
Federal Funds Rate and Prime Rate”, Journal of Post
Keynesian Economics, 26 (2), 357 - 62.
Bain, Keith and Peter Howells (2003), Monetary Economics:
Policy and its Theoretical Basis, Palgrave Macmillan.
85
Bank of England (2001), “The transmission mechanism of
monetary policy”, The Monetary Policy Committee.
www.bankofengland.co.uk
/publications/other/monetary/montrans.pdf
Barth, Marvin J. ve Valerie A. Ramey (2000), “The cost channel of
monetary transmission”, NBER Working Paper No.
7675, 1-48.
Başçı, Erdem,
Özgür Özel ve Çağrı Sarıkaya (2008), “The
monetary transmission mechanism in Turkey: New
developments”, “Transmission Mechanisms for
Monetary Policy in Emerging Market Economies”,
BIS Papers No:35, 475 – - 99.
BDDK (2010), Finansal Piyasalar Raporu, Sayı: 18,Haziran.
Bean, Charles, Jens Larsen ve Kalın Nikolov (2002), “Financial
frictions and the monetary transmission mechanism:
Theory, Evidence and Policy Implications” European
Central Bank Working Paper, No:113, 1-59.
Bernanke, Ben S. (1992- 1993), ”Credit in the Macroeconomy,”
Federal Reserve Bank of New York Quarterly
Review, Spring, 50 – 70.
Bernanke, Ben S. And Alan S. Blinder (1988), “Credit, Money, and
Aggregate Demand”, The American Economic
Review, 78 (2), 435 – 39.
Bernanke, Ben S. and Alan S. Blinder (1992), “The Federal Funds
Rate and the Channels of Monetary Transmission”, The
American Economic Review, 82 (4), 901-21.
Bernanke, Ben S. and Mark Gertler (1995), ”Inside the Black Box:
The Credit Channel of Monetary Policy Transmission”,
The Journal of Economic Perspectives, 9 (4),27-48.
Bjørnland, Hilde C. and Dag Henning Jacobsen (2010), “The role
of house prices in the monetary policy transmission
mechanism in small open economies”, Journal of
Financial Stability, 6, 218 - 29.
Boivin, Jean Michael T. Kiley, and Frederic S. Mishkin (2010),
“How Has the Monetary Transmission Mechanism
Evolved Over Time?”, Federal Reserve Board,
86
Finance and Economics Discussion Series, No:
2010-26.
Bredin, Don, Gavin, Caroline and O’Reilly, Gerard (2005), “US
monetary policy announcements and Irish stock market
volatility”, Applied Financial Economics, 15 (17),
1243 - 50.
Brissimis, Sophocles N. and Manthos D. Delis (2009),
“Identification of a Loan Supply Function: A CrossCountry Test for the Existence of a Bank Lending
Channel”, Int. Fin. Markets, Inst. and Money, 19,
321 – 35.
Brooks, Petya Koeva (2007), “Does the Bank Lending Channel of
Monetary Transmission Work in Turkey?”, IMF Working
Paper, WP/07/272.
Buddhari, Anotai, Varapat Chensavasdijai (2003), “Inflation
Dynamics and Its Implications for Monetary Policy”,
Thailand Discussion Paper, DP/09/2003.
Calvo, Guillermo A. (2001), “Capital Markets and the Exchange
Rate, with Special Reference to the Dollarization Debate
in Latin America”, Journal of Money, Credit and
Banking, 33, (2), 312-334.
Camarero, M., J. Ordónez; C. R. Tamarit (2002), “Monetary
transmission in Spain: a structural cointegrated VAR
approach”, Applied Economics, 34 (17), 2201 – 12.
Carlino, Gerald ve Robert DeFina (1999), “The Differential
Regional Effects of Monetary Policy: Evidence from the
U.S. States”, Journal of Regional Science, 39, (2),
339-58.
Castelnuovo, Efrem (2007),”Cost Channel and the Price Puzzle:
The
Role
of
Interest
Rate
Smoothing”,
http://economia.unipv.it/ecopol/PaperSeminari/cstelnuov
ochannel.pdf, 1-32.
Cecchetti, ,Stephen G. (1995), “Distinguishing Theories of the
Monetary Transmission Mechanism,”, Federal Reserve
Bank of St. Louis Review, (May – June, 83 – 97.
Cengiz, Vedat (2007), Parasal Aktarım Mekanizmasında
Kredi Kanalının Etkinliği Üzerine Bir Analiz:
87
Türkiye Örneği (1990 – 2006), Kocaeli Üni., SBE,
(Yayınlanmamış Doktora Tezi).
Cetorelli, Nicola and Linda S. Goldberg (2008), “Banking
Globalization Monetary Transmission and the Lending
Channel”, Deutsche Bundesbank Discussion Paper,
Series 1: Economic Studies No. 21/2008.
Chang, Jui-Chuan (2008), “The Credit Channel of Monetary
Transmission in a Small Open Economy”, International
Economic Journal”, 22, (2), 215 -30.
Charoenseang, June and Pornkamol Manakit (2007),
“Thai
Monetary Policy Transmission in an Inflation Targeting
Era”, Journal of Asian Economics, 18, 144–157.
Chatelain, J.B. v.d. (2001), “Firm investment and monetary
transmission in the euro area”, Temi di discussione,
del Servizio Studi, Banca D’italia, Nu:431, 1-46.
Chatelain, Jean-Bernard (2003), “Monetary Policy Transmission in
the Euro Area: New Evidence from Micro Data on Firms
and Banks”, Journal of the European Economic
Association, 1 (2/3), 731 – 742.
Chowdhury, İbrahim, Mathias Hoffmann ve Andreas Schabert
(2006), “Inflation dynamics and the cost channel of
monetary transmission”, European Economic Review,
50 (4), 995 – 1016.
Cooley, Thomas F. and Vincenzo Quadrini (2006), “Monetary
Policy and the Financial Decisions of Firms”, Economic
Theory, 27 (1), 243 - 70.
Coricelli, Fabrizio Balázs Égert and Ronald MacDonald (2006),
“Monetary Transmission Mechanism in Central and
Eastern Europe: Gliding on a Wind of Change”, Bank of
Finland, BOFIT Discussion Papers, No:8, 1-50.
De Fiore Fiorella (1998), “The Transmission of Monetary Policy in
Israil”, IMF Working Paper, WP/98/114.
De Haan, Leo (2003), “‘Microdata Evidence on the Bank Lending
Channel in Netherlands”,’, De Economist, 151, (3), 293315.
88
Demary, Markus (2009), “The Link between Output, Ination,
Monetary Policy and Housing Price Dynamics”, MPRA
Paper, No. 15978.
Dickey, David A. ve W.A. Fuller (1979), “Distribution of the
Estimators for Autoregressive Time Series with a Unit
Root”, Journal of the American Statisticak
Association, 74, 427 431.
Dickey, David A. ve W.A. Fuller (1981), “Likelihood Ratio Statistics
for for Autoregressive Time Series with a Unit Root”,
Econometrica, 49 (4), 1057 – 72.
Ehrmann, Michael and Marcel Fratzscher (2004), “Monetary Policy
Transmission to Equity Markets”, Journal of Money,
Credit and Banking, 36 (4), 719 – 37.
Ehrmann, Michael ve Andreas Worms (2001), “Interbank Lending
and monetary policy transmission: Evidence for
Germany”, Discussion paper 11/01, Economic
Research Centre of the Deutsche Bundesbank, 1-34.
Elbourne, Adam (2008), “The UK housing market and the
monetary policy transmission mechanism: An SVAR
approach”, Journal of Housing Economics, 17, 65–
87.
Engler, Philipp vd.(2007), “The Effect of Capital Requirement
Regulation on the Transmission of Monetary Policy:
Evidence from Austria”, Empirica, 34, 411–25.
Erdoğan, Seyfettin ve Durmuş Çağrı. Yıldırım (2008), “Türkiye’de
Döviz Kuru Kanalının İşleyişi: VAR Modeli ile Bir Analiz”,
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Dergisi, 39, 95 – 108.
Erdoğan, Seyfettin ve Durmuş Çağrı. Yıldırım (2009), “Türkiye’de
Faiz Kanalı ile Parasal Aktarım Mekanizması”, Eskişehir
Osman Gazi Üni.İ.İ.B.F. Dergisi, 4 (2), 57‐72.
Erdoğan, Seyfettin ve Durmuş Çağrı Yıldırım (2010), “Is there an
interest rate channel for monetary policy in Turkey?”,
METU Studies in Development, 37 (December), 2010,
247 – 66.
89
Erdoğan, Seyfettin ve Sinem Gözde Beşballı (2010), “Türkiye’de
Banka Kredileri Kanalının İşleyişi Üzerine Ampirik Bir
Analiz”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 11 (1), 28 – 41.
Flood, Kimberly, Sylvie Morin ve Ilan Kolet (2008), “House Prices
and Consumer Spending”, Bank of Canada Review,
Summer, 31-44.
Friedman, Milton (1957), A Theory of the Consumption
Function, Princeton University Press.
Gaiotti, Eugenio ve Alessandro Secchi (2004), “Is there a cost
channel of monetary policy transmission? An
investigation into the pricing behaviour of 2,000 firms”,
Temi di discussione, Banca D’italia, Nu: 525, 1-43.
Gang, Yi (2008),” The Monetary Policy Transmission Mechanism
in China”, Transmission Mechanisms for Monetary
Policy in Emerging Market Economies, BIS Papers
No: 35, 179 – 81.
Garretsen, Harry and Job Swank (2003), “The Bank Lending
Channel in the Netherlands: The Impact of Monetary
Policy on Households and Firms”, De Economist, 151
(1), 25 – 51.
George, Eddie (1999), “The transmission mechanism of
monetary policy”, (This report has been prepared by
Bank of England staff under the guidance of the
Monetary Policy Committee), 1-12.
Giuliodori, Massimo (2005),. “The role of house prices in the
monetary transmission mechanism across European
countries”, Scottish Journal of Political Economy,
52, 519 - 43.
Goeltom, Miranda S. (2008), “The Transmission Mechanisms of
Monetary
Policy
in
Indonesia”,
Transmission
Mechanisms for Monetary Policy in Emerging
Market Economies, BIS Papers No: 35, 309 – 32.
Goh, Kim – Leng ve Sook - Lu Yong (2007), “Bank Lending and
Monetary Policy: The Effects of Structural Shift in
Interest Rate”, Economics Bulletin, 5 (5), 1-14.
90
Golodniuk, Inna (2006), “Evidence on the Bank-Lending Channel
in Ukraine”, Research in International Business and
Finance, 20, 180–199.
Goodhart, Charles and Boris Hofmann (2008), “House Prices,
Money, Credit, and the Macroeconomy”, Oxford Review
of Economic Policy, 24 (1), 180–205.
Horváth,
Balázs and Rodolfo Maino (2006), “Monetary
Transmission Mechanisms in Belarus”, IMF Working
Paper, WP/06/246.
Hubbard, R.Glenn (1995), “Is there A Credit Channel for Monetary
Policy”, Federal Reserve Bank of St. Louis Review,
May / June, 63 – 77.
Ireland,
Peter N. (2005),
“The Monetary Transmission
Mechanism”, Federal Reserve Bank of Boston,
No:06-1.
Iturriaga, Felix J. Lopez (2000),”More on the Credit Channel of
Monetary Policy Transmission: An International
Comparison”, Applied Financial Economics, 10, 423 - 34.
Jayaraman, T. K. and Chee-Keong Choong (2009),“How Does
Monetary Policy Transmission Mechanism Work in Fiji?”,
Int Rev Econ, 56, 145–61.
Johnston, Jack ve John Dinardo (1996), Econometric Methods,
4. ed., New York: McGraw-Hill/Irwin Inc.
Kakes, Jan (2000), “Identifying the mechanism: is there a bank
lending channel of monetary transmission in the
Netherlands?” Applied Economics Letters, 7, 63 – 67.
Kakes, Jan ve Jan-Egbert Sturm (2002), “Monetary policy and
bank lending: Evidence from German banking groups”,
Journal of Banking and Finance, 26, 2077 – 92.
Kamin, Steven Philip Turner and Jozef Van Õt dack (1998), “The
Transmission Mechanism of Monetary Policy in Emerging
Market Economies: An Overview”, The Transmission of
Monetary Policy in Emerging Market Economies,
BIS Policy Papers, No:3, 4 - 64.
Kashyap, Anil K and Jeremy C. Stein (2000), “What Do a Million
Observations on Banks Say about the Transmission of
91
Monetary Policy?”, The American Economic Review,
90 (3), 407 - 28.
Kashyap, Anil K. and Jeremy C. Stein (1994), “The Impact of
Monetary Policy on Bank Balance Sheets”, NBER
Working Paper, No:4821.
Kim, Doh-Khul and Lastrapes, William D. (2007), “The cost
channel of monetary transmission-revisited”, Applied
Economics Letters, 14 (10), 725 - 30.
Kim, Hyun Euy (2007), “The Interest Rate Channel of Monetary
Transmission in the Low Inflation Era in Korea”,
Economic Papers, 10, (1), 1-36.
Kishan, Ruby P. and Timothy P. Opiela (2000), “Bank Size Bank
Capital and the Bank Lending Channel”, Journal of
Money Credit and Banking, 32, (1), 121 – 41.
Koivu,
Tuuli (2010), “Monetary Policy Asset Prices and
Consumption in China”, European Working Paper,
No:1240.
Kuang, Ooi Sang (2008), “The Monetary Transmission Mechanism
in Malaysia: Current Developments and Issues”,
Transmission Mechanisms for Monetary Policy in
Emerging Market Economies, BIS Papers No: 35,
345 – 61.
Kubo, Akihiro (2008), “Macroeconomic impact of monetary policy
shocks: Evidence from recent experience in Thailand”,
Journal of Asian Economics, 19, 83–91.
Leeuw, Frank de, Edward M. Gramlich (1968), “The Channels of
Monetary Policy: A Further Report on the Federal
Reserve -—M.I.T. Model”, The Journal of Finance, 24
(2), 264 – 89.
Loayza, Norman and Schmidt – Hebbel, Klaus (2002),”Monetary
Policy Function and Transmission Mechanism: An
Overview”,
Monetary
Policy:
Rules
and
Transmission Mechanism, Ed.By. Norman Loayza and
Klaus Schmidt - Hebbel, Central Bank of Chile. 1-20.
Ludvigson, Sydney, Charles Steindel and Martin Lettau (2002),”
Monetary Policy Transmission Through The Consumption
92
– Wealth Channel”, Federal Reserve Bank of New
York Economic Policy Review, May, 117 – 33.
MacDonald, Garry, Mullineux, Andy and Sensarma, Rudra (2009),
“Asymmetric effects of interest rate changes: the role of
the consumption-wealth channel”, Applied Economics,
1-11, iFirst
Maclennan, Duncan, Muellbauer, John, Stephens, Mark, (1998),
“Asymmetries in Housing and Financial Market
institutions and EMU”, Oxford Review of Economic
Policy, 14 (3), 54–80.
Markovic, Bojan (2006), “ Bank Capital Channels in the Monetary
Transmission Mechanism”, Bank of England Working
Paper, No. 313.
Matousek, Roman and Nicholas Sarantis (2009), “The Bank
Lending Channel and Monetary Transmission in Central
and Eastern European countriesCountries”, Journal of
Comparative Economics, 37, 321–34.
Mishkin, Frederic S. (1995), “Symposium on the Monetary
Transmission Mechanism”, The Journal of Economic
Perspectives, 9 (4), 3-10.
Mishkin,
Frederic S. (1996), “The Channels ofMonetary
Transmission: Lessons forMonetary Policy”, Banque De
France Bulletin Digest, No: 27, 33-44.
Mishkin, Frederic S. (2004), The Economics of Money Banking
and Financial Markets, The Addison – Wesley Series in
Economics.
Mishkin, Frederic S. (2007), “Housing and the Monetary Policy
Transmission Mechanism”, Housing, Housing Finance,
and Monetary Policy, A Symposium Sponsered by
Federal Reserve Bank of Kansas City, 359 – 413.
Mishkin, Frederic S., (2009), “Globalization, Macroeconomic and
Monetary Policy”, Journal of Money, Credit and
Banking, Supplement to Vol. 41 (1), 187 – 96.
Modigliani, Franco (1971), “Monetary Policy and Consumption:
Linkages via Interest Rate and Wealth Effects in the FMP
Model,” Consumer Spending and Money Policy: The
93
Linkages, Sponsored by The Federal Reserve Bank of
Boston, Conference Series, No:5, June, 9–84.
Mohanty, M S and Philip Turner (2008), “Monetary policy
transmission in emerging market economies: what is
new?”, Transmission mechanisms for monetary
policy in emerging market economies, BIS Papers,
No: 35, 1-59.
Nagayasu, Jun (2007), “Empirical analysis of the exchange rate
channel in Japan”, Journal of International Money
and Finance, 26 (6), 887-904 .
Niedermayer, Luděk (2008), “Notes on the Monetary
Transmission Mechanism in the Czech Economy”,
Transmission Mechanisms for Monetary Policy in
Emerging Market Economies, BIS Papers No: 35,
213 – 19.
Oliner, Stephen D. and Glenn D. Rudebusch (1996), “Is There a
Broad Credit Channel for Monetary Policy?”, Federal
Reserve Bank of San Francisco, Nu:1, 3-13.
Pandit, B.L. vd. (2006), “Transmission of Monetary Policy and the
Bank Lending Channel: Analysis and Evidence for India”
Department of Economic Analysis and Policy,
Reserve Bank of India, Development Research Group,
Study No. 25, 1-91.
Papadamou, Stephanos ve Georgios Oikonomou (2007), “The
Monetary Transmission Mechanism: Evidence from Eight
Economies in Transition”, International Economic
Journal, 21 (4), 559 - 76.
Poddar, Tushar, Randa Sab ve Hasmik Khackhatryan (2006), “The
Monetary Transmission Mechanism in Jordan”, IMF
Working Paper, WP/06/48, 1-26.
Rabanal, Pau (2003), “ The Cost Channel of Monetary Policy:
Further Evidence fort he United States and Euro Area”,
IMF Working Paper, WP/03/149, 1-34.
Rabanal, Pau (2007), “Does inflation increase after a monetary
policy tightening? Answers based on an estimated DSGE
model”,
94
Journal of Economic Dynamics and Control, 31 (3),
906-37.
Ravenna, Federico ve Carl E. Walsh (2006), “Optimal monetary
policy with the cost channel”, Journal of Monetary
Economics, 53 (2), 199 -216.
Rigobon, Roberto and Brian Sack (2002), “The Impact of
Monetary Policy on Asset Prices”, NBER Working
Paper, No. 8794.
Seelig, Steven A. (1974), “Rising Interest Rates and Cost Push
Inflation”, Journal of Finance, 29 (4), 1049 - 61.
Sellon,Gordon H.(2002), “The Changing U.S. Financial System:
Some Implications for the Monetary Transmission
Mechanism”, Federal Reserve Bank of
Kansas City
Economic Review, First Quarter, 5 – 35.
Sharma, Anurag (2008), “Incomplete Reform or Opportunity: the
Role of the Banking Sector in the Credit Transmission
Mechanism in India”, Journal of Economic Policy
Reform, 11 (4), 273 – 88.
Sichei, Moses Muse (2005), “Bank-Lending Channel in South
Africa: Bank-Level Dynamic Panel Data Analysis”,
University of Pretoria Department of Economics
Working Paper Series, No: 2005-10, 1-25.
Sims, Christopher. A. (1980), “Macroeconomics and reality”,
Econometrica, 48, 1 - 48.
Singh, Kanhaiya and Kalirajan, Kaliappa (2007), “Monetary
Transmission in Post-Reform India: An Evaluation”,
Journal of the Asia Pacific Economy, 12 (2), 158 –
87.
Siokis, Fotios M.(2005) “Policy transmission and the consumptionwealth channel”, Applied Financial Economics
Letters, 1 (6), 349 - 53.
Smets, Frank and Raf Wouters (1999), “The Exchange Rate And
The Monetary Transmission Mechanism in Germany”, De
Economist, 147 (4), 489 – 521.
Sun, Lixin, J.L. Ford, and , David G. Dickinson (2010), “Bank loans
and the effects of monetary policy in China: VAR/VECM
approach”, China Economic Review, 21, 65 - –97.
95
Suzuki,
Tomoya (2008), “International Credit Channel of
Monetary Policy: An Empirical Note”, Australian
Economic Papers, December, 396 – 407.
Şengönül, Ahmet and Willem Thorbecke (2005), “The Effect of
Monetary Policy on Bank Lending in Turkey”, Applied
Financial Economics, 15, 931–34.
Taylor, John B. (1995), “The Monetary Transmission Mechanism:
An Empirical Framework”, Source: The Journal of
Economic Perspectives”, 9 (4 ), 11-12.
Taylor, John, B. (2002), “The Monatary Transmission Mechanism
and the Evaluation of Monetary Policy Rules”, Monetary
Policy: Rules and Transmission Mechanism, Ed.By.
Norman Loayza and Klaus Schmidt - Hebbel, Central
Bank of Chile, 21-46.
Tillmann, Peter
(2007), “Do interest rates drive inflation
dynamics? An analysis of the cost channel of monetary
transmission”, Journal of Economic Dynamics &
Control, Article in Press, 1-22.
Tobin, James (1969), “A General Equilibrium Approach to
Monetary Theory”, Journal of Money Credit and
Banking, 1 (1), 15–29.
Valverde Carbó Santiago and Rafael López del Paso (2008),”Banklending Channel and Non-financial Firms: Evidence for
Spain”, Spanish Economic Review, 1-16.
Van den Heuvel, Skander J. (2002), “Does Bank Capital Matter for
Monetary Transmission?”, Federal Reserve Bank of
New York Economic Policy Review, May, 259 – 65.
Van den Heuvel, Skander J. (2009), “The Bank Capital Channel of
Monetary
Policy”,
http://www.dallasfed.org/news/
research/2009/ 09macro_ heuvel.pdf.
Vonnák, Balázs (2008), “The Hungarian monetary transmission
mechanism:
an
assessment”,
Transmission
mechanisms for monetary policy in emerging
market economies, BIS Papers, No: 35, 235 – 57.
Wesche – Assenmacher, Katrin and Stefan Gerlach (2008), “Financial
Structure and the Impact of Monetary Policy on Asset
96
Prices”, Swiss National Bank Working Paper, 2008 –
16.
Wessels, G.M. (2003), “The Suitability of Dollarisation as an Exchange
Rate Regime for South Africa”, http://www.essa.org.za/
download/2003Conference/WesselsGM_The%20Suitability%
20Of%20Dollarisation%20AS%20AN%20EXCHANGE%20RA
TE%20REGIME%20FOR%20SOUTH%20AFRICA.pdf.
Wickens, Michael R. ve Motto, Roberto (2001), “Estimating Shocks
and Impulse Response Functions”, Journal of Applied
Econometrics, 16 (3), 371 - 38.
Yie, Myung-Soo (2008), “The Cost Channel Effect of Monetary Policy
in
Korea”,
http://www.kmfa.or.kr/paper/annual/2008/
2008_10.pdf.
Yue Yi-ding and Shuang – hong Zhou (2007), “Empirical Analysis
of Monetary Policy Transmission” Chinese Business
Review, 6 (3), 6-13.
Yue Yi-ding and Shuang-Hong, Zhou (2007), “Empirical Analysis of
the Monetary Policy Transmission Through Interest Rate
Channel in China”, Chinese Business Review, 6 (3), 813.
İnternet Kaynakları
http://www.tcmb.gov.tr/
97
EKLER
Birinci Alt Dönem için LR Testi Sonuçları
Lag
LogL
LR
FPE
AIC
SC
HQ
0
-48.71080
NA
0.002501
2.522478
2.647861*
2.568136
1
-35.79218
23.31652*
0.002070*
2.331326*
2.832859
2.513957*
2
-30.72262
8.408053
0.002528
2.523055
3.400738
2.842659
3
-19.78981
16.53255
0.002347
2.428771
3.682604
2.885348
* indicates lag order selected by the criterion
LR: sequential modified LR test statistic (each test at 5% level)
FPE: Final prediction error
AIC: Akaike information criterion
SC: Schwarz information criterion
HQ: Hannan-Quinn information criterion
Birinci Alt Dönem için VAR Modelinin Durağanlık
Test Sonuçları
Inverse Roots of AR Characteristic Polynomial
1.5
1.0
0.5
0.0
-0.5
-1.0
-1.5
-1.5
-1.0
-0.5
0.0
98
0.5
1.0
1.5
Birinci Alt Dönem için Otokorelasyon Testi Sonuçları
VAR Residual Serial Correlation LM Tests
Lags
LM-Stat
Prob
1
11.44551
0.2464
2
12.26408
0.1988
3
8.154629
0.5186
4
7.102096
0.6265
5
10.24648
0.3309
6
29.31299
0.0006
7
4.581682
0.8691
8
4.496418
0.8758
9
3.442197
0.9442
10
2.915207
0.9676
11
10.21111
0.3337
12
19.39096
0.0221
Birinci Alt Dönem için Normallik Test Sonuçları
Component
Jarque-Bera
df
Prob.
Joint
11.25986
6
0.0807
Birinci Alt Dönem için Değişen Varyans Testi
Sonuçları
Joint test:
Chi-sq
df
Prob.
347.1481
324
0.1802
99
İkinci Alt Dönem için LR Testi Sonuçları
Lag
LogL
LR
0
85.00413
NA
1
102.5729
32.87051
2
116.8709
25.36757*
3
120.9448
4
129.1908
5
6
FPE
AIC
SC
HQ
1.42e-05
-2.645295
-2.542369*
-2.604883
1.08e-05
-2.921705
-2.510002
-2.760060
9.14e-06*
-3.092611*
-2.372130
-2.809732*
6.833524
1.08e-05
-2.933702
-1.904444
-2.529590
13.03404
1.11e-05
-2.909381
-1.571345
-2.384034
135.7809
9.778887
1.23e-05
-2.831643
-1.184829
-2.185062
141.2463
7.581021
1.41e-05
-2.717623
-0.762032
-1.949808
* indicates lag order selected by the criterion
LR: sequential modified LR test statistic (each test at 5% level)
FPE: Final prediction error
AIC: Akaike information criterion
SC: Schwarz information criterion
HQ: Hannan-Quinn information criterion
İkinci Alt Dönem için VAR Modelinin Durağanlık Test
Sonuçları
Inverse Roots of AR Characteristic Polynomial
1.5
1.0
0.5
0.0
-0.5
-1.0
-1.5
-1.5
-1.0
-0.5
0.0
100
0.5
1.0
1.5
İkinci Alt Dönem için Otokorelasyon Testi Sonuçları
Lags
LM-Stat
Prob
1
7.872215
0.5471
2
12.70841
0.1763
3
3.592627
0.9361
4
11.84384
0.2223
5
4.946887
0.8389
6
13.48643
0.1418
7
6.376126
0.7018
8
6.572624
0.6815
9
4.452636
0.8792
10
4.970116
0.8369
11
14.90974
0.0934
12
1.942431
0.9923
İkinci Alt Dönem için Normallik Test Sonuçları
Component
Jarque-Bera
df
Prob.
Joint
11.09327
6
0.0855
İkinci Alt Dönem için Değişen Varyans Testi
Sonuçları
Chi-sq
df
Prob.
78.70071
72
0.2752
101

Benzer belgeler