seminer kitabı 2. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı

Transkript

seminer kitabı 2. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı
1. ÇALIŞMA OTURUMU
Başkan
:
Prof. Dr. Adem ŞAHİN
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
Öğretim Üyesi
1. Tebliğ
:
G-20 Platformunda Yükselen Piyasa
Ekonomileri ve Türkiye’nin Rolü
Konuşmacı:
Doç. Dr. Cevdet AKÇAY
Yapı Kredi Bankası Baş Ekonomisti
2. Tebliğ
Yeni Dönem Türkiye Ekonomisinin
Plan Öncelikleri
:
Konuşmacı:
Erhan USTA
T.C. Kalkınma Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı
39
40
Prof. Dr. Adem ŞAHİN
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi
Saygıdeğer Konuklar,
Seminerin I.çalışma oturumunu açarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Malumunuz başlığı, “50 Yılda Türkiye Ekonomisinin Dönüşümü Özel
Teşebbüs Dinamiği”nin değerlendirildiği bir çerçevede konuşacağız. Bu 50
yıl her ne kadar İktisadi Araştırmalar Vakfı’nın kendi ömrüyle ilişkilendirilmiş
olsa da esasında bu 50 yıl, 1960 sonrasında hem ülkemizde hem Dünyada
çok önemli ekonomik gelişmelerin ve değişmelerin yaşandığı bir 50 yıl olmuştur. Dolayısıyla yakın döneme tanıklık eden ve bu yakın dönem gelişmelerinin ekonomik yansımalarında birlikte değerlendirdiğimiz bütün çalışmalar her ne kadar teorik olarak çok daha eskilere dayanan kökleri çok daha eskide olan bazı teorilerle ifade edilse de esasında uygulama sonuçlarını bu 50 yıl içinde ortaya koymuştur. Yani çok dramatik diyebileceğimiz sonuçlarla da yakın dönemde karşılaşılmıştır.
Birinci tebliğimiz “G-20 Platformunda Yükselen Piyasa Ekonomileri ve
Türkiye’nin Rolü” Dünyada bilinen G-20, G-7, G-8 platformları 1975 sonrasında tanıştığımız platformlardır. 1975 yılında Fransa’da başlayan ve dünyanın önde gelen ekonomilerinin sahipleri, önde gelen devletlerin bir arada
oluşturduğu ve sonrada Rusya’nın da katılmasıyla 90’lı yıllarda G-8 dediğimiz bu platform, daha da genişleyerek daha sonra G-20 platformuna dönüştü. Daha da fazla olabilir miydi? Daha fazla olduğu dönemlerde oldu ama
etkinliğin arttığını görünce bunu 20’de tutalım demek daha kabul gören bir
kavram haline geldi. Takdir edersiniz ki, bu 20 ülke her ne kadar dünya ekonomisinde ve dünya nüfusunda önemli bir ağırlığı teşkil etseler de bunlarında içerisinde tıpkı gelir dağılımındaki eşitsizlik gibi veya gelir dağılımındaki
o adaletsizlik gibi bu G-20’ninde kendi içinde esasında ilk 7’nin 8’in çok daha büyük bir hacme sahip olduğu, geriye kalanlara da yükselen ekonomiler
denmesine sebep olacak kadar farklılıkların olduğu bir bütün esasında bun41
lar. Dolayısıyla G-20 ülkelerinin içerisinde bizimde yer aldığımız bir takım
hesaplama biçimlerine göre 18. 17. 16. diye kendimizi tanımladığımız bu
bütündeki gelişmelerde dünya için çok önemli oldu. Dünya ekonomisin küreselleşmesi, Dünya ekonomisinin bütünleşmesi, Dünya ekonomisinin birbirlerini yakından etkiliyor olması, krizlerin ithal ediliyor olması, krizlerin ihraç ediliyor olması, bir takım şeylerin daha yakından gözlenmesi gibi bir ihtiyacı da ortaya koydu. O bakımdan G-20 platformunun yaptığı toplantılar
ve aldığı kararlar veya üzerinde durduğu konular bizim gibi yükselen ekonomiler kategorisinde olan ülkelerde çok yakından ilgilendirmeye başladı.
Çok değerli konuşmacımız Doç Dr. Cevdet Akçay Bey G-20 Platformunda Yükselen Piyasa Ekonomileri ve Türkiye’nin Rolü konusunda tebliğlerini
sunacaklar ve dolayısıyla bizim bu 75 sonrasında oluşturulan ve 7 ile başlayıp 20 ile bugünkü bütünlüğünü sağlayan bu platformda bizim yerimiz, rolümüz ve bizi etkileyen şartları da daha yakından değerlendirme imkanı bulacağız. Buyurun efendim.
42
G-20 PLATFORMUNDA
YÜKSELEN PİYASA EKONOMİLERİ VE
TÜRKİYE’NİN ROLÜ
Doç. Dr. Cevdet AKÇAY
Yapı Kredi Bankası
Baş Ekonomisti
İstanbul, Kasım 2012
43
44
Konuşmanın başlığı aslında tek başına yaklaşık bir saat kadar rahatlıkla tartışılıp Türkiye’nin algı (problemi), sinyalleme (alma/verme), ve dolayısıyla ekonomi idaresi konusunda ne kadar kendine özgü problemleri olan
bir ülke olduğu anlatılabilir. Bunların her birine dair örneklere sadece son 4
sene içinde ne kadar fazla rastladığımız herkesin malumu olmak gerekir.
Merkez Bankası’nın 2008 Kasım’ında başladığı faiz indirim sürecini hatırlayalım. Bütün piyasa analistlerinin “hata yapıyor, faiz artırımı yapıp döviz kurunun patlamasının ve dezenflasyon sürecinin heba olmasının önüne geçmesi gerekir” teşhislerine ve bir elin parmaklarının bilemediniz 2/5’ini geçmeyen sayıda analist desteğine rağmen TCMB agresif faiz indirimilerine gitmiş, başarılı olmuş, ve Türkiye’ de nihayet faiz ortamının normalleşmesine
neredeyse tek başına başarmıştır. Bugünün Türkiye’sine sadece bu dinamikteki değişimden baktığınızda bile 4 sene öncesine kıyasla adeta başka
bir ülkede yaşadığınızı kabul etmek durumundasınız. Bunu birazdan daha
ayrıntılı bir şekilde slaytlardan birinde bir denklem özelinde daha da ayrıntılı anlatacağım.
Yönetişim iletişim problemine gelince: Modern ekonomilerde, ayni globalizasonun bu denli etkili olduğu bu günün dünyasından tüm ekonomilerin
büyüme dinamiklerini etkileyen üç kanal var. Bu genelgeçer doğrudan muaf belki bir tek Kuzey Kore örneği olduğunu söylersek günümüz dünyasında ekonomi yönetiminin nasıl daha evvelki dönemlerden ayrıştığını anlamak daha kolay olacaktır. Bu üç kanal ticaret, finans ve beklenti kanalları.
Globalizasyon, yani küreselleşme de en kaba tanımıyla bir ekonomi yönetiminin gönüllü olarak ticaret ve finans kanallarının seyrini global sisteme
devretmiş olması demek. Yani bu kanalların sizin büyüme performansınızı
nasıl etkileyeceği konusunda yapabileceğiniz fazla birşey yok. Yapabileceğiniz tek şey beklenti idaresini mümkün olduğu kadar kusursuz yapıp diğer
iki kanalın lehinize işlemesi konusunda dolaylı bir etki yapabilmek. Bu aslında işinizin küreselleşmenin bu kadar baskın olmadığı zamanlara göre ne
kadar daha zor olduğunu gösteriyor: elinizdeki araç sayısı amaç sayısının
45
ciddi şekilde altında. Neredeyse tek araç ile bir dolu amacı gerçekleştirmek
üzere sürekli doğru SİNYALi verip, doğru BEKLENTİyi doğurmak durumundasınız.
Türkiye’yi yukarıda bahsedilen iletişim/sinyalleme konusunda özgün yapan şey ise şu: neredeyse tüm gelişmiş ve belli bir gelişmişlik düzeyinin
üzerindeki gelişmekte olan piyasada bir sinyalleme problemi olduğunda genellikle sinyal veren tarafın bir iletişim problemi yaratmış olduğu söz konusudur. Türkiye özelinde ise sinyalleme problemleri ortaya çıktığında ve bir
politika uygulama sorunu hasıl olduğunda problemin çoğunlukla sinyal veren değil alan taraftan kaynaklandığı kanaatindeyim. 2008 deki TCMB faiz
indiriminde anlamsız ve eski ezber üzerinden türetilmiş saikler ile tavır alan
ve ex-post yanlış çıkan piyasa analistleri, 2010 “unconventional/unorthodox” yani “alışılagelmemiş” politika sepetini devreye sokan TCMB’ye yine
aynı derinlik ve analiz yoksunu tavır ile karşı çıkmış ve yine çok ciddi bir gecikme ile yapılmak istenenin ayırımına vakıf olmuştur. Bunlar sinyali veren
politika yapıcının değil sinyali alıp doğru geri bildirim aksiyonunda bulunması gereken lakin yanlış sinyal algılaması ile optimalin oldukça uzağında reaksiyon veren piyasa oyuncuları durumunun yakın zamandaki 2 örneğidir.
Bu ve benzeri durumların nasıl sakıncalı olduğu açık olmak gerekir.
TCMB örneği durumunda; her politika kararı bankacılık sektörü bazında
belli bir reaksiyon seti oluşturacak, bu reaksiyon setine istinaden belli bir
banka müşterisi tepkisi ortaya çıkacak, bankalar bu tepkiye bakıp verdikleri reaksiyonu tekrar değerlendirecek ve en nihayetinde TCMB bankaların
son uyarlamaları da içeren reaksiyon setine bakıp aldığı politika kararının
birinci raund etkisini değerlendirecektir. Doğaldır ki bankacılık sektörünün
TCMB politika kararına verdiği reaksiyon TCMB nin nihai amacına ulaşması açısından ne kadar “optimal” ise, daha sonraki aşamadaki müşteri reaksiyonu da aynı şekilde optimal olmaya yakın olacak ve politika kararı döngünün nihayette kapanması ile kararlı bir dengeye oturabilecektir. Aksi olur
ve sektörün reaksiyounu ne kadar optimalden uzak olursa döngünün kapanması ve kararlı dengeye ulaşılması o kadar zor olacaktır. Türkiye özelinde bahsettiğim ya da olduğunu düğündüğüm durum budur: mesajı/sinyali yanlış algılama durumuna düşen piyasa oyuncu/kurumlarının verdiği optimal dışı reaksiyon politikaların arzu edilen sonuçları vermesini engelleyebiliyor ya da ciddi geciktirebiliyor.
46
Bir diğer örnek 2011 senesindeki büyüme süreci ve yine TCMB nin politika paketinin o dönemde devrede olan büyüme dinamiklerine uygun olup
olmaması ile ilgili. “Aşırı ısınma” tartışmalarını hatırlarsınız: 9 lar civarında
büyüyen ve aşırı ısınmadan muzdarip bir ekonomide TCMB nin “sıradışı”
paketi sorgulanmış ve uygunsuzluğu büyük ölçüde çıktı açığının kapandığı
yani aşırı ısınmanın devrede olduğu bir ekonomide yapılıyor olmasına bağlanmış idi. Buradaki problem bunu söyleyenlerin ki bunlar dışında kalan ve
çıktı açığının kapanmadığını, yüksek büyümenin aşırı ısınma anlamına gelmediğini söyleyen sadece TCMB ve biz var idik, yanlış öncülden hareket etmeleri, yani olmayan bir aşırı ısınmaya atfen politikayı yanlışlama yoluna
gitmeleri. Paketin alışılagelmemiş yani sıradışı olmasını tek başına problem
eden analistler de var idi, onlar direk olarak ortodoks bir politika paketinin
devreye girmesini öneriyo idiler, o tamamen ayrı bir konu. Ama aynı gurup
aynı zamanda aşırı ısınmaya da sürekli ek destek olarak sarılmaktan geri
kalmadı. Bu durum kaçınılmaz olarak TCMB nin politikasının etkinliğini çok
ciddi şekilde düşürdü hatta BDDK devreye girene kadar neredeyse sıfırladı. Sene sonunda gelinen nokta aslında bankalar açısından da %8.5 büyüyen bir ekonomide göstermeleri gereken performansın altında kalan bir performans olarak tezahür etti. Bu da yine temelde politikaya verilen reaksiyonun optimal olmaktan uzak olması ve sonraki raundlarda devreye girmek
zorunda kalan kararların bu optimal altı reaksiyonun maliyetini yansıtması
durumu. Yani döngünün kapanmasının hem gecikmesi hem de gelinen dengenin gelinebilecek en iyi dengeden daha geride ve kötü olması durumu.
Bu örnekler daha da artırılabilir ama hepsinin bize anlattığı gerçekten
Türkiye’ye özgü bir takım sinyalleme/algılama/iletişim/yönetişim problemleri oldugu. Bunun sadece piyasa analistlerinin yetkinlik düzeyini artırmak ile
aşılabilecek bir problem olduğu kanaatinde değilim, yetkinlikten bağımsız
bir takım sosyolojik/antropolojik veçheleri de olduğunu düşünüyorum. Problemi Türk kılan önemli bir faktörün de bu olduğu kanaatindeyim.
Ekteki uzun sunumda hem bunun bazı örneklerini bulmak mümkün, çıktı açığı, enflasyonun iyi huylu içsel dinamikleri gibi (piyasa görüşlerinin tam
tersi olan ancak slaytlarda atıfta bulunan araştırmalarla ciddi destek sağlanan), hem de rakamsal olarak Türkiye’nin bir çok problemini ciddi şekilde
geride birakmakta olduğunu görmek mümkün. Gelişmekte olan piyasaların
dünya GSYİH’sı içinde paylarının gidecek artacağına dair bir takım öngörü47
ler içeren çalışmalara atıfta bulunan slaytlar da var ancak bizim kanaatimiz
Türkiye’nin bu payı artan GOPlar içindeki payının artmaması hatta bir miktar azalması. Bu Türkiye’ye dair bir karamsarlık ya da endişemizden kaynaklanmıyor; Çin, Hindistan gibi şimdiden mutlak olarak çok büyük ancak
düşük gelir bazı nedeniyle bizden daha da yüksek hızlarda büyüyecek olan
ekonomilerin resme hakim olmasından kaynaklanıyor.
Baştaki slaytlardan birinde gösterdiğim en temel borç dinamikleri denklemi ile Türkiye’nin neden 2012 senesinde makro açıdan 2008 senesinden
tamamen farklı bir ülke olduğunu anlatmaya çalışarak bitireyim. Aşağıdaki
denklemde B kamu borcu, Y GSYİH, r reel faiz oranı, g GSYİH büyüme oranı, G faiz dışı kamu harcamaları, T kamu gelirlerine karşılık gelmektedir.
Bu temel borç dinamikleri denklemi bize kamu borcu/GSYİH oranının
değişiminin hem mevcut borç stokunun milli gelire oranının içerdiği büyümeden arındırılmış maliyete hem de faiz dışı fazlanın milli gelire oranına
bağlı olduğunu gösterir. Türkiye’nin çok yakın zamana kadar temel mali
problemi, (r) nin (g) nin çok üzerinde olması nedeniyle borç/GSYİH oranının
artmaması için çok ciddi bir faiz dışı yaratma zorunluluğu idi. TCMB nin faiz ortamını normalleştiren operasyonları sonunda artık öngörülebilir gelecekte (r) aşağı yukarı her zaman (g) nin altında kalacaktır. Bu TC’nin faiz dışı fazla yaratma zorunluluğunun ortadan kalktığı anlamına gelir. Buradan
yapılacak çıkarım mali politikada başıbozukluk lüksü kazanıldığı değildir elbette. Ancak şu kaba ancak açıklayıcı saptamayı yapmak belki gelinen noktayı, yani farklı ülke dememizi mümkün kılan durumu açıklamayı kolaylaştıracaktır. Bir yabancı yatırımcı olsanız, 2008 senesine kadar gerçekleştirdiklerinden Türkiye ekonomisi hakkında gayet “bullish” yani iyimser bir fikre sahip olabilirdiniz. Ancak yine de gözünüzün sürekli üzerinde olması gereken
2 temel ekonomik büyüklük söz konusu olacak idi. Cari açık, seviyesi, milli
gelire oranı, finansman kalitesi birinci büyüklüğün bileşenleri, faiz dışı fazla
ve mali disipliln zorunluluğu ikinci büyüklüğün bileşenleri olacak idi ve keza
öyle idi. Bugün 4 yıl sonra artık mali disiplin ve faiz dışı fazla konularını rahatlıklar radarınız dışına çıkarabilirsiniz; yani bir sürekli alarm durumunda
olmanız gereken risk faktörü sayısı yarı yarıya azalmış durumda, 2’den 1’e
inerek. Bu bugünün dünyasında sık rastlanacak bir kazanım değil. Sorun bu
48
büyük düzeltmeye dair algının hala tam oluşmamış olması, bunun üzerinden ülke riskindeki azalmanın doğru aktarılmamış olması. Volatil ve yüksek
büyüme oranları üzerinden yapılan tanıtım ve halkla ilişkiler çalışmalarının
bu tür kalıcı olumlu kırılmalara odaklanması ve esasen ortalamada yüksek
ancak volatil büyüme sürecinin de oynaklığının azaltılması çabasının devreye girmesi gerekmektedir.
Hem bu gerekliliğin doğru algılanması hem de bunun doğru ve etkin bir
şekilde piyasalara iletilmesi ekonominin gelecekteki performansına ciddi
katkıda bulunacaktır. Türkiye bir handikapımızı burada tekrar belirtmekte
fayda var; bu çabanın doğru aktarılması kadar bunun araçlarının aktarılan
tarafta doğru algılanması da elzemdir.
49
G-20 Platformunda
Yükselen Piyasa Ekonomileri ve
Türkiye’nin Rolü
Krizle İvmelenen Normalleşme, Algılama Sorunları,
Yönetişim/İletişim Problemleri ve Piyasaya Yansımaları
Osman Cevdet Akçay
Başekonomist, Yapı Kredi
İktisadi Araştırmalar Vakfı Semineri
İstanbul Ticaret Üniversitesi
28 Kasım 2012
Dünya Üretimindeki Paylar
(Reel, SAG Paritesine göre düzeltilmiş seriler)
Kaynak: Bridgewater - Why Countries Succeed and Fail Economically (Ray Dalio, 2011)
50
Dünya Çıktısı’nın Yüzdesi Olarak ABD Çıktısı
(SAG Paritesine göre düzeltilmiş seriler)
Kaynak: Bridgewater - Why Countries Succeed and Fail Economically (Ray Dalio, 2011)
Global Financial Data ve Bridgewater Beklentileri
Dünya Çıktısı’nın Yüzdesi Olarak Çin’in ve Gelişmekte
Olan Ülkelerin Çıktıları
(Reel, SAG Paritesine göre düzeltilmiş seriler)
Kaynak: Bridgewater - Why Countries Succeed and Fail Economically (Ray Dalio, 2011)
Global Financial Data ve Bridgewater Beklentileri
51
Reel GSYİH (En büyük ekonominin yüzdesi olarak)
Kaynak: Bridgewater - Why Countries Succeed and Fail Economically (Ray Dalio, 2011)
Global Financial Data ve Bridgewater Beklentileri
G-20 İçindeki Paylar - Üretim
Gelişmiş Ülkeler, Gelişmekte Olan Ülkeler ve Türkiye
(SAG Paritesine göre düzeltilmiş seriler)
Kaynak: IMF, YKY Analitik Modelleme ve Makroekonomik Araştırma Bölümü
52
Ekonomik Büyüklük Sıralaması - Yıl: 2050
Kaynak: HSBC World in 2050 - Dünya Bankası, BM Popülasyon Projeksiyonları, HSBC Beklentileri
Ekonomik Büyüklük Sıralaması - Yıl: 2050 (devam)
Kaynak: HSBC World in 2050 - Dünya Bankası, BM Popülasyon Projeksiyonları, HSBC Beklentileri
53
Ekonomik Büyüklük Sıralaması - Yıl: 2050 (devam)
Kaynak: HSBC World in 2050 - Dünya Bankası, BM Popülasyon Projeksiyonları, HSBC Beklentileri
Ekonomik Büyüklük Sıralaması - Yıl: 2050 (devam)
Kaynak: HSBC World in 2050 - Dünya Bankası, BM Popülasyon Projeksiyonları, HSBC Beklentileri
54
Orta ve Güney Amerika: Ekonomik Altyapı
Kaynak: HSBC World in 2050 - www.barrolee.com, World Bank, Political Risk Services International Country Risk
Guide, Freedom House Political Rights Index
Orta ve Güney Amerika: Demografik Değişim
Kaynak: HSBC World in 2050 – BM Nüfus Projeksiyonları
55
Orta ve Güney Avrupa: Ekonomik Altyapı
Kaynak: HSBC World in 2050 - www.barrolee.com, World Bank, Political Risk Services International Country Risk
Guide, Freedom House Political Rights Index
Orta ve Güney Avrupa: Ekonomik Altyapı
Kaynak: HSBC World in 2050 – BM Nüfus Projeksiyonları
56
Turkey’s Financial Conundrum Commentary
By Joe Parkinson
•
•
•
•
“The bank’s monetary policy committee on Friday completed the second act of
a hocus-pocus plan to simultaneously slow booming credit growth and curb
the inflows of hot money that’s threatened to destabilize Turkey’s rapid
recovery.”
“Policymakers in Ankara have gambled that cutting rates to dissuade
speculative investors is less risky than firing a domestic consumer boom that
some fear could see the economy overheat.
It’s too early to judge whether the complicated policy shift will have the desired
effect: reducing hot money flows and cooling runaway lending rates.”
“But the policy push has split the market…the abrupt shift in policy calls the
bank’s credibility into question.”
Conclusion:’ Brown Brothers Harriman said in a research note that the rate cut
was “as we feared”, adding that “the attempt to fine tune policy with a
combination of policy rate cuts and reserve requirement hikes is a clumsy
one.”’
Turkey's Rate Gamble May Pay Off
By Cynthia Lin
•
•
•
•
•
Last year, while other emerging-market central banks felt the frustration of
seeing their interest-rate increases drive up local currencies and spur inflows
of volatile "hot money," Turkey's central bank opted for a less conventional
approach to fighting inflation.
Against criticism that it was playing with fire, the country's central bank went
the other way: It cut rates, supporting a weaker lira, and instead turned to bank
reserve requirements as the primary weapon for containing credit growth and
its overheating effects.
Now, one month since that surprising move, there is evidence to suggest the
Turkish strategy is working, at least for now.
It could even become a model for other emerging-market central banks that are
now dealing with a real conundrum.
Mr. Biszko said other countries have started following Turkey's lead.
Developing nations such as China, Russia, Poland and India have all raised
reserve requirements.
57
Çıktı Açığı
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
Temel Faiz ve Borç Sürdürülebilirliği Dinamiği
r-g
2002-2007 ort.
18
Kaynak: TCMB
58
6.8
2008
8.2
2010-2011 ort.
-7.8
Büyük Transformasyon: Gösterge Faiz vs. TCMB ON
Kaynak: TCMB
GSYİH
Kaynak: TÜİK
59
GSYİH Çeyreklik Büyüme (Efektif Gün Sayısı ve
Mevsimsellikten Arındırılmış)
Kaynak: TÜİK
GSYİH Düzey (Efektif Gün Sayısı ve Mevsimsellikten
Arındırılmış)
Kaynak: TUİK, TDM
60
Büyümeye Katkılar
Kaynak: TÜİK
Büyümeye Katkılar: İthalat - Özel Yatırım (Blanchard?)
Kaynak: TÜİK
61
Sanayi Üretimi
Kaynak: YK Ekonomik Araştırma
Sanayi Üretimi Seviye
(Takvim ve Mevsimselsel Etkilerden Arındırılmış Seri)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
62
Sanayi Üretimi Aylık Büyüme
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
Kapasite Kullanımı
Kaynak: TCMB
63
İşsizlik
Kaynak: TÜİK, TDM
İş Gücüne Katılım Oranı (Mevsimsel düzeltilmiş seri)
Kaynak: TÜİK
64
İstihdam (Mevsimsel düzeltilmiş seri)
Kaynak: TÜİK
Ücret Endeksleri
Kaynak: TÜİK
65
Ücret Endeksleri
Kaynak: TÜİK
Enflasyon
Kaynak: TÜİK, TDM
66
Özel Kapsamlı Tüfe
Kaynak: TÜİK
Mal ve Hizmetler Enflasyonu
Kaynak: EUROSTAT
67
Enflasyon
Kaynak: Kendi Hesaplamalarımız
Inflationary Dynamics Being Tamed
68
•
Take the more popular and relevant CPI first. β0 has been displaying a dramatic fall from around
1.5 levels in 2004 to 0.4 levels in 2006, currently hovering around 0.17 levels for the last two
years. β1, on the other hand, has moved from 0.71 to 0.91 levels for the same periods in question,
finally seeming to have anchored around 0.95-0.96 levels. The joint movement of these two
parameters is thus in line with a secular reduction in inflation argument and that should sound
quite comforting. Yet the buck probably stops here for our model as far as prediction regarding the
future course of disinflation goes.
•
PPI picture differs drastically from that of CPI. β0 for the PPI equation is almost 10 times as high
as that in CPI, and it has come down to 1.85 levels from around 2.70 in 2004 and roughly 2.10 in
2006. β1 similarly moved from 0.35 to 0.50 and finally to 0.57 levels for the same time periods and
is still far away from approaching 1. These two parameters look also fairly resilient around their
current values and are discernibly more rigid compared to their CPI counterparts. Corresponding
elasticity coefficients for oil price and exchange rate stand at 0.059 and 0.255, respectively. These
are figures that are way above those pertaining to those for CPI, implicating that exchange rate
and oil price movements are significant cost push items with much lower impact on consumer
prices.
Time-varying Coeffients: CPI Equation
Enflasyon Beklentisi
Kaynak: TCMB
69
TCMB Beklenti Anketi
Kaynak: TCMB
Mali Denge Vesikalık Resim:
Vergi Gelirleri vs. Faiz-Dışı Giderler
Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü, YK Ekonomik Araştırma
70
Dış Ticaret Dengesi
Kaynak: TCMB
Dış Ticaret Dengesi
Kaynak: TCMB
71
Miktar Endeksleri
Kaynak: YK Ekonomik Araştırma
Cari Denge
Kaynak: TCMB, TDM
72
Cari Açık Finansman Kaynakları
Kaynak: TCMB, YK Ekonomik Araştırma
Net Borçlanma
Kaynak: TCMB, TDM, Yk Ekonomik Araştırma
73
Borçluluk Yaratmayan Finansman
Kaynak: TCMB, TDM, Yk Ekonomik Araştırma
Reel Döviz Kuru Şokuna İthalat tepkisi
* %4.8’lik şokun etkisi ( stokastik oynaklığın ortalama büyüklüğü)
Kaynak: YK Ekonomik Araştırma
74
Time Varying Elasticities of CAD*
* Source: Akçay, C. and Ocakverdi, E. (2012). Rigid Perceptions on Current Account Dynamics
in a Changing Economy. Yapı Kredi Invest Discussion Piece Series. January 20, 2012.
Decomposition of uncertainty in CA dynamics*
* Source: Akçay, C. and Ocakverdi, E. (2012). Rigid Perceptions on Current Account Dynamics
in a Changing Economy. Yapı Kredi Invest Discussion Piece Series. January 20, 2012.
75
Signs of Regime Switching Behavior of CAD*
* Source: Akçay, C. and Ocakverdi, E. (2012). Only Seeking License to Speculate on Current Account
Dynamics. Yapı Kredi Invest Discussion Piece Series. March 9, 2012.
Signs of Regime Switching Behavior of CAD*
* Source: Akçay, C. and Ocakverdi, E. (2012). Only Seeking License to Speculate on Current Account
Dynamics. Yapı Kredi Invest Discussion Piece Series. March 9, 2012.
76
Reel Faiz / Reel Efektif Döviz Kuru
Kaynak: TUİK, TCMB
Reel Döviz Kuru: TCMB Becerebildi mi?
77
Bono Stokunda Paylar: Yurtiçi vs. Yurtdışı Yerleşikler
Kaynak: TCMB
Krediler Seviye
Kaynak: TCMB
78
Kredi Trend Analizi
Kurumsal Krediler vs. Tüketici Kredileri
(haftalık % değişim- 8 haftalık ortalama)
Kaynak: TCMB, BDDK
79
Tüketici Kredileri (haftalık % değişim- 8 haftalık ortalama)
Kaynak: TCMB
Kredi / Mevduat
Kaynak: TCMB, BDDK, YK Ekonomik Araştırma
80
Kredi Riski Endikatörü- Toplam Krediler
GINI Katsayısı
0,4500
0,4400
0,4300
0,4200
0,4100
0,4000
0,3900
0,3800
0,3700
0,3600
0,3500
2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
81
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
82
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
83
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
84
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
85
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
K
, YK Ekonomik Araştırma
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
86
Gelir Gruplarının Tüketim Davranışlarındaki Değişim
(2002-2010)
Kaynak: TÜİK, YK Ekonomik Araştırma
87
Prof. Dr. Adem ŞAHİN
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi
Sayın Akçay’a çok teşekkür ediyoruz. Bizlere çok akıcı bir tebliğ sundu.
Şimdi efendim “Yeni Dönem Türkiye Ekonomisinin Plan Öncelikleri” konusunda tebliğini sunmak üzere sözü Sayın Erhan Usta bey’e bırakıyorum.
Buyurunuz efendim.
88

Benzer belgeler