Sütaş Yayınları

Transkript

Sütaş Yayınları
SÜTAŞ SÜT HAYVANCILIĞI
EĞİTİM MERKEZİ YAYINLARI
HAYVANCILIK SERİSİ : 5
YETİŞTİRİCİ EL KİTABI
SÜT SIĞIRLARININ BESLENMESİNDE TEMEL İLKELER
Prof. Dr. Hasan Melih YAVUZ
U.Ü. Veteriner Fakültesi
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı
İÇİNDEKİLER
Önsöz
Giriş
1. BÖLÜM: Besin maddeleri.
1.1- Besin maddeleri nelerdir?
1.2- Besin maddelerinin başlıca kaynakları nelerdir?
2. BÖLÜM: Sığırlarda sindirim.
2.1- Dudaklar, dil vedişler.
2.2- Salgı bezleri ve özefagus (yemek borusu).
2.3- Retikulo-rumen (işkembe ve börkenek).
2.4- Omasum (kırkbayır).
2.5- Abomasum (şirden).
2.6- İnce bağırsak.
2.7- Kalın bağırsak.
2.8- Sindirim ve emilim.
3. BÖLÜM: Süt sığırlarının beslenmesinde yemler.
3.1- Kaba yemler.
3.2- Konsantre (yoğun, kuvvetli yemler).
4. BÖLÜM: Süt sığırlarının değişik dönemlerde beslenmesi.
4.1- Kurudaki ineklerin beslenmesi.
4.1.1- İnek kuruya nasıl çıkarılır?
4.1.2- Kuru dönemde beleme nasıl olmalıdır?
4.1.3- Kuru dönemdeki ineklerin beslenmesinde nelere dikkat edilmelidir?
4.2- Laktasyondaki (sağım dönemindeki) ineklerin beslenmeleri.
4.2.1- Birinci dönem: Doğumdan sonraki ilk 10 hafta.
4.2.2- İkinci dönem: Doğumdan sonraki 10-20. haftalar arası.
4.2.3- Üçüncü dönem: Doğumda sonraki 20. haftadan kuruya çıkıncaya
kadar geçen dönem.
5. BÖLÜM: Yemleme metodları.
5.1- Barınakta yemleme.
5.2- Bilgisayarlı sistemler ile besleme.
5.3- Komple karma rasyon ile besleme.
5.4- komple karma rasyonun dezavantajları.
5.5- Grup yemlemesi.
6. BÖLÜM: Sütün yağ oranını etkileyen faktörler.
6.1- Sütün üretimi.
6.2- Sütün yağ oranını etkileyen faktörler.
6.2.1- Besleme ile ilgili faktörler.
6.2.2- Laktasyon dönemi.
6.2.3- Mevsim.
6.2.4- Hava sıcaklığının etkisi.
6.2.5- Irk farklılığı.
7. BÖLÜM: Düşük süt verimi ile ilgili bazı problemler.
7.1- Sürüde verim tahmini.
7.2- Laktasyon pikinin düşük olması.
7.3- Süt veriminde aşırı ya da ani düşme.
7.4- Laktasyon döneminin kısa sürmesi.
8. BÖLÜM: Süt sığırlarında dengeli bir rasyonun temel ilkeleri.
8.1- Dengeli bir rasyonun önemi.
8.2- İyi bir rasyonun kriterleri.
8.3- İnek hakkında bilinmesi gerekenler.
8.4- Yem hakkında bilinmesi gerekenler.
8.5- Yemin kuru madde kapsamı.
8.6- Yem maddelerinin ham protein kapsamı.
8.7- Kaba yemle ilgili faktörler.
SÜT HAYVANCILIĞI
EĞİTİM MERKEZİ YAYINLARI
HAYVANCILIK SERİSİ : 5
YETİŞTİRİCİ EL KİTABI
SÜT SIĞIRLARININ BESLENMESİNDE
TEMEL İLKELER
Prof. Dr. Hasan Melih YAVUZ
U.Ü. Veteriner Fakültesi
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı
SÜTAŞ A.Ş.
Uluabat Köyü, Karacabey,
16700, BURSA.
Tel: 0 224 688 52 64
Faks: 0 224 688 52 63
e-posta: [email protected]
Önemli not: Bu yayının tamamı veya bir bölümü, ancak “Sütaş Yetiştirici
Broşürü”nden alındığı açıkça belirtilerek kullanılabilir-yayınlanabilir.
İÇİNDEKİLER
Önsöz
Giriş
1. BÖLÜM: Besin maddeleri.
1.1- Besin maddeleri nelerdir?
1.2- Besin maddelerinin başlıca kaynakları nelerdir?
2. BÖLÜM: Sığırlarda sindirim.
2.1- Dudaklar, dil vedişler.
2.2- Salgı bezleri ve özefagus (yemek borusu).
2.3- Retikulo-rumen (işkembe ve börkenek).
2.4- Omasum (kırkbayır).
2.5- Abomasum (şirden).
2.6- İnce bağırsak.
2.7- Kalın bağırsak.
2.8- Sindirim ve emilim.
3. BÖLÜM: Süt sığırlarının beslenmesinde yemler.
3.1- Kaba yemler.
3.2- Konsantre (yoğun, kuvvetli yemler).
4. BÖLÜM: Süt sığırlarının değişik dönemlerde beslenmesi.
4.1- Kurudaki ineklerin beslenmesi.
4.1.1- İnek kuruya nasıl çıkarılır?
4.1.2- Kuru dönemde beleme nasıl olmalıdır?
4.1.3- Kuru dönemdeki ineklerin beslenmesinde nelere dikkat edilmelidir?
4.2- Laktasyondaki (sağım dönemindeki) ineklerin beslenmeleri.
4.2.1- Birinci dönem: Doğumdan sonraki ilk 10 hafta.
4.2.2- İkinci dönem: Doğumdan sonraki 10-20. haftalar arası.
4.2.3- Üçüncü dönem: Doğumda sonraki 20. haftadan kuruya çıkıncaya
kadar geçen dönem.
5. BÖLÜM: Yemleme metodları.
5.1- Barınakta yemleme.
5.2- Bilgisayarlı sistemler ile besleme.
5.3- Komple karma rasyon ile besleme.
5.4- komple karma rasyonun dezavantajları.
5.5- Grup yemlemesi.
6. BÖLÜM: Sütün yağ oranını etkileyen faktörler.
6.1- Sütün üretimi.
6.2- Sütün yağ oranını etkileyen faktörler.
6.2.1- Besleme ile ilgili faktörler.
6.2.2- Laktasyon dönemi.
6.2.3- Mevsim.
6.2.4- Hava sıcaklığının etkisi.
6.2.5- Irk farklılığı.
7. BÖLÜM: Düşük süt verimi ile ilgili bazı problemler.
7.1- Sürüde verim tahmini.
7.2- Laktasyon pikinin düşük olması.
7.3- Süt veriminde aşırı ya da ani düşme.
7.4- Laktasyon döneminin kısa sürmesi.
8. BÖLÜM: Süt sığırlarında dengeli bir rasyonun temel ilkeleri.
8.1- Dengeli bir rasyonun önemi.
8.2- İyi bir rasyonun kriterleri.
8.3- İnek hakkında bilinmesi gerekenler.
8.4- Yem hakkında bilinmesi gerekenler.
8.5- Yemin kuru madde kapsamı.
8.6- Yem maddelerinin ham protein kapsamı.
8.7- Kaba yemle ilgili faktörler.
ÖNSÖZ
Bilindiği gibi Türkiye hayvan varlığı bakımından dünyanın önde gelen
ülkelerinden biridir. Ancak sahip olduğumuz bu potansiyeli henüz tam
anlamıyla çağdaş bir üretim sektörü haline getirebilmiş değiliz. Özellikle
büyükbaş hayvan konusunda, hayvan materyalini iyileştirmek ve daha yüksek
verimli bir hayvan varlığı oluşturmak amacıyla birçok çalışma ve uygulama
sürdürülegelmektedir. Bu konuda yürütülen çalışmaların çoğu yetersiz kalmakta
ya da hatalı bakım ve besleme uygulamaları nedeniyle istenilen faydayı
sağlamamaktadır. Teknik elemanlarımızın incelemeleri ve üniversitelerimiz ile
birlikte yaptığımız çalışmalar gösteriyor ki çok basit hatalar bile önemli verim
kayıplarına neden olmaktadır. Hatta temin edilen kaliteli damızlık hayvanların
önemli bir kısmı kısa sürede özelliklerini kaybetmekte ve verimsiz hale
gelmektedir. Bu durumun ciddiyetini kavramış olan bir kurum olarak, uzun
süredir ciddi bir eğitim seferberliği yürütmekteyiz. Bakanlığımız ve uzman
kişilerin işbirliği ile yürüttüğümüz bu eğitim çalışmalarının meyvelerini
görmeye başlamış olmamız, kuruluşumuzun gurur kaynaklarından birini
oluşturmaktadır.
Süt sığırlarının verimliliğini etkileyen en önemli unsurlardan biri, hatta
başta geleni beslenme konusudur. Yanlış ya da yetersiz besleme uygulamalı
verim düşüklüğü yanı sıra önemli hastalıklara ve hayvan kayıplarına neden
olmaktadır.
Bu konuda da eğitim merkezimizde yetiştiricilerimize yönelik eğitim
çalışmaları yapılmaktadır. Ancak bu çalışmaları ve sunulan bilgileri tüm
yetiştiricilerimize kısa süre içinde aktarmak olanaksızdır. Bu nedenle bu
çalışmalarımızı daha geniş yetiştirici topluluklarına taşıyabilecek yayın
faaliyetlerine de önem vermekteyiz.
Süt hayvanı yetiştiricilerinin eğitimine katkıda bulunmak amacıyla .u
kitabın hazırlanmasında bizden emeğini ve bilgisini esirgemeyen, Uludağ
Üniversitesi Karacabey Meslek Yüksek Okulu Müdürü ve Veteriner Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Melih Yavuz’a şükranlarımı sunuyorum.
Burada yapılan çalışmaları daha yaygın ve etkin kılabilmek amacıyla
hazırlanan bu kitabın yetiştiricilere ve ülkemiz hayvancılığına yararlı olmasını
diliyor, değerli üreticilerimize sağlık, bol kazanç ve başarılar temenni ediyorum.
Muharrem YILMAZ
Genel Müdür
SÜTAŞ A.Ş.
GİRİŞ
Süt sığırcılığı büyükbaş hayvancılığın önemli bir koludur. Bu sektör süt
üretimi kadar, reforme hayvanların kesime gönderilmesi ve doğan erkek
buzağıların besiye alınması yoluyla et üretiminde de önemli bir kaynak
oluşturmaktadır.
Hayvan yetiştiriciliği ile ilgili bütün alanlarda olduğu gibi süt
sığırcılığının kărlı bir şekilde yürütülebilmesi için bazı temel kuralları iyi bilmek
ve
uygulamak
gerekmektedir.
Süt
sığıcılığının
başarılı
şekilde
gerçekleştirilmesinde iyi bir bakım, yönetim, uygun hayvan seçimi ve barınak
gibi faktörler de önemli rol oynamasına rağmen kărlılığı etkileyen faktörlerin
başında iyi bir besleme programı uygulanması gelmektedir. Çünkü bir sığırcılık
işletmesinde besleme yöntemlerine bağlı olarak işletme giderlerinin % 40 – 70
gibi oldukça değişen oranlardaki büyük bir kısmını besleme giderleri
oluşturmaktadır. Bu giderler besleme programları iyileştikçe azalmaktadır.
U.Ü.Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim
Dalı tarafından Çanakkale’nin Biga ilçesine ait köylerde yürütülen çalışmalarda
görülmüştür ki yapılan çok basit besleme hataları sonucu 10 inek başına,
yetiştiricilerin tamamına yakın kısmında yılda, 1-1.5 milyar lira civarında
ekonomik kayıp meydana gelmektedir.
Süt sığırlarında beslemenin başarılı olabilmesi için besin maddeleri,
yemler ,süt sığırlarının değişik dönemlerdeki besin maddeleri gereksinimleri ile
yemleme metotları hakkında bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Bu kitapçıkta bu
konularla ilgili temel bilgiler yer almaktadır.
1. BÖLÜM
BESİN MADDELERİ
1.1- Besin maddeleri nelerdir,görevleri nelerdir?
Hayvan vücudundaki çeşitli faaliyetlere katılan, o faaliyetleri yöneten,
vücuda enerji veren, hayvanın büyümesi ve verim vermesini sağlayan ve
eksikliğinde verim kaybı ile çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkan maddelere besin
maddeleri denir. Besin maddeleri hayvanlara yedikleri yemler ile sağlanır. Besin
maddelerini vücuttaki görevlerine göre aşağıdaki gibi 3 kısma ayırabiliriz .
a) Yapıtaşı olanlar: Nasıl bir binanın yapımında yapı malzemesi olarak
tuğla, çimento, demir gibi yapı maddeleri kullanılıyorsa aynı şekilde vücutta
görev yapan maddeler vardır. Bunlar proteinler,yağlar ve mineral maddelerdir.
b) Enerji kaynağı olanlar: Yine bir binanın ısınmasında nasıl değişik enerji
kaynakları kullanıyorsak ve bunların fazlasını depoluyorsak, vücutta da aynı
şekilde enerji kaynağı olarak görev yapan ve fazlası yağ doku olarak depolanan
besin maddeleri vardır. Bunlar vücut ısının korunmasında,çeşitli hayati
fonksiyonların yerine getirilmesinde, süt üretimi , büyüme ve dokuların
yenilenmesi gibi faaliyetlerde ve hareketlerin sağlanmasında vücutta enerji
kaynağı olarak kullanılırlar. Enerji kaynağı olarak kullanım önceliğine göre
bunlar karbonhidratlar,yağlar ve proteinlerdir.
c) Özel görevi olanlar: Bazı besin maddeleri de yine bir evdeki çeşitli
aletlerin çalışmasını ve idaresini yöneten birçok anahtar gibi vücuttaki yaşamsal
olayları yönetir, başlatır ve bitirirler. Vücuttaki kemik gelişimi, görme vb. özel
faaliyetlere katılırlar. Bunlar vitaminler ve mineral maddelerdir.
1.2- Besin maddelerinin başlıca kaynakları nelerdir?
Karbonhidratlar dediğimiz besin maddeleri, doğada en bol ve ucuza bulunan
enerji kaynaklarıdır. Bunları şekerler, nişasta ve lifli maddeler(selüloz) olarak
görebiliriz. Şekerler daha çok pancar gibi kök bitkilerde ve meyvelerde , nişasta
daha çok tahıl taneleri ile patates gibi yumru yemlerde, lifli maddeler ise
bitkilerin dal, kök yaprak ve saplarında bulunurlar. Bu nedenle enerji kaynağı
olan konsantre yemler daha çok nişasta ve şeker bakımından, kaba yemler ise
selüloz bakımından zengindir. Nişasta ve şeker işkembede çok hızlı ve kolayca
sindirilirken lifli maddeler ise ancak işkembede bulunan ve hayvanla ortak
yaşam sürdüren mikro organizmalar sayesinde parçalanıp sindirilirler.
Karbonhidratlar bakımından zengin olan bu yem maddeleri enerji bakımından
zengin ancak yapıtaşı görevi olan proteinler bakımından fakirdir. Yani tahıl
taneleri, pancar, patates, tapyoka, çeşitli kuru otlar, değirmencilik yan ürünleri
daha çok enerji bakımından zengindir. Buna karşın protein bakımından
fakirdirler.
Proteinler ise vücutta dokuların büyümesi , yapıtaşlarının oluşmasında ve et,
süt gibi ürünlerin yapısında yer alırlar. Daha çok yağlı tohum küspeleri,
baklagiller ve hayvansal kökenli gıdalarda bol miktarda bulunur. Örneğin
ayçiçeği,pamuk tohumu,soya,keten tohumu gibi yağlı tohumların küspeleri
protein bakımından zengindir. Ayrıca baklagillere (yonca,fiğ,korunga gibi) ait
kaba yemler proteince zengin yem maddeleridir.
Yağlar sığır yemlerinde doğal olarak yem maddelerinde % 2-4 oranları
arasında bulunurlar. Ayrıca yemlerin enerji değerini artırmak üzere yemlere
katkı olarak ta uygulanırlar. Ancak sığır yemlerindeki toplam yağ oranı % 6’yı
hayvan başına ise 500-600 g’ı geçmemelidir. Yine süt sığırlarının beslenmesinde
kullanılacak katkı yağların doymuş yağlardan (daha çok hayvansal kökenli)
oluşması gerekir. Sıvı yağlar lifli maddelerin (selüloz) sindirilmesini zayıflatır
ve süt yağında bozukluk meydana gelebilir. Yine asit yağ gibi yağların
kullanılması olumsuz sonuçlara yol açabilir. Yağlar karbonhidrat ve proteinlere
göre iki kat veya biraz daha fazla enerji kapsarlar.
Vitaminler yağda ve suda eriyen vitaminler olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Yağda eriyen A,D ve E vitaminleri sığırların beslenmesinde daha dikkatli ele
alınması gerekir. A vitamini bakımından yeşil otlar zengindir. D vitamini ise
güneşte kurutulmuş otlarda bulunur. Ayrıca güneş ışığı sayesinde deri altında
üretilir. Bu nedenle güneş ışığından uzun süre mahrum kalan hayvanlarda D
vitamini noksanlığı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. K vitamini ile
suda eriyen B vitaminleri hayvanların işkembesinde bulunan mikro
organizmalar tarafından üretildiklerinden bu mikro organizmaların faaliyetlerini
engelleyici faktörler olmadıkça eksiklikleri pek görülmez. Hayvanlara verilen
yemlerin vitamin ve mineralleri ne oranda içerdikleri her zaman garanti
edilemediği için bunların yemlere premiks denilen katkı maddeleri ile yemlere
tavsiye edilen miktarlarda katılması eksikliklere karşı tedbirli olunmasını sağlar.
Mineral maddeler ise iskelet sisteminin yapısını oluşturmaları ve vücuttaki
bir çok hayati işlevde rol almaları nedeni ile önemli roller üstlenirler. Özellikle
kalsiyum (Ca) ve fosfor (P) süt sığırlarının beslenmesinde kritik olarak ele
alınırlar. Vitaminlerde olduğu gibi premiksler ile günlük yem karmasına ilave
edilmeleri eksikliklerine karşı tedbirli olmayı sağlar.
2. BÖLÜM
SIĞIRLARDA SİNDİRİM
Sığırların mideleri diğer geviş getiren hayvanlarda olduğu gibi 4 bölmeden
oluşmuştur. Bu midelerden en büyük kapasiteli olanı ve en işlevsel olanı ilk
bölme olan işkembe (rumen) dir. Daha sonra sırasıyla börkenek (retikulum),
kırkbayır (omasum) ve şirden (abomasum) gelir. Rumen ve retikulum
çoğunlukla
retikulo-rumen şeklinde birlikte anılırlar.. Sığırlarda sindirim
sisteminin soldan ve sağdan görünüşleri şekil 1 ve şekil 2’de görülmektedir.
Şekil 1: Sığırların sindirim sistemlerinin soldan görünüşü
Şekil 2: Sığırların sindirim sistemlerinin sağdan görünüşü
Ayrıca şekil 3’te yemin mideler içinden hareketleri oklarla gösterilmiştir.
Sırasıyla ağızdan başlayarak yenilen yemin sığırların sindirim
organlarında nasıl sindirildikleri ve sindirildikleri organların özellikleri aşağıda
anlatılmaktadır. Bu işlemleri iyi anlamak bir çok beslenme hatasını da önleyecek
ve hayvanların daha akılcı beslenmesine yardımcı olacaktır. Sığırların sindirim
sistemlerinde meydana gelen sindirim işlemleri şekil 5'te özetlenmektedir.
Şekil 3: Yemin süt sığırında mideler içindeki dolaşım hareketleri.
2.1-Dudaklar, dil ve dişler.
Dudaklar ağzın hareketli ve kavrama yeteneğine sahip tek organıdır.
Otların ve diğer bitkilerin ağza alınması dil sayesinde olur. Sığırların üst kesici
dişleri yoktur. Bu nedenle çayır ve meradan iyi yararlanabilmeleri için
buralardaki otların uzunluğunun 15 cm ya da daha fazla olması gerekmektedir.
Ayrıca üst çene alt çeneye göre daha geniştir. Bu durum ve çenelerin
yanlamasına hareket kabiliyetine sahip olması ağzın tek tarafından
çiğneyebilmeye ve geviş getirme sırasında yanlamasına hareketlerle lokmanın
daha iyi çiğnenmesine olanak tanır.
2.3-Salgı bezleri ve özefagus (yemek borusu).
Sığırlarda ağzın çevresine yerleşmiş çok sayıda salgı bezi vardır.
Bunlardan kompozisyonları arasında çok az farklılık bulunan tükürük salgılanır.
Tükürük salgısının ineklerin beslenmesinde önemi büyüktür. İyi bir beslenme
programı uygulanan bir inek günde 180 lt civarında tükürük salgılar. En fazla
tükürük salgılanması geviş getirme sırasında olur. Geviş getirmekte olan bir
hayvan dakikada 160 ml tükürük salgılar. Tükürük salgısı rumendeki sindirimin
sağlıklı olmasını sağlayan ve rumendeki asitliği azaltan bir çok madde içerir.
Eğer hayvanın geviş getirmesi ve dolayısı ile tükürük salgılaması azalırsa
sindirim bozuklukları meydana gelir. Rumende bulunan ve hayvanın sindirimi
için faydalı olan mikroorganizmalar zarar görür. Geviş getirme ve sonuç olarak
tükürük salgılanmasını engelleyen başlıca iki faktör vardır. Bunlardan biri,
günlük toplam yem içerisindeki kaba yem ve konsantre yem oranıdır. Günlük
toplam yem içerisinde kaba yem oranı %50 civarında olmalıdır. Ancak çok
yüksek verimli hayvanlarda kaba yem oranının % 40’a kadar düşmesine izin
verilebilir. Ancak kaba yem oranı süt sığırlarında hiçbir zaman % 40’tan az
olmamalıdır. Kaba yem bakımından eksik beslenen sığırlarda geviş getirme
azalır. Diğeri ise, kaba yemin doğranma uzunluğudur. Çok ince doğranmış patoz
samanı,mısır silajı gibi kaba yemler, ayrıca yapısal lif bakımından fakir taze
yeşil çayı otu ile pancar ,domates ve elma posaları geviş getirmeyi engelleyici
etki yaparlar. Bu nedenle bu tür kaba yemler kaba kıyılmış kuru ot veya saman
ile karıştırılarak verilmelidir. Yemlerin ıslatılarak veya bulamaç haline
getirilerek yedirilmesi de tükürük salgılanmasını azaltan etki yapar.
Özefagus ise 1 m’den biraz kısadır ve ağızda tükürük ile karışmış olan
yemin rumene geçişini sağlar. Ayrıca geviş getirme sırasında da içeriğin ağza
geri taşınmasını sağlar. Bunların dışında sindirimle ilgili bir faaliyeti yoktur.
2.3-Retikulo-rumen (işkembe ve börkenek).
Benzerlikleri ve içeriklerinin serbestçe birbirine karışabilmesi nedeniyle
ruminantların ( geviş getirenlerin) midesinin bu iki ön bölümü genellikle
retikulo-rumen olarak birlikte anılmaktadır. Midelerin bu bölümü karın
boşluğunun büyük bir kısmının doldurur. Rumen duvarları oldukça güçlü bir kas
yapısına sahiptir ve sindirim kanalındaki toplam içeriğin üçte ikisinden fazlası
rumende bulunur. Alınan yem 20-48 saat gibi bir zaman boyunca rumende kalır.
Bu süre yemin sindirim kanalından toplam geçiş süresinin ( 40-72 saat) yarısı
kadardır. Rumenin kasılıp gevşemesi arasında 50-60 sn kadar bir süre geçer. Bu
rumen hareketleri ile rumen duvarının içini kaplayan yaprakçıklar yemle temas
ederler. Bu yaprakçıklar rumenin iç yüzeyinin çok geniş bir alanda yemle temas
etmesini sağlar. Bu sayede rumende fermantasyon yoluyla oluşan uçucu yağ
asitleri gibi sindirim ürünleri rumen duvarından etkin bir şekilde emilirler ve
kana geçerler. Rumenin yapısı lifli yemleri uzun süre burada tutmaya ve
mikroorganizmalar tarafında fermente edilmeleri için zaman tanımaya müsaittir.
Bu sayede lifli yemler geviş getirenler tarafından sindirilebilir. Ancak kaba
yemler çok ince kıyılmışsa rumenden geçiş hızları da yüksek olur ve sonuç
olarak mikroorganizmalar tarafından iyi sindirilemezler. Bu gibi kaba yemlerden
hayvanlar iyi yararlanamazlar.Ayrıca daha önce de bahsedildiği gibi ince
kıyılmış kaba yemler ,sıvı kısım ve öğütülmüş konsantre yemler geviş
getirilmeden rumenden hızlı bir şekilde geçerler. Şekil 4’te alınan yemlerin
niteliğine göre rumendeki konumları görülmektedir.
Şekil 4: Yemlerin niteliklerine göre rumendeki konumları.
Rumende yemlerin sindirimi mikro organizmalar tarafından
gerçekleştirilir. Normal bir rumen içeriğinin her mililitresinde 16 milyar ile 40
milyar arasında bakteri ve 200 000 civarında protozoon denilen mikroorganizma
bulunmaktadır. Rumende çok sayıda bakteri ve protozoon türü vardır. Bunların
türünü yenilen rasyonun özellikleri belirler. Bu mikroorganizmalar
karbonhidratları parçalayarak uçucu yağ asitleri denilen bir kısım sindirim
ürünlerine dönüştürdükleri gibi proteinleri de önce parçalayarak amonyağa daha
sonra da mikrobiyal proteine dönüştürürler. Buna bağlı olarak ta rumende
üretilen ve sığırların başlıca enerji kaynağı olan uçucu yağ asitlerinin toplam
uçucu yağ asitleri içerisindeki oranları değişir. Rumen içerisindeki ortam
mikroorganizmaların çoğalması için idealdir. Rumen içeriğinin pH’ı 5.5-7.0 ve
sıcaklığı da 39 - 40 0C arasında olmalıdır. Bu değerler mikroorganizmaların
ürettiği çoğu enzimin iş görmesi için en uygun şartları oluşturur. Diğer bir çok
bakteri türünün üremesini önleyecek şekilde, rumen ortamında oksijen hemen
hiç yok gibidir. Bu mikroorganizmaların oluşturduğu fermantasyonun son
ürünleri ( uçucu yağ asitleri ve amonyak ) rumen duvarından emilirler.
2.3-Omasum (kırkbayır).
Omasum çok sayıda kas yaprakçıkları tabakalarını içerir. Her ne kadar
abomasum boş haldeyken oldukça hacimli görünse de sindirim kanalındaki
toplam içeriğin sadece yaklaşık % 5’i abomasumda bulunur. Erişkin bir sığırda
boş hacmi basketbol topu kadardır. Omasumun fonksiyonu tam olarak
anlaşılmış değildir. Omasumda, yapraksı kas tabakaları arasında içeriğin suyu
epeyce alınır ve sıkı tabakalar haline gelir. Rumenden gelen su ve mineral
maddelerin büyük kısmı buradan emilmektedir. Böylece de bir sonraki bölme
olan abomasumda sindirim için salgılanan asit ve enzimler sulandırılmamış
olmaktadır.
2.5-Abomasum (şirden).
Abomasum ruminantların dördüncü midesidir. Bu mide tek mideli
hayvanların midelerine benzerdir. Burada sindirim ile ilgili enzimler ve
hidroklorik asit salgılanır. Abomasumun iç duvarında bulunan çok sayıda
katlanma organın salgılama sahasını oldukça artırır. Rumende üretilen
mikrobiyal proteinler ve rumende sindirilmeden gelen by-pass proteinlerin
sindirimi burada başlar ve ince bağırsaklarda devam eder.
İnce Bağırsak: Erişkin sığırlarda ince barsak 46 m uzunluğu olan katlanmış bir
tüptür ve genişliği 1 cm ile 4.5 cm arasında değişir. Pankreas ve bağırsak
duvarından salgılanan enzimler rumenden gelen protein karbonhidrat ve
yağların sindirilmesini sağlar. Ayrıca safra kanalı ile gelen safra da yağ
sindirimine katılır. İnce bağırsak sindirimin son ürünlerinin başlıca emilim
yeridir.
2.6-İnce bağırsak.
Erişkin sığırlarda ince bağırsak 46 metde uzunluğu olan katlanmış bir
tüptür ve genişliği 1 cm ile 4,5 cm arasında değişir. Pankreas ve bağırsak
duvarında salgılanan enzimler rumenden gelen protein karbonhidrat ve yağların
sindirilmesini sağlar. Ayrıca zarfa kanalı ile gelen safra da yağ sindirimine
katılır. İnce bağırsak sindirimin son ürünlerinin başlıca emilim yeridir.
2.7-Kalın bağırsak.
Sekum (kör bağırsak) kalın bağırsağın ilk kısmıdır. Rumen gibi depolama
görevi vardır. Abomasumda asitle ve ince bağırsaktaki enzimlerle meydana
gelen sindirimden sonra, sindirim kanalı içeriği sekumda tekrar mikrobiyal
fermantasyona uğrar. Tavşan ve at gibi bazı hayvan türlerinde sekum önemli bir
mikrobiyal fermantasyon yeridir fakat yine de retikulo-rumene göre bu
hayvanlarda sindirimdeki önemi çok küçük kalmaktadır. Daha sonraki kısım
olan kolon (kalın bağırsak) sindirim ve emilim bakımından önemli bir aktiviteye
sahip değildir. Kolon feçesin (dışkı) oluştuğu yerdir. Kalın bağırsak duvarında
su ve mineraller kolaylıkla emilebilir. Rektum ise dışkılama olmadan önce
dışkının biriktiği son kısımdır.
2.8-Sindirim ve emilim.
Beslenme bilimi bakımından yem maddeleri yutulduğu zaman vücuda
girmiş olmazlar. Sindirilip son sindirim ürünleri sindirim kanalından kan
dolaşımına geçtikten sonra yenilen şeylerin vücuda girdiğini söyleyebiliriz.
Sindirim, yemlerle alınan oldukça karmaşık yapıda kimyasal özelliğe sahip olan
besin maddelerinin, çeşitli salgı ve fermantasyon marifeti ile daha basit yapıda
ve sindirim kanalından emilebilir hale getirilmesidir.
Genellikle yemin tamamı sindirilebilir halde değildir. Sindirilemeyen
kısım dışkıyla vücuttan atılır. Basit şekerler gibi bazı basit bileşikler de herhangi
bir sindirim işlemine uğramadan bağırsaklardan emilir. Bununla beraber,
ruminantlarda bu basit bileşikler direk olarak emilmek yerine rumendeki
bakteriler tarafından fermente edilirler ve çoğunluğu fermantasyon ürünleri
şeklinde rumen duvarından emilir.
Şekil 5: Değişik bölgelerde sindirim işlemleri.
3. BÖLÜM
SÜT SIĞIRLARININ BESLENMESİNDE YEMLER
Süt sığırlarının beslenmesinde kullanılan yemleri kaba yemler ve konsantre
yemler olmak üzere ikiye ayırabiliriz.
3.1-Kaba yemler.
Ham selüloz (lif) bakımından zengin ancak besin maddeleri bakımından daha
düşük değerli olan yemlere kaba yemler denir. Kaba yemleri silajlar, kuru otlar,
samanlar, yeşil kaba yemler ile çayır ve mera otları olarak sıralayabiliriz.
Özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde kaliteli kaba yemlerin
kullanılması, dengeli ve ekonomik beslemenin birinci şartıdır. Çünkü süt
ineklerine verilecek günlük toplam yemin yarısı kaba yemlerden karşılanmalıdır.
Bu, hayvanın sağlığı, sindirim faaliyetlerinin düzenli olması ve istenilen süt yağı
ile süt veriminin sağlanabilmesi için mutlaka gereklidir. Süt sığırlarının
beslenmesinde saman ve düşük kaliteli kuru otlar gibi zayıf kaba yemler
kullanıldığında hayvanın ihtiyaçları karşılanamaz ve süt verimi düşer. Hayvanın
gereksinimlerini karşılamak üzere günlük kaba yem oranı düşürülüp, fabrika süt
yemleri gibi yemlerin miktarının artırılması durumunda ise süt yağı düşer,
asidoz ve ayak hastalıkları gibi bir çok metabolik hastalık ortaya çıkar. Ayrıca
fazla konsantre yem kullanılması gerektiğinden besleme programı
ekonomikliğini kaybeder.
Ülkemizde kaba yem olanaklarının kısıtlı olduğu yerlerde sağım
dönemindeki ineklere günde 3-4 kg saman 8-10 kg ya da daha fazla fabrika süt
yemi verildiği görülmektedir. Bu durumda inek yukarıda bahsedilen
bozukluklara yakalanmakta, süt yağı ve yıllık toplam süt verimi düşük
olmaktadır.
Silajlar ve özellikle de mısır silajı süt sığırlarının beslenmesinde çok değerli
kaba yemlerdir. Silajlar ineklere 25-30 kg'a kadar yedirilebilir.
Kaliteli bir mısır silajı enerji bakımından oldukça zengindir. Günde 25-30 kg
mısır silajı yedirildiğinde ineğin yaşama payı ile süt verimi için gerekli olan
enerjinin önemli bir kısmı karşılanabilir. Ancak mısır silajı protein bakımından
yeterli olmadığı için mısır silajının yanı sıra kullanılacak olan konsantre
yemlerin proteince zengin olması gerekir.
Domates ve bezelye posası silajları protein bakımından zengin silajlardır.
Enerji kapsamları mısır silajına göre nispeten düşüktür. Bu nedenle enerji
bakımından desteklenmelidirler. Pancar posası ise kuru maddeleri çok düşük
olduğu için besin maddeleri bakımından fakirdir. Büyük kısmı su olduğu için
özellikle yüksek verimli ineklere çok fazla verilmemelidir. Özellikle de protein
bakımından çok düşük değerlidir.
Buğdaygillerin henüz tanelerin süt dönemindeyken biçilmesi ile yapılan
silajlar da iyi bir kaba yemdir. Ancak protein bakımından çok değerli
olmadıkları gibi enerji bakımından da mısır silajına göre daha zayıftır. Çayır otu
ya da buğdaygil hasılı silajları benzer değerlikte silajlar olarak yine de samana
göre iyi kaliteli kaba yemlerdir.
Yonca, fiğ ve korunga gibi baklagil kuru otları protein bakımından zengin ve
zamanında biçim yapıldıysa enerjileri bakımından iyi durumda olan kaba
yemlerdir. Kalsiyum bakımından zengin olduklarından kaba yem olarak
kullanıldığında ineklerin kalsiyum ihtiyacının karşılanmasında önemli rol
oynarlar.
Çayır kuru otları ve kurutulmuş buğdaygil hasılları da mısır silajı ve baklagil
kuru otlarından sonra değerli kaba yemlerdir. Ancak protein bakımından daha
düşük değerli olmaları nedeni ile baklagil kuru otları ile karıştırılarak verilmeleri
daha faydalı olur.
Samanlar hem düşük besin maddeleri kapsamları ve hem de
sindirilebilirliklerinin düşük olması nedeni ile özellikle de yüksek verimli
ineklerin beslenmesinde tavsiye edilmezler. Ancak bazı durumlarda günlük
toplam yeme az miktarda dahil edilebilir ya da düşük verimli ineklerde kaba
yemin bir kısmını oluşturabilir.
3.2-Konsantre (yoğun, kuvvetli) yemler.
Konsantre yemler enerji, protein ya da her ikisi bakımından zengin
olabilen yemlerdir. Bir de vitamin ve mineraller bakımından yemleri takviye
etmeye yarayan ve premiks adı verilen katkılar vardır.
Enerji konsantresi olarak yem karmalarında en çok kullanılanlar nişasta
bakımından zengin olan tahıl taneleridir. Süt sığırlarının konsantre yem
karmalarında kullanılan başlıca tahıl taneleri mısır, arpa, buğday, yulaf ve
çavdardır. Genellikle protein oranları % 8-12 arasında değişir. Kolay
sindirilebilir karbonhidratlardan olan nişasta oranları yüksek olduklarından tek
başlarına verildiklerinde ya da alıştırılmadan fazla miktarda verildiklerinde
asidozise neden olurlar. Bunlardan çavdar içerdiği tanen nedeni ile lezzetsiz
olduğundan konsantre karmalara fazla miktarda katılmaz. Protein bakımından
eksik olduklarından özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde protein
konsantreleri ile takviye edilmelidirler. Buğdaygil tanelerinin sığırlara kırılarak
ve hatta daha iyisi ezme şeklinde verilmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde
büyük bir kısmı işkembede değerlendirilmeden dışkı ile atılır.
Kepek, razmol ve bonkalit gibi değirmencilik yan ürünleri de sığırların
beslenmesinde oldukça fazla kullanılır. Kepek yüksek selüloz içerir. Protein
bakımından buğdaygil tanelerine göre biraz daha zengin ancak enerji
bakımından daha fakirdir. Kepeğin yem karmasında hayvanlar alıştırılarak
çoğaltılması olabilecek sindirim bozukluklarını engeller. Konsantre karmanın %
20'den fazlasını aşmaması önerilir.
Melas hem ekonomik hem de enerji bakımından değerli bir yem
maddesidir. Toplam günlük yemin kuru madde esasına göre % 15'ine kadar
verilir. Miktarının alıştırılarak çoğaltılması gerekir. Yemlerin lezzetliliğinin
artırılmasını ayrıca da bezelye ve domates posası silajlarının enerji değerlerinin
artırılmasını sağlar. Silaj yapımı sırasında kolay eriyebilir. Karbonhidratlardan
fakir fiğ, yonca, bezelye ve domates posası gibi yemlere karıştırılması hem
enerji değerini hem de silaj kalitesini artırır. Saman ve kuru otlara yedirilmeleri
sırasında melas dökülmesi bu otların sindirilebilirliğini düşürür.
Protein konsantrelerinin başında en çok kullanılanları yağlı tohum
küspeleridir. Bunlardan ayçiçeği ve pamuk tohumu küspesi en çok
kullanılanlardır. Ayçiçeği tohumun küspesi üretiliş şekline göre kalitesi ve
protein düzeyi bakımından oldukça değişkenlik göstermektedir. Pamuk
tohumunda ise ekspeller yolla üretilenlerin enerjisi yüksek ama protein değeri
daha düşüktür. Pamuk tohumu da bütün olarak hayvan başına 3 kg'a kadar yeme
karıştırılabilir.
Soya küspesi ve tam yağlı soya özellikle yüksek verimli ineklerin
beslenmesinde değerli yemlerdir. Rasyonda verim artırıcı özelliğe sahiptirler.
Süt sığırlarının beslenmesinde üre de protein kaynağı olarak
kullanılmaktadır. Ancak bazı noktalara dikkat edilmelidir. Günlük toplam yem
kuru maddesinin % 0.5'ini aşmayacak şekilde rasyona katılabilir. Ayrıca
doğumdan sonraki ilk dönemde üre kullanımı tavsiye edilmez. Üre kullanımında
şu noktalara dikkat edilmelidir:
1- Yemin her yerine homojen dağılımı sağlanmalıdır.
2- Üre kullanılan yemler kolay sindirilebilin karbonhidrat kaynaklarında
zengin olmalıdır.
3- Üre kullanılan yemler kükürt ve kobalt bakımdan takviye edilmelidir.
4- Üreli yem aşağıdaki gibi araştırılarak yedirilmelidir:
- İlk üç gün toplam yemin 1/4'ü üreli yem 3/4'ü üresiz
- İkinci üç gün toplam yemin 2/4'ü üreli yem 2/4'ü üresiz
- Üçüncü üç gün toplam yemin 3/4'ü üreli yem 1/4'ü üresiz
Sonra tamamen üreli yeme geçilerek bir alıştırma dönemi uygulanır.
4. BÖLÜM
SÜT SIĞIRLARININ DEĞİŞİK DÖNEMLERDE BESLENMESİ
Süt sığırlarının besin maddesi ihtiyaçları farklı dönemlerde değişiklik
göstermektedir.Bu nedenle ineklerin beslenme programlarını dönemlere göre
farklı düzenlemek gerekmektedir. Kuru dönemdeki inekler sadece yaşama
payları ve gebelik için besin maddelerine gereksinim duyarken,sağım
dönemindeki inekler yaşama payı ve buna ilaveten süt verimi için besin
maddelerine ihtiyaç duyarlar. Bu bölümde ineklerin farklı dönemlerde nasıl
beslenmeleri gerektiği üzerinde durulacaktır.
4.1-Kurudaki ineklerin beslenmesi.
İneklerin doğuma yaklaşık iki ay kala sağımdan kesilmesine kuruya
çıkarma, doğuma kadar sağılmadan geçen döneme de kuru dönem
denilmektedir. İneklerin kuruya çıkarılmaları onların bir sonraki sağım
döneminde hem yüksek süt verimine sahip olmalarını ve hem de sağlıklarının
da daha iyi olmasını sağlar. Hayvanları kuruya çıkarmanın faydalarını aşağıdaki
gibi sıralayabiliriz:
1.İşkembenin dinlenmesi ve yenilenmesi sağlanır. Sağım döneminde
yüksek süt verimi amacıyla fazla miktarda yoğun (konsantre) yemler verilir.
Özellikle tahıllardan, dolayısıyla da nişasta bakımından zengin yem maddeleri
fazla miktarda yedirildiklerinde işkembede sürekli olarak asit ortam oluşur. Bu
da zamanla işkembe duvarlarında yıpranmaya yol açar. Halbuki işkembede
sindirilen bir çok besin maddesi işkembe duvarından emilmektedir. Bu nedenle
işkembe duvarı yıprandıkça işkembede sindirilen bu besin maddelerinden
yeterince yararlanılamaz hale gelinir. Kuru dönemde hayvana az miktarda yoğun
yem ve bol miktarda kuru ot verilerek işkembenin dinlemesi ve yenilenmesi
sağlanır.
2.Meme dokularının dinlenmesini ve yenilenmesini sağlar. Memede
sağım sırasındaki faaliyet çok yoğundur.
Meme dokularındaki kan
dolaşımından proteinler,yağlar,şekerle ve su alınarak süt üretilir. Günde 30-40
kg süt üretilebilmesi için meme dokularından günde yaklaşık 10 ton civarında
kanın devridaim yapması gerekir. Bir sağım döneminde memeler bu aşırı
faaliyet sonunda yıpranır ve eskisi kadar verimli çalışamaz hale gelir. Kuru
dönemde süt üretimi olmadığı için meme dokuları da yenilenir ve daha iyi
üretim yapabilecek hale gelir.
3.Ana karnındaki yavrunun daha iyi gelişmesi ağlanır. Buzağı ana
karnındaki gelişmesinin % 70’ini gebeliğin son 2-3 aylık kısmında tamamlar ve
bu dönemde yapılan besleme hataları sonradan telafi edilemez. Bu nedenle
ineğin bu son iki aylık dönemdeki beslenmesi son derece önemlidir.
4. Bir sonraki sağım dönemine hazırlık bakımından da kuru dönem
önemlidir. Doğumdan sonra hızla artan süt verimine karşılık yem tüketme
kabiliyeti aynı hızla artamaz. Bu nedenle inek yüksek süt verimini sağlamak için
bir miktar vücut dokularından harcamak zorunda kalır. Kuru dönemde ineğin
yağlandırılmadan fakat iyi bir kondisyon ile bir sonraki sağım dönemine girmesi
önemlidir.
4.1.1-İnek kuruya nasıl çıkarılır?
Yüksek verimli inekler doğumdan 60-65, normal düzeyde süt verimi
olanlar ise 55-60 gün önceden kuruya çıkarılır. İnekleri daha uzun bir süre
önceden kuruya çıkarmanın bir faydası yoktur ancak kuruda kalma dönemi daha
fazla kısaltılmamalıdır.
Süt verimi zaten kuruya çıkarma dönemine doğru azalmış hayvanları
kuruya çıkarmak için konsantre yem verilmesi kesilir, su üçte bir oranında
azaltılır ve sağım birden bırakılarak inek kuruya çıkarılır. Bazı durumlarda
kuruya çıkarma dönemi yaklaşmasına rağmen hayvan hala süt verimini iyice
azaltmamıştır. Bu özellikle gebeliğin son döneminde aşırı beslenmiş
hayvanlarda ya da kalıtsal olarak görülebilir. Bu gibi hayvanlarda yine konsantre
yem verilmesi durdurulmalı ve su kısıtlanmalı fakat sağım sayısı günden güne
azaltılarak tedricen kuruya çıkarılmalıdır. Örneğin önce günde tek sağıma sonra
da iki günde bir, üç günde bir sağıma indirip ve sonra da tamamen sağmamak
gibi bir yöntem uygulanır. Bu hayvanların yemlerinin kısıtlanmasına kuru
dönemden 1-2 hafta önceden başlanmalıdır.
4.1.2-Kuru dönemde besleme nasıl olmalıdır?
Kuru dönemin ilk bir ayında yani doğuma bir ay kalana kadar ineklere
serbest olarak iyi kaliteli bir kuru ot ve günlük olarak ta 2-3 kg konsantre yem
yedirilmelidir. Eğer iyi kaliteli bir kuru ot yoksa ve kaba yem olarak sadece
saman veriliyorsa konsantre yem miktarı 4 kg’ a çıkarılmalıdır. Bu dönemde
verilecek konsantre yem eğer kaba yem legüminözlerden (yani yonca,fiğ kuru
otu gibi baklagillerde) biri ise herhangi bir iyi kaliteli tahıl kırması olabilir.
Kaba yem saman ise %16 ham proteinli bir fabrika yemi olabilir.
Doğuma 3-4 hafta kala,iyi kaliteli kaba yem yanı sıra verilen konsantre
yem miktarı yavaş yavaş artırılarak hayvanın 100 kg canlı ağırlığına 1 kg
düşecek miktara ulaştırılır. Bu miktar konsantre yem doğuma kadar devam
ettirilir. Bu dönemde verilecek konsantre yemin hayvanın doğumdan sonra
yiyeceği süt yemine ya da fabrika yemine benzer yapıda bir yem olması
önemlidir. Çünkü doğumdan önce işkembedeki mikro organizma topluluğunu
sağım döneminde verilecek konsantre yeme alıştırmak doğumdan sonra
hayvanın yem tüketiminin istenilen düzeye daha çabuk ulaşmasını sağlar. Bu
son dönemde ineklere, kalsiyum bakımından zengin konsantre yemler, yem
katkı maddeleri ve yonca gibi kalsiyumdan zengin kaba yemler verilmemelidir.
Aksi taktirde süt humması ya doğum felci de denilen hastalığa zemin
hazırlanmış olur.
4.1.3-Kuru dönemdeki ineklerin beslenmesinde nelere dikkat
edilmelidir?
1. Kuru dönemde verilecek kaba yemler olabildiğince kaliteli olmalıdır.
Çünkü ana karnındaki yavrunun gelişmesi nedeni ile işkembenin hacmi, dolayısı
ile yem alma kapasitesi daralmıştır ve bu nedenle kalitesiz kaba yemler
işkembede boşa yer kaplayarak hayvanın besin maddeleri bakımından eksik
kalmasına neden olabilir. Yine verilen kaba yemler patoz samanı gibi çok ince
kırılmış yemlerden oluşmamalıdır. İnce yemler hayvanların geviş getirmelerini
azaltır,dolayısıyla da tükürük salgısı azalmış olur. Bu durum ineklerde işkembe
asitliğinin artmasına ve yemlerden iyi yararlanılmamasına neden olur. Doğuma
3-4 hafta kala ise kalsiyum bakımından zengin baklagiller kaba yemleri yerine
iyi kaliteli çayır kuru otu ya da buğdaygiller kaba yemleri daha sağlıklı
olacaktır.
2. Silaj, pancar, domates ve elma posaları ile taze biçilmiş yeşil yemler
gibi fazla sulu yemler yedirilmemelidir. Yine işkembenin kapasitesinin azalmış
olması nedeni ile bu yemler fazla miktarda su kapsadığından hayvanlar
beslenme eksikliğine uğrayabilir.
3. Küflenmiş, kızışmış ve herhangi bir şekilde bozulmuş yemlerin
yedirilmesi yavru atmalara neden olabilir.
4. Kurudaki inekler mutlaka diğer ineklerden ayrılarak, ayrı bir beslenme
ve bakım programı uygulanmalıdır.
5. Kurudaki ineklerin aşırı beslenmeleri ve dolayısı ile yağlanmaları
kesinlikle önlenmelidir.
6. İneklerin önünde her zaman içebilecekleri şekilde su bulundurulmalıdır.
4.2-Laktasyondaki (sağım dönemindeki) ineklerin beslenmeleri.
İneklerin sağım dönemindeki beslenmeleri, süt verimi düzeyleri, kuru
madde tüketme kabiliyetleri ve canlı ağırlık kayıpları dikkate alınarak üç
döneme ayrılır. Bunları şöyle sıralayabiliriz .
1.Dönem: Doğumdan sonraki ilk 10 hafta
2.Dönem: Doğumdan sonraki 10-20. haftalar arası
3.Dönem: Doğumdan sonraki 20. haftadan kuruya çıkarılana kadar geçen
süre.
Laktasyon döneminin yukarıda belirtildiği gibi üç kısma ayrılmasına
neden olan değişimler hayvanın (a) süt veriminde, (b) yem tüketme
kabiliyetinde ve (c) canlı ağırlığında görülen değişikliklerdir. Doğumdan sonra
hayvanın süt verimi 8-10 hafta içerisinde en yüksek düzeye ulaşır.Buna karşın
ineğin yem tüketme kabiliyeti süt verimindeki artışı karşılayacak hızla
yükselemez ve hayvanın yem tüketimi en yüksek kapasiteye ancak doğumdan
sonraki 20. hafta civarlarında ulaşır. Bu nedenle laktasyonun ilk döneminde
yüksek verimli ineklerde özellikle enerji bakımından bir eksik beslenme söz
konusudur. Hayvan bu eksikliği kendi vücut yağlarından telafi eder. Dolayısıyla
da bir canlı ağırlık kaybı meydana gelir. Zaten yüksek verimli ineklerde
doğumdan sonraki ilk 2-3 aylık dönemde 60 kg civarında bir canlı ağırlık kaybı
olması normal karşılanır. Ancak bu kayıp daha fazla bir düzeyde meydana
gelmiş ve devam ediyorsa ciddi bir eksik beslenme sorunu var demektir. Şekil
6'da bir laktasyon döneminde meydana gelen bu değişiklikler grafiklerle
gösterilmektedir.
Şekil 6: Laktasyon döneminde süt verimi, yem tüketimi ve canlı ağırlıkta
görülen değişimler.
4.2.1-Birinci dönem (doğumdan sonraki ilk 10 hafta).
İneğin doğum yapmasını takiben başlayan sağımın bu ilk döneminde
uygulanacak bakım ve besleme uygulamaları, hayvandan bir sağım döneminde
toplam ne kadar süt alınabileceğini belirleyen başlıca etkendir.Bu dönemde iyi
bir bakım ve besleme uygulanması inekten bir sağım döneminde elde edilecek
toplam süt veriminin en yüksek düzeye çıkmasını sağlar. Bir ineğin verimliliğini
herhangi bir günde verdiği süt miktarı değil, ortalama 305 gün olarak kabul
edilen bir sağım döneminde elde edilen toplam süt verimi belirler.
Laktasyonun birinci döneminde süt verimini kısıtlayan en büyük problem,
hayvanın en yüksek süt verimi düzeyine bu dönemde ulaşmasına rağmen yem
tüketiminin yeterince artamamasıdır.Bu durum eğer bazı önlemler alınmazsa ve
ineğe yardımcı olacak tedbirler uygulanmazsa istenilen süt veriminin
alınamamasına ve bazı sağlık problemlerine yol açar. Bu nedenle şu kurallara
mutlaka dikkat edilmelidir :
1. Bu dönemde mutlaka ve mutlaka iyi kaliteli bir kaba yem
kullanılmalıdır. Eğer iyi kaliteli kaba yem olanakları kısıtlıysa kaliteli kaba
yemler hayvanların bu dönemleri için ayrılmalıdır.
2. Hayvana yedirilen günlük toplam yemin mümkünse yarısı fakat en az
% 40’ını kaba yem oluşturmalıdır. Bu oran kuru madde esasına göre
sağlanmalıdır. Silajların yaklaşık 3-4 kg’ ının 1 kg kuru yeme denk geldiği
hesaba katılmalıdır.
3. Yem tüketimini artırabilmek için eğer ayrı veriliyorsa konsantre yem
günde olabildiğince fazla sayıda öğüne bölünerek yedirilmelidir.
4. Kaba yemin en az yarısı 5 cm’ den daha uzun doğranmış olmalıdır. İnce
kıyılmış mısır silajı,pancar posası,domates ve elma posaları gibi ince ve lif
bakımından zayıf uzunluğa sahip yemlerin kaba kıyılmış 3-4 kg kuru otlarla
karıştırılarak verilmesi hem sindirilebilirliği artırır hem de hayvanın asidozis,
mide dönmesi,ayak hastalıkları gibi bozukluklardan korunmasına yardımcı olur.
5.Günlük süt verimi takip edilerek verilecek yem miktarı süt verimine
göre ayarlanmalıdır. Bu amaçla doğumu takiben ilk 8-10 günde konsantre yem
miktarı yavaş yavaş artırılarak 8-9 kg’ a çıkarılır.Daha sonra süt verimi arttıkça
konsantre yem miktarı da günde 500-750 g artırılır. Bu artış süt verimindeki
artış duruncaya kadar ve hayvanın gereksinimleri karşılanıncaya kadar devam
ettirilir.
6. Eğer imkan varsa kaba ve konsantre yem karıştırılarak birlikte
verilmelidir.
7. Yüksek süt veriminden doğan enerji ihtiyacını karşılayabilmek için
günlük olarak yeme hayvan başına 500 g kadar yağ ilave edilebilir. Verilecek
olan yağın doymuş yağlardan oluşması tavsiye edilir.
8. Hayvanların önünde her istedikleri zaman içebilecekleri şekilde içme
suyu bulundurulmalıdır.
9. Hazırlanan rasyon % 18-19 ham protein içermeli ve by-pass protein
düzeyi yüksek olmalıdır.
Bu dönemde aşağıdaki problemlerle karşılaşmak mümkündür.
Ketozis: Bu bozukluk yüksek süt verimine sahip ineklerin enerji bakımından
eksik beslemesi ve bunun sonucu da enerji eksikliğini telafi etmek amacı ile
vücuttaki yağların aşırı kullanılması sonucu meydana gelir. Hayvanların
doğumdan önce aşırı yağlandırılmaları hastalığı hazırlayıcı rol oynar. Bir
ahırdaki ineklerin tümüne verimine bakılmaksızın aynı miktarda yem verilmesi
durumu oluşturan başlıca etkendir. Bu şekilde besleme ineklerin doğuma yakın
süt verimlerinin aşırı düştüğü dönemde fazla yem almaları nedeni ile
yağlanmalarına , doğumdan sonra ise eksik beslenmelerine neden olmaktadır.
Bu nedenle ahırdaki ineklerin süt verimleri belirli aralıklarla tespit edilerek her
hayvan verimine göre farklı beslenmelidir. Ketozise yakalanan hayvanlarda süt
verimi hızlı bir şekilde azalır ve yem tüketimi düşer. Hastalığın ileri derecesinde
hayvanın aşırı sinirli, huzursuz olduğu dişlerini gıcırdattığı ve kalkmak
istemediği gözlenir. Nefesinde aseton kokusu hissedilir. Hastalık ölüme kadar
gidebilir. Hastalıktan korunmak için laktasyonun ilk dönemi için yukarıda
belirtilen kurallara dikkat edilmelidir. Türkiye’de ileri derecede olmasa da
doğumdan sonra süt veriminde hızlı düşüşle ve yem tüketiminde azalma ile
karakterize olan şekline oldukça yaygın şekilde rastlamaktadır. Bu nedenle bir
hayvandan bir laktasyon döneminde alınabilecek en yüksek toplam süt verimini
alabilmek için, bir ahırdaki hayvanların süt verimlerini takip ederek hayvanları
verimlerine göre ayrı miktarlarda yemle beslemek çok önemlidir.
Asidozis: Bu hastalık ineklerin doğumdan sonra süt verimlerinde meydana
gelen hızlı artış nedeni ile, yeterli alıştırma dönemi sağlanmadan, verilen
konsantre yemin hızla artırılmasından kaynaklanır. Bu nedenle günlük konsantre
yem artışları günde 500-750 g’ı geçmemelidir. Asidozisin diğer bir nedeni de
kaba yemin lifli yapısal kısmının yetersiz olmasıdır. Bu durum göz önüne
alınarak verilecek kaba yemin yarısının 5 cm’den uzun kıyılmış olması
sağlanmalıdır. Patoz samanı gibi ince kıyılmış kuru otlar,ince kıyılmış mısır
silajı, pancar ve domates posası gibi yapısal bakımdan zayıf olan kaba yemler
geviş getirme ve tükürük salgılanmasını yeteri derecede uyarmadıkları için
klinik veya hafif asidozis oluşumuna neden olurlar. Bu hastalıkta sindirim
sistemi bozulur,ishal, işkembede şişkinlik, yem tüketimi ve süt veriminde
azalma görülür. Hayvanlar ayak hastalıklarına yatkındır. Bu gibi yapısal
bakımdan fakir yemlerin bir miktar kaba kıyılmış kuru ot veya samanla
karıştırılarak verilmesi önleyici tedbir olarak düşünülmelidir.
Süt humması (hipo kalsemi): Daha çok üçüncü sağım dönemini aşmış
yüksek verimli ineklerde, doğumdan sonraki ilk dönemde ağız sütü ve süt ile
fazla miktarda kalsiyum harcanması sonucu meydana gelen ve hayvanın
doğumdan sonra yatıp kalkamaması ile görülen bir hastalıktır. Kuru dönemin
sonlarına doğru hayvanlara yüksek miktarda kalsiyum verilmesi, ve doğumdan
sonra da kalsiyum bakımından eksik besleme hastalığın hazırlayıcı
sebeplerindendir.
Mide dönmesi: Daha çok yetersiz ya da yapısal bakımdan zayıf kaba yem
yedirilmesi sonucu oluşan sığırların son kısımdaki midelerinin (abomasum)
dönmesi ya da yer değiştirmesi ile karakterize bir hastalıktır. İştah kaybı, süt
veriminde düşüklük, sindirim sisteminin hareketlerinin durması görülen başlıca
belirtileridir. Otların taze olduğu dönemde meraya çıkarılan hayvanlarda başka
kaba yem verilmemesi de sebep olabilir. Bu gibi merada otlayan hayvanlara
mera dönüşü kaba kıyılmış kuru otlar verilmelidir. Veteriner hekim kontrolü ile
teşhis konulur. Tedavi edilemezse zehirlenme sonucu ölüme kadar ilerleyen bir
hastalıktır.
4.2.2-İkinci dönem (doğumdan sonraki 10-20. haftalar arası).
İkinci dönem süt verimindeki artışın duraklayıp yavaş yavaş azalmaya
başladığı dönemdir. Bu dönemdeki azalmanın olabildiğince yavaş olması sağım
dönemindeki toplam süt verimini etkileyen en önemli faktörlerden biridir.
Bunun başarılabilmesi de büyük ölçüde ilk dönemde iyi bir bakım ve besleme
uygulanmasına bağlıdır. Tabi aynı bilinçli uygulama ikinci dönemde de devam
ettirilmelidir. Laktasyonun ikinci döneminde de kaba yemin mümkün olduğu
kadar kaliteli olması ve süt veriminin takip edilerek süt verimine göre rasyon
düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu dönem birinci döneme göre daha
kolay bir dönemdir. Çünkü süt verimi yüksek olsa da hayvanın yem tüketimi de
yükselmiştir, böylece ineğin enerji ve besin maddeleri gereksinimi rahatlıkla
karşılanabilir.
Laktasyonun bu döneminde de ilk dönemdeki kurallara dikkat etmek gerekir
ve dikkat edilmediği takdirde aynı beslenme bozukları oluşabilir.
4.2.3- Üçüncü dönem (doğumdan sonraki 20. haftadan kuruya çıkıncaya
kadar geçen dönem).
Laktasyonun üçüncü dönemi hayvanın bakım ve beslenmesinin en kolay
yürütülebildiği dönemdir. Çünkü yem tüketimi artık belirli bir düzeyin
üzerindedir ve süt verimi hızla azalmaktadır. Bu dönemdeki problem hayvanın
besin maddesi ve enerji gereksinimlerinin karşılanamaması değil çok hayvanın
aşırı beslenmesi ve yağlandırılmasıdır. Bu nedenle ineğin süt verimi çok iyi
takip edilmeli ve süt verimi azaldıkça verilen yem miktarı da azaltılmalıdır. Eğer
bu azaltma yapılmazsa hayvan aşırı yağlanır. Bunu sonucu olarak ta güç doğum,
ketozis, sonraki laktasyon döneminde verim düşüklüğü döl tutmama gibi
bozukluklar meydana gelir.
5. BÖLÜM
YEMLEME METODLARI
Süt sığırlarının yemlenmesinde kaba ve konsantre yemlerin veriliş şekline,
verildiği yere göre farklı isimlerle anılan metotlar uygulanır. Bunlardan en çok
uygulanılanları aşağıda anlatılmaktadır.
5.1-Barınakta Yemleme: Bu yemleme sistemi yemin tümünün ya da
konsantre
kısmının barınakta verildiği yemleme şeklidir. Bu sistemin
dezavantajları tozuma, yemleme ekipmanlarının pahalılığı, konsantre yem belirli
bir sürede veriliyorsa tüketiminin düşmesi, iyi havalandırılmayan barınaklarda
yem tüketiminin olumsuz etkilenmesidir. Eğer bağlı sistem ve bireysel besleme
uygulanmıyorsa ineklerin yem tüketimlerinin kontrolü zordur. Bu durum
dengesiz beslenme ve ekonomik kayba neden olacaktır. Türkiye’de küçük aile
işletmelerinin çoğunda barınakta yemleme uygulanmaktadır. Bu işletmelerin
çoğunda da barınaklarda verime göre farklı yemleme olanakları bulunmadığı
gibi havasız ortam ve diğer problemler nedeni ile yem tüketimi ve süt veriminde
düşüklüğe neden olmaktadır. Ancak modern sistemlerde barınaklar hayvanların
verimlerine göre farklı beslendikleri bilgisayarlı sistemler ya da verime göre
gruplandırma olanakları bulunmaktadır.
5.2- Bilgisayarlı sistemler ile besleme: Son yıllarda bilgisayarlı yemleme
cihazları hızla çiftlik ekipmanları arasına girmiştir. Sağım ünitesi ile kombine
edilen bu yemleme sisteminde her inek için ihtiyacına göre yem miktarı
belirlenir ve konsantre yem 24 saat içerisinde küçük parçalara bölünmüş öğünler
halinde hayvanlara bilgisayarlı yemlik cihazları ile yedirilir. Aynı uygulama
grup bölmelerinin mümkün olduğu işletmelerde grup yemliklerine de
uygulanabilir. İşçilik maliyetini düşürmesi bu sistemin avantajlarından biridir.
Ayrıca bir günde verilecek toplam yemin daha fazla öğüne bölünmesi ile bir
öğünde yedirilen yem miktarının azalması işkembedeki asitlik derecesindeki
dalgalanmaları azaltır. Böylece de hem yemlerin sindirilebilirliği artar hem de
işkembede sindirimi yapan mikro organizmalar için sağlıklı bir işkembe ortamı
oluşturulmuş olur. Bu hem yemden daha iyi faydalanmayı hem de süt verimi ve
yağında artış elde edilmesini sağlar. Büyük avantajları olan bu sistemin başlıca
dezavantajları programın dikkatli bir yönetim gerektirmesi,kaba yemin kalite ve
miktarının belirlenmesinin daha zor olması ve zaman zaman hayvanların
konsantre yemi kaba yeme tercih etmesidir. Şekil 7’de bilgisayarlı bir yemlik
görülmektedir.
Şekil 7: Bilgisayarlı sistemde bir otomatik yemlik.
5.3-Komple karma rasyon ile besleme: Bu yemleme şeklinde konsantre
yemler silaj ve diğer kuru kaba yemlerle karıştırılarak birlikte yedirilir.
Genellikle bu sistemde barınak dışında yemleme yapılır. Bu metot analiz edilen
yemlerin uygun oranlarda yedirilmesini sağladığı ve böylece yemlerin besin
maddeleri bakımından birbirini tamamlamasını mümkün kıldığı için tercih
edilen bir programdır. Bu sistemin avantajları (a) grup beslemede ekstra yem
gereksinimi olan ineklerin fazladan yem yiyebilmelerini daha az gereksinimi
olanların ise az tüketmelerini sağlayabilir. (b) uygun kaba / konsantre yem
oranının yedirilmesini garanti eder (c) süt verimi ve süt yağındaki dalgalanmalar
minimuma iner (d) yem tüketimi ve ekonomisinin daha kolay ve doğru
yapılmasını sağlar. Bu beslenme sisteminin diğer avantajlarını şöyle
sıralayabiliriz:
1-Süt veriminde artış sağlayabilir: Çok sayıda araştırma bu sistemin
toplam süt verimini % 8-10 oranında artırdığını göstermiştir. Araştırmacılar bu
artışı mevcut yemleme programlarındaki bazı problemlerin düzeltilmiş olmasına
bağlamaktadırlar. Bunlara besin maddesi seçiminin önlenmesi, lezzetsiz
yemlerin gizlenebilmesi ve yem tüketiminin artması, rasyon formülasyonunun
daha rasyonel yapılabilmesi ve rasyonun standardize olması örnek olarak
verilebilir.
2-Yem maliyetini azaltır: Daha ucuz fakat lezzetsizliği nedeniyle
rasyona fazla giremeyen yem maddelerinin ekonomi sağlayacak düzeyde
rasyona girmesi sağlanabilir. Yem artıkları azalır. Büyük sürülerde farklı kaba
yemler ve konsantre yemler ile verim düzeyine göre daha ucuz rasyonlar
oluşturulabilir.
3-Süt yağ oranını iyileştirir: Araştırmalar komple karma rasyon ile
beslenen sürülerdeki ineklerin bir günde 8 - 10 öğün oluşturarak yem yediklerini
göstermektedir. Bu durum kaba yemlerin sürekli bir tampon etkisi yapmasını
sağlayarak işkembedeki asitlik derecesinin gün içinde dalgalanmasını önler.
Böylece süt yağ oranında % 0.1-0.2 oranları arasında artış meydana
gelmektedir.
4-Metabolik bozukluklarda azalma görülür:
Rasyon iyi formüle
edilmişse hayvanların kaba yeme oranla fazla miktarda tane yem tüketmeleri
önlenmiş olmaktadır. Asidozis, ketozis, mide dönmesi gibi bozukluklar azalır ve
kuru madde tüketiminde artış görülür bunlar da döl verimine olumlu etki yapar.
5-İşçilik maliyeti azalır: Eğer iyi bir ekipman ile komple karma
yemleme uygulanıyorsa diğer sistemlere göre günde 1-2 saat işgücü tasarrufu
sağlanır.
5.4-Komple karma rasyonun aşağıdaki gibi bazı dezavantajları da
bulunmaktadır:
1-Balyalanmış yemlerin kullanım zorluğu: Doğranmamış uzun
saplardan oluşan balyalanmış kuru otlar eğer karıştırılmadan önce
doğranmazlarsa iyi bir karışım elde edilemez.
2-Ekipman maliyeti: İyi bir karma yemleme sistemi uygulanabilmesi
için yemin alınması, tartılması ve karıştırılmasını sağlayan cihazlar
gerekmektedir. Günümüzde bu işlemlerin çoğunu bir arada yapan cihazlar da
geliştirilmiştir.
3-İyi bir rasyon formülasyonu gerektirir: Hayvanların tüm
gereksinimlerinin rasyon içinde yer alması gerektiğinden rasyonun iyi formüle
edilmesi gerekmektedir.
5.5-Grup yemlemesi: Büyük işletmelerde yüzleri hatta binleri bulan
sayıda laktasyon döneminde inek olabilmektedir. Bu işletmelerde hayvanların
bireysel olarak yemlenmeleri oldukça külfetli olacağından, iş gücü ve bir çok
açıdan maliyeti azaltan grup yemlemesi uygulanmaktadır.
Grup yemlemesine karar verdikleri zaman, yetiştiricilerin önce hayvanları
ayıracakları grup sayısını belirlemeleri gerekir. Buna karar verirken de şu
soruları sormaları gerekir : (1) Sürü büyüklüğü ; (2) Kullanılabilecek yemlerin
özellikleri ve maliyeti ; (3) Mevcut barınak, yemleme ve sağım sistemlerinin
özellikleri.; (4) Uygulanacak metodun ekonomik profili.
Sağmal inek sayısı 250 den fazla olan büyük sürülerde genellikle 5 grup
oluşturulur :
1-Yüksek verimli inekler: Günlük süt verimi yaklaşık 35-45 lt olanlar .
2- Orta düzeyde verimi olanlar: Günlük süt verimi yaklaşık 25-35 lt
olanlar.
3- Düşük verimli inekler: Günlük süt verimi yaklaşık 20-25 lt olanlar.
4- Kuruya çıkmak üzere olanlar: 10-20 kg süt verimi olanlar.
5- İlk doğumunu yapacak olan düveler ve kurudaki inekler.
Bu grupların belirlenmesinde toplam sürüdeki verim durumu dikkate
alınarak grupların verim düzeyleri belirlenebilir.Yukarıdaki gruplardaki verilen
düzeyler sürünün durumuna göre daha yüksek ya da alçak olarak düzenlenebilir.
Çok büyük sürülerde eğer olanaklar uygunsa daha fazla sayıda grup
sayısı oluşturulması beslemenin daha dengeli yapılmasını sağlayacaktır.
Hayvanların sosyal davranışları ve yemleme ilkeleri gereği bir grupta 100
inekten fazla olmaması önerilmektedir. Bu sistem içerisinde hayvanlarda
genellikle en çok iki grup değiştirme yapılır. Çoğu durumda da bir değiştirme
yapılır. Gruplarda ortalama gereksinimlere göre yemleme yapılır. Yüksek
verimli grupların rasyonları en kaliteli yemler ile hazırlanırken,orta düzeydeki
grubun rasyonları daha ekonomik yemler ile yüksek süt yağı, istenilen laktasyon
seyri ve işkembe fonksiyonları ön planda tutularak hazırlanır. Düşük verimli
olanların rasyonları orta düzeydekilerin rasyonlarına benzer ilkeler ile
oluşturulabilir ancak bu grupta aşırı yağlanmayı önlemek amacıyla egzersiz
olanakları sağlanmalıdır.
Grup yemlemede görülen en önemli problemlerden biri gruba yeni gelen
ineğin davranış adaptasyonunda ve gruba uyumda güçlük çekmesidir. Bu
sorunun çözümünde aynı anda birkaç ineğin gruba katılması ya da gruba
katmanın yemlemeden hemen önce yapılmasının yardımcı olacağı
bildirilmektedir.
Grup yemlemesi uygulandığında sağım odasında tane yem ya da
konsantre yem yedirilmesi nadiren uygulanır. Bu tür yemler daha çok ortak
yemliklerde yedirilir. Bu uygulama hayvanların kuru madde tüketimlerini de
teşvik eder. Son zamanlarda grup yemlemesinde genellikle komple karışım
yedirilmektedir. Yani, konsantre yemler ve kaba yemlerin tamamı bir mikser ile
karıştırılarak aynı anda yemliklere dökülmektedir. Bu uygulama hem işçilik
tasarrufu sağlamakta hem de işkembe fonksiyonları bakımından daha sağlıklı bir
kompozisyon oluşturmaktadır. Grup yemlemesinde ortalama 30 kg süt
verenlerin rasyonları 5-7 kg daha fazla süt verimine göre, ortalama 20 kg süt
verenlerinki 2.5-3.0 kg daha fazla süt verimine göre, ortalama 10 kg civarında
verenlerinki ise 10 süt verimine göre hesaplanır. İneklerin içerisinde
ortalamadan biraz daha yüksek verenlerin yem tüketimi de biraz daha fazla
olduğundan yem tüketimi grup içerisinde düzenlenmiş olur.
6. BÖLÜM
SÜTÜN YAĞ ORANINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
6.1-Sütün üretimi.
Süt meme dokularında bulunan süt keseciklerinde üretilir (şekil 8). Süt
keseciklerinin etrafında bulunan kan damarlarındaki kandan sağlanan maddeler
kullanılarak sütün proteini, yağı ve şekeri oluşturulur. Ayrıca vitaminler ve
mineraller de kan dolaşımından süte alınır. Üretilen süt süt keseciklerinden
kanallar vasıtası ile sütün bölmelerinde bulunan boşluklarda toplanır ve sağım
ile buradan alınır. Sütün içinde bulunan besin maddelerinin kaynağı aşağıdaki
gibidir.
Şekil 8: Meme dokusunun şematik görünümü.
Süt şekeri: Kandaki glikoz (Kan şekeri).
Süt yağı: Yarısı rumende üretilen başta asetik asit olmak üzere asetik ve
bütirik asitler, diğer yarısı da bağırsaklardan emilen yağlar.
Süt proteini: Kanda bulunan ve proteinlerin yapı taşı olan aminoasitler.
Mineral ve vitaminler: Kandaki mineral ve vitaminler.
6.2-Sütün yağ oranını etkileyen faktörler.
Sütün yağ oranını etkileyen faktörleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
1-Besleme ile ilgili faktörler.
2-Laktasyon dönemi.
3-Mevsim.
4-Hava sıcaklığı.
5-Irk.
6.2.1-Besleme ile ilgili faktörler.
Çok sayıda araştırma, normal oranlarda süt yağının üretilebilmesi için
işkembede yemlerin sindirilmesi sonucu meydana gelen uçucu yağ asitlerinin %
65’inin asetik asit, %20’sinin propiyonik asit ve % 15’ inin bütirik asitten
oluşması gerektiğini ortaya koymuştur. Bunların içinde süt yağının memede
üretilmesinde başlıca asetik asit kullanılır. Çok az miktarda da bütirik asit
kullanılmaktadır. İşkembede üretilen asetik asit miktarının çok olması süt
yağının da istenilen düzeyde olmasını sağlar.İşkembedeki uçucu yağ asitleri
kompozisyonu ise rasyonun bileşimi, yemlerin fiziksel şekli gibi aşağıda
gösterilen yemle ilgili daha bir çok faktörden etkilenmektedir.
Kaba ve konsantre yem oranı: Genel bir kural olarak, kabul edilebilir
düzeylerde süt yağ oranını elde edebilmek için rasyonun % 50 veya daha
fazlasının kaba yemlerden oluşması gerektiği ve yine rasyonda en azından % 17
oranında ham selüloz bulunması gerektiği bildirilmektedir. % 60 –65 oranında
kaba yem veya % 17-20 oranında ham selüloz içeren bir rasyonla hayvanın
genetik kabiliyetinin üst sınırına yakın düzeyde süt yağı elde edilmesinin
mümkün olacağı iddia edilmektedir.
Konsantre yemin öğütülmesi: Çok ince öğütülmüş ya da çok ince
öğütülerek peletlenmiş konsantre yemleri yiyen ineklerin süt yağı oranlarının,
taneleri kabaca kırılarak veya ezme haline getirilerek hazırlanmış konsantre
yemleri yiyen ineklerinkine göre daha düşük olduğu belirlenmiştir. Serbest
yemleme sistemlerinde peletlenmiş yemlerin sıkıştırma özelliği sayesinde
hayvanlar kaba yeme oranla daha fazla tane yem tüketmekte bu nedenle de süt
yağında bir azalma meydana gelebilmektedir.
Kaba yemlerin öğütülmesi ya da peletlenmesi: Kuru otların peletleme ya
da herhangi bir nedenle çok ince doğranması, ve yine silajların çok ince kıyılmış
materyallerden hazırlanması, kaba yemlerin işkembeden geçiş hızını çok
artırması ve sindirimlerinin düşmesi nedeniyle süt yağ oranı üzerine olumsuz
etki yapmaktadır.
Selüloz düzeyi: Rasyonun tavsiye edilen minimum selüloz düzeyi % 17’
dir. Bu oranda ham selüloz düzeyini sağlayabilmek için rasyonun kuru
maddesinin en az 7,5 kg ya da hayvanın canlı ağırlığının % 1,0 – 1,5’i oranında
kaba yem içermesi gerekir. Süt yağına sadece selüloz miktarı etkili olmaz.
Rasyondaki kaba yemin kuru madde bazında en az üçte birinin biçilme uzunluğu
5 cm’den fazla olmalıdır.
Konsantre yemin kompozisyonu: Konsantre yemde tane mısırın oranı %
50’yi toplam rasyonda ise kuru madde bazında % 35’i geçmemesi gerekir. Soya
işleme tesisleri ve trunçgiller posaları süt yağının artmasını teşvik eder. Tahıl
karışımındaki buğday miktarı ise % 25 ile sınırlandırılmalıdır. Mevcut bilgiler
ışığında işkembenin normal fonksiyonlarını sürdürebilmesi için kolay eriyebilen
karbonhidratların oranının rasyonda % 35’i geçmemesi önerilmektedir.
Yemleme sıklığı: Yemlemenin sık yapılması işkembe şartlarının daha
değişmez kalmasını sağlar. Bu nedenle komple karma yemle hayvanın sürekli
yiyebileceği şekilde yemleme yapılması süt verimi ve bileşimine olumlu katkıda
bulunur.
Tampon etkili yem katkıları: Sodyum bikarbonat ve magnezyum oksit
gibi yem katkı maddeleri süt yağında artışa neden olur. Ancak bunların etkileri
yeterli kaba yem verildiği ve süt yağını etkileyen çok ekstra durumların
olmadığı zamanlar görülür.
Yeşil çayır ve merada otlatma ya da biçilmiş taze yeşil yem yedirilmesi:
Bu gibi kaba yemleri alan ineklerde kaba yemdeki selüloz oranının düşük olması
ve aynı zamanda da süt veriminde görülen artış nedeniyle süt yağında azalma
görülür. Bu nedenle meraya çıkan hayvanlara kuru kaba yemler ile takviye
yapmak gerekir.
Doymamış yağların ve by-pass yağların yedirilmesi: Özellikle doymamış
yağlar işkembedeki sindirimde önemli ölçüde değişikliğe neden olarak süt
yağını düşürür. Rasyondaki toplam yağ kapsamı % 6-7’ yi geçmemelidir. Buna
karşın don yağı, bay-pass yağlar ve kırılmamış bütün pamuk tohumu süt yağında
artışa neden olacaktır. Bütün pamuk tohumu ya da tam yağlı soyanın süt yağına
olumsuz etkisini önlemek için günde hayvan başına 2.5-3.0 kg’ dan fazla
verilmemelidir.
Yemdeki protein düzeyi: Toplam rasyonda ham protein oranının % 15 ve
üzerinde olmasının süt verimi ve süt yağ oranı üzerine olumlu etkide bulunduğu
bildirilmektedir.
6.2.2-Laktasyon dönemi.
Laktasyonun ilk döneminde yüksek süt verimine karşın düşük yağ oranı
görülür, son döneminde ise süt verimi azalır ancak yağ oranı yükselir. İlk
dönemde oransal olarak daha düşük görülmesine rağmen süt veriminin
yüksekliği göz önüne alınırsa hayvanın ürettiği yağ miktarı daha fazladır.
6.2.3-Mevsim.
Mevsime göre sürülerde süt yağında değişiklikler görülür. Genellikle
ilkbahar ve yaz aylarında süt yağ oranında azalma , sonbahar ve kış aylarında
ise artış görülür. Bunun sebebi ilkbahar ve yaz aylarında hayvanların daha çok
su oranı yüksek fakat yapısal karbonhidrat ve kuru madde oranı düşük olan kaba
yemler ile beslenmeleridir. Taze çayır ve mera otları ile yeşil biçilmiş otları
bunlara örnek verebiliriz. Kış döneminde ise daha çok kuru ota dayalı bir kaba
yem programı uygulanmaktadır.
6.2.4-Hava sıcaklığının etkisi.
Hava sıcaklığının
yüksek
olduğu
zamanlar
sütün
yağ
oranının düştüğü soğuk günlerde ise yükseldiği görülmektedir. Buna neden
olarak hava sıcaklığının düşük olduğu dönemlerde hayvanların daha fazla kaba
yem tüketmesi gösterilmektedir.
6.2.5-Irk farklılığı.
Irklar
arasında
süt
yağ oranları
bakımından önemli
farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılık aşağıdaki tabloda görülmektedir.
Tablo 2: Bazı ırkların ortalama süt verimleri (kg) ve yağ oranları (%).
Irklar
Süt Verimi
Yağ oranı
Ayrshire
13,9
3,93
Guernsey
12,7
4,54
Holstein
18,2
3,66
Jersey
12,4
4,76
Brownn Swiss
14,5
4,02
Sütçü Shortorn
13,5
3,68
Amerika Süt Sığırı Yetiştiriciler Birliği Sürü Ortalaması, 1991.
.
7. BÖLÜM
DÜŞÜK SÜT VERİMİ İLE İLGİLİ BAZI PROBLEMLER
7.1-Sürüde verim tahmini.
Bir süt sığırı sürüsünde aşağıdaki bilgiler kullanılarak süt veriminin normal
düzeyde olup olmadığı hakkında fikir edinilebilir.Süt veriminin en yüksek
düzeye ulaştığı noktaya pik noktası denir :
A-Bir holştayn sürüsünde laktasyondaki ineklerin günlük süt verimi
ortalaması iyi bir besleme ve bakım koşulları ile %4 yağa göre düzenlenmiş
şekilde 25-30 kg arasında olmalıdır. Bu miktar çok özenli besleme ve bakım
uygulanarak 30-35 kg arasında bir düzeye çıkartılabilir.
B-İneklerin süt verimlerinin en yüksek düzeye ulaştıklarında elde edilen süt
miktarı (pik düzeyi) ilk doğumu yapanlarda sürü ortalamasından 3-6 kg, ikinci
ve daha sonraki doğumunu yapanlarda ise 6-15 kg arasında daha fazla olmalıdır.
Çoğu düve doğumdan sonraki 5-10. haftalar arasında pik düzeyi yakalarlar.
C-Çoğu ineklerde süt verimi pike ulaştıktan sonra her ay yaklaşık %10-15
azalma gösterir. Bakım ve beslemenin iyi olması azalmayı yavaşlatır.
Laktasyonun sonlarına doğru azalma oranı ayda %12-23 arasına çıkar.
D-Normal bir laktasyon uzunluğu 290-310 gün arasındadır. Bu süre ortalama
296 gündür. Laktasyon süresi 270 günden az olduğunda kısa laktasyon olarak
adlandırılır.
7.2-Laktasyon pikinin düşük olması.
A-Sürüde laktasyon piki ortalaması düşükse ilk önce sürü mastitis (meme
iltihaplanması) bakımından gözden geçirilmelidir. Bu amaçla:
1.Mastitis testleri yapılmalıdır.
2.Bütün sürüde yapılan mastitis testinde pozitif sonuç çıkan hayvan sayısı
sürünün % 10’unu aşmamalıdır.
B-Laktasyonun başlangıcında yeterli konsantre yem tüketimine
ulaşılamaması laktasyon pikinin düşük seyretmesine yol açar. Buzağılamadan
sonraki 2-3 hafta içerisinde hayvanın tükettiği konsantre yem miktarı tedricen
arttırılarak canlı ağırlığın %1’inden %2’sine çıkarılmalıdır.
C-Kuru dönem beslemesindeki aksaklıklar ile laktasyon başlangıcındaki
aksaklıklar incelenmelidir. Özellikle de doğumdan önce ve laktasyonun erken
döneminde kötü kaliteli kaba yem yedirilmesi pike ulaşmayı ve pik düzeydeki
verimin uzun sürmesini engeller. Bu durumda ketozis, asidozis, mastitis ve
metritis (döl yatağı iltihaplanması) gibi bozukluklar görülebilir.
D-Doğumdan sonra kondisyonun aşırı düşmesi ayak hastalıklarından akciğer
hastalıklarına kadar bir çok hastalığa neden olur. Özellikle tek düze yemleme
yapılan yani hayvanların verimlerine göre yemlenmediği ahırlarda, ketozis ve
aşırı kondisyon düşüklükleri sonucu hayvanın pik düzeye ulaşamaması ve ani
verim kayıplarına sık rastlanılmaktadır.
E-Yeterli miktar ve nitelikte kaba yem alınmaması süt pikine ulaşılmamasına
neden olur. Hayvan canlı ağırlığının en az %1.4’ ü kadar yem tüketmelidir.
F-Rasyonun herhangi bir besin maddesince dengesiz ya da yetersiz olması
pik düzeye ulaşamamayı sağlar.
G-Hayvanların doğumdan önce aşırı yağlanmaları doğumla ilgili bazı
zorluklara ve birçok metabolik komplikasyonlara yol açabilir.
H-Suyun yeterli miktar, şekil ve kalitede verilmemesi
I-Serbest dolaşım sistemlerinde sürünün belirli bir alanda aşırı kalabalık
olması
J-Kuru dönem süresindeki aksaklıklar
7.3-Süt veriminde aşırı ya da ani düşme.
A-Süt veriminde görülen ani ve aşırı düşmelerin en yaygın sorumlusu
mastitistir. Bunun dışındaki faktörlere bağlı düşüşler biraz daha yavaş olurlar.
Ani düşüşler daha çok mastitis ya da diğer bazı sağlık problemlerini akla getirir.
B-Zehirli yabani bitki ve tohumların yenmesi, küfler ya da diğer
zehirlenmeler yem tüketiminde ciddi ve çabuk bir azalmaya ve dolayısıyla süt
veriminde hızlı bir düşüşe neden olur.
C-Konsantre yemin alıştırma uygulamaksızın aşırı miktarlarda yedirilmesi,
yağ, nişasta ya da yapısal olmayan (melas gibi) diğer karbonhidratların fazla
yedirilmesi işkembe işlevlerini bozar. Konsantre yem hayvanın canlı ağırlığın
%2.5' unu geçmemelidir. Toplam rasyonun laktasyon pikinde %55-60, vasat
verim düzeyinde (35lt’nin altında) %40-50’den fazlasını konsantre yem
oluşturmamalıdır.
D-Rasyon dengesizliği ya da eksikliği aşırı verim düşüklüğüne neden
olabilir. Bu bakımdan rasyon değerlendirilmelidir.
F-Enfeksiyöz hastalıklar ani süt verimi düşüklüğüne neden olur. Bu
bakımdan hayvanlar gözden geçirilmelidir.
G-Tek düze yem verilen hayvanların verimine göre ayrılmadığı ahırlarda
ketozis gelişmiş olabilir.
H-Su yeterli ve sağlıklı olarak verilmiyor olabilir.
I-Aşırı hava sıcaklığı ve yüksek nem oranı yem tüketimi ve dolayısıyla süt
verimini baskılamış olabilir.
J-İlkbahar aylarında hayvan meraya ilk çıktığında kaba yem olarak kuru ot
ya da saman tamamen kesildiğinde geviş getirme durduğundan meydana
gelebilir. Süt verimi ve süt yağında ani düşüş görülür.
7.4-Laktasyon döneminin kısa sürmesi.
A-Hayvanların aşırı beslenmesi sonucu aşırı kondisyona sahip olmaları ve
yağlanmaları.
B-Özellikle enerji başta olmak üzere yetersiz beslenme.
C-Sağım tekniğindeki bozukluklar laktasyon döneminin kısa oluşuna ve
yeterli pik düzeyine ulaşılamamaya neden olur. Hayvan sağım ünitesine
girdiğinde ve sağıma hazırlandığında 0.5-2 dk içinde sağım başlamalıdır. Aşırı
kalabalık bekleme bölmeleri olumsuz etki yapar.
D-Mastitis laktasyon dönemini kısaltır.
E-Sağım sırasındaki müdahaleler (enjeksiyon vs.)
F-Kalıtsal etkiler.
8. BÖLÜM
SÜT SIĞIRLARINDA DENGELİ
BİR RASYONUN TEMEL
İLKELERİ
Hayvanın bir günde yiyebileceği yemin tüm besin maddeleri ve enerji
gereksinimlerini karşılayabilecek şekilde formüle edilmesine rasyon hazırlama
denir. Bu şekilde hazırlanan ve bir hayvanın 24 saatlik bir dönemde tüm
gereksinimlerini karşılayan yem maddeleri ve katkı maddeleri karışımına da
rasyon adı verilir.
Süt sığırları genellikle ekonomik bakımdan kaba yeme dayalı beslenmeye
çalışılır. Kaba yemler ise besin maddeleri bakımından fakirdirler ve eksiklikleri
konsantre yemlerle tamamlanmak zorundadır. Ancak süt sığırlarının besin
maddesi gereksinimlerinin bir çok faktöre göre değişiyor olması, yem
maddelerinin ise besin maddeleri kapsamları ve çeşitli özellikleri bakımından
çok değişiklik gösterebilmeleri rasyon dengelenmesini zorlaştırmakta ve bazı
temel bilgileri zorunlu hale getirmektedir.
8.1-Dengeli bir rasyonun önemi.
Eğer rasyon iyi bir şekilde dengelenmemiş ise bu gibi rasyonlarla
beslenen inekler bazı besin maddelerini gereğinden fazla alıyor ya da yetersiz
alıyor olabilir. Bazı dengesizlikler ciddi sonuçlara yol açabilir ve düzeltilmezse
hızla ölüme yol açabilecek problemler dahi meydana getirebilir.
Örneğin buzağılama zamanı öncesi ve sonrası rasyondaki Ca
dengesizlikleri hipokalsemi (süt humması) hastalığına yol açabilir. Tedavi
edilmezse hayvan hızla ölüme gider. Bu hastalıkta ve diğer bazılarında belirgin
semptomlar dengesizliğin tanımlanmasını kolaylaştırır. Fakat bazı
dengesizlikleri saptamak zordur. Bu gibi rasyon hataları ya farkına varılmayan
verim kayıplarına ya da çok uzun süreler sonra ciddi sağlık problemlerine neden
olabilir. Dengesiz rasyonla beslenen sürülerdeki hayvanlar hiç bir zaman genetik
kabiliyetlerinin sahip olduğu verim özelliklerini gösteremez. İneklerin genetik
kabiliyetleri arttıkça rasyon dengesizliklerine daha hassas duruma gelirler. Çoğu
zaman rasyon hataları önemli bir hastalığa yol açmasa da oluşturduğu ekonomik
kayıp büyüktür.
8.2-İyi bir rasyonun kriterleri.
Yem maddeleri ineklerin gereksinim duyduğu besin maddelerini kapsar.
İneklerin besin maddesi ve enerji gereksinimleri ise hayvanın yaşama payı, ilk
defa doğuruyorsa büyüme, gebelik ve süt verimi gereksinimlerinin toplamından
oluşur.
Bir süt sığırının gereksinimlerini karşılayan rasyon şu özelliklere sahip
olmalıdır :
1-Hayvanın gereksinim duyduğu miktarlarda aşağıdaki besin maddelerini
içermelidir.
a) Su (içme suyu).
b) Enerji kaynakları:
-Uzun lifli karbonhidratlar (geviş getirmeyi uyarırlar ve sindirim
kanalından geçişi düzenlerler).
-Lifsiz karbonhidratlar (nişasta ve şeker gibi kolay eriyebilir enerji
konsantreleri).
-Yağlar (bazı özel durumlarda ekonomik amaçla ya da enerji
gereksinimini karşılamak üzere rasyona katılır). Esansiyel yağ asitleri
kaynağıdırlar.
c) Ham protein:
-İşkembede parçalanan proteinler.
-İşkembede parçalanmayan proteinler.
-Protein yapısında olmayan azotlu bileşikler.
d) Mineraller:
-Makro mineraller.
-Mikro mineraller.
e)Vitaminler.
2-Hayvanın yiyebileceği ve gereksinimleri karşılayabilecek kuru madde
miktarının tespit edilmelidir.
3-Hayvanın sağlığına zarar vermeyecek yem maddeleri seçilmelidir ya da
sağlığa zarar vermeyecek miktar sınırlamaları oluşturulmalıdır.
8.3-İnek hakkında bilinmesi gerekenler.
Rasyonu dengelemek ve hayvanı uygun bir şekilde besleyebilmek için
ineğin besin maddesi ve enerji gereksinimlerini bilmek gerekir. Gereksinimleri
belirleyen başlıca faktörler şunlardır :
1)Vücut ağırlığı.
2) Süt verimi.
3) Sütün yağ oranı.
4) İneğin laktasyonun hangi safhasında olduğu.
5) İneğin kaçıncı laktasyonda olduğu (24-26 aylık yaşta ilk doğumunu
yapmış olanların büyümeleri devam etmektedir).
Laktasyondaki ineklerin rasyonlarının doğru dengelenebilmesi ve
rasyonun yeterliliğinin takibi için hayvanların canlı ağırlıklarının bilinmesi ve
izlenmesi gerekir. Yaşama payı, besin maddeleri ve enerji gereksinimleri canlı
ağırlığa göre önemli farklılıklar gösterir. Diğer taraftan özellikle erken laktasyon
döneminde ineklerin canlı ağırlıkları takip edilmeli ve aşırı bir negatif enerji
dengesi oluşup oluşmadığı kontrol edilmelidir. Bu kontrol aynı zamanda
hazırlanan rasyonun bir çeşit sağlamasını yapmak gibi de ele alınmalıdır.
Hayvanın kondisyonu ile ilgili bu durum geliştirilen çeşitli vücut kondisyon
puanlamaları ile de yapılabilir.
İneklerin canlı ağırlıklarının saptanması için her zaman uygun tartım
cihazı bulunmayabilir. Bu durumda elastik olmayan bir mezura ile şekil 9’daki
gibi saptanan göğüs çevresi uzunluğu, tablo 3'teki değerler dikkate alınarak
hayvanın ağırlığının belirlenmesine yardımcı olur.
Şekil 9: Vücut ağırlığının saptanması amacıyla göğüs çevresinin ölçülmesi.
Tablo 3: Göğüs çevresi ölçümlerine göre vücut ağırlıkları.
Tablo 4'te ise hayvanın canlı ağırlığına ve sütün yağ oranına göre besin
maddeleri gereksinmeleri görülmektedir.
8.4-Yem hakkında bilinmesi gerekenler.
Rasyonda yer alacak bütün yemler ile ilgili olarak aşağıdakilerin bilinmesi
önemlidir.
8.5-Yemin kuru madde kapsamı.
Yemin kuru madde kapsamı bir taraftan o yemin besin maddesi ve enerji
yoğunluğu hakkında bilgi verirken diğer taraftan rasyonda ne kadar yer
alabileceği konusunda da fikir sahibi olmamızı sağlar. Örneğin yaş şeker pancarı
posasını ele alırsak kuru madde kapsamı %10’a kadar düşebileceğinden, besin
maddeleri ve enerji kapsamının kuru madde esasına göre orta derecede, fakat
doğal halde ise oldukça düşük olduğu görülecektir. Bu durumda eğer yüksek
verimli bir ineğin gereksinimlerinin önemli bir kısmı bu yem maddelerinden
karşılanmaya kalkışıldığında hayvanın rumen kapasitesinin yeterli
olmayabileceği açıktır. Yemlerin kuru madde kapsamları aynı zamanda
konsantre yemler için hammadde depolama olanakları ve hangi hammaddelerin
tüketimine öncelik verilmesi gerektiği hakkında da yol gösterici olabilir.
8.6-Yem maddelerinin ham protein kapsamı.
Geviş getiren hayvanlarda her türlü azotlu maddeden işkembedeki mikro
organizmalar tarafından protein üretiliyor olsa da yüksek verimli ineklerde
işkembede üretilen protein miktarı gereksinimin tümünü karşılayamayabilir. Bu
durumda rasyonda
işkembede parçalanmayan protein oranının %6 ve daha
üzerinde olması istenir. Laktasyondaki ineklerde rasyon ham proteinin üre gibi
protein yapısında olmayan azotlu bileşiklerden gelen kısmı toplam protein
azotunun 1/3’ ünü geçmemelidir.
Yemlerin rasyona giren miktarını sınırlayan faktörler: Hayvanın
sindirim sistemi üzerine olabilecek ishal yapıcı etkileri nedeni ile kepek ve
melasın konsantre yemde %20 toplam rasyonda %15 ten fazla bulunması
istenmez. Yine yağ kapsamları bakımından da bir çok yem maddesi dikkate
alınmalıdır. Bir çok tahılın da yağ kapsamları itibarı ile süt yağını olumsuz
etkilediği unutulmamalıdır.
8.7-Kaba yemle ilgili faktörler.
Kaba yemin özellikleri ve besin maddeleri kapsamı rasyonun yapısını
etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Kaba yemin kalitesi düştükçe toplam
rasyonda daha fazla konsantre yem kullanılması gerekecek bu da hem
ekonomik, hem de süt bileşimi ve hayvan sağlığı bakımından olumsuz sonuçlara
yol açacaktır.
Kaba yemle ilgili şu faktörlere dikkat edilmelidir:
-Kaba yemin biçildiği vejetasyon dönemi.
-Fiziksel formu.
-Depolanma koşulları ve süresi.
Ayrıca yem maddelerinin bölgede kolay elde edilebilir olması ve
kapsadıkları besin maddelerinin birim fiyatları da rasyonun düzenlenmesinde en
çok dikkat edilecek konulardan biridir.
Tablo 4: Süt sığırlarının besin maddesi gereksinimleri ve 1 kg süt üretimi için
gereksinim duyulan besin maddesi miktarları.

Benzer belgeler