ROTAMIZ SELANİK - Özel İstanbul Koleji

Transkript

ROTAMIZ SELANİK - Özel İstanbul Koleji
ROTAMIZ SELANİK
HAFTANIN ETKİNLİKLERİ
26.03.2012 Pazartesi
15:50 8.sınıflar SBS (Fen/Sos/Tur/Mat)
15:50 Piyano Okulu
15:50 Basketbol Okulu
27.03.2012 Salı
10:30 Yüzme (3.4.sınıflar)
10:30 Sabancı Müz.Rembrandt
(5.sınıflar)
15:50 Lego Mindstorm Robotik
15:50 Dans Okulu
15:50 Piyano Okulu
28.03.2012 Çarşamba
10:30 Yüzme (Anasınıfı)
12:30 Tenis (1.sınıf)
15:50 8 sınıflar SBS kursu
(Türkçe/Matematik)
15:50 Lego Mindstorm Robotik Kl.
29.03.2012 Perşembe
10:00 Cam Ocağı Gezisi (4.Sın.)
10:00 Oyuncak Müzesi (2. Sınıf)
15:50 Randevulu Veli Toplantısı
(8. Sınıflar)
15:50 İngilizce Kursu (4,5,6,7,8)
15:50 Basketbol Okulu
30.03.2012 Cuma
09:00 Saint Joseph Doğa Bilimleri
Müz.Gez. 5 sn.
15:50 Randevulu Veli Toplantısı
(8. Sınıflar)
15:50 Piyano / Keman Okulu
31.03.2012 Cumartesi
09:00 6 ve 7. Sınıf SBS (Türkçe /Mat.)
eğerli Anne Babalar ,
biliyorsunuz ki 19
Mayısta okulumuz
Selanik’e Ata’yı anma
amaçlı,
Balkanlardaki Osmanlı
izlerini de takip edeceğimiz bir gezi
düzenliyor.
Daha önce
birçok 10 Kasım’da
Selanik’te Ata’mızın
doğduğu evde anma
şansına sahip
olduğum için
sizlere yapılacak
gezi hakkında
bilgi vermesi
açısından, önceki gezilerimdeki
anılarımı paylaşmayı düşündüm.
Ata’mızı anma amacıyla Selanik’e
düzenlediğimiz gezimizin ilk durağı
Edirne’de bulunan Mimar Sinan’ın
sanata damgasını vurmuş son eseri
Selimiye Camisi oldu.
Mimar Sinan’ın bu camiye verdiği
önemi hayranlıkla izledik. Cami
gezimizin
ardından
II.Beyazıt
Külliyesi
bünyesinde
ziyaret
ettiğimiz Dar- ü Şifa, Osmanlı
Dönemi
tedavi
yöntemlerini
tanımamızı
sağladı.
Sınırdan
çıkıştan önceki son hazırlıklarımızı
tamamladık.
Nihayet Meriç Nehri ile ayrılan
Yunanistan
sınırına
vardık.
Köprünün Türkiye tarafındaki
kırmızı
beyaz
renklerle
Yunanistan
tarafındaki
mavi
beyaz
renkler
ilgimi
çekti.
Karayolu ile ilk geçişimdi. Ve artık
karşı taraftaydım.
Dostlukların, sevinç ve acıların
paylaşıldığı karşı taraf. Kuzey
kısımlarının 500 yıl, güneyinde
400 yıl Osmanlı hâkimiyetinde
kaldığı karşı taraf.
Bunları düşünmek gezime ayrı bir
boyut katıyordu. Kavala’ya varış,
çok zamanımızı almadı. Güzel bir
öğlen yemeğinin ardından burada
kalacağımız otelimize yerleştik.
Ertesi sabah tüm yorgunluğumu
atmış olarak uyandım. Kahvaltıdan
sonra geziye Azize Lidya Kilisesi ile
- tarihte ilk vaftiz
başladık. Burası
yapılan yer olmasının yanı sıra, Azize
öldürülmelerinden sonra buraya
“Kanlı Kule” denmiş. Yunanistan
Osmanlı topraklarından ayrıldıktan
sonra kule beyaza boyanmış.
Bir
Pagan
dönemini
tapınağı olan
Roton’u
gezdikten
sonra sıra Aziz
Dimitri
Kilisesine
gelmişti.
Avludaki
kalabalık
dikkatimizi
çekti.
Aziz
Dimitri’ye ait
olduğuna
inanılan
Lidya vaftiz olan ilk Avrupalı
kadındır.
Vaftizhane yapılmadan
önce törenler buradaki derede
yapılıyormuş. Geziye Filipi antik
dünyada Krenides diye anılan şehirle
devam ettik. Burası M.Ö 356 yılında
Büyük İskender’in babası Filip
tarafından alınmıştır. Aynı zamanda
Hıristiyanlığı kabul eden ilk şehir
olması ve bölgede altın yataklarının
olmasından dolayı da tarih boyunca
ilgi odağı olmuştur. Yağan sağanak
yağmurla, Arnavut kaldırımlarını
yürüyerek
çıktığımız,
Kavalalı
Mehmet Ali Paşa’nın doğduğu evi
görmek çok keyifliydi. Kavalalı
Mehmet Ali Paşa bu evde doğmuştu.
Babasını kaybettiğinde burada bir
Türk ailenin yanına evlatlık verilmiş.
Hem Yunan hem de Türk tarafının
sevgisini kazanan Kavalalı Mehmet
Ali Paşa, Kavala’dan sonra Mısır valisi
olmuştur.
Öğlen yemeğimizden sonra gezimizin
asıl amacına yönelik yolculuğumuz
başladı. 220 km sonra Selanik’teydik.
Güzel bir akşam yemeği ve iyi bir
uykudan sonra sabah Arkeoloji
Müzesi
ile
gezimiz
başladık.
Müzedeki tarihi eserlerin yanında,
dönemin kadınlarının kullandığı süs
eşyaları
ve
kralların
taçları
gözlerimizi kamaştırdı. 15.yy’a ait
olan ve Osmanlı Döneminde “Kanlı
Kule”
diye
adlandırılan
Beyaz
Kule’nin tarihi bizi düşündürdü.
II. Mahmut zamanında (1826) asi
yeniçerilerin buraya hapsedilerek
eşyalar yılda bir defa buraya getirilerek
ziyarete açılıyormuş. İçerideki ayini
bozmayacak
sessizlikte
kiliseyi
gezdik.Tavernadaki akşam yemeği,
sirtakiyi yerinde görmemizi sağladı. 10
Kasım sabahı, Türk Ulusu’nun Ata’sını
kaybettiği gün. O sabah daha bir
heyecanla uyandık. O gün beklenen
büyük
gündü.
Selanik
Konsolosluğu’muzdaki yerlerimizi aldık.
Tek bir yürek olduk. Ata’yı sevenlerle.
Kilometrelerce uzaktan Ata’m izindeyiz
demeye
ve
inkılâplarına
sahip
çıkacağımıza söz vermeye gelmiştik.
Saat 09.05’te orgun sesiyle sessizliğe
gömüldü
herkes.
Selanik
Konsolosluğu’muzdaki
duygulu
törenden sonra, aynı bahçede bulunan
Ata’mızın yaşadığı evi dolaşmaya
başladık. Onu bu kadar yakınımızda
hissetmenin
burukluğu
ve
kaybetmenin
hüznü
yansıyordu
herkesin yüzüne. O’nun yaşadığı evi
görmek, O’nun koştuğu bahçede
yürümek hem mutluluk hem de
hüzün vericiydi. Çalışma odasındaki
masa başında gözlerim Ata’yı
arıyordu. Bu odalarda yaşamıştı ve
bu mutfakta Zübeyde Hanım’ın
yaptığı
yemeklerle
büyümüştü
ulusumuzun
kurtarıcısı.
Yoğun
duygularla buradan ayrılırken O’na
yürekten bağlılık sözü vermek ve bu
duyguları hissetmek için sadece 10
Kasımları
beklemeden,
farklı
zamanlarda da buraya gelmemiz
gerektiğini bir kez daha anlamıştım.
Gezimizi
güvenli
bir
şekilde
tamamladık. Artık yola koyulmanın
anayurda dönmenin zamanı gelmişti.
Akşam
İskeçe’deydik.
Sabah
uyandığımızda
Türk
Derneğini
ziyaret ettik. Buraya gelmişken bir
Türk Okulunu gezmemek olmazdı.
Buradaki adıyla “Birinci Okul” olan
okulu gezdik. Sevinç ve hüzün
birbirine
karışıyordu.
Okul
müdürlerinin öğrencilere biz de
Türkiye’ye gidelim mi sorusuna hepsi
birden
“eveeeet!”
diye
yanıt
veriyordu. Anavatan’a selamlarını
yolluyordu İskeçeli öğrenciler ve
öğretmenler. Mavi beyaz bayrakları
arkamızda bırakmış, kırmızı beyaz
bayrağımıza
kavuşmuştuk.
Anavatanımızdaydık
artık.
Sevgi Durgan
Sınıf Öğretmeni