Uluslararası Ekonomik Düzenin Temelleri ve Günümüz ile

Transkript

Uluslararası Ekonomik Düzenin Temelleri ve Günümüz ile
ULUSLAR ARASI EKONOMİK DÜZENİN TEMELLERİ
VE GÜNÜMÜZ İLE BENZERLİKLERİ
Prof. Dr. Hasan KÖNİ
.
Uluslar arası Ekonomik
Düzenin Temelleri ve
Günümüz ile Benzerlikleri
Prof. Dr. Hasan KÖNİ
Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi
Özet: Uluslararası ilişkilerin ekonomi politiği devlet öncesi yapılanmalardan,
modern devlet yapılanmalarına kadar her dönemde önem arz etmiştir. Orta Çağ’da
yaşanan savaşların yerini, ekonomik temelli çatışmalar almıştır. Her ne kadar tarihten günümüze değişse de güvenlik ve ekonomi uluslararası politikanın temel
kavramları arasında yer almaktadır. 19. Yüzyılda ortaya çıkan ekonomik bölge ve
imparatorluklar, I. Dünya Savaşından sonra şekil değiştirmiştir. İngiltere I. Dünya
Savaşından sonra stratejik hâkimiyetini kaybetmiştir. İngiltere’nin güç kaybından
sonra ABD dünyanın yeni hâkimi olarak ortaya çıkmıştır. II. Dünya Savaşından
sonra askeri siyasi yapıların yerini ticaret devletleri almıştır. Bu yeni ortamda ABD
hegemonyası iyice hissedilirken Avrupa’nın yeniden yapılandırılması söz konusu
olmuştur. Yeni dönem Dünya Bankası, IMF gibi kurumların dünyayı düzenlediği
liberal bir dönem olarak başlamıştır. Ancak ABD, SSCB karşısında sadece liberal
ekonomi ile varlık gösteremeyeceğini anlamıştır. Bundan dolayı ABD merkantilist
dönemin askeri önlemlerle ekonomik çıkar koruma davranışını sergilemiştir. Bu
durum CIA ve NATO’nun yapılandırılmasını beraberinde getirmiştir. 1970’lerde
petrol arzı ile ortaya çıkan ekonomik bunalım uluslararası ekonomik-politik sistemin yeniden yapılandırılması gerektirmiştir. Bütün bu olaylar uluslararası ilişkilerde mühendisliğin mümkün olmadığını göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Ekonomi Politik, Uluslararası İlişkiler, Dış İlişkiler Konseyi,
ABD Merkez Bankası, Avrupa Birliği, Marshall Planı, OPEC
Abstract: The political economy of international relations has offered importance each term from pre-state structures to modern states. The wars experienced
in the Middle ages had turned to ecomonic-based conflicts in the modern ages.
Although the concepts is changed from past to present, security is among the fundamental concepts of international politics and economics. In the economic regions and empires of 19th century has changed after World War I. After World War
I Britain had lost its strategic importance. After loss of Britain’s power, the United
States has been appeared as new sovereign of the world. After the World War II,
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
7
Prof. Dr. Hasan KÖNİ
trading states has taken replaced by the military political structures. In this new
environment, the hegemony of the United States felt thoroughly, the restructuring
of Europe has been discussed. The new era has began as a liberal period which organized by the World Band and IMF. However the United States has finded out
that can not stand against USSR with only liberal economic policies. Therefore the
United States had been shown mercantilist era behaviors such as protection of economic interests with military measures. This situation led to the establishment of
the CIA and NATO. The emerging economic crisis with oil supply in 1970’s has
required the restructuring of international economic-political system. All these
events has shown that it was impossible engineering in international relations.
Key Words: Political economy, International relations, Council on Foreign Relations, US Federal Reserv, Europen Union, Marshall Plan, OPEC.
Giriş
Merkantilist ekonomi ve daha sonra gelişen liberal ekonominin köklerinde
ekonomik güvenlik kaygısının yattığı anlaşılmaktadır. Ekonomi tarihinde bir alandan mal alan veya bu alana mal satan, dukalık, krallık, sonraları devletlerin ticari
faaliyet gösterdikleri alanlara hâkim olmak için askeri güç gönderdikleri görülmektedir. Amaç kaynakları korumak ve kaynak elde edilen alanları himaye altına
almak olmuştur. Bir yazar, bu gelişmeleri askeri-siyasi sistemle sonradan gelişen
ticaret devleti arasındaki gelişmeyi tanımlayarak açıklamaktadır. Bu yazara göre,
ulus devletlerden ve imparatorluklardan oluşan uluslararası sistemde toprak ürünlerinin ve insan gücünün önemli olduğu dönemde ülkeler yaşamsal güvenliklerini
sağlamak için fetihlere girişmişler kıtalar keşfetmişler ve insanları köle olarak kullanarak ürün fazlası elde etmişlerdir. Güvenlik geniş ordulardan, topraktan elde
edilen ranttan gelmektedir.1 Genişlemenin sonuna gelindiğinde özellikle Avrupa
merkezli güçler hegemonya için uzun süren savaşlara girmişlerdir. Denizlere açılanlar Hollanda yüzyılını, keşifler yapanlar İspanya yüzyılını yaratmışlar onları
daha üstün güçlere sahip olan İngilizler izlemiş, 19. yüzyıl İngiliz yüzyılı ve nihayet
20. yüzyıl Amerikan yüzyılı olmuştur. Büyük güçler kendilerine yeni alanlar açmak
için savaşmışlardır. I. Dünya Savaşı Rusya’nın, Osmanlı İmparatorluğunun, Avusturya-Macaristan’ın, Alman imparatorluğunun çökmesine neden olmuştur. Ancak,
I.Dünya Savaşı büyük güçlerin sömürge topraklarının elden çıkmasına sebep olmuştur.2 Bir süre daha orduları güçlü olan devletler yıpranmalarına karşın uluslararası alanda ekonomik gelirleri toplayan devletler olmuşlardır.
II. Dünya Savaşı hegemonik güçlerin ekonomilerini derinden sarsmıştır. Savaşı
1
Richard Rosecrance, The Rise of Trading State: Commerce and Conquest in the Modern World, Basic Boks,New York,
1986, ss.111-135.
2
Batılı ülkelerin sordukları en önemli soru, özellikle sömürge imparatorluklarının çöküşünden sonra, nasıl olup da bunca
zahmet ve çabayla kurulan bu imparatorlukların yirmi beş yıl gibi kısa bir sürede çökmeleri olmuştur. Acaba Batılılar tarafından sömürgecilere öğretilen kurtuluşçu liberal düşüncelerin rolü ne kadardır?
Değişik konjonktürlere rağmen Ortadoğu’da, Asya’da ve nihayet Afrika’da yanı sonuçlara ulaşılmıştır. Olivier Grenouilleau,
Une Histoire Forcement Mondiale”, in Histoire, LaFin Des empires Coloniaux: De Jefferson a Mandela.
8
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Uluslar arası Ekonomik Düzenin Temelleri ve Günümüz ile Benzerlikleri
kazananlar Almanya ve Japonya’yı ekonomik ve askeri açıdan aşağı tutmaya çalışmışlardır. Bu dönem daha önce var olan liberal ekonominin uluslararası alanda
başatlık kazanabileceği bir dönem olarak algılanmıştır. Artık ticaret devleti tanımı
uluslararası ilişkilerde yer alma, ileri çıkma dönemine girmiştir. Bu yaklaşımın
köklerinde endüstri devrimi yatmaktadır. Endüstri devrimi ile birlikte güç ile toprak arasındaki bağ kırılmıştır. Yeni topraklar elde etmeden ve savaşa girmeden ekonomik güç kazanmak ve ekonomik güvenliği sağlamak mümkün olmuştur.
Toplumu endüstri için hareketlendirerek yeni güç kaynakları yaratılabilmektedir.
Endüstrileşme sonucu elde edilen ürünün uluslararası alanda barışçı bir biçimde
dağılmasını sağlamak artık devletlerin yeni uğraşı olmuştur. Artan talep endüstrinin genişlemesine ve çalışmasına yol açacaktır, gelirler mali gücü arttıracaktır. Askeri-Siyasal yapının yerini artık ticaret devletleri almalıdır.3 II. Dünya Savaşının
temel etkisi, ülkelerin toprakları daraldığı ve yeni ülkeler bağımsızlıklarını kazandıkları için daha geniş bir karşılıklı bağımlılığın-ilk başlarda gelişmiş ülkeler arasında- doğmasına neden olmuştur. Ortaya çıkan ve çıkmaya devam edecek gibi
gözüken devletler yüzünden dünyada devletlerin yalnızca kendi başlarına ekonomik güvenliklerini sağlamaları yeterli olmayacaktır. Gelişmek ve yaşayabilmek için
diğer devletlere gereksinme duyacaklardır. Ticaret sistemi ilişkilerin korunması ve
uluslararası ticaret için gereklidir. II. Dünya Savaşı sırasında ortaya konan Amerikan liberal ekonomik düşüncesi bu yönde olmuştur.
I-Amerikan Hegemonyası ve Avrupa Birliği
Ekonomik olarak çöken Avrupa’ya savaş üretimiyle yükselen Amerika II.
Dünya Savaşından sonra yeni hegemon güç olarak ortaya çıkmıştır. Yeni hegemonun artık uluslararası ticareti ve ekonomiyi kendi çıkarına göre toparlaması gerekmektedir. Bu nedenle ulusal ve uluslararası alt yapının yeniden inşası gereklidir.
Hegemon’un karşısında Sovyetler Birliği vardır. İki kutuplu dünyada yeni müttefiklere, yeni alanlara gereksinme vardır. Bu nedenle Almanya ve Japonya affedilerek
Batılı ülkeler kampına katılacaklardır. 19. yüzyılın başat aktörü olan İngiliz İmparatorluğu ve Amerika nasılsa aynı çıkarları temsil eden merkez bankaları ve özel
bankaların hissedarları tarafından denetim altında tutulmaktadır. Pasifikte ekonomik olarak savaşa girmek zorunda kalan Japonya daha harekete geçmeden önce
Rockefeller, Carnegie ve Ford’un kurdurup parasal olarak desteklediği Amerikan
Dış İlişkiler Konseyi sekreteri Carroll Quigley, daha 1941 yılında Amerika’nın savaşa gireceğini belirtmiştir. Amerikan finansını yöneten elitlerin Amerikan dış politikasında etkin olmaları 1913 yılında Amerika’da Federal Rezerv’in yani
Amerikan türü bir Merkez Bankasının kurulmasından sonra olmuştur.4 Ameri3
Rosecrance.,a.g.e.,s.139.
4
Amerikan Federal Rezerv’i 1907 yılında Amerika’da meydana gelen finansal panikten sonra halkın ve bankaların denetleyici
bir sisteme olan ihtiyaçlarından sonra fikir olarak gelişmiş ve !.Dünya Savaşına para toplamak için çıkarılan gelir vergisi yasasıyla birlikte 193 yılında kurulmuştur. Bankalar bu dönemde geniş krediler vererek halkı borçlandırmış ve elde ettikleri
faizlerden büyük paralar elde etmişlerdir. Bu büyük paraların sahipleri Rockefeller, kayınpederi J.P.Morgan, Avrupa’da daha
önce Rothchild’i temsil eden Warburg’lar Rockefeller’e ait olan Georgia’daki Jeykyll adasında toplanarak Merkez bankası
gücünde olan, Devletten gücünü alan özel bankalardan ve onların büyük stokçuları tarafından yönetilen ve özel denetimde
olan bir bankadır. Bankalar kartelinden oluşan Federal Rezerv faiz hadlerini ve pazarları düzenlemektedir. Bkz.:Wikipedia,
Federal Reserve maddesi.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
9
Prof. Dr. Hasan KÖNİ
ka’nın uluslararası ekonomik ajandasını gerçekleştirmek üzere Dış İlişkiler Konseyi
1919’da kurulmuş ve günümüze kadar devam eden ünlü “Dış Politika”(Foreign
Affairs) dergisini yayınlamaya başlamıştır. Dış İlişkiler Konseyinin uluslararasıcı
görüşleri özellikle 1940’lardan sonra, asker akademi, siyaset, medya ve iş çevrelerinin elitleri tarafından paylaşılmıştır. 1930’lara kadar endüstriyel bir ulus olma
çabası içinde olan ve Avrupa işlerine karışmadan yalnızcılık politikasını tercih eden
Amerika halkı görüşleri uluslararası bankacılık ve işletme çıkarlarıyla 1940’lar sonrası örtüşmeye başlamıştır.
Savaş başlayınca Rockefeller grubu “Savaş ve Barış Araştırmalarını” (War and
Peace Studies) başlatmıştır. Bu araştırmacılar Amerikan Dışişleri ile birlikte çalışma
yapmışlardır. Rockefeller düşüncesinin temsilcisi İngiliz ekonomist olan John Maynard Keynes olmuştur. Adam Smith’in liberal ekonomik görüşlerine Keynes’in
katkısı liberalizmin çöküşü demek olan pazardaki “görülmez el” yerine devletin
ekonomide daha önemli bir rol oynaması olmuştur. Keynes’le birlikte siyasal ekonomi yapısı belirginlik kazanmıştır. Marksist görüşe göre kapitalist toplumda devlet sermaye sınıfının çıkarlarını korumak için mali ve ekonomik kriz devlet
tarafından önlenmekte ve işçilere yeni iş sahaları açılmaktadır. Bu durumda uluslararası ekonomik düzen serbest piyasalardan oluşacak ancak devlet içerde iş alanını
ve enflasyonu denetlemek için müdahale edecektir. Keynes’in ekonomik teorisi
Bretton Woods’taki gelişmelerin temelini oluşturmuştur. Dışarıda devlet katkılı
liberalizm içerde devlet müdahalesi. Bu sistem 1970’lere kadar işlemeye muktedir
olacaktır.
1- Avrupa Ekonomik Topluğunun ortaya çıkışı
1945 yılında savaş bittiğinde Amerika’nın ekonomik durumu şöyle özetlenmektedir: silah üretiminin ve satışların durması, kiralama ve ödünç verme yasasının durması bu durumda dış satım yarı yarıya azalmıştır. İki milyon askerin geri
dönüşü ve dönenlere iş bulma zorunluluğu, savaş sırasında çıkarılan ve tüketime
narh getiren yasanın kaldırılmasıyla tüketim mallarında fiyatların artışı. Gelirlerin
gerilemesi sonucu ortaya çıkan grevler sonunda 1947 yılında çıkan Taft-Harley
Yasasıyla grev hakkına kısıtlamalar getirilmesi.
Öte yandan savaşın durmasıyla birlikte tüketim malı alacak olan ülkelerin yani
Amerika’nın uluslararası piyasalardaki rakiplerinin tamamen çökmüş olmaları karşısında Amerika yeni piyasaları canlandırma kararı almıştır. Burada önemli olan
kararı kimlerin aldığıdır.
Uluslararası piyasaları canlandırma fikri öncelikle Rockefeller, Carnegie ve Ford
gruplarının önerisi olmuştur. Rockefeller grubunun (Bilderberg) sekreterliğini
yapan Joseph Ratinger tarafından1946 yılında İngiliz Kraliyet Enstitüsünde yaptığı
bir konuşmasında Avrupa’nın federal bir birlik yaratmaya gereksinimi olduğunu
ve Avrupa devletlerinin egemenliklerinin bir kısmını bu kuruluşa devretmeleri gerektiğini belirtmiştir. Bir kısım Avrupa devletleri Almanya’nın yeniden dirilme10
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Uluslar arası Ekonomik Düzenin Temelleri ve Günümüz ile Benzerlikleri
sinden korkarken bu sözleri ancak bir Amerikalı söyleyebilecektir.5 Zaten, Avrupa
kömür ve çelik birliği planı Robert Schuman’ın eline Amerikalı sponsorlar tarafından teslim edildiği gibi Avrupa Ekonomik Topluluğu kurucularından Jean
Monnet’de Dış İlişkiler Konseyi ile yakından çalışmış bir kimsedir. Belçikalı asiller
ve hükümet üyeleri zaten Amerikalı banker ve devlet adamlarının gölgeleri olmuşlardır. Avrupa Ekonomik topluluğunun kuruluşunda önemli bir rol oynayan diğer
bir kişi adı daha sonra tanınmış ekonomistler arasında geçen Charles Kindleberger’dir. Kindleberger İngiltere’de ticari ataşe olarak bulunduğu sırada Amerika
adına Avrupa Birliğinin kurulması için yoğun çaba göstermiştir. Kindleberger’in
siyasal ekonomiye en büyük katkısı uluslararası ekonominin dengesinin sağlanması
için bir devletin lider rolünü oynaması gerektiğini ileri sürmesi olmuştur.6 Avrupa
Ekonomik Topluğunun kuruluşunun önemli konuşmalarından biri İngiltere Başbakanı Sir Winston Churchill tarafından 1946 yılında Zürih Üniversitesinde yapılmış, Churchill Avrupa’da filizlenen ulusalcı hislerin uyanmasına karşı birleşmiş
bir Avrupa fikrini ortaya atmıştır.
Bir yandan Avrupa Birliği için çalışmalar yapılırken öte yandan uluslararası
ekonomiyi düzenleyecek örgütlerin kurulmasına girişilmiştir. Likidite sıkıntısının
bankaları ne hale getirdiği iyi bilindiği için önce Uluslararası Para Fonu kurulmuştur (IMF). IMF’yi Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası (Dünya Bankası)
izlemiştir. Dünya Ticaretini yaymak ve kolaylaştırmak için Gümrük ve Tarifeler
Birliği (GATT) ve bu günkü adıyla Dünya ticaret örgütü ortaya çıkmıştır. 1945
yılında yapılan Birleşmiş Milletler kurucu görüşmelerinde Amerikan Başkanı Roosevelt serbest ticareti düzenleyecek bir örgütün kurulmasının gerekliliğini dile getirmiştir. Havana’da 1947 yılında yapılan toplantılarda Uluslararası bir ticaret
örgütü kurulamayınca yirmi üç ülke aralarında anlaşma yaparak örgüt dışı bir yapı
oluşturmuşlardır. Bu devletlerin yaptıkları anlaşmalara göre değişik sorumlulukları
ve hakları var olmuştur.7 1996’da Dünya Ticaret örgütü adını alan bu yapı bugün
bir uluslar arası örgüt niteliğindedir ve uluslar arası ticaretin hukukunu oluşturan
kuralları meydana çıkarmış, devletlerle özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklar
için tahkim mahkemelerini yaratmıştır. Artık uluslararası serbest ticaretin hukuku
vardır kurallarına uymayan küçük ülkeler sert bir biçimde cezalandırılmaktadır.
Sovyetler Birliği ile çekişmeye giren yeni hegemon yalnızca ticaret devleti moduyla yaşanmayacağını ve merkantilist dönemin bir hatırası olarak uluslararası
ekonominin korunması için asker desteği gereğini, Latin Amerika’ya yayılırken,
doğru bir biçimde öğrenmiştir. Yeni Başkan Harry Truman 1947 yılında Ulusal
5
Amerika’nın birden bire Almanya’ya ilgi göstermesi ve İngiltere,Fransa’nın işgal ettiği bölgelerle birlikte Batı Almanya’yı
canlandırmasının nedeni Amerikan istihbaratı ile Hıristiyanlığın temsilcisi papa arasında yapılan gizli bir görüşmede Papa’nın Rusya’nın Almanya’yı bir Sovyet Cumhuriyeti olarak ilhak etmek istediğini bildirmesidir. Bkz.:Trevor Barnhes,”The
Secret Cold War:The CİA and American Foreign Policy in Europe,1946-1956 “, Part I, The Historical Journal, No.24,
ss.401-402.
6
Kindleberger’e göre ekonomik depresyonların uzun geniş ve derin sürmelerinin nedeni uluslar arası liderliğin olmamasıdır.
Kindleberger’in bu düşüncesine Amerikan halkının kendisini istisnai bir halk olarak gören düşüncesi eklenirse Amerikalıların ekonomi siyasetlerinin temellerini anlamak mümkün olacaktır.Kindleberger için bkz.:Jonathan Kirsher et all.,”Crossing Disciplines and Charting New Paths:The İnfluence of Charles Kindleberger on İnternational Relations”,Mershon
İnternational Studies Review,Cilt 41,No.2,Kasım 1997,s334.
7
Michel Rainelli, l’Organisation Mondiale Du, Reperes, No.193, Edit. Decouvertes, Paris, 2004, s.18-19.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
11
Prof. Dr. Hasan KÖNİ
Güvenlik Yasası ile Savunma Bakanlığının yapısını yeniden şekillendirmiş, Ortak
Kurmay Başkanları grubunu kurmuş eski OSS bu sefer Merkezi Haber Alma Örgütü (CİA) olarak yeniden yapılandırılmış, Ulusal Güvenlik Konseyi kurulmuş
ve Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Dış İşleri Bakanının dışında Başkanın
ayrıca danışmanlığını yapmaya başlamıştır. CİA’nin üst kademe yöneticileri Wall
Street’teki finans merkezinin avukatlarından seçilmiş ve hepsinin Dış Politika Konseyi üyesi olmasına dikkat edilmiştir. CİA Başkanları ilk yirmi sene New York’taki
mali ve hukuki çevrelerden atanmışlardır. İmparatorluk için ulusal güvenlik devletinin yapılanması böylece tamamlanmıştır.8 Dış İlişkiler Konseyi araştırmacıları
General George Marshall’a Amerikan ekonomisini Avrupa’yla birlikte kalkındıracak olan Marshall planını sunmuşlar ve NATO’nun kuruluşunu belirlemişlerdir.
Rockefeller, bugün New York’ta bulunan Birleşmiş Milletler Binasının arazisini
satın alarak kendi devletine hediye etmiştir. Marshall planı Amerika ve Avrupa’da
büyük gürültü koparmıştır. Plan bir yandan mal, hizmet ve mali yardımların Amerika’dan alınmasını öngörürken öte yandan yardımı alacak olan ülkelerin mutlaka
parlamenter demokrasiye geçmelerini öngörmüştür. Böylece Amerika yoğun bir
biçimde yardım alan devletlerin içişlerine karışmış olmaktadır. Amerikan senatörlerinden bir kısım daha önce Türkiye ve Yunanistan’a yardım etmek için ilan edilmiş bulunan Truman doktrinin ortadan kalkıp kalkmadığını sormuşlardır. Ruslar
zaten demokratik olduklarını ileri sürerek bu planı Amerikalıların tahmin ettiği
gibi reddetmişler, bu şekilde Amerika’yı büyük bir yükten kurtarırken, on altı devlet bu planı memnuniyetle kabul etmiştir. Planın iç siyasete karışan yüzü Fransa
ve İtalya’daki sol hükümetlerin gelişip yerleşmelerini önlemek için planlanmıştır.9
Bir yazara göre Marshall planı iki kutuplu dünyada karşı kutba karşı önceleri kan
yerine parayla karşı çıkmasıdır. Bu parayla yaratılan Batı Alman kalkınma mucizesi
Oder-Neisse çizgisinin öte yanında kalan komünist gürültüleri bastırmıştır.10 Avrupa bütünleşmesini sağlayan yapılanmalardan biri Amerikan yardımlarının Avrupa içi ticareti canlandırması olmuştur. Amerikalıların ikinci adımı Avrupa’da
ticaret hadleri konusundaki mali ve para politikalarını düzenlemek olmuştur. Planı
Paris’te Rockefellerin villasına yerleşmiş olan Ford’un araba üretimi yüksek yöneticisi Paul Hoffman olmuştur. Marsahll plana göre Amerika 1948–1951 içinde
Avrupa’ya 12,5 milyar dolar para aktarmıştır.
Amerika’nın Batı Avrupalıların temel endüstrilerine yaptığı yardım ve yatırımlarla zenginleşen Avrupa’da Almanya’nın genişleme korkusu ortadan kalkmış ve
ticaret devletinin genişlemeden başarılı olabileceği ispat edilmiştir. Korkusu geçen
8
Daniel Yergin, Shattered Peace: The Origins of the Cold War and the National Security State, Boston, Houghton Mifflin,1978.;Robert B.Zevin “An interpretation of American İmperialism”, Journal of Economic History, 1972 Mart, Cilt
32,ss316-360. Günümüzde Obama’dan seçimi almaya çalışan Cumhuriyetçilerin gurusu sayılan muhafazakar yazar Robert
Kagan;. hiçbir güç Amerikalıların etkilediği gibi dünyası etkileyememiştir çünkü hiçbir ulus Amerikalılar paylaştığı onlara
özel kaliteler karmaşasını paylaşmamıştır veya paylaşamamıştır…bu önemli kaliteler coğrafi konumu, kapitalist ekonomik
sistemi, hükümetinin demokratik yapısı, büyük askeri gücüdür” demektedir. bkz.: Robert Kagan, The World America
Made, Alfred A. Knopf, New York, 2012, s.9.
9
Thomas Graham Patterson, The Economic Cold War:American Business and Economic Foreign Policy, California Berkley
Pres, 1968.
10
Diane B.Kunz, “Marsahll Plan Commerative Section: The Marshall Plan Reconsidered: A Complex Motives”, Foreign Affairs, Haziran 1997.
12
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Uluslar arası Ekonomik Düzenin Temelleri ve Günümüz ile Benzerlikleri
Fransa ile ekonomileri düzelen diğer Avrupa devletleri artık Amerika’nın öngördüğü federal yapının öncüsü olarak artık bir pazar kurabileceklerdir. Bu hususta
Avrupa Federalist hareketini 1950–60 yılları arasında Amerikan istihbarat topluluğu yoğun bir biçimde desteklemiştir.11 Amerika’nın desteklediği ikinci husus İngiltere’nin Avrupa Topluluğunun bir parçası olmasıdır. Ancak bu husus De Gaulle
iktidardan düşünceye kadar başarılı olamamıştır.
2- Otuz Muhteşem Yıl
Bazı yazarlar 1943–1973 yılları arasını otuz muhteşem yıl olarak değerlendirmişlerdir.12 II. Dünya Savaşının sonunda 1970’lere kadar uluslar arası ticaret devletlerin genişlemesinde önemli bir rol oynamıştır. Öncelikle uluslararası dış ticaret
olağanüstü büyümüştür. Büyüme dünya GSMH’nın iki misli kadardır.13 Endüstriyel ülkelerde bu güçlü büyüme, talebin artması ve yaşam seviyesinin yükselmesine bağlı gözükmektedir. Yatırımların artması, yüksek üretim gücüne sahip olan
işletmelerin yoğunlaşması, yeni üretim tekniklerinin ortaya çıkması ve gelişmiş
bir verimlilik büyümenin motorları olmuştur. Yeniliklerin kısa zamanda uygulanmaya konulması klasik endüstrilerin yanında otomobil endüstrisinin hızlı yükselişi, sentetik iplikler, plastik mallar, elektronik aletler ve elektronik tüketim malları
(televizyon hi-fi bağlantıları) satışlarının gelişmesi üçüncü endüstri devrimi olarak
kabul görmüştür. Bu gelişme içinde askeri endüstri masraflarından kendilerini
arındırmış olan Japonya ve Almanya dış satımları ile uluslar arası pazarda en başarılı ülkeler haline gelmişler 1950–70 yılları arasındaki büyümeleri 10% civarında
olmuştur. Bu büyüme OCDE (Avrupa İşbirliği ve Ekonomik Kalkınma Örgütü)
ülkelerinin büyümesinin iki misli olmuştur.
Mutlu günlerin, tüketim toplumunun kaygıları 1960’lardan itibaren başlamıştır. Olaya siyasal açıdan bakarsak 1945’lerden sonra Asya’daki bağımsızlık hareketleri bu alanda sömürgeleri bulunan Fransa, İngiltere ve Hollanda’nın
sömürgelerini kaybetmelerine yol açmıştır. Artık hammaddeleri paralarıyla satın
almak zorunda kalmışlardır. Bu dönemde Çin’in devrimi tamamlayarak bir güç
olarak ortaya çıkışı ve sosyalist bloğun Asya’da gelişme göstermesi Batının gelişme
yılarına ilk darbeleri vurmaya başlamıştır. 1960 yılında ilk defa dünya piyasalarında
altının fiyatı resmi fiyatının beş dolar üstüne çıkmıştır. IMF’in büyük ülkeleri;
ABD, Kanada, Federal Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda ve Belçika ülkelerinin merkez bankaları 1961 yılında bir dolar havuzu yaratarak paralarının bu
madene resmi kurdan çevrilmesini sağlamaya çalışmışlardır. İkinci buhran 1967
yılında İngiltere’nin mali ve ekonomik sorunlar nedeniyle sterlin’de 14,3 civarında
bir devalüasyona gitmesiyle 1967 yılında ortaya çıkmıştır. Domino teorisine göre
Asya ülkelerinden birinin komünist rejime dönüşmesinin bütün ülkelerin Asya’da
11
Bu konudaki belge OSS’in başı General William Donovan’ın 26 Temmuzda Avrupa’daki memurlarına yazdığı memorandumdur. Bkz.: Ambrose Evans-Pritchard, “Euro-Federalist Financed by US Spy Chiefs”, The Teleraph, Haziran 19, 2001:
www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/1356047/Euro-federalist-financed-by-us-spy-chiefs-html.
12
Jean Fourastie, Les Trente Glorieuse. Pluriel, Le Livre de Poche, Paris, 1980.
13
Michelle Rainelli, Le Commerce İnternational, Reperes, La Decouverte, Paris, 2003, s.13.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
13
Prof. Dr. Hasan KÖNİ
düşmesine neden olacağı inancını getirdiği için Vietnamlıların ulusal kurtuluş mücadelesini karşısında yenilen Fransa’nın yerini dolduran Amerika Çin ve Sovyetlerin desteğini alan Vietnam karşısında zor duruma düşmüştür. Latin Amerika’daki
askeri müdahalelerinde başarılı olan Amerika deniz aşırı savaşlarda başarılı olmayacağını ve destek olarak kullanması gereken ülkelere ve ön hatlarda kendisi için
savaşacak olan müttefiklere sahip olması gerektiğini anlayacaktır. Gene 2000’li
yılların sonlarına doğru Irak ve Afganistan savaş harcamaları sonrasında görüldüğü
gibi Amerika’nın askeri müdahalesi sonucu 1958–1971 yılları arasında bütçe açığı
birikerek 60 milyar dolara ulaşmıştır. Bu arada Çin’den başlayarak Amerika’ya ve
Amerika’dan Avrupa’ya sıçrayan ayaklanmaları ve öğrenci hareketleri unutulmamalıdır. Sosyal ayaklanmalar, bütçe açıkları döviz olarak elde dolar tutan ülkelerde
endişeye yol açmış ve bu ülkelerin merkez bankaları ve özel bankalar Bretton
Woods sistemi el verdiği için dolarlarını altına çevirmeye başlamışlardır. Amerikan
Federal Rezerv’de (Fort Knox) bulunan kıymetli maden stoku 23 milyarlık bir değerden 1968 yılında 10 milyara düşmüştür. 1968 yılında Amerikan Başkanı Lydon
Johnson kısmen doların altına çevrilmesini kısmen durdurmuştur. Bu gelişmeyle
birlikte iki ayrı altın pazarı ortaya çıkmıştır. Bir tarafta merkez bankalarının kurlarına uygun olarak onsu 35 dolar olan bir piyasa öte taraftan özel alımların dolarla
yapıldığı serbest Pazar piyasası.1971’de Amerika’nın ödemeler dengesinin bozulması karşısında Amerikan Başkanı Richard Nixon 15 Ağustos 1971 yılında doların
altına çevrilmesine son vermiştir. Amerikan parası artık piyasalara göre dalgalanmaya bırakılmıştır. Bu tarihi karar 1944’de Bretton Woods’ta ortaya konan sistemin temellerinden birini geçersiz kılmıştır. Amerika düzenli bir kredi verici olarak
kaldığı sürece dünya düzenli bir para sisteminden faydalanmıştır. Batının bu zor
durumunda yeni kurtarıcı gene Bilderberg çevrelerinin önemli ismi Henry Kissenger olmuştur. Kissinger, Amerikan başkanına sürekli olarak yalan zafer raporları
gönderen generalleri bir kenara iterek Vietnam Savaşı çözmek için Çin’le pazarlığa
girişmiş ve Başkan Nixon daha önce tanımadıkları kıt’a Çin’ini ziyaret eden ilk
Amerikan Başkanı olmuştur. Kissinger’in Amerika’nın klasik diplomasinden ayrılarak öne çıkardığı yumuşama (detente) politikası Amerika’yı gevşetip rahatlatacaktır.14 Bu rahatlamadan sonra Amerika uluslararası para sistemine yeni bir verme
çabalarına tekrar girişecektir. 1972–1975 yılları arasında yapılan zirve toplantıları
bir daha paraların altına dönüşüne yol açıcı bir sonuca ulaşmayacaktır. 1976 yılında Jamayka’nın Kingston şehrinde yapılan zirvede altının para ile ilgisi sona
erecek ve IMF elinde bulunan 4650 ton altını piyasaya geri verecektir. IMF için
altının yerini alacak bir para ölçüsü sistemi yaratılacaktır.
Sonuç:
Uluslararası sistem mühendisliğinin mümkün olamadığı günümüzde olduğu
kadar geçmiş olaylarla da ispat edilmiş bir olgudur. Kissinger’in yumuşama politikası ile sosyalist bloku sakinleştiren ve ekonomik yayılma işlemlerine devam eden
14
14
Stefano, Guzzini, Realism in İnternational Relations and İnternational Political Economy, Routledge, New York, 1998, ss.
98-99.
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Uluslar arası Ekonomik Düzenin Temelleri ve Günümüz ile Benzerlikleri
Amerika hiç ummadığı bir uluslar arası olayla karşılaşarak ekonomik alanda yeni
uğraşlara girmek zorunda kalmıştır.
Yom Kippour savaşı adı verilen 1973 Arap–İsrail savaşından sonra Petrol Üreten Üyeler Örgütü(OPEC), İsrail’e yakınlık gösteren Hollanda, Amerika ve Japonya’ya petrol ambargosu uygulama kararı almıştır. 16 Ekim 1973’de Kuveyt’te
petrol fiyatları 70% artmıştır. OPEC üyeleri ikinci toplantılarını 22 Aralıkta
İran’ın Tahran kentinde yaparak petrol fiyatını 130% arttırma kararı almışlardır.
Referans olarak kabul edilen Suudi Arabistan petrolünün fiyatı Ekim 1973 yılında
varil başına 3 dolardan 22 Aralık 1973’de 11.65 dolara çıkmıştır. OPEC ülkeleri
fiyatları 1978 yılına kadar üç defa daha arttıracaklardır. Petrol şoku Batı ekonomilerini yavaşlatıp, az gelişmiş ülkelerde sosyal patlamalara neden olurken İran’da
Şah rejiminin çökmesiyle 1979 yılında ikinci bir petrol şoku yaşanmıştır.15 OPEC
ülkelerinin değişik başkentlerde yaptığı toplantılar sonucu 1980 yılında petrolün
varili 36 dolar olmuştur.
Dünya 1983 yılına kadar ekonomik buhran içine girmiş ve ancak 1980 ortalarında bu krizden çıkma olanağına kavuşulmuştur. 1970–1980 yıları arasında yaşanan krizler Amerika ve Batı Avrupa’yı vurduğundan çok fazla Latin Amerika,
Ortadoğu ve Asya’yı vurmuş, bu bölgeler ülkelerinin çoğunda askeri darbelerin
yolunu açmıştır.16
Batının ikinci yükselişi 1991’de Sovyetler Birliğinin resmen çökmesi sonucu
olmuştur. Bu dönemdeki Amerikan düşüncesi Francis Fukuyama’nın “Tarihin
Sonu” adlı kitabında yansımasını bulmuştur. Komünizm çöktüğüne göre artık
sınıf çatışmaları ve bloklar arası savaşlar olmayacaktır tezi, bir müddet uluslararası
alanda kabul görmüştür. Gorbaçev, Amerikan askeri çevrelerini ve askeri–endüstriyel yapısını korkutan en sözleri sarf etmiştir”. Batıyı ekonomik olarak kurtaran
üç gelişme olmuştur. Bunlardan birincisi aslında dünya toplumunun Amerikanlaşması demek olan küreselleşme; ikincisi, askeri endüstriyel yapıyı tekrar harekete
geçirecek, ancak konvansiyonel savaş yerine çatışmaları ülke içine yöneltecek olan
Samuel Huntigton’un 1993’de “kültür savaşları” tezinin ortaya atılması olmuştur.
Huntington’a göre medeniyette kırılma hattı Batıyla İslam arasındaydı bu iki medeniyet arasındaki ilişki daima çatışma olmuştu ve çatışma olacaktı.17 Kültür savaşlarının başlangıcı olarak Irak-İran çatışmasını ve o dönemde Batının Irak’ın
15
Bir yazara göre 1979 İran devrimi Amerika’nın Ortadoğu politikası için önemli bir başarısızlık olmuştur. Carter doktrini
bu döneme damgasını vuran bir siyasal boyut getirmiştir. Bu doktrine göre İran Körfezi bölgesine dışardan müdahale eden
bir güç Amerika’nın yaşamsal çıkarlarını tehdit edeceği için dünyanın herhangi bir bölgesinde nükleer bir cevapla karşı
karşıya kalması mümkündür. bkz.: Gabriel Kolko, The Age Of War. The United States Confronts the World, Lynne Rienner
Publ., Boulder, Colorado, 2006, ss.48-49.
16
1973 Savaşı sonrasındaki petrol şokunu anlatan bir yazar “… Arapların ambargosu sonucu az gelişmiş ülkelerde gelirleri
düşen, beslenemeyen Asya ve Afrika’da ölen insan sayısı milyonları aşmıştır.” demektedir. bkz.: Paul Johson, Modern Times;
The World From the Twenties to the Nineties, Harber Collins, New York,1991, s.669. Aynı yazar Keynes ekonomisinde
“stagflasyon”(enflasyonla gelen durgunluk) öngörülmediği için ambargonun ekonomik sonuçlarının ilk başta anlaşılamadığı
ancak, endüstriyel ülkelerin 1974-75 yılları arasında 10-12 fiyat artışıyla birlikte sıfır veya eksi büyüme yaşadıklarını aktarmaktadır. Bu dönemde 1980’ne kadar Amerika ve Batı Avrupa’da işsiz sayısı 25 milyon kadar olmuş. Bkz.: Paul Johnson,
ibid.,
17
Samuel Huntington,””Clash of Civilizations”,Yaz 1993,ss.22-49.Huntington daha sonra bu makalesini bir kitaba çevirmiştir.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
15
Prof. Dr. Hasan KÖNİ
arkasında durmasını, İran’ı Irak’a dövdürdükten sonra Körfez savaşıyla birlikte
Amerika’nın Irak’ı işgali olarak ileri sürebiliriz. Birçok yazarın belirttiği gibi bu
günkü Ortadoğu’da gözlediğimiz demokratikleşme hareketlerini Batılılar 1980
sonlarından itibaren desteklemeye başlamışlardır. Bir yazara göre 1991 Körfez krizi
ve Doğu Avrupa’da demokrasinin doğuşu ve gelişmesi ve Amerika’nın başat oluşu
ile üçüncü dünya ülkelerinde siyasal değişim kaçınılmaz olacaktır.18 Liberal demokratik değerlerin başat olduğu ve Pazar kapitalizminin hukuksal kuralarını beraberinde taşıyarak yayıldığı bir dönemde, aynı yazarın değişiyle tiranlara ve
diktatörlere artık rahat yüzü yoktu ve Batı demokratikleşmeyi, hükümetleriyle,
uluslar arası şirketleriyle, uluslararası yardım kuruluşları ile ve kalkınma uzmanları
ile destekliyordu.19 Üçüncü önemli gelişme ise Çin’in 1990’ların ortasından başlayarak Amerika’nın rakibi olarak ortaya çıkmasıdır. Gittikçe artan enerji fiyatları
Çin ve Amerikan ekonomik rekabetinde önemli bir oynayacaktır. Öte yandan
enerji alanlarına sahip olan ve üretkenliği artan Asya ekonomilerinin tahmin edilenin dışında bir hızla geliştikleri görülecektir. Amerika bir yanda konvansiyonel
silah üretebilmesi için yeni bir rakip bulmanın mutluğunu yaşarken üretimiyle
başa çıkmaya çalıştığı Çin ekonomisinin getirdiği rekabetin hüzünlerini yaşamaya
başlamıştır.20 Batılı ülkelerin Avrupalı olan kısmı bu gelişmeyi olgunluklar karşılayıp, İngiltere Başbakanın söylediği gibi Çin ve Rusya ile işbirliği çabasına girme
gerekliliği gösterirken, uluslar arası alanda başat rol oynamaya alışmış olan, özellikle Amerikan sağı, hızla silahlanmaya milyarlar ayırmaktadır.21
Günümüzde Amerika’yı sarsan olayların başında Samuel Huntington’un öngördüğü İslam ülkeleriyle savaş gelmektedir. Bir yan enerji kaynaklara ulaşma çabaları, öte yandan güçlü İsrail lobisinin isteklerini yerine getirme zorunluluğu
karşısında İslam ülkeleri ile çatışırken 11 Eylül 2001’de Amerika kendi içinde bir
saldırıya uğramış peşinden isteksiz müttefiklerini sürükleyerek Irak ve Afganistan’a
müdahale etmiş ve yalnızca Irak’ta sosyal giderler dahil olmak üzere üç trilyon
dolar harcamak durumunda kalmıştır.22 Bu masraflara Amerika’nın Afganistan’da
yaptığı masraflar ve dünya üzerindeki bine yakın üsse harcanan paralar dahil değildir. Amerika’nın Ortadoğu ülkelerine, Latin Amerika ve Afrika’ya sattığı silahların parası bu masrafları karşılayamamış ve 2008 yılında Wall Street’e başlayan
çöküş bütün dünyayı etkilemiştir. Hegemon yöneticinin çökmesiyle birlikte kısa
bir süre içinde Avrupa Birliğinin zayıf ekonomileri çökmeye başlamışlardır. Fransız
stratejistler yaptıkları bir araştırmada yeni jeopolitik ve ekonomik dengelerin Batılı
ülkelerin savunma ve ekonomik güvenlik politikaları üzerinde önemli etkileri ol18
Beverley Milton-Edwards, Contemporary Politics in the Middle East, Polity Press, Madlen MA, 2000, s.148.
19
Beverly Milton –Edwards., age., s.148.
20
Bir yazar Asya’nın yükselişi konusunda şunu söylüyor: “Eğer bir ülkenin üretkenliği ve ekonomisi diğerlerinden hıphızlı
büyüyor ise, demek ki, güç dengeleri ondan yana kayacak…Bana göre,yeni yüzyılımızın en önemli siyasi olgusunu Asya’nın,
özellikle de Çin’in yükselişinin yanı sıra, Batı’nın özellikle de en büyük iki birleşeni olan Avrupa ve ABD’nin göreceli güç
kaybını-tartışmak için tek yoldur… “Paul Kennedy,” Asya’nın Yükselişi İniş Çıkışlarla Dolu; Güç, Doğuya Kayıyor.” Turquie
Diplomatique, 15 Eylül-15 Ekim 2010, Sayı 20, s.42.
21
Rachel Maddow, “How America’s Security-İndustrial Complex Went İnsane”, Alternet.org, 3 Nisan 2012.
22
Ospeh stiglitz ve Linda J. Bilmes, The Three Trillion Dolar War; The True Cost of the Iraq Conflict,, W.W. Norton &
Company, New York, 2008.
16
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Uluslar arası Ekonomik Düzenin Temelleri ve Günümüz ile Benzerlikleri
duğunu belirterek yakın gelecekte Avrupasız bir dünya doğru gidilip gidilmediğini
sorgulamaktadırlar.23 Günümüzde Avrupalıların aldığı devlet çapındaki mali önlemlerin, kemer kısmaların dünyadaki yapısal değişimler nedeniyle, kendileri açısından başarılı olup olmayacağı şimdiden bilinememektedir. Ortadoğu’yu nasıl
bir son beklediği gene bilinemeyenler arasındadır. Amerika ve Çin ekonomilerinin
birbirlerini tamamlamalarından medet umarak ileride herhangi bir savaşın çıkmayacağını iddia edenler görüşlerinin doğru veya yanlış çıkacağının anlaşılması
için zamana gereksinme vardır.
23
Philippe Esper,Christian Boissieu,Pierre Delvolve,Christophe Jaffrelot,Un Monde Sans Europe,Fayard,Paris,2011,s.40
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12
17
.

Benzer belgeler