ÖZET: Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği`nin (DSYB

Transkript

ÖZET: Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği`nin (DSYB
ÖZET: Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’nin
(DSYB) yetiştiricileri eğitimi Büğdüz köyünde devam etti.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi işbirliğiyle sürdürülen
eğitimlerde köylülere daha fazla kazanç sağlamaları
için bilinçli yetiştiricilik ve hayvan bakımı konuları anlatıldı. Büğdüz’deki eğitimin diğer eğitimlerden farklı olan
noktası Burdur Valisinin de eğitimde yer alması oldu.
Vali Hasan Kürklü, insan hayatının her yaşında eğitimin
önemli olduğunu vurguladı. Vali Kürklü bu doğrultuda
üniversitelerinde payının bulunduğunu ve Burdur’da
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin DSYB ile işbirliği yapıp toplumu yönlendirmesinin memnuniyet verici olduğunu söyledi.
ANAHTAR KELİMELER: Buzağı, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Büğdüz. ABSTRACT: The training of the raisers by The Union of Stud Cattle Raisers (USCR) continued in Büğdüz
village. At the training which was held in cooperation
with Mehmet Akif Ersoy University the peasants were informed about conscious breeding and animal care to
earn more. The difference this training in Büğdüz than
others was that the Governor of Burdur was also among
the trainees. Hasan Kürklü, the governor, stated that
education is vital for every age of the people. The Governor Kürklü also indicated that the universities have
a big share on this issue and it is contenting that USCR
cooperates with Mehmet Akif Ersoy University and educates the public.
KEYWORDS: calf, The Union of Stud Cattle Raisers,
Mehmet Akif Ersoy University, Büğdüz. Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 21
D
amızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği
(DSYB) ile Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi (MAKÜ) işbirliği ile
yetiştiricilik eğitimleri veriliyor. Köylülerin daha fazla verim alması ve yanlış
doğum teknikleri ile buzağı ölümlerinin sıfıra düşürülmesinin amaçlandığı,
Burdur merkeze bağlı Büğdüz köyünde verilen eğitime Burdur Valisi Hasan
Kürklü, MAKÜ Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Kale,
Yar. Doç. Dr. Mesih Kocamüftüoğlu ve
Yar. Doç. Dr. Özgecan Korkmaz Ağaoğlu ve bazı birim müdürleri katıldı.
Toplantının açılışında konuşan
Burdur DSYB Başkanı Kamil Özcan:
“2011 yılının altıncı ayında başlayan
eğitim çalışmalarımız Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi veteriner Fakültesi ve
Burdur Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’nin işbirliği içerisinde ilimizin değişik yerlerinde devam ediyor. Bugün de
onlardan bir tanesini yapıyoruz. Fakat
bugün özel bir gün çünkü ilimizin valisi de burada. Bunun mutluluğu içerisindeyiz. Bu eğitim çalışmalarımızla
üreticilerimizin daha fazla kazanmasını
istiyoruz. Az katkı yaparak çok verim
almalarını istiyoruz. Ve bilgilerin üniversitede kalmasını birliklerde kalmasını istemiyoruz. Bu işbirliği işte bunun
için güzel ve ilimizde tuttu. Çok yararlı
olduğunu gözlemledik ve gözlemliyoruz. Başlangıçta bu tür eğitimlerin
fayda etmeyeceğini düşünenler oluyor
ama eğitimlerin sonunda ‘Biz bunları
bilmiyormuşuz, biz yanlış yapıyormuşuz.’ Şeklinde cümleleri çok duyduk.
Bunun ekonomik olarak öncelikle aile,
il ve ülke ekonomisine katkıda bulunacağına inanıyoruz. Bu eğitimlerde de
bunu göreceksiniz. Eğitimimizin hem
Büğdüz’e ve hem de ilimize faydalı olmasını diliyorum.” dedi.
ÜNİVERSİTELER TOPLUMA
YÖN VERMELİ
Eğitim Toplantısına katılan Vali
Hasan Kürklü de bu tür bir organizasyonda yer aldığı için çok mutlu olduğunu, eğitimin ve öğrenmenin yaşı olmadığını ve insanların her yaşta eğitim
alabileceklerini belirtip, “Eğitim bizim
için çok önemli. Üniversiteler topluma
yön vermeli, toplumu belli bir yerden
belli bir yere götürmelidir. Burada da
bunun çok güzel bir örneğini görüyoruz. Hakikaten de çiftçilerimizin az maliyetle daha çok ürün almalarının önü
açılıyor. Bu da aile ekonomisine, köy
ekonomisine ve ilimizin ekonomisine
katkılar sağlıyor. Bu bizim için önemli.
Kaynakların kıt olduğu bir dönemde
tüm kaynakları en iyi en verimli şekilde kullanarak maksimum verimi almak
bizler için önemli. Bunun en kestirme
yolu iyi bir eğitim almaktan geçiyor. Bu
noktada Mehmet Akif Ersoy Üniversitemiz de çok kaliteli bir noktada. Kaliteli
bilgileri vatandaşlarımızla buluşturması ve vatandaşlarımızın bu kaliteden
faydalanması bizler için çok önemlidir.
Eğitimlerin ne kadar faydalı olduğunu
anlamak için ilimizin hayvancılık potansiyellerine bakmamız lazım. Herkes
bu eğitimler sayesinde önemli yerlere
gelmiştir. Dolayısıyla hepinizi tebrik
ediyorum, çok güzel bir eğitim çalışması olmuş, emeği geçen herkesi kutluyorum. Bu eğitim çalışmalarının daha da
artarak çoğalması en büyük arzumuz
ve bu çalışmaların üniversite ile birlikte
yapılması bizim en büyük sevinç kaynağımızdır. Üniversite ile toplumun birleşmesi bizim arzuladığımız bir konu.”
diye konuştu.
HASTALIKLI HAYVANLARI SÜRÜDEN
ÇIKARILIP, KESİME GÖTÜRMELİYİZ
Viroloji Uzmanı ve MAKÜ Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç.
Dr. Mehmet Kale yaptığı konuşmada:
“Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Veteriner Fakültesi olarak en gelişmiş sistem
ve cihazlarla Burdur’daki virolojik hastalıkları inceliyoruz. Tüm yetiştiricileri
fakültemize davet ediyoruz. Tohumlamada döl tutmama konusu yalnız Burdur ve Türkiye’nin değil tüm dünyanın
sorunudur. Döl tutmama problemine hayvanlarda atık atamama neden
olabilir. Döl tutmama Burdur’un değil
tüm dünyanın sorunudur. Tüm dünya, virüslerle nasıl mücadele edilmeli
konumuna geldi. Biz, üniversitemizde,
döl tutmama problemleri üzerinde de
çalışıyoruz. Bu kapsamda hayvanların
kan örneklerini ve kimyasal özelliklerini inceliyoruz. Fakültemizdeki görevimizin yanı sıra sahada da olmak zorundayız. Örneğin buradaki daha önce
yaptığımız incelemede hastalıklardan
korunmanın, köy dışından hayvan getirmemekle sağlandığını gördük. Döl
tutmaması; veteriner hekimin yanlış
çalışmasından, spermanın özelliklerinden ya da hayvanın hasta olmasından
kaynaklanır. Veteriner hekimler, Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği veteriner hekimleri en az 5 bin tohumlama yapma
özelliğindedir ve yanlış çalışmaları bu-
lunmamaktadır. Birliğin spermalarını
biz laboratuvarlarımızda inceledik, sorun yok. Dolayısıyla sorun hayvanlarda
oluyor. Fakülte olarak gelişmiş cihaz
ve mikroskoplarımızla çok ileri derecede inceleme ve araştırma yapıyoruz.
Hastalığı tespit etmek için izlenecek
en iyi yol, hastalıklı hayvanın, sürüden
çıkarılarak kesime gitmesidir. Böylelikle hastalıklardan ari bir ahırınız olur.
Hastalıklara diğer bir neden de yemler
olabilir; yemlerinizden, yemlerdeki küf
oranından şüpheleniyorsanız, hemen
yem çuvalınızla birlikte fakültemize geliniz, DSYB aracılığıyla bize başvurunuz.
Kurbanlık hayvanlar konusunda; il dışından, kontrolsüz getirilen, genellikle
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden getirilen hayvanları almayınız.
Aldıysanız da o hayvanı ayrı bir odada
tutunuz, çünkü il dışından gelen hayvanın hastalık bulaştırmaması için tek
başına durması zorunludur.” dedi.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 23
ARABALARIN YEDEK PARÇASI VAR,
İNEKLERİN YEDEK PARÇASI YOK
MAKÜ Veteriner Fakültesinden
Yar. Doç. Dr. Mesih Kocamüftüoğlu,
hayvancılığın pek çok problemi olduğunu fakat kendi aralarında belli başlı
3 tane konu belirlediklerini ifade etti.
Bu konularla ilgili karşılıklı sohbet şeklinde eğitim vermek istediğini söyleyen
Yar. Doç. Dr. Kocamüftüoğlu, her ahıra
girip her bir sıkıntıyı tespit etmenin zor
olduğunu ve bu sebeple genel olarak
anlatacağı bir eğitim oluşacağını belirtti. Kocamüftüoğlu, şimdiye kadar yaptığı tespitlerde köylerdeki bayanların
ahırlarda daha fazla çalıştığını gözlemlediğini ve toplantıya katılan erkeklerin
evlerine gidince öğrendikleri bilgileri
eşlerine anlatmalarını istediğini kaydetti.
Kocamüftüoğlu: “hayvancılığın problemlerin içerisinde en kötü
durum hayvanın bir yedek parçasının
olmamasıdır. Arabanın lastiği patlıyor,
kayışı kopuyor değiştirme imkânınız
var ama hayvancılıkta maalesef böyle
bir şey yok. Diyelim ki ineğin memesi
hasta oldu, veteriner hekime telefon
açıp ‘sağlamından bir meme gönder’
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 24
deme şansımız yok. Bu nedenle hayvanlarımıza iyi bakmamız lazım. İşin
temeli bu. Hayvancılıkla uğraşıyorsanız
sizin de bazı hedefleriniz olması lazım.
Bu hedeflerin en başında yılda 1 buzağı alabilmektir. Yani siz 2 yılda 1 buzağı
alıyorsanız, 3 yılda 2 buzağı alıyorsanız
henüz baştan kaybedebiliyorsunuz. Bizim süt ve yem fiyatlarına etkimiz yok,
o yüzden siz neler yapabilirsiniz bugün onların üzerinde konuşacağız, bu
sebeple de belirleyeceğimiz hedefler
bizim için önemlidir. Bugün burada 6070 kişi var, her biriniz buradaki anlattıklarımızdan sonra birer tane buzağı
almış olsanız neredeyse büyük bir çiftlik kurulur. Sağlıklı bir sürü elde ederseniz, mümkün olduğu kadar hastalıklı
olmayan bir sürü elde ederseniz maksimum yavru alırsınız ve süt miktarınız
da o kadar artar. Doğurmayan bir düve
süt verir mi, vermez, illa ki doğurması
lazım. Bir inek doğurdu, sütü biraz artar sonra gittikçe süt miktarı düşer. O
ineğin yeniden süt verimin eski ve düzenli haline dönebilmesi için o ineğin
yeniden yavru verebilmesi lazım. Yoksa
sütü gitgide düşer ve kurur gider. Yani
ineğin doğurganlığını sağlamanız sizin
süt veriminizle alakalıdır. O nedenle
her yıl bir buzağı almanız lazım, bunu
yapamazsanız masraflar sizin cebinizden gider. Sağlıklı sürü elde etmek hem
buzağı sayısında hem de süt veriminde
artış sağlıyor. Masraflar düştükçe de sizin karlılığınız artacaktır.
Bazı önlemler var, para gerektirmiyor
ama ahırlara girdiğimiz zaman bunu
göremiyoruz. En basitinden hava bedava. Bazı ahırlarda görüyorum, ufacık bir
cam kırılmış, gidip orayı bezle kapatıyorlar, içeriye hava bile girmiyor. Su bedava, suluklara bakıyorum, paslı, küflü,
içinde toz toprak var. Hayvanı havasız
bırakıyoruz, hayvanı susuz bırakıyoruz
ondan sonra da süt ve yavru istiyoruz.
Verimde en önemli kriter bir
düvenin ilk buzağılama yaşıdır. Bir düveyi ne zaman tohumlamanız lazım,
bir düveden ne zaman yavru almanız
lazım bunları bilmelisiniz. Eğer siz bir
düve 2 yaşına gelinceye kadar hala yavru alamıyorsanız baştan kaybediyorsunuzdur. Bir ineğinizden ömrü boyunca
ortalama kaç tane yavru alıyorsunuz;
4-5 tane. İlk yavru almayı geciktirirseniz baştan bir buzağı kaybediyorsunuz.
Sonra 2. Yılda yavru alıyorsunuz derken
kaliteli bir inekten 6 yavru alacağınıza,
ömrü boyunca 2 veya 3 yavru alıyorsunuz. Böylece 1 inekte siz 3 buzağı zarar
ediyorsunuz. Eğer 10 ineğiniz, 60- 70
tane ineğiniz varsa zararlarınız katlana
katlana gidiyor.
İkinci konu, buzağılayan ineğin ne kadar zaman sonra tekrar gebe
kalması gerektiğidir. Bunları takip edeceksiniz. Buzağılamayı ineğin keyfine
bırakırsanız direkt zarar edersiniz. O
nedenle bu dönemleri, ineğin kızgınlık
dönemlerini bilmeniz lazım. Doğum
yapan bir inek 45 gün sonra kızgınlık
gösteriyorsa ve çarası temiz ise ineğinizi tohumlayabilirsiniz. Bazıları inekleri kızgınlık gösterse de dinlenmeye
bıraktığını söylüyor. İnek ticari bir hayvandır, ilk tohumlamada tutma oranı
her şey mükemmel olsa bile %65’dir.
Doğum yapan ineği 90 gün geçtikten
sonra gebe bırakıyorsanız zarara giriyorsunuzdur. Doğum yapan bir hayvan
yaklaşık 26. Günde bir kızgınlık gösterir. O kızgınlıklarda tohumlamayın, 42.
Günden sonra tekrar kızgınlık gösterir,
artık o kızgınlık daha belirgindir ve bu
dönemde çarası temiz ise tohumlayınız. Dinlendirmeye gerek yok. Çarası
temiz değilse gizli rahim enfeksiyonları
vardır.
Yaptığımız çalışmaların neticesinde doğum yapan bir ineğin tekrar
gebe kalmamasının en büyük nede-
ninin rahim enfeksiyonları olduğunu
tespit ettik. Genelde rahim enfeksiyonları sizlerin gözünden kaçıyor. Genelde yemliklerin ön tarafında gezildiği
ve hayvanların kafasını gördükleri için
ineklerin arkalarına bakılmıyor ve dolayısıyla da rahim enfeksiyonları olup olmadığı görülmüyor. Yem veriyorsunuz,
su veriyorsunuz hep hayvanın boynuzunu, kafasını görüyorsunuz sonra da
dönüp gidiyorsunuz. Bir diğer konu,
komşunuz bir ilacı verdi ve ineği iyileşti diye sizin de aynı ilacı alıp ineğinize
vermemeniz konusudur. Çünkü ineğinize yanlış ilaç verdiğinizde mikroplar
o ilaca karşı direnç kazanıyorlar ve ileride gerçekten de o ilacı kullanmak zorunda kaldığınız zaman mikropları yok
edemiyorsunuz. Yani bir diğer konu
ineklerinize gelişigüzel ilaç vermemeniz konusudur.
Bir de viral hastalıklar var ve bu
tür hastalıklar genellikle gözden kaçıyor. Bir de mikrop yapan parazitler var.
Bu parazitlerden en önemlisinin kaynağı kedi ve köpeklerdir. Parazit, kedi ve
köpek dışkılarıyla sizin ahırınıza gelir,
daha sonra hayvanlarınız o parazit yumurtalarını yerler ve ineklerin midelerinde bu parazitler çoğalarak rahim
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 25
enfeksiyonlarına neden olurlar. Aynı
zamanda bu parazitler size de geçebilir. Size tavsiyem kedi ve köpeğiniz
varsa bunlar ahıra girmemesidir. Kedi
ve köpeklerinizin yıllık parazit ilaçlarını
yaptırmalısınız. Hem kendi sağlığınız
hem de ineklerinizin sağlığı açısından
bunu yaptırmalısınız.
Güç doğumlar, etene atamadığı
olgular, ikizlik, süt humması hastalığı,
çeşmede yıkanan ellerle hayvanın içine müdahale ettiğiniz durumlar hep
hayvanınızın mikrop kapmasını sağlıyor. Bunların dışında besleme ile ilgili
nedenler, hayvanlarının altlıklarının
değiştirilmemesi, sürü yönetimi gibi
konular da ineklerinizin mikrop kapmasını, hasta olmasını ve dolayısıyla
kesime gitmesine neden oluyor.” dedi.
İNEKLERİNİZ KENDİSİ DOĞURSUN;
MÜDAHALE ETMEYİN!
Kocamüftüoğlu eğitimde buzağı doğumları konusu üzerinde durarak
ineklerin kendilerinin doğum yapması
gerektiğini, müdahaleli doğumlarda
ineklere zarar verildiğini vurguladı.
Kocamüftüoğlu: “Doğum konusunda
yanlış bildiklerimiz ve uyguladıklarımız var. Mesela aslında inek kendisi
doğurabilir ama biz bir türlü müsaade
etmeyiz. Örneğin 10 tane ineği olan bir
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 26
kişi, kaç ineğin doğumuna kendisi müdahale ediyor, kaç ineği kendisi doğum
yapabiliyor? Genelde hepsine müdahale ediyor. İnsanlar yokken ve inekler
yabani hayat yaşarlarken inekler kendi
başlarına doğum yapabiliyordu. Eğer
bu inekler kendisi doğuramıyor olsaydı,
nesilleri tükenirdi. O nedenle hayvanları rahat bıraktığınız zaman kendileri
doğururlar. Güç doğum da olur ama 10
hayvandan 1 veya 2 tanesinde güç doğum olur, müdahale gerektirir. Eskiden
yerli ineklerimiz vardı, ithal tohumlar
kullanılıyordu, güç doğum olayları yüksek oluyordu. Şimdi bir bakıyoruz ineklerimizin hepsi holstein veya simental.
Büyük hayvanlar. O nedenle bunlar
rahat doğururlar. Hayvanlarınıza müsaade edin. Dikkat ettiniz mi doğumlar
neden akşam veya gece vakitlerinde
oluyor; hayvan kendisini güvende hissettiği zaman doğurmak ister. Çünkü
gündüz araba sesi, insan sesi, köpek
havlamaları vb durumlardan dolayı
hayvan tedirgin olur. Eski alışkanlıkları
hala devam eder. Gece bakar ki sessiz
sedasız, o zaman doğurmaya başlar.
Tam bu sırada ne olur, siz 8- 10 kişi içeri
girersiniz. Hele gündüz vaktiyse daha
kalabalık olur. Hayvan kendisini güvende hissetmek istiyor. Yabancı insanları
gördüğünde kendisini güvende hisset-
miyor. Siz ise ipleri zincirleri bağlayıp
yavruyu çekmeye başlıyorsunuz, inek
de zarar vereceğinizi düşünerek yavruyu bırakmak istemiyor, bir de motora
arabaya bağlayıp çekenler var. Hayvan
hamileyken 9 ay bekliyorsunuz, hayvan doğuma başladığında yarım saat
bekleyemiyorsunuz. Biz fakültede olduğumuz için bize çok hastalar geliyor;
buzağının çenesi kırılmış, ayağı kırılmış,
omzu çıkmış, kafasına ip bağlayıp çekmişler boğulmuş. Annenin çatısı ayrılmış, sinirleri felç olmuş. Bunlar neden;
yanlış müdahale ve erken müdahaleden dolayıdır. Dolayısıyla doğum yapacak ineği ayrı bir yerde tutmalı, altına
kuru gübre veya toprak değil sadece
saman konulmalıdır. Çünkü içeriye girdiğinizde kuru gübre ayağınızdan toz
olup havaya yükselir ve ineğinize mikrop bulaştırır. Gizli rahim enfeksiyonu
olur. Çıplak elle müdahale de hayvana
zarar verir. Elinizi sabunlayıp doğuma
müdahale etmeniz yanlıştır. Çünkü sabun elinizdeki mikropları öldürmez,
sadece elinizdeki kiri alır. Elinizi yıkamış
olmanız, sizi mikroplardan arındırılmış
ve hayvana müdahale edeceğiniz anlamına gelmez. Buzağı çıkıyorsa zaten
çıkacaktır. Doğum yapacak hayvanı
takip edeceksiniz, böyle hayvanların
memeleri dolar ve şişer, ağız sütü gelir, arka tarafı gevşer, inlemeye başlar,
yatar- kalkar sancılanır. Bunlarla doğumun yaklaştığını anlayabilirsiniz. Sonra
az önce söylediğim altı samanla kaplanmış özel yerde kapının aralığından
yarım saatte bir kontrol edeceksiniz.
Sonra yavru suları aktığında 1-1,5 saat
daha bekleyebilirsiniz. Bu süre sonunda buzağı çıkmamışsa, gerekli dezenfektan maddelerini kullanır ellerime
eldiven giyerim. Sonra buzağıya bakarım, kafası dönmüş ise ayağı dönmüş
ise onu düzeltirim, sonra yarım saat
daha giderim ve ineği yalnız bırakırım.
Bunların yerine biz, daha buzağının
tırnaklarını görür görmez müdahale
ediyoruz. Bu yanlıştır. Çünkü buzağının
çıkacağı kanal, kalça kemiği ile çevrilidir ve o kanala müdahale eder zarar
verirseniz direkt mikrop kapar veya
zorlanarak kullanılamaz hale gelir. İnek
her ıkındığında o kanal yavaş yavaş
gevşer. Bu normaldir. Endişe edilecek
durum yoktur. O kanal ve o kanaldaki
kaslar açılmadan zincirle- iple buzağıyı
çekerseniz ineğin içindeki rahim kaslarını yırtarsınız. Bu dışarıdan gözükmez.”
diye konuştu.
LABORATUVARDAKİ TESTLERLE
EKONOMİK KAYIPLARIN VE
HASTALIKLARIN ÖNÜNE GEÇİYORUZ
Yar. Doç. Dr. Özgecan Korkmaz
Ağaoğlu yaptığı sunumunda uzman
olduğu zootekni konularında ayrıntılar
aktardı. Ağaoğlu: “Türkiye’de kullanılan
damızlık ve damızlık adayı sığırların kalıtsal kusurlar yönünden genetik yapılarının belirlenmesi gerekmektedir ki
bugüne kadar Türkiye’de yapılmış bazı
çalışmalar bulunmaktadır. Ancak özellikle Burdur ili yetiştirilen Holsteinler
ırka özgü kalıtsal hastalıklar yönünden
henüz tam olarak taranmamıştır. Türkiye için süt üretim potansiyeli açısından oldukça önemli bir yere sahip olan
Burdur ilinde yetiştirilen Holsteinlerin
de ırka özgü kalıtsal hastalıkların moleküler olarak ortaya konmasının faydalı
olacağı düşünülmektedir.
Bu bağlamda; Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesi Veteriner Fakültesi ve
Burdur İli Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Birliği ortak
böyle bir çalışma başlamıştır. Zootekni Anabilim
Dalı Moleküler Genetik
Araştırma Laboratuvarlarında Holstein ırkı yetiştiriciliğini tehdit eden kalıtsal hastalıklar moleküler
tekniklerle belirlenir. Böylece ekonomik kayıpların
önüne geçilecektir.
Yetiştiriciler için 5
farklı kelime ‘Dikkat, ilaç,
aşı, Birlik ve Üniversite’
önemlidir. Bizler Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni
Ana Bilim Dalında kalıtsal
hastalıkların inceliyoruz.
Bu kapsamda Burdur’da
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ile MAKÜ
birlikteliği Türkiye’de bir
ilktir. Birlik ve Üniversite-
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 28
nin işbirliğiyle bazı hastalıkların kontrolünü de
ücretsiz yapıyor ve her
bir hayvan için inceleme sonuçlarını kısa süre
sonra veriyoruz. Sizlerin
yapması gereken, Birlik
aracılığıyla hayvanlardan
kan numunesi alıp, kulak
küpe numaralarıyla birlikte ve soğuk zincirle bu
numuneleri bize ulaştırmanızdır. Şayet hayvanlarınızı seviyorsanız, Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Birliğine müracaat edin.”
şeklinde konuştu.
Büğdüz köyündeki eğitim toplantısının öncesinde ve toplantı sonrasında video görüntüleri
eşliğinde Burdur’un süt
ve yetiştiricilik alanlarındaki potansiyelleri ile
Damızlık Sığır yetiştiricileri Birliği’nin çalışmaları
aktarıldı.

Benzer belgeler

İndir - Ayrıntı Dergisi

İndir - Ayrıntı Dergisi henüz tam olarak taranmamıştır. Türkiye için süt üretim potansiyeli açısından oldukça önemli bir yere sahip olan Burdur ilinde yetiştirilen Holsteinlerin de ırka özgü kalıtsal hastalıkların molekül...

Detaylı