YİD MAyıs-2011.indd - Yeni Dünya İçin Çağrı

Transkript

YİD MAyıs-2011.indd - Yeni Dünya İçin Çağrı
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Mayıs 2011 • Fiyatı: 1,00 TL
SEÇİM OYUNUNDA
NE YAPMALI?
BU OYUNDA
KİMLER ROL ALIYOR?
METAL GREVİNİN
ARDINDAN

Mauthausen Temerküz
Kampı'nın 66. Yılı

Tunus Dersleri
Güvercin Anıldı

Direnen İşçiler
Kazandı

1 Mayıs
Kutlamaları
Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!
METAL GREVİNİN ARDINDAN
N
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
isan ayında DİSK’e bağlı
Bi rle şi k Me t a l İş ç i ler i
Sendikası (BMİS) ile Metal
Patronlarının örgütü MESS
a ra sı nda i m z a la n Toplu İş
Sözleşme(TİS) ile bu dönem
kapandı.
BMİS yaptığı bu sözleşme ile
bir bakıma sarı sendika Türk
Metal’in MESS ile imzalamış olduğu sözleşmeye imza attı. Fakat
bir bakıma dedik, çünkü BMİS
birkaç işyerinde uyguladığı grevlerin sonucunda sarı sendikanın
imzalamış olduğu sözleşmenin
ortalama olarak yüzde 82 civarında üstünde ek ücreti üyeleri
için aldı. Bu anlamda bazı ekonomik kazanımlar elde etti.
Kuşkusuz bu sadece ekonomik
kazanım değildi. Çünkü bu sözleşme dönemindeki eylemliliklerle işçiler şunu da gördüler: Evet,
sarı sendika ile metal patronları
örgütünün imzaladığı satış sözleşmesine mahkûm değiller ve
mücadele ettiklerinde daha fazla
haklar elde edebilirler.
Bu gelişme aslında sınıf bilinci
açısından da önemlidir.
“Mücadele eden kaybedebilir;
mücadele etmeyen baştan kaybetmiştir” deyiminde de olduğu gibi
mücadele edenin kazanabileceğini
de gördüler pratik yaşamlarında
ve bundan sonraki süreçte bu deneyimlerinden hareketle kavga etmeye daha da cüret edeceklerdir.
Bu yazımızda biraz bu süreci
2
değerlendireceğiz.
Kuşkusuz uluslararası alanda
emperyalist devletlerin yeni işgalci
saldırıları var. Evet, Japonya’daki
Tsunamiden sonra atom santrallerinin ne kadar tehlikeli olduğunu, bugünkü teknoloji ile atom
santralleri kurmanın insanlığa
bir düşmanlık olduğunu ve “atom
santrallerine hayır” demenin
ve bu santrallerin kurulmasına
karşı mücadele etmenin ne kadar
önemli ve aciliyet teşkil ettiğini de
görüyoruz.
İşte tam da bu bağıntıda bir kez
daha uluslararası alanda işçi hareketinin örgütlülüğünün ne kadar
da gerekli ve acil bir görev olduğunu da görüyoruz.
Eğer uluslararası alanda işçi
sınıfı örgütlü olsa emperyalist
devletler istedikleri gibi at oynatamazlar. Libya vb. ülkelere istedikleri gibi emperyalist çıkarları
gereği saldıramazlar. Yine işçi hareketi örgütlü olsa atom santrallerini de hiçbir ülkeye hiçbir yere
kurdurtmaz.
İşçi sınıfı genel olarak örgütsüz
olduğu içindir ki üretimden gelen
gücünü bu olumsuz gidişatı engellemek için kullanamamaktadır.
B u r a d a y i n e M a r k s i s tLeninistlerin doğru olarak tespit
ettiği gibi “düşman içeridedir”
yani her ülke işçi sınıfı öncelikle
kendisinin yaşadığı ve üretime katıldığı ülkedeki burjuvaziye karşı
savaşım vererek onun iktidarını
alaşağı etmelidir.
İşçi sınıfı bu şekilde bu ülkelerde
kendi iktidarlarını kurduğunda
hem emperyalistlerin çanına ot tıkamış olacak ve hem de insanlığa
düşman olan teknolojileri kullanmaktan imtina edecektir.
Biz bu tespitimizden hareketle
ülkelerimizin metal iş kolundaki
bu grevi doğru değerlendirerek
doğru sonuçlar çıkarmanın sermayeye karşı iktidar mücadelesinde başarılı olmanın temel koşulu olduğunu düşünüyoruz.
Biz bu TİS sürecinde şu sonuçları çıkarıyoruz:
Birincisi: Metal işçilerinin örgütlülüğü zayıftı.
Çünkü metal işçileri her ne kadar BMİS çatısı altında bir üyeliğe
sahiplerse de, bu sağlam bir örgütlülük anlamına gelmemektedir.
Sağlam örgütlülük, her işyerinde işçiler tarafından seçilen ve
her an görevden alınabilecek Grev
ve Mücadele Komitelerinin oluşturulması ve bunların mücadeleyi
eline almış olması anlamına gelir.
İkincisi: Metal işçisi devrimci
bir sendika yönetimine sahip
değildi.
BMİS yönetimi ülkelerimizdeki
sendikalar içerisinde daha mücadeleci bir yönetim olsa da, bu yönetimde egemen olan siyaset devrimci bir siyaset değildir.
BMİS yönetimi yaklaşık yedi
yıldır yönetimdedir ve buna rağmen işyerlerinde işyeri komiteleri
genel olarak çalıştırılmamaktadır
ya da çalıştırılamamaktadır.
Yine bu yönetim iki genel kuruldur alınan grev fonu kararını uygulamaya koymamıştır,
koyamamıştır.
Söylemde sınıf ve kitle sendikacılığı fikrini savunan bu yönetimin esas eğilimi reformizmdir.
Yani BMİS yönetimi işçilerin
sınıf bilinci temelinde eğitilmesi
ve bu temelde de sermaye sınıfına
karşı uzlaşmaz bir mücadele yürütmesinden korkmaktadır.
Bu sebeple de sermaye sınıfının
en güçlü örgütü olan MESS patronlarına karşı sınıfı kavgaya hazır hale getirmemektedir.
Bu yönetim işçi sınıfına perspektif olarak kendi iktidarını kurma
hedefini göstermemektedir.
Üçüncüsü: Ve en önemlisi Metal
işçisi Marksist-Leninist bir önderlikten yoksundur.
İşçiler sömürü düzenine karşı
mücadelelerinde kendi sınıf partilerinde örgütlü değillerse, yürütecekleri mücadelenin başarı
şansı sınırlıdır. Bugün Metal sektöründe olduğu gibi.
İşçilerin kendi sınıf partilerini
bulmaları ve bu parti içerisinde
yer alarak sınıf hareketini birleştirerek sermayenin iktidarını parçalamayı hedeflemeleri kaçınılmaz
bir görevdir.
Bunun için Bolşevik öncüye ihtiyaç vardır.
Bolşevik öncü fabrika fabrika
örgütlenmelidir. Her fabrikada
öncü işçilerden oluşan parti birimleri örgütlenmelidir. Bu birimler önderliğinde Grev ve Mücadele
Komiteleri örgütlenmelidir.
Bu örgütlenmelerin sonucu olarak sendika yönetimlerine sağlam,
devrimci ve sınıf bilinçli komünistler seçilmelidirler.
Ancak bu devrimci ve komünist
yöneticilerin önderliğinde ve tabanın söz ve karar sahibi olduğu
ülkelerimiz sathına yayılan bir örgütlenme ile siyasal iktidar hedefli
mücadelenin başarısı mümkün
olabilir.
Bu aşamaya gelinceye kadar komünistler fabrikalarda mücadelelerini yürüteceklerdir. Bu mücadele yer yer iş kolu kapsamında da
olacaktır.
Bu mücadelelerde işçiler deneyim edinecekler ve bu deneyim onları ülkelerimiz çapındaki
bir genel ayaklanma ile iktidara
taşıyabilecektir.
Bu hedef le yürütülmeyen her
mücadele kısmi başarılar elde etse
bile güdük kalmaya mahkûmdur
ve sermaye sınıfının yeni saldırıları karşısında yeni hak kayıplarının engellenmesi zor olacaktır.
Bu sebeple tüm sınıf bilinçli işçiler gelecek kavgalara bu temelde
hazırlanmalıdırlar.
Grev ve Mücadele Komitelerini
kur!
De v r i mc i i ş ç i ler s end i k a
yönetimlerine!
Kendi partini güçlendir, iktidara doğru yürü!
4 Mayıs 2011
Mauthausen Temerküz Kampı’nın
Kurtarılmasının bu yılki 66. yıldönümü
“Terörün Ağ Sistemi” şiarı altında anıldı.
etme.
Sanayileştirilmiş Ağ Sistemi
Bizler bu ağırlık verilen konuda
salt Mauthausen TK ile değil, aynı
zamanda TK’larının birbirleri
arasındaki sıkı bağ ve bağlantılara
da değiniyoruz. Yalnızca TK’lar
değil, aynı zamanda zorla çalıştırılan tutsak işçiler kamplarını,
doğu (Avrupalı) işçiler kamplarını, Yahudiler için özel kamplar
veya Gestapo kamplarını kapsayan tüm kamp sistemi, ister bilgiler, ister tutsaklar, isterse nöbetçi
personeli olsun sıkı ve düzenli bir
değiş-tokuş içinde bulundular.
Gayri resmi Ağ Sistemi
Takibat araçlarından oluşan sanayileşmiş bu ağ sistemi yanında
Mauthausen Temerküz Kampından canlı kurtulan eski bir Polonyalı Tutsak Anma
Kutlamalarında
bir de muhbirler, gammazlayıcılar, suç ortakları ve yalakalardan
oluşan geniş kapsamlı gayri resmi
bir ağ sistemi vardı. Son yıllardaki
tarihsel araştırmalar sanayileşmiş
terör ağ sisteminin bu gayri resmi
ağ sistemi olmaksızın asla işlemeyeceğini çok berrak bir şekilde
gösterdi.
Bu gayri resmi ağ sistemini ele
alma bizi kaçınılmaz olarak her
bireyin “medeni cesareti” ve “karar verme özgürlüğü” kavramlarına götürüyor. Bu ağ sistemindeki suç ortaklığı (hemen hemen)
her zaman gönüllülük temeline
dayanmaktadır.
Güncel Unsurlar
Şimdi gelelim “medeni cesareti”
ve “karar verme özgürlüğü” kavramlarının güncel bağıntılarına:
Bu kavramlar eskiden olduğu
gibi bugün çok daha fazla öneme
sahip özelliklerdir. İster gündelik
ırkçılığın veya yabancı düşmanlığının güncel bağlantısında, isterse
yeni bir terör ağ sistemine karşı
mücadelede olsun: İyi örgütlenmiş ve Avrupa çapında bağlantılı Avrupalı aşırı sağcıların ağ
sistemi.
Eski Mauthausen TK’dan canlı
kurtulan tutsaklar, 2010 yılında
Avusturya’daki suçların % 40 civarında arttığını büyük bir endişeyle tespit etmektedirler.
Aynı zamanda Avusturya resmi
makamlarının bu suçlara yaklaşımı da kaygı vericidir. Bazı suç
duyuruları bir buçuk yıldan beri
hâlâ halledilmemiştir.
Mauthausen TK-Anma Yeri dış
duvarlarına yapılan iki alçakça yazılamanın failleri hâlâ meşhuldur.
Aşırı sağcı “Alpen-Donau-Info”
internet sitesi bugüne kadar açığa
çıkarılmamıştır.
Bu nedenle bizler Avusturya
Federal Hükümeti’ne kaygı verici
aşırı sağcılığı etkin bir şekilde
durdurmak için her şeyi yapması
acil çağrısını yöneltiyoruz.“
Bu y ı l k i 6 6 . Yı ldönü mü
Kutlamalarına 40 dan fazla ulustan 7000 den fazla kişi katıldı.
Devlet protokolünün yanında her
yıl olduğu gibi bu yıl da yaşayan
eski tutsakların çeşitli uluslardan
örgütleri, onların aile ve yakınları,
Avusturya’dan çeşitli STK-ları,
gençlik örgütleri ve esas olarak
Türkiye-K-Kürdistanlı göçmen
örgütleri ve çeşitli sol, anti-faşist
örgütler kendi bloklarını oluşturarak katıldılar. Komak-ml,
Almanca / Türkçe kitap, dergi ve
yayın organlarının sergilendiği
stand açtı; bu yılki anma kutlamaların ana konusu “Terörün Ağ
Sistemi” hakkında tavır takınan
Almanca / İngilizce bildirisini
dağıttı ve kendi bloğunu kurarak
pankartlarıyla yürüdü.
Avusturya’dan bir
Yeni İşçi Dünyası Okuru
09 Mayıs 2011
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
M
a u t h a u s e n Te m e r k ü z
K a m p ı n ı n ( T K )
Kurtarılmasının bu yılki 66.
Yıldönümü Kutlamalarında, bu
törenleri düzenleyen Avusturya
Mauthausen Komitesi ve Uluslar
arası Mauthausen Komitesi bu
yılki kutlamaları “Terörün Ağ
Sistemi” şiarı altında örgütlüyor. Bununla ilgili 7 dilde yaptıkları açıklamada özetle şunları
söylediler:
Naziler, Avrupa’yı hepsinin
ortak bir hedefi bulunduğu temerküz- ve imha kampları, takibat makam ve şubeleri ve de
daha bir dizi diğer araçlar ağı
ile sardı:
Dışlama, siyasi olarak farklı düşünenleri, ırkçı olarak takibat altında tutulan ve her hangi nedenle
toplumdan dışlanan insanları
takibat altında tutma ve de imha
3
YDİ Çağrı sayı 33, Nisan 2000’de yayınlanan yazıyı, aradan 11 yıl geçmesine rağmen
hala güncel, hala doğru olduğu için olduğu gibi yayınlıyoruz.
Ev işleri ücretlendirilsin!
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
K
4
adınların evde yaptıkları
işlerin iş olarak dahi sayılmadığını, kadın ellerinin yaptığı
irili ufaklı bir dizi yapılması gerekli işin görülmediğini defalarca
yazdık.
Kadının "görünmeyen emeğini" görünür kılmanın bir yolu
da, sarfedilen bu emek karşısında
ücret talep etmektir. Çünkü bugün kadınlar yapılması gerekli
olan, fakat "özel mesele" olarak
görülen büyük bir yükü sırtlamış
durumdadırlar: Ev işleri ve çocuk bakımı. Hele hele ev işlerinin
toplumsal olarak örgütlenmesi
konusunda hiçbir gerçek adım
atılmış değildir. Halbuki milyonlarca kadın ister ev dışında ücretli
iş sahibi olsun, ister "ev kadını"
olsun "ev işleri" kategorisinde ele
alınan onlarca detay iş için her
gün ne kadar büyük bir emek
sarfetmektedir! Kadın iktisatçılar
işte bu görünmez emeği görünür
kılmak için epeyden beri çaba
sarfediyor, kadınların ev içinde
sarfettikleri emeği hesaplamaya
çalışıyorlar. Evet, gerçekten de
mesela salt temizlik için sarfedilen emek ne kadardır?
Almanya'da yapılan bir araştırma bu konuda bize bir fikir
veriyor:
Yapılan araştırmaya göre kadınlar evde yaptıkları temizlik
karşılığında ücret talep etseler,
ortalama saat ücreti olarak 15
Mark alındığında onlara bir yılda
50 milyar Mark ödeme yapılması
gerekecekti! Araştırmaya temel
alınan veriler şöyle: Almanya'da
25-60 yaşları arasındaki 14 milyon kadın ortalama olarak haftada 4,5 saatini salt temizlik için
harcıyor. Yine bu araştırmaya
göre bir bütün olarak ev işleri için
kadınlar ortalama olarak haftada
35 saat çalışıyorlar, tabii ki karşılığında ücret almaksızın!
Türkiye'de ortalama olarak ev
işlerine ayrılan haftalık saatin
daha fazla olduğu açıktır. Çünkü
ülkemizde hayat koşulları daha
zordur. Genel olarak bakıldığında ev işlerini kolaylaştıran
teknolojik gelişmelerden daha az
faydalanabilmekteyiz. Su sıkıntısı, elektrik kesintisi, çevre ve
hava kirliliği vs. de yaşamımızı
daha zorlaştırıyor.
İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi tarafından yapılan bir
araştırmaya göre ülkemizde kadınlar ev temizleme faaliyetine
günde 43 dakika ayırmaktadırlar. Bu veri temel alındığında
salt ev temizliğine ayrılan zaman
haftada 5 saattir. Bunlara bir de
diğer ev içi faaliyetleri eklediğinizde ortaya çıkan tablo şöyledir:
Kadınlar ortalama olarak
günde
- yemek pişirme için 32
dakika,
- sofra hazırlama-toplama
için 22 dakika
- bulaşık yıkama için 13
dakika
- çamaşır yıkama için 7
dakika (haftada 49 dakika)
- ütü için 7 dakika (haftada
49 dakika)
- dikiş-sökük dikme için 8
dakika (haftada 56 dakika)
emek sarfetmektedirler.
Devlet İstatistik Enstitüsü'ne ait
olan bu veriler gerçeği tam yansıtmasa da kadınların ev içi faaliyette sarfettikleri zaman ve emek
hakkında bir fikir vermektedir.
Milyonlarca kadının ücret almaksızın hergün yeniden ve yeniden sarfettiği bu emeği görünür kılmanın çoktan zamanıdır!
Ev işlerinin ücretlendirilmesi
talebi bunun en iyi yoludur!
Ancak "ev işlerinin ücretlendirilmesi" talebi taleplerimizden
sadece birisidir. Esas talebimiz ev
işlerinin toplumsal çözümüdür.
Kadınlar örgütlendiği ve emeklerinin karşılığını talep ettikleri
ölçüde bu, ev işlerinin toplumsal
çözümünün gerekliliğini de gündeme getirecektir. Ev işlerinin
toplumsal çözümü bugün her
zamankinden daha kolay olabilir,
çünkü onun gerçekleştirilmesinin maddi koşulları bugün çok
daha gelişmiştir. Bütün mesele
çalışmanın ve toplumsal yaşamın yeni bir biçimde örgütlenmesinde düğümlenmektedir. Bu
da ancak kâr ve sömürüyü değil,
insanların refah ve gelişmesini
temel alan bir toplum düzeninde
mümkündür.
Bu toplum sosyalizmdir!
Mart 2000
Sağlıkçılar Grevdeydi
S
ağlık çalışanları, 'Performansa
Dönük Ücret Uygulamasını’, iş
bırakma eylemi ve yaptıkları yürüyüşle protesto etti.
Tıp Fakültesi Hastanesi önünde
başlayıp Mersin'in merkez ilçesi,
Akdeniz Belediyesi önünden,
İstiklal Caddesi güzergahı üzerinden, Atatürk Caddesi'nde bulunan, Mersin SGK İl Müdürlüğü'ne
kadar sloganlar atarak yüründü.
Bu rada sa ğ l ı k ç a l ışa n la r ı
adına bir açıklama yapan, Sağlık
ve Sosyal Hizmet Emekçileri
Sendikası (SES) Mersin Şube
Başkanı Selman Günbat, "Sağlıkta
Dönüşüm" programının halk
sağlığını ve çalışanların sağlığını
olumsuz etkilediğini söyledi.
'Sağlıkta
Dönüşüm
Programı'nın tam bir yıkım olduğunu ifade eden Günbat, programın dayanılmaz bir hal aldığını
belirterek, "Bu yıkım programı
bizleri sokağa dökmüştür. İsyan
ediyoruz" dedi.
"Emeğimizin karşılığı olan kalıcı, güvenceli, insanca yaşayabileceğimiz, emekliliğimize de yansıyacak temel bir ücret ödenmesi
için alanlardayız" diyen Günbat,
performansa göre hizmet uygulamasından vazgeçilmesini istediklerini dile getirdi.
Kamuda istihdam edilen taşeron işçi sayısının 300 bin sınırını
aştığının altını çizen Günbat, "Bu
sayının neredeyse yarısından fazlası sağlık ve sosyal hizmet iş kolundadır. 4/B, 4/C, 4 bin 924 vekil
çalışanları da bu sayıya eklediğimizde, artık güvenceli çalışma
tarihe karışmaktadır" ifadelerini
kullandı.
YDİ Çağrı/Mersin
21.04.2011
Numune Hastanesi’nde
Direnen İşçiler Kazandı
İ
şçi ölümleri dur durak bilmiyor. Neredeyse her gün bir iş kazası haberi duyuyor, işçi ölümleriyle sarsılıyoruz. Fakat bunların içinde bazen öyle haberler duyuyoruz ki bunlara kaza demek
durumu hafife almak oluyor. Belki çok basit önlemlerle önüne
geçilebilecek olan bu “kaza”larla işçiler patronların kar hırsları
nedeniyle bile bile ölüme sürükleniyorlar. İşçilerin güvenliği için
alınması gereken tedbirler, patronlar için gereksiz maliyet olarak
görülüyor. Neticede alınmayan ya da Maraş’ta Kandil Barajı’nda
olduğu gibi sözde alınan, adına tedbir dedikleri ilkel güvenlik önlemleri nedeniyle işçiler hayatlarından oluyorlar. Bile bile cinayet
olan bu olaylar da iş kazası denilip geçiştiriliyor. Geçen ay yaşanan, ulaşabildiğimiz işçi cinayetleri bilançosu bu söylediklerimizi
kanıtlar niteliktedir.
dana Numune Hastanesi’nde
taşeron firma bünyesinde çalışan 100 işçi yeni yılın ilk günü
taşeron firma tarafından imzalatılmak istenen, işçiler açısından
kazanılmış tüm haklarından vazgeçmek anlamına gelen sözleşmeyi imzalamayınca işlerinden
olmuşlardı. Bu işçilerden 30’u kaderlerine boyun eğmeyip sendikaların da desteğiyle hastane bahçesinde direnişe geçtiler.
120 gün boyunca, hastane bahçesinde soğuğa, yağmura aldırmadan direndiler. Çadırları sökülmek istendi, söktürmediler. Sağlık
Müdürlüğü’nün önünde seslerini
duyurabilmek için kendilerini demir parmaklıklara zincirlediler.
Tüm baskılara rağmen inançla,
kararlılıkla, “taşerona başkaldırıyoruz, işimize geri döneceğiz”
diyerek onurlu bir şekilde tam 120
gün direndiler. Ve sonunda yöneticilere pes dedirtip işlerine geri
dönmeyi başardılar. 1 Mayıs günü
sözleşmeleri yenilenen işçiler böylece çifte bayram yaşamış oldular.
2 Mayıs Pazartesi günü de işbaşı
yaptılar.
4 Mayıs günü 120 gün direndikleri ve birçok kez yapılan haksızlığa karşı basın açıklamaları
yaptıkları yerde bu kez işlerine
geri dönüş müjdesini vermek için,
Dev-Sağlık İŞ, SES ve TTB’nin
destek verdiği bir basın açıklaması
düzenlediler. Açıklama sırasında
sık sık “Direne Direne Kazandık!”,
“ Z a fer Di renen E mekç i n i n
Oldu!”, “Numune İşçisi Direnişin
Simgesi!”, “Sağlıkta Taşeron Ölüm
Demektir!” sloganları atıldı.
Basın açıklamasını Numune
Hastanesi işçileri adına bir kadın
işçi okudu. Açıklamada taşerona
karşı mücadeleye yönelik olarak
“Bizler biliyoruz ki, taşeronlaştırma işsizliktir, güvencesizliktir,
kölece çalışma ve yaşam koşul-
larının adıdır. Ve artık mücadelemizle öğrendik ki, taşerona
ve güvencesiz çalıştırmaya karşı
mücadele etmek, emeğimize, geleceğimize ve onurumuza sahip
çıkmaktır.” denildi. Açıklamada,
Dev Sağlık İş Genel Başkanı Arzu
Çerkezoğlu ve SES MYK üyesi
Bedriye Yorgun da birer konuşma
yaptılar. Halaylarla devam eden
basın açıklamasının ardından
sembolik olarak işçilerin yaklaşık
15 kadarı noter huzurunda Dev
Sağlık İş Sendikası’na üyelik belgelerini imzaladılar.
Bu mücadele Numune işçileri
açısından elbette büyük bir kazanım oldu. Çünkü kendilerine
dayatılan, taşeron sistemini aklamaya yönelik hazırlanan ve haklarından vazgeçmeleri anlamına
gelen sözleşmeyi imzalamadılar. Fakat direnerek işlerine geri
döndüler, üstelik sendika üyesi
olarak. Bu şekilde daha güçlü ve
örgütlü olarak çalışmaya devam
edecekler. Fakat buna karşın hala
taşeron firma bünyesinde sözleşmeli olarak çalışıyorlar. Taşeron
sistemi, patronlar açısından biraz
daha fazla kar, işçiler açısından ise
daha fazla sömürü anlamına gelmektedir. Numune işçileri de kazanımları bir yana hala bu sistem
içerisinde çalışıyorlar. Bu yönüyle
işçilerin bu başarısı bir yanı eksik
kalmış bir başarıdır.
Güvenceli bir iş, insanca yaşam
için taşeronu sağlık alanından ve
tüm çalışma alanlarından süpürmek zorunludur. Taşeron kapitalist sistemin hastalıklı bir ürünüdür ve bu hastalıktan kurtulmak
için kapitalizm bataklığını kurutmaya çalışmak gereklidir. Ancak o
zaman gerçek kazanımlardan söz
edebiliriz.
4 Mayıs 2011
YİD/Adana
14 Nisan
Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bir soda fabrikasında 8
Nisan’da üzerine kaynar su dökülen işçi tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 24 yaşındaki Oğuz Sarıkaya isimli işçinin
vücudunda, çalışırken bir çözelti kazanının kapağını kapatmaya çalışırken kazandaki kaynar suyun üzerine dökülmesi sonucu 3. derece yanıklar meydana geldi. Olayın hemen ardından
Beypazarı Devlet Hastanesine, sonrasında ise Gülhane askeri Tıp
Akademisine kaldırılan Oğuz Sarıkaya burada gencecik hayatına
veda etti.
16 Nisan
İzmir’in Karabağlar ilçesinde, çelik kapı üreten bir iş yerinde
yaşanan patlama sonucu 5 işçi yanarak öldü. Birçok işçi de patlamanın etkisiyle yaralandı. Patlama sonucunda çıkan yangın
işyerinin hemen yanındaki laminant parke deposuna sıçradı.
Buradaki alevleri söndürmeye çalışan itfaiye görevlilerinden birisi
de üzerine devrilen parkelerin altında kalarak can verdi. Gerekli
güvenlik önlemleri alınmadığı için yaşanan olayın ardından gözaltına alınan iş yeri patronuysa mahkemece serbest bırakıldı.
27 Nisan
Adana’nın Feke ilçesi Tortulu Köyü’nde özel bir madencilik
şirketine ait olan barit madeninde dinamit patlatılması sonucunda Samet Fırtına isimli işçi ölürken Hüseyin Topuz ve Nusret
Durmuş adlı işçiler de yaralandılar. Tedbirsizlik nedeniyle ölüm
yatağına dönüşen madenler işçilerin canlarına mal olmaya devam ediyor.
27 Nisan
Burdur’un Karamanlı ilçesine bağlı olan Mürseller köyü yakınlarında faaliyette olan bir mermer ocağında çalışan Veli Ok isimli
işçi 5 Metre yüksekliğinde olan mermer bloğunun üzerinden
düşerek yaşamını yitirdi. İddiaya göre Veli Ok isimli işçi sabaha
karşı saat 05.00 sıralarında, çalışma alanını aydınlatan lambanın
sönmesi üzerine lambayı tamir etmek için 5 metrelik mermer
bloğunun üstüne çıktı ve bu sırada dengesini kaybederek düştü.
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
A
08 Nisan
Maraş’ın Ekinözü ilçesinde yapımı süren Kandil Barajı bir işçiye mezar oldu. Baraj inşaatında çalışan Mehmet Demir isimli
işçi denge tüneli olarak adlandırılan bölümde çalışırken 52 metre
yüksekliğinde olduğu belirtilen tünele düşerek hayatını kaybetti.
Verilen bilgiye göre 8 metre genişliğindeki tünelde bulunan 1
metre genişliğindeki bir deliğin kaya parçaları tarafından tıkandığını gören işçi beline bağladığı halatla aşağı sarkıp tıkanıklığı
açmaya çalışırken kaya parçalarıyla birlikte tünelin içine düştü ve
52 metrelik tünelin 18, metresinde asılı kalarak hayatını kaybetti.
5
YDİ Çağrı'nın 1 Mayıs'ta yayınladığı "SEÇİM OYUNUNDA NE YAPMALI" isimli bildirisini
olduğu gibi yayınlıyoruz.
SEÇİM OYUNUNDA NE YAPMALI?
İşçiler, Emekçiler, Gençler
Egemenler halkı 12 Haziran’da
sandık başına çağırıyorlar.
Yarış başladı ve partiler meydanlara indi. Düzen partisi, patronların partisi, sermayenin sesi olan
partiler bol keseden seçim vaatleri
dağıtıyorlar. Ortalık vaatlerden
geçilmiyor. Kimisi sadaka mahiyetinde yardım paketleri dağıtıyor.
Kimisi iktidar olduğu zaman işsizliği, yoksulluğu bitireceğine yemin
billah ediyor. Kimisi de milliyetçi
söylemlere sarılıyor.
Egemenler için seçimler, sömürü düzenlerine halka dayanma
meşruiyeti kazandırmak için bir
araçtır. Belli aralıklarla yaptıkları
seçimlerin gerçek anlamı, halka
“önümüzdeki dönemde sizi hangi
kesimimizin siyasi önderliği altında sömürüp ezmemizi istersiniz?” sorusunu sormaktır. Sömürü
düzenlerine demokratik bir görünüm vermek, meşruiyet kazandırmaktır amaçları. Seçimlerin
gerçek anlamı budur. Verilecek her
oy, kime verilirse verilsin, en başta
var olan rejimin “seçime dayalı
demokratik” meşruiyetinin bir
dayanağıdır egemenler açısından.
Seçimler işçilerin, emekçilerin,
ezilen halkların temel sorunlarını
çözemez. Eğer böyle olsaydı, burjuvazi seçimleri yaptırmazdı!
Bu oy u nd a k i m ler rol
alıyor?
Bu oyunda başrollerde ilk sırada
kendini demokrasi havarisi gibi
göstermeye çalışan AKP var. AKP,
Ergenekon ve darbe soruşturmaları, anayasa değişikliği referandumu gibi atılımlarla askeri vesayete karşı iktidar mücadelesinde
önemli bir ilerleme kaydetti ve bu
seçimlerde de iktidarını pekiştirmek istiyor. İkinci sırada ise, iyi
planlanmış bir komployla yönetim değişikliğine giden, Kemalist
bürokrasinin baş temsilcisi olan
CHP var. Kemal Kılıçdaroğlu
her fırsatta halk adamı, işçi dostu
pozlarına bürünüyor. Fakat onun
işçi dostluğunun ne menem bir
dostluk olduğunu İzmir’de taşeron belediye işçilerinin işlerinden
atılmalarında gördük. MHP ırkçı,
milliyetçi söylemlerle, vatan edebiyatı ile oy toplamaya çalışıyor.
SP, BBP, DP, TP, HAS Parti vb. adı
ne olursa olsun, düzen partilerinin yoktur birbirinden farkları. Al
birini vur ötekine!
katılma rolüdür. Partilerin milletvekili adaylarına baktığımızda
türkücüsünden, futbolcusuna,
sendikacısından gazetecisine
hatta davası devam eden tutuklu
Ergenekon sanıklarına kadar herkesi görüyoruz, ama bir işçi temsilcisini, bir emekçiyi göremiyoruz. Bir yandan seçme ve seçilme
hakkının demokrasinin temel
dayanağı olduğunun vurgusu yapılıyor, ama öte yandan işçilerin
emekçilerin önünü tıkamak için
bin bir türlü düzenbazlıklar yapılıyor. Bir işçinin aday olabilmesi
için öncelikle YSK’nın belirlediği
seçim harcını yatırması gerekiyor.
Bu harç ki, tutarı en yüksek derecedeki memurun brüt maaşına
denk gelen bir miktardır. Asgari
ücretle çalışan bir işçinin birkaç
aylık maaşına denk gelen bu tutarı denkleştirip ödeyebilmesi
neredeyse mucizedir. Bu seçim
oyununda egemenlerin biz işçi ve
emekçilerden istediği, bir dahaki
seçime kadar bizi kimin sömüreceğine karar vermemizdir.
İşçi lere, emekçi lere bu
oyunda biçilen rol nedir?
Daha önceki seçimlerde olduğu
gibi bu seçimde de işçilere, emekçilere biçilen rol figüran olma
rolüdür. Burjuvazinin demokrasi
oyununa, seçim sahtekârlığına
İşçiler, emekçiler şimdi karar zamanı!
Şimdi seçim zamanı! Her biri
farklı telden çalsa da, esasında
sermayenin borazanlığını yapan
partilerden birini seçip bu düzen
oyununda figüran olmaya devam
mı edeceğiz? Yoksa “yere batsın
düzeniniz. Vaatlerinize kanmıyoruz, oyununuza gelmiyoruz,
oyumuzu da vermiyoruz.” deyip
kapitalist efendileri titretecek miyiz? Biz seçimimizi ikincisinden
yana kullanıyoruz. Bütün işçi ve
emekçi kardeşlerimizi de kapitalist beylerin iktidar dalaşına ortak
olmamak için bu seçimi boykot
etmeye çağırıyoruz.
Bizi oy deposu olarak görenlere,
kendi aralarındaki iktidar dalaşında kendilerine dayanak yapmaya çalışanlara, “bizi seçin!” diye
gelenlere: “biz seçimimizi yaptık;
devrimi seçtik! Hepinize topunuza hayır! Seçim sahtekârlığının
figüranları olmayacağız!” diyoruz.
İşçiler, emekçiler!
Seçimler şimdiye kadar senin
hiçbir temel sorununu çözmedi.
Bundan sonra da çözmeyecek!
Çözüm senin elinde! Senin iktidarında! Demokratik halk devrimin
iktidarı olan işçi, köylü halk iktidarı ile özgürlük, demokrasi, bağımsızlık gelecek, iktidarın şartlarında sorunların çözülecektir.
K u r t u lu ş s e ç i m d e d e ğ i l
devrimde!
Seçim sahtekârlığının figüranları olmayalım!
Ya barbarlık, ya sosyalizm!
Mayıs 2011
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Kısa.. Kısa...
6

Kocaeli
Bekaert Fabrikası'nda işten çıkarılan 9 arkadaşları için kendilerini fabrikaya kapatan 400 işçi direnişte. (Sendika.Org)
Bir çok kurum ve örgüt temsilcilerinin de destek verdiği Bekaert fabrikasında işten çıkarılan 9 işçi için Birleşik Metal-İş üyesi Gebzeli
işçilerininde katıldığı 9 Mayıs akşamı Fabrika önüne gelindi. Kendilerini fabrikaya kapatan işçilerin “Atılan işçiler geri dönecek” sloganları
atarak, fabrikayı saran teller etrafına gelmesinin ardından Birleşik Metal İş Kocaeli Şube Başkanı Hami Baltacı bir açıklama yaptı. Baltacı
şunları söyledi: “Bizi çekip gider sandılar. Metal işçisinin vereceği reaksiyonu tahmin etmediler. Bize bedel ödetmeye kalkmayın, size
bedelini ödetiriz. 9 işçi arkadaşımız işe dönene kadar eyleme devam edeceğiz.”

Samsun
İş cinayetinde iki işçi hayatını kaybetti (Sendika.Org)
İş arkadaşı ile birlikte asansör bakımı yapan 24 yaşındaki S.A, apartmanın 6. katında çalıştığı esnada bastığı plastik tentenin kırılması
sonucu düşerek hayatını kaybetti.
Diğer iş kazası ise Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) kampüsünde meydana geldi. Daha önce PTT bünyesinde telefon santral operatörü
olarak çalışırken, Türk Telekom'un özelleştirilmesinden sonra OMÜ bünyesinde yapı işleri birimine gönderilen Ergin Yıldırım elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetti. 51 yaşındaki Yıldırım'ın iki çocuğu vardı.

Adana
Dev Sağlık-İş üyeleri ve sağlık çalışanlarına polis saldırdı (Sendika.Org)
Adana’daki Çukurova Üniversitesi Balcalı Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 9 Mayıs günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kararları
çiğnenerek gerçekleştirilen hizmet alım ihalesini engellemek için poliklinikler önünde buluşan Dev Sağlık-İş üyeleri bina içinde ihalenin
gerçekleştirileceği salona doğru yürüyüşe geçti. Çevik kuvvet, hastane içine girerek ihalenin gerçekleştirileceği salonun önünde barikat
kurdu. Dev Sağlık-İş üyeleri alkış ve sloganlarla ihaleyi protesto etti, rektörü istifaya çağırdı. İhale komisyonu, ihaleyi bitirdikten sonra polis,
“Rektöre kul, taşerona köle olmayacağız” sloganını atan Dev Sağlık-İş üyelerine saldırdı.
M
etal İşkolundaki grev üzerine çok sayıda dergi, gazete yazdı çizdi. Bunlardan birisi
de Alınteri gazetesidir.
Alınteri’nin grev sürecinde çıkan sayısında “Görev başına, grev
başına!” sayfa 3’te bir yazı çıktı.
Bu yazıda bazı genel doğruların yanı sıra şu yanlış tavır da yer
almaktaydı:
“Dünyada isyan dalgalarının,
Türkiye’de toplumsal muhalefet eğilimlerinin çeşitli kesimler içinde yükseldiği bir kesitte
Birleşik Metal yönetimi “grev
kararı” almakla önemli bir sorumluluğun altına girdi. Fakat
tabandaki beklenti ve kararlılığa
rağmen greve çıkışı sürekli erteleyip tam da sermayenin “bölyönet” taktiğini hatırlatır tarzda
grevleri fabrika fabrika kademelendirmesi, bu arada MESS patronlarıyla el altından sadece üç
beş kuruş fazla ücret artışı temelinde “ek protokol” pazarlıklarına
girişmesi işçilerde sendikalara ve
sendika yönetimlerine karşı var
olan haklı güvensizliği derinleştiriyor. Tabandaki grev beklentisi
ve kararlılığı bu denli yükselmişken her an bir satışla karşılaşma
endişesini körüklüyor. …”
Şimdi bu yazıda birçok sorun
var ve fakat bunlar içerisinde en
öne çıkanı “tabandaki beklenti ve
kararlılık” tespitidir.
Alınteri gazetesi neye dayanarak Birleşik Metal İşçileri
Sendikası’nın (BMİS) tabanında
bir kararlılık olduğunu tespit ediyor? Bu konuda bir anket yapmış
mıdır? Ya da bir anket var mıdır?
Gerçekler gerçekten Alınteri’nin
iddiası gibi midir?
Bir gerçek vardır, o da şudur: BMİS bu dönem Toplu İş
Sözleşmesini (TİS) sarı sendika
Türk Metal’in patronlar örgütü
MESS ile imzaladığı temelde
i m z a la mayac a ğ ı n ı söyled i.
Kuşkusuz bu kararı almada işyerlerinde seçilip gelen bir bölüm temsilcinin Merkez TİS
Komisyonundaki diretmelerinin
rolü büyüktür.
Bu gerçek olduğu gibi, grev
oylaması talep eden patronların
istekleri temelinde bazı işyerlerinde 7 civarında BMİS yönetimine rağmen greve HAYIR kararı çıkmıştır.
Greve evet diyen birçok işyerinde ise sendika temsilcileri işçilerin grevi istemediklerini açıkça
değişik toplantılarda beyan et-
Kendilerine her kim ki komünist, MarksistLeninist diyorsa yapacağı bir şey vardır: Sınıfa
dışarıdan gazel okumayı bırakın! 40-50 yıldır
bu şekildeki davranışa son verin! Sınıfın
içerisine girin ve fabrikaları örgütleyin!
Fabrikaları komünistlerin kaleleri haline
getirin!
mişlerdir. Bunlardan bazıları
“sendikamız karar almıştır, biz
bu kararın arkasında dururuz”
tavrını takınmışlardır.
Merkez TİS Komisyonu toplantılarında en keskin grev yanlısı
görünen ÇİMSETAŞ işyerinde
grev UYGULAMASIna dört
gün kala 170 civarında sendika
üyesi imza toplayarak ve imzayı
sendika merkezine göndererek
greve çıkmak istemediklerini beyan etmişlerdir. Ve bu işyerindeki
sendika temsilcileri bu duruma
müdahale edememişlerdir.
Yine grevden kısa zaman önce
Gebze’de yapılan “şölen”e yaklaşık
1500 kişi katılmışlardır. Bunların
500’ü işçilere destek vermek
amacıyla gelen insanlar. Geriye
bin kişi kalıyor. Ama Gebze şubesinin tek başına üye sayısı dört
bin civarında. Fakat bu “şölen”e
hemen hemen tüm şubelerden
bu anlamda Kuzey-Kürdistan/
Türkiye’nin her tarafından örgütlü bulunan işyerlerinden işçiler gelmiştir. Peki, taban bu kadar
grev beklentisi içerisinde ise ve bu
kadar kararlı ise neden greve çıkması beklenen yaklaşık on bin işçinin sadece bin kişisi bu “şölen”e
katılmıştır? Hâlbuki bu “şölen”
patronlara ve onların örgütlerine
karşı bir gövde gösterisi olarak
planlanmıştır.
Ortaya koyduğum bu gerçekler
Alınteri gibi birçok MarksizmLeninizm adına konuşan grupların gerçek anlamda sınıf adına
dışarıdan konuştuğunu göstermiyor mu? Bu sübjektif değerlendirmeler sınıfa dışarıdan bakmak
değil midir? Eğer sınıfın kendi
içerisinde olunsa ve gerçekten
grevi kendileri örgütleyebilseler
bu kadar rahat konuşmayacakları
kesin değil midir?
Kuzey-Kürdistan/Türkiye’de
sınıf adına konuşan hemen hemen hiçbir örgütün bırakalım bir
grevi yürütmesi, bir direnişi bile
kendi başına başarılı bir şekilde
yürütmediği bir durumda, dışarıdan gazel okuyarak sübjektif
isteklerini gerçeklerin yerine koyarak sınıftan soyutlanışlarını bir
kez daha ispatlamıyorlar mı?
Sınıfın içerisine girmeden, fabrikalarda bir güç oluşturmadan
ve bu fabrikalar üzerinde sendikaların yönetimlerine devrimci
işçileri, Marksist-Leninistleri getirmeden sınıfı yönetmeye çalışmanın beyhude bir tavır olduğu
halen kavranamamaktadır.
Bir diğer sorun da şudur: MESS
patronlarına karşı binlerce işçinin katıldığı bir grevi başarılı bir
şekilde yürütebilmek ajitasyon işi
değildir.
BMİS Sendikası eleştirilmelidir
kuşkusuz. Ama bu eleştiri neden
bu dönem tüm fabrikalarda birden grevi başlatmadığına değil,
neden bu yönetim yedi yıldır bu
sendikayı yönettiği halde böylesi
bir grev için gerekli hazırlıkları
hem örgütsel anlamda tabanı hazırlama konusunda olsun gerekse
greve çıkan işçinin zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bir grev
fonunu oluşturamamış olmasına
dönük olmalıdır.
BMİS ASİLÇELİK işyerinde
sekiz ay süren bir grev uyguladı.
Fakat bu grev belli bir yerden
sonra kırılma tehlikesi yaşadı.
En temel sorun grevdeki işçinin evinin kirasını ödeyememesi ve evdeki insanlara ekmek
götürememesiydi.
Maalesef sınıf adına konuşan
devrimci örgütler ve komünistler
dahil bu grevi esas olarak yazılarıyla desteklemenin ötesine geçemediler. Yani ekmeklerini grevci
işçiyle paylaşamadılar. Böylesi
bir durumda kalmanın nedeni
BMİS’nın grev fonu oluşturma
yönünde ciddi bir çabasının
olmamasıdır.
İki genel kuruldur grev fonu
oluşturma kararı olmasına rağmen bunu yapmamış olmaları
hem tutarsızlık hem de büyük bir
sorumsuzluktur.
Kim ne dese desin: Greve çıkacak işçiye kirasını ödeyecek,
evine ekmek götürecek kadar
bir mali birikim yaratmayan bir
sendika ya da siyasi hareketin
MESS gibi güçlü bir patron örgütüne karşı ciddi bir grev kavgası
yürütmesi lafazanlıktır. İşçiler
“iman” gücüyle grev yürütemezler. Komünist bir kararlılığında
kapitalizm koşullarında belli sınırları vardır. Evine ekmek götüremeyen bir kararlı komünistin
sınırları da bellidir.
Sonuç olarak: Kendilerine
her kim ki komünist, MarksistLeninist diyorsa yapacağı bir
şey vardır: Sınıfa dışarıdan gazel
okumayı bırakın! 40-50 yıldır
bu şekildeki davranışa son verin!
Sınıfın içerisine girin ve fabrikaları örgütleyin! Fabrikaları
komünistlerin kaleleri haline
getirin!
İşte o zaman sermaye sınıfı işçi
sınıfının gücü karşısında titreyecek ve işçi sınıf üretimde gelen
gücü siyasi hedefine endeksleyerek iktidara doğru yürüyecektir.
İstanbul’dan Yeni İşçi Dünyası
okuru
4.5.2011
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
SINIF HAREKETİNİN DIŞINDAN BAKMAK
7
Hukuk Köşesi
Bu bölümde iş yasalarına göre açıklamalarda bulunmaktayız.
Bu konuda ise bilinmesi gereken şey yasaların patronları, sermayeyi koruduğudur. Buna rağmen işçi sınıfının haklarını araması
ve bu hakları genişletmesi için tüm yol ve araçlarla mücadele
yürütmesi gerekmektedir. Hukuk mücadelesi de bu araçlardan
birisidir.
Kazanılmış haklara saldırı yasası: Torba Yasa – IV
İşçi şikâyetleri nereye
bildirilecek?
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Torba Yasa olarak bilinen 6111 sayılı Kanunun bazı maddelerinin
incelenmesine devam ediyoruz. Bu sayımızdan işten çıkarılan ve
işverenler tarafından hakları verilmeyen işçilerin şikâyetlerini nasıl
yapacaklarını inceleyeceğiz.
8
6111 sayılı Torba Yasa’da işten çıkarılan işçilerin işverenden alacaklarına ilişkin şikâyetleri konusu yeniden düzenlendi.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 10. maddesi gereğinde
işçi şikâyetleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri
tarafından inceleniyor ve sonuçlandırılıyordu. Yasa değişikliğinin gerekçesinde belirtildiği gibi çok değişik konularda olan bu
şikâyetlerin sayısı az olan İş Müfettişleri tarafından incelenmesi
uzun bir zaman alıyordu. Ayrıca sayıca az olan İş Müfettişleri -asıl
gerekçe bu olmamasına rağmen- yasada belirtilen gerekçeye göre bu
iş yükü nedeniyle işyeri denetimleri gerçekleştirmiyorlardı. Aslında
gerçek gerekçe iş yükü değil (elbette iş yükü önemli bir etkendir) bu
konuda en üstten en alta kadar bir iradenin de olmamasıdır.
6111 sayılı Torba Kanun ile iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin
İş Kanunu’ndan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikâyetleriniÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
bölge müdürlüklerince incelenebilmesine imkân tanındı. Buna göre
bir şikâyeti olan işçi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge
Müdürlüğüne başvurarak şikâyetini yapabilecek. Önceki uygulamada bu şikâyetler İş Müfettişleri tarafından inceleniyordu. Şimdi
ise bu şikâyetleri Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan memurlar inceleyecek ve sonuçlandıracaklar. Artık İş Müfettişleri bu şikâyetleri
incelemeyecekler.
İş sözleşmesi devam eden yani hâlihazırda çalışmaya devam eden
işçiler şikâyetlerini eskiden olduğu gibi İş Müfettişlerine yapmaya
devam edecekler. Yani işe devam eden işçilerin şikâyet başvurularında bir değişiklik yapılmadı.
Yapılan bu değişiklik ile işten çıkarılan işçilerin şikâyetlerini inceleyecek personel sayısı artmış oldu. Böylece (uygulamada nasıl
olacağını birlikte göreceğiz) şikâyetler daha kısa sürece sonuçlandırılabilecek. Ancak bu değişiklik ile işçi şikâyetlerini inceleyecek
personelin niteliği oldukça düşürülmüş oldu. Çünkü bölge müdürlüklerinde çalışan memur kadrosundaki personel çalışma mevzuatı
konusunda uzman değil. Bu anlamda çok fazlada hatalı karar verilmesi riski var.
Devlet bu değişiklik ile aslında sorunu çözmüyor. Çünkü sorunun gerçek çözümü asıl işi işyeri denetimleri yapmak olan çok
sayıda yeni İş Müfettişi istihdam etmektir. Ayrıca asıl işi belgeler,
raporlar ve işyeri denetimi yapan İş Müfettişlerinin tutanakları üzerinden inceleme yapmak olan çok sayıda yeni İş Müfettişi istihdam
etmektir. Kısaca çözüm yeni uzman denetim personeli almak ve bu
personelin görev alanlarını belirlemekten geçiyor. Böylece hem etkin bir denetim yapılabilir, hem de işçi şikâyetleri sağlıklı bir şekilde
çözümlenebilir. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi asıl sorun işverenleri denetleme konusunda devletin en üstten en alta kadar bir
irade göstermemesi, böyle bir niyetinin olmamasıdır. Çünkü devlet
ve sermaye el ele vererek işçilerin şikâyet üretmesini sağlıyor.
Yine de bu yasal değişiklik ile iş yükü azaltılmış olan İş
Müffet
Müfettişlerinin
işyeri denetimleri yapıp yapmayacakları
yakında göreceğiz.
m
Yapılan
bu değişikliğe uygun olarak
Y
Çalışma
Çalışm
m ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bir ilemerkezi kurdu. Sosyal Güvenlik Kurumu,
tişim m
mer
İŞKUR ve Bölge Çalışma Müdürlüklerine her
ihbar ve şikâyetbaşvuruları ve
türlü soru, öneri, eleştiri,
e
talepleri 170 numaralı telefona 7 gün 24 saat bildirilebilir.
Biz hakları gasp edilen, işten çıkarılan, şikâyeti olan tüm işçilerin
diğer mücadele araçları yanında hukuksal yolları da mutlaka kullanmasını öneriyoruz.
[email protected] adresine sorularınızı bekliyoruz.
Krizler bahane,
teşvikler şahane…
B
ir süredir 6111 sayılı Torba
Yasa ile işçi ve emekçilere yapılan yeni saldırıları açıklamaya
çalışıyoruz. Torba Yasa ezilen kesimlere yeni hak gaspları şeklinde
yansırken patronlara yeni teşvikler olarak yansıyor.
6111 sayılı Torba Yasa’nın
74.maddesiyle 4447 sayılı İş
Kanunu’na geçici 10.madde eklenmiştir. 1 Mart 2011 tarihinde
yürürlüğe giren bu madde işverenlere yeni teşvikleri düzenliyor.
Bu maddeye göre 1 Mart tarihinden sonra aşağıdaki şartlara
uygun işçileri işe alan işverenlere
sigorta prim indirimleri yapılacak.
a. 18 yaşından büyük kadınlar,
b. 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler,
c. 29 yaşından büyük erkekler,
d. Mesleki yeterlik belgesi
sahipleri,
e. Mesleki ve teknik eğitim veren
orta veya yüksek öğretimi veya
Türkiye İş Kurumu’nca düzenlenen işgücü yetiştirme kurslarını
bitirenler,
f. Mesleki yeterlik belgesi veya
mesleki ve teknik eğitim veren
orta veya yüksek öğretim ya da
Türkiye İş Kurumu işgücü yetiştirme kurs bitirme belgesine sahip
olmayanlar,
g. İşverene bağlı işçi olarak çalışmakta iken 01.03.2011 tarihinden
sonra mesleki yeterlik belgesi alanlar veya mesleki ve teknik eğitim
veren orta veya yüksek öğretimi
bitirenler,
h. İŞKUR’a kayıtlı işsizler arasından işe alınanlar,
i. İŞKUR’a kayıtlı olmadan işe
alınanlarıkapsamaktadır.
Görüldüğü gibi son derece geniş
bir kapsam belirlenmiştir.
İşverenlerin teşvik hükümlerinden yararlanabilmeleri için (1
Mart tarihinden sonra) işe aldıkları işçinin işe alındığı tarihten
önceki altı ay içerisinde sigortalı
olarak çalışmamış olması ve işe
alınan işçinin son altı ay içerisinde
işyerinde çalışmakta olan sigortalı sayısının ortalamasına ilave
olması gerekmektedir. Yani basit
şekilde söylersek işe alınan işçinin
son altı ay boyunca işsiz olması ve
işyerinde çalışan işçilerin sayısının işe yeni alınan işçi ile artmış
olması gerekiyor.
Bu iki şartın yerine getirilmesi
halinde kapsam içerisinde bulunan işçilerin durumuna göre işverenlere 6, 12, 24, 30, 36, 42, 48
ve 54 aylık süreler boyunca teşvik
indirimi uygulanacak.
İşverenlere verilen teşvik ile işverenler işe yeni aldıkları işçilerin
prime esas kazançları üzerinden
hesaplanan sigorta primi işveren
hissesi üzerinden yapılacak indirimden yararlanacaklar. İndirim
yapılan bu paralar ise Sosyal
Güvenlik Kurumu’na işsiz kalan
işçilere ödenmesi gereken İşsizlik
Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.
İşçilerden de yapılan kesintilerle
oluşan ve işsiz kalan işçilere ödenmesi gereken Fon yeniden patronlara peşkeş çekiliyor.
Bu ve benzeri teşviklerin sık sık
krizden etkilenen şirketlere yardım etmek, işsizliğin önlenmesi
ve yeni istihdam yaratılması amacıyla çıkarıldığı iddia edilmektedir. Oysa bütün bu teşviklere
rağmen işsizlik oranları düşmüyor tersine artıyor. Çünkü bu tür
teşviklerle istihdam sağlanmıyor,
tersine patronların zenginliklerine zenginlik katılıyor.
Sermaye her fırsatta, krizi bahane ederek, eğer kriz yoksa kriz
varmış gibi hareket ederek yeni
teşviklerin çıkarılmasını istiyor,
sürekli işgücü maliyetlerinin yüksek olduğundan dem vuruyor.
Elbette sermayenin hizmetinde
olan burjuva partiler de bu konuda sermayenin bir dediğini iki
kek işçi çalıştırmak yerine teşvik
süresi daha uzun olan kadın işçileri tercih edecektir. Bu kadınların
işgücüne katılımı açısından iyi
olsa da erkek işçilerin işsiz kalması
pahasına olacaktır. Aynı şekilde
teşvik uygulaması eğitimli işgücünün iş bulması pahasına eğitimsiz
işçilerin işsiz kalması anlamına
gelmektedir.
Tüm bunlara ek olarak teşvik
indirimleri işçilerin ücretlerinden yapılan kesintilerden biriken
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor. Kelimenin gerçek anlamıyla devlet sermayeye peşkeş
çeke çeke henüz bu fonu tüketebilmiş değil.
İşsizlik herkese iş, herkese iş
güvencesi verilmesi ile önlenebilir. Patronların palazlandırılıp sömürünün arttırılması ile
değil. Ancak kapitalist sistemden elbette bunu beklemiyoruz.
Çalışabilir durumda olan herkese
iş, iş güvencesi, işsizlik sigortası
işçilerin ve köylülerin iktidarında
mümkündür.
Kapitalist sistem tarihin çöplüğüne atılmadan kurtuluş yoktur.
12.05.2011
Yeni İşçi Dünyası / Adana
Ücretliler vergi
rekortmeni…
Devletin önemli vergi gelirlerinden birini Gelir Vergisi kesintileri oluşturuyor. Gelir İdaresi
Başkanlığı’nın açıkladığı Faaliyet
Raporuna göre 2010 yılı Genel
Bütçe Gelirlerinin %18’i Gelir
Vergisi kesintilerinden oluşuyor.
Toplam Gelir Vergisi kesintisi
41.866,68 milyon TL.
Bu Gelir Vergisi kesintilerinin
27.688,09 milyon TL’sini yani
%66,13’ünü ise ücretli çalışanlar
ödedi. Ücretli çalışanların Genel
Bütçe gelirleri içerisindeki payı ise
%12. Bu oran oldukça önemli bir
rakamı gösteriyor.
Gelir Vergisi kesintilerinin
%12,03’ü asgari ücretle çalışan
işçilerden yapılan kesintilerden
oluşuyor. %54,1’i de diğer ücretlilerden yapılan kesintilerden oluşuyor. Bu oran içerisinde asgari ücretin üzerinde ücret olan işçilerle,
şirket yöneticileri ve yasaya göre
ücret sayılan diğer ödemelerden
yapılan kesintiler var.
Gelir Vergisi kesintilerinin
%7,35’i kiralama işlemlerinden,
%8,69’u banka mevduat faizlerinden oluşuyor. Serbest meslek sahiplerinden (avukat, mali müşavir,
doktor vs.) ise % 2,55 oranında kesinti yapılmış.
Şirket ortaklarına dağıtılan kar
payları üzerinden yapılan ödemelerden yapılan Gelir Vergisi kesintisi toplam verginin %4,17’sini
oluşturuyor. Yani en yüksek Gelir
Vergisi kesintisi sıralamasında ücretlilerden, serbest meslek gelirlerinden, kiralamalardan ve banka
mevduat faiz gelirlerinden sonra
5. sırada geliyor.
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinin
%12’sini ödeyen asgari ücretliler
ve diğer ücretlilerin daha yüksek
gelirli olanlardan daha fazla vergi
ödedikleri görülüyor. Toplum içerisinde genel yaşam düzeylerine
baktığımızda gayri menkul sahiplerinin, doktorların, avukatların, şirket ortaklarının vb.lerinin
ücretlilerin büyük çoğunluğuna
göre çok daha iyi şartlarda yaşadıklarını görüyoruz. Ama ücretlilere göre daha az vergi ödüyorlar.
Ayrıca ücretli işçilere göre memurlardadaha az vergi ödüyorlar.
Çünkü memurlara ödenen net ücret içerisinde değişik adlar altında
tazminatlar ve farklı ödenekler
var. Bu şekilde yapılan ödemeler
Eğitim Köşesi
KÂR
K
âr kavramı günlük dilde kazançla eş anlamda kullanılır.
Kapitalist toplum, toplumun hemen her hücresinde ve ilişkisinde kâr üzerine kurulu bir toplumdur.
Kâr, daha fazla kâr dürtüsü, kapitalist ekonominin temel itici
gücüdür.
Kapitalist toplumun tüm mülk sahibi sınıflarının, sınıfın elinde
biriken değerlerin, onların gelirlerinin kaynağı artı değerdir. Artı
değer kapitalist işletmede işçilerin üretim sürecinde yarattığı değerin patronlar tarafından el konulan bölümüdür. Kâr gerçekte artı
değerin “kazanç” adı altında dönüştürülmüş biçiminden başka bir
şey değildir. Onun büründüğü çeşitli biçimler (sanayi karı, ticaret
karı vb.) gerçekte artı değerin değişik sermayedar kesimleri arasında paylaşılan bölümleridir.
Kapitalist bir işletmede üretilen bir metanın değeri üç bileşenden oluşur.
1)Değişmeyen sermayenin metaya yansıtılan bölümü.
Makinelerin ve işletme binalarının değerinin bir bölümü, hammadde ve yakıtın vs. değeri; ödenen vergiler vb. de işletme masrafları biçiminde ürün değerine ve onun para cinsinden ifadesi olan
fiyata yansıtılır.
2)Değişen sermayenin değeri, işçi ücretleri için yatırılan sermaye
bölümünün değeri.
3)Artı değer, işçinin işletmede işgücünü kullanarak yarattığı değerin karşılığı ödenmeyen bölümünün değeri.
Kapitalist politik ekonomi “artı değer”i yok sayar. Kapitalist
politik ekonomide bir metanın maliyet fiyatı, değişen ve değişmeyen sermaye harcamalarından oluşur. Metayı piyasaya sunan
kapitalist için ürünün maliyet fiyatı, o ürün için kendi yatırdığı
sermaye harcamasıyla ölçülür. Gerçekte bir metanın kapitaliste
kaça mal olduğu sermaye harcamasıyla ölçülürken, onun gerçek
toplumsal maliyeti, yani topluma kaça mal olduğu ise emek harcamasıyla ölçülür. Bu yüzden de, bir metanın kapitalist maliyet fiyatı,
onun gerçek değerinden ya da gerçek üretim maliyetinden daha
küçüktür. Bir metanın gerçek değeriyle, (gerçek üretim maliyeti)
kapitalist maliyet fiyatı arasındaki fark, ortalama olarak ve normal
şartlarda kapitalistin karşılıksız olarak el koyduğu artı değe eşittir.
Kapitalist, kendi işletmesinde üretilen bir metayı sattığında, artı
değer, kapitalist maliyet fiyatının üzerinde bir fazlalık olarak ortaya çıkar. Kapitalist; işletmesinin verimliliğini hesaplarken, yatırıma soktuğu sermaye ile bir üretim sürecinde üretilenlerin satılması sonucu gelen gelir arasında bir karşılaştırma yapar. Gelirin,
gidere göre fazlalığı ona göre kârdır. Aslında bu, üretim sürecinde
el konmuş olan artı değerden başka bir şey değildir.
Kâr, üretime yatırılmış toplam sermayeye eklenen ve dışa karşı
bu sermayenin türevi gibi görünen artı değerdir.
6 Mayıs 2011
vergi dışı bırakılıyor. Oysa ücretlilerin vergiye tabi olmayan ödemeleri yok.
TC Anayasasının 73. maddesinde verginin “mali güce göre”
alınması gerektiği yazıyor. Ancak
pratikte yazılan bir sürü madde
gibi bu maddenin pek işe yaramadığı ortada. En alt gelir grubunda
bulunan ücretliler toplam vergi
gelirlerinin önemli bir bölümünü
üstleniyorlar. Aldıkları verdikle-
rinin çok altında. Çünkü devletin
vergi gelirlerinin önemli bir bölümünden işçiler, emekçiler değil,
az vergi ödeyen diğer kesimler
yararlanıyor. Vergi gelirleri sermayedarlara teşvik, özelleştirme,
ihale, indirim vb. adlarla peşkeş
çekiliyor.
12.05.2011
Yeni İşçi Dünyası / Adana
Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı 2010
Faaliyet Raporu
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
etmiyorlar.
Bu teşviklerin istihdam sağlamadığını belirttik. Çünkü patronlar bu konuda binbir dolap
çevirerek aslında yeni işçi almadan teşvikten yararlanıyorlar.
Örneğin yasaya göre teşvik kapsamında olan bir işçi aynı zamanda
İŞKUR’a kayıtlı bir işsiz ise teşvik
süresi 6 ay artıyor. Buna göre işe
yeni alınacak ve teşvik kapsamında olan bir işçi sigorta girişi
yapılmadan internet üzerinden
İŞKUR’a iş arayan bir işçi olarak
kaydedilebilir. Bu kayıt işlemi
tamamlandıktan bir gün sonra
sigorta girişi yapılır. Böylece işverenin yararlanacağı teşvik süresi 6
ay artmış olur.
Zaten 6111 sayılı Kanun aylarca sürüncemede bırakıldı. Bu
nedenle patronlar yasa çıkmadan
çok uzun süre önce bu teşvikten
haberdardı. Bu anlamda yasanın
çıkmasından aylar önce işten çıkarılan birçok işçi şimdi teşvik
kapsamında yeniden işe alınacak.
Bu sayede patronlar karlarına kar
katmaya devam edecekler.
Teşvik süresini arttırıcı Mesleki
Yeterlilik Belgesi, İŞKUR kurslarını bitirmiş olmak vb.’de aynı
yönde kullanılacaktır. İşveren er-
9
Yüz binlerin Coşkusu Taksime Sığmadı
Y
ıllardır yönetenler ve onların medyası 1 Mayıs’ın olaylı
geçmesinden devrimci grupları
sorumlu tuttu ve bunda önemli ölçüde başarılı da oldu. Milyonlarca
insanın zihninde 1 Mayıs’ın gergin geçmesinin sorumlusu olarak
bir avuç olay çıkarmak isteyen
marjinal gruplar olarak yerleşti.
Daha önce 2010’da ve şimdi
2011’de bu koca yalan açıkça boşa
çıkarılmış oldu. Devlet provokasyon yapmayınca demek ki olay
çıkmıyormuş!
2010’da 1 Mayıs’ın resmi tatil
günü ilan edilmesiyle ve Taksim’in
uzun ve çetin mücadeleler sonucunda 1 Mayıs kutlamalarına da
açılmasıyla, 1 Mayıs işçi sınıfının
Uluslararası Birlik, Mücadele ve
Dayanışma Günü Türkiye'de kitlesel olarak kutlanmaya başlandı.
2011 1 Mayıs’ı İstanbul’da büyük bir katılımla ve coşkuyla
kutlandı.
Sabah saatlerinde dört koldan
Taksim'e yürüyen yüz binlerce
emekçi alana sığmadı. Taksim
Meydanı ve Gezi Parkı dolduğunda Şişli kolundaki kortejlerin
bir ucu Şişli Cami'nde, Şişhane
kolu kat otoparkında, Gümüşsuyu
kolu da Dol maba hçe Stad ı
yakınlarındaydı.
Miting programında bu yıl
konfederasyon başkanları yerine
bir sağlık işçisi ve Mas-Daf direnişinden bir metal işçisi emek örgütlerinin ortak metnini okudu.
Güvencesizliğe karşı mücadele
vurgusunun öne çıktığı metin daha sonra Kürtçe olarak da
okundu. Bu metnin ardından mitinge katılan siyasi parti ve gruplar adına hazırlanan ortak metin
okundu. Konuşmada, Kürt sorunundan hapishanelere, demokrasi
ve özgürlük mücadelesinin gündemlerine dair mesajlar verildi.
Konuşmaların ardından Grup
Yorum, Kardeş Türküler ve Agîre
Jiyan'ın seslendirdiği ezgilerle miting son buldu.
Yeni Dünya İçin Çağrı Gazetesi
olarak kortej oluşturarak Şişli
kolunda yerimizi aldık. Bu yıl 1
Mayıs öncesinde yürüttüğümüz
çalışmalarının da bir sonucu olarak her zamankine göre daha yüksek bir katılımla yürüdük. Çağrı
kortejinde yer alan yaklaşık 120
emekçi “Bütün Ülkelerin İşçileri
ve Ezilen Halklar Birleşin! Yaşasın
Proletarya Enternasyonalizmi!”
ve
“Güvencesizliğe,
Ta şeron la şt ı r maya ,
Sendikasızlaştırmaya, Esnek
Çalışmaya, Nükleer Enerjiye Karşı
Mücadeleye, Örgütlenmeye!" başlıklı pankartların arkasında yürüyerek, dövizlerle ve flamalarla
yer aldı. Hep bir ağızdan atılan
sloganlardan bazıları şunlardı:
“1 Mayıs Kızıldır Kızıl Kalacak!”,
“ Ya ş a s ı n i ş ç i l e r i n B i r l i ğ i ,
Halkların Kardeşliği!”, “Umut
İsyanda, Kurtuluş Devrimde,
Sosyalizmde!”, “Gün Gelecek,
Devran Dönecek, Bolşevizm
Yenecek!”, “Fabrikalar Kalemiz,
Yaşasın Bolşevik Mücadelemiz!”,
“Geliyor Gelecek Bolşevizm
Yenecek!”, “Yaşasın Marx,Engels,
Lenin, Stalin, Önderimiz İbrahim,
İbrahim Kaypakkaya!”, “Nükleere
İnat, Yaşasın Hayat!”, “İşçilerin
Bi rl iğ i Nü k leer i Yenecek!”,
“İşçi lerin Birliğ i Sermayey i
Yenecek!”, “Zam, Zulüm İşkence
İşte faşist T.C.!”, “Kürdistan faşizme mezar olacak!” vb.
Yürüyüş Güzergahı boyunca ve
miting alanında YDİ Çağrı gazetesi, Yeni İşçi Dünyası ve Yeni
Dünya Gençliği gazetelerimizin
satışı ve kuşlama yapıldı. 1 Mayıs
öncesinde özellikle işçi mahallelerinde afişleme ve stiker yapıştırıldı, çeşitli günlerde bildiri dağıtımı yapıldı.
01.05.2011
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Adana: Coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs eylemi
10
İ
şçi sınıfının birlik, mücadele
ve dayanışma günü 1 Mayıs’ta
Adanalı işçi ve emekçiler coşkulu
ve kitlesel bir şekilde alana çıktılar.
Saat 13.00’de Mimar Sinan Açık
Hava Tiyatrosu önünde toplanan
işçi ve emekçiler iki koldan Mustafa
Kemal Paşa Bulvarı, Kasım Gülek
Köprüsü ve Sular yolu üzerinden
İstasyon Meydanı’na doğru yürüyüşe geçtiler.
Yürüyüşün bir kolunun en
önünde DİSK, diğer kolda ise
Türk-İş yer aldı. DİSK pankartının arkasından DİSK’e bağlı
sendikalardan Genel-İş, Dev
Sağlık-İş, DİSK Tekstil Bossa ve
Emekli-Sen yürüdü. DİSK’in arkasında ise KESK ve bağlı sendikalar yer aldı. Eğitim-Sen,
Tüm Bel-Sen, BES, Yapı Yol-Sen,
Tarım Orkam-Sen, Haber-Sen,
BTS ve SES KESK pankartının
arkasında yürüdü. Memur sendikalarından sonra Adana Tabip
Odası, Eğitim-Der, TÖB-DER,
İHD, ÇHD, Halkevleri, BDSP,
DHF, Anadolu Halkları Kültür ve
Dayanışma Derneği, Yeni Dünya
İçin Çağrı, Emek ve Özgürlük
Cephesi, ESP, Emek, Demokrasi ve
Özgürlük Bloğu ve Hak-Par kortejleri yürüdü. Emek, Demokrasi
ve Özgürlük Bloğu içerisinde
EMEP, EDP, Türkiye Gerçeği, DİP,
Sosyalist Yeniden Kuruş Parti
Girişimi ve BDP yer aldı.
Türk-İş pankartı arkasında ise
Demiryol-İş, Yol-İş, Petrol-İş,
TÜMTİS, Harb-İş, Çimse-İş, Tez
Koop-İş, Tek Gıda-İş, Belediye-İş
yer aldı. Türk-İş’e bağlı sendikaların ardından sırasıyla TMMOB,
Eğitim-İş Sendikası, ADD, CHP,
DSP, Cumhuriyet Güç Birliği,
İşçi Partisi, Devrimci Yolda
Özgürlük, ÖDP ve TKP kortejleri
bulunuyordu.
Yürüyüşe tüm katılanlar arasında hem kortejlerde, hem de
gençlik örgütlerinin kortejlerinde öğrenci gençliğin önemli
bir ağırlığı vardı. Eylemin genel
gündemini yine AKP karşıtlığı
oluşturuyordu. Özellikle yaklaşan seçimler ve ÖSYM’deki
şifre öne çıktı. Ayrıca CHP’nin
Adana Milletvekili adaylarının
tamamı da eyleme katılarak boy
gösterdiler.
Tüm kortejlerin alana girmesi
yaklaşıp 2 saat sürdü ve tüm kortejler alana girmeden 1 Mayıs
programı başlatıldı. Bunda bu
yılki katılımın yüksek olması ve
bu nedenle alanın yetersiz kalması
etkili oldu. Eyleme bir bütün olarak yaklaşık 10 bin işçi ve emekçi
katıldı.
1 Mayıs programı emek ve demokrasi yolunda ölenler için saygı
duruşu ile başladı. Saygı duruşundan sonra Tertip Komitesi üyeleri
kitleyi selamlayarak işçi ve emekçilerin 1 Mayıs’ını kutladılar.
Tertip Komitesi ve Eğitim-Sen
Adana Şube Başkanı Kamuran
Karaca bir konuşma yaptı. Karaca
konuşmasında birlik ve dayanışmanın gerekliliğine vurgu yaptı.
Bu yıl ki eylem programı içerisinde sendika başkanlarının
terek tepki gösterdiler. İşçilerin
kürsüye yaklaştığı sırada Gülnar
tekme ile işçilere vurmaya çalıştı.
Bunun üzerine işçilerin tepkisi
arttı, kürsüye su şişeleri fırlattılar
ve Türk-İş yönetiminin istifa etmesini istediler. Olay araya girenler sayesinde yatıştırıldı. Ancak
olay sırasında ise kürsüden “aramızda provokasyon yaratmaya
çalışanlar var” denildi.
1 Mayıs eylemi konuşmaların
ardından kürsüden yayınlanan
müzikler eşliğinde çekilen halaylar ile son buldu. Geriye her zaman
olduğu gibi alanı süsleyen boş pet
şişeler, kağıt ve diğer çöpler kaldı.
En çevreci olması ve örnek olması
gereken kesimlerin ne yazık ki bu
konudaki pratikleri oldukça kötü.
01.05.2011
YİD/Adana
ESKİŞEHİR’DE 1 MAYIS
E
skişehir’de 1 Mayıs Anadolu
Üniversitesi tramvay durağında, DİSK, TÜRK-İŞ, KESK
'e bağlı sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri,
siyasi partilerin katılımıyla saat
13.00’de Sıhhiye Meydanı’na yürünmesiyle başladı. Yürüyüş
sonrası alana varıldığında, Tertip
Komitesi anonslarıyla katılımcıların isimleri okunurken, DİSK'
e bağlı Birleşik Metal İş'in “olmaz deme, grev deriz, biz Birleşik
Metaliz” ve 21 yıl sonra MESS'in
oyununu grevle bozan Süsler
Doruk işçilerinin pankartlarıyla
alana girmesi coşkuyla karşılandı. Yürüyüş sonrası demokrasi
ve emek mücadelesinde ölümsüzleşenler adına bir dakikalık
saygı duruşu yapıldı. Sonrasında
İstiklal Marşı, Enternasyonal ve
Bir Mayıs marşı okundu. Tertip
Komitesi adına konuşmalar yapıldı. CHP Milletvekilleri de
kürsüde yerlerini almışlardı. Yeni
Türkü’nün konseriyle bir Mayıs
sona erdi. Özellikle İstiklal Marşı
okunurken BDP’liler oturarak
dinlendiler. TGB ve Hepar’lıların
BDP’lilerin üzerine yürümesi polisin araya girmesiyle engellendi.
Hepar gibi faşist bir partinin, bir
Mayıs alanına gelmesi niyetinin
ne olduğunu göstermiştir. Bir
Mayıs’ın tarihsel olarak günümüze ulaşması, işçi sınıfının şanlı
bayramı bedeller ödenerek kazanılmıştır. Geldiğimiz bugünkü
durumda bir Mayıs'ın içi bilinçli
bir şekilde boşaltılıp sıradan bir
bayram havasında kutlanmaya
çalışılmaktadır. Türk-İş e bağlı
sendikaların çoğu temsil düzeyinde katılmıştır. Örneğin Tek
Gıda İş'in 4000’ne yakın üyesi
varken, 20’ye yakın insanla katılmıştır. Bir Mayıs işçi sınıfının
birlik ve mücadele günüdür. İşçi
sınıfının içinde sınıfı örgütlemeliyiz. Fabrikalar kalemiz olmalıdır.
Onurlu ve haklı kavgamızla öreceğiz umudu. Yaşanılacak bir dünya
için Bolşevik mücadeleyle durmadan yorulmadan çalışacağız.
Hainlere, döneklere, bukalemun
gibi kılıktan kılığa giren oportünizme, sarı faşist sendikalara meydanı bırakmayacağız.
Yaşasın bir Mayıs!
Bir Mayıs kızıldır, kızıl kalacak!
Geliyor, gelecek Bolşevizm
yenecek!
04.05.2011
Eskişehir'den YİD Okuru
1 MAYIS BURSA
U
luslararası işçi sınıfının sermayeye karşı mücadele ve
dayanışma ünü olan 1 Mayıs
Bursa’da, yaklaşık 17 000 işçi ve
emekçinin katılımıyla, Bursa’nın
Altıparmak-Stadyum önünden
Kent Meydanı’na kadar coşkulu
bir katılımla kortej eşliğinde yürüyüş ile başladı. Kortejin başında
bulunan sermayenin taşeron sendikası Türk Metal tarafından,
1 Mayıs’ın anlamına uygun bir
slogan atılmadı. Türk Metal’in
kurtlu flaması ve Türk bayrağından başka bir şey taşınmadı. Bu
taşeron sendika daha da ileri gidip ‘’Ne mutlu Türküm diyene!’’
sloganlarını atarak, ne kadar sınıf
düşmanı olduğunu ortaya koymuş
oldu. Kortej sıralarında dikkat çeken diğer bir şey, CHP’nin ilçelerde
dahil yoğun bir katılım sağladığı
idi. CHP’nin korteji de 1 Mayıs’ın
anlamına uygun herhangi bir şey
taşımadı; yoğun olarak cumhuriyet mitinglerini anımsatır bir hava
yaratarak bütün korteji Türk bayrakları, CHP flamaları ve Atatürk
posterlerinden ibaretti. CHP 1
Mayıs’ın sermayeye karşı tarihsel
mücadelesinin içini boşaltarak 1
Mayıs’ın ruhuna, anlamına uzaktan yakından alakası olmayan sloganlar attı. (Gün gelecek devran
dönecek, AKP halka hesap verecek!, Kahrolsun AKP!) Aslında
CHP’nin amacı 12 Haziran’da
yapılacak olan seçimler için propaganda ve gövde gösterisi yapmaktı. Meydan okurcasına sanki,
Atatürk’ü anma töreniymiş ya da
Cumhuriyeti kutlama günüymüş
gibi 1 Mayıs yürüyüşüne katılımda bulundular!! Egemen burjuva partilerin; sendikalara hakim
olan sarı, reformist ve taşeron sendikacıların bu şekilde serbest bir
şekilde hareket etmesindeki sebep
devrimcilerin ve komünistlerin
işçi sınıfı içerisinde örgütlü olmayışıdır. Pratik bir kez daha göstermiştir ki komünistlerin Bolşevik
örgütlenmeyi işletmelere oturtması olmazsa olmazlardandır. Bu
kara tablo ancak uzun vadeli sabırlı bir çalışma ile değiştirilebilir.
Korteje KESK, Türk Tabipleri
Birliği, TMMOB, Devrimci
Sol (Partizan, ESP, BDSP vs.),
Reformist Sol (ÖDP, EMEP, SDP,
SODAP vs.), DEV-GENÇ, DEVLİS, GENÇLİK MUHALEFETİ,
BDP(Demokrasi ve Özgürlük
Bloğu),SYKPG(Sosyalist Yeniden
Kuruluş Parti Girişimi), BATİS,
Türk-İş’ e bağlı Petrol-İş, TezKoop-İş, Tüm-Tis, vs. katılımda
bulundu.
DİSK’e bağlı Birleşik Metal-iş
Sendikası (BMİS) ve Tekstil-İş
Sendikası 1 Mayıs’ı İstanbul
Taksim’de kutlamaya gittikleri
için Bursa’daki 1 Mayıs eylemine katılmadılar. Bu önemli bir
eksiklikti. Belki de Türk Metal
Sendikası’nın BMİS’ in örgütlü
olduğu Asil Çelik Fabrikasına saldırması önemli bir rol oynamış
olabilir. Çünkü gerginlik olabilirdi. Sadece DİSK’e bağlı Tüm
Emekliler Sendikası Bursa’daki 1
Mayıs eylemine katıldı.
Mitingde platform adına ‘’güvenceli iş, güvenceli gelecek için,
insan ticareti olan taşeronlaşmaya
hayır demek için, ücretsiz sağlık ve
eğitim hakkı için, köleleştirmeye
ve sömürüye son vermek için, kıdem tazminatı ve sosyal güvenlik
hakları için, grevli toplu sözleşmeli
sendika hakkı için, 1 Mayıs 1977
deki şehitleri anmak ve katillerin
bir an önce bulunulması için taksime selam gönderiyoruz’’ dediler.
Konuşmada dikkat çeken ayrı bir
nokta ise Arap halklarının haklı
direnişlerini selamladıklarını ve
mücadelelerini desteklediklerini,
emperyalistlerin işgalci silahlı
müdahalelerini kınadıklarını ve
reddettiklerini vurguladılar. (T.C
devletinin bu işgalci güçler ile ittifak halinde olduğunu, bizzat İzmir
askeri hava sahasını da kullandıkları bilindiğinde ne kadar yaman
anti-emperyalist ve savaşa karşı
olduklarını ortaya koymaktadırlar.) Platformu müzik gruplarına
bırakarak 1 Mayıs eylemi halay ve
türkülerle son buldu.
Eylemde; Biji yek gulan, Yaşasın
1 Mayıs, Su hayattır satılamaz,
Nükleere inat yaşasın hayat,
Yaşasın işçilerin birliği halkların
kardeşliği, Faşizme karşı omuz
omuza, Yaşasın sınıf dayanışması,
Dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa vb. sloganları atıldı.
2 Mayıs 2011
Yeni İşçi Dünyası Okuru/Bursa
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
konuşmalarının kısa tutulmuş
olması olumluluktu. İşyerleri kapandığı için işsiz kalan ve yıllardır
alacaklarını alamayan Özbucak
işçileri adına Mehmet Şeker bir
konuşma yaptı. Ardında Devrimci
Sağlık-İş Sendikası Çukurova
Bölge Başkanı Mustafa Hotlar
Numune işçilerinin direnişini
anlatan bir konuşma yaptı. Hotlar
aylardır sürdürülen mücadelenin
kazanımla sonuçlandığını, işçilerin 4 Mayıs günü işbaşı yapacaklarını duyurdu.
Kürsüde Tertip Komitesi üyesi
Tez Koop-İş Sendikası Adana
Şube Başkanı Hülya Özcan konuşma yaparken bir grup Tekel
işçisi platformda bulunan Türk-İş
4. Bölge Temsilcisi Edip Gülnar’a
Tekel direnişi sırasında Türk-İş’in
işçilere sahip çıkmadığını belir-
11
1 Mayıs Mersin’de
Coşkuyla Kutlandı
S
on yılların en kitlesel katılımının olduğu 1 Mayıs Mersin’de
de coşkuyla kutlandı. Yaklaşık 15
bin kişinin katıldığı kutlamalara
işçi sendikalarının yoğun katılımı
dikkat çekiyordu. DİSK, Türk-İş,
KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla İstasyon önünde toplanan
binlerce kişi buradan Cumhuriyet
Meydanı’na kadar, Türkçe, Arapça
ve Kürtçe 'Yaşasın 1 Mayıs' yazılı
pankartın arkasında yürüdü.
Kutlamalara sendikaların yanı
sıra siyasi parti ve dernekler de
katıldı.
İstiklal Caddesi boyunca süren
yürüyüşte, AKP hükümetinin sermaye yanlısı politikaları protesto
edildi. Liseli gençlik YGS’de yaşanan şifre skandalını güçlü bir katılımla protesto etti. Kutlamalarda
işsizliğe, yoksulluğa, taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalıştırmaya
tepki öne çıkarken, Akkuyu’da
kurulmak istenen nükleer santral ve Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın
yıkılması da protesto edildi.
“Yaşasın 1 Mayıs!, İşçilerin birliği
sermayeyi yenecek!, Direne direne
kazanacağız!, Parasız eğitim, parasız sağlık!, 'Susma sustukça, sıra
sana gelecek! …” sloganlarının
atıldığı yürüyüşte, polis yoğun
güvenlik önlemi almıştı. Coşkulu
geçen yürüyüşte polisin aşırı güvenlik önlemine karşı, “Polis defol,
İstanbul 1 Mayıs
çalışmalarından…
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
D
12
ünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü
olan 1 Mayıs’a üç hafta kala çalışmalarımıza başladık. Yaptığımız
hazırlık toplantısında aramızda
görev dağılımı yaptık. Hangi gün,
hangi saatte ve nerede bildiri dağıtılacağını, kimlerin afiş yapacağını, çevremizdeki okurlarımızı
kimin ziyaret edeceğini vb. planladık. Yaptığımız plana uygun
olarak çalışmalara başladık.
İşçi semtlerinde, işçilerin servis güzergâhında; “Geleceksizliğe
ve güvencesizliğe karşı: haydi 1
Mayıs’ta alanlara!” başlıklı bildirimizden binlerce adet dağıttık.
İşçileri, emekçileri 1 Mayıs’ta
alanlara çağıran, 1 Mayıs afişlerimizi işçi semtlerine, merkezi yerlere yüzlerce adet yapıştırdık.
“Geleceğimiz için 1 Mayıs’ta
alanlara” şiarının yer aldığı A5
ebatında yüzlerce sticeri işçi
semtlerinde, merkezi yerlerde
yapıştırdık.
1 Mayıs’a katılmalarını sağlamak için okurlarımızı ziyaret
ettik.
1 Mayıs’ta taşımak için iki pankart hazırladık. Azdırılan milliyetçiliğe, şovenizme karşı; “Bütün
ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin! Yaşasın proletarya
enternasyonalizmi!”
İşçi sınıfının temel sorunlarına
yönelik olarak, “Güvencesizliğe,
Ta şeron la şt ı r maya ,
Sendikasızlaştırmaya, Esnek
Çalışmaya, Nükleer Enerjiye Karşı
Mücadeleye, Örgütlenmeye!"
Ayrıca “Nükleer santral cinayettir! Nükleer enerjiye hayır!”,
“Çernobil, Fukuşima uyarıyor:
Nükleer enerjiye hayır!” dövizleri
hazırladık.
Kortejimizin en önünde taşımak için, Marks, Engels, Lenin,
Stalin resimleri ve iki adet ICOR
flaması, kızıl bayraklar hazırladık. Yeni YDİ Çağrı f lamaları
bastırdık.
1 Mayıs sabahı tuttuğumuz
araçlarla, Şişli kolunda yürümek
için Şişli’ye gittik. Herhangi bir
platformda yer almadığımız ve
DİSK’te yapılan sıralamanın belirlendiği toplantıya da katılamadığımız için Şişli kolunda, önlerinde kortej oluşturmak için izin
istediğimiz birkaç kurumun izin
vermemesi sonucu sağ kolda en
arkada yerimizi aldık. Sıralamada
ismimizin olmaması sonucu kısa
süreli bir karışıklık yaşadıktan
sonra kortejimizi oluşturduk.
Pankartlarımızla, f lamalarımızla Taksim alanına yürüdük.
Yürüyüş boyunca sloganlarımızı
gür şekilde haykırdık.
Bu 1 Mayıs’ta 1 Mayıs öncesi
yaptığımız çalışmanın olumlu
sonucunu gördük. 120 civarında
okurumuz ile yürüdük. 2010 1
Mayıs’a göre daha fazla katılım
sağladık. Bir kez daha şunu gördük: planlı iş yapıldığında, çalışma yürütüldüğünde, olumlu
sonuç almak mümkün.
5 Mayıs 2011
bu sokaklar bizim!” sloganı atıldı.
Emek, Özgürlük ve Demokrasi
Bloğu bileşenleri de farklı dillerde
'Yaşasın 1 Mayıs' yazılı pankartla
1 Mayıs’a katıldı. Bloğun desteklediği Mersin Bağımsız Milletvekili
Adayı Ertuğrul Kürkçü ve blok bileşenlerinin temsilcileri pankartın
arkasında kol kola yer aldı.
Cumhuriyet Halk Partisi de 1
Mayıs kutlamalarına kitlesel katılım gösterirken, milletvekili adayları da mitingdeydi.
Yü r ü y ü ş ü n a r d ı n d a n
Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan
miting saygı duruşuyla başladı.
Mitingde Tertip Komitesi adına
bir konuşma yapan KESK Dönem
Sözcüsü Kahraman Oğuz, işsizliğe, yoksulluğa, güvencesizleştirmeye, taşeronlaştırmaya karşı mücadele çağrısı yaptı. Hükümetin
Kürt sorununda çözümsüzlüğü
dayattığını ifade eden Oğuz, sivil itaatsizlik eylemlerine yapılan
saldırıların bunun bir göstergesi
olduğunu söyledi. Kadına ve çocuğa yönelik istismarın halen devam ettiğini vurgulayan Oğuz,
Akkuyu’ya nükleer santral yapmanın halkın sağlığıyla oynamak
anlamına geldiğini belirtti.
Kahraman Oğuz’un ardından
Türk-İş Mersin İl Temsilcisi İrfan
Gültekin de bir konuşma yaparak
işçi sınıfının birlik, mücadele ve
dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı
kutladı. Konuşmaların uzun sürmesi yer yer kitlede rahatsızlığa
neden oldu.
Davul zurna eşliğinde halayların çekildiği cumhuriyet alanındaki miting olaysız bir şekilde
sona erdi.
5 Mayıs 2011
Yeni İşçi Dünyası/Mersin
Adana’da 1 Mayıs
çalışmaları…
B
u yıl ki 1 Mayıs biz Adana’lı
Yeni Dünya İçin Çağrı okurları açısından da önceki yıllara
göre farklı idi. YDİ Çağrı olarak
bir pankart hazırladık ve yürüyüşte kortej oluşturduk. 1 Mayıs’a
hazırlık çalışmaları ise haftalar
öncesinde başlatıldı.
Çalışmalar öncelikle 1 Mayıs’a
hazırlık komitesinin oluşturulması ile başladı. Komitenin hazırladığı plan ve görevlendirmeler
dahilinde çalışmalar yürütüldü.
Şehir merkezinde ve sabah saatlerinde işçilerin işlerine gittikleri
güzergahta 1 Mayıs’a çağrı bildirileri dağıtıldı. Ayrıca bildiri
metni afiş haline dönüştürülerek
işçilerin servis bekledikleri duraklara yapıştırıldı. Şehir merkezi
ile mahallelere, duraklara yoğun
olarak 1 Mayıs çıkartmaları ya-
pıştırıldı. Bazı bölgelere ise afişler
yapıştırıldı.
Yürüyüşe katılım sağlayabilmek
için de 24 Nisan’da bir toplantı yapıldı. Toplantı bu yıl ki 1 Mayıs’ın
yoğun bir gündeme sahip olduğu,
seçimlerin yaklaştığı, ÖSYM’deki
şifre ile öğrenci gençliğin geleceğinin çalındığı, Japonya depremi
sonrasında Fukuşima nükleer
santralindeki sızıntının bir kez
daha nükleer enerjinin tehlikesini
gözler önüne serdiği ve torba yasa
ve diğer uygulamalar ile işçi ve
emekçilerin, genç işçilerin sömürüsünün katmerleştirildiği anlatıldı. Bu cendereden çıkmak için
işçi ve emekçilerin örgütlenip mücadele etmekten başka bir yolları
olmadığı belirtildi. Bu sorunların
ve çözüme ilişkin görüşlerimizin
geniş kitlelere anlatılmasının zorunlu olduğu, mücadeleyi büyütmek için 1 Mayıs’ın önemli simgesel bir gün olduğu ve bu nedenle
eyleme katılmanın önemli olduğu
vurgulandı. Toplantı herkesin katılımı arttırmak için çaba harcaması gerektiği vurgusu ile bitirildi.
İnternette 1 Mayıs çalışmaları
için kullanıldı. Bunun için slaytlar ve değişik görseller hazırlandı.
Bunlar sosyal paylaşım sitelerinde
yaygınlaştırıldı, mesajlar gönderilerek, eyleme çağrılar yapıldı.
1 Mayıs’a hazırlık çalışmaları
bağlamında birçok ziyarette gerçekleştirildi. Birçok işçi ve emekçi
ile yüz yüze görüşüldü ve 1 Mayıs
eylemine çağrıldı. Ev ve işyeri zi-
05.05.2011 / Yeni İşçi Dünyası
Adana 1 Mayıs Hazırlık
Komitesi
Kadın Katliamlarına Karşı Nöbetteydik.
11 Mayıs Çarşamba akşamı
“K ad ı n Ci naye t ler i ne
Karşı 7-24 Nöbetteyiz…” şiarıyla
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya,
Van, Sinop, Urfa, Diyarbakır,
Adana, Trabzon, Antep, Samsun
ve Eskişehir’de eş zamanlı olarak saat 19:00 ile 24:00 arasında
oturma eylemi yapıldı. Eylemin
bu tarihte yapılmasının nedeni 12
Nisan’da karar duruşması bulunan
Ayşe Paşalı davasıydı.
Bir süre önce ayrıldığı kocası
tarafından dövülerek hastanelik
edilen, ölümle tehdit edilen Ayşe
Paşalı, defalarca savcılığa şikayette bulunup korunma talebinde
bulundu. Buna karşın yetkililerin
Ayşe Paşalı’yı her seferinde “sıcak
aile yuvası”na geri göndererek bile
bile gelen cinayete kulak tıkamaları
sonucunda Ayşe Paşalı kocası tarafından kurşunlanarak öldürüldü.
Ad a n a’ d a , Ad a n a K a d ı n
Platformu’nun organize ettiği
eylem İsmet İnönü Parkı’nda 50
civarında kadının katılımıyla gerçekleştirildi. Eylem, açık alanda
yapılması ve güvenlik gerekçesiyle
22:45’de sonlandırıldı. Eylem sırasında sık sık “Erkek
Değil Gerçek
Adalet”, “Kimsenin
N a m u s u
O l m a y a c a ğ ı z ”,
“Ya ş a sı n K ad ı n
D a y a n ı ş m a s ı”,
“Kadına Yönelik
Ş i d d e t e S o n ”,
“G elsi n Baba ,
Gelsin Koca,
Gelsin Cop,
İnadına İsyan,
İnadına İsyan İnadına Özgürlük”,
“Mü nferit Değ i l, Sistemati k
Cinayet”, “Erkek Vuruyor, Devlet
Koruyor” vb. sloganlar atıldı. Ara
ara, diğer illerdeki eylemci kadınlarla internet üzerinden canlı,
görüntülü bağlantı yapıldı. Son
zamanlarda Adana ve çevresinde
yaşanan kadın cinayetleri ve öldürülen kadınların kısa hikayeleri
okundu.
Basının yoğun ilgi gösterdiği eylemde okunan basın açıklamasından bazı kesitler şunlardı: “Kadın
cinayetlerinin yüzde bindörtyüz
arttığı, maalesef her gün gazetelerden bir kadın arkadaşımızı daha
kaybettiğimizi haber aldığımız
koşullarda yasama, yürütme, yargı
bu katliamı sadece seyrediyor…
Katliam haline gelen kadın cinayetlerini fark etmemek, görmezden
gelmek nasıl mümkün olabilir derken içinde kadınlara yönelik şiddet, kadın cinayetleri ile ilgili herhangi bir acil eylem planı, projesi,
stratejisi hatta bunlara dair tek satır geçmeyen parti programlarıyla
karşı karşıya olduğumuz bir seçim
sürecindeyiz… Kadın cinayetleri
münferit, kadının yeri evi, kocasının dizinin dibi sayıldığı için, süregiden katliam politik gündemin
dışında bırakıldığı için sürüyor…”
Kadınlar akla gelebilecek en basit nedenlerle çoğunlukla kocaları,
babaları, sevgilileri tarafından öldürülüyor. Devlet, yasalar yoluyla,
tahrik indirimi, iyi hal indirimi
vb. ile neredeyse bu katillerin sırtlarını sıvazlıyor, yaşanan cinayetlere alkış tutuyor. Biz kadınların,
evlerimizin dört duvarı arasında
konuşmayıp, sorgulamayıp, her
türlü zulüm ve baskıyı tevekkülle
karşılayıp baş eğmemiz bekleniyor. Sözde yasalarda yer verilen
kadın hakları fiiliyatta işlemiyor,
işletilmiyor. Çünkü bu devlet erkek
egemen bir devlettir ve bu nedenle
biz kadınların en küçük hak talebi
karşısında sopasını hemencecik
sallayıverir.
Şimdi yapılması gereken kol
kırılır yen içinde kalır demeden
kadına yönelik erkek şiddetine de,
devlet şiddetine de karşı meydanları da, sokakları da terk etmiyoruz
deyip sesimizi ve eylemlerimizi
her yerde yükseltmektir. Bunu
yaparken de akıldan bir an olsun
çıkarılmaması gereken bir şey var
o da, kadına yönelik şiddet ve bir
bütün olarak kadın sorununda en
köklü çözümleri başlatacak olanın bir demokratik halk devrimi
olduğudur. Bunun içinde kadın
sorununu işçi sınıfının mücadelesinden ayırmadan devrim mücadelesinin bir parçası olarak kabul
etmek zorundayız.
12.04.2011
Kipa işçileri 1 Mayıs alanındaydı
K
ipa hipermarket de çalışan,
sınıf bilinçli işçi olarak, 1
Mayıs’ta alanda yerimizi almak
için birkaç gün önceden vardiyalarımızı akşam vardiyasına ayarlayıp, 1 Mayıs sabahı erken buluşup,
sendikamız Tez-koop İş Sendikası
kor teji i le Dol maba hç eden
Taksim’e doğru yürüyüşe geçtik.
Yürüyüşte atılan sloganlara
canlı ve gür bir şekilde eşlik ettik.
İçimizden bir arkadaşa kortejiyönetmesi için megafon verildi.
Arkadaşın heyecanlı olduğu her
halinden belli oluyordu.
Arkadaşımız eksiklerine rağmen
iyiydi diyebiliriz. Atılan sloganlar;
örgütlenmenin önemi üzerine ve
Türk-İş i göreve çağıran sloganlar atıldı.Sloganlardan bazıları;
Yaşasın 1Mayıs!, Yaşasın örgütlü
mücadelemiz!,Türk-iş uyuma sözleşmeye sahip çık!,Türk-iş susuyor,
sözleşmeler bekliyor! Kurtuluş
yok tek başına, ya hep beraber, ya
hiçbirimiz!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!, Direne direne kazanacağız!, İnadına sendika ,inadına
Tez Koop!, Kipa’ya sendika girecek!, Hak verilmez alınır, zafer
sokak da kazanılır!, Örgütlüysek
her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir
şey!, İşçiyiz haklıyız kazanacağız!, Gün gelecek devran dönecek
AKP halka hesap verecek! (Bu
sloganı arkadaş megafonu aldıktan sonra, Gün gelecek devran
dönecek patronlar işçilere hesap
verecek! olarak attırdı.) buna benzer sloganlar atıldı. Biz Kipa işçileri olarak alana girdikten bir saat
sonra alandan ayrılıp işimize geri
döndük. Seneye bir pankart yapıp
daha kalabalık yürümeyi düşünüyoruz. Biz sınıf bilinçli işçiler,
işçi sınıfının içinde daha fazla çoğaldığımız da hem sloganlarımız
gür çıkacak hem de kapitalizmi
yıkmaya yönelik sloganlar yükselecektir kortejlerimizden.
S e l a m o l s u n 1 M a y ı s ’ı
yaratanlara!
YAŞASIN 1 MAYIS!
6 Mayıs 2011
YİD okuru Kipa işçisi
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
yaretleri yapıldı. Küçük bir tekstil
atölyesi ziyaret edilerek buradaki
kadın işçiler ile görüşüldü, işçiler açısından 1 Mayıs eyleminin
önemi anlatıldı.
Bütün bu çalışmaların 1 Mayıs
günü katılım anlamında da sonuç verdiğini gördük. Üzerinde
“Güvencesizliğe ve Geleceksizliğe
Karşı Sendikalarda Örgütlen,
Devrimci Saflarda Mücadele Et!”
yazılı pankart arkasında 50’nin
üzerinde işçi ve emekçi, öğrenci
ile yürüyüşe katıldık. Sayı olarak
elbette bu katılım azdı, ancak bizim açımızdan ise oldukça iyiydi.
Çünkü ilk kez bu kadar yüksek
bir katılım sağlamıştık. Ayrıca
katılanların önemli bir çoğunluğunu genç işçi ve emekçiler
oluşturuyordu.
Eylemde üzerinde “Nükleer
çanlar çalıyor, çok geç olmadan,
kapitalizmin çanına ot tıkamaya”,
Arapça, Kürtçe ve Türkçe “Yaşasın
1 Mayıs” ve kapitalizmde yaşadığımız sorunların çözümünün
sosyalizmde olduğu anlatan çok
sayıda döviz taşındı. Yürüyüş boyunca da kuşlama yapıldı.
Yürüyüş boyunca ve alanda da
güncel gelişmelere ilişkin yeni
hazırladığımız sloganlar haykırıldı. Sloganlarımızdan bazıları
şöyleydi: “Ne YGS, LYS, ne KPSS,
gençler gelecek sosyalizmde”,
“İşçilerin birliği nükleeri yenecek”, “Arabız, isyancıyız, kavgada
ısrarlıyız”, “4c, 4b, 50d, sözleşmeli
köle olmayacağız”, “Nükleere
geçit yok, Seçimde oy yok, Ne
yapacağız boykot, Ne yapacağız boykot”, “Kurtuluş devrimde
sosyalizmde”, “İşçiler emekçiler
birleşirse, başlar patronlar titremeye”, “Görünmeyen emek sesini
yükselt”, “Oyuna gelme, oyunu
verme”, “Nükleer öldürür, doğa
güldürür”, “Nükleere inat, inadına
isyan”. Özellikle nükleer ve seçime
ilişkin sloganlarımız ilgi çekti.
Ayrıca tüm insanlığı tehdit eden
nükleere karşı bizim dışımızdaki
devrimci grupların çoğunluğunun ne bildirilerinde, ne dövizlerinde, ne de sloganlarında hiçbir
bir tavır yoktu.
Eylem alanına girdiğimizde de
bir süre kortej düzenini bozmayarak slogan atmaya devam ettik.
Daha sonra alanda gazete satışı
yapıldı. Son olarak ta pankartımız
çevresinde halaylar çektik.
Sonuç olarak bir kez daha doğru,
planlı ve örgütlü çalışmanın sonuç
verdiğini görmüş olduk. Gelecek
dönemlerde daha iyi çalışmalar
yapacağımıza inanıyoruz.
13
Dünyada 1 Mayıs
Kutlamaları
1
Mayıs işçi bayramı dünyanın
dört bir tarafında milyonlarca kişi tarafından kutlandı.
Sokağa çıkan emekçiler ve ezilenler, hep bir ağızdan taleplerini
dile getirdi.
KÜBA: DEVRİMİ DEVAM
ETTİRECEĞİZ
Küba'nın başkenti Havana'da
toplanan yüz binlerce kişi, yaptıkları 1 Mayıs yürüyüşünde
Küba Komünist Partisi'nin aldığı ekonomik kararların arkasında olduklarını dile getirdiler.
A
Attıkları sloganlarda ve taşıdığı
ppankartlarda Komünist Parti'nin
aldığı kararların detayları yayınllanmasa da desteklediklerini bellirten Kübalı emekçiler, devrimi
devam ettireceklerini kaydettiller. Başkent Havana'nın yanı sıra
bbirçok şehirde toplanan Küba
emekçileri de, hükümetin ekon
nomik programının arkasında
olduklarını ifade ettiler.
M
MISIR 1 MAYIS'I TAHRİR'DE
K
KUTLANDI
Mısır'da 1 Mayıs kutlamaları
iiçin Tahrir Meydanı'nda buluşan binlerce kişi, sosyal adalet
ççağrısı yaptı. 30 yıllık Mübarek
diktatörlüğü sonrası ilk özgür 1
May ısları nı
kutlayan
M ı sı rl ı la r,
mücadeleyi
devam ettirme sözü
verdi.
PARİS'TE
'ÖTEKİLER'
1 MAYIS'A
DAMGA
VURDU
Paris'te bu yılki
1 Mayıs kutlamasına 'ötekiler' damgasını vururken, Kürtler
'Katil Erdoğan', Fildişililer
'Katil Sarkozy', Tamiller 'Katil
Rajapakse' sloganı attılar. Beş
merkezi sendika CGT, CFDT,
FSU, Solidaires ve Unsa'nın öncülük ettiği 1 Mayıs yürüyüşü
Republique Meydanı'nda başladı.
Öğrenciler, eğitimciler, memurlar, işçiler, anarşistler, göçmenler,
çevreciler, feministler, Kürtler,
Tamiller, Sri Lankalılar, Çinliler
ve Türkiye sol grupları yürüyüşte
ddikkat çekenler arasındaydı.
A
Ayrıca Sosyalist Parti, Komünist
P
Parti, Yeni Antikapitalist Parti
vve Sol Cephe'nin de olduğu çok
ssayıda siyasi parti de yürüyüşte
y alırken, her sendika kendi
yer
p
pankartı
ardında yürüdü.
bulun a r a k
nükleer santrallerin kapatılmasını istedi.
ÜRDÜN'DE İŞSİZ GENÇLER
BAKANLIK ÖNÜNDE EYLEMDE
İsyan dalgasından dolayı
dünyada çok konuşulan Arap
dünyasından Ürdün'ün başkenti Amman'da çok sayıda işsiz
genç Çalışma Bakanlığı önünde
oturma eylemi yaptı. İşsizler,
çalışma hakkı ve insanca yaşam
istedi. Kendilerine Ürdün İşsiz
Gençler Koalisyonu ismi veren
grup, sendika hakkı ve insan
hakkı için mücadele sözü verdi.
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
JJAPONYA'DA NÜKLEERE KARŞI
Japonya'daki 1 Mayıs gösterrilerinde, depremin ardından
FFukuşima nükleer santralinde
ggerçekleşen nükleer sızıntı günddemdeydi. 20 bin kişi toplayan
ssendikalar hükümete çağrıda
ALMANYA ABLUKA ALTINDA
Almanya'da 1 Mayıs dolayısıyla sokağa çıkan binlerce kişi,
polisle çatıştı, en az 10 kişi yaralandı. Biber gazına karşı boyalı
tabancalar ve taşlarla karşılık
veren eylemciler, çöp kutularını
aateşe verdi.
Yoğun güvenlik eylemlerinin
aalındığı Almanya'da gece saatlerrinde büyük şehirlerin merkezllerine binlerce polis yerleştirildi.
G
Geçen sene çıkan çatışmaların
üüstüne polis yığınağı yaptığını
bbelirten Almanya yönetimi, durrumu kontrol altında tutmak isttediğini iddia etti.
G
GÖTEBORG'TA COŞKULU 1
M
MAYIS
14
İsveç'in ikinci büyük kenti olan
G
Göteborg'ta 1 Mayıs görkemli bir
şekilde kutlandı.
G öteborg'u n Ja r ntorgetLadsvasgatan Meydanı’nda toplanan binlerce kişi yürüyüşe
geçtiler. Yürüyüş sonunda kent
merkezinde 4 ayrı noktaya dağılan gruplar müzik eşliğinde coşkuyla 1 Mayıs’ı coşkuyla kutladı.
İki saat süren kutlamalar enternasyonal marşının söylenmesiyle son buldu.
İSPANYA
RUSYA'DA MİLYONLAR 1
MAYIS'TA
Rusya'da ise 1 Mayıs İşçi
Bayramı çeşitli etkinliklerle kutlandı. Başta başkent Moskova
olmak üzere ülke genelinde yüz
binlerce kişi sokakları doldurdu.
İşçi sendikalarının 2 farklı miting düzenlediği ve coşkulu kutlamalara sahne olan Moskova'da,
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra en kalabalık eylemlerden biri olduğu belirtildi.
Komünist Parti ve Liberal
Demokrat Partisi'nin yürüyüşünde Rusya Komünist Partisi,
kızıl bayraklarla meydanları
doldurdu. Kremlin politikalarını
protesto eden muhalefet partileri, 1 Mayıs mitinginde yönetim
karşıtı tepkilerini dile getirdi.
Ülke genelinde yapılan gösterilere yaklaşık 2 milyon kişinin
katıldığını belirten sendikalar,
1 Mayıs'ta sokaklarda ayrıca
çok fazla polis olmasına tepki
gösterdi.
YUNANİSTAN, KRİZİN BEDELİNİ
ÖDEMEYECEK
1 Mayıs İşçi Bayramı'nda
bir günlük genel greve giden
Yunanistan'da aşırı borç yüzünden hükümetin kemer sıkma
politikaları protesto edildi. Tren
ve feribot seferleri iptal edilen
Yunanistan'da yapılan grevde
dolayı birçok şehirde ulaşım
kilitlendi.
1 Mayıs kutlamaları için sokağa dökülen işçiler, Atina'da
sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla yürüyüş
gerçekleştirdi.
Krizin bedelini ödemek istemeyen Yunan halkı, "Krizin
bedelini ödememiz gerektiğini
söylüyorlar. Hayır! İşçilerin tek
bir Euro borcu bile yok çünkü
krizi yaratan onlar değil" dedi.
GÜNEY KORE'DE YAŞAM İÇİN
MAAŞ TALEBİ
Asya'nın bir çok ülkesinde olduğu gibi Güney Kore'de de 1
Mayıs dolayısıyla Başkent Seul ve
ülkenin büyük şehirlerinde sokağa çıkan emekçiler, insan haklarının daha iyi olduğu bir ülke
ve yaşamlarını devam ettirmekte
zorlandıkları maaşlarının arttırılmasını talep etti. En az 50 bin
kişinin yürüdüğü Seul'de daha
Yaptıkları yürüyüşle ülkede
güvenli bir iş hayatı taleplerini
haykıran emekçiler, muhafaza- gelir uçurumunun arttığını kaykar yasalardan vazgeçilmesinin deden emekçiler, hükümetten
daha iyi iş imkânı ve daha iyi gegerektiğini dile getirdi.
lir talep ettiler.
HONG KONG: İŞÇİ
FİLİPİNLER'DE İŞÇİLERİN YURT
SÖMÜRÜSÜNE SON
DIŞINA GÖNDERİLMESİNE
Çok gösterişli finans merkezi TEPKİ
olmasına rağmen çok düşük ücFilipinler'in başkenti Manila'da
retlerle çalışılan kent olan Hong
Kong'da sokağa çıkan binlerce toplanan binlerce kişi, maaşların
emekçi, gerçekleştirdikleri yü- arttırılmasını ve halkın çalışmak
rüyüşle daha sağlam işçi yasaları için yurt dışına gönderilmesine
yapılmasını talep ettiler.
bir son verilmesini talep etti.
Aşırı ve hızlı artan kiralara Daha iyi bir sosyal güvence isteve gıda fiyatındaki ani yükse- yen Filipin halkı, "Ülkemiz zenlişe karşı tepkilerini dile getiren gin ama halkımız yoksul" sloganı
Hong Konglular, "İşçi sömürü- attı.
süne son" sloganı attı. Bazı işçi9 milyon Filipinlinin yurt dıler, ellerinde iş insanlarının kan şında çalıştığını kaydeden muemen vampir şeklinde tasvir halif ler, son bir kaç yılda hükümetin buna son vermek için
edilmiş resimlerini taşıdı.
açıklamalar yapmasına rağmen
TAYVAN'DA YOKSULLUĞA SON hala çok sayıda Filipinlinin çalışmak için yurt dışına gönderilÇAĞRISI
diğini kaydetti.
Tayvan'ın başkenti Taipei'de 1
Mayıs için sokağa çıkan binlerce HELSİNKİ'DE RENKLİ 1 MAYIS
kişi, "Yoksulluğa son" dövizi taFi n l a nd i y a'n ı n b a ş k e nt i
şıdı ve kamu borçlarının halkın
üstüne yıkılmamasını talep etti. Helsinki'deki 1 Mayıs kutlaması
Rautentiyentori meydanında
saat 09.00'da düzenlenen yürüyüşle başladı. Çeşitli sendikalar
tarafından organize edilen yürüyüşe, sol ve komünist partiler
yanı sıra aralarında Kürtlerin de
bulunduğu göçmen gruplarda
katıldı. Hakaniemi Meydanına
kadar süren yürüyüş sonunda
düzenlenen mitingde 1 Mayıs'ın
anlam ve önemine yönelik konuşmalar ardından yerel sanatçılar konser verdi.
6 Mayıs 2011
Kaynak: Emekdunyasi.net
Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
21, 3 i ş s i z l i k o r a n ı i l e
Avrupa Birliği'nde rekor kıran İspanya'da, başta Valencia
kenti olmak üzere ülkenin dört
bir tarafından bir araya gelen
binlerce kişi, 1 Mayıs'ı kutladı.
Hükümetin istihdam yaratma
konusunda yetersizliğini eleştiren İspanyollar, krizden dolayı
ülke borçlarının üstlerine yıkılmasına tepki gösterdiler.
15
Dünya işçi sınıfının birlik, mücadele
ve dayanışma günü 1 Mayıs’ta, tüm
dünyada milyonlarca işçi ve emekçi
alanlardaydı.
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer  Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4
Esenyurt - İstanbul  Tel/Fax: (0212) 620 67 57  e-mail: [email protected]  web: www.yid.ydicagri.org
YDİ ÇAĞRI Sayı 151’nin İşçi Özel Sayısı  Mayıs 2011  Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro
Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12  Yayın Türü: Yerel Süreli

Benzer belgeler