Ve Amerika bir gün keflfedilecektir

Transkript

Ve Amerika bir gün keflfedilecektir
mustafa ibakorkmaz
SENARYO
Mekan/Zaman:
Da¤larda kendine ördü¤ün koza
y›rtt›¤›n örümcek a¤lar›
ve do¤may› bekledi¤in devletin rahminde
dün bugün ve yar›n denilen arz›n daniskas›
az kullan›lm›fl flehir mobilyalar›
tekrar›ndan b›k›lan yaln›zl›k flark›lar›
sokak lambas›n›n alt›nda bir bank,
metrekaresi ad›mlara sabit bir avlu ve
zaman ne zaman ya¤mur ya¤›yorsa o ö¤leden sonras›
Jenerik:
Tükenmez kalemler tükenir
ne yazd›¤›n› bilmez!
kelimeler de...
Kad›n:
Görmedi¤ini gören duymad›¤›n› duyan
ve bize göz kulak olan flefkat yans›yor dolunaydan
içinden yaflad›¤› gerçek d›fl›ndan kuflat›yor insan›.
yazg›m›z ›slatsa da k›salan saçlar›m›z›
sevgiyle kucaklar m›s›n gerçekten beklemeyi
Adam:
Serseri gençli¤imin izini sürdüm
uslanmaz bir ustura ustas›yd›m
keskindi bildi¤im kelebekler
kadere isyan eder fele¤e söverdim
yard›mc› baflrolündeyim seni saran duvarlar›n
durduk yere kendime satafl›r halen tespih çekerim
senin sabr›nd›r diyerek
Kad›n:
Baht›m›z›n cüce figüranlar› nerde
nerede o kalpazan sevda tellallar›
ömrümüzü bu perdeye uyarlayan kimdi
iç konuflmalar›mda hay›flansam duyar m›s›n?
görüyorsun kuca¤›mda gülümseyen masumiyetle
an›lar›mdan uzaklaflarak tan›flt›¤›m uçurum
sanki seninle y›llard›r tan›fl›yoruz
Adam:
uzakl›¤›n kadar derinsin
kelimeler avutsun seni yeni aya takt›¤›n tokalar
unutulan bir destan gibi dilimin ucunda
ba¤dafl kurdun
en rafine halinle
“varl›¤›m varl›¤›na arma¤an olsun”
Kad›n:
Kendine iyi bak
sak›n delirme
Adam:
biz sahiden yafl›yoruz herhalde...
Şiir öncelikle insanın kendisine duyduğu bir husumet olarak belirir, bundan dolayı şair kendini
kanatır ama ilk kanamayla baş edebildiği ölçekte bağlanır şiire, kan kokusu ile yüzleşerek, kanıyla
yazdığı katilin adıdır şiir. Yazmak harakiri yapmaktır! Kanından doğmak için. Katil doğar şairler
kendine ve herkes içinde geçilemeyecek sıratları anarşist öznelliği içerisinde hazırlar. Mesela lezbiyenlerin geçemeyeceği sevişmedikleri erkek bedenlerine ait o meşhur organdan ucuca eklenerek
yapılmış bir köprüden atlamaktır şiir ve en yakın köprüdür insanın ta kendisine..cana can bozar yani bu İŞ! Ama kişiyi bozmaz! Kişiliğindeki bozuklukları besler ve oyar yazanın içini..oydukça da
bir yandan o uhrevi katkı maddesiyle doldurur..işte o madde damarlardaki anarşist kanda saklıdır.
Akan kan yerde kalmadığı sürece de varlığını derin bir leke olarak koruyacaktır. Oysa bıraksalar her
yazan kendi iç anarşizminde güle ağlaya yazsa/bozsa/kazsa.. (sabancı gibi ölünce i-sa ya, mu-sa ya
kavuşsa) rahatça taş-sa.. okunabilmek, anlaşılabilmek, ünlenebilmek, yayınlanabilmek gibi kaygılanabilmese..arınabilse içindir şiir işte tamda.. arınabilmek noktasında merhemdir ve bağırır Hey
Yaralı Merhem Zamanı!
Ve bir şiir kapsar ancak bütün zamanları..insanın zamana karşı olan savaşında en belirleyici olan
yaratımı bir merhem olarak sunabilme çabası olmayan bir biçim olarak anarşizm aynı zamanda kendi biçimsizliğinde bulur bu çareyi ve derdini arar yalnızca kendi yalnızlığında ve değildir ile bir derdi var ise ancak hiçbirine ulaşır yani tam da odur..ta kendisidir.
Ve insanın kendine ait olan keşfedişinde yaralayanında yine kendisi olduğu karşıtında katil doğar anarşizm ve ancak bir şiir kadar beyhudedir kendi varlığına kendi merhemini kendine bandırdığının bilinciyle karşıdır aynı zamanda kendisi olan her şeye..
Ve kendine karşı isyandır en büyük anarşizm.. ve hiçbir yerde ki her şeyi yaratandır.. yaratanın
aşkına yaratılış için yazılır. Ancak sadece kendi naçiz yaratıcısı gücündedir, çoğu zaman bu gücü aştığında yaratıcısının yaşama şansı kalmaz günışığında .. karmakarışık bir alacakaranlık anarşizmi
yaratı için son duraktır aslında ve kendi ıssızlığındadır ve çıkış yoktur. Çünkü yokluğun merkezinedir
yolculuk, hepimize: HAYIRlı olsun! HAYIRSIZlığımız olmasın..
Tezer Cem
sahibi/yaz›iflleri müdürü: mustafa ibakorkmaz yaz›flma: halim flafak p.k. 271 38002 kayseri
y›l: 2 say› 8 • temmuz/a¤ustos 2004 e-mail: [email protected] www.imlasizdergi.cjb.net
imlas›z ticari amaçl› bir dergi de¤ildir. dergide yer alan ürünlerden yazanla birlikte isteyen herkes sorumludur.
imlas›z’a bilgisayarla, daktiloyla, el yaz›s›yla yaz›lm›fl ürün gönderilebilir.
teknik haz›rl›k: turuncu tan›t›m 0.352. 231 11 10 • bask›: can matbaas› 0212 613 10 77
say›s› 2.500.000 tl. y›ll›k katk› pay› 15.000.000 tl. posta çeki numaras›. halim flanl›da¤ 692233
3
AMER‹KA
G‹NSBERG
4
Amerika her fleyi verdim sana, flimdi bir hiçim
17 Ocak 1956 ve iki dolar yirmi-yedi sent
Kendi kafam bile bir destek de¤il bana.
‹nsanlarla savafl› ne zaman sona erdirece¤iz Amerika?
Al flu atom bombas›n› da k›ç›na sok.
Kafam bozuk, Amerika, bir de sen üstüme varma,
Kafam yerine gelene dek fliir miir de yazmayaca¤›m.
Söyle bana Amerika ne zaman meleklefleceksin sen?
Ne zaman anadan do¤ma olacaks›n?
Ne zaman bakacaks›n mezarl›ktan Amerika?
Ne zaman milyonlarca troçkistine yak›fl›r olacaks›n?
Amerika, kitapl›klar›n niçin gözyafl› ile dolu?
Amerika, Hindistan’a yumurtalar›n› ne zaman yollayacaks›n?
Amerika bu senin k›l› k›rk yarmalar›ndan b›kt›m art›k.
Ne zaman süpermarket’e gidip, flu güzel gözlerim için
gerekenleri alabilece¤im?
Amerika, her fleyin bir yana, eksiksiz olan bir sen vars›n
bir de ben, öbür dünya de¤il.
fiu makinalar›na da dayanas›m kalmad› Amerika, bil.
Bende bir ermifl olmak iste¤ini sen uyand›rd›n.
Bu tart›flmay› çözmek için bir baflka yol olmal›.
Burroughs flimdi Tanca’da, sanm›yorum ki geri dönsün
korkunç bir fley olurdu bu.
Sen de korkunç musun Amerika yoksa bir oyun mu bu?
Saplant›mdan dönece¤imi san›yorsan aldan›yorsun.
Öyle üstüme varma Amerika, ne yapt›¤›m› biliyorum ben.
Amerika, erikler çiçek döküyor.
Aylard›r gazete okudu¤um yok, her gün cinayetten birisi
kodesi boyluyor.
Amerika, Wobblie’lere tutkunum ben.
Küçükken tüfektim Amerika, özür mözür de dilemiyorum
flimdi her f›rsatta esrar çekiyorum.
Günlerce evde oturup ifl olsun diye kilerdeki gülleri
seyrediyorum.
Chinatown’a gitti¤imde kafay› çekiyorum ölesiye, ama
hiç kimselerle yatam›yorum.
Bu iflin içinde bir flamata oldu¤unu san›yorum.
Ah! sen beni Marx okurken görmeliydin Amerika.
Ruh doktorum hiçbir fleyin yok diyor.
Hiçbir fleyim yok gerçekten, Tanr›’ya yakarma dahil.
Mistik görümlerim ve kozmik titreflimlerim var yaln›z.
Amerika, daha sana Max Amcam Rusya’dan döndükten sonra
ona yapt›klar›ndan söz açmad›m.
Sana sesleniyorum Amerika.
Heyecanlar›n›n daha T i m e eliyle yönetilmesine göz yumacak m›s›n?
Ben T i m e’a tutkunum Amerika.
her hafta bir tane al›p okuyorum.
Köflebafl›ndaki flekercinin yan›ndan geçerken kapa¤› beni
gözlüyor.
Onu Berkeley Halk Kitapl›¤›’n›n bodrum kat›nda okuyorum
Sana hep sorumluluktan sözediyor. ‹fl adamlar› ciddi.
Film yap›mc›lar› ciddi. Herkes ciddi, ben hariç.
Zaman zaman Amerika ben de¤il miyim diye düflündü¤üm oluyor.
Yeniden kendi kendimle konuflmaya bafllad›m iflte.
Asya bana karfl› ayaklan›yor Amerika.
Bir meteliklik talihim yok.
En iyisi ulusal kaynaklar›m› inceleyip, onlara dönmek.
Ulusal kaynaklar›m, biliyorum, iki parça esrar,
binerce cinsiyet organ›, saatte 1400 mil h›zla giden
bir özel bas›lmaz edebiyat ve yirmibeflbin t›marhane.
Cezaevlerimden ve beflbin günefl ›fl›¤› alt›nda saks›larda
yaflayan fakir fukaradan sözediyorum.
Fransa’daki kerhaneleri kald›rd›m, flimdi s›ra Tanca’da.
Katolik olmas›na katoli¤im ama gene de Baflkan olmak istiyorum.
Amerika senin bu al›k ve ç›lg›n havanda nas›l kutsal bir
yakarma yazabilirim?
Dörtlüklerime Henry Ford gibi devam edece¤im, yazd›klar›m
onun ç›kard›¤› otomobiller kadar kiflisel,
üstelik her biri de¤iflik cinsiyetten.
Amerika dörtlüklerimi peflin para 2.500 dolardan satar›m sana.
eski dörtlüklerimi de 500 eksi¤ine al›r›m.
5
6
Amerika Tom Mooney’i serbest b›rak.
Amerika ‹spanyol cumhuriyetçilerini kurtar.
Amerika Sacco ve Vanzetti ölmemeli.
Amerika ben Scottsboro çocuklar›y›m.
Amerika, yedi yafl›ndayken anam hücre toplant›lar›na
götürürdü beni, orda bize leblebi satarlard›, bir karneye
bir avuç leblebi befl sent ve söylev beleflti herkes
bir melekti orda. Amerika ve iflçilere karfl› iyi
duygularla doluydu herkes içtendi Amerika ve bilemezsin
parti 1833’de nas›l iyiydi ve Scott Nearing ne hofl
bir ihtiyard› Bloor Ana bir seferinde nas›l da
a¤latm›flt› beni bir kez ‹srael Amter’i de görmüfltüm.
orda. Her biri casus olmal›yd› onlar›n.
Amerika biliyorum gerçekten savaflmak istemiyorsun.
Amerika onlar Rus haydutlar› biliyorum.
Ruslar onlar Ruslar ve Çinliler. Ve Ruslar. Ve Ruslar
Rusya bizi canl› gövdeye indirmek istiyor.Lüpletmek istiyor.
Gücünden ç›lg›na dönmüfl Moskof. Elimizden
arabalar›m›z› ve garajlar›m›z› almak istiyor.
Chicago’yu ele geçirmek istiyor. Onun k›z›l Reader Digest’a
ihtiyac› var. Bizim otomobil fabrikalar›m›z›
Sibirya’ya tafl›mak istiyor. Benzin istasyonlar›m›z›
o büyük i¤renç bürokrasi yönetsin istiyor.
‹yi bir fley de¤il bu. O K›z›lderililere okuma yazma
ö¤retmek istiyor. Onun büyük güçlü kuvvetli zencilere
ihtiyac› var. Bizi günde on-alt› saat çal›flt›rmak
istiyor. ‹mdat.
Amerika bu ifl ciddi.
Amerika ben bunlar› televizyona bakarak ç›kar›yorum.
Amerika do¤ru mu bunlar?
Hemen çal›flmaya bafllamam iyi olacak, öyle görülüyor.
Ama orduya yaz›lmak istemiyorum, ne de fabrikalarda
tavsiye tekerle¤i çevirmek, miyobun biriyim,
üstelik de kafadan çatlak.
Amerika dönsün çark. Nas›l› mas›l› yok. fiu o¤lan
omuzlar›m›zla dönsün.
Türkçesi Orhan Duru&Ferit Edgü
ey okur!
hiçkimse
Bu yaz›y› okurken bilmeni istedi¤im fleyler
var; kendime, sana ve ilgili/ilgisiz üçüncü tekil
kiflilere karfl› dürüstlü¤üm gere¤i bunlar› bafltan
aç›klamakla kendimi yükümlü hissediyorum.
Ancak bunlar› ifade ve “itiraf” ettikten yani seninle paylaflt›ktan sonra kendimi sana karfl› dürüst hissedebilirim ve de sözlerimin bir ifllevi/de¤eri olabilir...
‹tiraf bir: Bu yaz›da söyleyeceklerimin belki
de hiçbiri do¤ru de¤ildir; elbette ki sana göre.
Çünkü bunlar benim do¤rular›md›r ve tamam›yla tart›flmaya aç›kt›r. Benim oldu¤u kadar senin
de kendi do¤rular›n› ortaya koyma hakk›n vard›r!
‹tiraf iki :Bu sat›rlar›n yazar› olarak kendi
do¤rular›m› anlat›rken senin bilincini flekillendirmek ya da burada flu an yazar olarak bulunuyor olmam›n (bir avantaj ise) avantaj›n› kullanmak niyetinde de de¤ilim. E¤er tüm bu niyetime
karfl›n yazd›klar›mdan böylesi bir anlam ç›kart›rsan peflinen aff›m› kabul et! Amac›m yaln›zca
seni birlikte düflünmeye davet etmektir. Kald› ki
yazd›klar›m› yanl›fllamak ya da çürütmek benim
oldu¤u kadar (bu düflünceleri daha ne kadar savunaca¤›m› ben de bilemedi¤imden) senin de
hakk›n hatta sorumlulu¤undur!
‹tiraf üç: Bu yaz›da ortaya konan düflüncelerin bütünsel bir tutarl›l›k tafl›m›yor olma ihtimali çok yüksektir. Çünkü özgürlük önyarg›s›na
sahip olan bu insan teki, içinde say›s›z benler tafl›d›¤›n›n ve bu benlerin birbirleriyle mutlak bir
uyum tafl›mad›¤›n›n hatta zaman zaman çat›flt›¤›n›n fark›nda olmakla insana dair mutlak bir
iyimserlik tafl›mamak gerekti¤ini de bilmektedir. Buradan hareketle bendeki tutars›zl›¤›n sendeki tutars›zl›ktan farkl› olmad›¤›n›, hepimizdeki tutars›zl›¤›n insana içkin olan bir tutars›zl›k
oldu¤unu söylemektedir.
‹tiraf dört: Yukar›daki ilk üç itiraftan sonra
bu sat›rlar›n yazar›n›n yaln›zca kendi bireyli¤ini
gerçeklefltirme derdinde oldu¤unu, bunu yaparken birey olman›n toplumsall›k-d›fl› olma anla-
m›na gelmedi¤ini tersine toplumsall›k içinde
hem onunla didiflme, mücadele hem de iletiflim
ve dayan›flma içinde olarak mümkün olaca¤›n›/olabilece¤ini itiraf ediyor ve asla bütünsel bir
düflünce tarz›, bir ideoloji, tutarl› bir hipotetik
çerçeve ortaya koymaya çal›flmad›¤›n›n alt›n›
bir kez daha çiziyor.
Bu itiraflar›m› s›ralad›ktan sonra bir nebze
olsun huzura ermifl olarak düflüncelerimi ortaya
koymak isterim ki, konumuz, sorufl biçiminde
dahi yan›tlanmas›n›n imkans›zl›¤› sakl› olan
“nedir anarflizm”dir. Hal böyle iken bu konuda
bir fleyler söylemek isteyen birisi olarak, hiç olmazsa anarflizmin ne olmad›¤›ndan yola ç›karak
konuya girifl yapmak isterim.
Bilirim ki düflünen ve varl›¤›n› kavrayan
(ontolojik) bir yarat›k olan insan ayn› zamanda
da toplumsal bir yarat›kt›r. Ve toplumsall›k içinde di¤er insan tekleri ile “toplumsal” baz› iliflkiler içinde olmak durumunda/zorundad›r. Bu iliflkileri sürdürürken buldu¤u en önemli iletiflim
tekni¤ine ise dil diyerek kendisinin ele avuca
s›¤maz do¤as›n› sözcüklerin o k›s›tl› anlam da¤arc›¤›na hapsetmek zorunda kalmaktad›r. O
takdirde kendimizi bir insan teki olarak ifade
edebilmek için ne yapmam›z gerekir? Dili ret
mi etmeli, yoksa sözcüklerin birer yalandan ibaret oldu¤unu bilerek onu kullanmaya devam m›
etmeliyiz? Ben burada her fleye ra¤men ikincisi
derim, ama asl›nda dile gelmifl her fleyin özünde
yalan oldu¤unu bile bile bunu savunmak bir çeliflki de¤il mi? Evet bu benim bu yaz›daki birinci tutars›zl›¤›md›r ve sonuncusu da olmayacakt›r. Bir iktidar arac› olan dilin, özünde bir yalandan ve iktidar kurgusundan ibaret oldu¤unu bildi¤im dili reddetmeksizin gerçe¤in (kendi gerçe¤imizin) kurulmas›na hizmet etmesini önerirken aç›k bir tutars›zl›¤a (paradoksa) düflmüyor
muyum? Evet düpedüz düflüyorum! Ama düflünceyi iletmenin ya da iletilen düflünceyi alg›laman›n baflka bir yolunu bulamad›¤›m için bu
tutars›zl›¤›m› bilerek isteyerek kabul ediyorum.
7
8
Dilin temelini oluflturdu¤unu sand›¤›m›z
sözcükler asl›nda birer simgeden ibaret olma
durumlar› ile imledikleri anlamlar› hayat›n içindeki çeflitli anlardan, durumlardan alarak önem
ve de¤er kazan›rlar...bizler hayat›n içindeki bu
“anlar›”, “yaflanm›fll›k durumlar›n›” kaba bir soyutlamayla yaln›zca sözcüklere (yani simgelere)
indirgedi¤imizden onlar› de¤erli (anlaml›) k›lan
ilk kaynaklar›n› unutur, göz ard› ederiz ve sözcükleri kurgulay›p derdimizi karfl›m›zdakine anlatmaya bafllad›¤›m›z ilk andan itibaren kendi
söylemimizi de (iktidar›m›z›) kurmaya bafllar›z.
Ancak yaflanm›fl olan o an› ifade etmek için bunu (her keresinde) yapmaktan baflka çaremiz de
yoktur. Çünkü sözcüklerin söylemi kuran birer
iktidar (bir o kadar da yan›lsama) arac› olmas›n›n yan› s›ra ifllevsellik gibi bir özelli¤i de vard›r. Her cümlenin kuruluflu s›ras›nda cümlede
yer alan sözcükler kaynakland›klar› anlama dair
pek çok fleyi yitirir, geride b›rak›rlar. Böylece
bir yandan oylumluklar› aç›s›ndan yoksullafl›r
k›s›rlafl›rken öte yandan da oturmufl olduklar›
ba¤lama dair birçok yeni anlama, anlat›ma ve
ça¤r›fl›ma kaynakl›k ederek zenginleflir, derinleflirler. Ki bu da baflka bir paradokstur.
Felsefi düflünce en bafl›ndan beri gerçe¤i
(hakikati) araflt›rma, buna ulaflma yöntemlerini
kurgulama, keflfetme derdinde olmufltur. -Bilimden farkl› olarak- felsefi düflüncenin, gerçe¤i
her ne kadar öznel olsa da, insan varl›¤›n› bu
gerçe¤e uygun olarak anlamland›rmak gibi bir
derdi de hep olagelmifltir. Bütün düflünürler kendi öznel gerçeklerini kendilerinden önce gelen
düflünürlerin gerçe¤ini yads›mak, y›kmak üzerine kurmufl ve düflünceyi daha sofistike bir hale
getirerek yol alm›fllard›r. Aristoteles’i bilmeden
Sokrates’i, Platon’u bilmeden Hegel’i, Kant’›
bilmeden Nietzsche’yi, Stirner’i bilmeden Foucault’yu anlamak, kavramak olanaks›zd›r. Bu
iliflki felsefi düflüncenin geliflmesinin, yetkinleflmesinin evrimini göstermesi aç›s›ndan önemli
oldu¤u kadar, bizim onlar›n öznel gerçekliklerine dönem dönem nas›l dahil oldu¤umuzu göstermesi aç›s›ndan da oldukça önemlidir. Felsefeye ilk bafllayan birine aradan yüzlerce y›l geçmesine karfl›n Aristoteles’in anlatacak çok fleyi
vard›r. Oysa Sokrates’in felsefi gerçe¤i ile tan›flan birine ise art›k Aristoteles çok fazla bir fley
anlatmayacakt›r. Ayn› iliflkiyi Platon-Hegel,
Kant-Nietzsche vb... karfl›laflt›rmalar›nda da
görebilir, yaflayabilirsiniz. Keza birbirlerinin
ça¤dafl› olmalar›na karfl›n bu topraklarda kiflisel
tarihimizden de bildi¤imiz gibi hasbel kader M.
Bakunin’in düflüncesiyle tan›flamay›p onun yerine K. Marx ile tan›flan delififlek biri için Karl
Marx’›n felsefi çözümlemeleri çok fley ifade
edecektir. Bu örnekler say›s›z ço¤alt›labilir. Burada as›l önemli nokta, tüm bu düflünürlerin
kendi felsefi gerçekliklerini bir baflka gerçekli¤i
ele alarak güçlü argümanlarla ortaya koymalar›
ve ikna edici kan›tlar sunmalar›, sonuçta
da/böylece yaflam›n belirli alanlar›n› düflünceleriyle aç›klanabilir k›larak bir ifllev görmüfl olmalar›d›r. Ne var ki dilin bir simgeler sistemi
olarak nesnel gerçekli¤i (varolan›) kendi söylemi (iktidar›) içinde yeniden kurarak öznel gerçekli¤e dönüfltürmesi, yaflam›n ve varl›¤›n anlam›na dair kapsay›c› bir kavramlaflt›rma çabas›na
girmesi, bu çaban›n baflar›yla sonuçland›¤› anlam›na gelmez. Çünkü ham nesnel gerçeklik (varolan) kendi bafl›na hiçbir anlam ifade etmez.
Öznesince yorumlanmayan nesnel gerçeklik bir
rastlant›lar, anlams›zl›klar y›¤›n›ndan ibarettir.
Günümüzde bilimsel bilginin (bundan bilimi
tenzih ederim) giderek daha aç›kl›kla ortaya
koydu¤u gibi evrenin ortaya ç›k›fl›na bir büyük
patlaman›n neden oldu¤u ve bu patlaman›n
muhtemelen bir rastlant›ya ba¤l› oldu¤udur. ‹lk
patlaman›n etkisiyle geniflleme hareketini devam ettiren evrende küçücük bir nokta olan
dünyam›zda öncelikle canl› yaflam›n›n, buna
ba¤l› olarak kendi varl›¤›n› ak›l yolu ile kavrayan insan türünün ortaya ç›kmas› da muhtemelen rastlant›sald›r. Yine gezegenimizde süren bu
karmafl›k yaflam dokusu belki de serseri bir y›ld›z›n ç›kagelip gezegenimize çarparak her fleyi
sona erdirmedi¤i için rastlant›sal olarak devam
ediyor. Bu rastlant›sall›¤›n gerçekleflmemesi halinde bile ihtiyar dünyam›z›n tahmini 800 milyon y›ll›k ömrü kald›¤› düflünülürse flu an yeryüzünde yaflamakta olan bizlerin hayat›na anlam biçme çabas›na giriflmeden önce ne denli
rastlant›sal yarat›klar oldu¤umuz gerçe¤ini bir
kez daha düflünmekte fayda vard›r. Tüm bu rastlant›sall›k içinde filozoflar›n dünyada olan bitene ve insan varl›¤›na dair girifltikleri anlamlan-
d›rma çabalar› “anlams›z ve saçma” görünmektedir. Ne var ki durumu bu biçimde tespit etmek
“felsefi düflünceyi reddetmeyi ya da insan varl›¤›n› anlamland›rma çabas›n› sonsuza kadar ertelemeyi gerektirmez mi?” diye de sorulabilir.
Buna dair yan›t›m “kesinlikle hay›r”d›r. (Tabii
bu da baflka bir paradokstur.)
Filozoflar dünyay› ve insan varl›¤›n› yukar›da da ifade etti¤im gibi kapsay›c› bir anlamland›rma çabas›na girerek bir ucundan yakalad›klar› nesnel gerçekli¤i kendi öznel gerçekliklerine
dönüfltürürken y›kt›klar› öteki öznel gerçekliklerin yerine kendi öznel gerçekliklerini koyarlar.
Hiç kuflkusuz bu iliflki sonsuza kadar böylece
devam edecek ve hiçbir filozof gerçe¤in tamam›na dair kapsay›c› ve nihai bir kuram ortaya
koyamayacakt›r. Çünkü gerçe¤in kendisi hiçbir
biçimde kapsanamayacak kadar sonsuz geniflliktedir. O halde bugüne de¤in ortaya konmufl
tüm kuramlar›n içerdi¤i gerçeklikler insan›n d›fl›ndaki nesnel gerçekli¤in neresinde dururlar?
‹nsan›n d›fl›ndaki nesnel gerçekli¤i cosmos
(evren) olarak tan›mlarsak bu evren içindeki
keflfedilmifl (anlamland›r›lm›fl) öznel gerçekliklerin tümünü dünya, felsefi düflünen özneleri ise
keflfedilmifl öznel gerçekliklerin kayna¤› olan
micro cosmos’lar (mini evrenler) olarak de¤erlendirebiliriz. Burada amaç gerçekli¤in (hakikatin) felsefi anlamda sonsuz (imkans›z) oldu¤undan hareketle kapsay›c› gerçeklik kuramlar›n›n
da imkans›zl›¤›n› ortaya koymaktad›r. Bu imkans›zl›k yukar›da da belirtti¤im gibi dünyay›
ve hayat› keflfetme, varl›¤› anlamland›rma çabalar›n› tümüyle olumsuzlamay› gerektirmedi¤i
gibi tersine keflfedilmemifl gerçekli¤in aleyhine
olarak keflfedilmifl gerçeklikler hanesine yaz›lm›fl art›lar olarak görülmelidir. Burada felsefi
öznenin düflünsel etkinli¤inin anlam› bütünsel
cosmic (evrensel) gerçekli¤in kendince (öznel)
bir parças› olmakt›r. ‹lk bak›flta pek metafizik
bir önerme gibi görünse de evrensel gerçekli¤in
kendince (öznel) bir parças› olma kavray›fl› bireyi kendi d›fl›ndaki kutsala boyun e¤mekten
kurtarabilecek yollardan biridir. Bu sayede birey kendi öz etkinli¤inde öznel gerçekli¤ini kurarak varl›¤›n› anlamland›racak ve gerçek anlamda özgürleflecektir. Yani gerçek denen fleyin
“bir” olmad›¤›n›, sadece gerçe¤i ortaya koyan-
lar›n “bir” oldu¤unu ve bu evrende “birler” kadar gerçek oldu¤unu söylemek isterim. Buna
ço¤ulcu gerçeklik kavray›fl› da diyebiliriz.
Gerçe¤in böylesine öznel ve sonsuz oldu¤u
bir evrende “anarflizm”in de kapsay›c› bir kuram olarak tan›mlanmas› mümkün olabilir mi?
Kald› ki baz›lar› pek tan›nm›fl olsalar da bu gerçek anarflistler için de geçerlidir ve sonuçta ne
kadar anarflist varsa o kadar da anarflizm vard›r
demek hiç de yanl›fl olmaz. Bu bak›mdan “anarflizm”in bir “izm” olarak ifadesi olsa olsa anarflistlerin eylem ve düflüncelerinin tarihinin aç›klanmas›na dair sözlüksel bir karfl›l›k olmaktan
öteye bir anlam ifade etmez/etmemelidir. Kald›
ki bireyi merkeze alan ve önermelerinde özerk
bireylerin bir araya gelerek tahakküm olmaks›z›n desantralize (merkezsiz) bir yaflam sürmesine dair oluflturulacak eylemi/etkinli¤i, ütopyalar›/projeleri daima önüne ödev olarak koymufl bir
gelene¤in sürdürücülerinden de bu beklenir/beklenmelidir. Anarflizmi bir ideoloji, bir
kimlik, bir kartvizit ya da sadece bir ahlak, bir
felsefe olarak alg›lamak “anarflizm” denen fley
her ne ise ona ihanettir diye düflünürüm. Çünkü
“anarflizm” yaln›zca bir simgedir, onun bir simge olarak bireylere verebilece¤i herhangi bir
prestij, kimlik, imaj ya da sosyal bir getiri olamaz/olmamal›d›r. As›l olan bireydir ve bireyin
toplumsal içindeki özerk durufludur. Buna dair
(anarflizm olarak) ismen tan›mlanm›fl yaklafl›k
140 y›ll›k, baflka biçimlerde de tan›mlanm›fl olaraksa binlerce y›ll›k (tahakküm kadar eski) bir
baflkald›r› gelene¤i var. Kald› ki anarflistlerin
kendileri de “anarflizmin” bat›l› ayd›nlanma gelene¤inin bir ürünü oldu¤unu pek iyi bilmektedirler. Ayd›nlanma ile birlikte düflünürlerin yeni
yeni keflfetmeye bafllad›¤› bireye ve özgürlü¤e
dair birçok kavram›n “ilkel” denilen yerlilerin
düflüncesinde-gelene¤inde binlerce y›ld›r var oldu¤u art›k biliniyor. Bu bak›mdan as›l olan antihiyerarflik bir içerikle doldurulmufl özgürlük düflüncesi ve bunu hedefleyen etkinliklerdir. Bunlar›n nas›l adland›r›laca¤› ayr› ve ikincil birer
sorundur. Kara bayrak, yuvarlak içindeki A vb.
flekiller yaln›zca birer simgedir, daha fazlas› de¤il. Toplumsal bir varl›k olan insan›n toplumsal
yaflam›n belirli anlar›nda ya da alanlar›nda bu
tür simgelere ihtiyaç duymas› do¤ald›r. Önemli
9
ADI TEMMUZ
a.müslüm küçük
ey ummandan gelen
kadim tekrar
ey debdebeyle ürüyen
zanl› ifltah
yudumlanan el iklimde
incindi fanus
incindi temmuz
ey debdebeyle ikiz
kuduz pat›rt›
10
pencere pervaz›nda duran
can havli oy
oy durdu¤umuz yerde üflüyen kitap
düflen can
burulmufl temmuzun gözleri
ah matem ah enkaz
dur da bak
kadim mevsimdeki serin ürperti
durdu¤unuz yerde kuyu bungun ezgi
üzgün
ey debdebeyle gezen
gaml› keramet
kendi topra¤›ma boflald›m
ince bir gülüflle
sarmafl›kla gelen keder
çatlayan el
külün dibindeki difli kor
ah zapt ah cenk
alevi k›s›k güven
sana m› kald›k
ey debdebeyle akan
pervas›z ezgi
zanl› girdap
sureti s›rl› acur
sana m›
olan bu simgelerin kimliklere daha ötesinde
totemlere dönüfltürülmemesidir. Günümüzde anarflizmi bir kimlik (kartvizit) olarak
kullanan ünlü kiflileri, yazarlar›, sanatç›lar›,
flairleri hatta politikac›lar› görünce kendimi
flafl›rmaktan al›koyam›yorum. Tüketim toplumunun simülasyon gücünün kirli ellerini
“anarflizmin” taraf›na do¤ru uzat›yor olmas› beni ürpertiyor. Acaba Che efsanesinin
bafl›na gelenler “anarflizm”in de mi bafl›na
gelecek diye düflünmeden edemiyorum.
Hele “anarflizm”i bir ideoloji olarak görüp
solcular gibi örgütlenip programlar ortaya
koyan, propaganda ve ajitasyon etkinliklerini bu do¤rultuda sürdüren ve her konuda
kapsay›c› ve net “anarflist” teoriler üretenlere, küçük harfli ama esasl› sorular sorarak
sesli düflünmeyi “kafas› bulan›k olmakla”,
“afl›r› bireyci ve net olmamakla” suçlayan,
“total örgütlenme”, “total eylem” “kolektif
özne” olma ve “total özgürlük” peflinde
koflturan dostlar›m›za ne demeli?
Sonuçta varmak istedi¤im nokta fludur:
Hepimiz, e¤er bir gerçeklik varsa, o gerçekli¤in birer parças›y›z; kimse kapsay›c›
“total kuramlar” üretmesin, hepimizin birbirimizden ve baflkalar›ndan ö¤renecek çok
fleyimiz var ama kimselere ö¤retecek bir fleyimiz yok. Gerçek, hiç kimsenin tekelinde
de¤ildir. Herkesin kendi gerçe¤i vard›r,
kendinde olan her birey kadar gerçek vard›r
ve bu yüzden “gerçek ço¤uldur”. Konuyu
ancak bu biçimde ele ald›¤›m›zda hiyerarflik olmayan, kendi iktidar›n› dayatmayan
“özgürlük düflüncesini/düflüncelerini” tart›flmaya bafllayabiliriz. Bu tart›flmada bizimle tart›flmay› bu biçimiyle kabul edenler; eflitlerimiz ya da yoldafllar›m›z olacakt›r, bu ço¤ulcu gerçeklik kavray›fl›n› kabul
etmeyen/edemeyenler, kendi kapsay›c› söylemlerini dayatanlar ise söylemlerinin kapsay›c›l›¤›/dayatmac›l›¤› ile do¤ru orant›l›
olarak karfl›tlar›m›z ya da düflmanlar›m›z
olacaklard›r...
Yaz›m› kime ait oldu¤unu bilmedi¤im
bir vecize ile bitireyim:
ANARfi‹ZM H‹ÇB‹R fiEYD‹R,
ANARfi‹ ‹SE HER fiEY.
karanl›k söylemler
murathan çarbo¤a
dilimin karanl›¤›d›r bu güne s›çrayan leke,
susmay› kader belleyen evleri flehla pencerelerinden
havaland›m ve gördüm, susmay› özledim, k›rg›n
bir çocuk ekledim hüznüme, oysa Rock ve u¤ultudur
beyninin vars›l dayana¤›, dilinde günübirlik kayg›lar
k›m›ldan›r ve ça¤c›l bir suflör edas›yla f›s›ldar
kula¤›na çirkefini zaman, mekan tükenen bir cüzzaml› hüznüyle
yitik bir aflk kadar uzak kal›r yüzünün marazl› ülkesine,
dilimin karanl›¤›d›r bu gözlerdeki bencil perde, çözülen
usanc›md›r biteviye kanayan
I
flimdi çan sesleri seyrir flehrin lirik ruhunda,
yüzün gölgeye e¤ilir, hayal olursun unutup ellerinin utangaçl›¤›n›,
kavuflmak bir uçurumu anlamak kadar güzel gibidir
ve s›cakl›¤›n›, içinde bir flehri tafl›madan s›¤ ve s›radan
ölmek midir hayat›n al›flkanl›¤›? flimdi çan sesleri geçiyor
ikindi serinli¤inden ve ben seni bir ‘an’ gibi düflünüyorum, güzelce
dünyay› kavrayan bir ‘an’ gibi, Uzun Çarfl›’da Arapça
ninni söylüyor bir çocuk, saçlar›nda s›cak ekmek
kokusu ve kirli
III
yüre¤ime dökülen ›lg›m, bak›fllar›n sanc›s›nda sökülen flafak,
dirimin kurulmufl ifllevi yalpalar asfalt kokusunda, reyting ve
ucuz içlenmeler vurur fliiri evrensel sesinden, zihniyet bir ölüden
metalik güller umar, küflenmifl bir ikon yükselir suskunun
erdeminde, ah, gömülen bir söz gibi u¤run anlars›n ve o an
aflk esrik bir ‘deniz hücumuyla’ içine dolar, dilimin ça¤c›l
a¤r›s›d›r bak›fllar›mda vurulan ceylan
IV
flimdi bir fahifle, çocuk olur ürperen ve dinleyen bir dizin
sa¤r›s›nda, flimdi bir çocuk serin sokaklara dolar sarmafl›¤›n›,
dilini kanayan bir y›lan gibi buruk, hayale tak›l›r yitirilmifl uçurtman›n
saça¤›, iblis binbir parçaya bölünmüfl, kalabal›¤a hükmetmektedir,
küfürlere as›lm›flt›r gözlerin bu¤ulu kufllar› ve bir fahiflenin
kalbine s›¤›n›r aflk, ›slak, küskün bir köpek gibi, çocuklar
bunal›p damlara ç›km›flt›r gökyüzünden el almak için, k›rg›n
ve mavi çocuklar, sonsuz ve arzulu elleriyle
V
flimdi vurulur sesinden a¤r›l› bir flair, koca bir dünya
boynunda atar, kula¤› eflikte m›r›ldanan analar k›r›l›r
direncinden, zamana muhalif aflklar söner ça¤›n kirli
sular›nda, akflama perde çeker evler, kap›larda kör yosunlar
yürür, marangoz unutur ustal›¤›n› ve çatlar mermer,
mahmur çocuklar bir sabah neon kusan caddeler bulur
soka¤›n yerinde, oyun bozulur ve umudu inmeli bir flair
vurulur yüre¤inden, diline karanl›k bulafl›r, parmaklar›ndan fliir
dökülür, zaman küfrüyle ululan›r ve aya¤a kalkar gökdelenlerle
ve sen aflk› unutursun flehrin metalik cinnetinde.
11
REDDED‹YORUM...ÖYLEYSE VARIM!
Özgür K.Tekin
“Siyasal özgürlük,polisin,devletin özgür olmas› anlam›na
gelir...benim özgürlü¤üm anlam›na gelmez.” M.Stirner
12
‹syan; bireyin kendisine
dayat›lan kimli¤i,iktidar›n iflledi¤i “Ben”i reddetmesi ile
bafllar. ‹syan önce düflüncede,
süper egoda bafllar, süper
egonun y›k›lmas›d›r. ‹syan
kavram› bir “olufl” süreci içerir. ‹nsan›n kendisini y›k›p
yeniden yaratmas› sürecidir.
Otoritenin alg›s›n› bozacak
isyan biçimi amorf hale gelmifl bir direnifl biçimidir. ‹ktidara karfl› direnifl örgütleme
biçimi, bu belirsizli¤in karmafl›k ve ço¤ulcu a¤ yap›s›
sayesinde (rizomatik), yan›p
sönen ve nerede ç›kaca¤› belli olmayan bir atefl gibi olmal›d›r.
Reddetmek bilinçli bir eylemdir ve politiktir. Varolana
itiraz etme, yads›ma ve hatta
bozmaya çal›flma reddedilen
fleyle reddeden aras›nda yaflanan gerilimli bir süreci bafllat›r. Reddedenin direnifli y›k›c›
eylem taktikleri üzerinde flekillenir. Bu süreç asl›nda bir
güç iliflkisidir ve her zaman
birbirine eklemlenme tehlikesini içinde bar›nd›r›r. Burada
kastetti¤im güç iliflkisini her
zaman-fiziki bir güç iliflkisi
olarak okumamak gerek. Sonuçta otoritenin tecrit, yoksayma, terketme gibi bask›lar› görünürde fiziki bir güç
içermese de etkileri oldukça
y›k›c›d›r. Reddetmek otoritenin önceden biçimlendirdi¤i
ve üzerinden kendini varetti¤i korku ile yüzleflebilmektir
ki bu oldukça sanc›l› bir yola
girmek demektir. Çünkü özgürlük yada özgür olma iste¤i asl›nda o büyük korku ile
yüzleflmeye çal›flmak demektir: Özgürlük Korkusu. (Kölenin en büyük korkusu efendisini kaybetmektir. Nietzsche) Her otoriter yap› önce
korku ve güvenlik iliflkisini
yarat›r. Çünkü otoritede o
iliflki biçiminden varolur.
Onun da en büyük korkusu,
terkedilmektir. Otorite bu
korkusunu büyük ve güçlü
oldu¤una inanarak ve inand›rarak yoketme e¤ilimindedir.
Otorite yaratt›¤› korkugüvenlik illüzyonu üzerinden
yaflam› kurgular. Kendi güvenli¤ini toplulu¤un güvenli¤iymifl gibi biçimlendirir. Bu
flekilde tüm iliflki biçimleri
aras›na s›zar.Mikro iktidar biçimlerinin makro iktidar biçimlerine benzemesinin nedeni budur. Bir baban›n çocu¤u üzerinde ki iktidar› ile
devletin birey üzerindeki iktidar› temelde ayn›d›r. Her ikisinin itaate zorlamas› da ayn›
korku ve güvenlik illüzyonu
üzerinde flekillenir. Her iki
iktidar biçimine karfl› ç›k›flta
ayn› gerilimi tafl›r. Otorite yaratt›¤› egemenlik alan›nda
herkesten ayn› biçimde davranmas›n› ister; hareket biçimlerinden yaflam biçimlerine, kent düzeninden ev düzenine kadar herfley daha önceden programlanm›flt›r. Herfley belirli kurallarla çevrilmifl ve hapsedilmifltir. Düzen
planlamad›r. Otorite bir evde
hangi eflyan›n nerede durdu¤u bilir, kad›n›n ve erke¤in ne
yapt›¤›n› da. Reddetmek plana uymamakt›r, plan›n biçimlendirici bask›s›n› reddetmek
karmaflay› ve kaosu flekillendirmektir.
Otorite hayaller yarat›r ve
inanmam›z› teflvik eder;sa¤l›kl› yaflam, konforlu bir hayat,çok para, flöhret,hayat›m›z› kolaylaflt›racak daha
fazla meta. Gerçe¤i çarp›t›p
hayat›m›za s›zarak; e¤er bu
hayaller gerçekleflmiyorsa
flükretmemiz gerekti¤ini f›s›ldar kulaklar›m›za. Çünkü
bizden daha kötü koflullarda
yaflamaya çal›flanlar da vard›r. Üretimi ve çal›flmay› kutsar ve ancak çok çal›fl›rsak
bir yere ulaflabilece¤imizi
söyler. Reddetmek sahte hayalleri y›kmakt›r.Reddeden
otoritenin vaatleri ile hiçbir
yere ulafl›lamayaca¤›n› bilir.
Otorite apoletleri silahlar›
ve öldürmeyi kutsar. Yaflam›
militarist bir hiyerarfli ile kurgular. Çocuklar okullarda tek
s›ra halinde,uygun ad›mlarla
ve “rahat! haz›r ol!” komutlar› e¤itilir. Otorite kendisini
bir arzu nesnesine dönüfltürerek kutsallaflt›r›r. Mistizmin
argümanlar› kullanarak soyut
bir imgeye dönüflmek ister.
Tüm hiyerarflik iliflkiler; aile,
devlet, din, ordu, e¤itim,
emek kutsallaflt›r›larak dokunulmaz bir mite dönüfltürülür.
Militarist disiplinin kutsall›k
miti bu konuda çok çarp›c›
örekler içerir. Emir-Komuta
zinciri otoritenin en önemli
zinciridir ki bu zincirle bo¤ar
herfleyi. Ast-Üst iliflkileri, yöneten-yönetilen iliflkileri, emrin kutsall›¤› mekanik bir iliflkidir. ‹fl dünyas›ndan, e¤itime,orduya,aileye kadar herfley bu mekanik iflleyiflin bir
parças›d›r ve birbirlerine organik iliflkilerle ba¤l›d›r. Otorite yaflam›n baflka türlü iflleyemeyece¤ine inand›r›r. Mutlakt›r ve sorgulanamaz. O nedenle vicdani retçilere “anti
sosyal kiflilik bozuklu¤u” tan›s› koymak ister. Çünkü reddeden,otoritenin yaratt›¤›
mekanik mutlak iliflkiler a¤›na uyum sa¤lamayand›r.
Otorite yarat›c›¤› ve düfl
gücünü öldürmek ister. Çünkü otorite insan› oldu¤undan
daha güçsüz ve yeteneksiz ol-
du¤una inand›rmal›d›r. Otorite ele geçirmek demektir.
(Elias Cannetti’nin “Kitle ve
‹ktidar” adl› kitab›nda “ele
geçirmenin” iktidarla iliflkisi
oldukça çarp›c› bir biçimde
ele al›nm›fl) Jean Baudrillard;
‹ktidar›n halk› potansiyel terörist olarak gördü¤ünü söyler. Ona göre hepimiz iktidar›n sanal rehineleriyizdir.
Tüm iktidar biçimlerinin halka karfl› örgütlenmifl bir koalisyon oldu¤unu ileri sürer.
Herbert Marcuse toplumsal
sistemi devirip özgür bir yaflam› yaratman›n politik bir
sorun oldu¤unu ama bu sorunun çözümünün estetikten
geçti¤ini söylüyor. Ona göre
sanat “Büyük Reddedifltir”.
‹ktidar› “ele geçiren” her siyasal yap› önce kültürü, dili
ve sanat› düzenlemeye, ehlilefltirmeye çal›fl›r. William
Burroughs; gündelik dilin asl›nda insanlar aras›nda iletiflim kurmada de¤il, iktidar taraf›ndan insanlar üzerinde
denetim kurmada kullan›ld›¤›n› iddia eder. Müzikte benzeri bir ifllevi yerine getirmede kullan›l›r. Süpermarketlerde tüketimi körükleyen bir
müzik duyar›z, fondad›r, dikkatle dinlenmez ama muhakkak bilinçalt›m›za yerleflir.
Kendimizi bir reklam c›ng›l›n› m›r›ldan›rken bulabiliriz.
Otorite ruhunuzu da ister,
reklam slogan› ve müzik birleflir ve her an heryerde karfl›n›za ç›kar. Kapitalist yaflam
tarz› gibi herfley h›zla akar.
Reklam insanlar› bu dünyaya
ait de¤ildir, steril evlerde steril sanal hayatlar› standardize
eder ve mite dönüfltürerek dayat›r. Otorite esteti¤i pazarlanabilir hale getirir, sanat ve
sanatç› para getirisi ölçüsünde de¤erlenir. ‹ktidar t›pk›
Platon gibi sanat› ve sanatç›y›
düzenin tehdidi olarak gördü¤ünden onu ehlilefltirmeye ve
“üretmeye” çal›fl›r. Biçimlendiremedi¤i ve “ele geçiremedi¤i” sanat›, kültür gösterisi
içinde yoketmeye çabalar.
Sanat›n devrimci imgelerini
çarp›t›r. Savafl karfl›t› sembolleri banka reklamlar›nda gördü¤ümüzde
yada
Pink
Floyd’un “Money” adl› parças›n›n bafl›ndaki para ve kasa sesi efektlerini borsa programlar› c›ng›l›nda iflitti¤imizde öfkelenmiyorsak “ele geçirilmifliz” demektir.
Reddeden sanat›n düfl
dünyas›na ait oldu¤unu biliyordur. Reddedenin isyan›
onun sanat›d›r. Reddedenin
müzi¤i kaotiktir. (Kara Blok
eylemcilerinin Cehennemsi
Gürültü Bandosu (INB-Infernal Noise Brigade). Reddedenler düfl gücünün iktidar›
y›kaca¤›n› biliyor, flenlikli bir
devrimi bugünden infla edecek ve herfleyi alt üst edecek
sanat›n sokakta bafllad›¤›n›
biliyorlar. Reddeden; özgürlü¤ün bir sanat oldu¤unu ve
reddi ile insan oldu¤unu var
oldu¤u biliyor.
13
gizli bahçem’in bestesi için sözler
vedat kamer
contoluna:
“tükenen gecelerimde neden seni düflündü¤ümü bilmeni istiyorum?
geceye öncülük eden harflerim tek
tek kayboluyor. beni ne zaman bulacaks›n?”
ranzal› geçmiflimin ikinci kat›ndan
bir uyan›kl›k ar›yorum kendime
a¤lamak için ada uykulu çileklerine
ve birden tan›d›k ferman›n filizleniyor:
“hayat›n roman olmayacak”
adagio:
“müzi¤in katalizör etkisinin bitmemesi için
ekstra bir çaba içersindeyim. gecenin rengi k›rm›z›.
böylesine yitik, ve ac›l› bir rengi yoklu¤una
infla etti¤im için utan›yorum. günleri sayamayacak
kadar özensizim. çaresizlik denilen eblehlik bu
kadar sürünebilir geceme. her gözyafl›m sana hesap
vermek için s›ra bekliyor. kalbime bilenen b›ça¤› ar›yorum.”
14
yüzünü gizledi¤in bir bak›fl var:
soru sormadan seni sevmemi söylüyor.
flehir ikiye bölünmüfl:
ya¤
mur
topra¤a ya¤
ya¤
›
mur
yor
denize ya¤
›
yor
gözlerim nas›l dokunaca¤›n› biliyor tenine
pastorale:
“sonsuzluk an(›)lar toplam›d›r. ”
düfllerim k›rg›n yat›yor koynunda.
nas›l uyudu¤unu hat›rlamad›¤›m
tüm ac›lar›m› güneflin ayd›nlat›yor
nocturne:
“amélie’yi seyrettin mi diye soram›yorum bir daha.
büyütemedi¤im harflerim ellerinde, sözcük olma
cesaretleri eksilmifl. kurdeleler sarmak istedi¤im
gülümsemen gökyüzümü yalanl›yor. ”
seni ar›yorum, ça¤›rd›¤›m her sözcükte yoksun
so¤uk ço¤al›yor yataklar›m›za
dudaklar›n inceldikçe öldürüyor zaman›
çiflini tutan flehir
flakir özüdo¤ru
›.
her vagonunda ayr› bir kan saklanan, kan›n kart sat›ld›¤›, bütün arzular›n biçimlefltirilerek el alt›na
at›ld›¤› sar›fl›n bir katard›r flehir. avrupaî kondüktörlerin tam tak›r silahlar›, silahlar›n›n kabzalar›na
kaz›d›klar› sevgili adlar› ve depdelik namlular›, mermerden barikatla ayr›lan merdivenleri, o merdivenlerde gözünü k›rpmadan seviflen o¤lanlar› özler.
flahit çok, flehrin iyisi flarab›ndan belli olur, kasabal› flaraplar flehir tuvaletleriyle ilgilidir, çünkü flehir en çok da çiflini tutmay› ö¤retir insana -arka sokaklar, yer alt› geçitleri, göstermelik ormanlar,
minarelerinden tayin edilen camiler... d›fl›nda- bandanas›n› sar›p kas›klar›na s›cakl›¤› ellerinde hissetmeyecekse elbette, ki bu flehir tüzü¤üne ayk›r›d›r.
meydanlarda sarf edilebilecek en kuzgunî ba¤›rt›d›r belki: dokunmak istiyorum! tekrar ve tekrar:
dokunmak istiyorum! devam ettirirsek: difllerini dilimle imlemek... ortak boflluklar›m›z› doldurmak; flimdi ve burada oldu¤unu, flimdi ve burada oldu¤umu kan›tlamak için bas bas: dokunmak istiyorum!
oysa, baz› otoban flehirlerde, muavinin iflemeye gitti¤i yolculuklar tehlikelidir. bu yüzden yeterince içsel olan her arzu k›s›k seslidir, zira cinler ormandan kaç›p sokaklara inebilir. hay›r, haz›r edilmifl bir trajedi de¤il, flehirde dokunmay› arzulamak, arzu bayra¤›na sar›l› bir tabutta yatmak kadar
gerçekçidir. uslu adamlar›n kumral saçlar›n›n teker teker yolundu¤u düflünülerek derin bir uykuya
geçilebilir, sonradan soyunulaca¤› bilinen bir kurgu gerekti¤ince güvenlidir.
15
››.
flehrin ›ss›z gürültüsünde ilerleyen gecelerdense, seviflmek için günü beklemek ye¤dir: günde gezilen tarlalar ya¤mur kokar, dona kalmaz o tarlalardaki baflaklar günefl’e de¤me yar›fl›nda. insan istiflerinin damarlar›nda, sarhofl karanl›¤›nda özellikle, kad›nla erkek aras›nda çok fark yoktur: bir
rahibe geceleri erkek olabilir ve erkekli¤ini sonuna dek yaflayabilir, bu her türlü gökselli¤e uygundur. görünen zamanlarda erkekler erkek oldu¤u kadar kad›nlar kaçand›r.
masumiyetle kotar›lan ayinlerde belki en önemli at›l›md›r: seviflelim, sonra düflünürüz ilk hamleyi
kimin yapmas› gerekti¤ini! ancak bu, tafl›d›¤› önemin a¤›rl›¤›ndan e¤rilir dudaklarda, d›flar› hafifçe s›zar ya da ›slakl›¤a çarpar. tükürmek anahtard›r, dil maymuncuk gö¤sün h›zla inip kalkt›¤› mecrada.
flehirde dokunman›n önlendi¤i ölçüde sar›lmak da yads›nm›flt›r. oysa, sadece sar›l›p uyumak biran
y›k›ma yol açabilir, rüyalara yer verir hiç olmazsa, merak›n› k›ç›na t›kmaz insan›n.
flehir ba¤l› oldu¤u lokomotifin yükü a¤›rlaflt›kça dolu vagonlar›n› b›rakarak ilerler, zaten biz de
birazdan inecektik de¤il mi? topra¤a dokunacak, insan›n bütün arzular›na sahip ç›kan o topra¤a
flükran›m›z› sunacakt›k. anlara konan tozu anacak, inceli¤inde cenin gizleyen o tozu ba¤r›m›za
basacak, tozu sevecektik.
yap›lacak baflka ne var ki?!
19 nisan ‘04
fi‹‹R B‹R ‹T‹RAZDIR!
Asuman Susam
Bu tümcenin usumuza düflürdü¤ü ilk düflünce, fliirin devrimci bir öz tafl›d›¤›d›r. Ontolojik bir varl›k olarak ona bakt›¤›m›zda fliirin
biçim ve özün diyalektik iliflkisinden do¤an
bir bütünlük oldu¤unu görürüz.
O nedenle fliir bir itirazsa, niçin ve nas›l
gerçeklefltirilen bir itirazd›r sorusu da onu takip edecektir ister istemez.
16
***
Bu sorular›n yan›t›, belli bir zaman›n içinden aranmal›d›r ki bizi yan›ltmas›n. Çünkü
gerçek -iktidar›n buyurdu¤u gibi- tekil ve
mutlak de¤il; ço¤ul ve de¤iflkendir. O nedenle de kavram ve olgulara öznenin tarihselli¤i
içinden bakmak gerekir. ‹flaret edilen zaman,
modern zamanlarsa; modernizmin zaman, tarih, bellek, mekan alg›lar›n›n içinden somutlamak gerekmektedir bu soruyu.Yani fliir bir
itirazsa, onun nas›l bir itiraz oldu¤u, zaman›n
alg›s›, belle¤in kurgusu ve tarihselli¤in alg›lan›fl biçimiyle do¤rudan ilgilidir. Örne¤in Boudelaire’de modern “sonsuzun anl›k, geçici
o l a n d a y a k a l a n m a s › ” olarak karfl›l›¤›n› bulur.
Modernizmde “gerçe¤in yoklu¤u” bir
fltir. Yeni
bilme biçimi olarak kabul edilmiflt
fl › l a c a k t › r b i r baflk
flka yeniyo l a n n e v a rs a a fl›
le...1 Ki en tipik sanatsal yönelimlerini fütiristlerde, dadaistlerde, konstürüktivistlerde
görmekteyiz. Y›k›p bozup yeniden infla etmek...ki Octavio Paz bu özelli¤i nedeniyle
modernizmi “kendine karfl› bir gelenek” olarak tan›mlar. Çünkü modern sanat kendine
ra¤men ve kendine karfl› var’d›r. ‹flte bu nedenden ötürü zaten öncelikle kendine bir itirazd›r.
***
Modernizmin en önemli izleklerinden
fliirbi ri si di l di r. Dilse en ödünsüz biçimde fli
d e y o ¤ r u l u r.2 Çünkü flairin belle¤i ve bilinci,
yaflanan yabanc›laflma, yaln›zl›k ve de¤iflimi
en do¤rudan yans›tand›r. fiiirin varl›kbilimsel
bir itiraz olmas›n›n yan›nda ikinci itiraz noktas› malzemesinin, soyut düflünceleri somutlama ve görünür k›lman›n arac› olan, dil olmas›ndan kaynaklan›r.
Dil bir kodlar sistemidir. Gündelik dilin
kodlar› ise g ü c ü m o d e r n i z m i b i r ideoloji
olarak benimseyen elitin elindedir.3 Bu, hayat›m›z, alg›m›z ve onun ifade edifl olanaklar›m›z›n bizim d›fl›m›zdakiler taraf›ndan flifrelenmifl ve bize sunulmufl-dayat›lm›fl olmas›
anlam›na gelmektedir... ‹flte bu yüzden gündelik dilin s›n›rlar› d›fl›na taflan fliirin dili, dili
kullanman›n bir üst aflamas›d›r.
Gündelik dilin olanaklar›n›n d›fl›na ç›kt›¤›
için, verili olan› reddetti¤i, onunla yetinmedi¤i ve ona karfl› bir dil gelifltirdi¤i için evet, fliir bir itirazd›r. Al›fl›lm›fl kodlar›n d›fl›ndan bir
dünya kurar fliir. Bu nedenle Melih Cevdet bir
yerde “Tan›mlar ak›l iflidir. fiiir ise ak›l d›fl›d›r.” demifltir. Ak›l d›fl›l›k ak›l olmadan, ak›ldan yola ç›kmadan ulafl›lacak bir yer de¤ildir.
Akl›n, iktidar›n dayatt›¤›n›n reddedildi¤i yer
ak›ld›fl›n›n oldu¤u yerdir. O nedenle flairin say›klamalar›yla bir flizofrenin say›klamalar›
aras›nda b›çak s›rt› bir ay›rt› ve akrabal›k vard›r.Verili gerçe¤in dayat›ld›¤› yeri, y›k›p oradan yeni bir gerçeklik üretir fliir. ‹flte bu nedenle dille kurulan bir itirazd›r fliir.
fiiir, burada sorgulaman›n k›l›¤›na bürünür; dildir sorgulayan. Ve dili sorgulamak
kendimizi sorgulamakt›r. “ G e r ç e k s a na t b i z i
fl›r.” der Susan Sonrahats›z etme yetisi tafl›
tag.
fiehirde karartma var, diyorlar reis
Beyazlar›n hayat›ndan kolayca geçebilir miyiz?4
fiiir baflkalar›n›n aran›fl› ötekili¤in ortaya
ç›kar›l›fl›ysa5, öznenin gücü ötekili¤i/ni fark
fl l a r. Bir özne olarak ötekili¤imi e t m e k l e b a fll
fllar.
zi fark etti¤i miz a nda da itiraz›m ›z ba fll
Bu nedenle fliirsel imge ötekiliktir.6
fllay›c› özelli¤i,
Modernin bask›c› ve d›fll
fli irin ö te ki de n yan a, öt eki ol ara k va rolma fli
fiair ö t e k i n d e n y a n a d › r
s › n a o l a na k s a ¤ l a r. fia
ve kendisi de ötekidir. ‹tiraz bu yaln›zl›¤›n
flman›n içinden yükselir. Bu
ve yabanc›laflm
fl › ç › k a nd › r, k a rfl›
fl ›
n e d e n l e i t i r a z e d e n k a r fl›
d u r a n d › r. Ve ‘Anc ak ken dinde de vrim ya pabilen devrimci olabilir.7 (Wittgensteins)25
***
Her fliirsel yarat› tarihseldir, her fliir de ard› s›ra gelifli yads›ma ve bir ebedi krall›k kurma gereksinimi, der Paz. E¤er insan aflk›nl›ksa, kendini aç›klamaksa fliir bu sürekli devinimin, bu hiç durmamacas›na kendini yans›t›fl›n
en saf iflaretidir. Bu alg›yla sanat yap›t› kendini bile de¤illeyen bir noktada oluflmaya bafllar. Bu nedenle modernizm içindeki avangart
ç›k›fllar, her türlü iktidara karfl› muhalif bir
duruflu temsil eder.. Erkin de¤iflmez, kontrol
edilebilir, normalleflmifl ve evcillefltirilmifl
olana duydu¤u sempatinin tam karfl›t›n› yaratarak flafl›rtmak...sanat›n temel ifllevlerinden
biridir.
Bu nedenle fliirsel yarat›n›n yap›sal bir
özelli¤i de öncülü¤üdür. Bunu da dilin büyüsüyle gerçeklefltirir. Bu büyü içkinli¤i de¤il,
sonsuz olanaklara sahip olmay› iflaretler.
Çünkü yaln›zca insan evrensellik ve yo¤unluk aç›s›ndan eksiksiz bir di l e sa h ip t ir.8 Ve
flair bu olanakla gerçeklik alg›s›n› bozarak,
de¤ifltirip dönüfltürerek verili olan› geçersiz
k›lar, y›kar ve yeniden kurar. Ta ki bir sonraki ad›mla kendi kurdu¤unu kendine karfl› yine
kendisi bozana dek. Çünkü modern zamanlar›n alg›s› bir Sisiphos trajedisini and›r›r. Yenilenmenin umutsuz ve sonu gelmez giriflimi...geçip giden zaman “yitirilen zaman”d›r.
fiair zaman› durdurarak, de¤ifltirip deforme
ederek, bu alg›n›n bulan›k bile olsa d›fl›na
ç›kmay› amaçlar.
***
Rollo May Yaratma Cesareti’nde “yarat›c›
edim, insan› s›n›rlayan fleyle birlikte ve ona
karfl› ortaya ç›kar.” der.‹nsan›n trajik yazg›s›
ölümlü ve ölümün bilgisine sahip olmas›d›r.
En bafltan bu yazg›ya itirazd›r fliir. Ama hayat
içindeki s›n›rland›r›lm›fll›klar›m›z iktidar olan
her fleydir asl›nda. En kuvvetli s›n›rland›r›lm›fll›¤›m›z ölüm karfl›s›nda fliirin içinden,
hep flimdiki zaman olan yeni bir zaman alg›s›
yaratmak fliirin en güçlü itirazlar›ndan biridir.
*
camera lucida9
bütün foto¤raflar›n içinde ölümün bak›fl› var!
Göz göze gelirseniz, gülümseyip gözerinizi
Kaç›r›n!
Ölümle bir kokteylde karfl›laflm›fl gibi, so¤uk...
Gücünüz yeterse tan›mamazl›ktan gelin!
Yank›l›, (histerik) ve fluh kahkahas›n›n
Teninize yabanc› bir flehveti uyand›rmas›na
‹zin vermeyin! Ç›k›n gidin o foto¤raftan
Yirmi y›l sonras›na, (flimdiki zamana) kaç›n!
Daha az ›fl›kl› bir “camera obscura”ya..
Gülümsemeniz henüz bir foto¤rafa (baflka bir
zamana
do¤ru bakan bir foto¤rafa) dönüflmemiflken
17
foto¤raflar›n içindeki bombard›man sirenlerini
duymazl›ktan gelin! Ruhlara aflina ölümün
derin sessizli¤ini duymazl›ktan gelin!
***
D›fl zaman› etkisiz k›lan, yarat›lan yeni
zaman›n içinden ütopyalar ürer. Yokbirülke
yaratma sevdas› de¤ildir bu. Yaklafl›ld›kça
olabilirli¤inin s›n›rlar› geniflleyen büyük ve
yekpare bir ülkedir bu.
fiiirin görevi hiçbir zaman basitlefltirmek
ya da aç›klamak de¤il, göstermektir. Bu gösterme imgeyle sesle ...vb dil araçlar›yla sa¤lan›r. Yarat›lan atmosfer gösterilenler sayesinde, asl›nda sunulan yeni bir yaflam olana¤›d›r.
O nedenle her fliir öznesinin bir ütopyas›d›r
ayn› zamanda. Çünkü verili olan›n d›fl›na ç›k›lan yerden, dayat›lana itiraz edilen yerden
bir fley söylemektir, bu. “ fiiirin yenili¤i der
Rimbaud, ne düflüncelerdedir, ne biçimlerde;
ama zaman›nda evrensel ruhun içinde uyuklamakta olan bilinmezin niceli¤ini tan›mlayabilmesindeki yetene¤inde sakl›d›r.”
***
Bu ütopya rotas› sonsuzluk olan gemi,
belki kayay› delen incir’de gizli
HAZIRLANDIN D‹YEL‹M
Turgut Uyar
Haz›rland›n diyelim bir yolculu¤a
“ bu bir yaln›zl›¤a da olabilir” diyor birisi
dayan›kl› m›s›n bakal›m
silah›n nedir
ilkin asfalt ve beton
bir bakars›n önün ard›n su kesilir
yüzme de bilmezsin ayr›ca
18
“çocukluktan kalma fleyler bunlar”
diyor matra¤a düflkün biri
“nas›l olsa yenilir”
oysa kavrad›¤›m her fleyin ad›n› bilmek
biraz bunalt›yor beni
örne¤in bir atom santral› projesi
Hollandadaki bir caz konseri
Ölece¤imi biliyorum nas›l olsa
Ama gölgemi önüme düflürüyor
Günefl önümden gelirken
fiafl›r›yorum gövdemi
Matra¤a al›flk›n›m asl›nda ama
‹lle kayay› delen incir,
sular› aflan gemi!
Not: Panelin bafll›klar›ndan biri de aflk.
“Aflk ve fliir bir itirazd›r.”
Burada Roland Barthes’›n bir cümlesine
gönderme yapmak isterim:Afl›¤›n kaç›n›lmaz
kimli¤i yaln›zca budur: Ben bekleyenim.
Bu cümleden yola ç›karak ben de flöyle diyebilirim: aflk bir itiraz de¤il bir teslim olufltur. Aflkta bir itiraz varsa bu aflk›n kendisine
ait bir itiraz de¤ildir diye düflünmekteyim.
Afl›k öznelerin yan yana durufllar›n›n getirdi¤i güvenle, birlikte olman›n biz olman›n güveniyle dünyaya bir meydan okumad›r bu olsa olsa.
1 Yahya Kemal Rimbaud’yu Okudu Mu?,Hasan Bülent Kahraman,s.26,yky yay.,1997
2 a.g.e., s.24
3 a.g.e.,s.51
4 Toplu fiiirler I, Haydar Ergülen, Adam yay.,s.153
5 Modern ‹nsan Ve Edebiyat,O: Paz,remzi Kitapevi,s.46
6 a.g.e.
7 Yan De¤iniler,L: Wittgenstein,alt›k›rkbefl yay.,s.25
8 Son Bak›flta Aflk, W. Benjamin, Metis1995,s.178
9 rigor motris, Cem Uzungünefl,Kitapl›k,Mart say›s›
Kangren
Berk Belen
yarışmanın koşullarından bir haber
bir sürü sperm şimdi
irin dolu DNAlarıyla
ırzına geçiyor yumurtaların
ve her
ambulansın hızla kalkışında
iyi ki doğdun sistem
-vahflî kelebek kamaflullah-
Zafer Yalç›np›nar
reha yünlüel/fliirhâne
s i v i l d i r
1. ikide bir "aklını topla" derdi başına.
boyu de¤il, ifllevi hiç de¤il!
2. merserize bakışıydı, uzakları yoklardı.
fliirin mezuras› olmaz
4. eskizlidir yüzü, bir ansiklopedi gibi durur.
uzunlu¤u k›sal›¤›
geniflli¤i, havadarl›¤›
do¤aya nâz›r, tepi¤e hâz›rl›¤›
hâz›r-löplü¤ü, inceli¤i, kal›nl›¤›
eni ve boyu
ifllevi, ifllevsizlii¤
dize miktar›
sen gelirsin, yan›na oturur
ben gelirim, yan›na çömerim
o gelir, uzan›r berisine
flu, durur öylece ayakta
dinleriz, dinlenir
durur dayan›r, sabr›m›z› ölçeriz
dikkat da¤›n›kt›r
toplar›z
bir daha da¤›l›r
bir daha toplar›z
ezberimiz bofltur
hofltur allah hofltur
yatar uyuruz, uyan›r
bir kâbusu kabu¤undan m›hlar›z
allah’›n hakk› üçtür
eh o zaman üç kere m›hlar›z:
girifl-geliflme-sonuç
gökten düflen üç pabuç.
3. sözleri misket bombasıdır, padişah kaçırır.
5. kelimeleri "çok eski adıyladır", pineklemez.
6. Madam Murat Bey'i yakından tanır.
7. ağaçların diplerine kurşun gömer.
8. parayı bilmez, sivil gezer, şiirleri çalım atar.
9. kırıldığı zaman sesini geriye kısar.
28 Nisan 2004
e c e d i r
1. tornistanlı yürür ve yedek ıskarmozu yoktur.
2. iç cebinde gaz lambası taşır.
3. ada bakışlıdır, sarayları küçük görür.
4. saklambacın kukası gibi durur.
5. doğduğu gün "ölürüm yakında" diye düşünmüştür.
6. şiirini siyah beyaz yazar.
7. parayı sevmez, yan cebinde çiçek yetiştirir.
8. yelkenlidir ve aklında mayın taşır.
30 Mayıs 2004
19
k›llanma
k›lavuzu
mehmet aksoy
fiu pek ço¤u anlams›z olan metay› üreten, kullanma ve kulland›rma hakk›n› kendinde görenlere
karfl›, metay› kullanmama ve kullan›lmama hakk›n›
kullanmam›z› illegal olarak görmenizden hiç de rahats›z de¤iliz. Kullanma k›lavuzlar›na karfl› k›llanman›n nedenidir k›llanma k›lavuzu yaz›lmas›n›n.
Kullanmama k›lavuzu, k›llanan ve k›lland›rand›r
kullanana karfl›.
20
Bak›fllar›n›zdaki tehdit ve tahakküme karfl› tecavüzvari bir durumla karfl›laflan bizlerin üzerinde,
taht›ravalli mant›¤›n›z›n gel-gitleri bir bask› temin
etmeye yetmiyor. A¤açkakan, tüm kakmalar› ile tik
tak ederek taht›ravallinizin tahtas›ndaki tahtakurular›n› iflsiz b›rakt›¤›nda ve takkeniz düflüp keliniz par›ldad›¤›nda tan yeliyle, taht›ravallinize kahkahalarla güleriz, siz tüm kokanal›¤›n›zla kak›m kürklerinize sar›l›rken. Küt küt atan kalbiniz kald›ramay›nca
bunu, sonunuz göründü demektir.
Asimetrik paralelin tüm simetrikli¤ine karfl› spiral duygular›n›z› yüre¤imize sokacak bir tornavida
yap›lmad› henüz. Tehdit ve tahakküm dolu bak›fllar›n›z› üzerine diktikleriniz tek kelimeyle tumturakl›
bir tiksinmeyle tükürüyorlar tahtlar›n›za.
Üzerindeki et parçalar› çoktan çürümüfl kurukafan›zdan ç›kan t›k›rt›l› kahkahalar›n›z›n takunyal›
gürültüsü tehdit oluflturmayan bir temsil art›k. Temkinli tarz bile terkedilip, tokalaflmak mümkün de¤ildir sizlerle. Terkederken tüzüklerinizi, tinsiz teninizi tükürüklerle tahtal›köye yollayabilece¤imizi bilenleriz.
Topluluk olman›z› tezat tekinsizli¤inizle sizi, tek
bafl›nal›¤›m›zla tokatlayacak taflk›nl›¤›m›z takdir
görendir. Tacizlerle dolu tarumar teflebbüslerinize
tek cevap, toynakl› ayaklar›n›z› saklayamayaca¤›n›z
tecrit mekanlar›nda toslayacakt›r tizlerinize. Tekinli¤i olmayan tahtlar›n›zda süren düflük hayatlar›n›z
tehdit alt›nda art›k. Tez elden terketmeye ça¤›r›yoruz tahtlar›n›z›, tutkuyla tehdit ederek tinsiz teninizi.
Kediler Evcillefltirilemez
Arzu Çur
Geçmişim karanlık
Ve bu karanlığı aydınlatmaya geldin, biliyorum
Oysa söz kurtarmaz gecikmiş zamanı
Bir dostun ayrılığa karşı
Reçetene yazdıklarıdır bunlar
Bunlardan bir tuğla ev kurulabilir
Ya da bir merdiven, beş basamaklı
O merdiven senin evine çıkmaz
Senin evine çıkan merdivenin
Üç küçük kedi beklemelidir başında
Boyunlarında ipek kurdele
Mavi bir yakalık istiyorsun sen
Kara gecenin boynuna geçirdiğin
Sen evcilleştirmek istiyorsun vahşeti bile
-: Her şey sıcak bir çorbayla evcilleştirilebilir çünkü
Bir kez bile düşünmezsin güzel olabildiğini çirkinliğin de
Aslında sözleri değil
Sımsıcak kanı sunmalıydım sana
Kedilerin bakışlarında görmek istemediğin
Merdivenlerinden, güzel evinden
Mavi yakalıktan ve ipek kurdelelerden sonra
Onlara kalan kendilerini görmeliydin
Kedileri evcilleştiremeyeceğini bilmeliydin
2003
bir neolitik’ten mektup
flenay ›fl›k
İlk çağlardan geliyorum,çığlıklarınızı duydum da geldim.
Bu binaları,evleri kim icat etti?
Ülkeleri,sınırları,statüleri...
Harf,rakam diye neler uydurdunuz böyle!
Biz duvarlara görebildiklerimizi-siluetlerimizi,hayvanları-çiziyorduk da
Bu soyut sözcükler de neyin nesidir.
Onlar için kağıt yapmışsınız,kitaplar basıyorsunuz
Ama görüyorum ki lügatlerinizi kötülük kelimeleriyle doldurmuşsunuz.
Beni dinleyin,yeryüzünü ne hale getirmişsiniz!
‘Kanun’lar kimin için,neden yaptınız onları?
Özgürlüğünüzü rahatça elinizden alsınlar diye mi?
Bizim hiçbir şeyimiz yoktu ama daha mutluyduk.
Hastalıkmış,hijyenmiş,cinsel problemmiş,aldatılmakmış
Yoktu böyle takıntılarımız,stresi de bilmezdik.
Bir araya gelişlerimizi,şimdinin kendisini lider sananları gibi
Suistimal etmiyorduk.
Sizin çabalarınız,politikalarınız onların egemen olmasından,
Devlet olmasından,zenginleşmesinden başka hiçbir şeye yaramıyor.
Size bir faydası yok,onların dünyasında size yer yok ki!
Yaşıyorlar,yapıyorlar devlet adı altında bir şeyler,
Sizlere icat ettiğiniz o televizyon denen şeyden olanları izlemekten
Başka bir şey kalmıyor.Sizde değişen,ilerleyen nedir?
Ben ilkçağlardan geliyorum,yazık ediyorsunuz kendinize.
Bak bu annen,baban,çocuğun,bu falancan diye
Ha babam ezberletiyorsunuz şunu bunu.
Dayatmaca bir sevgi öğretiyorsunuz.
Annedir sevmelisin,ölünce ağlamalısın diyorsunuz.
Oysa biz adım atmaya başladıktan sonra bilmezdik annemizi,babamızı.
Biz kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmenin hazzını yaşıyorduk.
Ölen yerinden kalkmıyor diye öfkelenirdik
Anlam veremediğimiz için;sonra gömerdik,ağlamazdık ölene.
Vardı elbet korkularımız,tanımlayamazdık.
Bu cezaevleri de neyin nesidir,niçin yaptınız bunları.?
Biz sadece avladığımız hayvanları kaçmasınlar diye bağlardık,mecburduk,açtık!
Doğal,içgüdüseldi.
İnsan,diğer insanları hapse tıkıyor,onlara şiddet uyguluyor!Çıldırsın diye...
Ben şiddeti,işkenceyi,sınıfları,zengini,fakiri bilmem.
Çünkü sahiplenmiyordum,parayı bilmiyordum.
Gelişmişsiniz,kalkınmışsınız;ne iyi etmişsiniz!
Bu makineleri siz mi yarattınız;yoksa onlar mı sizi yeniden yaratan,
Bu yaşadıklarınız nedir,onu bile anlayamazsınız çokluğundan...
Ben çağıma dönüyorum,gördüm ki siz daha ilkelsiniz,
Unutmuşsunuz kendiniz olmayı.Hayvanlardan bile daha uzaksınız doğanıza.
Biz tepemizdekilerin koyduğu kurallarla,sınırlarla,savaşlarla yaşamıyorduk.
Bizde sadece doğanın kanunu vardı.
Ona karşı gelirseniz o da sizlerle savaşır!
Sizin yaşadıklarınız doğanın öfkesidir yalnızca...
21
fluuralt› damlalar›
bayram balc›
Yürüyoruz zaman›n ak›fl› içinde
‹fltahl› varl›klar›z biz. Yürürüz
Günefl adlar›m›zdan sadece birisidir
De¤ifltirmeli bu çizgiyi
F›rlat›yorum uzaya topac›m›
yanarak düflüflümü izliyorum
Neden, her istasyonda kayboluyorum Ey Sufi?
‹zmir; bir sarhofl kenttir
kavgalar›n, aflklar›n, haks›zl›klar›n kenti
‹stanbul, bir kafl›k çorbaya h›rkas›n› satm›fl
dervifllerin azab›n›n, kahr›n›n krall›¤›
Balkonlara aç›lan kap›lar›n ard›nda
neden rüzgâr olur, Ey Sufi?
Ahflap eldivenli k›zlar›n,
neden bir tu¤lay› and›r›yor elleri?
22
Hiç kimsenin aramad›¤› biri olmak ne kadar iyi
Ne kadar iyiyim ay›n alt›nda
Ne kadar güzel ölüyor insan yüzleri takvimlerde
Ben bir fliirin intihar emsalini yazmal›y›m flimdi
Yoksa vallahi billahi bu evham yakar kendini
Kim kendi evham›n› yakabilir Ey Cavit?
Ahflapla insan yüzü aras›ndaki iliflkinin asl› nedir?
Benim kangren olma riskim çok yüksek
‹çime kanamay› seviyorum
Kalbime saplanan dikenin
açt›¤› yaradan emiyorum kan›m›
Dikkatsiz ve k›ymetsiz yafl›yoruz
Yüzümüz k›zarmadan yafl›yoruz
Hep bir fleyler
bir baflkalar› için yafl›yoruz
Kendimizle bafl bafla kald›¤›m›z ânda
içine düflece¤imiz yaln›zl›k korkutuyor bizi
Kendi kendimizi aldataca¤›m›z
kendimizi mutlu hissetmemize yarayacak
oyunlar-yan›lsamalar üretiyoruz
Durmadan tüketiyoruz
Tüketiyoruz tükeniyoruz
Hangisi daha gerçek Cavit
sevgilimizle birlikteli¤imizdeki ruh halimiz mi
ya da az sonra yollar ayr›ld›¤›nda
kendimizle bafl bafla kald›¤›m›z ândaki o duygu mu
O duygunun rengi nedir Cavit?
Dil bir imajlar dünyas› olmufl art›k
Gerçekçi olmayan flair ölüdür
yaln›zca gerçekçi olan flair de ölüdür diyor ya
Neruda
fiiir insan›n kendisinin d›fl›na ç›kma ve
kendisiyle karfl›laflmas›na neden olur
çünkü insan kendisinin imgesidir diyor ya Octavio
Paz
fiiirlerden bir hayat yaratmaktansa
hayat›n kendisini bir fliir gibi yaflamak
daha do¤ru de¤il midir dostlar
Bir çocuk gibi hesaps›z›m iflte
fiiir bugünün insan› neyse
o insana karfl› bir itirazd›r
Bunu bilir bunu söylerim
Yanl›fl›m varsa boynum k›ldan incedir
Ya¤murun denize dönüfltü¤ü
bir damla olabilseydim keflke
Cad› parma¤›n›n uzayan t›rna¤›n› kopar›p att›m
Burnumu bir cebire sürtüp
aln›mdan iz kesiyorum yoksunlu¤unuza
Duvarlarla insan yüzlerinin ilgisini kurabildim
Çünkü ben bu teknolojik çölde kaybettim
karn›mdaki kum taneci¤ini
Çocuklar›na masal anlatmay› beceremeyen
bir babay›m belki de Anlad›m
mum erisin diye yan›yor ip
fiiir tasla¤› gibi dolafl›yorum evrenin fluuralt›nda
suya düflen gölgeler gibi ters duruyorum hayata
Kendine ait olmayan piflmanl›klar yaflamaya çal›flan
gölge art›klar›: Ac›lar› ile gülen insanlar›n
ac›lar›n› paylaflacaklar› bir sevgilileri bile olmaz
fiairler terk edin al›flkanl›klar kurdu¤unuz mekânlar›
Bofl silahla Rus ruleti oynanmaz be Remzi
sapan tafl›yla vurulmufl ölü bir kufl mudur arkadafll›k
ölü bir kufl...
Telkinli tefekkür modunda,
pre-modern bir varl›kbilim çal›flmas›
umut karao¤lu
Eskiden, çok eskiden evrenin
merkezinde bir yer vard›. Her
fley burada bafllam›flt›.
Önce parlak, rengarenk bir
sis bulutu ç›km›flt› ortaya sadece. Evrenin geri kalan k›sm›
ise mutlak bir karanl›k ve boflluktan ibaretti. Fakat zamanla,
sis bulutunun içindeki renklerin sarmallar halinde birbirine
kar›flmas› sonucu yeni renklere, bunlar›n da ad›m ad›m saf
bir beyaza dönüflümüyle artan
parlakl›k, tahrik edici bir hal
alm›fl, karanl›kta ve bofllukta
merak esintileri do¤urmaya
bafllam›flt›.
Sis bulutu, etraf›nda dolaflan
esintilere ald›r›fl etmeden dönüflümünü devam ettirdi ve sonunda bir ›fl›k topu halini ald›;
art›k içinde bir fleyler saklad›¤›n› iyiden iyiye ele veriyordu.
Bu dürtüyle, karanl›ktaki esintiler rüzgarlara, onlar da büyük
bir kas›rgaya dönüfltü ve ›fl›l
›fl›l parlayan sis bulutunun üstüne esip onu darmada¤›n etti.
O saf ›fl›k, irili ufakl› parçalar
halinde bütün evrene yay›ld›.
Art›k ne saf bir beyaz vard› evrenin merkezinde ne de saf bir
karanl›k hiçbiryerde. Sis bulutu, merak uyand›ran parlakl›¤›,
içindekileri karanl›ktan saklay›fl› ve umursamazl›¤› yüzünden parçalanmayla ve ayr›l›k-
la; karanl›k ise meraka kap›ld›¤› ve bunun karfl›s›nda kontrolünü kaybedip hiddetlendi¤i
için ›fl›k parçalar› taraf›ndan
lekelenmeyle ve k›p›rt›s›zl›kla
lanetlendi sonsuza kadar.
Sis bulutunun parçalar› karanl›¤›n içinde usul usul yerlerini al›rken, evrenin merkezinde, puslu bir havayla kapl›, kat› bir küre belirdi. Kürenin üstü neredeyse tamamen yemyeflil çimenlerle kapl›yd›. Çay›rlar d›fl›nda; kürenin etraf›nda
dolanarak akan bir nehir, genellikle nehirin etraf›nda kümelenmifl a¤açlar ve çiçekler
vard› sadece görünürde. Bir de
aralar›na yeni s›zm›fl davetsiz
misafirleri. Çok çok uzun bir
süre önce, sis bulutunun içinde
oluflmufltu bu küre ve üzerindeki çay›rlar, a¤açlar, çiçekler
ve nehir. O büyük güne kadar
da huzur ve uyum içinde devam ettirmifllerdi varolufllar›n›.
Nehir, kürenin sa¤lad›¤› yatak
içinde ak›p gidiyor, hayat veriyordu etraf›ndakilere. A¤açlar,
çiçekler, çimenler ise nehir ve
küre sayesinde canl› kalabiliyor, güzellikleriyle de onlara
varolufl nedeni ve akma sebebi
sa¤l›yorlard›. ‹flte, bu yüzden
git gide artm›flt› parlakl›¤› sis
bulutunun; içinde saklad›¤› huzurlu ve uyumlu küre yüzünden mera¤a bo¤mufltu karanl›-
¤›.
Ama o gün, o lanetli gün,
karanl›k ve sis bulutu sadece
birbirlerini cezaland›rmakla
kalmam›fl, varoluflundan beri
huzur ve uyum içinde olan kürenin de özünü bozmufllard›; o
davetsiz misafirleri yaratarak.
Karanl›ktan do¤an kas›rgan›n,
›fl›k topuna dönüflmüfl sis bulutuyla çarp›flmas›yla milyonlarca, iri ve i¤renç böcek oluflmufl
ve ya¤m›flt› kürenin dört bir
yan›na. Bu böcekler de kürenin
ve üzerindekilerin lanetiydi.
(‹flte bu yüzden karanl›k, sis
bulutunun niye parlad›¤›n› anlayamayacakt›.)
Böcekler daha yere dökülmeden, sadece görüntüleriyle
huzuru kaç›rm›fllard› zaten.
Ama bununla yetinmediler; çimenlerin üzerinde geziyor, onlar› eziyor, üzerlerindeki pisli¤i bulaflt›r›yorlard› onlara.
A¤açlar›n içini oyuyor, buralarda yuvalan›p çiçeklerin
özüyle besleniyorlard›. Nehirden geçip a¤aç k›r›nt›lar›, çiçek ve çimen parçalar› ve kendi öz pislikleriyle buland›r›yorlard› suyu. Art›k ne huzur
kalm›flt› kürenin üzerinde ne
de uyum. A¤açlar çaresizce
yok olufllar›n› izliyor, çiçekler
çal›nan özlerinin ard›nda boynunu büküyor, çimenler ac›lar
içinde eziliyordu. Ama nehir
23
hala ak›yordu, bulan›k ve a¤›rlaflm›fl olsa da hayat veriyordu
etraf›ndakilere. Devrilen a¤açlar›n, solan çiçeklerin, ezilen
çimenlerin yerini yenileri al›yordu. Böcekler huzuru ve
uyumu bozarak yok oluflu getirmemifllerdi; kürenin eski sakinlerinin içine özlem ve umudu düflürmüfllerdi sadece....
.......... aradan milyonlarca
y›l geçti .............
24
Ve siz, evet siz; sa¤da solda dolafl›p, onla bunla oyalan›p, yabani otlar gibi üreyen
ortalama ço¤unluk, iflte atalar›n›z: ‘çimen’. O böceklerin alt›nda ezilen çay›rlar›n, eski
günlerdeki huzura, uyuma özlemi ve ona tekrar ulaflma
umudu sizi insan yapt›.
Siz, filozoflar; kalabal›¤›n
ortas›nda dikilen, çaresizli¤inin suyunu ç›kar›p etraf›ndakilere sunarak onlar› sarhofl eden
insanlar, iflte temeliniz: ‘ a¤aç’.
Sizi farkl› k›lan tek fley; a¤açlar›n özlem ve umudunun yan›nda içlerinin oyuluflunu çaresizce izleme zorunluluklar›yd›.
Siz, flairler; sokak köflelerinde, meydanlarda, tavan aralar›nda kelimelerle seviflen, sizi
izleyenlerin mastürbasyon yaparak rahatlamas›n› sa¤layan
insanlar, iflte kökeniniz: ‘çiçek’. Çiçeklerin, özlem ve
umutla özlerini de aramas› sizi
siz yapt›. Kelimelerin büyüsünde arad›¤›n›z fley odur.
‹flte hepinizin ortak noktas›: eski günlerin özlemi ve ona
ulaflma umudu. Bu yüzden,
gökyüzüne dal›p gitmifl y›ld›zlar›, dolunay› izlerken içinizi
hofl duygular kaplar. Kufl olup
uçmak, onlara ulaflmak istersiniz. Parlayan herfleyi seversiniz; için için parlayan o tafllara
servetler yat›r›rs›n›z, heryeri
›fl›kland›r›rs›n›z, gecenin karanl›¤›n› delen o mum ›fl›¤›n›
izlerken gözleriniz dolar, gündüz yaflar gece uyursunuz,
gözlerinizi kapay›p derin düflünmeye dald›¤›n›zda içerlerde biryerlerde hissetti¤iniz o
›fl›¤a tanr› der, tapars›n›z. Bir
gün ona ulaflaca¤›n›za, sonsuz
huzur ve uyuma kavuflaca¤›n›za inan›rs›n›z. Ama, hay›r! Bu
olmayacak; karanl›k ve ›fl›¤›n
lanetleri hiçbir zaman kalkmayacak üzerlerinden. Zaten sizin
iste¤iniz de¤il bu, içinizde tafl›d›¤›n›z ve onlar olmadan var
olamayaca¤›n›z› düflündü¤ünüz özlem ve umut size ait de¤il, kürenin eski sakinlerinin
onlar. Siz art›k insans›n›z; ne
çiçek ne a¤aç ne de çimensiniz.
Böcekler mi! Onlar da hala aran›zdalar. Hani flu, nadiren
de olsa, gün ›fl›¤›nda uyuyup
karanl›kta uyand›¤›n›z zamanlarda içinizde anlam veremedi¤iniz bir bunal›mla, huzursuzlukla gözlerinizi açars›n›z ya,
iflte, siz uyurken üzerinizden
bir böcek geçmifltir. Veya flu
içinizin k›y›ld›¤›, midenize
kramplar girdi¤i, bafl›n›z›n a¤r›d›¤›, kendinizi anlams›zl›klar
okyanusunda bo¤uluyormufl
gibi hissetti¤iniz günler, iflte, o
günler içinize bir böcek girmifl
ve kemiriyordur sizi. Ya da içi-
nizden bir fleylerin ak›p gitti¤ini hissetti¤iniz, kendinizden ve
hiçbir fleyden emin olamad›¤›n›z, birilerinin sizden birfleyler
çald›¤›n› düflünüp eski resimlere, mektuplara, günlüklere iç
çekerek bakt›¤›n›z günler, iflte,
o günlerde bir böcek ›s›r›¤›yla
eksilmiflsinizdir.
Art›k zaman› geldi dostlar›m, hadi neysek o olal›m. B›rakal›m o bize ait olmayan özlem ve umudu. Evet, onlar›n da
katk›s› oldu oluflumumuza ama
kurtulmal›y›z art›k. Yazg›m›z;
çiçeklerin, a¤açlar›n, çimenlerin yolunda düflüp gitmek de¤ildir. Biz, ne sadece karanl›¤›z ne de sadece ayd›nl›k; ne
uyum ve huzur ne de özlem ve
umut. Ne çimeniz ne de a¤aç,
ne çiçe¤iz ne de böcek. Biz kaosun çocuklar›y›z, içimizde
herfleyi sakl›yoruz, biz insan›z
ve o olmal›y›z. Hadi gelin, gidelim bir nehir kenar›na, otural›m çimenlerin üstüne, dayayal›m s›rt›m›z› bir a¤aca, sokal›m ayaklar›m›z› zaman›n ak›fl›na ve çiçekleri koklarken
seyredelim gökyüzünü. Ama
ne sadece y›ld›zlar› ya da ay›
ne de sadece karanl›¤›, içimizde ne huzur ve uyum olsun ne
de özlem ve umut. B›rakal›m
böcekler de dolafls›n etrafta.
Hadi gidelim ve gerçek bir insan ölelim.
Ve siz bilim adamlar›. Evet
siz; a¤aç, çiçek, çimen art›klar›ndan ve böceklerin üzerlerindeki öz pisliklerinden evrilmifl,
suyu buland›ran yarat›klar.
Günefle kadar yolunuz var!
O fi‹MD‹ ...
Alp Aslan
Ac›nas› duyarl›l›k. K›r›lgan nefret. fiarap
kadehi kadar uzun ve güzel bir boyundu o. Ya
zaman? Eline yap›flan çeli¤in so¤uk ama sahte
dostlu¤uydu ona güven veren. O dostlu¤u isteyip istemedi¤inden emin de¤ildi. Ifl›¤›n ölümü.
Saati merak etmeye bafllam›flt›. Her cellat kurban›n› merak eder mi acaba? Denize yap›fl›k
kentte denize küs bir zaman katiliydi. Karanl›¤a ve sahte dostlu¤a mahkum edilmifl, yaln›zca
a¤açlarla ve bulutlarla konuflabilen bir katil.
Gözlerini kapal› tutuyordu ço¤u kez. Beyninin
kör oldu¤unu anlamas›n› istemiyordu. Hayalleri çok uzaktayd› ve s›¤›nabilece¤i tek yer rüyalar diyar›yd›. fiarap kadehini düflünmeye çal›flt›.
Olmuyordu. Saniyeleri birbiri ard›na katlediyordu ama sanki bir fleyler kendinden kopuyor,
saniyelerle beraber ölüyor, yok oluyor gibiydi.
Kurumufl gözp›narlar›n›n yeniden ›rmaklar do¤urmas› için olmayan tanr›s›na dua etmeye bile
haz›rd›. Haz›r..? haz›r-OL! -mak?
“beni rahatta dinleyin arkadafllar!”
bir lütuftu sanki. Haz›rol ve rahat duruflunun
tek fark› bacaklar›n aç›k olmas›yd›. Yana sarkan
eller. Topraktan uzak. Bitmiflçesine. Anlams›zl›k burada herfleye, ama herfleye sinmiflti. Beyinlere, vicdanlara, sözcüklere, topra¤a, ›ss›zl›¤a, yoklu¤a ve varl›¤a... Yüzlerce ölüyüzle beraber dimdik duruyorlard› nemin ve güneflin
birlikteli¤ini kutlayan kurbanlarcas›na. Anlams›zl›¤› dinliyorlard› hep beraber. Bir koro. Baküs korosu kulaklar›nda t›nlamaya bafllasa ne
iyi olurdu! Gökyüzüne bakt› farkettirmeden.
Mavi bir sonsuzluk. T›pk› flarap kadehinin gözleri gibi dedi kendi kendine. Mutluluklar hep
k›sa sürerdi. Derken mavilik telörgülerle kapland›. ‹ki de silahl› nöbetçi dikilmiflti. Bafl›nda
bir helezon dönüyordu. Neden mutlulu¤u ona
yasaklam›fllard›? Neden? ‹nanmad›¤› için mi?
‹nançla kendini kand›rmaya çal›flmad›¤› için
mi?
Kahrolmas› yüzlerce yeflil adam›n üstünde
binlerce kelebe¤in belirmesiyle kesilmiflti, rengarenk kelebekler. Konuflan yafll› rütbe de flafl›rm›flt› herkes gibi. Konuflmas›n› kesmesinden
anlayabilirdiniz bunu. Ne olursa olsun kesmez-
di konuflmas›n›, insanlar bay›lsa, hatta... ölseler
bile karfl›s›nda. Susmufltu. Herkes flaflk›nca kelebeklere bak›yordu. Yeflil adamlardan baz›lar›
gülümsemeye bafllam›flt› bu harükalade görüntü
karfl›s›nda. Onlar gülümsedikçe yeflil olan yüzleri önce maviye döndü sonra denize. Gözleri
birer ufuktu sanki günbat›m›nda. Kelebekler
onlar›n üzerine de konmaya bafllam›flt›. Mutluluktu tan›mlanan. Gülücükler, kahkahalar...
Sonra nefret! Yafll› rütbelinin gözleri flaflk›nl›ktan nefrete geçifl yapm›flt›. Ba¤›r›p ça¤›r›yor,
kimse (hatta kendi bile) ne dedi¤ini anlam›yordu. Yeflil adamlar korkmufltu. Mutluluk parçalanm›fl, herkes hazrola geçmiflti tekrar. Yüzleri
bok rengine döndü, yeflil bok sine¤inin rengine.
Kelebekler uçmaya devam ediyordu ama... atefl
emri verildi.
Ge-üçlerlerden azrail f›flk›r›yordu kelebeklere karfl›. Sonra lav silahlar› da geldi... Yan›na
kopmufl kanatlar düflüyordu. Yanm›fl gövdeler.
Kelebeklerin... binlerce... Koku... koku dayan›lmazd›. Kabus karanl›kta da¤›l›rken, gözp›narlar› boflanm›flt›. Nöbetçiler onu d›flar› ç›kard›lar.
***
gözleri yan›yordu. Ifl›¤a al›flmas› zaman alacakt›. Onu ko¤ufluna götürdüler. Uyumak istemiyordu. Gözünü açmak da. Ama baflka flans›
yoktu. Kalkt›. El yordam›yla lavaboya gitti,
gözlerini y›kad›. Sonra açt›. Yavafl yavafl. Karfl›s›nda berbat bir yüz vard›. Çökmüfl avurtlar,
sönük gözler. Kusmaya bafllad›. Yeflil bir s›v›ya
kar›flm›fl geçmifli dökülüyordu lavaboya.
Sonra silah deposuna gitti. Kap› her zamanki gibi kilitliydi. Neden gitti¤ini bilmiyordu,
belki de içgüdüsel bir davran›flt› bu.
D›flar› ç›kt›, gözleri daha çok ac›maya bafllam›flt›. Hiçli¤in yuvas›nda s›¤›nmac›yd› o, yetim
ve öksüz. Sapsar› s›çanlar ayaklar›n› kemiriyorlard› ve zaman›n sonuna daha çok vard›. Telefon kulübelerine yöneldi. Telefonlar durmaks›z›n çal›yorlard›. Birini açt›, karfl›daki soru soran
Alo’ya karfl›l›k verdi: “Evet! benim veya de¤ilim”... “zaman›n s›n›r›nda sonsuzlu¤u ar›yorum. Anlams›zl›kla örülü hiçlikte sevgim bir fla-
25
26
rap kadehi. Ama içi bofl. Çünkü kalbimden ç›kan kan, kadehin içindeydi ancak tuvalete
döküldü. ‹flte bu yüzden göz
p›narlar›m› kuruttum. Kelebeklerle konuflmama karfl›n
tek dostum olan çelikten kad›n›m beni her zaman aldatmaya
haz›r, t›pk› tüm kad›nlar ve
kendim gibi. Jetonunuz var m›
fazla? Beni arayabilir misiniz
ödemeli? Gökkufla¤›n›n önünde bir randevum var, üzgünüm
gitmem gerek.”
Denizin karfl›s›nda yaflayan
düflmanlar›n›n kan›n› tafl›yor
olmamas› muhtemel miydi?
Zaman› ö¤renmesine kaç dakika daha vard›? Günlerin ölümünü düflledi. En çok karfl›daki adaya gitmek, düflmanlar›yla içmek istiyordu: anlams›zl›¤›n ve sonsuzlu¤un flerefine!
Yarat›lan sahte düflmanl›klar›n
ölüsüne! Bir gökkufla¤›n›n alt›nda Helene’yi öpmek istiyordu Aleksandros gibi hayas›zca.
‹stedi¤i o kadar çok fley vard›
ki, bunlar› yapmaya çal›flmas›
bile zaman› k›zd›rmaya yeterdi. Kalorifer dairesine indi.
Yanan kazan›n içinden iki adet
köz ald› ve s›ms›k› tuttu közleri. Elleri yanm›yordu çünkü
orada yaln›z soyut fleyler ac›
verirdi. Közler ise uzun zamand›r hat›rlamaya çal›flt›¤›
s›cakl›k hissini tekrar duyumsamak içindi. Ya kad›n teni?
Zaman›n ölümüne en az bir
as›r daha vard› ve saat, akflam›
özlemeye bafllam›flt›, o da silah›n›.
Pamuk helvadan bir köpek
vard› yan›nda. fiipil gözleriyle
ona sevgiyi hat›rlatan en içten
varl›k. Hergece nöbete götürür
getirirdi yeflil adamc›klar›. Yüre¤i bir ya¤mur bulutu olmal›yd› köpeci¤in, veya yüzy›ll›k
ç›nar, o kadar vefal›, koruyucu, o kadar dost, hat›rlat›c›.
Köpeci¤in ruhu ise flimdi k›-
z›lderililerle sonsuz çay›rlarda
kofluyor, avlan›yordur heralde.
Cesedini henüz kurtlar kemirmeye bafllamam›flt›. Onu öldür(t)en yedek bir orospu çocu¤uydu.
Beyni kafl›n›yordu. Kafl›mak istedi, ama kafatas›ndan
dolay› kafl›yamad›. Gözyafllar›n› flarjörüne doldurdu.
***
lamba sallan›yordu. Sola,
sa¤a. “bilmiyor musun? En
büyük suçtur bu! Emre itaatsizlik!” lamban›n ›fl›¤› k›r›lm›flt› sa¤a ve sola do¤ru. “beni
dinliyor musun..?” dinlemiyordu. Kulaklar›na kelebekler
yuva yapm›fl, dünyan›n en güzel aflk flark›lar›n› f›s›ld›yorlard›. Buna ihtiyac› vard›. Onu
duvara uçuran tekmenin fark›na varmamas› da kan›t›yd›.
Sonra da kafas›nda patlayan
yumru¤un. Kelebekler ve flarap. Limon a¤ac›nda yetiflen
karadut. Ellerin kan gibi olurdu karadut toplarken. Lekesi
de kolay ç›kmazd›. Yine ellerim k›rm›z› olmufl. Karadut
toplad›m yine heralde. Okuldan kaç›p tarlalara gittim. Yabandomuzlar›na bindim, beni
gezdirdiler. Beraber karpuz
yedik. Kan gibi k›rm›z› karpuz, kan... gibi.
Birazdan ya¤mur ya¤acakt›. Yüzlerce a¤ac›n sulanmas›,
ellerinde tenekelerle befl zavall› insan. Kilometrelerce kare alan. Anlam› yok! Hiçbir
anlam› yok! Kimse bana bunu
yapt›rmak için emir vermemi
sa¤layamaz.
***
Rütbesini ald›lar ama insanl›¤›n› vermediler. Onu uçan
makinelere bindirip insanl›¤a
uzak olan bir baflka yeflil yere
götürdüler.
***
Gece nöbette, geceyi izliyordu, y›ld›zlar›. Bafl›nda 2,
elinde 4 kilo çelik ile. Gece...
ne kadar huzurlu. Ba¤›fllay›c›.
Gebe. Bilge. Sonsuzlu¤u gerçekten farketti¤imiz zaman
gecedir. Gerçek sonsuzlu¤u,
gerçekten. S›n›rs›zl›¤› görebiliriz. Bize uzak ölümlerin yaflad›klar›n›, ölümün sahte oldu¤unu anlar›z. Bir y›ld›z olmak isteriz. Ölünce bile binlerce y›l ›fl›¤›nla ayd›nlatmak
sonsuzlu¤u. Bir de kelebek olmak isteriz. K›sa yaflam›m›zda
anlam aramamak, sadece yaflamak isteriz. Baflka ne istenir
ki?
Ya¤mur... saten bir örtü gibi, topra¤›, canl›-cans›z herfleyi kapatmaya bafll›yor. Sessizce. Acaba ya¤murda erimeyebilmek ne kadar güzel bir duygudur?
Ya¤mura ç›kt›, kask›n› eline alm›flt›. Hafifçe gök gürledi. Damlac›klar bafl›na inerken
gökyüzü laciverte çal›m›flt›.
Yeni bir gün biterken yeni bir
gün daha tekrarlanmak üzereydi. Sol-sa¤larla, ba¤›r›fllarla-ça¤›r›fllarla. Aflk, ziyaretine
gelse izin verirler miydi ki?
Tanr›, k›zg›nca gökgürlemesi
oldu bu defa, hemen kask›n›
giydi. Mermilerin içindeki
gözyafllar›n› dökmeye haz›rd›.
Ama flarjörün içindekilerin
gözyafllar› oldu¤u anlafl›lmamal›yd›. Bir saniye daha öldürdü, bir saniye ve bir saniye
daha... Uykunun esiri olmas›na çok az kalm›flt› ama uyku
bile kaç›fl de¤ildi çünkü RÜYA GÖRMEK YASAKTI!
‹nlemeler, diflg›c›rdatmalar, hayk›rmalar, ter-ayak ve
osuruk kokular› aras›nda ko¤ufla girdi. ‹nsanc›klar›ndan
biri uykusunda h›çk›r›yordu.
Gitti, saç›n› okflad›, teskin etti.
Bir baflkas›n›n bafl› yast›ktan
düflmüfltü horluyordu, yast›¤› düzeltti. Bir kaç›n›n üstünü örttü. Sonra üstünü ç›kartmadan
kendini yata¤a att›. Tekrara 2 saat kalm›flken bu
iki saatlik iflkenceyi rüya yasa¤›na karfl›n uykuda öldürmeyi tercih etti.
Rüya görmek yasakt› ama kabus görmek kimi zamanlar zorunluydu. Savafltalard›. Yan›na
bir bomba düfltü. Yere att› kendini. Ama herkes
flansl› de¤ildi, atlamakta geç kalanlar›n uzuvlar› kufl olmufl uçuyordu. Evet! “Art›k kufl oldular, hürler” diye düflündü ölülere bakarak. Teskerelerine 3 ay kala. Karfl›da atefl edenlere el
bombas› f›rlatt›. ‹yi tafl atard› eskiden de. Bomba 盤l›klarla patlad›. ‹nsanlara k›ym›flt›, canlar›n› alm›fl onlar› parçalam›flt›. Hayk›r›fl› koridorlarda yank›land›.
Madalya tak›yorlard› ona. Rütbeliler, suratlar›ndan ceset akan yeflil yarat›klar, insan etiyle,
insan beyniyle beslenen korkunç ucubeler! Sahte, la¤›m kokan vakur durufllar›yla a¤›zlar›ndan
bok ak›tarak ona övgüler düzüyorlard›, kuyruk
ya¤›yla kavrulmufl dudaklar›ndan kahpelik dökülüyordu.
A¤l›yordu, suratlar›na tükürmek istiyordu
ama yapam›yordu. ‹nsanlar› katlettim, ben bir
katilim demek istiyordu. Diyemiyordu.
Bir hiçti!
Madalya olarak bir burun iki de kulak takt›
ona rütbeliler. Sonra kahkalarla gülmeye bafllarken askeri marfllarla yank›land› yer gök.
***
“Kurma kolunu çek!” diye ba¤›rd› rütbeli,
metalik 盤l›klar duyuldu:
“B›rak!” b›rakmak gerekiyordu. B›rakt›lar.
Metal yine inledi, o bile ateflten korkuyordu.
Ama bu k›y›ma engel de¤ildi:
“Atefl serbest!”
***
Rütbelilerin yüzüne tükürmek çok büyük
bir hatayd›. Üstelik törenin tam ortas›nda. Bunu
ona defalarca hat›rlatt›lar ad› e¤lence yerini ça¤›r›flt›ran ama sadece insanlar› insanl›ktan ç›kartmak için kurulmufl en kötü yerlerden birinde. Gülümsüyordu. A¤z›ndaki difllerin yar›s›n›
biraz önce tükürmüfltü bir kaç›n› yutarken.
Kanl› a¤z›yla gülümsüyordu ancak her fleye
ra¤men dünyan›n en mutlu gülümsemelerinden
biriydi. Bir annenin yeni do¤urdu¤u bebe¤ine
gülümsemesi gibi sevgi doluydu. ‹nsan oldu¤unu hat›rlam›flt›. Gözlerinden yafllar boflan›rken
kafas›na bir tekme geldi. Mutluktan bay›lm›flt›
muhtemelen. Tekmeden de¤il.
***
Revirde açt› gözlerini. Mesle¤ini, rütbeli
olarak yapan bir flifa pazarlamac›s› geldi yan›na. Ona flifa satmak istiyor olabilirdi. Bu mesle¤i toplumsal konumundan ve kazanaca¤› paradan dolay› seçti¤i belliydi. Ço¤u benzeri gibi
insanlar›, öldürülmesi gereken küçük haflereler
gibi gördü¤ü afla¤›layan gözlerinden okunuyordu. Duda¤›n› bükerek flöyle bir bakt› ona. Solu¤unu dinledi, tansiyonunu ölçtü: “bir fleyi yok”
diyecekken hayalar›na yedi¤i tekmeyle yere y›¤›ld›. Bir süre insanlar› küçük göremeyecekti.
O, iflkence görenlere sa¤lam raporu
verendi. Yanl›fl ilaçlarla, tahlillerle, teflhislerle
fakir insanlar›n hayatlar›n› söndüren, ameliyatlarda hata yapmamas› gerekirken bafltan savarak onlar› öldüren, sakat b›rakan, hastalardan
b›çak paras› diye rüflvet aland›. Para karfl›l›¤›
tanr›c›l›k oynayand›. Ve asla suçlanmayan toplumsal bir konuma sahip oldu¤undan gücünü
para için, sahtekarl›k ve flerefsizlik için kullanan bir orospu çocu¤uydu.
***
flarjörüne doldurdu¤u gözyafllar›ndan bir tanesi havada süzülüyordu. Uçmak ne de güzel
bir duyguydu. Çocukken rüas›nda uçard›. Sonra ne olduysa bir daha uçamam›flt› rüyas›nda.
Bir ac› yaflam›flt› ama ne? Hat›rlam›yordu.
Uçarken mesafe k›sayd› ama çok h›zl›yd›. Ok
gibi gidiyordu, ya da bir mermi gibi... Mermi?
Hay›r, hay›r o bir gözyafl›yd›, mermi de¤il!
Mermi oldu¤unu kafatas›n› parçalad›¤›nda
anlam›flt› ama çok geçti. Bir parça beyinle topra¤a sapland›.
Halbuki uzaktan insanlar› öldürmek
bu kadar kolay de¤ildi.
Bazen ölmek, öldürmek kadar zor olmuyormufl.
***
Rütbeliler cesedi ailesine verirken ‘flehit oldu’ dediler.
Nefreti ve savafl› beslemek için.
Ama O, bunlardan habersiz,
bir kelebek olmufltu bile,
masmavi gülümseyerek,
k›rlarda uçan bir kelebek.
27
özgür zeybek
.su(ç)
lan›rken gözlerim
CAMDA KARDEfiLER
ve bu kentten giderken
İki kardeş ışığın hızıyla
Aşmaya çalışır gecenin ürpertisini,
Gecenin ve dönmemecenin.
sağ yanımda küflü bir kılıç gibi sallanan sırla
uzun yolculuklarda kirlenen bedenimi
ölü bulacaklar bir sabah
yüzüm keşfedilmemiş bir buzulda patlarken
fonda Leonard Cohen çalacak
bırakılan elveda öpücükler sızlatacak yanağımı
uzun raylardan geçeceğim
uzun aşklarda kirlenir gibi, yorgun
giderken bir gece yarısı bu kentten...
o metal vadinin, hırçın düdüğü, çala çala
çatlayacak, bir zaferi kaybetmenin sevincinden
28
tamer gülbek
ve kederinden sesindeki vakitsiz telaşın
iki deniz arasına sıkışan sol elimin
titreyen, hastalıklı parmakları arasından
çekip aldıklarında ucuz bir fotoğrafı
içine kar suyu kaçırılmış gibi ürpereceksin
sokakta bi’neyzen vurulacak bi’gece vakti
bakakalan donuk gözlerimin altındaki
hezeyan anlamı
beklenmedik sanrıyı
blues riflerine saracaklar özenle
Sayarlar durmadan içlerinden;
Saydıkları ışıktır,
Işık biriktirirler
Belleklerinin camında.
Korku kelimelere dönüşür
Kelimeler hikayelere,
Anlatır ağabey uzun ve zenci
Bir maratonu beyazların dünyasında
Beyaz kardeşine.
Zaman Zorro’dur,
Zorro keser nefeslerini, parmaklarını
Parmaksız da yaşanmaz, nefessiz de
Parmakçocuklarsa hikayenin kahramanları,
Her kesik anneden kesilir,
Bir de babadan.
Karanlığa değil ışığa çentiktir
Her kesik nefes, iki kardeş,
İki parmak,
İkisi de birbirinden nefessiz.
çarpar gibi yüzüne
Zordur, çok zor
Camda iki kardeş olmak kadar
Zencilerin camında beyaz,
Beyazların camında iki zenci
Sinek olmak.
ben giderken bu kentten...
Her sinek gibi,
Anasız-babasız olmak.
o fotoğraf, o şarkı
bi’sabah metal soğukluğunda suyu
ürpereceksin!
Post-Sovyet Nostalji Üzerine
Gün Zileli
Joma Nazpary, bizzat Kazadevlet yap›s› birbirleriyle
kistan’da yaflayarak ve kendi yaçeliflen ve hiçbir flekilde
Joma Nazpary,
Sovyet Sonrası Karmaşa-Kazakistan’da
flam›ndan canl› örneklerle güzel
birbirlerini arkalamayan iki
şiddet ve Mülksüzleşme,
bir araflt›rma örne¤i sunmufl. Anayr› olguydu. Sovyet sisteÇeviren: Selda Somuncuoğlu, İletişim
latt›¤›, gerçekten de vahfli kapimi Ekim Devrimi’nin StaYayınları, 2003
talizmin, insan› insan›n kurdu
linci bir karfl›devrimle yehaline getiren korkunç cang›l›nilgiye u¤rat›lmas› sonud›r. Sovyet devletinin da¤›lmacunda do¤mufltu... Stalincis›ndan sonra “demokrasi” ad›na gelen yeni düzen, ler güçlü iflçi s›n›f› sayesinde devrimi ve iflçi s›n›eski seçkinlerin, ayr›cal›klar›n› bu sefer ya¤mac› f›n› resmen reddedecek bir iktidara sahip olamad›ve karaborsac›lar olarak sürdürmeleri, “piyasa ilifl- lar. Bu güç dengesi Stalinci seçkinlerle iflçi s›n›f›
kileri” ad› alt›nda mafyan›n iliflkileri düzenler ha- aras›nda kurulmufl olan tarihsel uzlaflman›n kayle gelmesi, dizginsiz milliyetçilik, fahifleli¤in yay- na¤›yd›. ‹flçi s›n›f› siyasi ve ekonomik egemenli¤i
g›nlaflmas› ve “altta kalan›n can› ç›ks›n” anlay›fl›- yeni Stalinist gruba verdi, buna karfl›l›k Stalinist
n›n insanlar› insanl›¤›ndan ç›kartmas›d›r. Naz- idareciler de iflçilere tarihte bir örne¤i görülmemifl
pary’nin araflt›rmas›, bu insanl›k d›fl› düzeni ve bir refah sa¤lad›lar... Hayat boyu ifl imkan›, ücretkaosu tüm ayr›nt›lar› ile ortaya koymaktad›r. Bu siz e¤itim, ucuz konut, elektrik, merkezi ›s›nma,
noktadan sonra yap›lacak tek fley, piyasa ve özel gaz, telefon, ulafl›m, sa¤l›k hizmetleri, spor, kitapkapitalizm düzeni hayranlar›n›n önüne bu kitab› lar, tiyatro ve daha birçok sosyal hizmet, savafl dökoyup, yüz ifadelerini incelemek olmal›d›r gibi nemi hariç, 1930’lardan bafllayarak sürekli yaygeliyor bana.
g›nlaflt›r›lm›flt›.” (s. 270-271)
Ne var ki, benim kitaba iliflkin esas tart›flmak
Troçki’nin “yozlaflm›fl iflçi iktidar›” ve Gramsistedi¤im nokta, bu tart›flma kabul etmez hakikat ci’nin “tarihsel uzlaflma teorilerinin post-Sovyet
de¤ildir. Kitab› okurken, Nazpary’nin s›k s›k vur- nostaljisine uyarlanm›fl birer versiyonuyla karfl›
gulad›¤› bir nokta dikkatimi çekti: mülksüz kesim- karfl›yay›z gibi geliyor bana. Tart›fl›lmas› gereken
lerin, kapitalizmin vahfleti karfl›s›nda eski Sevyet konu, bu yaz›n›n çerçevesini fazlas›yla aflacak bir
düzenine duyduklar› özlem. Bu durum bana, “kör kapsama sahip oldu¤undan sadece birkaç ana nokölmüfl, badem gözlü olmufl” atasözünü hat›rlatt›¤› tan›n üzerinde k›saca duraca¤›m.
için önce fazla önemsemek istemedim. Fakat, bir
Nazpary’e göre, “sosyal refah devleti” Ekim
süre sonra bu vurgunun, Kazak emekçilerinin bir Devrimi’nin Stalinci bir karfl›devrimle yenilgiye
yan›lsamas› olmas›n›n ötesinde, bizzat yazar›n gö- u¤rat›lmas› sonucu do¤mufl. ‹flçi s›n›f› siyasi ve
rüflü oldu¤unu farkedince, bu tür sat›rlar›n alt›n› ekonomik egemenli¤i Stalinist gruba vermifl. Budaha dikkatli çizmeye bafllad›m. Nitekim, kitab›n nun karfl›l›¤›nda da onlardan refah toplumunu elde
“karfl›laflt›rmal› sonuç” bölümünde, yazar›n, bu etmifl. Oldukça çeliflkili bir durum. Nazpary, iflçigörüflü, tipik Troçkist argümanlarla daha net bir lere “refah sunan” Sovyet sisteminin bir karfl›devflekilde ve teorik düzlemde ifade etti¤ini gördüm. rimle kurulmufl olmas›ndaki ve iflçi s›n›f›n›n siyaBiraz uzunca da olsa bu sat›rlar› buraya aktarmak si ve ekonomik hakimiyeti verip refah elde etmeistiyorum:
sindeki tuhafl›¤› aç›klamak durumundad›r. Yine
“Gerçekten de, ekonomik haklar Sovyet yurt- yazar, siyasi ve ekonomik egemenli¤i kapt›ran bir
tafllar›na Stalin taraf›ndan alt›n bir tepside sunul- iflçi s›n›f›n›n nas›l olup da Stalinistlerin iflçi s›n›f›
mam›fl, tersine halk bunu rejime dayatm›flt›. Sov- iktidar› söylemini reddetmelerini önleyecek kadar
yet toplumunda Stalinci siyasi rejim ile sosyal güçlü bir konumda kalabildi¤ini de aç›klamal›d›r.
29
KÖREBE
bengü özsoy
körebeyim..
yakaladığım her şırıngaya sıkıca sarılıp
damarlarıma damlattığım senin kanınla ayaktayım
her suskunluğun altında pişmanlığın içtiği
onca sigarayla
benim ak-ciğerlerim kararsın
körebe...
dokunduğu halde kalplere tanıyamayan
adres şaşıran ıslak sokaklarda
bir direğin altında sevgisizlikten sırılsıklam
körebe...
siyah bandın altında hayaliyle dolaşan
yaralı alevlere söylenen türkülerde tek ıslanan
30
bir körebeyim
bir sahnede
görüyorum
Bana kal›rsa, Nazpary’nin bu noktada söylediklerinin gerçekle bir iliflkisi yoktur. Bir kere,
Stalinist rejime halk›n herhangi bir dayatmas› söz
konusu de¤ildi. Halk, siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak tamamen sindirilmifl, bast›r›lm›fl ve susturulmufl durumdayd›. Stalinci siyasi rejim ile bugün san›r›m unutkanl›kla övgülere bo¤ulan “sosyal devlet” yap›s› aras›nda bir çeliflki söz konusu
de¤ildi. Bugün pek övülen bu “sosyal devlet”, Stalinist h›zl› endüstrileflme politikas›n›n zorunlu bir
parças› ve sonucuydu. Art›-emek sömürüsü, kollektif bir s›n›f taraf›ndan global olarak gerçeklefltiriliyordu. Bu yüzden, a¤›r sanayi için topluca ve
zorbaca a¤›r bir sömürüye u¤rat›lan Sovyet iflçilerinin temel ihtiyaçlar›, adeta devasa bir fabrika haline getirilmifl Sovyetler Birli¤i’nde oldukça ucuza
sa¤lan›yordu ki, iflçiler temel ihtiyaçlar›n›
sa¤laman›n derdine düflüp gündelik a¤›r çal›flmay› aksatmas›nlar. Total devletçi bir sistem aç›s›ndan, iflçileri ifle sevketmek ve art›de¤ere azami ölçüde el koymak için son derece akli bir uygulamad›r bu. Temel ihtiyaçlar› ucuza ve topluca temin edilen Sovyet iflçisinin ücreti de son derece düflüktü ve bu
ba¤lamda Sovyet iflçisinden s›zd›r›lan art›de¤er, Bat› iflçi s›n›f›ndan s›zd›r›landan kat
be kat fazlayd›. Zaten böyle olmasayd›, devasa Sovyet sanayileflmesinin bu kadar k›sa
sürede gerçekleflmesi mümkün olmazd›.
Stalincilerin, iflçi s›n›f› iktidar› söylemini, iflçi s›n›f›n›n gücünden çekindi¤i için reddetmedi¤i de do¤ru de¤ildir.Ekonomik ve siyasal haklar›n› bilfiil kaybetmifl iflçi s›n›f›n›n
pratikte böyle bir gücü yoktu. Öte yandan,
Stalincilerin “iflçi s›n›f› iktidar›” söylemini
reddetmeleri için bir neden yoktu. Tersine,
bu söylem, Stalinistlerin, hem dünya çap›ndaki iddialar›n› savunmalar›na, devletlerini
meflrulaflt›rmalar›na, hem de amans›zca sömürdükleri iflçi ve köylü kitleleri karfl›s›nda
güçlü bir konumda kalmalar›na hizmet ediyordu. Kim bindi¤i dal› bile bile keser.
Genç bir araflt›rmac› oldu¤u anlafl›lan
Jaspary, araflt›rmas›n› salt post-Sovyet olgularla k›s›tl› tutsa ve neredeyse 90 y›ld›r tart›fl›lan böylesi netameli konularda daha ihtiyatl› davransayd›, kitab› bence daha de¤erli olurdu.
imlas›z günlük * imlas›z günlük * imlas›z günlük * imlas›z günlük
*27-28 Haziran KARA BLOK
Eylemleri;
27 Haziran Pazar günü ‹stanbulKad›köy Meydan›’nda düzenlenen
mitinge 50 bin kadar kiflinin kat›ld›¤›
tahmin ediliyor. Sendikalar, STKlar,
sol parti ve gruplar›n yan›s›ra anarflist ve antiotoriterler de mitingin kat›l›mc›lar› aras›ndayd›. NATO karfl›t›
protestolar›n› NATO Karfl›t› Özgürlükçü Koordinasyon ad› alt›nda örgütleyen anarflist ve antiotoriterler,
alanda, çeflitli anarflist ve özgürlükçü
grup ve bireylerin oluflturdu¤u Kara
Blok ve bu grubun arkas›nda yürümeyi tercih eden baz› anarflist-komünistlerden oluflan toplamda 400 kifliyi bulan bir kortejle yerini ald›. Pek
çok kara-k›z›l, kara ve kara-yeflil bayrakla birlikte NATO, kapitalizm, devlet ve ordu karfl›t› 10 kadar pankart
tafl›yan grup ‹stanbul d›fl›nda Ankara, ‹zmir, ‹zmit, Antalya, Bursa, Bolu,
‹skenderun, Çanakkale, Çorlu, Düzce, Denizli gibi kentlerden gelenleri
de bar›nd›r›yordu. Ayr›ca Yunanistan, ABD, ‹talya, Makedonya ve
Avusturya’dan gelen yoldafllar›m›z
da vard›. Anti-militaristler Eylül’de
Ankara’da gerçeklefltirilmesi planlanan Pilav Günü etkinli¤ini hat›rlatan
bildiriler da¤›t›rken, yeflil-anarflistler
bugünkü eyleme ça¤r› yapan bültenlerini da¤›tt›lar. Food Not Bombs
(Bomba De¤il Yiyecek) pankart› tafl›yan ABDli yoldafllar büyük ilgi gördü.
Yürüyüfl süresince çeflitli anarflist yaz›lamalar, pullamalar yap›ld›. “Devlete, Kapitalizme, Ordular›na karfl›
Anarflist Komünizm” pankart›yla
yürüyen grup da kendi bildirisini da¤›tt› Bilinen sloganlarla birlikte “Sokaklara, Barikatlara” ça¤r› yapan
coflku dolu yeni bir marfl da söylendi.
Miting sonras›nda ise bugünkü eyleme iliflkin ayr›nt›lar konufluldu.
KARA KIZIL Kortej’de KARA
BLOK’la beraberdi. kara-k›z›l kortej
kad›köydeydi... sabah 9’dan itibaren
Karacaahmet Cemevi önünde toplanan s›n›f savafl›m› anarflistleri, 10:00
dolaylar›nda kad›köye do¤ru di¤er
gruplarla birlikte yürüyüfle geçtiler.yürüyüfl boyunca düzce, ankara
gibi yerlerden gelen yoldafllarla birlikte say›lar› 40’› bulan kitle Devletlere Ordular›na ve Kapitalizme karfl›
Anarflist Komünizm pankart›yla ve
kara-k›z›l bayraklar ve fularlarla yürüdü.
Ayr›ca alanda ANARfi‹STANBUL
grubu üyeleri de vard›.Say›lar›n›n
500 oldu¤unu söylüyorlar.Televiz-
yonlardan izledi¤im kadar› ile Mecidiyeköy’de ve Okmeydan›ndaki çat›flmalarda o grupta vard›. KARA
BLOK INDYMEDIA HABER
*‹mlas›z kat›l›mc›lar›ndan Özgür
K. Tekin 19 Haziran Cumartesi günü
Antalya Öykü Sanatevi’nde “Müzikte ‹syan ve Karfl›t Kültürler” konulu
bir söylefli gerçeklefltirdi. Özgür’ün
söyleflisinde Kültür Sald›r›s›, Popüler
Kültüre karfl› ‹syan, Politik Avangard,
Punk, Rock, Anarflist Barikatlarda Y›k›c› Müzik, INB (‹nfernal Noise Brigade-Cehennemsi Gürültü Ekibi) gibi
konu ve gruplar tart›fl›ld›.
*Bilimkurgu, Çizgi Roman ve
Elefltiri Dergisi Davetsiz Misafir’in
Beflinci Say›s› ç›kt›.
Derginin bu say›s›nda Baudrillardin istanbul ziyaretine ve burada
yapt›¤› Olaya iliflkin ve Sanal bafll›kl›
konuflmas›n›n bir özeti yer al›yor. Bu
konuflmayla birlikte, özellikle, Baudrillard’›n istanbullu izleyicileriyle soru-cevap bölümünde yapt›¤› söyleflinin daha önce herhangi bir yerde yay›nlanmam›fl metninin de ilgi çekiyor.Dergide yer alan bir di¤er yaz›
Douglas Kellnerin Philip K. Dick’in
Karanl›k Kehanetleri bafll›kl› makalesi. Ayr›ca Saul Newman’in Devlete
Karfl› Savafl: Deleuze ve Stirner’in
Anarflizmi bafll›kl› makalesi, Bo¤aziçi
Üniversitesi’nde Davetsiz Misafirlerle Söylefliler bafll›¤› alt›nda gerçeklefltirilen tart›flmalar›n k›sa özetleri,
Bülent Akkoç ve Müfit Özdeflin Türkiye’de Bilimkurgu; Mustafa Arslantunal›’n›n Yeni Teknolojiler; Süreyyya
Evren, Yasar Çabuklu ve Kürflad K›z›ltu¤un Ça¤dafl Özgürlükçü Düflüncede Yeni E¤ilimler ve Gediz Akdenizin
Karmafl›kl›k ve Popüler Kültür üzerine yapt›¤› söyleflilerle birlikte Bilgi
Üniversitesi’nde düzenlenen Türkiye’de Çizgiroman›n Yar›nlar› bafll›kl›
panelin de genifl bir özeti var. Her zamanki gibi yine öykülerin, çizgiromanlar›n, bilimkurgu sinemas›na dair de¤inmelerin ve çeflitli denemelerin oldu¤u Davetsiz Misafir’in bu say›s›nda bilimkurgu-fotoroman ilk kez
renkli olarak haz›rlanm›fl..
*CONATUS Çeviri
Dergisinin ‹kinci Say›s› Ç›kt›
Bu say›da; Emperyalizm-Jan Otto
Andersson, Yeni Emperyalizm-Prabhat Patnaik, Bask› Rejimine R›za
Göstermek- David Harvey, Küreselleflme ve Devlet: Sermayenin ‹ktidar›
Nerede?-Ellen M. Wood, Leo Panitch
‹le Söylefli-Conatus, Küreselleflme ve
Kalk›nma Üzerine Elefltirel Bir ‹nceleme-Ben Fine, ‹mparatorluk ve Çokluk- Antonio Negri, ‹mparatorluk?Arif Dirlik, Küreselleflmenin Politikas›-Werner Bonefeld, Savafl,Küreselleflme ve Yeniden Üretim-Silvia Federici, Petrol ‹çin Akan Kana Hay›rGeorge Caffentztis, Polizeflwssenchaft: Sürekli Savafl- Thomas Atzert&Jost Müler, Bush Yönetiminin
Irak ‹çin Ekonomik Palan›- Antonia
Juhasz, NATO,BOP ve Küresel Güvenlik-Derleme, Güvenlik ve Terör- Giorgio Agamben, Daralan ToplumGhassan Hage, Ultra EmperyalizmKarl Kautsky, Emperyalizm ve Dnüaya Ekonomisi (3.k›s›m)- Nikolai Buharin, Vatanseverlik:Özgürlü¤e Tehdit-Emma Goldman, Gecenin Oevrimci Kaplanlar›_Peter Linebaugh,fiiddetin Elefltirisi, Walter Benjamin bafll›kl› yaz›lar yer al›yor. ‹letiflim: [email protected]
*Geçti¤imiz aylar içinde Thedor
W. Adorno’nun Edebiyat Yaz›lar›
(elefltiri, metis), Walter Benjamin
Üzerine (yky), Slavoj Zizek’in Yamuk
Bakmak (kültür incelemeleri, metis),
‹ain Bamforth’un Kütüphanedeki Beden (kültürel çal›flmalar, agorakitapl›¤›) J.G. Ballard’›n Beton Ada (roman, ayr›nt›), Jean Genet’nin Denizci
(roman, ayr›nt›), Hasan Bülent Kahraman’›n Kültür Tarihi Affetmez (kültürel çal›flmalar, agorakitapl›¤›) Gün
Zileli’nin Ev (an›, iletiflim) Hayati Baki’nin Harfler Kitab› (fliir, ekin), Hilmi Haflal’›n Yaral› Gümüfl (fliir, yom)
fiiir Seddinde Kronos (deneme
yom), Salih Bolat’›n Aç›lm›fl Kanat
(fliir, papirüs) Adnan Sat›c›’n›n Eksikti Geceler ve Baz› Günler (fliir, ekin)
Kenan Mümtaz Ak›fl›k’›n Serçe Gölgeleri (fliir, suteni), Arif Madano¤lu’nun Yürüyüfl fiark›lar› (fliir, damar), Arzu K. Ayçiçek’in Menekfleli
Avlular (fliir, gerçek sanat yay›nlar›),
Ogün Kaymak’›n Parantez Kufla¤›
(fliir, c yay›nlar›) Selma A¤abeyo¤lu’nun Hep Akl›mda Kald› (deneme,
kum), Ahmet Ada’n›n Denizin
Uykusu Üstümde (fliir, ›sl›k), fiiir
Okuma Duraklar› (poetika, ›sl›k),
Aziz Kemal H›z›ro¤lu’nun Mühür (fliir, tümzamanlar), Halil ‹brahim Y›ld›z’›n Gitmek’ler Bitmek’tir Asl›nda
(fliir, karalama), ‹flçi Öyküleri (genelifl yay›nlar›) Halim fiafak’›n Kendini
Kanatan (fliir, idil yay›nlar›) adl› kitaplar› yay›nland›.
31
DERYA POLAT YÜCEL RESM- ‹ BAHANES‹YLEN
fi‹MD‹ TARZ SAH‹B‹ OLMAK YA DA OLMAMAK NED‹R?;
Ya da de¤mesin ya¤l›boya
adilsalih
32
Biz Deryaylan biraz daha desen konuflmaya
devam edebiliriz. Kobra grubu yan› bafl›m›z da da;
Tarih eski de¤ildir ki süzülendir. Ve de iz ve de izlek diyip devam ederiz. M.Ensor’ un yüzlerden
büyük bir kompozisyonu: ‹sa’ n›n Brüksel’ e girifli
( 258 x 431 cm / 1888 - 89 ).
‹sa Brüksel’ e girmifl midir derseniz bilmiyorum - girdiyse niye girmifltir....?
Plastik sanatlar dünyas›nda “bu dünya baflka
bir dünya de¤ildir” Endi ve Boys’ tan sonra gözden geçirip temize geçme yaflanmaya bafllad›¤›
fikrindeyim. “Ö¤rencilerini olabilecekleriyle an›lanlar› an›msayal›m”
Uzun uzad›ya konuflman›n çok da gere¤i yoktur. Ainesi ifltir kiflinin... dersiniz de; Dahas› da¤a
desek küseni mi?...
Yuvarlanan kayadan kalan›n heykel olaca¤›
uzay›p gidebilir fenomene dek. Kafka aforizmalar›nda kafesin biri kuflunu aramaya ç›km›fl der ya ,
ne de güzel uyuyor arkadafl›ma.
Dünyan›n ve kendi geçmiflini ipoteklemeden
vicdan› ac›mas›n diyedir belki pentürü es geçmez,
çünkü; hem ben hem sanat olur mu olur! der Derya, ben de kimi içini d›fl›na, d›fl›n› içine giyerken
unutup, bazen kasten ç›plak soka¤a ç›kanlar vard›r
derim.
‹zimler, bilinç alt›ndan beslenenler, spontane
çizimler... Sadece birinde durman›z› istiyorum;
Çünkü Max Ernst’ le Derya’y› akraba görüyorum
(bugün de Clemente) “hem biçimsel hem ruhsal olarak.” Sadece sürrealist ögelerle sürgitmedi¤inden...
Kiflisel ve yeni anlat›m› yan›na
al›r, Hümor’da onlara efllik eder.
Derya kendi gibi resmiyle de
taraf de¤ildir. Görünürde san›r›m!
fiafl›rmadan izler kendinden do¤ru
do¤rulu¤unu s›namak ad›na bilin
bakal›m.
Hümor, o “espri anlay›fl› ya da
ironi ya da mizah ya da flakac›l›k
ya da dokand›rma” diye bildi¤imiz
de¤mesin ya¤l›boya!
Duygu zülmü istemez de, bak›n
flu halimize pentür dedi¤imiz bize
illet, size keyif: seçip be¤enilen.
Bilelim ki deryada her fleyle h›zla aç›k sürüfl
yüzülüyor art›k: Bellekli yaln›z.
Ça¤›m›z›n gere¤i herkes kendi için didikler.
do¤ru ve yanl›fl› ne renkten ne biçimden vazgeçmez demek geldi içimden. Bunu da; Sanat hiç bir
fikrin ya da devin ya da ustan›n kurallar›yla yol almad› asl›nda sizde biliyorsunuz. Her neyse geçmeden - dokanmadan ses veren enstrüman izsiz seyahat görüldü mü diye bir ses duyar m›s›n›z sizde?
‹stedi¤i arka zamandan yararland› tabi ki. Hepimiz, DERYA da ne olur görürüz umar›m. ‹ç konuflmalar›m finalinde belirense;
fiu lofl sokakta yan›yor yan›yor içim
Kime u¤rad›msa anl›yor anl›yorum bir hiçim
Bilse bilici kufl çile tap›na¤›n› yaz›yor yaz›yorum uymuyor kimseye seviflim
Bir gece ans›z›n odama girdim ilk defa yabanc› bir gözle odama bakt›m
Galiba ihanet etmifltim ona
Bu ihanetin sebebi neydi acaba
Parisli k›z mektup yazm›flt›
Aflk›n u¤ursuz gövdesi mi vard› yatakta
Bir ölüyle mi yat›yordum yoksa
HAYIR HAYIR bu cinayeti; ben ifllemedim
Suç mu kara sevda a¤lamak a¤lamak istiyorum
doyas›ya
diyen Özer C‹RAVO⁄LU fliirini de gördüm
DERYADAADAYRED). A¤layan bal›¤›n gözyafl›
görünmez vars›n sans›nlar!
merkezdeki rehineler ve
taflrada isyan haz›rl›klar›
sabahattin umutlu
“hakim gerçekli¤in ifadelerine daha çok itaat ettikçe,
zihinsel gerçekli¤in içinden konuflan özne olarak daha çok emir verirsiniz,
sonuç olarak yaln›zca kendinize itaat edersiniz?
yeni bir kölelik biçimi icat edildi,kendi kendinin kölesi olmak?,
gilles deleuze,felix guaattari
önce söz mü vard›? yalan. önce khaos vard›.
ki evrenin ilk hali olarak da bilinir. kimilerine göre sonsuz bir özgürlük durumu. kimilerine
göre ise: karanl›k devir. evrenin yasalar› hariç
hiçbir yasan›n oluflmad›¤›. akl›n ve egonun henüz uygarl›¤›n kölesi olmad›¤›. dilin ve sözcüklerin hapishanesinin kurulmad›¤›. dile gelmeyen
devir? ne rehinesi olmufl ne de kölesi?
sonras› bildik hikaye?
iktidarlar›n birincil varl›k nedeni olan paranoyak akl›n, iktidarlarca dünyan›n merkezine
yerlefltirilerek yeryüzünde özgürlü¤ümüzün ifadesi olabilen her türden özgürlük durumunun
ötekilefltirildi¤i.baflta bedenlerimiz olmak üzere.
duygular. arzular ve hayallerimizin akla uydurulmaya çal›fl›ld›¤›. gönüllü kullar›n ve rehinelerin omuzlar›nda yükselen modern ya da postmodern yak›flt›rmalara da karfl›l›k gelen etik. estetik cinayetler düzeni? neyse?
as›l meseleye gelelim.
althusser’le birlikte öznesiz bir süreç olarak
iflledi¤ini görebildik tarihin. görebiliyoruz da.
oysa bu gün giderek kültürsanatedebiyat›n ve
tüm bunlara iliflkin modern elefltiri tarihinin de
öznesiz bir süreç olarak iflletildi¤ine tan›k olduk. oluyoruz. oysa anarflist elefltiride bu süreç
böyle ifllemiyor. burada hemen söyleyelim althusser’deki öznesizlik süreci özneyi d›fllayan
de¤il özneyi aflk›nlaflt›rarak merkezsizlefltiren
bir durum iken modern elefltiride ise tersi geçerli. öznenin ötekilefltirilerek sürecin d›fl›nda tutulmas›.y ok say›lmas› biçiminde gerçeklefliyor.
modern elefltirel süreç, dualiteler-ikilikler
üzerine infla ediliyor. oluflturulan her ikili kavramdan biri di¤erinin meflruiyetini sa¤lama ifllevi görüyor. modernitenin üzerinde yükseldi¤i en
temel dualite ak›l ve duygu aras›nda vuku buluyor. apolloncu ak›l ile dionysoscu duygunun bu
kadim çat›flmas›nda duygu. akl›n meflruiyetini
sa¤lamas› yönünde ötekilefltiriliyor. buradan da
anlafl›laca¤› üzere ak›l modern alg› düzeneklerinin sigortas› olarak iktidar›n meflruiyetini sa¤lama ifllevi görüyor. oysa dionysos’un temsil etti¤i duygu özgürlü¤e giden yolda bir itaatsizlik
durumu olarak beliriyor.
modern elefltirel sürecin kültür sanat edebiyat kurumlar›na yans›mas› da benzeri biçimlerde gerçeklefliyor.
burada biraz h›zlanal›m ve sözü as›l yerine
getirelim.yky taraf›ndan yay›mlanmakta olan
kitapl›k dergisinin haziran 2004 tarihli 73. say›s› bir baflka ikili ötekilefltirme durumu olarak
görülen edebiyatta merkez- taflra iliflkileri dosyas›na ayr›lm›fl.
dosyadan edindi¤imiz ilk izlenim. kendilerini merkez olarak görenlerin.merkezde görenlerin yine kendilerine ait ya da kendilerine itaatte
bir kusur aratmayacak derecede kat›ks›z bir tafl-
33
34
ra hayal etmeleridir.s a¤olsunlar kendilerine taflral› rolü biçilen taflra temsilcileri de bunu lay›k›yla ve fazlas›yla yerine getiriyorlar. ve kendilerine biçilecek yeni roller için de çoktan emre
amadeler. bunu özellikle ramis dara’n›n ayn› adl› dosyada yer alan “merkez-taflra. tarih” co¤rafya, bafll›¤› alt›nda yazd›klar›nda aç›ktan. yine
ayn› dosyada yeralan “taflrada fliir haz›rl›klar›,
adl› yaz›s›n›n daha bafl›ndan ve bafll›¤›ndan da
anlafl›laca¤› üzre ahmet bozkurt”un bir taflral›
y›l›fl›kl›¤›yla yazd›klar›n› flimdilerde bir merkezin devrik flefi olan. e.baturun. -ki ece ayhan’a
göre de ›slah olanlar korosunun malum flefidirönceden yazm›fl oldu¤u bir kitab›n›n referans›yla bafll›yor sözlerine. a.bozkurt’un bafllang›çta
aç›k olan niyeti sonralar› bulan›klafl›yor. yer yer
fleflerine ve y›k›las› kurumlar›na da itaatsizlik
raddesine varabiliyor. bakal›m.
her iki yaz› da da egemen merkezi etik. estetik de¤erlere karfl› bir refleks gösterilerek bir
ötekilefltirilme durumu olan taflra ve taflral›l›k
kimliklerine sar›l›n›yor. taflral› ezikli¤i. taflral›l›k masumiyeti ve mütevazili¤iyle üstlerine düfleni fazlas›yla yapmaya her daim haz›r görünüyorlar.
taflra biraz avunmad›r. birazc›kta yak›nmad›r. bunu ramis dara’n›n taflra dosyas›nda taflra
ad›na bursa’y› temsilen yazd›¤› yaz›da aç›ktan
görebiliyoruz. öyle görünüyor ki bursa taflra ve
taflral› kimli¤ini oldukça içsellefltirmifl olarak
karfl›m›za ç›k›yor. buna hiç itirazlar› da yok.
kendilerine merkez taraf›ndan bahfledilen bir
kimlik olarak alg›lan›yor taflra ve taflral›l›k.bu
kimlikle övünüp avunabiliyorlar da. a. bozkurt’un deyimiyle merkezdeki “muktedirleri”
sonuna kadar kutsay›p
onlar›n k›llar›na dokunuldu¤unda ise vefa
borçlar›n› ödemek üzere hemen gönüllü tetikçilerini de ç›karabiliyorlar aralar›ndan.
taflra biraz avunmad›r. a¤açlar›. kufllar›. ve
tüm yeflilli¤iyle. üç kurufl u¤runa girilen yar›flmalarda flehrin en iyi edebiyatç›lar›na ikincili¤i
reva görebilecek kadar ileri gidebilen kadirbilmez jürileriyle. taflra biraz yak›nmad›r?
r. dara yaz›s›nda yerel evrensel iliflkisini de
ihmal etmeyip “yerel” evrensel iliflkisini unut-
mamaya çal›fl›yorum. genel olarak istanbul”un
temsil etti¤i ulusal çizgiyi de göz ard› etmiyorum? istanbul”un “ulusal çizgisi, ne itaati elden
b›rakm›yor. nedir istanbul’un ulusal çizgisi. kimi ve neyi temsil eder... taflra yerellikten kurtulsa da ‹stanbul hep” ulusal,! m›. geçelim...
ahmet bozkurt. hem bir taflral› edas›yla konufluyor ve iktidara meydan okuyucu bir söylem
kullan›yor-sevgili bozkurt senin tüm bu dediklerin söylenmez yap›l›r demek de gelmiyor de¤il
içimden - hem de gizliden merkeze davetiye ç›kar›yor. bunu ise kendisine verilen bir görevi ve
ödevi yerine getirmifl çocuk masumiyeti ve sevinciyle ço¤u iktidar karfl›t› yazar› ve felsefeciyi. maurice blanchot. bataille. derida. zizek.artaud. levinas. gadamer. a.j.gremias ve baudrillard’›n referans›yla yapmaya çal›fl›yor. merkeze
girifl kriterlerini yerine getirdi¤ini. kendisinin
bir çok konuda yeterli oldu¤unu kan›tlama çabas›nda gözüküyor. ve merkeze girifl vizesi istiyor. tüm bunlar› bir üst okumayla de¤il tersine
bir alt okumayla anlayabiliyoruz. çünkü altan
alta dile getiriliyor as›l söylenmek istenenler ve
söyleyenin meram›.
durup düflündü¤ümüzde aç›kça görülüyor
bozkurtun as›l derdi ve as›l meram›. aslolan
kendinin ve erzincan’›n önemli merkezlerinde
bulunan arkadafllar›yla ç›karmakta olduklar›
derginin “la poete taravaille”nin merkezin nezdinde rüfltünün ispat› çabas›d›r. çünkü söz dönüp dolafl›p
“flair çal›fl›yor”a getiriliyor.
olan biten flu asl›nda.merkezin taflra olarak
addetti¤i bir yerde ç›kart›lmakta olan bir derginin merkezin baz› densiz ve hat›r gönül bilmez
yazarlar›n›n›n h›flm›na u¤ramas› ve yanl›fl muameleye sebebiyyet vermesi vakas›n›n elbirli¤iyle temize çekilmesi çabas›. uzlaflt›klar› bir
nokta var. itaatte ve birbirlerini koruyup kollamada. bu noktada kimse kimseyi reddetmiyor.
merkezin ötekilefltirdi¤i taflran›n hayalinde
bir merkez kurulurken, taflran›n temsilcileri hiç
fark›nda bile olmadan merkezin hayaleti çoktand›r taflran›n üzerinde dolaflmaktad›r oysa. ve
bir kabus olup üzerlerine çökmek tedir.
taflra. merkez taraf›ndan ötekilefltirildi¤i gibi
merkezde taflran›n zorunlu ya da gönüllü itaati
sayesinde meflruiyetini sürdürebilmifltir. sürdürebilmekte.
bir fleyin merkezinde olmak nas›l bir arzu
düzenlemesiyle aç›klanabilir. aç›klanabilmekte.kuflkusuz aç›klanabiliyor. sonucu.
egonun kölesi. iktidar›n rehinesi olmakla.
özgürlü¤ün. direniflin. aflk›n merkezi neresi.
fliir hangi merkezden yönetilebilir. istanbul nas›l bir merkez oluyor. nereden bak›l›nca. nas›l
bak›l›nca.
taflra nerden bak›l›nca taflra. flimdilerde sokakta hakikatler çarp›fl›yor. ve hakikatlerin çarp›flt›¤› yerde baflka bir etik vücut buluyor. direniflin. özgürlü¤ün. aflk›n. hakikatin eti¤i. tüm bu
ço¤ul durumlar›n eti¤i. hakikatler eti¤i. ve bu
etik merkezsizdir. dünyan›n her yerinde çarp›flan hakikatlerin bileflkesi. her an ve her yerde
oluflan hakikatlerin. merkezsiz bir edebiyata.
kültürsanata. politikaya da itiraz›m›z yok. kendini merkezin hayalinde gören rehineler ve hayali cüceler.
art›k uyan›n. bir hayali merkezin u¤runa
geçse de ömrünüz birazc›k düflündündünüz mü
hiç hayallerinizin merkezi neresi...
merkezin d›fl›nda olan ya da d›fl›nda kalan
olarak adland›r›la gelen ve hep merkezin pedagojik yönlendirmesine muhtaç bir taflradan ve
içerisi d›flar›s› gibi bize modernist alg›n›n miras› olan ikiliklerden söz edebilir miyiz hala. oysa
içeri d›flar›d›r.d›flar› da içeri. flimdi hep beraber.
beni bu d›flardan ç›kar›n.
çember k›r›lm›fl. merkez parçalanm›flt›r.bunu görmenin bir yolu var.
önce içimizdeki çemberlerden bafllamal›.
içinde olduklar›m›z m›? hepsi. hepsi.
buraya kadar sözünü ettiklerim taflradaki itaat haz›rl›klar›yla ilgiliydi. taflradaki isyan haz›rl›klar›na ise flimdi hiç hiç girmeyelim. ama müjdeyi flimdiden verelim. taflradan kopan isyan
merkezdeki rehineleri de özgürlefltirecektir.
ne dersiniz. merkezde rehin kalan nedir. sadece fliir midir?
yedincinokta
sabahattin umutlu
‘afl›k veysel’e.aydan erdem’e,
alfabeden öncede
ben yolumu bulurdum.
alt›nokta aras›ndan
geçipdurdu¤um zaman
ellerimle dokundu¤um
tüm eflya karar›yor
dokunarak geçti¤im
flu dünyan›n k›y›s›nda
her ömür patikaym›fl
elyordam› bir hayat
üç noktadan sonra m›yd›
ucunda m› jiletin...
bir yer varm›fl unuttum.
aç›lmad›k bi kap›ym›fl
›fl›k diye bildi¤im
rivayetten ibaret
bi karanl›k tarihin
flimdi bir bir söylerim
içinden geçenleri...
kutun kara pandora
pandorakutunkarapandora
bir çingene çad›r›n›n
y›rt›k penceresiymifl
asl›n nas›l gökyüzü
nerde kayan y›ld›zlar
alt› nokta aras›
o çingene zamanda
bir virgülün boynunaym›fl
bunca gidip geldi¤im
ö¤retmenim
hayat›mda
ben hiç
keman
görmedim.
35
KAÇ KARDEfi‹M ÖLDÜ...
süleyman aytaç
-Sahici bir fliir için hayatlar›n›
veren tüm kardefllerimekofluyorduk ben ve kardefllerim y›ld›zlar kofluyorduk
ölmemek ulaflmak için ›rmak a¤z›ndan
yaflatan o gizemli karanl›k yerde
kardefllerim öldü kardefllerim zamanyolunda
h›zla yol al›rken zaman tünelinde
kaç yüzbin kardeflim öldü
do¤acak m›y›m ben
CARL SANDBURG
AfiA⁄ISI
36
I
Bir dip akıntısıyım ben
Kıyıyı süpüren bir gelgit,
Dövüyorum dalgalarımla limanları
Yüce değerleriniz adına.
II
Ben hep devinen
Ağır ağır gezinen, bir canavarım,
Sökerim derinlere gömülü
Sağlam kazıkları.
III
Güçlüyüm ben,
Yaşlıyım senden
Ve saygı duyuyorum işçilere.
Umursamam
Hiç kimseyi
Kim ne derse
Desin.
Dağıtırım şimdi ortalığı:
Yarınınızım ben.
Türkçesi: Nice Damar
Osman Yücel
bir sabah çöpçüler olmayacak
bir sabah caddelerde cesetlerle uyanacak şehir
top sesleri ile uyanacak şehir
kilise çanları ile değil
dün düşman bugün
dost olanlar
> asl-i düşmanlarına saldırmak için birleşecekler
bir sabah Dobrowski
ölecek Place de d’italie de
bir sabah blanquistler ayaklanacak
ellerinde barut kokusu ile
sadece 71 onurlu gün ve
ölenlerin ardından yazılan şiirler kalacak
bir Sabah Paris bunlarla Düşecek
Hainlerin eline
yine bir sabah
Hainler Paris in en yüksek tepesine
hain işbirliklerini ve güçlerinin
kirliliğini örtmek için
Beyaz bir kilise dikecekler
yine bir sabah
yıkılacak
o kilise
daha vakit var
“Ve Amerika bir gün keflfedilecektir”
Ginsberg
Halim fiafak
fiiirin biçimsizli¤i ya da
kurals›zl›¤› muhalifli¤in as›l
imkan›d›r. fiiiri bir teknik haline getirme çabas› ise yaz›lan›
ço¤u zaman düzeniçi hale getiren olgulardan biri olmufltur.
fiiirin biçimsizli¤i fliir yazan›n meram›n› özgürce ifade
etmesinin de yegane yoludur.
fiiiri biçimsizlefltirme çabalar› yaz›landa ço¤u zaman
bir karfl›’l›k olarak belirmifltir.
Baflka bir deyiflle “hay›r” demenin yollar›ndan biri olmufltur. fiiirin tarihi buna iliflkin
örneklerle doludur. Her biçimsizlefltirme çabas› fliire ve hayata iliflkin yads›ma ve reddetmenin belirginlefltirdi¤i bir k›r›lmad›r.
fiiirin biçimsizli¤i yazan›n
hayat karfl›s›nda ifade etme ve
direnme yetene¤ini de güçlendirir, ifadeyi özgürlefltirir.
fiiir yazan›n ve fliirin ihtiyaç
kabul etti¤i de bu özgürce ifade etmedir. ‹mlan›n ya da baflka biçimlerin, kurallar›n yaz›lmak ya da ifade edilmek istenenin önünden kald›r›lmas›
özgürlüktür. fiiirin imlas›z özgürlü¤üdür. Asl›nda bu bir bak›ma sözelin özgürlü¤ünün ve
kurals›zl›¤›n›n yaz›lana dahil
olmas›d›r.
fiiirin böylelikle gelenekten uzaklaflarak farkl›laflt›¤›
ifade edilebilir. fiiirin burada
oluflturdu¤u y›k›msa fliirin
kendisiyle s›n›rlanmaz. Biçimsizlefltirme eylemi hayat›
kapsayan bir özellik kazan›r.
Buysa ço¤unlukla dünyaya
karfl› ç›kmayla belirginleflir.
Söz konusu karfl› ç›kma
okuyan› ve yazan› k›flk›rt›r ve
sald›rmaya ça¤›r›r. Bu ba¤lamda fliir biçimsiz bir k›flk›rtma ve sald›rma eylemidir denebilir. Ama biçimsizlik hiçbir
zaman sald›r›n›n yön de¤ifltirmesine, yol açmaz. Üretti¤i
kaotik durum asl›nda bafltan
yönünü belirlemifl say›labilir.
Do¤rudan dünyan›n ve insan›n kendinedir!
fiiirin tarihi incelenirse
son k›rk-elli y›l›n›n sorun olarak gördüklerinin hiç olmazsa
biri Amerika’d›r. Hatta Amerikan emperyalizmine ve Amerikan hayat tarz›na karfl›l›¤›n
fliirin izleklerinden, imgelerinden biri haline geldi¤i söylenebilir. Kuflkusuz emperyalist
Amerika izle¤inin kimi zaman
koyu bir hamasete yol açt›¤›
yaz›lan› fliirin d›fl›nda bir yere
tafl›d›¤› da iddia edilebilir. Bir
bak›ma fliirin ve fliir yazan›n
emperyalist Amerika’ya yönelik y›k›c› ve sald›rgan tavr›
hem fliirin hem de fliir d›fl›na
ç›kman›n nedeni olmufltur.
Buysa hayatta karfl›l›k araman›n ya da bulman›n bir sonucudur.
Burada as›l belirtilmesi gerekense sald›rganl›¤›n emperyalist Amerika izle¤iyle s›n›rlanmay›p onun oluflturdu¤u
hayata da bir karfl›l›k ve sald›-
r› haline gelmesidir. Özellikle
Amerika’da yaflayan flairlerin
fliirleri bu konuda dikkatle
okunmas› gereken çal›flmalard›r.
Bunun bir tart›flmaya bafllang›ç oluflturmas› mümkündür. Tart›flmaya ise “fliir ne yapabilir” diye bir soruyla bafllamaksa baflka bir sorun olarak
alg›lanmaya aç›kt›r. Asl›nda
bunun sorun olup olmad›¤›ndan da kuflkuluyum. fiiirin birey eksenli bir pratik olmas›
ona yönelik “fliir ne yapabilir”
sorusuna da birey temelli yan›t aramaya yöneltir. Bundan
yazma, okuma süreçleri dahil
fliirin bireye iliflkin bir olgu,
durum oldu¤u anlam› ç›kart›labilir. En az›ndan kendi ad›ma bu düflünceyi benimsedi¤imi ifade etmek isterim.
fiiirin yazana ve okuyana
yönelik etkisi bu bireyselli¤i
sa¤lar. O zaman fliir ne yapacaksa birey üstünde yapacakt›r diyebilirim. fiiirin etkiledi¤i bireylerse bir araya geldiklerinde ise baflka bir durum
çoktan oluflmufl demektir. Bugün imlas›z’›, inat’›, kara
mecmua’y›, kara ev’i ya da
kara blok’u oluflturanlar baflka
bir durumun imkan› neden olmas›n. Bu soruya mümkündür
yan›t›n› verece¤im.
Asl›nda fliirin bireye yönelik etkisi ondan korkulmas›n›n
da aç›klamas›d›r. Bireye yönelik olan her zaman devletin
37
38
korkusu olmufltur. Çünkü bireylik insan›n önünde genifl
bir özgürlük ve eylem alan›
açar. Yan› s›ra bireylik örgütlenmeler içinde de eflitlik iliflkilerinin oluflmas›na katk›da
bulunur. Eflitlik iliflkileri ise
bireylerin karfl›l›kl› yard›mlaflma ve dayan›flma talebine gerçeklik kazand›r›r.
Amerika özelinde düflünürsek genelde sanat-edebiyatta daha özelde fliirde yaz›lanlar her dönemde birey üstünde etki gücüne sahip olmufltur. Bunun somut bir durum haline gelmesini ise Beat
Generation’da görürüz. Beat
flairlerinden Ginsberg ve Ferlinghetti’nin ortak fliir kitab›
Amerika (Türkçesi: Orhan
Duru & Ferit Edgü, Ada Yay›nlar› 1976) y›llar sonra da
fliir okurunu etkilemeyi sürdürmektedir.
Kitapta yer alan fliirlere
bakt›¤›m›zda fliirin biçimsizli¤inin ve kurals›zl›¤›n›n etki
gücünü saptamakta zorluk
çekmeyiz. Ginsberg ve Ferlinghetti’nin fliirlerinde oluflturduklar› biçimsiz yap› Amerika’y› anlamam›z› ve karfl›
ç›kmam›z› kolaylaflt›ran etkenlerin bafl›nda gelir.
fiiirlerde kuru bir Amerika
karfl›tl›¤›ndan çok somut bir
durumla karfl› karfl›yay›zd›r.
Ülkelerden önce Amerikan›n
insan ve kültürler üstündeki
derin etkisi ve o etkinin oluflturdu¤u karfl›l›¤› saptar›z.
Ama bu hayati düzeydedir.
Bireyin hayat›ndaki somut
karfl›l›¤› o biçimsizli¤in imkan› ile ortaya konmufltur.
Amerika kitab›nda Gins-
berg’in fiiir Sanat›, Amerika,
LSD, mandala, Bildiri, Malest
Cornifici tuo Catullo ve Uluma fliiriyle Ferlinghetti’nin fliir sanat›, Fidel Castro Üstüne
Korku Dolu Bin Sözcük ve
Goya’n›n Büyük Sahnelerinden adl› fliirleri yer al›yor.
Amerika hem Amerika’da,
hem de baflka ülkelerde emperyalizmi ve dayatt›¤› hayat
tarz› ve kültürle insanlar için
bir karfl› ç›kma nedenidir.
Kuflkusuz Amerika d›fl›ndaki
ülkelerde yaflayan insanlar›n
onun emperyalizmine ve eflitsizlik temelli hayat tarz›na
karfl› gelifltirdikleri top yekun
sald›r› ve reddetme anlafl›l›rd›r. ‹nsan›n kendini ve hayat›n› savunma ad›na bu karfl›l›¤›
somutlaflt›rd›¤› söylenebilir.
Söz konusu somutlaflt›rma ise
kültür kadar hayat olarak da
belirir. Karfl›l›k kendi hayat›n› oluflturur.
Ya, Amerika’da yaflayanlar
ya da yaflamak zorunda kalanlar? Sorusunun yan›t›n› ise
Ginsberg ve Ferlinghetti vermektedir. Onlar›n bu emperyalizm ve hayat karfl›s›ndaki
tav›rlar›ndan ve her ikisinin
d›fl›nda oluflturduklar› hayatlar›ndan neyi anlamal›y›z? Bu
Amerika’da yaflaman›n bedelidir. Söz konusu iki flairin
yazd›klar›nda beliren as›l
özellik de bu hayatt›n bedelidir. Bunu yazmaksa y›k›c›
eylemin baflka bir parças›d›r.
Ginsberg ve Ferlinghetti’nin hayat› ve fliirleri öncelikle bu hayat› kendilerine ve
okura göstermeye çal›flmaktad›r. Çünkü Amerikan yurttafl›
olmak ya da orada yaflamak
emperyalizmin, onun kültürünün ve onun dayatt›¤› hayat›n
suç orta¤› olarak alg›lanmaya
aç›kt›r. Hatta ço¤u zaman böyle bir alg›lama Amerika’ya
yönelik karfl›l›kta oldukça etkilidir.
Bu ba¤lamda Ginsberg’in
“Ve Amerika bir gün keflfedilecektir. ” demesi bu alg›lamay› tart›flman›n sonucudur. Öte
yandan Amerika’y› ilk keflfedense kuflkusuz Amerika’da
yaflayan insanlard›r. Do¤rudan
suç orta¤› kabul edilenlerdir.
Bu iki flair yazd›klar›yla suç
ortakl›¤›n› reddettikleri gibi
teflhir etmektedirler. Bununla
da kalmay›p bunlar›n hem
kendi hayatlar›na hem de hayata yönelik etkilerini müthifl
bir karfl›l›kla söz konusu yapmaktad›rlar.
Onlar›n bu tavr› Amerika’da yaflaman›n zorluklar›n›
da belirtmifl olmaktad›r. Buysa insanla vicdan› aras›nda sonu gelmez çarp›flmalara neden
olur. ‹ki flairin fliirlerini de bu
çarp›flma
oluflturmaktad›r.
Yandafl olduklar› tek fley ise
insan olarak vicdanlar›d›r.
Ginsberg “‹nsanlarla savafl›
ne zaman sona erdirece¤iz
Amerika?” diye ba¤›r›rken
vicdan› fliirin bütün kurallar›n›
hiçe sayarak Sam Amcan›n
yüzüne tükürmektedir.
Öte yandansa ayn› Ginsberg “Sen de korkunç musun
Amerika yoksa bir oyun mu
bu?” derken Amerika’n›n kötü bir düfl oldu¤unu ya da
oyun oldu¤unu kabul ederek
kendini rahatlatmaya çal›flmaktad›r. Bu tavr› ise ancak
yaflad›¤› ülkeye sevgisiyle
aç›klanabilir. Ama bu sevgi
hiçbir zaman ona sald›rmas›n›n , onu y›kmak istemesinin,
a¤›z dolusu küfürler etmesinin
önüne geçmemifl tersine bunlar› yapmas›n› sa¤lam›flt›r.
LSD fliirinde ise “Kapitalizmin uyuflturucu tütün sisini
protesto için kollar›nda c›gara
söndürenler” vard›r. Böylelikle hayata ve Amerika’ya iliflkin fliddetli sald›r›lar büyük
ölçüde kapitalizmi hedef alm›fl da olur. Ama bir fley daha
vard›r ki belirtmeyi önemli
buluyorum. Kapitalizme sald›r›n›n sokaktan baflka bir deyiflle yeralt›ndan bafllad›¤›d›r.
Daha do¤rusu iktidarlaflmayanlar›n bunu yapacak oldu¤udur. Kald› ki her iki flairin
yazd›klar›na bakt›¤›m›zda sokaktaki ve yeralt›ndaki hayata
iliflkin oldukça fazla belirtiler
vard›r. Bir bak›ma her ikisinin
yazd›¤› fliiri bu olgunun oluflturdu¤u söylenmelidir.
Onlar›n yazd›klar› fliirde
hem kendileriyle hem de
Amerika’yla kurduklar› iliflkinin bireysel temelli olmas›n›
sa¤layan as›l olgu ise nihilizmleridir. Oluflturduklar› nihilizm dayat›lan hayat karfl›s›nda onlar›n baflka bir hayat›
yaflamas›n› da sa¤lar. Bir yandan da bu dünyaya sald›rmalar›n›n yegane nedenidir.
Ne var ki nihilizm onlar›n
karamsarl›¤›n›n da as›l kayna¤›d›r. Kendilerine dönüklükleri ve yaln›zl›klar› onlar›n
Amerika’ya ve hayata karfl›
direnmelerini sa¤larken bir
yandan da karamsarlaflt›r›r.
Bunda kuflkusuz bugünde istedi¤i gibi yaflama talebinin ge-
lece¤i içine almamas›n›n pay›
vard›r. Çünkü nihilizmin gelece¤e yönelik bir beklentisi ya
da talebi yoktur. Her fley bugünde yaflanmal›d›r. ‹nsan bu
günde kendi olmal›d›r,kendine
dönmelidir. Buysa Ferlinghetti’ye “Hiçbir ç›kar yol göremiyorum/ Ne de bir kaç›fl” dedirtecektir. Ayn› Ferlinghetti
“Gene de sona ermiyor/Gene
de faydas›z de¤il/ fiu bafl›mdaki defne dal›n›/sana sunuyorum Fidel” demekten de geri
durmayacakt›r.
Her iki flairin Amerika kitab›ndaki fliirleri yazmas›
Amerikan›n tüm dünyaya sald›rd›¤› bir döneme denk geliyor. Bu ba¤lamda Emperyalist
Amerika ve o emperyalizmin
dünyaya sundu¤u hayat her iki
flair için bir yazma nedenidir.
Ama bu tipik sosyalist gerçekçi fliirin çok d›fl›nda, onun s›n›rlar›n› y›k›p giden biçimsiz
bir fliirdir. Ço¤unlukla uzun
cümlelerin oluflturdu¤u fliirler
bu yap›s›yla fliirde de y›k›ma
yol açmaktad›r. Ne var ki bu
fliirleri düzyaz› fliir olarak adland›rmak da imkans›zd›r. Öyleyse “bunlar nedir?” sorusuna verilecek yan›t ise bafltan
bellidir. ‹nsan›n kaotik halinin
tam karfl›tl›kla ve istedi¤i gibi
ortaya ç›kmas›d›r.
‹nsan ve hayat› biçimsizdir. Ayn› biçimsizli¤in fliirde
oluflmas› da insana iliflkin bir
sonuçtur. Baflta fliirin biçimini
sonra da imlay› yerle bir eden
fliirler bu halleriyle güzeli
yads›yarak bir karfl›tl›k oluflturmaktad›r.
‹nsan›n ve ürettiklerinin
biçimsizli¤inin ortadan kald›r-
mad›¤› tek fley vard›r: o da
vicdand›r! fiiir yazan yazd›klar›yla yaflad›klar›m›z karfl›s›nda vicdan›m›zd›r. En az›ndan vicdan›m›z› harekete geçiren olgulardan biridir. Geçmiflte ve günümüz dünyas›nda
fliir yazan›n vicdan›n›n birey
üstünde bir sars›lmaya ve huzursuzlu¤a yol açt›¤› bellidir.
Söz konusu sars›lma ve huzursuzluk ise insan›n vicdan›n›
harekete geçirir.
Günümüz dünyas›nda görsel olan›n her fleyi pasiflefltirdi¤i ve insan› pornografik bir
seyirci haline getirdi¤i bir
düzlemde fliir yazan›n vicdan›
o görselli¤i y›kmaktad›r. Savafllar›n o dünya sayesinde bir
görüntüden ibaret oldu¤unu
düflünürsek fliiri oluflturan sözcüklerin bir atefl topuna dönmesini çaresizce talep edebiliriz.
fiiir yazan›n vicdan› yaflad›¤›m›z dünyan›n ortas›na düflen bir atefl topudur. ‹nsan›n
vicdan› fliir sayesinde kendini
sarsalamaktad›r. Ginsberg ve
Ferlinghetti’nin fliirlerini bugünde de anlam› k›lan da budur. Bu sars›nt›y› daha da yayg›nlaflt›rmak için fliirin biçimsizli¤i ve özgürlü¤ü insanlar›n
önünde bir imkan olarak durmaktad›r.
Co¤rafyam›z Nato toplant›lar› ve topraklar›m›z› kirleten Bush’la bu sars›nt›y› bir
kez daha yaflamaktad›r. ‹stanbul’da ve daha baflka yerlerdeki sars›nt›n›n sürmesi bu yaz›n›n temennisidir. fiiirse bu temenniyi çoktan bir eylem haline getirdi!
39
zehirli sarmafl›¤›n bitirdi¤i ilkokul gibidir koynunda saklad›¤›n f›rt›na
Öykü: küçük ‹skender
Çizen: Arma¤an Bilgin
Bu gece, tuhaf bir fley
yapal›m seninle ilk defa.
Örne¤in, flehri ölesiye gören
bir yükseklikten suya
bakarak aryalar söyleyen
kurba¤alar›n pefline
düflelim. bafl›nda ftrleriyle
dolaflan, hafiye
kaplumba¤alar gibi. Fonda,
çöplükte bulunmufl bobinlerden ucuz kasetlere
aktar›lm›fl, çok eski, çok
kötü bir filmin müzikleri
çals›n. Jeneri¤imiz olarak
hat›rlans›n kimi aflklar›m›z.
40
hani o, rüzgarl› balkonlarda,
istenmeyen bir ›slakl›kla
örtülmüfl gözlerimizin
önünde, kadere karfl› koyamadan, hiçbir fleye isyan
edemeden, baz› eflyalar›
hakl› ç›kartan, baz› televizyon programlar›n› küçük
düflürten, aras›na asla
reklam alamayan boktan
aflklar›m›z!
Bu gece, tuhaf bir fley yapal›m seninle ilk
defa. Birbirimize gizli gizli duydu¤umuz
sevginin yol açt›¤› kalp cerahat›yla,
karfl›l›kl› bedenlerimizdeki ameliyat
masalar›na uzanal›m. Sonbahar›, elinde bir
neflter gibi tutsun bu gece fliirler.
Bu gece, kimi Türkçe sözlü
pop flark›lar› eflli¤inde
içtenlikle içkiye dadanal›m.
Üçer befler biraraya gelerek
çektirdi¤imiz foto¤raflar,
‹stanbul’un ölüme kapal›
tarihinde, yaln›zca
hat›ralara yönelik müzeleri
süslesin bu gece!
Bu gece, tuhaf bir fleyler
yapal›m seninle ilk defa.
Ar› biriktirmeye bafllayal›m örne¤in. Örne¤in, flehri ölesiye seven bir mezarl›kta, birtak›m medyaya
ra¤men, yanyana yatal›m
k›sa bir süre için. Mezartafl›na de¤il, mezartay›na
yaz›ls›n bizim yaflad›¤›m›z
y›llar, diye düflünelim.
T›pk› k›ç› k›r›k çak› gibi.
T›pk› ayn› tarot destesinde
karfl›lafl›lan münzevi ile
deli gibi.
41
Biraz Tom Waits’in kimseye
zarar› dokunmaz. Biraz intihar,
ölüm demek de¤ildir!. Biraz
sarhoflluk, biraz esrar can›m›z›
yakmaz! Denizi ›slatmak mümkün mü sevgilim!? ‹flte bizim
üzülmemiz de bu yüzden imkans›z.
Örtüler alt›na saklamak istiyorum
bu gece seni. Ve beklentileri, özlemleri, baflka kentlerde döllenen
punk çocuklar›n›, örtüler alt›na
saklamak istiyorum.
Mart›lar kurflun dökerken üzerimize, gemiler
huzursuz, bal›kç›lar fazlas›yla tehlikeliyken
biraz küçük ‹skender’in kimseye zarar›
dokunmaz.
Biraz haplanmak, biraz jiletlenmek, biraz çizilmek dünyay› ekseninden sapt›rmaz! Sana
gelirken att›¤›m ad›m, belki benim için küçük, ama insanl›k için büyük bir ad›md›r!
Bu gece, tuhaf bir fleyler yapal›m seninle ilk defa.
Hayat› teneffüs eden birer m›sraysak seninle, ki öyle, kafiyemiz tuttu anlafl›lan!
Peki, o halde, diyelim ki
do¤ada dolafl›rken karfl›lafl›veren iki farkl› elementiz, ama harbi element, delikanl› element,
koftiden de¤il! fiöyle bir
kesifliyoruz önce, yokluyoruz kahramanl›klar›m›z› karfl›l›kl›, hangimiz
kaçlara kadar biliyor kerrat cetvelini, onu okuyoruz! Aruzla m› hece ölçüsüyle mi, serbest vezinle
mi geçmifl çocukluklar›m›z!? Kontrol ediyoruz!
Atmaya k›yamad›¤›m›z
karnelerimizi gösteriyoruz birbirimize! Ahlak:0!
Gülümsüyoruz. Çünkü dalgalar ters takla salvodayken, melaknolinin artistik puan› düflmüflken, bir kadeh siyanürün fiyat› asgari ücreti
zorlarken, cesetler karmafl›k, katiller tedirginken biraz küçük ‹skender’in kimseye zarar› dokunmaz sevgilim!
Menü
havaland›rma
SAKLI KENTLER
yalç›n hafç›
Kalemi k›r›lan ilk sular›m zühre makam›nda
tek bir kelime yazm›flt›, paslan›rken kelime
a-¤-›-r zifiri çöktü bütün sular›m›n üstüne
Körpe yazlar›mda mecram› (u)yutan
kar f›s›lt›s›yd› vuruldu¤um seraplar
dumans›z atefllerde (s)ilahlar›n sözü
maskeli bir geceydi...Heyhat! gitme zaman›yd›,
bafl›m› koydu¤um kuyulardan, incelip
uzarken bir girdap! geri ald›m
yabans›lad›¤›m sesimi, silindi ruhumun
flah damar›ndaki bayatlam›fl sanc›...
vedas›z ayr›ld›¤›m akflam›n y›k›k sokaklar›nda
pirus avuntular› köpürüyordu, kaç defa
sa¤›r kulaklara ba¤›r›lan (ç)a¤r›larda...
platonik sevdalar›n içinde yat›yordu, kadife
kefenlerde kar yan›¤› çocuklar›n hayalleri...
iki kap› aras›nda aln›m kan›yordu (b)ilenerek
mezar tafllar›na...cehennemin gölgesinden yürüdüm
sözü büyüdükçe küçülen tepelerin....ancak erdim
geldi¤im da¤lar›n s›rr›na, tüm yollar
içimdeki yürümedi¤im sakl› kentlermifl...
yürüdüm...s›rtlan yeni¤i (s)an›lar›
gül tomurcuklar›yla ovarak
bir yan›m hep eskimifl yollar›n kirli güzlerinde...
B‹R GÜN
hasan ya¤›z
Bu gün
Annemden devrald›¤›m
esmerli¤imi okflayaca¤›m
Ve difllerimi
kokan y›ld›zlar›
Zulam gibi saklad›¤›m›
yast›¤a b›rakaca¤›m
Bir gün olur
ç›kar›m
Yeni bir aflka
Yeni bir hayata
Merhaba deyip
Yeni bir dostluk
Ve sevgili bulaca¤›m
43

Benzer belgeler