Türkçede Onomatopoeia`nin Tanımı ve

Transkript

Türkçede Onomatopoeia`nin Tanımı ve
中東硏究 2006년 제25권 2호, 431-460
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve
Onomatopoeia Sorunu
13)
*
Yeon, Kyoo-Seok
çindekiler
Ⅰ. Giri
Ⅱ. Mevcut Terimler ve Tanımları
1. Mevcut Terimler
2. Tanımlar
Ⅲ. Yansımalarla ilgili Bazı Sorunlar
Ⅳ. Öneri ve Sonuç
<국문요약>
터키어에서의 오노마토피어 개념과 정의
연 규 석
(HUFS)
의성 의태어로 번역되는 영어의 오노마토피어(onomatopoeia)는
그리스어의 ‘이름(onomat)’에 ‘만들다(poiein)’가 결합된 형태로,
인구어에서는 주로 실제 세계의 소리를 따라 만든 낱말을 가리키는
것으로 쓰이고 있다. 의성 의태어는 대개의 경우 그 모국어 화자가
* Ö retim Üyesi, Türkoloji Anabilim Dalı, HUFS
432 중동연구 제25권 2호
들으면 그 의미하는 바를 짐작하게 하는 속성을 가지고 있다. 따라
서 언어 기호의 자의성이란 특질에 위배되는 것으로 볼 수도 있지
만, 실제의 소리를 모방해서 나타내도 언어에 따라 달라지므로 언
어 기호의 자의성에 어긋나는 것은 아닌 것이다.
인구어나 영어의 경우 오노마토피어가 의성어에만 집중되어 있
고, 또한 쓰이는 담화의 장면도 유아어에 국한되며, 이것의 사용이
품격이 떨어지는 것으로 보통 생각한다고 한다. 한편, 터키에서는
이제까지 나온 수많은 터키어 문법 관련 논저에 의성어에 관한 언
급은 간혹 등장하나 의태어에 대한 언급은 전혀 찾아볼 수 없다는
사실로 미루어 볼 때 자국어에 대한 깊은 성찰 없이 오노마토피어
를 대하는 인구어학자들의 태도를 그대로 수용한 것으로 보인다.
그러나 터키어에는 인구어에 비해 의성어와 의태어가 상당히 풍부
하고 또한 교착어라는 특성에 따라 각종 접사들과 결합하면서 터키
어 어휘의 상당한 부분을 차지한다.
의성어의태어의 정의를 내리는 작업은, 그 자체로서 독립된 논저
를 이루지는 않았더라도 이미 시도되었고, 어떤 의미로는 이미 공
인된 결과로 완결되었다고 할 수 있을 것이다. 그런데 아무리 일반
적으로 통용되는 정의라 할지라도 타당한 정의로 받아들이기 위해
서는 짚고 넘어가야 할 점들이 있다.
첫째는 자연의 소리와 말의 소리가 어떻게 구별되는가의 문제이
다. 이는 주지하는 바와 같이 ‘비분절음’과 ‘분절음’의 차이이다. 또
하나는 의성어와 의태어가 그 언어를 사용하는 사람들에 의해 ‘뜻
이 통해야’한다는 점이다. 여기서는 일단 소리나 모습을 나타낸 분
절음이 화자와 청자가 사용하는 언어의 음운 체계에 속해 있어야
한다는 점이 기본적인 전제가 된다. 즉, 물이 흐르는 소리이건 사람
이 걷는 모습이건 이를 나타내는 소리가 그 언어의 자모로 구성되
어 있어야 하며 그 언어의 문자 체계로 적을 수 있어야 하는 한편,
해당 언어를 사용하는 사람들 사이에서 두루 이해되어야 한다는 것
이다. 다시 말해서 특정 시기에 특정인에 의해 쓰이기 시작한 의성
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 433
어의태어가 사회성을 획득해야 한다는 의미이다. 마지막으로 의성
어의태어의 범위 문제이다. 단어의 일부가 의성이나 의태로 이루어
진 경우를 어떻게 처리할 것인가 하는 문제이다.
따라서 본고에서는 터키어에 의태어라는 범주를 새롭게 설정하
는 한편, 의성어와 의태어를 함께 논의해 볼 수 있는 기틀을 마련하
고자 오노마토피어에 대한 터키에서의 기존의 개념과 정의를 위에
서 지적한 문제점들을 논의하면서 터키어의 특성을 고려하여 재정
립해보았다.
주제어: 터키어, 오노마토피어, 의성어, 의태어, 분절음, 사회성, 자
의성
I. Giriş
Do adaki bütün canlı ve cansız varlıklar, ister kendi güçleriyle
olsun, ister ba ka dı
etkenlerle olsun birtakım hareketlerin,
gürültülerin kayna ıdır. Do anın bu hareketlili i ve canlılı ını
gözleyen insano lu, kendi duygusunu ve dü üncesini ifade etmek
üzere i itme, görme, tadalma, koklama ve dokunma duyularının
yardımıyla bu olguları adlandırmaya, bilinçli ya da bilinçsiz,
kendi
anadiline
söz
biçiminde
kazandırmaya
çalı mı tır.
Dolayısıyla hareketlerin ve gürültülerin söz biçimine getirili i
sonucu ortaya çıkan onomatopoeialerin her dilin sözvarlı ında u
ya da bu ekilde yer alması, mantıklı dü ünen bir insan için su
götürmez bir gerçek olsa gerek. Bir ba ka deyi le, hangi dili ele
alırsak alalım, do adaki sesleri ve hareketleri yansıtmaya, taklit
etmeye yönelen ö elere rastlarız. Bu ö eler, insanın ses
ba ırmaları yanı sıra kükreme, havlama gibi hayvan seslerini,
434 중동연구 제25권 2호
ses çıkaran her varlı ın seslerini i itme duyusunun yardımıyla
yansıttıkları gibi hareket eden her türlü varlı ın hareketlerini de
görme duyusunun yardımıyla vermeye yönelirler. Türkçedeki
bö ürmek,
gıdaklamak,
miyavlamak....
gibi
havlamak,
hayvan
seslerini
kükremek,
melemek,
gösteren
eylemlere
e ilirsek, bunların temelde belli seslerin taklidine dayandı ı,
sonradan dilin belli kalıplarına dökülerek eylemle ti ini görürüz.
Hohlamak, horlamak, inlemek, üflemek... gibi insan seslerini
gösteren eylemlerde de durum aynıdır. Sözvarlı ı içindeki öteki
ö elerden
birço u
betimlenmesinden
da
yine
ortaya
belli
bir
çıkmı tır;
sesin,
çatır
hareketin
çutur,
çatırtı,
gümbürdemek, gümbürtü, kımıl kımıl, parıl parıl, pırıl pırıl,
arıldamak,
ırıldamak, takır tukur, takırtı gibi ö eler bunların
yalnızca birkaç örne idir.
Onomatopoeia'lerle ilgili olarak yukarıda verdi imiz Türkçe
örneklerden kımıl kımıl, parıl parıl, pırıl pırıl gibilerini di er
örnekleriyle kıyaslayarak dikkatle incelersek, günümüzün mevcut
dünya literatüründeki onomatopoeia tanımlarının eksik oldu u
görülmektedir.
Ancak
tanımı
ne
olursa
olsun,
Türkçenin
sözvarlı ındaki onomatopoeia'lerin çoklu u ister dilci olsun, ister
olmasın, herkesin dikkatini çekmektedir. O kadar ki, Türkçenin
sözvarlı ındaki
onomatopoeia'lerin
onomatopoeia'leri
üzerinde
çoklu u,
yapılmı
di er
bilimsel
dillerin
çalı maların
istatisti ine ba vurmadan da bizim bildi imiz bazı yabancı
dillerle Türkçeyi
öyle kıyaslayınca, kolayca hemen anla ılır
düzeydedir.
Kavramların dile getirili i sırasında etkileyici ve güçlü anlatım
sa lamak üzere insano lu, gerek deyim aktarması ya da ad
aktarması
olsun,
gerekse
benzetme
olsun
söz
sanatı
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 435
sayılabilecek
türlü
anlam
olaylarına,
yöntemlere
ba vurur.
Türkler de kendi duygularını, dü üncelerini ifade ederken öteki
insanların yaptıkları gibi aynı yola ba vurmakla birlikte, birden
çok
sözcü ün
bir
arada
kullanıldı ı
çe itli
ikilemelere
ba vurdukları da görülür. Verilmek istenen kavramı daha güçlü
ve daha ayrıntılı aktarmaya yarayan bu ikilemeler Türkçede
fazlasıyla
bulunmaktadır.
Onomatopoeia'lerin
bazıları
tek
sözcüklü ya da üçlemeli biçimde olsa da büyük ço unlu u
ikilemeli
biçimde
kullanılır.1)
Dolayısıyla
Türkçenin
sözvarlı ındaki onomatopoeia'ler, sayıca çoklu uyla oldu u kadar
anlatım gücüyle de kendilerini hissettirmektedir. Türkçenin
onomatopoeia'lerinde görülen zenginli e ve onomatopoeia'lerin
anlatımı nasıl güçlü, ayrıntılı kıldı ına tanık olacak bir örne i
vermek
istiyoruz.
Türkçede
suyun
çıkardı ı
sesle
ilgili
onomatopoeia'lerin çoklu una baktı ımızda di er dillere nazaran
hemen göze çarpan zenginlik gösterir; suların
ırıltısı, küçük
pınar anlamına gelen çırçır ya da Anadolu a ızlarında çır çır
akması, genellikle suyun az ve sürekli aktı ını anlatan ırıl ırıl
akmak, suyun kaynayı ını anlatan fokur fokur, suyun çok yava
ve ince aktı ını anlatan cır cır akmak(DS -Konya), suyun bol
ve gürültülü aktı ını anlatan orul orul(DS-Bolu, *Düzce), or
or(DS-Kocaeli, *Kandıra) akmak, suyun topraktan çıkı ını
anlatan büngül büngül çıkmak(DS -Balıkesir).
Do adaki
bütün
varlıkların
seslerine
ve
hareketlerine
1) Bundan sonra “çat, küt, pır, ...” gibi tek sözcüklü onomatopoeia'lere tekli
veya tek biçimli, “çıldır çıldır, dan dan, ı ıl ı ıl, ...” gibi iki sözcüklü
onomatopoeia'lere da ikilemeli veya ikilemeli biçimli diyece iz. Ayrıca,
ikilemeli onomatopoeia'lerden “çıldır çıldır, dan dan, ı ıl ı ıl, ...” gibi aynı
sözcükten kurulanlarına tam tekrar, “patır kütür, dangıl dungul, vırt zırt,
...” gibi ayrı sözcükten kurulanlarına da kısmen tekrar diyece iz.
436 중동연구 제25권 2호
dayanılarak yapılan adlandırmalar sonucu ortaya çıkan onbinlerce
sözcü ü ve bunlarla ilgili dil olaylarını incelemeye geçmeden
önce dilcilikte bu konunun nasıl anla ıldı ına bakmak üzere bu
alanda kullanılan terimlere, tanımlara bir göz atmak istiyoruz.
Ⅱ. Mevcut Terimler ve Tanımları
1. Mevcut Terimler
Bu
alanda
ilk
terimimiz
ngilizce
onomatopoeia'dir.
Osmanlıcada bu terim savt-ı taklidî, taklidî kelimeler biçiminde
kullanılmı tır. Yunancada onomatopoein diye yer almı
olan bu
terim, Latinceye oradan da Batı dillerine geçmi tir. Yunanca
onoma ve poein kelimelerinden olu an bu birle ik kelimede
onoma “ad ya da kelime”, poein “ad verme ya da ad kurma” diye
çevrilebilir. Bunun dı ında ngilizcede bu alanla ilgili olarak echo
words, reduplicative words, imitative word ve sound symbolism
terimlerini bulmaktayız. Bu terimler, küçük ses de i meleriyle
öteki Batı dillerinde de kullanılmaktadır. Bunlara Fransızca
onomatopée
ile
Schallnachahmung
Almanca
Onomatopöie,
terimlerini
de
Lautmalerei
ekleyebiliriz.
ve
Rusçada
onomatope kar ılı ı podrajatelnie, zvukopodrajatelnie ya da
mimologie terimleri vardır. Eski Sovyetler Birli i'nde Türkçe
yazılmı
geldikçe
kitap ve makalelerde Rusça terimlerin yanında, yeri
konu,
te lidî
sözler
ve
öykünme
terimleriyle
anlatılmı tır.
Onomatope terimini Marouzeau, “Bir
eyin çıkardı ı sese
benzeyen, o sesi andıran seslerle yapılan kelime” diye tanımlar.
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 437
Onun
eseri
hazırlanmı
esas
alınarak
Türk
Dil
Kurumu
tarafından
olan Dilbilim Terimleri Sözlü ü'nde de aynı tanımı
bulmaktayız(Zülfikar 1980, 4).
Türkiyede
bu
konu
onomatope
terimi
dı ında
yansıma(Hatibo lu 1978, 133; Aksan 1979, 96, 99; Ediskun
1985, 322; Gencan 1979, 5-7, 238-239; Vardar 1988,
224-225),
yansılama(A akay
1953,
189-191,
268-271;
Banguo lu 1986, 155, 402), yansıtan kelime(Bayrav 1969, 59),
yankı kelime(Ba kan 1967, 64), yankılık(Tekin 1977, 44),
sesad(Deny 1941, 496), taklidî nida(Banguo lu 1940, 43), taklit
sesi(Banguo lu
1986,
404),
ses
taklidi(Ergin
1958,
84)
terimleriyle ele alınmaktadır. Bunların arasında yansıma terimi
daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, onomatopoeia'ler
muhtemelen ayrı bir konu olabilece ini dü ündü ümüz, ancak
biçim benzerli i yüzünden bir yerde birbiriyle örtü en ikileme
terimiyle de anılmaktadır2). Batılıların 'reduplicative' dedikleri
konu ile ilgili olarak Türkiye'de ikileme(Aksan 1987, 62-64)
dı ında
ikizleme(A akay
1953,
189-191,
268-271),
ikiz
kelimeler(Eren 1949, 283-286) ve tekrarlar(Tuna 1949, 3-4,
429-447; 1950, 39-81) terimleri kullanılmaktadır.
2. Tanımlar
Terimin tanımına gelince, dilbilgisi ve dilbilim terimlerini konu
alan sözlükler içinde tamamlanmı
ve oldukça iyi bir sözlük
2) Onomatopoeia'lerin ço u ikilemeli oldu u için hendiadyoin adını
verdi imiz ikilemenin kapsamı içine girer. Bu yüzden ikileme
üzerinde duran ara tırmacılar haklı olarak onomatopoeia kökenli
örnekleri de konuya dahil ederek incelemektedirler. Bir ba ka
deyi le, ikileme örneklerinin pek ço u onomatopoeia örnekleridir.
438 중동연구 제25권 2호
durumunda bulunan Lewandovski'nin sözlü ünde Onomatopöie
teriminin
tanımı,
bu
alanda
yazılmı
kitap
ve
makalelere
dayanılarak yapılmı , dolayısıyla konu ile ilgili bibliyografya da
maddeye eklenmi tir. Lewandovski, onomatopeleri Nachahmung
von Naturlauten “tabiat seslerinden taklit”, Wortbildung durch
Nachahmung der Naturlaute “tabiat seslerini taklit yoluyla
kelime
kurma”
olarak
iki
grup
altında
toplamı ,
“tabiat
seslerinden taklit” ile tabiat olayları sırasında çıkan sesleri
kastetmekte
ve
buna
hayvanların
çıkardı ı
sesleri
de
eklemektedir. wau-wau, mäh-mäh, kikeriki, Kuckkuck, quak-
quak vb. “Tabiat seslerinin taklit edilmesiyle kelime kurma” ise
böyle bir söze verilen adla ses arasında tabiî bir ili ki, benzerlik
sa lamak
yoluyla
kelime
yapma
anlatılmaktadır.
Bu,
ses
taklidinden(Lautnachahmung) ses sembolizmine(Lautsymbolik)
kadar derecelenir. Bunun için
u örnekler verilmi tir. gurren,
knurren, blöken, Biltz, Gruft vb. Ara tırmacı, açıklamalarına
unları da eklemektedir: “Dikkat edilecek olursa tabiattaki
gürültünün bütün sesleri, oldu u gibi de il ancak seçimi ve
de erlendirili i ki iden ki iye de i en, iste e ve anlayı a ba lı
soyutlanmı
sesler
kelime
biçimine
getirilmektedir.”
Türlü
dillerde sesleri az çok farklı, ama anlamları ve kaynakları aynı
olan u kelimeler buna örnek olarak verilmektedir. Alm. kikeriki,
Fr. coquerico, Alm. wau-wau, ng. bow wow, Fr. oua oua, Rus.
gav-gav vb(Zülfikar 1980, 4-5).
The Oxford English Dictionary ise Onomatopoeia'yı “1. a.
Gösterilen hareket ya da varlı ı ça rı tıran sesi taklit ederek
yapılmı
adlandırma ya da sözcük olu turma: bu yönteme
ba vurulan, herhangi bir dildeki sözcük yapımı kuralı.... b. Bu
süreçle yapılmı
sözcük; gösterilen hareket ya da varlı ın
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 439
çıkardı ı
ses
taklit
edilerek
yapılmı
sözcük.”
eklinde
açıklamaktadır3).
The Random House Dictionary of the English Language de “1.
Cuckoo(guguk ku unun ötü ü) ya da boom(bombanın patlarken
çıkardı ı ses) gibi göndergeyi ça rı tıran ya da göndergenin
çıkardı ı sesi taklit ederek yapılmı
ekilde yapılmı
sözcük olu turma. 2. Bu
sözcük.” diyerek hemen hemen aynı tanımı
vermektedir4).
Dictionnaire de Linguistique'nın tanımı ise öyledir; “Do anın
sesi taklit edilerek yapılmı
sözcüksel kategoriye onomatopée
denir: saatin çalı ırken çıkardı ı sesi anlatan tic-tac, horozun
ötü ünü taklit eden cocorico gibi sözcükler onomatopée'nin
kapsamındadır.”5)
Bloomfield(1935,
altında
136-157),
onomotopoeic
terimi
Onomatopoeic
ile
imitative
Form
ba lı ı
terimini
bir
saymaktadır. Ona göre bu tür biçimler, bir sese dayanır ya da
bir sesi veren nesnenin adıdır. Açıklamalarına “Bütün bunlar
ço u kez ikili biçimler olarak görülür” diye eklemekte ve echo
3) The Oxford English Dictionary (II.c., X.bölüm, 1989), Clarendon
yay., “Onomatopoeia : 1. a. The formation of a name or word by
an imitation of the sound associated with the thing or action
designated: this principle as a force in the formation of words in
a language... b. A word formed by this process; a word imitating
the sound of the thing or action which it signifies.”
4) The Random House Dictionary of the English Language (1990),
Random House yay., “onomatopoeia 1. the formation of a word,
as cuckoo or boom, by imitation of a sound made by or
associated with its referent. 2. a word so formed.”
5) Dubois, J.(1973), Dictionnaire de Linguistique, Librairie
Larousse, “On appelle onomatopée une unité lexicale crée par
imitation d'un bruit naturel: tic-tac , visant reproduire le son du
réveil; cocorico , imitant le chant du coq, sont des onomatopées.”
440 중동연구 제25권 2호
terimini kullanmamaktadır.
Sapir(1958, 61-71), onomatopoeia'lerin yapısı ile anlamı
arasındaki
ili kiyi
referential
symbolism
ile
expressive
symbolism açılarından ele almaktadır. Ara tırmacı göndergesel
( ng. referential) açıdan sözcük ile anlam arasında bir ilgi
kurulamayaca ını belirtmekte, belirli bir dü üncenin ya da
nesnenin
belirli
seslerle
bunların
keyfi
oldu unu
anlatılmasının
mantıki
olmadı ını,
Anlatımsal( ng.
söylemektedir.
expressive) açıdan sözcüklerin ele alınmasında ise, biçimlerle
anlamlar arasında sözcükleri olu turan sesler bakımından bir
ili kinin
varlı ı
söz
konusu
edilmektedir.
Ayrıca,
“Onomatopoeia'ler için her zaman yürürlükte olan anlatımsal
özelliktir.” demektedir.
Hockett(1958,
263-300),
Onomatopoeia
konuyu
and
Synesthesia ba lı ı altında i lerken bazı sözcüklerin gerçekten
göndergenin çıkardı ı sese yakın seslerden ortaya çıktı ını,
örne in kedinin miyavlarken, köpe in ise havlarken çıkardıkları
sesleri
anlatan
oldu unu,
bunlara
sözcüklerin
kar ın
birer
insan,
onomatopoeia'li
güne
ve
sözcük
sandalye
gibi
sözcüklerin, fiziki biçimleri ile sesleri arasında herhangi bir ba
bulunmadı ı
için
onomatopoeia
olmadı ını
söyler.
Ayrıca
psikologlar arasında i itme duyusundan ba ka duyularla elde
edilen
sözcükleri
kastetmek
için
synesthesia
teriminin
kullanıldı ını da aktarmaktadır.
Batılı dilcilerin bu konuda birkaç terim kullanmaları ve sadece
sesyansımalara
de inmelerinin
nedeni,
onomatopoiea'lerin
tanımında
varamamalarından
onların
onomatopoeia
dillerinde
birli e
bulunmamasından ileri gelmektedir.
örneklerinin
kanımızca
yeteri
ve
kadar
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 441
Bu konu ile ilgili olarak hem üzerinde durulması gerekti ine
inandı ımız bazı sorunlarını açı a çıkarabilmak Türk dilcilerin bu
konuya nasıl baktıklarını ve anlayı larının ne oldu unu ö renmek
üzere Türkiye'de bu alanda kullanılan terimlere, tanımlara bir
göz atmak istiyoruz.
Daha önce kısaca de indi imiz gibi, Türkiye'de bu konu ile
ilgili olarak pek çok terim kullanılmaktadır. Ancak hemen hemen
aynı tanım verildi i için en yaygın olan onomatopoeia üzerinde
yapılmı tanımların birkaçıyla yetinece iz.
Aksan(1979, 96-99), dilin do u uyla ilgili olarak konuyu
öyle tanımlamı tır; “Hangi dili ele alırsak alalım, do adaki
sesleri yansıtmaya, taklit etmeye yönelen ö elere rastlarız. Bu
ö eler insan ve ses ba ırmalarıyla kükreme, havlama gibi
hayvan seslerini yansıttıkları gibi, ses çıkaran her türlü varlı ın
seslerini vermeye de yönelirler. Türkçemizdeki miyavlamak,
havlamak, bö ürtmek, kükremek, gıdıklamak6), melemek... gibi
hayvan seslerini gösteren eylemlere e ilirsek bunların temelde
belli seslerin taklidine dayandı ı, sonradan dilin belli kalıplarına
dökülerek eylemle ti ini görürüz. Üflemek, hohlamak, horlamak,
inlemek gibi, insan seslerini gösteren eylemlerde de durum
aynıdır. Sözvarlı ı içindeki öteki ö elerden birço u da yine bir
belli sesin betimlenmesinden ortaya çıkmı tır: takır tukur,
takırtı, çatırtı, ırıldamak, arıldamak, gümbürdemek, gümbürtü,
çatır çutur (farklarına dikkat ediniz) ö eleri bunların yalnızca
birkaç örne idir. (....)konunun bütün dillerde görülen ortak bir
6) Kendisiyle yaptı ımız görü mesi sırasında, bunun bir basım
hatasından kaynaklandı ını, devam eden cümlede yer alan
“hayvan seslerini gösteren eylemler” ifadesinden de bunun kolay
anla ılaca ını, dolayısıyla gıdaklamak
eklinde düzetilmesi
gerekti ini belirtmi tir.
442 중동연구 제25권 2호
e ilimin, özelli in belirtisi oldu u ortaya çıkar. Buna yansıma7)
(Fr. onomatopée, ng. onomatopoeia, Alm. Onomatopöie) adını
veriyoruz. (...), dilin do u unu bu tür sözcüklere dayatırken
bunların her dilde sözvarlı ının ancak küçük bir bölümünü
olu turdu unu
göz
önünde
bulundurmamı lardır.
Örne in
Türkçede bu türden ö elerin sayısı, olsa olsa birkaç yüz
kadardır.
Dildeki
öteki
ö elerin
varlı ı
bu
durumda
nasıl
açıklanabilir?”
Ediskun(1985, 322), ünlemleri anlatırken ünlemlerin üçe
ayrıldı ını, yansımalar'ın bunlardan biri oldu unu söylemi ve u
tanımda bulunmu tur; “yansımalar, canlı varlıkların seslerini,
cansız varlıkların gürültülerini taklit eden ünlemlerdir: Paldır
küldür!,
angır ungur!, Hav hav!, Kukuriku!, Cart!, Corp!, Fı
fı !, Takır tukur!, Fiskos!,
ıkır ıkır!... vb.”
Gencan(1979, 238-239), “anlatımı canlandıran araçlardan biri
de öykünme” oldu una i aret ederek bu konuya de inmi tir:
“Sesleri öykünmenin de anlatıma ne denli canlılıklar kattı ını her
günkü kullanı ımız göstermektedir. Buna YANSIMA diyoruz.
Kökenleri uzak diller de bile birbirine yakın ses öykünü lerinin
bulunu unu
gören
bilginler,
konu ma
dilinin
yansımalardan
do du unu ileri sürmü lerdir. Bir iki örnek: Köpek sesi:
Türkçede hav hav,
Arapçada avave,
Fransızcada av av...
Her dilde yansımalardan do mu
sözcükler çoktur. Türkçede
bu sözcükler hem daha çok, hem de seslerin kendilerine daha
yakındır:
Gür, pat, tak, küt, ak, ır, cıv, fız, vız, hır, hor, ıp, garç...
7) Bundan sonra onomatopoeia yerine yansıma terimini ye leriz.
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 443
Bu sayısız yansımalar böyle kök olarak da kullanılır:
Çat dedi kapı açıldı. Tıpı tıpı yürüyenler var. Tık tık kapı
vuruluyor...
kiz ve ikili yansımalar da sık kullanılır:
Pat küt, hırgür, fiskos, cır cır, vız vız, mı ıl mı ıl, horul
horul...
Yansıma benzeri anlamsız sözcükler niteleme görevinde de
kullanılır: ... partizan sarkık, lapa, afur tufur suratı...
Karı kıvrak, Pa a Hazretleri
allak mallak;
Biri hakkıyle edepsiz, biri artınca salak.
... kırılmı
oyunca ı önünde mız mız ya
döken sinirli bir
çocuk gibi uzun bir a lama tutturdu. Ço u abur cubur olan fazla
gıda
mideyi,
em'ayı
yansımalardan türemi
gıdasızlıktan
ziyade
bozuyor."
Ayrıca
sözcüklerin örneklerini de vermi tir:
-ti ekiyle türemi adlar
I. Gürültü, inilti,
ırıltı, fısıltı, vızıltı, horultu, hırıltı...
II. Patırtı, takırtı, kütürtü, akırtı, çatırtı, bö ürtü...
-dek ekiyle türemi sözcükler
Fıkırdak, fırıldak, çakıldak, kıkırdak, bıngıldak...
-edek'le türemi ler
Güppedek, küttedek, appadak...
Cümbadak, gümbedek, arpadak...
Yansımalardan -le, -de, -kir ekleriyle eylemler türedi ini,
bu eylemlerden de eklerle adlar, sıfatlar, belirteçler türedi ini
söylemi tir. Dilci, çalı masının bir ba ka yerinde(1979, 5-7) de
ses dilinin do u unu yansımalarla açıklayan Antoine Meillet,
Wilhelm Humboldt ve Max Muller gibi bilginlerin görü lerine
kısaca yer verdikten sonra Türkçede yansımaların çok kabarık
oldu unu söylemi tir.
444 중동연구 제25권 2호
Açıklamalı
Dilbilim
Terimleri
Sözlü ü(1988)
yansımanın
tanımını aynen öyle dile getirmi tir: “Dı gerçeklik düzleminde
var olan ses ya da gürültüleri, i itimsel izlenimi yansıtacak
biçimde aktaran, adlandırılan gerçe i ses öykünmesi yoluyla
belirten dilsel ö e(örn. pat,
ak, tık tık, vb.). Yansımalar her
zaman yakla ık bir öykünmenin ürünüdürler, bundan ötürü de
belli
oranda
saymacalık
içerirler.
Göstergenin
nedensizli i,
buyrultusallı ı, dillerin kökenini yansıma sözcüklerde arayan
görü e
kar ı
çıkar.
P.
Guiraud'nun
da
gösterdi i
gibi,
yansımaların seçiminde bile nedensizlik, buyrultusallık görüldü ü
gibi bu türlü birimler dile girdikten sonra belli oranda evrim bile
geçirirler.”
Ⅲ. Yansımalarla ilgili Bazı Sorunlar
Terim
ve
terimin
tanımıyla
ilgili
olarak
dü ündü ümüz
sorunlara de inmeden önce yansımanın sorunlarını açık
ekilde
sergilemek açısından söz konusu alanda sorunların bulundu unu
dü ünmemize yol açan, yukarıda uzun uzadıya de indi imiz
mevcut terimlerle tanımlarını özetleyerek bunları bir kez daha
gözden geçirmek gere ini duyuyoruz.
lk olarak bu alanda e zamanlı olarak da birkaç terimin,
özellikle
Türkçe
yansımaların
kimi
nitelikleri
açısından,
doyurucu tanıma gidilmeksizin kullanıldı ına, dolayısıyla ve bu
alandaki incelemeler ve ara tırmaların, gerek terim karma ıklı ı,
gerekse
tanım
eksikli i
içinde
yapıldı ına
dikkat
çekmek
istiyoruz.
Aslında terimin gerçek anlamda bir terim olabilmesi için genel
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 445
dilde geçerli olan çokanlamlılık( ng. polysemy, Fr. polysémie,
Alm. Polysemie)'tan ya da bu alanda görülen karga alıktan
kaçınması gerekecekti. Bir ba ka deyi le terimler özel bir bilgi
ya da uzmanlık alanında uzmanlar arasındaki etkin bir bildiri imi
sa layan, temel ö elerdir. Bu nedenle terimlerde ilk aranan
nitelik, tekanlamlılık( ng. monosemic, Fr. monosémie, Alm.
monosemisch)'tır. Terim karga ası ve tanım eksikli i içinde de
olsa bu alanda pek çok incelemeler, ara tırmaların yapıldı ına
göre bunun bir açıklaması vardır, sanıyoruz:
⑴ Türkiye'de söz konusu alanla ilgili olarak kullanılan
terimlerin, ister dilci olsun, ister olmasın, herkesçe kolay
anla ılır ekilde adlandırılmı olması, bu yüzden sözvarlı ın di er
ö eleriyle karı tırılır bir yanın bulunmadı ı sanılarak herkesçe
benimsenmi
olması,
bir
ba ka
deyi le,
yansıma
deyince,
hakkındaki bilgimiz ne kadar eksik ve bulanık olsa dahi,
hepimizin kafasında, belli bir kategorideki örneklerin hemen ve
kolay canlanması,
⑵
Tanımı
ne
olursa
olsun
terimin
kastetti i
kategori
dahilindeki örneklerin, gerek sayıca zengin olması8), gerekse
gösterge(Fr. signe, ng. sign, Alm. Zeichen) 'nin
nedensizli i(Fr. arbitraire, ng. arbitrariness, Alm. Arbitrarität)
ilkesini
açıklarken,
yansımalar( ng.
onomatopoeia,
Fr.
onomatopée, Alm. Onomatopöie) ile ünlemler( ng. ve Fr.
interjection, Alm. Interjektion) 'i örnek göstererek ilk bakı ta bu
ilkeye kar ı çıkılabilece ini ancak incelendi inde kendilerin,
ilkeye açık kanıt durumunda olduklarını söylemi tir. Ayrıca
yansımalarla ilgili olarak da "hiç bir zaman bir dil dizgesinin
örgensel ö eleri olmadı ını, sayısı da sanıldı ından çok az
oldu unu söylemi tir: bkz. Vardar, B.(1985), Ferdinand de
Saussure Genel Dilbilim Dersleri, Birey ve Toplum yay., Ankara,
ss. 74-75; Saussure, F. de(1915), Course in General
Linguistics , çev. Baskin, W.(1966), McGraw-Hill Paperbacks,
8) Saussure,
446 중동연구 제25권 2호
hemen ve kolay farkedilmesi.
Türkiye'de yapılmı
yansımalarla ilgili çalı maların büyük bir
bölümü, konuya dolaylı olarak de inen türde olsa da mevcut
çalı malarda pek çok yansıma örneklerine tanık oldu umuza göre
Türkçede yansımaların çoklu u, inkâr edilmez bir gerçektir,
kanısındayız.
Ayrıca
Aksan(1987,
42-43),
uzun
yıllardır
Türkçenin
sözvarlı ı ve anlambilimi üzerinde yo unla tırdı ı çalı malarına
dayanarak saptadı ı Türkçenin sözvarlı ının anlam açısından
özelliklerini sıralarken
öyle demi tir: “1. Türkçe, do adaki
varlıkların adlandırılmasında, insana özgü duyguların, insanlar
arasındaki
ili kilerin
anlatımında,
ya am
boyu
kar ıla ılan
durumların dile getirilmesinde genellikle somut bir anlatım
yolundan gider. (...) Biz Türkçeyi bu niteli iyle bir somut
anlatım dili sayıyoruz. 2. Türkçe, anlatım, adlandırma sırasında
yine aynı e ilimlerle benzetmelere sık sık ba vurur... 3. Türkçe,
aynı zamanda bir “ayrıntılı anlatım dili” dir... 4. Türkçede
kavramların dile getirili i sırasında güçlü bir anlatım sa lamak
üzere
birden
ikileme'lere,
çok
(...)
sözcü ün
bir
ba vuruldu u
arada
kullanıldı ı
görülür...”
çe itli
Bilginin
bu
saptamalarına bakacak olursak, Türkçede yansımaların, hem
nitelik, hem de nicelik açısından bir zenginlik gösterece i
dü ünülebilir, bu arada konuyla ili kin incelemelerin ortaya
koyaca ı neticeler de, bilginin saptamalarının bir ba ka tanı ı
durumunda olur, kanısındayız.
En azından,
imdilik bundan
u sonuca varabiliriz: Türkçede
yansımalar sanıldı ından ya da Saussure ba ta olmak üzere bazı
dilcilerin ileri sürdü ü gibi az de il, aksine çok olabilir.
New York City, ss. 69-70
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 447
kinci olarak bu alanda kullanılan terimlerin, herkes tarafından
kolay anla ılır
ekilde adlandırılmı
olmasından kaynaklandı ını
dü ündü ümüz, eksik ve yüzeysel tanımlamaya kısaca de inmek
istiyoruz:
lk önce, mevcut tanımlama hakkında bilgi edinmek üzere
yukarıda adlarını andı ımız dilcilerin görü lerine bir kez daha
göz atalım.
Aksan(1979, 96-99), “do adaki sesleri yansıtmaya, taklit
etmeye
yönelen
ö elere
yansıma
(Fr.
onomatopée,
ng.
onomatopoeia, Alm. Onomatopöie) adını veriyoruz.” demi tir.
Gencan(1979, 238-239), “anlatımı canlandıran araçlardan
birinin de öykünme” oldu una i aret ederek “Sesleri öykünmenin
de anlatıma ne denli canlılıklar kattı ını her günkü kullanı ımız
göstermektedir.
Buna
YANSIMA
diyoruz.”
dedikten
sonra
yansımalardan birkaç örne ini vermi tir.
Ediskun(1985, 322), “yansımalar, canlı varlıkların seslerini,
cansız varlıkların gürültülerini taklit eden ünlemlerdir.” diyerek
yansımaların birer ünlem oldu unu söylemi tir.
Vardar(1988, 224-225), “dı
gerçeklik düzleminde var olan
ses ya da gürültüleri, i itimsel izlenimi yansıtacak biçimde
aktaran, adlandırılan gerçe i ses öykünmesi yoluyla belirten
dilsel ö e.” demi tir.
Bunlara
baktı ımızda
Türk
dilcilerinin
konuya
ili kin
tanımlamalarında ortak olarak “do adaki canlı cansız bütün
varlıkların sesini taklit etmek, öykünmek, yansıtmak ya da
sesine benzetilmek” ifadesinin geçti i görülür.
Konuya nasıl baktı ımıza ve bizim tanımlamamıza gelmeden
önce ⑴'de geçen “taklit etmek, benzetmek, öykünmek ve
yansıtmak” ifadelerinin ne anlama geldiklerine bir bakalım.
448 중동연구 제25권 2호
Türk Dil Kurumu'nun geni letilmi 7. baskı Türkçe Sözlü ü'ne
bakacak olursak, söz konusu sözcüklerin tanımı
u
ekilde yer
almaktadır.
taklit a. Ar. (.-) 1. Belli bir örne e benzemeye ya da
benzetmeye çalı ma, öykünme: Tablonun taklidi. 2. Birinin
davranı larını,
konu masını
yineleyerek
e lenme:
“Hele
taklitleri? -Kadın taklidi, Arap taklidi hepsini birbirinden güzel
yapıyordu.” -Y.Z. Ortaç. 3. s. ve a. Benzetilerek yapılmı
( ey): Taklit para. Taklit tablo. “Ta lıkta, kar ılıklı kanepe
taklidi iki yüksek ot sediri.” -Ç. Altan. § ~ etmek 1) bir eyin
kalpını, yalancısını yapmak, benzetmek; 2) bir kimseye ya da bir
eye benzemeye çalı mak, öykünmek. ~ini yapmak 1) bir
ey
ya da kimsenin benzerini yapmak; 2) öykünmek.
benzetmek (-i, -e) 1. Benzer duruma getirmek:
birbirine benzetmek. 2. Bir
eyde ba ka
ki
eyi
eye benzeyen yönler
bulmak: Birini iyi bir adama benzetmek. 3. mec. Kötü bir
duruma getirmek, bozmak: Çocuk, oyunca ını benzetti. 4. mec.
Dövmek: Ali'yi kavgada iyice benzetmi ler. § ~ gibi olmasın
kötü bir sona u ramı
ona
benzetilen
birinden ya da bir
kimse
ya
da
ey
için
eyden söz ederken,
kötü
bir
duygu
beslenilmedi ini anlatır.
öykünmek (-e) TS Birinin yaptı ı gibi yapmak, birine ya da
bir
eye benzemeye çalı mak, 。taklit etmek: “Ve sonunda en
uygun
anlatım
yolunu,
arkada larımın
anlatım
biçimine
öykünerek buldum.” -E. Öz.
yansıtmak (-i) 1. I ık, ses, görüntü vb.'yi geri göndermek,
yansımasını sa lamak, 。aksettirmek: Ayna ı ı ı yansıtır. Kubbe
sesi yansıtır. 2. mec. letmek, duyurmak.
Sözlükteki
bu
açıklamaları
göz
önünde
bulundurarak
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 449
yansımaların
mevcut
tanımlarına
tekrar
baktı ımızda,
ses
taklidi( ng. vocal mimicry)'nin de yansımaların kategorisine
dahil edilebilece i izlenimini vermektedir. Ses taklidi, her ne
kadar, bir insan tarafından yapılsa da bunun bir yansıma
olmadı ı
ortadadır,
sanıyoruz.
Ancak,
yansımaların
mevcut
tanımları bunun gibi yanlı yorumlara kar ı yeterince açık ve net
de ildir. Dolayısıyla yansımalara yeni tanımlama getirirken bu
hususa da dikkat etmek zorundayız. Bununla birlikte yeni bir
tanıma eklenmesi gereken ba ka bir nokta da toplumsallıktır.
Örne in bir Türk yazarı bir köpe in havlamasını Türkçede
yerle mi olan hav hav yerine Korecede oldu u gibi ① m ŋ m ŋ
yansımasıyla anlatmaya kalkı ırsa ya da romanının bir yerinde
“*Kom umun
köpe i
②
ham
ham
diyerek
bana
saldırdı.”
tümcesini kurarsa, yansımaların mevcut tanımına göre her ikisi
de birer yansıma olarak de erlendirilebilmektedir. Halbuki bizim
dü ündü ümüz tanıma göre,
① m ŋ m ŋ: Türkçe fonetik sisteminde yer olmayan sesleri
içerdi i için,
② ham ham: romanı okuyan her okur tarafından anla ılabilir
nitelikte olmasına ra men, Türkçe konu urlarınca tasvip
edilmeyece i, yazarın ki isel bir kullanımı oldu u için
yansıma sayılmayacaktır.
⑵'ye gelince durum biraz karı ıktır. Konuyla ilgili olarak
Türkçeden birkaç örnek vermek istiyoruz:
① mırıl mırıl (mırıldanmak);
akır
akır (ya mak); çın çın,
çıngır çıngır (ötmek); gıcır gıcır (etmek); gıldır gıldır
(çalı mak)....
② zıp zıp, hop hop (hoplamak, zıplamak); badi badi, sallana
sallana, seke seke, (yürümek); pırıl pırıl, parıl parıl (ı ık
450 중동연구 제25권 2호
saçmak),
harıl
harıl
(çalı mak),
kımıl
kımıl
(kımıldamak)....
Dilbilgisi
örnekler
kitaplarına baktı ımızda ①
belirteç( ng.
adverb,
Fr.
ve ②'de yer
adverbe,
Alm.
alan
Adverb;
Umstandswort) ba lı ı altında incelenmektedirler:
Gencan(1979, 421-422), durum belirteçleri ve kullanılı ları
adı altında u örnekleri vermi tir; “Yansımalar ve yansımalardan
-ir, -il... gibi türlü eklerle geli mi
tabanlar da yinelenerek,
ikile erek, ikizle erek eylemi niteleyen belirteç olur: ...kutuyu
açarken yüre i küt küt çarpıyormu . Çatır çatır kırdı. Harıl harıl
okuyor. Horul horul uyudunuz. Püfür püfür eser... Çat pat
konu ur. Paldır küldür yuvarlandı...” Ayrıca “Yansımalardan
türemi
eylemlerin kökleri de yinelenir.” dedikten sonra “.....
kalkmak
için
homur
homur
homurdanıyordu.”
örne ini
de
vermi tir.
Ediskun(1985, 279), ise onomatopelerin ya da onomatopeye
benzer
kelimelerin
yinelenmesiyle
öbekleri oldu una de inerek
olu turulan
durum
zarfı
u örnekleri vermi tir; Hor hor ya
da horul horul (uyumak), puf puf (puflamak), zonk zonk
(zonklamak), bel bel (bakmak), küt küt (vurmak), cart cart
(yırtmak),
ır
ır ya da
ırıl
ırıl (akmak), pat küt (vurmak),
püfür püfür (esmek), fıkır fıkır (fıkırdamak), efil efil (esmek),
paldır küldür (yuvarlanmak), didik didik (didiklemek), süzüm
süzüm (süzülmek)... vb.
①'de yer almı
örneklerin, biraz karı ık diyebilece imiz
mevcut durumda olsa dahi, birer yansıma oldu una hiç kimsenin
itirazı olmaz, ancak ②'deki örneklerin de birer yansıma oldu unu
söylersek, Türk dilcilerinden buna kar ı çıkanları çok olacaktır
ve buna kar ı çıkmak zorundadırlar, kanısındayız. Çünkü ②'deki
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 451
örnekler, konuyla ilgili olarak verdikleri yansıma tanımlamasına
uymamaktadır. Tanımlamalarına göre bir yansımanın, do adaki
canlı cansız bütün varlıkların çıkardıkları sesi ya da gürültüyü
taklit ediyor olması gerekiyordu. ②'deki örneklere baktı ımızda
taklit edilecek ses ya da gürültü söz konusu de ildir. Hoplayıp
zıplarken ya da yürürken veyahut çalı ırken açık de ilse de bir
ses çıkabilir diyenler olabilir, ancak herhangi bir nesne parıl
parıl ya da pırıl pırıl ı ık saçarken bir ses çıkarmak söz konusu
olamaz. “Bir kımıl ya da pek çok kımıl yapra ın üzerinde kımıl
kımıl kımıldıyordu.” derken çıkardıkları ses de il, kımıldanı ları
anlatılıyor olsa gerek. Burada hemen belirtmemiz gereken i in
ilginç yanı da udur; verdikleri tanımlamaya göre kar ı çıkmalar
beklenirken bu tür örnekleri çalı malarına dahil etmeleridir.
Bunun
nedenini
kabaca
öyle
açıklayabiliriz.
Daha
önce
söyledi imiz gibi, bu alanda kullanılan terimin dilci olsun olmasın
herkesçe
anla ılır
ekilde
adlandırılmı
olmasından
dolayı
konunun bilindi inin sanılması ve yine aynı nedenle konunun
üzerine
gereken
ilginin
çalı malarında açık
gösterilmemesi.
Bununla
birlikte
ekilde belirtilmedi i halde, Batılı dilcilerin
çalı malarının etkisi altında kalınması.
Çok çok eskiden beri insanın, hem Do uda hem de Batıda dil
adını
verdi imiz
oldu unu
kurum
biliyoruz.
üzerine
Ancak
dü ünmü ,
günümüzde
zihin
gerçek
yorumu
u
ki
dil
çalı malarıyla ilgili kuramların ço u Batılılar tarafından ortaya
atılıp geli tirilmi tir. Dil çalı malarına ili kin terimlerin ço u da
bu nedenle Batı kökenlidir. Ortaya atılan kuram pratikte,
uygulamaya geçilmedikçe ömrü kısa olur, kanısındayız. Burada
uygulamacının önemi ortaya çıkar. Ancak uygulamacıların bazen
görevlerini iyi yapmadıkları görülür. Bizim konumuzla ilgili
452 중동연구 제25권 2호
olarak da biz uygulamacı olarak görevlerimizi iyi yapmadı ımız
anla ılmaktadır. Bunu biraz daha açmak gerekirse, Saussure
“Yansımalar hiçbir zaman bir dil dizgesinin örgensel ö eleri
de ildir. Kaldı ki bunların sayısı da sanıldı ından çok daha
azdır.” derken yansımaların az oldu u öteden beri bilinen
Fransızca ya da di er Batı dillerinden yola çıkarak bunu
saptamı tır. Kuramını açıklarken ba vurdu u örneklerin hemen
hemen hepsi Batı dillerdendir.
unu da söylememiz gerekir ki
kuramı açısından yansımaların çoklu u ya da azlı ı o kadar da
önemli de ildir. Yine de Saussure bu konuda haklıdır. Çünkü
yansımaların kendi dilinde ne önemli yeri vardır ne de bunlar
sayıca çoktur. Bununla birlikte Batı kaynaklarda gördü ümüz
onomatopoeia tanımı da Batı diller açısından do rudur. Fakat
Türkçede Batı dillerin aksine yansımaların önemi ve sayısı
fazladır. Durum bunu gösterirken Batılı dilcilerin kendi dillerini
dikkate
alarak
yaptıkları
onomatopoeia
tanımı
dı ına
çıkamamaktadırlar. Örne in Zülfikar, Türkçeyi dikkate alarak
hem “yansımalara ili kin Saussure'ün görü üne bir ekleme
yapılması gerekti ini” söylemi
hem de “insanların yalnızca
i itme duyusu ile de il, öteki duyu organlarının da yardımıyla
yarattı ı ya da sinirsel tepkilerinin sonucu belirli bir tabiî
SESTEN yararlanarak adlandırdıkları biçimler de oldu undan
malzemenin, genel ve kapsamlı bir ad altında verilmesi gere i
ortaya çıkmı tır. Konu bu sebeplerle sesyansımalı terimi altında
i lenerek Batı dilleriyle bir paralellik sa lanmı tır” dedikten
sonra
tanımına
uymayan
bu
tür
örneklere
de
yer
vermi tir(Zülfikar 1980, 10, 22-24).
Burada konumuza açıklık getirmek açısından mevcut tanıma
uyan ①'deki örnek türü ile uymayan ②'deki örnek türü üzerine
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 453
bir kez daha durmamız gerekir.
Konuya gerek do rudan, gerekse dolaylı olarak de inen
Türkiye'deki
örneklerin
çalı maların
üzerinde
tümünün,
durdu u
haklı
görülmektedir.
olarak
①'deki
Ancak
②'deki
örneklere gelince, bazılarında tanımına uygun olarak bu tür
örneklere hiç yer verilmezken bazılarında ise yer verilmektedir.
Türkiye'de yansımaların mevcut tanımına uymayan örneklerin
de yansımalarla ilgili çalı malara dahil edilmesinin bir açıklaması
var mı? sorusu hemen akla gelir. Çünkü gerek do rudan,
gerekse dolaylı olarak konuya de inen çalı maların hemen
hemen tümünde bu durumla kar ı kar ıyayız. Bir iki dilcinin hata
yapabilece i dü ünülebilir, ancak pek çok dilcinin böylesine
büyük hatayı birden yapabilece ine bir ihtimal veremeyiz.
Dolayısıyla mutlaka bir açıklama yapmak zorundayız. Kanımızca
iki olasılıklı açıklama dü ünülebilir: Bunun ilk akla gelen
açıklaması, büyük bir ihtimalle yansımalar dedi imiz olgunun
kendisinde bulunabilir, sanıyoruz. Bir ba ka deyi le, tanınmı
Fransız dilbilimci Guiraud'nun da haklı olarak söyledi i gibi
yansımalar her zaman bir anla maya dayanır ve nedensizle meye
yönelirler. Ayrıca dilin di er ö eleri gibi dile girdikten sonra
belli oranda evrim geçirirler. Bu yüzden kimi durumlarda bir
ö enin yansıma olup olmadı ına karar vermek geçekten zordur.
Bunun
ikinci
olasılıklı
açıklaması
da
Türk
dilcilerinin
kendisindedir. Yansıma dedi imiz ö enin, hem üstlendi i görev
bakımından hem de sayıca Türkçede sanıldı ından ve ileri
sürüldü ünden daha fazla oldu u bilindi i halde onomatopeia
tanımıyla
ilgili
olarak
Batılı
dilcilerin
koydu u
a ılamamasından kaynaklanıyor olabilir, kanısındayız.
sınırın
454 중동연구 제25권 2호
Ⅳ. Öneri ve Sonuç
Türkçede görülen karı ık duruma bir açıklık getirmek üzere
hemen burada kısaca durum de erlendirmesi yapmak zorundayız.
Türkiye'de
Batı
gelene ine
uyularak
sadece
①'in
tanımı
verilmi , ancak bazı çalı malarda ② de dahil edilmi tir. Bu
durum de erlendirmesi
unu açık
ekilde göstermektedir: Batı
gelene inin tanımına uymayan ② Türkiye‘de ① ile aynı kategori
içinde dü ünülerek incelenmi tir. Tanıma uymadı ı halde ① ve
②'nin, Türkiye’de aynı kategori içinde dü ünülmesine yol açan
acaba nedir?
lk olarak her iki ö enin, dile getirilme sürecinde gösterdikleri
paralellik akla gelir. ①'in mevcut tanımında kullandı ımız “taklit
etmek, öykünmek, benzetmek ve yansıtmak, örneksemek” gibi
ifadelerden birini ② için de aynen kullanabiliriz, kanısındayız. ①
'in tanımı,
imdilik “do adaki canlı cansız bütün varlıkların
do rudan veya dolaylı olarak, bir ba ka deyi le, kendi iç
özellikleri ve kendi enerjileri aracılı ıyla ya da kendisi dı ında
bir ba ka etkene ba lı olarak, çıkarttıkları seslere örneksenerek
dile getirilmi
aynı
olan ö e”
eklinde verilebilirse, ②'nin tanımı da
ekilde “do adaki canlı cansız bütün varlıkların do rudan
veya dolaylı olarak, bir ba ka deyi le, kendi iç özellikleri ve
kendi enerjileri aracılı ıyla ya da kendisi dı ında bir ba ka
etkene ba lı olarak, sergiledikleri hareket, devinim ve durumlara
örneksenerek dile getirilmi
olan ö e” olarak verilebilir. kinci
olarak da iki ö enin fonetik, morfolojik, sentaktik ve semantik
açılardan hemen hemen aynı yapıya sahip oldu u, üstelik aynı
görevi üstlendi i dikkate alınacak olursa, tanımı eksik olsa da
ikisinin bir kategori içinde alınıp incelenmesinde bir sakınca
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 455
yoktur, sanıyoruz. Bu arada, yansımaların ço unun ikilemeli
biçim aldı ı bir gerçektir. Dolayısıyla hendiadyoin adı verilen
ikileme olgusu incelenirken örnek olarak yansımaların da konuya
dahil edilmesi dü ünülebilir. Ancak tekli biçim alanlar da az
de ildir.
Üstelik
yansımalara
özgü
bazı
biçimbirim( ng.
morpheme, Fr. morphème, Alm. Morphem)'ler (örne in, 'köklere
gelerek genelde ikilemeli yansıma yapan biçimbirim' adını
verdi imiz {-( )l}, {-( )r}, ...vb.) de söz konusudur. Ayrıca,
bazı
ses
yasalarının
ortaya
konması
ve
kökenbilim( ng.
etymology, Fr. étymologie, Alm. Etymologie) çalı malarına
sa lanacak katkısı göz önünde bulundurulursa, tek ba ına ayrı bir
inceleme konusu olmalıdır, kanısındayız.
Tek ba ına ba ımsız bir inceleme konusu olabilmesi için
açıklı a kavu turulması gereken temel soruna artık de inmek
istiyoruz.
Yansımaların tanımlanmasında mutlaka yer alması gerekti ine
inandı ımız hususlar unlardır:
⑴ Yansımalar, do adaki varlıkların do rudan veya dolaylı
olarak(kendi iç özellikleri ve kendi enerjileri aracılı ıyla ya da
kendisi dı ında bir ba ka etkene ba lı olarak) çıkarttıkları
seslere
ve
sergiledikleri
hareket,
devinim
ve
durumlara
örneksenerek dile getirilmi olan ö elerdir.
⑵ Dile getirilirken söz konusu dilin ikili dizili ( ng. double
articulation) düzenine uyulmalıdır.
⑶ Toplumsallık kazandırılmalıdır. Bir ba ka deyi le gösterenle
gösterilen
arasındaki
ba ,
saymaca
ya
da
uzla ımsal(Fr.
conventionnel, ng. conventional, Alm. konventional) olmalıdır.
⑷ Ara tırmanın konusu veya amacına göre, “en az bir tane
yansıma kökenli biçimbirim'in bulundu u sözcükler” tanımı ⑴, ⑵
456 중동연구 제25권 2호
ve ⑶'e ilaveten eklenebilir.
Türkçede terim olarak hem öz Türkçe olması, hem de en
yaygın
ekilde
kullanılıyor
olması
açısından
yansımalar
dü ünülebilir. Bunun bir alt kategorisi olarak do adaki varlıkların
do rudan veya dolaylı olarak çıkarttıkları seslere örneksenerek
dile getirilenlere sesyansımalılar, sergiledikleri hereket, devinim
ve
durumlara
örneksenerek
dile
getirilenlere
devinim-
durumyansımalılar9) ve dile getirilirken nelere örneksendi ine
bir
türlü
karar
verilemeyen
örneklere
de
ses
ve
devinim-durumyansımalılar terimleri önerilebilir.
Son olarak, üzerinde durmamız gereken husus da yansımalar'ın
kapsamıyla ilgili sorundur. Yansımalarla ilgili çalı malarda
u
sözcüklere ya da sözcük öbeklerine yer verilebilir:
⑴ Gür, pat, ıp, ...vb.
⑵ pat küt, mı -ıl mı -ıl, par-ıl par-ıl, ...vb.
⑶ kım(-)ıl-da-mak,
pat-ır-tı,
mınc(-)ık-la-mak,
ır-ıl-tı,
fık-ır-da-k,
hıç-kır-mak,
çak-ıl-da-k,
güp-p-edek...
⑷ kımıl-da-n-mak, kımıl-da-t-mak, kıkır-da-t-mak...
⑸ hop hop hop-la-mak, zıp zıp zıp-la-mak...
⑹ çırpmak(← çırp ?), kı ılamak(← kı
ya da kı ıl ?),
ıkınmak(← ık ya da ıkın ?), ba ırmak(← ba?), ça ırmak(←
ça ?)......
9) Do adaki varlıkların do rudan(kendi iç özellikleri ve kendi
enerjileri aracılı ıyla) veya dolaylı olarak(kendi dı ında bir ba ka
etkene ba lı olarak) çıkarttıkları seslere örneksenerek dile
getirilmi
olan
ö elere
sesyansımalar
adı
verilirken
örneksenen(ses) dikkate alınmı tır. Öbür ö elerde ise örneksenen
bir hareket, bir devinim ve bir durum söz konusudur. Dolayısıyla
sesyansımalarda oldu u gibi, örnekseneni dikkate alarak bunlara
devinim-durumyansımalar adı vermeye karar verdik.
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 457
⑺ ıh-la-mak, of-la-mak, ah-la-mak...
Yansıma denildi i zaman hemen akla gelen ⑴ ve ⑵ olacaktır.
Bu, dilci olsun olmasın herkesçe bilindi i sanılan ba lamdaki
yansımalardır.
ikilemeler
Bilindi i
çalı malarının
gibi
bunlardan
malzemesi
⑵
no'lu
örnekleri
sayılıp
öteki
ikilemeli
ö elerle birlikte incelenmi tir. Geriye kalan ⑶, ⑷, ⑸, ⑹ ve ⑺
örnekleri, ise yansıma kökenli bir biçimbirimle bir ba ka
biçimbirim'den olu anlardandır. Bunlardan ⑸ no'lu örnekler ⑵
no'lu örneklerle birlikte ikileme ba lı ı altında, ⑺ no'lu örnekleri
ise ünlem ba lı ı altında incelenmi tir. ⑹ no'lu örnekler ise
yansımalardan olma izlenimi verse de e zamanlı olarak yansıma
olup olmadı ına bir türlü karar verilemeyen ancak bize en
azından yansıma izlenimini veren *kı
ya da *kı ıl ve *ık ya da
*ıkın biçimbirim'lerine dayanıldı ı için bir açıklık getirmek
açısından artzamanlı çalı malar gerektirenlerdendir.
Key word: onomatopoeia, synesthesia, conventional, yansıma,
ses, durum, devinim
458 중동연구 제25권 2호
KAYNAKÇA
A akay, M.A.(1953).
kizlemeler Üzerine, TD, c. II, S. 16,
Ankara, ss. 189-191, S. 17, Ankara
Aksan, D.(1976). Tartı ılan Sözcükler, TDK, Ankar
Atabay, N., Kutluk,
. ve Özel, S.(1983). Sözcük Türleri,
Yöneten ve Yayıma Hazırlayan: Aksan, D., TDK, Ankara
Banguo lu, T.(1986). Türkçenin Grameri, TDK, Ankara
Bayrav, S.(1969). Yapısal Dilbilim, .Ü. Ed. Fak., stanbul
Ba kan, Ö.(1967). Lengüistik Metodu, stanbul
Ça atay, S.(1978). Uygurcada Hendiadyoinler, Türk Lehçeleri
Üzerine Denemeler, DTCF, Ankara, ss. 29-66
Demircan, Ö.(1979). Türkiye Türkçesinin Ses Düzeni Türkiye
Türkçesinde Sesler, TDKyay.:461, Ankara
Deny, J.(1941). Türk Dili Grameri(Elöve, A.U., çev.), stanbul
Dilbilim Terimleri Sözlü ü, TDK, Ankara, 1949
Dubois,
J.(1973).
Dictionnaire
de
Linguistique,
Librairie
Larousse,
Ediskun, H.(1985). Türk Dilbilgisi, Remzi Kitabevi, stanbul
Eren, H.(1949). kiz Kelimelerin Tarihi Hakkında, DTCFD., VII.
c., S. 2, Ankara, ss. 283-286
Ergin, M.(1958). Türk Dil Bilgisi, .Ü. Ed. Fak., stanbul
Gencan, T.N.(1979). Dilbilgisi, TDK, Ankara
Guiraud, P.(1955). La Sémantique, Paris, Tür.: Anlambilim,
çev.: Vardar, B.(1984), Kuzey yay., Ankara
Hatibo lu, V.(1978). Dilbilgisi Terimleri Sözlü ü, DTCF, Ankara
Hockett, C.F.(1958). A Course in Modern Linguistics, New
York
Sapir, E.(1958). A Study in Phonetic Symbolism, Selected
Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 459
Writing of Edward Sapir in Language, Culture and
Personality, Univ. of California, ss. 61-71
Saussure, F. de(1915). Cours de Linguistique Généale,
ng.:
Course in General Linguistics, çev.:Baskin, W.(1966),
McGraw-Hill Paperbacks, New York, Tür.: Genel Dilbilim
Dersleri, çev.: Vardar, B.(1985), Birey ve Toplum yay.,
Ankara
Selen, E.(1979). Söyleyi
Sesbilimi, Akustik Sesbilimi ve
Türkiye Türkçesi, TDK yay.:454, Ankara
Tansu, M.(1963). Durgun Genel Ses Bilgisi ve Türkçe, Ankara
Tekin, T.(1977). Ön Türkçede Ünsüz Yitimi, TDAY, Ankara, s.
44
The Oxford English Dictionary(II. c., X. b., 1989). Clarendon
yay., The Random House Dictionary of the English
Language(1990), Random House yay.
Tuna, O.N.(1949). Türkçede Tekrarlar(I), TDED, III. c., S.
3-4,
stanbul, ss. 429-447; (1950)(II), IV. c., S. 1,
stanbul, ss. 39-81
Vardar, B. yönetiminde Güz, N., Öztokat, E., Senemo lu, O., ve
Sözer,
E.
ortak
çalı ma.(1988).
Açıklamalı
Dilbilim
Terimleri Sözlü ü, ABC Kitabevi, stanbul
Zülfikar,
H.(1980).
Türkçede
basılmamı doçentlik tezi
▶ 연규석
한국외국어대학교 터어키어과 교수
Tel : 017-317-9735
[email protected]
Sesyansımalı
Kelimeler,

Benzer belgeler