Türkçede Onomatopoeia`nin Tanımı ve
Transkript
Türkçede Onomatopoeia`nin Tanımı ve
中東硏究 2006년 제25권 2호, 431-460 Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 13) * Yeon, Kyoo-Seok çindekiler Ⅰ. Giri Ⅱ. Mevcut Terimler ve Tanımları 1. Mevcut Terimler 2. Tanımlar Ⅲ. Yansımalarla ilgili Bazı Sorunlar Ⅳ. Öneri ve Sonuç <국문요약> 터키어에서의 오노마토피어 개념과 정의 연 규 석 (HUFS) 의성 의태어로 번역되는 영어의 오노마토피어(onomatopoeia)는 그리스어의 ‘이름(onomat)’에 ‘만들다(poiein)’가 결합된 형태로, 인구어에서는 주로 실제 세계의 소리를 따라 만든 낱말을 가리키는 것으로 쓰이고 있다. 의성 의태어는 대개의 경우 그 모국어 화자가 * Ö retim Üyesi, Türkoloji Anabilim Dalı, HUFS 432 중동연구 제25권 2호 들으면 그 의미하는 바를 짐작하게 하는 속성을 가지고 있다. 따라 서 언어 기호의 자의성이란 특질에 위배되는 것으로 볼 수도 있지 만, 실제의 소리를 모방해서 나타내도 언어에 따라 달라지므로 언 어 기호의 자의성에 어긋나는 것은 아닌 것이다. 인구어나 영어의 경우 오노마토피어가 의성어에만 집중되어 있 고, 또한 쓰이는 담화의 장면도 유아어에 국한되며, 이것의 사용이 품격이 떨어지는 것으로 보통 생각한다고 한다. 한편, 터키에서는 이제까지 나온 수많은 터키어 문법 관련 논저에 의성어에 관한 언 급은 간혹 등장하나 의태어에 대한 언급은 전혀 찾아볼 수 없다는 사실로 미루어 볼 때 자국어에 대한 깊은 성찰 없이 오노마토피어 를 대하는 인구어학자들의 태도를 그대로 수용한 것으로 보인다. 그러나 터키어에는 인구어에 비해 의성어와 의태어가 상당히 풍부 하고 또한 교착어라는 특성에 따라 각종 접사들과 결합하면서 터키 어 어휘의 상당한 부분을 차지한다. 의성어의태어의 정의를 내리는 작업은, 그 자체로서 독립된 논저 를 이루지는 않았더라도 이미 시도되었고, 어떤 의미로는 이미 공 인된 결과로 완결되었다고 할 수 있을 것이다. 그런데 아무리 일반 적으로 통용되는 정의라 할지라도 타당한 정의로 받아들이기 위해 서는 짚고 넘어가야 할 점들이 있다. 첫째는 자연의 소리와 말의 소리가 어떻게 구별되는가의 문제이 다. 이는 주지하는 바와 같이 ‘비분절음’과 ‘분절음’의 차이이다. 또 하나는 의성어와 의태어가 그 언어를 사용하는 사람들에 의해 ‘뜻 이 통해야’한다는 점이다. 여기서는 일단 소리나 모습을 나타낸 분 절음이 화자와 청자가 사용하는 언어의 음운 체계에 속해 있어야 한다는 점이 기본적인 전제가 된다. 즉, 물이 흐르는 소리이건 사람 이 걷는 모습이건 이를 나타내는 소리가 그 언어의 자모로 구성되 어 있어야 하며 그 언어의 문자 체계로 적을 수 있어야 하는 한편, 해당 언어를 사용하는 사람들 사이에서 두루 이해되어야 한다는 것 이다. 다시 말해서 특정 시기에 특정인에 의해 쓰이기 시작한 의성 Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 433 어의태어가 사회성을 획득해야 한다는 의미이다. 마지막으로 의성 어의태어의 범위 문제이다. 단어의 일부가 의성이나 의태로 이루어 진 경우를 어떻게 처리할 것인가 하는 문제이다. 따라서 본고에서는 터키어에 의태어라는 범주를 새롭게 설정하 는 한편, 의성어와 의태어를 함께 논의해 볼 수 있는 기틀을 마련하 고자 오노마토피어에 대한 터키에서의 기존의 개념과 정의를 위에 서 지적한 문제점들을 논의하면서 터키어의 특성을 고려하여 재정 립해보았다. 주제어: 터키어, 오노마토피어, 의성어, 의태어, 분절음, 사회성, 자 의성 I. Giriş Do adaki bütün canlı ve cansız varlıklar, ister kendi güçleriyle olsun, ister ba ka dı etkenlerle olsun birtakım hareketlerin, gürültülerin kayna ıdır. Do anın bu hareketlili i ve canlılı ını gözleyen insano lu, kendi duygusunu ve dü üncesini ifade etmek üzere i itme, görme, tadalma, koklama ve dokunma duyularının yardımıyla bu olguları adlandırmaya, bilinçli ya da bilinçsiz, kendi anadiline söz biçiminde kazandırmaya çalı mı tır. Dolayısıyla hareketlerin ve gürültülerin söz biçimine getirili i sonucu ortaya çıkan onomatopoeialerin her dilin sözvarlı ında u ya da bu ekilde yer alması, mantıklı dü ünen bir insan için su götürmez bir gerçek olsa gerek. Bir ba ka deyi le, hangi dili ele alırsak alalım, do adaki sesleri ve hareketleri yansıtmaya, taklit etmeye yönelen ö elere rastlarız. Bu ö eler, insanın ses ba ırmaları yanı sıra kükreme, havlama gibi hayvan seslerini, 434 중동연구 제25권 2호 ses çıkaran her varlı ın seslerini i itme duyusunun yardımıyla yansıttıkları gibi hareket eden her türlü varlı ın hareketlerini de görme duyusunun yardımıyla vermeye yönelirler. Türkçedeki bö ürmek, gıdaklamak, miyavlamak.... gibi havlamak, hayvan seslerini kükremek, melemek, gösteren eylemlere e ilirsek, bunların temelde belli seslerin taklidine dayandı ı, sonradan dilin belli kalıplarına dökülerek eylemle ti ini görürüz. Hohlamak, horlamak, inlemek, üflemek... gibi insan seslerini gösteren eylemlerde de durum aynıdır. Sözvarlı ı içindeki öteki ö elerden birço u betimlenmesinden da yine ortaya belli bir çıkmı tır; sesin, çatır hareketin çutur, çatırtı, gümbürdemek, gümbürtü, kımıl kımıl, parıl parıl, pırıl pırıl, arıldamak, ırıldamak, takır tukur, takırtı gibi ö eler bunların yalnızca birkaç örne idir. Onomatopoeia'lerle ilgili olarak yukarıda verdi imiz Türkçe örneklerden kımıl kımıl, parıl parıl, pırıl pırıl gibilerini di er örnekleriyle kıyaslayarak dikkatle incelersek, günümüzün mevcut dünya literatüründeki onomatopoeia tanımlarının eksik oldu u görülmektedir. Ancak tanımı ne olursa olsun, Türkçenin sözvarlı ındaki onomatopoeia'lerin çoklu u ister dilci olsun, ister olmasın, herkesin dikkatini çekmektedir. O kadar ki, Türkçenin sözvarlı ındaki onomatopoeia'lerin onomatopoeia'leri üzerinde çoklu u, yapılmı di er bilimsel dillerin çalı maların istatisti ine ba vurmadan da bizim bildi imiz bazı yabancı dillerle Türkçeyi öyle kıyaslayınca, kolayca hemen anla ılır düzeydedir. Kavramların dile getirili i sırasında etkileyici ve güçlü anlatım sa lamak üzere insano lu, gerek deyim aktarması ya da ad aktarması olsun, gerekse benzetme olsun söz sanatı Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 435 sayılabilecek türlü anlam olaylarına, yöntemlere ba vurur. Türkler de kendi duygularını, dü üncelerini ifade ederken öteki insanların yaptıkları gibi aynı yola ba vurmakla birlikte, birden çok sözcü ün bir arada kullanıldı ı çe itli ikilemelere ba vurdukları da görülür. Verilmek istenen kavramı daha güçlü ve daha ayrıntılı aktarmaya yarayan bu ikilemeler Türkçede fazlasıyla bulunmaktadır. Onomatopoeia'lerin bazıları tek sözcüklü ya da üçlemeli biçimde olsa da büyük ço unlu u ikilemeli biçimde kullanılır.1) Dolayısıyla Türkçenin sözvarlı ındaki onomatopoeia'ler, sayıca çoklu uyla oldu u kadar anlatım gücüyle de kendilerini hissettirmektedir. Türkçenin onomatopoeia'lerinde görülen zenginli e ve onomatopoeia'lerin anlatımı nasıl güçlü, ayrıntılı kıldı ına tanık olacak bir örne i vermek istiyoruz. Türkçede suyun çıkardı ı sesle ilgili onomatopoeia'lerin çoklu una baktı ımızda di er dillere nazaran hemen göze çarpan zenginlik gösterir; suların ırıltısı, küçük pınar anlamına gelen çırçır ya da Anadolu a ızlarında çır çır akması, genellikle suyun az ve sürekli aktı ını anlatan ırıl ırıl akmak, suyun kaynayı ını anlatan fokur fokur, suyun çok yava ve ince aktı ını anlatan cır cır akmak(DS -Konya), suyun bol ve gürültülü aktı ını anlatan orul orul(DS-Bolu, *Düzce), or or(DS-Kocaeli, *Kandıra) akmak, suyun topraktan çıkı ını anlatan büngül büngül çıkmak(DS -Balıkesir). Do adaki bütün varlıkların seslerine ve hareketlerine 1) Bundan sonra “çat, küt, pır, ...” gibi tek sözcüklü onomatopoeia'lere tekli veya tek biçimli, “çıldır çıldır, dan dan, ı ıl ı ıl, ...” gibi iki sözcüklü onomatopoeia'lere da ikilemeli veya ikilemeli biçimli diyece iz. Ayrıca, ikilemeli onomatopoeia'lerden “çıldır çıldır, dan dan, ı ıl ı ıl, ...” gibi aynı sözcükten kurulanlarına tam tekrar, “patır kütür, dangıl dungul, vırt zırt, ...” gibi ayrı sözcükten kurulanlarına da kısmen tekrar diyece iz. 436 중동연구 제25권 2호 dayanılarak yapılan adlandırmalar sonucu ortaya çıkan onbinlerce sözcü ü ve bunlarla ilgili dil olaylarını incelemeye geçmeden önce dilcilikte bu konunun nasıl anla ıldı ına bakmak üzere bu alanda kullanılan terimlere, tanımlara bir göz atmak istiyoruz. Ⅱ. Mevcut Terimler ve Tanımları 1. Mevcut Terimler Bu alanda ilk terimimiz ngilizce onomatopoeia'dir. Osmanlıcada bu terim savt-ı taklidî, taklidî kelimeler biçiminde kullanılmı tır. Yunancada onomatopoein diye yer almı olan bu terim, Latinceye oradan da Batı dillerine geçmi tir. Yunanca onoma ve poein kelimelerinden olu an bu birle ik kelimede onoma “ad ya da kelime”, poein “ad verme ya da ad kurma” diye çevrilebilir. Bunun dı ında ngilizcede bu alanla ilgili olarak echo words, reduplicative words, imitative word ve sound symbolism terimlerini bulmaktayız. Bu terimler, küçük ses de i meleriyle öteki Batı dillerinde de kullanılmaktadır. Bunlara Fransızca onomatopée ile Schallnachahmung Almanca Onomatopöie, terimlerini de Lautmalerei ekleyebiliriz. ve Rusçada onomatope kar ılı ı podrajatelnie, zvukopodrajatelnie ya da mimologie terimleri vardır. Eski Sovyetler Birli i'nde Türkçe yazılmı geldikçe kitap ve makalelerde Rusça terimlerin yanında, yeri konu, te lidî sözler ve öykünme terimleriyle anlatılmı tır. Onomatope terimini Marouzeau, “Bir eyin çıkardı ı sese benzeyen, o sesi andıran seslerle yapılan kelime” diye tanımlar. Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 437 Onun eseri hazırlanmı esas alınarak Türk Dil Kurumu tarafından olan Dilbilim Terimleri Sözlü ü'nde de aynı tanımı bulmaktayız(Zülfikar 1980, 4). Türkiyede bu konu onomatope terimi dı ında yansıma(Hatibo lu 1978, 133; Aksan 1979, 96, 99; Ediskun 1985, 322; Gencan 1979, 5-7, 238-239; Vardar 1988, 224-225), yansılama(A akay 1953, 189-191, 268-271; Banguo lu 1986, 155, 402), yansıtan kelime(Bayrav 1969, 59), yankı kelime(Ba kan 1967, 64), yankılık(Tekin 1977, 44), sesad(Deny 1941, 496), taklidî nida(Banguo lu 1940, 43), taklit sesi(Banguo lu 1986, 404), ses taklidi(Ergin 1958, 84) terimleriyle ele alınmaktadır. Bunların arasında yansıma terimi daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, onomatopoeia'ler muhtemelen ayrı bir konu olabilece ini dü ündü ümüz, ancak biçim benzerli i yüzünden bir yerde birbiriyle örtü en ikileme terimiyle de anılmaktadır2). Batılıların 'reduplicative' dedikleri konu ile ilgili olarak Türkiye'de ikileme(Aksan 1987, 62-64) dı ında ikizleme(A akay 1953, 189-191, 268-271), ikiz kelimeler(Eren 1949, 283-286) ve tekrarlar(Tuna 1949, 3-4, 429-447; 1950, 39-81) terimleri kullanılmaktadır. 2. Tanımlar Terimin tanımına gelince, dilbilgisi ve dilbilim terimlerini konu alan sözlükler içinde tamamlanmı ve oldukça iyi bir sözlük 2) Onomatopoeia'lerin ço u ikilemeli oldu u için hendiadyoin adını verdi imiz ikilemenin kapsamı içine girer. Bu yüzden ikileme üzerinde duran ara tırmacılar haklı olarak onomatopoeia kökenli örnekleri de konuya dahil ederek incelemektedirler. Bir ba ka deyi le, ikileme örneklerinin pek ço u onomatopoeia örnekleridir. 438 중동연구 제25권 2호 durumunda bulunan Lewandovski'nin sözlü ünde Onomatopöie teriminin tanımı, bu alanda yazılmı kitap ve makalelere dayanılarak yapılmı , dolayısıyla konu ile ilgili bibliyografya da maddeye eklenmi tir. Lewandovski, onomatopeleri Nachahmung von Naturlauten “tabiat seslerinden taklit”, Wortbildung durch Nachahmung der Naturlaute “tabiat seslerini taklit yoluyla kelime kurma” olarak iki grup altında toplamı , “tabiat seslerinden taklit” ile tabiat olayları sırasında çıkan sesleri kastetmekte ve buna hayvanların çıkardı ı sesleri de eklemektedir. wau-wau, mäh-mäh, kikeriki, Kuckkuck, quak- quak vb. “Tabiat seslerinin taklit edilmesiyle kelime kurma” ise böyle bir söze verilen adla ses arasında tabiî bir ili ki, benzerlik sa lamak yoluyla kelime yapma anlatılmaktadır. Bu, ses taklidinden(Lautnachahmung) ses sembolizmine(Lautsymbolik) kadar derecelenir. Bunun için u örnekler verilmi tir. gurren, knurren, blöken, Biltz, Gruft vb. Ara tırmacı, açıklamalarına unları da eklemektedir: “Dikkat edilecek olursa tabiattaki gürültünün bütün sesleri, oldu u gibi de il ancak seçimi ve de erlendirili i ki iden ki iye de i en, iste e ve anlayı a ba lı soyutlanmı sesler kelime biçimine getirilmektedir.” Türlü dillerde sesleri az çok farklı, ama anlamları ve kaynakları aynı olan u kelimeler buna örnek olarak verilmektedir. Alm. kikeriki, Fr. coquerico, Alm. wau-wau, ng. bow wow, Fr. oua oua, Rus. gav-gav vb(Zülfikar 1980, 4-5). The Oxford English Dictionary ise Onomatopoeia'yı “1. a. Gösterilen hareket ya da varlı ı ça rı tıran sesi taklit ederek yapılmı adlandırma ya da sözcük olu turma: bu yönteme ba vurulan, herhangi bir dildeki sözcük yapımı kuralı.... b. Bu süreçle yapılmı sözcük; gösterilen hareket ya da varlı ın Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 439 çıkardı ı ses taklit edilerek yapılmı sözcük.” eklinde açıklamaktadır3). The Random House Dictionary of the English Language de “1. Cuckoo(guguk ku unun ötü ü) ya da boom(bombanın patlarken çıkardı ı ses) gibi göndergeyi ça rı tıran ya da göndergenin çıkardı ı sesi taklit ederek yapılmı ekilde yapılmı sözcük olu turma. 2. Bu sözcük.” diyerek hemen hemen aynı tanımı vermektedir4). Dictionnaire de Linguistique'nın tanımı ise öyledir; “Do anın sesi taklit edilerek yapılmı sözcüksel kategoriye onomatopée denir: saatin çalı ırken çıkardı ı sesi anlatan tic-tac, horozun ötü ünü taklit eden cocorico gibi sözcükler onomatopée'nin kapsamındadır.”5) Bloomfield(1935, altında 136-157), onomotopoeic terimi Onomatopoeic ile imitative Form ba lı ı terimini bir saymaktadır. Ona göre bu tür biçimler, bir sese dayanır ya da bir sesi veren nesnenin adıdır. Açıklamalarına “Bütün bunlar ço u kez ikili biçimler olarak görülür” diye eklemekte ve echo 3) The Oxford English Dictionary (II.c., X.bölüm, 1989), Clarendon yay., “Onomatopoeia : 1. a. The formation of a name or word by an imitation of the sound associated with the thing or action designated: this principle as a force in the formation of words in a language... b. A word formed by this process; a word imitating the sound of the thing or action which it signifies.” 4) The Random House Dictionary of the English Language (1990), Random House yay., “onomatopoeia 1. the formation of a word, as cuckoo or boom, by imitation of a sound made by or associated with its referent. 2. a word so formed.” 5) Dubois, J.(1973), Dictionnaire de Linguistique, Librairie Larousse, “On appelle onomatopée une unité lexicale crée par imitation d'un bruit naturel: tic-tac , visant reproduire le son du réveil; cocorico , imitant le chant du coq, sont des onomatopées.” 440 중동연구 제25권 2호 terimini kullanmamaktadır. Sapir(1958, 61-71), onomatopoeia'lerin yapısı ile anlamı arasındaki ili kiyi referential symbolism ile expressive symbolism açılarından ele almaktadır. Ara tırmacı göndergesel ( ng. referential) açıdan sözcük ile anlam arasında bir ilgi kurulamayaca ını belirtmekte, belirli bir dü üncenin ya da nesnenin belirli seslerle bunların keyfi oldu unu anlatılmasının mantıki olmadı ını, Anlatımsal( ng. söylemektedir. expressive) açıdan sözcüklerin ele alınmasında ise, biçimlerle anlamlar arasında sözcükleri olu turan sesler bakımından bir ili kinin varlı ı söz konusu edilmektedir. Ayrıca, “Onomatopoeia'ler için her zaman yürürlükte olan anlatımsal özelliktir.” demektedir. Hockett(1958, 263-300), Onomatopoeia konuyu and Synesthesia ba lı ı altında i lerken bazı sözcüklerin gerçekten göndergenin çıkardı ı sese yakın seslerden ortaya çıktı ını, örne in kedinin miyavlarken, köpe in ise havlarken çıkardıkları sesleri anlatan oldu unu, bunlara sözcüklerin kar ın birer insan, onomatopoeia'li güne ve sözcük sandalye gibi sözcüklerin, fiziki biçimleri ile sesleri arasında herhangi bir ba bulunmadı ı için onomatopoeia olmadı ını söyler. Ayrıca psikologlar arasında i itme duyusundan ba ka duyularla elde edilen sözcükleri kastetmek için synesthesia teriminin kullanıldı ını da aktarmaktadır. Batılı dilcilerin bu konuda birkaç terim kullanmaları ve sadece sesyansımalara de inmelerinin nedeni, onomatopoiea'lerin tanımında varamamalarından onların onomatopoeia dillerinde birli e bulunmamasından ileri gelmektedir. örneklerinin kanımızca yeteri ve kadar Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 441 Bu konu ile ilgili olarak hem üzerinde durulması gerekti ine inandı ımız bazı sorunlarını açı a çıkarabilmak Türk dilcilerin bu konuya nasıl baktıklarını ve anlayı larının ne oldu unu ö renmek üzere Türkiye'de bu alanda kullanılan terimlere, tanımlara bir göz atmak istiyoruz. Daha önce kısaca de indi imiz gibi, Türkiye'de bu konu ile ilgili olarak pek çok terim kullanılmaktadır. Ancak hemen hemen aynı tanım verildi i için en yaygın olan onomatopoeia üzerinde yapılmı tanımların birkaçıyla yetinece iz. Aksan(1979, 96-99), dilin do u uyla ilgili olarak konuyu öyle tanımlamı tır; “Hangi dili ele alırsak alalım, do adaki sesleri yansıtmaya, taklit etmeye yönelen ö elere rastlarız. Bu ö eler insan ve ses ba ırmalarıyla kükreme, havlama gibi hayvan seslerini yansıttıkları gibi, ses çıkaran her türlü varlı ın seslerini vermeye de yönelirler. Türkçemizdeki miyavlamak, havlamak, bö ürtmek, kükremek, gıdıklamak6), melemek... gibi hayvan seslerini gösteren eylemlere e ilirsek bunların temelde belli seslerin taklidine dayandı ı, sonradan dilin belli kalıplarına dökülerek eylemle ti ini görürüz. Üflemek, hohlamak, horlamak, inlemek gibi, insan seslerini gösteren eylemlerde de durum aynıdır. Sözvarlı ı içindeki öteki ö elerden birço u da yine bir belli sesin betimlenmesinden ortaya çıkmı tır: takır tukur, takırtı, çatırtı, ırıldamak, arıldamak, gümbürdemek, gümbürtü, çatır çutur (farklarına dikkat ediniz) ö eleri bunların yalnızca birkaç örne idir. (....)konunun bütün dillerde görülen ortak bir 6) Kendisiyle yaptı ımız görü mesi sırasında, bunun bir basım hatasından kaynaklandı ını, devam eden cümlede yer alan “hayvan seslerini gösteren eylemler” ifadesinden de bunun kolay anla ılaca ını, dolayısıyla gıdaklamak eklinde düzetilmesi gerekti ini belirtmi tir. 442 중동연구 제25권 2호 e ilimin, özelli in belirtisi oldu u ortaya çıkar. Buna yansıma7) (Fr. onomatopée, ng. onomatopoeia, Alm. Onomatopöie) adını veriyoruz. (...), dilin do u unu bu tür sözcüklere dayatırken bunların her dilde sözvarlı ının ancak küçük bir bölümünü olu turdu unu göz önünde bulundurmamı lardır. Örne in Türkçede bu türden ö elerin sayısı, olsa olsa birkaç yüz kadardır. Dildeki öteki ö elerin varlı ı bu durumda nasıl açıklanabilir?” Ediskun(1985, 322), ünlemleri anlatırken ünlemlerin üçe ayrıldı ını, yansımalar'ın bunlardan biri oldu unu söylemi ve u tanımda bulunmu tur; “yansımalar, canlı varlıkların seslerini, cansız varlıkların gürültülerini taklit eden ünlemlerdir: Paldır küldür!, angır ungur!, Hav hav!, Kukuriku!, Cart!, Corp!, Fı fı !, Takır tukur!, Fiskos!, ıkır ıkır!... vb.” Gencan(1979, 238-239), “anlatımı canlandıran araçlardan biri de öykünme” oldu una i aret ederek bu konuya de inmi tir: “Sesleri öykünmenin de anlatıma ne denli canlılıklar kattı ını her günkü kullanı ımız göstermektedir. Buna YANSIMA diyoruz. Kökenleri uzak diller de bile birbirine yakın ses öykünü lerinin bulunu unu gören bilginler, konu ma dilinin yansımalardan do du unu ileri sürmü lerdir. Bir iki örnek: Köpek sesi: Türkçede hav hav, Arapçada avave, Fransızcada av av... Her dilde yansımalardan do mu sözcükler çoktur. Türkçede bu sözcükler hem daha çok, hem de seslerin kendilerine daha yakındır: Gür, pat, tak, küt, ak, ır, cıv, fız, vız, hır, hor, ıp, garç... 7) Bundan sonra onomatopoeia yerine yansıma terimini ye leriz. Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 443 Bu sayısız yansımalar böyle kök olarak da kullanılır: Çat dedi kapı açıldı. Tıpı tıpı yürüyenler var. Tık tık kapı vuruluyor... kiz ve ikili yansımalar da sık kullanılır: Pat küt, hırgür, fiskos, cır cır, vız vız, mı ıl mı ıl, horul horul... Yansıma benzeri anlamsız sözcükler niteleme görevinde de kullanılır: ... partizan sarkık, lapa, afur tufur suratı... Karı kıvrak, Pa a Hazretleri allak mallak; Biri hakkıyle edepsiz, biri artınca salak. ... kırılmı oyunca ı önünde mız mız ya döken sinirli bir çocuk gibi uzun bir a lama tutturdu. Ço u abur cubur olan fazla gıda mideyi, em'ayı yansımalardan türemi gıdasızlıktan ziyade bozuyor." Ayrıca sözcüklerin örneklerini de vermi tir: -ti ekiyle türemi adlar I. Gürültü, inilti, ırıltı, fısıltı, vızıltı, horultu, hırıltı... II. Patırtı, takırtı, kütürtü, akırtı, çatırtı, bö ürtü... -dek ekiyle türemi sözcükler Fıkırdak, fırıldak, çakıldak, kıkırdak, bıngıldak... -edek'le türemi ler Güppedek, küttedek, appadak... Cümbadak, gümbedek, arpadak... Yansımalardan -le, -de, -kir ekleriyle eylemler türedi ini, bu eylemlerden de eklerle adlar, sıfatlar, belirteçler türedi ini söylemi tir. Dilci, çalı masının bir ba ka yerinde(1979, 5-7) de ses dilinin do u unu yansımalarla açıklayan Antoine Meillet, Wilhelm Humboldt ve Max Muller gibi bilginlerin görü lerine kısaca yer verdikten sonra Türkçede yansımaların çok kabarık oldu unu söylemi tir. 444 중동연구 제25권 2호 Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlü ü(1988) yansımanın tanımını aynen öyle dile getirmi tir: “Dı gerçeklik düzleminde var olan ses ya da gürültüleri, i itimsel izlenimi yansıtacak biçimde aktaran, adlandırılan gerçe i ses öykünmesi yoluyla belirten dilsel ö e(örn. pat, ak, tık tık, vb.). Yansımalar her zaman yakla ık bir öykünmenin ürünüdürler, bundan ötürü de belli oranda saymacalık içerirler. Göstergenin nedensizli i, buyrultusallı ı, dillerin kökenini yansıma sözcüklerde arayan görü e kar ı çıkar. P. Guiraud'nun da gösterdi i gibi, yansımaların seçiminde bile nedensizlik, buyrultusallık görüldü ü gibi bu türlü birimler dile girdikten sonra belli oranda evrim bile geçirirler.” Ⅲ. Yansımalarla ilgili Bazı Sorunlar Terim ve terimin tanımıyla ilgili olarak dü ündü ümüz sorunlara de inmeden önce yansımanın sorunlarını açık ekilde sergilemek açısından söz konusu alanda sorunların bulundu unu dü ünmemize yol açan, yukarıda uzun uzadıya de indi imiz mevcut terimlerle tanımlarını özetleyerek bunları bir kez daha gözden geçirmek gere ini duyuyoruz. lk olarak bu alanda e zamanlı olarak da birkaç terimin, özellikle Türkçe yansımaların kimi nitelikleri açısından, doyurucu tanıma gidilmeksizin kullanıldı ına, dolayısıyla ve bu alandaki incelemeler ve ara tırmaların, gerek terim karma ıklı ı, gerekse tanım eksikli i içinde yapıldı ına dikkat çekmek istiyoruz. Aslında terimin gerçek anlamda bir terim olabilmesi için genel Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 445 dilde geçerli olan çokanlamlılık( ng. polysemy, Fr. polysémie, Alm. Polysemie)'tan ya da bu alanda görülen karga alıktan kaçınması gerekecekti. Bir ba ka deyi le terimler özel bir bilgi ya da uzmanlık alanında uzmanlar arasındaki etkin bir bildiri imi sa layan, temel ö elerdir. Bu nedenle terimlerde ilk aranan nitelik, tekanlamlılık( ng. monosemic, Fr. monosémie, Alm. monosemisch)'tır. Terim karga ası ve tanım eksikli i içinde de olsa bu alanda pek çok incelemeler, ara tırmaların yapıldı ına göre bunun bir açıklaması vardır, sanıyoruz: ⑴ Türkiye'de söz konusu alanla ilgili olarak kullanılan terimlerin, ister dilci olsun, ister olmasın, herkesçe kolay anla ılır ekilde adlandırılmı olması, bu yüzden sözvarlı ın di er ö eleriyle karı tırılır bir yanın bulunmadı ı sanılarak herkesçe benimsenmi olması, bir ba ka deyi le, yansıma deyince, hakkındaki bilgimiz ne kadar eksik ve bulanık olsa dahi, hepimizin kafasında, belli bir kategorideki örneklerin hemen ve kolay canlanması, ⑵ Tanımı ne olursa olsun terimin kastetti i kategori dahilindeki örneklerin, gerek sayıca zengin olması8), gerekse gösterge(Fr. signe, ng. sign, Alm. Zeichen) 'nin nedensizli i(Fr. arbitraire, ng. arbitrariness, Alm. Arbitrarität) ilkesini açıklarken, yansımalar( ng. onomatopoeia, Fr. onomatopée, Alm. Onomatopöie) ile ünlemler( ng. ve Fr. interjection, Alm. Interjektion) 'i örnek göstererek ilk bakı ta bu ilkeye kar ı çıkılabilece ini ancak incelendi inde kendilerin, ilkeye açık kanıt durumunda olduklarını söylemi tir. Ayrıca yansımalarla ilgili olarak da "hiç bir zaman bir dil dizgesinin örgensel ö eleri olmadı ını, sayısı da sanıldı ından çok az oldu unu söylemi tir: bkz. Vardar, B.(1985), Ferdinand de Saussure Genel Dilbilim Dersleri, Birey ve Toplum yay., Ankara, ss. 74-75; Saussure, F. de(1915), Course in General Linguistics , çev. Baskin, W.(1966), McGraw-Hill Paperbacks, 8) Saussure, 446 중동연구 제25권 2호 hemen ve kolay farkedilmesi. Türkiye'de yapılmı yansımalarla ilgili çalı maların büyük bir bölümü, konuya dolaylı olarak de inen türde olsa da mevcut çalı malarda pek çok yansıma örneklerine tanık oldu umuza göre Türkçede yansımaların çoklu u, inkâr edilmez bir gerçektir, kanısındayız. Ayrıca Aksan(1987, 42-43), uzun yıllardır Türkçenin sözvarlı ı ve anlambilimi üzerinde yo unla tırdı ı çalı malarına dayanarak saptadı ı Türkçenin sözvarlı ının anlam açısından özelliklerini sıralarken öyle demi tir: “1. Türkçe, do adaki varlıkların adlandırılmasında, insana özgü duyguların, insanlar arasındaki ili kilerin anlatımında, ya am boyu kar ıla ılan durumların dile getirilmesinde genellikle somut bir anlatım yolundan gider. (...) Biz Türkçeyi bu niteli iyle bir somut anlatım dili sayıyoruz. 2. Türkçe, anlatım, adlandırma sırasında yine aynı e ilimlerle benzetmelere sık sık ba vurur... 3. Türkçe, aynı zamanda bir “ayrıntılı anlatım dili” dir... 4. Türkçede kavramların dile getirili i sırasında güçlü bir anlatım sa lamak üzere birden ikileme'lere, çok (...) sözcü ün bir ba vuruldu u arada kullanıldı ı görülür...” çe itli Bilginin bu saptamalarına bakacak olursak, Türkçede yansımaların, hem nitelik, hem de nicelik açısından bir zenginlik gösterece i dü ünülebilir, bu arada konuyla ili kin incelemelerin ortaya koyaca ı neticeler de, bilginin saptamalarının bir ba ka tanı ı durumunda olur, kanısındayız. En azından, imdilik bundan u sonuca varabiliriz: Türkçede yansımalar sanıldı ından ya da Saussure ba ta olmak üzere bazı dilcilerin ileri sürdü ü gibi az de il, aksine çok olabilir. New York City, ss. 69-70 Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 447 kinci olarak bu alanda kullanılan terimlerin, herkes tarafından kolay anla ılır ekilde adlandırılmı olmasından kaynaklandı ını dü ündü ümüz, eksik ve yüzeysel tanımlamaya kısaca de inmek istiyoruz: lk önce, mevcut tanımlama hakkında bilgi edinmek üzere yukarıda adlarını andı ımız dilcilerin görü lerine bir kez daha göz atalım. Aksan(1979, 96-99), “do adaki sesleri yansıtmaya, taklit etmeye yönelen ö elere yansıma (Fr. onomatopée, ng. onomatopoeia, Alm. Onomatopöie) adını veriyoruz.” demi tir. Gencan(1979, 238-239), “anlatımı canlandıran araçlardan birinin de öykünme” oldu una i aret ederek “Sesleri öykünmenin de anlatıma ne denli canlılıklar kattı ını her günkü kullanı ımız göstermektedir. Buna YANSIMA diyoruz.” dedikten sonra yansımalardan birkaç örne ini vermi tir. Ediskun(1985, 322), “yansımalar, canlı varlıkların seslerini, cansız varlıkların gürültülerini taklit eden ünlemlerdir.” diyerek yansımaların birer ünlem oldu unu söylemi tir. Vardar(1988, 224-225), “dı gerçeklik düzleminde var olan ses ya da gürültüleri, i itimsel izlenimi yansıtacak biçimde aktaran, adlandırılan gerçe i ses öykünmesi yoluyla belirten dilsel ö e.” demi tir. Bunlara baktı ımızda Türk dilcilerinin konuya ili kin tanımlamalarında ortak olarak “do adaki canlı cansız bütün varlıkların sesini taklit etmek, öykünmek, yansıtmak ya da sesine benzetilmek” ifadesinin geçti i görülür. Konuya nasıl baktı ımıza ve bizim tanımlamamıza gelmeden önce ⑴'de geçen “taklit etmek, benzetmek, öykünmek ve yansıtmak” ifadelerinin ne anlama geldiklerine bir bakalım. 448 중동연구 제25권 2호 Türk Dil Kurumu'nun geni letilmi 7. baskı Türkçe Sözlü ü'ne bakacak olursak, söz konusu sözcüklerin tanımı u ekilde yer almaktadır. taklit a. Ar. (.-) 1. Belli bir örne e benzemeye ya da benzetmeye çalı ma, öykünme: Tablonun taklidi. 2. Birinin davranı larını, konu masını yineleyerek e lenme: “Hele taklitleri? -Kadın taklidi, Arap taklidi hepsini birbirinden güzel yapıyordu.” -Y.Z. Ortaç. 3. s. ve a. Benzetilerek yapılmı ( ey): Taklit para. Taklit tablo. “Ta lıkta, kar ılıklı kanepe taklidi iki yüksek ot sediri.” -Ç. Altan. § ~ etmek 1) bir eyin kalpını, yalancısını yapmak, benzetmek; 2) bir kimseye ya da bir eye benzemeye çalı mak, öykünmek. ~ini yapmak 1) bir ey ya da kimsenin benzerini yapmak; 2) öykünmek. benzetmek (-i, -e) 1. Benzer duruma getirmek: birbirine benzetmek. 2. Bir eyde ba ka ki eyi eye benzeyen yönler bulmak: Birini iyi bir adama benzetmek. 3. mec. Kötü bir duruma getirmek, bozmak: Çocuk, oyunca ını benzetti. 4. mec. Dövmek: Ali'yi kavgada iyice benzetmi ler. § ~ gibi olmasın kötü bir sona u ramı ona benzetilen birinden ya da bir kimse ya da ey için eyden söz ederken, kötü bir duygu beslenilmedi ini anlatır. öykünmek (-e) TS Birinin yaptı ı gibi yapmak, birine ya da bir eye benzemeye çalı mak, 。taklit etmek: “Ve sonunda en uygun anlatım yolunu, arkada larımın anlatım biçimine öykünerek buldum.” -E. Öz. yansıtmak (-i) 1. I ık, ses, görüntü vb.'yi geri göndermek, yansımasını sa lamak, 。aksettirmek: Ayna ı ı ı yansıtır. Kubbe sesi yansıtır. 2. mec. letmek, duyurmak. Sözlükteki bu açıklamaları göz önünde bulundurarak Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 449 yansımaların mevcut tanımlarına tekrar baktı ımızda, ses taklidi( ng. vocal mimicry)'nin de yansımaların kategorisine dahil edilebilece i izlenimini vermektedir. Ses taklidi, her ne kadar, bir insan tarafından yapılsa da bunun bir yansıma olmadı ı ortadadır, sanıyoruz. Ancak, yansımaların mevcut tanımları bunun gibi yanlı yorumlara kar ı yeterince açık ve net de ildir. Dolayısıyla yansımalara yeni tanımlama getirirken bu hususa da dikkat etmek zorundayız. Bununla birlikte yeni bir tanıma eklenmesi gereken ba ka bir nokta da toplumsallıktır. Örne in bir Türk yazarı bir köpe in havlamasını Türkçede yerle mi olan hav hav yerine Korecede oldu u gibi ① m ŋ m ŋ yansımasıyla anlatmaya kalkı ırsa ya da romanının bir yerinde “*Kom umun köpe i ② ham ham diyerek bana saldırdı.” tümcesini kurarsa, yansımaların mevcut tanımına göre her ikisi de birer yansıma olarak de erlendirilebilmektedir. Halbuki bizim dü ündü ümüz tanıma göre, ① m ŋ m ŋ: Türkçe fonetik sisteminde yer olmayan sesleri içerdi i için, ② ham ham: romanı okuyan her okur tarafından anla ılabilir nitelikte olmasına ra men, Türkçe konu urlarınca tasvip edilmeyece i, yazarın ki isel bir kullanımı oldu u için yansıma sayılmayacaktır. ⑵'ye gelince durum biraz karı ıktır. Konuyla ilgili olarak Türkçeden birkaç örnek vermek istiyoruz: ① mırıl mırıl (mırıldanmak); akır akır (ya mak); çın çın, çıngır çıngır (ötmek); gıcır gıcır (etmek); gıldır gıldır (çalı mak).... ② zıp zıp, hop hop (hoplamak, zıplamak); badi badi, sallana sallana, seke seke, (yürümek); pırıl pırıl, parıl parıl (ı ık 450 중동연구 제25권 2호 saçmak), harıl harıl (çalı mak), kımıl kımıl (kımıldamak).... Dilbilgisi örnekler kitaplarına baktı ımızda ① belirteç( ng. adverb, Fr. ve ②'de yer adverbe, Alm. alan Adverb; Umstandswort) ba lı ı altında incelenmektedirler: Gencan(1979, 421-422), durum belirteçleri ve kullanılı ları adı altında u örnekleri vermi tir; “Yansımalar ve yansımalardan -ir, -il... gibi türlü eklerle geli mi tabanlar da yinelenerek, ikile erek, ikizle erek eylemi niteleyen belirteç olur: ...kutuyu açarken yüre i küt küt çarpıyormu . Çatır çatır kırdı. Harıl harıl okuyor. Horul horul uyudunuz. Püfür püfür eser... Çat pat konu ur. Paldır küldür yuvarlandı...” Ayrıca “Yansımalardan türemi eylemlerin kökleri de yinelenir.” dedikten sonra “..... kalkmak için homur homur homurdanıyordu.” örne ini de vermi tir. Ediskun(1985, 279), ise onomatopelerin ya da onomatopeye benzer kelimelerin yinelenmesiyle öbekleri oldu una de inerek olu turulan durum zarfı u örnekleri vermi tir; Hor hor ya da horul horul (uyumak), puf puf (puflamak), zonk zonk (zonklamak), bel bel (bakmak), küt küt (vurmak), cart cart (yırtmak), ır ır ya da ırıl ırıl (akmak), pat küt (vurmak), püfür püfür (esmek), fıkır fıkır (fıkırdamak), efil efil (esmek), paldır küldür (yuvarlanmak), didik didik (didiklemek), süzüm süzüm (süzülmek)... vb. ①'de yer almı örneklerin, biraz karı ık diyebilece imiz mevcut durumda olsa dahi, birer yansıma oldu una hiç kimsenin itirazı olmaz, ancak ②'deki örneklerin de birer yansıma oldu unu söylersek, Türk dilcilerinden buna kar ı çıkanları çok olacaktır ve buna kar ı çıkmak zorundadırlar, kanısındayız. Çünkü ②'deki Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 451 örnekler, konuyla ilgili olarak verdikleri yansıma tanımlamasına uymamaktadır. Tanımlamalarına göre bir yansımanın, do adaki canlı cansız bütün varlıkların çıkardıkları sesi ya da gürültüyü taklit ediyor olması gerekiyordu. ②'deki örneklere baktı ımızda taklit edilecek ses ya da gürültü söz konusu de ildir. Hoplayıp zıplarken ya da yürürken veyahut çalı ırken açık de ilse de bir ses çıkabilir diyenler olabilir, ancak herhangi bir nesne parıl parıl ya da pırıl pırıl ı ık saçarken bir ses çıkarmak söz konusu olamaz. “Bir kımıl ya da pek çok kımıl yapra ın üzerinde kımıl kımıl kımıldıyordu.” derken çıkardıkları ses de il, kımıldanı ları anlatılıyor olsa gerek. Burada hemen belirtmemiz gereken i in ilginç yanı da udur; verdikleri tanımlamaya göre kar ı çıkmalar beklenirken bu tür örnekleri çalı malarına dahil etmeleridir. Bunun nedenini kabaca öyle açıklayabiliriz. Daha önce söyledi imiz gibi, bu alanda kullanılan terimin dilci olsun olmasın herkesçe anla ılır ekilde adlandırılmı olmasından dolayı konunun bilindi inin sanılması ve yine aynı nedenle konunun üzerine gereken ilginin çalı malarında açık gösterilmemesi. Bununla birlikte ekilde belirtilmedi i halde, Batılı dilcilerin çalı malarının etkisi altında kalınması. Çok çok eskiden beri insanın, hem Do uda hem de Batıda dil adını verdi imiz oldu unu kurum biliyoruz. üzerine Ancak dü ünmü , günümüzde zihin gerçek yorumu u ki dil çalı malarıyla ilgili kuramların ço u Batılılar tarafından ortaya atılıp geli tirilmi tir. Dil çalı malarına ili kin terimlerin ço u da bu nedenle Batı kökenlidir. Ortaya atılan kuram pratikte, uygulamaya geçilmedikçe ömrü kısa olur, kanısındayız. Burada uygulamacının önemi ortaya çıkar. Ancak uygulamacıların bazen görevlerini iyi yapmadıkları görülür. Bizim konumuzla ilgili 452 중동연구 제25권 2호 olarak da biz uygulamacı olarak görevlerimizi iyi yapmadı ımız anla ılmaktadır. Bunu biraz daha açmak gerekirse, Saussure “Yansımalar hiçbir zaman bir dil dizgesinin örgensel ö eleri de ildir. Kaldı ki bunların sayısı da sanıldı ından çok daha azdır.” derken yansımaların az oldu u öteden beri bilinen Fransızca ya da di er Batı dillerinden yola çıkarak bunu saptamı tır. Kuramını açıklarken ba vurdu u örneklerin hemen hemen hepsi Batı dillerdendir. unu da söylememiz gerekir ki kuramı açısından yansımaların çoklu u ya da azlı ı o kadar da önemli de ildir. Yine de Saussure bu konuda haklıdır. Çünkü yansımaların kendi dilinde ne önemli yeri vardır ne de bunlar sayıca çoktur. Bununla birlikte Batı kaynaklarda gördü ümüz onomatopoeia tanımı da Batı diller açısından do rudur. Fakat Türkçede Batı dillerin aksine yansımaların önemi ve sayısı fazladır. Durum bunu gösterirken Batılı dilcilerin kendi dillerini dikkate alarak yaptıkları onomatopoeia tanımı dı ına çıkamamaktadırlar. Örne in Zülfikar, Türkçeyi dikkate alarak hem “yansımalara ili kin Saussure'ün görü üne bir ekleme yapılması gerekti ini” söylemi hem de “insanların yalnızca i itme duyusu ile de il, öteki duyu organlarının da yardımıyla yarattı ı ya da sinirsel tepkilerinin sonucu belirli bir tabiî SESTEN yararlanarak adlandırdıkları biçimler de oldu undan malzemenin, genel ve kapsamlı bir ad altında verilmesi gere i ortaya çıkmı tır. Konu bu sebeplerle sesyansımalı terimi altında i lenerek Batı dilleriyle bir paralellik sa lanmı tır” dedikten sonra tanımına uymayan bu tür örneklere de yer vermi tir(Zülfikar 1980, 10, 22-24). Burada konumuza açıklık getirmek açısından mevcut tanıma uyan ①'deki örnek türü ile uymayan ②'deki örnek türü üzerine Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 453 bir kez daha durmamız gerekir. Konuya gerek do rudan, gerekse dolaylı olarak de inen Türkiye'deki örneklerin çalı maların üzerinde tümünün, durdu u haklı görülmektedir. olarak ①'deki Ancak ②'deki örneklere gelince, bazılarında tanımına uygun olarak bu tür örneklere hiç yer verilmezken bazılarında ise yer verilmektedir. Türkiye'de yansımaların mevcut tanımına uymayan örneklerin de yansımalarla ilgili çalı malara dahil edilmesinin bir açıklaması var mı? sorusu hemen akla gelir. Çünkü gerek do rudan, gerekse dolaylı olarak konuya de inen çalı maların hemen hemen tümünde bu durumla kar ı kar ıyayız. Bir iki dilcinin hata yapabilece i dü ünülebilir, ancak pek çok dilcinin böylesine büyük hatayı birden yapabilece ine bir ihtimal veremeyiz. Dolayısıyla mutlaka bir açıklama yapmak zorundayız. Kanımızca iki olasılıklı açıklama dü ünülebilir: Bunun ilk akla gelen açıklaması, büyük bir ihtimalle yansımalar dedi imiz olgunun kendisinde bulunabilir, sanıyoruz. Bir ba ka deyi le, tanınmı Fransız dilbilimci Guiraud'nun da haklı olarak söyledi i gibi yansımalar her zaman bir anla maya dayanır ve nedensizle meye yönelirler. Ayrıca dilin di er ö eleri gibi dile girdikten sonra belli oranda evrim geçirirler. Bu yüzden kimi durumlarda bir ö enin yansıma olup olmadı ına karar vermek geçekten zordur. Bunun ikinci olasılıklı açıklaması da Türk dilcilerinin kendisindedir. Yansıma dedi imiz ö enin, hem üstlendi i görev bakımından hem de sayıca Türkçede sanıldı ından ve ileri sürüldü ünden daha fazla oldu u bilindi i halde onomatopeia tanımıyla ilgili olarak Batılı dilcilerin koydu u a ılamamasından kaynaklanıyor olabilir, kanısındayız. sınırın 454 중동연구 제25권 2호 Ⅳ. Öneri ve Sonuç Türkçede görülen karı ık duruma bir açıklık getirmek üzere hemen burada kısaca durum de erlendirmesi yapmak zorundayız. Türkiye'de Batı gelene ine uyularak sadece ①'in tanımı verilmi , ancak bazı çalı malarda ② de dahil edilmi tir. Bu durum de erlendirmesi unu açık ekilde göstermektedir: Batı gelene inin tanımına uymayan ② Türkiye‘de ① ile aynı kategori içinde dü ünülerek incelenmi tir. Tanıma uymadı ı halde ① ve ②'nin, Türkiye’de aynı kategori içinde dü ünülmesine yol açan acaba nedir? lk olarak her iki ö enin, dile getirilme sürecinde gösterdikleri paralellik akla gelir. ①'in mevcut tanımında kullandı ımız “taklit etmek, öykünmek, benzetmek ve yansıtmak, örneksemek” gibi ifadelerden birini ② için de aynen kullanabiliriz, kanısındayız. ① 'in tanımı, imdilik “do adaki canlı cansız bütün varlıkların do rudan veya dolaylı olarak, bir ba ka deyi le, kendi iç özellikleri ve kendi enerjileri aracılı ıyla ya da kendisi dı ında bir ba ka etkene ba lı olarak, çıkarttıkları seslere örneksenerek dile getirilmi aynı olan ö e” eklinde verilebilirse, ②'nin tanımı da ekilde “do adaki canlı cansız bütün varlıkların do rudan veya dolaylı olarak, bir ba ka deyi le, kendi iç özellikleri ve kendi enerjileri aracılı ıyla ya da kendisi dı ında bir ba ka etkene ba lı olarak, sergiledikleri hareket, devinim ve durumlara örneksenerek dile getirilmi olan ö e” olarak verilebilir. kinci olarak da iki ö enin fonetik, morfolojik, sentaktik ve semantik açılardan hemen hemen aynı yapıya sahip oldu u, üstelik aynı görevi üstlendi i dikkate alınacak olursa, tanımı eksik olsa da ikisinin bir kategori içinde alınıp incelenmesinde bir sakınca Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 455 yoktur, sanıyoruz. Bu arada, yansımaların ço unun ikilemeli biçim aldı ı bir gerçektir. Dolayısıyla hendiadyoin adı verilen ikileme olgusu incelenirken örnek olarak yansımaların da konuya dahil edilmesi dü ünülebilir. Ancak tekli biçim alanlar da az de ildir. Üstelik yansımalara özgü bazı biçimbirim( ng. morpheme, Fr. morphème, Alm. Morphem)'ler (örne in, 'köklere gelerek genelde ikilemeli yansıma yapan biçimbirim' adını verdi imiz {-( )l}, {-( )r}, ...vb.) de söz konusudur. Ayrıca, bazı ses yasalarının ortaya konması ve kökenbilim( ng. etymology, Fr. étymologie, Alm. Etymologie) çalı malarına sa lanacak katkısı göz önünde bulundurulursa, tek ba ına ayrı bir inceleme konusu olmalıdır, kanısındayız. Tek ba ına ba ımsız bir inceleme konusu olabilmesi için açıklı a kavu turulması gereken temel soruna artık de inmek istiyoruz. Yansımaların tanımlanmasında mutlaka yer alması gerekti ine inandı ımız hususlar unlardır: ⑴ Yansımalar, do adaki varlıkların do rudan veya dolaylı olarak(kendi iç özellikleri ve kendi enerjileri aracılı ıyla ya da kendisi dı ında bir ba ka etkene ba lı olarak) çıkarttıkları seslere ve sergiledikleri hareket, devinim ve durumlara örneksenerek dile getirilmi olan ö elerdir. ⑵ Dile getirilirken söz konusu dilin ikili dizili ( ng. double articulation) düzenine uyulmalıdır. ⑶ Toplumsallık kazandırılmalıdır. Bir ba ka deyi le gösterenle gösterilen arasındaki ba , saymaca ya da uzla ımsal(Fr. conventionnel, ng. conventional, Alm. konventional) olmalıdır. ⑷ Ara tırmanın konusu veya amacına göre, “en az bir tane yansıma kökenli biçimbirim'in bulundu u sözcükler” tanımı ⑴, ⑵ 456 중동연구 제25권 2호 ve ⑶'e ilaveten eklenebilir. Türkçede terim olarak hem öz Türkçe olması, hem de en yaygın ekilde kullanılıyor olması açısından yansımalar dü ünülebilir. Bunun bir alt kategorisi olarak do adaki varlıkların do rudan veya dolaylı olarak çıkarttıkları seslere örneksenerek dile getirilenlere sesyansımalılar, sergiledikleri hereket, devinim ve durumlara örneksenerek dile getirilenlere devinim- durumyansımalılar9) ve dile getirilirken nelere örneksendi ine bir türlü karar verilemeyen örneklere de ses ve devinim-durumyansımalılar terimleri önerilebilir. Son olarak, üzerinde durmamız gereken husus da yansımalar'ın kapsamıyla ilgili sorundur. Yansımalarla ilgili çalı malarda u sözcüklere ya da sözcük öbeklerine yer verilebilir: ⑴ Gür, pat, ıp, ...vb. ⑵ pat küt, mı -ıl mı -ıl, par-ıl par-ıl, ...vb. ⑶ kım(-)ıl-da-mak, pat-ır-tı, mınc(-)ık-la-mak, ır-ıl-tı, fık-ır-da-k, hıç-kır-mak, çak-ıl-da-k, güp-p-edek... ⑷ kımıl-da-n-mak, kımıl-da-t-mak, kıkır-da-t-mak... ⑸ hop hop hop-la-mak, zıp zıp zıp-la-mak... ⑹ çırpmak(← çırp ?), kı ılamak(← kı ya da kı ıl ?), ıkınmak(← ık ya da ıkın ?), ba ırmak(← ba?), ça ırmak(← ça ?)...... 9) Do adaki varlıkların do rudan(kendi iç özellikleri ve kendi enerjileri aracılı ıyla) veya dolaylı olarak(kendi dı ında bir ba ka etkene ba lı olarak) çıkarttıkları seslere örneksenerek dile getirilmi olan ö elere sesyansımalar adı verilirken örneksenen(ses) dikkate alınmı tır. Öbür ö elerde ise örneksenen bir hareket, bir devinim ve bir durum söz konusudur. Dolayısıyla sesyansımalarda oldu u gibi, örnekseneni dikkate alarak bunlara devinim-durumyansımalar adı vermeye karar verdik. Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 457 ⑺ ıh-la-mak, of-la-mak, ah-la-mak... Yansıma denildi i zaman hemen akla gelen ⑴ ve ⑵ olacaktır. Bu, dilci olsun olmasın herkesçe bilindi i sanılan ba lamdaki yansımalardır. ikilemeler Bilindi i çalı malarının gibi bunlardan malzemesi ⑵ no'lu örnekleri sayılıp öteki ikilemeli ö elerle birlikte incelenmi tir. Geriye kalan ⑶, ⑷, ⑸, ⑹ ve ⑺ örnekleri, ise yansıma kökenli bir biçimbirimle bir ba ka biçimbirim'den olu anlardandır. Bunlardan ⑸ no'lu örnekler ⑵ no'lu örneklerle birlikte ikileme ba lı ı altında, ⑺ no'lu örnekleri ise ünlem ba lı ı altında incelenmi tir. ⑹ no'lu örnekler ise yansımalardan olma izlenimi verse de e zamanlı olarak yansıma olup olmadı ına bir türlü karar verilemeyen ancak bize en azından yansıma izlenimini veren *kı ya da *kı ıl ve *ık ya da *ıkın biçimbirim'lerine dayanıldı ı için bir açıklık getirmek açısından artzamanlı çalı malar gerektirenlerdendir. Key word: onomatopoeia, synesthesia, conventional, yansıma, ses, durum, devinim 458 중동연구 제25권 2호 KAYNAKÇA A akay, M.A.(1953). kizlemeler Üzerine, TD, c. II, S. 16, Ankara, ss. 189-191, S. 17, Ankara Aksan, D.(1976). Tartı ılan Sözcükler, TDK, Ankar Atabay, N., Kutluk, . ve Özel, S.(1983). Sözcük Türleri, Yöneten ve Yayıma Hazırlayan: Aksan, D., TDK, Ankara Banguo lu, T.(1986). Türkçenin Grameri, TDK, Ankara Bayrav, S.(1969). Yapısal Dilbilim, .Ü. Ed. Fak., stanbul Ba kan, Ö.(1967). Lengüistik Metodu, stanbul Ça atay, S.(1978). Uygurcada Hendiadyoinler, Türk Lehçeleri Üzerine Denemeler, DTCF, Ankara, ss. 29-66 Demircan, Ö.(1979). Türkiye Türkçesinin Ses Düzeni Türkiye Türkçesinde Sesler, TDKyay.:461, Ankara Deny, J.(1941). Türk Dili Grameri(Elöve, A.U., çev.), stanbul Dilbilim Terimleri Sözlü ü, TDK, Ankara, 1949 Dubois, J.(1973). Dictionnaire de Linguistique, Librairie Larousse, Ediskun, H.(1985). Türk Dilbilgisi, Remzi Kitabevi, stanbul Eren, H.(1949). kiz Kelimelerin Tarihi Hakkında, DTCFD., VII. c., S. 2, Ankara, ss. 283-286 Ergin, M.(1958). Türk Dil Bilgisi, .Ü. Ed. Fak., stanbul Gencan, T.N.(1979). Dilbilgisi, TDK, Ankara Guiraud, P.(1955). La Sémantique, Paris, Tür.: Anlambilim, çev.: Vardar, B.(1984), Kuzey yay., Ankara Hatibo lu, V.(1978). Dilbilgisi Terimleri Sözlü ü, DTCF, Ankara Hockett, C.F.(1958). A Course in Modern Linguistics, New York Sapir, E.(1958). A Study in Phonetic Symbolism, Selected Türkçede Onomatopoeia'nin Tanımı ve Onomatopoeia Sorunu 459 Writing of Edward Sapir in Language, Culture and Personality, Univ. of California, ss. 61-71 Saussure, F. de(1915). Cours de Linguistique Généale, ng.: Course in General Linguistics, çev.:Baskin, W.(1966), McGraw-Hill Paperbacks, New York, Tür.: Genel Dilbilim Dersleri, çev.: Vardar, B.(1985), Birey ve Toplum yay., Ankara Selen, E.(1979). Söyleyi Sesbilimi, Akustik Sesbilimi ve Türkiye Türkçesi, TDK yay.:454, Ankara Tansu, M.(1963). Durgun Genel Ses Bilgisi ve Türkçe, Ankara Tekin, T.(1977). Ön Türkçede Ünsüz Yitimi, TDAY, Ankara, s. 44 The Oxford English Dictionary(II. c., X. b., 1989). Clarendon yay., The Random House Dictionary of the English Language(1990), Random House yay. Tuna, O.N.(1949). Türkçede Tekrarlar(I), TDED, III. c., S. 3-4, stanbul, ss. 429-447; (1950)(II), IV. c., S. 1, stanbul, ss. 39-81 Vardar, B. yönetiminde Güz, N., Öztokat, E., Senemo lu, O., ve Sözer, E. ortak çalı ma.(1988). Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlü ü, ABC Kitabevi, stanbul Zülfikar, H.(1980). Türkçede basılmamı doçentlik tezi ▶ 연규석 한국외국어대학교 터어키어과 교수 Tel : 017-317-9735 [email protected] Sesyansımalı Kelimeler,