ESED` N L BNAN TER R STRATEJ S NE C DD DARBE

Transkript

ESED` N L BNAN TER R STRATEJ S NE C DD DARBE
DOSYA / ESED’İN LÜBNAN TERÖR STRATEJİSİNE CİDDİ DARBE
İRAN ANALİZ / Bu dosya şiddetli patlayıcılar, bombalar ve Sünni bölgelerini hedef alacak terör
eylemleriyle suçüstü yakalanan Lübnanlı eski bakan Hristiyan Mişel Simahe’nin tutuklanması
özelinde Lübnan’daki Esed ile müttefiklerinin terör eylemleri, mezhepçi kartı ve yürüttükleri
siyasetin boyutlarını ele almaktadır. Esed rejiminin varlığını sürdürmesinde dominant bir rol
oynayan Hizbullah ve çeşitli müttefik oluşumlarıyla Lübnan’ın ne denli önemli bir kart olduğu bu
dosyada irdelenmektedir. Çok uzun süre iç savaşlarla boğuşan ülkede bombalı saldırılar,
suikastlar, cinayetler ve iç karışıklığın önemli bir etmeni olan Esed iktidarı ilk defa bu kadar açık
bir şekilde suçüstü yakalandı. General Ali Memlük’ün de karıştığı bombalı terör eyleminin arka
planı, aktörleri, Hizbin rolü ve Lübnan sahasında yansımaları geniş kapsamlı olarak bu dosyada
okuyucularla paylaşılmaktadır.
ESED REJİMİ: BÖLGEYE VE DÜNYAYA TERÖR İHRACI TEHDİDİ
30 Ekim 2011 tarihinde Beşşar Esed İngiliz Sunday
Telegraph gazetesine konuşmuş, Ortadoğu’nun
tamamının yakılacağı bir depremle karşı karşıya
kalacağı yönünde tehditlerde bulunmuştu. Eğer
Suriye’ye yönelik bir müdahale veya saldırı olursa bu
yönde bir tehdit savuran Esed rejiminin müftüsü
Ahmet Hassun da Avrupanın başkentlerinde canlı
bombalarla intihar saldırıları yaşanacağı yönünde
tehditler savurmuştu. Bunu bombalı saldırılarla Suriye
içinde, sonrasında PKK ile Türkiye’de ve son olarak
Lübnan’da tüm dünya gördü. En son olarak sıkı bir
Esed müttefiki olan Lübnanlı eski bakan Mişal Simahe
tonlarca bombayla, terör eylem planlarıyla suçüstü
yakalandı. Olayın arkasında Esed rejiminin, Hizbullah
ve uzantılarının yer alması durumun ciddiyetini gözler
önüne seriyor.
Türkiye’nin devrimle birlikte Esed rejiminin mezhepçi-ideolojik ittifak halkalarını halen
anlamadığı; olayı çok basit bir şekilde değerlendirdiği ve mezhep kartını hafife alarak yürüttüğü
ciddi stratejik hatasını halen sürdürdüğü görülmektedir. Bu dosya tam da bu noktada Suriye
devriminin özellikle Şii mezhepçi yapının mahiyetini, güçler dengesini, ittifak halkalarını,
stratejik ilişkiler ağını ve konjonktürel dalgalanmalardan etkilenmeyen sabitelerini nasıl ortaya
çıkardığını; gerçekte Türkiye başta olmak üzere İslam dünyası için nasıl ciddi bir tehdit unsuru
olduğunu ortaya koymaktadır.
Ortadoğu’yu ateşe vereceği tehdidini savuran Esed rejiminin böylesi bir gücü olmadığı, bunun
reelde İran ile gerçek bir anlam taşıdığı gelinen aşamada açıkça anlaşılmaktadır. Zira başkentini
dahi koruyamayan, her gün generalleri, üst düzey komutanları ve yetkilileri ayrılan, ülke
genelinde hakimiyetini kaybetmiş ve tamamen halkını karşısına almış bir Esed diktasının böylesi
bir büyük tehdidi realize etmesinin imkanı olmadığı bilinmektedir. Peki bölgeyi Esed nasıl ateşe
verecektir? İşte bu sorunun cevabı yukarıda işaret edilen Şii mezhepçi ittifak halkaları ve Tahran
merkezli Safavi-Şii stratejik aklında gizli.
Lübnan’da Hizbullah ve diğer oluşumlar, Irak’ta Maliki hükümeti ve on binlerce teröristten
müteşekkil Şii milis örgütler, Türkiye’de PKK ve aşırı örgütler ve Ortadoğu’da el-Kaide dahil
çeşitli örgütler gibi İran rejiminin direk-dolaylı destek verdiği oluşumlar dikkate alınmaksızın
Esed rejiminin tehditlerinin ne anlama geldiği anlaşılamaz.
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
1/12
LÜBNAN’DA ESED İŞGALİ: İÇ SAVAŞ, YIKIM, TERÖR VE SUİKASTLAR
Lübnan; Esed rejimi için stratejik bir derinlik ve nüfuz alanı olmasının yanı sıra 1975’ten 2005
yılına kadar bölgenin istikrarsızlaştırılmasında, diğer ülkelerle ilişkilerinde önemli bir bir tehdit
unsuru / pazarlık aracı olarak kullanılmasında en ciddi kozlardan bir tanesiydi. Ancak Refik
Hariri suikastı ile birlikte olayın işleniş tarzı, kullanılan malzeme, konjonktür ve Esed rejiminin
karakteri faillerin Suriye’de olduğunu işaret etmekteydi. Şiddetli baskılar nedeniyle 30 yıl
boyunca işgalci konumunda bulunduğu Lübnan’dan Esed güçleri çekilmek zorunda kaldı. Yine de
uzun bir süre yer aldığı ülkede kendisine bağlı Alevi para-militer güçler, sosyalist-Baasçı bazı
oluşumlar, istihbarat unsurlarının kontrolündeki çeşitli terör hücreleri ve Hizbullah gibi yapılar
Lübnan’da Esed rejiminin varlığını bir şekilde devam ettirdi. Tam 30 yıl boyunca ülkedeki
mezhep, ırk ve din temelli çatışmaların en büyük tetikleyici, çatışmaların derinleşmesinde başat
rol oynaması hasebiyle Esed’in gidişi Lübnan’a ciddi bir nefes aldırdı. Aynı zamanda yüzbinlerce
Filistinlinin yaşadığı Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarına yönelik çok sayıda katliama direk
veya dolaylı olarak müdahil olan Esed rejimi on binlerce Filistinlinin ölümünden sorumlu
tutulmaktaydı.
Foto: Lübnandaki Suriye işgal askeri
Tüm bunlara meşhur Dürzi lider Kemal Canbolat’ın öldürülmesi gibi çeşitli kesimlere ait
yüzlerce önde gelen siyasi, din adamı, gazeteci, aktivist, yazar, alim, direnişçi ve düşünürün
öldürüldüğü suikastları da eklemek gerekiyor. Canbolat'ın da öldürülen yüzlerce kişinin de
Lübnan'ın iç karışıklığının devam etmesinde önemli farklı etnik, dini ve mezhebi grupları temsil
edenler olduğu gerçeğini en iyi muhaberat bilmekteydi.
Foto: Suikastla öldürülen Dürzi lider Canbolat ve arkadaşların cenazesi.
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
2/12
2 Eylül 2004 tarihli 1559 rakamlı kararı mucibince Suriye’nin
ülkedeki tüm silahlı unsurlarını çıkarması ve Hizbullah gibi
milis örgütlerin dağıtılması istenmişti. Ancak iç savaşın en
önemli amillerinden birisi olan Esed işgali uzatmalı olarak bir
yıl daha sürdü, ülkenin başbakanı Hariri eşi benzeri nerdeyse
görülmemiş şiddette patlayıcının kullanıldığı bir suikastla
öldürüldü.
Saldırının akabinde Hizbullah ve müttefikleri hemen
Siyonistleri ve dış güçleri suçlarken, Haririnin oğlu, akrabaları ve siyasi grupları fail olarak Esed
rejimini gösterdi. İyice köşeye sıkışan rejim, işgalin resmen son erdiği 2005 yılına kadar tıpkı
Hariri gibi Lübnan’da öne çıkan muhalif olarak addedilen tüm aktörlere yönelik suikast, bombalı
saldırılar, şiddetli patlamalar, kaçırmalar, baskınlar ve terör hücreleri gibi gelişmelerin büyük
çoğunluğunun arkasında olmakla suçlandı.
Darbe ile iktidara geldiği 1970’den 2012 yılı Ağustos ayına kadar Esed rejimin teröre başvurarak
kanlı bir şekilde yürüttüğü anlayış hız kesmeksizin sürüyor. Rejim 1982 Hama katliamındaki
argümanların ve 70’lerin retoriğini hiç değiştirmeden demode olsa bilse kullanmaktadır. Bir
yandan Sünni, Vahhabi, Tekfirci, İhvancı diyerek şeytanlaştırıp hedef aldığı Suriyeliler başta
İslam alemi ile mücadele eden, katliamları sürdüren Nusayri-Baas rejimi öte yandan batı
dünyasına da zeytin dalı uzatarak ortak noktaları bulunduğu, düşmanın aynı olduğu mesajını
vermektedir. Yine sözde Suriye’deki Hristiyanlar gibi azınlıkların da hamisi olduğunu iddia
etmekte; rejimin düşmesi durumunda bunların tehlikede olacağı gibi Batı’nın pek de yutmadığı
bir iddiayı dile getirmektedir. Aynı iddianın 82 yılı dahil şimdi İran rejimi, uzantısı Hizbullah ve
Türkiye’deki İran&Şii lobisi tarafından çeşnilendirilerek kullandığı da gözlerden kaçmamaktadır.
ESED REJİMİNE DESTEK HALKASININ İLK ZİNCİRİ: LÜBNAN
Yukarıda işaret edilen karakteriyle temeyyüz eden Esed rejiminin Lübnan’daki sabıkalı geçmişi
Suriye devrimi ile yeniden hortladı. İçeride çok ciddi kan kaybına uğrayan Esed diktasının
savunulması, rejim retoriğinin İslam alemi ve dünya kamuoyuna pompalanması, gelişmelerin
çarpıtılması için imdada İran’ın yanı sıra en yoğun ve ciddi şekilde Lübnan yetişti. Lübnan; yani
Hizb ile Esed rejiminin uzantısı, fonladığı oluşumlar, gazeteciler, siyasiler ve kişiler. Buna en iyi
örnek el Cezire, BBC, El Arabiye gibi çok izlenen uluslararası kanallarda Suriye ile ilgili herhangi
bir programda Esed’i savunanların nerdeyse tamamının Lübnanlı mezkur kesimlerden olduğu
gözlerden kaçmamaktadır. Çünkü rejimi savunacak, yüzü eskimemiş ve açıkça taraf olmayan çok
fazla eleman kalmadı! Medyaya çıkanların sıfatının gazeteci, yazar, araştırmacı, analist gibi
tamlamalar kullanması ve Lübnanlı olması Esed rejimini açıkça desteklemelerine rağmen
kamuoyunda farklı imaj oluşturmaya matuf bir taktik olarak kullanıldı/kullanılıyor.
Esed destek hattının yüzde yüz Hizbullah ve İran ile işbirliği içinde hareket ettiği, Sünni
Dünyasını ve en başta Türkiye'yi hedef aldıkları gerçeğini vurgulayarak altını çizmek gerekiyor.
Örneğin Tevhid Partisi lideri Dürzi Viam Vahhab bu anlamda en öne çıkan isimlerden birisi. El
Cedid kanalına çıkıp yaptığı konuşmasında Recep Tayyip Erdoğan'a ve Türkiye'ye inanılmaz
hakaret ve tehditler savurmuştu. Eğer bir karış bile Suriye toprakları işgal edilirse TahranBeyrut ve Şam ekseninde kararın verildiğini ve 100.000 füzenin fırlatılmaya hazır olduğunu
söylemekteydi. Video için tıklayınız.
Türkiye'yi tehdit eden bu şahsın sıradan biri olmadığını, İran-Hizb-Esed hattında çalıştığını
küçük bir araştırma ortaya koymaktadır. Tıpkı diğer unsurlarda olduğu gibi Viam Vahhab da
yoğun bir şekilde çalışmaktadır.
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
3/12
Sürekli Sünnilere, Türkiye'ye ve Suriye direnişine/devrimine hakaretler edilen, kara
propapaganda kanalı el-Menar kanalında.
********* **********
*********
*********** ***********
Bu fotoda Viam Vehhab Hizb Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasimi ile görüşüyor.
********* **********
*********
*********** ***********
Foto: Dürzi Viam Vehhab, İran Büyükelçisi Gazanfer Rukunabadi ile birlikte.
Foto: Türkiye karşıtlığının ve İran-Hizb-Esed ittifakının en bariz örneği. Devrimin patlak verip
katliamların en yoğun yaşandığı bir zaman diliminde Viam Vehhab, gayrimeşru rejimin başı
Beşşar Esed tarafından Şam'da sarayında ağırlandı!
Medyadaki uzantılarını kullanmasının yanı sıra Esed rejimi kendisini zayıflatacak tüm etki
alanlarını baskı altına almak için kendisine bağlı/bağımlı siyasileri, din adamlarını ve oluşumları
da kullanıyor. Lübnan bu anlamda bir nefes borusu işlevi görüyor.
KİM BU MİŞEL FUAD SİMAHE ADLI ŞAHIS?
1948 doğumlu Mişel Fuad Simahe aynı zamanda Kanada vatandaşı. 1964 yılında talebe iken
Hizbul Ketaib (Tugaylar Partisi yani Maruni Lübnan Falanjistleri) adlı Suriye rejim müttefiki
oluşuma dahil oldu. Burada öğrencilerden sorumlu önemli vazifeler alan Simahe örgütüyle
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
4/12
Suriye rejimi arasındaki irtibatı sağlayan kişi oldu. 1984 yılında partisinden ayrılıp Semir Ca’ca
ve İyli Habike ile hareket etmeye başladı.
1992 yılında Enformasyon ve Turizm Bakanı olarak atandı. Hariri’nin ilk hükümetinde de
Enformasyon Bakanı oldu. 1996-2000 seçiminde hezimete uğradı. 2003 yılında bir kez daha
bakanlık koltuğuna oturdu ve 2004 yılında görevi bitti.
2007 yılında Amerika hükümeti ülkede istikrasızlığı beslemek, kargaşa oluşturmak, teröre
yardım ve yataklık yapmak, Lübnan’da Suriye etkisini tesis etmek gibi gerekçelerle girişi
yasaklananlar arasına Mişel Simahe’yi de kattı. Bilindiği gibi Maruni Falanjistler Esed rejiminin
müttefiki olarak Lübnan’daki Filistinlilerin katliamında çok büyük roller oynamıştı. 2000’li
yıllarla birlikte partide bölüşmeler ve fikri ayrışmalar olduğu, 14 Mart Cephesinde yer aldıkları
biliniyor.
Beşşar Esed’in danışmanlığı yaptığı söylenen Simahe’nin aynı zamanda geçtiğimiz yıl Der’ada
patlak veren devrimin akabinde Suriye meclisindeki Esed’in ilk konuşmasının esas temelini
oluşturduğu kaydedilmektedir. Her halükarda geçmişinden bu güne kadar Esed adına çalıştığı
sadık bir müttefik olduğu biliniyor. Öyle ki Simahe konuşmasında: “Suriye rejimi bölgedeki
azınlıkları korumaktadır. İslamcı fanatiklere karşı durmaktadır.” diyerek halen İran-Şii lobisinin
tedavülden kaldırmadığı Selefi, Vahhabi, Kaide diye Sünni Müslümanları hedef aldığı mezhepçidogmatik retoriği kullanmaktaydı. Bu söylediklerini Lübnanlı ve Lübnan dışındaki medya
kuruluşlarında da dile getirmekteydi.
“Suriye’de azınlıkların hamisi ve aşırılara karşı mücadele eden bir Esed rejimi” retoriği hemen
tedavüle konuldu. Esed-İran-Şii-Hizbullah medyasının yanı sıra Türkiye’deki İslam-mukaddesatSünnilik-cihad-direniş-İhvanul Müslimin-devrim-Ak Parti Hükümeti gibi farklı farklı yelpazelere
karşı düşmanlığı olan tüm oluşumlar, sol kesimler, derin yapılanmalar, bir kısım Nusayriler,
Selahaddin Özgündüz başkanlığındaki İran destekli bir kısım Caferi azınlık ve unsurlar da bu
retoriği bolca kullandı. Siyonist medya ile aşırı Hristiyan, İslamofobyayı savunan batılı unsurlar
da bunu kullandı. İran Dışişleri Bakanı Salihi’nin Ağustos 2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde
manşetten verilen demeci de aynı zihniyet dünyasını ve retoriğin izdüşümünün göstergesiydi.
Mişel Simahe bununla da yetinmemekteydi. Devrim
başladığında o da tıpkı Esed rejimi gibi kara propagandaya
başvurdu. Twitter ve Facebook gibi paylaşım sitelerinde İranŞii lobisinin aslı astarı olmadan yaydığı meşhur yalanı o da dile
getirmekteydi. Buna göre “Vahid, Vahid, Vahid eş-Şa’bis Suri
Vahid: Tektir, tektir, tektir, Suriye halkı tektir” diye yeri göğü
inletip kurşunları göğsüne siper ederek öldürülen milyonlarca
Suriyeli yoktu. Aksine tekbirlerle, birlik ve dirlik sloganlarıyla
sokakları dolduran devrimciler yerine para alan, el Cezire
stüdyolarında kurgulanmış, birkaç kişiden oluşan, silahlı çeteler ve teröristler vardı. Bunlar da
“Hristiyan Beyrut’a, Alevi Tabuta, Sünni Evine vs” gibi akıllara ziyan bir slogan atıldığı öne
sürülmekteydi!
Aynı şeyi Türkiye'deki İran&Şii lobisinin de sürekli kullandığı gözden
kaçmamalı.
Suriye devrimi başarı kazanıp halka halka yayıldıkça tıpkı Esed rejimi gibi müttefikleri de, Mişel
Simahe de ciddi şekilde saldırganlaştı. Esed rejiminin savunduğu medyatik argümanlar çok
bilindik idi: Suriye’de yaşanan devrim değildi, direniş eksenin hedef alan bölgesel ve küresel bir
komplo vardı; komplonun en önemli bileşenleri Türkiye-Katar ve Suudi Arabistan idi! Simahe o
kadar ileri gitmekteydi ki 27.12.2011 tarihinde NBN TV kanalındaki propagandasında Katar
Emirini “Hayim bin Casim” diye nitelendirerek aklınca Siyonistlerle kıyaslamakta idi. Yine
başbakan Saad Harire’ye ise “Hakiki bir Siyonist” diye saldırmaktaydı.
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
5/12
10 Mart 2012 tarihinde Hizbullah kanalı Menar’a doğal olarak çıkan Simahe burada Amerikan
elçisiyle ilgili bir soruya: “ya bırakın başına yıkalım elçiliğini de orası kabri olsun.” Demekteydi.
İmad Casim adlı el Cedid kanalının kameramanı Ali Şabanı
öldürmekle ilgili olarak suriye rejimi olayın arkasında
bulunmasına rağmen OTV 14 Nisan 2012 tarihinde Simahe’yi
çağırmakta ve bu adamı “tüm analizciler arasında nevi şahsına
münhasır biri” olarak tavsif etmekten geri durmamaktaydı.
Siyasi muhaliflerini çirkin şekilde isimlerle hedef gösterip Esed
rejimini savunarak medyada kendisine verilen görevi yerine
getiren Simahe bununla da yetinmemekteydi. Medyada Esedi
şiddetle savunanların bunu fiiliyatta da yerine getirdiğinin en bariz örneği Simahe olmaktaydı.
Tıpkı İran rejimi, tıpkı Maliki ve tıpkı Hizbullah da ve tıpkı Türkiye’deki bir grup Şii-Nusayri
azınlığında olduğu gibi…Medyada sıkı şebbiha olarak hizmet verenler, sahada da Suriyelilerin
katledilmesinde ellerinde silahlarıyla hazır bulunmaktaydı. Hristiyan Mişel Simahe de aynısını
yapacaktı…
Esed'in ed-Dünya kanalı, İran'ın el Alem kanalı ve vazgeçilmez olan Hizbin el-Menar kanalı
Mişel'in gece gündüz yıllardan beri çıkıp propaganda yaptığı kanallar arasında yer almaktaydı.
Aşağıda farklı tarihlerde bu kanallara çıkan Mişel'in video fotoları yer almaktadır.
Hizbin Menar kanalı, tarih 9 Temmuz 2012, konu elbette Suriye
********
******** ********* ********
*********
********
***********
Yine Hizb Menar Kanalı. Tarih 23 Nisan 2012. Konu: Bilindik mevzular
********
******** ********* ********
*********
********
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
***********
6/12
Yalanlarla ünlü Esedin Dünya Kanalında konuk Mişel Simahe. Tarih: 13 Ocak 2012...
********
******** ********* ********
*********
********
Yine Esed'in Dünya Kanalı ve yine Simahe. Tarih: 13 Kasım 2011.
********
******** ********* ********
*********
********
İran'ın karapropaganda kanalı el-Alemin onur konuğu 13 Ekim 2010 tarihinde Simahe!
********
******** ********* ********
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
*********
********
7/12
9 Mart 2012 tarihinde yine el-Menar kanalı ve yine Simahe!
CUNTACILIK, İSPİYONCULUK VE MUHBİRLİKLE ÖRÜLÜ BİR HAYAT
27 Temmuz 2012 tarihinde öğle vakti” Resulu Azamın Askerleri” adlı ismi duyulmayan örgüt
isimli 1 numaralı belge Seyyide Gassale adlı ülkenin doğusundaki bir kilisede bulunacaktı. Sözde
belgeye göre eğer Müslüman olmazlar ise Hristiyanlar öldürülecekti! Hadise her nedense tam da
Maruni Patriği Beşşare er-Rai’nin Akkar’a gelmeyi planladığı ziyaret ile aynı tarihe rast getirildi.
Doğal olarak bölge sakinleri ve Lübnanlı taraflar hadisenin arkasında “şube”nin yer aldığını,
özellikle de Mişel Simahe gibi şahsiyetlerin rol oynadığını tahmin edecek kadar olayları
bilmekteydi.
Simahe’nin yakalanmasıyla ilgili olarak 14 Mart Cephesinin baskısı üzerine hükümet ses
kayıtlarını açıklamak, terör planlamasında yer alan Simahe’nin bazı yardımcılarını tutuklamak
ve “şube” kuvvetleriyle evi basmak zorunda kalacaktı! Simahe’nin iki evine şok baskın
gerçekleştirildi ve fitne ortamı hazırlamak amacıyla kuzeyde patlatılması planlanan her biri 2
kilogram ağırlığında 25 patlayıcı ele geçirildi. Sonrasında Simahe’nin koruması ve sekreteri
serbest bırakıldı. Elbette yardımcısı da tutuklanmasına yeterli derecedeki video, ses kaydı,
görüntü ve el konulan bombaların yanı sıra itiraflarda bulundu. Deliller, matbuatlar, 170.000
Amerikan doları, patlayıcılar, terör eylemini yürütecekler ile Simahe arasındaki görüşmenin
kayıtları vs…En önemlisi Simahe’nin itirafları…
Esed’in Ortadoğu’yu cehenneme çeviririz tehdidi bunun salt sözden
ibaret olmadığını göstermekteydi. Esedi sözle savunanların
gerektiğinde Mişel Simahe örneğinde olduğu gibi fiilen terörist
eylemlerle bunu pekiştireceği görülmekteydi. Video intihar
saldırganları tüm Avrupa başkentlerinde buraları cehenneme çevirir
tehdidi savunan Esedin has adamı Ahmed Hassun ile Lübnan'daki has
adamı Mişel'i gösteriyor.
Tıpkı fotoğraflarını boy boy gösterip Esed safında savaşan Türkiye vatandaşı terörist Mihraç
Ural vb azınlık çetelerde olduğu gibi. Aşırı solcu ve din düşmanı olan bu adam fanatik Veliyyi
Fakihçi bir Şii olan Hizbullah terör örgütü komutanlarından İmad Muğniye’ye methiyeler
düzmektedir. Suriye devrimini bastırmak için şu an Nusayri-Şii ittifakı çerçevesinde Esed safında
savaşmaktadır! Aynı şahsın Acilciler adıyla bilinen terör örgütünün içerisinde yer aldığı; ancak
Suriye muhaberatı adına çalıştığı dahası MİT'e de bir şeyler uçurduğu, ispiyonluk yaptığı gibi
önemli bilgileri eski dava arkadaşları kamuoyu ile paylaşmaktadır.
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
8/12
Esed rejiminin Lübnan içinde işlediği cinayetler, suikastlar ve kara defteri ilk defa bu kadar açık
ve net bir şekilde ortaya çıkartılabildi. Dr. Semir Ca’ca ile milletvekili Batris Harb’e yönelik
suikast girişimlerinde de böylesi bir yapı bulunmaktaydı.
Simahe terörist eylem öncesinde yakalandığı son ana kadar Esed’in danışmanlığını yapmakta,
destekçisi olarak medyada boy göstermekteydi. Bombalı terör saldırılarını el-Kaide’ye nispet
eden muhaberatın Irak’ta bizzat kendi eliyle onlarca bomba yüklü aracı gönderdiği
bilinmekteydi. Öyle ki İran’a son derece sadık iki rejim de birbirine düşecekti. Maliki yüzlerce
insanın öldüğü bombalı saldırılardan açıkça Esed rejimini suçlayacak, BM’ye şikayet edip gerekli
adımlar atacağı yönünde tehditler savuracaktı. Ancak İran istemeyince olay bıçak gibi kesilecek,
şimdi her ikisi de ortak düşmana karşı savaşacaktı.
Tutuklanıp itiraflarda bulunan Mişel Simahe’nin yetkililere teşekkür ettiği, böylece masumların
kanına girecek bir eylemi yapmadan yakalandığından mutlu olduğunu aktardığı yazıldı. İlişki
içinde olup emir aldığı, bombaların teslim alındığı adres ise Esedin Generali Ali Memlük’ü
göstermekteydi.
Onca açık delil, belge, istihbarat takibatı, videolar ve ses
kaydına rağmen Hizbullah liderliğindeki 8 Mart Cephesi tıpkı
Suriye devrimini görmezlikten geldikleri gibi bu hadiseyi de
geçiştirmeye çalıştı. Buna karşın devlet aklının galip gelmesi,
çeşitli kurumlara sızmasına rağmen Hizbin ve Esed
müttefiklerinin girişimlerini başarısızlığa uğrattı. Sünniler ile
Aleviler arasında fitne oluşturmak için nasıl terörist eylemler
planlandığı da gözler önüne serildi.
Yukarıdaki fotoğraf aslında ilişkiler ağının en güzel örneği. Terörist eylem yapma hazırlığında
iken suç üstü yakalanan Simahe ile soykırım mimarı Esed ve müttefiki Nasrallah!....Yazıda:
Muhterem direnişçi bakan...İşbirlikçilerine aldırma, Allah ve Allah'ın Aslanları ve Nasrallah
Seninle! deniyor!
ESED REJİMİ NEDEN SİMAHE’Yİ SEÇTİ?
Asıl sorulan soru Hizb gibi devlet içinde devlet konumundaki sadık bir Esed müttefiki var iken
neden Simahe’nin seçildiği meselesi? Gözlemciler ve kaynaklar bunun da Hizbin bir taktiği
olduğuna işaret ediyor. Militanlarını göndererek Suriye halkına karşı şebbihaların safında
savaşan Hizb, bu açık ve net konumunun bilindiğinin farkında. Dahası gerek Lübnanlılar gerekse
çeşitli aktörler ülkenin istihbarat faaliyetleri, terörist eylemler için açık alan olduğunu
biliyor.Elbette terörist Simahe ile Hasan Nasrallah'ın aynı eksende olduğu, görüşüp ortak
hareket ettikleri gerçeği unutulmamalı!
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
9/12
Herkes tutuklanma hadisesiyle patlak veren hadisenin içeriğini, yapılacakları tahmin
etmekteydi. 2005 yılındaki Refik Hariri suikastında parmağı olan Esed güçleri de Hizbullah
unsurları da olayın hemen akabinde firar etmişti. 75’ten 2005 yılına kadar yüzlerce insan Esed
muhaberatı ve paravan örgütlerce öldürülmüştü. Örneğin Dürzi lider Kemal Canbolat 1978
yılında öldürülmüştü. Oğlu Velid Canbolat şimdi Esed-Hizb karşıtı cephede yer alıyor ve
yaşananları açıklıkla kamuoyuna paylaşıyor. Şam’da Özgür Suriye Ordusunun başarılı
operasyonu ile ortadan kaldırılan üst düzey yetkililerden birisi İstihbarat Başkanı General Hişam
Bahtiyar idi.
Simahe’nin suçüstü yakalanması açık ve net bir şekilde Lübnan topraklarında Suriye rejiminin
yıllardır yürütmüş olduğu terör faaliyetlerini gözler önüne seriyor. General Ali Memlük gibi
Esedin üst düzey yetkililerinden en alt seviyedeki muhaberat unsuruna kadar devlet terörünün
nasıl yürütüldüğü ortaya çıkıyor. Olayın yankıları ise ülkede şiddetli bir şekilde artarak devam
ediyor. Siyasiler ve dini hareketler Suriye ile ilişkilerin acilen gözden geçirilmesi, sözde stratejik
anlaşmalar ve ortak grupların kaldırılması talebinde bulunuyor.
Esed müttefiki Hizb Genel Sekreteri ve terör eylemi yapmadan yakalanan karşısında Mişel
Simahe
Yine Simahe’nin yakalanması hadisesi Hizbullah’ın silah zoruyla kurulan azınlık iktidarın neden
siyasi meşruiyet sorunu yaşadığını gösterdi. Suriye devriminin başlamasından bu yana onlarca
kez Lübnan sınırını ihlal eden, sınır köylerini bombalayan, terörist faaliyetlerde bulunan Esed
güçlerine yönelik Hizb Hükümeti somut hiçbir adım atmadı. Egemenliğin açık ihlali olan bu ve
benzeri birçok hadise karşısında Lübnan hükümetinin Esed-İran müttefiki olduğunu net şekilde
ortaya koyması Lübnanlılar nezdinde rahatsızlığı daha da artırdı. Simahe hadisesine hükümetin
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
10/12
yaklaşımı bir kez daha bu rahatsızlığın haklılığını ortaya koydu; çünkü hükümet nerdeyse
mahkemeyi ve suçüstü yapan istihbarat oluşumlarını suçlayacaktı!
HİZBULLAH VE ESED’İN ÇARESİZLİĞİ
Hizbullah’ın patlayıcıları alıp Hristiyan topluluğu Sünnilere karşı kışkırtacak ve iç savaşı
tetikleyecek böylesi bir terör eyleminde özellikle taktiksek olarak yer almadığına dikkat
çekiliyor. Zira her anlamda Hizb, Esed rejiminin yanında yer alıyor ve bu herkes tarafından
biliniyor. Peki arkasında onu sahiplenecek ciddi bir kamuoyu, siyasi bir kitlesi bulunmayan
Simahe’nin seçilmesinin hedefi ne olabilirdi? Bunu gözlemciler Esed rejiminin artık gün geçtikçe
kan kaybettiği, destekçilerini yitirdiği ve çaresiz kalarak onu seçmek zorunda kaldığı şeklinde
yorumluyor.
Yine Hizbin de çok yoğun bir şekilde militanlarıyla birlikte Suriye içinde bulunduğu, Lübnan’la
fazla ilgilenmediği yönünde belirtiler mevcut. Önceliği Suriye’deki Esed rejimini ayakta tutmak
olan Hizb, Esed rejiminin düşmesinin direk olarak varlığının tehdid altına girmesi olduğunu
biliyor. Bu nedenle tüm önceliklerini Suriye’ye veriyor. İşte bu meşguliyeti nedeniyle de Esed
muhaberatı Simahe’yi seçti şeklinde yorumlar yapılıyor. Esed’in zaten çantada keklik olarak
gördüğü Hizbin dışında elindeki tüm imkanları, uzantıları aracılığıyla gerçekleştirmek için son
bir hamle olarak bunu denediği söyleniyor. Böylesi önemli bir kozun da daha kullanılmadan
Lübnan devletince suçüstü yakalanması, Esed ve müttefiklerini tam olarak ifşa edip ortaya
çıkarması ise Esedin sonunun artık açıkça Lübnan tarafından da görüldüğü şeklinde
değerlendiriliyor.
SONUÇ:
Lübnan istihbaratına gelen bir telefonla gelişmeler başladı. Kendisine ve ailesine koruma temin
ederlerse çok önemli bir bilgi vereceğini söyleyen tanığın itirafı ve yardımlarıyla Mişel Simahe
uzun süre takip edildi. Suriyeli istihbarat yetkilileri ve Lübnanlı çeşitli taraflarla görüşen
Simahe'nin işi yaptıracağı kişi ise tüm bunları Lübnan istihbaratının verdiği kalem kamera ile
görüntü/ses tüm kayıtları sağladı. Bütün bilgiler Lübnanlı yetkililerin eline geçti. En son
harekete geçileceği karar verildiğinde, Lübnan özel kuvvetleri baskın yaptı. Bombalar
patlayıcılar, 170.000 Amerikan doları ve planlarla Simahe'nin iki evine yapılan baskın Lübnan'ı
ayağa kaldırdı. Simahe'nin itirafları, "çok sağolun, beni masumların kanını akıtacak bir eylemi
yapmaktan baskınla alıkoydunuz, kurtuldum" sözleri ve olayın arkasında direk Suriyeli General
Ali Memlük ve istihbaratını göstermesi gündeme bomba gibi düştü.
Olaylar üzerine Dürzi Lider Velid Canbolat'ın cumhurbaşkanı
Mişel Süleyman ve istihbarat yetkilileri ile görüştüğü, kendisine
yönelik 1983 yılındaki bombalı suikast girişimi dahil diğer
terör saldırıyla ilgili olarak da Mişel Simahe davasının
genişletilmesini istediği yazıldı. Simahe'nin davet ettiği bir
lokantada yemek çıkışı konvoyu saldırıya uğrayan Canbolat,
olayın arkasında Simahe'nin bulunduğundan şüpheleniyor.
Uluslararası Hukuk Uzmanı Antuvan Saad da Simahe hadisesiyle ilgili olarak George Havi, Semir
Kusayr, Mey Şediyag ile diğer kişilerin öldürüldüğü bombalı terör saldırısında kullanılan
patlayıcılar ile Simahe'de geçirilen patlayıcıların karşılaştırılmasını talep ediliyor. Eğer bombalar
aynı çıkarsa hadisenin çok daha genişleyeceği ve hatta Refik Hariri suikastı için de önemli
ipuçları vereceğine işaret ediliyor.
Bu olayın patlak vermesiyle Hizbin kontrol alanında güpegündüz silahlarla biri Türk, diğeri
Suudlu olmak üzere Suriyeli mültecileri kaçıran âl Mikdad aşiretinin devreye sürüldüğü görüldü.
Bir aşiret, kendisine bağlı "Meclis el-Askeri / Askeri Meclis" kurduğunu ilan edip bunları
sokaklara sürerek onlarca mülteciyi tutuklamakta, sahaya beşinci kuvvet olarak girdiklerini
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
11/12
söyleyip tehditler savurmaktaydı. İddialar, Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasımi'nin yanında
çalışan ve Suriye topraklarında keskin nişancı olarak halkı katlederken esir edilen Hasan Mikdad
adlı teröristin serbest bırakılması için bu rehinelerin alındığı yönünde. Buna karşılık Lübnan'ı iyi
takip edenler, İsrail işgal devletine karşı bir füze fırlatmaya hazırlanan dört-beş kişilik
direnişçilerin dahi Hizbullah tarafından engellenip Lübnanlı makamlara teslim edildiği gerçeğine
dikkat çekiyor. Yine Esedin yanında savaşan Hizbin, sınır bölgelerinde tekbir silahın ve
kurşunun Suriyeli devrimcilere geçmemesi için yaptığı çalışmaları hatırlatıyor. Böylesi bir
durumda bir aşiretin silahlı güçleriyle Hizbin izni, denetimi ve göz yumması olmaksızın
güpegündüz onlarca masum Suriyeliyi rehine olarak almasının imkanı olmadığına işaret ediliyor.
Şimdi tüm gözler Lübnan’da Sünni karşıtlığı ile öne çıkan, sözde el-Kaide, Selefi vs gibi grupları
sürekli kamuoyuna servis edip ülkede Esed-İran lehine propaganda yapıp, mezhep çatışması
çıkarmaya çalışan Mişel Simahe gibi önemli bir adamın suç üstü yakalandığı, karartılması
mümkün olmayacak delillerin bulunduğu böylesi önemli bir hadisenin nasıl seyredeceği
yönünde.
İran Analiz - Esedin Lübnan Terör Stratejisine Ciddi Darbe
12/12

Benzer belgeler

ESED-ABD GIZLI ITTIFAKI VE FILISTIN`E VURULAN DARBE

ESED-ABD GIZLI ITTIFAKI VE FILISTIN`E VURULAN DARBE 1975 işgaliyle birlikte Lübnan’a kadar nüfuz alanını genişleten Esed rejimi burada kendisine en ciddi rakip olarak profesyonel şekilde örgütlenmiş, iyi eğitilmiş bir Filistinli direniş hareketi ger...

Detaylı

DOSYA – 2006 LÜBNAN SAVAŞININ ARKA PLANI VE

DOSYA – 2006 LÜBNAN SAVAŞININ ARKA PLANI VE DOSYA – 2006 LÜBNAN SAVAŞININ ARKA PLANI VE YAZILMAYANLAR İRAN ANALİZ / Esedin gerçekleştirdiği soykırım ve etnik temizlik operasyonlarına militanlarını, silahlarını, araçlarını, medya kuruluşların...

Detaylı