Acente Portföy Tazminatı

Transkript

Acente Portföy Tazminatı
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
ACENTE PORTFÖY TAZMİNATI VE
TÜRK TİCARET KANUNU TASARISINDAKİ YERİ*
Av. Zeynep REVA
Başak Emeklilik A.Ş.
Hukuk Bürosu Yöneticisi
(*) Bu çalışma, Başak camiasında 35 yıl görev yapan ve 06.04.2006 tarihinde Genel Müdür olarak emekli olan Sayın Tevfik Cansız'a
armağan olunur.
219
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
GİRİŞ
kavramını, tanımını, unsurlarını, çeşitlerini alt
bölümler halinde genel olarak aktarmaya çalışacağız.
İkinci ana bölümde; Sigorta Acentelerinin hukuki
statüsü ve çeşitlerine değinilecektir. Üçüncü ana
bölümde ise; Sigorta Acentelerinin haklarını ve
özellikle de Portföy Tazminatını gerek mevcut TTK
hükümleri, gerek Yargıtay uygulaması ve gerekse de
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı4 ışığında mercek altına
alacağız. Çalışmamız, vardığımız sonuçların
özetlerini içeren Sonuç kısmı ile sona erecektir.
Modern ticaret hayatı, ticari işletme sahiplerinin, ticari
ilişkilerini verimli olarak artırması ve bu ilişkilerin
kapsamını hızlı bir şekilde genişletmesi için yardımcı
kişi ya da kişiler kullanmasını zorunlu hale
getirmiştir.1
Tacirler bu ihtiyaçlarını tacir yardımcıları ile
gidermektedirler.
Tacir yardımcılarını, görevlerini yaparken tacire
bağımlı olup olmama kriterine göre iki ana gruba
ayırmak mümkündür: Bağımlı Tacir Yardımcıları ve
Bağımsız Tacir Yardımcıları.
I. ACENTE KAVRAMI
1. TANIMI
TTK madde 116'ya göre; “Ticari mümessil, ticari
vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tâbi bir sıfatı
olmaksızın bir mukaveleye dayanarak muayyen bir
yer veya bölge içinde daimi bir surette ticari bir
işletmeyi ilgilendiren akitlerde aracılık etmeyi veya
bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen
kimseye acente denir”.
Bağımlı Tacir Yardımcılarını; ticari mümessil, ticari
vekil ve seyyar tacir memuru olarak belirtmek
mümkündür.
Bağımsız Tacir Yardımcılarını ise; Komisyoncu (BK.
416 vd.), Taşıma İşleri Komisyoncusu (TTK. 808 vd.),
Tellal (TTK 100 vd, BK. 404 vd.) ve Acente2(TTK 116
vd.) olarak belirtmek mümkündür.3
Bu madde, Tasarı'nın 102.5 maddesine tekabül
etmekte olup, Tasarı maddesi, mevcut TTK'ndaki
hükmün Türkçeleştirilmiş halinden ibarettir.
Çalışmamızın konusunu; bağımsız tacir
yardımcılarından Acentelerin bir çeşidi olan Sigorta
Acenteleri ve hatta özellikle Sigorta Acentelerinin
Haklarından olan Portföy Tazminatı ve buna ilişkin
olarak Türk Ticaret Kanunu Tasarısında yer alan
düzenlemeler teşkil edecektir.
2. UNSURLARI
Acenteliğin unsurların; ticari işletme sahibine tâbi
olmama, acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye
dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde
faaliyet göstermesi, faaliyetin süreklilik arz etmesi, bu
Giriş ve Sonuç kısımları dışında üç ana bölümden
oluşan çalışmamızın birinci ana bölümünde; Acente
(1) Kayıhan, Şaban: Türk HukukundaAcentelik Sözleşmesi,Ankara 2003, 2. Bs., sh.19.
(2) Bu kavram, doktrinimizde “acente” veya “acenta” imlası ile işlenmektedir. İmregün, Poroy/Yasaman, Tekinalp “acenta” imlasını
kullanmış; Domaniç, Kayıhan ise “acente” imlasını kullanmıştır. Kender, 1995 tarihli Türkiye'de Hususi Sigortalar Hukuku isimli
eserinde “acenta” imlasını, 1998 yılında yayımlanan SigortaAcentelerinin Hakları isimli Tebliğinde ise “acente” imlasını tercih etmiştir.
(3) Tacir yardımcıları hakkında geniş bilgi için bknz. Kayıhan: sh. 19'a istinaden dn. 2'de adı geçen eserler.
(4) 1 Ocak 1957 tarihinden beri yürürlükte olan ve o zamanın en iyi ticaret kanunları emsal alınmak ve çağın ihtiyaçları da göz önünde
bulundurulmak suretiyle Prof. Dr. Hirsch tarafından hazırlanmış olan “Türk Ticaret Kanunu”muz; yürürlüğe girdiği tarihten bu yana
geçen yaklaşık elli yıllık süre içinde, değişen ve gelişen ihtiyaçları karşılayamaz hale gelmiş ve zaman zaman yapılan değişiklikler de
yeterli olmamıştır. Bu temel gerekçe ile, yeni bir Türk Ticaret Kanunu hazırlanabilmesi için Adalet Bakanlığı tarafından bir Komisyon
oluşturulmuştur. Komisyon, çalışmasını alt komisyonlara ayrılarak sürdürmüş ve bu çalışma sonrasında oluşan metin 24 Şubat 2005
tarihinde TTK. Tasarısı olarak görüşlere sunulmuş idi. Gelen görüşler de dikkate alınarak bu metinde birtakım değişiklikler yapılmıştır.
(5) Acentelik ile ilgili olarak işbu çalışmada bahsi geçen hükümler; mevcut TTK'daki düzenleme, Tasarı'daki düzenleme ve Gerekçesi
şeklinde tarafımızca tabloya dönüştürülmüş olup, söz konusu Tablo, çalışmamızın ekinde EK_TABLO olarak sunulmuştur. Tasarı'nın
102'nci maddesi ve gerekçesi için bknz.: EK_TABLO.
221
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
işin meslek edinilmesi ve acentenin ticari bir işletmeyi
ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmesi veya
işletme adına sözleşme yapması olarak tespit etmek
mümkündür.
olarak TTK'nun buna ilişkin hükümleri, boşluk
halinde “komisyon” hükümleri ve bunlarda da hüküm
olmaması halinde vekalet hükümleri
uygulanmaktadır.
3. ÇEŞİTLERİ
Acenteliğin en belirgin vasfı , ticari işletmeye bir
memur gibi bağlı ve tâbi olmamasıdır. Acente,
acentelik faaliyetini tıpkı bir komisyoncu ve tellal gibi
müstakilen icra eder ve bu arada tacirin emirlerine de
riayet ile yükümlüdür ve fakat bir ticari mümessil veya
bir ticari vekil gibi tacirin nezaret ve murakabesi
altında değil, tamamen bağımsızdır.9
3 . 1 . YA P I L A N G Ö R E V V E İ Ş L E R
BAKIMINDAN
TTK madde 116/1'e göre Acentelik, aracı acentelik ve
sözleşme yapma yetkisi olan acentelik olarak ikiye
ayrılmıştır.
3.2. YAPILAN TİCARİ FAALİYETİN ÇEŞİDİ
BAKIMINDAN
3.1.1. ARACI ACENTE
Acenteleri, yaptıkları ticari faaliyetlerin çeşidi
açısından; satış/sürüm acenteleri, deniz ticareti
acenteleri, sermaye piyasasında faaliyette bulunan
acenteler, seyahat acenteleri ve sigorta acenteleri
olarak kategorize etmek mümkündür.
Tâbi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak
belli bir yer veya bölgede, ticari işletmeyi ilgilendiren
akitlerde daimi surette aracılık etmeyi meslek edinen
kişiye Aracı Acente denir. TTK madde 116'ya göre;
Aracı Acenteye, ilk önce yasanın acentelik ile ilgili
hükümleri, boşluk halinde “ticari işler tellallığı”
hükümleri ve bunlarda da hüküm yok ise vekalet
hükümleri uygulanmaktadır.6
Satış/sürüm acenteleri; uygulamada en çok rastlanan
acente türü olup, müvekkillerinin malların satmaya ve
bu malların sürümünü artırmaya çalışırlar.
3.1.2. SÖZLEŞME YAPMA YETKİSİNİ HAİZ
ACENTE
Deniz ticareti acenteleri; donatanlarla denizde taşıma
işi ile uğraşan ticari kurumlar arasında aracılık ederler.
Akit (sözleşme) yapma yetkisini haiz acente, TTK
madde 116 metninden yararlanılarak şöylece
tanımlanabilir. Tâbi bir sıfatı olmaksızın, yazılı bir
sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölgede
daimi surette bir ticari işletmeyi ilgilendiren akitleri, o
işletme adına yapmayı meslek edinen kimseye Akit
(Sözleşme) Yapma Yetkisini Haiz Acente denir.7 TTK
sistemine göre; aracı acentelik “asıl”, sözleşme yapma
yetkisini haiz acentelik ise “istisna”dır. Akit yapma
yetkisini haiz acentelik söz konusu ise her şeyden önce
bu akdin yazılı olması ve tescil ve ilânı gerekir.8
Sözleşmeye yapma yetkisine sahip olan acentelere, ilk
Sermaye piyasasında faaliyet gösteren aracı kurumlar,
daha geniş yatırımcı kitlesine ulaşmak ve bunu şube
tesisinden daha az maliyetli bir yöntemle yapmak
amacı ile acentelikler tesis etmektedirler. Sermaye
piyasasında faaliyet gösteren acentelere ilişkin
düzenlemeler, Seri:V
No.:46 sayılı Aracılık
Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar
Tebliği10 ile düzenlenmiştir.
Seyahat acenteleri, “bacasız endüstri” denilen ve
gelişimine paralel olarak birçok hukuki sorunu da
(6) İmregün, Oğuz: Kara Ticareti Hukuku Dersleri, İstanbul 1993, 10. Bs., sh.131.
(7) İmregün: sh. 132-133.
(8) İmregün: sh.133. Aynı görüş için bknz.: Kayıhan: sh.40; Poroy/Yasaman, Reha/Hamdi: Ticari İşletme Hukuku, Güncelleştirilmiş 13.
Bs., İstanbul 1998, sh. 178. Acentelik sözleşmesinin yazılı olmasını kurucu şart olarak görmeyen farklı görüş için bknz.: Kayıhan sh.40'a
istinaden dn:85'de adı geçen yazarlar.
(9) Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, C:1
(10) Tebliğ metni için bknz. R.G. 07.09.2000 t.- 24163 s. . Tebliğ metnine www.spk.gov.tr adresinden de erişilebilmektedir.
222
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
İşte bu ihtiyaç ve imkansızlık sigorta aracılarının
doğmasına neden olmuştur. Sigorta aracılarını, sigorta
acenteleri ve sigorta tellalları olarak iki ana gruba
ayırmak mümkündür.12 Sigorta acenteleri, sigorta
şirketini temsil etme ve sözleşme yapma yetkisine
veya sadece sigorta sözleşmesine aracılık etme
yetkisine sahiptirler.Sigorta acentesi, sadece sigorta
sözleşmesinin kurulması esnasında değil, aynı
zamanda sözleşmenin yürürlükte bulunduğu süre
içerisinde de sigortacının yardımcısı olarak bazı
işlemleri yerine getirmektedir.
beraberinde getiren turizm sektörüne katkıda bulunan
ve turistlere ulaştırma, konaklama, gezi, spor ve
eğlence imkanı sağlayan ticari kuruluşlardır.
Hukukumuzda seyahat acenteleri, işletme konuları ,
nitelikleri, hak ve sorumlulukları açısından TTK 116
vd. maddeler ile düzenlenen acentelerden çok farklı
bir acente çeşidi olarak düzenlenmiştir.11
İşbu çalışmamızın konusunu teşkil eden sigorta
acenteleri ise, bir sigorta şirketi için çalışan ve
sigortanın daha geniş bir tabana yayılması için hizmet
veren tacir yardımcılarıdır. Sigorta Acentelerini,
aşağıda ikinci ve üçüncü bölüm olarak daha detaylı
olarak inceleyeceğiz.
Türk Sigorta Mevzuatında, sigorta acentelerinin
statüsüne ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır.
Sadece denetime ilişkin bazı esaslar, 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu'nda13 yer almıştır.14
II. SİGORTAACENTELERİ
Sigorta Murakabe Kanunu'nun 9. maddesinde sigorta
acentesinin tanımı yapılmıştır.15 Bu madde, TTK'nun
116'ıncı maddesindeki acente tarifinin tekrarıdır.
Sadece oradaki “ticari işletme” yerine “sigorta şirketi”
yazılmıştır. Doğrusu da budur; zira, acente kavramı
TTK madde 116'da tarif edilmiştir. Sigortacılığa ait
ayrı bir acentelik kavramı olamaz.16
1. SİGORTA ACENTELERİNİN HUKUKİ
STATÜSÜ
Sigorta mukavelelerinin yapılması, çok defa hakla
temas etmeyi ve bireyleri elle tutulmayan , gözle
görülmeyen ve belki de hiç oluşmayacak bir riskten
korunmayı hedefleyen sigortanın faydalarına
inandırmayı gerektirir.
2. SİGORTAACENTELERİNİN ÇEŞİTLERİ
Sigortacılık işlemlerinin özelliği nedeniyle sigorta
şirketlerinin kendi kurumları ve şubeleri dışında
birtakım aracılara ihtiyaçları vardır. Sigorta
sözleşmesine ilişkin bütün işlemlerin sigorta
şirketlerince yerine getirilmesi neredeyse imkansızdır.
Tatbikatta Murakabe Kanunu'nun 26. maddesine
müsteniden Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılan
komisyonlar hakkındaki sirkülerde, sigorta acenteleri
iki gruba ayrılmıştır: (A) Acenteleri grubu ve (B)
(11) Seyahat Acenteleri hakkında geniş bilgi için bknz.: Kayıhan: sh. 53 dn.130 ve dn.131'e istinaden Gülersoy,Çelik: Seyahat
Acentelerinin Hukukumuzdaki Yeri, İBD, 1964, S. 7-9, sh. 194 ve Domaniç, Hayri: Ticaret Hukukunun Genel Esasları, Genişletilmiş 4.
Bs., İstanbul 1988.
(12)Ayrımın kaynağı için bknz.: Kender, Rayegan: Türkiye'de Hususi Sigorta Hukuku, İatanbul 1995, sh.80 ('Sigorta”).
(13) 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu için bknz.: R.G. 30.12.1959 t. 103945 s.
(14) Sigorta Aracılığına ilişkin 9 Aralık 2002 t. 2002/92/EC s. Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi için bknz.
http://europa.eu.int/eur-lex/pri/en/oj/dat/2003/l_009/l_00920030115en00030010.pdf . (Yayımlandığı Avrupa Birliği Resmi Gazetesi için
bknz.: O.J. L 009, 15/01/2003 p. 3 10) . Söz konusu Yönerge'nin Türkçe özetine http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/3BAD99F8-16234FFB-85AA-1DE7922DEE09/963/MüktesebatRehberi.pdf adresi kanalı ile ulaşılabilir.
(15) Aynı tanımlama, 539 sayılı KHK ile değişik 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu'nun 9/son maddesine dayanarak çıkarılan Sigorta
Acenteleri Yönetmeliği'nin 4/f ve 4/g maddelerinde de yer almakta idi. Ancak, 7397 sayılı Kanunun 9/son maddesi Anayasa
Mahkemesinin 24.10.1995 tarih ve 1995/35 E. 1995/56 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir. İptal sebebi; 539 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin dayandığı Yetki Yasası'nın iptal edilmesi ve 9/son maddenin bu sebeple dayanaksız kalmasıdır. Danıştay 10. Dairesi'nin
06.11.1997 tarih ve K.1997/4158 sayılı kararıyla, Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı olduğu belirlenen 7397 sayılı Sigorta
Murakabe Kanununun 539 sayılı KHK ile değişik 9 ve 26'ncı maddelerinin son fıkralarının iptal edilmiş olması nedeniyle, bu maddelere
dayanılarak hazırlanan SigortaAcenteleri Yönetmeliği tümüyle iptal edilmiştir.
(16) Kender, Rayegan: SigortaAcentelerinin Hakları, Sigorta Hukuku Dergisi, 1998, S.1, sh. 114, (“Tebliğ”).
223
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
“olağanüstü masraf” niteliğinde olduğu hususu
ihtilafa neden olabilecek niteliktedir. Doktrinde18,
olağanüstü masraf terimine, “müvekkilinin talimatı ile
ya da acentenin vekaletsiz iş gören sıfatı ile
müvekkilinin çıkarlarının korumak amacı ile giriştiği
işlerin gerektirdiği giderler” şeklinde açıklama
getirilmektedir. Bir başka açıklama da19 şu şekildedir:
“Normal masraflar, acentenin işletmesinin tabii
olduğu umumi masrafları olup, tacir-acente bunun
müvekkilden aldığı ücretlerle karşılar. Telgraf,
telefon, posta, mutat seyahat masrafları, ardiye,
mağaza ve kira ücretleri esas itibariyle acentenin
normal masrafları arasında yer alır. Masrafların adifevkalade olup olmadığı her hadisede ayrı ayrı
mütalaa edilmelidir. Ancak, müvekkilini talimatı ile
veya vekaleti olmaksızın tasarruf hükümlerine göre
yapılan masraflar; mesela gümrük ve nakliye
masrafları acentenin normal masrafları arasında yer
almaz.
Acenteleri grubu. (A) acenteleri, sigorta şirketlerini
temsilen akit yapma yetkisi olanlar, (B) acenteleri ise
sigorta akdine sadece aracılık edenlerdir. 1.9.1972
tarihinde yürülüğe giren Ticaret Bakanlığı
sirkülerinde; A Acentesi, bizzat rejistro tutarak poliçe
tanzim eden ve gider vergisini kendisi ödeyen acente;
B acenteleri ise A Acentesi vasfının taşımayan
acenteler olarak tarif edilmiştir.17
A Acentesi, TTK'nun 116'ıncı maddesinde tanım
yapılan “sözleşme yapma yetkisi bulunan acente”
kavramına, B acentesi ise yine aynı maddedeki “aracı
acente” kavramına paraleldir.
7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu'nun 9/5
maddesine göre; sigorta acentelerine verilecek
yetkilerin kapsam ve sınırı, sigorta şirketlerine usulü
dairesinde tescil ve ilan olunur. Sigorta acentesi için
bu tescil ve ilan kurucu niteliktedir. Yani, tescil ve
ilandan önce, acentelik faaliyeti yapılamaz.
Peki, acentenin, olağanüstü masraflar için müvekkili
sigorta şirketinden her zaman izin alması gerekmekte
midir? Müvekkil sigorta şirketinin özel talimatı ile
yapılan olağanüstü masraflar bakımından bu konuda
herhangi bir sorun yoktur. Zira, bu ihtimalde
olağanüstü masrafların yapılmasını bizzat müvekkil
istemektedir. Öte yandan, yukarıdaki soruya olumsuz
vermek gerekmektedir. Yani, acentenin yapacağı
masraflar için her zaman müvekkilinden izin alması
gerektiği düşünülemez.20 Acente, yaptığı makul
düzeydeki bütün olağanüstü masrafların tazminini
müvekkilinin izni olmasa bile ondan isteyebilir.
Acentenin yetki sınırlarını aşmış ya da yetkisi
olmaksızın müvekkili adına ve hesabına olağanüstü
masraflar yapmış olması halinde iç ilişkide
“vekaletsiz iş görme” olgusu vardır ve acente
müvekkilinden izin almadan da yaptığı makul
düzeydeki olağanüstü masrafların tazminin
müvekkilden isteyebilir. Yapılan masrafların makul
olup olmadığını her somut olaya göre hakim takdir
edecek ve makul düzeyi aştığı tespit olağanüstü
masrafların tazmini müvekkilden istenmeyecektir.
III. SİGORTA ACENTELERİNİN HAKLARI
1. A C E N T E L İ K S Ö Z L E Ş M E S İ S Ü R E S İ
İÇİNDE
Acentenin sözleşme süresi içerisindeki hakları 6762
sayılı TTK'nun 127 ilâ 132'inci Tasarı,'nın ise 113 ilâ
119'uncu maddeleri ile düzenlenmiş olup, bu
maddeler sigorta acenteleri için de uygulama alanı
bulmaktadır.
1.1. FEVKALADE MASRAFLARIN
TAZMİNİ TALEBİ
TTK'nun 127'nci maddesine göre; acente, işlerini ifa
için yaptığı masraflardan ancak fevkalade
(olağanüstü) masrafların tazminini isteyebilir. Acente;
işletmesinin olağan masraflarını kendisi karşılayacak
ve fakat işi ifa için yaptığı olağanüstü masrafları
müvekkili sigorta şirketinden talep edebilecektir.
Hangi masrafların “olağan masraf” hangilerinin ise
(17) Kender: Sigorta, sh. 82.
(18) Kender: Tebliğ , sh. 114'e , Poroy/Yasaman , Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 1998, sh. 181
(19) Kender: Tebliğ , sh. 114 ve 115'e istinaden dn. 2
(20) Karşı görüş için bknz. Kayıhan, sh. 145'e istinaden dn.295'te belirtilen eserler.
224
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
TTK, 127/2 maddesi, avanslar hakkında TTK'nun
22'nci maddeye atıf yapmıştır. Yani, acente, müvekkili
hesabına üçüncü kişilere vereceği avansları da
müvekkilinden isteyebilecek ve hatta ödeme
tarihinden itibaren faiz de talep edebilecektir.
TTK'nun 128'nci maddesi “ücrete tabi muameleler”
kenar başlıklıdır. TTK'nun 128'inci maddesine göre;
acente fiilen aracılıkta bulunduğu veya akdettiği
sözleşmelerden veya aracılıkta bulunmamakla
beraber bölgesi içindeki şahıslarla müvekkili arasında
doğrudan doğruya yapılan ve inhisar dalı içine giren
sözleşmelerden dolayı bir ücret istemek hakkına
sahiptir. Müvekkil, doğrudan doğruya yaptığı
muameleleri derhal acenteye bildirmeye borçludur.
TTK madde 128 bir çok yönden yetersiz olup, içerdiği
boşluklar nedeniyle uygulamada güçlükler
yaratmaktadır. TTK'nun 128'inci maddesine tekabül
eden Tasarı'nın 113'üncü maddesi ile bu boşluk
doldurulmaya çalışılmıştır.
1.2. HAPİS HAKKI
Tasarı'nın 113'üncü maddesi aynen aşağıdaki gibidir:
TTK'nun 132/1 maddesine göre: “Acente,
müvekkilindeki bütün alacakları ödeninceye kadar,
acentelik mukavelesi dolayısıyla alıp da gerek kendi
yedinde gerek hususi bir sebebe binaen zilyed olmakta
devam eden bir üçüncü şahıs yedinde bulunan menkul
şeyler ve kıymetli evrak ile emtia senedi vasıtasıyla
tasarruf edebildiği emtia üzerinde hapis hakkına
maliktir.” Madde hükmünün muhteva ve
mahiyetinden anlaşıldığı gibi, bu hak daha çok
acentenin elinde müvekkiline ait menkul mal veya
kıymetli evrak bulunması halinde söz konusu olan bir
haktır ve dolayısıyla sigorta acenteleri için önemli
değildir.23
Madde 113 - (1) Acente, acentelik ilişkisinin
devamı süresince kendi çabasıyla veya aynı
nitelikteki işlemler için kazandırdığı üçüncü
kişilerle kurulan bütün işlemler için ücret
isteyebilir. Bu ücret hakkı, üçüncü fıkra uyarınca
önceki acenteye ait olduğu hâlde ve ölçüde
doğmaz.
Acente yaptığı olağanüstü masrafların makul
olduğunu
ve talebe haklılığını ispatlama
yükümlülüğü altındadır.21
TTK'nın 127'inci maddesi, Tasarı'nın 117'nci22
maddesine tekabül etmekte olup, Tasarı maddesi,
mevcut TTK'ndaki hükmün Türkçeleştirilmiş
halinden ibarettir.
(2) Acenteye belli bir bölge veya müşteri çevresi
bırakılmışsa, acente, acentelik ilişkisinin devamı
süresince bu bölgedeki veya çevredeki müşterilerle
kendi katkısı olmadan kurulan işlemler için de ücret
isteyebilir. Birinci fıkranın ikinci cümlesi
burada da uygulanır.
TTK'nın 132'inci maddesi, Tasarı'nın 119'uncu
maddesine tekabül etmekte olup, Tasarı maddesi,
mevcut TTK'ndaki hükmün Türkçeleştirilmiş
halinden ibarettir.
(3) Acentelik ilişkisinin bitmesinden sonra kurulan
işlemler için acente;
a) İşleme aracılık etmişse veya işlemin
kurulmasının kendi çabasına bağlanabileceği
ölçüde işlemi hazırlamış ve işlem de acentelik
ilişkisinin bitmesinden sonra uygun bir süre içinde
kurulmuşsa;
1.3. ÜCRET-KOMİSYON HAKKI
Ücret-komisyon hakkı, acentelerin ve doğal olarak
sigorta acentelerinin en önemli hakkıdır. Ücretkomisyon hakkı, TTK'nun 128 ilâ 131'inci maddeleri
ile düzenlenmiş bulunmaktadır.
b) Birinci veya ikinci fıkraların birinci cümleleri
uyarınca ücret istenebilecek bir işleme ilişkin
(21) Kayıhan, sh.144-145.
(22) Tasarı'nın 117'nci maddesi ve gerekçesi için bknz.: EK_TABLO.
(23) Kender: Tebliğ, sh. 115.
225
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
maddesine tekabül etmektedir.25
olarak üçüncü kişinin icabı, acentelik ilişkisinin sona
ermesinden önce acenteye veya müvekkile
ulaşmışsa,
2. ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN SONA
ERMESİ HALİNDE
ücret isteyebilir. Bu ücretin, hâl ve şartlara göre
paylaşılması hakkaniyet gereği ise, sonraki acente de
uygun bir pay alır.
2.1. ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN SONA
ERMESİ HALLERİ
(4) Acente, ayrıca, müvekkilinin talimatına uygun
olarak tahsil ettiği paralar için de tahsil komisyonu
isteyebilir.
Acentelik sözleşmesi, sürekli borç ilişkisi kuran bir
sözleşmedir. Acentelik sözleşmesi, sürekli borç
ilişkisi niteliği taşıdığından , ifayla sona ermez.
Acentelik sözleşmesi, tıpkı sürekli borç ilişkisi
doğuran diğer tüm sözleşmeler gibi , kural olarak,
sözleşme süresini sona ermesi ile, haklı sebepleri
varlığı halinde ileriye etkili (ex-nunc) tek taraflı fesih
ile ya da taraflardan birisinin ölümü, fiil ehliyetini
kaybetmesi ve iflasıyla sona bulacaktır.26
Tasarı'nın 113'üncü maddesinin 113'üncü maddesi,
TTK'nun 128'inci maddesinin yetersizliğini
kapatmayı hedefleyen bir madde olup, temel olarak
olumlu Getirdiği yeniliklerden birisi de dördüncü
fıkrasında yer alan kanuni tahsil komisyonudur. Tahsil
komisyonu, acentenin tahsil yetkisi
ile
yetkilendirildiği hallerde söz konusudur. Sözleşmede
öngörülen bedelin tahsili acentenin görevi değildir.
Acente, görevlendirilmiş ise ve bu hizmet acentelik
sözleşmesinin bir parçası değilse tahsilden komisyon
almaktadır. Sigorta acentelerinde, sözleşme yapma ve
primi tahsil etme yetkisi birlikte verilen yetkilerden
olduğu için A tipi acenteler için bu hizmetin acentelik
sözleşmesinin bir parçası olduğu düşünülmektedir.
Sigorta acentelerine ödenen ücret , “komisyon” olarak
isimlendirilmektedir. Sigorta acentelerine ödenen
komisyonları, istihsal (üretim) komisyonu ve teşvik
komisyonu (hasar/primi oranı dikkate alınarak
ödenene ek komisyon)
olarak tesbit etmek
mümkündür.24
Acentelik sözleşmesi, belirli süreli (süreli) veya
(belirsiz süreli (süresiz) olabilmektedir. Şayet,
acentelik sözleşmesinde bir süre belirlenmemiş ise bu
sözleşme belirsiz süreli olu, taraflardan her biri üç ay
öncesinden ihbar etmek suretiyle sözleşmeyi
feshedebilecektir. Üç aylık ihbar süresi gerek TTK.
133'te gerekse de Tasarı'nın 121'inci maddesinde yer
almaktadır. Bu sürenini, kesini süre olup olmadığı
yani sözleşme ile farklı bir süre belirlenip
belirlenemeyeceği doktrinde tartışılmıştır.
Poroy/Yasaman'a göre, sözleşmede değişik bir ihbar
süresinin öngörülebilmesi gerekir iken, Arslanlı ise bu
sürenin acente aleyhine genişletilemeyeceğini
savunmuştur.27
TTK'nun 129'nci maddesi “Ücrete hak kazanma
zamanı” kenar başlıklı olup, Tasarı'nın 114'üncü
maddesine ; TTK'nun 130'uncu maddesi “Ücretin
miktarı”” kenar başlıklı olup, Tasarı'nın 115'inci
maddesine; TTK'nun 131'nci maddesi “Ücretin ödeme
zamanı” kenar başlıklı olup, Tasarı'nın 116'ıncı
Acentelik sözleşmesinin sona ermesi hallerini
düzenleyen TTK 133 maddesi de, Tasarı'nın ilgili
121'inci maddesi28 de bu halleri içermektedir. İlave
olarak Tasarı'da, farklı görüşlere sebebiyet veren bir
husus açıklığa kavuşturulmuştur. Şöyle ki; Mevcut
TTK'unda, süresi belirli olan bir acentelik
(24) İstihsal Komisyonu ve Teşvik Komisyonu, Sigorta Acenteleri Yönetmeliği'nin 19 ve20'nci maddeleri ile düzenlenmiş idi. Ancak, dn.
15'te de belirtiliği üzere, Sigorta Acenteleri Yönetmeliği, Danıştay 10. Dairesi'nin 06.11.1997 tarih ve K.1997/4158 sayılı kararıyla iptal
edilmiş idi.
(25) Söz konusu maddelerin karşılaştırmalı metinleri ve Tasarı'daki yeni düzenlemelerin gerekçeleri için bknz.: EK_TABLO.
(26) Sürekli borç ilişkilerinin sona ermesi hakkında geniş bilgi için bknz.: Seliçi, Özer: Borçlar Kanununa Göre Sözleşmeden Doğan
Sürekli Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, İstanbul 1977.
(27) Poroy/Yasaman: sh. 182.
(28) TTK'nun 133'üncü maddesi, Tasarı'nın 121'inci maddesi ve gerekçesi için bknz.: EK_TABLO
226
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
gerekse de Sigortacılık Mevzuatı'nda yeteri ölçüde
düzenlemeye konu olmamış ve bu itibarla acente ile
sigorta şirketi arasındaki ihtilafların en temel sebebini
teşkil etmiştir.
sözleşmesinin, süresinin bitimine rağmen tarafların
sessiz kalması ve sözleşmeyi ifaya devam etmeleri
halinde, nasıl bir hukuki sonuç ortaya çıkacağını açığa
kavuşturan bir hüküm yer almamaktadır. Alman
Hukukunda belirli süre için akdedilmiş bir acentelik
sözleşmesi, bu sürenin bitimine rağmen, iki tarafça
devam ettirilirse belirsiz hale dönüşmektedir.29 İsviçre
Borçlar Kanunu'nun kabul ettiği çözümü benimseyen
Kınacıoğlu'na göre ise, böyle bir ihtimalde, sözleşme
aynı süreyle (bir yılı geçmemek kaydı ile) yenilenmiş
sayılır.30 Tasarı'nın 133'üncü maddesinin 2'nci fıkrası
ile, “Belirli süre için yapılan bir acentelik
sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya
devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli hâle
gelir” düzenlemesi yapılmış ve böylece Alman
Hukukundaki düzenlemeye paralel bir düzenleme
yapılmıştır. Bizim de katıldığımız görüşe31 göre,
Alman Hukukunun soruna getirmiş olduğu çözüm
şekli menfaatler dengesine en uygun çözüm şeklidir.
Zira, taraflardan biri sözleşmeyi belirlenen tarihte
sona erdirme iradesinde ise ve bu tarihi unutmak,
geçici rahatsızlık vs. gibi nedenlerle kaçırmış ise, onu
bir o kadar daha sözleşme ile bağlı saymak menfaatler
dengesine de zarar verir.32
b) Acentenin sözleşme sona erdikten sonraki
haklarına ilişkin TTK'nun 134'üncü maddesi
aşağıdaki gibidir.
Madde 134 - Muhik bir sebep olmadan ve üç aylık
ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden taraf,
başlanmış işlerin tamamlanmaması
yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine
mecburdur.
Müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut
hacir altına alınması sebebiyle acentelik
mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi
halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına
nispetle tayin olunacak münasip bir tazminat
acenteye yahut yukarıdaki hallere göre onun yerine
geçenlere verilir.
TTK 134/1 maddesi, geçerli bir sebep olmaksızın ve
üç aylık bildirim süresine uymadan akdin
feshedilmesi halinde akdi fesheden tarafın, başlanmış
işlerin tamamlanmaması nedeniyle diğer taraf
nezdinde oluşan zararın tazmin edilmesini amaçlayan
bir hükümdür. Bu hüküm, özellikle iki açıdan
tartışmalara konu olabilmektedir. Birincisi; geçerli
sebebin ne olduğu, diğer ise başlanmamış işlerin ne
olduğu hususudur. Geçerli sebebi acentelik
sözleşmesi hükümlerine ve sigortacılık mevzuatına
aykırılık olarak değerlendirmek mümkün olacaktır.
Örneğin; Sigorta acentesi, sigorta şirketi adına prim
tahsil ettiğinde eğer bunu denetim mevzuatında
öngörülen süre33 içerisinde sigorta şirketine intikal
ettirmez ise, bunun acentelik sözleşmesinin feshi için
2.2. ACENTENİN SÖZLEŞME SONA
ERDİKTEN SONRAKİ HAKLARI VE
ÖZELLİKLE PORTFÖYTAZMİNATI
2.2.1. TÜRK TİCARET KANUNAGÖRE
a) Acentelik sözleşmesinin sona ermesi halinde
sigorta şirketinin ve acentenin hak ve borçları konusu
sigorta mevzuatında düzenlenmemiş olup, bu husus
mevcut TTK hükümleri ile düzenlenmiştir. Özellikle
acentelik sözleşmesinin sona ermesi halinde acentenin
sigorta şirketi adına aracılık ettiği işlemlerden dolayı
bir hakkının olup olmadığı hususu, gerek mevcut TTK
(29) Kayıhan: sh.198-199.
(30) Kayıhan: sh.199.
(31) Kayıhan: sh. 199 ve dn.8.
(32) Kayıhan: sh. 199.
(33) 539 sayılı KHK ile değişik 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu'nun 27/1 maddesine göre; “Sigorta acenteleri, bir hafta süresince
tahsil ettikleri primlerin komisyon ve ilgili vergiler düşüldükten sonra kalan kısmını, en geç ertesi haftanın son iş gününün bitimine kadar
sigorta şirketine intikal ettirmek zorundadırlar”. Ancak bu hüküm, Anayasa Mahkemesi'nin 30 Ekim 2001 tarih ve 2001/345 K. sayılı
kararı ile iptal edilmiştir. İptal sebebi; 539 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin dayandığı Yetki Yasası'nın iptal edilmesi ve 27/1
maddesinin bu sebeple dayanaksız kalmasıdır Söz konusuAnayasa Mahkemesi kararı için bknz.: R.G. 16.01.2002 t. 24642 s.
227
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
bir haklı sebep teşkil ettiği kabul edilmelidir.34
verilebilecek hallerin bu şekilde tahdidi olarak
gösterilmiş bulunması, acente sözleşmesinin mahiyeti
ve gayesi ile bağdaşamaz.38
TTK 134/2 maddesi ile sözleşme süresi sona erdikten
sonra yani sözleşme süresi dışında taraflar için bir hak
tesis edilmektedir. Bilindiği üzere, bir sözleşme ile
prensip olarak sözleşme süresi içersinde hak ve
borçları düzenlemektedir. Sözleşmenin sona ermesi
halinde, taraflar için hak doğabilmesi için ya kanun da
yahut sözleşmede bir hüküm bulunması
gerekmektedir. TTK 134/2 maddesi de işte bu amaçla
getirilen bir hükümdür. Ancak hükümle getirilen
hakkın doğabilmesi için hükümde yer alan şartların
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartlar olmadıkça
hükümde öngörülen hak doğamaz, zira hüküm
yoruma mahal vermeyecek şekilde sarih olarak ifade
edilmiştir. 35 Bu şartlar şunlardır: Acentelik
sözleşmesinin, müvekkilin veya acentenin iflas veya
ölümü yahut hacir altına alınması sona ermiş olması
gerekmektedir. Bu hükme göre, acentelik
sözleşmesinin başka sebeplerle sona ermesi halinde
maddede öngörülen tazminat hakkının doğması
mümkün değildir.36
Portföy tazminatı, acenteye TTK 134'de öngörülen
tamamlanmamış işler sebebi ile değil, işletmeye
kazandırdığı veya çevresini genişlettiği müşteriler
sebebi ile verilmektedir.39 Acentenin bu özel hakkı,
doktrinde farklı isimlere konu olmuştur. Bazı
hukukçular (Poroy/Yasaman) “portföy tazminatı”
deyimini, bazıları (Karayalçın, Aslanlı, Kınacıoğlu,
Kayıhan)
deyimini, bazıları “çıkma tazminatı”
deyimini, bazıları (İmregün, Kender) “portföy hakkı”
deyimini, bazıları da (Ünal Tekinalp) “portföy akçası”
deyimini kullanmayı tercih etmişlerdir.40
Fransa'da güçlü bir mücadeleden sonra 1949 ve 1950
tarihli statüler ile sigorta acentelerine portföy hakkı
tanınmıştır.41 İsviçre'de konunun düzenlenmesi uzun
çalışmalardan sonra 4 Şubat 1949 tarihli Kanunla
(Borçlar Kanunu'nun vekaleti düzenleyen 13. babına
yeni bir fasıl ekleyen) olmuştur.42 Almanya'da
6.8.1933 tarihli Kanunla Alman Ticaret Kanunu'nun
par. 84 ve devamına harf eklenmesi suretiyle acente
portföy hakkına yer verilmiştir.43
c) Peki, acentenin yapılmasına aracılık ettiği sigorta
sözleşmeleri sigorta şirketine bir müşteri çevresi
(portföy) kazandırdığı durumlarda nasıl bir yol
izlenecektir? Sigorta acentesi, yaptığı çalışmalar ile
sigorta şirketine bir müşteri topluluğu kazandırmıştır.
Acentelik sözleşmesi sona erdiğinde, sigorta şirketi
acente ilişkisi devam edecektir. İşte bu sebeple,
acentelik sıfatı sona eren kimseye şirketin bir karşılık
ödemesi gerekir.37
Ülkemize gelince; mevcut TTK'nun 134'üncü
maddesinin birinci fıkrası ile başlanmış ve fakat
tamamlanmamış işlerden doğan tazminat hakkı; ikinci
fıkra ile de tahdidi olarak sıralanılan hallere (ölüm,
iflas, hacir altına alınma) ilişkin tazminat hakkı
düzenlenmiş olup; acente portföy tazminatına ilişkin
bir düzenleme bulunmamaktadır. Doktrinde bir
görüş44; TTK 134/2 hükmünün hakkaniyet ilkesi ve
TTK 22 maddesi gözetilerek geniş yorumlanması
Kanun, sadece söz konusu hallerde acenteye tazminat
verilmesini kabul etmiştir.; oysa tazminat
(34) Kender: Tebliğ, sh.118 dn.8.
(35) Kender: Tebliğ, sh.118.
(36) Kender: Tebliğ, sh.119.
(37) Kender: Tebliğ, sh. 119.
(38) Tekinalp, Ünal: Türk Hukukunda Acentanın “Portföy Akçası” Talebi, Prof.Dr. Ali Bozer'e Armağan, Ankara 1998, sh.3. Aynı görüş
için bknz.:Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, 3. Bs. ,Ankara 1997, sh. 207; İmregün: sh. 139.
(39) Tekinalp, Gülören:Acente Sözleşmesine Uygulanan Kanunlar İhtilafı Kuralı, İstanbul 1972, sh. 35.
(40) Tekinalp, Ünal: sh. 4; Kayıhan: sh.149 , dn. 321.
(41) Kender: Tebliğ, sh. 119.
(42) Kender: Tebliğ, sh. 120.
(43) Kender: Tebliğ, sh. 120.
(44) Arkan: sh. 20; İmregün: sh:139; Hatemi/Serozan/Arpacı, Hüseyin/Rona/Abdülkadir: Borçlar Hukuku-Özel Bölüm, İstanbul 1992,
sh. 471-472.
228
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
gerektiğini savunur iken, diğer bir görüş45; TTK
134'teki tazminatın portföy tazminatı olmadığını ve bu
maddenin geniş yorumlanarak buradan portföy
tazminatının kabulüne gidilmesinin (şartların
genişletilmesinin) hukuken mümkün olmadığını
s a v u n m u ş t u r. T T K m a d d e 1 3 4 ' ü n g e n i ş
yorumlanamayacağını savunana görüşe göre;
TTK'nda acente portföy tazminatı düzenlenmemiştir
ama bu tazminatın sözleşme ile düzenlenmesine de bir
engel bulunmamaktadır.
ilişkin olarak tahsil edilen primler nedeniyle
komisyon talep edemeyeceğini, nitekim acente ile
sigorta şirketi arasındaki acentelik sözleşmesinin 25/2
maddesinde, acentelik sözleşmesi fesholan acentenin
portföy mülkiyeti nedeniyle veya başka herhangi bir
nam altında tazminat talep edemeyeceği hususunun
açıkça belirtilmiş olduğunu belirterek davanın reddini
talep etmiştir.
Yerel Mahkeme; acenteye ödenecek ücretin tahsil
edilen net prim üzerinden hesaplandığını, davaya
konu komisyon alacağının fesihten sonraki
zeyilnamelere ilişkin olduğunu, acentenin fesihten
sonraki zeyilnamelere ilişkin olarak tahsil edilen
primler nedeniyle komisyon talep edemeyeceği
görüşü ile davayı reddetmiştir.
2.2.2. YARGITAY UYGULAMASI
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 10.05.1996 tarih ve
1996/2189 E.
1996/3335 K. sayılı içtihadı
20.06.1996 tarih ve 1996/2084 E. 1996/4544 K. sayılı
içtihadı ve ile acentenin portföy tazminatını kabul
etmiş bulunmaktadır. 20.06.1996 tarihli karar, tashih-i
karar talebine de konu olmuş , Daire konuyu tekrar
incelemiş ve 25.12.1996 tarihli 1996/6699 E.
1996/9192 K. sayılı kararında , tashih-i karar talebini
reddederek görüşünü teyit etmiştir. Bu kararlar ilkesel
nitelikte olup, 20.06.1996 tarihli karar oy birliği ile,
25.12.1996 tarihli karar ise oy çokluğu ile alınmıştır.
25.12.1996 tarihli kararda; iki muhalif üye, acentenin
portföy tazminatına hak kazanmasına ilişkin olarak
karşı çıkmamaktadırlar, karşı oy yazıları somut
vakada portföy tazminatına hak kazanıp
kazanmamaya ilişkindir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 20.06.1996 tarihli Bozma
kararında; Daire, bir acentenin kusur bulunmadığı
takdirde kendi döneminde oluşturulan ve uzun süren
sigorta sözleşmelerinden dolayı sigorta ettiren
tarafından sigortacıya ödenene primler bakımından
acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra
mahrum kaldığı prim komisyon ücretlerinden dolayı
muhik bir tazminat isteyebileceğinin kabulünün
gerektiğini ve uzman bilirkişilerce uygun portföy
tazminatının belirlenmesi gerektiğini ve portföy
üzerinde herhangi bir hak ve alacak istenemeyeceğine
ilişkin acentelik sözleşmesinin 25/2 maddesinin BK
99/2 maddesi nedeniyle geçersiz olduğunu
belirtmiştir.
Yargıtay'ın ilkesel nitelikteki bu kararlarını
irdeleyelim46:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 25.12.1996 tarihli Karar
Düzeltme Talebinin Reddi
kararında; Portföy
Tazminatını ilke olarak kabul etmiştir. Daire,
25.12.1996 tarihli kararında somut olay üzerinde
yoğunlaşmış ve sigorta şirketinin Sigorta Murakabe
Kanunu gereğince kuruluşta Bakanlığın iznine ve
ayrıca ruhsata tabi olduğunu ve bu sebeple imtiyazlı
kuruluşlardan sayıldığını, sigorta şirketlerinin BK
99/2 anlamında imtiyazlı kuruluşlardan olduğunu,
acentelerin ise izne ve ruhsata tâbi olmadığını, sigorta
şirketi ile acente arasında sosyo-ekonomik bir
Davacı (Acente); acentelik sözleşmesinin feshinden
sonra acentenin kendi döneminde oluşturulan uzun
süreli inşaat sigortası sözleşmesi nedeniyle sigorta
ettirenin sigorta şirketine ödeyeceği primler nedeniyle
kendisine acente komisyonu ödenmesini talep
etmiştir.
Davalı (Sigorta Şirketi); davaya konu komisyon
alacağının fesihten sonraki zeyilnamelere ilişkin
olduğunu, acentenin fesihten sonraki zeyilnamelere
(45) Kender: Tebliğ, sh. 120.
(46) Acente portföy tazminatı ile ilgili Yargıtay uygulamasını irdeleyen yazılar için bknz.: Tekinalp, Ünal: sh. 5-17; Kender: Tebliğ, sh.
121-128 ; Metezade, Zihni: Birlik'ten Dergisi, Haziran 2000, Yıl:1, S.:6 sh. 4-9.
229
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
dengesizlik bulunduğunu,acentelik sözleşmesinin
25/2 maddesinin BK 99/2 maddesi uyarınca geçersiz
olduğunu belirterek karar düzeltme talebini
reddetmiştir. Bu karar, oyçokluğu ile alınmış olup, iki
üye muhalefet şerhi vermişlerdir.
acente, müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
Karşı Oy Yazılarında; Almanya, İsviçre ve Fransa'da
portföy hakkının düzenlediğini, portföy tazminatını
ilke olarak kendilerinin de kabul ettiklerini ve fakat
somut olayda acentenin kusurlu olup olmadığının
re'sen araştırılmamasının doğru olmadığını, sigorta
şirketlerinin kamu gücüne dayanmadığın, acentelerin
tacir olması itibariyle ekonomik olarak zayıf taraf
olarak addedilemeyeceğini, sigorta şirketlerinin
imtiyazlı kuruluş olmadığını, sadece kuruluş ve
faaliyeti izne tabi olan ticari işletme olduğunu ,
acentelik sözleşmesinin 25/2 maddesi ile getirilen
sorumsuzluk sözleşmesinin geçerli olması gerektiğini
belirterek oyçokluğu ile karara katılmamışlardır.
(3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan,
acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru
sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle
feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.
(2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu
aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını
aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse,
faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
(4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez.
Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona
ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.
(5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık
ile benzeri diğer sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi
hâlinde de uygulanır.
Tasarı'nın “Denkleştirme Talebi” kenar başlıklı
122'inci maddesinin gerekçesi aynen aşağıdaki
gibidir.
2.2.3.TASARIYAGÖRE
Tasarı'nın “Denkleştirme Talebi” kenar başlıklı47
122'inci maddesi aynen aşağıdaki gibidir.
Acentenin denkleştirme talebi Türk içtihat hukuku
tarafından tanınmaktadır. Bu sebeple, Tasarının 122 nci
maddesi yeni bir hukukî kurumu tanıtmamakta fakat ilk
defa kanunî düzenlemeye kavuşturmaktadır. Çünkü,
Yargıtay 1996 yılında verdiği bir kararla olumlu bir kanun
boşluğunu doldurmuş, hukukun geliştirilmesi yönünden
önemli bir hizmet yapmış, ilkesel bir kararla denkleştirme
talebinin dogmatik düzenine işaret etmiş, daha sonra
içtihadını yerleştirmiştir.
Denkleştirme Talebi
Madde 122
(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde,
sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli
menfaatler elde ediyorsa,
Tasarının 122 nci maddesi, AET Yönergesinde yer alan, bu
sebeple tüm AB. üyesi devletlerin kanunlarında bulunan
denkleştirme talebini, Yönerge temelinde, ancak Alman
(Alm. TK.'nın 89b paragrafı) ve İsviçre (İsv. BK 418u)
hükümlerine benzer şekilde düzenlemiştir. Bu talebin
amacı ve niteliği tartışmalıdır. Alman öğretisinde
savunulan bir görüşe göre işletmeye bağlanan müşteri
kitlesinin sürekli olarak işletmeye kazanç sağladığı dikkate
alınırsa bu talep acentenin işletmeye yaptığı katkının
karşılığı olduğundan acenteye yardım düşüncesine
dayanmaz. Hakkaniyet temeline oturtulduğu için de saf bir
malî hak şeklinde nitelendirilemez. Diğer görüş uyarınca,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu
olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış
müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak
olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı
elde edeceği ücret isteme hakkını yitiriyorsa, ve
c) Denkleştirmenin ödenmesi, hâlin bütün gereklerine göre
hakkaniyete uygun düşüyorsa,
(47) Maddenin “Denkleştirme Talebi” şeklindeki kenar başlığının içeriği ile uyumlu olmadığı, burada sözleşmenin sona ermesinden sonra
bir “portföy tazminatı”nın söz konusu olduğu, bir zarar ziyanın söz konusu olmadığı hakkındaki görüş için bknz.: Moroğlu, Erdoğan: Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirmeler ve Öneriler, İstanbul Mayıs 2005, sh. 51
230
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
hesap tarzının kabulünün hükmün amacıyla
bağdaşmayabileceği, buna karşılık acente için daha yüksek
bir talebe olanak veren başka bir formülü tarafların
kararlaştırabileceklerini hükmün kapsamında kabul etmek
ratio legis gereği sayılabilir.
talep acenteyi feshin olumsuz sonuçlarından korur. Birinci
fıkrada "tazminat" sözcüğü kullanılmış olmasına rağmen,
talep klasik anlamda bir malvarlığı zararının giderilmesi
olarak anlaşılamaz; ancak, öğretide buna rağmen talebin
geniş anlamda zararın giderilmesine yöneldiği yaklaşımı
benimsenir.
Üçüncü fıkra: Bu fıkra talebin hakkaniyet ile bağlantısını
ortaya koymaktadır. Ancak tarafların üçüncü fıkranın
aksini kararlaştırmalarına bir engel bulunmadığı
şüphesizdir.
Birinci fıkra: Birinci fıkra, talebe hak kazanabilmenin
şartlarını birbirine eklenir (kümülatif) tarzda
belirtmektedir. Birinci bent, acentenin sağladığı, yani
işletmeye bağladığı "yeni" müşterilerin, denkleştirme
talebine hak kazanmanın şartı olduğunu ve bunların acente
sözleşmesinin sona ermesinden sonra da işletmeye
"önemli" çıkarlar sağlamakta devam etmelerinin de
gerektiğini hükme bağlamaktadır. İkinci bentte yer alan
(ikinci) şart işletmeye acente tarafından yeni müşteri
kazandırılmış olması ve sözleşme devam etseydi acentenin,
işletmeye kazandırdığı "yeni" müşteriler dolayısıyla ücret
alacak olmasıdır. Sözleşmenin sona ermesi nedeniyle
acente bu ücretleri yitirir. Acentelik sözleşmesine göre
"yeni" müşteriler sebebiyle ücret sözleşmenin sona
ermesine rağmen bir şekilde ödenmişse denkleştirme talebi
ileri sürülemez. Burada ödendiği söylenen kök ücret olup,
bedelin tahsiline ve garanti edilmesine ilişkin komisyonlar
dikkate alınamaz. Üçüncü şart ise, talebin hakkaniyete
uygun olmasıdır. Bu şart bir taraftan acentenin gayretleri,
imaj yaratma, müvekkili ve ürününü tanıtma, diğer taraftan
da bir rekabet piyasasında pay alma çalışmaları ile
tanımlanır. Acente bu konularda olumsuz not almamış
olmalıdır. Ürünün bilinen hatta tanınan bir marka olması
acentenin gayretlerinin gözardı edilmesini, "yeni"
müşterilerin işletmeye gelmelerinin (yönelmelerinin)
markaya bağlanmasını haklı gösteremez ve "hakkaniyet"
unsurunda olumsuz sonuca varmanın gerekçesi olamaz.
Rekabet piyasası günümüzde zaten markalar piyasasıdır.
Güçlü, hatta tanınmış bir markanın da yeni müşterilerle
buluşması için gayrete ihtiyaç vardır. Buluşma sağlanmışsa
bunu sadece markaya bağlamak rekabet piyasası
kurallarını önemsememek anlamına gelir. Her güçlü ve
tanınmış markanın da "yeni" müşteriler edinmesi gayretle
olur. Markanın tanıtılması kadar, kendisine yönelme
sağlanması ve yönelmenin korunması da gayretle olur.
Üçüncü şart, gayretin olduğu her halde (kural olarak)
gerçekleşir; olumsuz tutum hakkaniyet şartının
gerçekleşmesine engel kabul edilebilir.
Dördüncü fıkra: Dördüncü fıkra talepten "önceden"
vazgeçmeyi geçersiz sayar. Talepten acente sözleşmesinin
yapılmasından sonra feragat edilmesi, hile düzeyinde
olmamak veya kanunu dolanmak anlamı taşımamak
şartıyla geçerlidir. Ancak bu halde de acentenin, tehdit,
dayatma veya benzeri zorlamalarla bu hakkından vazgeçip
geçmediği özenle araştırılmalıdır. Maddenin kaynağı olan
Alm. TK'nın 89b paragrafının dördüncü bendiyle ilgili
öğretide vazgeçmenin tam anlamıyla serbest iradeyle
yapılmış olması gereği üzerinde durulur. Acente
sözleşmesinin yapılmasının, gizli bir anlaşma ile, bu
talepten daha sonra vazgeçilmesi şartına bağlanması veya
bu sonucu doğuracak bir düzenin kabulü, hükmün
dolanılmasıdır. Hükümde denkleştirme istem hakkının
sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde
ileri sürülmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu bir yıllık sürenin
zamanaşımı süresi mi yoksa hak düşürücü süre mi olduğu
sorunu hükümde açık bırakılmıştır. Bunun sebebi, hukuk
geliştirme olanaklarının önünün kapatılmamasıdır. Öğreti
ve yargı kararları menfaat dengesine uygun en iyi çözümü
“hukuk” olarak ortaya koymalıdır. Alman öğretisinde bir
yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu görüşü hakimdir.
Bunun sebebi olarak hükmün niteliği gösterilir. Hüküm
adalet temeline dayalı olduğu için acentenin, böyle bir
gereksinimi duymayıp istemini ileri sürmekte bir yılı aşan
süreyle gecikmesi hükmün öngörülme amacına aykırı
olarak kabul edilmektedir. Ayrıca zamanaşımını kesen ve
durduran sebeplerin istemle bağdaşmadığı da ileri sürülür.
Ancak, talep ileri sürülmüş ve kabul edilmiş ise hak
düşürücü süre işlemez hale gelir. İstem itirazla karşılaşmış
ise bir yıllık süre içinde yargı yoluna müracaat edilmesi
gerekir.
Beşinci fıkra: Acente ile tek satıcı ve diğer müvekkile
"yeni" müşteri kazandıran sürekli iş yapma ilişkileri
arasında denkleştirme talebi yönünden farklılık
yaratmanın haklılık ve adalet temeli zayıf olduğu için
beşinci fıkra öngörülmüştür. Tek satıcının işletmeye
(müvekkile) bağlılığının acente düzeyinde olmadığı, tek
satıcının daha bağımsız bir konumda bulunduğu itirazı, tek
İkinci fıkra: İkinci fıkra talebin hesaplama şeklini
göstermektedir. Hükümdeki formülün emredici olup
olmadığı öğreti ve içtihatlarca açıklığa kavuşturulacak bir
konudur. Ancak, kanunî formülün acente yönünden
asgarîyi ifade ettiği, acentenin aleyhine olan başka bir
231
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
satıcının işletme ile "arızî" sınırını aşan iş yapılması
olgusunun varlığı karşısında gücünü yitirir. Ayrıca
"devamlılık" unsurunun rekabetin korunması hukukunda
sempati ile karşılanmadığı unutulmamalıdır. "Devamlı"
sayılamayan hizmetler de "yeni" müşteri sağlayabilir.
Tasarı'nın 122'nci maddesinin dördüncü fıkrası ,
denkleştirme talebinden “önceden” vazgeçmeyi
geçersiz kılan bir maddedir. Bu hükümden çıkan bir
başka anlam da “denkleştirme talebinden
vazgeçmenin” geçerli olduğu ve fakat sadece
“önceden” vazgeçmenin geçersiz olduğudur. Talepten
acente sözleşmesinin yapılmasından sonra feragat
edilmesi, hile düzeyinde olmamak veya kanunu
dolanmak anlamı taşımamak şartıyla geçerlidir. Keza,
aynı fıkra, denkleştirme talebinin, acentelik
sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıllık
süre içerisinde kullanılmasını öngörmektedir.
Maddenin bu sürenin mahiyetinin belirlenmemiş
olması ve gerekçede olarak da hukuk geliştirme
olanaklarının önünün kapatılmak istenememesi ve bu
konunun öğretiye ve yargı organlarına bırakılmak
istendiğinin belirtilmiş olması, bir yıllık sürenin hak
düşürücü süre mi yoksa zamanaşımı süresi mi olduğu
hususunun ihtilaflara konu olacağının ve
tartışılacağının işaretidir.
Tasarı'nın “Denkleştirme Talebi” kenar başlıklı
122'inci maddesi, acente portföy tazminatını
düzenleyen yeni bir maddedir. Bu madde, gerek
Yargıtay'ın ilkesel kararlarına konu olması ve gerekse
de doktrinde kabul görmesi itibariyle yeni bir hukuki
kurumu tanıtmamakta ve fakat ilk kez kanuni bir
düzenlemeye kavuşturmaktadır. Gerekçesinde yer
aldığı üzere, Tasarının 122'nci maddesi, AET
Yönergesinde yer alan, bu sebeple tüm AB. üyesi
devletlerin kanunlarında bulunan denkleştirme
talebini, Yönerge temelinde, ancak Alman (Alm.
TK.'nın 89b paragrafı) ve İsviçre (İsv. BK 418u)
hükümlerine benzer şekilde düzenlemiştir.
Tasarı'nın 122'nci maddesine göre, denkleştirme
talebine hak kazanabilmek için; acentenin sağladığı
"yeni" müşterilerin acente sözleşmesinin sona
ermesinden sonra da işletmeye "önemli" çıkarlar
sağlamaya devam etmeleri48, acentelik sözleşmesi
devam etseydi acentenin "yeni" müşteriler dolayısıyla
ücret alacak olması, denkleştirme talebinin talebin
hakkaniyete uygun olması, acentelik sözleşmesinin
acentenin kusurundan kaynaklanmamış olması
gerekmektedir.
Tasarı'nın 122'nci maddesinin 5'inci fıkrası; acentelik
ile tek satıcılık ve müvekkile "yeni" müşteri kazandıran
benzeri diğer sürekli sözleşme ilişkileri arasında
denkleştirme talebi yönünden farklılık yaratmanın haklılık
ve adalet temeli zayıf olduğu gerekçesi ile denkleştirme
talebinin hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık ile
benzeri diğer sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi
halinde de uygulanacağını düzenlemektedir.49
SONUÇ
Tasarı'nın 122'nci maddesinin ikinci fıkrası,
tazminatın miktarı konusuna da açıklık getirmiştir.
Söz konusu fıkraya göre, tazminat acentenin son beş
Sigorta sözleşmelerinin yapılması, çok defa halkla
temas etmeyi ve bireyleri elle tutulmayan, gözle
görülmeyen ve belki de hiç oluşmayacak bir riskten
korunmayı hedefleyen sigortanın yararlarına
inandırmayı gerektirir. Sigorta şirketleri, bu zor
faaliyeti gerçekleştirirken, kendi kurumları ve
şubeleri dışında Sigorta Acentelerinden
faydalanmaktadırlar.
yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer
ödemelerin ortalamasını aşamamakta ve sözleşme ilişkisi
daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı
sırasındaki ortalama esas alınması gerekmektedir.
Gerekçede bu yolla hesaplanacak miktarın asgari tutarı
tesbite yönelik olduğu da vurgulanmıştır.
(48) Örneğin, birikimli hayat sigortalarında komisyon ödemeleri, Hayat Sigorta Yönetmeliği'nin 10'uncu maddesinde düzenlendiği üzere
ilk üç yıl için yapılmaktadır. Üç yılını doldurmuş bulunan bir sigorta için acentenin komisyon hakkı doğmayacağından fesihten sonra da
bu sebeple tazminat talep edemeyecektir. Hayat Sigortaları Yönetmeliği için bknz.: R.G. 09.12.1996 t. 22842 s. Yönetmelik metnine
http://www.tsrsb.org.tr/tsrsb/Mevzuat/Yönetmelikler/HAYAT+SİGORTALARI+YÖNETMELİĞİ.htm adresi aracılığı ile de
ulaşılabilmektedir.
(49) Bu maddedeki “benzeri diğer sözleşme ilişkilerinin ” ibaresinin “benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin”
şeklinde sınırlandırılması gerektiğini ortaya koyan görüş için bknz.: Moroğlu: Tasarı, sh. 51.
232
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
Sigorta portföy tazminatını,
acentenin sigorta
şirketine kazandırdığı müşteri grubunun, sigorta
sözleşmesi sona erdikten sonra için sigorta şirketine
ödeyeceği primler göz önünde bulundurularak
hakkaniyete uygun olarak acenteye ödenecek
tazminat olarak tanımlamak mümkündür. Portföy
tazminatı, TTK madde 134/1'de öngörülen
tamamlanmamış işler sebebiyle veya TTK 134/2'de
tahdidi olarak sıralanılan haller (ölüm, iflas, hacir
altına alınma) sebebiyle değil, acentenin sigorta
şirketine kazandırdığı veya çevresini genişlettiği
müşteriler sebebi ile verilmektedir. Tasarı'nın “Portföy
Tazminatı” kenar başlığını taşımasının daha isabetli
olacağını düşündüğümüz “Denkleştirme Talebi”
kenar başlıklı 122'inci maddesi, acente portföy
tazminatını düzenleyen yeni bir maddedir. Bu madde,
gerek Yargıtay'ın ilkesel kararlarına konu olması
itibariyle ve gerekse de doktrinde kabul görmesi
itibariyle yeni bir hukuki kurumu tanıtmamakta ve
fakat ilk kez kanuni bir düzenlemeye
kavuşturmaktadır. Tasarı'nın 122'nci maddesine göre,
denkleştirme talebine hak kazanabilmek için;
acentenin sağladığı "yeni" müşterilerin acente
sözleşmesinin sona ermesinden sonra da işletmeye
"önemli" çıkarlar sağlamaya devam etmeleri,
acentelik sözleşmesi devam etseydi acentenin "yeni"
müşteriler dolayısıyla ücret alacak olması,
denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olması,
acentelik sözleşmesinin feshinin acentenin
kusurundan kaynaklanmamış olması gerekmektedir.
Tasarı'nın 122'nci maddesinin ikinci fıkrasına göre,
tazminat acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı
Sigorta acentelerini, sigorta şirketlerini temsilen akit
yapma yetkisi olan (A) tipi acenteler ve sigorta akdine
sadece aracılık edenler (B) tipi acenteler olarak iki
kategoriye ayırmak mümkündür.
Sigorta Acentesinin sözleşme süresi içerisindeki
haklarını; Ücret (Komisyon) Hakkı ve Olağanüstü
Masrafların Giderilmesi Hakkı olarak belirtebiliriz.
Hapis hakkı, daha çok acentenin elinde müvekkiline
ait menkul mal veya kıymetli evrak bulunması halinde
söz konusu olduğu için diğer acenteler için önemli bir
hak olabilecek olan bu hak sigorta acenteleri için
önemli değildir.
Sigorta acenteleri ile imzalanan acentelik sözleşmeleri
diğer acentelik sözleşmeleri gibi sürekli borç ilişkisi
kuran sözleşmedir. Acentelik sözleşmesi, sürekli borç
ilişkisi niteliği taşıdığından, ifayla sona ermez.
Acentelik sözleşmesi, tıpkı sürekli borç ilişkisi
doğuran diğer tüm sözleşmeler gibi, kural olarak,
sözleşme süresini sona ermesi ile, haklı sebepleri
varlığı halinde ileriye etkili (ex-nunc) tek taraflı fesih
ile ya da taraflardan birisinin ölümü, fiil ehliyetini
kaybetmesi ve iflasıyla sona bulacaktır. Acentelik
sözleşmesi, belirli süreli (süreli) veya (belirsiz süreli
(süresiz) olabilmektedir. Şayet, acentelik
sözleşmesinde bir süre belirlenmemiş ise bu sözleşme
belirsiz süreli olup, taraflardan her biri üç ay
öncesinden ihbar etmek suretiyle sözleşmeyi
feshedebilecektir. Üç aylık ihbar süresi gerek TTK.
133'te gerekse de Tasarı'nın 121'inci maddesinde yer
almaktadır. Bizim de katıldığımız görüşe göre, bu
süre kesin süre olmayıp, sözleşme ile farklı bir süre
belirlenmesi mümkündür.
yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını
aşamamakta ve sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam
etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas
alınması gerekmektedir. Tasarı'nın 122'nci maddesinin
Acentelik sözleşmesinin sona ermesi halinde sigorta
şirketinin ve acentenin hak ve borçları konusu
sigortacılık mevzuatında değil, mevcut TTK
hükümleri ile düzenlenmiştir. TTK'nun 134'üncü
maddesi; birinci fıkrası ile başlanmış ve fakat
tamamlanmamış işlerden doğan tazminat hakkını;
ikinci fıkrası ile de tahdidi olarak sıralanılan hallere
(ölüm, iflas, hacir altına alınma) ilişkin tazminat
hakkını düzenlenmiş olup; mevcut TTK'nda acente
portföy tazminatına ilişkin bir düzenleme
bulunmamaktadır.
dördüncü fıkrasına göre, denkleştirme talebinden
“önceden” vazgeçme geçersizdir. Yine aynı fıkra,
denkleştirme talebinin, acentelik sözleşmesinin sona
erdiği tarihten itibaren bir yıllık süre içerisinde
kullanılmasını gerekli kılmaktadır.
233
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
TASARI
6762 SAYILI TÜRK T ICARET KANUNU
A) Genel olarak
A) Umumi olarak:
I - Tan ımı
I - Tarifi:
Madde 102 - (1) Ticarî mümessil, ticarî
vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı
gibi işletmeye bağlı hukukî konumu haiz
olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli
bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticarî
bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde
aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına
yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.
Madde 116 - Ticari mümessil, ticari vekil,
satış memuru veya müstahdem gibi tabi bir
sıfat olmaksızın bir mukaveleye dayanarak
muayyen bir yer veya bölge içinde daimi bir
surette ticari bir işletmeyi ilgilendiren
akitlerde aracılık etmeyi veya bunları o
işletme adına yapmayı meslek edinen kimseye
acente denir.
(2) Bu Kısımda hüküm bulunmayan
hallerde aracılık eden acentelere Borçlar
Kanununun tellâllık hükümleri, sözleşme
yapan acentelere komisyon hükümleri ve
bunlarda da hüküm bulunmayan hallerde
vekâlet hükümleri uygulanır.
Bu fasılda hüküm bulunmayan hallerde
aracılık eden acenteler hakkında tellallık
hükümleri, akit yapan acenteler hakkında
komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm
bulunmayan hallerde vekalet hükümleri tatbik
olunur.
(3) Taşıma, deniz, sigorta, turizm gibi
alanlara ilişkin özel düzenlemeler saklıdır.
Gerekçesi: Bu madde, 6762 sayılı Kanunun 116ncı maddesinden alınmıştır.
1/10
234
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
TASARI
6762 SAYILI TÜRK T İCARET KANUNU
2. Ücrete hak kazanma zamanı:
2. Ücrete hak kazanma zamanı
Madde 114 - (1) Acente, kurulan
işlem yerine getirildiği anda ve ölçüde ücrete
hak kazanır. Taraflar bu kural ı acentelik
sözleşmesiyle değiştirebilir; ancak müvekkil
işlemi yerine getirince, acente, izleyen ayın
son günü istenebilecek uygun bir avansa hak
kazanır. Her hâlde, acente, üçüncü kişi
kurulan işlemi yerine getirdiği anda ve ölçüde
ücrete hak kazanır.
Madde 129 - Acente, mukavelenin yapıldığı
tarihte, mukavele mevzuu bir malın satın
alınması,imal edilmesi veya satılması ise,
müvekkilinin malı veya bedeli yahut onun
yerine diğer bir karşılığı aldığı tarihte ücrete
hak kazanır. Bu hallerde müvekkile isnat
edilebilecek bir sebepten dolayı mukavele
yerine getirilmemiş olsa bile acente ücretin
ödenmesini isteyebilir.
(2) Üçüncü kişinin işlemi yerine
Mukavele kısım kısım yerine getirilecekse
getirmeyeceği kesinleşirse, acentenin ücret
acente, yerine getirildiği veya yerine
hakkı düşer; ödenmiş tutarlar geri verilir.
getirilmesi gerektiği nispette ücrete hak
(3) Aracılık edilen sözleşmeyi kazanır.
müvekkilin kısmen veya tamamen yahut
öngörüldüğü şekliyle yerine getirmeyeceği
kesinleşse bile, acente ücret isteyebilir.
Müvekkile
yüklenemeyen
sebeplerle
sözleşmenin yerine getirilemediği hâlde ve
ölçüde acentenin ücret hakkı düşer.
Gerekçesi: 6762 sayılı Kanunun 129 uncu maddesi hem yetersizdir hem de acentenin
ücrete hak kazanmasının ilkesi belli değildir. 6762 sayılı Kanunun bu hükmü, üçüncü kişi ile
yapılan sözleşmenin konusuna göre bir ayrım yapmış, konusu bir malın satın alınması,
üretilmesi veya satılması olan sözleşmeler ile bunlar dışında kalan konularda yapılan
sözleşmeleri ayırmıştı. 6762 sayılı Kanunun 129 uncu maddesi sadece birinci kategori ile
kısım kısım icra edilecek sözleşmeler hakkında kural koymuştur.
Alman TK.'nın 87a paragrafından alınan Tasarının 114 üncü maddesi, üçüncü kişi ile
yapılan sözleşmenin ifasını esas almıştır. 113 ile 114 üncü madde aras ındaki fark şuradadır:
113 üncü madde hangi işlemler için ücrete hak kazanıldığını gösterir, 114 üncü madde ise
ücreti istem hakkının doğması hakkındadır. Bu maddede 113 üncü maddede yer alan ilke
etkisini sürdürmektedir. Acenteye ücret kazand ıran hukukî olgu, acentenin edimini ifa etmiş
olması değil, üçüncü kişiyle sözleşmenin yapılmasıdır; ücret hakkını doğmasında da esas söz
konusu sözleşmenin ifasıdır. Duruma göre bir tarafın ifası yeterli olabilir. Acente, müvekkili
ile üçüncü kişinin yaptıkları sözleşmenin taraflardan birince ifa edilmesine, ifa edilmemesine
veya ifa edilmeyeceğinin anlaşılmasına göre ücrete hak kazanacaktır. İlkeler şunlardır:
sözleşmeyi taraflardan biri ifa etmişse acente ücrete hak kazanır. İfa etmeyen müvekkil ise
acente gene ücretini alır. Aşağıda "sözleşme" sözcüğü ile müvekkil ile üçüncü kişi arasındaki
sözleşme kastedilmiştir.
Birinci fıkra: Müvekkil veya üçüncü kişi sözleşmeyi ifa etmişse acente ücrete hak
kazanır (Ödeme zamanı, yani muacceliyet, için 116 ncı maddeye bakılmalıdır.). Aksi
kararlaştırılmamışsa, diğer tarafın ifası beklenmez. “İfa” ile anlatılan, aracılık edilen ilişkiden
doğan borçların yerine getirilmesine yönelik hareketlerin başlamasıdır; yoksa o ilişki ile takip
edilen amacın yerine gelmesi şart değildir. Örneğin, acente, bir inşaat sözleşmesine aracılık
2/10
235
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
etmişse, acentelik ücretinin doğması için inşaatın başlaması yeterlidir; ayrıca inşaatın
tamamlanması ve eserin ücretinin de muaccel olması ş artı aranmaz. Acente, birinci fıkrada
belirtilen hâlde en geç izleyen ayın son günü muaccel olacak bir avansın kendisine
ödenmesini ister. Müvekkil sözleşmeyi kısmen yerine getirmişse ücrete ve avansa buna göre
hak kazanılır.
İkinci fıkra: Müvekkilin ifasıyla acente ücrete hak kazanır. Ancak üçüncü ki şinin
sözleşmeyi ifa etmeyeceği kesin ise veya üçüncü kişi ifa etmemişse acentenin buna rağmen
ücret talebi düşer. Acenteye ücret ödenmi şse para geri istenir. Bunun için karşı tarafın ifa
etmeyeceğinin nesnel ölçütlerle kesin olması gerekir. Öncelik def'i somut olaya göre
değerlendirilir.
Üçüncü fıkra: Müvekkilin sözleşmeyi kısmen, tamamen, gereği gibi veya
öngörüldüğü şekilde ifa etmeyeceği kesin ise acente gene ücrete hak kazanır; meğerki,
sözleşmenin hiç ifa edilmemesi acenteye bağlansın. AB hukuku ile uyum bağlamında yer
verilmiş olan üçüncü fıkranın ikinci cümlesi hükmünde bir ayrıma gidilmiştir. Eğer
müvekkile yüklenmesi mümkün olmayan (ve ikinci fıkraya göre üçüncü kişiden de
kaynaklanmayan) hâller sebebiyle sözleşme yerine getirilmemişse acentenin ücret hakkı
düşer. Böyle hâller için Alman yarg ı kararlarından şu örnekler verilebilir: Aracılık edilen
sözleşme kurulduktan sonra yürürlüğe konun idarî kısıtlamalar, müvekkilin üretim tesislerinin
mücbir sebeple yok olması, ithalat yasağı, üçüncü kişinin ödeme güçlüğü veya iflâsı. Buna
karşılık ş u hallerde Alman mahkemeleri, müvekkilin yine de acenteye ücret ödemekle
yükümlü olduğuna (yani sebebin müvekkile yüklenebileceğine) karar vermiştir: Hammadde
veya işgücü eksikliği, müvekkilin iş yoğunluğu, müvekkilin sözleşmenin yerine
getirilmesinde temerrüde düşmesi, müşteriyle üçüncü kişinin anlaşarak sözleşmeyi yerine
getirmeden sona erdirmesi, müvekkilin ödeme güçlüğü veya iflâsı.
3/10
236
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
TASARI
2. Ücrete hak kazanma zamanı
6762 SAYILI TÜRK T İCARET KANUNU
3. Ücretin miktarı:
Madde
130
Mukavelede
hüküm
bulunmadıkça ücretin miktarı acentenin
Madde 115 - (1) Sözleşmede hüküm bulunduğu yerdeki ticari teamüle, teamül
yoksa ücretin miktarı, acentenin bulunduğu yoksa halin icabına göre mahkemece tayin
yerdeki ticarî teamüle, teamül de mevcut olunur.
değilse hâlin gereğine göre o yerdeki asliye
ticaret mahkemesince belirlenir.
3. Ücretin miktarı
Gerekçesi: Tasarının 115 inci maddesi, sözleşmede hüküm bulunmaması halinde ücretin nasıl
belirleneceğini göstermektedir. Oysa, 6762 sayılı Kanunun 130 uncu maddesindeki
"mahkemece tayin olunur" ifadesi ücretin nasıl belirleneceğini değil, kimin tarafından
belirleneceğini göstermektedir, yani 6762 sayılı Kanundaki metin öngörülme amacına pek
hizmet etmeyen bir hususu hükme bağlamıştır. 6762 sayılı Kanundaki metin "ücretin
tayini"ne ilişkin olarak dikkate alınması gerekenleri bir tarafa bırakıp, mahkemeye ücreti
serbestçe belirlemek hakkını vermektedir. Oysa hükmün konusu bu değildir. Bu sebeple yeni
metinde "mahkemece tayin olunur" ibaresi Tasarıya alınmamıştır.
4/10
237
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
TASARI
6762 SAYILI TÜRK T İCARET KANUNU
4. Ücretin ödeme zamanı:
4. Ücretin ödeme zamanı
Madde 116 - (1) Acentenin hak
kazandığı ücretin, doğumu tarihinden itibaren
en çok üç ay içinde veya sözleşmenin sona
erdiği tarihte ödenmesi gerekir.
(2) Ücret istemi, muacceliyeti ve
hesaplanması bakımından önemli olan bütün
konular hakkında acente bilgi istediği takdirde
müvekkil bu bilgileri vermek zorundadır.
Ayrıca acente, ücrete bağlı işlemlere ilişkin
defter kayıtlarının suretlerinin de kendisine
gönderilmesini müvekkilinden isteyebilir.
Müvekkil, defter suretini vermekten kaçınırsa
ya da defterlerin doğruluğu ve tamlığı
konusunda ku şku duymayı gerektiren haklı
nedenler varsa, acente ticarî defter ve
belgelerin ilgili kısımlarını ya kendisi inceler
ya da bir uzmana inceletebilir. Müvekkil
buna izin vermezse sorunu mahkeme duruma
en uygun şekilde karara bağlar.
Madde 131 - Müvekkil,acentenin ücrete hak
kazanmış olduğu muamelelere ait defter
kayıtlarının bir suretini hesap cetveli ile
birlikte acenteye vermeye mecburdur.
Acenteye ait alacakların, aksi kararlaştırılmış
olmadıkça, her üç ayda bir defa ve her halde
takvim yılının sonunda veya acentelik
mukavelesi sona erdiği zaman, tesbit edilerek
ödenmesi lazımdır.
(3)
Bu
hükümlerin
aksinin
kararlaştırılması acentenin aleyhine olduğu
ölçüde geçersizdir.
Gerekçesi: 6762 sayılı Kanunun 131 inci maddesi ücretin hesaplanabilmesi için gerekli olan
bilgilerin acente tarafından elde edilmesi açısından yetersizdir. Çünkü 6762 sayılı Kanundaki
metin hükmün birinci fıkrası sadece ücrete hak kazanılan işlemlere ilişkin defter kayıtlarının
verilmesini öngörmüştür. Kayıtların yetersizliği bir yana, acentenin defterleri ile uyuşmaması
halinde belirsizlik doğuyordu. Ayr ıca, yapılan işlerin tespiti defterlerin dışındaki bilgi ve
belgelere de dayanabilir. Tasar ının 116 ncı maddesi kaleme alınırken hem gereksinimler göz
önünde tutulmuş hem de AET'nin 86/153 sayılı 18/12/1986 tarihli Yönergesi göz önüne
alınmıştır. Bu sebeple birinci fıkrada ücretin ödeme zamanına, yani muacceliyetine ilişkin
kural konulmuş, ikinci fıkrada da ücretin hesaplanmasında önemli olan tüm bilgilerin
müvekkil tarafından acenteye verilmesi gereği öngörülmüştür.
5/10
238
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
TASARI
II
karşılanması
6762 SAYILI TÜRK T İCARET KANUNU
Olağanüstü
giderlerin D) Acentenin hakları:
1. Fevkalade masrafların tazmini:
Madde
117
(1)
Acente,
yükümlülüklerini yerine getirmek için Madde 127 - Acente, işlerini ifa için yaptığı
yaptıklarından ancak olağanüstü giderlerin masraflardan ancak fevkalade masrafların
tazminini isteyebilir.
ödenmesini isteyebilir.
Avanslar hakkında 22 nci madde tatbik
olunur.
Gerekçesi: Bu madde, 6762 sayılı Kanunun 127 nci maddesinden alınmıştır.
6/10
239
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
TASARI
F)
ermesi
6762 SAYILI TÜRK T İCARET KANUNU
Acentelik
sözleşmesinin
sona E) Acentelik mukavelesinin sona ermesi:
I- Sebepleri:
I - Sebepleri
Madde 121 - (1) Belirsiz bir süre için
yapılmış olan acentelik sözleşmesini,
taraflardan her biri üç ay önceden bildirimde
bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme
belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı
sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.
Madde 133 - Muayyen olmayan bir müddet
için akdedilmiş olan acentelik mukavelesini,
taraflardan her biri üç ay önce ihbar etmek
şartıyla feshedebilir; mukavele ile bir müddet
tayin edilmiş olsa dahi muhik sebeplerden
dolayı akit her zaman fesih olunabilir.
Müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü
(2) Belirli süre için yapılan bir
yahut hacir altına alınması halinde Borçlar
acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra
Kanununun 397 nci maddesi tatbik olunur.
uygulanmaya devam edilmesi hâlinde,
sözleşme belirsiz süreli hâle gelir.
II - Tazminat borcu:
(3) Müvekkilin veya acentenin iflâsı,
ölümü veya kısıtlanması hâlinde, Borçlar Madde 134 - Muhik bir sebep olmadan ve üç
Kanununun 397 nci maddesi hükmü aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi
uygulanır.
fesheden
taraf,
başlanmış
işlerin
tamamlanmaması
yüzünden
diğer
tarafın
(4) Haklı bir sebep olmadan ve üç
aylık bildirim süresine uymaksızın sözleşmeyi uğradığı zararı tazmine mecburdur.
fesheden
taraf,
başlanmış
işlerin
tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın Müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü
yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik
uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.
mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen
(5) Müvekkilin veya acentenin iflâsı, görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken
ölümü veya kısıtlanması sebebiyle, acentelik ücret miktarına nispetle tayin olunacak
sözleşmesi sona ererse, işlerin tamamlanması münasip bir tazminat acenteye yahut
hâlinde acenteye verilmesi gereken ücret yukarıdaki hallere göre onun yerine geçenlere
miktarına oranlanarak belirlenecek uygun bir verilir.
tazminat acenteye ya da bu maddede yazılı
hâllere göre onun yerine geçenlere verilir.
Gerekçesi: İkinci fıkra: Birinci ve üçüncü fıkraları 6762 sayılı Kanunun 133 üncü
maddesinden alınmış olan bu maddenin ikinci fıkrası yenidir. Yeni hüküm belirli süreli
acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesiyle belirsiz süreli
hâle geleceğini belirterek genel kuralı tekrarlamıştır.
Maddenin birinci ve üçüncü fıkraları 6762 sayılı Kanunun 133 üncü maddesinden,
dördüncü ve beşinci fıkraları ise aynı Kanunun 134 üncü maddesinden dili sadeleştirilerek
alınmıştır.
Dördüncü ve beşinci fıkralar tamamlanmamış işler hakkında olduğu için, 122 nci
maddeyle bir çelişme veya tekrar söz konusu değildir.
7/10
240
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
TASARI
6762 SAYILI TÜRK T İCARET KANUNU
YENİ MADDE
II - Denkleştirme talebi
Madde 122 - Sözleşme ilişkisinin
sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni
müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin
sona ermesinden sonra da önemli menfaatler
elde ediyorsa,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona
ermesinin sonucu olarak, onun tarafından
işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış
veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler
dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş
olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını
yitiriyorsa, ve
c) Denkleştirmenin ödenmesi, hâlin
bütün gereklerine göre hakkaniyete uygun
düşüyorsa,
acente, müvekkilden
tazminat isteyebilir.
uygun
bir
(2) Tazminat, acentenin son beş yıllık
faaliyeti sonucu aldığı y ıllık komisyon veya
diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz.
Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam
etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki
ortalama esas alınır.
(3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek
bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi
feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle
sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle
feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde
bulunamaz.
(4) Denkleştirme isteminden önceden
vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının
sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren
bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.
(5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı
düşmedikçe tek satıcılık ile benzeri diğer
sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi
hâlinde de uygulanır.
8/10
241
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
Gerekçesi: Acentenin denkleştirme talebi Türk içtihat hukuku tarafından
tanınmaktadır. Bu sebeple, Tasar ının 122 nci maddesi yeni bir hukukî kurumu tanıtmamakta
fakat ilk defa kanunî düzenlemeye kavuşturmaktadır. Çünkü, Yarg ıtay 1996 yılında verdiği
bir kararla olumlu bir kanun boşluğunu doldurmuş, hukukun geliştirilmesi yönünden önemli
bir hizmet yapmış, ilkesel bir kararla denkleştirme talebinin dogmatik düzenine işaret etmiş,
daha sonra içtihadını yerleştirmiştir.
Tasarının 122 nci maddesi, AET Yönergesinde yer alan, bu sebeble tüm AB üyesi
devletlerin kanunlarında bulunan denkleştirme talebini, Yönerge temelinde, ancak Alman
(Alm. TK.?nın 89b paragrafı) ve İsviçre (İsv. BK 418u) hükümlerine benzer şekilde
düzenlemiştir. Bu talebin amacı ve niteliği tartışmalıdır. Alman ö ğretisinde savunulan bir
görüşe göre işletmeye bağlanan müşteri kitlesinin sürekli olarak işletmeye kazanç sağladığı
dikkate alınırsa bu talep acentenin işletmeye yaptığı katkının karşılığı olduğundan acenteye
yardım düşüncesine dayanmaz. Hakkaniyet temeline oturtulduğu için de saf bir malî hak
şeklinde nitelendirilemez. Diğer görüş uyarınca, talep acenteyi feshin olumsuz sonuçlarından
korur. Birinci fıkrada "tazminat" sözcüğü kullanılmış olmasına rağmen, talep klasik anlamda
bir malvarlığı zararının giderilmesi olarak anlaşılamaz; ancak, öğretide buna rağmen talebin
geniş anlamda zararın giderilmesine yöneldiği yaklaşımı benimsenir.
Birinci fıkra: Birinci fıkra, talebe hak kazanabilmenin şartlarını birbirine eklenir
(kümülatif) tarzda belirtmektedir. Birinci bent, acentenin sağladığı, yani işletmeye bağladığı
"yeni" müşterilerin, denkleştirme talebine hak kazanmanın şartı olduğunu ve bunların acente
sözleşmesinin sona ermesinden sonra da işletmeye "önemli" çıkarlar sağlamakta devam
etmelerinin de gerektiğini hükme bağlamaktadır. İkinci bentte yer alan (ikinci) şart işletmeye
acente tarafından yeni müşteri kazandırılmış olması ve sözleşme devam etseydi acentenin,
işletmeye kazandırdığı "yeni" müşteriler dolayısıyla ücret alacak olmasıdır. Sözleşmenin sona
ermesi nedeniyle acente bu ücretleri yitirir. Acentelik sözle şmesine göre "yeni" müşteriler
sebebiyle ücret sözleşmenin sona ermesine rağmen bir şekilde ödenmişse denkleştirme talebi
ileri sürülemez. Burada ödendiği söylenen kök ücret olup, bedelin tahsiline ve garanti
edilmesine ilişkin komisyonlar dikkate alınamaz. Üçüncü şart ise, talebin hakkaniyete uygun
olmasıdır. Bu şart bir taraftan acentenin gayretleri, imaj yaratma, müvekkili ve ürününü
tanıtma, diğer taraftan da bir rekabet piyasasında pay alma çalışmaları ile tanımlanır. Acente
bu konularda olumsuz not almamış olmalıdır. Ürünün bilinen hatta tanınan bir marka olması
acentenin gayretlerinin gözardı edilmesini, "yeni" müşterilerin işletmeye gelmelerinin
(yönelmelerinin) markaya bağlanmasını haklı gösteremez ve "hakkaniyet" unsurunda olumsuz
sonuca varmanın gerekçesi olamaz. Rekabet piyasası günümüzde zaten markalar piyasasıdır.
Güçlü, hatta tanınmış bir markanın da yeni müşterilerle buluşması için gayrete ihtiyaç vardır.
Buluşma sağlanmışsa bunu sadece markaya bağlamak rekabet piyasası kurallarını
önemsememek anlamına gelir. Her güçlü ve tanınmış markanın da "yeni" müşteriler edinmesi
gayretle olur. Markanın tanıtılması kadar, kendisine yönelme sağlanması ve yönelmenin
korunması da gayretle olur. Üçüncü şart, gayretin olduğu her halde (kural olarak) gerçekleşir;
olumsuz tutum hakkaniyet şartının gerçekleşmesine engel kabul edilebilir.
İkinci fıkra: İkinci fıkra talebin hesaplama şeklini göstermektedir. Hükümdeki
formülün emredici olup olmadığı ö ğreti ve içtihatlarca açıklığa kavuşturulacak bir konudur.
Ancak, kanunî formülün acente yönünden asgarîyi ifade ettiği, acentenin aleyhine olan başka
bir hesap tarzının kabulünün hükmün amacıyla bağdaşmayabileceği, buna karşılık acente için
daha yüksek bir talebe olanak veren başka bir formülü tarafların kararlaştırabileceklerini
hükmün kapsamında kabul etmek ratio legis gereği sayılabilir.
Üçüncü fıkra: Bu fıkra talebin hakkaniyet ile bağlantısını ortaya koymaktadır. Ancak
9/10
242
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
EK_TABLO
tarafların üçüncü fıkranın aksini kararlaştırmalarına bir engel bulunmadığı şüphesizdir.
Dördüncü fıkra: Dördüncü fıkra talepten "önceden" vazgeçmeyi geçersiz sayar.
Talepten acente sözleşmesinin yapılmasından sonra feragat edilmesi, hile düzeyinde olmamak
veya kanunu dolanmak anlamı taşımamak şartıyla geçerlidir. Ancak bu halde de acentenin,
tehdit, dayatma veya benzeri zorlamalarla bu hakkından vazgeçip geçmediği özenle
araştırılmalıdır. Maddenin kaynağı olan Alm. TK'nın 89b paragrafının dördüncü bendiyle
ilgili öğretide vazgeçmenin tam anlamıyla serbest iradeyle yapılmış olması gereği üzerinde
durulur. Acente sözle şmesinin yapılmasının, gizli bir anlaşma ile, bu talepten daha sonra
vazgeçilmesi şartına bağlanması veya bu sonucu doğuracak bir düzenin kabulü, hükmün
dolanılmasıdır. Hükümde denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden
itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu bir yıllık sürenin zamanaşımı
süresi mi yoksa hak düşürücü süre mi olduğu sorunu hükümde açık bırakılmıştır. Bunun
sebebi, hukuk geliştirme olanaklarının önünün kapatılmamasıdır. Öğreti ve yargı kararları
menfaat dengesine uygun en iyi çözümü “hukuk” olarak ortaya koymalıdır. Alman
öğretisinde bir yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu görüşü hakimdir. Bunun sebebi olarak
hükmün niteliği gösterilir. Hüküm adalet temeline dayalı olduğu için acentanın, böyle bir
gereksinimi duymayıp istemini ileri sürmekte bir yılı a şan süreyle gecikmesi hükmün
öngörülme amacına aykırı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca zamana şımını kesen ve durduran
sebeplerin istemle bağdaşmadığı da ileri sürülür. Ancak, talep ileri sürülmü ş ve kabul edilmiş
ise hak düşürücü süre işlemez hale gelir. İstem itirazla karşılaşmış ise bir yıllık süre içinde
yargı yoluna müracaat edilmesi gerekir.
Beşinci fıkra: Acente ile tek satıcı ve diğer müvekkile "yeni" müşteri kazandıran sürekli iş
yapma ilişkileri arasında denkleştirme talebi yönünden farklılık yaratmanın haklılık ve adalet
temeli zayıf olduğu için beşinci fıkra öngörülmüştür. Tek satıcının işletmeye (müvekkile)
bağlılığının acente düzeyinde olmadığı, tek satıcının daha bağımsız bir konumda bulunduğu
itirazı, tek satıcının işletme ile "arızî" sınırını aşan iş yapılması olgusunun varlığı karşısında
gücünü yitirir. Ayrıca "devamlılık" unsurunun rekabetin korunması hukukunda sempati ile
karşılanmadığı unutulmamalıdır. "Devamlı" sayılamayan hizmetler de "yeni" müşteri
sağlayabilir.
10/10
243
BİLİM KURULU ONAYINA SUNULMAYAN ESERLER
KAYNAKLAR
2005'te ziyaret edildi)
•Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, 3. Bs. ,Ankara 1997.
•http://www.tsrsb.org.tr/tsrsb/Mevzuat/Yönetmelikler/HAYAT+
SİGORTALARI+YÖNETMELİĞİ.htm (Aralık 2005'te ziyaret
edildi)
• Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Cilt I, İstanbul
2004.
• Feyzioğlu Necmettin: Ticari Mümessillikler ve Diğer Ticari
Vekiller, Prof. Dr. Halil Arslanlı'nın Anısına Armağan, İstanbul
1978, sh. 407-443.
• Hatemi/Serozan/Arpacı, Hüseyin/Rona/Abdülkadir: Borçlar
Hukuku-Özel Bölüm, İstanbul 1992
• İmregün, Oğuz: Kara Ticareti Hukuku Dersleri, İstanbul 1993,
10. Bs.
• Kayıhan, Şaban: Türk Hukukunda Acentelik Sözleşmesi,
Ankara 2003, 2. Bs..
• Kender, Rayegan: Sigorta Acentelerinin Hakları, Sigorta
Hukuku Dergisi, 1998, S.1, (“Tebliğ”)
• Kender, Rayegan: Türkiye'de Hususi Sigorta Hukuku, İstanbul
1995, (“Sigorta”).
• Metezade, Zihni: Birlik'ten Dergisi, Haziran 2000, Yıl:1, S.:6
• Moroğlu, Erdoğan: Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
Değerlendirme ve Öneriler, İstanbul Mayıs 2005.
• Poroy/Yasaman, Reha/Hamdi: Ticari İşletme Hukuku,
Güncelleştirilmiş 13. Bs., İstanbul 1998
• Seliçi, Özer: Borçlar Kanununa Göre Sözleşmeden Doğan
Sürekli Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, İstanbul 1977.
• Tekinalp, Gülören: Acente Sözleşmesine Uygulanan Kanunlar
İhtilafı Kuralı, İstanbul 1972.
• Tekinalp, Ünal: Türk Hukukunda Acentanın “Portföy Akçası”
Talebi, Prof. Dr.Ali Bozer'eArmağan,Ankara 1998, sh. 1-17.
Elektronik Kaynaklar
• h t t p : / / e u r o p a . e u . i n t / e u r lex/pri/en/oj/dat/2003/l_009/l_00920030115en00030010.pdf
(Kasım 2005'te ziyaret edildi)
• http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
ziyaret edildi)
(Kasım 2005'te
• www.spk.gov.tr (Kasım 2005'te ziyaret edildi)
• http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/3BAD99F8-1623-4FFB85AA-1DE7922DEE09/963/MüktesebatRehberi.pdf (Kasım
244

Benzer belgeler

acente sözleşmelerinden doğan hak ve borçlar

acente sözleşmelerinden doğan hak ve borçlar yeterli olmamıştır. Bu temel gerekçe ile, yeni bir Türk Ticaret Kanunu hazırlanabilmesi için Adalet Bakanlığı tarafından bir Komisyon oluşturulmuştur. Komisyon, çalışmasını alt komisyonlara ayrılar...

Detaylı