Yıllık Kamu Borç Yönetimi Raporu , 2012
Transkript
Yıllık Kamu Borç Yönetimi Raporu , 2012
T.C. BAŞBAKANLIK HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI İnönü Bulvarı No:36 06510 Emek / ANKARA Bilgi İçin: (312) 204 61 73 (312) 204 61 28 www.hazine.gov.tr e-mail: [email protected] 2 İÇİNDEKİLER 2012 KBYR 3 GİRİŞ Bakan Sunuşu Önsöz Borç Yönetimi Organizasyon Yapısı Borç Yönetiminde Temel İlkeler ve Uygulamalar GELİŞMELER VE GÖRÜNÜM Makroekonomik ve Finansal Çerçeve Bütçe Uygulamaları Nakit Yönetimi Borç Yönetimi •İç Borçlanma •Dış Borçlanma •Borç Stoku 5 5 6 7 8 12 10 14 16 19 19 24 32 Koşullu Yükümlülükler ve Alacak Yönetimi •Hazine Garantileri •Hazine Alacakları 36 36 37 Risk Yönetimi •Piyasa Riski Yönetimi •Kredi Riski Yönetimi •Operasyonel Risk Yönetimi 42 Uluslararası Tecrübe Paylaşımı 51 42 49 ANALİZ VE DEĞERLENDİRMELER 4 Kamu Borç Ofislerinde İş Sürekliliği Planı ve Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü Uygulaması Kamu-Özel-İşbirliği (KÖİ) Projelerinde Sağlanan Garantiler ve Başlıca Risk Unsurları 63 YATIRIMCILAR İÇİN BİLGİLER Devlet Borçlanma Senetleri DİBS İhalelerine Katılım Esasları Hazinece İhraç Edilen Senetlerin Vergilendirilmesi Piyasa Yapıcılığı Sistemi Yatırımcı İlişkileri Ofisi 68 74 ÖZET İSTATİSTİKLER Merkezi Yönetim Borç Stoku Avrupa Birliği Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku Kamu Net Borç Stoku Türkiye Brüt Dış Borç Stoku Türkiye Net Dış Borç Stoku Toplam Kamu Sektörü Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı) Hazine Garantili Kredilerin Geri Ödemeleri Hazine Alacak Stoku 80 87 88 89 90 91 91 92 92 TABLO LİSTESİ Tablo 1 -2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi................................................... 15 Tablo 2 -Hazine Nakit Gerçekleşmeleri .......................................................... 17 Tablo 3 -Hazine Finansman Durumu.............................................................. 22 Tablo 4 -2011-2012 Yıllarında Gerçekleştirilen Yurt Dışı Tahvil İhraçları........... 24 Tablo 5 -IMF’den Sağlanan Net Finansman.................................................... 27 Tablo 6 -Sağlanan Proje Kredilerinin Kaynaklarına Göre Dağılımı..................... 29 Tablo 7 -Sağlanan Proje Kredilerinin Kaynaklarına Göre Dağılımı (%)................ 29 Tablo 8 -Merkezi Yönetim Toplam Borç Stoku Faiz Yapısı (%).......................... 30 Tablo 9 -Merkezi Yönetim İç Borç Stoku Faiz Yapısı (%)................................... 30 Tablo 10-Borç Stoku Göstergeleri................................................................... 31 Tablo 11-Hazine Garantili Kredi Geri Ödemeleri ............................................ 33 Tablo 12-Hazine Alacak Stoku ...................................................................... 34 Tablo 13-Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilat............................................. 35 GRAFİK LİSTESİ Grafik 1 -MYB Gelir ve Harcamaları / GSYH (%)............................................ 16 Grafik 2 -Toplam Kamu Faiz Dışı Dengesi / GSYH (%)..................................... 16 Grafik 3 -2011 Yılında İç Borçlanmanın Enstrümanlara Göre Dağılımı (%).......... 21 Grafik 4 -Eurobond İhraçlarının Ortalama Vadesi............................................. 25 Grafik 5 -IMF’ye Geri Ödeme ve Borç Stoku Verileri........................................ 27 Grafik 6 -Hazine Garantili Dış Borç Stoku Borçlu Dağılımı (%)........................... 32 Grafik 7 -2011 Yılında Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilatın Türlerine Göre Dağılımı (%).................................... 36 Grafik 8 -Merkezi Yönetim Borç Stokunun TL/Döviz Kompozisyonu (%)............ 37 Grafik 9 -Merkezi Yönetim TL Cinsi İç Borç Stokunun Faiz Kompozisyonu (%).......................................... 38 Grafik 10-TL Cinsi İç Borç Stokunun Süresi..................................................... 38 Grafik 11-TL Cinsi Borç Stokunun Faiz Yenileme Dönemine Göre Dağılımı (%)....................................... 39 Grafik 12-Üstlenimlerin Risk Hesabının Ödenek Dışı Gelirlerinden Karşılanma Oranı (%)................................................... 42 Grafik 13-Hazine Garantili Kredi ve Alacak Stokunun Kredi Notu Bazında Dağılımı (%)....................................................... 43 Grafik 14-Hazine Garantili Dış Borç Stoku ve Hazine Garantilerinden Üstlenim...................................................... 43 Grafik 15-Hazine Müsteşarlığı İç Kontrol Organizasyon Şeması.......................... 46 Grafik 16-Veri Şeffaflığı ve Yatırımcı İlişkileri Sıralaması (IIF – Eylül 2011)............ 78 GİRİŞ 2012 KBYR 4 5 GİRİŞ GİRİŞ BAKAN SUNUŞU 2012 KBYR 6 7 K üresel ekonomik kriz sonrasında, 2010 yılında görülen toparlanma sürecinin 2011 yılında küresel ölçekte yavaşlamakta olduğu gözlenmiştir. Bunun temel nedenleri, krize yol açan sorunların çözümüne yönelik kalıcı adımların atılamamış olması ve ülkelerin mali yapılarında meydana gelen bozulma ile birlikte ortaya çıkan reel sektörün ve bankacılık sektörünün sistemik sorunlarıdır. Türkiye, küresel ekonomik kriz dönemi ve sonrasında makroekonomik ve finansal istikrarı koruma konusunda önemli bir başarı göstermekle kalmamış, kaydettiği yüzde 8,5 oranındaki milli gelir artışıyla, 2010 yılından sonra 2011 yılında da OECD ve Avrupa Birliği üyeleri arasında en yüksek büyüme performansı sağlayan ülke olmuştur. Beklentilerin ve Orta Vadeli Program (OVP) tahminlerinin üzerindeki bu büyüme sonucunda kişi başına milli gelir küresel kriz öncesi seviyesinin üzerinde gerçekleşmiştir. 2002 yılından bu yana izlenen istikrarlı ve uyumlu politikalar sayesinde ekonomimiz büyük kazanımlar elde etmiş olup geçmişte Türkiye ekonomisinin temel sorunu olarak karşımıza çıkan kronik borç yükünün düşürülmesi bu kazanımların en önemlilerindendir. Bugün gelinen noktada borç göstergelerimiz, yüksek kamu borç yükü sorunu ile karşı karşıya olan çok sayıda gelişmiş ülkenin göstergelerine kıyasla oldukça olumlu bir performans göstermektedir. Diğer taraftan, güçlü bir yasal ve kurumsal altyapıya sahip borç yönetimi ile kamu borçlanmasına getirilen orta ve uzun vadeli bakış açısı sonucunda borç stokunun vade, faiz ve döviz kompozisyonunda sağlanan iyileşmeler, stokun dışsal şoklara duyarlılığını azaltmıştır. Borç yönetiminde şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine verdiğimiz önemi yansıtan yıllık Kamu Borç Yönetimi Raporu Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanmaktadır. Müsteşarlık çalışanlarına borç yönetimi alanında gösterdikleri özveri ve kararlılıktan dolayı teşekkür ediyorum. Ali BABACAN Başbakan Yardımcısı ÖNSÖZ 2012 KBYR 8 9 Değerli Okurlar, Kamu Borç Yönetimi Raporu’nun beşinci sayısını yayımlamaktayız. Raporda, kamu borç yönetiminin genel çerçevesinin yanı sıra, geçtiğimiz yıl boyunca kamu borçlanmasına ilişkin gelişmeler, sayısal veriler ve genel değerlendirmeler kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Bilindiği üzere, 2011 yılı küresel ekonomide ve özellikle Avro bölgesinde belirsizliklerin sürdüğü bir yıl olmuştur. Avro bölgesindeki borç krizinin derinleşmesi, jeopolitik belirsizlikler nedeniyle petrol fiyatlarının artması ve krizden gelişmiş ülkelere kıyasla daha az etkilenen gelişmekte olan ülke ekonomilerinin soğuması önümüzdeki dönem için aşağı yönlü riskler olarak öne çıkmaktadır. Küresel ekonomide yaşanan olumsuz gelişmelerin Türkiye ekonomisine yansıması sınırlı düzeyde kalmıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, yıllardır uygulanmakta olan mali disiplin sonucunda ülkemiz ekonomisinin güçlü bir mali yapıya kavuşmuş olmasıdır. Müsteşarlığımız bünyesinde yürütülen kamu borç yönetimi, bu yapının en önemli unsurlarındandır. Etkin borç yönetimi uygulamalarının bir sonucu olarak ülkemizin borç göstergelerinde kayda değer iyileşmeler gözlenmektedir. AB tanımlı genel yönetim borç stokunun milli gelire oranı OVP tahminlerinin altında gerçekleşmiş, kamu net borcumuzun milli gelire oranı yüzde 22,4’e gerilemiştir. Özellikle gelişmiş ülkelerde kamu maliyesine ilişkin endişelerin arttığı bu dönemde borç stokunun dışsal makroekonomik şoklara karşı duyarlılığın azaltılması hedefi doğrultusunda stokun yapısında da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Merkezi yönetim borç stokumuz içerisinde değişken faizli borçların payı önemli ölçüde azaltılırken, merkezi yönetim iç borç stoku içinde döviz yükümlülüklerinin tamamı ödenmiş, kamu net borç stoku kapsamındaki döviz yükümlülüklerinin milli gelire oranı ise yüzde 1’in altına inmiştir. Borç dinamiklerine ilişkin son yıllarda elde edilen kazanımların korunmasını hedefleyen Müsteşarlığımız, önümüzdeki dönemlerde de para ve maliye politikaları ile uyumlu borçlanma stratejileri izlemeye, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleri doğrultusunda söz konusu politikaların uygulama sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmaya devam edecektir. 2012 yılı Kamu Borç Yönetimi Raporu’nu sizlerin bilgisine sunarken, bu vesile ile bu önemli dokümanın hazırlanmasında emeği geçen tüm mesai arkadaşlarıma teşekkür ederim İbrahim H. ÇANAKCI Hazine Müsteşarı 10 11 BORÇ YÖNETİMİ ORGANİZASYON YAPISI BRK BAŞBAKAN YARDIMCISI Ali BABACAN Ali BABACAN (Başbakan Yardımcısı) İbrahim H. ÇANAKCI 2012 KBYR (Hazine Müsteşarı) Cavit DAĞDAŞ (Hazine Müst. Yrd.) Burhanettin AKTAŞ (Hazine Müst. Yrd.) MÜSTEŞAR Feridun BİLGİN İbrahim H. ÇANAKCI (Hazine Müst. Yrd.) M. Coşkun CANGÖZ (Kamu Fin. Gen. Md.) Evren DİLEKLİ MÜSTEŞAR YARDIMCISI (Dış Ek. İlişk. Gen. Md. V.) Gülsüm YAZGANARIKAN Cavit DAĞDAŞ BORÇ YÖNETİMİ ORGANİZASYON YAPISI (Ekon. Araş. Gen. Md.) Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü M. Coşkun CANGÖZ İç Borç ve Nakit Yönetimi (Ön Ofis) Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürlüğü Evren DİLEKLİ Program ve Proje Dış Finansmanı (Ön Ofis) Risk Yönetimi (Orta Ofis) Alacak ve Borç İşlemleri (Arka Ofis) Borç ve Risk Yönetimi Komitesi (BRK) Hazine Müsteşarlığı bünyesinde, temel borçlanma politikalarını oluşturmak ve kamu borç yönetiminden sorumlu birimler arasında koordinasyonu sağlamakla görevli olan BRK’nin görevleri, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlemesi Hakkında Kanunun 12. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu kapsamda Hazine Müsteşarı, Müsteşar Yardımcıları, Kamu Finansmanı Genel Müdürü, Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürü ve Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürü’nün görev aldığı BRK’ye Hazine’den sorumlu Başbakan Yardımcısı başkanlık etmekte olup uygulamaların izlenmesi ve koordinasyon sağlanmasına ilişkin toplantılar Hazine Müsteşarı’nın başkanlığında gerçekleştirilmektedir. BORÇ YÖNETİMİNDE TEMEL İLKELER VE UYGULAMALAR İLKELER Borç Yönetiminin Temel İlkeleri 1 Eylül 2002 tarih ve 24863 sayılı Borç ve Risk Yönetiminin Koordinasyonu ve Yürütülmesine İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik ile; • Makroekonomik dengeleri gözeterek para ve maliye politikaları ile uyumlu, sürdürülebilir, saydam ve hesap verilebilir bir borçlanma politikası izlenmesi • Finansman ihtiyaçlarının, iç ve dış piyasa koşulları ve maliyet unsurları göz önüne alınarak belirlenen risk düzeyi çerçevesinde, orta ve uzun vadede mümkün olan en uygun maliyetle karşılanması şeklinde belirlenmiştir. UYGULAMALAR • • • • • • • • • Borçlanma stratejileri maliyet ve risk dengesini gözeten orta ve uzun vadeli programlar esas alınarak yürütülmektedir. Şeffaflık ve öngörülebilirliğin sağlanmasını teminen ihale takvimi ve finansman programı açıklanmaktadır. Ölçüt ihraç politikası vasıtasıyla senetlerin ikincil piyasadaki likiditesi artırılmakta, etkin bir getiri eğrisi oluşturulmaktadır Piyasa Yapıcılığı Sistemi uygulanarak birincil ve ikincil piyasalar güçlendirilmektedir. Borçlanma ve risk yönetiminde esas alınacak olan ve borç yönetiminin genel risk/maliyet hedeflerini ifade eden gösterge ve kriterler olarak tanımlanan stratejik ölçütler vasıtasıyla orta ve uzun vadede piyasa riskleri kontrol altına alınmaktadır. Bu kapsamda aşağıda yer alan çalışmalar yapılmaktadır. Likidite riski yönetimi: Güçlü nakit rezervi tutulmakta ve borçların dönemler arasında düzgün şekilde yayılması sağlanmakta ve borçlanmanın vadesi uzatılmaktadır. Faiz riski yönetimi: Borçlanmanın ağırlıklı olarak sabit faizli enstrümanlarla yapılarak, faize karşı duyarlılığın azaltılması hedeflenmektedir. Döviz kuru riski yönetimi: Borçlanma ağırlıklı olarak Türk Lirası cinsinden yapılmakta ve yabancı para cinsinden borç stokunun kompozisyonu belirlenmektedir. Borç dinamiklerinin risk ve maliyet göstergeleri yakından takip edilmektedir. Kredi riskinin kontrolüne yönelik olarak risk hesabı, garanti ücreti, kısmi garanti ve garanti limiti uygulanmaktadır. Operasyonel risklerin kontrol altına alınabilmesi için teknik analiz ve raporlamalar yapılmaktadır. Yıllık ve aylık Kamu Borç Yönetimi Raporları hazırlanmakta, Bakanlar Kuruluna, TBMM’ye ve kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Ayrıca yılda bir defadan az olmamak üzere TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu özel gündemli bir toplantı ile borç yönetimine ilişkin gelişmeler hakkında bilgilendirilmektedir. 12 GELİŞMELER VE GÖRÜNÜM CONTENTS 2012 KBYR 13 GELİŞMELER VE GÖRÜNÜM MAKROEKONOMİK VE FİNANSAL ÇERÇEVE Finansal kriz sonrasında küresel ekonomide 2010 yılında önemli bir toparlanma kaydedilmiştir. Ancak, krize karşı alınan tedbirler kapsamında hükümetlerin ve merkez bankalarının uyguladığı politikalar yeni risklerin doğmasına, dış dengesizliklerin devam etmesine, krizin merkez ülkelerinde kamu maliyesinin bozulmasına ve kırılgan bir yapı oluşmasına neden olmuştur. Bu çerçevede 2011 yılı başından itibaren küresel ölçekte bir yavaşlama gözlenmiştir. Bu dönemde özellikle Avro bölgesinde derinleşen borç krizi küresel ekonomik görünümün bozulmasında en önemli etken olmuştur. 2011 yılında ABD ekonomisinin toparlanma hızı, özel tüketimde gözlenen artış ve sabit yatırımlarda gözlenen canlanmanın yarattığı etkiyle, Avro bölgesi ve Japonya’dan oldukça yüksek olmuştur. Avro bölgesinde ise borç krizi nedeniyle oluşan güven kaybı ve finansal piyasalarda yaşanan tedirginlik reel sektör faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Bozulan kamu mali dengelerini düzeltmek amacıyla uygulanan mali sıkılaştırma tedbirleri büyümeyi sınırlandırıcı etki yapmaktadır. Yunanistan’a sağlanan ikinci bir finansal yardım paketi, Avro bölgesinde denk bütçe uygulamasını getiren mali anlaşmanın imzalanması, krizdeki ekonomilere destek imkanlarının büyüklüğünün artırılması gibi kararların yanı sıra Avrupa Merkez Bankası tarafından bankalara sağlanan yüksek miktarda uzun vadeli likidite bölgedeki krizin daha da derinleşmesini engellenmiştir. Öte yandan, 2011 ve 2012 yıllarında bölge ülkelerinde yapılan seçimler sonucunda yaşanan politik gelişmeler kriz sonrasında alınan siyasi kararlara ilişkin uygulamaların daha yakından izlenmesini gerektirmektedir. Japonya ekonomisinde, 2011 yılında yaşanan deprem, Tayland’daki sel felaketinin etkileri ve Avro bölgesindeki sorunların küresel ticaret hacmini olumsuz yönde etkilemesine bağlı olarak toparlanma süreci sekteye uğramış ve 2011 yılında sınırlı bir daralma kaydedilmiştir. Tayland’da yaşanan sel felaketinin etkilerinin kaybolmaya başlaması, deprem sonrasındaki yeniden imar çalışmaları ve son dönemde Yen’de meydana gelen değer kaybının ihracatı desteklemesi sonucunda 2012 yılında ekonomik aktivitenin ivme kazanması beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkeler, küresel finansal kriz sonrası güçlü makroekonomik temelleri ve uygulanan gevşek para politikaları sonucunda hızlı bir toparlanma kaydederek gelişmiş ülkelerden ayrışmıştır. Bununla birlikte, bu ülkelerde kredi hacmindeki genişleme ve emtia fiyatlarındaki artış nedeniyle enflasyonist baskılar yoğunlaşmıştır. 2011 yılında, bu baskıların bertaraf edilmesi amacıyla uygulanan sıkılaştırıcı politikalar ve dış talepte gözlenen zayıflama neticesinde, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin yavaşladığı görülmektedir. 2009 yılı son çeyreğinden itibaren güçlü bir büyüme performansı sergileyen Türkiye 2010 yılında yüzde 9,2 oranıyla Avrupa’da en hızlı büyüyen ekonomi olmuştur. 2011 yılında ise yüzde 8,5’lik büyüme oranı ile G-20 ülkeleri içinde Çin ve Arjantin’den sonra en fazla büyüyen üçüncü ekonomi olmuştur. Dünya ekonomisindeki belirsizliklere ve özellikle Euro bölgesindeki ülkelerde derinleşmekte olan kamu borç krizine rağmen Türkiye ekonomisinin 2011 yılında yakalamış olduğu bu yüksek büyüme performansı yurt içinde iktisadi faaliyetin güçlü seyrini sürdürdüğünü göstermektedir. 2012 yılı ilk çeyreğine ilişkin açıklanan öncü göstergeler, büyümenin hız kesmekle birlikte devam ettiğine işaret etmektedir. 15 Türkiye’de küresel krizin işgücü piyasasındaki olumsuz etkilerini en aza indirmek için gerekli önlemler süratle alınmıştır. Ekonomideki toparlanmanın işgücü piyasasına yansıması 2011 yılında da devam etmiştir. 2009 yılında yüzde 14,1 olarak gerçekleşen işsizlik oranı 2011 yılında yüzde 9,8’e gerilemiştir. Böylece, işgücüne katılım oranı yüksek seyretmesine rağmen işsizlik oranında önemli bir gerileme kaydedilmiştir. 2012 KBYR 2011 yılında küresel ekonomide sorunların devam etmesi dış talebi sınırlandırsa da, döviz kuru hareketlerinin sağladığı rekabet avantajı ve pazar çeşitlenmesindeki başarı neticesinde ihracat ılımlı artışını sürdürmüştür. 2011 yılında ihracat yüzde 18,5 oranında artış göstermiş olup bu gelişmede fiyat artışları miktar artışlarından daha etkili olmuştur. 2010 yılı sonlarında iç talebi ve kredi büyümesini yavaşlatmaya yönelik olarak TCMB ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından uygulanan tedbirler neticesinde 2011 yılının ikinci yarısından itibaren ithalatın artış hızı önemli ölçüde yavaşlamıştır. MAKROEKONOMİK VE FİNANSAL ÇERÇEVE 14 2011 yılında cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 10 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu gelişmede artan emtia ve enerji fiyatlarının önemli etkisi olmuştur. 2010 yılı sonlarından itibaren iç talebi kontrol etmeye yönelik olarak uygulanan tedbirlerin etkilerinin hissedilmeye başlaması, özellikle 2011 yılının ikinci yarısından itibaren, cari işlemler açığındaki artışın kontrol altına alınmasına katkıda bulunmuştur. Cari işlemler açığındaki azalma eğilimi 2012 yılı Ocak-Nisan döneminde de devam etmiştir. 2011 yılında cari açığın finansmanında, portföy yatırımları ile kısa vadeli sermaye girişlerinin payının azaldığı, doğrudan yabancı yatırımlar ve uzun vadeli sermaye girişlerinin payının ise arttığı gözlenmiştir. 2011 yılında özel sektör net kredi kullanıcısı konumuna gelmiş, bankaların ve özel sektörün uzun ve kısa vadeli kredileri, borç senetleri (DİBS alımları ile Hazine ve bankaların yurt dışı tahvil ihraçları) ile doğrudan yabancı yatırımlar, sermaye girişlerinin temel kaynakları olmuştur. Enflasyon 2011 yılının ikinci yarısından itibaren güçlü iç talep koşulları, döviz piyasasındaki gelişmeler, yüksek küresel emtia fiyatları ve bazı ürünlerdeki vergi ayarlamaları sonucu yükselmiştir. Diğer taraftan, Mayıs ayı itibarıyla aylık enflasyon yüzde 0,21 oranında azalmış ve yıllık enflasyon yüzde 8,28’e gerilemiştir. Küresel belirsizliklerin sürmekte olduğu bir dönemde, ekonomide istikrarın korunmasına katkı sağlayan önemli faktörlerden birisi kamu maliyesindeki sağlam yapı olmuştur. Küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik alınan tedbirler nedeniyle 2009 yılında artarak yüzde 5,5 olarak gerçekleşen bütçe açığının milli gelire oranı, bütçe gelirlerinde ekonomik canlanmaya paralel olarak meydana gelen artış ve ihtiyatlı harcama politikaları sayesinde 2010 yılında tekrar azalma eğilimine girerek yüzde 3,6’ya ve 2011 yılında yüzde 1,3’e gerilemiştir. Kamu maliyesindeki güçlü duruşun yanı sıra bankacılık sektörünün sermaye yapısı, karlılığı ve etkin risk yönetimi dışsal faktörlerin ekonomimize olumsuz etkilerini sınırlandırmıştır. 2011 yıl sonu itibarıyla sektörün sermaye yeterliliği oranı yüzde 16,4 ile yüzde 8 olan yasal alt sınırın oldukça üzerinde gerçekleşmiştir. 2012 yılı Nisan ayı itibarıyla da bu oran korunmuştur. Birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede bankacılık sistemi zarar ederken ve sisteme kamu kaynakları ile destek sağlanırken Türk bankacılık sektörünün bilanço yapısı iyileşmeye ve karlılığı artmaya devam etmiştir. BÜTÇE UYGULAMALARI 2011 yılında kamu mali göstergeleri küresel ekonomik krizin etkilerinin görüldüğü 2008 - 2010 dönemine göre önemli ölçüde iyileşme göstermiştir. Bu durumun temel nedenlerinden biri, 2011-2013 dönemi OVP’sinde 2011 yılı için öngörülen yüzde 4,5 GSYH büyümesinin, yüzde 8,5 olarak gerçekleşmesidir. 2011 yılındaki yüksek büyüme sonucunda merkezi yönetim vergi gelirlerinin GSYH’ye oranı 2009 yılındaki yüzde 18,1’lik seviyesinden 2010 yılında yüzde 19,2’ye 2011 yılında ise yüzde 19,6’ya yükselmiştir. Bu dönemde bütçe harcamalarındaki artış ise sınırlı kalmış ve harcamaların GSYH’ye oranı 2010 yılındaki yüzde 26,8 seviyesinden 2011 yılında yüzde 24,2 seviyesine düşmüştür. Merkezi yönetim bütçe (MYB) gelirleri 2010 yılına göre nominal olarak yüzde 16,4 oranında artarken, harcamalardaki nominal artışın yüzde 6,4 oranında sınırlı tutulmasıyla merkezi yönetim bütçe açığında iyileşme sağlanmıştır. 2010 yılında 40 milyar TL seviyesinde olan merkezi yönetim bütçe açığı 2011 yılında 17,4 milyar TL olarak gerçekleşmiş ve böylece bütçe açığının GSYH’ye oranı yüzde 3,6’dan yüzde 1,3’e düşmüştür. 2011 yılında 6111 sayılı Kanun1 ile bazı vergiler, bunlara bağlı faiz ve cezalar ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) alacaklarından oluşan kamu alacaklarının tahsiline yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu Kanun kapsamında 2011 yılında tahsil edilen genel bütçe vergi gelirleri, teşebbüs mülkiyet gelirleri ile faiz, pay ve ceza gelirleri toplam tutarı 13,3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca söz konusu Kanun kapsamında yapılan tahsilat sonucunda SGK’nin prim gelirleri artmış ve böylece Kurum’un transfer öncesi açığı azalmıştır. SGK’nin dengesinde gözlenen iyileşme ise merkezi yönetim bütçe harcamalarında azalmaya neden olmuştur. Tablo 1 - 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi (Milyar TL) Bütçe Kanunu Bütçe Dengesi Faiz Dışı Denge -33,5 OVP Tahmini -22,2 Gerçekleşme(1) -17,4 14,0 20,4 24,8 279,0 290,9 295,9 Vergi Gelirleri 232,2 249,4 253,8 Diğer Gelirler 46,8 41,6 42,1 Gelirler Harcamalar Faiz Dışı Harcamalar Faiz Harcamaları 312,6 313,2 313,3 265,1 270,6 271,1 47,5 42,6 42,2 (1) Geçici . 1 6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 16 17 2011 yılı Ekim ayında yayımlanan OVP’de merkezi yönetim bütçe açığının GSYH’ye oranının 2014 yılı sonunda yüzde 1’e düşürülmesi öngörülmüş ve MYB harcamalarının kontrol altına alınarak GSYH’ye oranının yüzde 23,6 seviyesine düşürülmesi hedeflenmiştir. Grafik 1 - MYB Gelir ve Harcamaları / GSYH (%) 2012 KBYR 29,0 28,2 28,0 26,8 27,0 26,0 25,0 24,2 24,6 24,2 23,9 24,2 23,6 24,0 23,0 22,0 22,6 21,0 23,1 22,6 23,1 22,8 22,9 22,1 22,5 20,0 2007 2008 2009 2010 2011(1) BÜTÇE UYGULAMALARI Harcamalar 2012 OVP 2013 OVP 2014 OVP Gelirler (1) Geçici. 2010 yılında kamu kesimi GSYH’ye oran olarak yüzde 0,8 faiz dışı fazla vermiştir. Bunun en önemli nedeni MYB, KİT’ler ve mahalli idarelerin öngörülenden daha iyi performans göstermesidir. 2012-2014 OVP’de kamu kesimi faiz dışı dengesinin GSYH’ye oranının 2011 yılında yüzde 1,2 olması öngörülmüştür. Ancak önemli bir kısmı MYB dengesindeki iyileşmeden kaynaklanmak üzere kamu kesimi faiz dışı fazlasının GSYH’ye oran olarak yüzde 1,9 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Grafik 2 - Toplam Kamu Faiz Dışı Dengesi / GSYH (%) 2,5 2,0 1,5 1,0 0,5 0 -0,5 -1,0 -1,5 -2,0 2008 2009 Toplam Kamu Faiz Dışı Dengesi (1) Geçici. 2010 2011(1) MYB Faiz Dışı Dengesi 2012 OVP 2013 OVP 2014 OVP Diğer Kamu Faiz Dışı Dengesi NAKİT YÖNETİMİ 2011 yılında gerek ekonomik aktivitedeki canlılığın gerekse 6111 sayılı Kanun2 kapsamında yapılan tahsilatın etkisiyle, nakit esaslı gelir tahsilatı 2010 yılına göre yüzde 20 artarak yıl sonunda 288,1 milyar TL’ye ulaşmıştır. Devreden emanetler ile cari yıl bütçe ödeneklerinden yapılan nakit bazlı faiz dışı harcamalar 264,9 milyar TL seviyesinde gerçekleşmiştir. Bir önceki yıla göre yüzde 13 oranında artış gösteren harcamalardaki bu gerçekleşmede, yine 6111 sayılı Kanun çerçevesinde prim tahsilatı artan Sosyal Güvenlik Kurumu’na bütçeden yapılan transferlerin azalmasının da etkisi olmuştur. Bu kapsamda 2011 yılında nakit bazda 23,2 milyar TL faiz dışı fazla oluşmuştur. Tablo 2 - Hazine Nakit Gerçekleşmeleri(1) (Milyar TL) 2009 2010 2011 1. Gelirler 202,8 240,4 288,1 2. Giderler 259,7 282,1 306,6 207,2 234,2 264,9 52,5 47,9 41,7 -4,4 6,2 23,2 7,7 6,7 3,3 -49,2 -34,9 -15,2 6. Finansman (7+8+9+10+11) 49,2 34,9 15,2 7. Borçlanma (Net) 53,8 26,9 12,4 Faiz Dışı Giderler Faiz Ödemeleri 3. Faiz Dışı Denge 4. İşsizlik Fonu Nema ve Özelleştirme Gelirleri(2) 5. Nakit Dengesi (1+4-2) Dış Borçlanma (Net) Kullanım Ödeme 3,0 4,2 -2,2 11,3 14,9 9,3 8,3 10,7 11,5 50,8 22,8 14,6 Kullanım 138,9 159,0 111,6 Ödeme 88,1 136,2 97,1 (3) 0,0 0,0 0,0 9. TMSF'den Aktarımlar 0,6 0,7 1,3 İç Borçlanma (Net) 8. Özelleştirme Geliri 10. Devirli - Garantili Borç Geri Dönüşleri 11. Banka Kullanımı (4) -(5+7+8+9+10) 12. Kur Farkları (5) 13. Kasa/Banka Net (4) (11-12) 0,8 1,4 2,9 -6,1 6,0 -1,4 0,6 -0,4 1,6 -6,7 6,4 -3,0 (1) Geçici (2) İşsizlik Sigortası Fonu ve Özelleştirme İdaresi’nden (Öİ) GAP yatırımlarında kullanılmak üzere aktarılan ve Kamu Hesapları Bülteni (KHB)’de bütçe gelir kalemleri arasında yer alacak tutarlar burada gösterilmektedir. (3) Bütçenin finansmanı amacıyla Hazine’ye aktarılan tutarları göstermektedir. (4) Pozitif tutar kasa/banka hesaplarında meydana gelen azalışları, negatif tutar artışları göstermektedir. (5) Kur farkları Kasa/Banka hesabına ilişkin kur hareketlerinden kaynaklanan farkları göstermektedir. Pozitif tutar Kasa/ Banka hesabında artışı, negatif tutar azalışı işaret etmektedir. 2 6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 18 NAKİT YÖNETİMİ 2012 KBYR 19 Diğer taraftan 25.08.1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunuyla getirilen geçici düzenleme gereğince 2008-2012 döneminde Hazine hesaplarına aktarılacak olan İşsizlik Sigortası Fonu nema gelirlerinden 2011 yılında 1 milyar TL, 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun gereğince Özelleştirme Fonu’ndan ise nakit fazlası olarak 2,3 milyar TL aktarım yapılmıştır. Beklenenin üzerinde gerçekleşen faiz dışı fazla ve Hazine tarafından uygulanan borçlanma stratejileri neticesinde faiz ödemeleri bir önceki yıl seviyesinin de altında, 41,7 milyar TL olarak gerçekleşmiş ve 2011 yılı Hazine nakit dengesi 15,2 milyar TL açık vererek son dört yılın en düşük seviyesinde gerçekleşmiştir. Öte yandan, nakit yönetiminin modernizasyonu kapsamında yürütülen çalışmaların bir kısmı 2011 yılında sonuçlandırılmıştır. Bu çerçevede, kurumlar arası bilgi paylaşımının ve kamu kaynaklarının kullanımında etkinliğin artırılması amacıyla “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Nakit Taleplerinin Hazırlanması ve Hazine Müsteşarlığına Bildirilmesine İlişkin Yönetmelik” 12 Mart 2011 tarihli ve 27872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu düzenleme ile konuya ilişkin olarak 2009 yılında yayımlanan “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Nakit Taleplerinin Tespitine İlişkin Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmış ve bilgi paylaşımının elektronik ortamda gerçekleştirilmesine imkan sağlamak üzere geliştirilen “Nakit Talebi Aktarım Sistemi”, anılan Yönetmelik kapsamındaki yaklaşık 225 kamu kurumu tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca Müsteşarlığımız, T.C. Maliye Bakanlığı ve TCMB tarafından ortaklaşa yürütülen Kamu Elektronik Ödeme Sistemine (KEÖS) ilişkin ikincil mevzuat çalışmaları da “Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdarelerinin Ödeme ve Tahsilat İşlemlerinin Elektronik Ortamda Gerçekleştirilmesine İlişkin Usul ve Esaslar”ın 18 Haziran 2011 tarihli ve 27968 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla tamamlanmıştır. 2011 yılında bazı birimlerde pilot olarak uygulanan KEÖS Haziran 2012’de tam olarak devreye alınacaktır. Bunun yanı sıra, 1211 sayılı TCMB Kanunu’nun 41’inci maddesi, 13/02/2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanun ile değiştirilmek suretiyle 4749 sayılı Kanun’un 12’nci maddesi ile paralel hale getirilmiş ve böylece kamu borç yönetiminde karşılaşılan risklerin azaltılmasında önemli bir işleve sahip olan Hazine nakit rezervinin nemalandırılmasına imkan sağlanmıştır. TCMB Kanunu’nda yapılan değişiklik ile ayrıca TCMB’nin Hazine adına yapacağı veya yaptıracağı işlemler için uygulanacak ve TCMB tarafından tespit edilecek ücretin TCMB’ye ödenmesi hususu da hükme bağlanmıştır. Böylelikle, modern nakit yönetimi ilkeleri ve uluslararası uygulamalar paralelinde, kamu ödemeleri ve tahsilatları için alınan bankacılık işlemlerine ait masrafların bütçeden ödenmesinin yolu açılarak şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin arttırılmasına da katkı sağlanmıştır. Kamu Haznedarlığı Kamu kaynaklarının etkin şekilde kullanılmasını amaçlayan Kamu Haznedarlığı uygulaması kapsamında, bankacılık sisteminden kurum bazında temin edilen raporlamalarda oluşan hataların asgari seviyeye indirilmesi ve tebliğ uygulamalarına ilişkin detaylı kontrollerin yapılması amacıyla Vergi Kimlik Numarasına (VKN) dayalı raporlama sistemine geçilmesi çalışmaları 2011 yılında tamamlanarak, Nisan 2011 itibarıyla bankalarca kamu kurumlarına ait VKN esas alınarak raporlanması uygulamasına başlanmıştır. Söz konusu raporlamalar kullanılarak Müsteşarlığımızca yürütülen izleme faaliyetleri ve bunun yanı sıra kamu kurumlarının görüş ve önerileri doğrultusunda uygulamanın daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla mevcut Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği’nde değişiklikler yapılmış ve yeni Tebliğ 07.05.2012 tarihli ve 28285 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Diğer taraftan, yine VKN veri tabanı kullanılarak, kamu kurum ve kuruluşlarının bankacılık sektörüne olan yurt içi yükümlülükleri de Müsteşarlığımızca izlenmeye başlanmıştır. 20 2012 KBYR 21 BORÇ YÖNETİMİ İÇ BORÇLANMA 2011 yılı içerisinde, küresel ekonomideki dengesizliklerin Devlet iç borçlanma piyasasına etkilerinin asgari seviyede oluşması için para ve maliye politikası ile eşgüdüm içinde politikalar uygulanmıştır. Bu çerçevede, gerek yurt içi gerekse yurt dışındaki ekonomik koşullar ve piyasa gelişmeleri değerlendirilerek borç yönetiminin orta ve uzun vadeli hedefleri doğrultusunda finansman programı yürütülmüştür. Diğer taraftan, bu dönemde ekonomi genelinde yaşanan toparlanmanın etkisiyle faiz dışı fazlanın sene başında öngörülenin üzerinde gerçekleşmesiyle borçlanma ihtiyacı azalmış ve borçlanma oranlarında öngörülere göre daha olumlu bir performans sağlanmıştır. İÇ BORÇLANMA 2011 yılında, 2003 yılından itibaren uygulanmakta olan risk analizine dayanan borçlanma stratejileri çerçevesinde, merkezi yönetim iç borç stokunun gerek vade yapısında gerekse döviz kompozisyonunda önemli kazanımlar kaydedilmiştir. Bu kapsamda, 2003 yılında başlayan kademeli olarak iç piyasalardan yapılan döviz cinsi borçlanma miktarının azaltılması sonucu Şubat 2012 itibarıyla iç borç stoku içerisindeki döviz cinsi senetlerin payı sıfırlanmıştır. Böylece döviz kuru oynaklığından dolayı iç borç stokunda oluşabilecek kur riski ortadan kaldırılmıştır. Diğer taraftan, 2006 yılında uygulanmaya başlanan aynı vadelerde düzenli ihraç yapılmasına yönelik borçlanma stratejisi sürdürülerek, 2011 yılında 3 ve 5 yıl vadeli TL cinsinden sabit faizli kuponlu tahviller düzenli olarak ihraç edilmiştir. Ayrıca, borçlanma vadesinin uzatılmasına yönelik olarak, ilk olarak 2010 yılında ihraç edilen 10 yıl vadeli enflasyona endeksli ve sabit faizli DİBS ihraçlarına 2011 yılında da devam edilmiştir. Bu gelişmeler; likiditenin, getiri eğrisi üzerinde daha geniş bir vade aralığına yayılmasını sağlayarak gerek birincil gerekse ikincil piyasada fiyat etkinliğinin de artmasına katkıda bulunmuştur. Öte yandan, 2011 yılı Ekim ayında kamuoyuna duyurulduğu üzere, 2012 yılı Hazine Finansman Programı’yla birlikte 2, 5 ve 10 yıl vadeli TL cinsinden sabit faizli kuponlu senetlerin düzenli olarak ihracına başlanılmıştır. Bu doğrultuda, gösterge tahvil olarak ihraç edilen kuponsuz borçlanma senetlerinin yerini, 2 yıl vadeli TL cinsinden sabit faizli kuponlu tahviller almıştır. Yurtiçi tasarrufların artırılması, yatırımcı tabanının geliştirilmesi ve finansman araçlarının çeşitlendirilmesi amacıyla ilk olarak 2009 yılında ihraç edilen Gelire Endeksli Senetlerin (GES) ihracına 2011 yılında da devam edilerek Şubat ve Ağustos aylarında gerçekleştirilen ihraçlar ile 854 milyon TL tutarında finansman sağlanmıştır. Ayrıca, 2012 yılı Finansman Programı’nda GES’lerin Şubat ve Ağustos aylarında ihraç edilmesinin planlandığı duyurulmuş olup yedinci tertip GES ihracı 2012 yılı Şubat ayında gerçekleştirilmiş ve 109,2 milyon TL tutarında finansman sağlanmıştır. Grafik 3 - 2011 Yılında İç Borçlanmanın Enstrümanlara Göre Dağılımı (%) TL Cinsi TÜFE'ye Endeksli DİBS % 10,1 TL Cinsi Kuponsuz DİBS % 44,6 TL Cinsi Sabit Faizli Kuponlu DİBS % 36,3 TL Cinsi GES % 0,8 TL Cinsi Değişken Faizli DİBS % 8,3 2011 yılında nakit bazda toplam iç borçlanmanın yüzde 44,6’sı TL cinsi kuponsuz; yüzde 36,3’ü TL cinsi sabit faizli kuponlu, yüzde 10,1’i TL cinsi enflasyona endeksli, yüzde 8,3’si TL cinsi değişken faizli DİBS ihracı ile sağlanırken TL cinsi GES ihracı yüzde 0,8 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında yapılan 42 adet ihale ile iç borçlanmanın yüzde 99,2’si sağlanırken; borçlanmanın kalan yüzde 0,8’i doğrudan satış yoluyla gerçekleştirilmiştir. Yapılan ihalelerde ortalama olarak teklifin satış miktarına oranı geçen yılda kaydedilen 2,3 seviyesinden yaklaşık 1,9’a gerilemiştir. 2010 yılında 44,1 ay olan piyasadan yapılan iç borçlanmanın ağırlıklı ortalama vadesi 2011 yılında 44,7 aya yükselmiştir. Aynı dönemde, TL cinsi sabit faizli iç borçlanmanın ağırlıklı ortalama maliyeti yüzde 8,5 seviyesinden yüzde 8,7 seviyesine yükselmiştir. 2011 yılının son aylarında yapılan vergi oranları düzenlemesi neticesinde enflasyon beklentisinin yükselmesi ile TCMB’nin sıkılaştırıcı önlemlerinin etkisi bu yükselişte önemli rol oynamıştır. 2012 yılı Mayıs sonu itibarıyla ise piyasadan yapılan iç borçlanmanın ağırlıklı ortalama vadesi 65,1 ay, TL cinsi sabit faizli iç borçlanmanın ağırlıklı ortalama maliyeti yüzde 9,9 seviyesinde gerçekleşmiştir. 22 Tablo 3 - Hazine Finansman Durumu(1) 2010 23 2011 Gerçekleşme Program 2012 Gerçekleşme Program Gerçekleşme(2) I- TOPLAM BORÇ SERVİSİ 194,8 152,8 150,3 141,2 76,6 İç Borç Servisi 178,1 135,0 132,1 122,0 67,2 Anapara 136,2 99,3 97,1 81,6 47,2 20,1 Faiz 2012 KBYR (Milyar TL) Dış Borç Servisi Anapara Faiz II- KAYNAKLAR VE BORÇLANMA Borçlanma Dışı Kaynaklar (3) Toplam Borçlanma 41,9 35,8 35,1 40,4 16,7 17,8 18,2 19,1 9,3 10,7 11,0 11,5 12,0 5,6 6,0 6,8 6,7 7,2 3,7 194,8 152,8 150,3 141,2 76,6 20,9 21,1 29,3 29,8 16,3 173,9 131,7 121,0 111,4 60,2 Dış Borçlanma 14,9 12,5 9,3 9,5 6,2 İç Borçlanma 159,0 119,1 111,6 101,9 54,0 89,3 88 84,5 83,5 80,3 TOPLAM İÇ BORÇ ÇEVİRME ORANI (%) Bilgi İçin İÇ BORÇLANMA NET BORÇLANMA (Kullanım - Anapara) 27,0 21,4 12,4 17,8 7,4 Net İç Borçlanma 22,8 19,9 14,6 20,3 6,8 Net Dış Borçlanma 4,2 1,6 -2,2 -2,5 0,6 (1) Nakit Bazlı. (2) Ocak-Mayıs ayları arasındaki gerçekleşmeyi göstermektedir. (3) Nakit bazlı faiz dışı denge, özelleştirme gelirleri,İşsizlik sigortası fonundan yapılan aktarımlar,TMSF’den sağlanan gelirler, devirli/garantili borç geri dönüşleri, kasa/banka değişimi ve kur farkı kalemlerini içermektedir. 2011 yılında 150,3 milyar TL tutarında gerçekleşen toplam borç servisi karşılığında 121,0 milyar TL tutarında borçlanma gerçekleştirilmiştir. Özellikle bütçe performansının etkisiyle, sene başında 21,1 milyar TL olarak öngörülen borçlanma dışı kaynaklar, 29,3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bu çerçevede, yüzde 88 olarak öngörülen 2011 yılı iç borç çevirme oranı yüzde 84,5 olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılı Finansman Programı, geçmiş yıllarda olduğu gibi Hazine borç stokunun likidite, kur ve faiz oranı risklerini etkin şekilde yönetmek üzere kamu borç yönetimine ilişkin belirlenen orta vadeli stratejik ölçütler çerçevesinde hazırlanmıştır. Bu kapsamda, 2012 yılında iç borçlanmanın TL cinsi yapılması öngörülmektedir. Bununla birlikte, TL cinsi borçlanmanın ağırlıklı olarak sabit faizli enstrümanlarla yapılarak, gelecek 12 ayda faizi yenilenecek senetlerin payının azaltılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede, düzenli ihraç stratejisi kapsamında 2 yıl vadeli TL cinsinden sabit faizli kuponlu tahviller 2012 yılında her ay ihraç edilecektir. Nakit ve borç yönetiminde oluşabilecek likidite riskinin azaltılmasını amaçlayan ve özellikle küresel ekonomik kriz sırasında borç yönetimine önemli bir esneklik sağlayan güçlü rezerv politikasına 2012 yılında da devam edilecektir. 2012 yılının ilk beş aylık döneminde, 67,2 milyar TL iç borç ödemesine karşılık 54,0 milyar TL iç borçlanma yapılmış olup bu çerçevede, ilk beş aylık dönemde, 2012 yılı için programlanan toplam iç borç servisinin yüzde 55,1’i, toplam iç borçlanmanın ise yüzde 53,0’ü gerçekleştirilmiştir. Böylelikle, ilk beş aylık dönemde iç borç çevirme oranı yüzde 80,3 olarak gerçekleşmiştir. 2011 Yılı TCMB Para Politikası ve İç Borçlanma Üzerine Etkileri 2008 küresel ekonomik krizin başlamasından itibaren, merkez bankalarınca ekonomiye destek vermek amacıyla gevşek para politikaları uygulanmıştır. Kriz döneminde uygulanan gevşek para politikalarıyla oluşan likidite bolluğu ve sermaye girişleri özellikle 2010 yılında Hazine borçlanma imkânlarını iyileştirmiştir. Bu dönemde, borçlanma faizleri düşerken borçlanmanın ortalama vadesi uzatılmıştır. Bu doğrultuda, 2010 yılında ilk defa 10 yıl vadeli sabit faizli TL cinsi senet ile iç piyasadan borçlanma yapılmıştır. Öte yandan, kriz döneminde izlenen politikaların ekonomilerde yeni dengesizliklere yol açmaması için TCMB, 2010 yılı sonunda ve 2011 yılı boyunca, ekonomide meydana gelen gelişmeleri değerlendirerek ilgili dönemdeki ihtiyaca göre gerek zorunlu karşılıklarını kullanarak gerekse faiz koridorunun sağladığı esneklikle para politikasında değişikliğe gitmiştir. Bu politika kararları, piyasadaki likidite koşullarının ve kısa vadeli faiz oranlarının değişmesi kanallarıyla, Hazine ihalelerine gelen teklif miktarını ve ihalelerde oluşan faiz oranlarını etkilemiştir. Diğer taraftan, uygulanan politikayı desteklemek amacıyla para politikasıyla koordinasyonlu bir borçlanma politikası izlenmiştir. 2010 yılı son çeyreğinde, artan sermaye girişleri ile hızlı kredi genişlemesi ve uyarılan ithalat talebi cari dengede bozulmaya yol açmış ve istikrara ilişkin riskleri gündeme getirmiştir. Bu durum karşısında TCMB kısa vadeli sermaye girişlerinin önüne geçmek için, 2011 yılının ilk yarısında, gecelik borç alma faiz oranlarını düşürerek uygulamış olduğu faiz koridorunu politika faizinin altına doğru genişletmiştir. Bu karar kısa vadeli faizlerdeki belirsizliği artırarak kısa vadeli sermaye girişlerinin önüne geçmiştir. Öte yandan, zorunlu karşılık oranları artırılarak piyasadaki likidite koşulları sıkılaştırılmış ve hızlı kredi genişlemesi önlenmeye çalışılmıştır. Söz konusu politika bileşiminin net sıkılaştırıcı yönde etkileri olmuştur. Bu sıkılaştırıcı etki, Hazine’nin yüklü ödemelerinin olduğu 2011 yılı ilk yarısında, Aralık 2010 dönemiyle karşılaştırıldığında, getiri eğrisinin bir miktar yukarı hareket etmesine sebep olmuştur. Bu dönemde, iç borçlanmada piyasa borç çevirme oranı yüksek tutularak, TCMB’nin sıkılaştırıcı politikaları desteklenmiştir. Diğer taraftan, TCMB’nin politika faizini yükseltmeden zorunlu karşılıklar yoluyla sıkılaştırmaya gitmesi, getiri eğrisinin kısa tarafını çok etkilemezken uzun vadeli faizlerin daha fazla artmasına neden olmuştur. 2011 yılı son çeyreğinde ise, kısa vadeli enflasyon görünümünün bozulması ve yurt dışındaki olumsuz gelişmelerin Türk lirasında aşırı değer kaybına yol açması, TCMB’nin borç verme faiz oranını yükselterek politika faizinin üzerinde bir faiz koridoru oluşmasına sebep olmuştur. Söz konusu gelişme, sermaye çıkışlarını yavaşlatarak, döviz kurundaki oynaklığın diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha sınırlı kalmasını sağlamıştır. Öte yandan, politika faizinin üzerindeki faiz koridoru ve kısa vadeli enflasyon görünümünün bozulması DİBS ikincil piyasasında tüm vadelerde faiz oranlarının yükselmesine neden olmuştur. Bu sebepten dolayı yılın son çeyreğinde Hazine ihale faizlerinde belirgin bir artış gözlemlenmiştir. Aralık 2011 ve Ocak 2012 döneminde TCMB’nin politika faizinden fonlama miktarını iyice kısmasıyla kısa vadeli faizler daha fazla yükselerek getiri eğrisinin aşağı doğru eğimli olmasına sebep olmuştur. 24 DIŞ BORÇLANMA 25 Program Finansmanı DIŞ BORÇLANMA 2012 KBYR Uluslararası Sermaye Piyasalarından Sağlanan Program Finansmanı 2011 yılında uluslararası sermaye piyasalarından üç tahvil ihracıyla toplam 4,3 milyar ABD Doları tutarında finansman sağlanmıştır. 2011 yılı Ocak ayında gerçekleştirilen 30 yıl vadeli tahvil ihracı, yüzde 6,25’lik getiri oranıyla aynı vadeli ihraçlar arasında en düşük maliyetlisi olmuştur. Mart ayında gerçekleştirilen Yen cinsinden tahvil ihracı ile 2000 yılından bu yana ilk defa Japon piyasasına girilmiştir. 180 milyar Yen tutarındaki JBIC garantili ihraç (yaklaşık 2,2 milyar ABD Doları), Yen piyasasında bir ülke tarafından tek seferde gerçekleştirilen en yüksek tutarlı ihraç olmuştur. Bu, aynı zamanda, ülkemiz tarafından uluslararası sermaye piyasalarından tek seferde gerçekleştirilen en yüksek tutarlı ihraçtır. Son olarak Ekim ayında gerçekleştirilen yüzde 5,125 kupon oranlı 1 milyar ABD Doları tutarındaki 2022 vadeli ihracı ABD Doları cinsinden yapılan ihraçlar arasındaki en düşük kuponlu ihraç olmuştur. 2012 finansman programında uluslararası sermaye piyasalarından 4,5 milyar ABD Doları finansman sağlanması öngörülmüştür. Ocak – Mayıs 2012 döneminde uluslararası tahvil ihraçları yoluyla toplam 3,6 milyar ABD Doları tutarında kaynak sağlanmıştır. Ocak ayında 2022 vadeli, 1,5 milyar ABD Doları tutarındaki ilk ihracın ardından, Şubat ayında aynı tahvil 1 milyar ABD Doları tutarında arttırılmıştır. Son olarak, Mart ayında, 10 yıl vadeli ve 90 milyar Yen tutarındaki ikinci JBIC garantili Yen ihracı gerçekleştirilmiştir. Tablo 4 - 2011-2012 Yıllarında Gerçekleştirilen Yurt Dışı Tahvil İhraçları İhraç Tarihi Vade Tarihi Para Birimi 12.01.2011 14.01.2041 ABD Doları 18.03.2011 18.03.2021 Yen 25.10.2011 25.03.2022 26.01.2012 Miktar Kupon (%) Yatırımcıya Getirisi (%) Spread (bp) 1.000.000.000 6,000 6,250 UST + 170 bp 180.000.000.000 1,870 1,870 10y ¥ Swap + 48 bp ABD Doları 1.000.000.000 5,125 5,259 UST + 310 bp 26.09.2022 ABD Doları 1.500.000.000 6,250 6,350 UST + 445 bp 16.02.2012 26.09.2022 ABD Doları 1.000.000.000 6,250 5,750 UST + 378 bp 15.03.2012 15.03.2022 Yen 90.000.000.000 1,470 1,470 10y ¥ Swap + 40 bp Grafik 4 - Eurobond İhraçlarının Ortalama Vadesi 20 18 17,7 16,3 16 14,8 14,8 13,5 14 (Yıl) 12 10,5 10 9,1 8 6 4 2 0 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 26 DIŞ BORÇLANMA 2012 KBYR 27 Uluslararası Sermaye Piyasalarındaki Gelişmeler 2011 yılı başlarındaki küresel ekonomik görünüme ilişkin olumlu hava ve risk iştahındaki artış, yılın geri kalanında ve 2012 yılının ilk çeyreğinde Avro bölgesi merkezli sorunlardan olumsuz etkilenmiştir. Özellikle Yunanistan’ın borç yapılandırmasına kadar geçen süreçte Avro bölgesindeki gelişmeler uluslararası piyasalar tarafından yakından izlenmiştir. 2011 yılı içerisinde uluslararası piyasalar tarafından yakından takip edilen diğer bir konu ise ABD’deki bütçe tartışmaları olmuştur. Bu süreçte ABD’nin uzun vadeli kredi notunun S&P tarafından AAA’dan AA+’ya bir kademe düşürülmesi en önemli dönüm noktalarından birisi olmuştur. Avro bölgesi’ndeki ekonomik durgunluk ve borç sorununun çözümüne yönelik olarak Avrupa Merkez Bankası tarafından iki kez sağlanan uzun vadeli finansman olanağı (Long Term Refinancing Operations-LTRO) ve Yunan borç yapılandırması uluslararası piyasalardaki oynaklığı azaltmıştır. 2012 yılının ilk çeyreğini kapatırken, İtalya ve İspanya gibi borç sorunu yaşayan ülkelerden kaynaklanan endişelerin uluslararası piyasaları meşgul etmeye devam ettiği görülmektedir. Küresel piyasalardaki bozulmaya paralel olarak gösterge niteliğindeki 2030 vadeli ABD Doları cinsi Türkiye tahvilinin getirisi, 2010 yılı sonundaki yüzde 5,95 seviyesinden, 2011 yılı Aralık sonu itibarıyla yüzde 6,036 seviyesine yükselmiştir. Aynı tahvilin 2011 yılındaki maksimum getirisi yüzde 6,354, minimum getirisi yüzde 5,571 olmuştur. Türkiye’nin 5 yıl vadeli KTT primi de 2010 yılı sonundaki 156 bp seviyesinden 2011 yılı sonunda 287 bp seviyesine yükselmiştir. Türkiye’nin 5 yıl vadeli KTT primi, 2011 yılında maksimum 327 bp, minimum 136 bp seviyelerini görmüştür. 2012 yılının ilk yarısına bakıldığında ise, artan risk iştahı nedeniyle gerek gösterge niteliğindeki 2030 vadeli tahvilin getirisi, gerekse CDS primi bir miktar düşmüş ve 8 Haziran 2012 tarihi itibarıyla söz konusu göstergeler sırasıyla yüzde 5,5 ve 269 baz puan seviyelerine gerilemiştir. Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) Sağlanan Program Finansmanı 2011 yılında IMF’ye 1.78 milyon SDR’si anapara ve 46 milyon SDR’si faiz olmak üzere toplam 1.826 milyon SDR ödeme yapılmıştır. 2011 yılı sonu itibarıyla IMF’ye olan borcumuz 1.874 milyon SDR’dir. 2012 yılı Ocak-Nisan döneminde ise 375 milyon SDR anapara 6 milyon SDR faiz olmak üzere toplam 381 milyon SDR ödeme yapılarak IMF’ye olan borç stoku Nisan ayı itibarıyla 1.499 milyon SDR olarak gerçekleşmiştir. Tablo 5 - IMF’den Sağlanan Net Finansman(1) (2) 20002008 (Milyon SDR) 2008 2009 2010 TOPLAM I. Kullanım 30.093 0 0 0 60.187 II. Borç Servisi 29.313 582 1.508 1.826 62.542 Anapara 25.208 458 1.423 1.780 54.076 4.105 124 85 46 8.466 780 -582 -1.508 -1.826 -2.355 IV. Faiz Hariç Net Kullanım 4.886 -458 -1.423 -1.780 6.110 V. IMF Borcu (Dönem Sonu) 5.534 5.076 3.654 1.874 .. Faiz III. Net Kullanım (I-II) (1) Hazine Müsteşarlığı ve TCMB toplamını içermektedir. TCMB en son 2001 yılında kaynak kullanmış olup, borç geri ödemelerini ise 2005 yılında tamamlamıştır. (2) 30 Aralık 2011 tarihi itibarıyla $/SDR kuru 1.53527’dir. Grafik 5 - IMF’ye Geri Ödeme ve Borç Stoku Verileri 6.000 5.000 5.076 4.000 3.654 3.000 2.000 1.874 1.000 0 562 2008-2009 2010 Geri Ödeme 2011 Borç Stoku 2012 2013 28 2012 KBYR 29 Avrupa Yatırım Bankası’ndan (AYB) Sağlanan Program Finansmanı Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca yürütülmekte olan ağaçlandırma, rehabilitasyon, erozyon kontrolü, orman koruma, yangınla mücadele ve bu konulardaki araştırma-geliştirme-inovasyon faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla 2011-2013 yılları arasında bütçeden yapılan/yapılacak harcamaların kısmi finansmanına yönelik Avrupa Yatırım Bankası (AYB)’ndan sağlanan 150 milyon Avro tutarındaki krediye ilişkin anlaşma 04.07.2011 tarihinde imzalanmış olup, söz konusu kredi 28.11.2011 tarihinde kullanılmıştır. Fransız Kalkınma Ajansı’ndan (AFD) Sağlanan Program Finansmanı Fransız Kalkınma Ajansı (Agence Française de Développement)’ndan 150 milyon Avro tutarında finansman sağlanmasına ilişkin Kredi Anlaşması 27 Ekim 2011 tarihinde imzalanmıştır. Söz konusu finansman, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca yürütülmekte olan orman rehabilitasyonu, erozyon kontrolü, ağaçlandırma, otlak ıslahı ve orman yangınlarıyla mücadele faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla kullanılmıştır. DIŞ BORÇLANMA Dünya Bankası’ndan Sağlanan Program Finansmanı Ülkemizde büyümeyi desteklemeye, istihdamı artırmaya ve kamu mali yönetimini etkinleştirmeye yönelik olarak gerçekleştirilen reformlar kapsamında Dünya Bankası ile yürütülmekte olan Adil Büyümenin ve İstihdamın Tesisi Kalkınma Politikası Kredisi (Restoring Equitable Growth and Employment Programmatic Development Policy Loan – REGE DPL) serisinin ilk kredisi (REGE DPL I) 24 Mart 2010 tarihinde sağlanmıştır. Serinin ikinci kredisi (REGE DPL II) ise 506,1 milyon Avro tutarında (yaklaşık 717 milyon Dolar) olup, 5 Mayıs 2011 tarihinde Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulu’nda görüşülerek onaylanmış ve Kredi Anlaşması 27 Mayıs 2011 tarihinde imzalanmıştır. Kredinin tamamı 27 Haziran 2011 tarihinde kullanılmış olup, kredinin ortalama vadesi yaklaşık 18 yıldır. Proje Finansmanı 2011 yılı sonu itibarıyla yabancı hükümetler, ticari bankalar, ihracat kuruluşları ve uluslararası kuruluşlardan proje finansmanı amacıyla 2.508 milyon ABD Doları karşılığı dış finansman temin edilmiştir. Söz konusu proje kredilerinin, yüzde 85’i uluslararası kuruluş, yüzde 10’u hükümet kredisi, yüzde 5’i ticari kredi olarak temin edilmiştir. 2011 yılında temin edilen kredilerin yüzde 56’sı garantili, yüzde 43’ü tahsisli ve yüzde 1’i ise ikrazlı kredilerden oluşmaktadır. Böylece 2011 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu uyarınca belirlenen 3 milyar ABD Doları tutarındaki garantili imkan ve dış borcun ikrazı limitinin 1,4 milyar ABD Doları tutarındaki kısmı kullanılmıştır. 2010 yılında 18,9 yıl olarak gerçekleşen proje kredilerinin ağırlıklı ortalama vadesi, 2011 yılında 23,4 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında sağlanan ticari kredilerin toplam vadelerinin ağırlıklı ortalaması 7 yıl, geri ödemesiz dönemlerinin ağırlıklı ortalaması 7 yıldır. Söz konusu kredilerin ağırlıklı ortalama vadesi de yine 7 yıl olarak gerçekleşmiştir. Tablo 6 - Sağlanan Proje Kredilerinin Kaynaklarına Göre Dağılımı 2005 Hükümet Kredisi Ticari Kredi İhracat Kredisi 2006 2007 2008 2009 (Milyon Dolar) 2010 2011 1.090 255 0 182 304 541 245 567 1.644 2.650 797 867 1.843 127 303 321 1.439 221 11 2.511 0 Uluslararası Kuruluşlar 2.133 2.571 1.556 2.935 3.885 1.922 2.136 Toplam 4.093 4.791 5.645 4.135 5.067 6.817 2.508 Tablo 7 - Sağlanan Proje Kredilerinin Kaynaklarına Göre Dağılımı (%) 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 0,0 4,4 6,0 7,9 10,0 Hükümet Kredisi 26,6 5,3 Ticari Kredi 13,9 34,3 46,9 19,3 17,1 27,0 5,0 7,4 6,7 25,5 5,3 0,2 36,8 0,0 52,1 53,7 27,6 71,0 76,7 28,2 85,0 İhracat Kredisi Uluslararası Kuruluşlar 30 2012 KBYR 31 BORÇ STOKU Merkezi yönetim borç stoku 2011 yılı sonunda 518,3 milyar TL tutarında gerçekleşmiştir. Stokun GSYH’ye oranı 2011 yılında gerilemeye devam etmiş olup 2010 yılında yüzde 43,1 olan söz konusu oran, yaklaşık 3 puanlık bir düşüşle 2011 yıl sonu itibarıyla yüzde 40 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2012 yılı Nisan sonu itibarıyla ise söz konusu stok 517,2 milyar TL düzeyindedir. Merkezi yönetim borç stokunun yüzde 72,4’ü iç borçlardan oluşurken yüzde 27,6’sı ise dış borçlardan oluşmaktadır. Döviz cinsi iç borç yükümlülüklerinin Şubat 2012’de ödenmesiyle iç borç stoku üzerindeki kur riski ortadan kaldırılmıştır. Diğer taraftan, merkezi yönetim toplam borç stoku içindeki sabit faizli borçların ağırlığı 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde 56 iken 2011 yılında yüzde 59,2’ye çıkmış olup borç stokunun faiz değişimlerine olan duyarlılığı azalmaya devam etmiştir (Tablo 8). Tablo 8 - Merkezi Yönetim Toplam Borç Stoku Faiz Yapısı (%) BORÇ STOKU 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 Nisan Sabit 50,2 54,0 55,8 57,0 53,4 56,0 59,2 59,1 Değişken 44,3 40,8 37,5 37,3 38,0 32,8 28,4 27,6 5,6 5,2 6,7 5,7 8,5 11,2 12,4 13,3 Tüfeye Endeksli Merkezi yönetim iç borç stokunun faiz kompozisyonuna bakıldığında değişken faizli DİBS stokunun toplam iç borç stoku içerisindeki payında 2010 yılına göre 4,8 puanlık bir düşüş yaşanırken, sabit faizli ve enflasyona endeksli senetlerin toplam stok içerisindeki paylarında da 2,4’er puanlık bir artış gerçekleşmiştir. Bu çerçevede 2011 yıl sonu itibarıyla değişken faizli DİBS stokunun toplam stok içindeki oranı yüzde 30,4, sabit faizli DİBS stokunun toplam içerisindeki payı yüzde 52,2 ve enflasyona endeksli senetlerin payı ise yüzde 17,4 olarak gerçekleşmiştir (Tablo 9). Tablo 9 - Merkezi Yönetim İç Borç Stoku Faiz Yapısı (%) 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 Nisan Sabit 45,4 48,1 50,2 51,2 47,0 49,8 52,2 51,9 Değişken 47,1 44,8 41,0 40,9 41,6 35,2 30,4 29,8 7,5 7,1 8,8 7,9 11,4 15,0 17,4 18,3 Tüfeye Endeksli İç borç piyasasındaki gelişmelere paralel olarak iç borç stokunun içindeki yabancı yatırımcıların payının 2011 yılında arttığı görülmekte olup bu oran 2011 yıl sonu itibarıyla 2010 yılına kıyasla 4,8 puan artarak yüzde 17,3 seviyesinde gerçekleşmiştir. Tablo 10 - Borç Stoku Göstergeleri 2006 Merkezi Yönetim Brüt Borç Stoku (Milyon TL) Merkezi Yönetim Brüt Borç Stoku / GSYH 2007 2008 2009 2010 2011 345.050 333.485 380.321 441.508 473.561 518.343 %45,5 %39,6 %40,0 %46,3 %43,1 %40,0 AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku (Milyon TL) 352.835 336.595 380.390 439.338 465.858 510.553 AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku / GSYH Kamu Net Borç Stoku (Milyon TL) Kamu Net Borç Stoku / GSYH %46,5 %39,9 %40,0 %46,1 %42,4 %39,4 258.202 248.441 267.992 309.886 317.628 290.459 %34.0 %29.5 %28.2 %32.5 %28.9 %22.4 Not: Dış borç verilerinin güncellenmesinden dolayı yıllar itibarıyla stok rakamları değişebilmektedir. Diğer taraftan AB tanımlı genel yönetim borç stokunun GSYH’ye oranı, küresel kriz sonrasında alınan önlemler çerçevesinde tekrar düşüş eğilimine girmiş ve 2010 yılında 3,4 ve 2011 yılında 3 puanlık bir gerileme ile 2011 yılı sonunda yüzde 39,4 olarak gerçekleşmiştir. Eurostat tarafından Mayıs ayında açıklanan 2011 yılı verilerine göre 27 AB üyesi ülkenin genel yönetim borç stoklarının GSYH’ye oranlarının ortalaması yüzde 82,5 olup Türkiye ile kıyaslandığında söz konusu değerlerin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. OVP’de, 2011’de sağlanan olumlu performansın 2012-2014 döneminde de devam edeceği ve 2014 yılında bahsedilen oranın yüzde 32 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. Kamu sektörü net borç stokunda da merkezi yönetim borç stoku ve AB tanımlı genel yönetim borç stokunda yaşanan gerçekleşmelere paralel gelişmeler yaşanmış olup, 2011 yılında kamu net borç stokunun GSYH’ye oranı 6,5 puanlık bir düşüş ile yüzde 22,4 seviyesine gerilemiştir. Net kamu borcundaki yapısal iyileşmenin önemli bir etkisi de kamunun döviz cinsi net yükümlülüklerinde görülmektedir. 2011 yıl sonu itibarıyla döviz cinsi kamu net borcunun GSYH’ye oranı yüzde 0,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. 32 33 KOŞULLU YÜKÜMLÜLÜKLER VE ALACAK YÖNETİMİ 2012 KBYR HAZİNE GARANTİLERİ Hazine geri ödeme garantili kredi stoku 2010 yılı sonunda 7,5 milyar dolar seviyesinde iken 2011 yılı sonunda yaklaşık yüzde 10 artış kaydetmiş ve 8,2 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Toplam 769 milyon dolar tutarındaki bu artışta ağırlıklı olarak özel bankalar ile kamu bankalarının garantili kredilerindeki artış etkili olmuştur. Söz konusu dönemde bankalara kullandırılan krediler özellikle Kobilerin Finansmanı ve Özel Sektör Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği projelerinden oluşmaktadır. Grafik 6 - Hazine Garantili Dış Borç Stoku Borçlu Dağılımı (%) 2010 2011 %14,68 %0,05 %17,17 HAZİNE GARANTİLERİ %0,39 %42,49 %40,41 %0,63 %13,17 %15,86 %1,28 %0,46 %24,60 MAHALLİ İDARELER KİTLER ŞİRKETLER FONLAR KAMU BANKALARI BANKALAR %28,81 ORGANİZASYONLAR Garantili kredilerin Hazineye getirdiği mali yük açısından bakıldığında ise, Hazine garantili krediler kapsamında yapılan üstlenimler 2010 yılında yüzde 8 seviyesinde iken mahalli idareler ve KİT’lerin stoklarının azalması sonucunda düşüş kaydederek 2011 yılında yüzde 7 seviyelerine inmiştir. 2011 yılında, yapılan üstlenimler 77 milyon TL’si Hazine geri ödeme garantisi, 128 milyon TL’si ise Hazine yatırım garantisi kapsamında olmak üzere toplam 205 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla Hazine geri ödeme garantili kredilerden 29 milyon TL ve Hazine yatırım garantisi kapsamında ise 46 milyon TL üstlenim yapılmakla birlikte aynı dönemde kuruluşlar 395 milyon TL ödeme yapmışlardır. Hazine garantili kredilerin ödemelerinin yapıldığı Risk Hesabına bir önceki yıldan devreden bakiye ve hesaba yapılan geri ödemeler nedeniyle 2011 yılında Risk Hesabı için ayrılan ödenekten kullanım gerçekleştirilmemiştir. Hesaba 2009 yılından bu yana bütçeden ödenek aktarımında bulunulmamıştır. Tablo 11 - Hazine Garantili Kredi Geri Ödemeleri(1) Mahalli İdareler (Milyon TL) 2011 Nisan 2012 Hazinece Kuruluşça Üstlenim Ödenen Ödenen Oranı (%) Hazinece Kuruluşça Üstlenim Ödenen Ödenen Oranı (%) 76 162 32,0 29 25 53,8 Fonlar .. 27 .. - 0 .. Finansal Kuruluşlar .. 65 .. - 20 .. Finansal Olmayan Kuruluşlar 1 294 0,3 - 62 .. Özel Kesim Finansal Kuruluşları .. 428 .. - 278 .. Özel Kesim Finansal Olmayan Kuruluşlar .. 98 .. - 11 .. 77 1.074 6,7 29 395 6,8 Toplam (1) Hazine geri ödeme garantili kredileri kapsamaktadır, geçicidir. 34 2012 KBYR 35 HAZİNE ALACAKLARI Hazine garantileri veya dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan finansman imkanları ya da bunlar dışında olmakla birlikte ilgili mevzuattan kaynaklanan işlemler nedeniyle doğan ve Hazine tarafından üstlenilen her türlü ödemeye ve/ veya Hazine tarafından ikrazen ihraç edilen DİBS’lere ilişkin olarak ortaya çıkan Hazine alacak stoku 2011 yılı sonu itibarıyla 24,5 milyar TL’dir. Söz konusu alacakların 8,6 milyar TL’lik kısmı vadesi geçmiş3, 15,9 milyar TL’lik kısmı vadesi gelecek4 alacaklardan oluşmaktadır. 2012 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla 23,9 milyar TL’lik alacak stokunun 9,1 milyar TL’si vadesi geçmiş alacaklardan oluşmaktadır. 2011 yılında vadesi geçmiş alacak stoku bir önceki yıla göre 317 milyon TL artmıştır. Bu artış TCDD’nin vadesi geçmiş borçlarındaki artıştan kaynaklanmaktadır. Borçlu kuruluşlar bazında en büyük payı mahalli idarelerden olan vadesi geçmiş Hazine alacaklarının oluşturduğu görülmektedir. Mahalli idarelerin ardından KİT’ler ve diğer borçlu kuruluşlardan olan vadesi geçmiş alacaklar gelmektedir. Tablo 12 - Hazine Alacak Stoku(1) (Milyon TL) 2011 Vadesi Geçmiş HAZİNE ALACAKLARI Mahalli İdareler Nisan 2012 Vadesi Gelecek Vadesi Geçmiş Toplam Vadesi Gelecek Toplam 7.903 7.179 15.082 8.345 6.658 15.003 (2) 630 4.212 4.842 702 3.930 4.632 Bankalar 0 909 909 0 799 799 KİT'ler Sosyal Güvenlik Kuruluşları 0 11 11 0 10 10 Kamu Bankaları 0 628 628 0 558 558 Kamu İşletmeleri 0 1.129 1.129 0 1.046 1.046 Merkezi Yönetim 73 1.721 1.794 75 1.685 1.760 Organizasyonlar (3) 0 17 17 0 14 14 Sigorta Kuruluşları 0 36 36 0 27 27 Özel Kuruluşlar (4) 0 4 4 0 4 4 Vakıflar (5) 0 21 21 0 18 18 8.606 15.868 24.474 9.123 14.749 23.872 Toplam (1) Geçici. Vadesi geçmiş ve gelecek alacak stok verilerini içermektedir. (2) TMO tarafından Aralık 2011’de gerçekleştirilen 1.937,1 milyon TL tutarındaki erken itfa, görev zararı olarak mahsup edilmiştir. (3) Organize sanayi bölgeleri, birlikler ve İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’ndan oluşmaktadır. (4) Özelleştirilmiş KİT’ler ve vakıf şirketlerinden oluşmaktadır. (5) Vakıf üniversiteleri ile Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan oluşmaktadır. 3 Hazine alacaklarına ilişkin bir itfa planı kapsamında takip edilmekte olan alacaklardan vadesinde ödenmeyen tutardır. Söz konusu stok, vadesinde ödenmeyen anapara, faiz ve masraf tutarları ile bu tutarlar için işlemiş olan gecikme faizinin toplamından oluşmaktadır. 4 Hazine alacaklarına ilişkin bir itfa planı kapsamında takip edilmekte olan alacaklardan vadesi gelecek anapara tutarını göstermektedir. 2010 yılı ile karşılaştırıldığında 2011 yılında vadesi gelecek alacak stokunda yaklaşık 1,1 milyar TL azalış meydana gelmiştir. Vadesi gelecek alacak stoku, yıl içerisinde gerçekleştirilen yüksek tahsilat ve Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından (TMO) yapılan erken itfa neticesinde 1,1 milyar TL azalmıştır. Borçluların kurumsal bazda dağılımına bakıldığında vadesi gelecek alacak stoku içerisinde mahalli idareler ile KİT’lerin ağırlığa sahip olduğu görülmektedir. 2011 yılında Hazine Alacakları kapsamında yapılan tahsilat toplamı 3,8 milyar TL olmuştur. 2011 yılında yapılan tahsilata kurumsal bazda bakıldığında, KİT’lerden yapılan tahsilat 2,6 milyar TL ile ilk sırada yer almakta, bunu 557 milyon TL ile mahalli idareler ve 264 milyon TL ile kamu işletmeleri takip etmektedir. Tablo 13 - Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilat(1) 2011 Milyon TL Mahalli İdareler Nisan 2012 (%) Milyon TL (%) 557 14,6 312 43,6 (2) 2.636 69,2 153 21,3 Bankalar 157 4,1 63 8,9 0 0,0 1 0,1 KİT'ler Kamu Bankaları Kamu İşletmeleri 86 2,3 40 5,5 Merkezi Yönetim 264 6,9 133 18,6 Organizasyonlar 72 1,9 2 0,2 Sigorta Kuruluşları 10 0,3 3 0,4 Özel Kuruluşlar 21 0,6 8 1,1 Vakıflar 1 0,0 0 0,0 Sosyal Güvenlik Kurumu 4 0,1 2 0,3 3.809 100 715 100 TOPLAM (1) Geçici (2) TMO tarafından Aralık 2011’de gerçekleştirilen 1.937,1 milyon TL tutarındaki erken itfa, görev zararı olarak mahsup edilmiştir. Söz konusu tahsilatın 1,9 milyar TL’si Toprak Mahsulleri Ofisince görev zararına mahsuben yapılan erken itfa, 1,4 milyar TL’si kuruluşlar tarafından yapılan ödeme, 352 milyon TL’si vergi gelir paylarından kesinti ve 30 milyon TL’si ise 6183 sayılı Kanun kapsamında tahsilat şeklinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 2011 yılı içerisinde 6111 Sayılı Kanunun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının ç bendi çerçevesinde, 4749 sayılı Kanun kapsamında olup tahsil dairesine takip için intikal etmiş olan vadesi 31.12.2010 tarihi ve öncesi amme alacaklarının yapılandırması gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, borçlu kuruluşların yapılandırılan borçları için yıl içerisinde toplam 9,9 milyon TL tahsilat yapılmış olup, söz konusu tutar kuruluş tarafından ödeme verisi içerisinde yer almaktadır. 36 Grafik 7 - 2011 Yılında Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilatın Türlerine Göre Dağılımı (%) 37 %50,0 %0,8 Kuruluş Tarafından Ödeme Vergi Paylarından Kesinti %9,2 2012 KBYR 6183 Sayılı Kanun Kapsamında Yapılan Tahsilat Görev Zararına Mahsuben Yapılan Ödeme %1,0 %39,0 Başka Bir Kurum Tarafından Aktarılan Para Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilat Türleri Nakdi Tahsilat HAZİNE ALACAKLARI • Kuruluş Tarafından Ödeme: Kuruluş tarafından bir Hazine alacağına ilişkin anapara, faiz, masraf ve her türlü borca ilişkin vadesinde yapılan ödemedir. • Başka Bir Kurumdan Aktarılan Para: Herhangi bir Hazine alacağına ilişkin başka kuruluş adına söz konusu alacağa ilişkin vadesinde yapılan ödemedir. Vergi Paylarından Kesinti Kuruluşların vadesi geçmiş borçlarına ilişkin genel bütçe vergi gelirleri ve İller Bankası paylarından söz konusu borçlarına mahsup edilmek üzere yapılan kesintilerdir. Kesintiler, büyükşehir belediyeleri ve bağlı kuruluşları için Maliye Bakanlığı, diğer belediyeler için ise İller Bankası A.Ş. tarafından gerçekleştirilmektedir. Mahalli idarelerin genel bütçe vergi paylarından yapılacak kesintilerin oranı 1 Mart 2010 tarihinden sonra oluşan vadesi geçmiş borçları bulunmaması halinde yüzde 25, aksi takdirde yüzde 40 olarak düzenlenmiştir. Diğer • 6183 Sayılı Kanun Kapsamında Yapılan Tahsilat: Herhangi bir Hazine alacağının ilgili borçlu kuruluş tarafından vadesinde ödenmemesi durumunda, ödenmeyen kısım ile ilgili Maliye Bakanlığı tarafından 6183 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen cebri tahsilattır. • Mahsuben Ödeme: Sermaye mahsubu, görev zararı, borçlu kuruluşlar ve borçlu kuruluşlar adına başka kuruluşlar tarafından yapılan mahsuben ödemelerdir. RİSK YÖNETİMİ 4749 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun” ve ikincil mevzuatı çerçevesinde, kamunun varlık ve yükümlülüklerinin yönetimine ilişkin genel stratejilerin belirlenmesi BRK’nin sorumluluğundadır. Kamu borç ve alacak portföyüne ilişkin BRK’nin belirlediği esaslar ve politikalar kapsamında, piyasa riski, kredi riski ve operasyonel riskler gibi temel riskler yönetilmekte ve düzenli olarak raporlanmaktadır. PİYASA RİSKİ YÖNETİMİ 2003 yılından beri sürdürülmekte olan stratejik ölçüt uygulaması ile kamunun genel risk ve maliyet hedefleri çerçevesinde cari yıl ile onu izleyen iki yılı kapsayan bir dönem için borçlanma politikaları belirlenmekte ve finansman programları belirlenen ölçütler çerçevesinde hazırlanmaktadır. Bu kapsamda, 2012-2014 dönemi için tespit edilen stratejik ölçütler aşağıda yer almaktadır: Likidite Riski • Ortalama vadenin piyasa koşulları elverdiği ölçüde uzatılarak vadesine 12 ay kalmış senetlerin payının azaltılması • Nakit ve borç yönetiminde oluşabilecek likidite riskinin azaltılması amacıyla güçlü rezerv tutulması Faiz Riski • TL cinsi borçlanmanın ağırlıklı olarak sabit faizli enstrümanlarla yapılarak faizi gelecek 12 ay içerisinde yenilenecek senetlerin payının azaltılması Döviz Kuru Riski • Nakit iç borçlanmanın ağırlıklı olarak TL cinsinden yapılarak, iç borçlanma içerisinde döviz cinsi senetlerin payının azaltılması Grafik 8 - Merkezi Yönetim Borç Stokunun TL/Döviz Kompozisyonu (%) (%) 100 80 33,8 29,1 26,7 29,6 27,6 66,2 70,9 73,3 70,4 72,4 2008 2009 2010 2011 60 40 20 0 TL Cinsinden Döviz Cinsi/End. 2012 Nisan 38 39 Döviz kuru riskinin azaltılmasına yönelik stratejik ölçütler çerçevesinde merkezi yönetim borç stoku içerisindeki döviz cinsi/endeksli senetlerin payı önemli ölçüde azaltılmıştır. Söz konusu oran 2008 yılında yüzde 33,8 seviyesinde iken 2012 yılı Nisan ayında yüzde 27,6 seviyesine gerilemiştir. Ayrıca, 2012 yılı Şubat ayı itibarıyla iç borç stoku içerisindeki döviz cinsi senetlerin payı sıfırlanmıştır. 2012 KBYR Grafik 9 - Merkezi Yönetim TL Cinsi İç Borç Stokunun Faiz Kompozisyonu (%) (%) 100 8,6 12,0 15,6 17,6 18,3 41,6 35,4 30,7 29,8 46,3 49,0 51,7 51,9 80 41,2 60 40 50,1 20 0 2008 2009 2010 2011 Değişken Faizli 2012 Nisan TÜFE'ye Endeksli Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikası çerçevesinde, faiz riskini azaltmak amacıyla iç borçlanmada öncelikli olarak sabit faizli senetler tercih edilmekte ve değişken faizli senetlerin payı düşürülmeye çalışılmaktadır. Bu kapsamda, merkezi yönetim iç borç stoku içerisindeki değişken faizli senetlerin payı 2008 yılındaki yüzde 41,2 seviyesinden 2012 yılı Nisan ayında yüzde 29,8’e düşmüştür. Grafik 10 - TL Cinsi İç Borç Stokunun Süresi(1) 15,5 16 14,2 14 13,4 13,4 Oca 2012 Şub 2012 12,5 12 10,6 Ay PİYASA RİSKİ YÖNETİMİ Sabit Faizli 10 8,1 7,5 8 6 2008 2009 2010 2011 Mar 2012 Nis 2012 (1) Nakit dışı senetleri ve TÜFE’ye endeksli devlet tahvillerini içermemektedir. 2008-2012 döneminde, faiz riskine ilişkin önemli bir gösterge olan TL cinsi borç stokunun süresindeki iyileşme eğilimi sürmüştür. Söz konusu gösterge 2012 yılı Nisan ayı itibarıyla 15,5 ay seviyesine yükselerek 2008 yılı seviyesinin yaklaşık 7,4 ay üzerinde gerçekleşmiştir. Grafik 11 - TL Cinsi Borç Stokunun Faiz Yenileme Dönemine Göre Dağılımı (%) 90 80 75,6 70 67,0 78,3 71,6 66,2 66,8 66,3 56,3 60 (%) 67,0 49,4 50 48,4 66,4 66,3 50,1 49,0 48,0 16,7 17,5 18,3 40 30 20 8,6 10 0 2008 12,0 2009 15,3 2010 Faizi 12 Ay İçerisinde Yenilenen 17,6 2011 17,9 Oca 2012 Şub 2012 Mar 2012 Nis 2012 TÜFE'ye Endeksli TÜFE Hariç Faizi 12 Ay İçerisinde Yenilenen Küresel finansal krizin risk iştahını azaltması sonucunda sabit faizli kuponlu DİBS ihraçlarının sınırlanması 2008-2009 döneminde faizi 12 ay içerisinde yenilenecek borcun TL cinsi borç stoku içerisindeki payının artmasına sebep olmuştur. Diğer taraftan 2010 yılından itibaren sabit faizli kuponlu tahvillere olan talebin tekrar canlanması ile birlikte söz konusu faiz riski göstergesi düşüş eğilimine girerek 2012 yılı Nisan ayında yüzde 66,3 olarak gerçekleşmiştir. Bununla beraber, ilk kez 2007 yılı Şubat ayında ihale yoluyla satılan ve borçlanma vadesinin uzatılması ve yatırımcı tabanının genişletilmesi hedeflerine önemli katkıda bulunan TÜFE’ye endeksli senetlerin TL cinsi borç stoku içerisindeki payı Nisan 2012’de yüzde 18,3 seviyesine çıkmıştır. Likidite Riski Yönetimi Kamu borç yönetiminde likidite riski, yükümlülüklerin yerine getirilmesi esnasında gerekli nakit veya nakit benzeri kaynaklara erişimin kısıtlı olması durumunda borcun çevrilememesi olarak nitelendirilmektedir. Likidite riskinin yönetimine ilişkin yaklaşımlar temel olarak borcun itfa profilini düzenlemek ve/veya varlık portföyünün yapısını itfa profili ile uyumlu hale getirmek yönünde şekillenmektedir. Hazine Müsteşarlığı bünyesinde likidite riskinin yönetilmesi amacıyla “Vadesi 12 Ay İçerisinde Dolacak Borcun İç Borç Stoku İçerisindeki Payı” ile “Hazine Nakit Rezervinin Asgari Seviyesi” takip edilen ölçüt niteliğindeki göstergeler arasındadır. Bunun yanı sıra, borç itfalarının dönemsel yoğunlaşmasından kaynaklanan riskin izlenmesine yönelik olarak belirli bir dönemdeki borç servisinin toplam borç servisi içerisindeki payını inceleyen oranlar da değerlendirilmektedir. Vadesi 12 Ay İçinde Dolacak Borcun İç Borç Stoku İçindeki Payı 42 38,7 38 34 (%) 30 27,2 29,2 26 22,2 22 18 20,7 2008 2009 2010 2011 Oca 2012 21,0 19,7 Şub 2012 Mar 2012 20,2 Nis 2012 40 PİYASA RİSKİ YÖNETİMİ 2012 KBYR 41 “Vadesi 12 Ay İçerisinde Dolacak Borcun İç Borç Stoku İçerisindeki Payı” göstergesine ilişkin hedefler Riske Maruz Maliyet yaklaşımı çerçevesinde orta vadeli bir bakış açısıyla yapılan analizler ile belirlenmektedir. Söz konusu gösterge, ödemelerin dönemlere göre dağılımını ve Hazine açısından öncelik taşıyan kısa vadedeki itfaların toplam borç portföyü içindeki ağırlıklarını dikkate almaktadır. Bu kapsamda, ortalama vadenin uzatılarak vadesine 12 aydan az kalmış senetlerin stok içerisindeki payının azaltılması amaçlanmaktadır. Likidite riskinin azaltılmasına yönelik bir diğer yöntem ise yaşanabilecek kısa dönemli likidite sıkıntılarına karşı önlem niteliğinde belirli bir miktarda nakit ya da nakit benzeri kaynakların “likidite tamponu (liquidity buffer)” adı altında tutulması uygulamasıdır. Nakit ve borç yönetiminde uluslararası uygulamalarda yaygın olarak kullanılan likidite tamponu bulundurma yöntemi Hazine Müsteşarlığı bünyesinde de benimsenmiştir. Likidite tamponu nakit yönetimi açısından nakit giriş-çıkışları arasındaki zaman farkı ile nakit dengesinde gelir/harcama kaynaklı sapmaların kontrol edilebilmesine imkan sağlarken borç yönetimi açısından ise kısa dönemde tahvil ihraçlarında yaşanabilecek talep dalgalanmalarının olumsuz etkisini bertaraf etmek amacı ile kullanılmaktadır. Likidite tamponunun seviyesi; itfa profili, borçlanma ihalelerindeki talep ve borçlanma dışı kaynaklar (faiz dışı fazla, özelleştirme gelirleri vb.) göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. Seviyeye ilişkin gösterge ise genellikle belli bir dönemdeki borç itfası/bütçe açığını karşılayacak düzeyde belirlenmektedir. Bununla birlikte, likidite tamponu içerisinde döviz cinsi varlıklar bulunduran ülkeler kur riskini minimize etmek için de çeşitli yöntemler geliştirmektedir. Bu çerçevede, Hazine Müsteşarlığı nakit rezervi içerisindeki döviz rezervinin payını belirlemekte, ayrıca döviz cinsi borç ödemelerinin öncelikle aynı cinsten döviz rezervleri ile ödenmesi sağlanarak nakit giriş çıkışları arasındaki kur riskinin en aza indirilmesi amaçlanmaktadır. Döviz rezervinin seviyesi ve kompozisyonu belirlenirken temel olarak “Varlık-Yükümlülük Yönetimi Yaklaşımı” esas alınmakta ve itfa profili ile nakit rezervinin döviz kompozisyonu göz önünde bulundurulmaktadır. Son dönemde, likidite tamponu uygulamasına getirilen bir diğer önemli yenilik de TL ve döviz rezervlerinin taşıma maliyetini (cost of carry) azaltmak amacıyla TCMB nezdinde tutulan rezerv üzerinden belli bir getiri elde edilmesine olanak sağlanmasıdır. Genel Devlet Brüt Borç Stokunun Duyarlılığın Yıllar İtibarıyla Gelişimi Duyarlılık analizi kapsamında faiz oranları, döviz kurları ve büyüme oranlarındaki değişimlerin borç dinamiklerini ne ölçüde etkilediği araştırılmaktadır. Hazine Müsteşarlığı bünyesinde yapılan duyarlılık analizlerinde kullanılan “Muhasebe Yaklaşımı”na ilişkin detaylı bilgilere 2009 ve 2010 yılı Kamu Borç Yönetimi Raporlarında yer verilmiştir. Ayrıca, söz konusu analizde yapılan yöntem değişikliği 2011 yılı Kamu Borç Yönetimi Raporu’nda sunulmuştur. Borç Stoku/GSYH 'nin Duyarlılığı (%) 2011 yılında yapılan yöntem değişikliğinin geçmiş yıllara yansıtılması suretiyle yapılan duyarlılık analizinin grafiksel gösterimi aşağıda yer almaktadır. 2,5 2,0 2,2 2,0 2,0 1,5 1,0 1,3 0,8 0,7 0,5 0,0 1,4 1,1 0,6 2001 2002 0,9 0,8 2003 0,6 0,5 2004 TL’nin Yüzde 5 Değer Kaybı 0,5 2005 0,8 0,4 2006 0,8 0,7 0,5 0,5 0,4 2007 0,5 0,7 0,5 0,6 0,6 0,4 0,4 0,3 0,3 0,3 0,3 2008 2009 2010 2011 TL Cinsi Borcun Faizinin Yüzde 10 Artması GSYH Büyümesinin 1 Puan Azalması Analiz sonuçları, genel devlet brüt borç stokunun faiz oranı, döviz kuru ve büyüme oranlarındaki değişimlere olan duyarlılığın 2001-2011 döneminde önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. En belirgin düşüş, borç stokunun TL faiz oranlarının yüzde 10 artışına olan duyarlılığında gerçekleşmiştir. Söz konusu gösterge, 2001 yılındaki yüzde 2 seviyesinden 2011 yılında yüzde 0,3’e gerilemiştir. Bu azalmanın nedenlerinden biri borçlanma faizlerinin bu dönemde önemli ölçüde düşmesi, diğeri ise stratejik ölçüt uygulaması çerçevesinde borç stoku içerisinde piyasa faizlerindeki değişime duyarlı olan değişken faizli senetlerin payının azaltılmasıdır. Borç stokunun TL’nin yüzde 5’lik değer kaybına olan duyarlılığı ise, 2001 yılında yüzde 2,2 düzeyinde iken borç stoku içerisinde döviz cinsi ve dövize endeksli borçların oranının önemli biçimde azalması sonucu 2011 yılında yüzde 0,6’a düşmüştür. Bahse konu dönemde, borç stokunun GSYH büyümesindeki 1 puanlık azalmaya olan duyarlılığı da genel olarak düşüş seyri izleyerek yüzde 0,8 seviyesinden yüzde 0,4 düzeyine gerilemiştir. Bu senaryolar kapsamında, duyarlılık oranlarının yüzde 1’in altına inmesi, stokun dışsal şoklara karşı direncinin daha da arttığını göstermektedir. KREDİ RİSKİ YÖNETİMİ 43 Hazine Müsteşarlığınca sağlanan garanti ve dış borcun ikrazı imkanları kapsamında lehtar kuruluşların, garanti ve ikraz anlaşmaları çerçevesinde taahhüt ettikleri yükümlülükleri tam ve zamanında yerine getirememe riski kredi riski olarak ifade edilmektedir. Kredi riskinin gerçekleşmesi halinde Hazine beklenmedik ödemelerle karşı karşıya kalabilmektedir. Bahse konu miktarların öngörülememesi ilave nakit ihtiyacı yaratmakta, bu durum borçlanma üzerinde olumsuz etki oluşturabilmektedir. Kredi riski yönetimi söz konusu risklerin tahmin edilmesi ve gerekli önemlerin alınmasını hedeflemektedir. 2012 KBYR 42 Mali disiplinin sağlanması ve garantilerden doğan üstlenimlerin bütçeleştirilmesi amacıyla kurulan Risk hesabına gerçekleştirilen tahsilat 2009 yılından itibaren üstlenimleri karşılayacak düzeye ulaşmıştır. Bu kapsamda, 2011 yılında bütçeden bahse konu hesaba herhangi bir ödenek aktarımına gerek duyulmamıştır (Grafik12.) Grafik 12 - Üstlenimlerin Risk Hesabının Ödenek Dışı Gelirlerinden Karşılanma Oranı (%) (%) 100 KREDİ RİSKİ YÖNETİMİ 100 100 100 2010 2011 90 80 70 60 58 50 57 49 40 42 30 20 20 18 10 0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 Kredi riski yönetimi çerçevesinde alınan önlemler5 sonucunda, 2003 yılından itibaren Hazine garanti ve alacak portföyün risk profilinde başlayan olumlu gelişmeler, 2011 yılında da devam etmiştir. Portföyde yer alan kuruluşların kredi notu değerlendirildiğinde 2010 sonu itibarıyla A notu alan kuruluşların portföy içindeki ağırlığı yüzde 33’den 2011 sonu itibarıyla yüzde 37’ye yükselirken, aynı dönemde E ve F notu alan kuruluşların stokunun toplam stok içindeki payı yüzde 51’den, yüzde 42’ye gerilemiştir (Grafik 13). 5 Kredi riski yönetimi çerçevesinde alınan önlemler, Kredi Derecelendirme Modeli ve kredi notunun hesaplanmasına ilişkin detaylı bilgiler için bkz Kamu Borç Yönetimi Raporu 2011 syf. 39- 42 Grafik 13 - Hazine Garantili Kredi ve Alacak Stokunun Kredi Notu Bazında Dağılımı (%) 2010 C % 10 D %1 2011 E % 11 F % 40 B %6 C % 12 B %9 A % 33 D %1 E %3 F % 39 A % 37 Kredi riskinin etkin yönetimi amacıyla oluşturulan prensipler doğrultusunda, düşük kredi derecesine sahip kuruluşların portföy içindeki ağırlıklarının azalmasına paralel olarak, Hazine garantili kredilerin Müsteşarlıkça üstlenilmesinde azalış gözlemlenmektedir. Bu çerçevede, 2007 yılından bu yana Hazine garantili dış borç stokundaki artışa rağmen üstlenimlerde istikrarlı bir düşüş kaydedilmektedir. 2003 yılında 627 milyon ABD doları üstlenim gerçekleştirilmiş olup, söz konusu üstlenimler 2011 yılında yüzde 82 azalarak 124 milyon ABD dolarına gerilemiştir (Grafik 14). 9.000 800 8.000 700 Garantili Dış Borç Stoku (Milyon ABD Doları) 7.000 600 6.000 500 5.000 400 4.000 300 3.000 200 2.000 100 1.000 0 0 2003 2004 2005 2006 Garantili Dış Borç Stoku 2007 2008 2009 2010 Hazine Garantilerinden Üstlenim 2011 Hazine Garantilerinden Üstlenim (Milyon ABD Doları) Grafik 14 - Hazine Garantili Dış Borç Stoku ve Hazine Garantilerinden Üstlenim Hazine Destekli Kredi Garanti Uygulamasında Kaydedilen Gelişmeler 45 2009 yılında dünya ekonomilerinde kendini hissettiren küresel finansal krizin Türkiye piyasalarındaki etkilerinin azaltılması ve kredi garanti sisteminin işlerliğinin artırılması amacıyla çalışmalar yürütülmüş, KOBİ’lerin kriz nedeniyle oluşan finansman sıkıntısının giderilmesini teminen kredi garanti kurumlarına Hazine desteği uygulaması başlatılmıştır. Bu kapsamda, Hazine Müsteşarlığı ile Kredi Garanti Fonu A.Ş. (KGF) arasında protokol imzalanmıştır6. 2010 yılında denizcilik sektörü sisteme dahil edilerek faydalanıcı kuruluşlara ilişkin kapsam genişletilmiştir. KREDİ RİSKİ YÖNETİMİ 2012 KBYR 44 2011 yılı içerisinde Hazine destekli garanti sisteminden daha fazla KOBİ’nin faydalanmasını sağlamak amacıyla desteğin süresi iki yıldan dört yıla çıkarılarak 14 Temmuz 2013 tarihine kadar uzatılmıştır. Ayrıca, sistemin etkinliğini ve sistemden faydalanan işletme sayısını artırmak amacıyla, kefalet oranı yüzde 65’den yüzde 75’e çıkarılmış, bununla birlikte destek sağlanacak KOBİ kredilerinin vadesi 4 yıldan 8 yıla yükseltilmiştir. Hazine desteği kapsamında 2010 yılında 234,2 milyon TL kredi hacmi yaratılmış, bu kredilerin 150,6 milyon TL tutarındaki kısmına KGF tarafından kefalet sağlanmıştır. 2011 yılında söz konusu destek kapsamında yaratılan kredi hacmi yüzde 122’lik artış göstererek 683,4 milyon TL’ye, KGF tarafından sağlanan kefalet tutarı ise 445,4 milyon TL’ye yükselmiştir. Bu çerçevede, sistemin hayata geçirildiği 2009 yılı sonundan 2011 yılı sonuna kadar toplam 596 milyon TL KGF kefaleti altında 917,6 milyon kredi hacmi yaratılmıştır. Hazine Desteği ile KGF Tarafından Sağlanan Kefaletler (Milyon TL) Açılan Kredi Sağlanan Kefalet KOBİ Denizcilik Toplam KOBİ Denizcilik 2010 217,7 16,5 234,2 139,9 10,7 Toplam 150,6 2011 482,3 201,1 683,4 317,6 127,8 445,4 Toplam 700,0 217,6 917,6 457,5 138,5 596,0 2011 yılı sonunda Hazine destekli sistem kapsamında, temerrüde düşen krediler için ödenen kefalet tutarının toplam sağlanan kefalet tutarına oranı yüzde 0,4 ile sınırlı kalmıştır. İşletme Hesabı gelirleri bahse konu ödemelerin geçekleştirilmesinde yeterli olmuş, bu kapsamda Hazine tarafından herhangi bir ödeme gerçekleştirilmemiştir. 6 Türkiye’de kredi garanti uygulamalarına ilişkin ayrıntılı bilgi bkz Kamu Borç Yönetimi Raporu 2010 syf. 63-71 OPERASYONEL RİSK YÖNETİMİ Operasyonel Risklerin İzlenmesi ve Analizi İlgili birim çalışanlarının maruz kaldığı riskler konusundaki açıklamalarını içeren durum bildirimlerinin veri ve analizlerini kapsayan “Aylık Operasyonel Risk Raporu” genel müdür ve yardımcılarından oluşan Kamu Finansmanı (KAF) Genel Müdürlüğü - ORY Üst Yönetim Komitesi ile KAF Genel Müdürlüğü birim yöneticilerine; “Operasyonel Risk Bülteni” ise Borç ve Risk Yönetimi Komitesi üyelerine üçer aylık dönemler itibarıyla sunulmaktadır. Bu kapsamda durum bildirim sayıları çeyrekler itibarıyla karşılaştırılmakta olup özellikle öncelikli risk alanlarına ilişkin bildirimler başta olmak üzere gerekli değerlendirilmeler yapılarak çözüm önerileri getirilmektedir. Böylece yönetim ve ilgili birimler maruz kaldıkları riskler konusunda düzenli olarak bilgilendirilerek risklerin minimize edilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. İş Sürekliliği Yönetimi Beklenmeyen bir duruma karşı hazırlıklı olmak ve bir program dahilinde kurumun bütününe yayılmış bir kültürle hareket ederek kuruma esneklik kazandırmak ve hayata en kısa zamanda geri dönüşü sağlamak Hazine Müsteşarlığı tarafından bir iç kontrol stratejisi olarak belirlenmiştir. Bu nedenle, önemi Hazine Müsteşarlığı üst yönetimi tarafından karara bağlanarak iş sürekliliği çalışmaları 2011 yılında başlatılmıştır. Bu kapsamda, acil durumda kullanılmak üzere hazırlanması öngörülen “Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı” çalışmalarında, KAF Genel Müdürlüğü pilot birim olarak seçilmiştir. Genel Müdürlüğümüz çalışmalarına, bu konuda öncü çalışmalar yaparak planlarını oluşturan kamu bankaları ve özel bankaların incelenmesi için çalışma ziyaretleri ile başlamıştır. Yerinde yapılan incelemeler sonucu kurumumuza özgü planın altyapısı oluşturulmuştur. Ayrıca İngiltere ve Fransa Borç Ofislerinde bu konuda sürdürülen çalışmaların incelenmesi amacıyla AB TAIEX kapsamında bir proje geliştirilerek konusunda uzman danışmanlar davet edilmiş ve İş Sürekliliği Yönetimi, Kritik İş Süreçlerinin Belirlenmesi, İş Akış Hiyerarşileri ve İş Etki Analizi konularının tartışıldığı bir çalıştay düzenlenmiştir. Komiteler 47 2011 yılında, Müsteşarlık Makamı onayı ile kurulan İş Sürekliliği Yönetimi Komitesi ile başlatılan çalışmalar sonucunda ‘Hazine Müsteşarlığı İş Sürekliliği Yönetimi Politika Belgesi’ dokümanı hazırlanmış olup Genel Müdürlüğümüz çalışmaları bu belgeye uyumlu olarak başlatılmıştır. İlgili çalışmalar, Müsteşarlığa özgü iç kontrol standartlarının belirlenmesini sağlayarak iç kontrol ve kurumsal risk yönetimi sistemlerinin sağlıklı yürütülmesi amacıyla kurulan “İç Kontrol ve Risk Yönetimi Yönlendirme ve Koordinasyon Komitesi” (İKRYYKK) ile devam ettirilmiştir. OPERASYONEL RİSK YÖNETİMİ 2012 KBYR 46 Bununla beraber, Hazine Müsteşarlığı İKRYYKK’nin bir alt bileşeni olarak borç, alacak ve nakit yönetiminden sorumlu Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü bünyesinde “KAF Genel Müdürlüğü İş Sürekliliği Yönetimi Komitesi (KAF-İSYK)” oluşturulmuş olup acil bir durumda Türkiye’nin varlık ve yükümlülüklerinin yönetimine ilişkin öncelikli işlemlerinin sürekliliğini sağlamakla görevlendirilmiştir. Ayrıca, birimde iç kontrol faaliyetlerinin sahiplenilmesini ve sürekliliğini sağlamak ile acil durum planının oluşturulmasını ve güncellenmesi işlemlerini yürütmekle görevlendirilen KAF Genel Müdürlüğü İç Kontrol ve Risk Yönetimi Grubu (KAF-İKRYG) oluşturulmuştur. Son olarak, İç Kontrol ve Risk Yönetimi Koordinasyon Birimi olarak görevlendirilen KAF Genel Müdürlüğü Operasyonel Risk Yönetimi Şubesi, iç kontrol ve kurumsal risk yönetimine ilişkin faaliyetleri yürütmek, KAF Genel Müdürlüğü Acil Durum ve İş Sürekliliği Planını hazırlamak, güncellemek ve gerekli koordinasyonu sağlayarak acil durum sırasında sürecin sağlıklı ilerlemesine katkıda bulunmak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir. Grafik 15 - Hazine Müsteşarlığı İç Kontrol Organizasyon Şeması Müsteşar Üst Yönetim İç Kontrol ve Risk Yönetimi Yönlendirme ve Koordinasyon Komitesi Müsteşar Yardımcısı İlgili Genel Müdür Yardımcısı / Başkan KAF Genel Müdürü KAF Genel Müdür Yardımcıları KAF İlgili Daire Başkanları KAF İş Sürekliliği Yönetim Komitesi KAF İç Kontrol ve Risk Yönetim Grubu KAF İç Kontrol ve Risk Yönetim Koordinasyon Birimi (Operasyonel Risk Yönetim Şubesi) Buna ek olarak, iç kontrol çalışmaları kapsamında, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğüne ait operasyonel risk profili tablosu baz alınarak alt birimlerdeki tüm iş süreçlerinin detaylı bir şekilde analiz edildiği “KAF Genel Müdürlüğü Süreç Envanteri Tablosu” ve yine Genel Müdürlüğümüzde yer alan alt birimlerin görev, faaliyet ve sorumluluk alanlarının yapılan işler bazında detaylandırıldığı “KAF Genel Müdürlüğü Birim Yönergesi” hazırlanmıştır. Konuyla ilgili gerekli çalışmaların tamamlanması sonucunda, KAF Genel Müdürlüğü Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı sırasıyla KAF-İSYK ve İKRYYKK sunularak onaylanmış ve yürürlüğe konmuştur. İşin doğası gereği sürekli yapılması gereken bir işlem olmasından dolayı hedeflenen ile olanın arasındaki farkların en kısa zamanda belirlenip ilgili planın sürekli güncellenmesi ve kritik personelin belirli aralıklarla düzenlenecek tatbikatlar aracılığıyla eğitiminin sağlanması öngörülmektedir. ULUSLARARASI TECRÜBE PAYLAŞIMI 49 Hazine Müsteşarlığı, borç ve nakit yönetimi açısından uluslararası düzeyde en iyi uygulamalara sahip olma ve model olarak kabul edilme amacına yönelik olarak diğer ülkelerin borç idareleri ile uluslararası kurum ve kuruluşlarla etkin bilgi alışverişi yapmakta, borç ve nakit yönetimi konusunda kapasite gelişimine önem ve öncelik vermektedir. Bu kapsamda 2011 yılında KKTC, Azerbaycan, Özbekistan, Kosova, Filipinler ve İngiliz Milletler Topluluğu Sekretaryası’ndan gelen resmi heyetlere, borç yönetiminin yapısı, nakit ve risk yönetimi konularında bilgilendirme ve eğitim programları düzenlenmiştir. Ayrıca Lübnan Maliye Bakanlığına borç yönetimi ve arka ofis yönetimi konularında danışmanlık yapılmaktadır. ULUSLARARASI TECRÜBE PAYLAŞIMI 2012 KBYR 48 Bunun yanı sıra, merkezi Slovenya’da bulunan Finansta Mükemmeliyet Merkezi (Center of Excellence in Finance) tarafından düzenlenen “Krizden Bu Yana Borç Yönetimindeki Gelişmeler” başlıklı seminere katılım sağlanmış ve ülkemizin kriz sonrası nakit ve borç yönetimi alanlarındaki deneyimleri aktarılmıştır. Ayrıca, başta Dünya Bankası, IMF ve OECD olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşlarca düzenlenen organizasyonlarda Türkiye deneyimi diğer ülkelere aktarılmıştır. Bu çerçevede, OECD Afrika Kamu Borç Yönetimi ve Tahvil Piyasaları Forumu’nda risk yönetimine ilişkin ülkemiz tecrübeleri Afrika ülkeleri ile paylaşılmıştır. Diğer taraftan, OECD bünyesindeki Kamu Borç Yönetimi Çalışma Grubu’nun çalışmalarına aktif katılım sağlanmıştır. Bu kapsamda, ülkemiz tarafından OECD üyesi ülkelerin likidite tamponu (liquidity buffer) uygulamaları konusunda yapılan anket çalışmasına ilişkin bir değerlendirme raporu hazırlanarak paylaşılmıştır. ANALİZ VE DEĞERLENDİRMELER ANALİZ VE DEĞERLENDİRMELER 50 51 KAMU BORÇ OFİSLERİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI VE KAMU FİNANSMANI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ UYGULAMASI7 KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI 2012 KBYR Giriş İş Sürekliliği’nin kavram olarak ortaya çıkışı ve uygulamaları bilgi ve teknolojinin hızla geliştiği 1990’lı yılların sonuna rastlamaktadır. 2000 yılı problemi olarak da bilinen, iki rakamlı yıl bilgisinin bilgisayarların yazılım ve donanımlarına vermesi muhtemel hasarların tartışılmaya başlandığı bu dönemde, üreticiler sorun yaratma ihtimali olan yazılım ve donanımları değiştirme yoluna gitmişler fakat sorunun kökten çözülememesi durumunda daha büyük etkiler yaratması halinde neler yapılabileceğini gözler önüne sermek ve tedbir almak amacıyla “Acil Durum Planlarını” ortaya koymuşlardır. Bu dönemde popülerlik kazanan “İş Sürekliliği” kavramı derinlemesine tartışılmaya başlanmış ve planlama bazında yazılı metinler haline getirilmeye başlanmıştır. Bu konuda ortaya konan ilk çalışma ABD Genel Muhasebe Ofisinin yayınladığı “Year 2000 Computing Crisis: Business Continuity and Contingency Planning” adlı doküman olmuş ve bu özelliğiyle de tüm dünyada örnek alınan, kuruluşlara yol gösteren bir “rehber” olma özelliğini kazanmıştır (GAO, 1998). Sadece bilgi teknolojileri odaklı değil; deprem, sel, tsunami, terörist saldırılar, radyo aktif sızıntılar, vb. bir çok olay “iş sürekliliği” gerçeğini ve önemini gündemde tutmaktadır. Bu kapsamda kuruluşların her türlü senaryoya hazırlıklı olmaları ve gerekli önlemleri almaları büyük ehemmiyet arz etmektedir. İş Sürekliliği ve İş Sürekliliği Planı Nedir? Kavram olarak “İş sürekliliği” , kuruluşun olaylara karşılık verme ve bunun planlamasını yapma konusunda stratejik ve taktiksel becerisi ile iş kesintileri için önceden tanımlanmış kabul edilebilir seviyede iş uygulamalarına devam etme becerisi olarak tanımlanır (Akçiçek,2011). İş Sürekliliği Yönetimi ise, bir felaket sonrasında operasyonların kesintiye uğraması sonucu, kuruluşların kritik iş süreçlerinin sürekliliğini sağlamayı amaçlayan planlar bütünüdür. İş Sürekliliği Planları olmayan kuruluşların, ana faaliyetlerinin yaşayacakları olası kesinti durumunda finansal, hukuksal ve/veya itibari kayıba uğrama ihtimalleri de yüksektir. Bu nedenle iş sürekliliği planlamasının amacı, potansiyel kayıplar karşısında bu kayıpları engellemenin maliyetini de dikkate alarak bir süreklilik çözümü üretmek ve kesinti sonrasında şirketlere doğru ve hızlı bir şekilde manevra becerisi sağlamaktır (Marsh,2006) 7 Sevgi BAKIRCI, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Şube Müdürü Görkem KARABAYIR, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Hazine Uzman Yardımcısı Dr. Emre BALIBEK, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcısı İş Sürekliliği Yönetimi uygulamaları ancak işe yönelik riskleri ve bu risklerin olası sonuçlarını anlamak ve risklere karşı alınacak önlemlerin uygulanması yoluyla bir değer ifade eder. Herhangi bir beklenmedik olay, çeşitli kuruluşlar üzerinde farklı etkiler yaratabilir. Bu nedenle, kuruluş söz konusu etkileri ancak kendi yapılarına uygun kapsamlı bir iş etki analizi ve risk yaklaşımı metodolojisiyle anlamlı hale getirebilir. İş Sürekliliği Yönetimi kuruluşun ayakta kalmasının bağlı olduğu yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etmek için nelerin gerekli olduğunu, kesintinin etkisine odaklanarak tespit eder. Kuruluş çatısı altındaki kişileri, sahip olduğu varlıkları, teknolojiyi, bilgiyi, tedarik zincirini, ilgili tarafları ve kuruluşun saygınlığını korumak için bir olay gerçekleşmeden önce neler yapılması gerektiğini İş Sürekliliği Yönetimi yoluyla ortaya koyabilir. Bu bilinçle, kuruluş bir kesinti olduğunda gerekli olabilecek yanıtlara dair gerçekçi bir bakış açısı yakalayabilir, böylece yükümlülüklerini gerçekleştirmede beklenmeyen bir gecikme olmaksızın, herhangi bir sonucun yönetileceği konusunda güvenilir olabilir. (ICT SERT Danışmanlık ve Eğitim Limited A.Ş. 2012) İş Sürekliliği Planı oluşturmanın en önemli unsuru olan ve risklerin önceliklendirilerek oluşabilecek etkilerinin nicel veya nitel ölçümünün sağlanması olarak tanımlanan iş-etki analizinin yapılması ise aşağıdaki adımlardan oluşmaktadır: • • • • • • • urum risklerini değerlendirme D Durum kayıplarını hesaplama Duruma yönelik risk amaçlı göstergelere sahip olma Durum risklerini tazmin edecek sermayeyi ayırma Durum riskine yönelik raporlar hazırlama Bu duruma göre oluşturulan eğitim ve operasyonlara katılma Gözden geçirme, geliştirme, iyileştirme ve her koşulda yönetilebilirlik kavramına ulaşma (Afete Hazırlık ve Deprem Eğitimi Derneği - AHDER, 2012) 52 KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI 2012 KBYR 53 Derinlemesine yapılan iş-etki analizi, kuruluşların İş Sürekliliği Planlaması ve Yönetimde en önemli yol gösterici olan “Acil Durum Eylem Planı”nın da dayanak noktasını oluşturmaktadır. Kesintiye uğraması durumunda kuruluşu finansal/ hukuksal veya itibari kayba uğratacak her süreç “kritiktir” ve kritik iş süreçlerinin, bu süreçleri gerçekleştirecek kritik personelin ve ihtiyaç duyulan minimum teknik altyapı olan “kritik altyapının“ doğru tespit edilmesi çok önemlidir. Buna ek olarak, çevre şartları ile kuruluştaki hiyerarşi zinciri de göz önünde bulundurularak oluşturulacak olan “Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı”nın optimum sürede yeniden eski haline dönme oluşumunu sağlayacak şekilde yönetim ve uygulamaları içermesi gerekmektedir. Bu nedenle “Acil Durum Yönetimi ve Etkilerini” kavramak ancak “İş Sürekliliği Planı” ile entegrasyon ve koordinasyon çerçevesinde mümkün olmaktadır. Organizasyonun faaliyetlerini doğrudan veya dolaylı şekilde etkileyebileceği düşünülen bütün iç ve/veya dış dinamiklerin gerçekleşmesi muhtemel senaryolar bazında incelenmesi “Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı”nın yaşayan bir belge niteliği taşıması açısından büyük önem taşımaktadır. (VMIA,2010) İş Sürekliliği Standardı İş sürekliliği planlaması ve yönetimi teknik bir konudur. Bu nedenle bu konuda kuruluşlara yardımcı olması amacıyla İş Sürekliliği Yönetimi işlemlerini, prensiplerini ve terminolojisini oluşturmak için endüstrinin farklı sektörlerini ve yönetimini temsil eden uzman bir ekip tarafından British Standard 25999 (BS 25999) oluşturulmuştur. Dünyada ilk defa iş sürekliliği yönetimi kapsamında İngilizler tarafından oluşturulan standartlar BS 25999 adıyla yayımlanmıştır. Söz konusu standartlar; aksaklık risklerini ortadan kaldırmak, en zorlu ve en beklenmedik durumlarda bile işlerin devamını sağlamak, çalışanları korumak, itibarı sürdürmek ve faaliyetler ile etkinliklere devam etmeye yardımcı olmak için tasarlanmıştır. BS 25999, 2 bölüm halinde uygulanmaktadır: 1.Bölüm (Code of Practice): İş Sürekliliği Yönetimi (Business Continuity Management BS 25999) – Uygulama kodlarını içerir. 2.Bölüm (Specification): İş Sürekliliği Planlaması (BCP-Business Continuity Plan) ve Yönetimi (BCM-Business Continuity Management) – Planın içeriğini kapsar. Kuruluşun kendi kritik iş süreçlerine odaklı, risk bazlı, işlevsel bir iş sürekliliği planı hazırlaması ve yönetebilmesi ise 5 aşamada gerçekleştirilir. Söz konusu aşamalar grafikte yer almaktadır. İş Sürekliliği Aşamaları ve BS 25999 Standardı 5.Aşama • Test, Bakım ve Denetim 4.Aşama • İş Sürekliliği Yönetim Kültürünün Geliştirilmesi 3.Aşama • İş Sürekliliği Yönetim(BCM) Yanıtı / Tepkisi Geliştirme 2.Aşama • İş Sürekliliği Yönetim(BCM) Stratejisinin Belirlenmesi 1.Aşama • İşin Anlaşılması Bu çerçevede hazırlanmış olan bir “İş Sürekliliği Planı”, kuruluşun; • Olası felaketleri engelleyebilmesini, • Felaketlere hızlı ve doğru karşılık vermesini, • Varlıklarını ve nakit akışını korumasını, • Kesinti süresini en aza indirerek normal operasyonlara hızlı dönüş sağlamasını mümkün kılacaktır. Planda ayrıca beklenmedik felaket veya durum olarak tanımlanabilecek çeşitli senaryolara da yer verilmelidir. Bu senaryolar; • Yangın, sel, tsunami ve deprem gibi afetler, • Bombalanma gibi terör hareketleri, • Bilgi Sistemlerinin çökmesi, • Kurum çalışanlarında zehirlenme, salgın hastalık gibi sağlık sorunları yaşanması, • Kritik personelin kurumdan ani bir şekilde ayrılması, • İç veya dış paydaşlarda yaşanabilecek benzer acil durumlar olarak örneklendirilebilir. 54 KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI 55 Neden Gereklidir? KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI 2012 KBYR Meydana gelme olasılığı düşük olmakla birlikte gerek maddi boyutu, gerekse kurumların imaj ve itibarı göz önüne alındığında, olası kayıp ve etkisi yıkıcı boyutlarda olabilecek acil ve beklenmedik bir duruma karşı iş sürekliliği planlaması yapılması, son zamanlarda borç ofisleri için önemli bir gereklilik haline gelmiştir. Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü Merkezi Yönetim’in borç, nakit ve alacak yönetiminden sorumlu birim olarak iş süreçlerinde karşılaşılabilecek olası riskleri de optimum seviyede yönetmek amacıyla organizasyonunu oluşturmuştur. Kurumun kamuya ve paydaşlarına karşı itibarını zedelememek, finansal kayıplarını önlemek ve sorumlulukları kapsamında hukuksal altyapısını oluşturmak amacıyla iş süreçlerine ilişkin operasyonel risklerin belirlenerek ölçülmesi ve gerekli önlemlerin alınması kurum için büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, acil bir durum ile karşı karşıya kalındığında kurumun, çalışanları, varlıkları ve bilgilerinin korunmasını ile normale dönüş maliyetlerinin azaltılmasını sağlayabilmek amacıyla bir iş sürekliliği planının hazır olması gerekmektedir. Böylece, kriz anında uygulanan acil eylem planı, önceden belirlenmiş kritik verilerin kurtarılmasını, seçilmiş fonksiyonların seçilmiş ekip arasında paylaştırılmasını, kurumu ayakta tutarak güçlü bir şekilde fonksiyonlarının yürütülmesini ve krizin başarıyla yönetilebilmesini sağlayacaktır. Planın Oluşturulma Süreci KAF Genel Müdürlüğü iş sürekliliği planı hazırlama sürecinde öncelikle operasyonel risk yönetimi sisteminden faydalanmıştır. Borç, alacak ve nakit yönetimi kapsamında oluşabilecek operasyonel risklerin tanımlandığı, ölçüldüğü ve düzenli olarak izlenerek yönetime erken uyarı sinyallerinin verildiği bu sistemde yer alan riskler kapsamında öncelikle olasılığı ve etkisi yüksek olan riskler belirlenmiştir. KAF Genel Müdürlüğü Operasyonel Risk Yönetimi Çalışmaları KAF Genel Müdürlüğünde operasyonel risk yönetimi çalışmaları 2006 yılı Aralık ayında başlatılmış olup Türkiye’nin kamu borcunda, alacak ve nakit yönetiminde ortaya çıkabilecek riskler için erken önlem mekanizmaları geliştirmek amacıyla başlatılmış bir projedir. Söz konusu risklerin tanımlandığı “Risk Profili Tablosu”, olası risklerin ölçülmesi ve yeni kontrol mekanizmaları oluşturulması için kullanılır. Risklerin ölçülmesi aşamasında ise COSO (Committee of Sponsoring Organizations of the Treadway Commission) yaklaşımı olarak bilinen nitel (kalitatif) teknik uygulanır. Özellikle borç ofislerinin kullanmayı tercih ettikleri bu yöntem rakamsal zararın her zaman tespit edilemediği koşulların analizini yapmakta kullanılmaktadır. Bu kapsamda, tanımlanan operasyonel risklerin “Olabilirlik” ve “Etki” düzeyleri 5 seviyede belirlenmiş olup risk dağılımını veren “Risk Matrisi” oluşturularak öncelikli olan alanlar belirlenir. Ayrıca, Risk Matrisi, değişkenler arasındaki ilişkiyi analiz etmekte bir değerlendirme aracı olarak da kullanılır. Risk Matrisi Riskin Etki Düzeyi Riskin Olabilirlik Düzeyi İhmal Edilebilir Az Orta Önemli Çok Önemli Çok Düşük Düşük Orta Yüksek Çok Yüksek Risklere ilişkin gün içinde oluşabilecek sorunlar, “Durum Bildirimi Raporu” olarak hazırlanarak ilgili yöneticilere belirli aralıklar ile sunulur ve gerekli önlemlerin alınması sağlanır. İş etki analizi çalışmaları kapsamında ise ilk olarak kritik iş süreçlerinin belirlenmesi ve yönetilmesine ilişkin bilgileri kapsayan KAF Genel Müdürlüğü Borç Yönetimi Acil Durum Planı Anketi başlıklı bir anket çalışması yapılmıştır. Genel Müdürlüğün iş süreçlerinin belirlenmesinde, operasyonel risk yönetimi çerçevesinde belirlenen süreçler, süreçlere ilişkin riskler, risklerin kaynakları, risklerin olablilirlik ve etki düzeyleri ile kontrol mekanizmaları göz önünde bulundurulmuştur. İlgili anket içeriğinde; • Öncelikli iş süreçlerinin tanımlanması, • Bu süreçlerin sürekliliği sağlanamadığı durumlarda kuruma etkileri (itibari/ finansal/yasal), • İlgili süreçlerde çalışması gereken minimum personel sayısı, • İletişimde olunan kurumlar, • Gerekli teknik ve idari altyapı ihtiyaçları ve • Önerilen acil durum senaryoları dikkate alınmıştır. İş etki analizi kapsamında aşağıda yer alan konular öncelikli olarak irdelenmiştir; • Yakın ve uzak çevre şartları dahil acil durumun etkileyeceği ortamın incelenmesi, • Risklerin tespiti, • Entegre stratejilerin gerçekleştirilmesi, • Çözümün planlanması, • Kişisel ve kurumsal eksikliklerin saptanıp giderilmesi, • Kapsam ve hedeflerin belirlenerek iş devamlılık planının oluşturulması ve herkesin bu plandan haberdar edilmesi, kişisel sorumluluk ve eğitimlerinin tamamlanması, • Planın oluşturulması sonrasında öncelikle kritik personel için eğitim sürekliliğinin ve tatbikatların sağlanması. Planın Kapsamı 57 KAF Genel Müdürlüğü genelinde yapılan anket sonuçları ve uluslararası kapsamda bu konuda otorite kabul edilen borç ofisleri uygulamaları incelenerek “KAF Genel Müdürlüğü Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı” oluşturulmuştur. Söz konusu planın içeriği aşağıdaki şekilde hazırlanmıştır: 2012 KBYR 56 • Acil durum planının amacı ve oluşturulma sebepleri tanımlanmıştır. • İç kontrol kapsamında üst yönetimde farkındalık yaratılarak Hazine Müsteşarlığı kapsamında oluşturulan komiteler ve sorumluluklarına ilişkin bilgi verilmiştir. KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI • Borç, alacak ve nakit yönetimi konularında kritik iş süreçleri tanımlanarak söz konusu süreçlerin sürekliliğinin sağlanmasına yönelik bilgiler oluşturulmuş ve ilgili süreçlerin iş akış şemaları çizilmiştir. • Acil durum senaryoları bazında her bir kritik sürecin planlaması yapılmıştır. Bu planlamalar iş sürecinin tanımlarını ve ilgili iç/dış paydaş bilgilerini kapsamaktadır. • Ayrıca, kritik iş süreçleri kapsamında gereksinim duyulan teknik altyapı, kullanılan bilgi sistemleri, doküman ve kırtasiye malzemeleri tespit edilerek plana dahil edilmiştir. • Acil bir durumda kullanılmak üzere 2 adet yedek merkez oluşturulmuş ve Hazine Müsteşarlığı Bilgi İşlem Merkezi tarafından gerekli alt yapı çalışmaları tamamlanarak kullanılabilir duruma getirilmiştir. Bu merkezler; Bilgilerin eş zamanlı depolandığı Veri Yedekleme Merkezi ve Operasyonel işlemlerin yapılmasında kullanılacak olan Operasyonel Yedek Merkezi’dir. • İşin doğası gereği sürekli yapılması gereken bir işlem olmasından dolayı ilgili planın güncellenmesi ve belirli aralıklarla düzenlenecek tatbikatlar ile uygulanabilirliliğinin sağlanmasına ilişkin standartlar belirlenmiştir. SONUÇ Herhangi bir beklenmedik sorun yaşanması durumunda, faaliyetlerin devam ettirilebilmesi kurumumuzun saygınlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, İş Sürekliliği Yönetimi çerçevesinde, işlemlerin kesintiye uğraması sonucu, kurumumuzun kritik iş süreçlerinin sürekliliğini sağlamayı amaçlayan planların hazırlanması bir gereklilik haline gelmiştir. Bununla beraber, her kurumun kendi özelliklerine göre farklı bir plana sahip olması gerekmektedir. Bu nedenle, sistemin devamlılığı açısından, planlama ve sistem kurulumu öncesi, kurumda bir risk kültürü oluşturma ve acil durumlara karşı hazırlıklı olunması gereğinin üst yönetimce benimsenmesi, planlı ve organize hareket etme bilincinin çalışanlara aktarılabilmesi amacıyla iş süreçleri ve kurum kültürüne özel bilinçlendirme çalışmaları yürütülmüştür. Kuruma uygun İş Sürekliliği Planlamasının yine kurum çalışanlarının katılımı ve üst yönetimin desteğiyle yapılması büyük önem arz etmektedir. İş sürekliliği planının hazırlanması sonucunda borç, alacak ve nakit yönetiminde aşağıdaki hedeflere ulaşılması amaçlanmaktadır: • En üst düzeyde korunması gereken iş süreçleri, bunun için gerekli varlıklar ile iç ve dış paydaşlarla olan ilişkilerin belirlenmesi, • Uzun süreli bir kesintide karşılaşacağınız kayıpların ve gözle görülemeyen etkilerin anlaşılmasının sağlanması, • İş süreçlerini desteklemesi için yaşamsal önemi en yüksek kaynakların belirlenmesi, • Kurtarma stratejilerinin tasarlanması için kurtarma süreleri ve önceliklerin tanımlanması, • İş operasyonlarına en kısa zamanda dönebilmek için insan ve altyapıya ilişkin kararlar alınarak gerekli oluşumların hayata geçirilmesi, • İş süreçlerine en hızlı biçimde dönülmesini sağlamak amacıyla hızlı ve bilinçli kararlar alınmasına yardımcı olabilecek uygulanabilir bir plan hazırlanması. Son olarak, iş sürekliliği planlarının devamlı güncelliğini koruması gereken dokümanlar olması ve düzenli olarak test edilmesine ihtiyaç duyulması nedeniyle, kurumumuzdaki yenilik ve gelişmelerin söz konusu dokümanlara düzenli olarak yansıtılması planlanmaktadır. 58 59 Kaynakça AHDER - Afete Hazırlık ve Deprem Eğitimi Derneği, (2012), “İş Sürekliliği Rehberi”, http://www.ahder.org/is-surekliligi-rehberi. 2012 KBYR Akçiçek , Rıdvan (2011): “İş Sürekliliği Yönetim Sistemi” Cangöz, M. Coşkun, Balıbek, Emre (2012): “Hazine İşlemleri ve Çağdaş Hazine Yönetimi”, Seçkin Yayıncılık, Ankara. General Accounting Office - GAO, (August 1998), “Year 2000 Computing Crisis: Business Continuity and Contingency Planning”, United States General Accounting Office, Accounting and Information Management Division. KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER ICT SERT Danışmanlık ve Eğitim Limited A.Ş., (2012), “İş Sürekliliği Yönetim Sistemi”, http://www.isobelgesi.gen.tr/is-surekliligi-nedir-is-sureklilik-nedir.htm. Mitrevski, Goran, (July 2010), “Business Continuity Management: Good Practice Guide (Australia)”, VMIA. Storkey, Ian, (November 2011), “Operational Risk Management and Business Continuity Planning for Modern State Treasuries”, IMF, Fiscal Affairs Department. KAMU-ÖZEL-İŞBİRLİĞİ (KÖİ) PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER VE BAŞLICA RİSK UNSURLARI8 Giriş Toplumların ihtiyaç duyduğu ve geleneksel olarak kamu tarafından yerine getirilen hizmetler özellikle geçtiğimiz çeyrek yüzyıldan itibaren hem özel sektörün iş yapma yeteneğinden daha fazla yararlanma isteği hem de kamu bütçe kısıtları nedeniyle özel sektör tarafından da aktif olarak yerine getirilmektedir. Literatürde kamu özel işbirliği olarak karşılığını bulan bu model karşılıklı olarak hak ve yükümlülüklerin belirlendiği ve taraflar arasında projeden kaynaklanan risklerin en iyi yönetebilecek tarafa devredildiği bir model olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, risk paylaşımının taraflar arasında dengeli olarak gerçekleştirilmediği ve yatırımın karşılığını (Value for Money) sağlamayan projeler ise kamuya sağladığı faydaya kıyasla daha fazla maliyet ile karşılaşılmasına yol açmaktadır. Bu çalışmanın ilk bölümünde, kamu özel işbirliği modelinin kavramsal karşılığı tanımlanarak modelin kullanılma amaçları açıklanacak ve Türkiye uygulaması hakkında bilgi verilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise model kapsamında karşılaşılabilecek riskler ve bunların paylaşılması ülke örnekleri üzerinden ele alınacaktır. Kamu Özel İşbirliği Modeli Genel kabul gören bir tanımı bulunmayan Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeline ilişkin olarak farklı kuruluşlar tarafından çeşitli tanımlamalar yapılmakla birlikte, en geniş anlamda bakıldığında KÖİ’nin kamunun ve özel sektörün aynı anda rol aldığı modelleri kapsadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu modellerde, kamu tarafından ihtiyaç duyulan bir yatırımın gerçekleştirilmesi ya da hizmetin sağlanması aşamasında özel sektör farklı oranda pay sahibi olabilmekte ve bahse konu paydaki değişiklik modellerin kendi aralarında farklılaşmasına sebep olabilmektedir. Kamu kesimi ile özel sektörün projelerde aldığı paylar ise genellikle projenin uygulandığı bölge ya da ülkedeki gereksinimler çerçevesinde belirlenmektedir. Bu nedenle de literatürde yer alan kaynaklarda, çok çeşitli tanımlamalara rastlamak mümkündür. Örneğin, KÖİ modeli Amerika Birleşik Devletleri’nin KÖİ Ulusal Konseyi tarafından “bir kamu idaresi ile özel sektör kuruluşu arasında yapılan ve her iki sektörün beceri ve kaynaklarının genel kamu hizmeti sağlanması amacıyla ya da bu amaçla kurulacak tesisin faaliyete geçmesi için belirli risk ve getirilerin paylaşılmasını sağlayan sözleşmeye dayalı anlaşma9” şeklinde tanımlanmaktayken, Avrupa Komisyonu (2004) tarafından “belirli bir hizmetin sağlanması ya da 8 Mustafa Burak ŞENER, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Hazine Uzmanı Hakan BİNGÖL, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Hazine Uzmanı 9 http://www.ncppp.org/howpart/index.shtml#define 60 KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER 2012 KBYR 61 altyapı tesisinin fonlanma, inşa edilme, yenilenme, yönetilme veya bakılması amacıyla kurulan, kamu idareleri ve iş dünyası arasındaki işbirliği çeşidi” şeklinde tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, geçmişinde KÖİ modelini yoğun bir şekilde kullanan İngiltere’de ise “rekabetçi bir ekonomiye sahip olmak ve yüksek kalitede hizmet sağlamak amacıyla özel sektörün kamu yatırım ve/veya hizmetlerinden, finansal girişim sağlayarak pay alması (Akintoye, Beck ve Hardcastle, 2006)” gibi bir tanımla karşılaşılmaktadır. Anlaşılacağı üzere, bazı tanımlarda kamu ile özel sektör arasında yönetim ve organizasyon yapısına vurgu yapılırken, bazı tanımlarda ise kalkınma ve gelişmeye dikkat çekilmektedir. Diğer taraftan Türkiye’de olduğu gibi, bütçe kaynakları dışındaki kaynakların kullanılması suretiyle belirli bir projenin gerçekleştirilmesi ya da hizmetin sağlanması şeklinde tanımlanarak, modelin daha çok bir çeşit finansman yöntemi olarak kabul edildiği tanımlamalara da rastlanmaktadır. Söz konusu tanımlardaki farklılaşmanın temelinde ise ülkelerin farklı gereksinimlerine yönelik model geliştirme esnekliği yatmaktadır. KÖİ altında yer alan, Yap-İşletDevret, Yap-İşlet, Yap Sahip Ol Devret ve Yap Kirala Devret gibi modeller en fazla uygulanan modeller arasında sayılmaktadır. KÖİ modelinin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak gözlemlenmesinin arkasında, ülkelerin yatırım veya hizmet ihtiyaçları yer almaktadır. Söz konusu yatırım ihtiyaçları hükümetler tarafından önemli birer politika aracı olarak kullanılmakla birlikte, özel sektör açısından da ciddi getiriler sağlanabilecek fırsatlar olarak değerlendirilmektedir. KÖİ modelinin kullanıldığı projelerin yatırım tutarının büyüklüğü ise hem risk yönetimi açısından hem de katma değer açısında farklı sonuçlar doğurmaktadır. Projelerin uygulandığı ülkenin, finansman imkanlarına erişimi ve finansal piyasalardaki itibarı, projenin finansmanının kamu ya da özel sektör tarafından gerçekleştirilmesinden bağımsız olarak, başarılı KÖİ projelerinin gerçekleştirilmesindeki en önemli unsurdur. Bu nedenle, ülke yönetimi tarafından proje önceliklendirilmesi ya da ölçeklendirilmesi yapılması önem arz etmektedir. Özellikle yatırım tutarı büyük olan projeler yabancı ülkelerden teknoloji ve kaynak transferini sağlayarak ülke ekonomisine en büyük katkıyı sağlarken, küçük ölçekli projeler ise daha çok yerli firmalar için yeni pazarlar oluşturabilmektedir. Projelerin hükümetler açısından en çok dikkate alınan getirisi ise ölçeklerinden bağımsız olarak istihdama sağladıkları katkıdır. Diğer taraftan, büyük ölçekli KÖİ projelerinin en önemli dezavantajları, hem kamu hem de özel sektör açısından yüksek finansman gereksinimi ortaya çıkarması ve aynı zamanda kamu ile özel sektör arasındaki ilişkiyi düzenleyen sözleşmelerin karmaşıklaşmasına neden olmasıdır. 1.Türkiye’deki KÖİ Modeli Uygulamaları KÖİ modeli, Türkiye’de son zamanlarda kamu kaynaklarına ihtiyaç duyulmaksızın yatırımların gerçekleştirilmesine imkan vermesi ve özel sektörün proje uygulamadaki becerilerinden faydalanılmasını sağlaması nedenleriyle özellikle büyük yatırım tutarlı projelerin gerçekleştirilmesinde tercih edilmektedir. Bugün ulaştırma başta olmak üzere enerji, sağlık, eğitim, gümrük sektörleri ile belediye projelerinde KÖİ modeli ile gerçekleştirilen veya gerçekleştirilmesi planlanan birçok proje bulunmaktadır. Yetkilendirme Yok Görüş Hazine Müsteşarlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı 1994/5907 sayılı BKK Yetkilendirme Uygulama sözleşmesi başvurusu Başvurunun iadesi Yüksek Planlama Kurulu Yüksek Planlama Kurulu Uygulama sözleşmesinin reddi 2011/1807 sayılı BKK Yetkilendirme başvurusu Uygulayıcı Kuruluş Görüş Hazine Müsteşarlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı Uygulama sözleşmesinin onaylanması Ancak, her bir proje ya uygulanacak olan modele ya da projeyi gerçekleştirecek kuruluşa göre farklı mevzuat çerçevesinde yürütülmektedir. Yap-İşlet-Devret modeli ile gerçekleştirilen projelerde 3996 sayılı Kanun ve 2011/1807 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uygulanmakta iken, sağlık projelerinde 3359 sayılı Kanun ve 2006/10655 sayılı Yönetmelik, eğitim projelerinde 652 sayılı KHK, enerji sektöründe 3096, 4283 ve 5710 sayılı Kanunlar, özelleştirme uygulamalarında ise 4046 sayılı Kanun esas alınmaktadır. KÖİ modeline sağlanacak Hazine Yatırım Garantileri ise 4749 sayılı Kanun çerçevesinde sağlanmaktadır. Türkiye’de uygulama alanı bulan modellerin temel iş akışları benzerlik göstermekte10 olup, en yoğun uygulama alanı bulan YİD modeline ilişkin uygulama süreci yukarıdaki şekilde belirtildiği gibidir. Bu kapsamda, YİD modelinin uygulama sürecini belirleyen 1994/5907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında 2011 yılında yapılan değişiklikle birlikte uygulama süreci de değişmiştir. Bu düzenlemeye göre 10 2006/10655 sayılı Yönetmeliğe göre gerçekleştirilecek sağlık projelerinde de ön fizibilite raporu YPK tarafından onaylanmakta; sözleşme ise üst yönetici tarafından imzalanmaktadır. 652 sayılı KHK çerçevesinde gerçekleştirilecek eğitim projeleri ise doğrudan Bakan tarafından belirlenmekte ve sözleşmeler harcama yetkilisi tarafından imzalanmaktadır. 62 KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER 2012 KBYR 63 kuruluşlar yalnızca yetkilendirme başvurusu yaptıkları aşamada Yüksek Planlama Kurulu’na başvuru yapmakta, uygulama sözleşmesi ise uygulayıcı kuruluşun Bakanlık olduğu durumlarda Bakan, mahalli idareler veya yükseköğretim kurumu olması halinde ise üst yönetici kararı ile imzalanabilmektedir. Projelerin yapılabilirliğini etkilediği kadar bütçe üzerine yük gelmesine de neden olabilecek olan KÖİ projelerine mali katılma yöntemleri, uygulanan mevzuata göre farklılaşmaktadır. Son zamanlardaki kira ödemeleri ile gerçekleştirilen projelere kadar idarelerin en yoğun olarak kullandıkları mali katılma yöntemi, projelere sağlanan garantiler olmuştur. İdarelerin yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirilecek projeleri için verdikleri garantiler 3996 sayılı Kanun ve 2011/1807 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile düzenlemekte iken yine aynı Kanun ve Bakanlar Kurulu Kararı ile birlikte uygulayıcı kuruluşlara katkı payı ödeyerek proje gerçekleştirme imkanı getirilmektedir. Bununla birlikte, idarelerin verdiği garantilerden altında gerçekleşmelerin olduğu hallerde uygulayıcı kuruluşa garantinin gerçekleşen kısmı kadar ödeme yapmaları yerine işletme süresini uzattıkları uygulamalar da mevcuttur. Ayrıca, garanti edilen miktardan daha fazla gerçekleşmenin olduğu durumlarda, bu kısmın kamu ve özel sektör arasında paylaşılması da söz konusu olabilmektedir. 3996 sayılı Kanun’un 11/A maddesi11 gereğince KÖİ modeli ile gerçekleştirilen tesislerin uygulama sözleşmelerinin süresinden önce İdare tarafından feshedilmesi halinde proje için alınmış olan kredilerin ilgili İdare veya Hazine Müsteşarlığı tarafından üstlenilebilmesi imkanı getirilmiştir. Bu düzenleme de kamunun projeye mali katılma yöntemlerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizdeki KÖİ modelinde son dönemde yoğunlukla kullanılan diğer mali katılma yöntemi, özel sektöre yaptırılacak tesis karşılığında kamu tarafından kira ödemesi gerçekleştirilmesi usulüdür. İlk olarak İngiltere’de modelleştirilen ve yoğun biçimde uygulanan Özel Finansman Girişimi (Private Finance Initiative) ile büyük ölçüde benzerlik göstermekte (Karasu, 2011:222) olan bu model ülkemizde son dönemde gerçekleştirilen şehir hastaneleri projelerinin12 temel finansman yöntemidir. Diğer bir mali katılma yöntemi ise bahse konu projelere 4749 sayılı Kanun kapsamında sağlanan Hazine Yatırım Garantisidir13. Bu garanti, merkezi hükümet dışında yer alan kuruluşlara sağlanabilmekte olup bugüne kadar 16 adet enerji santrali ile 1 adet su temin projesine sağlanmıştır14. 11 04.04.2012 tarih ve 28254 sayılı 1. mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 6288 sayılı Kanun ile 3996 sayılı Kanun’a eklenmiştir. 12 3359 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 7 ile Sağlık Bakanlığı, yapılmasının gerekli olduğu Yüksek Planlama Kurulu tarafından kararlaştırılan sağlık tesislerini kira bedeli ödemek suretiyle özel sektöre yaptırtabilmektedir. Bu kapsamda, 1’i yapım aşamasında olmak üzere 17 proje bulunmaktadır. 13 4749 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinde düzenlenmiştir. 14 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous?NavigationTarget=navurl://ca8a5b252efea63752b1cb4e1cc81997& InitialNodeFirstLevel=true KÖİ Projelerinde Risk Yönetimi KÖİ projelerinin gerçekleştirilmesinin hukuki olarak dayanağını, ilgili mevzuat çerçevesinde kamu ve özel sektör arasında imzalanmış olan sözleşmeler oluşturmaktadır. Söz konusu sözleşmeler aynı zamanda tarafların birbirine olan taahhütlerini de içermesi nedeniyle, tarafların karşı karşıya olduğu değişik niteliklere sahip riskleri ve bunların paylaşımını da düzenlemektedir. Bu kapsamda, KÖİ projelerinden doğabilecek risklerin etkin yönetiminde ve kamuya olası yüklerin sınırlandırılmasında yapılan sözleşmeler önem arz etmektedir (Arınsoy, Karadağ ve Bingöl, 2012). Özellikle KÖİ modeliyle gerçekleştirilen büyük ölçekli ulaşım, altyapı ve enerji projeleri, pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomileri için kamu açısından en önemli mali risk unsurları arasına girmiştir (Hemming, 2006). Bahse konu projelerin yatırım tutarının büyüklüğü aynı zamanda kamunun da özel sektörün de karşılaşabileceği risklerin boyutlarını artırmakla birlikte, kamu ile özel sektör arasındaki risk paylaşımını düzenleyen sözleşmelerin karmaşıklaşmasına da neden olmaktadır. Bu kapsamda, söz konusu projeler uygulamaya geçirilmeden önce yapılabilirlik etütleri de dikkate alınarak karşı karşıya kalınabilecek risklerin belirlenmesi gerekmektedir. Projenin başarılı olup olmamasında da doğrudan etkisi olan ve kamu ile özel sektör arasında dengeli biçimde paylaşılması gereken risklerin pek çok unsuru bulunmaktadır. Bunlardan bir yatırım projesinin başarısında etkili olan riskler: • Talep ve fiyattaki değişikliklerden kaynaklanan gelir riski, • Projeden elde edilen gelirlerle finansman maliyetleri arasındaki uyumsuzluktan doğan finansal risk, • Doğal afet, savaş vb. gibi olaylardan kaynaklanan mücbir sebep riski, • Mevzuat değişiklikleri ya da hükümetin politika değişikliklerinden kaynaklanan politik risk, • Mühendislik ve tasarımdan ya da hatalı inşaat teknikleri sonucunda öngörülmeyen maliyet unsurlarından kaynaklanan yapım/inşaat riski, • Öngörülemeyen yüksek işletme ve bakım maliyetlerinden kaynaklanan işletme riskidir (Grimsey ve Lewis, 2002). Söz konusu risklerin kamu ve özel sektör tarafından imzalanan sözleşmeler çerçevesindeki paylaşımı, KÖİ modellerindeki en önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle sadece kamunun ya da sadece özel sektörün tek başına gerçekleştiremeyeceği projelerde, risk paylaşımının doğru kurgulanması neticesinde başarılı uygulamalar hayata geçirilebilmektedir. Ayrıca, kamu ve özel sektör arasındaki anlaşmalar uzun sureli olabildiğinden, sonuçlarının etkisi açısından kurgusu da önem arz etmektedir. Bu sebeple, orta ve uzun vadedeki istikrar ile politik riskler, projelere özel sektörden gelecek talep üzerine etki göstermektedir. Örneğin kriz dönemlerinde, finansal ve politik riskler çerçevesinde finansman imkanlarının azalması ve belirsizliklerin uzun vadede öngörüde bulunulmasını engellemesi ile birlikte, KÖİ projelerinin sayılarında azalma gözlemlenmektedir. 64 KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER 2012 KBYR 65 Risk paylaşımı ile amaçlanan genellikle riski en iyi yönetecek taraf tarafından risklerin üstlenilmesidir. KÖİ projelerinde birçok hükümet inşaat, yapım ve işletme riski gibi projeden kaynaklı riskleri özel sektöre aktarırken, mücbir sebep ve politik risk gibi ekonominin geneline ilişkin riskleri ise üstlenmeyi tercih etmektedir. Her iki tarafın da üstlenmesinin avantaj ya da dezavantaj sağladığının kesin olmadığı getiri riskine ilişkin olarak ise farklı uygulamalar gözlemlenmektedir. Örneğin, bazı projelerde getiri riskine neden olan talep riski tamamen özel sektöre bırakılmaktayken, bazı projelerde talep garantisi verilerek talepten doğabilecek riskler kamu tarafından paylaşılmaktadır. Diğer bir takım uygulamalarda ise, talep edilen miktarların üzerindeki gerçekleşmelerde garantiyi aşan miktardan elde edilen getiri kamu ile özel sektör tarafından belirli oranda paylaşılabilmektedir (Cebotari ve diğerleri, 2008). Kamu açısından bakıldığında, hangi model ile yapılırsa yapılsın, bir projenin gerçekleştirilmesinde kullanılan kaynağın ekonomik, verimli ve etkili bir şekilde değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Bu kapsamda, özel sektör tarafından finansmanın sağlandığı KÖİ modellerinde kamunun asıl amacı, yatırımın karşılığının alınabilmesidir. KÖİ projelerinde yatırımın karşılığından kasıt ise özel sektörün sahip olduğu yenilikçilik, inşa teknikleri ve operasyonel tecrübeler gibi özellikleri etkin şekilde kullandığı bir projede kamu kaynaklarının verimli bir şekilde değerlendirilmesidir (Grimsey ve Lewis, 2002). Bu kapsamda, söz konusu projelerde risklerin büyük kısmının özel sektöre aktarılması kamunun amaçları arasında yer almamaktadır. Kamu açısından yatırımın karşılığının alınabilmesini için ekonomik açıdan en fazla katkıyı sağlayacak şekilde projenin tamamlanması amaçlandığından, hem kamunun hem de özel sektörün en iyi yönetebileceği riskleri üstlenmesi gerekmektedir. Kamu açısından yatırımın karşılığının alınabilmesi için, risk paylaşımını belirleyecek olan taraf kamu olmakla birlikte, bunu elde edebilmek için kullandığı en önemli araçlar sağlanan garantilerdir. KÖİ projelerinden doğan bahse konu risklerin paylaşımı sürecinde, sözleşmelerde yer alan hükümler çerçevesinde verilen kredi üstlenimi taahhütleri, minimum gelir garantisi ve kur farkı ödeme taahhütleri gibi devlet garantileri, genellikle bütçede öngörülemeyen yükümlülükler oluşturmaktadır. Özellikle, makroekonomik göstergelerdeki beklenmeyen değişiklikler KÖİ projelerinden kaynaklanan doğrudan ya da dolaylı yükümlülükler üzerinde büyük etkilere sebep olabilmektedir ve bunun sonucunda kamunun özel sektöre olan yükümlülükleri ciddi artış kaydedebilmektedir. Örneğin, kur riskinin kamuda olduğu projelerde, kurların birden artması sonucunda kamunun projeler kapsamında yapacağı ödemeler artabilmektedir. Ayrıca, gerçekçi olmayan talep tahminlerinden yola çıkarak verilen garantiler ile proje planlaması ya da yönetimindeki diğer kusurlar nedeniyle, geçmişte yüksek maliyetli pek çok KÖİ modeli uygulamasıyla karşı karşıya kalınmıştır (Cebotari ve diğerleri, 2008). KÖİ projelerinden kaynaklanan riskler ve bunlardan dolayı ortaya çıkan maliyetler, söz konusu garantilerden kaynaklanan risklerin yönetiminin önemini artırmaktadır. Bu kapsamda risklerin raporlanması söz konusu garantilerden kaynaklanan risklerin yönetimi açısından önem arz etmektedir (Cebotari ve diğerleri, 2008). KÖİ projelerinden doğan mali risklerin raporlanması çok yaygın olarak gözlemlenmemekle birlikte; Kolombiya, Şili, Endonezya, Japonya, Peru, Güney Afrika ve İngiltere gibi ülkelerde raporlama örneklerine rastlanmaktadır. Söz konusu raporlamalar, projeye ilişkin anlaşmalarda verilen garantinin türü, toplam yatırım tutarı, beklenen nakit akışları veya bu nakit akışlarının bugünkü değerini içerebilmektedir (Budina ve diğerleri, 2007; Irwin, 2007). KÖİ projelerinden kaynaklanan risklerin yönetiminde merkeziyetçilikten uzaklaşılmasının bir takım sonuçları olmaktadır. Bu süreçte icracı bakanlıkların bazı sorumluluklara sahip olabildiği durumlarda bakanlıkların kurumsal olarak gelişmiş olmaları beklenirken, yerel yönetimlerin benzer sorumluluklara sahip olmasının temelinde daha çok tarihi ve politik faktörler yer almaktadır. Bu çerçevede, KÖİ projelerinden kaynaklanan risklerin yönetilmesinde önemli görülen diğer bir husus ise söz konusu projelerden sorumlu merkezi bir birimin var olması olarak gösterilmekte olup bu uygulamanın görüldüğü ülkeler arasında Çek Cumhuriyeti, Mısır, Macaristan, Endonezya ve Meksika yer almaktadır. Suudi Arabistan’da ise icracı bir bakanlık tarafından büyük altyapı yatırım projeleri ve KÖİ’ler gözetim ve denetim altında tutulmaktadır (Cebotari ve diğerleri, 2008). KÖİ projeleri kapsamında verilen devlet desteklerinin bütçeleştirilmesi ve bu çerçevede belirli sınırlamalar getirilmesi ise risklerin yönetilmesinde izlenen bir diğer yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Endonezya’da KÖİ biriminden ayrı olarak var olan Maliye Bakanlığı bünyesindeki risk yönetimi birimi projeye sağlanan devlet desteğinden kaynaklanabilecek maliyetleri değerlendirmekte ve eğer devlet desteği talebi Maliye Bakanlığı tarafından onaylanırsa, söz konusu desteğe ilişkin ödenek bütçe kanununda yer almaktadır. Macaristan’da ise Maliye Bakanlığı KÖİ projelerine sağlanan bütçe içi taahhütler için bir tavan belirlemekte, Brezilya’da KÖİ sözleşmelerinden kaynaklanan garantiler ilgili KÖİ mevzuatı ile kurulan bir hesaptan karşılanmaktadır. Şili, Kolombiya ve Peru’da da simülasyonlar kullanılarak KÖİ projelerine sağlanan minimum gelir garantilerini tahmin etmeye çalışmaktadırlar. Ayrıca, Şili’de kullanılan opsiyon fiyatlama yöntemleri ile KÖİ sözleşmelerinde sağlanmış kur garantilerini değerlemeye çalışılmaktadır (Cebotari, 2008). SONUÇ 67 KÖİ modeli risk ve getirilerin iyi analiz edildiği, yatırımın karşılığı kavramının esas hareket noktalarından birisi olarak dikkate alındığı hallerde kamu açısından olumlu sonuçlar ortaya çıkaran bir modeldir. Bu durum, KÖİ modeli kullanılarak gerçekleştirilecek projelerin bahsedilen hususlar dikkate alınarak detaylı bir biçimde analiz edilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, projenin risklerini analiz edecek, KÖİ modeli ile gerçekleştirilecek projeleri genel olarak düzenleyecek ve denetleyecek bir kuruluşun varlığı önem kazanmaktadır. KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER 2012 KBYR 66 Aslında bir projenin öncelikle KÖİ ile gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğinin sosyal maliyet-sosyal fayda dengesi dikkate alınarak karar verilmesi gerekmektedir. Yatırımın karşılığını sağlayan projelerin KÖİ ile gerçekleştirilmesi en uygun durum olmakla birlikte, özellikle sosyal faydası ağır basan projelerde de bu modelin kullanılması tercih edilebilecek bir durumdur. Ülkemiz uygulaması açısından bakıldığında, Kamu Özel Sektör Ortaklıkları konusunda mevzuattaki dağınıklığın önlenmesi amacıyla, şimdiye kadar ayrı ayrı kanunlarda yapılan ve her biri belirli modelleri içeren düzenlemelerin mümkün olduğunca tek bir çerçeve kanun içinde yeniden yapılanması önem arz etmektedir. Bu durum kamu idarelerinin KÖİ projelerine mali katılma yöntemlerinin de yeknesak bir mevzuat çerçevesinde uygulanmasına imkan tanıyacaktır. KÖİ modeli yalnızca ek bir finansman kaynağı olarak görülmemeli, özellikle de modelin özünü oluşturan risk paylaşımının etkinliğine, projeden elde edilecek gelirlerin ve faydaların taraflar arasında adil biçimde dağılımı ve özel sektörün tecrübesi ile dinamizminden azami biçimde faydalanılması öne çıkmaktadır. Kaynakça Akintoye, A., Beck M. ve Hardcastle C. (2006). “Public-Private Partnerships: Managing Risks and Opportunities”, Blackwell Yayınları. Cebotari, A. (2008) “Contingent Liabilities: Issues and Practice” IMF Working Papers, 08/245 European Commission. Green Paper on the Public Private Partnerships and Community Law on Public Contracts and Concessions. Brussels, COM, 2004. European Commission. Directorate General Regional Policy. Guidelines for Successful Public-Private Partnerships. Brussels, 2003. Grimsey, D. ve Lewis, M.K. (2002) “Evaluating The Risks of Public Private Partnetships for Infrastructure Projects” International Journal of Project Management, 20 (2002) 107-118. Hazine Müsteşarlığı internet sitesi, Kamu Finansmanı İstatistikleri, http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous (erişim tarihi: 03.05.2012) IMF (2005) Fiscal Risks: Sources, Disclosure and Management, Fiscal Affairs Department, Washington, DC, http://www.imf.org/external/np/pp/ eng/2008/052108.pdf (erişim tarihi: 03.05.2012) Karasu, K., Doç. Dr. (2011) “Sağlık Hizmetlerinin Örgütlenmesinde Kamu-Özel Ortaklığı”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 66, No.3, s.217-262, Memiş, D., Karadağ, V. ve Bingöl, H. (2012) “Kredi Riski Yönetimi” Hazine İşlemleri ve Çağdaş Hazine Yönetimi isimli kitaptan, Coşkun Cangöz ve Emre Balıbek editörlüğünde, 141-165. Ankara, Seçkin Yayıncılık Şener, M.B. (2009), “Kamu Özel İşbirliği Modellerinin Uygulanmasında Risk Paylaşımı.” Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Hazine Müsteşarlığı Yılmaz, I. “Türkiye’de Kamu Özel Sektör Ortaklığı Modelleri” http://www. fazliogluhukuk.com/T%C3%BCrkiye’de%20Kamu%20%C3%96zel%20 Sekt%C3%B6r%20Ortakl%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20Modelleri.pdf (erişim tarihi: 03.05.2012) The National Council for Public-Private Partnership’in internet sitesi, PPP Basics, http://www.ncppp.org/howpart/index.shtml#define (erişim tarihi: 03.05.2012) 68 YATIRIMCILAR İÇİN BİLGİLER DEVLET İÇ BORÇLANMA SENETLERİ 2012 KBYR 69 YATIRIMCILAR İÇİN BİLGİLER DEVLET BORÇLANMA SENETLERİ 1. Devlet İç Borçlanma Senetleri Kuponsuz Senetler Kuponsuz senetler, 2012 yılı Finansman Programı’nda duyurulduğu gibi, Hazine Müsteşarlığı tarafından mevcut durumda itfa takvimine ve piyasa koşullarına bağlı olarak ihraç edilmektedir. Söz konusu senetlerin faiz ödemeleri anapara ödemesi ile birlikte vade tarihinde yapılmaktadır. Ayrıca, senedin faizi sabit olup ihraç tarihinde yatırımcıya ne tutarda ödeme yapılacağı belli olmaktadır. Kuponlu Senetler Hazine Müsteşarlığı tarafından sabit faizli kuponlu, değişken faizli kuponlu ve endeksli senetler ihraç edilmektedir. Sabit Faizli Kuponlu Senetler Yatırımcıya önceden belirlenmiş kupon dönemleri sonunda sabit bir getiri sağlayan senetledir. Müsteşarlıkça; 2 yıl vadeli - 6 ayda bir kupon ödemeli, 5 yıl vadeli - 6 ayda bir kupon ödemeli ve 10 yıl vadeli - 6 ayda bir kupon ödemeli olarak ihraç edilmektedir. 2012 yılı borçlanma stratejisinde ilan edildiği üzere 2 yıl vadeli senetlerin her ay ihraç edilmesi planlanmaktadır. 5 yıl ve 10 yıl vadeli sabit faizli kuponlu senetlerin ise itfanın görece yüksek olduğu aylarda ihracı öngörülmektedir. Değişken Faizli Kuponlu Senetler a. Değişken Faizli Kuponlu (İhalelere Endeksli) Senetler: Kupon dönemi 6 ay, vadesi ise 7 yıl olarak ihraç edilen değişken faizli kuponlu senetlerin kupon ödemelerinde, kupon vade başlangıç tarihinden önceki altı ay içinde gerçekleştirilmiş olan TL cinsi kuponsuz DİBS ihalelerinde oluşan ağırlıklı ortalama faizler esas alınmaktadır. b. Tüketici Fiyatlarına Endeksli Senetler: 2007 yılından itibaren 5 yıl, 2010 yılı Nisan ayından itibaren ise 5 ve 10 yıl vadeli, 6 ayda bir kupon ödemeli olarak ihraç edilen tüketici fiyatlarına endeksli senetler yatırımcıya kupon ödemelerinde reel getiri garantisi sunmaktadır. Söz konusu tahviller enflasyondaki değişmelere karşı öngörülebilir net getiri sağlamaktadır. Tüketici Fiyatlarına Endeksli Devlet Tahvilleri yatırımcı kılavuzuna www. hazine.gov.tr adresinden ulaşılabilmektedir. c. Gelire Endeksli Senetler: 2009 yılında, DİBS’lerin yatırımcı tabanının genişletilmesi ve finansman araçlarının çeşitlendirilmesi amacıyla Kamu İktisadi Teşebbüsü statüsündeki Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Devlet Malzeme Ofisi, Devlet Hava Meydanları İşletmeleri ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nden bütçeye aktarılan Hasılat Paylarına endekslenen GES ihraç edilmeye başlanmıştır.. Senetler, her bir kupon 70 71 döneminde asgari gelir payı getiri garantili ve azami gelir payı getiri limitini haizdir. 2012 yılında ilk olarak Şubat ayında gerçekleştirilmiş olup ayrıca Ağustos ayında da ikinci defa GES ihracı gerçekleştirilmesi planlanmaktadır İhraç edilen senetlere ilişkin yatırımcı kılavuzuna www. hazine.gov.tr adresinden ulaşılabilmektedir. 2012 KBYR 2.Uluslararası Tahviller Hazine Müsteşarlığı 1988 yılından bu yana bütçe finansmanı amacıyla uluslararası sermaye piyasalarında tahvil ihraç etmektedir. İhraç süreci; para birimi, vade ve aracı bankalara karar verilmesi ve bunların kamuoyuna duyurulması ile başlamaktadır. Tahvillerin satışına bir çok ülkede faaliyet gösteren uluslararası bankalar aracılık etmektedir. Yatırımcı talepleri söz konusu bankalar aracılığıyla toplanmakta ve talep toplama sonrası yapılan değerlendirmede DEVLET BORÇLANMA SENETLERİ ihracın fiyatlaması ve yatırımcılara tahsisatı gerçekleştirilmektedir. Halihazırda, Hazine Müsteşarlığı tarafından ihraç edilmiş 20’si Dolar, 6’sı Avro ve 2’si Yen olmak üzere 28 adet Türkiye Cumhuriyeti tahvili uluslararası piyasalarda işlem görmektedir. Uluslararası tahvillerin bir türü olan “Eurobond”lar ihraç edildiği ülkenin düzenlemeleri kapsamında ve o ülkenin para birimi dışında yabancı bir para birimi cinsinden ihraç edilen tahvillerdir. “Eurobond”lar ihraç edildikleri para birimine bağlı olarak adlandırılmaktadır. (Örneğin, ABD Doları cinsinden tahviller için EuroDolar, Japon Yeni cinsinden tahviller için EuroYen). Bu tahvilleri bir ülkenin iç piyasasında satabilmek için belirli kayıt işlemlerinin tamamlanması gerekmektedir. Uluslararası tahvillerin diğer bir türü, yabancı tahvil olarak adlandırılan ve ihraç edildiği ülkenin düzenlemeleri çerçevesinde, o ülkenin para biriminde ve o ülkenin iç piyasasında, o ülkede yerleşik olmayan bir borçlanıcının ihraç ettiği tahvillerdir. Bu tür tahvillerin genellikle ihraç edildiği ülkeye özgü özel isimleri bulunmaktadır. Örneğin, Japonya’nın düzenlemeleri çerçevesinde Japonya’da ihraç edilen Yen cinsinden tahviller Samurai, İngiltere’de ihraç edilen Sterlin cinsinden tahviller Bulldog, ABD’de ihraç edilen Dolar cinsinden tahviller Yankee olarak adlandırılmaktadır. Uluslararası tahviller genel olarak sabit faizli, orta ve uzun vadeli, vade sonunda anapara ödemesini tek seferde gerçekleştiren, hamiline yazılı kaydi menkul kıymetler olarak ihraç edilmektedir. Tahvillerin kupon ödeme frekansları ihraç edildiği piyasa standartlarına göre değişiklik gösterebilmektedir. Müsteşarlığımız tarafından ABD Doları cinsinden ihraç edilen tahviller 6 ayda bir kupon ödemesi gerçekleştirirken, Avro cinsinden ihraç edilen tahviller ise yılda bir defa kupon ödemesi yapmaktadır. Uluslararası tahvillerin temel özelliği, aynı anda bir çok ülkede, geniş bir yatırımcı grubu hedef alınarak satışa sunulmalarıdır. Bu tahvillerin yabancı kanunlara tâbi olmaları ve Euroclear, Clearstream ve DTC gibi uluslararası takas kuruluşları aracılığıyla takas ve ödeme işlemlerinde kullanılabilmesi, bu tür tahvilleri yatırımcılar açısından cazip kılmaktadır. Uluslararası tahvillerin ikincil piyasalardaki alış satışlarının önemli bir kısmı tezgah üstü piyasalarda (over the counter market) yapılmaktadır. Buna karşın, yerel mevzuatları gereği borsa dışı bir menkul kıymeti alamayan kurumsal yatırımcılar için bu tahviller borsalara kote ettirilmektedir. 72 DİBS İHALELERİNE KATILIM ESASLARI 73 I. TANIMLAR 2012 KBYR Devlet iç borçlanma senedi (DİBS): Hazine Müsteşarlığı tarafından yurt içinde ihraç edilen borçlanma senetleridir. Hazine Bonosu: İhraç edildiği tarih itibarıyla vadeleri bir yıldan kısa olan (364 güne kadar) DİBS’lerdir. Devlet Tahvili: İhraç edildiği tarih itibarıyla bir yıl (364 gün) ve daha uzun vadeli DİBS’lerdir. Kuponlu senetler: Yatırımcısına belirli dönemlerde nakit akımı (faiz ödemesi) sağlayan senetlerdir. Kuponsuz senetler: Yatırımcısına vade sonunda anapara ve faiz ödemesinde bulunan senetlerdir. DİBS İHALELERİNE KATILIM ESASLARI İhale tarihi: İhalenin düzenlendiği gündür. Valör tarihi: İhaleyi kazanan gerçek ve tüzel kişilerin Hazine’nin TCMB nezdindeki hesabına ödeme yapmakla yükümlü oldukları gündür. Ayrıca, bu tarih faizin işlemeye başladığı gündür. İtfa tarihi: Senedin ödemesinin yapıldığı gündür. Şayet ödeme günü haftasonu ya da resmi tatile denk gelirse ödeme takip eden ilk işgünü yapılır. II. İHALE SÜRECİNE İLİŞKİN ESASLAR 1. İhalenin Duyurulması ve Genel Bilgiler • İhalesi yapılacak senede ilişkin detaylı bilgiler en az 1 işgünü öncesinden Hazine internet sitesinden kamuoyuna duyurulur. • Hazine ihraçlarında 1 yıl, 364 gün olarak dikkate alınır. Senetler ikincil piyasada 365 gün üzerinden işlem görmeye başlarlar. • TCMB, Hazine’nin mali ajanı olup ihaleye ilişkin yürütülen tüm işlemler Hazine adına TCMB aracılığıyla yerine getirilir. 2. Teklif Verme • Hazine tarafından düzenlenen DİBS ihaleleri tüm gerçek ve tüzel kişilere açık olup ihalelere TCMB şubelerinden doğrudan olabildiği gibi banka ve aracı kurumlar aracılığıyla da katılım mümkündür. Bankalar EFT, aracı kurumlar TETS ve faks, sigorta şirketleri ise faks aracılığıyla teklifte bulunabilirler. İhalelere TCMB şubelerinden katılacak gerçek kişiler T.C. Kimlik numaralarını ibraz ederler. • DİBS ihalelerine rekabetçi ve rekabetçi olmayan teklifler iletilir. Mevcut uygulamada, Rekabetçi Olmayan Teklifler sadece kamu kurum ve kuruluşları ve Piyasa Yapıcı Bankalar tarafından verilebilir. Değişim ve Geri Alım ihalelerine sadece Piyasa Yapıcı Bankalar katılabilir. İhale sonrası satış teklifini de yalnızca Piyasa Yapıcı Bankalar verebilirler. • İhale katılımcı sayısında bir sınırlama yoktur. • Verilen teklifler katılımcı için kesindir. Her katılımcı verdiği tekliflerle ihale sonuçlanıncaya kadar bağlı kalır. • “ Tek fiyat” ihale sisteminde, ihalenin kesildiği noktadaki fiyat ihaleyi kazanan tüm katılımcılara uygulanır. “Çoklu fiyat” ihale sisteminde ise ihalenin kesildiği noktaya kadar her bir katılımcıya kendi teklif ettiği fiyat uygulanır. • Herhangi bir katılımcının hatalı teklif girmesi durumunda, teklif verilmesine ilişkin sürenin dolmasından önce olmak kaydıyla, ilgili katılımcı hatalı teklif girdiğini ve söz konusu teklifin iptaline ilişkin talebini faks ve telefon yoluyla Müsteşarlığa ve TCMB’ye bildirir. Hatalı teklifin iptaline yönelik faks yazısının aslı 3 iş günü içinde Müsteşarlığa ve TCMB’ye iletilir. Katılımcının hatalı teklifine dair iptal talebi Müsteşarlık tarafından ihaleye ilişkin bütün teklifler alındıktan sonra değerlendirilir. Söz konusu teklifin iptali Müsteşarlığın takdirindedir. • Her bir katılımcı istediği sayıda teklif verebilir. Gerçek ve tüzel kişiler, TL cinsi ihalelerde aynı fiyatlardan nominal olarak en düşük 1.000 TL en yüksek 500 milyon TL ve 1 TL’nin katları şeklinde teklif verebilirler. Ayrıca, aynı fiyattan verilen teklif tutarlarının toplamı 500 milyon TL’yi geçemez. • Gerçek ve tüzel kişiler, ABD Doları cinsi ihalelerde aynı fiyatlardan nominal olarak en düşük 10.000 ABD Doları, en yüksek 100 milyon ABD Doları tutarında; Avro cinsi ihalelerde en düşük 10.000 Avro, en yüksek 100 milyon Avro tutarında ve 10.000 ABD Doları veya Avro’nun katları şeklinde teklif verebilirler. Ayrıca, aynı fiyattan verilen teklif tutarlarının toplamı 100 milyon ABD Doları veya Avro’yu geçemez. • İhalelere teklif verme süreci, katılımcının ilettiği tüm tekliflerin toplamı üzerinden hesaplanan yüzde 1’lik teminatı TCMB hesaplarına yatırmasıyla sonuçlanır. T L cinsi ve dövize endeksli ihraçlarda ihaleyi kazanamayan yatırımcının yatırdığı teminat kendisine ihale günü teslim edilirken; ihaleyi kazanan yatırımcı teminat olarak yatırdığı miktarın üzerine valör günü ekleme yaparak, yatırması gereken tutarın tamamını ilgili hesaba yatırır. D öviz cinsi ihalelere TCMB şubeleri aracılığıyla katılacak gerçek ve tüzel kişiler, verecekleri ABD Doları veya Avro cinsinden nominal teklifin yüzde 1’i tutarında efektifi ya da bu tutarın ihale günü için geçerli TCMB tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan gösterge niteliğindeki döviz alış kuru üzerinden hesaplanan TL karşılığını teminat olarak yatıracaklardır. İhaleyi kazanamayan tekliflere ait TL, ABD Doları veya Avro efektif teminat tutarları ihale günü iade edilecektir. İhaleyi kazanan tekliflere ait TL teminat tutarları valör günü ihale bedelinin tamamı ödendikten sonra katılımcıya iade edilecektir. İhaleyi kazanan tekliflere ait ABD Doları ya da Avro efektif teminat tutarları ise ihale bedelinin tamamından düşülecek ve katılımcı valör günü bu şekilde hesaplanan fark bedelini yatıracaktır. Kamu kurum ve kuruluşları ihalelere teminatsız katılırlar. 74 75 • Katılımcıya verdiği teklif(ler)e ilişkin dökümle birlikte ihaleyi kazanıp kazanmadığını öğrenebilmesi için (özellikle gerçek kişilere) bir telefon numarası da verilir. • İhale katılımcılarının, ihalesi yapılan DİBS ile ilgili damga veya pul parası türünden yerine getirmeleri gereken herhangi bir yükümlülükleri yoktur. DİBS İHALELERİNE KATILIM ESASLARI 2012 KBYR 3. İhale Sonucunun Duyurulması • İhale sonuçlandırıldığında TCMB aracılığıyla duyurulur. Ayrıca, ihaleye ilişkin tüm işlemler tamamlanınca da Hazine internet sayfasında ilgili veriler açıklanır. 4. İhale Sonrası Süreç • İhaleyi kazandığı halde, yükümlülüğünü yerine getirmeyen katılımcıların teminatları Hazine’ye irat kaydedilir. Teminatı Hazine’ye irat kaydedilen yatırımcı en az 4 ihaleye yüzde 20 teminatla katılmak zorundadır. Yüzde 20 teminatla ihaleye giren katılımcı, kazandığı ihalenin ardından teminatın üzerine yatırması gereken tutarı yatırmadığı takdirde, sonraki ihalelere yüzde 100 teminatla katılmak zorundadır. Yükseltilmiş teminatla en az 4 ihaleye katılımın ardından Hazine’nin uygun görüşü ile ihalelere katılım tekrar yüzde 1’lik teminat oranı üzerinden gerçekleşir. • K amu kurum ve kuruluşları rekabetçi olmayan teklif yoluyla TL cinsi DİBS ihalelerinde kazandıkları tutarı, talep etmeleri halinde Hazine hesaplarına ABD Doları veya Avro olarak yatırabilirler. Bu takdirde yatırılacak tutar valör günü için geçerli olacak TCMB tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan gösterge niteliğindeki döviz alış kuru üzerinden hesaplanacaktır. • İhale sonuçlandıktan sonra banka ve aracı kurumlar üzerinden alım satım yapılırsa ikincil piyasa koşulları geçerlidir. Senetler bu noktada çok sayıda alıcı ve satıcı arasında gerçekleşen işlemlere konu olmaktadır. Hazine ise birincil piyasada alıcılara doğrudan ihraçta bulunur. 5. İtfa • Senetlerin anapara ve kupon ödemeleri, TCMB şubeleri ile T.C. Ziraat Bankası şubeleri aracılığıyla gerçekleştirilir. Geri Alım / Değişim İhaleleri Borç ödemelerinin dönemler arası dengeli dağılmasının sağlanması, ödemeler esnasında gerekli nakit ya da finansman elde edilememesi riski olarak tanımlanan “likidite riski”nin kontrol altına alınması ve ikincil piyasada fiyat etkinliğinin artırılması amaçlarıyla iç piyasalarda değişim/geri alım ihaleleri gerçekleştirilebilmektedir. Geri alım ihaleleri ile senetler vadesinden önce Hazine tarafından erken itfa edilerek karşılığında yatırımcılara nakit ödeme yapılmaktadır. Değişim ihaleleri ise erken itfa edilen senetlere karşılık daha uzun vadeli senetlerin ihraç edilerek borç stokunun vadesinin uzatıldığı yöntem olarak tanımlanmaktadır. Değişim ihalelerinde iki farklı yöntem izlenmektedir: • Bunlardan ilki, TCMB tarafından ihale günü için ilan edilen gösterge niteliğindeki Resmi Gazete fiyatının erken itfa edilen senedin fiyatı olarak belirlenerek ihraç edilen senedin ihale edildiği değişim satış ihaleleri, • İkincisi ise TCMB tarafından ihale günü için ilan edilen gösterge niteliğindeki Resmi Gazete fiyatının ihraç edilen senedin fiyatı olarak belirlenerek erken itfa edilen senedin ihale edildiği değişim alış ihaleleridir. Değişim ve geri alım ihalelerine katılım yalnızca Piyasa Yapıcı Bankalara verilmiş bir hak olup ihalelerde Rekabetçi Olmayan Teklif (ROT) ve ihale sonrası teklif yoluyla satış yapılmamaktadır. Ayrıca, Müsteşarlık ihalede oluşan fiyatın piyasa koşullarını yansıtmaması durumunda değişim ve geri alım yapmama hakkını saklı tutmaktadır. HAZİNECE İHRAÇ EDİLEN SENETLERİN VERGİLENDİRİLMESİ15 77 Gelir Vergisi Kanununa 5281 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle eklenen Geçici 67 nci madde uyarınca 01/01/2006 tarihinden itibaren ihraç edilen DİBS’lerden elde edilen faiz gelirleri ile bunların alım-satım kazançları üzerinden yapılmakta olan tevkifat oranı 01.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca: • Sermaye şirketleri (yatırım fonları dâhil) için yüzde 0, • Diğer mükellefler (gerçek kişiler ve diğer kurumlar) için ise yüzde 10 olarak uygulanmaktadır. HAZİNECE İHRAÇ EDİLEN SENETLERİN VERGİLENDİRİLMESİ 2012 KBYR 76 Yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlerden (Eurobond) elde edilen faiz gelirleri ve alım satım kazançları ihraç tarihi ne olursa olsun Geçici 67 nci madde kapsamında tevkifat uygulaması dışındadır. Tam mükelleflerce faiz gelirleri, bir önceki yıla ilişkin beyan haddinin aşılması durumunda, alım-satım kazancı ise maliyet bedeli endekslemesi ve istisna uygulaması sonucu kalan tutar üzerinden beyan edilmektedir. Dar mükellefler içinse, Eurobondlardan elde edilen gelirler beyannameye tabi değildir. 15 Devlet İç Borçlanma Senetlerinin Vergilendirilmesine ilişkin bilgiler, Gelir İdaresi Başkanlığı’nca yayımlanan “G.V.K. Geçici 67 nci Madde Uygulaması İle İlgili Olarak Gerçek Kişilere Yönelik Vergi Rehberi (2011)”nden hazırlanmıştır. Piyasa YapıcıLığı Sistemi Piyasa Yapıcılığı Sistemi; bir grup profesyonel aracıya (Piyasa Yapıcı) kamu borçlanma senetleri birincil ve ikincil piyasasında resmi olarak sağlanan belli haklar ve yerine getirmeleri gereken belli yükümlülükler ile ikincil piyasada likiditeyi arttırıcı ve volatiliteyi azaltıcı faaliyetlerde bulunarak, borç çevirme (rollover) riskinin azaltılması, yatırımcı tabanının geliştirilmesi, şeffaf, rekabetçi ve daha organize bir piyasa oluşturulması amaçları ile kurulan bir sistemdir. Türkiye’de Piyasa Yapıcılığı sistemi Mayıs 2000 yılından beri uygulanmakta olup sistemin uygulanmasına Mayıs 2001 – Eylül 2002 döneminde mali piyasalarda yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle ara verilmiştir. 2000 yılında başlayan birinci dönemde 19 Piyasa Yapıcısı yer almaktayken, ara verilen dönemden sonra başlayan ikinci dönemde bu sayı 10’a düşmüştür. Üçüncü dönemde bir bankanın eklenmesiyle Piyasa Yapıcıların sayısı 11’e ulaşmış ve dördüncü dönemden içinde bulunduğumuz döneme kadar sistemde 12 banka yer almıştır. Son olarak 2010–2011 döneminde istisnai olarak bir buçuk yıl olarak süren sistemde, mevcut durumda 2012 yılı Piyasa Yapıcılığı Sistemi uygulanmaktadır. 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun uyarınca ülkemizde sadece bankalar Piyasa Yapıcı olabilmektedir. Piyasa Yapıcı seçilebilmek için aday olan bankaların, Hazine Müsteşarlığınca belirlenen “Piyasa Yapıcılığı Yeterlilik Kriterleri”ni sağlamaları gerekmektedir. “Piyasa Yapıcılığı Yeterlilik Kriterleri” ile Piyasa Yapıcılara sağlanan haklar ve Piyasa Yapıcıların yükümlülüklerini içeren “2012 Dönemi Piyasa Yapıcılığı Sözleşmesi”ne www.hazine.gov.tr adresi altında Kamu Finansmanı bölümündeki Piyasa Yapıcılığı Sistemi başlığından ulaşılabilmektedir 2010-2011 Piyasa Yapıcılığı döneminde Piyasa Yapıcı olan 12 banka şunlardır: Akbank T.A.Ş Deutsche Bank A.Ş. Finansbank A.Ş. HSBC Bank A.Ş. ING Bank A.Ş. T. Ekonomi Bankası A.Ş. T. Garanti Bankası A.Ş. T. İş Bankası A.Ş. T. Vakıflar Bankası T.A.O. T. Halk Bankası A.Ş. TC. Ziraat Bankası A.Ş. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. YATIRIMCI İLİŞKİLERi OFİSİ 79 Yatırımcı İlişkileri Ofisi, ülkemizin yabancı portföy yatırımcılarıyla ilişkilerini geliştirme çalışmalarının bir parçası olarak Hazine Müsteşarlığı bünyesinde 2005 yılı Ağustos ayında faaliyete başlamıştır. Yatırımcı İlişkileri Ofisi’nin temel amacı, yatırımcıların ülkemiz ekonomisine ilişkin güvenilir bilgilere ilk elden ve zamanında ulaşmalarını sağlamaktır. Bu çerçevede sürekli güncellenen bir internet sayfası bulunmaktadır. Bu sayfada, ülke ekonomisine ilişkin yayımlanan en güncel istatistikler, önemli politika kararlarına ilişkin ayrıntılar, Hazine yöneticileri tarafından yapılan önemli sunum ve konuşmalar yer almaktadır. YATIRIMCILARI İLİŞKİLERİ OFİSİ 2012 KBYR 78 İnternet sayfasına ilave olarak, Yatırımcı İlişkileri Ofisi’nin veri tabanında kayıtlı olan yatırımcılara ekonomik istatistiklere ilişkin düzenli bilgi notları gönderilmekte ve yine e-posta ya da telefon vasıtasıyla Ofise iletilen yatırımcı soruları cevaplandırılmaktadır. Yatırımcı İlişkileri Ofisi, ülkemize yatırım yapmış ya da yapmak isteyen portföy yatırımcılarının her türlü sorusuna cevap vermektedir. Bu kapsamda Ofis, yatırımcılar ile kamu kurumları arasında koordinasyon işlevi de görmektedir. Yatırımcı İlişkileri Ofisi’nin diğer bir faaliyeti, gerek yurt içinde, gerekse Avrupa, Asya ülkeleri ve ABD’de yatırımcı toplantıları düzenleyerek yatırımcıları Hazine Müsteşarlığı ve TCMB gibi kuruluşların üst düzey yöneticileri ile bir araya getirmek ve ülkemiz ekonomisi hakkında bilgilendirmektir. Yatırımcı ilişkilerinin geliştirilmesi faaliyetleri, daha sağlıklı finansal piyasalar oluşturulmasının temel şartlarındandır. Bu çerçevede Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), sermaye piyasalarında aktif olan 38 gelişmekte olan ülkenin yatırımcı ilişkileri programını, yayımladığı bir raporla periyodik olarak değerlendirmektedir. Bu değerlendirmede kullanılan kriterler arasında, ülkelerdeki yatırımcı ilişkileri faaliyetlerinin kurumsallaşma boyutu, başlıca kamu kurumlarının İngilizce internet sayfalarının varlığı, yatırımcıların internet sayfaları vasıtasıyla ilgili ülkenin elektronik posta dağıtım listesine üye olabilmeleri, ülke tarafından yayımlanan ekonomik verilerin standartlara uygunluğu, geriye dönük bilgilere ulaşabilme, yatırımcılarla ikili toplantılar ve telekonferans görüşmeler düzenlenmesi, yatırımcı görüş ve geri bildirimlerinin ekonomi politikalarına yansıtılması, yatırımcıların üst düzey yöneticilere ulaşabilmesi gibi kriterler bulunmaktadır. Son sayısı 2011 Eylül ayında yayımlanan söz konusu raporda, ülkemiz Yatırımcı İlişkileri Ofisi’nin ilgili 20 kriterin tamamını yerine getirdiği onaylanarak değerlendirme notumuz 38 (maksimum 38 puan) olarak açıklanmıştır. Bu sonuçla Türkiye Yatırımcı İlişkileri Ofisi, 38 ülke arasındaki sıralamada Brezilya ve Endonezya ile birinciliği paylaşmaktadır. Ülkelerin yatırımcı ilişkileri performanslarına ilişkin sıralama aşağıda yer almaktadır. Ülkemiz Yatırımcı İlişkileri Ofisi, IIF tarafından belirlenen kriterlerin geliştirilmesi ve genişletilmesi konusundaki çalışmalarına devam etmektedir. Çin Gabon Tanzanya Tunus Zambiya Beliz Nijerya Gana Rusya Kenya Vietnam Ukrayna Venezuela Hırvatistan Mısır Kosta Rika Romanya Fas Malezya Tayland Pakistan Lübnan Bulgaristan Panama Uruguay Macaristan Polonya Kolombiya Filipinler Kore Dominik C. Peru Meksika Şili G. Afrika Endonezya Türkiye Brezilya Grafik 16 - Veri Şeffaflığı ve Yatırımcı İlişkileri Sıralaması (IIF – Eylül 2011) Yatırımcı İlişkileri Ofisi internet sayfasına http://www.hazine.gov.tr/iro.htm adresinden ulaşılabilmektedir. Yatırımcı İlişkileri Ofisi elektronik posta dağıtım listesine ise http://193.25.125.6/subscription/deisubscription.aspx adresinden üye olunabilmektedir. 80 2010 KBYR 81 CONTENTS ÖZET İSTATİSTİKLER ÖZET İSTATİSTİKLER MERKEZİ YÖNETİM BORÇ STOKU DÖVİZ - FAİZ YAPISI (1) 2008 Milyar TL Milyar USD 2010 % Milyar TL Milyar USD 2011 % Milyar TL Milyar USD 2012 Nisan % Milyar TL Milyar USD % 380,3 251,5 100,0 441,5 293,2 100,0 473,6 306,3 100,0 518,3 274,4 100,0 517,2 295,0 100,0 Sabit 216,7 143,3 57,0 235,9 156,7 53,4 265,3 171,6 56,0 307,0 162,5 59,2 305,6 174,3 59,1 Değişken 141,9 93,8 37,3 167,9 111,5 38,0 155,3 100,4 32,8 147,1 77,9 28,4 143,0 81,5 27,6 21,7 14,3 5,7 37,7 25,0 8,5 53,0 34,3 11,2 64,3 34,0 12,4 68,6 39,1 13,3 251,8 166,5 66,2 312,8 207,8 70,9 347,3 224,7 73,3 365,0 193,3 70,4 374,7 213,7 72,4 Sabit 126,3 83,5 33,2 144,9 96,2 32,8 170,3 110,2 36,0 188,7 99,9 36,4 194,4 110,9 37,6 Değişken 103,9 68,7 27,3 130,3 86,5 29,5 124,0 80,2 26,2 112,0 59,3 21,6 111,7 63,7 21,6 TL - TÜFE’ye endeksli 21,7 14,3 5,7 37,7 25,0 8,5 53,0 34,3 11,2 64,3 34,0 12,4 68,6 39,1 13,3 128,5 85,0 33,8 128,7 85,5 29,1 126,2 81,6 26,7 153,3 81,2 29,6 142,5 81,3 27,6 Sabit 90,5 59,8 23,8 91,1 60,5 20,6 94,9 61,4 20,0 118,3 62,6 22,8 111,2 63,4 21,5 Değişken 38,0 25,1 10,0 37,6 25,0 8,5 31,3 20,2 6,6 35,0 18,6 6,8 31,3 17,8 6,1 İç Borç Stoku 274,8 181,7 100,0 330,0 219,2 100,0 352,8 228,2 100,0 368,8 195,2 100,0 374,7 213,7 100,0 Sabit 140,6 93,0 51,2 155,1 103,0 47,0 175,7 113,7 49,8 192,4 101,8 52,2 194,4 110,9 51,9 Değişken 112,5 74,4 40,9 137,3 91,2 41,6 124,1 80,3 35,2 112,1 59,4 30,4 111,7 63,7 29,8 39,1 18,3 Döviz FAİZ YAPISI Milyar TL Milyar USD TOPLAM BORÇ STOKU TÜFE’ye endeksli TÜFE’ye endeksli 21,7 14,3 7,9 37,7 25,0 11,4 53,0 34,3 15,0 64,3 34,0 17,4 68,6 251,8 166,5 91,6 312,8 207,8 94,8 347,3 224,7 98,4 365,0 193,3 99,0 374,7 213,7 100,0 Sabit 126,3 83,5 45,9 144,9 96,2 43,9 170,3 110,2 48,3 188,7 99,9 51,2 194,4 110,9 51,9 Değişken 103,9 68,7 37,8 130,3 86,5 39,5 124,0 80,2 35,1 112,0 59,3 30,4 111,7 63,7 29,8 21,7 14,3 7,9 37,7 25,0 11,4 53,0 34,3 15,0 64,3 34,0 17,4 68,6 39,1 18,3 23,0 15,2 8,4 17,2 11,4 5,2 5,5 3,6 1,6 3,7 2,0 1,0 0,0 0,0 0,0 14,3 9,5 5,2 10,2 6,8 3,1 5,4 3,5 1,5 3,7 1,9 1,0 0,0 0,0 0,0 8,6 5,7 3,1 7,0 4,6 2,1 0,1 0,0 0,0 0,1 0,0 0,0 0,0 0,0 0,0 69,8 100,0 111,5 74,1 100,0 120,7 78,1 100,0 149,6 79,2 100,0 142,5 81,3 100,0 TL - TÜFE’ye endeksli Döviz Sabit Değişken Dış Borç Stoku (2) 105,5 Sabit 76,1 50,3 72,2 80,9 53,7 72,5 89,5 57,9 74,1 114,6 60,7 76,6 111,2 63,4 78,0 Değişken 29,4 19,4 27,8 30,6 20,3 27,5 31,2 20,2 25,9 35,0 18,5 23,4 31,3 17,8 22,0 380,3 251,5 100,0 441,5 293,2 100,0 473,6 306,3 100,0 518,3 274,4 100,0 517,2 295,0 100,0 TOPLAM BORÇ STOKU TL DÖVİZ YAPISI 2009 % 251,8 166,5 66,2 312,8 207,8 70,9 347,3 224,7 73,3 365,0 193,3 70,4 374,7 213,7 72,4 USD 73,9 48,9 19,4 72,8 48,3 16,5 71,7 46,4 15,1 86,0 45,5 16,6 78,5 44,8 15,2 EUR 36,0 23,8 9,5 36,0 23,9 8,2 36,2 23,4 7,6 45,4 24,0 8,8 43,2 24,6 8,4 SDR 13,0 8,6 3,4 14,2 9,4 3,2 11,0 7,1 2,3 8,3 4,4 1,6 6,7 3,8 1,3 JPY 4,8 3,2 1,3 4,8 3,2 1,1 6,4 4,1 1,4 12,5 6,6 2,4 13,0 7,4 2,5 Diğer 0,9 0,6 0,2 0,8 0,5 0,2 0,9 0,6 0,2 1,1 0,6 0,2 1,0 0,6 0,2 İç Borç Stoku 274,8 181,7 72,3 330,0 219,2 74,7 352,8 228,2 74,5 368,8 195,2 71,1 374,7 213,7 72,4 TL 251,8 166,5 66,2 312,8 207,8 70,9 347,3 224,7 73,3 365,0 193,3 70,4 374,7 213,7 72,4 USD 16,6 11,0 4,4 12,9 8,6 2,9 5,5 3,6 1,2 3,7 2,0 0,7 0,0 0,0 0,0 EUR 6,4 4,2 1,7 4,3 2,8 1,0 0,0 0,0 0,0 0,0 0,0 0,0 0,0 0,0 0,0 105,5 69,8 27,7 111,5 74,1 25,3 120,7 78,1 25,5 149,6 79,2 28,9 142,5 81,3 27,6 USD 57,3 37,9 15,1 59,9 39,8 13,6 66,2 42,8 14,0 82,3 43,6 15,9 78,5 44,8 15,2 EUR 29,6 19,6 7,8 31,7 21,1 7,2 36,2 23,4 7,6 45,4 24,0 8,8 43,2 24,6 8,4 JPY 4,8 3,2 1,3 4,8 3,2 1,1 6,4 4,1 1,4 12,5 6,6 2,4 13,0 7,4 2,5 SDR 13,0 8,6 3,4 14,2 9,4 3,2 11,0 7,1 2,3 8,3 4,4 1,6 6,7 3,8 1,3 Diğer 0,9 0,6 0,2 0,8 0,5 0,2 0,9 0,6 0,2 1,1 0,6 0,2 1,0 0,6 0,2 Dış Borç Stoku (2) ABD Doları alış kuru 1,5123 1,5057 1,5460 1,8889 1,7535 USD/Euro Parite 1,4156 1,4347 1,3254 1,2938 1,3215 USD/SDR Parite 1,54732 1,56312 1,54071 1,53952 1,54892 (1) Geçici (2) Dış borç stoku TL değerleri ilgili dönem sonu ABD Doları döviz alış kuru ile hesaplanmıştır. 39,9 843.178 336.595 -31.998 27.796 -4.202 1.971 78.175 80.146 5.341 255.310 260.651 7.312 333.485 340.797 2007 40,0 950.534 380.390 -37.762 26.417 -11.345 3.939 105.494 109.433 7.475 274.827 282.302 11.413 380.321 391.735 2008 46,1 952.559 439.338 -39.620 24.121 -15.499 4.644 111.504 116.148 8.685 330.005 338.690 13.329 441.508 454.837 2009 42,4 1.098.799 465.858 -42.820 21.272 -21.548 5.466 120.720 126.185 8.379 352.841 361.220 13.845 473.561 487.406 2010 39,4 1.294.893 510.553 -49.612 25.730 -23.881 6.999 149.565 156.564 9.091 368.778 377.870 16.091 518.343 534.434 2011 (1) Avrupa Hesaplar Sistemi 95 (ESA 95) borç ve açık kılavuzu çerçevesinde tanımlanan borç stokudur. (2) Konsolide edilmemiş Genel Yönetim brüt borç stoku (3) Ayarlama kalemleri: Merkezi Yönetime ilişkin ayarlama kalemleri, iskontolu DİBS’lerin faiz tutarı, enflasyona endeksli senetlerde anaparadaki TÜFE kaynaklı değer artışı, dolaşımdaki bozuk para stoku ve merkezi yönetimin elindeki DİBS’lerden oluşmaktadır. Diğer Kamu Kurumlarına ilişkin ayarlama kalemleri sözkonusu kurumların elindeki DİBS’lerden oluşmaktadır. 46,5 758.391 GSYH AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku / GSYH (%) 352.835 -23.465 Diğer Kamu Kurumları AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku (I+II) 24.292 827 II-AYARLAMA KALEMLERİ(3) Merkezi Yönetim 1.796 93.580 Merkezi Yönetim Diğer kamu kurumları 95.376 B-DIŞ BORÇ STOKU 5.161 251.470 Merkezi Yönetim Diğer kamu kurumları 256.631 6.957 345.050 352.007 2006 A-İÇ BORÇ STOKU Diğer kamu kurumları Merkezi Yönetim I-GENEL YÖNETİM TOPLAM BORÇ STOKU (2) 2012 KBYR 83 ( Milyon TL ) AVRUPA BİRLİĞİ TANIMLI(1) GENEL YÖNETİM BORÇ STOKU özet İSTATİSTİKLER 82 365.891 I- Toplam Kamu Borç Stoku (Brüt) 13.511 Diğer Kamu 34,0 Kamu Net Borç Stoku/GSYH(%) 758.391 6,5 Net İç Borç Stoku GSYH 27,6 Net Dış Borç Stoku Bilgi İçin: 23.748 24.745 Merkezi Yönetim IV-İşsizlik Sigortası Fonu Net Varlıkları 38.256 -21.451 Diğer Varlık ve Yükümlülükler (Net) III- Kamu Mevduatı 67.136 45.685 4.024 93.580 97.605 16.816 251.470 Net Dış Varlıklar II- Merkez Bankası Net Varlıkları Diğer Kamu Merkezi Yönetim B- Dış Borç Diğer Kamu Merkezi Yönetim 268.286 258.202 Toplam Kamu Net Borç Stoku (I-II-III-IV) A-İç Borç 2006 ( Milyon TL ) 843.178 29,5 3,3 26,2 30.705 13.892 20.712 34.603 -29.208 70.977 41.769 4.082 78.175 82.257 17.952 255.310 273.262 355.519 248.441 2007 KAMU NET BORÇ STOKU 950.534 28,2 2,9 25,3 38.352 21.895 19.621 41.516 -32.464 92.835 60.371 6.951 105.494 112.445 20.960 274.827 295.787 408.232 267.992 2008 952.559 32,5 2,7 29,9 42.095 19.739 27.974 47.713 -26.502 92.497 65.995 6.807 111.504 118.311 17.374 330.005 347.378 465.690 309.886 2009 1.098.799 28,9 0,8 28,1 45.939 21.629 25.537 47.166 -28.356 114.572 86.216 7.295 120.720 128.014 16.093 352.841 368.934 496.948 317.628 2010 1.294.893 22,4 0,8 21,6 53.521 27.764 31.096 58.860 -7.471 150.634 143.162 9.046 149.565 158.611 18.613 368.778 387.392 546.003 290.459 2011 TÜRKİYE BRÜT DIŞ BORÇ STOKU - BORÇLU DAĞILIMI 84 85 2006 2007 2008 2009 2010 2011 42.860 43.152 52.527 49.045 77.469 83.823 1.750 2.163 3.248 3.598 4.290 7.013 0 0 0 0 0 0 Merkezi Yönetim 0 0 0 0 0 0 Mahalli İdareler 0 0 0 0 0 0 Fonlar 0 0 0 0 0 0 1.555 2.163 3.148 3.598 4.290 7.013 1.555 2.163 3.148 3.598 4.290 7.013 195 0 100 0 0 0 195 0 100 0 0 0 0 0 0 0 0 0 TCMB 2.563 2.282 1.874 1.776 1.576 1.269 ÖZEL 38.547 38.707 47.405 43.671 71.603 75.541 20.939 16.653 23.917 21.889 47.661 48.005 20.230 16.184 23.692 21.587 46.576 45.465 709 469 225 302 1.085 2.540 17.608 22.054 23.488 21.782 23.942 27.536 (Milyon ABD Doları) KISA VADELİ BORÇLAR KAMU 2012 KBYR GENEL YÖNETİM FİNANSAL KURULUŞLAR Kamu Bankaları FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR KİT'ler Diğer FİNANSAL KURULUŞLAR Bankalar Bankacılık Dışı FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR UZUN VADELİ BORÇLAR KAMU 69.837 71.362 75.040 79.865 84.686 87.086 67.854 68.813 72.362 77.139 81.621 82.886 Merkezi Yönetim 66.577 67.121 69.757 74.054 78.085 79.181 Mahalli İdareler 1.030 1.505 2.466 2.993 3.489 3.674 248 187 138 91 47 32 487 620 592 1.118 1.745 2.995 GENEL YÖNETİM özet İSTATİSTİKLER 165.547 207.270 228.876 220.573 214.812 222.729 Fonlar FİNANSAL KURULUŞLAR Kamu Bankaları 487 620 592 1.118 1.745 2.995 1.496 1.929 2.086 1.609 1.320 1.204 1.390 1.812 1.892 1.437 1.183 1.084 106 117 194 172 137 121 TCMB 13.115 13.519 12.192 11.529 10.251 8.430 ÖZEL 82.595 122.389 141.644 129.179 119.875 127.213 28.481 41.871 41.197 35.411 34.432 41.540 22.057 30.924 30.011 27.939 28.551 34.642 6.424 10.947 11.187 7.471 5.881 6.899 54.114 80.518 100.447 93.768 85.443 85.672 FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR KİT'ler Diğer FİNANSAL KURULUŞLAR Bankalar Bankacılık Dışı FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR TÜRKİYE BRÜT DIŞ BORÇ STOKU KAMU 208.407 250.422 281.403 269.618 292.281 306.551 71.587 73.525 78.288 83.463 88.976 94.099 67.854 68.813 72.362 77.139 81.621 82.886 Merkezi Yönetim 66.577 67.121 69.757 74.054 78.085 79.181 Mahalli İdareler 1.030 1.505 2.466 2.993 3.489 3.674 248 187 138 91 47 32 2.042 2.783 3.740 4.716 6.035 10.008 2.042 2.783 3.740 4.716 6.035 10.008 1.691 1.929 2.186 1.609 1.320 1.204 1.585 1.812 1.992 1.437 1.183 1.084 106 117 194 172 137 121 TCMB 15.678 15.801 14.066 13.305 11.827 9.699 ÖZEL 121.142 161.096 189.049 172.850 191.478 202.754 49.420 58.524 65.114 57.300 82.093 89.545 42.287 47.108 53.702 49.526 75.127 80.107 7.133 11.416 11.412 7.773 6.966 9.439 71.722 102.572 123.935 115.550 109.385 113.208 GENEL YÖNETİM Fonlar FİNANSAL KURULUŞLAR Kamu Bankaları FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR KİT'ler Diğer FİNANSAL KURULUŞLAR Bankalar Bankacılık Dışı FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR 208.407 250.422 281.403 269.618 292.281 306.551 2006 2007 2008 2009 2010 2011 TÜRKİYE BRÜT DIŞ BORÇ STOKU 9.699 11.827 13.305 14.066 15.801 15.678 TCMB DIŞ BORÇ STOKU (-) 90.115 81.163 54.242 57.442 49.891 44.328 BANKACILIK KESİMİ DIŞ BORÇ STOKU (-) 206.738 199.292 202.071 209.895 184.729 148.401 BANKACILIK SEKTÖRÜ HARİÇ DIŞ BORÇ STOKU (I) 31.556 31.630 57.609 60.933 53.106 41.063 PARASAL YETKİLİ VE MEVDUAT BANKALARI VARLIKLARI -9.158 -5.589 -2.887 -3.692 -3.092 -1.652 KATILIM VE YATIRIM KALKINMA BANKALARI VARLIKLARI TÜRKİYE NET DIŞ BORÇ STOKU 22.398 26.041 54.723 57.241 50.014 39.411 184.339 173.251 147.348 152.653 134.715 108.990 PARASAL SEKTÖR TÜRKİYE NET DIŞ NET DIŞ BORÇ STOKU VARLIKLARI (II) (I-II) 24,0 23,6 23,9 20,6 20,8 20,7 TÜRKİYE NET DIŞ BORÇ STOKU / GSYH (%) (Milyon ABD Doları) 4,1 0,7 Merkezi Yönetim Bütçesi Diğer Kamu (1) Geçici (2) 2012-2014 Orta Vadeli Program hedefleri 4,8 Toplam Kamu Faiz Dışı Fazlası 2005 0,2 4,3 4,5 2006 0,6 2,6 3,2 2007 -0,3 1,8 1,6 2008 0,5 -1,6 -1,0 2009 1,3 -0,5 0,8 2010 0,6 1,3 1,9 2011 (1) 0,1 1,0 1,1 2012(2) 0,1 1,2 1,3 2013(2) 0,1 1,4 1,5 2014(2) 87 ( GSYH % ) 2012 KBYR TOPLAM KAMU SEKTÖRÜ FAİZ DIŞI FAZLASI (PROGRAM TANIMLI) özet İSTATİSTİKLER 86 (1) Geçici, 30.04.2012 itibarıyla 304 - Özel Kesim Finansal Olmayan Kuruluşlar Toplam - Özel Kesim Finansal Kuruluşları 105 - Finansal Kuruluşlar 199 - Finansal Olmayan Kuruluşlar 2007 2008 2009 2010 2011 2012(1) 1.243 351 88 365 160 135 142 19,7 22,3 58,4 265 - - 152 - - 113 818 199 152 176 58 99 134 24,4 46,3 45,7 180 - - 110 - - 70 894 167 285 213 28 80 122 16,7 34,1 36,4 267 - - 190 - - 77 943 176 326 144 44 85 167 22,1 56,9 31,6 94 - - 9 - - 85 1.054 141 317 268 76 76 176 8,16 5,71 32,64 77 - - 1 - - 76 1.074 98 428 294 65 27 162 6,7 0,3 32,0 29 - - - - - 29 395 11 278 62 20 0 25 6,8 53,8 Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Fonlar Mahalli İdareler Milyon TL 2006 HAZİNE GARANTİLİ KREDİLERİN GERİ ÖDEMELERİ HAZİNE ALACAK STOKU (1) 88 2010 Milyon TL 2012 KBYR Nisan 2012 Vadesi Vadesi Vadesi Vadesi Vadesi Vadesi Toplam Toplam Toplam Geçmiş Gelecek Geçmiş Gelecek Geçmiş Gelecek 7.790 Mahalli İdareler 2011 6.892 14.682 7.903 7.179 15.082 8.345 6.658 15.003 KİT'ler(2) 433 5.570 6.003 630 4.212 4.842 702 3.930 4.632 Bankalar 0 888 888 0 909 909 0 799 799 Sosyal Güvenlik Kuruluşları 0 9 9 0 11 11 0 10 10 Kamu Bankaları 0 585 585 0 628 628 0 558 558 Kamu İşletmeleri 0 1.285 1.285 0 1.129 1.129 0 1.046 1.046 Merkezi Yönetim 67 1.656 1.723 73 1.721 1.794 75 1.685 1.760 Organizasyonlar 0 23 23 0 17 17 0 14 14 Sigorta Kuruluşları 0 48 48 0 36 36 0 27 27 Özel Kuruluşlar(4) 0 4 4 0 4 4 0 4 4 Vakıflar 0 21 21 0 21 21 0 18 18 (5) TOPLAM (3) 8.289 16.982 25.272 8.606 15.868 24.474 9.123 14.749 23.872 özet İSTATİSTİKLER (1) Geçici. Vadesi geçmiş ve gelecek alacak stok verilerini içermektedir. (2) TMO tarafından Aralık 2011’de gerçekleştirilen 1.937,1 milyon TL tutarındaki erken itfa, görev zararı olarak mahsup edilmiştir. (3) Organize sanayi bölgeleri, birlikler ve İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’ndan oluşmaktadır. (4) Özelleştirilmiş KİT’ler ve vakıf şirketlerinden oluşmaktadır. (5) Vakıf üniversiteleri ile Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan oluşmaktadır.