1-15 TEMMUZ 2008 İKV Bülteni`ne ulaşmak için tıklayınız.
Transkript
1-15 TEMMUZ 2008 İKV Bülteni`ne ulaşmak için tıklayınız.
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI 1-15 Temmuz 2008 FRANSA, AB DÖNEM BAŞKANLIĞI GÖREVİNİ DEVRALDI İçin Birlik’in (Union for the Mediterennean) kurulmasına karar verdi. Fransa, altı ay sürecek AB dönem başkanlığı görevini 1 Temmuz’da Slovenya’dan devraldı. Dönem Başkanlığı sırasında, öncelikle İrlanda’da gerçekleşen Lizbon Antlaşması’na ilişkin referandum ile çıkan krize çözüm bulmayı amaçlayan Fransa’nın diğer önemli gündem maddelerini ise, enerji ve iklim, tarım politikasının geleceği, göç ve savunma konularını kapsayan sosyal politika ile “Akdeniz İçin Birlik” projesi ve AB-NATO işbirliği ile AB savunmasının güçlendirilmesi oluşturuyor. “ Yıl sonuna kadar Dönem Başkanlığı görevini yürütecek olan Fransa’nın öncelikli olarak, AB üyesi ülkeler tarafından yürürlüğe giriş tarihi 2009 yılı başı olarak hedeflenen fakat İrlanda tarafından referandum yoluyla reddedilen Lizbon Antlaşması’nın uygulamaya gireceği tarih ile ilgili belirsizliği ortadan kaldırması bekleniyor. Bununla birlikte, Dönem Başkanlığı süresince genişlemeyi bloke etmeyi de gündem maddesi olarak eklemeyi düşünen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, yaptığı basın açıklamasında konu ile ilgili olarak Türkiye’nin durumuna değinmedi. F T r ü ü r y F b T m e a s k i l m i a a r ü z n g ı a e k ç a i r e ş i i e r , ı k t d e ö ü l , n r e e s m i n c e , e l e e e l s l e m b r ı i l Hatırlanacağı gibi Nicolas Sarkozy’nin Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasından hemen sonra gündeme gelen “Akdeniz Birliği” projesi Almanya başta olmak üzere bazı AB ülkeleri arasında hoşnutsuzluk yaratmıştı. Bu hoşnutsuzluğun temelinde “Akdeniz Birliği” projesinin AB içinde ayrılık yaratacağı ve farklı gruplaşmalara sebep olacağı endişesi yer alıyordu. Öte yandan, projenin Türkiye’yi AB dışında bırakmak için kullanılacak bir araç olduğu söylentisi de diplomatik çevrelerde dile getirilmekteydi. AB içinde ve dışında karşılaşılan tepkiler sonrasında kabuk değiştiren proje, Barselona Süreci’ne dâhil edilerek Barselona Süreci: Akdeniz için Birlik adını aldı. B r , ğ i A a n e k n b e l i ı ı t k n l k l n a y e e n i ’ ’ a y n l a k z e i s k ü y k n ş ı ğ a r ç n e l o a Zirve’nin ardından kabul edilen sonuç bildirgesinde öne çıkan hedefler arasında, barış ve demokrasi için eşit ortaklar olarak çalışılması, göç ve terörle mücadele ile Akdeniz ve çevresinin kirlilikten korunması gibi konular yer aldı. r y l i i e r c t e i ğ y i r n i . d “ a Son olarak Fransa, Türkiye ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin tam üyeliğine karşı çıktığını açıkça ifade etmesine karşın; Dönem Başkanlığı süresince Türkiye ile müzakereleri engellemeyeceği sözünü verdi. Fransa’nın Dönem Başkanlığı süresince, Türkiye ile yürütülmekte olan üyelik müzakerelerinde, “enerji”, “eğitim ve kültür” ve “sermayenin serbest dolaşımı” başlıklarının açılması bekleniyor. AKDENİZ İÇİN BİRLİK ZİRVESİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin mimarı olduğu Barselona Süreci: Akdeniz için Birlik Zirvesi, 13 Temmuz’da Paris’te gerçekleştirildi. AB üyesi ve Akdeniz’e kıyısı bulunan 43 ülkenin devlet veya hükümet başkanlarını bir araya getiren ve üye ülkeler arasındaki siyasi, kültürel ve ekonomik bağları güçlendirmenin amaçlandığı Zirve’de liderler, oybirliğiyle Akdeniz a e e s ö n n ı ç A i n B i v , ö b e i b a ç r z d , e , l e j d r g a r u e l l g ş t , a e t i a i ş s y ç ı r a m s a e m s a d u v ı ş y u ı , e j s ü g Bununla birlikte, giderek artan petrol ve doğal gaz fiyatları nedeniyle Fransa’nın enerji konusunda da önemli girişimlerde bulunması beklentiler arasında. Bu noktada, Fransa’nın enerji konusunda istediği sonuçları elde etmesinde ve AB enerji politikasının başarılı olmasında Türkiye’nin öneminin giderek arttığına da dikkat çekiliyor. e k ” Önceden NATO’yu ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nı birbirine zıt yapılar olarak kabul eden Fransa’nın, Nicolas Sarkozy’nin Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından bu politikasını değiştirerek, AB savunmasının NATO ile işbirliği yoluyla güçlendirilmesi amacına yönelmesi de bekleniyor. r o A o Öte yandan, Türkiye’nin AB üyeliğine alternatif olarak gösterilen fakat Fransa tarafından böyle bir niyetin olmadığı konusunda güvence verilen “Akdeniz İçin Birlik” projesi kapsamında, Fransa’nın Türkiye’yi bu proje için ikna edemediği takdirde, Akdeniz’in güney ve doğusunda kalan ülkeleri de ikna etmekte zorlanacağı söyleniyor. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin uluslararası alanda en fazla önem verdiği projelerden biri olan “Akdeniz için Birlik” projesi, AB ile Akdeniz bölgesi arasında başta yasadışı göç, çevre, içme suyu, enerji, ulaştırma ve sürdürebilir kalkınma gibi alanlarda yakın işbirliği ve dayanışma öngörüyor. Diğer yandan, Suriye, İsrail, Lübnan ve Filistinli liderlerin katılımı dolayısıyla, Zirve’ye, Ortadoğu barış süreci ile ilgili gelişmeler damgasını vurdu. İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, zirvede ilk kez aynı masada bir araya gelmiş oldu. Başbakan Erdoğan ise, Suriye ile İsrail arasındaki dolaylı görüşmelerde arabuluculuk rolünü Paris’te de sürdürdü. Her iki devlet lideri ile de görüşen Erdoğan, müzakerelerle ilgili olarak turların ve dolayısıyla çözüm umudunun devam ettiğini dile getirdi. Ayrıca İsrail Başbakanı Olmert’in sözcüsü Mark Regev, Erdoğan aracılığı ile karşı tarafa barış konusunda çok ciddi olduklarını iletti. Zirve’de, İsrail- Filistin anlaşmazlığı konusuna, ABD’nin girişimi ile başlatılan Annapolis süreci ilkeleri doğrultusunda iki devletli bir çözüm getirilmesi çağrısı da yinelendi. P e i ö r i ş d b b n ü r i i g a r l ö e l i ğ r b a i ü i n l v l i a r k r d e y d r . a a l y a y k ı a a n m k n ı ı ş a n m a ” o AB'nin Dışişleri ve Savunma Yüksek Temsilcisi Javier Solana yaptığı açıklamada, AB’nin bölgede şu ana kadar ortaklık anlaşması yapmadığı tek ülke olan Suriye ile bu yıl içinde ortaklık anlaşması imzalanabileceğini belirtti. Paris’te temelleri atılan Akdeniz için Birlik Zirvesi’nde, 6 alanda projelere yoğunlaşma kararı alındı. Bunlar: çevre kirliliğinin önlenmesi, deniz ve karayollarının geliştirilmesi, felaketlerin önlenmesi ve arama-kurtarmada işbirliği, Akdeniz’de güneş enerjisinin kullanımının desteklenmesi, Avrupa-Akdeniz Üniversitesi’nin kurulması, Akdeniz’de küçük ve orta ölçekli işletmelerin güçlendirilmesi olarak belirlendi. Zirve sonunda imzalanan kapanış bildirisinde, Zirveye katılan tüm Akdeniz ülkesi liderlerinin bölgenin barış, istikrar ve güvenliğine verdiği öneme de ayrıca vurgu yapıldı. Bu çerçevede, liderler, kitle imha silahlarının olmadığı bir Ortadoğu için çalışacakları yönünde söz verirken, terörizmin her şeklini kınadı. İKTİSADİ KALKINMA VAKFI 1-15 Temmuz 2008 Öte yandan uzun tartışmalar sonucunda varılan uzlaşma gereği, Arap Birliği’nin, sürece gözlemci olarak katılmayacağı, fakat Barselona süreci toplantılarına davet edileceği belirtildi. AB Üye Devletleri ile Akdeniz’e kıyısı olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin dışişleri bakanları, Kasım ayında bir araya gelerek, “Barselona Süreci: Akdeniz için Birlik” projesinin idari yapısını belirleyecek. Konuya ilişkin bir açıklama yapan Nicolas Sarkozy, bakanlar seviyesinde yapılması öngörülen bu toplantıda, sekreteryanın yeri ve Birlik kurumlarının işleyişi konularına daha fazla açıklık getirileceğini ifade etti. Son olarak, Sarkozy, liderlerin iki yılda bir düzenlenecek Zirvelerde bir araya geleceklerini ekledi. Öte yandan, Akdeniz için Birlik girişiminin mali yapısının ne olacağı da, henüz kesinlik kazanmış değil. 2007 – 2013 dönemi AB bütçesi önceden belirlenmiş olduğu için Akdeniz için Birlik projesinin mali kaynağını şimdilik EUROMED programı kapsamında ayrılan fonlar ve Avrupa Yatırım Bankası’nın FEMIP (Facility of Euro-Mediterrenean Investment and Partnership) programı fonları oluşturacak. Bunun yanı sıra girişimin şimdilik üye devletlerin bağışları ile desteklenmesi öngörülüyor. G-8 ZİRVESİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ Sanayileşmiş sekiz ülkenin (ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada ve Rusya) liderlerini bir araya getiren G-8 Zirvesi, 7-9 Temmuz tarihleri arasında Japonya’nın Toyako kentinde gerçekleştirildi. Zirvenin ilk gününde, petrol üretimi ve arzının artırılması konusunda güçlü işbirliği yapılması üzerinde duruldu ve gelişmekte olan ve ciddi açıklar veren ekonomilerin, ulusal para birimlerinin güçlendirilmesi için birtakım düzenlemeler yapması gerektiği belirtildi. Aynı zamanda, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kapsamında yürütülen Doha Görüşmelerinin en kısa zamanda tamamlanması çağrısında bulunulan Zirve’de, 21 Temmuz’da Cenevre’de yapılacak DTÖ Zirvesi öncesinde somut adımlar atılmasının önemine değinildi. Bu kapsamda, Avrupa Komisyonu’nun Ticaretten Sorumlu Üyesi Peter Mandelson ile Hindistan Ticaret Bakanı Kamal Nath, Cenevre toplantısına olan bağlılıklarını ifade ettiler. Zirvenin ikinci gününde G-5 ülkeleri (Hindistan, Çin, Güney Afrika, Meksika ve Brezilya) ile bir toplantı gerçekleştirildi. Küresel ekonomik gelişmelerin değerlendirildiği toplantı sonucunda, büyük ticari dengesizliklerin giderilmesinin önemi vurgulandı. Ayrıca, sürdürülebilir üretim ve tüketime yönelik çalışmaları da kapsayacak şekilde büyüme, refah ve kalkınmayı garanti altına alacak uzun vadeli faaliyetlerde bulunulması yönündeki görüşün paylaşıldığının altı çizildi. D “ Ö T D e n k a ı m ç ğ T i r i r ı v e v e m s a r ç r z m r e Z s a a Z e ö e ü v ş e s m i e l n d e e r i k n i i l s ı z ’ d u a ı l k c d a ı u n u l a n 1 n a d s b 2 ö n a , i t a m a e u u m n d d s a a n ’ m m v t ı u Türkiye'nin daveti üzerine, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya'nın katılımıyla 1997'de İstanbul'da düzenlenen konferans ile hayata geçirilen D-8 (Gelişen 8 Ülke) işbirliğinin 6. toplantısı, 7-8 Temmuz tarihleri arasında Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da gerçekleştirildi. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Ali Babacan başkanlığındaki bir heyet tarafından temsil edildiği Zirve’de, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono, Pakistan Başbakanı Rıza Gilani, Mısır'ın uluslararası işbirliğinden sorumlu Devlet Bakanı Fayza Muhammed Ebul Naga, Nijerya ve Bangladeş'ten ise bakan ve müsteşar düzeyinde devlet yetkilileri hazır bulundu. Zirve’nin ardından kabul edilen sonuç bildirisinde, D-8 üyesi ülkelerin sosyoekonomik işbirliği, barış, karşılıklı saygı ve hoşgörünün korunması gibi konulardaki kararlılığı vurgulanırken, Zirve’nin D-8 tarihinde “dönüm noktası” olduğu belirtildi ve Zirve ile birlikte D-8'in ikinci 10 yılındaki çalışmalarını düzenleyecek 2008-2018 Yol Haritası'nın da kabul edildiği duyuruldu. Zirve’nin sonuç bildirisinde, uluslararası işbirliğinde, uluslararası finans ve ticaret sisteminin önemine dikkat çekilirken; İran'ın Dünya Ticaret Örgütü’ne hızla kabulü konusuna verilen destek teyit edildi. Bildiride ayrıca, kıtlığa ve gıdadaki fiyat artışlarına dikkat çekilerek, bu durumun sosyoekonomik istikrarı tehdit ettiği kaydedildi ve konuyla ilgili D-8 ülkeleri arasında işbirliğinin derinleştirilmesine karar verildiği belirtildi. Artan petrol fiyatları karşısında önlem alınması yönünde uluslar arası topluma çağrıda bulunulan bildiride, işçi göçünün yoksulluğu önlemede önemli bir araç olabileceği, göçmen işçiler konusunda ise, ilgili D-8 ülkelerinin tecrübelerini paylaşmaları gerektiği ifade edildi. n D i e s m l i a n Ö T d l r m a g u s l ı a n n ı d n ö r ı . n e D-8 ülkeleri arasındaki ticarete de dikkat çekilen bildiride, 1999 yılında 14,5 milyar Dolar olan ticaretin 8 yılda (2007 itibarıyla) yüzde 200 artışla 60,5 milyar dolara yükseldiği vurgulanırken; D-8 ülkeleri arasında yapılacak tercihli ticaret anlaşmaları sayesinde, bu rakamın daha da artacağına inanıldığı kaydedildi. e o a D-8 (GELİŞEN 8 ÜLKE) ZİRVESİ, MALEZYA’NIN BAŞKENTİ KUALA LUMPUR’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ h o t ç G a Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından bir özel temsilci atanması çağrısı yapıldı. m i ” Zirve sonucunda yayımlanan bildiride, küresel ısınmaya yol açan sera gazı salınımının, 2050 yılına kadar, yüzde 50 oranında azaltılması gerektiği belirtildi ve Hindistan ile Çin küresel ısınma ile mücadelede etkin rol almaya davet edildi. Bildiride aynı zamanda, Zimbabwe’deki Mugabe hükümetinin meşru olarak tanınmadığı ve desteklenmediği de ifade edildi ve bölgeye Geçici olarak İstanbul’da bulunan D-8 Sekreteryası'nın daimi olarak burada kalacağının da resmen açıklandığı bildiride, iki yılda bir yapılan D-8 Zirvesi'nin yedincisinin ise, 2010 yılında Nijerya'da yapılacağı duyuruldu. Diğer taraftan, Zirve çerçevesinde, önceki gün yapılan D-8 Bakanlar Konseyi toplantısında üzerinde mutabakata varılan, D-8 üyesi ülkelerin işadamlarına vize alımı kolaylığı sağlayacak anlaşma, Malezya Dışişleri Bakanı Rais Yetim ve D-8 Genel Sekreteri Dipo Alam tarafından imzalandı. Nitekim Zirve’nin ardından kabul edilen sonuç bildirisinde de, D-8 ülkeleri iş adamları için vize kolaylığı sağlayan anlaşmanın kabul edildiği belirtilerek; bu anlaşmanın Bangladeş, İran, Pakistan ve Türkiye tarafından onaylanmasından duyulan İKTİSADİ KALKINMA VAKFI 1-15 Temmuz 2008 Z “ i r v e s n u c u n d a , o ü y u l t c k a r e r e e e D l l a n ç ü s l a r e r a a s ı r a i f s n ı a n d n a s v k i e Bilindiği üzere, büyük ekonomik potansiyeli, çeşitli doğal kaynakları, büyük bir nüfusu ve coğrafi alanı temsil eden 8 ülke arasındaki ticari ilişkilerde yeni fırsatlar yaratmayı ve bu fırsatları çeşitlendirmeyi amaçlayan D-8 girişimi aynı zamanda, uluslararası düzeyde karar alma sürecine katılımı artırmayı, daha iyi hayat şartları sağlamayı, somut ortak projeler etrafında ekonomik işbirliğini geliştirmeyi ve gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki durumlarını güçlendirmeyi hedefliyor. i ö Ö e u Zirve’de kabul edilen sonuç bildirgesinde ise, bir uyuşmazlık çözüm mekanizması tesis ederek Avro-Akdeniz Alanı ticaretinin kurumsal ve hukuki çerçevesini güçlendirme konusunda anlaşmaya varıldığı belirtildi. Nitekim Zirve’de, AB, Tunus ve Mısır ile bu tür bir mekanizma üzerinde bir anlaşmaya vardı. memnuniyet ve anlaşmanın bir an önce yürürlüğe girmesine yönelik beklenti dile getirildi. k s i i ü l n r t m i r y g s k e ü e d i k c n r n t a e e i a r İ a n k ; i ’ m i n T t t e a ü i n n ı ' Zirve’de Bakanlar ayrıca, bugünden 2010 ve daha sonrasına ilişkin Akdeniz’de ekonomik entegrasyonun geleceği üzerinde Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan çalışma üzerinde de bir ön tartışma yaptılar. n t ı z l a h k a b u l ü k n u s u n a o v e e d r i i l l d e n i d . e s t e k t e y i t ARNAVUTLUK VE HIRVATİSTAN, NATO İLE KATILIM PROTOKOLÜ İMZALADI ” AVRO-AKDENİZ BÖLGESİ TİCARET MARSİLYA’DAKİ ZİRVEDE BİRARAYA GELDİ 9 Temmuz’da Brüksel’de gerçekleştirilen seremoni ile Arnavutluk ve Hırvatistan NATO üyeliğine bir adım daha yaklaştı. İki ülkenin de Nisan 2009’da gerçekleştirilecek NATO’nun 60. kuruluş yıldönümü toplantısında resmen NATO’ya katılması bekleniyor. BAKANLARI, Avro-Akdeniz Bölgesi (27 AB üyesi ülke, Türkiye, Arnavutluk, Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Fas, Moritanya, Suriye, Filistin ve gözlemci statüsünde Libya) ticaret bakanları, Fransa Ticaret Bakanı Anna Marie Idrac ve Avrupa Komisyonu’nun Ticaretten Sorumlu Üyesi Peter Mandelson başkanlığında, 2 Temmuz’da Fransa’nın Marsilya kentinde bir araya geldi. Toplantıda, Avro-Akdeniz serbest ticaret alanını oluşturmaya yönelik çalışmaların hızlandırılması kararı alındı. Marsilya Zirvesi, bu toplantıların yedincisi olup, bölgedeki 40 ülkenin liderlerinin katılımıyla 13 Temmuz’da Paris’te düzenlenecek Akdeniz İçin Birlik Zirvesi öncesinde de büyük önem taşıyordu. “ H Şu ana kadar, sadece Tunus, Mısır, İsrail, Ürdün ve Fas, AB ile sanayi mallarına yönelik serbest ticaret anlaşması imzalamış durumda. Özellikle tarım ürünlerine yönelik müzakerelerde ülkeler, daha da hassaslaşıyor. Bu noktada bazı AB Üyesi Devletler, Kuzey Afrika’nın meyve – sebze piyasasındaki rekabetinden çekiniyor. Bu doğrultuda, AB, Mısır ve İsrail’le balıkçılık ve işlenmiş tarım ürünleri ticaretinin serbestleştirilmesine yönelik bir başlangıç anlaşması imzaladı. Hizmetler ve iş kurmaya ilişkin hükümlere yönelik olarak da, AB ile Mısır, Fas ve Tunus arasındaki ikili görüşmeler, bu yıl başladı. Şu aşamada, Mısır, Fas, Ürdün, Tunus ve Fas’ın dahil olduğu ve Güney-Güney ticaretinin serbestleştirilmesi için akdedilen Agadir Anlaşması’nın yürürlüğe konması, Avro-Akdeniz Projesi’nin en önemli unsurlarından birini teşkil ediyor. A g N t r ı 2 k Marsilya Zirvesi’nde Bakanlar, bir yandan Avro-Akdeniz ekonomik bütünleşmesinin mevcut durumunu değerlendirirken; diğer yandan şu anda devam eden ticaretle ilgili müzakereler hakkında da görüş alışverişinde bulunma fırsatı buldular. Bilindiği üzere, AB ile Akdeniz ülkeleri arasında sanayi malları ticaretinin serbestleştirilmesine yönelik müzakerelerde önemli aşamalar kaydedildi ve bir çok konu üzerinde uzlaşma sağlanarak bunların uygulanmasına geçildi. Bu noktada Avrupa Komisyonu, bundan sonraki görüşmelerin tarım ve hizmet ticaretinin serbestleştirilmesi, ticarete tarife dışı engeller (iş kurmaya yönelik kurallar gibi), uyuşmazlık çözüm mekanizması ve bölgesel entegrasyon (özellikle Güney-Güney ticaretinin serbestleştirilmesi yoluyla) konularına ilişkin tartışmalar üzerinde yoğunlaşmasını istiyor. 26 NATO üyesi ülkenin daimi temsilcileri ile Arnavutluk Dışişleri Bakanı Lulzim Basha ve Hırvatistan Dışişleri Bakanı Gordan Jandrokovic tarafından imzalanan protokolün ardından her iki ülke de, artık birçok NATO toplantısına katılabilecek. Ancak, iki ülkenin resmen NATO üyesi olması için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 26 üye ülkenin katılım protokolünü onaylaması gerekiyor. b a v 0 v a 0 t u i ’ 9 t s t d l a u k n v ’ ı e n i N s a n a Öte yandan, Yunanistan 17 yıldır devam eden isim anlaşmazlığı nedeniyle Makedonya’nın NATO üyeliğini engellemeye devam ediyor. Hatırlanacağı gibi Yunanistan, “Makedonya” isminin kendi toprakları içinde bir bölge olduğu iddiasıyla Makedonya’nın ismini tanımıyor. Konuya ilişkin bir açıklama yapan NATO genel sekreteri Jaap de Hoop Scheffer ise, Makedonya’yı, isim konusunda daha esnek olmaya davet etti. e r ç e A k T u r l l u a e ş ’ O u l o N n r n u ş n t ı ı s ı r l d i l n y t i e c 6 n n a k . 0 ö d e ü r m e s ü m e n p A e T k ’ O l e n y i a y k r a . t ı l m a s ı ” o LİZBON ANTLAŞMASI’NIN ONAY SÜRECİNDEKİ SON GELİŞMELER İrlanda referandumunun ardından Lizbon Antlaşması’nın akıbetine ilişkin tartışmalar devam ede dursun, Antlaşma, henüz onay sürecini tamamlamamış Üye Devletler tarafından onaylanmaya devam ediyor. Şu ana kadar 21 ülkenin onay sürecini tamamladığı Lizbon Antlaşması’na ilişkin olarak, Antlaşma’yı referandumda reddeden İrlanda dışındaki beş ülkede (İtalya, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Almanya) ise, onay süreci devam ediyor. Antlaşma’ya ilişkin olarak son dönemdeki gelişmeler ise şöyle: GKRY Parlamentosu, 3 Temmuz’da Lizbon Antlaşması’nı onaylandı. Onay kararı, 18 ret ve 1 çekimsere karşı 31 oyla kabul edildi. Hollanda, Lizbon Antlaşması’na ilişkin onay sürecini tamamlayan 19. ülke oldu. Hollanda Senatosu, 8 Temmuz’da 15’e karşı 60 oyla Antlaşma’yı onayladı. İKTİSADİ KALKINMA VAKFI 1-15 Temmuz 2008 Belçika’da da, Flaman Meclisi’nin Antlaşma’yı 10 Temmuz’da onaylamasıyla tüm Bölgesel Meclisler Antlaşma’yı onaylamış oldu ve böylece Belçika’daki onay süreci de tamamlandı. ele alındığı belirtildi. Görüşme sonucunda, doğrudan müzakerelere ne zaman başlanacağına ilişkin bir tarih ise belirlenmedi. İspanya’da ise, Senato, 15 Temmuz’da yaptığı oylama neticesinde, 6’ya karşı 232 oyla Lizbon Antlaşması’nı onayladı. Bilindiği üzere, İspanya Meclisi de, Antlaşma’yı 26 Haziran tarihinde 6 ret ve 2 çekimser oya karşı 322 oyla onaylamıştı. Böylece İspanya, Lizbon Antlaşması’na ilişkin olarak onay sürecini tamamlayan 21. ülke oldu. AVRUPA PARLAMENTOSU, RAPORUNU KABUL ETTİ “ u Ş ü l a k e n n a i k a n d n a a 2 r y s Raporda ayrıca, Kopenhag kriterlerine tam uyumun sağlanması zorunluluğu ve AB’nin entegrasyon kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor ve AB’nin yeni üyeleri bünyesine katabilecek yeterli kapasiteye ulaşabilmesine yönelik dört kriterin karşılanması gerektiği ifade ediliyor. Bunlar; • gelecekte üye olacak ülkelerin AB’nin politik hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunması; • AB’nin kurumsal çerçevesinin verimli ve etkili bir yönetimin sağlanmasına imkân tanıması; • AB finansman kaynaklarının sosyal ve ekonomik uyumu sağlayabilecek ve AB ortak politikalarını gerçekleştirebilecek nitelikte olması ve • kamuoyunu yeni katılımlar ve genişleme hakkında bilgilendirecek kapsamlı bir iletişim stratejisinin oluşturulması olarak belirlendi. 1 ü r e c i n i o t a m a m l a d ı ğ ı i L z b n o A n t l o r a e r ş a e ı ’ r b i a ş d İ i a l m n k n t u e a ı n d d d s A n e n a , a d ş m k r d ı a r f e d l l i m ş k a ’ i y n ı “ a l a e n ş d P l k e d Brok’un raporunda, AB’nin Karadeniz Bölgesine yönelik yürüttüğü stratejinin güçlendirilmesi gerektiği yinelenerek; AB’nin, Türkiye’nin ve Karadeniz’e komşu ülkelerin eşit ortaklar olarak yer alacağı bir “Karadeniz İçin Birlik” kurması önerisi getirildi. Ancak bazı AP üyeleri, böyle bir birliğin daha sonra “Karadeniz Birliği”ne dönüşebileceği şeklindeki endişelerini dile getirdiler. F r i a e n r s r ı e z B a u J k y a e n t T e d ü r u k r i u y e m ’ u n i n C t İ a l y a , s İ v e ç , e Ç u m u r i y e t i , P l h v k Çek Cumhuriyeti Senatosu ise, Lizbon Antlaşması’nın ulusal hukuk ile uyumlu olup olmadığına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi’nden görüş talep etti. Anayasa Mahkemesi’nin görüşü bağlayıcı nitelikte olduğu için, uyumsuzluk kararı çıkması halinde Antlaşma’nın onaylanabilmesi için Anayasa değişikliği yapılması gerekecek. e A n o l m a n y a ) , y b a o n a T y o s ü r e c i d e v a m e d i y r . r n ” KIBRIS’TA İKİ LİDER ARASINDAKİ ÜÇÜNCÜ GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİRİLDİ KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile GKRY Lideri Dimitris Hıristofyas arasında, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik görüşmelerin üçüncüsü 1 Temmuz’da gerçekleştirildi. Görüşme, Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi ve BM Misyon Şefi TayéBrook Zerihoun’un katılımıyla ara bölgede gerçekleşti. Görüşme sonrası Tayé-Brook Zerihoun tarafından açıklanan ortak bildiride, liderlerin 25 Temmuz’da yeniden bir araya gelmeyi ve çalışma grupları ile teknik komitelerin çalışmalarını değerlendirmeyi kararlaştırdıkları ifade edildi. Açıklamada aynı zamanda, görüşme boyunca tek egemenlik ve tek vatandaşlık konularının i r ü ü e r y k e i r f d y e m e , ’ l v d a e r l e b a e n - r a n g i h t k ı e d e ğ i l , i n ı z ı n a h o o Lizbon Antlaşması hakkında İKV tarafından hazırlanan bilgi notuna ve düzenli olarak güncellenen onay tablosuna www.ikv.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. a n u h ( e J , o a ü STRATEJİSİ Alman Parlamenter Elmar Brok tarafından AB’nin genişleme stratejisine ilişkin hazırlanan rapor, 10 Temmuz’da, Avrupa Parlamentosu’nda, 44 ret ve 45 çekimser oya karşı 534 oyla kabul edildi. Raporda, AB’nin belirsiz geleceğine rağmen Avrupa Parlamentosu Üyeleri üç aday ülke (Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya) ile beş Balkan ülkesinin (Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kosova) üyelik perspektiflerini teyit ediyor. Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, 1 Temmuz’da Anayasa Mahkemesi’nin talebi doğrultusunda, Mahkeme’den gelecek karara kadar Lizbon Antlaşması’nı imzalamayı askıya aldığını açıkladı. Bilindiği üzere Antlaşma’nın onaylanmasına ilişkin karar, 24 Nisan tarihinde Bundestag, 23 Mayıs tarihinde de Bundesrat tarafından kabul edilmiş; ancak Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) üyesi Peter Gauweiler, onay kararının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski de, 1 Temmuz’da yaptığı açıklamada, Lizbon Antlaşması’nın Polonya tarafından onaylanmasına ilişkin kararı imzalamayacağını ifade etti. AB’nin Nice Antlaşması uyarınca işlemeye devam edeceğini savunan Lech Kaczynski, İrlanda’da çıkan sonucun ardından Antlaşma’nın onaylanmasının anlamsız olacağını belirtti. Polonya Başbakanı Donald Tusk ise, yaptığı açıklamada, Antlaşma’nın onaylanmamasının utanç verici bir durum olacağının üzerinde durdu. Hatırlanacağı üzere, Polonya’daki parlamenter onay süreci, Meclis’in (Sejm) 1 Nisan’da, Senato’nun da 3 Nisan’da aldığı onay kararlarıyla tamamlanmıştı. Ancak Antlaşma’nın yürürlüğe girebilmesi için Cumhurbaşkanı’nın da onayı gerekiyor. GENİŞLEME ğ l ı l d u ğ u n u o a h t ı r l a t t ı . ” Rapor üzerinde Parlamento’da yapılan tartışmada, raporu hazırlayan Hıristiyan Demokrat Elmar Brok, Lizbon Antlaşması’nın onaylanmasına karşı olanlara, Antlaşma’nın yürürlüğe girmesinin, AB’nin genişlemesinin ön koşulu olduğunu hatırlattı ve bu bağlamda Lizbon Antlaşması’na karşı olanların aynı zamanda AB’nin genişlemesine de karşı olduklarını belirtti. Brok, genişleme ve entegrasyon arasında dengenin bulunması gerektiğini ve Ukrayna gibi bugün için üyelik olasılığı bulunmayan ülkelerin yanı sıra hızlı, somut reformlara ihtiyacı olan Balkan ülkelerinin de çok fazla ilerleme kaydetmesi gerektiğini vurguladı. Görüşmeler sırasında birçok AP üyesi, özellikle Balkanlar’daki genişleme sürecinin devam etmesini destekledi. Romen Parlamenter Marian-Jean Marinescu (Avrupa Halkları Partisi), gelecekteki katılımların özellikle AB’nin enerji politikasını olumlu etkileyeceğini belirtti. Hollandalı Parlamenter Jan Marinius Wiersma (Avrupa Sosyalist Partisi) ise, Avrupa İKTİSADİ KALKINMA VAKFI 1-15 Temmuz 2008 Komşuluk Politikası’nın, AB’ye katılımı yakın zamanda olası görünmeyen ülkeler için uygun araç olmadığı konusunda Brok’un görüşlerine katıldığını ifade ederek, bu ülkeler arasındaki ilişkilerin de geliştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Ancak AMB’nin faiz oranını artırması ekonomi çevrelerinde sürpriz olarak karşılanmadı. Artan enflasyon baskısı nedeniyle Banka’nın böyle bir karar alması bekleniyordu. Nitekim Banka’nın Mayıs ayındaki Yönetim Kurulu toplantısında, faiz artırımına gidilebileceğini açıklaması piyasaları tedirgin etmişti. Önümüzdeki dönemde faizlere yönelik alınacak kararları da, ağırlıklı olarak yine enflasyon ve ekonomik büyümeye ilişkin gelişmelerin belirlemesi beklenecek. İngiliz Parlamenterler Charles Tannock ve Gerard Batten ise, yeni katılımların uyum politikasına zarar vereceği gerekçesiyle Birliğin genişlemesine karşı olduklarını belirttiler. Müzakere sürecindeki ülkelere ilişkin olarak, Dönem Başkanı Fransa’nın AB İşlerinden Sorumlu Bakanı Jean-Pierre Jouyet, üyelerin gerekli görmesi durumunda, Fransa Dönem Başkanlığı’nın Hırvatistan ile olan müzakerelerin hızlandırılmasını önerebileceğini belirtirken; Türkiye’nin durumunun ise, herhangi bir üye devlete değil, Türkiye’deki reformların hızına bağlı olduğunu hatırlattı. AVRO ALANI ENFLASYON ORANI, YENİ BİR REKOR KIRDI AB İstatistik Kurumu Eurostat’ın 30 Haziran’da açıkladığı verilere göre, Haziran ayında Avro Alanı Tüketici Fiyatlarında yıllık enflasyon oranı %4 olarak gerçekleşti. Mayıs ayında bu oran %3,7 idi. Ancak bu, AB için yeni bir rekor anlamına da geliyor. Zira bu oran, 1999’da Avro Alanı’nın kurulmasından beri görülen en yüksek enflasyon oranı ve Avrupa Merkez Bankası (AMB) tarafından belirlenen enflasyon hedefinin de iki katı düzeyinde. OECD ÜLKELERİ 2007 YILI DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM RAKAMLARI AÇIKLANDI OECD, üye ülkelerden 3. ülkelere ve 3. ülkelerden de üye ülkelere 2007 yılında”gerçekleşen doğrudan yabancı yatırım rakamlarını açıkladı. Buna göre, OECD ülkelerinden dışarıya doğrudan yabancı yatırımlar, 2006’da 1,2 trilyon Dolar iken 2007’de1,82 trilyon Dolara yükseldi. Söz konusu rakamın, 2008’in ilk yarısındaki şirket birleşmeleri ve alınmalarındaki düşüş devam ettiği takdirde 1,14 trilyon Dolara gerilemesi bekleniyor. OECD ülkelerine gerçekleşen yatırımlar ise 2006’da 1,05 trilyon Dolardan 2007’de 1,37 trilyon Dolara yükseldi; ancak bu rakamın da 2008’de 1,035 trilyon Dolara gerilemesi bekleniyor. OECD ülkelerinden diğer ülkelere yatırımların azalmasından, en fazla gelişmekte olan ülkelerin etkilenmesi bekleniyor. OECD’nin çalışmasına göre, 2007’de, ABD, en fazla yatırım yapan (333 milyar Dolar) ve yatırım çeken (238 milyar Dolar) ülke olarak birinci sırada yer almaya devam ediyor. İngiltere ise, 230 milyar Dolar yatırım çeken ve 186 milyar Dolar yatırım yapan ülke olarak ikinci sırada yer alıyor. Çalışmaya göre, gelişmekte olan ülkelere yapılan yatırım ise, 2007’de 471 milyar Doları buldu. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika, gelişmekte olan ülkelere giden yatırımın %50 ile 60’ını kendilerine çekmeyi başardı. Hatırlanacağı üzere, varili 143 Doları bulan petrol fiyatlarındaki rekor artış ile ekonominin yavaşlaması ve bunlara ilaveten aşırı enflasyon artışı, AMB’yi geçen haftalarda borçlanma faiz oranlarını, %4’ten %4,25’e çıkarma kararı almaya zorlamıştı. (Buna ilişkin haber için, 30 Haziran-6 Temmuz 2008 tarihli İKV Bülteni’ne bakılabilir.) Öte yandan, düşük büyüme ve yüksek enflasyonla seyreden stagflasyon riskinden endişe duyan politikacılar, AMB’yi fiyat istikrarını sağlamaya çalışırken büyümeyi gözardı etmemesi konusunda uyardı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy de, AMB’yi enflasyondan ziyade ekonomik büyümeye odaklanmaya çağırarak faizlerin yükseltilmesinin enflasyonun asıl sebebiyle mücadele etmek yerine AB’de ekonomik faaliyeti yavaşlatacağını savundu ve enflasyonun temel sebebinin, emtia ve petrol fiyatlarının aşırı hızla artışından kaynaklandığını belirtti. İspanya Başbakanı Zapatero ise, fiyat artışlarının, tüketici talebi değil petrol fiyatlarının artışından kaynaklandığını ifade ederek, bu nedenle AMB’den enflasyona karşı toleranslı davranmasını istedi. AVRUPA MERKEZ BANKASI, FAİZ ARTIRIMINA GİTTİ “ AMB Başkanı Jean Claude Trichet ise, fiyatların sabit tutulmasının başlıca görevleri olduğunu, bu bağlamda büyüme ve istihdam hedefleriyle ters düşmediklerini belirtti. Trichet, enflasyonun düşünülenden daha uzun süre yüksek kalmasının beklendiğini de vurguladı. Avrupa Merkez Bankası (AMB), 3 Temmuz’da yaptığı toplantıda 15 üyeli Avro Alanında yüzde 4 olan faiz oranını, çeyrek puan artırarak yüzde 4,25’e çıkardı. Bankanın, bir yıldan uzun süredir ilk kez faiz artırımı yapmasıyla, faizler de, son 7 yılın en yüksek düzeyine ulaşmış oldu. A v r A l a n ı ’ n d a , TÜİK, HAZİRAN AYI ENFLASYON ORANLARINI AÇIKLADI o e n l f a s y n r o y ü z d n ı n ı n o 4 e a i l e r e k r o “ Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in 3 Temmuz’da açıkladığı verilere göre, Haziran ayında, Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE), Mayıs ayına göre %0,36 oranında düşüş gösterirken, 2007 yılının Aralık ayına göre %6,00, Haziran ayına göre %10,61 ve on iki aylık ortalamalara göre de %8,64 oranında arttı. Böylece, önceki iki ayda hızlı bir yükseliş gösteren enflasyon, Haziran ayında mevsimsel fiyat hareketlerinin de etkisiyle yavaşladı ve TÜFE, 11 ay aradan sonra ilk defa geriledi. Ö n c e k i i k i a y d a ı z l ı h k g f a a Avro Alanı’nda Mayıs ayı enflasyon oranının yüzde 4 ile tarihinin en üst seviyesine çıkması ve özellikle de gıda ve yakıt fiyatlarındaki artışların, AMB’yi faiz artırımına zorladığı belirtiliyor. Buna ilaveten, artırma kararının Avro Alanı’na dahil üye ülkelerin ekonomilerinde görülen yavaşlama dönemine rastlaması da, kaygıları artırıyor. Faiz artırımının, zaten hızla yükselen ve bir rekor daha kıran petrol fiyatlarını daha da tırmandırması bekleniyor. ı r ı m a d i a y r r t ı t ş ı ı v a t s e l a l r l e y r a ı i ı r m a n ı ı a , n z k d n ı ö l l i k l e b t k e M z B r l ’ a d y i ı ğ f a i a z e l i r t i l i y r . r y n l f y ı ü a k s n a h ı o b i s e y l n i ş g , ö s a H z t i e r r a e n n o i A a e e ” o T s d r t a e k k i Ü e s i r l l e r i l i e d r l i ” m i v a d . i n a 1 k s i y 1 o g v e e , a e t y E F n m n a a l i f y a e l a f e d ş y e s a r d a ı d v a e n t İKTİSADİ KALKINMA VAKFI 1-15 Temmuz 2008 Üretici fiyatları endeksi de (ÜFE), Ocak’tan bu yana en düşük düzeyde artış göstererek Haziran ayında %0,32’de kaldı. ÜFE, Haziran 2008 itibariyle son bir yılda %17,03 ve 12 aylık ortalamalara göre %8,39 olarak gerçekleşti. Yine söz konusu verilere göre, geçen yılın ilk çeyreğinde sabit fiyatlarla %4,7 büyüyen devletin nihai tüketim harcamalarının, bu yıl aynı dönemde, %4,2 büyüme gösterdiği; kamunun nihai tüketim harcamaları kapsamında maaş-ücret ödemelerinin ilk çeyrekte sabit fiyatlarla sadece %0,4 büyüdüğü; mal ve hizmet alımlarında ise %10,1’lik bir artış gerçekleştiği ortaya çıktı. Y “ ı G S l ı n Y % i 1 l , H 7 k ç c a 5 , e r y i r r i f a n e ğ y ı i a n t d n l d a e r l a , a o TÜFE bazında enflasyonun eksi çıkmasında mevsimsel koşulların rol oynadığı belirtiliyor. Ana harcama grupları itibariyle bir önceki aya göre en yüksek artış, %2,39’la eğitim grubunda gerçekleşirken; gıda ve alkolsüz içeceklerde yaşanan %3,4’lük düşüş, genel endeksin eksi çıkmasına etki eden temel unsur oldu. Ayrıca giyim ve ayakkabı fiyatları da %0,41 geriledi. Haziran ayında, endekste yer alan gruplardan ulaştırmada %1,62, konutta %1,30, lokanta ve otellerde %1,11, ev eşyasında %1,04, eğlence ve kültürde %0,7, haberleşmede %0,66, çeşitli mal ve hizmetlerde %0,20, sağlıkta %0,11, alkollü içecekler ve tütünde %0,01 artış oldu. Geçen yılın aynı ayına göre TÜFE’de en yüksek artış %16,30 ile konut grubunda gerçekleşti. ÜFE’nin düşük çıkmasında ise, tarım sektöründe meydana gelen %2,73’lük fiyat düşüşü etkili oldu. Haziranda fiyatlar, sanayi sektöründe %1,06, madencilik ve taşocakçılığında %3,17, imalat sanayinde %1,43 artarken elektrik, gaz ve su sektöründe ise %4,10 düştü. Sanayinin alt sektörlerinde Haziran ayında en yüksek fiyat artışı %9,46 ile ham petrol ve doğalgaz çıkarımında gerçekleşti. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU, YILIN İLK ÇEYREĞİNE İLİŞKİN BÜYÜME ORANLARINI AÇIKLADI Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ilk çeyreğine (Ocak-Mart) ilişkin gayri safi yurt içi hâsıla (GSYH) rakamlarını açıkladı. Buna göre, yılın ilk çeyreğinde GSYH, cari fiyatlarla, %17,5 oranında artarak 221 milyar 740 milyon YTL olurken; sabit fiyatlarla ise, %6,6 ’lık artışla 24 milyar 232 milyon YTL oldu. Söz konusu verilere göre, kuraklık nedeniyle geçen yıl hızlı bir küçülme yaşanan tarım sektöründe, bu yılın ilk çeyreğinde sabit fiyatlarla %5,6’lık büyüme gerçekleşirken; imalat sanayii sektöründe ise, %7’lik bir büyüme kaydedildi. Madencilik ve taşocakçılığı sektöründe ise, ilk çeyrekte %8,4’lük; elektrik, gaz ve su sektöründe %8,5’lik büyüme olduğu belirtilirken; inşaat sektöründe ise, aksi yönde bir gelişme meydana geldiği belirtildi. Sektörde, geçen yılın ilk çeyreğinde %8,4 olan büyüme oranı, bu yılın ilk çeyreğinde %2,8’de kalırken; toptan ve perakende ticaret sektöründeki büyüme oranının ise, %6,3’ten % 9,9’a yükseldiği bildirildi. Açıklanan verilere göre, büyüme oranı oteller ve lokantalar sektöründe % 7,3'ten %5,2'ye; ulaştırma, depolama ve haberleşmede %8,4'ten %7,7'ye; mali aracı kuruluşlarda %12,7'den %8,9'a; eğitimde %7,6'dan %0,6'ya; konut sahipliğinde ise %2,6'dan %1,5'e gerilerken; sağlık işleri ve sosyal hizmetlerde büyüme, %2,8'den %11,8'e çıktı. a r t 7 a 4 r a 2 k m 0 i l 2 1 y m i Y n l T y a r L o l u r k e n s ; a b i t o i f y a a r t t m ı i l ş l a l r l a i 2 a y s e 4 m Y n T % , i l a l L o , 6 y d ’ 6 2 r u l ı . k 2 3 ” o TÜİK son olarak, yılın ilk çeyreği itibariyle asgari ücretin %5 artışla 503,26 YTL’ye yükseldiğini; yerleşik hane halklarının tüketiminin %5,5’ten %7,3’e çıktığını; yerleşik hane halklarının geçen yılın ilk çeyreğinde (bir önceki yılın aynı dönemine göre) %7,7 artan yurt dışı tüketiminin ise, bu yıl (geçen yılın aynı dönemine göre) %2,7 gerilediğini belirtti. YILIN İLK 5 AYINDA CARİ AÇIK 21,5 MİLYAR DOLAR OLDU Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 14 Temmuz’da yayımladığı verilere göre, Mayıs ayında cari açık geçen yılın aynı ayına göre %28,8 büyüyerek 4.637 milyar Dolar olurken; Ocak-Mayıs dönemi cari işlemler açığı, geçen yılın aynı dönemine göre, %33,3 artışla 21.541 milyar Dolara ulaştı. Geçen yılın ilk beş ayında, 16.157 Milyar Dolar cari açık verilmişti. Diğer yandan, ekonomi çevrelerinde, 2008 sonunda Türkiye ekonomisinin, temelde petrol fiyatlarından kaynaklanan sebeplerle en az 50 milyar Dolar civarında bir cari açık vereceği yönünde görüşler yoğunlaşıyor. İHRACATTA ARTIŞ DEVAM EDİYOR Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 30 Haziran’da açıklanan geçici verilere göre, 2008 yılı Mayıs ayında; geçen yılın aynı ayına göre ihracat %36,5 oranında artışla 12.478 milyon Dolar; ithalat ise, %29’luk bir artışla 19.268 milyon Dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde dış ticaret açığı da, %17,2 oranında artarak 5.796 milyon Dolardan 6.790 milyon Dolara yükselirken; 2007 yılı Mayıs ayında %61,2 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2008 yılı Mayıs ayında %64,8 oldu. G “ a e y ü ı l ç n e n a k e y g l e ı ö r r i n l ı n e a A e y n ı B y a ı l a n p i r a c a % t 2 1 7 , a r t a r a k h Balıkçılık sektöründe, geçen yılın ilk çeyreğinde %2,3 oranında yaşanan küçülme, bu yıl, %4,4’e yükselirken; geçen yıl %1 küçülen kamu yönetimi, savunma ve zorunlu sosyal güvenlik sektörü, bu yıl %3,6 büyüdü. TÜİK, harcamalar yöntemiyle yaptığı hesaplamalara göre, özel sektörün gayri safi sabit sermaye oluşumunda geçen yılın ilk çeyreğinde %1,8 olan artışın, bu yılın aynı döneminde %11,3’e ulaştığını belirtti. Bu kapsamda, ilk çeyrekler itibariyle özel sektörün geçen yıl %3,6 küçülen makine-teçhizat yatırımlarının bu yıl aynı dönemde %15,6 artış gösterdiği ifade edildi. Geçen yıl ilk çeyrekte %15,9 büyüyen gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetlerinde ise, bu yıl %0,5’lik küçülme meydana geldi. 2 . 6 3 6 m i l y D n l o l a r a k g e r ç a r o e k l e ş i r k e n o t l o d a m i r c a t i ç i n h p e a a , y A ı B % p ü 5 l k e l l 0 o e d r u i n . i ” n d e ; 2008’in ilk beş ayında (OcakMayıs) ise, ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre %40,4 artarak 57.018 milyon Dolar; ithalat ise, %36,9’luk bir artışla 86.303 milyon Dolar olarak gerçekleşti. Böylece, geçen yılın OcakMayıs döneminde 22.440 milyon Dolar olan dış ticaret açığı, bu yılın aynı döneminde %30,5’lik bir artışla 29.285 milyon olara yükseldi. 2008 yılı Mayıs ayı ihracat rakamlarına bakıldığında, Avrupa Birliği’nin (AB) ihracattaki ağırlığının devam ettiği görüldü. İKTİSADİ KALKINMA VAKFI 1-15 Temmuz 2008 Geçen yılın aynı ayına göre AB ülkelerine yapılan ihracat %21,7 artarak 6.263 milyon Dolar olarak gerçekleşirken; toplam ihracat içinde de, AB ülkelerinin payı %50 oldu. Ülke bazında ise, Mayıs ayında en fazla ihracat yapılan ülke Almanya olurken (2007 yılı Mayıs ayına göre %24 artışla 1187 milyon Dolar); Almanya’yı Birleşik Arap Emirlikleri (896 Milyon Dolar), İtalya (829 Milyon Dolar) ve İngiltere (793 Milyon Dolar) izledi. İthalatta ise, Rusya, 2.972 milyon Dolar (%53,1 artış) ile ilk sırada yer alırken; onu sırasıyla Almanya (1.783 milyon Dolar), Çin (1.394 milyon Dolar) ve İtalya (1.068 milyon Dolar) izledi. Ürün grupları bazında, Mayıs ayında en büyük ihracat kalemi, kara taşıtları ile bunların aksam ve parçaları (1.909 milyon Dolar) olurken; bunu, demir ve çelik (1.516 milyon Dolar), makinalar, mekanik cihazlar, kazanlar ve aksam-parçaları (1.028 milyon Dolar), mineral yakıt ve yağlar (967 Milyon dolar) izledi. İthalatta ise, en büyük kalem, mineral yakıtlar, mineral yağlar (4.641 milyon Dolar) olurken; bunu, demir ve çelik (2.297 milyon Dolar), makinalar, mekanik cihazlar, kazanlar ve aksam-parçaları (2.155 milyon Dolar) izledi. Yıllık bazda ise, Türkiye'nin 1 Haziran 2007–31 Mayıs 2008 dönemi için yıllık dış ticaret hacmi, 316,9 milyar Dolara ulaştı. Mayıs sonu itibarıyla son bir yıllık dönemde toplam 123.610 milyon Dolarlık ihracat yapan Türkiye, aynı dönemde 193.297 milyon Dolar tutarında ithalat gerçekleştirdi. Bu bir yıllık dönemde 69.686 milyon Dolar dış ticaret açığı verildi. Yine aynı dönemde, 1 Haziran 2006–31 Mayıs 2007'yi kapsayan önceki bir yıllık döneme göre, ihracat, 29 milyar 617 milyon Dolar (%31,5); ithalat, 45.198 milyon Dolar (%30,5) ve dış ticaret açığı da, 15.580 milyon Dolar (%28,8) arttı. Önceki bir yıllık döneme göre toplam dış ticaret hacmi, 74.813 milyon Dolar (%30,9) büyüme kaydetti. Geçen yılın Mayıs sonu itibarıyla yıllık ihracat 93.993 milyon, ithalat 148,99 milyon, dış ticaret açığı 54.106 milyon ve dış ticaret hacmi de, 242,93 milyon Dolar düzeyinde bulunuyordu. Öte yandan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı tarafından 1 Temmuz’da açıklanan verilere göre de, ihracat, 2008 yılı Haziran ayında da artmaya devam ederek %34,88’lik bir artışla 12.074 milyar Dolar oldu. İhracat, yılın ilk altı aylık döneminde (Ocak-Haziran) ise, yüzde 36,07 artarak 67.138 milyar Dolara yükseldi. Haziran itibarıyla son bir yıllık (1 Temmuz 2007–30 Haziran 2008) ihracat ise, %29,93’lük bir artışla 123.762 milyon Dolara ulaştı. AİHM, SEÇİM BARAJI, MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞI VE MÜLKİYET HAKKIYLA İLGİLİ ÜÇ DAVAYI KARARA BAĞLADI Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin temyiz organı niteliğindeki Büyük Dairesi, Türkiye’de milletvekili seçimlerinde uygulanan yüzde 10’luk baraja karşı açılan davaya ilişkin olarak, 8 Temmuz’da verdiği nihai kararında, bu uygulamanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) özgür seçimlerle ilgili Ek Protokolü’nün 3'üncü maddesini ihlal etmediğine karar verdi. “ A ö İ z d i l k 1 k a a a l r , ş ’ 0 b M H e r t u ı l e s n ı ü a a k a T t l e ı a k i , i n ı r ç n r r a y k n s a ’ n i n a , y ü z d e A v r u a p n a H k l a r ı Hatırlanacağı üzere söz konusu karara ilişkin dava, 2002 seçimlerinde Şırnak'tan Demokratik Halk Partisi (DEHAP) adayı olan, ancak yüzde 45,95 oy almalarına karşın partilerinin ülke genelinde yüzde 10’luk oy barajını aşamaması nedeniyle milletvekili seçilemeyen Resul Sadak ve Mehmet Yunak tarafından açılmıştı. Sadak ve Yunak gerekçe olarak, yüzde 10'luk seçim barajının S ö z l l m e a ş m d e ı ğ ı s i n ’ a o ü h k m e t t i . ” AİHM, diğer taraftan, aynı gün Türkiye ile ilgili iki önemli davayı daha karara bağladı. Talebine rağmen milletvekili dokunulmazlığı TBMM tarafından kaldırılmayan Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili Atilla Kart’ın 2005 yılında, adil yargılanma hakkının engellendiği ve hak ihlali yapıldığı iddiasıyla açtığı davaya ilişkin olarak Mahkeme, Türkiye’nin, dokunulmazlığı kaldırmamakla AİHS'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasını ihlal ettiğine karar verdi. Günün son kararı ise, Büyükada’daki Rum Yetimhanesi’nin Devletin mülkiyetine geçirilmesine karşı Fener Rum Patrikhanesi’nin 2005 yılında açtığı davaya ilişkin verilen ihlal kararı oldu. AİHM, bu olayda, Türkiye’nin, Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün mülkiyetin korunmasını düzenleyen 1. maddesini ihlal ettiğine karar verirken, tazminat konusundaki kararını ise daha sonraki bir tarihe erteledi. Türkiye’nin her iki karara karşı da itiraz ederek davaları, Büyük Daire’ye götürme hakkı bulunuyor. UNESCO, DÜNYA MİRASI KORUMA LİSTESİNDEN ÇIKARILMAMAK İÇİN İSTANBUL’A 2009’A KADAR SÜRE VERDİ Bir süre önce İstanbul’a gelerek 5 günlük bir incelemede bulunan BM bünyesindeki UNESCO Dünya Kültür Mirası Komitesi, 6 Temmuz’da Kanada’nın Quebec kentinde toplandı. Komite’nin İstanbul ile ilgili olarak sunduğu raporda, Süleymaniye’de sayısı iki yüzü bulan sivil mimarlık örneği tescilli eserden sekizinin dozerle yıkılması, Sulukule’de yapılması planlanan kentsel dönüşümün Romanları yerlerinden edeceği ve Haliç’e yapılması planlanan Metro Köprüsünün tarihi yarımadanın siluetini bozacak olması gibi gelişmeler göz önünde bulundurularak, İstanbul’un Dünya Mirası Koruma listesinden çıkartılması konusu gündeme geldi. Bu gelişme üzerine, İstanbul Valiliği’nden bir heyet, Komite üyelerine, konuya ilişkin bir savunma yaptı. Komite ise, savunma üzerine, İstanbul’un Dünya Kültür Mirası listesinden çıkartılmaması için gerekli olan çalışmaların tamamlanmasına yönelik bir yıllık ek bir süre verdi. Komite, bir yılın sonunda gereği yapılmazsa, İstanbul’u Dünya Kültür Mirası listesinden çıkararak Tehlike Altındaki Kültür Mirası listesine alacak. m j İ e d seçmenlerin kendilerini özgürce ifade edebilme haklarına engel teşkil ettiğini belirtmişlerdi. AİHM, 26 Mart 2006 tarihinde, başvurunun kısmen incelenmeye alınmasını kabul etmiş; 30 Ocak 2007 tarihinde ise, beşe karşı iki oyla verdiği kararında, yüzde 10'luk barajın serbest seçim hakkı nın ihlali olmadığına hükmetmişti. Mahkeme, gerekçeli kararında, söz konusu barajın, Türkiye'nin özellikle 1970'li yıllardaki istikrarsızlığının göz önünde tutularak oluşturulduğunu ifade etmiş ve bu barajın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin "aşırı şekilde bölünmesi ve işlevsiz hale gelmesini" önlemeye yönelik olduğunu belirtmişti. Davacılar Sadak ve Yunak’ın bu kararı temyiz etmeleri üzerine, dava, AİHM’nin Büyük Dairesi önüne geldi. Büyük Daire’nin kararı, nihai nitelikte olup, herhangi bir merci önünde temyiz imkânı bulunmuyor. n e a y k ı r ı Bilindiği üzere, İstanbul’un tarihi alanları, kültürel varlık olarak, 1985 yılında Dünya Kültür Mirası listesine kaydedilmişti. Dünya Mirasını Koruma Komitesi, iki yıl önce Litvanya’nın başkenti Vilnius`ta düzenlediği, söz konusu Listeye alınacak veya bu listeden çıkarılacak şehirlerin durumuyla ilgili toplantıda İstanbul’un durumunu da görüşmüş ve İstanbul’a ilişkin olarak alınması gerekli önlemler konusunda bir dizi öneride bulunarak, görülen eksiklikleri 2008 yılına kadar gidermesi için İstanbul`a süre vermişti. Dünya Mirasını Koruma Komitesi’nin, kentsel gelişim ve sit alanlarının korunmasına yönelik endişelerinin ardından, bu yılın başlarında, İstanbul’un listeden çıkarılması gündeme gelmişti.