1-15 TEMMUZ 2008 İKV Bülteni`ne ulaşmak için tıklayınız.

Transkript

1-15 TEMMUZ 2008 İKV Bülteni`ne ulaşmak için tıklayınız.
İKTİSADİ KALKINMA
VAKFI
1-15 Temmuz 2008
FRANSA, AB DÖNEM BAŞKANLIĞI GÖREVİNİ DEVRALDI
İçin Birlik’in (Union for the Mediterennean) kurulmasına karar
verdi.
Fransa, altı ay sürecek AB dönem başkanlığı görevini 1
Temmuz’da Slovenya’dan devraldı. Dönem Başkanlığı sırasında,
öncelikle İrlanda’da gerçekleşen Lizbon Antlaşması’na ilişkin
referandum ile çıkan krize çözüm bulmayı amaçlayan Fransa’nın
diğer önemli gündem maddelerini ise, enerji ve iklim, tarım
politikasının geleceği, göç ve savunma konularını kapsayan
sosyal politika ile “Akdeniz İçin Birlik” projesi ve AB-NATO işbirliği
ile AB savunmasının güçlendirilmesi oluşturuyor.
“
Yıl
sonuna
kadar
Dönem
Başkanlığı görevini yürütecek
olan Fransa’nın öncelikli olarak,
AB üyesi ülkeler tarafından
yürürlüğe giriş tarihi 2009 yılı başı
olarak hedeflenen fakat İrlanda
tarafından referandum yoluyla
reddedilen Lizbon Antlaşması’nın
uygulamaya gireceği tarih ile ilgili
belirsizliği ortadan kaldırması
bekleniyor.
Bununla
birlikte,
Dönem
Başkanlığı süresince
genişlemeyi bloke etmeyi de
gündem maddesi olarak eklemeyi
düşünen Fransa Cumhurbaşkanı
Nicolas Sarkozy, yaptığı basın açıklamasında konu ile ilgili olarak
Türkiye’nin durumuna değinmedi.
F
T
r
ü
ü
r
y
F
b
T
m
e
a
s
k
i
l
m
i
a
a
r
ü
z
n
g
ı
a
e
k
ç
a
i
r
e
ş
i
i
e
r
,
ı
k
t
d
e
ö
ü
l
,
n
r
e
e
s
m
i
n
c
e
,
e
l
e
e
e
l
s
l
e
m
b
r
ı
i
l
Hatırlanacağı
gibi
Nicolas
Sarkozy’nin
Fransa
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasından hemen sonra
gündeme gelen “Akdeniz Birliği” projesi Almanya başta olmak
üzere bazı AB ülkeleri arasında hoşnutsuzluk yaratmıştı. Bu
hoşnutsuzluğun temelinde “Akdeniz Birliği” projesinin AB
içinde ayrılık yaratacağı ve farklı gruplaşmalara sebep olacağı
endişesi yer alıyordu. Öte yandan, projenin Türkiye’yi AB
dışında bırakmak için kullanılacak bir araç olduğu söylentisi de
diplomatik çevrelerde dile getirilmekteydi. AB içinde ve dışında
karşılaşılan tepkiler sonrasında kabuk değiştiren proje,
Barselona Süreci’ne dâhil edilerek Barselona Süreci: Akdeniz
için Birlik adını aldı.
B
r
,
ğ
i
A
a
n
e
k
n
b
e
l
i
ı
ı
t
k
n
l
k
l
n
a
y
e
e
n
i
’
’
a
y
n
l
a
k
z
e
i
s
k
ü
y
k
n
ş
ı
ğ
a
r
ç
n
e
l
o
a
Zirve’nin ardından kabul edilen sonuç bildirgesinde öne çıkan
hedefler arasında, barış ve demokrasi için eşit ortaklar olarak
çalışılması, göç ve terörle mücadele ile Akdeniz ve çevresinin
kirlilikten korunması gibi konular yer aldı.
r
y
l
i
i
e
r
c
t
e
i
ğ
y
i
r
n
i
.
d
“
a
Son olarak Fransa, Türkiye ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda,
Türkiye’nin tam üyeliğine karşı çıktığını açıkça ifade etmesine
karşın; Dönem Başkanlığı süresince Türkiye ile müzakereleri
engellemeyeceği sözünü verdi. Fransa’nın Dönem Başkanlığı
süresince, Türkiye ile yürütülmekte olan üyelik müzakerelerinde,
“enerji”, “eğitim ve kültür” ve “sermayenin serbest dolaşımı”
başlıklarının açılması bekleniyor.
AKDENİZ İÇİN BİRLİK ZİRVESİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin mimarı olduğu
Barselona Süreci: Akdeniz için Birlik Zirvesi, 13 Temmuz’da
Paris’te gerçekleştirildi. AB üyesi ve Akdeniz’e kıyısı bulunan 43
ülkenin devlet veya hükümet başkanlarını bir araya getiren ve
üye ülkeler arasındaki siyasi, kültürel ve ekonomik bağları
güçlendirmenin amaçlandığı Zirve’de liderler, oybirliğiyle Akdeniz
a
e
e
s
ö
n
n
ı
ç
A
i
n
B
i
v
,
ö
b
e
i
b
a
ç
r
z
d
,
e
,
l
e
j
d
r
g
a
r
u
e
l
l
g
ş
t
,
a
e
t
i
a
i
ş
s
y
ç
ı
r
a
m
s
a
e
m
s
a
d
u
v
ı
ş
y
u
ı
,
e
j
s
ü
g
Bununla birlikte, giderek artan petrol ve doğal gaz fiyatları
nedeniyle Fransa’nın enerji konusunda da önemli girişimlerde
bulunması beklentiler arasında. Bu noktada, Fransa’nın enerji
konusunda istediği sonuçları elde etmesinde ve AB enerji
politikasının başarılı olmasında Türkiye’nin öneminin giderek
arttığına da dikkat çekiliyor.
e
k
”
Önceden NATO’yu ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nı
birbirine zıt yapılar olarak kabul eden Fransa’nın, Nicolas
Sarkozy’nin Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından bu
politikasını değiştirerek, AB savunmasının NATO ile işbirliği
yoluyla güçlendirilmesi amacına yönelmesi de bekleniyor.
r
o
A
o
Öte yandan, Türkiye’nin AB üyeliğine alternatif olarak gösterilen
fakat Fransa tarafından böyle bir niyetin olmadığı konusunda
güvence verilen “Akdeniz İçin Birlik” projesi kapsamında,
Fransa’nın Türkiye’yi bu proje için ikna edemediği takdirde,
Akdeniz’in güney ve doğusunda kalan ülkeleri de ikna etmekte
zorlanacağı söyleniyor.
Fransa
Cumhurbaşkanı
Sarkozy’nin uluslararası alanda
en
fazla
önem
verdiği
projelerden biri olan “Akdeniz
için Birlik” projesi, AB ile
Akdeniz bölgesi arasında başta
yasadışı göç, çevre, içme suyu,
enerji, ulaştırma ve sürdürebilir
kalkınma gibi alanlarda yakın
işbirliği
ve
dayanışma
öngörüyor.
Diğer
yandan,
Suriye, İsrail, Lübnan ve
Filistinli liderlerin katılımı dolayısıyla, Zirve’ye, Ortadoğu barış
süreci ile ilgili gelişmeler damgasını vurdu. İsrail Başbakanı
Ehud Olmert ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, zirvede ilk
kez aynı masada bir araya gelmiş oldu. Başbakan Erdoğan
ise, Suriye ile İsrail arasındaki dolaylı görüşmelerde
arabuluculuk rolünü Paris’te de sürdürdü. Her iki devlet lideri
ile de görüşen Erdoğan, müzakerelerle ilgili olarak turların ve
dolayısıyla çözüm umudunun devam ettiğini dile getirdi. Ayrıca
İsrail Başbakanı Olmert’in sözcüsü Mark Regev, Erdoğan
aracılığı ile karşı tarafa barış konusunda çok ciddi olduklarını
iletti. Zirve’de, İsrail- Filistin anlaşmazlığı konusuna, ABD’nin
girişimi ile başlatılan Annapolis süreci ilkeleri doğrultusunda iki
devletli bir çözüm getirilmesi çağrısı da yinelendi.
P
e
i
ö
r
i
ş
d
b
b
n
ü
r
i
i
g
a
r
l
ö
e
l
i
ğ
r
b
a
i
ü
i
n
l
v
l
i
a
r
k
r
d
e
y
d
r
.
a
a
l
y
a
y
k
ı
a
a
n
m
k
n
ı
ı
ş
a
n
m
a
”
o
AB'nin Dışişleri ve Savunma Yüksek Temsilcisi Javier Solana
yaptığı açıklamada, AB’nin bölgede şu ana kadar ortaklık
anlaşması yapmadığı tek ülke olan Suriye ile bu yıl içinde
ortaklık anlaşması imzalanabileceğini belirtti.
Paris’te temelleri atılan Akdeniz için Birlik Zirvesi’nde, 6 alanda
projelere yoğunlaşma kararı alındı. Bunlar: çevre kirliliğinin
önlenmesi, deniz ve karayollarının geliştirilmesi, felaketlerin
önlenmesi ve arama-kurtarmada işbirliği, Akdeniz’de güneş
enerjisinin kullanımının desteklenmesi, Avrupa-Akdeniz
Üniversitesi’nin kurulması, Akdeniz’de küçük ve orta ölçekli
işletmelerin güçlendirilmesi olarak belirlendi. Zirve sonunda
imzalanan kapanış bildirisinde, Zirveye katılan tüm Akdeniz
ülkesi liderlerinin bölgenin barış, istikrar ve güvenliğine verdiği
öneme de ayrıca vurgu yapıldı. Bu çerçevede, liderler, kitle
imha silahlarının olmadığı bir Ortadoğu için çalışacakları
yönünde söz verirken, terörizmin her şeklini kınadı.
İKTİSADİ KALKINMA
VAKFI
1-15 Temmuz 2008
Öte yandan uzun tartışmalar sonucunda varılan uzlaşma gereği,
Arap Birliği’nin, sürece gözlemci olarak katılmayacağı, fakat
Barselona süreci toplantılarına davet edileceği belirtildi.
AB Üye Devletleri ile Akdeniz’e kıyısı olan Kuzey Afrika ve
Ortadoğu ülkelerinin dışişleri bakanları, Kasım ayında bir araya
gelerek, “Barselona Süreci: Akdeniz için Birlik” projesinin idari
yapısını belirleyecek. Konuya ilişkin bir açıklama yapan Nicolas
Sarkozy, bakanlar seviyesinde yapılması öngörülen bu
toplantıda, sekreteryanın yeri ve Birlik kurumlarının işleyişi
konularına daha fazla açıklık getirileceğini ifade etti. Son olarak,
Sarkozy, liderlerin iki yılda bir düzenlenecek Zirvelerde bir araya
geleceklerini ekledi.
Öte yandan, Akdeniz için Birlik girişiminin mali yapısının ne
olacağı da, henüz kesinlik kazanmış değil. 2007 – 2013 dönemi
AB bütçesi önceden belirlenmiş olduğu için Akdeniz için Birlik
projesinin mali kaynağını şimdilik EUROMED programı
kapsamında ayrılan fonlar ve Avrupa Yatırım Bankası’nın FEMIP
(Facility of Euro-Mediterrenean Investment and Partnership)
programı fonları oluşturacak. Bunun yanı sıra girişimin şimdilik
üye devletlerin bağışları ile desteklenmesi öngörülüyor.
G-8 ZİRVESİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Sanayileşmiş sekiz ülkenin (ABD, Japonya, Almanya, İngiltere,
Fransa, İtalya, Kanada ve Rusya) liderlerini bir araya getiren G-8
Zirvesi, 7-9 Temmuz tarihleri arasında Japonya’nın Toyako
kentinde gerçekleştirildi. Zirvenin ilk gününde, petrol üretimi ve
arzının artırılması konusunda güçlü işbirliği yapılması üzerinde
duruldu ve gelişmekte olan ve ciddi açıklar veren ekonomilerin,
ulusal para birimlerinin güçlendirilmesi için birtakım düzenlemeler
yapması gerektiği belirtildi. Aynı zamanda, Dünya Ticaret Örgütü
(DTÖ) kapsamında yürütülen Doha Görüşmelerinin en kısa
zamanda tamamlanması çağrısında bulunulan Zirve’de, 21
Temmuz’da Cenevre’de yapılacak DTÖ Zirvesi öncesinde somut
adımlar atılmasının önemine değinildi. Bu kapsamda, Avrupa
Komisyonu’nun Ticaretten Sorumlu Üyesi Peter Mandelson ile
Hindistan Ticaret Bakanı Kamal Nath, Cenevre toplantısına olan
bağlılıklarını ifade ettiler.
Zirvenin ikinci gününde G-5
ülkeleri (Hindistan, Çin, Güney
Afrika, Meksika ve Brezilya) ile
bir
toplantı
gerçekleştirildi.
Küresel ekonomik gelişmelerin
değerlendirildiği
toplantı
sonucunda,
büyük
ticari
dengesizliklerin giderilmesinin
önemi
vurgulandı.
Ayrıca,
sürdürülebilir
üretim
ve
tüketime yönelik çalışmaları da
kapsayacak şekilde büyüme,
refah ve kalkınmayı garanti
altına alacak uzun vadeli
faaliyetlerde
bulunulması
yönündeki görüşün paylaşıldığının altı çizildi.
D
“
Ö
T
D
e
n
k
a
ı
m
ç
ğ
T
i
r
i
r
ı
v
e
v
e
m
s
a
r
ç
r
z
m
r
e
Z
s
a
a
Z
e
ö
e
ü
v
ş
e
s
m
i
e
l
n
d
e
e
r
i
k
n
i
i
l
s
ı
z
’
d
u
a
ı
l
k
c
d
a
ı
u
n
u
l
a
n
1
n
a
d
s
b
2
ö
n
a
,
i
t
a
m
a
e
u
u
m
n
d
d
s
a
a
n
’
m
m
v
t
ı
u
Türkiye'nin daveti üzerine, İran, Pakistan, Bangladeş,
Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya'nın katılımıyla 1997'de
İstanbul'da düzenlenen konferans ile hayata geçirilen D-8
(Gelişen 8 Ülke) işbirliğinin 6. toplantısı, 7-8 Temmuz tarihleri
arasında
Malezya’nın
başkenti
Kuala
Lumpur’da
gerçekleştirildi.
Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Ali Babacan başkanlığındaki bir
heyet tarafından temsil edildiği Zirve’de, İran Cumhurbaşkanı
Mahmud Ahmedinecad, Endonezya Devlet Başkanı Susilo
Bambang Yudhoyono, Pakistan Başbakanı Rıza Gilani,
Mısır'ın uluslararası işbirliğinden sorumlu Devlet Bakanı Fayza
Muhammed Ebul Naga, Nijerya ve Bangladeş'ten ise bakan ve
müsteşar düzeyinde devlet yetkilileri hazır bulundu.
Zirve’nin ardından kabul edilen sonuç bildirisinde, D-8 üyesi
ülkelerin sosyoekonomik işbirliği, barış, karşılıklı saygı ve
hoşgörünün
korunması
gibi
konulardaki
kararlılığı
vurgulanırken, Zirve’nin D-8 tarihinde “dönüm noktası” olduğu
belirtildi ve Zirve ile birlikte D-8'in ikinci 10 yılındaki
çalışmalarını düzenleyecek 2008-2018 Yol Haritası'nın da
kabul edildiği duyuruldu.
Zirve’nin
sonuç
bildirisinde,
uluslararası
işbirliğinde,
uluslararası finans ve ticaret sisteminin önemine dikkat
çekilirken; İran'ın Dünya Ticaret Örgütü’ne hızla kabulü
konusuna verilen destek teyit edildi. Bildiride ayrıca, kıtlığa ve
gıdadaki fiyat artışlarına dikkat çekilerek, bu durumun
sosyoekonomik istikrarı tehdit ettiği kaydedildi ve konuyla ilgili
D-8 ülkeleri arasında işbirliğinin derinleştirilmesine karar
verildiği belirtildi.
Artan petrol fiyatları karşısında önlem alınması yönünde
uluslar arası topluma çağrıda bulunulan bildiride, işçi göçünün
yoksulluğu önlemede önemli bir araç olabileceği, göçmen
işçiler konusunda ise, ilgili D-8 ülkelerinin tecrübelerini
paylaşmaları gerektiği ifade edildi.
n
D
i
e
s
m
l
i
a
n
Ö
T
d
l
r
m
a
g
u
s
l
ı
a
n
n
ı
d
n
ö
r
ı
.
n
e
D-8 ülkeleri arasındaki ticarete de dikkat çekilen bildiride, 1999
yılında 14,5 milyar Dolar olan ticaretin 8 yılda (2007 itibarıyla)
yüzde 200 artışla 60,5 milyar dolara yükseldiği vurgulanırken;
D-8 ülkeleri arasında yapılacak tercihli ticaret anlaşmaları
sayesinde, bu rakamın daha da artacağına inanıldığı
kaydedildi.
e
o
a
D-8 (GELİŞEN 8 ÜLKE) ZİRVESİ, MALEZYA’NIN BAŞKENTİ
KUALA LUMPUR’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
h
o
t
ç
G
a
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından bir özel temsilci
atanması çağrısı yapıldı.
m
i
”
Zirve sonucunda yayımlanan bildiride, küresel ısınmaya yol açan
sera gazı salınımının, 2050 yılına kadar, yüzde 50 oranında
azaltılması gerektiği belirtildi ve Hindistan ile Çin küresel ısınma
ile mücadelede etkin rol almaya davet edildi. Bildiride aynı
zamanda, Zimbabwe’deki Mugabe hükümetinin meşru olarak
tanınmadığı ve desteklenmediği de ifade edildi ve bölgeye
Geçici olarak İstanbul’da bulunan D-8 Sekreteryası'nın daimi
olarak burada kalacağının da resmen açıklandığı bildiride, iki
yılda bir yapılan D-8 Zirvesi'nin yedincisinin ise, 2010 yılında
Nijerya'da yapılacağı duyuruldu.
Diğer taraftan, Zirve çerçevesinde, önceki gün yapılan D-8
Bakanlar Konseyi toplantısında üzerinde mutabakata varılan,
D-8 üyesi ülkelerin işadamlarına vize alımı kolaylığı
sağlayacak anlaşma, Malezya Dışişleri Bakanı Rais Yetim ve
D-8 Genel Sekreteri Dipo Alam tarafından imzalandı. Nitekim
Zirve’nin ardından kabul edilen sonuç bildirisinde de, D-8
ülkeleri iş adamları için vize kolaylığı sağlayan anlaşmanın
kabul edildiği belirtilerek; bu anlaşmanın Bangladeş, İran,
Pakistan ve Türkiye tarafından onaylanmasından duyulan
İKTİSADİ KALKINMA
VAKFI
1-15 Temmuz 2008
Z
“
i
r
v
e
s
n
u
c
u
n
d
a
,
o
ü
y
u
l
t
c
k
a
r
e
r
e
e
e
D
l
l
a
n
ç
ü
s
l
a
r
e
r
a
a
s
ı
r
a
i
f
s
n
ı
a
n
d
n
a
s
v
k
i
e
Bilindiği üzere, büyük ekonomik
potansiyeli,
çeşitli
doğal
kaynakları, büyük bir nüfusu ve
coğrafi alanı temsil eden 8 ülke
arasındaki ticari ilişkilerde yeni
fırsatlar yaratmayı ve bu fırsatları
çeşitlendirmeyi amaçlayan D-8
girişimi
aynı
zamanda,
uluslararası düzeyde karar alma
sürecine katılımı artırmayı, daha
iyi hayat şartları sağlamayı, somut
ortak projeler etrafında ekonomik
işbirliğini geliştirmeyi ve gelişmekte olan ülkelerin dünya
ekonomisindeki durumlarını güçlendirmeyi hedefliyor.
i
ö
Ö
e
u
Zirve’de kabul edilen sonuç bildirgesinde ise, bir uyuşmazlık
çözüm mekanizması tesis ederek Avro-Akdeniz Alanı
ticaretinin kurumsal ve hukuki çerçevesini güçlendirme
konusunda anlaşmaya varıldığı belirtildi. Nitekim Zirve’de, AB,
Tunus ve Mısır ile bu tür bir mekanizma üzerinde bir
anlaşmaya vardı.
memnuniyet ve anlaşmanın bir an
önce yürürlüğe girmesine yönelik
beklenti
dile
getirildi.
k
s
i
i
ü
l
n
r
t
m
i
r
y
g
s
k
e
ü
e
d
i
k
c
n
r
n
t
a
e
e
i
a
r
İ
a
n
k
;
i
’
m
i
n
T
t
t
e
a
ü
i
n
n
ı
'
Zirve’de Bakanlar ayrıca, bugünden 2010 ve daha sonrasına
ilişkin Akdeniz’de ekonomik entegrasyonun geleceği üzerinde
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan çalışma üzerinde de
bir ön tartışma yaptılar.
n
t
ı
z
l
a
h
k
a
b
u
l
ü
k
n
u
s
u
n
a
o
v
e
e
d
r
i
i
l
l
d
e
n
i
d
.
e
s
t
e
k
t
e
y
i
t
ARNAVUTLUK VE HIRVATİSTAN, NATO İLE KATILIM
PROTOKOLÜ İMZALADI
”
AVRO-AKDENİZ
BÖLGESİ
TİCARET
MARSİLYA’DAKİ ZİRVEDE BİRARAYA GELDİ
9 Temmuz’da Brüksel’de gerçekleştirilen seremoni ile
Arnavutluk ve Hırvatistan NATO üyeliğine bir adım daha
yaklaştı. İki ülkenin de Nisan 2009’da gerçekleştirilecek
NATO’nun 60. kuruluş yıldönümü toplantısında resmen
NATO’ya katılması bekleniyor.
BAKANLARI,
Avro-Akdeniz Bölgesi (27 AB üyesi ülke, Türkiye, Arnavutluk,
Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Fas, Moritanya, Suriye,
Filistin ve gözlemci statüsünde Libya) ticaret bakanları, Fransa
Ticaret Bakanı Anna Marie Idrac ve Avrupa Komisyonu’nun
Ticaretten Sorumlu Üyesi Peter Mandelson başkanlığında, 2
Temmuz’da Fransa’nın Marsilya kentinde bir araya geldi.
Toplantıda, Avro-Akdeniz serbest ticaret alanını oluşturmaya
yönelik çalışmaların hızlandırılması kararı alındı. Marsilya Zirvesi,
bu toplantıların yedincisi olup, bölgedeki 40 ülkenin liderlerinin
katılımıyla 13 Temmuz’da Paris’te düzenlenecek Akdeniz İçin
Birlik Zirvesi öncesinde de büyük önem taşıyordu.
“
H
Şu ana kadar, sadece Tunus, Mısır, İsrail, Ürdün ve Fas, AB ile
sanayi mallarına yönelik serbest ticaret anlaşması imzalamış
durumda. Özellikle tarım ürünlerine yönelik müzakerelerde
ülkeler, daha da hassaslaşıyor. Bu noktada bazı AB Üyesi
Devletler, Kuzey Afrika’nın meyve – sebze piyasasındaki
rekabetinden çekiniyor. Bu doğrultuda, AB, Mısır ve İsrail’le
balıkçılık
ve
işlenmiş
tarım
ürünleri
ticaretinin
serbestleştirilmesine yönelik bir başlangıç anlaşması imzaladı.
Hizmetler ve iş kurmaya ilişkin hükümlere yönelik olarak da, AB
ile Mısır, Fas ve Tunus arasındaki ikili görüşmeler, bu yıl başladı.
Şu aşamada, Mısır, Fas, Ürdün, Tunus ve Fas’ın dahil olduğu ve
Güney-Güney ticaretinin serbestleştirilmesi için akdedilen Agadir
Anlaşması’nın yürürlüğe konması, Avro-Akdeniz Projesi’nin en
önemli unsurlarından birini teşkil ediyor.
A
g
N
t
r
ı
2
k
Marsilya Zirvesi’nde Bakanlar, bir yandan Avro-Akdeniz
ekonomik bütünleşmesinin mevcut durumunu değerlendirirken;
diğer yandan şu anda devam eden ticaretle ilgili müzakereler
hakkında da görüş alışverişinde bulunma fırsatı buldular. Bilindiği
üzere, AB ile Akdeniz ülkeleri arasında sanayi malları ticaretinin
serbestleştirilmesine yönelik müzakerelerde önemli aşamalar
kaydedildi ve bir çok konu üzerinde uzlaşma sağlanarak bunların
uygulanmasına geçildi. Bu noktada Avrupa Komisyonu, bundan
sonraki
görüşmelerin
tarım
ve
hizmet
ticaretinin
serbestleştirilmesi, ticarete tarife dışı engeller (iş kurmaya yönelik
kurallar gibi), uyuşmazlık çözüm mekanizması ve bölgesel
entegrasyon
(özellikle
Güney-Güney
ticaretinin
serbestleştirilmesi yoluyla) konularına ilişkin tartışmalar üzerinde
yoğunlaşmasını istiyor.
26 NATO üyesi ülkenin daimi temsilcileri ile Arnavutluk
Dışişleri Bakanı Lulzim Basha ve Hırvatistan Dışişleri Bakanı
Gordan Jandrokovic tarafından imzalanan protokolün
ardından her iki ülke de, artık birçok NATO toplantısına
katılabilecek. Ancak, iki ülkenin resmen NATO üyesi olması
için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 26 üye ülkenin katılım
protokolünü
onaylaması
gerekiyor.
b
a
v
0
v
a
0
t
u
i
’
9
t
s
t
d
l
a
u
k
n
v
’
ı
e
n
i
N
s
a
n
a
Öte yandan, Yunanistan 17
yıldır
devam
eden
isim
anlaşmazlığı
nedeniyle
Makedonya’nın NATO üyeliğini
engellemeye devam ediyor.
Hatırlanacağı gibi Yunanistan,
“Makedonya” isminin kendi
toprakları içinde bir bölge
olduğu
iddiasıyla
Makedonya’nın ismini tanımıyor. Konuya ilişkin bir açıklama
yapan NATO genel sekreteri Jaap de Hoop Scheffer ise,
Makedonya’yı, isim konusunda daha esnek olmaya davet etti.
e
r
ç
e
A
k
T
u
r
l
l
u
a
e
ş
’
O
u
l
o
N
n
r
n
u
ş
n
t
ı
ı
s
ı
r
l
d
i
l
n
y
t
i
e
c
6
n
n
a
k
.
0
ö
d
e
ü
r
m
e
s
ü
m
e
n
p
A
e
T
k
’
O
l
e
n
y
i
a
y
k
r
a
.
t
ı
l
m
a
s
ı
”
o
LİZBON ANTLAŞMASI’NIN ONAY SÜRECİNDEKİ SON
GELİŞMELER
İrlanda referandumunun ardından Lizbon Antlaşması’nın
akıbetine ilişkin tartışmalar devam ede dursun, Antlaşma,
henüz onay sürecini tamamlamamış Üye Devletler tarafından
onaylanmaya devam ediyor. Şu ana kadar 21 ülkenin onay
sürecini tamamladığı Lizbon Antlaşması’na ilişkin olarak,
Antlaşma’yı referandumda reddeden İrlanda dışındaki beş
ülkede (İtalya, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Almanya)
ise, onay süreci devam ediyor.
Antlaşma’ya ilişkin olarak son dönemdeki gelişmeler ise şöyle:
GKRY Parlamentosu, 3 Temmuz’da Lizbon Antlaşması’nı
onaylandı. Onay kararı, 18 ret ve 1 çekimsere karşı 31 oyla
kabul edildi.
Hollanda, Lizbon Antlaşması’na ilişkin onay sürecini
tamamlayan 19. ülke oldu. Hollanda Senatosu, 8 Temmuz’da
15’e karşı 60 oyla Antlaşma’yı onayladı.
İKTİSADİ KALKINMA
VAKFI
1-15 Temmuz 2008
Belçika’da da, Flaman Meclisi’nin Antlaşma’yı 10 Temmuz’da
onaylamasıyla tüm Bölgesel Meclisler Antlaşma’yı onaylamış
oldu ve böylece Belçika’daki onay süreci de tamamlandı.
ele alındığı belirtildi. Görüşme sonucunda, doğrudan
müzakerelere ne zaman başlanacağına ilişkin bir tarih ise
belirlenmedi.
İspanya’da ise, Senato, 15 Temmuz’da yaptığı oylama
neticesinde, 6’ya karşı 232 oyla Lizbon Antlaşması’nı onayladı.
Bilindiği üzere, İspanya Meclisi de, Antlaşma’yı 26 Haziran
tarihinde 6 ret ve 2 çekimser oya karşı 322 oyla onaylamıştı.
Böylece İspanya, Lizbon Antlaşması’na ilişkin olarak onay
sürecini tamamlayan 21. ülke oldu.
AVRUPA PARLAMENTOSU,
RAPORUNU KABUL ETTİ
“
u
Ş
ü
l
a
k
e
n
n
a
i
k
a
n
d
n
a
a
2
r
y
s
Raporda ayrıca, Kopenhag kriterlerine tam uyumun
sağlanması zorunluluğu ve AB’nin entegrasyon kapasitesinin
güçlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor ve AB’nin yeni üyeleri
bünyesine katabilecek yeterli kapasiteye ulaşabilmesine
yönelik dört kriterin karşılanması gerektiği ifade ediliyor.
Bunlar;
•
gelecekte üye olacak ülkelerin AB’nin politik
hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunması;
•
AB’nin kurumsal çerçevesinin verimli ve etkili bir
yönetimin sağlanmasına imkân tanıması;
•
AB finansman kaynaklarının sosyal ve ekonomik
uyumu sağlayabilecek ve AB ortak politikalarını
gerçekleştirebilecek nitelikte olması ve
•
kamuoyunu yeni katılımlar ve genişleme hakkında
bilgilendirecek kapsamlı bir iletişim stratejisinin
oluşturulması olarak belirlendi.
1
ü
r
e
c
i
n
i
o
t
a
m
a
m
l
a
d
ı
ğ
ı
i
L
z
b
n
o
A
n
t
l
o
r
a
e
r
ş
a
e
ı
’
r
b
i
a
ş
d
İ
i
a
l
m
n
k
n
t
u
e
a
ı
n
d
d
d
s
A
n
e
n
a
,
a
d
ş
m
k
r
d
ı
a
r
f
e
d
l
l
i
m
ş
k
a
’
i
y
n
ı
“
a
l
a
e
n
ş
d
P
l
k
e
d
Brok’un raporunda, AB’nin Karadeniz Bölgesine yönelik
yürüttüğü
stratejinin
güçlendirilmesi
gerektiği
yinelenerek; AB’nin, Türkiye’nin
ve Karadeniz’e komşu ülkelerin
eşit ortaklar olarak yer alacağı
bir “Karadeniz İçin Birlik”
kurması önerisi getirildi. Ancak
bazı AP üyeleri, böyle bir
birliğin daha sonra “Karadeniz
Birliği”ne
dönüşebileceği
şeklindeki endişelerini dile
getirdiler.
F
r
i
a
e
n
r
s
r
ı
e
z
B
a
u
J
k
y
a
e
n
t
T
e
d
ü
r
u
k
r
i
u
y
e
m
’
u
n
i
n
C
t
İ
a
l
y
a
,
s
İ
v
e
ç
,
e
Ç
u
m
u
r
i
y
e
t
i
,
P
l
h
v
k
Çek Cumhuriyeti Senatosu ise,
Lizbon
Antlaşması’nın
ulusal
hukuk ile uyumlu olup olmadığına
ilişkin
olarak
Anayasa
Mahkemesi’nden görüş talep etti.
Anayasa Mahkemesi’nin görüşü bağlayıcı nitelikte olduğu için,
uyumsuzluk kararı çıkması halinde Antlaşma’nın onaylanabilmesi
için Anayasa değişikliği yapılması gerekecek.
e
A
n
o
l
m
a
n
y
a
)
,
y
b
a
o
n
a
T
y
o
s
ü
r
e
c
i
d
e
v
a
m
e
d
i
y
r
.
r
n
”
KIBRIS’TA İKİ LİDER ARASINDAKİ ÜÇÜNCÜ GÖRÜŞME
GERÇEKLEŞTİRİLDİ
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile GKRY Lideri Dimitris
Hıristofyas arasında, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik
görüşmelerin üçüncüsü 1 Temmuz’da gerçekleştirildi. Görüşme,
Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi ve BM Misyon Şefi TayéBrook Zerihoun’un katılımıyla ara bölgede gerçekleşti. Görüşme
sonrası Tayé-Brook Zerihoun tarafından açıklanan ortak bildiride,
liderlerin 25 Temmuz’da yeniden bir araya gelmeyi ve çalışma
grupları ile teknik komitelerin çalışmalarını değerlendirmeyi
kararlaştırdıkları ifade edildi. Açıklamada aynı zamanda,
görüşme boyunca tek egemenlik ve tek vatandaşlık konularının
i
r
ü
ü
e
r
y
k
e
i
r
f
d
y
e
m
e
,
’
l
v
d
a
e
r
l
e
b
a
e
n
-
r
a
n
g
i
h
t
k
ı
e
d
e
ğ
i
l
,
i
n
ı
z
ı
n
a
h
o
o
Lizbon Antlaşması hakkında İKV tarafından hazırlanan bilgi
notuna ve düzenli olarak güncellenen onay tablosuna
www.ikv.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz.
a
n
u
h
(
e
J
,
o
a
ü
STRATEJİSİ
Alman Parlamenter Elmar Brok tarafından AB’nin genişleme
stratejisine ilişkin hazırlanan rapor, 10 Temmuz’da, Avrupa
Parlamentosu’nda, 44 ret ve 45 çekimser oya karşı 534 oyla
kabul edildi. Raporda, AB’nin belirsiz geleceğine rağmen
Avrupa Parlamentosu Üyeleri üç aday ülke (Türkiye,
Hırvatistan ve Makedonya) ile beş Balkan ülkesinin (Sırbistan,
Karadağ, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kosova) üyelik
perspektiflerini teyit ediyor.
Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, 1 Temmuz’da Anayasa
Mahkemesi’nin talebi doğrultusunda, Mahkeme’den gelecek
karara kadar Lizbon Antlaşması’nı imzalamayı askıya aldığını
açıkladı. Bilindiği üzere Antlaşma’nın onaylanmasına ilişkin karar,
24 Nisan tarihinde Bundestag, 23 Mayıs tarihinde de Bundesrat
tarafından kabul edilmiş; ancak Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi
(CSU) üyesi Peter Gauweiler, onay kararının iptali istemiyle
Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu.
Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski de, 1 Temmuz’da
yaptığı açıklamada, Lizbon Antlaşması’nın Polonya tarafından
onaylanmasına ilişkin kararı imzalamayacağını ifade etti. AB’nin
Nice Antlaşması uyarınca işlemeye devam edeceğini savunan
Lech Kaczynski, İrlanda’da çıkan sonucun ardından Antlaşma’nın
onaylanmasının anlamsız olacağını belirtti. Polonya Başbakanı
Donald
Tusk
ise,
yaptığı
açıklamada,
Antlaşma’nın
onaylanmamasının utanç verici bir durum olacağının üzerinde
durdu.
Hatırlanacağı
üzere,
Polonya’daki parlamenter onay
süreci,
Meclis’in
(Sejm)
1
Nisan’da, Senato’nun da 3
Nisan’da aldığı onay kararlarıyla
tamamlanmıştı.
Ancak
Antlaşma’nın
yürürlüğe
girebilmesi
için
Cumhurbaşkanı’nın da onayı
gerekiyor.
GENİŞLEME
ğ
l
ı
l
d
u
ğ
u
n
u
o
a
h
t
ı
r
l
a
t
t
ı
.
”
Rapor üzerinde Parlamento’da yapılan tartışmada, raporu
hazırlayan Hıristiyan Demokrat Elmar Brok, Lizbon
Antlaşması’nın onaylanmasına karşı olanlara, Antlaşma’nın
yürürlüğe girmesinin, AB’nin genişlemesinin ön koşulu
olduğunu hatırlattı ve bu bağlamda Lizbon Antlaşması’na karşı
olanların aynı zamanda AB’nin genişlemesine de karşı
olduklarını belirtti. Brok, genişleme ve entegrasyon arasında
dengenin bulunması gerektiğini ve Ukrayna gibi bugün için
üyelik olasılığı bulunmayan ülkelerin yanı sıra hızlı, somut
reformlara ihtiyacı olan Balkan ülkelerinin de çok fazla ilerleme
kaydetmesi gerektiğini vurguladı.
Görüşmeler sırasında birçok AP üyesi, özellikle Balkanlar’daki
genişleme sürecinin devam etmesini destekledi. Romen
Parlamenter Marian-Jean Marinescu (Avrupa Halkları Partisi),
gelecekteki katılımların özellikle AB’nin enerji politikasını
olumlu etkileyeceğini belirtti. Hollandalı Parlamenter Jan
Marinius Wiersma (Avrupa Sosyalist Partisi) ise, Avrupa
İKTİSADİ KALKINMA
VAKFI
1-15 Temmuz 2008
Komşuluk Politikası’nın, AB’ye katılımı yakın zamanda olası
görünmeyen ülkeler için uygun araç olmadığı konusunda Brok’un
görüşlerine katıldığını ifade ederek, bu ülkeler arasındaki
ilişkilerin de geliştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Ancak AMB’nin faiz oranını artırması ekonomi çevrelerinde
sürpriz olarak karşılanmadı. Artan enflasyon baskısı nedeniyle
Banka’nın böyle bir karar alması bekleniyordu. Nitekim
Banka’nın Mayıs ayındaki Yönetim Kurulu toplantısında, faiz
artırımına gidilebileceğini açıklaması piyasaları tedirgin etmişti.
Önümüzdeki dönemde faizlere yönelik alınacak kararları da,
ağırlıklı olarak yine enflasyon ve ekonomik büyümeye ilişkin
gelişmelerin belirlemesi beklenecek.
İngiliz Parlamenterler Charles Tannock ve Gerard Batten ise,
yeni katılımların uyum politikasına zarar vereceği gerekçesiyle
Birliğin genişlemesine karşı olduklarını belirttiler.
Müzakere sürecindeki ülkelere ilişkin olarak, Dönem Başkanı
Fransa’nın AB İşlerinden Sorumlu Bakanı Jean-Pierre Jouyet,
üyelerin gerekli görmesi durumunda, Fransa Dönem
Başkanlığı’nın
Hırvatistan
ile
olan
müzakerelerin
hızlandırılmasını
önerebileceğini
belirtirken;
Türkiye’nin
durumunun ise, herhangi bir üye devlete değil, Türkiye’deki
reformların hızına bağlı olduğunu hatırlattı.
AVRO ALANI ENFLASYON ORANI, YENİ BİR REKOR
KIRDI
AB İstatistik Kurumu Eurostat’ın 30 Haziran’da açıkladığı
verilere göre, Haziran ayında Avro Alanı Tüketici Fiyatlarında
yıllık enflasyon oranı %4 olarak gerçekleşti. Mayıs ayında bu
oran %3,7 idi. Ancak bu, AB için yeni bir rekor anlamına da
geliyor. Zira bu oran, 1999’da Avro Alanı’nın kurulmasından
beri görülen en yüksek enflasyon oranı ve Avrupa Merkez
Bankası (AMB) tarafından belirlenen enflasyon hedefinin de iki
katı düzeyinde.
OECD ÜLKELERİ 2007 YILI DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM
RAKAMLARI AÇIKLANDI
OECD, üye ülkelerden 3. ülkelere ve 3. ülkelerden de üye
ülkelere 2007 yılında”gerçekleşen doğrudan yabancı yatırım
rakamlarını açıkladı. Buna göre, OECD ülkelerinden dışarıya
doğrudan yabancı yatırımlar, 2006’da 1,2 trilyon Dolar iken
2007’de1,82 trilyon Dolara yükseldi. Söz konusu rakamın,
2008’in ilk yarısındaki şirket birleşmeleri ve alınmalarındaki
düşüş devam ettiği takdirde 1,14 trilyon Dolara gerilemesi
bekleniyor. OECD ülkelerine gerçekleşen yatırımlar ise 2006’da
1,05 trilyon Dolardan 2007’de 1,37 trilyon Dolara yükseldi; ancak
bu rakamın da 2008’de 1,035 trilyon Dolara gerilemesi
bekleniyor. OECD ülkelerinden diğer ülkelere yatırımların
azalmasından, en fazla gelişmekte olan ülkelerin etkilenmesi
bekleniyor. OECD’nin çalışmasına göre, 2007’de, ABD, en fazla
yatırım yapan (333 milyar Dolar) ve yatırım çeken (238 milyar
Dolar) ülke olarak birinci sırada yer almaya devam ediyor.
İngiltere ise, 230 milyar Dolar yatırım çeken ve 186 milyar Dolar
yatırım yapan ülke olarak ikinci sırada yer alıyor. Çalışmaya
göre, gelişmekte olan ülkelere yapılan yatırım ise, 2007’de 471
milyar Doları buldu. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney
Afrika, gelişmekte olan ülkelere giden yatırımın %50 ile 60’ını
kendilerine çekmeyi başardı.
Hatırlanacağı üzere, varili 143 Doları bulan petrol fiyatlarındaki
rekor artış ile ekonominin yavaşlaması ve bunlara ilaveten
aşırı enflasyon artışı, AMB’yi geçen haftalarda borçlanma faiz
oranlarını, %4’ten %4,25’e çıkarma kararı almaya zorlamıştı.
(Buna ilişkin haber için, 30 Haziran-6 Temmuz 2008 tarihli İKV
Bülteni’ne bakılabilir.)
Öte yandan, düşük büyüme ve yüksek enflasyonla seyreden
stagflasyon riskinden endişe duyan politikacılar, AMB’yi fiyat
istikrarını sağlamaya çalışırken büyümeyi gözardı etmemesi
konusunda uyardı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy
de, AMB’yi enflasyondan ziyade ekonomik büyümeye
odaklanmaya çağırarak faizlerin yükseltilmesinin enflasyonun
asıl sebebiyle mücadele etmek yerine AB’de ekonomik
faaliyeti yavaşlatacağını savundu ve enflasyonun temel
sebebinin, emtia ve petrol fiyatlarının aşırı hızla artışından
kaynaklandığını belirtti. İspanya Başbakanı Zapatero ise, fiyat
artışlarının, tüketici talebi değil petrol fiyatlarının artışından
kaynaklandığını ifade ederek, bu nedenle AMB’den
enflasyona karşı toleranslı davranmasını istedi.
AVRUPA MERKEZ BANKASI, FAİZ ARTIRIMINA GİTTİ
“
AMB Başkanı Jean Claude Trichet ise, fiyatların sabit
tutulmasının başlıca görevleri olduğunu, bu bağlamda büyüme
ve istihdam hedefleriyle ters düşmediklerini belirtti. Trichet,
enflasyonun düşünülenden daha uzun süre yüksek kalmasının
beklendiğini de vurguladı.
Avrupa Merkez Bankası (AMB), 3 Temmuz’da yaptığı toplantıda
15 üyeli Avro Alanında yüzde 4 olan faiz oranını, çeyrek puan
artırarak yüzde 4,25’e çıkardı. Bankanın, bir yıldan uzun süredir
ilk kez faiz artırımı yapmasıyla,
faizler de, son 7 yılın en yüksek
düzeyine ulaşmış oldu.
A
v
r
A
l
a
n
ı
’
n
d
a
,
TÜİK, HAZİRAN AYI ENFLASYON ORANLARINI AÇIKLADI
o
e
n
l
f
a
s
y
n
r
o
y
ü
z
d
n
ı
n
ı
n
o
4
e
a
i
l
e
r
e
k
r
o
“
Türkiye
İstatistik
Kurumu
TÜİK’in
3
Temmuz’da
açıkladığı
verilere
göre,
Haziran
ayında,
Tüketici
Fiyatları
Endeksi
(TÜFE),
Mayıs ayına göre %0,36
oranında düşüş gösterirken,
2007 yılının Aralık ayına göre
%6,00, Haziran ayına göre
%10,61 ve on iki aylık
ortalamalara göre de %8,64
oranında arttı. Böylece, önceki
iki ayda hızlı bir yükseliş gösteren enflasyon, Haziran ayında
mevsimsel fiyat hareketlerinin de etkisiyle yavaşladı ve TÜFE,
11 ay aradan sonra ilk defa geriledi.
Ö
n
c
e
k
i
i
k
i
a
y
d
a
ı
z
l
ı
h
k
g
f
a
a
Avro
Alanı’nda
Mayıs
ayı
enflasyon oranının yüzde 4 ile
tarihinin
en
üst
seviyesine
çıkması ve özellikle de gıda ve
yakıt
fiyatlarındaki
artışların,
AMB’yi faiz artırımına zorladığı
belirtiliyor. Buna ilaveten, artırma
kararının Avro Alanı’na dahil üye
ülkelerin ekonomilerinde görülen
yavaşlama dönemine rastlaması da, kaygıları artırıyor. Faiz
artırımının, zaten hızla yükselen ve bir rekor daha kıran petrol
fiyatlarını daha da tırmandırması bekleniyor.
ı
r
ı
m
a
d
i
a
y
r
r
t
ı
t
ş
ı
ı
v
a
t
s
e
l
a
l
r
l
e
y
r
a
ı
i
ı
r
m
a
n
ı
ı
a
,
n
z
k
d
n
ı
ö
l
l
i
k
l
e
b
t
k
e
M
z
B
r
l
’
a
d
y
i
ı
ğ
f
a
i
a
z
e
l
i
r
t
i
l
i
y
r
.
r
y
n
l
f
y
ı
ü
a
k
s
n
a
h
ı
o
b
i
s
e
y
l
n
i
ş
g
,
ö
s
a
H
z
t
i
e
r
r
a
e
n
n
o
i
A
a
e
e
”
o
T
s
d
r
t
a
e
k
k
i
Ü
e
s
i
r
l
l
e
r
i
l
i
e
d
r
l
i
”
m
i
v
a
d
.
i
n
a
1
k
s
i
y
1
o
g
v
e
e
,
a
e
t
y
E
F
n
m
n
a
a
l
i
f
y
a
e
l
a
f
e
d
ş
y
e
s
a
r
d
a
ı
d
v
a
e
n
t
İKTİSADİ KALKINMA
VAKFI
1-15 Temmuz 2008
Üretici fiyatları endeksi de (ÜFE), Ocak’tan bu yana en düşük
düzeyde artış göstererek Haziran ayında %0,32’de kaldı. ÜFE,
Haziran 2008 itibariyle son bir yılda %17,03 ve 12 aylık
ortalamalara göre %8,39 olarak gerçekleşti.
Yine söz konusu verilere göre, geçen yılın ilk çeyreğinde sabit
fiyatlarla
%4,7
büyüyen
devletin
nihai
tüketim
harcamalarının, bu yıl aynı
dönemde, %4,2 büyüme
gösterdiği; kamunun nihai
tüketim
harcamaları
kapsamında
maaş-ücret
ödemelerinin ilk çeyrekte
sabit fiyatlarla sadece %0,4
büyüdüğü; mal ve hizmet
alımlarında ise %10,1’lik bir
artış gerçekleştiği ortaya
çıktı.
Y
“
ı
G
S
l
ı
n
Y
%
i
1
l
,
H
7
k
ç
c
a
5
,
e
r
y
i
r
r
i
f
a
n
e
ğ
y
ı
i
a
n
t
d
n
l
d
a
e
r
l
a
,
a
o
TÜFE bazında enflasyonun eksi çıkmasında mevsimsel
koşulların rol oynadığı belirtiliyor. Ana harcama grupları itibariyle
bir önceki aya göre en yüksek artış, %2,39’la eğitim grubunda
gerçekleşirken; gıda ve alkolsüz içeceklerde yaşanan %3,4’lük
düşüş, genel endeksin eksi çıkmasına etki eden temel unsur
oldu. Ayrıca giyim ve ayakkabı fiyatları da %0,41 geriledi.
Haziran ayında, endekste yer alan gruplardan ulaştırmada
%1,62, konutta %1,30, lokanta ve otellerde %1,11, ev eşyasında
%1,04, eğlence ve kültürde %0,7, haberleşmede %0,66, çeşitli
mal ve hizmetlerde %0,20, sağlıkta %0,11, alkollü içecekler ve
tütünde %0,01 artış oldu. Geçen yılın aynı ayına göre TÜFE’de
en yüksek artış %16,30 ile konut grubunda gerçekleşti.
ÜFE’nin düşük çıkmasında ise, tarım sektöründe meydana gelen
%2,73’lük fiyat düşüşü etkili oldu. Haziranda fiyatlar, sanayi
sektöründe %1,06, madencilik ve taşocakçılığında %3,17, imalat
sanayinde %1,43 artarken elektrik, gaz ve su sektöründe ise
%4,10 düştü. Sanayinin alt sektörlerinde Haziran ayında en
yüksek fiyat artışı %9,46 ile ham petrol ve doğalgaz çıkarımında
gerçekleşti.
TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU, YILIN İLK ÇEYREĞİNE
İLİŞKİN BÜYÜME ORANLARINI AÇIKLADI
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ilk çeyreğine (Ocak-Mart)
ilişkin gayri safi yurt içi hâsıla (GSYH) rakamlarını açıkladı. Buna
göre, yılın ilk çeyreğinde GSYH, cari fiyatlarla, %17,5 oranında
artarak 221 milyar 740 milyon YTL olurken; sabit fiyatlarla ise,
%6,6 ’lık artışla 24 milyar 232 milyon YTL oldu.
Söz konusu verilere göre, kuraklık nedeniyle geçen yıl hızlı bir
küçülme yaşanan tarım sektöründe, bu yılın ilk çeyreğinde sabit
fiyatlarla %5,6’lık büyüme gerçekleşirken; imalat sanayii
sektöründe ise, %7’lik bir büyüme kaydedildi.
Madencilik ve taşocakçılığı sektöründe ise, ilk çeyrekte %8,4’lük;
elektrik, gaz ve su sektöründe %8,5’lik büyüme olduğu
belirtilirken; inşaat sektöründe ise, aksi yönde bir gelişme
meydana geldiği belirtildi. Sektörde, geçen yılın ilk çeyreğinde
%8,4 olan büyüme oranı, bu yılın ilk çeyreğinde %2,8’de
kalırken; toptan ve perakende ticaret sektöründeki büyüme
oranının ise, %6,3’ten % 9,9’a yükseldiği bildirildi.
Açıklanan verilere göre, büyüme oranı oteller ve lokantalar
sektöründe % 7,3'ten %5,2'ye; ulaştırma, depolama ve
haberleşmede %8,4'ten %7,7'ye; mali aracı kuruluşlarda
%12,7'den %8,9'a; eğitimde %7,6'dan %0,6'ya; konut
sahipliğinde ise %2,6'dan %1,5'e gerilerken; sağlık işleri ve
sosyal hizmetlerde büyüme, %2,8'den %11,8'e çıktı.
a
r
t
7
a
4
r
a
2
k
m
0
i
l
2
1
y
m
i
Y
n
l
T
y
a
r
L
o
l
u
r
k
e
n
s
;
a
b
i
t
o
i
f
y
a
a
r
t
t
m
ı
i
l
ş
l
a
l
r
l
a
i
2
a
y
s
e
4
m
Y
n
T
%
,
i
l
a
l
L
o
,
6
y
d
’
6
2
r
u
l
ı
.
k
2
3
”
o
TÜİK son olarak, yılın ilk çeyreği itibariyle asgari ücretin %5
artışla 503,26 YTL’ye yükseldiğini; yerleşik hane halklarının
tüketiminin %5,5’ten %7,3’e çıktığını; yerleşik hane halklarının
geçen yılın ilk çeyreğinde (bir önceki yılın aynı dönemine göre)
%7,7 artan yurt dışı tüketiminin ise, bu yıl (geçen yılın aynı
dönemine göre) %2,7 gerilediğini belirtti.
YILIN İLK 5 AYINDA CARİ AÇIK 21,5 MİLYAR DOLAR
OLDU
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 14 Temmuz’da
yayımladığı verilere göre, Mayıs ayında cari açık geçen yılın
aynı ayına göre %28,8 büyüyerek 4.637 milyar Dolar olurken;
Ocak-Mayıs dönemi cari işlemler açığı, geçen yılın aynı
dönemine göre, %33,3 artışla 21.541 milyar Dolara ulaştı.
Geçen yılın ilk beş ayında, 16.157 Milyar Dolar cari açık
verilmişti.
Diğer yandan, ekonomi çevrelerinde, 2008 sonunda Türkiye
ekonomisinin, temelde petrol fiyatlarından kaynaklanan
sebeplerle en az 50 milyar Dolar civarında bir cari açık
vereceği yönünde görüşler yoğunlaşıyor.
İHRACATTA ARTIŞ DEVAM EDİYOR
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 30
Haziran’da açıklanan geçici verilere göre, 2008 yılı Mayıs
ayında; geçen yılın aynı ayına göre ihracat %36,5 oranında
artışla 12.478 milyon Dolar; ithalat ise, %29’luk bir artışla
19.268 milyon Dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde dış
ticaret açığı da, %17,2 oranında artarak 5.796 milyon
Dolardan 6.790 milyon Dolara yükselirken; 2007 yılı
Mayıs ayında %61,2 olan ihracatın ithalatı karşılama
oranı, 2008 yılı Mayıs ayında %64,8 oldu.
G
“
a
e
y
ü
ı
l
ç
n
e
n
a
k
e
y
g
l
e
ı
ö
r
r
i
n
l
ı
n
e
a
A
e
y
n
ı
B
y
a
ı
l
a
n
p
i
r
a
c
a
%
t
2
1
7
,
a
r
t
a
r
a
k
h
Balıkçılık sektöründe, geçen yılın ilk çeyreğinde %2,3 oranında
yaşanan küçülme, bu yıl, %4,4’e yükselirken; geçen yıl %1
küçülen kamu yönetimi, savunma ve zorunlu sosyal güvenlik
sektörü, bu yıl %3,6 büyüdü.
TÜİK, harcamalar yöntemiyle yaptığı hesaplamalara göre, özel
sektörün gayri safi sabit sermaye oluşumunda geçen yılın ilk
çeyreğinde %1,8 olan artışın, bu yılın aynı döneminde %11,3’e
ulaştığını belirtti. Bu kapsamda, ilk çeyrekler itibariyle özel
sektörün geçen yıl %3,6 küçülen makine-teçhizat yatırımlarının
bu yıl aynı dönemde %15,6 artış gösterdiği ifade edildi. Geçen yıl
ilk çeyrekte %15,9 büyüyen gayrimenkul, kiralama ve iş
faaliyetlerinde ise, bu yıl %0,5’lik küçülme meydana geldi.
2
.
6
3
6
m
i
l
y
D
n
l
o
l
a
r
a
k
g
e
r
ç
a
r
o
e
k
l
e
ş
i
r
k
e
n
o
t
l
o
d
a
m
i
r
c
a
t
i
ç
i
n
h
p
e
a
a
,
y
A
ı
B
%
p
ü
5
l
k
e
l
l
0
o
e
d
r
u
i
n
.
i
”
n
d
e
;
2008’in ilk beş ayında (OcakMayıs) ise, ihracat, geçen
yılın aynı dönemine göre
%40,4 artarak 57.018 milyon
Dolar; ithalat ise, %36,9’luk
bir artışla 86.303 milyon
Dolar olarak gerçekleşti.
Böylece, geçen yılın OcakMayıs döneminde 22.440
milyon Dolar olan dış ticaret
açığı,
bu
yılın
aynı
döneminde %30,5’lik
bir
artışla 29.285 milyon olara
yükseldi.
2008 yılı Mayıs ayı ihracat rakamlarına bakıldığında, Avrupa
Birliği’nin (AB) ihracattaki ağırlığının devam ettiği görüldü.
İKTİSADİ KALKINMA
VAKFI
1-15 Temmuz 2008
Geçen yılın aynı ayına göre AB ülkelerine yapılan ihracat %21,7
artarak 6.263 milyon Dolar olarak gerçekleşirken; toplam ihracat
içinde de, AB ülkelerinin payı %50 oldu.
Ülke bazında ise, Mayıs ayında en fazla ihracat yapılan ülke
Almanya olurken (2007 yılı Mayıs ayına göre %24 artışla 1187
milyon Dolar); Almanya’yı Birleşik Arap Emirlikleri (896 Milyon
Dolar), İtalya (829 Milyon Dolar) ve İngiltere (793 Milyon Dolar)
izledi. İthalatta ise, Rusya, 2.972 milyon Dolar (%53,1 artış) ile ilk
sırada yer alırken; onu sırasıyla Almanya (1.783 milyon Dolar),
Çin (1.394 milyon Dolar) ve İtalya (1.068 milyon Dolar) izledi.
Ürün grupları bazında, Mayıs ayında en büyük ihracat kalemi,
kara taşıtları ile bunların aksam ve parçaları (1.909 milyon Dolar)
olurken; bunu, demir ve çelik (1.516 milyon Dolar), makinalar,
mekanik cihazlar, kazanlar ve aksam-parçaları (1.028 milyon
Dolar), mineral yakıt ve yağlar (967 Milyon dolar) izledi. İthalatta
ise, en büyük kalem, mineral yakıtlar, mineral yağlar (4.641
milyon Dolar) olurken; bunu, demir ve çelik (2.297 milyon Dolar),
makinalar, mekanik cihazlar, kazanlar ve aksam-parçaları (2.155
milyon Dolar) izledi.
Yıllık bazda ise, Türkiye'nin 1 Haziran 2007–31 Mayıs 2008
dönemi için yıllık dış ticaret hacmi, 316,9 milyar Dolara ulaştı.
Mayıs sonu itibarıyla son bir yıllık dönemde toplam 123.610
milyon Dolarlık ihracat yapan Türkiye, aynı dönemde 193.297
milyon Dolar tutarında ithalat gerçekleştirdi. Bu bir yıllık dönemde
69.686 milyon Dolar dış ticaret açığı verildi.
Yine aynı dönemde, 1 Haziran 2006–31 Mayıs 2007'yi kapsayan
önceki bir yıllık döneme göre, ihracat, 29 milyar 617 milyon Dolar
(%31,5); ithalat, 45.198 milyon Dolar (%30,5) ve dış ticaret açığı
da, 15.580 milyon Dolar (%28,8) arttı. Önceki bir yıllık döneme
göre toplam dış ticaret hacmi, 74.813 milyon Dolar (%30,9)
büyüme kaydetti. Geçen yılın Mayıs sonu itibarıyla yıllık ihracat
93.993 milyon, ithalat 148,99 milyon, dış ticaret açığı 54.106
milyon ve dış ticaret hacmi de, 242,93 milyon Dolar düzeyinde
bulunuyordu.
Öte yandan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz
Satıcı tarafından 1 Temmuz’da açıklanan verilere göre de,
ihracat, 2008 yılı Haziran ayında da artmaya devam ederek
%34,88’lik bir artışla 12.074 milyar Dolar oldu. İhracat, yılın ilk altı
aylık döneminde (Ocak-Haziran) ise, yüzde 36,07 artarak 67.138
milyar Dolara yükseldi. Haziran itibarıyla son bir yıllık (1 Temmuz
2007–30 Haziran 2008) ihracat ise, %29,93’lük bir artışla
123.762 milyon Dolara ulaştı.
AİHM, SEÇİM BARAJI, MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞI VE
MÜLKİYET HAKKIYLA İLGİLİ ÜÇ DAVAYI KARARA BAĞLADI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin temyiz organı niteliğindeki
Büyük Dairesi, Türkiye’de milletvekili seçimlerinde uygulanan
yüzde 10’luk baraja karşı açılan davaya ilişkin olarak, 8
Temmuz’da
verdiği
nihai
kararında, bu uygulamanın,
Avrupa
İnsan
Hakları
Sözleşmesi'nin (AİHS) özgür
seçimlerle
ilgili
Ek
Protokolü’nün
3'üncü
maddesini ihlal etmediğine
karar verdi.
“
A
ö
İ
z
d
i
l
k
1
k
a
a
a
l
r
,
ş
’
0
b
M
H
e
r
t
u
ı
l
e
s
n
ı
ü
a
a
k
a
T
t
l
e
ı
a
k
i
,
i
n
ı
r
ç
n
r
r
a
y
k
n
s
a
’
n
i
n
a
,
y
ü
z
d
e
A
v
r
u
a
p
n
a
H
k
l
a
r
ı
Hatırlanacağı üzere söz konusu
karara ilişkin dava, 2002
seçimlerinde
Şırnak'tan
Demokratik
Halk
Partisi
(DEHAP) adayı olan, ancak
yüzde 45,95 oy almalarına karşın partilerinin ülke genelinde
yüzde 10’luk oy barajını aşamaması nedeniyle milletvekili
seçilemeyen Resul Sadak ve Mehmet Yunak tarafından açılmıştı.
Sadak ve Yunak gerekçe olarak, yüzde 10'luk seçim barajının
S
ö
z
l
l
m
e
a
ş
m
d
e
ı
ğ
ı
s
i
n
’
a
o
ü
h
k
m
e
t
t
i
.
”
AİHM, diğer taraftan, aynı gün Türkiye ile ilgili iki önemli
davayı daha karara bağladı. Talebine rağmen milletvekili
dokunulmazlığı TBMM tarafından kaldırılmayan Cumhuriyet
Halk Partisi Konya Milletvekili Atilla Kart’ın 2005 yılında, adil
yargılanma hakkının engellendiği ve hak ihlali yapıldığı
iddiasıyla açtığı davaya ilişkin olarak Mahkeme, Türkiye’nin,
dokunulmazlığı kaldırmamakla AİHS'nin adil yargılanma
hakkını düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasını ihlal ettiğine
karar verdi.
Günün son kararı ise, Büyükada’daki Rum Yetimhanesi’nin
Devletin mülkiyetine geçirilmesine karşı Fener Rum
Patrikhanesi’nin 2005 yılında açtığı davaya ilişkin verilen ihlal
kararı oldu. AİHM, bu olayda, Türkiye’nin, Sözleşme’ye Ek 1
No’lu Protokol’ün mülkiyetin korunmasını düzenleyen 1.
maddesini ihlal ettiğine karar verirken, tazminat konusundaki
kararını ise daha sonraki bir tarihe erteledi.
Türkiye’nin her iki karara karşı da itiraz ederek davaları, Büyük
Daire’ye götürme hakkı bulunuyor.
UNESCO, DÜNYA MİRASI KORUMA LİSTESİNDEN
ÇIKARILMAMAK İÇİN İSTANBUL’A 2009’A KADAR SÜRE
VERDİ
Bir süre önce İstanbul’a gelerek 5 günlük bir incelemede
bulunan BM bünyesindeki UNESCO Dünya Kültür Mirası
Komitesi, 6 Temmuz’da Kanada’nın Quebec kentinde
toplandı. Komite’nin İstanbul ile ilgili olarak sunduğu raporda,
Süleymaniye’de sayısı iki yüzü bulan sivil mimarlık örneği
tescilli eserden sekizinin dozerle yıkılması, Sulukule’de
yapılması
planlanan
kentsel
dönüşümün
Romanları
yerlerinden edeceği ve Haliç’e yapılması planlanan Metro
Köprüsünün tarihi yarımadanın siluetini bozacak olması gibi
gelişmeler göz önünde bulundurularak, İstanbul’un Dünya
Mirası Koruma listesinden çıkartılması konusu gündeme geldi.
Bu gelişme üzerine, İstanbul Valiliği’nden bir heyet, Komite
üyelerine, konuya ilişkin bir savunma yaptı. Komite ise,
savunma üzerine, İstanbul’un Dünya Kültür Mirası listesinden
çıkartılmaması için gerekli olan çalışmaların tamamlanmasına
yönelik bir yıllık ek bir süre verdi. Komite, bir yılın sonunda
gereği yapılmazsa, İstanbul’u Dünya Kültür Mirası listesinden
çıkararak Tehlike Altındaki Kültür Mirası listesine alacak.
m
j
İ
e
d
seçmenlerin kendilerini özgürce ifade edebilme haklarına
engel teşkil ettiğini belirtmişlerdi. AİHM, 26 Mart 2006
tarihinde, başvurunun kısmen incelenmeye alınmasını kabul
etmiş; 30 Ocak 2007 tarihinde ise, beşe karşı iki oyla verdiği
kararında, yüzde 10'luk barajın serbest seçim hakkı nın ihlali
olmadığına hükmetmişti. Mahkeme, gerekçeli kararında, söz
konusu barajın, Türkiye'nin özellikle 1970'li yıllardaki
istikrarsızlığının göz önünde tutularak oluşturulduğunu ifade
etmiş ve bu barajın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin "aşırı
şekilde bölünmesi ve işlevsiz hale gelmesini" önlemeye
yönelik olduğunu belirtmişti. Davacılar Sadak ve Yunak’ın bu
kararı temyiz etmeleri üzerine, dava, AİHM’nin Büyük Dairesi
önüne geldi. Büyük Daire’nin kararı, nihai nitelikte olup,
herhangi bir merci önünde temyiz imkânı bulunmuyor.
n
e
a
y
k
ı
r
ı
Bilindiği üzere, İstanbul’un tarihi alanları, kültürel varlık olarak,
1985 yılında Dünya Kültür Mirası listesine kaydedilmişti.
Dünya Mirasını Koruma Komitesi, iki yıl önce Litvanya’nın
başkenti Vilnius`ta düzenlediği, söz konusu Listeye alınacak
veya bu listeden çıkarılacak şehirlerin durumuyla ilgili
toplantıda İstanbul’un durumunu da görüşmüş ve İstanbul’a
ilişkin olarak alınması gerekli önlemler konusunda bir dizi
öneride bulunarak, görülen eksiklikleri 2008 yılına kadar
gidermesi için İstanbul`a süre vermişti. Dünya Mirasını
Koruma Komitesi’nin, kentsel gelişim ve sit alanlarının
korunmasına yönelik endişelerinin ardından, bu yılın
başlarında, İstanbul’un listeden çıkarılması gündeme gelmişti.

Benzer belgeler