devrim savaşçıları ölümsüzdür

Transkript

devrim savaşçıları ölümsüzdür
DÜNYA
PROLETARYASI
K
apitalizmin geliþmesi ve sermaye birikiminde artýþ demek, proletaryanýn da büyümesi anlamýna gelmektedir. Bu büyüme,
belli alanlardan, dünyaya doðrudur. Kapitalizm görüldüðü her yerde proletaryanýn
varlýðýný öngörür. Çünkü kapitalizm ancak ücretli emeðin sömürülmesiyle varolabilir. Bu anlamda ücretli-emeðin kaldýrýlmasý, kapitalizmin de ortadan kaldýrýlmasý anlamýna gelir. Fakat bundan önce,
proletarya, kapitalizmin maddi zeminlerinin geliþimine baðlý olarak, dünya çapýnda
büyümeye devam eder. Bu büyümenin
hangi noktaya geldiðinin öncelikle saptanmasý gerekir.
Evrimi kabul eden, kapitalist üretimin
de evrimsel geliþmesini kabul eder. Ýlkel
sermaye üretiminden mali-sermaye çaðýna geliþ, bir dizi ekonomik-toplumsal dönüþümü içeren uzun bir tarihsel süreçtir.
Feodalizmin kapitalizme dönüþümü ve
kapitalizmin egemenliði bir dizi çað açýcý
devrimleri gerektirdi. Tarihsel dönüþüm
(bir toplum biçiminden baþka bir toplum
biçimine geçiþ) bir anlýk bir eylem deðil,
uzun bir alt-üst oluþlar sürecidir. Bir dizi
ekonomik dönüþümden sonradýr ki, yeni
ekonomik biçim, eskinin yerini alýr. Ancak her tarihsel dönem, bir önceki dönemin genel koþullanmýþlýðý içinde geliþipgüçlenebilir. Bu anlamda, yeni dönem
kendi temellerine kavuþana dek, bir önceki dönemin temelleri üzerinde iþ görür.
Yeni tarihsel dönem, iþ göreceði kendi
malzemelerini yaratana deðin, tarihin kendisine sunduðu malzemelerle iþ görmek
zorundadýr. Dönüþüm bir anlýk bir iþ deðildir. Bunun genel koþullarýnýn tarihsel olarak oluþmasý gerekiyor.
Biz, dünya kapitalizminden söz ederken, kapitalist üretimin ekonominin tüm
dallarýnda, ulusal ekonomilerin tüm kolla-
rýna egemen olduðunu, bu egemenliðin
tüm dünyada gerçekleþtiðini, bunun büyük bir tarihsel dönüþüm olduðunu belirtiyoruz. Fakat, yine de, kapitalizmin, kapitalist üretim biçimi olarak aþamayacaðý sýnýrlar var. Somutlarsak, kapitalizm büyük
bir iþ bölümü olan kent-kýr ayrýmýný ortadan kaldýramaz. Tersine en uç noktaya götürür. Kýrýn kente baðýmlýlýðý; kentin kýr
üzerindeki sömürüsü ve egemenliði iyice
güçlenir. Ancak kapitalizmin maddi koþullarý sonuna kadar geliþmeye zorlanarak, kent ile kýrýn yeni ve daha üst düzeyde birliðinin kurulabilmesinin maddi koþullarýný hazýrlar. Ama ondan önce ekonomi kent ve kýr arasýnda bölünmeyi sürdürür.
Ýþbölümüne baðlý olarak, kapitalist üretim, kýrda ve sanayide ayrý ayrý geliþim
gösterir. Süreç sonunda, kapitalist üretim,
ulusal ekonominin tüm dallarýna egemen
olur. Kapitalist ekonominin saðladýðý ekonomik birlik, iþ bölümüne, kent ile kýrýn
ayrýmýna dayanýr. Bu nesnel temele baðlý
olarak kent-sanayi proletaryasý ve kýr-tarým proletaryasý ortaya çýkar. Demek “sanayi proletaryasý”ndan ve “kýr proletaryasý”ndan söz ederken; öznel olarak yaptýðýmýz bir ayrýmdan deðil, nesnel temelleri olan bir geliþmeden bahsetmiþ oluyoruz.
Sanayi üretimin ve tarýmsal üretimin birbirinden farklýlýðý, proletaryanýn bir arada
bulunma, örgütlenme ve davranýþ farklýlýðýna etkide bulunur. Kent ve kýr proletaryasý “ücretli emekçi” olma niteliðiyle bir
sýnýftýr. Fakat ekonomik geliþmenin eþitsiz
geliþmesine baðlý olarak, proletarya da
kendi içinde eþitsiz geliþir. Tarým proletaryasý, daha yoksul olmasýna ve daha kötü
koþullarda çalýþmasýna raðmen; daðýnýktýr,
sýnýfsal davranýþ olarak sanayi proletaryasýna göre daha gevþektir. Bu nedenle, toplu bir arada bulunuþu, disiplini, örgütleni45. Sayý / 6-20 Temmuz 2005
Proletarya kapitalizmin
getirdiði bölünmüþlüðü
aþýp, “dünya proletaryasý”
olarak davranabilir.
Kapitalist ekonominin
dünya genelindeki
egemenliði, kapitalizmin
tekelci kapitalizm
aþamasýna ulaþmasý ile
birlikte tekellerin dünya
egemenliði ve bu temelde
farklý ülkelerdeki
proletaryanýn birbirine
baðýmlýlýðý, ücretli
emekçilerin kurtuluþunda
ortak hareket etmesini
getirmiþtir. Proletaryanýn
enternasyonal
dayanýþmasý, örgütlenmesi
ve mücadelesi bu
temel üzerinde hareket
etmiþtir. Böylesi bir
nesnel temel olmaksýzýn,
uluslararasý proletaryanýn
ayný sýnýfsal durumu
olmaksýzýn ve amaç birliði
olmaksýzýn, proletaryanýn
enternasyonal
hareketinden söz
edilemezdi. Emek-sermaye
iliþkisi her yerde aynýdýr.
Bu da, emeðin sermayeye
karþý ilkelerinin her yerde
ayný biçimde formüle
edilmesini getirir.
Proletarya, ilkeler
yönünde olsun, ayný amaç
yönünde olsun ve ayný
yönde pratikte birlikte
hareket eder.
3
þi ve sanayinin has ürünü olmasý, sanayi
proletaryasýný devrimin öncüsü durumuna
getirir. Kapitalist üretimin ekonominin
tüm dallarýnda geliþmesi ve egemen hale
gelmesiyle, proletaryanýn da sayýsý artar,
büyür. Kapitalizmin kendi mekanizmalarý
tarafýndan eðitilir, örgütlenir ve birleþtirilir.
Kapitalizm ilk önce belli ülkelerde
(Avrupa’da) geliþip, egemen olmuþken,
zamanla dünyaya doðru yayýldý. Kapitalizm gittiði sömürge ülkelerin ekonomilerini önce böldü ve sonra çözülmesini saðlayarak kendi üretim iliþkilerini oralarda
da egemen hale getirdi. Kapitalist ekonominin geliþimi, toplumsal yapýyý çözmüþtür. Üreticiler kitlesel olarak mülksüzleþtirilmiþ, sonuçta kapitalist üretimin gereksindiði ücretli-emek bolca saðlanmýþtýr.
Eski toplumsal yapýnýn çözülmesi sonucu,
proleterleþme süreci de bir eðilim olarak
geliþmeye baþlamýþ; toplumda küçük
mülk sahipleri, köylülük çözülmeye baþlamýþ, buna karþýn proletaryanýn sayýsý,
gücü ve toplumsal aðýrlýðý artmýþtýr. Böylece tüm ülkelerde, tüm kýtalarda proletaryanýn sayýsý çok büyük rakamlara ulaþmýþ; geliþmiþ kapitalist ülkelerde nüfusun
çoðunluðunu oluþtururken, baðýmlý kapitalist ülkelerde ise nüfusun önemli bir kesimini oluþturmuþtur. Tarým proletaryasý
ve yoksul köylülükle birlikte yeni sömürgelerde nüfusun çoðunluðudur. Dünya nüfusu açýsýndan bakýldýðýnda, orta ve küçük
mülk sahiplerinin sayýsý sürekli azalýrken,
proletaryanýn sayýsý ise devamlý artmaktadýr. Proletarya nüfus içinde sürekli büyüyen tek sýnýftýr. Tabii proletaryanýn asýl
gücü, sýnýfsal konumundan (sanayinin has
ürünü) ileri geliyor. Ama nicel olarak büyümesi de onun toplumdaki aðýrlýðýný arttýrýr. Varýlan noktada baktýðýmýzda proletaryanýn toplumdaki aðýrlýðýnýn, etkisinin
ve gücünün nicel olarak da, nitel olarak
da arttýðýný açýk olarak görürüz.
Meta üretimi tek tek ülkelerin sýnýrlarýný aþarak tüm dünyada genel biçim haline geldi. Ticaret de artýk, dünya ticaretidir.
Pazar da dünya pazarý. Kapitalizm bir
dünya sistemi oldu. Artýk dünyada kapitalizmden söz edilmeye baþlandý. Kapitalizmin dünya ekonomisi temelinde uluslarýn
karþýlýklý baðýmlýlýðý geliþti. Her ulus dünya pazarýna baðlandý. Yine her ulus kapitalizmin dünya iþ bölümüne dahil oldu.
Bildiðimiz gibi, iþbölümünün bir ucunda
sömüren, diðer ucunda ise sömürülen var-
4
dýr. Ülkeler ezen ve ezilen ülkeler olarak
bölünmüþtür. Kapitalizmin dünya egemenliðiyle birlikte, kapitalist üretimin yasalarý ve sonuçlarý da her yerde zorunlu olarak ortaya çýkar.
Kapitalist ekonominin dünya egemenliði temeline baðlý olarak uluslararasý
proletarya oluþtu. Uluslararasý proletaryanýn ortaya çýkýþý, tüm bir ekonomik yapýnýn, tüm bir tarihsel dönemin dönüþümünün sonucu olabilir. Bu, maddi koþullarýn
olgunlaþmasý demektir. Geliþmiþ maddi
koþullara dayanan proletarya, artýk eski
proletarya deðil; dünyayý dönüþtürecek
militan bir sýnýf konumuna gelmiþ demektir. Yine, bu maddi geliþime baðlý olarak,
proletarya yerel bir güç olmaktan çýkmýþ,
ulus düzeyinde bir güç ve uluslararasý
çapta bir güç durumuna gelmiþtir. Kapitalist ekonominin kýtalarda ve dünyada
merkezileþmesi, üretim araçlarýnýn daha
az elde toplanmasý, emeðin dünya çapýnda toplumsallaþmasýna baðlý olarak, “Avrupa proletaryasý”ndan; “Latin Amerika
proletaryasý”ndan, “Dünya proletaryasý”ndan söz etmeye baþladýk. “Dünya proletaryasý” nitelemesi, niceliksel bir toplamý deðil, bir geliþimi ve iç bütünlüðü ifade eder.
Dünya proletaryasýnýn oluþmasý, iþçi
sýnýflarýnýn tek tek ülkelere bölünmüþ olmasý gerçeðini ortadan kaldýrmýyor. Üretim araçlarýnýn dünya çapýnda merkezileþmesi ve emeðin dünya düzeyinde toplumsallaþmasý ile kapitalist mülkiyetin belli
sýnýrlar içinde (ulusal sýnýrlar) kalmasý arasýndaki çeliþki çok barizdir. Kapitalist ekonomi tüm “ulusal” sýnýrlarý aþýp geçmekle birlikte, ekonomi varolan sýnýrlarý
tamamen ortadan kaldýracak kadar tek elde toplanmamýþtýr. Kapitalist ekonominin
belli ellere ve sýnýrlara bölünmüþ olmasý,
iþçi sýnýfýnýn üzerinde hareket ettiði zemindir ve iþçilerin hareketini etkilemektedir. Ýþçi sýnýfýnýn bölgelere ve ülkelere göre bölünmesi, kapitalizmin durumuna
denk düþer. Fakat bu durum mutlak deðildir; sermayenin tek tekele doðru ilerleme
eðilimine baðlý olarak, “ülkelerin” proletaryasý da “dünya proletaryasý” olmasý yönünde ilerliyor. Sermayenin tek tekele
doðru ilerlemesi noktalanmýþ bir durum
deðil, devam eden bir eðilimdir. Dünya
proletaryasý da sonuçlanmýþ bir hareket
deðil, geliþmekte olan bir eðilimdir.
Proletarya kapitalizmin getirdiði bölünmüþlüðü aþýp, “dünya proletaryasý” o45. Sayý / 6-20 Temmuz 2005
larak davranabilir. Kapitalist ekonominin
dünya genelindeki egemenliði, kapitalizmin tekelci kapitalizm aþamasýna ulaþmasý ile birlikte tekellerin dünya egemenliði
ve bu temelde farklý ülkelerdeki proletaryanýn birbirine baðýmlýlýðý, ücretli emekçilerin kurtuluþunda ortak hareket etmesini
getirmiþtir. Proletaryanýn enternasyonal
dayanýþmasý, örgütlenmesi ve mücadelesi
bu temel üzerinde hareket etmiþtir. Böylesi bir nesnel temel olmaksýzýn, uluslararasý
proletaryanýn ayný sýnýfsal durumu olmaksýzýn ve amaç birliði olmaksýzýn, proletaryanýn enternasyonal hareketinden söz edilemezdi. Emek-sermaye iliþkisi her yerde
aynýdýr. Bu da, emeðin sermayeye karþý
ilkelerinin her yerde ayný biçimde formüle edilmesini getirir. Proletarya, ilkeler
yönünde olsun, ayný amaç yönünde olsun
ve ayný yönde pratikte birlikte hareket eder.
Toplam toplumsal sermaye çok sayýda elde bölünmekle birlikte, sermayenin
tarihi eðilimi, tek elde merkezileþme yönündedir. Bu, normal ekonomik iþleyiþle
gerçekleþtiði gibi, devlet müdahalesiyle
de saðlanýyor. Devlet, ekonomik sürece,
tekellerin yararýna müdahalede bulunuyor.
Sonuçta, daha bugünden toplam toplumsal sermayenin daha büyük bir miktarý
belli emperyalist ülkelerde ve tekellerde
toplanmýþ bulunuyor. Dünyada kapitalizm
egemen oldu; kapitalist ekonomiye de tekeller egemen. Tekelci egemenlik ve devlet-tekel bütünleþmesi koþullarýnda, emeksermaye arasýndaki uzlaþmaz çeliþki ve
karþýtlýk her yerde keskinleþti ve nihayetinde tüm dünya toplumsal devrim alanýna
dönüþtü.
Hiç þüphesiz her ülkenin evrimi ve
tarihsel durumu birbirinden farklýdýr. Bu
nedenle, her ülkenin somut durumunun
ayrý ayrý ele alýnmasý gerekiyor. Marksizmin-Leninizmin taktiklerinin her ülkenin
somut koþullarýna uyarlanmasý gerekiyor.
Dünya proletaryasý için ayný olan hedefler
ile her ülke proletaryasýnýn bu ayný hedefe
hangi somut yolu izleyerek ulaþacaðýnýn
somut olarak saptanmasý gerekiyor.
Her ülkedeki proletarya hareketi zorunlu olarak kendi somutundan hareket edecektir; ama dünya proletaryasýnýn bir
parçasý olarak, proletaryanýn dünya ordusunun bir müfrezesi olarak enternasyonal
görevlerini de yerine getirecektir.
C.DAÐLI
Ý
ç savaþýn kavurucu iklimi yavaþ
yavaþ her alana,
büyük kentlerden küçük
kentlere doðru yayýlýyor.
Sokaklar, üniversite kampüsleri, daðlar, toplumun
kan deryasýyla birbirinden ayrýlmýþ iki kutbun,
devrim ve karþý devrimin, bir kez daha oldukça kanlý bir hesaplaþmasýna tanýklýk ediyor. Bu
kanlý hesaplaþmayý, sýnýflar mücadelesinin belli
bir dengeyi ifade eden koþullarý hazýrlýyor. Proletarya ve emek
güçleri, egemenliðini gün geçtikçe yitiren burjuvaziyi henüz deviremiyor; fakat burjuvazi de proletarya ve emek güçlerini bulunduðu konumdan geriletemiyor. Böylesi denge durumlarý, hemen
her zaman, sýnýflardan birinin diðerine egemenliðini kesin olarak
kabul ettirecek olan sonuç alýcý büyük kapýþmalarýn önünü açar.
Proletarya ve emek güçleri, hemen her yerde, yeni yeni alanlarda güçlü çýkýþlar yaparken, burjuvazinin cevabý katliamlar biçiminde oluyor. Ovacýk, bunun en son örneði oldu, fakat asla sonuncusu deðil. Reformizmin “eyvah!” nidalarý arasýnda, tayin edici nihai kapýþmanýn tüm güçleri hazýrlanýyor. Ýç savaþýn, daha
önce görülmemiþ derecede sarsýcý olaylarla yükseliþine, þimdiden
tanýk oluyoruz.
“Bir iç savaþta proletaryanýn ideal partisi, savaþan partidir”
diyor Lenin. Çünkü komünistler sýnýf uzlaþmasýný deðil, sýnýf savaþýmýný kabul ederler. Ve bunalým derinleþtikçe yürütülen sýnýf
savaþýmý ister istemez bir iç savaþa, silahlý bir ayaklanma aþamasýna ulaþýr. Söylemde devrimi, pratikte ise sýnýf uzlaþmasýný savunanlar, tam da böyle anlarda “Barýþ! Çatýþmalar dursun” feryatlarýyla ortaya çýkarken, proletaryanýn savaþan partisinin görevi, savaþan kitlelere yol göstermektir.
Ýç savaþa önderlik nasýl olur? Kaðýt üzerinde “sistemler yaratan” stratejistlerin, kitlelere henüz bilmedikleri savaþým biçimlerini öðretmeye kalkarak mý; yoksa genel sýnýf savaþýmý ve kitle hareketinden “öðrenerek” mi? Elbette blankizme, anarþizme düþmek istemeyen her leninist, ikinci yolu seçecektir. ilerleme içindeki kitle savaþýmýna karþý dikkatli tutum proletaryanýn savaþan
partisinin, iç savaþ önderliðini nasýl, hangi mücadele biçimleri ve
taktikleriyle ve hangi alanlarda kuracaðýnýn yolunun gösterir.
Kitlelerin zora dayalý savaþýmý, iç savaþýn ortaya çýkýþýna paralel olarak, ilk kez 70’li yýllarda etkin oldu. Devrimci yapýlar, bu
kitle hareketinin önüne geçmeden önce, silahlý gruplar biçiminde
doðdular. Bu nedenle her biri, geliþen kitle hareketlerine kendi
“sistem yapýcý” taktiklerini hakim kýlmaya çalýþtýlar. Zora dayalý
mücadelenin bu “emekleme” dönemi, bütün güçlerin etrafýnda
kümelendiði politik odak yaratýp genel ayaklanmaya büyüyemediði için, 12 Eylül karþýsýnda geri çekildi.
90’lý yýllar, serhýldanlar ve büyük iþçi eylemleriyle açýldý ve
bu ayaklanmalar, gerilla hareketlerinin yeniden etkin olmasýný
saðladý. Ýstanbul’dan Nusaybin’e dek irili ufaklý kentler, kitlesel
ayaklanmalarýn asýl beþiði oldu. Sanayi ve ticaretin yoðunlaþtýðý
kentler, ayaklanmanýn kitle gücünü besledi.
Sermaye Kentlerin
Denetimini
Yitiriyor
Ýç savaþ sürecinde
büyük sanayi kentlerinde
ayaklanmanýn belirleyici
kitlesel gücü kendini hissettirdikçe, sermaye ve
devlet, güvenlik telaþýna
düþtü. Çünkü burjuvazi,
hem mali hem de politik
gücünü kentlerde kurumsallaþtýrmýþtý. Oysa, sermayenin kendi gücünün
yoðunlaþtýðý kentlerde,
bizzat kendi mezar kazýcýsý proletarya da fiziki ve politik güç kazandý. Yoksul emekçiler kitleler halinde kýrdan kopup kentlere
doluþtukça, kentlerin ayaklanma ordusu da kalabalýklaþtý. Ve böylece egemen olanla isyancýlar, burjuvazi ile proletarya, ayný kentsel mekanda, yan yana, kendi güçlerini karþýlýklý savaþa sürmeye
baþladýlar.
Burjuvazi en baþýndan bu yana kentlerin imarýný, denetimini
kolaylaþtýrmak ve ayaklanmalarý engelleyip ezmek üzerine kurdu.
Gittikçe büyüyen kentlerle birlikte kalabalýklaþan emekçi semtler,
burjuvazinin çevresini sardýkça, burjuvazi özel güvenlik elemanlarý ve ekipmanlarýyla donatýlmýþ sitelere, tahkim edilmiþ kalelere
çekildi. Altlarýna çektikleri arabalara bile yansýdý, bu “korunmacý” ruh hali. Aðýr ve tank benzeri, cipler, iç savaþýn burjuvazide
yarattýðý korkuyu açýða vururcasýna, caddelerde görünmeye baþladý. Bu da yetmedi, kentleri koruma altýna alan ordu, polis-jandarma birliklerine raðmen burjuvalarý kendi mekanlarýnda bir küçük
orduyu besleyecek kadar cephanelikler yýðmaya, özel koruma ordularý beslemeye baþladýlar. TMSF’nin satýþa sunduðu ve Uzanlarla, Erol Aksoy’a ait silahlarýn birçoðu, ne ordu ne de poliste bulunan türdendi.
Korku, sermayenin kentlerini sardýkça, ordu ve polis teþkilatlarý tedbirlerini, teçhizatlarýný yenileme ve þehir savaþlarý için ortak tatbikatlar düzenleme yoluna gidiyorlar. Son günlerde yapýlan
böyle bir tatbikatta özel silahlý güçler, okul ve hastane gibi büyük
ve saðlam binalarýn ele geçirilmesini prova ettiler. Kent savaþlarýna yönelik eðitimlerin sýklaþtýðý, tatbikatlarýn birbirini izlediði
günlerde, Ýstanbul’da MOBESE adý verilen elektronik gözetleme
ve koordinasyon sistemi hayata geçti.
MOBESE sisteminin esas hedefi, bütün polisiye güçlerin tek
bir merkezden idaresini kalýcý bir yapýya dönüþtürmek, etkinleþtirmektir. Bunun için, tek tek polis birimlerinin olaylar ve kitleler
karþýsýndaki olasý pasif tutumlarýný ve hatalarýný sýfýra indirip, her
hareketi merkezi denetime baðlamak gerekiyordu. Böylece polis
gücü, kendi gözlem ve denetimlerine dayalý bilgilerle deðil, doðrudan merkez tarafýndan izlenen ve derlenen bilgilerle hareket edecek. Yeni sistem, polisin koordinasyonunu güçlendirse de, emekçiler üzerindeki denetim etkinliðini daha da sýnýrlandýrýyor.
Geçmiþ dönemlerde, yaya devriyeler aracýlýðýyla, emekçilerin ruh
hallerindeki deðiþimleri birebir görüþme-konuþma-gözleme yoluyla denetim altýna alan polis gücü; otomobil devriye göreviyle,
birebir iliþkiden ve gözlemden mahrum kalmýþtý. Sürekli otomobilin içinde gezen polis gücü, hem emekçilerden yalýtýldý hem de
yalnýzca “çýkan olaylara müdahale ekibi” düzeyine geldi. Motori-
KENT
SAVAÞLARINA
HAZIRLIK
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
5
ze devriyede, genel kitleye
deðil, olaylara odaklanan
polis gücü, çoðu zaman olay ve eylemler karþýsýnda
kendi inisiyatifle baþ baþa
kalýyordu. MOBESE sistemiyle artýk, bütün olay ve
eylemlerin gözlem ve müdahale inisiyatifi merkeze
kalýyor. Sistem gün geçtikçe mekanikleþir ve insan
unsuru aradan çekilirken,
emekçilerin ruh halini kameralarýn anlamasý mümkün mü?
Emekçiler içinde kabaran öfke ve þiddet dolu ruh
hali, MOBESE sistemi için
sadece bir veridir. Burjuvazi, kent yoksullarýnýn ayaklanma eðilimini denetim altýna alamayacaðýný bildiði için, MOBESE’yi devreye sokuyor.
Bütün muhtarlýk bilgisayarlarýnýn sisteme baðlanmasýyla, þehrin
tüm nüfusunun yerleþim hareketleri izlenecek. Böylece sermaye,
kendi güçlerini hangi semt ve sokakta yoðunlaþtýracaðýný tahmin
edecek. Burada artýk, kitleleri kontrol etmek gibi doðrudan bir hedefin yerini, onlara öncülük edecek unsurlarýn bertaraf edilmesi
hedefi var. Sonuç itibariyle, MOBESE ve kentlere yönelik tatbikatlar, burjuvazinin artýk eski yöntemlerle kentleri denetim altýna
alamadýðýnýn, emekçilerin yayýlan ve sertleþen mücadelesini, eski
yöntemlerle engelleyemediðinin bir itirafýdýr.
Ordu ve Kentler
Son günlerde sýkça dile gelen söylemlerden biri, devletin artýk bir “iç savaþ aygýtý” haline getirildiðine iliþkindir. Oysa devlet,
baþýndan bu yana sýnýflar mücadelesinde burjuvazinin bir iç savaþ
aygýtýdýr. Burjuvazi egemen olduðu dönemden itibaren devlet
güçlerini bir iç savaþa göre yapýlandýrmýþtýr. Bu devlet güçlerinin
baþýnda gelen ordu, “dýþ tehdide karþý” deðil, ama hemen her zaman “iç tehdide karþý” örgütlendi. Ordunun görevinin “sýnýrlarý
korumak” olduðu, bir burjuva masalýdýr. Ordu esas gücünü kentlerde yoðunlaþtýrýr, en büyük kýþla ve karargahlar, hep kentlerin içinde, çevresindedir.
Ordunun, sanayi üretiminin ve ticaretin yoðunlaþtýðý bölgelerde konumlanmasýnýn bir nedeni proleter tehlikeyi bertaraf etmekse, diðer nedeni, bu modern üretime baðýmlý olmasýdýr. Kentler orduyu besler. Tamir atölyeleri ve üretim tesisleri militarizmi
baþlý baþýna bir sanayi kolu haline getirmiþtir. Milyonluk mevcuduyla ve modern mekanik araçlarýyla ordu, kentlerin eklentisi olmak zorundadýr. Büyük kentlerdeki ordunun varlýðý ve konumu,
yukarýda açýklanan iki nedeni de doðruluyor.
Baþkent Ankara, kuruluþundan itibaren, emekçi ayaklanmalarý önlemeye yönelik bir imar planý içinde geliþti. Birbirini dik
kesen iki ana ulaþým yolunun dört parçaya ayýrdýðý baþkentte, artý
iþaretinin ortasýnda önemli devlet kurumlarý, bunlarla iç içe genel
komutanlýklar ve bunlara ait kýþlalarla depolar bulunur. Bu geniþ
bürokratik-militarist yerleþim alanýn çevresinde, ana caddeler tarafýndan dört ayrý bölgeye daðýlmýþ emekçi semtleri bulunur. Bu
6
emekçi semtlerin dýþ çeperinde yer alan daha büyük
kýþlalar, baþkentin tüm giriþ
ve çýkýþlarýna adeta mekanik bir ablukaya alýr. Ama
bu kent planý, baþkentin nüfusunun artmasýyla birlikte
bozuldu. Bir zamanlar kentin çevresinde kalan Mamak, Etimesgut, jandarma
kýþlasý gibi büyük askeri alanlar, yavaþ yavaþ yoksul
emekçi semtleriyle çepeçevre sarýldý. Ordu, bu önemli tehlikeyi bertaraf etmek için, operasyonel merkezlerini, cephanelik ve mekanik güçlerini Ankara’nýn
biraz daha dýþýna taþýma telaþýna kapýldý. Tehdit, proletarya ve emekçilerden geliyordu.
Kavganýn þehri Ýstanbul, ayný zamanda burjuvazinin de mali
ve siyasi gücünü yoðunlaþtýrdýðý kenttir. Ýstanbul, onbinlerce polis gücüne ek olarak, Kürdistan’dan sonra ordunun en büyük operasyonel ve mekanik gücünü barýndýrdýðý bölgedir. Bu kentin
kontrolünden sorumlu Birinci Ordu, müstakbel Genel Kurmay
Baþkaný’ný aðýrlar. Müstakbel baþkomutan, burjuvazi ve proletaryanýn savaþýnýn bu en çetin alanýnda sergiler bütün hüner ve baðlýlýðýný.
Bütün mali, teknik, siyasi ve askeri gücünü burada yoðunlaþtýrmasýna raðmen burjuvazi, Ýstanbul’un denetimini sürekli elinden kaçýrýyor. Sapanca’dan Çorlu’ya dek uzanan 250 km.lik bir
yol boyunca sýralanan yoksul emekçi semtler, burjuvaziyi ve güçlerini adeta her alanda bir abluka içinde býrakýyor. Burjuvalarýn oturduðu yerler tek bir alanda yoðunlaþmýþ deðil, tersine daðýnýk,
birbirinden kopuktur. Burjuva semtlerin ve kýþlalarýn arasýna fabrikalar, sanayi bölgeleri ve proleter mahalleler sokulmuþtur. Bu
nedenle Ýstanbul’da yaþayan burjuvalar; “Bir gün varoþlardan gelip, boðazýmýzý kesecekler” korkusunu sürekli yaþarlar. Kasýmpaþa, Çaðlayan, Seyrantepe, burjuva gökdelenlerin ve villalarýn çevresini kara bir duvar gibi kaplar. Dudullu, Gülsuyu ve Kartal’ýn emekçi mahalleleri Bostancý’nýn burjuvalarýný kuþatýr. Kentlerin iç
savaþýnda Ýstanbul, burjuvalar için büyük dezavantajlar ve tehditler barýndýrýr. Burjuvazi bu tehdidi militarist güçleri sürekli takviye ederek gidermeye çalýþýr.
19 Aralýk günlerinde sermaye güçlerinin Ýstanbul’da nasýl
çaplý bir ayaklanma bastýrma hazýrlýðý yaptýðýný hepimiz gördük.
O gün yüze yakýn tank, kýþlalarda motorlarý çalýþýr vaziyette hazýr
bekledi. Þehrin bütün askeri güçleri alarm durumuna geçti. Jandarma ve piyadenin karma birliklerinden oluþturulan savaþ gruplarý, kýþlalarda günlerce harekete hazýr durumda tutuldular. Burjuva ordunun esasýnda bir iç savaþ makinesi olduðunu en çýplak biçimde 19 Aralýk’ta gördük. Geçen haftalarda Meclis’e verilen bir
soru önergesiyle, 19 Aralýk’ta hazýr tutulan karma birliklerin daðýtýlmadýðý da ortaya çýktý. Burjuvazi için ayaklanma tehdidi, gelip
geçici deðil, her an ortaya çýkabilecek bir tehdittir.
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
Ýç Savaþa Göre Biçimlenen Bir Ülke
Burjuvazinin iç savaþ düzenini, yalnýzca en büyük kentlerde
deðil, tüm ülke çapýndaki kentlerin geliþme ve yerleþim planýnda
görebiliriz.
Siyasi baþkent Ankara, uzun yýllar boyunca sürdürülen bilinçli bir çabayla, karþý devrimin kalesi kentlerce korumaya alýnmýþtýr. Bir yanda Çankýrý ve Kýrþehir, diðer yanda Konya ve Niðde. Geçmiþten bu yana en gerici burjuva siyasetleri çalýþmalarýný
bu kentlerde yoðunlaþtýrdý. Eskiþehir’in büyük toprak sahibi olan
Sazaklar, tüm mali güçlerini bu iþe adayarak, faþist ablukayý Eskiþehir yönünden tamamladý. Adý geçen kentler, karþý devrim
cephesinin korumasýyla ve rantlarýyla beslendi.
Kuruluþundan bu yana gerici burjuva devleti, proletaryanýn
baþkenti Ýstanbul ile, kendi siyasi baþkenti Ankara arasýnda tampon bölgeler oluþturmak çabasýna giriþti. Adapazarý-Düzce-Bilecik hattýna, özellikle Ekim Devrimi sonrasý Rusya’yý terk eden
köylüler yerleþtirildi. Oldukça verimli olan bu arazilerde, devletin
yoðun desteðiyle üretim yapan bu kesimler, hem maddi hem de ideolojik yönden burjuvaziyle sýmsýký baðlar kurdu. Emniyet müdürleri en çok bu bölgeden çýktý. Bu da yetmedi. Eskiþehir ve Bolu’da çok özel eðitim ve teçhizatlý hava ve komando birlikleri konumlandý. Bütün amaç, Ýstanbul-Ankara hattýnýn fiziken engellenmesiydi. Geçiþ yollarýna, karþý devrimin toplumsal tabanýndan oluþan bir barikatlar zinciri kurulmuþ oldu.
Benzer bir barikatlar zincirini Türkiye ve Kürdistan arasýndaki geçiþ bölgelerinde de görüyoruz. Osmaniye, Kayseri ve Yozgat, geçmiþten bu yana karþý devrimin egemen olduðu kentlerdi.
1978’de Maraþ, 1993’te Sivas’ta yaþanan büyük çaplý katliamlar,
bu geçiþ güzergahý üzerindeki devrimci etkiyi söküp atmak için
tertipleniyordu. Her iki ülkenin birleþik devriminin gücünü bilen
burjuvazi, bu geçiþ noktalarýndaki yerel burjuva güçleri maddi
yönden destekledi. Baþka yerlerde farklý politik parti ve kamplara
bölünen burjuvazi, söz konusu geçiþ bölgelerindeki kentlerde tam
birlik içinde oldu. Hangi partiden olursa olsun, bu söz konusu
kentlerin belediye baþkanlarýnýn, diðer bölgelerde görülemeyen
yüksek oranlarla seçilmesi, bu birliðin kanýtýdýr. Bürokrasinin en
gerici katmanlarý, en sadýk ve en disiplinli askeri birlikler, Çukurova, Kayseri ve Malatya’nýn palazlanan burjuvalarýyla bütünleþtiler. Bu birleþik çabanýn tek hedefi, iki ülke devrimlerinin iç içe
geçiþini zorlaþtýracak bir tampon bölge oluþturmaktý. Bu bölgede
ne zaman bir devrimci etki geliþse, burjuvazinin cevabý katliam
oldu.
Tüm ülke çapýnda kentlerin konumlarý, her þehrin iç siyasi
yapýsý, ordu ve polis gücü ile denetim altýna alýnmasý, baþýndan
beri burjuvazinin her adýmýný iç savaþý hesaplayarak attýðýný gösteriyor. Kentlerden ve buralarda yoðunlaþan ayaklanmanýn büyük
gücünden korkan burjuvazi, bir noktadan sonra denetimi elinden
kaçýrdý. Ýþte bu nedenle, denetim yerine, sonuç alýcý bir savaþa,
bastýrma ve yok etme hareketine giriþti.
Megapollerde Yeni Barikat Savaþlarý
Sonucu belirleyecek olan nihai kavgada kentler baþrolü oynayacaktýr. Tekelci kapitalizmin egemen olduðu ülkelerde ardý ardýna gelen ayaklanmalarda büyük kentler belirleyici olmuþtur. Arjantin, Bolivya, Venezüella, geçmiþ dönemde Ýran ve bugünün iþgal altýndaki Irak’ý, farklý biçim ve yöntemlerle kent savaþlarýnýn
yeni taktikleri konusunda derslerle doludur. Kuþkusuz, bütün bu
devrimci mücadeleleri birebir kopya etmek bilimsel bir yaklaþým
olamaz. Fakat ardý ardýna gelen bu ülkelerin kent mücadelelerinden öðreneceðimiz çok þey var.
Son dönem kent ayaklanmalarýnýn belki de en önemli derslerinden birisi, barikat savaþlarýna getirdiði yeni anlayýþtýr. Geçmiþten bu yana kent savaþlarýnda barikatlar, bir savunma aracý olarak
kullanýldý. Oysa, özellikle Latinlerdeki kent ayaklanmalarýnda barikatlarýn bir saldýrý ve burjuva sistemi felç etme araçlarýndan biri
olarak kullanýldýðýný görüyoruz. Bu yeni geliþmeyi hazýrlayan,
kentlerin olaðanüstü büyümesidir.
Her ülkenin bir yada iki kenti, nüfusun büyük bölümünü
kapsamaya baþladý. Ve bu kentler, burjuvazinin üretim faaliyetlerinin, ticaret ve para akýþýnýn yoðunlaþtýðý merkezler durumuna
geldi. Üretilen metalar, bu kentlerin karayollarý, liman ve havaalanlarý aracýlýðýyla iç pazara ve dünyaya daðýtýlýyor. Büyük ve geniþ otoyollarý, liman bölgeleri, ticari uçaklarýn sürekli inip kalktýðý
alanlar, sistemin ana damarlarý haline geldi. Kentlerin olaðanüstü
ve denetlenemeyen büyümesi nedeniyle, büyük bölümü yoksul
semtlerin ablukasý altýnda kalan bu büyük üretim ve daðýtým aðlarý, emekçilerin barikatlarýyla felç ediliyor. Burada amaç, yalnýzca
meta dolaþýmýný engellemek deðil. Ama ayný zamanda, kentlerin
olaðanüstü büyümesi nedeniyle güçlerini de tek bir alanda tutamayan ordu ve polisin bir araya geliþini önlemektir.
Büyük metropollerde anayollar ve geçiþ yollarýnda trafik, hiç
durmadan akýp giden ticaret nedeniyle öylesine yoðundur ki ve bu
geçiþler öylesine birbirine baðlýdýr ki tek bir ana güzergahýn bile
birkaç saat kapatýlmasý, neredeyse bütün kent üzerinde etkisini
gösterir. Bunu Ýstanbul’da her sabah ve her akþam rahatlýkla görebilirsiniz. Mahmutbey’deki yoðunluk, Aksaray’a dek uzanýr.
Köprüde bir kaza, Kadýköy’den Beþiktaþ’a kadar etkisini gösterir.
Böylesine yoðun geçiþ yaþanan yollarda sýkýþan trafik, burjuvazinin militarist güçlerinin de belli bir alana yýðýlmasýný engeller.
Ýþte bu yüzden proletarya, Ýstanbul gibi büyük metropollerde, bir
ayaklanma anýnda barikatlarýn bu yeni iþlevini iyice özümsemek
zorundadýr. Tüm ana ve ara geçiþ yollarý boyunca, saðlý sollu, emekçi semtler sýralanýyor. Burjuvazi genel bir ayaklanmanýn bastýrýlabilmesi için mekanize güçlerini bu yollar boyunca geçirmek
ve en kritik bölgelerde yoðunlaþtýrmak zorunda kalacaktýr. Ama
bir kere tüm anayollar ve bunlara baðlý ara yollar felç edilirse, 19
Aralýk’taki gibi hazýr bekleyen onca tank, onca askeri araç, onca
polis otobüsü, ne iþe yarayabilirdi. Kentler, kýrlar gibi deðildir.
Helikopterler askeri birlikleri istedikleri noktaya taþýyamazlar. Ýstanbul’daki burjuva güçlerin ve emekçi semtlerin konumlarý, burjuvazinin kritik anda kritik noktada yoðunlaþmasýný zorlaþtýrýrken,
emekçilerinkini kolaylaþtýrýyor. Belirleyici anda, belirleyici güçleri, belirleyici yere toplamak, bir ayaklanmanýn kader anýdýr.
Tek baþýna anayollarý felç eden barikatlarýn iç savaþýn tayin
edici kavgasýnda bize zafer getirmeyeceðini, diðer savaþým yöntemleriyle birleþtirilmesinin gereðini söylemeye gerek yok. Fakat
Ýstanbul’un en önemli geçiþ noktalarý arasýnda kalan Kaðýthane,
Alibeyköy, Ýkitelli, Sarýgazi ve Küçük Çekmece gibi emekçi
semtlerin, genel bir ayaklanmada “burjuva güçlerin hareketini felç
edici” rolünün belirleyici olacaðýný þimdiden söyleyebiliriz.
Devrime pratik yaklaþan, ayaklanmayý þimdiden ciddi hazýrlýklarla yürüten bir güç, kentlerin savaþan partisi adýný almayý hak
kazanýr. Kentlerin savaþan partisi, ancak böyle bir parti, iç savaþta
milyonlara öncülük edebilir. Fakat þimdiden, bunun için ciddi bir
hazýrlýk ve ayaklanmayý canlý bir imge gibi kafasýnda her an yaþatan, her þeye bu gözle bakan bir kavrayýþ gerekir.
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
7
HASAT
ZAMANI-II
Kitleyi Devrimin Öznesi
Haline Getirmeliyiz
Salt kendi faaliyetlerimizin yarattýðý etkiden dolayý deðil, ama genel devrimci atmosferin emekçilerin üzerinde yarattýðý etkiden dolayý, kitlesel hareket, örgütlü güçleri aþmýþ durumda. Bu açýðý kapatmanýn
tek yolu, örgütçülerimizi bir an önce yetkinleþtirip, iliþkide bulunduðumuz binleri
aktif faaliyet içine çekmektir.
Yapýlacak iþ çok: Kitle gösterilerine
hazýrlanmak, bunun için afiþ ve duyurular
yapmak, eylem gruplarý oluþturmak, politik
kampanyalar yürütmek, her alanda kurumlaþmayý hýzlandýrmak gibi… Yetkinleþmiþ
örgütçülerden kurulu bir yapý, bütün bu
pratik faaliyetleri kendi içinde küçük birimlere ayýrmayý, her birim için uygun yetenekteki kiþileri istihdam etmeyi ve böylece
ortaya çýkan toplam faaliyetin etkisini arttýrmayý, sürekli izlenecek bir çizgi haline
getirecektir. Bu türden pratik çaba ve koþuþturmayý gerektiren faaliyetleri ne kadar
az enerjiyle ve ne kadar yetkin kiþilerle gerçekleþtirirsek; esas olana yani bu koþuþturmanýn meyvelerini toplama iþine de o kadar
büyük bir güç ayýrabiliriz. Yerel çalýþma alanlarýnýn tümünde bu türden bir ayrýþma
ve yetkinleþmeye ulaþmalýyýz. Herkesin her
iþi yaptýðý dönemler artýk geride kalmalý.
En yeni unsurlar, koþuþturmalý faaliyet
içinde ilk eðitimlerini alýrken, hareketin genel hedefleri üzerine az çok birikime ulaþmýþ her iþçiyi, her genci, yetenekleri doðrultusunda bir örgütleyici, ajitatör ya da
propagandacý haline getirmeli, uzmanlaþtýrmalýyýz. Kuþkusuz, bu türden, daha yetkin
ve karmaþýk olan faaliyetlerin nasýl yürütüleceðine dair direktifler manzumesi yoktur.
Otuz yýllýk tarihimizin ortaya çýkardýðý çalýþma ilkeleri, Leninist örgütlenme birikimi,
yeni güçlerin yaratýcýlýðý ve yeni yeni yollar
bularak zenginleþmeye devam edecektir.
Yine de, baðlarýmýzýn henüz zayýf olduðu
ya da bize ancak yayýn yoluyla ulaþma olanaðýna sahip olan yerlerdeki insanlarýmýzýn,
iþe nereden ve nasýl baþlayacaklarýna iliþkin
zorluklarýný giderebilmek amacýyla, birkaç
8
noktayý hatýrlatmanýn yararýný görüyoruz.
1-) Ýliþkide bulunduðumuz emekçilerin, bizim hakkýmýzda kafalarýnda oluþturduklarý ilk izlenim çok önemlidir. Bu ilk izlenim ne denli olumlu olursa, örgütlenme
temposu o denli hýzlý olur. Bu ilk karþýlaþmada emekçiler ne anlattýðýmýzdan daha
çok, nasýl anlattýðýmýza önem verirler. Güven vermek, her türlü politik etkenin ilk anahtarýdýr. Ýlk kaþýlaþmada sergilediðimiz
ciddiyet, yaptýðýmýz faaliyetin sonuçlarýna dair kesin inanç, karþýsýndakine üstten bakmayan, kendi kiþisel özelliklerinden çok, faaliyetin ona verdiði güce dayanan bir özgüven, ilk iliþkinin saðlam
kurulmasýna zemin hazýrlar.
2-) Karþýlaþtýðýmýz emekçilere “öðreterek” deðil, ama önce “öðrenerek” yaklaþmak gerekir. O kiþinin gerçek durumu, kendisinin bu gerçekliði nasýl algýladýðý, özlemleri, beklenti ve umutlarý… Bütün bunlarý öðrenmeden söylenecek her söz, suya
yazýlýr, buhar olur uçar.
3-) Bir örgütçünün esas amacý, kitlelere balýk tutmayý öðretmektir, onlar için balýk avlamak deðil. Açýða çýkartýlmasý gereken esas gerçek, emekçilerin içinde saklý olan devrimci enerjidir. Tüm toplumu ve geleceði kurtarýp kuracak olan, bu güçtür. Hiç
kimse onlarsýz ve onlar adýna geleceði kurtaramaz. Tarihin ve devrimin esas öznesinin
onlar olduðunu göstermekle, bizim faaliyetlerimize destek vermelerini deðil, kendilerinin bizzat faaliyetler içinde yer almalarýný
saðlamakla görevliyiz.
Yýðýnlarla iliþki geliþtirirken, onlarý önce destekçi, sonra sempatizan ve nihayet
aktif militan haline getirmek, örgütlenme
faaliyetini bu türden suni aþamalara bölmek
hatadýr. Oysa, pratik faaliyetlere katýlmanýn
binlerce yolu var. Bu iþler, ne denli küçük
birimlere bölünürse, örneðin bir paketi alýp
belirlenen adrese teslim etmekten ibaret olsa da, bunu yapan kiþiye, yaptýðý iþin ne
denli önemli olduðu fikri verilmelidir. Yetkin bir örgütçü, bu türden küçük birimlere
bölünen iþler yaratmada ustalaþmalý, kiþiye
önemsiz görünen bu faaliyetlerin önemini
45. Sayý / 6-20 Temmuz 2005
vurgulayarak, faaliyetin kiþi üzerindeki etkisini arttýrmalýdýr.
4-) Çoðu zaman örgütçünün iliþki yürüttüðü kiþi ya da çevrelerle her görüþmenin de, pek ayrýntýlý faaliyet planlarý kurulur. Yetkin bir örgütçü buna gerek duymaz.
Kiþi ve gruplarý bir araya getirip, önlerine
ulaþabilecekleri bir hedef koymak ve gerisini onlara býrakmak en iyisidir. Býrakalým,
belirlenen hedefe nasýl, hangi araçlarla,
yöntemlerle ve çalýþmayla varacaklarýný
kendileri bulsunlar. Eðer bu türden kendi
kendine eðitimi yaygýn biçim haline getiremezsek, bir avuç örgütçünün binlerce insaný her konuda eðitebilmesi, tam bir hayal olurdu.
5-) Tek tek kurduðumuz iliþkileri, hemen o kiþilerin en yakýn çevresiyle, sürekli
görüþtüðü insanlarla geniþletmeliyiz. Böylece hem tek tek kiþilerle deðil, bir çevreyle
iliþkilenmiþ oluruz, hem de o kiþinin çevresinde, onu daha aktif faaliyete sürükleyen
bir devrimci çevre faktörü yaratmýþ oluruz.
Yýðýnlarla iliþki geliþtirmenin yolu, onlarý
çevreler haline getirip ele almaktan geçer.
6-) Propaganda ve ajitasyonun yeri ve
kullanýmý konusunda kesin ayrýmlara dikkat etmeliyiz. Ýkisini birbirinin yerine geçirdiðimizde, neler olacaðýna bir bakalým: Ajitasyon; eyleme geçen ya da eyleme geçirmeye çalýþtýðýmýz kalabalýklarýn karþýsýnda, onlarý yalnýzca tek bir konuya odaklayan, duygularýn kabartýlmasýný hedef
alan heyecan verici konuþmalar yapmaktýr. Eðer bunun yerine, eyleme geçmeye hazýr insanlara propaganda yaparsak, yani belli bir konunun genel sorunlarla ve dönemle iliþkisini kurmak, sorunun çözümünün nasýl olacaðýný, hangi
hedeflerle harekete geçmek gerektiði vb.
gibi, ayrýntýlý konuþmalara dalarsak, eylemi öldürürüz.
Yine ayný þekilde, propaganda yoluyla aydýnlatmamýz, bilinçlerini uyandýrýp keskinleþtirmemiz gereken kiþi ve
gruplarla ilgilenirken, bunu bir kenara
býrakýp ajitasyonla durumu idare etmeye çalýþýrsak, biz bu kiþilere hemen hiçbir þey kazandýrmamýþ, bilinçlerini keskinleþtirmemiþ, kendi potansiyellerinin
farkýna varmalarýný saðlamamýþ oluruz.
Yani onlarý, kendi politik düzeyimize
yükseltmeden, yalnýzca duygularýný ve
nabýz atýþlarýný yükseltmiþ oluruz. Eylem
sürecinde aðýrlýk ajitasyonda, sonrasýnda
ise propagandada olmalýdýr. Bu iki ayrý
faaliyet için özel yetenekleri olan insanlarý
bulup görevlerini ayrýþtýrmak ve her birinin
kendi alanýnda daha da yetkinleþmesini
saðlamak, örgütlenme tempomuza ve yýðýnlarý kazanmamýza hýz katar.
Baþarýnýn Kötü Meyvesi:
Rehavet
Her baþarýlý ve yorucu pratik faaliyet
sonrasýnda, sýra meyveleri toplamaya gelir:
Saflarýmýzý yeni ve taze güçlerle tahkim etmek, bu yeni güçler sayesinde daha geniþ
çevrelere ulaþmak ve bir sonraki daha büyük kapýþmanýn hazýrlýklarýný yapmak, baþarýnýn hasadýný biçmektir. Hasat zamaný da
büyük bir çaba ve enerji gerektirir. Öyleyse,
rehavete kapýlmak da, kendi içimize dönmek de hatalýdýr.
“Nefes nefese bir koþuþturmacanýn sonucunda bu iþi baþardýk. Biraz da kendi geliþimimize bakalým” dendi mi, meyveleri
kim toplayacak? Demir tavýnda dövülür, sýcaklýðýný birazcýk kaybettiðinde, istediðin
biçimi almaz. Geniþ kitlelerle bað kurmak
sadece bir ilk adýmdý. Asýl önemli olan, bu
baðlarý korumak ve geliþtirmektir. Dün afiþlerle, duyurularla, sanat faaliyetleriyle ve
diðer devrimci faaliyetlerle çevremize toparladýðýmýz insanlarý, bugün çeperlerden
merkeze doðru çekmek zamanýdýr. Ve bir eðitim gerekliyse, tam da bu hasat toplama
faaliyeti içinde gerçekleþecektir. Bu aþamada, tüm aktif güçlerimiz, bizi tanýyan ve
çevremize toplanan kitlenin içine dalmalýdýr. Ýþte orada her aktif insanýmýz, iliþkide
bulunduðu çevrelerin politik geliþimi için
çabalayarak, karþýlaþtýðý sorunlarla uðraþarak, ihtiyaç duyduðu eðitimi saðlayacaktýr.
Eksiklerimizi giderecek olan, pratik, pratik
ve yine pratiktir. Dün afiþleme, konser ve
diðer koþuþturmacalý iþlerdi; bugün binlerce insanla birebir iliþkidir. Þimdi o binleri,
teorik kavrayýþ ve örgütsel faaliyet açýsýndan Leninist düzeye yükseltmek göreviyle
karþý karþýyayýz. Bundan baþka bir eðitim
çalýþmasý, bizi kitle hareketinin gerisine,
kendi yarattýðýmýz etkinin bile gerisine dü-
þürür.
Ardý ardýna gelen kitlesel organizasyonlar, sýçrama tahtalarýmýzdýr. Bugün binlere ulaþtýk, þimdi hedef onbinlerdir. Faaliyetin genel ilkesi belli olmuþtur: Önüne gücünü aþan bir hedef koy; sonra bu hedef için bütün gemileri yak ve gücünü aþ. Yürünen bu yolda, þaþýrtýcý ya da mistik bir yön
yok. Sadece, bugüne kadar potansiyel olarak duran güçleri açýða çýkarmýþ oluyoruz.
Yani hedef en baþta gücümüzü aþýyor gibi
görünüyor. Ancak iþe bir kez giriþince görüyoruz ki, saðýmýzda-solumuzda biriken
hazýr güçlerin varlýðýný o güne dek fark edememiþiz. Büyük hedefler, büyük gücün
açýða çýkmasýna vesile oluyor. Öyleyse
þimdiden söyleyebiliriz ki, biz onbinleri
de harekete geçiririz.
Bu güç bizde bugünden potansiyel olarak var. Çünkü devrim, en büyük ittifakýmýzdýr.
EÐÝTÝM-SEN
KAPATILAMAZ
Eðitim-Sen’in kapatýlmasýna iliþkin kararý Yargýtay’ýn onamasýnýn ardýndan, eðitim emekçileri, her yerde alanlarda. Eðitim Sen’lilerin protesto eylemlerinden
bir tanesi de 24 Haziran günü Ýstanbul’da Ýstiklal Caddesi’nde Tünel’den Galatasaray Meydanýna yaptýklarý
yürüyüþ ve insan zinciri oldu.
“Örgütlü Toplum, Demokratik Türkiye” pankartlarý
ile baþlayan zincir, sloganlar eþliðinde Ýstiklal Caddesi’ne
boylu boyunca uzandý. “Ýnsanca Yaþayacak Ücret”, “Eðitim Sen Kapatýlamaz”, “Personel Yasasý Reformuna Hayýr”, “Anadil Bölmez Bütünleþtirir”, “Bilimsel Demokratik Anadilde Eðitim”, “Biji Býratiya Gelan”, “Skudas
Nanaþi Nena” dövizleri ile Galatasaray Postanesi önüne
gelen emekçiler, basýn açýklamasý yaptýlar. Sýk sýk “Eðitim Sen
Kapatýlamaz”, “Parasýz Eðitim Parasýz Saðlýk”, “Baskýlar Bizi
Yýldýramaz” sloganlarýnýn atýldýðý eylem, mücadelenin süreceðini, kurduklarý sendikalarýna sahip çýkacaklarýný ve koruyacaklarýný vurguladýktan sonra sona erdi.
Ýstiklal Caddesi Yürüyüþ...
Yürüyüþ sýrasýnda trafiðin týkanmasý kýsa süreliðine bir
gerginliðe yol açtý. Polislerden birisinin, kitlenin arkasýndan
‘elinize ne geçti þerefsizler’ demesi üzerine, o an orada bulunan ÝHD Ýzmir Þube Baþkaný ve Mücadele Birliði Platformu
üyeleri ‘þerefsiz sizsiniz’ diyerek, polisin üzerine yürüdü. KüMücadele Birliði/ÝSTANBUL für eden polis hýzlý bir þekilde oradan uzaklaþtý. Bu sýrada öndeki kitlenin de geriye gelmesi üzerine, sivil polisler paniðe
kapýlarak ‘küfür edilmediðini’ söylemeye baþladýlar.
Eðitim Sen 1 Nolu Þube yöneticilerinin araya girerek kitEÐÝTÝM-SEN SAKAKTA
leyi sakinleþtirmesi üzerine yürüyüþe devam edildi.
SAVUNULUYOR
Eylemde “Eðitim Sen Kapatýlamaz”, “Sokakta Kurduk
Anadilde eðitim hakkýný savunduðu için kapatýlan Eðitim
Sokakta Savunacaðýz”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”,
Sen üyesi emekçilerin ve demokratik kitle örgütlerinin tepki“Katil ABD Ortadoðudan Defol”, “Anadil Hakkýmýz Engelleleri devam ediyor.
nemez” vb sloganlar atýldý.
24 Haziran günü bir araya gelen eðitim emekçileri ve onMB Platformu’nun üyeleri de eyleme dövizleriyle katýlalarý destekleyenler, zincir oluþturarak Basmane Meydaný’ndan
rak destek verdiler.
Konak Sümerbank önüne kadar sloganlarla yürüdüler.
Mücadele Birliði/ÝZMÝR
45. Sayý / 6-20 Temmuz 2005
9
“AYDINLAR BÝLDÝRÝSÝ”
ÜZERÝNE
Ü
zerinde yaþadýðýmýz topraklarda son süreçte yaþanan
bütün olaylarýn, iç savaþýn daha da sertleþeceðini
göstermesi, ilk yansýmasýný küçük burjuva aydýnlarý
arasýnda buldu. Küçük burjuva hayallerinin üzerinde karabulutlarýn toplandýðýný gören aydýn hazretlerimiz, nihayet arz-ý endam
eylediler! Onlarýn eteklerini böylesine tutuþturan þey, bundan 1015 sene öncesine dönülmesi, çatýþmalarýn yoðunlaþmasý, kendilerini güvencede hissedememeleriydi.
Türkiye aydýnlarýnýn kemalizmle sakatlanmýþ olmalarý bir diðer etkendir. Belli baþlý istisnalar dýþýnda bir çoðu, ulusal sorun
karþýsýnda resmi ideolojinin bir adým dýþýna çýkmaya cesaret edememektedir. Burjuvazinin 19. yüzyýlýn sonlarý ile 20. yüzyýlýn
baþlarýnda devrimci özelliklerini yitirdiðini ve proletarya ortaya
çýktýktan sonra gericileþtiðini göremeyen aydýnlar, Türkiye’de
aydýnlanma ve ilericiliði kemalizmle eþ tutmuþlardýr. Haliyle, ulusal sorun konusunda da kemalizmin getirdiði önermeleri kabul
etmek, pratik anlamda yaþanan uygulamalarý onaylamak zorunda
kalmýþlardýr. Birkaç istisna dýþýnda Kürt halkýnýn yýllarca karþý
karþýya kaldýðý imha ve asimilasyona karþý çýkan, bu konuda bedeller ödemek pahasýna doðru bildiklerini savunmayý sürdüren
çýkmamýþtýr.
Aydýnlar, gerçek anlamda aydýn, “tutarlý demokrat” olsalardý,
yapmalarý gereken, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný
savunmalarýydý. Ama yok; onlar, ezilen ulusun verdiði savaþta
kendi sonlarýný görüyorlar. Ve bu hakký tanýmak yerine özgürlüðü
için ayaða kalkmýþ bir ulusa “silahlarý býrak” çaðrýsý yapýyorlar.
Fransa’nýn Cezayir’e karþý, oradaki ulusal kurtuluþ mücadelesini
kanla bastýrmak için girdiði savaþý lanetleyen ve “hepimiz birer
katiliz” deme açýk sözlülüðünü gösterebilen Sartre kadar olamamýþlardýr. Özgürlükler ve demokrasiden bahsederken bile Kürt
halkýný bunun dýþýnda tutarak konuþmayý genel bir çizgi haline
getirmiþlerdir. Devletin inkar ve yok sayma politikasý, üç aþaðý
beþ yukarý aydýnlarýn da bu konuya yaklaþýmýnýn esasýný oluþturmuþtur. En son Birgün yazarlarýndan Rýdvan Akar’ýn aydýnlara
kendilerini devletin yerine koyarak düþünmelerini vazetmesi bunun örneðidir.
150 aydýnýn imzasýyla yayýnlanan “Aydýnlar Bildirisi”nin esasýný da bu oluþturuyor. Bildiriye imza atan aydýnlar, devletin iþini kolaylaþtýracak þekilde PKK’ye “önkoþulsuz silah býrakma”
çaðrýsý yapýyor. “Çaðrýmýzýn ana hedefi, PKK’nin eylemlerini
durdurmasýdýr” diyor çaðrýcýlardan biri olan Oral Çalýþlar. Bir diðer çaðrýcý hazret Oya Baydar, “PKK önkoþulsuz olarak silah býraktýðýný ilan etmeli” diyor. Açýk ki, iç savaþýn sertleþmesi ve giderek daha da sertleþecek oluþu aydýnlarý korkutuyor. Birden bire
böyle “barýþ havarisi” kesilmeleri boþuna deðil. Yýllar yýlý süren
savaþ konusunda bir þey söylemeyenler, þimdi çýkýp “silahlarý býrakýn” çaðrýsý yapýyorlar. Bu, iþin komedi yanýný oluþturuyor; trajik yanýný ise Kürt aydýnlarýnýn da sahip çýkmasý oluþturuyor. Zanalarýn, namý diðer Demokratik Toplum Hareketi’nin daha baþýndan buna destek verdikleri biliniyor. Böylece ulusal kurtuluþ hareketi, tam bir politik çevirmenin içine alýnmýþ oluyor. KongraGel Yürütme Konseyi baþkaný Murat Karayýlan’ýn “silahlarýn
10
susmasý baþbakan Erdoðan’ýn elindedir. Bir açýklama yeter” sözü, ulusal kurtuluþ hareketinin bu politik çevirmeye karþý korunaklý olmadýðýný gösteriyor. Ancak, yýllarýn savaþ deneyiminin
onlara öðrettiði bir þey daha var, o da nesnel gerçekliðin niyetlerinden baðýmsýz olarak, savaþ gerçekliðini dayatmasýdýr. Nitekim TC devletinin bu çaðrýya verdiði yanýt, operasyonlarýn kat
be kat artýrýlmasý, imha politikasýnýn esas alýnmasýdýr. Adalet
Bakaný Cemil Çiçek, “devletin herhangi bir resmi kurumu bu
çaðrýnýn muhatabý deðildir” diyerek devletin resmi tutumunu yinelemiþ oldu. Bu tutumu açýða çýkarmak için çaðrýlarý yinelemenin nasýl sonuçsuz bir çaba olduðunu en iyi bilebilecek olan Ulusal Kurtuluþ Hareketidir. Kongra-Gel Yürütme Kurulu üyesi
Mustafa Karasu’nun “kayýtsýz þartsýz silah býrakýlsýn demek,
meþru savunma güçlerini tasfiye etmek isteyen Türk devletinin
arzusunu farklý biçimde ifade etmektir. (…)Bu bildiri üzerinden
inkarcý politika izleyen Türkiye’nin Kürtlere karþý uyguladýðý
þiddeti neredeyse onaylayan bir yaklaþým getirilmeye çalýþýlýyor.
(…) teslim olun diyenlere ‘zalimlerden mi, mazlumlardan mý yanasýnýz’ diye sorma hakkýmýz vardýr” þeklindeki ifadeleri bunu
doðruluyor. Her ne kadar, “kirli savaþ” ya da “savaþ ve çatýþma
ortamýndan beslenen kesimler” vb. denilerek, yürütülen savaþ konusunda halkýn kafasýnda soru iþaretleri oluþturuluyorsa da, her
defasýnda olaylarýn geliþimi, bireylerin, örgütlerin ve hatta sýnýflarýn niyetlerini aþýyor ve “yaþamýn katý gerçekliðini” herkese dayatýyor. Yine Mustafa Karasu, 29 Haziran’da Özgür Politika’da
yayýnlanan yazýsýnda; “Bazýlarý da ‘silahlý mücadeleniz bizim rahatýmýzý bozuyor, ekonomik ve siyasi rant elde etmemizin önünde sýkýntý yaratýyor’ diyor. Özgürlük Hareketi, hiç kimsenin kiþisel duygularý ya da sýrtýnda yumurta küfesi olmayan birilerinin
tavrýna göre tutum belirleyemez: Eðer Türk devletinin inkarcý
politikasý önünde dikensiz gül bahçesi yaratmak isteyenler varsa,
buna da bir þey diyemeyiz” diyor. Bu satýrlarý ulusal sorun konusunda sýnýfsal bir yaklaþým farklýlýðýnýn olduðu þeklinde anlamak
gerekiyor. M. Karasu, açýk ve net bir þekilde kimi küçük-burjuva
ve burjuva çevrelerin ekonomik ayrýcalýklarýný kaybetmemek için
savaþý istemediklerini ve bu nedenle de Aydýnlar Bildirisi’ne dört
elle sarýldýklarýný dile getiriyor. Ama buna raðmen “Aydýnlar Bildirisi”nin yoksul Kürt iþçi ve emekçileri arasýnda hiçbir etki uyandýrmamasýnýn nedeni tam da M. Karasu’nun ifade ettiði gibi
bu bildirinin mülk sahibi sýnýflarýn, ekonomik ve siyasi rant elde
eden kimi kesimlerin duygu ve düþüncelerini yansýtýyor olmasýdýr.
Bugün Kürdistan’da hýz kesmeden süren katliamlar, savaþýn
kan ve barut kokusunun her tarafta duyuluyor oluþu, her türlü
tartýþmanýn üzeride somut bir gerçekliði ifade ediyor. Ve “ne aydýnlar bildirisi” ne de onun üzerinden yürütülen tartýþmalar, bu
gerçekliðin üzerini örtebiliyor. Kürt halký, kulaðýyla duyduðu
þeylerden çok gözleriyle gördüklerine inanmaya devam ediyor.
“Aydýnlar Bildirisi”ni, “iyi niyetli bir çaba”, hiç deðilse bu
konunun gündeme getirilmesi için atýlmýþ bir adým olarak deðerlendirmemek gerekiyor. Tam tersine, böylesi bir süreçte ortaya
çýkmýþ olmasýnýn üzerinde önemle durmak, “cehenneme giden
yollarýn iyi niyet taþlarýyla örülü” olduðunu unutmamak gerekiyor.
Bugün eðer aydýnlar bir þey yapacaklarsa, öncelikle özgürlüðü için ayaða kalkmýþ olan bir halkýn savaþýmýna karþý hiç deðilse “tutarlý demokrat” bir yaklaþým göstererek, “baþka bir ulusu ezen bir ulusun asla özgür olamayacaðýný” unutmadan, özgürlük
mücadelesine sahip çýksýnlar
45. Sayý / 6-20 Temmuz 2005
HÝLTON ÝÞÇÝLERÝNÝN
MÜCADELESÝ SÜRÜYOR
Yaklaþýk 1 aydýr grevde olan Ýzmir Hilton iþçileri, hemen hemen
her gün maruz kaldýklarý saldýrýlara cevap vermek için sürekli olarak
eylemlilikler düzenliyorlar.
Ýþçiler son olarak, Hilton’un patronunun Akbank’dan iþçilerin kredi
kartlarýný iptal etmesini istemesi ve bankanýn da kredi kartlarýný iptal etmesi üzerine eylem yaptýlar. Hilton önünde toplanan iþçiler, buradan
Akbank Gazi þubesine kadar sloganlarla yürüyerek bankayý ve Hilton’un patronunu protesto ettiler. Sýk sýk “Akbank Sabrýmýzý Taþýrma”,
“Bankaya Patrona Teslim Olmayacaðýz”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Hilton Ýþçisi Köle Deðildir” sloganlarýný attýlar.
Akbank’ýn önüne gelindiðinde ise iþçilerin öfkesi ve coþkusu daha
da arttý. Kredi kartlarýný buruþturarak sýrayla Akbank’a iade ettiler. Ve
hep bir aðýzdan “Aksel (Hilton’un patronu) Sabrýmýzý Taþýrma”, “Bir
Gece Ansýzýn Gelebiliriz” sloganlarýný atarak, ýslýklar ve alkýþlarla hem
Akbank hem de Hilton’un patronunun yuhaladýlar.
Eyleme DÝSK Ýzmir bölge yöneticileri, Genel Ýþ sendikasý, Birleþik
Metal Ýþ sendikasý Ýzmir þube yöneticileri ve biz AYIÞIÐI emekçileri
de katýlarak destek sunduk.
Eylem baþlarken açtýðýmýz dövizleri bizden alarak televizyonlarýn
kameralarýna tutan Hilton iþçileri, dövizlerimizi sýrasýyla ellerinde do-
Ýçinden geçtiðimiz süreci
Adana’da iþçi ve emekçilerle
birlikte deðerlendirdik ve
onlarla bir röportaj yaptýk.
Y.E. Mücadele Birliði: Zindanlarla ilgili son çýkan yasalara
karþý iþçi ve emekçilerin tavrý ne olmalýdýr?
Bir Tekstil Ýþçisi: Ýçerde Ölüm Orucu tüm kararlýðýyla sürüyor.Yeni çýkan yasalara karþý mücadelemiz Ölüm Orucundan baðýmsýz olamaz.Yani öncülerimizi sahiplenmemiz gerekiyor. Bu soruna kendine devrimciyim diyen herkesin dört elle sarýlmasý gerekiyor. Halka gerçekten bu yasalarýn iç yüzü anlatýlmalý. Zindanlar sorununu iktidar mücadelesiyle birlikte ele alýp öyle deðerlendirmek
gerekiyor.
Bir Emekçi: Tek vücut olmak lazým. En geniþ birliði oluþturmalýyýz. Halka gidilmeli ve örgütlülük yükseltilmeli. Bu sistemi
yýkmadan gerçek bir çözüm bulunabileceðini sanmýyorum. Bunun
için kitlelerin güvenini kazanmak lazým.
DÝK’li Bir Ýþçi: Ölüm Oruçlarýnýn belli bir evresinden sonra bir
kamplaþma oluþtu. Biz bu kamplaþmada savaþan kesimi oluþturuyoruz. Sorunun çözümü fabrikalarda tarlalarda ve okullardadýr. Çýkan yasalar faþizmin bize dayatýldýðý yasalardýr. Çözümü de faþizmin yýkýlmasýdýr. Ufak tefek demokratik deðiþimler zindanlar sorununa çözüm olamaz. Kýsacasý çözüm iktidarýn ele geçirilmesidir.
Y.E. Mücadele Birliði: Ölüm Orucu Eylemi hakkýndaki görüþleriniz?
Bir Tekstil Ýþçisi: Ölüm Orucu Eylemini halka yeterli derecede
duyuramýyoruz. Ölüm Orucu Eylemi bizlerin zindanlardaki sesidir
bu ses dýþarýda da yankýlanmalýdýr; bunun için gerekli tüm çalýþmalarýn yapýlmasý gerekiyor. Devrimci sýfatýný kullanýp da Ölüm Orucuna sessiz kalanlara gerekli cevabý iþçi ve emekçiler verecektir. Amacýmýz devrim ve devrim mücadelesi bütün alanlarda yükseltilmelidir. Ölüm Orucundaki yoldaþlarýmýzýn sesi, kulaðý ve gözü olmalýyýz.
Bir Emekçi: Ölüm Orucundaki yoldaþlar bizim için bedenlerini
ölüme yatýrýyorlar buna hiç kimse kayýtsýz kalmamalý ve kalamaz
da. Ölüm Orucuna karþý iþçi ve emekçilerin büyük sorumluluklarý
vardýr bunun bilincinde olmalýyýz. Ölüm Orucu Eylemi söz konusu
laþtýrdýlar ve Hilton iþçisine kesintisiz biçimde verdiðimiz destekten dolayý bize teþekkür ettiler.
ZAFER SAVAÞAN HÝLTON ÝÞÇÝLERÝNÝN OLACAK
HÝLTON ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR
YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ
Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi Emekçileri
olunca fraksiyon ayrýmý
yapýlmamalý çünkü Ölüm
Orucu tüm halkýn sorunlarýný kapsýyor. 119 can emekçilerin beyninden kazýnmayacaktýr ve elbette Ölüm Orucu zafere ulaþacaktýr.
DÝK’li Bir Ýþçi: Ölüm Orucu eylemi ilk günkü tutarlýlýðýyla sürüyor. Halktan bazý insanlar Ölüm Orucunun ne zaman biteceði
hakkýnda sorular soruyor. Bunun cevabý çok net sorun iktidar sorunudur; iktidar el deðiþtirmedikçe köklü bir çözümden söz edilemez.
Ölüm Orucunu býrakan yapýlar bir anlamda iktidar mücadelesinden
vazgeçmiþtir.
Y.E. Mücadele Birliði: Ýçinde bulunduðumuz süreci nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Bir Tekstil Ýþçisi: Ýçinde bulunduðumuz süreç ne burjuvazinin
ne de ortalama solun yansýtmaya çalýþtýðý gibidir. Ýktidar sorunu
kendini iþçi ve emekçilere dayatýyor. Devrim için nerdeyse bütün
koþullar oluþtu diyebiliriz. Artýk iktidar dýþýnda hiçbir þey ezilenlere
alternatif olacak gibi görünmüyor.
Bir Emekçi: Süreç sosyalizmi gösteriyor ancak kapitalizm yaþadýðý her gün daha fazla acý ve kan getirecektir. Ýþçiler emekçiler
örgütlü mücadeleye girmedikçe sistemin yumruðunu enselerinde
hissedeceklerdir. Kapitalizmin yýkýlýþýnýn önünü artýk hiç kimse kesemez. Bunun bilincinde olmalý ve mücadele araçlarýmýzý ona göre
ayarlamalýyýz.
DÝK’li Bir Ýþçi: Süreç kimilerinin söylediði gibi geri bir süreç
deðildir. Tersine kitlelerin kendiliðinden hareketi Türkiye ve K.
Kürdistan’ý sarmýþ durumda, en ufak bir olayda iþçi ve emekçiler
sokaða dökülüyor. Son süreçteki SEKA, Seydiþehir ve Tekel vb. olaylarý bize süreci gösteriyor zaten. Tek eksik iþçi ve emekçilerin
komünist ideolojiyle beslenmesidir. Kitleler devrime hazýrdýr ve
beklemiyorlar. Sorun hýzla komünist kadrolarýn yaratýlmasý ve iþçi
emekçilerle buluþmasýdýr.
Y.E. Mücadele Birliði: Teþekkür ederiz.
ÇÖZÜM FAÞÝZMÝN YIKILMASIDIR
45. Sayý / 6-20 Temmuz 2005
Y.E. Mücadele Birliði/Adana
11
DEVRÝM VE ÝKTÝDAR
ÝÇÝN HALK CEPHESÝ
T
ürkiye, geçtiðimiz hafta sonunda, televizyonlardan
naklen yayýnlanan bir dehþet
manzarasýyla uyandý. Ankara’nýn ortasýnda, Adalet Bakanlýðý’nýn önünde bir
devrimci elleri arkadan kelepçelenmiþ
ve yaralý olduðu halde, onlarca polisin
ortasýnda, birkaç metre mesafeden sýkýlan kurþunlarla katledildi. Televizyonlar, bu cinayeti defalarca ve saniye saniye naklen yayýnladýlar.
Burada, baþta Adalet Bakanlýðý olmak üzere, katillerin ve onlarýn tüm
yardakçýlarýnýn insan zekasýyla alay eden gerekçeleri üzerinde duracak deðiliz. Bir devrimciyi yitirmenin acýsýný
bastýrarak, bu açýk infazýn politik mesajý üzerinde soðukkanlý þekilde durmak, mesajý doðru okumak ve sýnýflar
arasý süren iç savaþa iliþkin doðru sonuçlar çýkarmak gerekiyor.
Öncelikle þuna iþaret etmek gerekiyor: Katliam görüntüsü 90’lý yýllarýn
baþýnda yapýlan açýk infazlarý çaðrýþtýrýyor. Hatýrlanacaktýr, özellikle 199194 arasý (hani o katil Mehmet Aðar’in
cinayet þebekesiyle birlikte “Bin operasyon yaptýk” diye övündüðü) yýllarda, ev baskýnlarý ya da sokak infazlarý
sýrasýnda bu tür görüntüler, artýk günlük yaþamýn bir parçasý haline gelmiþti.
Söz konusu yýllarda da televizyonlar
bu tür katliamlarý saniye saniye yayýnlýyorlardý.
Bu yayýnlarda “devletin teþhiri” gibi “olumlu” bir yan görenler ne kadar
yanýldýklarýný sonradan anlamýþ olmalýlar. Bu katliamlarda ve katliamlarýn açýkça teþhir edilmesinde, emekçi sýnýflarý, devrimci güçleri, devrimin toplumsal ordusunu yýldýrma amacý vardý.
Geçtiðimiz hafta sonunda Anka-
12
ra’nýn ortasýnda hem de Adalet Bakanlýðý’nýn önünde iþlenen bu cinayetle amaçlanan þey aynýdýr: Devrimin toplumsal ordusunu yýldýrma, korkutma ve
sindirme. Mesajýn gözle görünen tarafý
bu. Mesajýn öbür tarafýnda ise þunu okumak lazým: Ýyice egemenliðini yitirme korkusuna kapýlmýþ olan tekelci
burjuva sýnýf ve onun faþist devleti aklýný yitirmiþ, kendini kaybetmiþ gibi
hareket ediyor.
Tekelci sermaye sýnýfýnýn ve faþist
devletin bu aklýný yitirmiþ halinden
dehþet havasýna kapýlanlar yok deðil.
“Aydýn” denilen tabaka ve sosyal reformistler, bu katliam manzaralarýndan
dehþete düþmüþ vaziyette “Geçmiþe mi
dönüyoruz?” sorusuyla devrimci güçleri özellikle de UKH’ni devrimci mücadele yöntemlerinden vazgeçmeye çaðýrýyorlar. “Aydýnlar Bildirisi”nde olduðu
gibi iç savaþtan dehþet havasýna kapýlmýþ halde bu tür çaðrýlar yapmanýn faþist devletin iþini kolaylaþtýrdýðýndan
þüphe yok.
Ankara’daki açýk infaz, tekil deðil
bir bütünün; pratiðe dökülmüþ bütünlüklü bir politikanýn þimdilik son halkasýdýr. Tekelci sermaye sýnýfýnýn ve
faþist devletin bu bütünlüklü politikasýný görmek için yakýn geçmiþe kýsaca
bir göz atmak gerekiyor.
Yakýn Geçmiþe Kýsa Bir Bakýþ
Çok deðil bu yýlýn Mart ayýna kadar gitmek, o tarihten bu güne olan-bitene söyle bir göz atmak, sýnýflar savaþý
tablosunun bütününü ve geleceðini
görmek için yeterli olacaktýr.
Bu bir kaç aylýk sürecin kilometre
taþlarý olarak ele alabileceðimiz geliþmelerin baþýnda “Bayrak Provokasyo45. Sayý / 6-20 Temmuz 2005
nu” olarak bilinen olaylar dizisi geliyor. Biliniyor, faþist devlet, “Bayrak
Provokasyonu” diye bilinen olayla sivil
faþistleri sokaða salmýþ ve pek çok ilde
tezgahladýðý linç giriþimleriyle dehþet
havasý yaratmaya çalýþmýþtý.
“Bayrak Provokasyonu” ve linç giriþimlerinin tezgahlandýðý ayný süreç içinde TC ordusu gerillaya karþý çok
kapsamlý operasyonlar baþlattý. Binlerce asker ve aðýr silahlarla yapýlan operasyonlarda kimyasal silah kullanýmý
dahil, her türlü yöntem kullanýldý. Gerilla üzerinde dehþet ve korku havasý
yaratmak için cenazelere iþkence yapmaktan, çeþitli savaþ suçlarý iþlemekten
çekinmediler. Dergimizin önceki sayýlarýnda yazdýðýmýz gibi bu mesaj gerilla güçleri tarafýndan doðru okundu ve
ayný kararlýlýkla yanýtlandý.
Gerilla ile TC ordusu arasýndaki
savaþ tüm þiddetiyle sürerken devlet bu
sefer üniversitelerdeki faþistlerin iplerini saldý. Faþistler, polisin açýk desteðiyle devrimci öðrencilere býçaklý, satýrlý, silahlý saldýrýlar düzenlemeye baþladýlar. Býçaklý saldýrý yaparken “suçüstü” yakalanan bir faþistin ertesi gün
serbest býrakýlmasý da bir mesaj içeriyordu: Devletin diðer temel kurumlarý
gibi yargý da burjuva iç savaþýn emrine
verilmiþti. Göstermelik de olsa üzerindeki “tarafsýzlýk” örtüsünü yargý bir kenara atmýþtý. Mitinglerde slogan attýlar
diye deðiþik illerde onlarca insanýn
keyfi þekilde tutuklanmasý, gece yapýlan ev baskýnlarý yargýnýn, merkezi bir
karar ve politika içerisinde hareket ettiðini ve burjuva iç savaþýn emrinde açýkça çalýþtýðýný gösterdi.
Bütün bunlarý, MKP’nin on yedi
önder kadro ve savaþçýsýnýn katledil-
mesi izledi. Bu toplu katliam burjuva
sýnýfýn ve faþist devletin iç savaþtaki
yönelimine iliþkin her türlü kuþkuyu zihinlerden silmiþ olmalý. Faþist devlet,
iþi toplu katliamlar düzeyine getirmiþti
artýk. MKP’nin önder kadro ve savaþçýlarýnýn katledildiði sýrada, UKH’nin
gerillalarýna karþý yapýlan operasyonlar
sýnýr tanýmaz bir vahþet eþliðinde geniþletildi. Öldürülen gerillalarýn cenazelerine iþkence yapýlýyor, kafalar eziliyor, cesetler parça parça ediliyordu.
Burjuva gerici iç savaþa iliþkin bu
tabloyu, faþist devletin kitle eylemlerine karþý izlediði terör politikasý tamamladý. Önce Van’da, gerilla cenazesine
sahip çýkan Kürt halkýna ateþ edilerek
bir genç öldürüldü, onlarca kiþi yaralandý. Arkasýndan Diyarbakýr’da gerilla
cenazesine sahip çýkan halkýn üzerine
yine ateþ açýldý ve onlarca kiþi yaralandý. Mesaj açýktý: Artýk cenazelere sahip
çýkmanýn karþýlýðý ateþ yaðmuru ve ölümdü. Ýþte Eyüp Beyaz adlý devrimcinin elleri kelepçeli ve yaralý halde yakýn mesafeden ateþ edilerek katledilmesi bütün bu geliþmeler zincirinin
son halkasýydý. Bundan böyle iç savaþa
iliþkin çatýþma, katliam ya da açýk infaz olaylarýnýn karþýmýza hep çýkacaðýný vurgulamalýyýz.
“Halk Cephesi”
Zorunluluktur
Ýç savaþýn, özellikle Mart ayýndan
bu yana, yeni bir aþamaya geçerek þiddetlendiðinden; bundan böyle daha da
artan bir hýzla þiddetleneceðinden kimsenin kuþkusu olmamalý. Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet bir yandan
emperyalistlerin desteðini alarak, diðer
yandan bütün kurum ve güçlerini iç savaþýn hizmetine vererek, buna uygun
yasal düzenlemeleri yaparak iç savaþý
kazanmak için gerekli hazýrlýklarý tamamladý.
Buna karþýlýk devrim güçleri faþist
devlet ve tekelci sermaye sýnýfýnýn iç
savaþý þiddetlendireceðine dair mesajý
doðru okuyarak hazýrlýklarýný yapmalýlar. Avrupa Birliði’ne girmek istiyor diye Türkiye’nin demokratikleþeceði, barýþçýl, yasal mücadele olanaklarýnýn artacaðý hayalini kuranlar, kafalarýný iç
savaþýn acýmasýz þiddetine çarpacaklar-
dýr. Ýç savaþ, bundan böyle, taraflardan
biri kesin yenilgiye uðrayana deðin
þiddetlenerek sürecektir. Devrimin toplumsal güçleri, örgütlü devrimci güçler
hazýrlýklarýný bu gerçeði hesaplarýnýn
baþýna koyarak yapmalýlar.
Tekelci sermaye sýnýfýnýn ve faþist
devletin bütün kurum ve güçlerini iç
savaþý kazanmak üzere birleþtirmesi,
kendi çýkarlarýna uygundur. Bu hareket
tarzý, savaþý kazanmanýn ilk koþuludur.
Buna karþýlýk, devrimin örgütlü güçleri
de devrimin birleþtirilebilecek bütün
güçlerini bir Halk Cephesi çatýsý altýnda birleþtirmek, bir araya getirmek ve
burjuvaziye karþý harekete geçirmek
zorundalar. Savaþýn bu temel görev ve
kuralý yerine getirilmeden iç savaþý kazanmak mümkün deðildir. Devrimin
bütün toplumsal ordusunu, bütün olanaklarýný birleþtirip düþman üzerine
sürmek savaþta zafer kazanmanýn ilk
temel koþuludur.
Bu koþulun yerine getirilmesi, devrim güçlerine zaferi büyük ölçüde garantileyecektir. Devletin ve burjuvazinin gücü konusunda kimse yanýlgýya
kapýlmasýn. Devletin, aklýný yitirmiþ,
bir þekilde hareket etmesi, güçlü olmasýndan deðil, zayýflýðýndandýr. Tekelci
sermaye sýnýfý ve onun faþist devleti,
tarihinin en aðýr bunalýmýndan, en zor
ve en zayýf döneminden geçmektedir.
Kapitalist egemenlik, proletaryanýn,
Kürt halkýnýn, öðrenci gençliðin ve
devrimin diðer toplumsal güçlerinin
devrimci kitle eylemi tarafýndan kuþatmaya alýnmýþtýr.
Kürt halký, her türlü baský, terör,
tehdit ve korkutmaya raðmen, devrimci
kitle eyleminden vazgeçmiyor. Van’daki ayaklanma bunun bir örneði; Diyarbakýr bir baþka örneði. Gerilla cenazelerine sahip çýkma þeklinde baþlayan
devrimci kitle eylemleri büyük serhýldanlara dönüþme potansiyelini güçlü
bir biçimde taþýyor. UKH, bu potansiyeli görerek hem Kürt halkýna serhýldanlarý yükseltme çaðrýsý yapmýþ hem
de kendisi halkýn bu ayaklanmasýndan
büyük bir moral güç bulmuþtur.
Öðrenci gençlik, devletin ve sivil
faþistlerin tüm saldýrýlarýna kararlýlýkla
karþý koymuþ; okullarý faþistlere teslim
etmemiþtir. Ýþçi sýnýfý her yerde hareket
45. Sayý / 6-20 Temmuz 2005
halindedir. Dün SEKA, bugün Seydiþehir, yarýn baþka büyük iþletmelerin iþçileri özelleþtirme ve, hükümetin politikalarýna karþý direnme kararlýlýðý göstermektedir. Kamu emekçileri, sosyal
reformistlerin kötürümleþtirici etkilerine raðmen mücadelede kararlýlar.
Kýsacasý devrimin bütün toplumsal
güçleri kendi alanlarýnda tekelci sermaye sýnýfa ve faþist devlete karþý mücadele halindeler. Sorun kendi yataklarýnda akan bütün bu sularý bir kanalda,
bir nehirde birleþtirmek; birleþik ve yýkýcý bir güç haline dönüþtürmektir.
Günümüzde bunu gerçekleþtirmek
geçmiþte olduðundan çok daha fazla olanaklýdýr. Tekelci sermaye sýnýfýnýn
devrimin bütün toplumsal güçlerine
karþý ayný zaman diliminde saldýrýya
geçmiþ olmasý bu amacý mümkün kýlan
etkenlerin baþýnda geliyor. Ýkincisi,
devrimin toplumsal güçleri arasýnda
mücadele birliði isteði ve eðilimi gittikçe güçleniyor ve bir bilinç haline dönüþüyor.
MKP’nin 17 önder kadro ve savaþçýsýnýn katledilmesinden sonra ortaya
çýkan dayanýþma ruhu, gerçekte emekçi
sýnýflardaki ve Kürt halkýndaki bu eðilimin ifadesi ve sonucudur. 17 yiðit
devrimcinin katledilmesini devrimci
geliþmeye, devrimin geliþmesine yol açan bir olaya dönüþtürmek, ancak onlarýn sahsýnda doðan dayanýþma ruhunu
devrim ve iktidarý hedefleyen örgütlü
bir yapýnýn, bir halk cephesinin kaldýracý yapmakla mümkündür.
Hedeflerinin baþýna bütün iktidarý
bir devrimle ele geçirmeyi; Kürt ulusuna kendi kaderini tayin hakkýný derhal
tanýmayý ve zindanlarý yýkýp tutsaklarý
özgürleþtirmeyi koyan bir halk cephesi,
kýsa ve özlü bir programla devrimin
bütün toplumsal güçlerini birleþtirme
yeteneðinde olacaktýr. Þimdi, tarihin
devrim güçlerinin önüne koyduðu en önemli görev budur.
Bu görev doktriner tartýþmalara feda edilmemeli. Ya büyük ve tarihsel bir
sorumlulukla hareket edilerek bu görev
yerine getirilir;böylece sermaye sýnýfý
ve faþist devlet üzerinde zafer kazanmanýn yolu açýlýr ya da güçlerini birleþtirmiþ karþý devrime yenilmek kaçýnýlmaz olur.
13
N
Ý
N
Ý
M
E
L
Y
E
U
C
U
R
O
M
Ü
L
Ö
Ý
M
E
N
Ö
L
E
S
H
Ý
R
TA
Zindanlarda Ölüm Orucu eylemi sürüyor. 5 yýlý aþkýn süredir devrim ile karþý-devrim, zindanlarda ölümüne, kýyasýya bir mücadele sürdürüyor. Bu büyük savaþta bugüne kadar 119 kahraman
savaþçý ölümsüzleþti. Onlar, “yüreklerinde patlamak için sabýrsýzlanan tomurcuða
hayat verebilmenin mutluluðu”yla yürüdüler ölümün üstüne. Düþmanlarýna dudak ýsýrtýrcasýna bir yiðitlik, adeta “bunlar Komünden beri böyleler” dedirten bir
kararlýlýkla çarpýþtýlar ve “tüy gibi hafif /
tarih kadar aðýr” bedenleriyle uzandýlar
ölümsüzlük yataklarýna. Burjuvaziye bir
kez daha komüncülerin baþucunda yazan
dizelerle seslendiler: “Belki bütün çiçekleri kopartabilirsiniz ama baharýn geliþini
engelleyemezsiniz”.
Eylemin 5 yýlý aþkýn süredir sürüyor oluþu, bunun ne kadar büyük bir savaþ olduðunun göstergesi. Ölüm Orucu eylemi, bir
dünya örneði halini almýþtýr. Burjuvazinin
tüm dünyada iþçi sýnýfý ve emekçilere, onlarýn devrimci öncülerine karþý baþlattýðý küresel iç savaþýn, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda proleter iç savaþla yanýtlanmasýdýr.
Devrimci bir eylem biçimi olarak 5 yýldýr
devam ediyor ve bu 5 yýl boyunca öyle büyük bir tarihsel miras yaratýlmýþtýr ki, “göðü fethe çýkan” Paris Komünarlarýyla eþ tutulacak bir noktaya gelinmiþtir.
19 Aralýk 2000 öncesinde, 19 Aralýk
sýrasýnda ve sonrasýnda devrimci tutsaklara
yapýlan saldýrý, sermayenin dünya çapýnda
stratejik saldýrýsýnýn bir parçasý olarak ele alýnmalýdýr. Burjuvazi, tüm dünya üzerinde
proletaryaya karþý bir “yüzyýl savaþý” baþlatmýþ durumundadýr. Burjuvazi, bu savaþla
genelde dünya iþçi hareketini özelde de
dünya komünist hareketini yenmeyi ve ezmeyi hedefliyordu. Burjuvazi, bir anda tüm
cephelerden topyekün bir saldýrý baþlatmýþtý; proletaryanýn yýllarca süren savaþýmlarla
elde ettiði tüm mevzilerini, örgütlülüðünü
daðýtmak için askeri, politik, ideolojik yani
bütünsel bir saldýrýydý bu. Uluslararasý sermaye, yoðunlaþmasý ve merkezileþmesi önünde engel olarak da ona önderlik eden
14
devrimci ve komünist hareketi görüyordu.
Bu nedenle onlara saldýrmadan nefes alabilmesi mümkün deðildi. Devrimci öncüleri
toplumsan yalýtmak, kitleleri örgütsüz býrakmak, bu saldýrýnýn nirengi noktalarýndan
birisiydi. 19 Aralýk Katliamýyla devlet, devrimin moral kalelerini birer birer çökertmeyi, iþçi sýnýfý ve emekçi halka da “iþte bakýn
öncülerinizi katlettim; artýk baþsýz gövdesiniz” mesajý vermeyi hedeflemiþti. Sermaye
sýnýfý ve onun devleti, kendi bekasý için hiçbir katliamdan çekinmeyeceðini, katliamý
tekelci medya kuruluþlarýndan naklen yayýnlatarak gösteriyordu. 19 Aralýk’ta ve
sonrasýnda geliþen süreci bir “milat”, “yenilgi” olarak ele alanlarýn göremedikleri
gerçek iþte bu. Sermaye sýnýfý, çok güçlü
olduðu anda saldýrmadý devrimcilere. Tam
tersine, uluslararasý sermayenin tüm dünya
üzerinde büyük bir krize girdiði, emperyalist-kapitalist sistemin tarihsel sýnýrlarýnýn
sonuna geldiði ve iþçi sýnýfý ve emekçilerin
eylemleriyle sarsýldýðý bir dönemde saldýrdý.
Sermaye sýnýfý bu saldýrýyla önderlerinden
baþlamak üzere tüm toplumu teslim almayý
hedefliyordu; ama beklentisinin tersine, 19
Aralýk katliamý, halkla devrimcileri birbirine daha çok kenetledi. Emekçi halklar, Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük þiarýnýn politik içeriðini bu süreçte daha iyi kavramýþlardýr. Onlar, devrimci tutsaklara sa45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
hip çýkarak, devrimci tutsaklar özgürleþtirilmeden iþçi sýnýfý ve emekçilerin özgürleþtirilemeyeceðini göstermiþlerdir bir kez
daha; devrimci tutsaklarýn en eþitsiz koþullarda dahi nasýl bir savaþma azmi ve kararlýlýðýnda olduðunu anlamýþlar, bunu kendilerine örnek almýþlardýr.
Bugün, 19 Aralýk saldýrýsý karþýsýnda
devrimcilerin gösterdiði direnme kararlýlýðý, emekçi halklar için cesaret ve esin
kaynaðý olmaya devam ediyor. Ýþçi sýnýfý
ve emekçilerin eylemlerinde, devletin saldýrýsýna karþý, 19 Aralýk’ta devrimci tutsaklarýn zindanlarda geliþtirdikleri yöntemlere karþý koymalarý bunun bir göstergesidir. SEKA ve Seydiþehir örneðinde
bunu görmek mümkün.
19 Aralýk, ayný zamanda devrimci iradenin kazanma azmini de ortaya çýkarmýþtýr. Onlarca savaþçýnýn ölümsüzleþmesi
ve yüzlercesinin aðýr bir þekilde yaralanmasýna raðmen, burjuvazinin saldýrýlarý
karþýsýnda baþeðmezliðin tarihsel bir örneði olmuþtur. Bugün hala sürmekte olan Ölüm Orucu eylemi, gücünü ve kararlýlýðýný
buradan alýyor.
5 yýlý aþkýn süredir devam eden Ölüm
Orucu eylemi, bir devrimci eylem manifestosudur. Devrimcilerin, komünistlerin
adanmýþlýk ruhunun simgeleþmiþ halidir.
Eylemin dersleri, insanlarýn yarattýklarý
kahramanlýklar, en büyük kazanýmdýr. Ölüm Orucu eylemi, tarihsel bir eylemdir.
Somut sonuçlarý bugünden alýnabilmiþ deðildir ama etkisi yýllara yayýlacak bir eylem
olduðuna þüphe yoktur. Tarihte benzer örnekleri az deðildir. Tarihte bazý devrimci olaylar, yol açtýklarý ileri sonuçlar ve genel
dünya tarihindeki yerleri nedeniyle büyük
rol oynarlar. Daha sonraki tarihi süreçte
kimse o büyük olaylarýn somut sonuçlarýyla
deðil, genel dünya tarihinde oynadýklarý
devrimci rol nedeniyle sahiplenilir. Örneðin
Spartaküs Ayaklanmasý böyledir; bugün þairler onu “cihanýn ilk gerillasý” diye anýyorlarsa, bu onun fiziksel olarak çarmýha gerilerek katledilmesine ve yaþadýðý süre içinde
zaferi görmemesine raðmen, bir gün kazanacaðýna olan mutlak inançtandýr. “Göðü
fethe çýkan” Komüncüler, yine öyledir. Makinalýlarla biçildiklerinde Seine Nehri günlerce kan kýrmýzý akmýþtýr. Komutan
Che’nin gerçekçi olup imkansýzý isteyerek
çýktýðý yol, bugün bütün dünya devrimcilerine örnek oluyor. O, bir gün gerçekleþeceðine inandýðý idealleri uðruna “ölüm nereden ve nasýl gelirse gelsin, hoþ gelir, sefa
gelir” demeyi bilmiþtir. Fiziksel olarak katledilmiþtir ama, dünya halklarýna esin kaynaðý olmuþtur. Rosa Luksemburg ve Karl
Liebknecht’in önderliðinde Spartakistler
Almanya’da ayaklanma baþlattýklarýnda
burjuvazi tarafýndan acýmasýzca katledilmiþlerdir ama düþünceleri yýllar sonrasýna
tüm canlýlýðýyla ulaþmýþtýr. Tarihin hafýzasý, hiçbir þeyi unutmayacak denli güçlüdür. Çok eski tarihte Yunanistan’ýn Mora
Yarýmadasý’nda yaþayan Spartalýlarýn
Pers Ýmparotorluðu’na karþý bir geçidi üç
gün boyunca savunmalarýnýn destansý hikayesi, tarihin koridorlarýndan geçerek
günümüze ulaþmýþtýr. 300 Spartalýnýn onbinlerce Pers askerine karþý nasýl savaþtýklarý ve hepsi ölse de tarihe ne büyük bir
miras býraktýklarý, bugün insanlýk tarafýndan saygý ve hayranlýkla anýlmaktadýr.
Bütün bu tarihsel olaylardan hiçbir
ders çýkarmamýþ olan ortalama sol hareket, Ölüm Orucu eylemini “artýk zafer ihtimali kalmadýðýný”, “sonuç alýcý olmadýðýný” düþünerek býrakmýþ ve eylem kýrýcýlýðý yapmýþtýr. Ýþçilerin deyimiyle, grev kýrýcýlýðý yapmýþlardýr. Onlar, üç yýl önce Ölüm Orucuna son verdiklerinde, “bayraðý
dýþarýdaki yoldaþlarýmýza devrediyoruz”
þeklinde süslü cümlelerle, yaldýzlarla donatmýþlardý sözlerini. Ne kadar þaþalý sözlerle ifade edilirse edilsin, yaptýklarý eylem
kýrýcýlýðýndan baþka bir þey deðildi. Burjuvaziye arayýp da bulamayacaðý bir fýrsatý
kendi elleriyle sunmuþlardý; eylemi zayýf-
latmýþ, gücü bölmüþlerdi. Býrakanlarýn çoðunluðu zaten daha önceden ileri sürdükleri
talepleri sürekli geri çekerek, kararsýzlýk içine düþerek eylemi zayýflatmýþlardý. En sonunda tamamen býrakarak burjuvaziye ihtiyacý olan moral desteði vermiþ oldular. Elbette bunlar da tarihin sayfalarý arasýnda
kayýt altýna alýnmýþtýr. “Hafýzayý beþer nisyan ile maluldür” (yani, insan hafýzasý unutkanlýkla sakatlanmýþtýr); ama tarihsel o-
laylar söz konusu olunca hiç kimse bir þeyin unutulacaðýný düþünmemelidir. Günü
geldiðinde her þey titiz bir þekilde günyüzüne çýkarýlacaktýr. Bugün sadece Ölüm
Orucunu býrakmakla kalmayýp kendi durumlarýný gözden geçireceklerine, Ölüm
Orucu eylemine saldýrma cüretini kendinde görenler, aslýnda düzene yerleþmenin
köþe taþlarýný döþeme telaþý içinde olanlardýr. Her zaman böyle olmuþtur. Geçmiþte
küçük burjuva temellerde de olsa az çok
devrimcilik yapanlar düzene yerleþmeyi
hedeflerken, ilk yaptýklarý þey, devrimci
hareketi ve devrimci yöntemleri inkar etmek ve onlarý mahkum etmeye çalýþmak
olmuþtur.
Bugün Ölüm Orucu eyleminin bu kadar uzamýþ olmasýnýn nedenlerinden biri,
ortalama solun eylem kýrýcýlýðýdýr. Bir diðeri iþbirlikçi sermayenin arkasýnda ABD
ve AB emperyalizminin olmasý, Ölüm Orucu eyleminin tarihsel anlamýnýn kavranarak, önemli bir örnek olarak baþarýya ulaþmasýnýn önüne set çekilmek istenmesi, bunun için tüm güçlerini seferber etmeleridir.
Bütün bunlara raðmen, bugün Ölüm
Orucu eyleminin hala sürüyor olmasý, yarýnki politik sonuçlarý ne olursa olsun, Ölüm Orucunun politik olarak bugünden kazanýlmýþ bir eylem olduðunu gösteriyor.
Zindanlarda Saldýrýlar Yoðunlaþýyor
Devrimci tutsaklara yönelik saldýrýlar
sürüyor… Gün geçmiyor ki cezaevlerinden
bir saldýrý haberi almayalým. Faþist devlet
19 Aralýk katliamý ve F Tipleriyle teslim alamadýðý devrimcilere ve devrimci tutsaklara yönelik “yeni” ceza yasalarý çýkardý. 1
Haziran’dan itibaren yürürlüðe soktuðu Ceza Ýnfaz Kanunu (CÝK) ya da yeni adý ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ýnfazý Hakkýnda Kanun (CGTÝHK) ile tüm saldýrýlarýný yasal bir kýlýfa büründürmüþ bulunuyor.
Bu kanun yürürlüðe girer girmez ilk elden
uygulamalarýna baþladý. Tekirdað F tipinde
cezaevi idaresi aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hapis
cezasý alan hükümlüleri hemen tek kiþilik
hücrelere koydu. Yine kadýn tutuklu ve hükümlülerin bulunduðu Gebze M tipinde de
1 Haziran’dan itibaren cezaevinde kadýn subaylar bulunduruluyor. Arama sýrasýnda bu
kadýn subaylarýn eþliðinde kadýn tutsaklarýn
tüm eþyalarý askerler tarafýndan talan ediliyor.
Zindanlardaki saldýrýlara bir yenisi daha eklendi. En son Gebze cezaevinde devrimci kadýn tutsaklara saldýrý gerçekleþti. 24
Haziran günü cezaevi idaresi arama yapma
bahanesiyle hücrelere giriyor ve Ölüm Oru-
cu savaþçýsý Fatma Koyupýnar’ý
zorla hastaneye götürüyorlar. Bunun üzerine devrimci tutsaklar kapý döverek slogan atýyorlar. Bu sýrada savcýnýn da gözetiminde askerler coplarla devrimci kadýn tutsaklara saldýrýyor. Bu saldýrýda birden fazla devrimci tutsak yaralanýyor. Kafasýndan ve çeþitli yerlerinden darbe alanlar oluyor. Gülizar Kesici adlý
tutsak beyin travmasý geçiriyor ve bayýlýyor.
Gebze Cezaevi’nde yaþanan bu saldýrýya iliþkin Devrimci Tutsak Aileleri Komiteleri (DETAK) bir basýn açýklamasý düzenledi. ÝHD’de 30 Haziran’da düzenlenen konuya iliþkin basýn açýklamasýnda Ceza Ýnfaz
Kanunu’na da deðinildi. Ve Gebze Cezaevi’nde Fatma Koyupýnar’ýn zorla götürülmesi sýrasýnda yaþanan saldýrýlar anlatýlarak,
duyarlý olan herkes cezaevlerindeki devrimci tutsaklarý yalnýz býrakmayýp mücadele etmeye çaðýrýldý. Hep birlikte mücadele etmemiz gerektiði vurgulandý. Ayný zamanda
Gebze cezaevinde bulunan Leninist tutsaklardan Serpil Cabadan’ýn da 26 Haziran tarihinde Ölüm Orucuna baþladýðý, söylendi.
Daha sonra söz alan devrimci tutsak anasý
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
olan Sakine Sürücü, cezaevlerinde yaþanan
saldýrýlarý ayrýntýlý olarak anlattý. Bir çocuðunun Tekirdað F tipinde bir çocuðunun de
Gebze zindanýnda olduðunu söyledi. Ana
“Gebze cezaevinde savcý saldýrtýyor o zaman biz kimi kime þikayet edeceðiz, sorunlarýmýzý kime anlatacaðýz” dedi. Ana, zindanlarda Ölüm Orucunun sürdüðünü, en
son Faruk Kadýoðlu’nun ölümsüzlüðe uðurlandýðýný söyledi. Cezaevlerine karþý tüm insanlarýn duyarlý olmasý gerektiðini söyledi.
Zindanlardaki devrimci tutsaklarýn yalnýz
býrakýlmayýp herkesin onlarýn dýþarýdaki sesi
olmasý gerektiði ifade edilerek açýklama bitirildi.
ZÝNDANLAR YIKILSIN
TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
15
TAKSÝM MEYDANI’NDA AYIÞIÐIMIZ ÝÇÝN ANMA
Devletin yýllar boyu zindanlarda uyguladýðý baský, þiddet
ve katliam, 19-22 Aralýk 2000’de 4 Gün Savaþlarý ile doruða
çýktý. Eþitsiz koþullardaki bu çarpýþmada, Ölüm Orucu savaþçýlarý, kýzýl bantlarýyla en öne fýrladýlar ve yýllar boyu zindanlar
mücadelesinin en ön saflarýnda yer aldýlar. Aysunumuz da, Sibelimiz gibi bu çarpýþmada en öndeydi ve ardý ardýna ölümsüzleþtiler.
26 Haziran 2005 günü, Aysunumuzu anmak için Taksim
Meydaný’nda bir eylem yaptý. “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür,
Ölüm Orucu Sürüyor, DETAK” pankartý ve Aysun’un resimleriyle alana çýktýk ve “Aysun Yoldaþ Ölümsüzdür”, “Zindanlar
Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz” sloganlarý eþliðinde basýn açýklamasý yaptýk. 1 Haziran
günü yürürlüðe giren Ceza Ýnfaz Kanunu ile birlikte zindanlardaki baskýlarýn aðýrlaþtýðýný, fiili uygulamalara yasal kýlýf uydurulduðunu, zindanlardaki tutsaklar baþta olmak üzere tüm
toplumun bir saldýrý furyasý ile karþý karþýya olduðunu ve bunun için hep birlikte mücadele etmek gerektiðini söyledik. Eylemde ayrýca zindanlarda süren Ölüm Orucu eylemine sahip çýkmanýn, bu mücadelenin önemli bir parçasý olduðunu vurguladýktan sonra
yeni bir Ölüm Orucu savaþçýsýnýn, Gebze Zindanýnda bulunan TKEP/Leninist davasý tutsaðý Serpil Cabadan’ýn da Ölüm Orucu Eylemine baþladýðý duyuruldu.
Devletin zindanlarda uygulamaya baþladýðý saldýrýlarý da dile getirdikten sonra basýn açýklamasýný bitirdik ama sloganlarla Ýstiklal
Caddesi’ne doðru yürüyüþe geçtik. DETAK önlükleri ile Odakule’ye kadar yürüdük ve burada, gür bir þekilde “Ölüm Orucu Sürüyor
Sürecek Zafere Kadar”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür” sloganlarýný atarak eylemi bitirdik. Eylemimiz yabancý basýn baþta olmak üzere tüm halkýn dikkatini ve ilgisini üzerine topladý.
ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!
AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR!
DETAK
Ayýþýðýmýzýn Güneþe Uðurlandýðý Günde
Yine Onunlayýz
26 Haziran 2001 Ayýþýðýnýn güneþe ulaþtýðý gündür. O gün Ayýþýðýmýz Aysun BOZDOÐAN’ý güneþe uðurladýk.
19 Aralýk 2000’de zindanlardaki devrimci tutsaklara yönelik
saldýrýda 28 devrim savaþçýsý katledilerek tutsaklar teslim alýnmaya
çalýþýlmýþtý. 19 Aralýk’tan sonra tutsaklar zorla F tipi hücrelere gö-
16
türülmüþ, ama o gün bugündür baþ eðmezliðin, teslim alýnamazlýðýn destanýný hücrelerde Ölüm Oruçlarýyla yazmaya devam etmiþlerdir.
Ayýþýðýmýz Aysun da tereddüt etmeden Ölüm Orucu savaþýndaki yerini almýþ, ilk ekipte baþlamýþtý. 183 gün boyunca dimdik
savaþtý zindanda.
Ve eyleminin 183. günü 26 Haziran 2001’de güneþi fethe çýkanlarýn yanýndaki yerini aldý. Aradan 4 yýl geçti. Ölüm Orucu
savaþý 5. yýlýnda hala sürüyor.
Bizler de Aysun’un yolunda yürüyen yoldaþlarý olarak; 27
Haziran Pazartesi günü, Ayýþýðýmýzýn yaþadýðýný ve savaþýn sürdüðünü Ýzmir iþçi-emekçilerine duyurmak için, Konak Kemeraltý
giriþinde bir basýn açýklamasý düzenledik.
Üzerinde “AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR, MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU” yazan pankartýmýzla ve “ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR” yazýlý ve Aysun’un resimlerinin bulunduðu dövizlerle eylemimize “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar”, “Aysun BOZDOÐAN Ölümsüzdür”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Devrimci
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
Tutsaklar Teslim Alýnamaz” “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarýný atarak baþladýk.
Basýn açýklamasýnda:
“Bu büyük savaþýmýn, yüzlerde öðretmeninden biri de Aysun
BOZDOÐAN yoldaþýmýz olmuþtur. Mücadele yaþamýnýn önemli bir
bölümlünü Ýzmir’de geçiren Aysun yoldaþýmýz, bedenini açlýða yatýranlarýn ilklerinden oldu. 183 gün süren büyük savaþýmýnýn sonunda 26 Haziran 2001’de ölümsüzleþti.
Onun gösterdiði yolda mücadele devam etti. Onlarca devrimci
ve komünist tutsak bedenlerini ölüme yatýrarak kazanma kararlýlýðýný gösterdiler” denildi.
Ayrýca TKEP/L davasý tutsaðý Serpil CABADAN’ýn, yoldaþýnýn ölümsüzleþtiði tarihte Ölüm Orucuna baþlamýþ olmasýnýn, bu
savaþý er geç devrimci tutsaklarýn kazanacaðýnýn kanýtý olduðu vurgulandý.
Basýn metninin okunmasýnýn ardýndan tekrar sloganlarýmýzý atarak eylemimizi sonlandýrdýk.
AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR!
ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR, SÜRECEK ZAFERE KADAR!
ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
Mücadele Birliði Platformu/ Ýzmir
AYIÞIÐIMIZIN BAÞUCUNDA…
Ayýþýðýmýz, Aysunumuzu bundan tam 4 yýl
önce ölümsüzlüðe uðurladýk. Aysun Bozdoðan,
26 Haziran 2001 tarihinde, Ölüm Orucu eyleminin 183. gününde ölümsüzleþti. Bir leninist
kadýn savaþçý olarak Denizlerin, 13 Mart Savaþçýlarý’nýn yoldaþýydý. Onlardan aldýðý güçle
onlar gibi tüm yaþamýný iþçi sýnýfý ve emekçi
halklarýn kurtuluþuna adadý. Sibel Sürücü’den
aldýðý bayraðý en yükseklerde dalgalandýrmýþ
olmanýn ve görevini layýkýyla yerine getirmiþ
olmanýn haklý gururuyla insanlýða gülümsüyor.
Aysunumuzdan aldýðýmýz ýþýkla ilerliyoruz
geleceðe. Antep’ten leninistler olarak Ayýþýðýmýzý anmak için Adana’daki Kabasakal Mezarlýðý’nda sonsuz uykusunda, ölümsüzlük yataðýnda bulunan yoldaþýmýzý Adana’daki leninistlerle birlikte ziyaret ettik. “Ölüm Orucu Sürüyor, Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür, Mücadele Birliði” yazýlý pankartý açarak, “Ölüm Orucu Sürüyor, Sürecek, Zafere Kadar”, “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür”, “Zindanlar Yýkýlsýn, Tutsaklara Özgürlük” sloganlarý atarak Aysunumuzun yanýna, mezarýna geldik.
Ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþundan sonra
þiirler, Aysun Bozdoðan’ý, Sibel Sürücü’yü ve Murat Ördekçi’yi
anlatan yazýlar okundu. Aysun yoldaþýn zindanlarda söylediði “vurulup düþmüþsün” ezgisi seslendirildi. “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Zindanlar Yýkýlsýn, Tutsaklara Özgürlük”, “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür” sloganlarýnýn atýldýðý anma sýrasýnda “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganý da duyuldu. Mezara karanfiller býrakýlmasýyla anma
sona erdi.
Mezar anmasýndan sonra Adana iþçi ve emekçilerine sesimizi
duyurmak için þehir merkezindeki Ýnönü parkýnda saat 15:00’de bir
basýn açýklamasý düzenledik. “Ölüm Orucu Sürüyor, Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür, Mücadele Birliði” yazýlý pankartýmýzla geldiðimiz
basýn açýklamasýnda, “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür”, “Zindanlar
Yýkýlsýn, Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Orucu Sürüyor, Sürecek,
Zafere Kadar” sloganlarý atýldý.
Basýn açýklamasýnda;
“26 Haziran 2001 tarihinde bir devrim savaþçýsýný, Aysun Bozdoðan’ý ölümsüzlüðe uðurladýk. Aysun’umuz Ölüm Orucu eyleminin 183. gününde ölümsüzleþti.
Bugün Ölüm Orucu hala sürüyor. Zindanlarda devrim ile karþý
devrim arasýnda yýllarý aþan kýyasýya mücadele devam ediyor. Sermaye sýnýfý ve onun devleti, devrimci tutsaklarý teslim almak için
denemedik yöntem býrakmadý. Fakat devrimci
tutsaklar öldüler, ama asla teslim olmadýlar.
Onlar, onurun ölümden güçlü olduðunu yaþamlarýný tereddütsüzce ortaya koyarak gösterdiler.
Ve þimdi bir baþka leninist kadýn savaþçý,
Serpil Cabadan, Aysun’dan devraldýðý bayraðý
zafere kadar taþýmak için alnýna kýzýl bandýný
takýyor. Serpil Cabadan, yoldaþýnýn ölümsüzleþtiði bugün büyük yürüyüþüne baþlýyor.
Devrim, ölüm orucu savaþçýlarýnýn bedeninde ete kemiðe bürünüyor. Onlar, ‘Devrim
Biziz, Biz Devrimiz’ þiarýnýn nasýl gerçekliðe
dönüþtüðünü tüm dünyaya gösteriyorlar.
Evet, Ölüm Orucu eylemi sürüyor. ‘Gündüzlerinde aç gezilmeyen, gecelerinde aç yatýlmayan’ bir dünya için mücadele sürüyor. Ýþçi
sýnýfý ve emekçiler, zindanlardaki devrimci tutsaklara sahip çýkmadan bu mücadele zafere ulaþmaz. Þimdi yapýlmasý gereken, zindanlardaki devrimci tutsaklarýn sessiz çýðlýðýna
yüreklerimizin kapýsýný açmaktýr. Onlarýn sesini tüm dünyaya duyurmak, kafamýzý onlarýn kafasýnýn yanýna, yüreðimizi onlarýn yüreklerinin yanýna koymaktýr.” denildi.
Basýn açýklamasý, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, Aysun
Bozdoðan Ölümsüzdür”, “Ölüm Orucu Sürüyor, Sürecek, Zafere
Kadar” sloganlarýyla son buldu.
AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR!
YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!
ZAFERE KADAR DAÝMA!
Akdeniz’den Leninistler
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
17
Yürüyüþ… Uzun Yürüyüþler…
Nice kahramanlarý bu uzun yürüyüþte güneþe uðurladýk. Muratýmýz, Sibelimiz, Aysunumuz da bunlar arasýnda.
Ölüm Orucu eyleminin 183. gününde, 26 Haziran 2001 tarihinde ölümsüzleþen, Genç Ekin Sanat Merkezi yöneticilerinden Aysun
Bozdoðan yoldaþýmýz için, 29 Haziran 2005 günü Ýstiklal Caddesi
üzerinde Rumeli Han önünde düzenlediðimiz anma etkinliði, 18.30
civarlarýnda baþladý.
Anmamýz ilk olarak Grup Emeðe Ezgi’nin müzik dinletisiyle
baþladý. Ýlk olarak Aysun, Sibel ve Murat için bestelenmiþ “Gel Bahar Ol” adlý þarkýyý söyledik. Daha sonra basýn açýklamasý okuyan
Emeðe Ezgi Müzik Grubu’ndan Etkin Kaya, “Sanatçý sorumluluðu
gereði çaðýna tanýklýk etmek ve çaðýnýn sorunlarýna çözüm olmak
DÖB’DEN
AYIÞIÐIMIZ ÝÇÝN PANKART
Burjuvazinin askeri-bürokratik aygýtý olan devletin, 19 Aralýk
2000’de acýmasýzca ve vahþice gerçekleþtirdiði zindan katliamlarý,
bir kez daha göstermiþtir ki, egemenliðini ayakta tutabilmek için
yapmayacaðý þey yoktur.
Fakat bunun karþýlýðýnda bedenlerini düþmana karþý birer kurþun gibi kullanan proletaryanýn yiðit savaþçýlarýnýn, tarihe kanlarýyla
yazdýðý ve yazmakta olduðu bir destan yaþanmaktadýr.
O destanýn kalemlerinden biridir Aysun Bozdoðan. O, burjuvaziye karþý devrimci duygularýyla bedenini kýzýl bir oka çevirmeyi
bilmiþtir.
Aysunumuz, Ayýþýðýmýz, mücadeleye ilk saflarýnda baþlamýþtý.
Devrimci Öðrenci Birliði DÖB, 26.06.2005 tarihinde, yani Aysun’umuzun ölümsüzleþtiði gün, Gazi Mahallesi Dörtyol duraðýnýn
yanýndaki bir kýrtasiyenin kepenklerine, üzerinde “Aysun Bozdoðan
Ölümsüzdür, Ölüm Orucu Sürüyor. Devrimci Öðrenci Birliði” yazan bir pankart asmýþtýr.
26.06.2005 tarihi ayný zamanda bir diðer yoldaþýmýz Serpil Cabadan’ýn Ölüm Orucu Eylemine baþladýðý gündür, yani bayrak Aysunumuzdan Serpilimize geçmiþtir.
YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!
ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR!
DÖB
Devrimci Öðrenci Birliði/Gazi Mahallesi
18
isteyen þair, yazar ve çizerlerimiz daima baský görmüþ, iþkencelere
uðramýþ, hapsedilmiþ, katledilmiþlerdir. Sanatçý olmak zordur bu
topraklarda… Yazmak yetmez, bir de yazdýklarýnýn militan savaþçýsý
olman gerekir. Bu militan sanatçýlarýmýzdan biri de Genç Ekin Sanat Merkezi yöneticilerinden ve Müzik grubu elemanlarýndan olan
Aysun Bozdoðan’dýr. Genç Ekin’den koparýlýp zindana atýldýðýnda
ve 19 Aralýk sonrasýnda hücrelere kapatýlan devrimci tutsaklardan
birisidir Aysun canýmýz, Ayýþýðýmýz…
(…) Aysunumuz öyle bir türkü tutturdu ki dört duvar arasýnda,
en saðýr kulaklar dahi duymak zorunda kaldý… Bu türkünün notalarý, insan iradesinin gücüydü… Bu türkünün notalarý hücre hücre erimekti… Bu türkünün notalarý insana olan baðlýlýk ve güvendi…
(…)Baþladýðý Ölüm Orucu Eyleminin 183. gününde kendinden
önce gidenlerin ardýndan ölümsüzlüðe kanat açan Ayýþýðýmýz Aysun
Bozdoðan’ý Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak þiirlerimiz, marþlarýmýz ve
oyunlarýmýzla anýyor ve onlarý unutturmayacaðýmýza söz veriyoruz”
dedi. Þiir Grubu’ndan bir yoldaþýmýzýn Ergül Çiçekler’in Ölüm Orucu Destaný’ndan Aysun Yoldaþ için yazýlan bölümü okumasýnýn
ardýndan, Serpil Cabadan’ýn yazmýþ olduðu “Yýldýz Dansý”ný, Devinim Tiyatro Atölyesi’nden izledik. Etkinlikte sýk sýk “Umudumuz
Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla”, “Aysun Yoldaþ Ölümsüzdür” sloganlarý atýldý. Müzik grubunun Çav Bella’yý söylemesinin ardýndan
sokak etkinliðimiz sona erdi ve orada bulunanlarla birlikte her köþesinde Aysun yoldaþýmýzýn anýlarý olan Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne çýktýk. Ýnsanlar, yüreklerinde duyduklarý coþku ve heyecanla çýktýlar
Rumeli Han’ýn 6 katýný ve orada Aysunumuzun güzelliðini yansýtan
resimleriyle, dinleyenleri büyüleyen kadife sesiyle karþýlaþtýlar. Gelenlerin arasýnda ev kadýnlarý, onlarýn her biri yeni bir Aysun olmaya aday çocuklarý, iþçiler ve emekçiler vardý. Burada yoldaþlarý anlattýlar Aysun’u… Þiirler okundu, onun sevdiði ve söylediði türküler söylendi.
Anma sona erdiðinde Aysunumuzun, umuda sýmsýký sarýlmýþ gözleri uðurluyordu gelenleri…
AYSUN YOLDAÞ ÖLÜMSÜZDÜR!
UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA!
ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
Ayýþýðý Sanat Merkezi Emekçileri/TAKSÝM
TAYAD’DAN
ULUSLARARASI SEMPOZYUM
25-26 Haziran tarihlerinde Muammer Karaca Tiyatro Salonunda TAYAD Tecrit ve Uluslararasý Tecritle Mücadele
sempozyumu düzenledi. Bu sempozyumda çeþitli konuþmacýlar söz aldýlar. Tecritin pek çok boyutunu anlattýlar. Ýnsani,
týbbi, hukuki vs boyutuyla ele aldýlar. Sempozyumda deðiþik
ülkelerden katýlýmcýlar da yer almýþtý. Onlarda kendi ülkelerinde yaþanan iþkence ve tecridi anlattýlar. DETAK olarak
sempozyuma bizde gittik ve bir teblið okuduk. 25 Haziran”da
okuduðumuz tebliðde devrimci tutsak aileleri örgütlenmelerinin mücadele birliðini saðlamak ve bunun için de çatý örgütlenmesine gidilmesi gerektiði vurgulandý. Sempozyum iki gün
süresince sabah saat 9:30’da baþlayýp üçer bölüm halinde devam etti. TAYAD’ýn gerçekleþtirmiþ olduðu sempozyumun
sonuç bildirgesi 27 Haziran‘da sunuldu.
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
DEVRÝM SAVAÞÇILARINA
AVRUPA’DA ANMA*
Son altý aydýr devrimin yakaladýðý yükseliþi boðmak için
azgýnca saldýran faþist TC devletinin Türkiye ve Kürdistan’da
estirdiði karþý-devrimci terör,
milyonlarca insanýmýzýn yaþadýðý Avrupa’yý bu yönüyle de etkilemekteydi. Türkiye ve Kürdistan’daki devrimci geliþmeler,
kah faþist devlete destek veren
hükümetlerin demeçlerinden,
kah Türkiyeli ve Kürdistanlý
devrimci sosyalist örgütlerin eylemleri nedeniyle son dönemlerde Avrupa kamuoyunda tartýþýlan en önde gelen konulardan
biri olagelmekteydi. Devrimci
örgütlerin etkinliðini arttýrmasý, emekçi kadýnlarýn Beyazýt direniþi, SEKA ve benzeri proleter eylemler, Newroz gösterileri, devrimcilere karþý
gerçekleþtirilen faþist saldýrýlar ve Kürdistan’daki askeri operasyonlar
bulunduðumuz Almanya’da sokaklarý ýsýtan önemli geliþmelerdi.
Tüm devrimci geliþmelere yapýlan saldýrýlarýn son büyük halkasý
olan MKP önder ve savaþçýlarýna yönelik katliam, týpký ülkelerimizde
olduðu gibi, Almanya’da da büyük bir etki yarattý. Ham “demokratikleþme” hayalleri kuranlar, Avrupa’nýn “yumuþak topraðý” nedeniyle reformist kafalara sahip olanlarýn yaþadýðý hayal kýrýklýðý bir yanda birikirken, öte yanda, buradaki devrimci güçlerin yanýnda yüksek bir ruh
hali, devlete tepki ve güç birikmesi oldu. Son altý yýlýn en hareketli, en
devrimci dönemini yaþýyoruz.
Ve Almanya’dan Leninistler olarak bu sürece tüm gücümüzü katýyoruz
Dersim’deki Katliama Yönelik
Protesto Eylemleri
Ýþsizliði ve HARTZ 4 saldýrýsýný protesto etmek amacýyla hala Almanya’nýn birçok kentinde sürdürülen ve onbirinci ayýný geride býrakan
Pazartesi Eylemlerinden biri olan Reutlingen Meydaný’ndaki eylemde
Dersim katliamý kýnandý. 20 Haziran’daki Pazartesi Eyleminde Almanca olarak hazýrladýðýmýz bilgilendirme, TC’yi teshir ve protesto içeren
metni okuduk. Metin okunduktan sonra “Hoch Die Internationale Solidarität” (Enternasyonal Dayanýþmayý Yükselt) sloganý hep birlikte atýldý
Yirmi Ýki Haziran... Ziyaret
Yüzlerini illegal ve silahlý mücadeleye dönmüþ ölümsüzleþen savaþçýlarý sahiplendiðimizi bildirmek için, MKP taraftarlarýný ziyaret ettik. Zindanlardaki baskýlar, iþçi sýnýfýna yönelik saldýrýlar, Kürt halkýna
yönelik operasyonlar ve son olarak MKP operasyonunun devrimci ve
illegal örgütlenmenin tümüne yapýlmýþ bir saldýrý olduðunu gördüðümüzü ve bu zor günde her türlü desteði vereceðimizi belirttik.
Yirmi Üç Haziran... Ýzinsiz Yasadýþý Bir Gösteri
Çok kýsa bir zamanda organize edilen ve bize son gün bildirilen
Stuttgart’taki eyleme katýldýk. Stuttgart’ýn en kalabalýk ve en iþlek merkezi caddesi olan König Strasse’deki açýk kitle gösterisine üçyüzelli kiþi katýldý. Geçen yýlki NATO protestolarý için izinli bir gösteriye ikiyüz
kiþi katýldýðýný hatýrlarsak, katýlýmcý kitlenin önemi ortaya çýkmýþ olu-
yor. Ama asýl önemlisi, eylemin ruh
haliydi. Eylemde ortak pankart vardý, sloganlar öfke ve baðlýlýk tek bir
parçaydý… Tam bir saat süren, Almanca ve Türkçe konuþmalarýn yapýldýðý eyleme polis müdahale edemedi. Takviye güç isteyen polise
kayýp verilmedi.
Yirmi Beþ Haziran...
Merkezi Büyük Yürüyüþ
Almanya’nýn Duisburg kentinde Cumartesi günü düzenlenen yürüyüþ, saat 11:30’da baþladý. Emperyalizmin polis teþkilatý uzak yerlerden ve Avrupa’nýn deðiþik ülkelerinden gelecek katýlýmcý kitle sayýsýný az tutabilmek için, yürüyüþün öðleden sonra yapýlmasýna izin vermemiþti.
Duisburg’da toplanan binlerce insan, Dersim’den Gazi mahallesine ve oradan birçok kente taþýnan ruh halini ve dayanýþmayý sahiplendi.
Son zamanlarýn en þiddetli yaðmuruna raðmen, hiç kimse alaný terk etmedi. En önde ölümsüzleþenlerin resimleri, tek pankart, kortejin baþýndan sonuna dek uzanan kýzýl bir bez ve herkesin elinde sadece kýzýl
bayrak... Devrimci örgütler ve üçbin kiþilik kitle kelimenin tam anlamýyla tek vücut olup yürüyüþe geçti
Almanya sokaklarý uzun yýllardýr böylesine öfkeli ve coþkulu bir
kitle görmemiþti. Sloganlar dört kilometrelik yürüyüþ boyunca hiç susmadý. En çok atýlan iki slogan “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Bedel
Ödedik, Bedel Ödeteceðiz” idi.
Kitlenin büyük çoðunluðu gençlerdi...insanlarýmýz devrimin etrafýnda kenetlenmiþti.
Biz eyleme üzerinde sadece “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür” yazan pankartla katýldýk. Yürüyüþ boyunca Parti bildirisi daðýtýldý. Ýki saatlik yürüyüþ bittiðinde tüm kitle ayný gün akþamý yapýlacak olan anma
etkinliði için salona doðru hareket etti.
Anma etkinliði, tam kýrk dakika boyunca ölümsüzleþen savaþçýlar
için yapýlan alkýþlarla baþladý. Hayatlarýný devrim mücadelesine adamýþ,
daðlarda, zindanlarda ve Avrupa’da devrimciliði yaþamlarýyla bütünleþtirmiþ bu insanlara alkýþlayanlar sadece ellerimiz deðil, yüreklerimizdi... Her þey kindi, her þey devrime baðlýlýktý... Onlarý ancak öyle anabilirdik. Binlerce insan bütün yumruklar havada sloganlarýyla bunu
gösterdi. Sinevizyon gösteriminin, konuþmalarýn ve törenlerin yapýldýðý
etkinlikte, içlerinde TKEP/Leninist ve KONGRA GEL’in de dahil olduðu birçok örgütün mesajlarý okundu.
Etkinlik baþladýðý gibi öfke ve dayanýþmayla sona erdi.
DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR!
YAÞASIN DEVRÝMCI GÜÇLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
Almanya’dan Leninistler
* Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu yazýyý haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz.
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
19
DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR
Türk Devleti katliamlara devam ediyor. Dersim’de Maoist Komünist Partisi’nin 17 önder kadro ve savaþçýsý katledildi. Türk Ordusunun, hava desteðinde ve kimyasal silahlar kullanarak geçekleþtirdiði katliamda, Cafer Cangöz,
Aydýn Hambayat, Ali Rýza Sabur, Cemal Çakmak, Kenan Çakýcý, Okan Ünsal, Berna Ünsal, Alaattin Ateþ, Ökkeþ
Karaoðlu, Taylan Yýldýz, Ýbrahim Akdeniz, Binali Güler, Dursun Turgut, Gülnaz Yýldýz, Ahmet Perktas, Çaðdaþ Can
ve Ersin Kantar isimli devrimciler katledildi.
Zindanlarda yýllardýr süren saldýrýlarýn geldiði yeni boyut, Kürdistan’da aralýksýz süren askeri operasyonlar, iþçi
sýnýfý ve emekçilerin süreklileþen eylemlerine karþý yapýlan saldýrýlar ve son olarak, devrimcilere karþý gerçekleþtirilen
katliam, bu bütünlüklü karþý-devrimci
saldýrýnýn bir parçasýdýr.
Ne AB masallarý, ne de demokratikleþme yalanlarý, devletin egemenliðini
sürdürebilme çabasýnda bir iþe yaramýþtýr. Türk Devleti, devrim karþýnda, elin-
de kalan tek silahýný, yani zor yöntemlerini kullanacaktýr. Bu ise, devletin devrim karþýsýndaki aczinin boyutlanýþýndan baþka bir þey göstermez.
Türkiye ve Kürdistan sýnýflar mücadelesi tarihi göstermiþtir ki, bu topraklarda yapýlan hiç bir katliam devrim
mücadelesini durdurmaya yetmemiþtir.
Savaþarak ölümsüzleþenleri devrim tarihimiz unutmamýþtýr. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda, devrimci mücadele ile birlikte doðan umut her zaman olduðu gibi bugün de dipdiridir. Ölümsüzleþen her devrim savaþçýsý bu umudun yeniden ve yeniden ispatlanýþýdýr. Türkiye
ve Kürdistan topraklarýnda devrim yok
edilemez!..
DEVRÝMCÝ DAYANIÞMAYI
YÜKSELTELÝM
Yapýlan saldýrý ve katliam bir bütün
olarak devrimci hareket tarafýndan karþýlanmalýdýr. Katledilenlerin her biri,
yaþamlarýný devrimci mücadeleye adamýþ ve ülkelerimiz devrim tarihindeki
birçok önemli süreçte bulunmuþ dev-
MKP Gerillalarý Ölümsüzdür
Yaþasýn Devrimci Dayanýþma
Dersim Ovacýk’ta katledilen 17 MKP gerillasý için bir eylem de 21 Haziran günü Galatasaray Postanesi önünde tüm
devrimci gruplarýn katýlýmýyla gerçekleþti.
Mücadele Birliði, SODAP, BDSP,
Alýnteri, Partizan, HÖC, Kaldýraç, Ýþçi
Mücadelesi, EHP, Devrim Dergisi, Köz,
DHP, Devrimci Hareket, TKP, ESP,
HKM, SDP, Proleter Devrimci Duruþ,
Maya, Ürün ve DEHAP tarafýndan ortaklaþa düzenlenen basýn açýklamasýnda katledilen MKP’liler için tam bir devrimci
dayanýþma sergilendi.
Kýzýl bayraklarla ve katledilen gerillalarýn isimlerinin ve resimlerinin bulunduðu “Canýmýz Halk Savaþýna Feda Olsun, Demokratik Haklar Platformu” yazýlý bir pankartla toplanan kitle, polis Taksim’e yürünmesine izin vermeyince Galatasaray Lisesi önünde yaptý basýn açýklamasýný.
“Bizler, bu katliamlar karþýsýnda sessiz kalmayacaðýmýzý ve halkýn haklý de-
20
rimcilerdir. Yüzünü illegal silahlý mücadeleye, devrime dönmüþ ve Denizlerden,
Mahirlerden, Ýbolardan bugüne aktarýlan devrimci cüreti, son eylemleriyle somutlamýþ bu yiðit devrimcileri sahiplenmek herkesin görevidir. TKEP/Leninist
Avrupa Örgütlülüðü, bulunduðumuz alanda tüm gücüyle bu görevi omuzlamaya çalýþacaktýr.
Ýþçiler, Emekçiler, Gençler,
Bu süreçte yapýlacak bütün eylemlere katýlalým. Katliama karþý, bulunduðumuz yerlerde protesto eylemleri organize edelim. Türk Devletinin teshiri için
elimizdeki olanaklarý seferber edelim.
Devrimci dayanýþmayý yükseltelim!..
DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR!..
YASASIN DEVRÝMCÝ GÜÇLERÝN
MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!..
TKEP/LENÝNÝST
AVRUPA KOMÝTESÝ
NOT: Elimize e-posta yoluyla geçen bu bildiriyi haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz.
ðerlerine ve mücadelesine, bu uðurda verdiði bedellere, þehitlere her zaman sahip çýkacaðýmýzý ifade etmek için buradayýz. Dersimdeki operasyon durdurulsun, kayýp ve yaralýlarýn
akýbeti açýklansýn” denilen açýklamada sýk sýk “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Devrim Þehitleri Ölümsüzdür”, “Gün
Gelecek Devran Dönecek, Katiller Halka Hesap Verecek”
sloganlarý atýldý. Grup Yorum da söylediði marþlarla eyleme
destek verdi.
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
MERCAN
SAVAÞÇILARI
ÖLÜMSÜZDÜR
1
7 Haziran günü Dersim’in Ovacýk
ilçesi kýrsalýndaki Mercan Vadisi’ne TC ordusunun yaptýðý katliamda, 17 MKP’li ölümsüzleþti. MKP’lilerin
cenazelerinin sahiplenilmemesi için, otopsi
yapýlacaðý gerekçesi ile devlet tarafýndan helikopterle Malatya’ya götürüldü. Malatya
Devlet Hastanesi’ne götürülen MKP’lilerin
vücutlarýnda yanýklar, darp izleri ve kopuk uzuvlarýn olduðu tespit edildi. Katliamýn vahþeti akýllara kimyasal silah kullanýlmýþ olabileceði kuþkusunu getirdi. Cenazeler, ancak 2
gün sonra, 19 Haziran günü Adli Týp Kurumu önünde bekleyen ailelerine teslim edildi.
Cenazeleri ailelerle birlikte sivil toplum örgütleri ve devrimci çevreler, sloganlarla karþýladýlar. Cenazeler daha sonra törenle Dersim, Ankara, Muþ, Antep, Ýzmir ve Ýstanbul’a uðurlandý.
Dersim:
Ölümsüzleþen 8 MKP’linin cenazesi, 19
Haziran akþamý Dersim halký tarafýndan
Mazgirt Köprüsü’nde karþýlanarak konvoylar
halinde Dersim Cemevi’ne getirildi. Cemevi
önünde toplanan yüzlerce kiþi, “Yaþasýn
Halk Savaþýmýz”, “Halk Savaþçýlarý Ölümsüzdür” pankartlarý ve orak çekiçli kýzýl bayraklar açarak sloganlarla savaþçýlarý uðurladýlar.
20 Haziran günü Ali Rýza Sabur, Taylan Yýldýz, Aydýn Hambayat, Cafer Cangöz
ve Ahmet Perktaþ Cemevi önünde yapýlan
eylemle anýldý. Yüzlerce kiþinin katýldýðý törende, cenazeler morgdan parti bayraklarýna
sarýlarak “Ovacýk Þehitleri Ölümsüzdür”,
“Halk Savaþý Ölümsüzdür” pankartlarý, sloganlar ve marþlar eþliðinde Atatürk Mahallesi Mezarlýðýna götürüldü. Yapýlan saygý duruþu ve okunan MKP bildirisinin ardýndan,
sloganlarla topraða verildiler.
Gülnaz Yýldýz ve Allattin Ataþ ise, 19
Haziran akþamý, Hozat ilçesine götürülerek
törenle defnedilmiþti.
Muþ/Varto:
Ýbrahim Akdeniz de, yüzlerce kiþinin
katýldýðý törenle, 19 Haziran günü, doðum
yeri olan Muþ’un Varto ilçesinde defnedildi.
Emera Köyü mezarlýðýna kýrmýzý bayraða sarýlý getirilen Ýbrahim Akdeniz’in cenazesinde
de etraftan bir kuþatma altýndaydý.
Antep/Islahiye:
Ökkeþ Karaoðlu, 20 Haziran günü, Antep’in Islahiye ilçesinde baðlý Kavaklar Kö-
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
yü’nde, kuþatma altýnda topraða verildi.
Ankara:
Okan Ünsal, Berna Saygýlý Ünsal ve Kenan Çakýcý, ölümsüzlük yataðýna konmak üzere 21 Haziran günü Ankara’ya getirildi.
Karþýyaka Mezarlýðý’nda yapýlan anma törenine katýlan yüzlerce kiþi, “Devrim Þehitleri
Ölümsüzdür”, “17’ler Yaþýyor Halk Savaþý
Sürüyor” sloganlarý attý. Cenazelerin parti
bayraðýna sarýlmasýna müdahale eden polis
ve kitle arasýnda çýkan tartýþmanýn ardýndan,
Okan ve Berna Ünsal Karþýyaka Mezarlýðý’na, Kenan Çakýcý ise Cebeci Mezarlýðýna
defnedildi.
Ýstanbul:
20 Haziran’da Çaðdaþ Can ve Cemal
Çakmak, Gazi Mahallesi Cemevi’ne getirildiler. 21 Haziranda ise Dursun Turgut ve Ersin
Kantar güneþe uðurlanmak üzere Gazi Cemevine getirildi. Cenazeler Cemevi morgunda
yýkanýrken, dýþarýda da acýyý ve öfkeyi bir arada yaþayan kalabalýðýn sayýsý binleri aþýyordu. Yoldaþlarý, siper yoldaþlarý, Gazi halký
baðrýna basýyordu yoksul emekçi çocuklarýnýn cenazelerini. Sabah saatlerinde duyulmaya baþlayan sloganlar, cenazeler tabutlarla dýþarý çýkýnca sadece Gazi deðil, tüm Ýstanbul’u sarýyordu sanki. “Devrim Þehitleri Ölümsüzdür”, “Halk Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,
21
“Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, sloganlarý
ile cenazeler dýþarý çýktýðýnda 17’ler þahsýnda
tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþunda
bulunuldu. Yaþlýsý genci ile 7’den 70’e herkes, ellerinde kýzýl bayraklar ile oradaydý. En
önce MKP-HKO çelenkleri, arkasýnda “Canýmýz Halk Savaþýna Feda Olsun” yazýlý ve
17’lerin resimlerinin bulunduðu pankart ve
Ýstanbul’un kýzýl bayraklarla gelen emekçileri
geliyordu.
Cemevinden yürüyüþe baþlayan kortej,
4-5 bin kiþiye ulaþtý. Gazi esnafý ise kepenk
kapatarak eylemlere destek verdi. Ýlk gün,
yürüyüþ esnasýnda devletin “kara nokta” adý
verdiði yerlere diktiði “MOBESE” güvenlik
kameralarýndan biri, iki devrimci genç tarafýndan kýzýl bayrakla kapatýldý. Kitle, onlarca
metre uzunluðunda dev bir kýzýl bayrak taþýdý
yürüyüþ boyunca. Ýlk gün parti bayraðýna sarýlý cenazeler karakolun önünden geçirilirken,
TMÞ, Çevik kuvvet ve karakol polisleri dýþarýya adým atamadan bahçeden izliyorlardý cenazeyi. “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”,
“Mercan Þehitleri Ölümsüzdür”, “MKP Þehitleri Ölümsüzdür”, “Faþizme Karþý Silah
Baþýna” sloganlarý atan kitle, mahalle çýkýþýnda otobüslere binerek Cebeci Mezarlýðýna ulaþtý. Konuþmalar ve sloganlar eþliðinde cenazeler topraða verildi.
Ýzmir:
Devrimin kendini güncel olarak gösterdiði süreçlerde faþizmin azgýnlaþacaðýný, tüm
demokratikleþme palavralarýnýn aslýnda iþçiemekçileri ve ezilen halklarý uyutmak için
uydurulan yalanlar olduðunu biliyoruz. Tüm
Türkiye ve K.Kürdistan’da patlayan iþçi-emekçi eylemleri, Kürt halkýnýn özgürlüðe olan açlýðý sermayenin devletini ürkütüyor. Ve
sonuç olarak kapana kýsýlmýþ vahþi bir hayvan nasýl saða sola saldýrýr, nasýl çýrpýnýrsa,
TC devleti ve sermaye sýnýfý da aynen öyle
son çýrpýnýþlarýný gittikçe vahþileþerek gösteriyor.
Devletin tüm Türkiye ve K. Kürdistan’daki saldýrýlarý, operasyonlarý giderek ar-
22
týyor. En son Dersim
Mercan ovasýnda MKP-HKO gerillalarýna
yönelik operasyon ve Van’da PKK’ye yönelik operasyonlarda ölümsüzleþen gerillalarýn
cenaze törenindeki saldýrýlarý, sermaye egemenliðindeki faþist TC’nin devrimi engelleme çabalarýdýr.
Dersim Mercanda katledilen gerillalarýn
bazýlarýnýn cenazeleri memleketlerinde topraða verildi. Bazýlarýnýn cenazeleri ise ailelerine verilmeyerek gizlice gömülmeye çalýþýldý.
Van’daki 2 PKK gerillasýnýn cenazesi ise gece yarýsý gizlice gömüldü. Ölümsüzleþen
MKP-HKO gerillasý Binali Güler’de Ýzmir’de topraða verildi. Binali Güler 200 kiþinin omuzlarýnda, sloganlar eþliðinde güneþe
uðurlandý.ˆ
BÝNALÝ GÜLER
ÝZMÝR’DE GÜNEÞE UÐURLANDI
Ölümsüzleþen MKP-HKO gerillalarýndan Binali Güler de Ýzmirliydi. Gülerin cenazesi Ýzmir Kuruçeþme’deki evine getirilecekti. 20 Haziran günü siyasi yapýlar arasý yapýlan toplantýda sabah cenazenin getirileceði aracýn bir grup tarafýndan karþýlanarak, olabilecek bir engellemeye karþý tedbir alýnmasý
kararlaþtýrýldý.
21 Haziran sabahý saat: 08.00 da aralarýnda Mücadele Birliði okurlarýnýn da bulunduðu yaklaþýk 30 kiþi cenazeyi karþýlamak için Ýzmir þehir giriþine yakýn olan Belkahve
bölgesine gittik. Belkahve’de bir süre bekledikten sonra cenazeyi taþýyan minibüsün gelmesiyle Ýzmir Kuruçeþme Cemevine doðru
hareket ettik.
Saat 12.00 sularýnda cemevine geldiðimizde Binali Gülerin ailesinin feryatlarý tüm
Ýzmir’i sarstý. Binali Gülerin cenazesi cemevinde yýkanýrken cem evi önü giderek kalabalýklaþtý. Cenazeyi sahiplenen halk ve devrimciler cemevi önünde “Binali Güler Ölümsüzdür”, “Halk Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,
“Devrim savaþçýlarý Ölümsüzdür” pankartlarý
açarak Binali Gülerin cenazenin çýkarýlmasýný beklediler.
45 Sayý / 6-20 Temmuz 2005
Gülerin cesedi çýkarýlýp cenaze aracýna
konulduktan sonra pankartlarla aracýn önüne
geçerek slogan atmaya baþladýk. Yaklaþýk
200 kiþi “Devrim Þehitleri Ölümsüzdür”,
“Binali Güler Ölümsüzdür”, “Halk Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “17’ler Yaþýyor, Savaþ Sürüyor”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”,
“Katil Devlet Hesap Verecek”, “Yaþasýn
Devrimci Dayanýþma” sloganlarý eþliðinde
cenaze aracýný ortaya alarak yürüyüþe geçtik.
Mezarlýða gitmek için araçlara bineceðimiz ana yola kadar sloganlar eþliðinde yürüyüþ sürdü. Yürüyüþ sýrasýnda Binali Gülerin
annesinin ve kardeþlerinin attýðý “Binali Yoldaþ Ölümsüzdür” ve “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak” sloganlarý kitlenin faþizme
karþý olan öfkesini körüklüyordu.
Ana yolda çevirdiðimiz minibüslere ve
orda bulunan araçlara binerek Kaynaklar mezarlýðýna gittik. Mezarlýða gelir gelmez tekrar
pankartlarýmýzý açarak kortej oluþturduk ve
slogan atmaya baþladýk. Güler’in bedeni mezara indirilmeden önce yoldaþlarý bir konuþma yaptýlar. Daha sonra devrimci yapýlarýn
imzasý olan ortak metin okundu. Bir yoldaþý
“Töre” adlý þiiri okudu. Onu tanýyan, bilen
birkaç yoldaþýnýn yaptýðý konuþmalardan
sonra cenaze töreni “Binali Yoldaþ Ölümsüzdür” sloganlarýyla sona erdi. O’nu bir devrim
savaþçýsýnýn yaþamýna uygun olarak bir eylemle güneþe uðurladýk.
Bu yaþanan son olaylar sermaye ne kadar zora düþerse faþizmin saldýrýlarýnýn da o
kadar çok ve vahþi olacaðýný gösteriyor. Bu
saldýrýlara karþý ancak silahlý halk ayaklanmasýyla karþý durabilir, sermayenin egemenliðini ancak iktidar için savaþarak yýkabiliriz.
DEVRÝM SAVAÞÇILARI
ÖLÜMSÜZDÜR!
FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA
BOÐACAÐIZ!
FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA!
Ýzmir’den bir Mücadele Birliði Okuru

Benzer belgeler

Kapitalistlerin Kandırmacaları da Kendileri İle Birlikte Gömülecek!

Kapitalistlerin Kandırmacaları da Kendileri İle Birlikte Gömülecek! her zaman, sýnýflardan birinin diðerine egemenliðini kesin olarak kabul ettirecek olan sonuç alýcý büyük kapýþmalarýn önünü açar. Proletarya ve emek güçleri, hemen her yerde, yeni yeni alanlarda gü...

Detaylı

kitleler sosyalizme yöneliyor

kitleler sosyalizme yöneliyor güçlenir. Ancak kapitalizmin maddi koþullarý sonuna kadar geliþmeye zorlanarak, kent ile kýrýn yeni ve daha üst düzeyde birliðinin kurulabilmesinin maddi koþullarýný hazýrlar. Ama ondan önce ekonom...

Detaylı

Tam sayfa faks yazdırma

Tam sayfa faks yazdırma edecek. Burada artýk, kitleleri kontrol etmek gibi doðrudan bir hedefin yerini, onlara öncülük edecek unsurlarýn bertaraf edilmesi hedefi var. Sonuç itibariyle, MOBESE ve kentlere yönelik tatbikatl...

Detaylı