Sayı:2 Ocak-Subat-Mart - Dev İletişim-İş

Transkript

Sayı:2 Ocak-Subat-Mart - Dev İletişim-İş
E-Bülten • Sayı: 2 • Ocak-Şubat-Mart 2016
Maaşına Zam, İşine Son!
İçindekiler
Maaşına Zam, İşine Son!......1
Çağrı Merkezi Çalışanının Güncesi.....2
İletişim Sektörü Hakkında.....3
Kadın....4
Niçin Dev-İletişim-İş’li
Olmalıyım?
1 - İş güvencesi için;
2 - Ücret zammı için;
3 - Çalışma koşullarının iyileştirilmesi için;
4 - Çalışma sürelerinin kısaltılması için;
5 - Sosyal haklarımız için
Geçtiğimiz bir ay içerisinde bizleri ilgilendiren iki büyük olgu ile karşılaştık.
Birincisi asgari ücretin arttırılması oldu. İkincisi ise Oxfam adlı kurumun
gelir dağılımı ile ilişkili yaptığı araştırmanın sonucu idi.
Bugüne değin dünyanın en zengin yüzde beşi ile en yoksul yüzde yetmişin eşit
zenginliğe sahip olduğunu ifade eden verileri büyük bir adaletsizlik olarak
ifade ediyorduk. 2008 küresel krizinin bu tabloya zenginler adına da darbe
vurması gerekmez miydi? Öyle ya işçi en fazla işsiz kalarak küçücük asgari
ücretinden olurken koca patronların devasa şirketleri batmalıydı! Ancak
Oxfam’ın araştırması kazın ayağının öyle olmadığını bir kez daha gösterdi.
Araştırmanın sonucu şu: Dünyanın en zengin yüzde 1’i geri kalanın %99’un
zenginliğine eşit bir servete sahip! Dahası da var, dünyanın en zengin 62
kişisi dünyanın en yoksul yüzde ellisinin zenginliğine tek başına sahip! Dünya
tarihi boyunca görülmemiş bu adaletsizlikten Türkiye de azade değil. İşsizlik
ve yoksulluğun artışına rağmen 2002’de Türkiye’deki dolar milyarderi sayısı
4 iken 2015’te bu sayı 34!
Gelelim konuyla son derecede ilişkili olan asgari ücret zammına. İşin aslı
şu: Yapılan gerçek zam 77 TL! Şöyle açıklayalım: Öncesinde aldığımız asgari
ücrete Asgari Geçim İndirimi (AGİ) dahil değildi. Ancak şimdi AGİ asgari
ücrete dahil edildi. Yani aslında devletin ödediği AGİ’yi saymazsak asgari ücret
yalnızca 1177 TL’ye yükseldi. Bitmedi, bu meblanın 110 TL’si de doğrudan
bizim ücretlerimizden kesilen işsizlik fonundan devletçe karşılanacak. Bu
durumda esas olarak maaşlarımız 1067 TL’ye yükselmiş durumda. Aralık
ayında 910 TL olan asgari ücrete enflasyon oranında zam yapılmış olsaydı
maaşlarımızın 990 TL olması gerekirdi. Sonuç mu? Gerçek zam: 77 TL!1
Bitti mi? Tabii ki hayır. Asgari ücrete zam yapma zorunluğu yalnızca seçim
vaadi savaşları ile sınırlı değil. 2007’de Çin’deki ortalama minimum maaş
50 dolarken, 2014 yılında Çin işçilerinin büyük grevlerinin etkisi ile kimi
sanayi bölgelerinde bu maaşlar 400 dolar’ın üzerine çıktı!2 Yani Çin’in kimi
bölgelerinde dahi işçiler bizlerden yüksek minimum maaşlara sahipti!
Dolayısı ile ekonomik gidişat asgari ücrete zammı patronlara çoktan
dayatmıştı. Tartışılan bundan daha büyük faydanın nasıl sağlanacağı idi.
Çelişkili gelse de halimiz şu: Bizler asgari ücrete zam gelirken yoksullaşyoruz,
patronlar ise asgari ücrete zam yaparken zenginleşmeyi sürdürüyorlar.
Bu konu bitmez. Ama biz bültenimizin şu sayfası için bir son vermeliyiz.
Asgari ücrete patronların lehine yapılan zam en çok da kıdemli işçiyi vurdu.
Dev İletişim-İş’in geçtiğimiz iki ay boyunca temel olarak yoğunlaştığı konular
kıdemli işçilerin zam alamaması, asgari ücretin artışı bahane edilerek işe
alımların durdurulması ve işten çıkarma tehditleri oldu. Bu konuları daha güçlü
konuşabilmek, deneyimlerimizi paylaşıp sendikamızın bu konularda nasıl
mücadele vereceğini beraberce kavramak için tüm üyelerimizi İstanbul’da
gerçekleşecek olan ve tarihini ilan edeceğimiz toplantıya bekliyoruz.
1 Asgari ücret ile ilişkili araştırmalarını bizimle de paylaştığı için DİSK-AR çalışanı Serkan
Öngel’e teşekkür ederiz.
2 Çin’deki sınıflar mücadelesi adına yaptığı araştırmaları bizimle paylaşıp üzerinde
düzeltmeler yaptığı için Galatasaray Üniversitesi Araş. Gör. Atakan Çiftçi’ye teşekkür ederiz.
Adres: Abide-i Hürriyet Cad. Nakiye Elgün Sokak No: 117 K.3 Şişli / İstanbul • Telefon: 0 (212) 232-10-00 - 0 530 415-79-44
Faks: 0 (212) 246-41-12 • E-mail: [email protected]
Çağrı Merkezi Çalışanının Güncesi
Batman’da bulunan ve Digitürk’ün taşeronluğunu yapan Tempo Çağrı Merkezi’nde bir yılı aşkın
süredir çalışırken keyfi bir biçimde işten çıkarıldım.
2014 yılında Batman’da devlet teşviki ile kurulan Tempo Çağrı Merkezi keyfi uygulamalar ile
bünyesinde çalışan ve kıdemi artan işçilerden kurtulmaya çalışıyor. Bunun için burjuva hukukunu bile
dinlemiyor. Çünkü çağrı merkezleri işsizliğin yoğun olduğu Batman’da çoğumuzun tercih ettiği bir sektör.
Diplomalı işsizler olarak her yerde olduğu gibi burada da oldukça kalabalığız. Tempo hem devlet teşviki hem de İş-Kur bünyesinde çalıştırdıkları işçiler üzerinden karını arttırırken kıdemi artan işçileri ise
kendisi için bir tehlike olarak görüyor. Kıdemi artan Müşteri Temsilcileri üzerinde baskı mekanizmaları
oluşturuluyor.
Tempo Çağrı merkezinde çalışma koşullarımız çok ağır. Her gün mesaili olarak en az 10 saat çalışıyoruz. Daha önce mesailere karşı takım liderlerine ve üst yöneticilerine şikayetlerimizi dile getirmiştik
fakat Tempo her zaman yaptığını yaparak bize kapıyı gösterdi. Bununla da kalmadı, çalışma koşullarının
düzeltilmesi ile ilgili verdiğimiz tepkiden ötürü içlerinde benim de bulunduğum bir dizi arkadaşıma yöneticiler tarafından uzun süredir mobbing uygulandı. Çalıştığımız departman değiştirildi. Esas hedefleri,
koşullara karşı çıkmamdan ötürü beni yıldırmak ve işten ayrılmamı sağlamaktı, ya da işime son vermeleriydi. Ancak yarattıkları koşulları çok iyi bildikleri için bana buradan hareketle bir işten çıkarma hazırlayamadılar. Kağıt üzerindeki işten çıkarılma gerekçem ise 3 gün bildirimsiz olarak işe gelmemek oldu.
Bildirimsiz devamsızlık yaptığım iddia edilen 2 günde hali hazırda raporum bulunmaktaydı. Diğer bir
günde ise izinli olmama rağmen işyeri o güne bir eğitim koymuştu. Ben de iznimi kullanmama rağmen o
gün mazeretsiz şekilde işe gelmemiş kabul edilmişim.
İş başı yapmam gereken gün kartımı turnikede okutamadım. Öyle ki, bana herhangi bir yazılı bildirim de yapılmadan içeri girmem engellendi. Bir biçimde görüşmeye zorladığım takım liderinden atılma
gerekçemi öğrenince kendisine raporumu da göstermeme rağmen beni muhatap almadı.
İşten atılmadan önce de hizmet olarak görülen işkolunda Disk’e bağlı Sosyal-İş sendikasına üyeliğimi de yapmıştım. Şimdi de DİSK’in Batman temsilciliği ve ÇMÇ-DER ile örgütlü bir biçimde hukuki ve
fiili mücadelemi sürdüreceğimi tüm çağrı merkezi çalışanı işçilere bildirmek isterim. Batman İş mahkemesine işe iade davamı açtım. Duruşma günüm henüz belirlenmedi. Bu süreçte de durumumu yaygınlaştırıp bana destek olmanızı hepinizden rica ederim.
İzzettin Coşkun
İletişim Sektörü
Avea ve TTNet, Türk Telekom Çatısı Altında Birleşti Sıra İşçilerde…
Avea, daha önce Türk Telekom’un
GSM Operatörü olan Aycell ile Aria’nın
birleşmesi sonucunda 2004’te kurulmuştu. TTNET Anonim Şirketi, Türk
Telekom Grubu’nun internet servis
sağlayıcısı olarak 2006’da kurulmuştu. Türk Telekom ise, PTT’nin telekomünikasyon ve posta hizmetlerinin
ayrılması sonucunda Türkiye’ye telekomünikasyon hizmetlerini sunmak amacıyla devlet tarafından 1995
yılında kurulmuştu. 2005 yılında
ise AKP iktidarı tarafından Türk Telekom’un %55 hissesi Suudi şirketi
olan Oger Telekom’a 21 yıllığına devredilerek özelleştirilmişti.
2016 yılına geldiğimizde telekominikasyon alanında ayrı ayrı hizmet veren bu üç şirketin Türk Telekom markası altında birleştiği ilan edildi. Birleşmeye dair Antalya’da bilgi veren Türk Telekom
CEO’su Rami Aslan, Türk Telekom’un yeni bir döneme girdiğine işaret ederek “Yenilikçi olma, dinamizm, müşteri odaklılık, çeşitlilik gibi değerleri temsil eden yeni logomuzla taçlandırdığımız bu yeni
dönemde, tüm Türkiye’ye yayılmış fiber altyapımızın gücü, hem mobil hem sabit alandaki hizmetlerimizde kendini gösterecek” dedi.
Türk Telekom’un CEO’sunun yeni dönem açıklaması çalışanlar için hiç de iyi şeyler ifade etmiyor.
Aslan’ın vaadi şu: Enflasyonun altında kalan ücret zamları, fazla mesaiye zorlama ve de pek çok işçinin asıl işi yaptıkları halde hukuksuzca taşeron şirketlerde çalıştırılarak maaşlarının da zamanında
yatmaması. Nereden mi çıkartıyoruz? Türk Telekom ve Avea’nın geçmişindeki işçi düşmanı tavırlarından ve birleşme gerçekleşir gerçekleşmez attıkları adımlardan. Birleşme haberinin kamuoyuna
açıklanmasının hemen ardından Türk Telekomun pek çok çalışanının haftaiçi mesai saatleri bir saat
arttırıldı! Yüzlerce çalışan artık işinden saat 18.00’de değil de 19.00’da çıkmaya zorlanıyor.
Türk Telekom’un taşeron firması ART Grup’a bağlı çalışan yaklaşık 200 taşeron işçi İstanbul’da 27
Ekim ve 28 Ekim tarihlerinde iki gün boyunca geç ödenen maaşları, arıza ve kazalardan dolayı yapılan kesintiler, ödenmeyen primler ve yapılmayan zamlar nedeniyle iş bırakmışlardı. Daha sonra
diğer illerde çalışan sayıları binlerle ifade edilen taşeron işçilerin de haberleri gelmeye başladı. Türk
Telekom üzerinden sorumluluğu atarken işçiler hukuki yollardan haklarını aramaya devam ediyorlar. Sendikalaşmalarının engellendiği işçilere bir darbede Haber-iş sendikası tarafından vurulmuştu.
Gerçi bu Haber-iş’in ilk vukuatı değil; daha önce de Assist’te kötü çalışma koşullarına karşı örgütlenen ve Haber-iş’e üye olan işçiler, işten atıldıklarında yanlarında sendikayı bulamamışlardı.
Türk Telekom’da 11 dönemdir Türk-iş’e bağlı Haber-iş sendikası örgütlü; 13 bin 170 işçinin kaderi
sarı sendikanın iki dudağı arasındayken son imzalanan toplu sözleşme döneminde metal işçilerinin
isyan dalgasının da etkisiyle Türk Telekom işçisi hem Türk Telekoma hem sendikaya karşı sesini
yükseltmeye başladı. Şuan cılız kalan bu sesin aralarına katılan Avea ve TTNet işçisinin ve aynı işi
yaptıkları halde daha kötü koşullarda çalışan taşeron işçi kardeşleri ile birleşip birleşmeyeceği önümüzdeki dönem görülecek. Türk Telekom örgütlülüğünü korumak için mücadele etmek yerine patronla arayı iyi tutmak gerekir yaklaşımında olan Haber-iş sendikası, taşeron Türk Telekom işçileri
iletişim iş kolunda oldukları halde sizde yetkimiz yok deyip üyelik yapmazken, Avea ve TTNet işçilerinin hakları açısından ne yapacağını hak ettikleri toplu sözleşmeden yararlanıp yararlanamayacağı
da göreceğiz.
Türk Telekom çatısı altında ister kadrolu ister taşeron olarak çalışsın tüm işçi kardeşlerimizi sendikamıza üye olmaya davet ediyoruz. Dev İletişim-iş sendikası olarak birleşme sonrası yaşayacakları
hak kayıplarına karşı Avea, TTNet işçisinin yanında olacağımızı kamuoyuyla bültenimiz aracılığıyla
paylaşıyoruz.
Kadın
Ölümle-Yaşam Arasında 8 Mart Yaklaşıyor
Ülke tarihinin en karanlık dönemini yaşarken 8 Mart Dünya Kadınlar
günü yaklaşıyor. Bir tarafta savaşın gölgesi altında ölümle-yaşam
arasında direnen kadınlar, bir tarafta sömürünün, güvencesizliğinin,
gericiliğin kıskacında yine ölümle-yaşam arasında kadınlar…
Ülkenin dört bir köşesinden her gün çatışmalarda, iş kazalarında,
erkek şiddetinden, tecavüzden kadınların öldürüldüğü haberlerini
okuyoruz. İşte 8 Mart da böyle doğmadı mı zaten?
8 Mart 1857’de ABD’de dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları
talebiyle greve çıkması ve polisin saldırısı sonrasında işçilerin fabrikada kilitlenerek 129 kadın işçinin yakılarak öldürülmesine hitaben
bir mücadele günü olarak yer aldı tarihimizde.
Daha iyi çalışma koşulları neden bir ölüm sebebi olsun ki? Barış
içinde kardeşçe yaşamayı talep etmek niye ölüme sebep olsun ki? Kapitalizm kendini erkek egemenliği üzerinde inşa ettiğinden beridir,
iktidarların, sermayenin kabul etmeyeceği en insani hakları talep etmek ölüme sebep oluyor.
8 Mart 2016 yaklaşırken bir talebimiz ARTIK ÖLMEK İSTEMİYORUZ!
Devletten, güvenlik güçlerinden topluma yönelen ve başta da bizi vuran operasyonların, şiddetin durdurulması
için, güvendiğimiz en yakınımız erkeklerin şiddetinden korunmak için, bizi öldüren erkeklerin ağır tahrik indirimi almaması için, öldükten sonra bile bizi kirli ağızlarına alan gerici ablukayı dağıtmak için ÖRGÜTLENİYORUZ!
Güvencesizlik Kadınları Her Sektörde Hapsediyor
Küfüre dayanıklı olduğumuz için, emeğimiz daha değersiz olduğu için, daha düşük ücrete ve koşullara razı geldiğimiz için tercih ediliyoruz iletişim sektöründe, çağrı merkezlerinde. Mobinge, tacize maruz kalsak da sesimizi
çıkartamıyoruz, hem işsiz kalmaktan korkuyoruz hem adımıza gelecek damgadan. Nasıl olsa okul bitene kadar,
nasıl olsa evlenene kadar çalışacağım, sık dişini diyoruz. Yanı başımızdaki kız kardeşimiz dayanışmamıza ihtiyaç
duyarken onu görmezden geliyoruz. Evde işyerinde yaşadığımız sorunları dillendiremiyoruz; rahat mı battı
otur evinde diye karşılık bulacağımızı biliyoruz. Bu da geçer aldırma diyoruz. Ama geçmiyor.
Biz iletişim ve çağrı merkezi çalışanı kadınlar bazen vardiyamızın bittiği geç saatlerde evimize dönerken acaba
tacize, tecavüze uğramadan evimize nasıl güvenle ulaşırız diye düşünüyoruz, erkeklerin egemenliği altındaki
sokaklarda yürürken. Tıpkı tüm kadınlar gibi...
8 Mart 2016 yaklaşırken bir talebimiz de GÜVENCELİ VE GÜVENLİ İŞ!
Örgütsüzlüğümüze güçsüzlüğümüze karşı koymak için ele ele veriyor, yan yana geliyoruz. Bizi korkup sesimizi
çıkartmadığımız için işten atmamalılar, örgütlülüğümüzden aldığımız güçle daha insanca koşullarda çalışma
hakkını kazandığımız için işten atamamalılar. İnsanca yaşamak için ÖRGÜTLENİYORUZ!

Benzer belgeler