Ankara Şivesi - Ankara Rehberi

Transkript

Ankara Şivesi - Ankara Rehberi
Ankara Şivesi
GIDI: Çam kozalağı
EYSERİ: Çivi
GÖZER: Eleğin seyrek olanı
YILGU: Sarı çalının olgunlaşmış meyvesi
KARAGAVUK: Baharda toplanıp yenen bir ot.
MUSMUL: İslami usul üzere kesilen hayvan
MINDAR: Besmele çekilmeden kesilen hayvan
RAHMET :Yağmur
MAYIS: Taze sığır dışkısı
SAYİR: Dilenci
DEDECİ: Dilenci
1 / 17
Ankara Şivesi
YALAMUK: Çam ve köknar ağacının kabuk ve gövde arasında yenilebilecek ince şekerli kabuk
MİNTAN: Gömlek
İŞLİK: Gömlek
ÇEVRE: Mendil
GAKIRDAK: İçinde az ve ince kıyıma olan don yağ
PANTUL: Pantlon
DEYNEK: Genellikle dayanmak veya çobanlıkta kullanılan ince sopa
GADAK: Küçük ince çivi
MIH: At,eşek ve öküz nallamada kullanılan özel başlı çivi
BÖYREK: Böbrek
YÜREK: Kalp
FİSTAN: Kadınların giydiği eteği uzun elbise
2 / 17
Ankara Şivesi
MEH: ahacık işte,al,tut anlamına söylenir.
İHİ: İşte,ahacık anlamına kullanılırdı
KÜLLÜK: Ocak külünün döküldüğü yer,tuvalet tarafı
HAMURPİŞİRME: El yapımı makarna,erişte
PİLAF: Pilav
GAVURGA: Az ıslatılmış buğdayın kavrulup çerez niyetine yenmesi
AADA: (Akıda)Üzüm pekmezinden yapılan çokokrem gibi gıda.
GUSULHANE: Eskiden her odada bulunan banyo yapılmak için kullanılan büyük dolap.
SERGEN: Odaların duvarlarının üst kısımlarındaki uzunca raf.
ÇİÇEKLİK: Eskiden vitrin yerine kullanılan süslü,önü açık birkaç katlı ,süslü raf.
TEMEK: Ahırlardan dışarı gübre atmak için bırakılan büyükçe delik.
3 / 17
Ankara Şivesi
HANAY: Eve girişte odalar arasındaki geniş boşluk.
AVLU: Evden ahıra girerken ahır kapısındaki boşluk.
ZEVLE: Boyunduruktan öküzün çıkmaması için deliklere sokulan sopa.
EPSİT: Öküz ve at arabasında tekerin topu ve çemberi arasındaki düz, sağlam çubuklar.
ÇEKELÜZ: Sincap
YANGABUZ: Yaramaz, şımarık
CILLAMA: Bağırma,cırıl cırıl etme
ECCÜK: Azıcık
GAYLI: Gayri
FERFENİ:kış geceleri gençlerin toplanması
TUFRAN: Turfan
BİZEEL: Azıcık
4 / 17
Ankara Şivesi
ZİNİ: Sini içine yemek dolu tabaklar konulan büyük tepsi
CİMDÜK: Çimdik
APALAMAK: Dizler ve eller üzerinde dört ayaklı yürümek
ÇON: Kalça
GAVLAMAK: Derisinin soyulması,yüzülmesi.
HUSA-TASA: Birşey için üzülmek Kaygı duymak,tasalanmak.
EDEPSÜZ: Edepsiz,terbiyeye dikkat etmeyen.
BUYMAK: Çok üşümek
HORA GEÇMEK: Makbule geçmek,yerli yerine
ZUNNA: Zurna
BANNAK: El parmakları gibi parçaların birleştirilmesinden olan sandeviç
5 / 17
Ankara Şivesi
HALKA: Simit gibi yapılan,kızgın küle gömülerek yapılan simit.
MANCAR: Ispanak gibi yenilen yabani ot müslüman mancarı,gavur mancarı.
ÇİTEN: Ahırda veya ağılda yeni doğan buzağı,kuzu ve oğlak konulan yer.
ÇEKELÜ: Öküz değneğinin ucuna takılan sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan alet.
EYSİRAN: Hamur kesmeye,karıştırmaya yarayan saplı demir alet.
ÜTEE: İçine un konulup ekmege şekil vermeye yarayan,işi bitince katlanıp konan ve her ekmek
yapımında kullanılan deri.
GÖVREK: Mancarın tohumlanmış hali.
SIPA: Eşek yavrusu,üzerinde odun kırılan kütük.
KÜLÇÖREE: Ekmek yapımı sonunda ekmeğin sıcak külüne gömülerek pişirilen müthiş
kokulu,müthiş lezzetli çörek.
YILÇI: Yaramaz
GEZDAN: Doğum yapma yaşına gelmiş dişi oğlak.(Doğum yapınca keçi olur)
6 / 17
Ankara Şivesi
GÖÖLEZ: Köpek yavrusu
BIZA: Buzağı,yeni doğan inek yavrusu.
PEŞKİR: El havlusu.
GARINYA(İşkembe): Koyun ve keçi işkembesine koyulan tuzlu tereyağı.
SARPIN: Fiy,arpa,buğday konulan üstten kapaklı,bölmeli depo.
GUŞENE: Tencerenin küçüğü.
GINDAP: Sağlam keten iplik.
TEHLİZ: Ketenden yapılan çuval.
LENGER: Büyük, kapaklı sahan.
EYŞİ: Acı erükten yapılan ,yemeklere ekşilik vermek için kullanılan pestil.
TIRKAZ: Yaylada akşam yatarken kapı açılmasın diye arkasına dayanan sopa.
FİREK: Anahtar
7 / 17
Ankara Şivesi
MERŞÜN: Deri,meşin
USTUN: Tavan
SUNTURAÇ: Nalbantların hayvanların tırnağını kesmek için kullandıkları çift taraflı orak gibi
alet.
SÜRGÜÇ: Bulaşık bezi
NACAK: Balta
TAHRA: Satır,büyük bıçak
KÖPEN: İşe yaramaz bez
ÇÜKÜNDÜR: Şeker pancarı
TOGA: Yaylaçorbası,yoğurtlu çorba
HERİF: Yetişkin adam,erkek
KAĞIRMAK: Bükmek,zorlamak.
8 / 17
Ankara Şivesi
TEZ: Çabuk
GAYLI: Artık
YENCE: Hafif
ICCAK: Sıcak
CUVARA: Sigara
DÖL: Oğlak ve kuzu
KELEM: Lahana
KÖMÜŞ: Manda,Camuş
ŞALLAK: Donsuz
MATÇALI: Pis
SIRACALI: Yara bere içinde,Yarasından sarı su akan
HUMAYIN: Beyaz 2.sınıf pamuk bez
9 / 17
Ankara Şivesi
GÖZELŞEY: Hata yapan kişiye denir.
ÇÖNE: Çobana yardın eden kişi,çoban yardımcısı.
NAKIS: Aksi,inatçı
YÜKLÜK: Yatak ve yorganların yığıldığı yer.
İHİCÜK: İştecik,işte,şurada ..
GUŞENE: Ufak tencre.
ÇEPİN: Küçük çapa.
FENGİRE: İp eyirmek için kullanılan kirmen.
ÇEMLE: Topla,kirlenmememsi için önlem al.
ÇİNTİ: Hanımların etek üzerine giydiği bol şalvar.
KÖZ: Ateşli kömür.
10 / 17
Ankara Şivesi
GAVUT: Kavrulmuş buğday unu veya kurutulmuş ahlat ununun hamur şeklinde karılarak
yenmesi.
GAVURGA: Kavrulmuş buğday veya göce.
GÖCE: Yıkanmış,dibekte dövülmüş,kabuğu alınan buğday.
MUHLAMA: Tereyağlı,soğanlı yağda yumurta.
HÖŞMERİM: Süt,tereyağ ve undan kavrularak yapılan üzerine şeker serpilip yenen tatlı.
KÜLLÜK: Ocak külünün döküldüğü yer.Tuvalet tarafı..
İLEHEN: Leğen.Abdest alma kabı..
DİZBEZİ: Pijama,pijamalık kumaş.
UPRUK: İbrik..
GÖYNEK: Entari,etekli uzun elbise.
ŞAMYEL: Araba lastiğinin içi,iç lastik.
SARPIN: Genellikle fiy veya arpa konulan üstten kapaklı ambar.
11 / 17
Ankara Şivesi
HAMBAR: Anbar,un,buğday gibi zahireye fare,böcek girmemesi için yapılan özel oda.
AVLU: Evin alt katındaki hayvan giriş yeri,hol.
AVLAA: Büyük ve küçük baş hayvanların geceyi geçirmesi için etrafı sırıklarla çevrili üstü açık
hayvan barınağı.
ÇİTEN: Ahır veya salak içinde yeni doğan buzağı, oğlak ve kuzuların ezilmemesi için konulduğu
özel bölünmüş yer.
SÜRGÜ: Kapıların arkasındaki içten sürmeyle kapının dıştan açılmasını önleyen basit kilit.
HINKIRMAK: Burnunu temizlemek.
GAK: Pestil
GEBEDEK: Şişman, karnı büyük olan.
ŞAMAR: Tokat,sille.
ÇOTURA: Ağaçtan içi oyularak yapılan emzikli su kabı.
SEĞEK: Ağaç oyma şeklinde yapılan büyük su taşıma kabı.
12 / 17
Ankara Şivesi
MUSLUK: Bir metre veya daha fazla büyüklükteki tomruğun oyulup üzerine büyük kapak
yapılan su kabı. Musluklardan evde su tasını daldırıp doldurarak su içilirdi. Bazı yol kenarlarına
gelip geçenin içmesi için sebil niyetine konan musluklar olurdu.Çoşkunların musurat suyu ile
doldurdukları muslukları vardı.Doymuş-İnceöz arası elip geçen içererdi.
DUZGABAA: Günlük kullanılacak, yemeklere konulacak tuzun konulduğu su kabağından
yapılma tuzluk. Bu tuzlukların ağıda kabından olanları da olurdu.
OKKA: Eskiden kiloğram yerine kulanılan ağırlık ölçüsü.
HOKKA: Üzerinde mürekkep ve divit konacak yerleri olan yazı takımı.
ACANS: Haber.Haberleri dinlemek.
AKRAN: Aynı yaşlarda olanlar.
ALATİRİK: Pilli el feneri.
BENCİLEYİN: Benim gibi.
SENCİLEYİN: Senin gibi.
Bİ HAMLA: Bir hamlede, bir seferde.
13 / 17
Ankara Şivesi
BİRELLEŞ: Birer birer.
CARCUR: Tabancanın şarjörü.
CURUK: Gülü,hindi.
ÇİY: Eğitimsiz, ham, çabuk yorulan.
HAMLAMAK: Çalışmaya alışık olmayanın yorulması.
TEMİN: Az önce anlamına.
TOMATİS: Domates.
DÜŞEYAZDIM: Az kalsın düşüyordum.
ELLEME: Elini sürme,dokunma.
ENÜK: Köpeğin yeni doğan yavrusu.
ERÜK: Erik.
EYSİRAN: Hamur almaya, hamur bölmeye.tekne sıyırmaya yarayan spatula benzeri alet.
14 / 17
Ankara Şivesi
GİDİŞMEK: Kaşınmak.
IRIP: İşin usulü,yolu yordamı.
KERTMEK: İz yapacak şekilde karşılıklı kesmek.
GAMÇİ: İnce deynek, sopa.
ÇIRPI: İnce odun .dal parçaları.Çalı çırpı.
MAASUZDAN: Yalancıktan, şakacıktan.
MOTUR: Traktör.
LAFA: Damperli kamyon
OOŞALAMAK: İki eli arasında ileri geri ezmek,ovalamak.
TELAŞE MEMURU: Aceleci, her işe karışan,abartan.
TOMBALAK: Yuvarlak.
15 / 17
Ankara Şivesi
TOSBAA: Kaplumbağa.
TOSNAMAK: Küsüp somurtmak,bir köşede oturmak.
UTLANMAK: Çekinmek,tedirgin olmak.
UYLAŞTIRMAK: Aralarını bulmak.
ÜŞENMEK: Tembellik etmek.
YALAK: Tavukların su içtiği, köpek yalı konan kap.
YAMAÇ: Eğimli arazi.
YAMALIK: Yırtık elbiseyi tamirde kullanılan parça.
YASLAĞAÇ: Üzerinde ekmeğe son şeklinin verildiği yuvarlak alet.
YIMIRTA: Yumurta.
ZAHRA: Hayvan yiyeceği, ot, saman.
BESTEK: Tevazu ile övünme karışımı konuşma. Ne besteklenip durursun?
16 / 17
Ankara Şivesi
ÜRME: Küçük köpeklerin kurt çağırır nitelikte cılız cılız havlaması.
GARİMCE: Karınca
ÇEKİŞME: Kızmak,yapılan yanlışı yapanın yüzüne söz ile kızarak ifade etmek.
CANAVAR: Kurt,davarlara canvar geldi,canavar gördüm gibi.
17 / 17

Benzer belgeler