C İ LT 3 SAYI 3 2012 ISSN 1 3 0 7 - 8 5 9 3

Transkript

C İ LT 3 SAYI 3 2012 ISSN 1 3 0 7 - 8 5 9 3
3
CİLT 3
SAYI 3
2012
ISSN
1307 -8593
Yeditepe Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Dergisi
7tepe Klinik Dergisi
Sahibi
Prof. Dr. Banu Çakırer (Marmara Üniversitesi)
Prof. Dr. Belgin Gülsün (Dicle Üniversitesi )
Prof. Dr. Cengizhan Keskin (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. Çetin Sevük (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. Ender Kazazoğlu (Yeditepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Figen Seymen (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. Gamze Aren (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. Gül Işık Özkol (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. Hanife Ataoğlu (Selçuk Üniversitesi)
Prof. Dr. Hesna Sazak Öveçoğlu (Marmara Üniversitesi)
Prof. Dr. İnci Oktay (Yeditepe Üniversitesi)
Prof. Dr. İrfan Karadede (Dicle Üniversitesi)
Prof. Dr. Kağan Orhan (Yakın Doğu Üniversitesi)
Prof. Dr. Kemal Şençift (Yeditepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Koray Oral (Yeditepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Leyla Kuru (Marmara Üniversitesi)
Prof. Dr. Meryem Uzamış Tekçiçek (Hacettepe Üniversitesi)
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi adına
Prof. Dr. Türker Sandallı
Editör Prof. Dr. Nurhan Güler
Yardımcı Editör
Doç. Dr. Figen Kaptan
Doç. Dr. Esra Can
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Mübin Soyman (Yeditepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Nurhan Öztaş (Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Nüket Sandallı (Yeditepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Özen Doğan Onur (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. Recep Orbak (Atatürk Üniversitesi)
Prof. Dr. Selçuk Yılmaz (Yeditepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Sema Belli (Selçuk Üniversitesi)
Prof. Dr. Serap Akyüz (Marmara Üniversitesi)
Doç. Dr. Senem Selvi Kuvvetli
Prof. Dr. Serap Akyüz (Marmara Üniversitesi)
Prof. Dr. Sina Uçkan (Başkent Üniversitesi)
Prof. Dr. Şenay Canay (Hacettepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Ümit Ertaş (Atatürk Üniversitesi)
Prof. Dr. Yasemin Özkan (Marmara Üniversitesi)
Doç. Dr. Didem Nalbantgil (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Dilhan İlgüy (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Fulya Özdemir (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Haktan Yurdagüven (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Jale Tanalp (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Mehmet Baybora Kayahan (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Mehmet Kürkçü (Çukurova Üniversitesi)
Doç. Dr. Nevzat Eşber Çağlar (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Özkan Cem Dilek (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Semanur Dölekoğlu (Yeditepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Temel Köksal (Yeditepe Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Kaspar (Yeditepe Üniversitesi) Halkla İlişkiler
Belgin Aras
ISSN 1307-8593
Baskı
Fabrika Basım / 0212 294 38 00
Pleksus Türk Medline veritabanında indeksli
İçindekiler
Editörün mesajı................................................................................................................................................... 5
DAVETLİ YAZAR
Orhan K.
Diş Hekimliğinde Konik Işınlı Komputerize Tomografinin (KIKT) Yeri ve Önemi...................... 6
OLGU RAPORLARI
Kaya S., Bali S.
İnternal Kök Rezorpsiyonlu Bir Dişin MTA ile Tedavisi: Olgu sunumu ..................................... 18
Deniz E., Kayahan M., Gerek M.
Alveolar Segment Kırığında Kırık Hattındaki Dişin Konservatif Tedavisi:
Bir Olgu Raporu ............................................................................................................................................... 22
Can E., Dikici B.
Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları........................... 26
Eroğlu M.
Periapikal Lezyona Bağlı Gelişen Dış Kök Rezorpsiyonunun
Kök Kanal Tedavisi Tekrarı İle İyileştirilmesi: 1 Yıllık Takip: Olgu Sunumu ............................. 35
ÖZGÜN ARAŞTIRMALAR
Bavbek A., Özçopur B., Çelik K., Eskitaşçıoğlu G., Belli S.
Fiberle Güçlendirilmiş Kompozit (FRC) Post Restorasyonların
Push-Out Bağlanma Dayanımında Farklı Rezin Simanların ve
Farklı Siman Film Kalınlıklarının Etkisi.................................................................................................... 39
Tatar C., Güler N., Şençift K.
İki Farklı Hemostatik Ajanın (Ankaferd Blood Stopper ve
Traneksamik Asit) Kan Hücrelerindeki Morfolojik Görüntüsü ve
Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi.................................................................... 45
Gürbüz Ö.
Tam Protez Kırıkları.......................................................................................................................................... 54
DERLEMELER
Yurdagüven H., Malkondu Ö.
Diş Beyazlatma.................................................................................................................................................. 60
Eroğlu M.
Yeni Geliştirilen Kök Kanalı Dolgu Maddeleri ve Birbirleriyle Karşılaştırılmaları.................... 65
Uludamar A., Yıldız C., Ozkan Y.
Sabit Protetik Restorasyonlarda Kullanılan Yapıştırma Simanları ve
Çözünürlülük Özellikleri................................................................................................................................. 72
Editörün Mesajı
Sayın 7tepe Klinik Dergisi okurları,
2005 yılında Dekanımız Prof Dr. Türker Sandallı’nın himayesinde bilimsel etik ve
araştırma ilkeleri doğrultusunda yayımlanmaya başlayan Yeditepe Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi Dergisi 7tepe Klinik, yılda iki kez kesintisiz olarak yayımlanmaya
devam etmektedir. Dergimizin bugünlere gelmesinde büyük emeği olan başta derginin
editörü Prof. Dr. Tülin Arun olmak üzere editör yardımcıları Doç. Dr. Fulya Özdemir,
Doç.Dr. Pınar Kursoğlu ve Doç. Dr. Senem Selvi Kuvvetli’ye teşekkür ederiz. Derginin
bilim kurulunda yer alarak engin mesleki bilgi ve tecrübeleri ile yüksek bilimsel
kalitede araştırmaların yayımlanabilmesinde destek veren çok değerli hocalarımıza
da teşekkür ederiz. Ülkemizde Science Citation Index (SCI) kapsamında yer alan çok
az sayıda derginin var olmasının yanı sıra, uluslararası dergilerde ülkemizden her yıl
birçok çalışmanın yayımlandığı gerçeğini de gözönüne alarak, halen yayımlanmakta
olan 7tepe Klinik dergisinin bir dönüşüm sürecine girmesi gerektiğini düşündük ve
bugünlerde alt yapısını hazırlamakta olduğumuz Yeditepe Dental Journal dergisi
haline getirmeyi hedefledik. Bu anlamda hem ulusal hem de uluslararası birçok
üniversitedeki değerli bilim insanlarının bilim kurulunda yer almasıyla hedeflediğimiz
dergi kalitesine en kısa zamanda ulaşacağımıza inanıyoruz. Derginin bu sayısında
davetimizi kabul eden ve güncel bir konudaki derlemeyi hazırlayan Yakın Doğu
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi ve European Academy of Dentomaxillofacial Radiology Derneği’nin
başkan yardımcısı sayın Prof. Dr. Kaan Orhan’ın “Diş Hekimliğinde Konik Işınlı
Bilgisayarlı Tomografinin Yeri ve Önemi” başlıklı makale ile bilgilendirileceğiz. Bundan
sonraki sayılarımızda Türkçe veya İngilizce olarak yazılmış davetli yazar, derleme,
özgün araştırma ve olgu raporlarının yayımlanmasını sağlayarak geniş katılımlarla
yüksek bilimsel seviyeye ulaşmayı amaçladığımızı duyurmak isteriz.
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
7tepe Klinik Yayın Kurulu
5
Davetli Yazar
ÖZET
Diş Hekimliğinde Konik
Işınlı Komputerize
Tomografinin (KIKT) Yeri
ve Önemi
Diş hekimliği radyolojisinde maksillofasiyal bölgenin
incelenmesi
amacıyla
son
yıllarda
kullanılmaya
başlanılan Konik Işınlı Komputerize Tomografi (KIKT),
geleneksel bilgisayarlı tomografiye (BT) oranla daha
düşük radyasyon dozu ile değerlendirme yapılabilmesi
ve daha az yer kaplaması gibi avantajları nedeniyle
önem kazanmıştır. Bu cihaz ile maksillofasiyal bölgenin
hacimsel verileri elde edilebilir. Cihazın özelliğine
bağlı olarak tarama işlemi, oturur, ayakta ya da supin
pozisyonda
gerçekleştirilebilmektedir.
İncelenmek
istenen alanın boyutuna göre Field Of View (FOV)
seçilebilmekte ve daha küçük alanlarda daha yüksek
çözünürlükte görüntüler elde edilebilmektedir. Daha
Prof. Dr. Kaan Orhan, DDS, PhD
düşük FOV ile inceleme yapıldığında efektif radyasyon
Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
dozu da düşmektedir. KIKT düşük radyasyon dozu,
daha kısa tarama zamanı, düşük maliyeti, kolay
European Academy of Dentomaxillofacial Radiology
Başkan Yardımcısı
2010-2012
Başkan
2012-2014
kullanımı, daha az görüntü artifaktı olması, ışınları
belli bir alanda kısıtlaması, aksiyal, sagittal, koronal ve
multiplan kesitlerinde interaktif görüntülemeye imkan
vermesi, ışınlanmış alan görüntülerinin belli hacimlerde
kümelenmesini sağlayarak lateral sefalometrik imaj gibi
görüntülerin oluşturulmasına imkan vermesi, elde edilen
görüntülerin üç boyutlu hacimsel olarak planlanabilmesini
sağlama gibi özelliklere sahiptir. Bu derlemede KIKT’nin
diş hekimliğindeki yeri, avantajları ve dikkat edilmesi
gereken hususlar irdelenecektir.
Anahtar kelimeler: Diş hekimliği, radyoloji, konik
ışınlı komputerize tomografi, dental volumetrik tomografi.
SUMMARY
In recent years Cone Beam Computed Tomography
(CBCT) has been started to use for examination of
maxillofacial region in dental radiology instead of
computed tomography (CT) because of less radiation
dose and less space occupying. Volumetric data of the
maxillofacial area can be obtained by this device. Field
Of View (FOV) can be chosen by the size of the desired
area for review in this way displays a higher resolution
Yazışma Adresi
than can be achieved when working in small spaces.
Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız,
Main advantages of Cone Beam Computed Tomography
Yakın Doğu Bulvarı Lefkoşa KKTC Mersin 10 Türkiye
easy to use, have fewer image artifacts, beam limitation,
Faks: 0 392 680 20 25
it allows the interactive sections, ray casting procedure
Prof. Dr. Kaan ORHAN
Effective radiation dose is lower at smaller field of view.
Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı
are; low radiation dose, shorter scan time, low cost,
Tel: 0392 680 20 30
axial, sagittal, coronal and multiplanar imaging because
E-posta: [email protected]
allows providing lateral cephalometric images etc., to
6
D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i
permit amendment and
three-dimensional volumetric
alabildiği, üç boyutlu görüntülemede yüksek performans
planning with obtained images. In this review, the use of
sergileyebildiği ve maliyetinin azalmasına bağlı olarak,
CBCT in dentistry together with advantageous and the
diagnostik görüntülemede umut vaat ettiği bildirilmiştir. 6
issues that should be given attention for usage of CBCT
will be evaluated.
KIKT’nin teknik esasları
Key words: Dentistry, radiology, cone beam
KIKT tekniğinde spiral ve geleneksel BT’deki
computed tomography, dental volumetric tomography.
fan şeklindeki ışın demeti yerine konik x ışını demeti
kullanılmakta (Resim 1a) ve multiple rotasyonların
Konik Işınlı Komputerize
aksine görüntülenmek istenilen alan etrafında 360° lik
Tomografi (KIKT)
tek bir rotasyon gerçekleştirilmektedir (Resim 1b). Bu
Son 50 yıl içerisinde hastalıkların tanısında kullanılan
şekilde ışınlanma süresi düşürülerek hastanın absorbe
görüntüleme yöntemlerinde çok mesafeler katedilmiştir
ettiği radyasyon miktarı azaltılabilmektedir. 6,7
ve birçok yeni görüntüleme metodu geliştirilmiştir.
Modern
görüntüleme
yöntemlerindeki
Hasta etrafında 360º dönen ve X-ışın sensörünün
görüntü
merkezinde bulunan dairesel veya dikdörtgen konik
oluşumuna ek olarak, görüntülerin işlenmesi, bilgisayar
biçimli x-ışın demetiyle tarama sırasında, her 1º rotasyon
destekli diagnoz (CAD), görüntülerin kaydedilmesi ve
için 1 adet olmak üzere, seri şekilde 360 projeksiyon
saklanması, resim arşivleme ve haberleşme sistemlerini
elde edilir.4,6,8 Bu projeksiyonların oluşturduğu dijital data,
içeren görüntü iletimi (PACS) alanlarında da paralel
gelişmeler
yaşanmıştır.
Radyoloji
bilimi
bilgisayar algoritması ile yeniden yapılandırılarak aksiyal,
özellikle
sagittal ve koronal kesitler oluşturulur. KIKT verilerinin
Komputerize Tomografi (BT) ve daha sonra keşfedilen
rekonstrüksiyonu, herhangi bir bilgisayar yardımıyla
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) teknikleri ile
gerçekleştirilebilmektedir. BT’de olduğu gibi pahalı ve
atılım yapmıştır. 1972 yılında keşfedilen ve günümüzde
rutin olarak kullanılmakta olan BT, son 10 yılda üç boyutlu
maksillofasiyal görüntülemede geniş yer bulmuştur. Rutin
olarak kullanılan BT sistemlerinin en önemli problemleri
maliyetlerinin yüksek olması ve geniş bir alana ihtiyaç
duyulmasıdır. Bu sebeple muayenehane pratiği veya
diş hekimliği gibi nispeten küçük kliniklerde kullanılma
imkânı bulamamaktadırlar. Hastaya verilen radyasyon
oranının çok yüksek olması da önemli bir problem
Resim 1. Konik-ışın tekniği (a) Hasta oturur vaziyette olan kompakt konik
ışın sistemi, (b) Hasta supin pozisyonda konik ışın sistemi
oluşturmaktadır. Maksillofasiyal bölge incelemeleri için
alınan BT’ lerle hastalara çok fazla radyasyon dozu
verildiği bilinmektedir1-6.
2000’li
yılların
başlarında
özellikle
medikal
teknolojilerdeki gelişmelere bağlı olarak, diş hekimliği
pratiğinde kullanılmak üzere daha az yer kaplayan ve
daha düşük dozda çalışan BT’ler üretilmeye başlanmıştır.
Bu cihazlarda iki boyutlu sensör ile birlikte konik şekilli
x-ışını kullanılmakta, ışın ile sensörün basit bir dönüşü
ile maksillofasiyal bölgeyle ilgili hacimsel veriler elde
edilebilmektedir. Genel olarak görüntü kaynağı ve
dedektör yapısı diğer tomografi sistemlerinden farklı olan
bu yöntem “Konik Işınlı Komputerize Tomografi” (KIKT)
olarak adlandırılmıştır1-6.
İlk olarak Mozzo ve arkadaşları tarafından üretilen
KIKT’nin, BT ile kıyaslandığında çok daha düşük
Resim 2. Farklı marka ve model KIKT cihazları
dozlarda (1/6) ve rezolüsyonu yüksek görüntüler
7
7tepe klinik 2012-3
özel bir bilgisayar sistemi gerekmemektedir.4,6,8,9
Cihazın özelliğine bağlı olarak tarama işlemi oturur,
-
ayakta ya da supin pozisyonda gerçekleştirilebilmektedir10
(Resim 2). İncelenmek istenen alanın boyutuna göre
izotropiktir; yani X, Y ve Z eksenlerinde boyutları eşittir
çözünürlükte görüntüler elde edilebilmektedir.4,11 Daha
ve yaklaşık olarak her yanda cihazdan cihaza değişen
düşük FOV de inceleme yapıldığında efektif radyasyon
0,07 ile 0,4 mm arasında bir boyuta sahiptir. Son nesil
12,13
KIKT üniteleri 12-bit veya 14-bit imajları, 212 (4096) veya
Dental KIKT üniteleri; flat panel dedektör ya da imaj
214 (16384) gri renk tonuna sahiptirler.12
güçlendiriciye bağlı “Charged Couple Device” (CCD)
Yapılan rekonstrüksiyonla hacimsel datalardan iki
görüntüleme dedektörleri şeklinde üretilmektedir. Hangi
ve üç boyutlu ve multiplanar görüntüler elde edilebilinir.
dedektör kullanılırsa kullanılsın, uygulama öncesi doz
KIKT’nin temel konsepti, konik ışının hasta etrafında
redüksiyonu uygun şekilde optimize edilmiş olmalıdır.13,14
rotasyonu sırasında elde edilen silindirik hacimdeki
Dönen bir “gantry” içerisine yerleştirilmiş olan dedektör,
datayı alarak, sıkıştırılmış küplere veya voxellerine
rotasyonunu yaparken hastanın başının sabit olması
ayırıp bilgisayar manipülasyonu yardımıyla sagittal,
gerekir. Kullanılan cihazın markası ve özelliklerine
koronal veya aksiyal düzlemler oluşturulmasına imkan
göre saniyede 15 imaj ve 20-40 saniyede tamamlanan
sağlamaktır (Resim 3). Yazılımın elverdiği uzunluk, açı,
rotasyon hızına bağlı olarak toplamda yaklaşık 600
hacim, kemik dansitesi ölçümleri yapılabilir. 6
imaj elde edilebilinir. İmaj güçlendirici tüp ile alınan
12
Bu sistemlerin en önemli avantajı ise panoramik
görüntülerde flat panele oranla daha çok parazit
radyografilerde kullanıldığı gibi düşük enerjili sabit anot
oluşmaktadır. Dedektör konfigürasyonu içinde oluşan
tüpü ile yapılan ışınlama sayesinde, BT uygulamalarına
geometrik distorsiyonun da önceden işlemden geçirilmesi
imaj güçlendiricili ünitelerde gereklidir.
mümkündür.13
alt ünitesine “voxel” adı verilir. KIKT voxelleri genelikle
daha küçük alanlarda çalışma yapıldığında daha yüksek
15,16
imajların CD gibi taşınabilir bir cihaz ile aktarılması
Elde edilen bu dijital hacimsel datanın en küçük
“Görüntüleme Alanı” (FOV) seçilebilmekte, bu şekilde
dozu da düşmektedir.
şekildedir,
oranla oldukça düşük dozlarda radyasyon verilmesidir.
Günümüzde
ALARA (As Low As Reasonably Achievable) prensibiyle
daha çok flat panel sistemleri kullanılmaktadır. Bu
hareket edildiğinde, daha kaliteli görüntüyü çok daha
sistemlerde daha hızlı taramayla genellikle hacimsel
düşük dozlarda sağlayan bu yöntem, hem diş hekimleri
data setlerinin rekonstrüksiyonu için elde edilen temel
hem de baş-boyun bölgesi patolojileriyle ilgilenen diğer
imaj sayısı azalmakla birlikte hastanın hareket etmesine
hekimlere düşük dozda çalışma olanağını sunmaktadır.
bağlı olarak gelişen hareket artifaktları da azalmaktadır.
17
Dedektörlerde elde edilen ham datadan hacimsel bir
data elde edilmesi işlemine ‘rekonstrüksiyon’ adı verilir.
Rekonstrüksiyon süreci donanıma bağlı çeşitlilik gösterir.
Cihaza ve tarama sırasında ortaya çıkan görüntü
datasına bağlı olarak 5-6 dakika ile 30 dakika arasında
değişebilmektedir.18
Dental KIKT görüntülerinin rekonstrüksiyonuyla ilgili
yazılım özellikleri şu şekilde özetlenebilir:
-
“Cross Sectional” imajlar çenenin istenen düzlemde
-
ölçüm aracı istenen açıda doğru ölçüm sağlayacak
-
-
-
-
görülebileceği şekilde sıralanır,
şekilde açılandırılabilinir,
büyütme, kontrast ve aydınlık ayarları yapılabilir,
magnifikasyon ve köşe geliştirme araç-gereçleri
yazılım içerisinde bulunur,
rotasyona ve her açıdan görüntülenebilmeye
uygundur,
Resim 3. KIKT’nin temel konsepti
format stabil imaj boyutlarını devam ettirecek
8
D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i
Cihazın maliyetinin klasik BT cihazlarına oranla daha
uygun olması da diğer cazip özelliklerinden birisidir
19-20
giriş
.
KIKT
maksillofasiyal
bölgede
dental
belirlenmesi,
ölçümlerinin
ve değerlendirilmesine olanak sağlar.
39
yapılması
KIKT kemik
anatomisinin değerlendirilmesinde yararlı iken, yumuşak
KIKT’nin maksillofasiyal bölgede kullanım
alanları
yolunun
doku ile ilgili bir bilgi vermez. Yumuşak doku yapılarının
ve patolojilerinin değerlendirilmesinde tercih edilecek
implant
teknik bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans
görüntüleme (MRG) olmalıdır.40-42 KIKT cihazları ile BT ye
uygulanacak sahanın değerlendirilmesinde, alveoler
kemik defekti ve kemik augmentasyonu prosedürlerinde,
oranla çok daha düşük dozlarda elde edilen görüntüler
teşhislerinde, sinüs augmentasyonu prosedürlerinde ve
küçük insizyonlar ve daha konservatif flep dizaynları
gömülü
dişlerde,
ortodontide,
endodontide,
üzerinde, daha az invaziv cerrahi girişimler, daha
TME
yapılabilmektedir. Bu tekniklerin kullanılması ile cerrahi
ortognatik cerrahi girişimlerinde kullanılmaktadır (Resim
4).
kaynaklı morbidite oranlarında azalma meydana geldiği
7,12,18,21,22,23,24,25,26,27
Girişimsel
radyolojik
bildirilmiştir.
12,38,43,44
Geleneksel radyografi tekniği ile
ayıramadığımız periapikal enfeksiyonların ve peri-
uygulamalar ile akademik çalışmalarda invitro mikro-
ilişkilerinin incelenmesinde de yararlı bir tekniktir (Resim
incelenmesinde,29,30,31
bezi
vasküler
patolojilerinin
görüntülemede,
28
tükrük
uygulamalarda,
biyomedikal
tomografik amaçlı kullanımları vardır.
KIKT’nin
Kullanımı:
takip,
Maksillofasiyal
İmplant
peri-implantitis
ve
implantitis gibi enfeksiyon sahalarının komşu dokular ile
5a,b).
6,32
Cerrahi
planlamaları,
veya
endüstiyel
dental
Alanında
Özellikle
post-operatif
birbirinden ayırt edilmesinde kullanılır.
implant
uygulamaları
öncesinde
ve
enfeksiyonun
6,33,34
Cerrahide
gömülü dişlerin veya kırık köklerin lokalizasyonun
ve mandibuler kanal gibi çevre anatomik yapılarla
komşuluklarının değerlendirilmesinde, ortognatik cerrahi
ameliyatlarının planlanmasında,35 sinüs lifting işlemi
öncesi değerlendirmede, TME eklem patolojilerinin
ve
problemlerinin
değerlendirilmesinde,
patolojik
yapıların değerlendirilmesinde, maksillofasiyal bölgeye
gelen travma sonrasında kırıkların tespit edilmesinde
yararlanılır. 7,25,32,33,34,36,35,37,38
BT veya KIKT fossa pterygopalatina ve çevresinde
yapılması
planlanan
cerrahi
müdahaleler
öncesi
operasyon sahasının kemik anatomisinin incelenmesi,
Resim 5. (a) KIKT ile alınmış kesitsel görüntülerde periimplantitis vakası, (b)
Anterior bölgede geniş çaplı radiküler kist. Kök ucunda bulunan rezorpsiyon
detaylı olarak gözlenebilmektedir.
Resim 4. KIKT ile implant planlaması
9
7tepe klinik 2012-3
sıklıkla kullanılmaktadır. BT doğru kondiler pozisyonun
gösterilmesinde ve kemiksel değişiklikleri açığa çıkarmada transkraniyal görüntüye göre daha üstündür. Bu ne-
denle tomografi radyografi tekniklerine yardımcıdır ve bu
tekniklerle elde edilmesi olanaksız bilgileri sağlayabilir.
Çevre yumuşak dokular veya eklemin kemik komponentlerinin içyapısı hakkında ve üç boyutlu bilgi gerektiğinde
BT alınması gerekmektedir50-57.
TME düzensizliklerinin teşhisinde BT kullanımına
1980’li
yılların
sonunda
başlanmıştır.
BT
sıklıkla
disk dislokasyonları, kondil fraktürleri ve dejeneratif
kemik değişikliklerinin teşhisinde kullanılmaktadır. BT
temporomandibular
Resim 6. KIKT ile alınmış aksiyal kesitlerde mukus retansiyon kisti.
maksiller
sinüsün,
alt
çenede
BT ankiloz ile neoplazmın ve bazı artritlerle ilişkili kemik
boyutunun değerlendirilmesi ve kompleks kırıkların
mandibular
görüntülenmesi için kullanılır56. Artrografi BT ile kombine
kanalın incelenmesinde ve anatomik varyasyonların
görüntülenmesinde
kullanılabilmektedir.
kullanılabilir ve bu da TME internal düzensizliklerinin
Maksiller
teşhisinin doğruluğunu artırır52. Hayashi ve arkadaşları
segmenti içeren cerrahi işlemlerin diş hekimliğinde
önemi
arttıkça,
maksiller
sinüsün
TME’de artiküler diskin anterior deplasmanının helikal
anatomik
BT ile belirlenebilirliğini araştırmışlar, aksiyal helikal
lokalizasyonu ve içindeki yapıların belirlenmesi de
BT’de TME’nin açık pozisyonda artiküler disk anterior
önem kazanmaktadır. Bu amaçla daha önceleri rutin
olarak
panoramik
radyografilerden
deplasmanının belirlenebilirliğini, MRG ile eş değer
yararlanılırmış,
bulmuşlardır56.
ancak geleneksel panoramik radyografi teknikleriyle
Cara ve arkadaşları taklit edilmiş mandibular
maksiller sinüs patolojilerinin belirlenmesinde %50
kondil lezyonlarının analizinde farklı BT görüntüleme
oranında başarılı olunduğu tespit edilmiştir. Üç boyutlu
protokollerinin (single ve multislice BT) doğruluğunu
görüntü elde edilebildiği için BT panaromik radyografiye
tercih edilmiş
45-47
karşılaştırmışlardır. Bu çalışmada mandibula kondil
, BT ve KIKT teknikleri daha güvenilir
bulunmuş,
aksiyal, sagittal ve koronal boyutlarda da
gösterilmiştir
48-49
belirlenmesinde
güzel bir metoddur ancak MRG’den daha az kullanışlıdır.
sonrasında, üst çenede en önemli anatomik sınır
olan
düzensizliklerin
lezyonlarının değerlendirilmesi için bütün BT görüntüleme
protokollerinin doğru olduğu görülmüştür. Ancak multislice
bölgenin teşhis ve tedavisinde rahatlıkla kullanılabileceği
BT kullanılarak alınan multiplanar rekonstrüksiyonlu
. (Resim 6)
aksiyal görüntüler lezyonların belirlenmesi açısından
KIKT’nin TME için Kullanımı: TME’nin normal
en yüksek doğruluğa sahip bulunmuştur. Bu sayede
fonksiyonlarının ve patolojilerinin incelenmesinde çeşitli
lezyonların teşhisi için yeni bir görüntüleme protokolü
radyolojik görüntüleme teknikleri kullanılmaktadır. Ge-
belirlenmiştir57.
leneksel radyografiler TME’nin sadece mineralize kom-
KIKT, BT ye oranla daha az radyasyon verdiği için
ponentlerini, yani kemik yapılarını gösterirken, minera-
TME hastalıkların teşhisinde tercih edilmeye başlanmıştır.
lize olmayan kıkırdak ve disk gibi yumuşak doku kom-
Bu konu ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır.54,58 Honda
ponentlerini göstermezler. Geleneksel radyografilerde
ve arkadaşları, KIKT ve helikal BT ile mandibuler
daha önce bahsedildiği gibi komşu anatomik yapıların
kondildeki kemiksel anomalilerin teşhis güvenilirliğini
superpozisyonundan dolayı eklemin tüm bölümlerinin
otopsi
izlenmesi zordur. Bu amaçla, TME görüntülenmesi için
materyalleri
üzerinde
makroskobik
olarak
karşılaştırmışlardır. Sonuç olarak KIKT ve helikal BT
tomografik görüntüleme tekniklerinden yararlanılmış-
arasında kondilin kemiksel anomalilerini değerlendirme
tır; çevre dokuların superpozisyonu olmadan anatomik
açısından anlamlı bir fark bulunamamıştır. KIKT cihazı
dokuların görüntülenmesine izin veren çok sayıda ince
kondilin kemiksel değişikliklerinin teşhisinde maliyeti az
görüntü dilimleri sağlayan BT, TME’nin incelenmesinde
ve dozu düşük olduğu için helikal BT’ye alternatif olarak
10
D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i
düşünülmektedir53.
osteoartritik değişikliklerini şiddetini KIKT kullanarak
değerlendirilmesinde farklı görüntüleme yöntemlerinin
yaşla ilişkili bir hastalık olduğunu, kondil başı ve
Hussain ve arkadaşları TME erozyon ve osteofilerinin
değerlendirmişlerdir. Araştırmacılar dejeneratif artritin
rolünü araştırdıkları çalışmalarında, BT’nin aksiyal olarak
mandibuler fossada kemiksel değişikliklerin şiddet ve
düzeltilmiş sagittal tomografiyle elde edilen bilgilere
ilerlemesinin yaşla birlikte arttığını bulmuşlardır. Ayrıca
önemli bir katkı sağlamadığını bulmuşlardır. KIKT’in
ileri yaş grubundaki hastalarda TME osteoartritinin
ise radyasyon dozu az ve maliyeti düşük olduğu için
gelişmesi nedeniyle genç yaş gruplarına göre daha
aksiyal olarak düzeltilmiş sagittal tomografiye alternatif
sık ve hızla ilerleyen dejeneratif kemik değişiklikleri
görüldüğünü belirlemişlerdir58-59 (Resim 7).
olarak kullanılabileceği ve farklı radyografik tekniklerin
KIKT’nin Endodontide Kullanımı: Endodontide;
kombine kullanımının, TME’in osteofit ve erozyonlarının
teşhisinde
tek
görüntüleme
yöntemi
endodontik
kullanmaktan
daha doğru olduğunu bildirmişlerdir . Alexiou ve
arkadaşları yaptıkları çalışmada
59
patolojilerin
morfolojilerinin
54
TME’de yaşla ilgili
olmayan
ve
incelenmesinde,
patolojilerin
travmaların
teşhisinde,
tespitinde,
endodontik
kök
değerlendirilmesinde,
kanal
orijinli
kırıklarının
eksternal
ve internal kök rezorbsiyonu ve invaziv servikal
rezorbsiyonların analizinde, endodontik cerrahi öncesi
planlamada
ve
kullanılmaktadır.
endodontik
18,21,25,32,34,45
implant
planlamasında
Son yapılan çalışmalarda,
KIKT’nın hem horizontal hem de vertikal kök kırklarının
belirlenmesinde geleneksel periapikal radyografilere göre
daha yararlı olduğu ortaya konulmuştur23,30,32,45 (Resim
8). Kök kanalına kanal tedavisi ve post uygulanması
sonrasında oluşan kırıkların incelenmesinde KIKT’den
yararlanılmak istenmiştir. Post uygulaması sonrasında
kök kanalında bir kırık oluştuğu KIKT yardımıyla
saptanan bir vakada (Resim 9), dişin çekimi sonrasında
bu görüntünün yanıltıcı olduğu, herhangi bir kırık
bulunmadığı
tespit
edilmiştir.
KIKT’nin
kendisinde
bulunan radyoopak materyalin ve kanal dolgu patlarının,
çevre yapıların incelenmesinde hatalara sebebiyet
verebileceği ve bu nedenle kırık aletlerin ve bu gibi
kırıkların incelenmesinde dikkatli olunması tavsiye
edilmektedir.
KIKT endodontik apikal cerrahi vakalarında da
kullanılabilir. Molar bölgede yapılacak endodontik cerrahi
işlemlerinde bukkal veya anterior bölgenin labial korteks
kalınlığını bilmek, bölgeye ulaşmak açısından çok
önemlidir. Özellikle molar bölgede palatinal köklere erişim
problemleri olduğu için, enfekte olduğu düşünülen apikal
cerrahi vakalarında KIKT‘den faydalanmak gereklidir.
Bunun diğer bir faydası da bu bölgelerdeki kompleks
anatomik yapılara zarar vermenin engellenmesidir.60-64
(Resim 10)
KIKT’nin Ortodontide Kullanımı: Ortodontide;
değişik bölgelerde multiple bulgular veren kompleks
Resim 7. KIKT ile alınmış sagittal, koronal kesitsel ve 3 boyutlu TME
görüntüleri. Dejenerasyon her 3 boyutta da izlenebilmektedir.
vakaların
11
üç
boyutlu
incelenmesinde65,
cerrahi
7tepe klinik 2012-3
Resim 9. KIKT kullanılarak endodontik cerrahi planlaması öncesi palatinal
köke komşu kemik korteks kalınlığının incelenmesi
Resim 10. KIKT kullanılarak post-core restorasyonun incelenmesi
Resim 8. (a,b) KIKT ile alınmış sagittal kesitler iyileşmiş horizontal kırık
görüntüsü (c) Kırık sonucunda gelişmiş enfeksiyon.
Resim 11. KIKT ile elde edilmiş datanın sefalometrik analiz için kullanılması
gereksinimi olan sendromlu mental retarde ve koopere
vakalarında,
olmayan hastaların intraoperatif değerlendirilmesinde
teşhisleri
Ortodontide sefalometrik analizlerde üç boyutlu
rekonstrükte edilen hasta verilerinin lineer ölçümlerindeki
yarığı olan hastalarda KIKT kemik defektlerini ve yarığın
hataları minimalize etmeye yönelik çalışmalarda KIKT
komşu dişlere yakınlığının görüntülenmesinde tavsiye
teknolojisinin dental ölçümlerde kullanımının gerçek
Gömülü dişlerin kron ve kök
boyutlara en yakın sonuçları verdiği gösterilmiştir75,76
pozisyonlarının değerlendirilerek sürme yoluyla ilgili
(Resim 11).
KIKT ile Yapılan Lineer Ölçümlerin Doğruluğu
komşu yapıların incelenmesinde kullanılır. Büyüme ve
gelişimin değerlendirilmesinde,
67-69
sıra
kullanımı ve kabulü her geçen gün artmaktadır. 34,73,74
gerçekleştirilebilinir. Örneğin, dudak, çene ve damak
edilen bir yöntemdir.7,38
yanı
tedavi öncesi ve sonrası değerlendirmelerde klinik
gerektiren vakalarda, standart operatif prosedürlere
görüntüleme
kullanımının
sefalometrik analiz ve ortognatik cerrahi planlamalarında,
pratik bir yöntemdir.66 Disiplinler arası koordinasyon
radyografik
ve faringeal havayolu açıklıklarının
değerlendirilmesinde67,72
KIKT kullanımı geleneksel radyografilere göre daha
uyularak
70-72
maksiller ekspansiyon
KIKT çeşitli dental uygulamalar için non-invaziv
12
D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i
durumun ölçümlerin doğruluğunu etkileyebileceğide
diagnostik cihaz olma potansiyeline sahiptir. Defektlerin
belirtilmektedir.76
lokalizasyonu ve hacimsel ölçümleri , pre-operatif
56
KIKT kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlar:
implant uygulanacak saha ile ilgili ölçümler9, ortodontik
planlamalar, maksillofasiyal gelişimin incelenmesi,
Doz: KIKT’nin BT ye göre en önemli avantajı
74-83
cerrahi planlamalar, endodontik uygulamalar öncesi
değerlendirmeler,
TME
ile
ilgili
değerlendirmeler
radyasyon dozunun az olmasıdır. Ludlow ve arkadaşları
ICRP
84
yapılırken ölçümlerin geometrik olarak hatasız olması
gerekmektedir. Bu durum araştırmacıları geçmişten
oral mukozanın da dahil olduğu oral ve maksillofasial
amacıyla, bazı çalışmalar geleneksel yöntemlerleri,
radyografik
bazı çalışmalar yazılımsal, donanımsal fantom ve in
edilmiştir.
“kaliper”
ölçümleri
altın
karşılaştırılmasında
(CB Mercuray, Newtom 3G ve I-CAT) efektif doz
referans
ölçümlerini karşılaştırmışlar ve KIKT cihazlarındaki doz
farklılıklarının cihazın cinsine, FOV değerine ve seçilen
tomografi, lateral sefalografi, posteroanterior sefalografi
tekniğe bağlı olarak değiştiğini göstermişlerdir. KIKT’nin
ve submentovertex radyografi teknikleri kullanılmıştır.
efektif doz zararı, geleneksel panoramik görüntülemeden
Elde edilen sonuçlarda anlamlı farklar bulunamamış,
birkaç kez daha yüksek ve bildirilen geleneksel BT doz
değerlerinden oldukça düşük bulunmuştur92-93 (Tablo 1).
KIKT’den elde edilen sefalometrik grafilerin geleneksel
filmlerinin
belirtilmiştir
80-91
yerine
(Resim 11).
başarı
ile
KIKT’nin faydaları arasında saydığımız radyasyon
kullanılabileceği
dozunu; yine KIKT için dikkat edilmesi gereken
Hastalar üzerindeki radyolojik incelemeler arasındaki
farklılıkların
araştırıldığı
çalışmalarda,
konular
KIKT’nin
için kullanılan yüksek FOV’ lu incelemelerde geçerlidir.
van Vlijmen ve ark. KIKT’nin
KIKT
radyasyon dozunun düşük olmasına rağmen rutin
ortodontik
analizlerde
belirlenmesi gereklidir. Normalde düşük FOV oranı ile
KIKT ölçümlerindeki güvenilirliği tespit etmek için
çalışan makinalar bu alanları görüntüleyemezler ve
donanımsal fantom ve yazılımsal fantom çalışmaları
daha yüksek FOV’lu makinalara ihtiyaç duyulur. Sella
yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda genel olarak,
gibi noktaları görüntüleyebilmek için ortalama olarak 15
KIKT’de donanımsal ve yazılımsal fantom kullanılarak
cm’lik bir alanı tarayabilen cihazlar gereklidir, Ancak bu
yapılan lineer ve anguler ölçümlerin diğer radyografik
alanı tarayan cihazlarda radyasyon oranı geleneksel
tekniklere benzer oldukları ve KIKT’nin maksillofasiyal
radyografilere ve düşük FOV alan makinalara göre
bölgenin incelenmesinde doğru ve kesin ölçümler
çok daha fazladır. Örneğin, bir ortodonti hastasından
sağlayarak kullanılabildiği gösterilmiştir. 9,37,75-91
teşhis için alınan panaromik el bilek ve lateral
Ölçüm yapılan hastalardaki görüntü kalitesinin
sefalometrik radyografilerde bu miktar ortalama 25-35
yumuşak-doku tutulumu, metalik artifaktlar ve hastanın
azalabileceği,
yapılan
gibi dentomaksillofasiyal bölge dışındaki noktaların
olmadığını ifade etmişlerdir.83
sebeplerle
kullanılarak
ortodontik incelemeler için kullanılan sella-nasion-basion
ortodonti hastaları için kullanımının uygun bir yöntem
gibi
KIKT
Bu radyasyon dozu özellikle ortodontik değerlendirmeler
kurulum ve işletiminin BT’ye oranla daha kolay olduğu
etmesi
gerekmektedir.
yöntemlerinden daha fazla radyasyon dozu vermektedir.
olduğu, genel olarak daha pratik bir yöntem olduğu,
hareket
belirtilmesi
daha az radyasyon verirken, geleneksel radyografi
yapılabilmesine olanak sağladığı, maliyetinin daha düşük
ifade edilmiştir.
arasında
diğer BT cihazları ile karşılaştırıldığında (Tablo 1)
BT’ye oranla çok daha düşük doz ile etkin ölçümler
9,76,80,86
doz
bir başka çalışmada ise, 3 değişik KIKT cihazının
görüntüleme yöntemleri olarak çok kesitli BT, spiral
kafa
efektif
ve kullanımı önerilmiştir. Ludlow ve arkadaşları yaptıkları
86-87
ölçümlerin
ICRP’nin
daha düşük doz uygulanan bir teknik olduğu belirtilmiş
kabul
KIKT’de lineer ölçümler ile geleneksel metodlarla
yapılan
incelemelerde,
önerilerine göre dental KIKT’nin, medikal BT’ye oranla
Bu çalışmaların
standart
Radiological
Sonuç olarak tükrük bezleri, ekstrathorasik bölge ve
KIKT ile yapılan ölçümlerin güvenilirliğini test etmek
vivo karşılaştırmalar kullanmışlardır.
on
BT ünitesinin efektif doz ölçümlerini karşılaştırmışlardır.
KIKT ile karşılaştırmaya sevk etmiştir.
çoğunda
Commission
standartlara göre 8 KIKT ünitesi ve 64-slice multidedektör
günümüze kadar ulaşan birçok görüntüleme metodunu
85
(International
Protection) tarafından 1990 ve 2007’de belirlenen
µSv iken, KIKT kullanıldığında 68-1073 µSv arasında
bu
olmaktadır. En yüksek FOV oranında ortodonti için
13
7tepe klinik 2012-3
Tablo 1. Farklı KIKT ve BT cihazının karşılaştırmalı olarak doz profilleri
normal BT doz değerlerine yaklaşan dozlar kullanıldığı
ışınları belli bir alanla kısıtlaması, aksiyal, sagittal, koronal
2012 yılında Avrupa Dentomaksillofasiyal Radyoloji
vermesi, ‘ray casting’ yani ışınlanmış alan görüntülerinin
unutulmamalıdır.92-98
ve multiplanar kesitlerde interaktif görüntülemeye imkan
Derneğinin (EADMFR) hazırladığı ve FP7 projelerinden
(2007-2012)
olan
ve
Avrupa
Birliği
ve
belli hacimlerde kümelenmesine olanak sağlayarak lateral
Avrupa
sefalometrik imaj vb görüntülerin oluşturulmasına imkan
Radyasyondan Korunma Komisyonu’nun desteklediği
vermesi, elde edilen görüntülerle üç boyutlu hacimsel
projenin sonucunda “Cone beam CT for dental and
planlamaya ve değişiklik yapılmasına izin vermesi
maxillofacial radiology evidence based guidelines,”
KIKT’nin başlıca avantajlarıdır. 7,11,17,100
KIKT’nin dezavantajları ise şu şekilde sıralanabilir;
isimli bir yönerge oluşturmuştur. Bu yönergede doz ve
scatter radyasyonu101 ve x-ışını alan dedektörlerinin dinamik
KIKT uygulamaları için detaylı bilgiler verilmektedir.
Avrupa radyasyondan korunma komisyonun kabul
alanlarının sınırlı olması sebebi ile, “tepesi kesik” görüntü
hastanın tedavisine yeni bir bilgi katacak ise alınması
ligament aralığı gibi ince dental yapıların ankiloz veya
artifaktı6, “ışın sertleştirme” artifaktları102 ve periodontal
ettiği bu yönergeye göre KIKT incelemelerinin sadece
rezorpsiyon açısından teşhisinde dental BT ye oranla
gerektiği ve rutin olarak KIKT alınmasının kabul
yetersiz kalmasıdır103. KIKT yüksek uzaysal çözünürlükten
edilemez olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte hastanın
genç ve çocuk hasta olması KIKT incelemelerinde çok
dolayı harekete karşı aşırı duyarlı olduğu için çocuk veya
erişkinlerde bu incelemeler lokalize ve genel incelemeler
rahatsızlığı olan hastaların hareket etmelerinden dolayı
stresli hastaların, klostrofobik hastaların, nöromuskuler
dikkatli olunmasını gerektirmektedir. Çocuklarda ve genç
artifaktlara neden olabilmektedir. 11,104-105
olarak ayrılmaktadır. Lokalize incelemelerde gömülü
diş veya dişlerdeki rezorpsiyonların belirlenmesinde
geleneksel radyografilerden bilgi elde edilemiyorsa
KIKT kullanılması ve bununda en düşük FOV alanında
olması gerektiği belirtilmektedir. Ortodontik uygulamalar
amacıyla özellikle bütün kraniofasiyal bölgeyi içine alan
genel incelemelerin kesinlikle rutin olarak kullanılmaması
gerektiğinin altı çizilmiştir.99
TEŞEKKÜR
SONUÇ
Bu derlemenin hazırlanmasındaki yardımlarından
Düşük radyasyon dozu, daha kısa tarama zamanı,
dolayı Dr. Murat İçen’e teşekkür ederim.
düşük maliyet, kolay kullanım, daha az imaj artifaktı olması,
14
D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i
KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
Planning Concepts. Dent Clin North Am 2011, 55: 515–536.
23. Naitoh M, Yamada S, Noguchi T, Ariji E, Nagao J, Mori K, Kitasaka
T, Suenaga Y. Three-dimensional display with quantitative analysis in
alveolar bone resorption using cone-beam computerized tomography
for dental use: a preliminary study. Int J Periodontics Restorative Dent.
2006, 26(6): 607-612.
24. Tsurumachi T, Honda K. A new cone beam computerized tomography
system for use in endodontic surgery. Int Endod J 2007, 40(3): 224-232.
25. Tyndall DA, Rathore S. Cone-Beam CT Diagnostic Applications: Caries,
Periodontal Bone Assessment, and Endodontic Applications. Dent Clin
North Am 2008, 52: 825–841.
26. Williams WG, Lo LJ, Chen YR. The LeFort I-palatal split approach for
skull base tumors: Efficacy, complications, and outcome. Plast Reconstr
Surg 1998, 102: 2310-2319.
27. Ziegler CM, Woertche R, Brief J, Hassfeld S. Clinical indications
for digital volume tomography in oral and maxillofacial surgery.
Dentomaxillofac Radiol 2002, 31(2): 126-130.
28. Orth RC, Wallace MJ, Kuo MD. Technology Assessment Committee
of the Society of Interventional Radiology. C-arm cone-beam CT:
general principles and technical considerations for use in interventional
radiology. J Vasc Interv Radiol 2008, 19(6): 814-820.
29. Dreiseidler T, Ritter L, Rothamel D, Neugebauer J, Scheer M,
Mischkowski RA. Salivary calculus diagnosis with 3-dimensional conebeam computed tomography. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral
Radiol Endod 2010, 110(1): 94-100.
30. Pauwels R, Beinsberger J, Collaert B, Theodorakou C, Rogers J,
Walker A, Cockmartin L, Bosmans H, Jacobs R, Bogaerts R, Horner
K, The Sedentexct Project Consortium. Effective dose range for dental
cone beam computed tomography scanners. Eur J Radiol2012, 81(2):
267-271.
31. Qu XM, Li G, Ludlow JB, Zhang ZY, Ma XC. Effective radiation dose
of ProMax 3D cone-beam computerized tomography scanner with
different dental protocols. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol
Endod 2010, 110(6): 770-776.
32. Orhan K, Aksoy U, Kalender A. Cone-beam computed tomographic
evaluation of spontaneously healed root fracture. J Endod 2010, 36(9):
1584-1587.
33. Orhan K, Bayındır H, Aksoy S, Seker BK, Berberoğlu A, Ozan O. Numb
chin syndrome as a manifestation of possible breast cancer metastasis
around dental implants. J Craniofac Surg 2011, 22(3): 942-945.
34. Scarfe WC, Farman AG. What is cone-beam CT and how does it work?
Dent Clin North Am 2008, 52(4): 707-730.
35. Orhan K, Uyanık LO, Erkmen E, Kilinc Y. Unusually severe limitation
of the jaw attributable to fibrodysplasia ossificans progressiva: a case
report with cone-beam computed tomography findings. Oral Surg Oral
Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2011, 112(3): (Baskıda)
36. Hilgers ML, Scarfe WC, Scheetz JP, Farman AG. Accuracy of linear
temporomandibular joint measurements with cone beam computed
tomography and digital cephalometric radiography. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2005, 128: 803-811.
37. Lascala CA, Panella J, Marques MM. Analysis of the accuracy of linear
measurements obtained by cone beam computed tomography (CBCTNewTom). Dentomaxillofac Radiol 2004, 33, 291-294.
38. Walker L, Enciso R, Mah J. Three-dimensional localization of maxillary
canines with cone-beam computed tomography. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2005, 128(4): 418-423.
39. Ueki K, Hashiba Y, Marukawa K, Okabe K, Alam S, Nakagawa K,
Yamamoto E. Assessment of pterygomaxillary separation in Le Fort I
Osteotomy in class III patients. J Oral Maxillofac Surg2009, 67(4): 833839.
40. Einarsdóttir H, Karlsson M, Wejde J, Bauer HC. Diffusion-weighted MRI
of soft tissue tumours. European Radiology 2004, 14(6): 959-963.
41. Genovese E, Canì A, Rizzo S, Angeretti MG, Leonardi A, Fugazzola
C. Comparison between MRI with spin-echo echo-planar diffusionweighted sequence (DWI) and histology in the diagnosis of soft-tissue
tumours. Radiol Med2011, 116(4): 644-656.
Bou Serhal C, Jacob R, Gijbels F, Bosmans H, Hermans R, Quirynen M,
van Steenberghe D. Absorbed doses from spiral CT and conventional
spiral tomography: a phantom vs. cadaver study. Clinical Oral Implants
Research 2001, 12: 473–478.
Dula K, Mini R, Lambrecht JT, Van der Stelt PF, Sehneeberger P,
Sanderink GCH, Buser D. Hypothetical mortality risk associated with
spiral tomography of the maxilla and mandible prior to endosseous
implant treatment, Eur J Oral Sci 1997, 105: 123-129.
Dula K, Mini R, Van der Stelt PF, Sanderink GC, Schneeberger P,
Buser D. Comparative dose measurements by spiral tomography for
preimplant diagnosis: the Scanora machine versus the Cranex Tome
radiography unit Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod
2001, 91(6): 735-742.
Arai, Y, Tammisalo E, Iwai K, Hashimoto, K, Shinoda K. Development
of a compact computed tomographic apparatus for dental use.
Dentomaxillofac Radiol 1999, 28: 245-248.
Sukovic P. Cone beam computed tomography in craniofacial imaging.
Orthod Craniofac Res 2003, 6 (Suppl. 1): 31–36.
Mozzo P, Procacci, C, Tacconi A, Martini PT, Andreis IA. A new
volumetric CT machine for dental imaging based on the cone-beam
technique: preliminary results. Eur Radiol 1998, 8(9): 1558-1564.
Mah JK, Danforth RA, Bumann A, Hatcher D. Radiation ab-sorbed in
maxillofacial imaging with a new dental computed tomography device.
Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2003, 96: 508-513.
Araki K, Maki K, Seki K, Sakamaki K, Harata Y, Sakaino R Okano T,
Seo K. Characteristics of a newly developed dentomaxillofacial X-ray
cone beam CT scanner (CB MercuRay ™): system configuration and
physical properties. Dentomaxillofac Radiol 2004: 33, 51-59.
Suomalainen A, Vehmas T, Kortesniemi M, Robinson S, Peltola
J. Accuracy of linear measurements using dental cone beam and
conventional multislice computed tomography. Dentomaxillofac Radiol
2008, 37(1): 10-17.
White SC, Pharoah MJ. Oral Radiology Principles and Interpretation.
6th edition. 2009, s: 36-207.
Scarfe WC, Farman AG. What is cone-beam CT and how does it work?
Dent Clin North Am 2008, 52(4): 707-730.
Hatcher DC. Operational principles for cone-beam computed
tomography. J Am Dent Assoc 2010, 141 (Suppl 3): 3S-6S.
HPA Centre for Radiation; 2010 Guidance on the Safe Use of Dental
Cone Beam CT (computed Tomography) Equipment
Cho P, Johnson RH, Griffin TW. Cone-beam CT for radio-therapy
applications. Physics in Medicine and Biology 1995, 40: 1863-1883.
Baba R, Konno Y, Ueda K, Ikeda S. Comparison of flat-panel detector
and image-intensifier detector for cone-beam CT. Comput Med Imaging
Graph 2002, 26(3): 153-158.
Baba R, Ueda K, Okabe M. Using a flat-panel detector in high resolution
cone beam CT for dental imaging. Dentomaxillofac Radiol 2004, 33(5):
285-290.
Scarfe WC, Farman AG, Sukovic P. Clinical applications of cone-beam
computed tomography in dental practice. J Can Dent Assoc2006, 72(1):
75-80.
Patel S, Dawood A, Ford TP, Whaites E. The potential applications of
cone beam computed tomography in the management of endodontic
problems. Int Endod J 2007, 40(10): 818-830.
Aya Y, Mika OY, Tsukaso S, Yoshihiko H, Takamichi O, Koji T, Mamoru
W, Shigeru M, Hakubun Y, Kanichi N, Yasutomo Y.: Cone- beam CT (CB
Throne®) Applied to Dentomaxillofacial Region, Bull Dent Coll (2006)
47(3):133-141
Erickson, M., Caruso, JM. Leggitt, L (2003) Newtom QR-DVT 9000
imaging used to confirm a clinical diagnosis of iatrogenic mandibular
nerve paresthesia. J Calif Dent Assoc.31(11); 843-5.
Cotton TP, Geisler TM, Holden DT, Schwartz SA, Schindler WG.
Endodontic applications of cone-beam volumetric tomography. J Endod
2007, 33(9): 1121-1132.
Ganz SD. Cone Beam Computed To mography–assisted Treatment
15
7tepe klinik 2012-3
42. Hill M, Chandra RK, Kern RC. Approaches to the pterygopalatine space.
Caldwell-Luc and beyond. Operative Techniques in Otolaryngology
2010, 21(2): 117-121.
43. Orhan K, İçen M, Paksoy CS, Arslan A, Oztas B. Fronto-orbital
sphenoethmoidal fibrous dysplasia. Oral Radiology 2009, 25(2): 135141.
44. Scarfe WC, Farman AG, Sukovic P. Clinical applications of cone-beam
computed tomography in dental practice. J Can Dent Assoc2006, 72(1):
75-80.
45. Krennmair G, Ulm C, Lugmayr H: Maxillary sinus septa: incidence,
morphology and clinical implications. J Craniomaxillofac Surg 1997;
25:261–265.
46. Krennmair G, Ulm GW, Lugmayr H, Solar P: The incidence, location,
and height of maxillary sinus septa in the edentulous and dentate
maxilla. J Oral Maxillofac Surg 1999; 57:667-771.
47. Kasabah S, Slezak R, Simunek A, Krug J, Lecaro MC: Evaluation of the
accuracy of panoramic radiograph in the definition of maxillary sinus
septa. Acta Medica 2002; 45:173–175.
48. Naitoh M, Suenaga Y, Kondo S, Gotoh K, Ariji E: Assessment of
maxillary sinus septa using cone-beam computed tomography:
etiological consideration. Clin Implant Dent Relat Res 2009; 11 (Suppl
1):52-58.
49. Velasquez-Plata D, Hovey LR, Peach CC, Alder ME: Maxillary sinus
septa: A 3- dimensional computerized tomographic scan analysis. Int J
Oral Maxillofac Implants 2002; 17:854-860.
50. Mongini F. The importance of radiography in the diagnosis of TMJ
dysfunction: a comparative evaluation of transcranial radiographs and
serial tomography. J Prosthet Dent. 1981; 45:186
51. White SC Pharoah M. Oral Radiology – Principles and Interpretation.
Mosby; 2004.
52. Wiese M,. Svensson P, Bakke M, List T, Hintze H, Petersson A,
Knutsson K, Wenzel A. Association between the temporomandibular
joint symptoms, signs and clinical diagnosing using the RDC/TMD and
radiographic findings in temporomandibular joint tomograms. J Orofac
Pain 2008;22: 239-251
53. Hintze H, Wiese M, Wenzel A. Cone beam CT and conventional
tomography for the detection of morphological temporomandibular joint
changes. Dentomaxillofacial Radiology 2007;36:192-197
54. Hussain AM, Packota G, Major PW, Flores-mir C. Role of different
imaging modalities in assessment of temporomandibular joint erosions
and osteophytes: a systematic review. Dentomaxillofacial Radiology
2008;37:63–71
55. Trvdy P. Methods of imaging in the diagnosis of temporomandibular
joint Disorders. Biomed Pap Med Fac Univ Palacky Olomouc Czech
Repub. 2007;151(1);: 33_136.
56. Hayashi T, Ito, J, Koyama J. Detectability of anterior displacement of
the articular disc in the temporomandibular joint on helical computed
tomography. The value of open mouth position. Oral Surg Oral Med
Oral Pathol Oral Radiol Endod 1999; 88; 106–111
57. Cara ACB, Gaia BF, Perrella A., Oliveira, JVO, Lopes PML, Cavalcanti
MGP. Validity of single- and multislice CT for assessment of mandibular
condyle lesions. Dentomaxillofacial Radiology 2007;36:24–27.
58. Honda K, Larheim TA. Maruhashi, K. Matsumoto K. Iwai K. Osseous
abnormalities of the mandibular condyle: diagnostic reliability of
cone beam computed tomography compared with helical computed
tomography based on an autopsy material. Dentomaxillofacial
Radiology 2006;35:152-157
59. Alexiou KE, Stamatakis HC, Tsiklakis K. Evaluation of the severity of
temporomandibular joint osteoarthritic changes related to age using
cone beam computed tomography. Dentomaxillofacial Radiology
2009;38:141–147
60. Freedman A, Horowitz I. Complications after apicoectomy in maxillary
premolar and molar teeth. Int J Oral Maxillofac Surg 1999;28:192-194.
61. Huumonen S, Kvist T, Gröndahl K, Molander A. Diagnostic value of
computed tomography in re-treatment of root fillings in maxillary molars.
Int Endod J 2006;39:827-833.
62. Rigolone M, Pasqualini D, Bianchi L, Berutti E, Bianchi SD. Vestibular
surgical access to the palatine root of the superior first molar: “low-dose
cone-beam” CT analysis of the pathway and its anatomic variations. J
Endod 2003;29(11):773-775.
63. Kalender A, Aksoy A, Basmacı F, Orhan K, Orhan AI. Cone-beam
computed tomography analysis of the vestibular surgical pathway to the
palatine root of the maxillary first molar. Eur J Dent, 2013 Jan, Article
In press.
64. Tsurumachi T, Honda K. A new cone beam computerized tomography
system for use in endodontic surgery. Int Endod J2007, 40(3): 224-232.
65. Greiner M, Greiner A, Hirschfelder U. Variance of landmarks in digital
evaluations: comparison between CT-based and conventional digital
lateral cephalometric radiographs. J Orofac Orthop 2007, 68(4): 290298.
66. Pohlenz P, Blessmann M, Blake F, Heinrich S, Schmelzle R, Heiland
M. Clinical indications and perspectives for intraoperative cone-beam
computed tomography in oral and maxillofacial surgery. Oral Surg Oral
Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2007;103:412-7
67. Aboudara CA, Hatcher D, Nielsen IL, Miller A. A three-dimensional
evaluation of the upper airway in adolescents. Orthod Craniofac Res
2003, 6 (Suppl 1): 173-175.
68. Maki K, Inou N, Takanishi A, Miller AJ. Computer-assisted simulations
in orthodontic diagnosis and the application of a new cone beam X-ray
computed tomography. Orthod Craniofac Res 2003, 6(Suppl 1): 95–
101.
69. Sukovic P. Cone beam computed tomography in craniofacial imaging.
Orthod Craniofac Res 2003, 6 (Suppl. 1): 31–36.
70. Garrett BJ, Caruso JM, Rungcharassaeng K, Farrage JR, Kim JS,
Taylor GD. Skeletal effects to the maxilla after rapid maxillary expansion
assessed with cone-beam computed tomography. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2008, 134(1), 8-9.
71. Lagravère MO, Gordon JM, Guedes IH, Flores-Mir C, Carey JP, Heo
G, Major PW. Reliability of traditional cephalometric landmarks as seen
in three-dimensional analysis in maxillary expansion treatments. Angle
Orthod 2009, 79(6): 1047-1056.
72. Zhao Y, Nguyen M, Gohl E, Mah JK, Sameshima G, Enciso R.
Oropharyngeal airway changes after rapid palatal expansion evaluated
with cone-beam computed tomography. Am J Orthod Dentofacial
Orthop 2010, 137: 71-78.
73. Korbmacher H, Kahl-Nieke B, Schöllchen M, Heiland M. Value of two
cone-beam computed tomography systems from an orthodontic point of
view. J Orofac Orthop 2007, 68(4): 278-289.
74. Oz U, Orhan K, Abe N. Comparison of linear and angular measurements
using two-dimensional conventional methods and three-dimensional
cone beam CT images reconstructed from a volumetric rendering
program in vivo. Dentomaxillofac Radiol 2011, 40(8): 492-500.
75. Baumgaertel S, Palomo JM, Palomo L, Hans MG. Reliability and
accuracy of cone-beam computed tomography dental measurements.
Am J Orthod Dentofacial Orthop 2009, 136(1), 19-25.
76. Periago DR, Scarfe WC, Moshiri M, Scheetz JP, Silveira AM,
Farman AG. Linear accuracy and reliability of cone beam CT derived
3-dimensional images constructed using an orthodontic volumetric
rendering program. Angle Orthod 2008, 78: 387-395.
77. Pinsky HM, Dyda S, Pinsky RW, Misch KA, Sarment DP. Accuracy
of three-dimensional measurements using cone-beam CT.
Dentomaxillofac Radiol 2006, 35(6), 410-416.
78. Cevidanes L, Oliveira AE, Motta A, Phillips C, Burke B, Tyndall D. Head
orientation in CBCT-generated cephalograms. Angle Orthod 2009,
79(5): 971-977.
79. Farman AG, Scarfe WC. Development of imaging selection criteria and
procedures should precede cephalometric assessment with cone-beam
computed tomography. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2006, 130(2):
257-265.
80. Kumar V, Ludlow JB, Mol A, Cevidanes L. Comparison of conventional
and cone beam CT synthesized cephalograms. Dentomaxillofac Radiol
2007, 36: 263-269.
16
D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i
81. Moreira CR, Sales MA, Lopes PM, Cavalcanti MG. Assessment of
linear and angular measurements on three-dimensional cone-beam
computed tomographic images. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral
Radiol Endod 2009, 108(3): 430-436.
82. van Vlijmen OJ, Bergé SJ, Swennen GR, Bronkhorst EM, Katsaros
C, Kuijpers-Jagtman AM. Comparison of cephalometric radiographs
obtained from cone-beam computed tomography scans and
conventional radiographs. J Oral Maxillofac Surg2009, 67: 92-97.
83. van Vlijmen OJ, Maal T, Bergé SJ, Bronkhorst EM, Katsaros C,
Kuijpers-Jagtman AM. A comparison between 2D and 3D cephalometry
on CBCT scans of human skulls. Int J Oral Maxillofac Surg 2010, 39(2):
156-160.
84. Hilgers ML, Scarfe WC, Scheetz JP, Farman AG. Accuracy of linear
temporomandibular joint measurements with cone beam computed
tomography and digital cephalometric radiography. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2005, 128: 803-811.
85. Suomalainen A. Cone beam computed tomography in Oral Radiology.
Academic Dissertation 2010, Helsinki University, Helsinki.
86. 86. Hassan B, van der Stelt P, Sanderink G. Accuracy of threedimensional measurements obtained from cone beam computed
tomography surface-rendered images for cephalometric analysis:
influence of patient scanning position. Eur J Orthod2009, 31, 129–134
87. Cattaneo PM, Bloch CB, Calmar D, Hjortshøj M, Melsen B. Comparison
between conventional and cone-beam computed tomographygenerated cephalograms. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2008,
134(6):798-802.
88. Grauer D, Cevidanes LS, Styner MA, Heulfe I, Harmon ET, Zhu H,
Proffit WR. Accuracy and landmark error calculation using cone-beam
computed tomography-generated cephalograms. Angle Orthod 2010,
80(2): 286-294.
89. Kumar V, Ludlow J, Soares Cevidanes L.H. ve Mol A. In vivo comparison
of conventional and cone beam CT synthesized cephalograms. Angle
Orthod 2008, 78(5): 873-879.
90. 90. Brown AA, Scarfe WC, Scheetz JP, Silveira AM, Farman AG. Linear
accuracy of cone beam CT derived 3D images. Angle Orthod 2009,
79: 150-157.
91. Yamashina A, Tanimoto K, Sutthiprapaporn P, Hayakawa Y. The
reliability of computed tomography (CT) values and dimensional
measurements of the oropharyngeal region using cone beam CT:
comparison with multidetector CT. Dentomaxillofac Radiol 2008, 37:
245-251.
92. Ludlow JB, Ivanovic M, Hill C. Comparative dosimetry of dental CBCT
devices and 64-slice CT for oral and maxillofacial radiology. Oral Surg
Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 2008;106:106-14
93. Ludlow JB, Davies-ludlow LE, Brooks SL, Howerton WB, Dosimetry
of 3 CBCT devices for oral and maxillofacial radiology: CB Mercuray,
NewTom 3G and i-CAT Dentomaxillofac Radiol. 2006; 35:219-226.
Nalçaci R, Oztürk F, Sökücü O. A comparison of two-dimensional
radiography and three-dimensional computed tomography in angular
cephalometric measurements.
94. Dentomaxillofac Radiol. 2010; 39: 100-106.
95. Ludlow JB, Gubler M, Cevidanes L, Mol A. Precision of cephalometric
landmark identification: cone-beam computed tomography vs
conventional cephalometric views. Am J Orthod Dentofacial Orthop.
2009; 136: 312-313.
96. Grauer D, Cevidanes LS, Proffit WR. Working with DICOM craniofacial
images. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2009; 136: 460-470.
97. Lopes PM, Moreira CR, Perrella A, Antunes JL, Cavalcanti MG. 3-D
volume rendering maxillofacial analysis of angular measurements by
multislice CT. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral RadiolEndod. 2008;
105: 224-230
98. Silva MA, Wolf U, Heinicke F, Bumann A, Visser H, Hirsch E. Cone
Beam computed tomograph for routine orthodontic treatment planning:
a radiation dose evaluation. Am Orthod Dentofacial Orthop 2008: 133:
640.e1-640e.5.
99. European Commission Radiation Protection Document No 172. Cone
100.
101.
102.
103.
104.
105.
106.
107.
17
beam CT for dental and maxillofacial radiology. Evidence Based
Guidelines, 2012.
Ludlow JB, Davies-Ludlow LE, Brooks SL. Dosimetry of two extraoral
direct digital imaging devices: NewTom cone beam CT and Orthophos
Plus DS panoramic unit. Dentomaxillofac Radiol 2003, 32(4): 229-234.
Endo M, Tsunoo T, Nakamori N, Yoshida K. Effect of scattered radiation
on image noise in cone beam CT. Med Phys 2001, 28: 469.
Loubele M, Maes F, Schutyser F, Marchal G, Jacops R, Suetens P.
Assessment of bone segmentation quality of cone-beam CT versus
multislice spiral CT: a pilot study. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral
Radiol Endod 2006, 102(2): 225-234.
Holberg C, Steinhäuser S, Geis P, Rudzki-Janson I. Cone-beam
computed tomography in orthodontics: benefits and limitations. J
Orofac Orthop 2005, 66(6): 434-44.
De Cock J, Mermuys K, Goubau J, Van Petegem S, Houthoofd B,
Casselman JW. Cone- beam computed tomography: a new low dose,
high resolution imaging technique of the wrist, presentation of three
cases with technique. Skeletal Radiol 2012, 41(1): 93-96.
Thomas SL. Application of cone-beam CT in the office setting. Dent Clin
North Am 2008, 52(4): 753-759.
Miracle AC ve Mukherji SK. Conebeam CT of the head and neck, part 2:
clinical applications. American Journal of Neuroradiology 2009, 30(7):
1285-1292.
ConeBeam Scanners, (2012) http://www.conebeam.com/scanners
Olgu Raporu
ÖZET
İnternal Kök
Rezorpsiyonlu Bir Dişin
MTA ile Tedavisi:
Olgu Raporu
İnternal
kök
rezorpsiyonu,
yıkım
faaliyetleri
sonucunda intraradiküler dentin ve dentinal tübüllerin
kanal duvarlarının orta ve apikal üçlü boyunca yok
olmasıdır. İnternal rezorpsiyon daimi dişlerde nadir görülen
bir durumdur. Genellikle semptomsuzdur ve radyografik
muayene sırasında görülerek tanı konulmaktadır. Bu olgu
raporunda, üst çene sol kesici dişin kök kanalının koronal
orta üçlü kısmında oluşan defektin MTA ile onarımı ve
sonrasında devital beyazlatma ile tamamlanan tedavisi
sunulmuştur.
Anahtar kelimeler: İnternal kök rezorpsiyonu, MTA,
devital beyazlatma.
Yrd. Doç. Dr. Sadullah Kaya
SUMMARY
Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı
Internal root resorption is the progressive destruction
Araş. Görv. Suzan Bali
of intraradicular dentin and dentinal tubules along the
Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı
middle and apical thirds of the canal walls as a result of
clastic activities.
Internal resorption is a rare condition in permanent
teeth. It is usually with no sign and generally diagnosed
coincidentally during radiographic examination. Mineral
trioxide aggregate (MTA) repair of a maxillary central
tooth with an inflammatory resorptive defect in the
coronal third of the root canal and the treatment results
after devital bleaching are presented in this case report.
Key words: Internal root resorption, MTA, devital
bleaching.
GİRİŞ
Kök rezorpsiyonu yıkım aktivitesi sonucu diş sert
dokularında oluşan doku kaybıdır. Etiyolojisinde patolojik
veya fizyolojik etkenler rol oynayabilir.1 Kök yüzeyindeki
defektin çevre dokular ile ilişkisine ve lokalizasyonlarına
göre eksternal ve internal kök resopsiyonu (İKR)
olarak sınıflandırılırlar.2 İKR’ye pulpa dokusunun kronik
enflamasyonu,
yapılan
restoratif
işlemler,
herpes
zoster virüsü, invajine singulum gibi durumlar sebep
gösterilmektedir.3,4
İKR
tanısı
konulduktan
sonra
genellikle tedavisi endodontik yaklaşımdır. Rezorpsiyon
alanı oval şekildedir ve tedavi edilmedikçe ilerler. Bu
Yazışma Adresi
nedenle endodontik tedavi yaparken enfekte doku
Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
materyaller ile doldurulmalıdır.5 İKR’de dentinin pH’ı
Yrd. Doç. Dr. Sadullah KAYA
tamamen uzaklaştırılmalı ve kök kanalları uygun
Endodonti Anabilim Dalı, Diyarbakır
arttığı için (yaklaşık olarak pH=8-10) osteoklastik aktivite
artar ve yıkım olayı hızlanır. Bu durumu nötralize etmek
E-posta: [email protected]
18
İ n t e r n a l K ö k R e z o r p s i y o n l u B i r D i ş i n M TA i l e Te d a v i s i : O l g u R a p o r u
için kanal içi pansumanda en sık kalsiyum hidroksit
ESPE, Seefeld, Almanya) ile kapatıldı ve hasta 1 gün
kullanılır. Diğer yandan bu tür olguların çözümünde
sonrasına çağrıldı. Bu seansta geçici restorasyon ve
6
Mineral Trioxide Aggregate (MTA) başarılı sonuçlar
nemli pamuk uzaklaştırıldıktan sonra ışıkla sertleşen
vermektedir. MTA biyouyumlu bir materyal olmasının yanı
akışkan kompozit (3M ESPE, ABD) mine-sement
sıra defekt bölgesini hermetik olarak kapatabilme özelliği
sınırının 2 mm altında yer alacak şekilde yerleştirildi.
ile yıkıma uğramış periradiküler dentinin iyileşmesini
Devital beyazlatma ajanı olarak 3’er gün arayla 2 seans
sağlayabilmektedir.7
sodyum perborat ve %30’luk hidrojen peroksit karışımı
Bazı olgularda rezorpsiyona bağlı olarak devital
(Proderma, Piracicaba, Brezilya) ile hazırlanan pat
olan dişlerin kuronunda renkleşme meydana gelir ve
kuron kavitesine yerleştirildi. Son seansta beyazlatma
bu durum hastada estetik problemlere neden olur.
patı uzaklaştırıldı. Peroksit artıklarını uzaklaştırmak ve
Endodontik tedaviyi takiben dişe devital beyazlatma
nötralizasyonu sağlamak için kaviteye önce % 34,5’lik
uygulanarak dişin rengi eski durumuna getirilebilir.
ortofosforik asit (Vococid, VOCO, Almanya) uygulandı ve
Devital beyazlatmada en sık olarak uygulanan ajanlar
kavite yıkanarak kurutuldu. Ardından kalsiyum hidroksit
sodyum perborat ve hidrojen peroksit karışımıdır.
tozu yerleştirildi ve geçici restorasyon materyali ile
8
Bu olgu raporunda, internal rezorpsiyon gelişen
kapatıldı. Hasta 24 saat sonrasına çağrıldı. Son seansta
bir dişin endodontik olarak tedavi edilmesi ve buna
kavite tekrar yıkanıp kurutuldu. Daimi restorasyon için
bağlı olarak oluşan renk değişikliğinin giderilmesi
ile
tamamlanan
amaçlanmaktadır.
tedavinin
sonuçlarının
kaviteye önce 15 sn % 34,5’lik ortofosforik asit uygulandı.
bildirilmesi
Yıkanıp kurutulduktan sonra bonding ajan olarak Clearfil
SE Bond (Kuraray, Japonya) üretici firmanın önerilerine
göre yerleştirildi. Ardından kuron kavitesi ışıkla sertleşen
OLGU
kompozit reçine (3M ESPE, ABD) dolgu materyali ile
Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti
dolduruldu ve tedavisi bitirildi (Resim 3,4). Tedavinin
Kliniği’ne dişinde renkleşme şikayeti (Resim 1) ile gelen
24 yaşındaki bayan hastanın üst sol orta kesici dişinden
alınan periapikal radyografisinde kökün 1/3’lük koronal
kısmında internal rezorpsiyon (Resim 2) olduğu tespit
edildi. Kanal giriş kavitesi açılan dişin kanal boyu #15 Ktipi eğe (Dentsply Tulsa, Oklahoma City, OK) ile tespit
edildikten sonra çalışma boyu 1 mm kısa tutularak kök
kanalı ProTaper eğeler (Dentsply Maillefer, Ballaigues,
Switzerland) ile F3’e kadar genişletilip şekillendirildi. Her
eğe değişiminde irrigasyon solusyonu olarak %2.5’lik
Resim 1: Üst sol orta kesici dişte meydana gelen renkleşme.
NaOCl kulanılırken, son eğe değişiminde şelasyon ajanı
olarak %17’lik EDTA (Sigma Chemical Co., St. Louis,
MO) kullanıldı. Final irrigasyonu olarak tekrar NaOCl
kullanıldı ve ardından distile su ile kanal yıkandıktan
sonra kağıt konlar ile kurutuldu. İlk seans kök kanalına
distile su ile karıştırılan kalsiyum hidroksit (Ultracal,
Amerika) patı gönderildi ve hasta 15 gün sonraya
çağrıldı. İkinci seans kök kanalı tekrar yıkanıp kurutuldu.
Resim 2: Kuronal 1/3’lük kısma yakın
bölgede oluşan İKR’nin radyografik
görünümü.
Defekt bölgesine kadar kök kanalı Gutta perka (F3)
ve kalsiyum hidroksit içerikli (Sealapex, Kerr, İtalya)
kanal patı ile dolduruldu. Rezorpsiyon olan bölgeye
MTA (Mineral Trioxide Aggregate, Dentsply, Tulsa
Dental) yerleştirildi. Üzerine nemli pamuk bırakılarak
kanal kavitesi geçici restorasyon materyali ile (Cavit,
19
7tepe klinik 2012-3
bitiminden bir yıl sonraki radyografik kontrolde (Resim 5)
herhangi bir patolojik bulguya rastlanmadı. Başlangıçta
radyografide görünen internal rezorpsiyonlu radyolusent
alan MTA uygulandıktan sonra ilerleme göstermedi.
Ağız içi muayenede diş kuronunda renkleşme görülmedi
(Resim 6).
Resim 3: Endodontik tedavi
sonrası rezorpsiyon alanının MTA
ile doldurulmasının periapikal
radyografideki görünümü.
TARTIŞMA
İKR pulpa boşluğunda dentin kaybına bağlı olarak
oluşan ve sinsi ilerleyen patolojik bir süreç olarak
bilinmektedir. Kök kanallarında oval bir şekilde genişleme
oluştuğu ve bu durumun genellikle radyografik olarak
tespit edilebildiği bilinmektedir.9
İKR tanısında dikkate alınan 4 temel faktör
bulunmaktadır10:
-Dişin kuronunda görülen renkleşme
-Radyografik inceleme
-Işık mikroskobu bulguları
-Elektron mikroskobu bulguları
Işık mikroskobu ile pulpal-dentininin yüzeyindeki
Resim 4: Devital beyazlatma uygulanan dişte renk değişiminin giderilmesi.
rezorpsiyon
bölgelerinde,
dentin
yıkımları,
baskın
lenfositler, makrofajlar ve bazı lökositlerin infiltrasyonu ile
farklı seviyelerdeki pulpa dokusunun iltihaplanması tespit
edilebilmektedir. Elektron mikroskobu ile pulpal-dentin
duvarlarında 50 µm’ye kadar meydana gelen rezorpsiyon
alanları görülebilmektedir.10
Bu olgu raporunda diş renkleşmesi ve İKR görüldü.
Endodontik tedavi aşamasında kök kanalı kalsiyum
hidroksit
ile
pansuman
edildi.
Kalsiyum
hidroksit
antibakteriyel etkinliğe sahip olmasının yanı sıra, debris
Resim 5: Tedaviden bir yıl sonraki
radyografik görünüm.
artıklarını çözme ve alkali pH’a sahip olması nedeni ile
çevre dokularda nötralizasyonu sağlama ve olası bir
periodontal kanamayı durdurma özelliğine sahiptir.11
Önceleri İKR tedavisinde gutta-perka, çinko oksit ojenol
ve amalgam alaşımları gibi farklı materyaller daha çok
kullanılmaktaydı. Ancak Culbreath ve ark.’na göre,12 bu
tür materyallerin kullanımı çok avantajlı olmadıkları gibi
diş renkleşmelerine yol açan önemli etkenler olabilirler.
Son yıllarda Torabinejad ve ark.7 tarafından geliştirilen
MTA materyali, endodontide rezorpsiyon alanlarının
tamirinde, perforasyon bölgelerinin kapanmasında, kuafaj
materyali olarak, apikal tıkaç ve kanal giriş kavitelerinin
Resim 6: Üst sol orta kesici dişin tedaviden bir yıl sonraki ağız içi görünümü.
kapanmasında etkili bir materyal olarak kullanılmaktadır.
Pulpa dokusunda meydana gelen osteoklastik aktivite
pulpa boşluğundan kanal duvarlarına doğru oval şekilde
bir genişlemeye neden olur ve bu durum dişin zamanla
20
İ n t e r n a l K ö k R e z o r p s i y o n l u B i r D i ş i n M TA i l e Te d a v i s i : O l g u R a p o r u
devital olmasına yol açar.13 İKR görülen bu olgunun
KAYNAKLAR
yıl sonra yapılan kontrolde herhangi bir patolojik bulguya
2.
1.
tedavisinde kalsiyum hidroksit ve MTA tercih edildi. Bir
rastlanmadı.
Diş
neden
devital
renkleşmesi
olan
hastalarda
önemli
diş
bir
estetik
problemdir.
renkleşmesinin
Bu
kaygılara
giderilmesinde
nedenle
3.
çeşitli
konsantrasyonlardaki hidrojen peroksit ve karbamid
peroksit gibi ajanlar kullanılmaktadır.
14,15
4.
Hidrojen peroksit
diş beyazlatma sırasında mine ve dentin dokusuna
5.
penetre olarak etkinliğini gösterir.16,17 Derin mine ve
dentin renkleşmelerinde de etkili bir özelliğe sahiptir.
Nem varlığında bile dentin kanallarına çok iyi diffüze
6.
hidrojen peroksit, periodontal doku nekrozuna ve buna
7.
olabilir. Termokatalitik teknik ile birlikte uygulandığında
bağlı olarak da sement rezorbsiyonuna neden olabilir.
18
Hidrojen peroksitin en büyük dezavantajlarından biri de
8.
diş dokusu arasında mikro sızıntıya neden olmasıdır.17
9.
tam olarak engelleyemediği rapor edilmektedir.17,19 Bu
10.
pulpa boşluğuna penetre olarak restorasyon materyali ile
Yapılan bazı çalışmalarda hiçbir materyalin mikro sızıntıyı
olgu raporunda da bir yıl sonra alınan radyografide diş
sert dokusu ile dolgu matreyali arasında bir radyolusent
11.
alanın olduğu tespit edildi. Bu durum dolgu materyali
ile kavite yüzeyi arasında bir sızıntının olduğunu
düşündürdü.
ve
Sonuç
olarak
radyolojik
İKR’de
açıdan
kullanılan
MTA,
değerlendirildiğinde
12.
klinik
13.
başarılı
sonuçlar vermektedir. Devital beyazlatma ajanı olarak
kullanılan
hidrojen
peroksit
renkleşmeye
uğramış
14.
dişlerin beyazlatılmasında etkili olmakla birlikte, dolgu
15.
materyali ile diş yüzeyi arasındaki adezyonu olumsuz
etkileyebilmektedir.
16.
17.
18.
19.
21
Patel S, Pitt Ford TR. Is the resorption external or internal? Dent
Update 2007;34:218–29.
Andreasen JO. Review of root resorption systems and models: biology
of root resorption and the homeostatic mechanisms of the periodontal
ligament. In: Davidovitch Z, ed. Proceedings of the International
Conference on the Biological Mechanisms of Tooth Eruption and Root
Resorption. Birmingham, UK: Ebsco Media; 1988:9–21.
Barclay CW. Root resorption: Aetiology, classification and clinical
management. Dent Update 1993;20: 248-250.
Kara İ, Özan F, Köşger HH, Göze F. Mandibular üçüncü molar dişte
idyopatik kök resorpsiyonu:vaka raporu. Cumhuriyet Üniv Diş Hek Der
2009;12:39-41.
Lyroudia KM, Dourou VI, Pantelidou OC, Labrianidis T, Pitas IK.
Internal root resorption studied by radiography, stereomicroscope,
scanning electron microscope, and computerized 3D reconstructive
method. Dent Traumatol 2002; 18:148–152.
Fuss Z, Tsesis I, Lin S. Root resorption – diagnosis, classification
and treatment choices based on stimulation factors. Dent Traumatol
2003;19:175-182.
Torabinejad M, Watson TF, Pitt Ford TR. Sealing ability of a mineral
trioxide aggregate when used as a root end filling material. J Endod
1993;19:591–595.
Attin T, Paque F, Ajam F, Lennon AM. Review of the current status
of tooth whitening with the walking bleach technique. Int Endod J
2003;36:313–329.
Jacobovitz M, de Lima RKP. Treatment of inflammatory internal root
resorption with mineral trioxide aggregate: a case report. Int Endod J
2008;41:905-912.
Singhal A, Gurtu A, Dua K. Endodontic management of internal
resorptıve defect in maxillary central incisor: a case report. Annals and
Essences of Dentistry 2010;2:82-85.
Siqueira JF Jr, Lopes HP. Medicaçäo intracanal. In: Siqueira JF Jr,
Lopes HP, eds. Endodontia: biologia e te´ cnica, 2nd edn. Rio de
Janeiro: Guanabara Koogan, pp. 2004;581–618.
Culbreath TE, Davis GM, West NM, Jackson A. Treating internal
resorption using a syringeable composite resin. Journal of the
American Dental Association 2004;131:493–495.
A. Maini A, Durning P, Drage N. Resorption: within or without? The
benefit of Cone-Beam Computed Tomography when diagnosing a
case of an internal/ external resorption defect. British Dental Journal
2008;204:135-137.
Haywood VB. Current status of nightguard vital bleaching. Compend
Cont Educ Dent 2000;28:S10 –7., S48.
Amato M, Serena Scaravilli M, Farella M, Riccitiello F. Bleaching teeth
treated endodontically: long-term evaluation of a case series. J Endod
2006;32:376–378.
Benetti AR, Valera MC, Mancini MN, Miranda CB, Balducci I. In vitro
penetration of bleaching agents into the pulp chamber. Int Endod J
2004;37:120–124.
Gokay O, Yilmaz F, Akin S, Tuncbilek M, Ertan R. Penetration of the
pulp chamber by bleaching agents in teeth restored with various
restorative materials. J Endod 2000;26:92-94.
Rotstein I, Torek Y, Lewinstein I. Effect of bleaching time and
temperature on the radicular penetration of hydrogen peroxide. Endod.
Dent. Traumatol. 1991; 7:196-198.
Owens BM, Rowland CC, Brown DM, Covington JS. Postoperative
dental bleaching: effect of microleakage on Class V tooth colored
restorative materials. J Tenn Dent Assoc 1998;78:36–40.
Olgu Raporu
ÖZET
Alveolar Segment
Kırığında Kırık Hattındaki
Dişin Konservatif
Tedavisi: Bir Olgu Raporu
Alt çene kırıklarının tedavisinde oklüzyonun ve
anatomik formun düzeltilmesi ve estetiğin sağlanması
önem taşımaktadır. Bu tip kırıkların tedavisinin esas
amacı kırık parçaları birbirine yaklaştırmak ve sabit bir
şekilde bir arada tutmaktır. Bu olgu raporunda geçirdiği
bir trafik kazası sonucu alt çene anterior bölgede segment
kırığı olan ve kırık hattındaki dişlerde mobilite gözlenen
bir olgunun konservatif tedavisi anlatılmaktadır. Olgunun
tedavisinde kırık parçalar bir araya getirildikten sonra
arch bar kullanılarak kırık parçalar sabitlenmiştir. Kırık
hattındaki dişlere herhangi bir işlem uygulanmadan hasta
düzenli aralıklarla kontrol edilmiştir. 18 ay sonra yapılan
Yrd. Doç. Dr. Ediz Deniz
kontrolde kırık hattındaki diş ve periapikal dokuların
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız Diş Çene Hastalıkları ve
Cerrahisi Anabilim Dalı
iyileştiği ve mobilitenin olmadığı gözlenmiştir. Bu olgu
raporunda mandibular anterior bölge kırığında, kırık
hattında yer alan dişlerin geç tedavisi anlatılmaktadır.
Doç. Dr. Mehmet Baybora Kayahan
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı
Anahtar
kelimeler:
Mandibula
process, vitalite, rezorpsiyon
Dr. Müzeyyen Gerek
kırığı,
alveolar
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Endodonti Anabilim Dalı
SUMMARY
The treatment of the mandibular fractures includes
restoration of a functional occlusion, anatomic form and
facial esthetics. The main objectives of the treatment
modality are reduction and fixation of the fractured
segments. This case report presents the management of
a fractured anterior mandible segment with mobile teeth
in the fracture line. For the tretment of this case an arch
bar was used for the fixation of the alveolar segments.
The patient was controlled regularly. The teeth in the
fracture line and their periapical tissues appeared to be
normal and no mobility was detected at the 18 months
recall. This case demonstrates the delayed management
of the teeth in the fractured mandibular anterior region.
Key words: Mandibular fracture, alveolar process,
İletişim Adresi:
vitality, resorption
Müzeyyen Gerek
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
GİRİŞ
Endodonti A.D.
Çene kırıkları çoğunlukla alt çenede gözlenmekte
Bağdat Cad. No: 238 Göztepe / İstanbul / Türkiye
Tel: 0 216 363 60 44- 6461
ve bunların yaklaşık yarısında kırık hattında diş
Faks: 0 216 363 62 11
çoğunlukla anterior ve premolar dişler bölgesinde
[email protected]
Kırık hattı marjinal kemikten dişlerin kök apeksine kadar
bulunmaktadır.1 Alveolar kretin segment halinde kırıkları
GSM: + 90 555 660 29 80
gözlenmekte ve bir veya daha fazla dişi içine almaktadır.1-3
E posta: [email protected]
22
A l v e o l a r S e g m e n t K ı r ı ğ ı n d a K ı r ı k H a t t ı n d a k i D i ş i n K o n s e r v a t i f Te d a v i s i : B i r O l g u R a p o r u
her seviyede olabilmektedir1 ve dişlerin apekslerinden
uzakta olabileceği gibi çoğu olguda
Hastada yumuşak doku hasarı ve ağrı olduğu için
dişlerin alveolar
enfeksiyon kontrolü amacıyla antibiyotik ve analjezik
parçaların birbirinden ayrıldığı ve okluzyonun bozulduğu
dişlerde şiddetli ekstruzyon ve mobilite olduğu ve
soketlerini de içine almaktadır.4 Klinik olarak kırık
önerildi. Klinik inceleme sonucu 11,12,13 ve 14 nolu
gözlenmektedir.
tedavinin mümkün olmadığı gözlendi. Bu dişlerin
1,3,5
Alveolar segment kırıklarında kırık hattı radyografi
çekimine karar verildi. 22 numaralı dişin kuron kırığı
ile izlenebilmektedir.5 Bu olguların tanısının konulması
nedeniyle restorasyonun mümkün olmadığı ve bu
kırık parçaların yer değiştirmiş ve hareket ediyor olması
nedenle çekilmesinin daha uygun olacağına karar verildi.
nedeniyle kolaydır. Perküsyonda kırık hattındaki dişten
Arch bar hasta ağzında yaklaşık 5 hafta süre ile kaldı
alınan ses komşu dişten alınan sesten farklıdır ve kırık
ve hasta 10 gün aralıklarla kontrol randevularına çağrıldı.
hattındaki dişten alınan ses daha donuk ve belirsizdir.
Bu randevularda splint serum fizyolojik ile yıkanarak
Dişleri destekleyen kemikteki kırıklarda çoğunlukla
temizlendi.
dişlerin pulpaları, periodontal dokuları ve dişetinde
Arch bar uygulandıktan 10 gün sonra 11, 12, 13, 14,
Bu tip olgular birden fazla
ve 22 numaralı dişler çekildi. 3 hafta sonraki kontrolde
dokusunun kaybı, kök rezorpsiyonu ve pulpa nekrozu
görüldü (Resim II). Tedavinin başlangıcından 5 hafta
de hasar oluşmaktadır.
1
dokuyu içine aldığı için iyileşme sırasında destek kemik
alınan radyografide kırık parçaların birbirine yaklaştığı
gibi değişik komplikasyonlar gözlenebilmektedir.
sonra arch bar çıkarıldı. Dişlerin vitalometrik muayeneleri
1,5
Bu olgu raporunda alt çene alveolar segment kırığı
sonucu canlı oldukları görüldü. Dişetlerinde gingivitis
olan bir hastanın geç tedavisi ve endodontik takibi
belirtileri izlendi ve iki seans detertraj yapıldı. Hasta 3
sunulmaktadır.
OLGU
Otuz
dokuz
hafta, 5 hafta, 3 ay, 6 ay, 12 ay ve 18 aylık aralıklarla
kontrol randevularına çağırıldı. Bu kontrollerde dişlerin
yaşında
bayan
hasta
vitaliteleri, mobiliteleri ve periodontal dokular kontrol
dişlerinde
edildi. Periapikal dokuların incelenmesi için radyografiler
hareketlilik ve ağrı şikayeti ile Yeditepe Üniversitesi Diş
alındı.
Hekimliği Fakültesi’ne başvurdu. Hasta dört gün önce
trafik kazası geçirdiğini ve yüzüstü düştüğünü bildirdi.
Hastanın kazadan hemen sonra bir devlet hastanesine
gittiği ve orada yapılan tetkikler sonucunda genel
sağlık durumunun iyi olduğu ve o sırada dişlerinde ağrı
hissetmediği için diş hekimine başvurmadığı öğrenildi.
Hastanın klinik ve radyolojik muayenesinin ardından;
21 numaralı dişin avulse olduğu, 22 numaralı dişte
servikal bölgenin altında kuron kırığı olduğu, 11, 12, 13
ve 14 nolu dişlerde şiddetli luksasyon ve 32, 31, 41, 42
ve 43 nolu dişlerde mobilite olduğu gözlendi. Alveolar
Resim 1. Alt çene alveolar segment kırığı. 31 ve 42 nolu dişler arasında kırık
hattı izlenmekte.
segmentte kırık ve buna bağlı mobilite olduğu ve kırık
hattının 31, 41 ve 42 nolu dişlerin apikal 1/3 bölgesinden
geçtiği ancak dişlerin köklerini içermediği saptandı
(Resim I). Bunun yanında dudak ve dişetlerinde yumuşak
doku hasarına ve ekimoza rastlandı.
Klinik ve radyografik muayeneden sonra bir tedavi
planı oluşturuldu. Kırık parçaları bir arada tutmak ve
mobil olan dişlerin hareketini engellemek için alt çeneye
arch bar yerleştirildi ve 0.7 mm tel ile bağlandı. Dişleri
eksternal kuvvetlerden korumak için hastaya yumuşak
bir diyet önerildi ve ağız ve diş bakımı eğitimi verildi.
Resim 2. Tedaviden 3 hafta sonra. Kırık parçaların birbirine yaklaştığı
gözlenmekte.
23
7tepe klinik 2012-3
iyileşme gözlenmiştir.
Bu tip olgularda tedavi sonrası komplikasyonların
nedenleri arasında kırık parçaların düzgün olarak
birleştirilmemesi,
stabilizasyonun
tam
olarak
sağlanamaması, antibiyotik tedavisinde başarısızlık,
travma ve tedavi arasında geçen sürenin uzaması,
kırık hattında dişlerin bulunması, cerrahi yetersizlik,
hastanın uyumsuzluğu ve ilaç ya da alkol bağımlısı
olması
Aynı
sayılabilir.11
zamanda
rijit
yapılması da infeksiyon riskini artırmaktadır.
fiksasyon
12
Fonseca
ve ark.5 alveolar segment kırıklarında en sık gözlenen
komplikasyonların iç ve dış rezorpsiyon ve pulpa
nekrozu olduğunu bildirmişlerdir. Bu olguda tedaviye
geç başlanmış olması ve dişlerin apekslerinin kırık
Resim 3. Tedaviden 18 ay sonra alveolar kemiğin tamamen iyileştiği
gözlenmekte.
hattında olması komplikasyon gelişme olasılığını artıran
faktörlerdir. Bu nedenle enfeksiyon kontrolü amacıyla
hastaya antibiyotik önerilmiş ve hasta sık aralıklarla
On sekiz ay sonra yapılan kontrolde herhangi bir
kontrol randevularına çağrılmıştır.
periapikal lezyona ya da kök rezorpsiyonuna rastlanmadı
Mandibular
(Resim III).
kırık
olgularında
tedavinin
geç
başlamasının iyileşme üzerine etkileri tartışmalıdır.
Birçok çalışmada alt çene kırıklarında tedaviye geç
TARTIŞMA
başlamanın iyileşme üzerine etkileri araştırılmıştır. Çene
Alt çene anterior bölge kırıkları travma sonrası en
sık gözlenen olgulardan biridir. Bu olguların tedavisinde
kırıkları üzerine yapılan bazı çalışmalarda erken ya
Bölgedeki kasların
olmadığı bildirilmiştir.13-16 Maloney ve ark.17 bu tip olguların
yapılmalı, böylece tedavi süresince kırık parçaların ve
bildirirken, Wagner ve ark.18 tedaviye başlamak için en
6
da geç tedavi edilen olgularda başarı arasında bir fark
çenenin eski haline getirilmesi ve fonksiyonel okluzyonun
sağlanması önem taşımaktadır.
7
hareketine izin verecek şekilde semi-rijit bir fiksasyon
tedavisine en geç 3 gün içerisinde başlanması gerektiğini
bu bölgedeki dişlerin bir miktar hareket etmesine izin
uygun zamanın travmadan sonraki 3-5 gün arasında
verilmelidir.
8
olduğunu bu şekilde komplikasyonların azaltılabileceğini
İmmobilizasyon çok sıkı yapılmadığında
kırık bölgesinde enfeksiyona direncin arttığı bildirilmiştir.
bildirmiştir. Sonuç olarak alt çene kırıklarında iyileşme
9
Bu olguda kırık parçaların fiksasyonu amacıyla kapalı
komplikasyonlarını azaltmak için tedaviye erken ya da
tellerle bağlanmasının dişeti ve yumuşak doku üzerine
Bu olgu raporunda alt çene alveaolar segment
redüksiyon yapılmıştır. Tedavide kullanılan arch barın
geç başlama konusu henüz netlik kazanmamıştır.19
olumsuz etkisi olabilmektedir. Ayrıca tellerin apikal
kırığında
neden olabildiği de bildirilmektedir.10 Bu olguda arch bar
kırık hattındaki dişlerin canlı olarak korunabileceği
tedaviye
yönde hareket edebildiği ve bu bölgede enflamasyona
bile
çıkarıldıktan sonra dişetlerinde hafif enflamasyon ve
gösterilmiştir.
gingivitis gözlenmiştir. İki seans detertraj yapılmasının
ardından dişetlerinde iyileşme sağlanmıştır.
Kırık olgularında kırık hattı köklerin apikal bölgelerinin
altından geçtiğinde pulpadaki kan dolaşımı daha az
etkilenmektedir.
Kırık
hattı
köklerin
apekslerinden
geçtiğinde dişte iç veya dış rezorpsiyon olma olasılığı
artmaktadır.1 Bu olguda kırık hattı dişlerin apikal 1/3
bölgesini içine almaktadır. Yapılan semi-rijit fiksasyon
sonucu kırık hattındaki dişlerde rezorpsiyon olmadan
24
dört
komplikasyonsuz
gün
sonra
iyileşme
başlandığında
sağlanabildiği
ve
A l v e o l a r S e g m e n t K ı r ı ğ ı n d a K ı r ı k H a t t ı n d a k i D i ş i n K o n s e r v a t i f Te d a v i s i : B i r O l g u R a p o r u
KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
Andreason JO, Andreasen FM, Andersson L. Textbook and color atlas
of traumatic injuries to the teeth. 4th ed. Blackwell Publishing Ltd.;
2007, 489-504
Miloro M, Ghali GE, Larsen PE, Waite PD. Peterson’s Principles of
Oral and Maxillofacial Surgery. 2nd ed. Vol 1. London: BC Decker Inc.
Hamilton; 2004, 131-139
Fonseca RJ, Marciani RD, Hendler BH. Oral and Maxillofacial Surgery.
Vol 3. An Imprint of Elsevier Science; 2000, 71-78
Andreasen JO. Fractures of the alveolar process of the jaw: A clinical
and radiographic follow-up study. Scand J Dent Res. 1970; 78(3):
263-272.
Fonseca RJ, Walker RV, Betts NJ, Barber HD, Powers MP. Oral and
Maxillofacial Trauma Vol 1. 3rd ed. Elsevier Saunders; 2000, 432-437
Ellis E 3rd, Ghali GE. Lag screw fixation of anterior mandibular
fractures. J Oral Maxillofac Surg. 1991; 49(1): 13-21.
Imazawa T, Komuro Y, Inoue M, Yanai A. Mandibular fractures treated
with maxillomandıbular fixation screws (MMFS method). J Craniofac
Surg. 2006; 17(3): 544-549.
Oikairen K. Comparison of the flexibilty of various splinting methods
for tooth fixation. Int J Oral Maxillofac Surg. 1988; 17(2): 125-127.
Rahn BA. Morphology of fracture healing and its relationships to
biomechanics. In: Kruger E, Schilli W (eds) Oral and Maxillofacial
Traumatology ed. Chicago: IL, Quintessence; 1982, 139-143.
Baurmash H. Bonded arch bars in oral and maxillofacial surgery. Oral
Surg Oral Med and Oral Pathol. 1993; 76(5): 553-556.
Serena-Gόmez E, Passeri LA. Complications of mandible fractures
related to substance abuse. J Oral Maxillofac Surg. 2008; 66(10):
2028-2034.
Anderson T, Alpert B. Experience with rigid fixation of mandibular
fractures and immediate function. J Oral Maxillofac Surg. 1992; 50:
555-560.
Chole RA, Yee J. Antibiotic prophylaxis for facial fractures. Arch
Otolaryngol Head Neck Surg. 1987; 113: 1055-7.
Kaufman MS, Marciani RD, Thomson SF, Hines WP. Treatment of
facial fractures in neurologically injured patients. J Oral Maxillofac
Surg. 1984; 42: 250-252.
Terris DJ, Lalakea L, Tuffo KM, Shinn JB. Mandible fracture repair:
specific indications for newer techniques. Otolaryngol Head Neck
Surg. 1994; 111: 751-757.
Moulton-Barret R, Rubinstein AJ, Salzhauer MA, Brown M, Angulo J,
Alster C, and others. Complications of manbibular fractures. Ann Plast
Surg. 1998; 41: 258-263.
Maloney PL, Welch TB, Doku MC. Early immobilization of mandibular
fractures: a retrospective study. J Oral Maxillofac Surg. 1991; 49:
698-702.
Wagner WF, Neal DC, Alpert B. Morbidity asssociated with extraoral
open reduction of mandibular fractures. J Oral Surg. 1979; 37: 97-100.
Hermund NU, Hillerup S, Kofod T, Schwartz O, Andreasen JO. Effect
of early or delayed treatment upon healing of mandibular fractures: a
systematic literature review. Dent Traumatol. 2008; 24: 22-6.
25
Olgu Raporu
Özet
Farklı Endikasyonlarda
Anterior Fiber
Destekli Adeziv Köprü
Uygulamaları
Anterior bölgede meydana gelen diş eksiklileri
hastaları fonksiyon, fonasyon ve estetik gibi pek çok
açıdan rahatsız ettiğinden hızlı bir şekilde restore
edilmelidir. Ancak, bazı vakalarda, sağlık problemleri,
zaman, maliyet veya fiziksel nedenlerden dolayı implant
destekli ve/veya geleneksel protetik restorasyon mümkün
olmamaktadır. Bu gibi durumlarda, hastanın çekilmiş
dişinden, yapay bir protez dişinden, kompozitten veya
porselenden hazırlanan bir dişin köprü gövdesi (pontik)
olarak kullanılması ve bunların cam veya polietilen bir
fiberle diş eksikliğinin her iki yanındaki dişlere bağlanması
ile hazırlanan adeziv köprüler kullanılmaktadır. Fiber
destekli adeziv köprüler, vakaların endikasyonlarına
Doç. Dr. Esra Can
göre kısa dönem geçici, uzun dönem geçici veya sürekli
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi
Anabilim Dalı
adeziv köprüler olarak sınıflandırılabilmektedir. Bu
olgu raporlarında, anterior bölgede travma, agenezis
Dr. Burcu Dikici
ve süt dişi retansiyonu nedeniyle meydana gelen diş
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi
Anabilim Dalı
eksikliklerinin kısa, uzun ve sürekli olarak adeziv köprü
uygulaması ile tedavisi anlatılmaktadır.
Anahtar kelimeler: Adeziv köprü, fiber destekli
kompozit.
SUMMARY
The loss of anterior teeth require immediate attention
for restoration of function, fonation and esthetics.
However in some cases an implant supported or
conventional fixed prosthesis is not possible related to
health, age, financial, time and physical limitations. The
solution for these problems can be managed by fiber
reinforced anterior adhesive bridges that use either the
extracted natural tooth crown, denture tooth, porcelain
or composite resin as pontic which are bonded to teeth
on either side of the edentulous space with glass or
polyethylene fibers. Depending on the case, this type of
restorations can be classified as shortterm provisional,
longterm provisional or permanent adhesive bridges.
These clinical cases present the use of shortterm and
longterm provisional and permanent fiber reinforced
anterior adhesive bridges for the restoration of anterior
edentulous space which occured due to trauma, agenesis
Yazışma Adresi
and retention of a primary tooth.
Doç. Dr. Esra Can
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Key words: Adhesive bridge, fiber reinforced
Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı
composite.
Bağdat Cad. No: 238 34728 Göztepe/İstanbul
26
Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları
Giriş
restorasyonun yapılamadığı durumlarda, kısa dönem
geçici, uzun dönem geçici veya sürekli restorasyon
Anterior dişlerin kaybı fonksiyon, fonasyon ve estetik
olarak kullanılabilirler.
problemlerin yanı sıra hastaları psikolojik olarak da
Bu olgu sunumlarında, travma sonucu üst sağ
rahatsız etmektedir. Anterior diş eksikliğinin geleneksel
protetik restorasyonlara alternatif olarak geliştirilen
santral dişini kaybeden hastada çekilmiş dişin kuronunun
yıllardır metal destekli adeziv Maryland köprüler başarı
restorasyon yapılana kadar kısa dönem geçici, konjenital
minimal
invaziv
teknik
ile
restorasyonunda
pontik olarak kullanılması ile implant destekli protetik
uzun
lateral eksikliği bulunan adolesan hastada kompozitten
ile uygulanmaktadır. Ancak 2000’li yıllardan itibaren
hazırlanan bir pontiğin kullanılması ile implant destekli
adeziv teknoloji ve fiber materyallerindeki gelişmelere
protetik restorasyon yapılana kadar uzun dönem
paralel olarak kısa diş eksikliklerinin hasta başında
geçici, gömük kanin nedeniyle persiste kalan süt
giderilmesini sağlayan yeni teknikler ortaya çıkmıştır. Bu
kanini çekilen hastada ise kompozitten hazırlanan
tekniklerde, cam veya polietilen bir fiberin diş eksikliğinin
bir pontiğin kullanılması ile sürekli restorasyon olarak
her iki yanındaki dayanak dişlere adeziv ve kompozit
direkt fiber destekli anterior adeziv köprü uygulamaları
uygulaması ile adaptasyonu sağlanmakta, hastanın
anlatılmaktadır.
çekilmiş dişi, yapay bir protez dişi, kompozit veya
porselenden hazırlanan bir diş köprü gövdesi (pontik)
Olgu 1
olarak kullanılmaktadır. Fiber destekli adeziv köprüler
42 yaşındaki erkek hasta, 2 gün önce travma sonucu
literatürde kullanılan pontiğin tipine göre, adeziv köprü,
fiber destekli kompozit köprü ve fiber destekli kompozit
üst sağ santral dişinde bütün kuronu içine alan kırık
geleneksel
Fakültesi, Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim dalına
1
sabit parsiyel protez2 olarak adlandırılır. Bu köprülerin
köprülere
avantajları,
hasta
meydana geldiği için Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği
başında
kolaylıkla uygulanabilmeleri, diş sert dokularında minimal
başvurdu. Yapılan ağız içi ve radyografik muayene
preparasyon gerektirmeleri, düşük maliyet, zamandan
sonucunda hastanın üst sağ santral dişinde eski bir
tasarruf, biyouyumluluk ve hasta beklentisinin yüksek
oranda karşılanmasıdır3. Sınırlı yük taşıyabilmeleri,
titiz çalışma gerektirmesi4, pontikten kırılma oranının
yüksek
olması,
aşınması,
dezavantajlarındandır .
3,5
renk
Metal
değiştirmesi
destekli
ise
Maryland
köprüler ile karşılaştırıldıklarında ise, tek seansta hasta
başında yapılabilme ve estetik avantajları vardır6. Fiber
destekli adeziv köprüler, direkt ve indirekt olmak üzere
1a
2 şekilde hazırlanabilirler. Direkt teknik ile hazırlanan
adeziv köprüler, laboratuar ücretinin olmaması, tedavi
süresinin kısalığı, bir seansta bitirilebilir olması, tamirinin
kolay olması avantajlarına sahiptir. Ancak hasta başında
çalışma süresi uzundur ve zamanla renkleşebilirler5.
İndirekt teknikde ise çalışma kolaylığı, kompozit rezinin
ağız dışında yapılan yüksek polimerizasyonuna bağlı
olarak dayanıklılığının artması ile bitim ve cila işlemlerinin
1b
iyi yapılabilmesi avantajları vardır 7. Fiber destekli anterior
adeziv köprüler, travma sonucunda meydana gelen diş
Resim 1 a,b,c: Üst sağ santral dişinde travma
sonucu kuron-kök kırığı meydana gelen
hastanın bukkal (a) ve palatinalden (b) ağız
içi görüntüsü. Kırık kuron parçasının bukkal
görüntüsü (c).
kayıplarında, konjenital diş eksikliklerinde, reimplante
edilemeyen avulsüyon vakalarında, sağlık problemleri
nedeniyle
uzun
süreli
tedavilerin
uygulanamadığı
hastalarda, implant uygulanan veya uygulanacak olan
hastalarda, zaman, maliyet veya fiziksel nedenlerle daimi
1c
27
7tepe klinik 2012-3
kanal tedavisi olduğu ve restore edilemeyecek bir kuron-
kök kırığı oluştuğu saptandı (Resim 1a,b,c). Cerrahi
konsültasyondan sonra dişin çekimine ve implant destekli
sabit protetik bir restorasyon yapılmasına karar verildi.
İmplant yapılmasına kadar olan bekleme süresinde
hastanın çekilen dişinin kuron kısmı kullanılarak direkt
3a
teknik ile kısa dönem geçici restorasyon olarak anterior
fiber destekli adeziv köprü yapılması planlandı. Çekimden
7 gün sonra, üst sağ santral dişin kuronu çekim boşluğuna
adapte edildi (Resim 2a). Bu amaçla, kurondaki eski
restorasyonlar uzaklaştırıldı, kuronun gingivali ve palatinali
self-etch adeziv (Clearfil SE Bond; Kuraray) ve nanofil
kompozit (Clearfil Majesty Esthetic; Kuraray) ile restore
3b
edildi (Resim 2b,c). Hastaya rubber-dam takıldıktan
3c
2a
Resim 3a,b,c: Hastaya rubber-dam takılması ve pontik olarak kullanılacak
çekilmiş diş kuronunun dayanak dişlere dişeti bariyeri kompoziti ile
sabitlenmesi (a). Pontiğin ve dayanak dişlerin palatinal yüzeylerinde
fiberin yerleşeceği retansiyon oluklarının lokalizasyonunun sabit kalem ile
işaretlenmesi (b). Retansiyon oluklarının preparasyonu ve mumlu bir diş ipi
yardımıyla adeziv köprüde kullanılacak tek yönlü fiberin (EverStickPerio;
Stick Tech Ltd) uzunluğunun saptanması (c).
(Scotchbond etchant; 3M ESPE, USA) uygulandı (Resim
4a), 30 saniye hava su spreyi ile yıkandı ve kurutuldu
2b
(Resim 4b). Dentine self-etching primer (20 saniye), mine
2c
ve dentine bonding (Resim 4c), (Clearfil SE Bond; Kuraray)
uygulandı ve 10 saniye polimerize edildi (Resim 4d),
Resim 2 a,b,c: Kırık dişin kuron parçasının çekimden 1 hafta sonra çekim
boşluğuna adapte edilmesi (a),
(Bluephase; Ivoclar Vivadent, 650 mW/cm2). Retansiyon
oluklarının içerisine akışkan kompozit uygulandı (Filtek
sonra, pontik olarak kullanılacak çekilmiş dişin kuronu,
Flow, 3M ESPE) ancak polimerize edilmedi (Resim 4e).
dayanak dişlerine sabitlendi (Resim 3a). Pontiğin ve
her dişin vestibül ve palatinal yüzeylerinden 20’şer saniye
dişeti bariyeri kompoziti ile bukkalden adeziv köprünün
Fiber akışkan kompozit içerisine yerleştirildi (Resim 4f) ve
dayanak dişlerin palatinal yüzeylerinde fiberin yerleşeceği
polimerize edildi. Fiberin üzeri nanofil kompozit ile restore
retansiyon oluklarının lokalizasyonu sabit kalem ile
işaretlendi (Resim 3b), preparasyonlar yapıldı ve mumlu
bir diş ipi yardımıyla fiberin uzunluğu saptandı (Resim 3c).
Adeziv ile önceden ıslatılmış (ön doyurulma yapılmış) tek
yönlü cam fiber (EverStickPerio; Stick Tech Ltd) belirlenen
uzunlukta kesildi. Pontik ve dayanak dişlerde hazırlanan
retansiyon oluklarına 30 saniye % 37’lik fosforik asit
4a
28
Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları
Resim 4a,b,c,d,e,f: Pontik ve dayanak dişlerde hazırlanan retansiyon
oluklarının çevresindeki minenin asitlenmesi (a), yıkanıp kurutulması (b),
dentine self-etching primer, mine ve dentine bonding (Clearfil SE Bond;
Kuraray) uygulanması (c), bondingin polimerizasyonu (d), retansiyon
oluklarına akışkan kompozit uygulanması (Filtek Flow, 3M ESPE)
(e), ön doyurulma yapılmış fiberin (EverStickPerio; Stick Tech Ltd)
akışkan kompozit içerisine yerleştirilmesi ve akışkan kompozit ile birlikte
polimerizasyonu (f), fiberin üzerinin nanofil kompozit (Clearfil Majesty
Esthetic; Kuraray) ile restore edilmesi (g).
4b
edildi. (Resim 4g). Restorasyon tamamlandıktan sonra
ince grenli elmas frezler (Acurata G+K Manhardt Dental
544#018), polisaj diskleri (Sof-lex; 3M ESPE) ve lastikleri
(Pogo, Dentsply) ile bitirildi ve cilalandı (Resim 5a,b,c).
Adeziv köprünün tamamlanmasından sonra, üst çeneye
bruksizme karşı koruyucu splint hazırlandı.
4c
5a
4d
5b
4e
5c
Resim 5a,b,c: Kısa dönem geçici direkt anterior fiber destekli adeziv
köprünün bukkal (a,b) ve palatinalden ağız içi görüntüsü.
Olgu 2
4f
15 yaşında maksiller sağ lateral dişe agenezis
nedeniyle sabit ortodontik tedavi tamamlandıktan sonra
metal destekli Maryland adeziv köprü restorasyonu
yapılmış kadın hasta estetik şikayet ile Yeditepe
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Diş Hastalıkları
ve Tedavisi Anabilim dalına başvurdu (Resim 6 a,b,c).
Yapılan ağız içi ve radyografik muayene sonucunda
4g
Maryland köprünün, hastanın gelişiminin tamamlanacağı
29
7tepe klinik 2012-3
6a
7a
6b
7b
6c
7c
Resim 6 a,b,c: Üst sağ lateral agenezi nedeniyle metal destekli Maryland
adeziv köprü yapılmış hastanın bukkal (a,b) ve palatinalden (c) ağız içi
görüntüsü.
18 yaşına kadar uzun dönem geçici restorasyon olarak
kullanılacak direkt teknik ile hazırlanan fiber destekli bir
adeziv köprü ile yenilenmesine ve daha sonra implant
7d
destekli protetik restorasyon yapılmasına karar verildi.
Hastaya rubber-dam takıldıktan sonra, dayanak
dişlerin mezio-palatinal yüzeylerine fiberin uygulanacağı
retansiyon olukları hazırlandı (Resim 7a,b). Fiberin
uzunluğu olgu 1’de anlatıldığı gibi mumlu diş ipi
kullanılarak saptandı (Resim 7c) ve ön doyurulma
yapılmış tek yönlü cam fiber (EverStick C&B; Stick
Tech Ltd) belirlenen uzunlukta kesildi. Dayanak dişlerde
hazırlanan retansiyon oluklarının çevresindeki mineye
7e
30 saniye % 37’lik fosforik asit (Scotchbond etchant; 3M
ESPE, USA) uygulandı (Resim 7d,e), 30 saniye hava
su spreyi ile yıkandı ve kurutuldu. Dentin yüzeylerine
self-etching primer (20 saniye) ve bunu takiben mine
ve dentine bonding (Clearfil SE Bond; Kuraray) üretici
firmanın talimatlarına göre uygulandı (Resim 7f) ve 10
saniye polimerize edildi (Bluephase; Ivoclar Vivadent,
650 mW/cm2). Retansiyon oluklarının içerisine akışkan
kompozit uygulandı (Filtek Flow, 3M ESPE) (Resim
7f
30
Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları
9a
7g
7h
9b
Resim 7a,b,c: Maryland köprünün sökülmesinden sonra rubber dam
uygulanması (a), dayanak dişlerin mezio-palatinal yüzeylerine retansiyon
oluklarının hazırlanması (b, adeziv köprüde kullanılacak olan fiberin
uzunluğunun mumlu diş ipi kullanılarak saptanması (c).
Resim 7d,e,f,g,h: Dayanak dişlerde hazırlanan retansiyon oluklarının
çevresindeki minenin asitlenmesi (d,e), yıkanıp kurutulduktan sonra dentine
self-etching primer, mine ve dentine bonding (Clearfil SE Bond; Kuraray)
uygulanması (f), retansiyon oluklarına akışkan kompozit uygulanması
(Filtek Flow, 3M ESPE) (g), ön doyurulma yapılmış tek yönlü fiberin
akışkan kompozit içerisine yerleştirilmesi ve akışkan kompozit ile birlikte
polimerizasyonu (h).
9c
7g) ancak polimerize edilmedi. Fiber akışkan kompozit
Resim 9 a,b,c: Uzun dönem geçici direkt anterior fiber destekli adeziv
köprünün bukkal (a,b) ve palatinalden (c) ağız içi görüntüsü.
içerisine yerleştirildi (Resim 7h) ve her dişin vestibül
ve palatinal yüzeylerinden 20’şer saniye polimerize
edildi. Tabakalı teknik kullanılarak nanofil kompozitten
sonra, olgu 1’de anlatıldığı şekilde bitim ve cila işlemleri
(Clearfil Majesty Esthetic; Kuraray) adeziv köprünün
gerçekleştirildi. Pontiğin dişetine bakan kısmının bitim
pontiği oluşturuldu. Dayanak dişlere uygulanan fiberin
ve cila işlemleri için kompozit cila zımparaları kullanıldı
örtülenmesinde de aynı kompozit kullanıldı. Gingival
embrazürlerin
oluşturulmasında
tahta
(Resim 9 a,b,c).
kamalardan
faydalanıldı (Resim 8a, b). Restorasyon tamamlandıktan
Olgu 3
43 yaşındaki kadın hasta maksiller sol süt kanin
dişindeki sallanma ve renkleşme şikayeti ile Yeditepe
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Diş Hastalıkları ve
Tedavisi Anabilim dalına başvurdu. Yapılan ağıziçi ve
radyografik muayene sonucunda, hastanın maksiller
8a
sol kanininin gömük olduğu, süt dişinin kökünde
rezorpsiyon ve mobilite olduğu saptandı (Resim 10
a,b). Cerrahi konsültasyon ile, süt dişi çekiminden
sonra oluşacak dişsiz bölgenin implant destekli protetik
restorasyon yapılması için uygun olmadığı tespit edildi.
Bu nedenle hastaya sürekli restorasyon olarak fiber
destekli adeziv köprü uygulaması planlandı. Hastanın
8b
isteği doğrultusunda önce ev tipi uygulama ile alt ve üst
çenede vital beyazlatma tedavisi yapıldı (Opalescence
Resim 8a,b: Pontiğin ve fiberin yüzeyinin tabakalı teknik kullanılarak nanofil
kompozit (Clearfil Majesty Esthetic; Kuraray) ile restore edilmesi, gingival
embrazürlerin oluşturulmasında tahta kamalardan faydalanılması.
%15 Karbamid Peroksit), daha sonra süt dişi çekildi.
31
7tepe klinik 2012-3
hastaların
çekilmiş
dişlerinin
kuronlarının
veya
kompozitten hazırlanan pontiklerin fiber ile güçlendirilmiş
kompozit ile birlikte kullanıldığı adeziv köprüler son
yıllarda sıklıkla tercih edilen8, 9, 10, kısa ve uzun dönem
başarısı pek çok vaka sunumları ile teyit edilen
bir
10a
tekniktir11,12,13,14 Ancak
yapılan
restorasyonların
başarısında doğru endikasyon ve tedavi planının
önemi büyüktür. Adeziv köprülerin planlanmasında,
dişlerin lokalizasyonu, dişsiz bölgenin uzunluğu (20
mm veya daha az), dayanak dişlerin, sert ve yumuşak
dokularının sağlığı ve hastanın oklüzyonu tedavi planı
içerisinde değerlendirilmelidir
(15,16)
. Uygulandığı bölgede
derin kapanışı, malokluzyonu, veya kontrol altına
alınamayan parafonksiyonu olan kişilerde bu tip tedaviler
10b
kontraendikedir16,17,18. Aşırı rotasyonlu, devrik, uzamış,
diastemalı, klinik kuron boyu yetersiz dişlerde ve yetersiz
Resim 10 a,b: Maksiller sol süt kanin dişinde sallanma ve renkleşme şikayeti
olan hastanın bukkal (a) ve palatinalden (b) ağız içi görüntüsü.
mine dokusunun mevcut olduğu vakalarda da diğer tedavi
seçenekleri değerlendirilmelidir19, 20. Rekürrent çürükler,
adeziv köprülerin başarısını etkileyen bir diğer faktördür.
Dayanak dişleri korumak ve kırık oluşumunu minimuma
indirmek için dayanak dişlerde geniş restorasyon veya
çürük olması durumunda geleneksel köprüler tercih
edilmelidir21,22.
Dentinin elastisite modülüne yakın (18.6 GPa)
11a
elastisite modülüne sahip daha az rijit materyaller
restorasyonların klinik performanslarını arttırmaktadır23.
Bu olgularda kullanılan, tek yönlü cam fiber ile
güçlendirilmiş kompozit rezin EverStickPerio ve Everstick
C&B’nin elastisite modülü dentinin elastisite modülüne
yakındır (27 GP)24. Bu sistemlerin, benzer elastisite
modülüne sahip kompozit rezinler (5.7-25 GPa) ile birlikte
kullanımı homojen bir bütünlük sağlamaktadır. Bu açıdan
11b
kıyaslandığında metal destekli Maryland köprülerde
metal alt yapıların elastisite modülü yüksektir (krom-
kobalt için 180 GPa)25. Yüksek elastisite modülü, çiğneme
Resim 11 a,b: Sürekli restorasyon olarak yapılan direkt anterior fiber destekli
adeziv köprünün bukkal (a) ve palatinalden (b) ağız içi görüntüsü.
fonksiyonu sırasındaki streslerin direkt olarak rezin
siman-metal alt yapı arasına iletilmesine, bağlanmanın
Beyazlatma tedavisi tamamlandıktan 1 hafta sonra,
zayıflamasına
nanofil kompozitten hazırlanan pontik (Clearfil Majesty
olur26,27.
gelir28. Klinik takip çalışmalarının sonuçlarına göre
fiber destekli adeziv köprü uygulaması gerçekleştirildi
metal alt yapılı adeziv köprülerde başarı oranı % 76
(Resim 11a,b).
bölgedeki
neden
gözlenmez, başarısızlık fiber pontik arasında meydana
C&B; Stick Tech Ltd) ile olgu 2’de anlatıldığı şekilde direkt
Anterior
desimantasyona
Fiber destekli adeziv köprülerde ise desimantasyon
Esthetic; Kuraray) ve tek yönlü cam fiber ile (EverStick
Tartışma
ve
iken, fiber destekli adeziv köprülerde % 93’tür29. Ancak
EverStickPerio veya EverStick C&B gibi, tek yönlü fiber
kısa
dişsizlik
ile desteklenen adeziv köprüler, fiber liflerine paralel
vakalarında,
gelen kuvvetlerde üstün özellik gösterirken, dikey gelen
32
Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları
kuvvetlerde başarısızlık gösterebilmektedir3. Başarısızlık,
konturlarının şekillenmesini sağlamaktadır. Ancak sabit
. Bu olgularda
esnasında rezorpsiyona karşı koruyuculuk sağladığı,
geçici restorasyonların alveolar kemiğinin iyileşmesi
fiber dizilimine dikey olarak gelen kuvvetler ile fiberpontik arasında meydana gelmektedir
(30)
hareketli
dişsiz bölgelerin kısa olması, 1. olguda hastanın kendi
bir
protezin
ise
oluşturabileceği
travma
nedeniyle daha çok rezorpsiyona yol açacağı belirtilmiştir
dişi kullanıldığından mineye bağlanmanın yüksek ve
bruksizme karşı da splint hazırlanmış olması, 2. ve
(36)
. Eskitaşcıoğlu ve ark’da
fiber ile güçlendirilmiş
3. olgulardaki hastaların da adeziv köprülerinin direkt
adeziv köprülerin özellikle implant vakalarının iyileşme
kompozit pontik ve fiber arasındaki bağlanmanın yüksek
etkin tedavi yöntemi olduğunu bildirmiştir37. Bu açıdan
periyodunda (3 ila 6 ay) geçici amaçlı kullanımınının en
teknik ile hasta ağzında hazırlanmış ve buna bağlı olarak
olması31,32 ve uygun kapanış özelliklerinden dolayı tek
değerlendirildiğinde 1. olguda gerçekleştirilen kısa
yönlü fiber kullanımının fiber-pontik başarısızlığına
dönem geçici fiber destekli adeziv köprü, planlanan
neden olmayacağı düşünülmektedir.
implant destekli protetik restorasyon açısından da
Bu olgu sunumlarındaki anterior fiber destekli
avantaj teşkil etmektedir.
adeziv köprü uygulamaları 1. olguda kısa dönem geçici
SONUÇ
olarak planlanmıştır. Bu nedenle, dayanak dişlerde dar
retansiyon olukları hazırlanmış ve buna uygun olarak
Anterior fiber destekli adeziv köprüler, bu bölgedeki
firma tarafından ön doyurulma işlemi Bis-GMA and PMMA
diş
2000 individuel cam fiber içeren ve aslında periodontal
planlama ve endikasyon ile hekimin bilgi ve klinik
ile yapılmış 1.2 mm çapında ve tek bir demet içerisinde
splint için önerilen tek yönlü cam fiber EverStickPerio
kayıplarının
ve
eksikliklerinin
giderilmesinde
konservatif, ekonomik ve pratik bir tekniktir. Doğru
becerisi, bu tip restorasyonların klinik başarısını etkileyen
(33)
kullanılmıştır. Adeziv köprü uygulaması 2. olguda uzun
en önemli parametrelerdir.
dönem geçici, 3. olguda ise, sürekli restorasyon olarak
planlandığından ön doyurulma işlemi gene Bis-GMA
and PMMA ile yapılmış ancak 1,5 mm çapında ve tek
bir demet içerisinde 4000 individuel cam fiber içeren ve
firma tarafından adeziv köprü uygulaması için önerilen
tek yönlü cam fiber EverStick C&B33 tercih edilmiştir.
Fiber destekli adeziv köprülerde fiber alt yapının
kullanılan pontiğe bağlanma potansiyeli, klinik başarı
KAYNAKLAR
için önemli bir kriterdir, çünkü bu tip restorasyonlarda
başarısızlık
daha
önce
de
belirtildiği
gibi,
fiber-
indirekt
uygulamalara
göre
uzundur
ve
1.
pontik arasında meydana gelmektedir31,32. Bu açıdan
direkt
uygulamalar,
2.
avantaj sağlamaktadır . Ancak hasta ağzında direkt
34
uygulamaların
süresi
izolasyonun
iyi
3.
kooperasyonu iyi olduğundan direkt teknik tercih edilmiş,
4.
yapılması gerekir. Bu nedenle, her 3 olguda da, hasta
izolasyon için de rubber dam uygulaması yapılmıştır.
Çekim
boşluğunun
iyileşmesi,
kemikte
oluşan
5.
rezorpsiyon ve yeniden şekillenme (osseointegrasyon)
6.
süreçlerini içermektedir. Bu tamir işlemi, çoğu zaman
vertikal ya da horizontal yönde kemik ile dişeti konturunun
kaybı ile sonuçlanır ve implant sonrası yapılan protetik
7.
takiben hızlı bir şekilde yapılan geçici restorasyonlar bir
8.
işlemlerin estetik etkinliğini azaltır35. Çekim işlemini
yandan kemik kaybını azaltırken, diğer yandan da dişeti
33
Chan DC, Giannini M, De Goes MF. Provisional anterior tooth
replacement using nonimpregnated fiber and fiber-reinforced
composite resin materials: a clinical report. J Prosthet Dent 2006, 95:
344-8.
Belli S, Ozer F. A simple method for single anterior tooth replacement.
J Adhes Den 2000, 2: 67-70.
Freilich MA, Meiers JC, Duncan JB, Goldberg AJ (eds). Fiber
reinforced composite in clinical dentistry. Quintessence Publishing,
Chicago 2000 pp. 49-70.
Gönülol N,Kalyancıoğlu E, Bulucu B. Fiberle güçlendirilmiş kompozit
ile adeziv köprü uygulamaları (üç olgu sunumu). Atatürk Üniv Diş Hek
Fak Derg 2010, 20: 43-48.
Eskimez Ş, İzgi AD. Adeziv köprüler ve klinik uygulamalar. 2008
Quintessence Yayıncılık Ltd Şti, İstanbul 2008, 41-56, 75-116.
Vallittu PK. Prosthodontic treatment with a glass-reinforced resinbonded fixed partial denture: A Clinical Report. J Proshet Dent 1999,
82: 132-135.
Jung M, Wehlen O, Klimek J. Finishing and polishing of indirect
composite and ceramic inlays in-vivo: occlusal surfaces. Oper Dent
2004, 29: 131-41.
Potocnik I, Kosec L, Gaspersic D. Effect of 10% carbamide peroxide
bleaching on enamel microhardness, microstructure, and mineral
content. J Endod 2000, 26: 203–206.
7tepe klinik 2012-3
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
Rose E, Frucht S, Jonas IE. Clinical comparison of a multistranded
wire and a direct-bonded polyethylene ribbond-reinforced resin
composite used for lingual retention. Quintessence Inter 2002, 33:
579-583.
Sanal FA, Güler AU, Inan U, Ozdemır OS. Alternative treatment
procedure in the case of fractured abutment of adhesive bridge: a
clinical report. J Esthet Restor Dent 2011, 23: 89-95.
Suzuki S, Saimi Y, Ono T. Evaluation of a new fiber-reinforced resin
composite. J Biomed Mat Res Part B Applied Biomaterials 2006, 76:
184-189.
Husein A, Berekally T. Indirect resin-bonded fibre-reinforced composite
anterior bridge: a case report. Aust Dent J 2005, 50: 114-8.
Kermanshah H, Motevasselian F. Immediate tooth replacement using
fiber-reinforced composite and natural tooth pontic. Oper Dent 2010,
35: 238-45.
Yurdagüven H, Say EC, Güler N. Long-term provisional anterior tooth
replacement using fiber-reinforced composite and avulsed tooth
crowns as pontics J of Adhes Dent 2010, 12: 71-75.
Freilich MA, Duncan JP, Meiers JC, Goldberg AJ. Preimpregnated,
fiber-reinforced prostheses. PartI. Basic rational and completecoverega and intracoronal fixed partial entures desings. Quintessence
Int 1998, 29: 689-696.
Rosentiel SF, Land MF, Fujimoto J. Contemporary Fixed
Prosthodontics. Mosby-Year Book St-Louis 2001 pp. 697-706.
Berekally TL, Smales RJ. A retrospective clinical evaluation of resin
bonded bridges inserted at the Adelaide Dental Hospital. Aus Dent J
1993, 38: 85-96.
Hasson O, Bergström B. A longitudinal study of resin-bonded
protheses. J Proshet Dent 1996, 76: 132-139
Yavuzyılmaz H, Arıkan A, Yurdukoru B. Adhesiv köprülerin klinik
değerlendirilmesi (2 yıl süreli klinik çalışma). AÜ Diş Hek Fak Derg
1983, 10: 213-20.
Harrington GN, Natkin E. External resorption associated with
bleaching of pulpless teeth J Endod 1979, 5: 344–348.
Tanoue N, Nagano K, Sawase T, Matsumura H. A nine-year clinical
case study of a resin-bonded fixed partial denture seated on the
maxillary anterior teeth. J Prosthodont Res 2010, 54: 143-6.
Gibson CJ. A modified technique for minimal-preparation, resinretained bridges: 4 case reports. Dental Update 2001, 28: 442-448.
Petti S, Tarsitani G. Traumatic injuries to anterior teeth in Italian
schoolchildren: prevalence and risk factors. Endod and Dent
Traumatol 1996, 12: 294-297.
Rotstein I, Friedman S, Katznelson J, Sommer M, Bab I. Histological
characterization of bleaching-induced external root resorption in dogs
J Endod 1991, 17: 436–441.
Philips RW. Skinner’s science of dental materials. 9th edition.
Philadelphia: WB Saunders; 1991. p: 373-375
Ibrahim AA, Byrne D, HusseyDL, Claffey N. Bond Strength of
maxillary anterior base metal resin-bonded retainers with different
thickness. J Prosthet Dent 1997, 78: 281-285.
Ziada HM, Orr JF, Benninton IC. Photoelastic stres analysis in apier
retainer of an anterior resin-bonded fixed partial denture. J Proshet
Dent 1998, 80: 661-665
Malferrari S, Monaco C, Scotti R. Clinical evaluation of teeth restored
with quartz fiber-reinforced epoxy resin posts. Int J Prosthodont 2003,
16 : 39-44.
Kumbuloğlu O, Özdemir N, Aksoy G. A Different Pontic Design
for Fiber-Reinforced Composite Bridgeworks: A Clinical Report. Eur J
Dent 2007, 1: 50-3.
Miller MB. Aesthetic anterior reconstruction using a combined
periodontal/restorative approach. Pract Periodontics Aesthet Dent
1999, 5: 33-40.
Behr M, Rosentritt M, Taubenhansl P, Kolbeck C, Handel G. Fracture
resistance of fiber-reinforced composite restorations with different
framework design. Acta Odontol Scand 2005, 63: 153-7.
Rosentritt M, Behr M, Leibrock A, Handel G, Friedl KH. Intraoral repair
33.
34.
35.
36.
37.
34
of fiber-reinforced composite fixed partial dentures. J Prosthet Dent
1998, 79: 393-8.
The polymer structure used in Stick and everStick. Technical Data
2004. Stick Tech Ltd. Turku Finland
Gresnigt MM, Ozcan M. Fracture strength of direct versus indirect
laminates with and without fiber application at the cementation
interface. Dent Mater 2007, 23: 927-33.
Van der Weijden F, Dell’Acqua F, Slot DE. Alveolar bone dimensional
changes of post-extraction sockets in humans: a systematic review. J
Clin Periodontol 2009, 36: 1048-58.
Al-Wahadni AM, Al-Omari WM. Immediate resin-bonded bridgework:
results of a medium-term clinical follow-up study. J Oral Rehabil 2004,
31: 90-4.
Eskitaşcioglu G, Eskitaşcioglu A, Belli S. Use of polyethylene ribbon
to create a provisional fixed partial denture after immediate implant
placement: a clinical report. J Prosthet Dent 2004, 91: 11-4.
ÖZET
Periapikal Lezyona
Bağlı Gelişen Dış Kök
Rezorpsiyonunun Kök
Kanal Tedavisi Tekrarı
İle İyileştirilmesi: 1 Yıllık
Takip: Olgu Raporu
Kök rezorpsiyonları diş sert dokularının kaybıyla
sonuçlanan olgulardır. Dış kök rezorpsiyonlarının sıklıkla
rastlanan bir nedeni pulpa nekrozu ve buna bağlı gelişen
periapikal inflamasyondur. İyi bir kök kanal preparasyonu
ve kanal dolgusu ile periapikal lezyonlara bağlı gelişen
dış kök rezorpsiyonları kontrol altına alınabilmektedir.
Bu olgu raporunda 28 yaşındaki bir hastanın alt sağ
1. büyükazı dişindeki eksik kök kanal tedavisi sonucu
gelişen periapikal lezyon ve dış kök rezorpsiyonunun
tedavisi ve 1 senelik kontrolü özetlenmektedir.
Anahtar kelimeler: Apikal periodontitis, dış kök
rezorpsiyonu, kök kanalı tedavisi.
SUMMARY
Root resorptions are cases which result in loss of
Yrd. Doç. Dr. Mert Gökay Eroğlu
dentinal hard tisues. A common reason for external root
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Endodonti Anabilim Dalı
resorptions is pulpal necrosis and periapical inflommotion
which results thereofter. External root resorptions due to
periapical lesions can be controlled by a successful root
canal preparation and filling. This report summarizes a
case where the periapical lesion due to incomplete root
canal treatment in the mandibular right 1st molar tooth of
a 28 year old patients, was treated and followed up for a
period of 1 year.
Key words: Apical periodontitis, external root
resorption, root canal therapy.
GİRİŞ
Kök rezorpsiyonları diş sert dokularının kaybıyla ortaya
çıkan fizyolojik veya patolojik olgulardır. Normal koşullarda
diş sert dokuları stabil ve sürekli yapıya sahiptir ve kemik
içinde yer alan sürekli yeniden modellenme işlemine karşı
duyarlılık göstermezler. Ancak bazı koşullarda dişlerde
rezorpsiyon gerçekleşebilir.1 Trope ve Chivian rezorpsiyonu
dentin, sement veya alveol kemiği gibi dokularda doku
kaybıyla sonuçlanan fizyolojik veya patolojik bir süreç olarak
Yazışma Adresi
tarif etmişlerdir.2 Diş rezorpsiyonları iç ve dış rezorpsiyonlar
Dr. Mert Gökay Eroğlu
olmak üzere iki ana grupta değerlendirilebilir. İç kök
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi,
rezorpsiyonlarında kökün iç duvarlarında madde yıkımı
Endodonti Anabilim Dalı, 65080 Kampüs / VAN
sözkonusu olup çoğunlukla nekrotik bir pulpa varlığına
Tel: +(90) 432 225 10 24 (6 Hat)
bağlı olarak ortaya çıkar. 2 Dış rezorpsiyonlarda ise kökün
Fax: +(90) 432 486 54 13
dış yüzeyinde madde kaybı söz konusudur. Rezorpsiyon
GSM: 0 542 363 68 03
olgusu geçici ya da sürekli olabilir.3
E-posta: [email protected]­­
35
7tepe klinik 2012-3
Klinikte sürekli dişlerde görülen kök rezorpsiyonunun
nedeni genellikle travma, kronik pulpa ve periodontal
dokulardaki
iltihap,
ortodontik
tedavi
nedeniyle
periodontal dokular üzerindeki aşırı basınç, tümörler
ve diş sürmesidir.4 Kökün dış yüzeyinde rezorpsiyon
gerçekleştiğinde alveol kemiğinde de benzer reaksiyonlar
meydana gelir. Rezorpsiyonda hakim olan hücreler
osteoklastlar olmakla beraber makrofaj, monosit, osteosit
gibi hücrelerin de kemik rezorbe etme kapasitesine
sahip olduğu bilinmektedir. Osteoklastlar kemik iliğinde
üretilen lökositlerden kaynağını alan çok çekirdekli büyük
hücrelerdir. Osteoklastlar kemik yüzeyine yakın olarak
yerleşir ve kemik yüzeyinde Howship lakünleri olarak
Resim 1. Mesial kanallarda kanal aletlerinin foramen apikalden dışarı çıktığı
gözlemlenen kanal aletleriyle alınan periapikal radyografi.
ta adlandırılan körfez şeklinde rezorpsiyon alanları
oluştururlar. Osteoklastlar, Howship lakünleri içerisine
demineralize edici enzimler salgılarlar ve kemik yıkım
ürünlerini fagositoz yoluyla eritirler.4 Apikal inflamasyon
ve rezorpsiyon pulpa nekrozu ve infeksiyonu nedeniyle
oluşmaktadır. Rezorpsiyon çevre dokulardaki iltihap
hücreleri tarafından salgılanan osteoklast aktive edici
faktör, makrofaj kemotaktik faktör ve prostaglandinler
tarafından hızlandırılır.5 Dış kök rezorpsiyonunun tedavisi
için uygulanan geleneksel yöntem, kök kanal sisteminin
kemomekanik olarak şekillendirildikten sonra kısa süreli
olarak kalsiyum hidroksit uygulanmasıdır.
Bu olgu sunumunda 28 yaşında bir hastada eksik
kök kanalı tedavisi nedeniyle oluşan periapikal lezyon
ve buna bağlı gelişen dış kök rezorpsiyonunun tedavisi
sunulmaktadır. 7 ay ve 1 senelik takip sonucunda
Resim 2. AH Plus sealer+ güta-perka ile lateral kondansasyon yöntemiyle
doldurulan dişin periapikal radyografideki görünümü.
periapikal iltihabi lezyonda küçülme gözlenmiş ve
rezorpsiyon kontrol altına alınmıştır.
mesial kanallarda kanal aletlerinin foramen apikalden
OLGU
dışarı çıktığı gözlemlendiğinden kök kanal boyu “apex
28 yaşındaki erkek hasta alt sağ 1. büyük azı
locator”lar ve yeniden alınan aletli radyografilerle tespit
dişinden kaynaklanan hafif ağrı şikayeti ile kliniğimize
edilmiştir (Resim 1). Daha önceden yapılmış olan kanal
başvurmuştur. Hastanın tıbbi anamnezinde herhangi
dolgusu kök kanal aletleri ve çözücü solüsyonlarla
bir sistemik hastalığı olmadığı belirlenmiştir. Oral
uzaklaştırıldıktan sonra K3 (Sybron-Endo, Konstanz-
Diagnoz ve Radyoloji bölümünde çekilen panoramik
Germany)
radyografide şikâyeti olan alt sağ 1. büyükazı dişinde
daha
önceden
gerçekleştirilmiş
eksik
kök
döner alet sistemiyle, 0.04 taper # 35’ e
dek ile şekillendirilme işlemi tamamlanmıştır. Kök
kanal
kanalları her alet değişiminden sonra % 5’lik sodyum
tedavisi ve buna bağlı olarak gelişen periapikal lezyon
hipoklorit ile yıkanmıştır. Daha sonra kök kanallarına
ve eksternal kök rezorpsiyonu saptanmıştır. Hastaya
hazır bir kalsiyum hidroksit patı (Pulpdent Corporation,
lokal anestezik (Ultracaine DS Ampul, Aventis Pharma
Watertown, MA, USA) yerleştirilmiş ve hasta 1 hafta
San. ve Ltd. Şti., İstanbul,Türkiye) uygulandıktan sonra
sonra tekrar çağrılmıştır. Bir hafta sonraki randevuda
endodontik giriş kavitesi açılmış ve kök kanallarına
hastada herhangi bir rahatsızlık gözlemlenmediğinden ve
giriş sağlanmıştır. Kanal aletleriyle alınan radyografide
kök kanallarından kaynaklanan herhangi bir eksudasyon
36
P e r i a p i k a l L e z y o n a B a ğ l ı G e l i ş e n D ı ş K ö k R e z o r p s i y o n u n u n K ö k K a n a l Te d a v i s i Te k r a r ı İ l e İ y i l e ş t i r i l m e s i :
1 Y ı l l ı k Ta k i p : O l g u R a p o r u
radyografide gözlenen periapikal lezyon ve eksternal kök
rezorpsiyonundan dolayı başlanmıştır. Bununla birlikte
rezorpsiyonlar farkedilmeden de gelişme gösterebilir ve
telafi edilemez boyutlara ulaştığında saptanabilir. Hiç
belirti göstermeyen rezorpsiyon olguları bazen rutin bir
radyolojik inceleme sonucunda ortaya çıkabilir.
Eksternal kök rezorpsiyonu için çeşitli etyolojik
faktörler öne sürülse de, sunulan olguda kök rezorpsiyonu
oluşmasından sorumlu etyolojik faktörün, eksik kanal
tedavisi ve ona bağlı gelişen periapikal lezyon olduğu
belirgindir. Kanal tedavisi sırasında yetersiz temizleme,
şekillendirme ve doldurma ve üst restorasyonun başarısız
olarak
Resim 3. 7 ay sonunda alınan periapikal radyografide kök
rezorpsiyonlarında herhangi bir ilerlemenin olmadığı ve periapikal lezyonun
küçüldüğü gözlenmiştir.
gerçekleştirilmesi
tedavi
sonrası
hastalığın
başlıca etkenlerindendir. Basamak oluşması ya da
aletin kanal içerisinde kalması da mikroorganizmaların
kanal sistemi içinde sürekliliğine yol açar. Araştırmalar
göstermiştir ki, endodontik tedavi görmemiş enfekte
dişlerin florası genellikle çok çeşitli mikroorganizma
içeren ve daha ziyade anaerobik bir floraya sahip iken,
enfekte ve daha önce kanal dolgusu yapılmış dişlerdeki
florada çok az, bazen tek bir mikroorganizma türü
belirlenebilmektedir. Bu tür lezyonlardan sorumlu olan
başlıca mikroorganizmanın Enterococcus faecalis olduğu
belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, “Actinomyces israelii” ve
“Propionibacterium propionicum” gibi iki mikroorganizma
türünün periapikal dokularda bulunarak kanal tedavisi
sonrası iyileşmeyi önleyebileceği bildirilmiştir.6
İltihabi
Resim 4. 1 yıl sonunda alınan periapikal radyografi
kök
rezorpsiyonun
tedavisi
kök
kanal
sistemindeki ve dentin kanallarındaki bakteriler ve
saptanmadığından kök kanalları sodyum hipokloritle
ürünlerinin uzaklaştırılması,
dolayısıyla kök yüzeyinin
sealer (Dentsply, De Trey, Konstanz, Germany) +güta-
esasına dayanmaktadır. Bu olguda kök kanal sistemine
yöntemiyle
üst
amaçlanmıştır. Endodontik tedavi tekrarlarında kök
kontrollere gelmesi konusunda bilgilendirilmiştir. 7 ay ve
büyük önem taşımaktadır. Çünkü daha önceki kanal
herhangi bir şikayeti olmadığını bildirmiştir. Alınan
barındırarak tedavinin başarı şansını düşürebilir. Bundan
herhangi bir ilerleme kaydedilmemiş, periapikal lezyonun
çok iyi bir mekanik preparasyon yapılmasına özellikle
olduğu gözlemlenmiştir (Resim 3, 4).
kanal dolgusu eriticileri de kullanılarak yapılan kanal içi
yıkanıp, paper pointlerle kurutulduktan sonra AH Plus
periodonsiyum rejenerasyonuna elverişli hale getirilmesi
perka ile (Dentsply, Maillefer)
öncelikle
doldurulmuştur
lateral kondansasyon
(Resim
2).
Dişin
iyi
bir
mekanik
preparasyon
yapılması
restorasyonu tamamlandıktan sonra hasta periyodik
kanalı içerisinde herhangi bir dolgu kalıntısı bırakmamak
1 sene sonra hasta kontrole geldiğinde bu süre içerisinde
tedavisinden arta kalan birikintiler mikroorganizmaları
periapikal kontrol radyografisinde kök rezorpsiyonlarında
hareketle ilgili olguda iyi bir kanal yıkaması ile desteklenen
da küçüldüğü ve kemik defektinin iyileşme sürecinde
dikkat edilmiştir. Kanal tedavisi sırasında çeşitli kök
TARTIŞMA
Sunulan olguda kök kanalı tedavisine,
temizlik desteklenmiştir. İltihabi dış kök rezorpsiyonunun
tedavisinde uzun süreli kalsiyum hidroksit uygulanması
önerilen tedavi yöntemleri arasındadır.7 Ancak bu
hastanın
yaklaşım hastanın uzun süreli olarak tedaviye gelip
ilgili dişe bağlı şikayetleri nedeniyle alınan periapikal
37
7tepe klinik 2012-3
KAYNAKLAR
gitmesi gereksinimi, seanslar arasında geçici dolgunun
1.
düşerek sızıntıya yol açması, ayrıca kalsiyum hidroksitin
dentin kollagenine etki ederek dişin direncini azaltması
2.
Yakın zamanda yapılan bir araştırmada kanal içine
3.
gibi komplikasyonları da beraberinde getirmektedir.
Ledermix gibi bir kortikosteroid uygulanmasının acil bir
4.
tedavide uygun bir yaklaşım olduğu, ancak ilerleyen
bir rezorpsiyon olgusunda kanal içine kortikosteroid
5.
uygulanmadan önce kanal içindeki enfeksiyonun elimine
6.
edilmesi gerektiği vurgulanmıştır 8. Bu olguda kalsiyum
7.
hidroksit hastanın zamanının kısıtlı olmasından dolayı
daha kısa bir süreyle uygulanmıştır. Buna karşılık,
çok iyi bir mekanik temizleme ve yıkama yapılması ve
8.
kök kanal sistemindeki irritan faktörlerin iyi bir şekilde
elimine edilmesinin tedavinin başarısında büyük katkısı
olduğu düşüncesindeyiz. Bu tür dişlerde kök kanallarının
yıkanması sırasında son derece dikkatli olunması gerekir,
çünkü zaten kısa ve erimiş olan kök yapısı yıkama
solüsyonunun kök ucundan dışarı taşırılmasına olanak
verir. Bu yüzden yıkama enjektörü kanal içinde güvenli
bir mesafeye dek uygulanmalıdır.
Periapikal lezyonlardan kaynaklanan iltihaba bağlı
gelişen kök rezorpsiyonlarının travmalara bağlı olanlara
oranla daha yavaş ilerlediği bildirilmiştir. Bunun nedeni
dentin kanallarının açık olmasıdır. Pulpa enfeksiyonu ve
nekroz travmaya bağlı olarak gelişmediğinde, ara sement
dokusunun etkilenmediği, böylelikle yalıtıcı etkisinin
devam ettiği bildirilmiştir. Bu tür olgularda iyi bir şekilde
yapılan temizlik ve kanal dolgusu iltihabi rezorpsiyonu
önler ve hem sement hem kemiğin tamirine olanak verir4.
Bu olgu sunumunda da benzer bir sonuç gözlenmiş ve
tedavi edilen dişte rezorptif süreç kontrol altına alındığı
gibi, kemik tamirinin de başladığı ve ilerlediği belirgin
şekilde gözlenmiştir.
Bu olguda hasta belirli şikayetlere bağlı olarak
kliniğimize başvurmuştur. Bu da tedavinin derhal
başlatılması açısından avantaj teşkil etmiştir. Öte
yandan, bazı olgularda hastada hiç bir şikayet olmadan
da rezorpsiyon olguları gelişebilir. Bu tür dişler,
rezorpsiyon farkedildiğinde herhangi bir tedaviye devam
edilemeyecek aşamaya gelmiş olabilirler. Özellikle
periapikal lezyonlu olgular tedavi bitiminde dahi düzenli
kontrol
edilmelidir.
Erken
dönemde
tespit
edilen
rezorpsiyon olgularında, dişhekimi iyi bir kanal tedavisi ile
başarılı sonuçlara ulaşacağını unutmamalı ve dişin ağız
içerisinde tutulmasına yönelik tüm çabayı sarfetmelidir.
38
Wood P, Rees JS. An unusual case of furcation external resorption.
International Endodontic Journal 2000; 33: 530-33.
Trope M, Chivian N. Root resorption in: Cohen S, Burns RC, eds
Pathways of the Pulp, 3rd edn, Saint Louis, MO, USA: CV Mosby,
486-511.
Tronstad L. Root resorption–etiology, terminology and clinical
manifestations. Endodonticsand Dental Traumatology 4, 241–52. 1988
Gunraj MN, Dental root resorption. Oral Surg Oral Med Oral Pathol
Oral Radiol Endod 1999; 88: 647-53.
Hammarström L, Lindskog S. General morphological aspects
ofresorption of teeth and alveolar bone. Int Endod J 1985; 18: 93Nair PNR, On the causes of persistent apical periodontitis: a review.
Int Endod J 2006; 39: 249-81.
Cvek M. Treatment of non-vital permanent incisors with calcium
hydroxide: II—effect on external root resorption in luxated teeth
compared with effect of root fillingwith gutta-percha: a follow-up.
Odontol Revy 1973; 24: 343–54.
Chen H, Teixeira F, Ritter A, Trope M. The effect of intracanal antiinflammatory medicaments on external root resorption of replanted
dog teeth after extendedextra-oral dry time. Dent Traumatol 2008; 24:
74–8.
Özgün Araştırma
ÖZET
Fiberle Güçlendirilmiş
Kompozit (FRC) Post
Restorasyonların
Push-Out Bağlanma
Dayanımında Farklı Rezin
Simanların ve Farklı
Siman Film Kalınlıklarının
Etkisi
Amaç: Bu çalışmanın amacı üç farklı rezin simanın, üç
farklı kalınlıkta kullanımının kök dentini ile post arasındaki
push-out bağlanma dayanımına etkisi değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: Periodontal şikayet sebebiyle yeni
çekilen üst çene santral dişleri (n:45) toplandı. Koronal
parçaları düşük hızda çalışan disk (IsoMet 1000, Buehler
Ltd, USA) yardımıyla kesildi ve endodontic tedavileri
tamamlandı. Kökler distile su içerisinde bir hafta bekletildi.
Üç farklı tipteki rezin siman (Clearfil SA, Kuraray Medical
Inc, Japon; Panavia F 2.0, Kuraray Medical Inc, Japon;
ve SuperBond C&B, Sun Medical, Japon) ve FRC post
seti (SnowPost, Carbotech, France) post-kor yapının
yapılandırılması için seçildi. Snow post setinin içindeki
1.4mm çapındaki drill ile köklerin post yuvaları hazırlandı.
Kökler yapıştırma simanının kullanılmasına gore rastgele
üç gruba (n:15) ayrıldı. Her grup için üç farklı çapta (d:1.0,
d:1.2, and d:1.4) FRC post yapıştımak üzere üç alt grup
(n:5) oluşturuldu. Örnekler düşük hızda çalışan disk ile
parçalara yatay yönde ayrıldı. Parçalar universal test
cihazına (Elista, Turkey) yerleştirildi ve 0.05 mm/ dakika
hızda push-out bağlanma dayanımı testi yapıldı. Annova
ve Duncan testleri istatistiksel analizler için kullanıldı. (p<
Yrd. Doç. Dr. Andaç Barkın Bavbek
0.05) Hasarlı yüzeyler optik mikroskop ile incelendi.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
Bulgular: Alt gruplar (Clearfil SA, Panavia F 2.0,
SuperBond C&B) için push-out bağlanma dayanımları
Yrd. Doç. Dr. Betül Özçopur
farklı FRC post çaplarının (1.0, 1.2 ve 1.4) kullanılmasına
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı
göre, sırasıyla (4.2± 3.12, 3.77± 2.65 6.37± 3.43; 5.12±
Dt. Kezban Çelik
3.33, 5.95± 2.99, 6.09± 4.82, 5.39± 2.06; 5.95± 2.99,
Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı
4,66± 2,83, 4.51± 2.2) MPa’dır.
Sonuç: Üç farklı rezin simanın, üç farklı siman film
Prof. Dr. Gürcan Eskitaşçıoğlu
kalınlığında kullanımında kök dentini ile FRC post yapı
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
arasındaki bağlanma dayanımına etkisi gözlenmemiştir.
Anahtar kelimeler: Rezin siman, FRC post sistemi,
Prof. Dr. Sema Belli
bağlanma dayanımı.
Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı
SUMMARY
Aim: The aim of the present study is to evaluate the
effect of three type resin cements with three different
cement film thicknesses on bond strength of the radicular
Yazışma Adresi
Yrd. Doç. Dr. Betül Özçopur
dentin- FRCpost structure by push-out test methodology.
Endodonti A.D. 65080 Kampüs VAN
compromised sound maxillary central incisors (n:45)
Faks: 0 432 2251747
speed saw (IsoMet 1000, Buehler Ltd, USA) and
Material and Method: Freshly extracted periodontally
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Tel: 0 432 2251764
were collected. Coronal parts were sectioned by low
E posta: [email protected]
endodontic treatments were completed.
39
The roots
7tepe klinik 2012-3
were immersed into distilled water for one week. Three
sahip bir adeziv materyal ile birlikte kullanımı “Monoblok”
Japon; Panavia F 2.0, Kuraray Medical Inc, Japon; and
arttırılmasında önemli rol oynar. Restorasyonda benzer
yapı oluşturarak restorasyonun bağlanma dayanımının
type resin cements (Clearfil SA, Kuraray Medical Inc,
elastikiyete sahip materyallerin kullanımı monoblok yapı
SuperBond C&B, Sun Medical, Japon) and a FRC post
oluşturarak, okluzal kuvvetlerin diş yapısına homojen
set (SnowPost, Carbotech, France) were selected for
dağılımını dolayısıyla destek dokulara daha az stres
reconstruction of post-core structure. The post cavities
iletimini sağlar.4-6 Monoblok yapının oluşturulmasında
of the roots were prepared by 1.4 mm diameter drill of
primer rol, FRC yapıların yanı sıra adeviz teknolojisindeki
SnowPost set. The roots were randomly divided into
ilerlemelere bağlıdır. Bu konuda optimum özelliğe sahip
three group (n:15) according to usage of luting cement.
teknolojik ürünler ise rezin simanlardır. Günümüz rezin
In all groups three type FRC post material in different
simanları yapıştırma öncesi adeziv ajan kullanım şekline
diameter (d:1.0, d:1.2, and d:1.4) were luted and three
göre 3 alt grupta incelenir. Birinci grup rezin simanlarında
subgroups (n:5) were formed. Specimens were sectioned
asitleme-yıkama-adeziv sistemlerinden faydalanır. İkinci
horizontally by low speed saw. The pieces were placed
grup için kendinden-asitli ajanlar kullanılır. Üçüncü grupta
on the jig of the universal test machine (Elista, Turkey)
ise kendinden-adezivli rezin simanlar kullanılmaktadır.1
and push-out bond strength test was accomplished with
Geleneksel yöntemler ile yapılan post sistemlerine
the speed of 0.5mm/minute. ANOVA and Duncan tests
were used for statistical analyses. (p< 0.05) Failure
oranla FRC sistemlerin bağlanma dayanımı rezin
microscope.
bulunmaktadır. Bununla birlikte FRC post sistemleri kendi
simanların kullanımıyla beraber çok daha yüksek
surfaces of the samples were observed with an optical
içinde ele alındığında, rapor edilen klinik başarısızlıkların
Results: The push out bond strength of the samples
başında postun kök dentini ile olan bağlantısındaki
for the subgroups (Clearfil SA, Panavia F 2.0, SuperBond
başarısızlıklar sayılmaktadır.7,8 Bitter ve Kielbassa9 rezin
C&B) according to diameter of the used FRC posts (1.0,
1.2, and 1.4) are (4.2± 3.12, 3.77± 2.65 6.37± 3.43; 5.12±
siman ile post yüzeyi arasındaki bağlanma dayanımının
4,66± 2,83, 4.51± 2.2 MPa) respectively.
da komponentlerin oklüzal kuvvetlere karşı koyabilmesi
yanında rezin siman ile diş yüzeyi arasındaki bağlantının
3.33, 5.95± 2.99, 6.09± 4.82, 5.39± 2.06; 5.95± 2.99,
için yeterli seviyede olması gerektiğini belirtmişlerdir.
Conclusion: The bond strength of the radicular
Bu veriler ışığında post restorasyonlarının bütününü
dentin-FRC post structure was not affected from the
oluşturan
resin cement type and cement film thickness.
Key words: Resin cement, FRC post system, band
Günümüzde
kullanılan
materyal
ve
materyallerinin,
dentine
yakın
kullanılan
termal
ideal
karşı
başarısızlıklar
kendi
içinde;
adeziv,
Koheziv başarısızlıklar sadece rezin siman tabakası
metotlar
içerisinde, adeziv başarısızlıklar ise siman-kök kanal
dentini ya da siman-post yüzeyi arasında gözlenirken;
tedavi planlamasını yapmak oldukça kolay olmaktadır.
dişlerde
kuvvetlere
koheziv ve karışık başarısızlık adı altında gruplandırılır.
dikkate alındığında vakaya veya ilgili dişe uygun
tedavili
içinde
ile siman tabakası olduğu ifade edilebilir.10 Siman
tabakasındaki
GİRİŞ
yapı
koyan en zayıf halkanın, adeviz yapısı başka bir deyiş
strength.
Endodontik
monoblok
karışık başarısızlıklar hem adeziv hem de koheziv
post
başarısızlığın aynı bağlanma yüzeyinde görülmesidir.2
ekspansiyon
katsayısına, baskı dayanıklılığına ve elastik modülüne
Bu başarısızlıkları en aza indirmek için bağlanma
arttırır. Bununla birlikte postun tutuculuğunun yüksek,
Post boşluğu ve post arasında tavsiye edilen ideal
sahip
olması
yapılan
restorasyonun
mekanizmasının çok iyi anlaşılması gerekmektedir.
başarısını
1
siman kalınlığı yaklaşık 50µm’dir.11 Firmalar tarafından
biyouyumlu, estetik ve tekrarlanabilir olması post
sistemlerinde aranan özelliklerdir.2 Fiberle güçlendirilmiş
belirli çaplarda üretilen postlar için hazırlanan frezler bu
avantajlarıyla kullanım alanını ve sıklığını her geçen
düzensizlikler, eğeleme işlemlerine bağlı hatalar, post
kompozit
(FRC)
postlar
biyomekanik
ve
estetik
uyumu sağlamaya yöneliktir. Ancak kanal içi morfolojik
gün bir adım daha arttırmaktadır. Dentine yakın elastik
frezinin yanlış kullanımı sebebiyle post yuvası ile post
3
modülüne sahip post materyalinin, yine benzer elastikiyete
materyali arasında ideal olmayan komşuluk söz konusu
40
Fiberle Güçlendirilmiş Kompozit (Frc) Post Restorasyonların Push-Out Bağlanma Dayanımında Farklı Rezin
Simanların ve Farklı Siman Film Kalınlıklarının Etkisi
olabilir. Böyle bir durumda oluşan siman tabakasının
yuvalarına 1.0 mm çapında FRC post; ikinci alt grupta
tavsiye edilen kalınlıkta olmasının mümkün olmayacağı
1.4 mm çapındaki postlara uyumlu frezler ile oluşturulan
ortadadır.
post yuvalarına 1.2 mm çapında FRC post yerleştirilirken;
Bu in vitro çalışmanın amacı; 3 farklı siman kalınlığına
üçüncü alt grupta 1.4 mm çapındaki postlara uyumlu
sahip FRC post restorasyonların 3 farklı tip rezin siman
frezler ile oluşturulan post yuvalarına 1.4 mm çapında varlığında bağlanma dayanıklılıklarının push-out test
FRC post yerleştirildi. Clearfil SA kendinden adezivli rezin
tekniği ile değerlendirilmesidir.
simandır. Üretici firmanın talimatları doğrultusunda kök
kanalına karıştırıcı uç yardımıyla uygulandı ve postlar
GEREÇ VE YÖNTEM
yuvanın ortasında kalacak şekilde konumlandırıldı. Artık
Peridontal nedenler ile çekilmiş insan çürüksüz tek
siman servikal bölgeden kaldırıldıktan sonra polimerize
köklü üst çene santral dişleri bu çalışma için toplandı.
edildi. Panavia F 2.0 (Kuraray Medical Inc, Tokyo, Japan)
Düz köke sahip, kök uzunluğu 13 mm olan dişler
kendinden asitli rezin siman ikinci grupta uygulandı.
arasından 45 tanesi test gruplarını oluşturmak için
Bu grupta örnek dişlerinin kanal içi dentin duvarları
seçildi. Örnek dişlerin koronal parçaları su soğutması
kendinden asitli likit yardımıyla ön işleme tabi tutuldu.
altında elmas separe (Isomet 1000, Buehler Ltd., Lake
Panavia F 2.0 Paste A ve Paste B karışımının kanal
Bluff, IL, USA) yardımıyla köklerinden ayrıldı. Kök kanal
içerisine bir lentülo yardıyla aktarılmasının ardından
tedavilerinin tamamlanmasının ardından, giriş kaviteleri
birinci gruptaki alt grupların oluşturulmasında kullanılan
geçici dolgu materyali (Cavit™ G, 3M ESPE AG, Seefeld,
post ölçüleri ve post yuvaları standardında hazırlandı.
Germany) ile kapatıldı. Örnekler bir hafta süresince 37°
SuperBond C&B (Sun Medikal, Japan) asitleme-yıkama-
C ‘de %100 nemli ortamda bekletildi. Kökün koronal ve
orta üçlü bölgesindeki kanal dolgu materyali en az 3mm
guta-perka kalacak şekilde ısıtılmış kök aletleri (Sybron
Dental Specialties, Romulus, MI, USA) ile uzaklaştırıldı.
Tüm dişlerde Snowpost FRC post seti (Carbotech,
Ganges, France) içerisinde bulunan 1.4 mm çapındaki
postlara uyumlu frezler ile su soğutması altında 10 mm
derinliğinde post yuvası hazırlandı. 45 adet örnek 3
farklı rezin siman ile yapıştırılmak üzere rastgele 3 gruba
ayrıldı. Her gruptaki 15 diş kendi içerisinde 3 farklı siman
kalınlığı oluşturulması için 5 adet örnek içerecek şekilde
3 alt gruba ayrıldı (Tablo I). Clearfil SA (Kuraray Medical,
Japan) siman uygulanan grubun ilk alt grubunda; 1.4 mm
Tablo I: Çalışmada kullanılan materyallerin üretici firmaları,
seri numaraları ve tipleri
çapındaki postlara uyumlu frezler ile oluşturulan post
Tablo II: Siman tipi ve post kalınlığı değişkenleri için bağlanma dayanımı ortalama (ort) ve standart sapma (SS) değerleri
41
7tepe klinik 2012-3
Şekil I: Farklı tipteki rezin simanların farklı siman kalınlıklarındaki push-out
bağlanma dayanımlarının MegaPaskal (MPa) cinsinden değerleri
Resim 1: Adeziv başarısızlık
adeziv rezin siman kullanılarak üçüncü grup oluşturuldu.
Bu grupta kanal içi dentin yüzeyinin pürüzlendirilmesi
asit ile yapıldı. Yüzeyin bonding ajanı ile hazırlanmasının
ardından rezin siman bir lentülo yardımıyla post yuvası
içerisine aktarıldı. Alt grup oluşturulması birinci ve ikinci
grupta anlatıldığı şekilde tamamlandı.
Oluşturulan örnekler su soğutması altında düşük
hızda dönen elmas separe (Isomet1000, Buehler Ltd.) ile
dişin uzun aksına dik olacak şekilde 1mm kalınlığındaki
kesitlere ayrıldı. Push-out bağlanma dayanımı testi için
her bir kesit Universal test cihazına (Elista, İstanbul,
Turkey) yerleştirilerek 0.5 mm/dak. Hız altında 1mm
çapında indentör kullanılarak post yerinden oynatılana
Resim 2: Koheziv başarısızlık
kadar yükleme işlemine tabi tutuldu. Bağlanma dayanımı
testinin ardından örnekler kırılma tiplerinin belirlenmesi
için ışık mikroskobu altında incelendi.
BULGULAR
Mevcut çalışmaya göre üç farklı rezin simanın farklı
siman kalınlıklarında push-out bağlanma dayanımı
testinde göstermiş oldukları ortalama değerleri Tablo
II’de belirtildi.
Elde edilen bulguların istatistiksel analizi için ANOVA
ve Duncan testi uygulandı (Şekil 1). Kullanılan farklı
tiplerdeki rezin simanlar arasında bağlanma dayanımı
açısından anlamlı bir fark bulunamadı (p< 0.05). Farklı
siman kalınlıkları dikkate alındığında gruplar arasında
Resim 3: Karışık başarısızlık
bağlanma dayanımı açısından istatistiksel olarak anlamlı
bir fark gözlenmedi (p< 0.05).
Bağlanma
dayanımı
testinin
ardından
TARTIŞMA
Bu çalışmada; post retansiyonu için kullanılan üç ayrı
yapılan
mikroskobik değerlendirmede adeziv, koheziv ve karışık
tip rezin simanın farklı kalınlıklarda kullanımının push-
2, 3).
içi morfolojik farklılıkların testin güvenilirliğini olumsuz
out bağlanma dayanımına etkisi değerlendirildi. Kanal
başarısızlık tiplerinin her üçü de tespit edildi (Resim 1,
42
Fiberle Güçlendirilmiş Kompozit (Frc) Post Restorasyonların Push-Out Bağlanma Dayanımında Farklı Rezin
Simanların ve Farklı Siman Film Kalınlıklarının Etkisi
yönde etkileyeceği düşünülerek, düz kök formuna ve
yuvarlak pulpa boşluğuna sahip santral dişler çalışmaya
dahil edildi. FRC postların klinik başarısını ve bağlanma
dayanıklılığını
arttıran
“Silanizasyon,
Tribokimyasal
Kaplama ve Asitleme sonrası Silanizasyon” gibi yüzey
işlemleri standardizasyonu sağlamak için elimine edildi.
Farklı tipteki postların bağlanma dayanımını değiştirme
olasılığından ötürü tek bir marka FRC post (Snowpost)
kullanılarak örnekler hazırlandı.
Post-kor
yapıların
bağlanma
dayanımı
sıklıkla
mikro-gerilim ve push-out test teknikleri kullanılarak
ölçülmektedir.3 Mikro-gerilim testi tekniği güvenilir bir
metot olsa da, bu yöntemle kohesiv başarısızlıklardaki
Resim 4: Adeziv başarısızlık hattında hava kabarcığı lokalizasyonu
değişikliklerin saptanması yetersizdir ve örneklerin
hazırlanması sırasında çok sayıda prematür hasar
oluşturabilir.12
orantılı olarak arttığı gözlendi. Buna ek olarak başarısızlık
Çalışmamızda kendinden asitli, kendinden adezivli,
tipleri incelendiğinde hava kabarcığı lokalizasyonunun
asitlemeli ve yıkamalı rezin simanlar karşılaştırıldı ve
başarısızlık tipini tetiklediği gözlendi (Resim 4).
birbirleri arasında herhangi bir korelasyona rastlanmadı.
Diğer taraftan, Kurtz ve arkadaşları13 kendinden asitli
rezin simanlar ile asitleme ve yıkamalı rezin simanlar
•
arasında bağlanma dayanımı açısından bir farkın
olmadığını rapor ederken, Wang ve arkadaşları14
kendinden asitli rezinlere göre önemli oranda arttırdığını
•
bildirmişlerdir.
Spazzin ve arkadaşları15 FRC post sistemlerinin
kullandıkları
stress
analizi
çalışmalarında;
(FEA)
siman
ve siman kalınlığının kök kanal dentini ve FRC post
tespit edildi. Siman
kalınlığındaki
artış
siman
yapısının
homojenitesini bozarak, hava kabarcığı görülme
oranını arttırdı.
çevresinde 70 ve 200µm rezin siman kalınlığı oluşturarak
elemanlar
Bu in vitro çalışmanın sınırları dahilinde siman tipi
arasındaki bağlanma dayanımını değiştirmediği
asitleme ve yıkamalı rezin simanların post tutuculuğunu
sonlu
SONUÇ
metodunu
kalınlığındaki
değişikliğin post ve dentindeki stress dağılımında önemli
bir etken olmadığı sonucuna varmışlardır. Bununla
KAYNAKLAR
birlikte D’arcangelo ve arkadaşları16 100-120µm siman
1.
kalınlığının oklüzal yüklere karşı koymada daha düşük
ve daha yüksek siman kalınlıklarına oranla daha başarılı
olduğunu ortaya koymuşlardır. Çalışmamızda ortalama
2.
SuperBond C&B ve Clearfil SA rezin simanlara oranla
3.
ancak bu sonuçlar gruplar arasında istatistiksel olarak
4.
100µm siman kalınlığına sahip Panavia F 2.0 grubu,
daha yüksek bağlanma dayanımı değerleri gösterdi
anlam ifade etmedi.
Işık mikroskobu altında yapılan incelemede adeziv
tipi başarısızlık, koheziv ve karışık başarısızlık tiplerine
5.
oranla daha fazla örnekte gözlemlendi. Bu çalışmada
6.
siman tabakası içinde kalan hava kabarcıklarının görülme
sıklığının ve büyüklüğünün, siman kalınlığı ile doğru
43
Bavbek AB, Belli S, Eskitaşçıoğlu G. Endodontik Tedavili dişlerin
Estetik Restorasyonu: Post-Korlar, Turkiye Klinikleri J Dental SciSpecial Topics 2011; 2: 29-36.
Schmage P, Cakir FY, Nergiz I, Pfeiffer P. Effect of Surface
Conditioning on the Retentive Bond Strengths of Fiber-Reinforced
Composite Posts. J Prosthet Dent 2009; 102: 368-377.
Jongsma LA, Kleverlaan CJ, Feilzer AJ. Influence of Surface
Pretreatment of Fiber Posts on Cement Delamination. Dent Mater
2010; 26: 901- 907.
Yavirach P, Chaijareenont P, Boonyawan D, Pattamapun K, Tunma S,
Takahashi H et al. Effects of Plasma Treatmentr on the Shear Bond
Strength Between Fiber-Reinforced Composite Posts and Resin
Composite for Core Build-Up. Dent Mater J 2009; 28: 686- 692.
Tay FR, Pashley DH. Monobloks in Root Canals: a Hypothetical or a
Tangible Goal. J Endod 2007; 33: 391-398.
Teixeira CS, Felippe CS, Silva-Sousa YTC, Sousa-Neto MD.
Interfacial Evaluation of Experimentally Weakened Roots Restored
with Adhesive Materials and Fibre Posts: An SEM Analysis. J Dent
2008; 36: 672-682.
7tepe klinik 2012-3
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
Radovic I, Mazzitelli C, Chieffi N, Ferrari M. Evaluation of the Adhesion
of Fiber Posts Cemented Using Different Adhesive Approaches. Eur J
Oral Sci 2008; 116: 557-563.
Cagidiaco MC, Goracci C, Garcia-GodoyF, Ferrari M. Clinical Studies
od Fiber Posts:a Literature Review. Int J Prosthodont2008; 21: 328336.
Bitter K, Kielbassa AM. Post-Endodontic Restorations with Adhesively
Luted Fiber-Reinforced Composite Post Systems: A Review. Am J
Dent 2007; 20: 353- 360.
Albashaireh ZSM, BDS,Ghazal M, Kern M. Effect of Dentin
Conditioning on Retention of Airborne-Particle-Abraded, Adhesively
Luted Glass Fiber-Reinforced Resin Posts. J Prosthet Dent 2008; 100:
367-373.
Schmage P, Pfeiffer P, Pinto E, Platzer U, Nergiz I. Influence of
Oversized Dowel Space Preparation on the Bond Strengths of FRC
Posts. Oper Dent 2009; 34: 93-101.
Goracci C, Raffaelli O, Monticelli F, Balleri B, Bertelli E, Ferrari M. The
Adhesion Between Prefabricated FRC Posts and Composite Resin
Cores: Microtensile Bond Strength with and without Post-Silanization.
Dent Mater 2005; 21: 437-444.
Kurtz JS, Perdigão J, Geraldeli S, Hodges JS, Bowles WR. Bond
strengths of tooth-colored posts, effect of sealer, dentin adhesive, and
root region. Am J Dent 2003;16: 31-36.
Wang VJ, Chen YM, Yip KH, Smales RJ, Meng QF, Chen L. Effect of
two fiber post types and two luting cement systems on regional post
retention using the push-out test. Dent Mater. 2008; 24: 372-377.
Spazzin AO, Galafassi D, de Meira-Jūnior AD, Braz R, Garbin CA.
Influence of Post and Resin Cement on Stress Distribution of Maxillary
Central Incisors Restored with Direct Resin Composite. Oper Dent
2009; 34: 223-229.
D’Arcangelo C, Zazzeroni S, D’Amario M, Vadini M, De Angelis
F, Trubiani O, Caputi S. Bond Strengths of Three Types of FibreReinforced Post Systems in Various Regions of Root Canals, Int
Endod J 2008; 41: 322-328.
44
Özgün Araştırma
ÖZET
İki Farklı Hemostatik
Ajanın (Ankaferd Blood
Stopper ve Traneksamik
Asit) Kan Hücrelerindeki
Morfolojik Görüntüsü
ve Kanama Faktörleri
Üzerine Etkisinin
Değerlendirilmesi
Amaç: Bu çalışmanın amacı; iki farklı hemostatik ajan
olan Ankaferd Blood Stoper (ABS) ile Traneksamik Asit’ in
(TA) insan plazma örneklerinde hematolojik etkilerini ve ışık
ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılarak hücrelerin
ultra yapısal özelliklerini belirlemek amacıyla planlandı.
Gereç ve Yöntem: ABS ve TA’nın taze normal
plazmadaki referans parametreleri ayrı ayrı belirlenerek,
taze plazma kontrol grubunu, plazma ve ABS grubunu,
plazma ve TA grubunu oluşturacak şekilde örnekler
gruplandırıldı. Tüm plazma örneklerinde protrombin zamanı
(PT), aktivite PT, parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT),
uluslararası normalize değer (International Normalized
Ratio (INR)), Faktör II, Faktör V, Faktör VII, Faktör VIII,
Faktör X, Faktör XI değerlerinde değişimler belirlendi.
Bulgular: Plazma örneklerinde ABS grubunun oldukça
hızlı (<1 saniye) protein ağını oluşturduğu, ancak Faktör V,
VII, X, XI’i etkilemediği ve faktör II ve VIII’i azalttığı gözlendi
(p<0,05). ABS’nin PT ve aPTT oranlarını anlamlı bir şekilde
arttırdığı, ancak koagülasyon faktörleri üzerinde belirgin
bir değişimin olmadığı belirlendi. TA’nın koagülasyon
Dt. Can Tatar
faktörleri ve hematolojik parametreler üzerinde istatistiksel
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalı
olarak anlamlı bir değişime neden olmadığı görüldü.
Morfolojik analizde ise, TA grubunda belirgin bir etki
Doç. Dr. Nurhan Güler
izlenmezken, ABS grubunda eritrosit agregasyonunu hızlı
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalı
bir şekilde arttırdığı gözlendi.
Prof. Dr. Kemal Şençift
Sonuç: Çalışmanın sonuçları, ABS’nin antikoagülan,
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalı
antiagregan ilaç kullananlar ve/ veya pıhtılaşma bozuklukları
olan hastalarda güvenle kullanılabileceğini göstermektedir.
ABS’nin koagülasyon faktörleri üzerinde spesifik bir
etkisinin olmadığı ancak eritrosit agregasyonunu hızlı
bir şekilde arttırmaktadır. Sonuç olarak ABS lokal olarak
uygulandığında kanama komplikasyonlarının önlenmesinde
güvenle kullanılabileceği görüşünü desteklemekteyiz.
Anahtar
kelimeler:
Ankaferd
Blood
Stopper,
Traneksamik asit, kanama, elektron mikroskobu.
SUMMARY
Aim: The aim of the study was to investigate
Yazışma Adresi
the haemotological effects and the morphology of
Dt. Can Tatar
ultrasructure cell-base mechanism of Ankaferd Blood
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Stopper (ABS) and Tranexamic acid (TA) on PT, aPTT,
Bağdat Cad. No: 238 Göztepe Istanbul
INR, factors II, V, VII, VIII, X, XI, by using light and
Tel: +90216 3636044
scanning electron microscopy.
Faks: +90216 3636211
Material and Method: Plasma samples were taken
45
7tepe klinik 2012-3
from 3 different volunteer adults. Individual coagulation
alanın
INR, activated partial thromboplastine time (aPTT) were
önemlidir. Kan akımının operasyon sırasında devamı,
factors (II, V, VII, VII, X, XI), prothrombin time (PT),
ve
dokunun
beslenmesinin
devamlılığı
ve
kan volümünde önemli bir azalmanın olmaması için
investigated on plasma samples adding to ABS and TA,
operasyon süresinin uzamasını, fizyolojik komplikasyon
respectively. Light and scanning electron microscopy
risklerinin artışını ve kan transfüzyon riskini engeller(4,5).
were used in order to investigate the morphology of ultra
Operasyondan
TA were diluated with pooled fresh normal human plasma
farklı yöntemler kullanılmaktadır.
structure cell-base mechanism of both agents. ABS and
önce
hastanın
kanama
riskinin
belirlenmesinde ve operasyon kararının verilmesinde
on %10 for in vitro effects of ABS and TA.
İdeal topikal ajan özelliklerinin cerrahi işlem tiplerine
Results: The results were showed that ABS induced
göre farklılıklar gösterebildiği ve bu ajanın sahip olması
samples, although coagulation factors V, VII, X and XI
durdurabilmesi, kanayan yüzey alanı ile efektif kontakt
rapid (<1sec.) formation of protein network in the plasma
gereken özelliklerin ise; hızlı ve efektif olarak kanamayı
were not affected by the addition of ABS to plasma but
oluşturabilme kapasitesine sahip olması, kabul edilebilir
factor II and VIII were decreased (p<0.05). The levels of
ters reaksiyonun
PT and aPTT were increased significantly in ABS group.
olması, kolay uygulanabilmesi, tüm
kanama türlerinde etkili olması, dokudaki aktivasyonunun
There was no statistically significant effect of TA on the
fizyolojik olması gibi bir çok faktör kabul edilmektedir (6,7).
coagulation factors and hematological parameters in the
Traneksamik Asit (trans-4 aminomethylcylclohexane-
normal human plasma. In morphological analyses there
1-karbonik asit (TA)), yaklaşık olarak 157 dalton moleküler
Conclusions: Data obtained from study demonstrated
hemostaz tekniklerinde farmakoterapi sınıflamasında yer
was no specific effect were seen on TA.
ağırlığa sahip sentetik bir lizin analoğu olup, kimyasal
that ABS can be used safely in the patients who used
anticoagulant,
antiagregan
medicine
and/or
almaktadır. TA’nın etki mekanizması; plazminojen molekülü
with
üzerindeki lizin bağlayıcıyı bloke ederek, fibrin yüzeyindeki
coagulopathy. ABS has no specific effect on coagulation
lizin rezidüleriyle, plazminojen ve plazmin ağı zinciri
factors but erythrocytes aggregation were increased
arasındaki etkileşimi kompetetif olarak inhibe etmesi olarak
rapidly. Finally, the bleeding complications could be
tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, fibrin pıhtısı, fibrinojen,
safely prevent by using ABS.
Faktör V ve Faktör VIII gibi diğer plazma proteinlerini
azalttığı ileri sürülmektedir
Key words: Ankaferd Blood Stopper, Tranexamic
. Ayrıca, TA plazmini
(8,9,10,11,12)
inhibe ederek, trombosit yüzeyindeki glikoprotein 1b
acid, Bleeding, scanning electron microscopy.
reseptörlerinin etkisini azalttığı ve trombosit aktivasyonunu
da engellediği bilinmektedir(11,13). Fibrinolitik aktivite artışı
GİRİŞ
nedeniyle gelişen kanamaların durdurulmasında etkili
olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle hiperfibrinolizise bağlı
Damar bütünlüğünün bozulduğu durumlarda kan
hemoraji tedavisinde etkili bir ajan olarak kullanılmaktadır
dolaşımının sürdürülebilmesi hayati önem taşımaktadır.
. Tıp alanında hemoraji tedavisinde, TA’nın sistemik
Bütünlüğü bozulan damardan kaynaklanan kanamaları
(14)
sağlayan ve iyileşme tamamlandıktan sonra fibrin ağını
olarak kullanımı ile ilgili sınırlı sayıda çalışma vardır.
durduran, damarın iyileşmesi için gerekli olan fibrin ağını
kullanımı ile ilgili bir çok çalışma bulunmasına rağmen, lokal
uzaklaştıran süreç hemostaz olarak tanımlanmaktadır.
Ankaferd Blood Stopper (ABS) folklorik olarak
Hemostaz mekanizmasında; damarsal yapılar, trombositler,
geleneksel Türk hekimliğinde hemostatik ajan olarak
sistem primer ve sekonder olarak 2 aşamada gerçekleşir.
(kekik), Glycyrrhiza glabra (meyan), Vitis vinifera (koruk),
kullanılan bir bitkisel ekstrakttır. ABS; Thymus vulgaris
koagülasyon sistemi ve fibrinolitik sistem rol oynar ve bu
Primer
hemostaz;
vazokostrüksiyon,
Alpinia officinarium (havlıcan) ve urtica dioica (ısırgan)
trombositlerin
bitkilerinin standardize karışımından oluşmaktadır. Bu
adezyonu, aktivasyonu ve agregasyonu ile sağlanırken,
bitkiler tek başlarına endotel hücreleri, kan hücreleri,
sekonder hemostaz ise koagülasyon sonucu kan pıhtısının
meydana gelmesi ve erimesi ile sonuçlanmaktadır
.
damar oluşumu (anjiogenezis), vasküler dinamikler ve
(1,2,3)
Cerrahi işlemlerde kanama ile hemostaz arasında
mediatörler üzerinde hemostatik etkiye sahiptir. Buna
önemli bir denge bulunmaktadır. Bu denge cerrahi
rağmen ABS’nin hemostatik etkisinin mekanizması halen
46
İ k i F a r k l ı H e m o s t a t i k A j a n ı n ( A n k a f e r d B l o o d S t o p p e r v e Tr a n e k s a m i k A s i t ) K a n H ü c r e l e r i n d e k i M o r f o l o j i k
Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi
tam olarak bilinmemektedir
(15,16,17,18,19,20,21,22,23)
. ABS’nin
gerçekleştirildi.
temel hemostatik etki mekanizması, eritrosit yığınları
Tüm kan örneklerinde taze normal plazmadaki
için odak noktaları olan kapsülleşmiş bir protein ağının
PT, aktivite PT, aPTT, INR seviyeleri ile koagülasyon
içerisinde kısa sürede bir yapı ağı oluşturur ve bu yapı
X ve faktör XI) seviyeleri belirlenerek normal değerler
oluşumu olarak tanımlanmaktadır. Plazma ve serum
faktörleri (faktör II, faktör V, faktör, VII, faktör VIII, faktör
ağını, ABS’nin kandaki proteinler ve esas olarak fibrinojen
ile karşılaştırıldı. İki hemostatik ajandan ABS ve TA’nın
ile kurduğu karşılıklı etkileşim sayesinde oluştuğu ileri
sürülmektedir
(16)
taze normal plazmadaki bu parametreleri belirlenerek,
. Kanın durdurulması işlemi tam olarak
taze plazma kontrol grubunu, plazma ve ABS grubunu,
protein aglütinasyonu’na bağımlıdır. Kan hücreleri de
plazma ve TA grubunu oluşturacak şekilde örnekler
bu ağa katılmak için birleşirler. Bu preparat bireysel
gruplandırıldı. Tüm parametrelerin tablo 1’de gösterilen
pıhtılaştırıcı faktörleri etkilemeksizin, hemostatik süreci
sağlayabilmesi
nedeniyle
hem
normal
referans ve ölçüm değerleri dikkate alınarak kontrol, ABS
hemostatik
ve TA gruplarının taze plazmadaki uygulanım sonuçları
değerlere sahip, hem de primer yada sekonder kanama
kaydedildi.
diyatezine sahip bireylerde kullanılabilmektedir.
ABS ile yapılan klinik çalışmalarda, Hemofili A
Tablo 1: Tüm parametrelerin referans değerleri
hastalarında izlenen hemoraji tedavisinde ABS’nin lokal
olarak uygulanması sonrasında kanama kontrolünde
başarılı sonuçların alındığı bildirilmektedir
(24,25)
REFERANS DEĞER
. Ayrıca,
oluşturduğu,
hemostatik
ve
antienflamatuar
etki
etkisinin olduğu gösterilmistir
10.0-14.0
saniye
70-130
%
0.85-1.20
INR
Faktör V
70-140
%
Faktör XI
60-150
%
Faktör VIII
70-140
%
Faktör X
70-140
%
Faktör VII
70-130
%
Faktör II
70-120
%
Aktivivite (protrombin zamanı (PT))
. Nazal cerrahi sırasında
INR (Protrombin zamanı (PT))
ve sonrasında ABS’in etkinliğinin normal tampon
uygulaması ile karşılaştırıldığında, ABS emdirilmiş
tamponların kanama miktarı ile sıklığını azalttıgı ve yara
iyileşmesi üzerine olumlu etkisinin daha fazla olduğu
bildirilmiştir (27). Bununla birlikte, ABS’nin doku iyileşmesi,
mezenkimal kök hücre gelişimi ve kanser hücreleri
üzerine antineoplastik etkisi olduğu ileri sürülmektedir
(28,29,30)
saniye
Protrombin zamanı (PT)
gösterdiği ve böylece kavernoz doku iyileşmesinde olumlu
(26)
24-40
aPTT
bu ajanın kavernoz dokuda eritrosit agregasyonu
. Ülkemizde özellikle doğumsal ve edinsel kanama
bozuklukları ya da antikoagülan tedavi nedeniyle dis
çekimi operasyonlarında problem yaşanan olgularda,
kanama kontrolünde ABS’nin lokal uygulanımının akut
dönemde başarılı sonuçlar verdiği bildirilmektedir
(31)
Taze Normal Plazma Örneklerinin Hazırlanması
.
ve Ölçümlerin Hesaplanması:
Bu çalışmanın amacı; iki farklı hemostatik ajan olan
Trombositten
Ankaferd Blood Stoper (ABS) ile Traneksamik Asit’ in (TA)
insan plazma örneklerinde hematolojik etkilerini ve ışık
Yeditepe
Üniversitesi
hazırlanması
içerisine antikoagülan olarak trisodyum sitrat ilave
ultra yapısal özelliklerini belirlemek amacıyla planlandı.
Çalışma
plazmanın
10 ile 15 dk süre ile, oda ısısında santrifüj edildi. Tüplerin
ve taramalı elektron mikroskobu kullanılarak hücrelerin
MATERYAL VE METHOD
zengin
amacıyla, deneklerden elde edilen kan örnekleri 2500g’da
edilerek, %10’luk (2/20) 150µl ABS ile 1500µl plazma
karışımı ve %10’luk (2/20) 150µl TA ile 1500µl plazma
Diş
karışımı hazırlandı. Bu karışım ölçümler yapılmadan
Hekimliği
önce 15 dakika süre ile cihazda 37˚C’de bekletildi.
Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalında
Her test işlemi 2 kez tekrarlanarak ortalamaları alındı.
görev yapan yaşları 26 ile 28 arasında değişen, herhangi
Koagülasyon faktör oranlarının değerlendirilmesinde
bir sistemik hastalığı bulunmayan ve ilaç kullanmayan
pH 7,35 olan Owner Koller tamponu kullanılırken,
gönüllü üç erkek bireyden alınan kan örnekleri üzerinde
plazma havuzu kontrol olarak alındı. Koagülasyon faktör
47
7tepe klinik 2012-3
aktivitilerinin oranları STA Compact hemostaz cihazında,
ölçümündeki aPTT düzeyi, kontrol grubundaki değerden
edilerek değerlendirildi.
ABS ve TA’nın plazmada ortalama INR değerleri sırasıyla
STA Unicalibrator ile yapılan kalibrasyon sonrasında test
anlamlı bir şekilde yüksek bulundu (p=0.005). Kontrol,
0,97±0,03, 4,05±0,81 ve 1,03±0,02 olarak belirlendi. Her
Morfolojik Değerlendirme
üç gruptaki plazma INR düzeyleri arasında istatistiksel
Periferik kan hücrelerinin morfolojik ve mikroskobik
değerlendirmesinde;
Olympus
Optik
olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p=0,065).
mikroskop
Koagülasyon faktörlerinden faktör II, faktör V, faktör
incelemesi CFI60 optik sistemi ve 150 mmA inceleme
VII, faktör VIII, faktör X ve faktör XI’in plazmadaki
Coolpix 4.0 MP dijital kamerası kullanılarak yapıldı.
plazmadaki Faktör II düzeyleri arasında istatistiksel
boyutuna sahip NikonTM ECLIPSE L150 cihazı ve NikonTM
ortalama değerleri tablo 3’te gösterilmektedir. Her grubun
Lam üzerindeki taze insan kanına 50µl ABS
olarak anlamlı bir farklılık bulundu (p<0.05). ABS
solüsyonu ve 50µl TA damlatılarak ayrı ayrı mikroskopta
grubundaki Faktör II düzeyi değeri, kontrol (p=0.005)
görüntülendi. Taramalı elektron mikroskobunda (SEM)
ve TA grubundaki değerlerinden anlamlı şekilde düşük
plazmaya eklenen ABS ve TA’ nın ayrı ayrı ultrastrüktürel
bulundu (p=0.035). TA ile kontrol grubu Faktör II düzeyleri
hücre bazlı mekanizmaları incelendi. Bu inceleme,
arasında anlamlı bir farklılık bulunmadı (p=0.515). Her üç
ABS ve TA uygulaması öncesi ve sonrası alınan tüm
kan örneklerinde, 15 kV ve Noran
TM
grubun plazmadaki faktör V, faktör X ve faktör VII düzeyleri
2100 Freedom
ortalama değerlerinde hem grup içinde hem de gruplar
enerji dispersiv spektrometresi (EDS) ile birlikte çalışan
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı
JEOLTM Model JSM 5410 marka cihaz ile gerçekleştirildi.
(p=0.204, p=0.142, p=0,373). Her üç grubun Faktör VIII
Optik mikroskoptaki örnekler için cam lameller üzerinde
düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
hazırlanırken, taramalı elektron mikroskobu için ise
bulundu (p<0,05). ABS grubunun
palladium-altın kaplama kullanıldı. Hazırlanan kaplama
kontrol (p=0,018) ve TA grubu (p=0,011) değerlerinden
üzerine 3µl taze kan örneği yayıldıktan sonra ayrı ayrı
anlamlı bir şekilde düşük bulundu (p<0,05). ABS ile
3µl ABS ve 3µl TA eklenerek SEM görüntüleri alındı. Işık
TA grubunun Faktör VIII değerleri arasında istatistiksel
mikroskobu ve SEM görüntülerinde, tam kan örneklerinde
olarak anlamlı bir farklılık izlenirken (p=0,011), TA ile
ABS ve TA’nın kan hücreleri üzerindeki etkileri ve fibrin
kontrol grubları arasında anlamlı bir farklılık bulunmadı
ağı oluşturma şekli görüntülendi.
(p=0,105). Her üç grupta izlenen Faktör XI düzeyleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulundu
BULGULAR
(p<0.05). ABS grubundaki Faktör XI düzeyi, kontrol
Plazmadaki kontrol, ABS, TA gruplarının ortalama
(p=0,003) ve TA grublarından (p=0,032) anlamlı şekilde
PT, aktive PT, aPTT ve INR değerleri tablo 2’de
düşük bulundu (p=0,003). ABS ile TA grubundaki Faktör
gösterilmektedir. Her üç grubun PT seviyeleri arasında
istatistiksel
olarak
anlamlı
bir
Faktör VIII düzeyi,
farklılık
XI düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
bulunmadı
bulunurken (p=0,032), TA ile kontrol gropları arasında
(p=0,062). Kontrol, ABS ve TA’nın plazmada ortalama PT
anlamlı bir farklılık izlenmedi (p=0,121).
seviyesi sırasıyla 12,10±0,3, 36,63±35,2, 12,77±0,21 idi.
Işık
mikroskobunda,
ABS
eklenen
tam
kan
Her üç grubun plazmadaki aktivite PT düzeyleri arasında
örneklerinde
ABS grubundaki aktivite PT düzeyi, kontrol (p=0.003)
mikroskobik olarak herhangi bir değişiklik gözlenmedi.
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulundu (p<0.05).
eritrosit
agregasyonu
bir
saniyeden
daha kısa bir sürede gerçekleşirken, TA grubunda ise
ve TA grubundaki (p=0.003) değerlerden anlamlı bir
TA etki mekanizmasını oluştururken tam kan görüntüsü
şekilde düşük bulundu (p<0.01). TA grubundaki aktivite
değişmezken, ABS grubundaki kan örneklerinde canlı
PT düzeyi, kontrol grubundaki değerden anlamlı bir
eritrositlerin agregasyon örtüsü oluşturacak şekilde
şekilde düşük bulundu (p=0.033). Her üç grubun aPTT
protein ağını şekillendirerek normal fizyolojik hemostaz
seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
mekanizmasını oluşturduğu gözlendi (Resim 1,2,3,4,5,6).
bulundu (p<0.05). aPTT seviyesi ABS grubunda, kontrol
Elektron mikroskobu görüntüsünde, ABS grubunda hücre
(p=0.002) ve TA grubundaki (p=0.003) ölçümlere göre
bazlı hemostatik etki izlenirken, TA grubunda plazmin
anlamlı bir şekilde yüksek bulundu (p<0.01). TA grubu
inhibisyonu ile trombosit ve eritrositlerin dağılımlarında
48
İ k i F a r k l ı H e m o s t a t i k A j a n ı n ( A n k a f e r d B l o o d S t o p p e r v e Tr a n e k s a m i k A s i t ) K a n H ü c r e l e r i n d e k i M o r f o l o j i k
Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi
Resim 1: Kontrol grubunun ışık mikroskobunda tam kan görüntüsü (x100)
Resim 4: ABS grubunun ışık mikroskobunda eritrositlerin agregasyonu ile
kan hücrelerinde oluşan kümeleşmeler gözlendi (x500)
Resim 2: Kontrol grubunun ışık mikroskobunda kan hücrelerinin homojen
dağılımı (x500)
Resim 5: TA grubunun ışık mikroskobunda tam kan görüntüsü (x100)
Resim 3: ABS grubunun ışık mikroskobunda tam kan görüntüsü (x100)
Resim 6: TA grubunun ışık mikroskobunda kan hücrelerinin normal homojen
yapısının görüntüsü (x500)
49
7tepe klinik 2012-3
7a
7b
Resim 7a,b: ABS grubunun SEM’de eritrositlerin agregasyonu ile kan hücrelerinde oluşan kümeleşmeler (7ax350, 7bx500 bar skalası 1kX)
8b
8a
Resim 8a,b: ABS grubunun SEM’de eritrositlerin agregasyonu ile kan hücrelerinde izlenen belirgin kümeleşmeler (a,b x1000, bar skalası 1kX)
9b
9a
Resim 9a,b: TA grubunun SEM’de kan hücrelerinin homojen yapısının değişmediği gözlendi (ax350, bx1000, bar skalası 1kX)
herhangi
bir
değişikliğin
olmadığı
TARTIŞMA
gözlendi. ABS
Diş Hekimliğinde kullanılacak olan hemostatik ajan
grubunda eritrositlerde kümeleşmeler izlenirken, TA
grubunda ise normal kandaki moleküllerin homojen
hızlı ve etkili olarak kanamayı durdurabilmeli, kolay
7a,b,8a,b,9a,b).
olabilmeli ve cerrahi alan üzerinde ayrı bir tabaka
uygulanabilmeli, enfeksiyonlara yol açmamadan rezorbe
dağılımında herhangi bir değişiklik gözlenmedi (Resim
50
İ k i F a r k l ı H e m o s t a t i k A j a n ı n ( A n k a f e r d B l o o d S t o p p e r v e Tr a n e k s a m i k A s i t ) K a n H ü c r e l e r i n d e k i M o r f o l o j i k
Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi
oluşturmama özelliklerine sahip olmalıdır (6). Günümüzde
lizin bağlayıcı yerlerine yapışarak geri dönüşümlü bir
hemostaz yöntemi (spongostan, bipolar koter, fibrin,
diğer monomerlerine bağlanamaz ve fibrinoliz inhibe
diş hekimliği cerrahisinde bir çok hemostatik ajan ve
doku yapıştırıcılar vb.)
kompleks oluşturur. Sonuçta plazmin, fibrinojen veya
kullanılmaktadır. Ancak bu
olur. Ayrıca plazmine bağımlı trombosit aktivasyonunu
ajan ve yöntemlerin hiçbiri ideal hemostazı sağlayacak
engelleyerek trombosit fonksiyonlarını korur. TA’nın
özelliğe sahip olmadığından, etkili ve hızlı hemostaz
kan kaybının azaltılmasında sistemik uygulanımının
sağlayan ancak normal dokuya zarar vermeyen bir
etkili olduğu bilinmektedir
cerrahisinde
hemostatik ajanın varlığı hem cerrah hem de hasta
açısından oldukça önem taşımaktadır
(7)
. Çalışmamızda
kullanımında
. TA’nın damar
antifibrinolitik
etkisinden
dolayı artmış pıhtılaşma riski bulunduğu, bu nedenle
in vitro olarak iki hemostatik ajan olan ABS ve TA’nın
tromboemboli olasılığını ve erken greft tıkanması
diş hekimliği cerrahisinde kullanımının değerlendirilmesi
gibi sonuçları doğurabileceği, TA’nın yan etkilerinden
açısından kan dokusundaki etkilerinin incelenmesi
amaçlandı.
(8,9,10,11,12,13)
korunmak
için
lokal
kullanımlarının
olabileceği ileri sürülmüştür
(36)
.
bir
alternatif
De Bonis ve ark.
sistemindeki
(2000) TA’nın lokal kullanımı ile ilgili çalışmasında, bu
tanı oldukça zor olduğundan, biyokimyasal analizler
ancak kan transfüzyonu miktarına etkisi olmadığı
Cerrahi
kanama
ile
hemostaz
yolla kullanımın kan kaybını anlamlı derecede azalttığı,
bozukluğa bağlı medikal kanama arasındaki ayırıcı
bu ayırımda önem kazanmaktadır
(32)
. Asemptomatik
bildirilmiştir. Ayrıca, TA’nın sistemik emilimi açısından
bireylerde rutin preoperatif pıhtılaşma tarama testlerinin
değerlendirildiğinde, dolaşımda TA’ya rastlanmadığı ve
pratik olmadığı, ancak başlangıç tarama testlerinin
yapılmasının yararlı olduğu belirtilmektedir.
bu ilacın kanama üzerine olan etkisinin sistemik etkiden
bağımsız, lokal olarak etkili olduğu ileri sürülmektedir (37).
Hastanın
Çalışmamızda TA’nın hemostatik parametrelerde
anamnezinde verdiği bilgilerin güvenilir olmayabileceği,
klinik olarak belirti vermeyen hafif bir hemostatik
ve koagülasyon faktörleri üzerindeki etkileri kontrol
defektin gelişebileceği ve uygulanacak testlerle birden
INR değerleri ile Faktör II, V, VII, VIII, X, XI seviyeleri
grubuyla karşılaştırıldığında; PT, aktivite PT, aPTT,
bozukluğun ya da asemptomatik edinsel bir hemostatik
üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etki göstermediği,
fazla hemostatik bozukluğun ortaya çıkarılabileceği ileri
sürülmektedir
(33)
. Başlangıç hemostaz tarama testlerinin
ışık mikroskobu ve SEM görüntülerinde tam kan üzerine
yapılması ayrıca, bir kanama oluştuğunda başlangıçtaki
ilavesi ile herhangi bir değişikliğin gözlenmediği saptandı.
değerlerin belirlenebilmesi ve lupus antikoagülanı gibi
Bu sonuçlar TA nın lokal uygulamada antifibrinolitik
profilaktik tedavi gerektirebilecek hastalıkların teşhisini
mümkün kılabildiği için önemlidir
(34)
etkinliğini göstermektedir.
. Cerrahi işlem
ABS; standart, steril, stabil ve medikal bitki
öncesinde, düşük cerrahi riski olan hastalarda laboratuvar
ekstrelerinden oluşan yeni bir üründür. Kanamada minor
olan hastalarda ise PT, aPTT ve trombosit sayımından
çekimleri ve diğer ağız cerrahisi işlemlerinde spontan
testine gerek olmadığı, orta ve yüksek cerrahi riski
ve major durdurucu etki yaratır. Cilt yaralanmaları, diş
oluşan başlangıç hemostaz tarama testlerinin yapılması
ya da postoperatif kanamalarda hemostaz düzenleyici
gerektiği önerilmektedir (35). Çalışmamızda iki hemostatik
olarak kullanılmaktadır
(38)
. ABS’nin hemostatik yol
ajan olan ABS ve TA’nın PT, aktive PT, aPTT, INR
üzerindeki pıhtılaşma faktörlerinden bağımsız olarak kan
etkileri incelendi.
ağı oluşturduğu gösterilmiştir. Göker ve ark’nın (2008)
değerleri ve Faktör II, V, VII, VIII, X, XI düzeylerine olan
içerisindeki proteinleri etkileyerek tıkaç etkisi ve protein
TA sistemik ve lokal olarak kullanılan bir hemostatik
in-vitro çalışmasında; plazmaya veya seruma eklenen
ajan olup oral cerrahide lokal olarak hemostazın
sağlanmasında yaygın olarak kullanılırken,
ABS’nin tıkaç etkisi gösteren protein ağı oluşumu
ABS’nin
sırasında plazma fibrinojen aktivitesi ve fibrinojen antijen
hemostaz oluşumunda kullanılabileceği ancak etki
seviyelerini belirgin oranda düştürdüğü ve fibrinojen
mekanizmasının açıklanabilmesi için yoğun in-vitro ve in-
ile eritrosit aglütinasyon ilişkisini etkileyerek, eritrosit
vivo çalışmalara ihtiyaç duyulduğu bilinmektedir. Düşük
agregasyonunu uyaran bir protein ağı oluşturduğu
molekül ağırlıklı sentetik bir antifibrinolitik ilaç olan TA,
bildirilmektedir. Bu durumunda pıhtılaşma faktörleri
plazmin ve plazminojenin fibrin molekülüne bağlanan
eksikliğine bağlı kan hastalığı olan vakalarda etkin
51
7tepe klinik 2012-3
bir hemostaz sağladığı, cerrahi kanama sonrasındaki
bir değişim izlenmedi. Çalışmamızdan elde edilen
komplikasyon riskini azalttığı ileri sürülmüştür (16). Ayrıca,
uyumlu olduğu belirlendi. Tam kan üzerine eklenen
kan
transfüzyonu
gereksinimini
ve
oluşabilecek
bu bulguların Göker ve ark’ nın (2008) çalışması ile
Ak ve ark (2008), hemofili hastalarında çekim sonrasında
ABS’nin
etkinliğini
değerlendirdiği
ABS’nin ışık mikroskobu ve SEM görüntülerinde; eritrosit
çalışmasında,
agregasyonunu arttırdığı ve 1 sn.’den daha kısa bir
kanamayı azaltması açısından ABS’nin alternatif bir yol
olabileceğini savunmuşlardır
(38)
sürede protein ağını oluşturduğu gözlendi. ABS’nin
. Çalışmamızdan elde
eritrositleri ve kandaki diğer büyük moleküllü hücreleri
edilen bulguların Göker ve ark’nın çalışmasına benzer
bir araya getirerek kümeleşmeler oluşturduğu gözlendi.
olduğu ve normal plazmada ABS eklenmesi ile protein
Bu biyokimyasal bulguların; etki mekanizması tamamen
ağı oluşumunun bir saniyeden daha kısa sürede oluştuğu
açıklanamayan ABS’nin kanama zamanı uzatmasına
gözlendi.
rağmen, hemostaz mekanizmasında topikal hemostatik
Genel hemostaz ve biyokimyasal testlere göre
ajan olarak nasıl bir etkisinin olduğunun açıklamasında
ABS’nin etki mekanizmasının bağlı ağ oluşumu maddenin
önemli bir rol oynayabileceğini düşünmekteyiz.
kan proteinleri ile özellikle fibrinojenle, etkileşime girerek
İki ayrı topikal hemostatik ajan olan ABS ve TA’nın
ağ oluşturması esasına dayandığı bildirilmektedir. ABS
in vitro koşullarda PT, aktivite PT, aPTT, INR değerleri ve
muhtemel kanamayı durdurma mekanizmasında protein
etkilerinin değerlendirildiği çalışmamızda; her iki ajanın
faktör V, VII, VIII, IX, X, XIII’ü etkilememektedir, ancak
pıhtılaşma faktörleri (faktör II, V, VII, VIII, X , XI), üzerine
aglütinasyonunu etkilediği ve eritrositler ile plateletlerin bir
da oldukça hızlı ve aktif bir hemostatik etki oluşturduğu,
araya gelmesini sağlayarak, ağ oluşumunda rol oynadığı
bu etkilerinin çalışmaya dahil edilen 3 bireyden elde
bildirilmektedir. ABS ağının herhangi bir pıhtılaşma
edilen kan örneklerinde benzer şekilde gerçekleştiği hem
faktöründen etkilenmediği, tüm fizyolojik hemostaz
sürecine yardımcı olduğu düşünülmektedir
(16,39,40,41)
mikroskobik hemde biyokimyasal değerlendirmelerde
. Bu
gözlendi. TA’ nın yapılan biyokimyasal testlerde anlamlı
nedenle, ABS’nin hem normal hemostaz parametrelerine
bir değişikliğe neden olmadığı, ancak ABS’nin pıhtılaşma
sahip bireylerde hem de primer hemostaz bozukluğu
süresini referans aralığından çıkartarak uzattığı gözlendi.
olan hastalarda ve/veya yaygın damar içi koagülasyonu
Günümüzde diş hekimliği cerrahisinde kanama
olan bireylerde etkili olabildiği gösterilmiştir. Belirli
kontrolü için sıklıkla kullanılan antifibrinolitik bir ajan
herhangi bir pıhtılaşma faktörünü etkilemeden fizyolojik
koagülopatisi bulunan hastalarda postoperatif kanama
bölgelerde ABS’nin doku oksijenasyonunu sağlayarak,
olan TA’nın antikoagülan, antiagregan kullanan veya
süreci sağladığı belirtilmiştir. Bu nedenle ABS’nin diğer
kontrolünde her zaman yeterli olmadığı, kullanılan
hemostatik etkili aktif bitki özlerine göre hemostazın
ilaçların
sağlanmasında avantajlı olduğu bildirilmektedir. Göker ve
yaklaştıracak
in-vitro etkilerini değerlendirdiği çalışmasında, taze
ilaç
kullanımına
gerek
duyulduğu
ağını oluşturduğu gözlenmiştir. Antikoagülan, antiagregan
ancak plazma fibrinojen aktivitesi ve antijen oranlarını PT
grubunun
sistemik
kan ve normal plazma içerisine eklendikten sonra protein
Faktör II, V, VII, VIII, IX, X, XI ve XIII oranlarını etkilemediği,
ABS
ve/veya
etkilemesine rağmen çok kısa bir sürede (<1 sn) tam
agregasyonunun oluştuğu, koagülasyon faktörlerinden
Çalışmamızda
kesilmesi
bilinmektedir. Ancak ABS’nin hematolojik parametreleri
plazmada oldukça kısa sürede protein ağının ve eritrosit
uzamasına parallel olarak azalttığını bildirmiştir
öncesi
olarak hematolojik parametreleri referans değerlerine
ark (2008); ABS’nin hemostatik parametreler üzerindeki
(16)
işlem
kullanan
.
veya
koagülopatisi
bulunan
hastalarda
hemostazın sağlanmasına yönelik mekanizmasında
hemostatik
hiç bir koagülasyon faktörünü etkilemeyen, eritrositlerin
parametrelerinin ve koagülasyon faktörleri değerlerinin
agregasyonunu arttırarak pıhtının oluşmasına imkan
kontrol, TA grubu ile karşılaştırıldığında, ABS eklenen
sağlayan ABS’nin olası postoperatif dönemdeki kanama
plazmada PT, aPTT, INR değerlerinde istatistiksel olarak
komplikasyonlarının önlenmesinde etkili olabileceğini
anlamlı bir artış saptandı. Ancak aktivite PT, Faktör II
düşünmekteyiz.
ve Faktör VIII değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı
bir azalma belirlendi. Faktör V, Faktör VII, Faktör X ve
Faktör XI seviyelerinde ise istatistiksel olarak anlamlı
52
İ k i F a r k l ı H e m o s t a t i k A j a n ı n ( A n k a f e r d B l o o d S t o p p e r v e Tr a n e k s a m i k A s i t ) K a n H ü c r e l e r i n d e k i M o r f o l o j i k
Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi
KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
2008:531-538.
23. Lundblad RL, Bradshaw RA, Gabriel D, Ortel TL, Lawson J, Mann KG.
A review of the therapeutic uses of thrombin. Thromb Haemost 2004;
91(5):851 -860.
24. Krebs VE, Higuera C, Barsoum WK, Helfand R. Blood management in
joint replacement surgery: what’s in and what’s out. Orthopedics 2006;
29(9):801-803.
25. Albala DM, Lawson JH. Recent clinical and investigational applications
of fibrin sealant in selected surgical specialties. J Am Coll Surg. 2006;
202(4):685-697.
26. Morikawa T. Tissue sealing. Am J Surg. 2001; 182(2 Suppl):29-35.
27. Fiechtner BK, Nuttall GA, Johnson ME, Dong Y, Sujirattanawimol N,
Oliver WC Jr, Sarpal RS, Oyen LJ, Ereth MH.Plasma tranexamic acid
concentrations during cardiopulmonary bypass. Anesth Analg 2001;
92(5):1131-1136.
28. Dowd D, Karski J, Cheng D, Carroll A, Lin Y, James R, Butterworth J.
Pharmacokinetics of tranexamic acid during cardiopulmonary bypass.
Anesthesiology 2002; 97(2):390-399.
29. Santos A, Kalil R, Bauemann C, Pereira J, Nesralla I. A randomized,
double-blind, and placebo-controlled study with tranexamic acid of
bleeding and fibrinolytic activity after primary coronary artery bypass
grafting. Braz J Med Biol Res 2006; 39(1):63-69.
30. Kayaalp 0. Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji. İkinci cilt. 5.
baskı. Feryal yayınevi Ankara. 1990; s.1412-1415.
31. De Bonis M, Cavaliere F, Alessandrini F, Lapenna E, Santarelli F,
Moscato U, Schiavello R, Possati GF. Topical use of tranexamic acid
in coronary artery bypass operations: a double-blind, prospective,
randomized, placebocontrolled study. J Thorac Cardiovasc Surg 2000;
119(3): 575-580.
32. Garneti N, Field J. Bone bleeding during total hip arthroplasty after
administration of acid. The Journal of Arthroplasty 2004; 19(4): 488492.
33. Henry DA, Carless PA, Moxey AJ. Anti-fibrinolytic use for minimising
perioperative allogenic blood transfusion. Cohrane Database Syst
Rev. 2007; Oct 17;(4).
34. Sindet-Pedersen S, Ramström G, Bernvil S, Blombäck M. Hemostatic
effect of tranexamic acid mouthwash in Anticoagulant treated patients
undergoing oral surgery. N Engl J Med 1989; 53: 1259-1268.
35. Royston D, Bidstrup BP, Taylor KM, Sapsford RN. Effect of aprotinin
on need for blood transfusion after repeat open heart surgery 1987; 2:
1289-1296.
36. Royston D. Blood sparing drugs: aprotinin, tranexamic acid and
epsilonaminocaproic acid. Int Anest Clin 1995; 33: 155-179.
37. Hardy J F, Belisle S. Natural and synthetic antifibrinolytics in adult
cardiac surgery: effectiviness and efficiency 2001; 72: 1814-1820.
38. Eren NT, Aytaçoğlu B, Çorapçıoğlu T, Taşöz R, Aral A, Özberrak H,
Akalın H. Kalp ameliyatlarında postoperatif kanamanın azaltılmasında
Traneksamik Asit kullanımı. Ankara Tıp Mecmuası (The Journal of the
Faculty of Medicine)1994; Vol. 47 : 635-642.
39. Andersen JJ, Nielsen C. Prophylactic tranexamic acid in elective,
primary coronary artery bypass surgery using cardiopulmonary
bypass. European Journal of Cardio-thoracic Surgery 2004; 26: 311317.
40. Vanek T, Janes M,Fajt R, Straka Z, Jirasek K, Kolesar M, Brucek
P, Maly M. Fibrinolytic inhibitors in off-pump coronary surgery: a
prospective, randomized, double-blind TAP study (tranexamic acid,
aprotinin, placebo). Eur J Cardio-Thorac Surg 2008; 28:563-568.
41. Caglar GS, Tasçı Y, Kayıkçıoğlu F, Haberal A. Intravenous tranexamic
acid use im myomectomy: A prospective randomized double-blind
placebo controlled study. Eur J Obstetrics & Gynecology and
Reproduc Biol 2008; 137: 227-231.
Roberts HR, Monroe DM, Hoffman M. Moleculer biology and
biochemistry of the coagulation factors and pathways of hemostasis
In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U (eds).
Williams Hematology. 6th ed. New York: McGraw-Hill 1001; 14091435.
Griffin JH. Control of coagulation reactions. In: Beutler E, Lichtman
MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U (eds). Williams Hematology. 6th
ed. New York: McGraw-Hill 2001; 1435- 1451.
Robert J, Frank W. G. Leebeek. Pharmacological strategies to
decrease transfusion requirements in patients undergoing surgery
2002; Drugs ; 62 (15): 2193-2211.
Tanaka AK, Key NS, Levy JH. Blood coagulation: hemostasis and
thrombin regulation. Anesth Analg 2009; 108. 1433-1446.
Boon GD. An Overwiev of Hemostasis. Toxicologic Pathology
1993;21(2):170-179.
Dahlback B. Blood coagulation and its regulation by Anticoagulant
pathways: genetic pathogenesis of bleeding and thrombotic diseases.
J Intern Med 2005; 257(3): 209-223.
Rodgers GM, Bithell TC. The diagnostic approach to the Bleeding
disorders. In Wintrobe’s Clinical Hematology. Eds: Lee GR, Foerster J,
Lukens J, Paraskevas F, Greer JP, Rodgers GM. Lippincott Williams &
Wilkins 1999; 1557–1578.
Consensus conference. Platelet transfusion therapy JAMA 1987;
257:1777–1780.
Seligsohn U, Coller BS. Classification, clinical manifestations and
evaluation of disorders of hemostasis.In, William’s Hematology. Eds:
Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U. McGraw
Hill 2001; 1471–1478.
Sayınalp N. Hemostaz tarama testleri: Önce hangisini kullanmalıyım?
III. Hematoloji İlk Basamak Kursu, Kurs Kitabı. İstanbul 2003; s 51–56.
Rodgers RP, Levin J. A critical reappraisal of the bleeding time. Semin
Thromb Hemost 1990; 16: 1–20.
Lind SE. The bleeding time does not predict surgical bleeding. Blood
1991; 77: 2547–2552.
Seligsohn U, White GC. Inherıted deficiencies of coagulation factors II,
V, VII, XI, and XIII and the combined deficiencies of factors V and VIII
and of the vitamin K-dependent factors. In, William’s Hematology. Eds:
Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U. McGraw
Hill 2001; 1617–1638.
Robertson LE, Wasserstrum N, Banez E, et al: Hereditary factor
VII deficiency in pregnancy: Peripartum treatment with factor VII
concentrate. Am J Hematol 1996; 40: 38–41.
Ginsburg D. Von Willebrand Disease. In, William’s Hematology. Eds:
Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U. McGraw
Hill 2001; 1813–1828.
Mosesson MW. Hereditary abnormalities of fibrinogen. In, William’s
Hematology. Eds: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ,
Seligsohn U. McGraw Hill 2001; 1659–1672.
Midathada MV, Mehda P, Waaner M, Fink LM. Recombinant factor
VIIa in the treatment of bleeding. Am J Clin Pathol2004; 21:124–137.
Renkens KL Jr, Payner TD, Leipzig TJ, Feuer H, Moronen MA, Koers
JM, Lawson KJ, Lentz R, Shuey H Jr, Conaway GL, Andersson
GB, An HS, Hickey M, Rondinone JF, Shargill NS. A multicente,
prospective, randomized trial evaluating a new hemostatic agent for
spinal surgery. Spine 2001; 26(15):1645-1650.
Sabel M, Stummer W. The use of local agents: Surgicel and
Surgifoam. Eur Spine J. 2004;13 (Suppl 1):97-101.
Oz MC, Rondinone JF, Shargill NS. FloSeal Matrix: new generation
topical hemostatic sealant. J Card Surg. 2003;18 (6):486-493.
Block JE. Severe blood loss during spinal reconstructive procedures:
the potential usefulness of topical hemostatic agents. Med Hypotheses
2005;65(3):617-621.
Richard T, Rinder HM, Çev: Selçuk M, Normal hemostaz. Thomas E.A,
Charles C, Carpenter J, Robert CG, Benjamin IJ (eds.), Andreoli and
Carpenter’s Cecil Essentialss of Medicine, Nobel Kitapevleri, İstanbul
53
Özgün Araştırma
ÖZET
Tam Protez Kırıkları
Amaç: Bu çalışmanın amacı; Bakırköy Ruh sağlığı
ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Diş
Tedavi ve Protez Merkezindeki tam protez kırıklarının
dağılımını tespit etmektir.
Gereç ve Yöntem: 2 yıl süresince tam protez kırık tamiri
için başvuran hastalardan elde edilen verilerin kayıt edilmesi
ve istatistiksel olarak değerlendirilmesi ile gerçekleştirilmiştir.
Bulgular: Çalışmamız süresince tamirleri gerçekleştirilen
Dr. Dt. Özlem Gürbüz
360 adet tam protez kırığına ait verilerin istatistiksel analizine
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve
Araştırma Hastanesi
göre, alt tam protez kırıklarının, üst tam protez kırıklarına
oranı yaklaşık olarak 1/2’dir ve kırıkların çoğunluğu (%
60.8) erkek hastaların kullandığı protezlere aittir. Üst ve
alt tam protezlerin kırılma nedenleri arasındaki farklılık
istatistiksel olarak ileri derecede anlamlıdır (P<0.000). Alt
ve üst tam protezlerdeki en yaygın kırılma tipinin orta hat
kırıkları olduğu gözlenmiştir. Tamir edilen tam protezlerin %
59.3’ü daha önce bir veya daha fazla kez tamir edilmiştir.
Tam protezlerdeki kırılma süreci incelendiğinde; en fazla
kırılmanın protezlerin yapımını takiben 1-4 yıl içerisinde
meydana geldiği tespit edilmiştir (%54.7).
Sonuç: Araştırmamızda, üst ve alt tam protezlerde
özellikle orta hat kırıklarının önemli ve sık rastlanılan bir sorun
olduğu, üst tam protezlerin daha çok fonksiyon (çiğneme)
sırasında, alt tam protezlerin ise daha sıklıkla düşürülme
sonucunda kırıldığı, tam protez kırıklarının sayısının ise her bir
protezin tekrarlanan tamirleri neticesinde arttığı gözlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Tam protez kırığı, akrilik reçine,
protez tamiri.
SUMMARY
Aim: The aim of this study was to determine the
prevalence of the type of complete denture fracture in
dental clinic of Bakırköy Research and Training Hospital
for Psychiatry, Neurology and Neurosurgery.
Material and method: This study was performed by
recording of data that were collected from patients who
Yazışma adresi
attended for denture repair during 2 years.
Zuhuratbaba Mahallesi. Dr. Teyfik Sağlam Caddesi.
fractures, it was observed that the ratio of lower to upper
TÜRKİYE
of the fractured dentures (60.8 %) were those of males.
Faks: +90 212 5729595
causes of fractures in upper and lower complete dentures
Results: After the analysis of 360 complete denture
Dr. Dt. Özlem Gürbüz
Ağma 2. Blok. No: 4 Daire: 3 Bakırköy İSTANBUL
complete denture fractures were approximately 1/2, most
Telefon: +90 212 5436565
Highly significant difference was found between the
E-posta: [email protected]
(P<0.000). Midline fracture was the most common in
54
Ta m P r o t e z K ı r ı k l a r ı
both the upper and lower dentures during the period of
plağına uygulandığında zarar vermeyecek düzeydeki
repaired once or more. Maximum fracture was in denture
kaidenin sürekli düşük yoğunluktaki gerilimlere maruz
tekrarlayan
study. Fractured dentures (59.3%) had previously been
çiğneme
kuvvetlerinin
etkisiyle,
akrilik
kalması sonucu oluşur. Bu tip kırılmada kaide plağında
age group of one to four years post delivery (54.7 %).
çekme geriliminin yoğunlaştığı bölgelerde öncelikle
Conclusion: The results of this study showed that
mikroskopik çatlaklar meydana gelir, gerilim devam
midline fractures were a common problem in both upper
ederse bu çatlaklar birleşerek kırılmaya neden olurlar.
and lower complete denture, accidental dropping of the
13
Kaidenin deformasyonunu artıran veya gerilim dağılımını
denture was the most common cause for lower complete
değiştiren herhangi bir neden, protez kırılmalarına zemin
denture fracture, whereas the majority of upper complete
hazırlayacaktır.14 Tam protezlerde orta hat boyunca
dentures fractured in the mouth during the function and,
görülen kırılmalar genellikle yorulma kırığıdır.7,13,15,16
the total number of complete denture fractures were
Protez kırılmaları diş hekimliğinde sık karşılaşılan bir
considerably enhanced by repetitive repairs.
sorun olmasına karşın bu konuda yapılmış çalışma sayısı
Key words: Complete denture fracture, acrylic resin,
fazla değildir.17-23 Tam protezlerdeki kullanım sonucunda
denture repair.
oluşan kırılma probleminin öneminin vurgulanması ve
GİRİŞ
kırık tamiri dağılımı incelenmelidir. Bu çalışmanın amacı
çözüm üretilmesi açısından protez kaide plaklarındaki
bir kamu hastanesinin diş tedavi ve protez merkezinde
Polimetilmetakrilat (PMMA) esaslı akrilik reçineler
tamir edilen tam protezlerdeki kırıkların dağılımını tespit
1937 yılından günümüze değin en yaygın şekilde
kullanılan
protez
kaide
materyalidir.
1,2
Bu
protez
etmektir.
kaide materyali, görünüşünün estetik olması, yapımı
GEREÇ VE YÖNTEM
ve tamirindeki kolaylık gibi olumlu özelliklere sahip
olmasına karşın, mekanik özelliklerinin yeterli düzeyde
Bu çalışma, 2 yıl süresince Bakırköy Ruh Sağlığı
olmaması neticesinde ideal bir materyal olarak kabul
edilememektedir.
3-5
ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Diş
Darbe dayanımı, yorulma dayanımı
Tedavi ve Protez Merkezine protez tamiri için başvuran
ve transvers dayanım gibi mekanik özelliklerinin zayıf
hastalar ve protezlerine ait bilgilerin anket formlarına
olması önemli dezavantajları arasındadır.6 Akrilik reçine
kayıt edilmesi, elde edilen verilerin istatistiksel olarak
protez kaide maddesinin mekanik özelliklerini iyileştirmek
değerlendirilmesi ile yapılmıştır. Anket formlarına kayıt
amacıyla, çeşitli alternatif materyaller, akrilik reçinelerin
edilen tam protez kırıklarının değerlendirilmesinde
kimyasal modifikasyonları, akrilik reçine bünyesine metal
kullanılan değişkenler aşağıdadır: 1-Hastanın cinsiyeti
destek ilavesi ve farklı fiber sistemleri kullanılmıştır. 7-9
ve yaşı (erkek-kadın); 2-Protezin yaşı (1 yıldan az,
Akrilik reçine protezlerin kırılmaları, diş hekimliği
1-4 yıl arasında, 4 yıldan fazla); 3-Protez tipi (üst tam
pratiğinde oldukça sık karşılaşılan, henüz çözüme
protez - alt tam protez); 4-Tamir nedeni (ağız içinde
kavuşturulmamış önemli bir sorundur ve ilave bir maliyet
fonksiyonda, kaza ile düşürerek ); 5-Protezin kırılma
gerektirmektedir.6,10,11 Protez kırılmalarının oluşumu,
hattı (orta hat, kesici alanı, kanin alanı, premolar
hasta, dişhekimi ve protez kaide maddesinin yapısal
alanı ve diğer) (Resim 1, 2, 3) ; 6- Önceki tamir sayısı
özelliklerine bağlı multifaktöriyel bir durumdur. Protezler
(daha önce tamir edilmemiş, 1 kez tamir edilmiş, 2 kez
genel olarak ağız içinde ve dışında olmak üzere 2
tamir edilmiş, 3 veya daha fazla kez tamir edilmiş);
şekilde kırılırlar. Ağız dışındaki kırılmalar protezlerin
8-Kırılma hattı üzerinde frenulum ve diastema varlığı,
temizlenirken veya hapşırma, öksürme gibi ani refleks
frenulum varlığı (labial frenulum, buccal frenulum ve
hareketler sırasında ağızdan fırlayarak sert bir zemin
dil frenulumu), diastema varlığı, diastema+frenulum
üzerine düşmeleri gibi ani bir kuvvet uygulanması
varlığı, hiçbiri). Değişkenler ile kırık protezlere ait veriler
sonucu darbe ile oluşur. Ağız içindeki kırılmalar ise, belirli
arasındaki istatistiksel değerlendirmede ki-kare testi
bir süre kullanılmış protezlerde çiğneme fonksiyonu
kullanılmıştır.
sonucunda oluşan tekrarlayan eğmelerin neden olduğu
yorulma nedenli kırılmalardır.12 Yorulma, protez kaide
55
7tepe klinik 2012-3
BULGULAR
Tam protezi kırılmış 360 hastanın yaş ortalaması
56.18±7.3’tür
(Ortalama±standart
sapma).
Bu
hastaların çoğunluğunu (n=219, % 60.8) erkek hastalar
oluşturmaktadır. Alt tam protez kırıklarının üst tam
protez kırıklarına oranı yaklaşık 1/2 (% 37.5 / % 62.5)’dir
(Tablo1).
Kırık alt tam protezlerin ortalama yaşı (3.48±2.98),
kırık üst tam protezlerinkinden (3.46±2.51) çok az farklıdır
ve tüm kırık protezlerin ortalama yaşı (3.47±2.69) yıldır.
En fazla kırılma, protezlerin yapılmasından sonraki 1-4
yıl içinde meydana gelmektedir. Üst tam protezlerdeki
kırılmaların çoğunluğu ağız içinde fonksiyon sırasında
(% 60), geri kalan (% 40) ağız dışında meydana gelirken,
Resim1 : Üst çene tam protezde orta hat kırığı
alt tam protezlerdeki kırılmaların büyük bir bölümü (%
65.2) kaza ile düşürme sonucu darbe ile ağız dışında,
diğer bölümü ise ağız içinde fonksiyon sırasında (% 34.8)
meydana gelmiştir (Tablo1). Üst ve alt tam protezlerin
kırılma şekli arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır
(x2= 21.41, P< 0.000).
Orta hat kırıkları hem alt hem de üst protezlerde en
yaygın kırılma sebebidir (% 62.8). Orta hat kırıklarının
146 tanesi (% 64.6 ) üst tam protezlerde (Resim 1),
ve 80 tanesi (% 35.4) ise alt tam protezlerde meydana
gelmiştir (Resim 2). Tamir edilen protezlerin 150 tanesi
(% 41.7) ilk kez tamir edilmiştir, kalan 210 (%59.3) tam
protez ise daha önce bir veya daha fazla kez tamir
edilmiştir (Tablo1). Verilerin istatistiksel analizinde; üst ve
Resim 2: Alt çene tam protezde orta hat kırığı
alt tam protezlerde kırılmanın tekrar oluşması arasında
anlamlı bir fark olmadığı gözlenmiştir. (x2= 4.44, P=0.2).
Tam protezlerde kırık hattında frenulum bulunma oranı
yüksektir (%56.7) (P=0.005). Diastema, her iki protez
tipinde de kırıkta etkin bir faktör olarak görülmemiştir.
TARTIŞMA
Bu çalışmada gözlemlenen en yaygın kırık tipi
orta hat kırıklarıdır ve tam protez kırıklarının % 62.8’ini
oluşturmaktadır. Bu bulgular orta hat kırıklarının üst
tam protezlerde daha yaygın bir sorun olduğunu
göstermektedir. Daha önce bu konuda yapılan araştırmalar
da bulgularımızı destekler niteliktedir.14,17,18,21,22 Protez
kaidesinin orta hat kırığı, genellikle fonksiyon süresince
Resim 3: Tam protezlerde “diğer” kırıklar (üst çene tam protez
görülmektedir)
kaidenin sürekli deformasyonundan kaynaklanan bir
yorulma kırığıdır. Akrilik reçine protezler, ağız içinde
fonksiyon sırasında tahmin edildiğinden daha fazla
esneme yaparlar.12 Protezin doku uyumunun bozulması
56
Ta m P r o t e z K ı r ı k l a r ı
bu esnemenin artmasına yol açar. Protez kaidesi
üst tam protezlerin çoğu (% 82) orta hat üzerinde bir
dişlerin aşınması ve destek doku değişimleri nedeniyle
Hem frenulum hem de diastema gerilim biriktirici olarak
fonksiyon sırasında üzerine gelen basınçla deforme olur,
bu deformasyon miktarı artabilir.
14
frenulum, diastema veya her ikisini birden içermektedir.
Protez kaidesinin
etki eder ve böylece kırılma riskini arttırır. Literatürde
gerilim dağılımını artıran veya değiştiren herhangi bir
faktör protez kırılmasına zemin hazırlayabilir.
14,24
keskin kontür değişimlerinin, delikler ve derin çiziklerin
Protez
protezde gerilim birikimine yol açarak kırılmaya zemin
hazırladığı bildirilmiştir.14,19 Çalışmamızın sonuçları da bu
kaidesinin yeterli kalınlıkta yapılması, sert damakta
araştırmalarda elde edilen sonuçları destekler niteliktedir.
bastırılamayan dokuların röliyefi, protez kaidesinin
Protezlerde frenulum nedeniyle açılan çentiklerin derin
sağlamlığını artıran labial kıvrımın varlığı, protezlerde diş
kısımlarının yuvarlatılmış olması gerilimi azaltırken,
diziminde balanslı okluzyona dikkat edilmesi gibi protetik
bunların keskin ve derin olması, gerilimi arttırmaktadır.17
kurallara dikkat edilerek yapılan protezler, protez kaide
reçinesindeki
güçlendirmeler
ve
Bu çalışmada, tam protezlerde oluşan kırıklar
frenulum-diastema
incelendiğinde;
gibi gerilim birikimlerinin azaltılması orta hat kırıklarını
önlemeye yardımcı olacaktır.
25
Kırılma, öncelikle bir
protezlerdeki
kırıkların
ağız
içinde
veya kazaya bağlı olarak ağız dışında meydana gelme
çatlak oluşumu ve bu çatlağın ilerlemesinin sonucudur.
sıklıkları birbirine yakındır. Buna karşın bu kırıkların
Bu durum lokal bir gerilim noktası mevcudiyetine
oluşumu tam protezin üst çene veya alt çeneye ait
gerek duyar. Protez kaide plağında derin frenulumların
olmasına göre farklılık göstermiştir. Üst tam protezlerdeki
olması bir gerilim artırıcı olarak etki eder ve böylece
kırıkların çoğunluğu ağız içinde fonksiyon sırasında (%
üst tam protezlerin orta hat kırıklarına zemin hazırlar.
60) meydana gelirken, alt tam protezlerdeki kırıkların
Bu çalışmada da orta hat kırığı nedeniyle tamir edilen
çoğunluğu (% 65.2) ağız dışında kaza ile düşürme
Veriler ve dağılımları (%)
Değişken
Kırık tam protez tipi
Üst tam protez
Alt tam protez
Protez Yaşı
< 1 yıl
1-4 yıl
> 4 yıl
Hastanın cinsiyeti
Erkek
Kadın
Kırılma şekli
Ağız içinde fonksiyonda
Ağız dışında kaza ile
Kırılma hattı
Orta hat
Kesici Bölgesi
Kanin bölgesi
Premolar ve molar bölgesi
Diğer
Önceki tamir sayısı
0
1
2
3 veya daha fazla
Frenulum ve Diastema varlığı
Frenulum
Diastema
Frenulum+Diastema
Hiçbiri
Tablo1. Kırık tam protezlere ilişkin değişkenlere ait
57
Sayı
%
225
135
62.5
37.5
47
195
118
13.1
54.8
32.7
219
141
60.8
39.2
182
178
50.6
49.4
226
38
30
34
32
62.8
10.6
8.3
9.4
8.9
150
74
92
44
41.7
20.6
25.6
12.2
204
19
72
65
56.7
5.3
20
18
7tepe klinik 2012-3
sonucu, darbe ile kırılmışlardır. Üst ve alt tam protezlerin
fonksiyonların belirli bir kullanım sonrası, materyalin
anlamlıdır (P< 0.000). Bu bulgu tam protez kırıklarını
stresleri başlatarak, kırığa sebebiyet verdiğini ve bunun
bozulmasına ve kırılmanın hızlanmasına yol açabilecek
kırılma nedenleri arasındaki bu fark istatistiksel olarak
orta hatta görüldüğünü belirtmektedir. Protez kaide
inceleyen Khawasegh ve Arab’ın, araştırma bulgularıyla
21
plağındaki su emilimi, artık monomer salınım miktarı ve
uyumludur. Üst tam protezlerin fonksiyon sırasında
yüzey defektleri de yorulma direncinin azalmasında rol
ağız içinde kırılmalarındaki en önemli faktörün protezin
doku
uyumunun
bildirilmiştir.
14,20,21
iyi
olmamasından
oynamaktadırlar.8,14 Bir insanın yılda ortalama 500000
kaynaklandığı
Doku uyumu zayıf olan tam protezlerin
kez ısırma yapmasıyla tam protezler fonksiyonel kullanım
kaide plağı, fonksiyon süresince orta hat veya yakını
sürelerinde, milyonlarca defa eğilmelere maruz kalmakta
civarında esnemekte ve böylece çiğneme süresince
böylece yorulma başarısızlığı riski artmaktadır.8
Bu çalışma protez kırıklarının
protezin hareketi, tekrarlayan yüklere bağlı yorulma
çoğunluğunun
kırığına sebep olmaktadır. Protez kırıkları ağız dışında,
(% 59.3) daha önce en az bir kere tamir edildiğini,
kazaların sonucu olarak, veya protezlerin takma, çıkarma
tamir edildiğini göstermiştir. Smith,19 araştırmasında
% 20.9’unun ise daha önce en az 3 veya daha fazla
öksürme, hapşırma, ağızdan protezin fırlaması gibi
ve temizlenmesi sırasında hastanın dikkatsizliğine bağlı
tam protez kırıklarının % 56’sının daha öncede tamir
darbeden dolayı da meydana gelebilir. Araştırmamızda,
fazla tamir olduğunu tespit etmiştir. Tam protez kırıklarını
edildiğini, sadece % 6’sının daha önceden üç veya daha
olarak yere düşürülme sonucunda kaide plağına gelen
inceleyen Khawasegh ve Arab21 ise kırılmış protezlerin
alt tam protezlerdeki en yaygın kırılma nedeninin darbe
%58’inin daha önce 1 veya daha fazla kez, bunun da %
veya kaza ile kırılma (% 65.2) olduğu tespit edilmiştir.
Bu bulgumuz, Naik (% 53.6), ile Khawasegh ve Arab’ın
19’unun 3 veya daha fazla kez tamir edildiğini bildirmiştir.
20
araştırma sonuçları (%39)
21
ile uyumludur.
Çarpma
Kırılmaya neden olan faktör ekarte edilmeden tamir
sonucu en fazla gerilim, alt çenedeki ikinci küçük azı
yapılırsa protez tekrar kırılmaktadır.25 Bunun yanı sıra,
dır. Ancak çarpma kırılmaları genellikle orta hat boyunca
kısmını kaybettiği bildirilmiştir. Isı ile polimerize olan
tamir edilen tam protezlerin, orijinal dayanımının bir
dişlerinin labial ve lingual bölgelerinde yoğunlaşmakta
ve bu gerilimlerden bağımsız olarak gelişmektedir. Üst
reçinelerle tamir edilen protezlerde orijinal dayanıklılığın
18
ve alt tam protezler arasında kaza ile oluşan kırılma
yaklaşık %85’inin elde edildiği, otopolimerizan akrilikle
sayılarındaki farklılığın muhtemel nedenlerinin; üst ve
tamir edilenlerde ise %55-65 arasında değişebilen bir
alt tam protezlerin orta hat alanındaki şekil, boyut ve
oranda dayanım elde edilebildiği bildirilmektedir.26,27
Akrilik kaide tamirlerinde kolay, hızlı ve ucuz olduğu
genişlikteki farklılıklar ile hastaların alt protezlere oranla
için otopolimerizan akrilik reçineler tercih edilmektedir.
üst protezlerini daha çok kullanmalarına bağlı olduğu
ileri sürülmüştür.19,20 Bununla birlikte, ideal bir protez
Bununla birlikte, doğal diş dizisine karşı alt veya üst
kaide maddesinin kaza ile kırılmasının önlenmesi için,
protezlerde gerçekleşen tekrarlayan kırılma vakalarında,
diğer özelliklerinin yanı sıra yüksek bir darbe dayanımına
darbe dayanımlı akrilik veya fiber güçlendirmenin ele
sahip olması gereklidir. Yüksek darbe dayanımlı akrilik
alınması gerektiği ileri sürülmektedir.28
5
reçine kullanımı darbeye bağlı kaza kırılmalarına engel
SONUÇ
olabilir. Bununla birlikte, akrilik reçineye cam fiber
Bu çalışmada, 360 kırık tam protezin değerlendirmesi
ilavesinin eğme, çekme, yorulma ve darbe dayanımı gibi
mekanik dayanım özelliklerini önemli bir şekilde artırdığı
yapılmış, buna göre orta hat kırıklarının hem alt hem de
Araştırmamız, tam protez kırıklarının % 54.7’sinin
protezlerin daha yaygın olarak ağız içinde fonksiyonda
üst tam protezlerde en yaygın kırılma tipi olduğu, üst tam
da bildirilmiştir.8
1 yıldan fazla ve 4 yıldan az kullanım neticesinde
oluştuğunu göstermiştir. Hargreaves
18
ve Smith
19
iken, alt tam protezlerin ise kaza sonucu düşürme ile
ise
ağız dışında kırıldığı ve tam protez kırıklarının toplam
çalışmalarında protezlerdeki orta hat kırıklarının 2-3
yıllık
kullanım
sonrası
oluştuğunu
sayısının tekrarlayan tamirler nedeniyle arttığı tespit
göstermişlerdir.
edilmiştir.
Hargreaves akrilik reçinenin fiziksel özelliklerinin protez
18
kullanım süresi arttıkça bozulmadığını, ancak klinik
58
Ta m P r o t e z K ı r ı k l a r ı
KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
fiber. J Prosthet Dent 2001;86(6):613-9.
27. Ward EJ, Moon PJ, Levine RA, Behrendt LC. Effect of repair surface
design repair mate rial and processing method on the transverse
strength of repaired acrylic denture resin 1992;67(6):815-20.
28. Stipho HD.Repair of acrylic resin denture base reinforced with glass
fiber. J Prosthet Dent 1998;80(5):546-50.
Phoenix, RD. Denture base materials. Dent Clin North Am 1996;
40(1):113-20.
O’Brien WJ: Polymers and polymerization. In: Dental Materials and
their selection. 3rd ed. Chicago, Illinois. Quintessence publishing
Co.Inc. 2002. p.74-89.
Azzari MJ, Cortizo MS, Alessandrini JL. Effect of the curing conditions
on the properties of an acrylic denture base resin microwavepolymerised. J Dent 2003; 31(7): 463-8.
Narva KK, Vallittu PK, Helenius H, Yli-Urpa A. Clinical survey of acrylic
resin removable denture repairs with glass-fiber reinforcement. Int J
Prosthodont 2001; 14(3): 219-24.
Craig, RG, Powers JM, Wataha JC. Plastics in prosthetics. In: Dental
Materials. Properties and manuplation. 7 th ed., St. Louis: Mosby;
2000. p.257-274.
Kim SH, Watts DC: The effect of reinforcement with woven E-glass
fibers on the impact strenght of complete dentures fabricated withhigh-impact acrylic resin. J Prosthet Dent 2004; 91(3): 274-80.
Jagger D C, Harrison and Jandt K D. The reinforcement of dentures. A
review. J Oral Rehabil 1999; 26(3): 185-94.
Vallittu PK. A review of fiber-reinforced denture base resins. J
Prosthodont 1996; 5(4): 270-6.
Uzun G, Hersek N, Tuncer T.Effect of five woven fiber reinforcements
on the impact and transverse strength of a denture base resin. J
Prosthet Dent 1999; 81(5):616-20.
Kanie T, Arikawa H, Fujii K, Ban S. Flexural properties of denture base
polymers reinforced with a glass cloth-urethane polymer composite.
Dent Mater 2004; 20(8): 709-16.
John J, Gangadhar SA, Shah I. Flexural strength of heat-polymerized
polymethyl methacrylate denture resin reinforced with glass, aramid,
or nylon fibers. J Prosthet Dent 2001; 86(4): 424-7.
Kelly EK. Fatigue failure in denture base polymers. J Prosthet Dent
1969; 21(4): 257-66.
Wiskott HW, Nicholls J I and Belser U C. Stress fatigue: basic
principles and prosthodontic implications. Int J Prosthodont 1995;8(2):
105-16.
Beyli MS, Von Fraunhofer JA. An analysis of causes of fracture of
acrylic resin dentures. J Proshet Dent 1981; 46(3): 238-41.
Morris JC, Khan Z, Von Fraunhofer JA: Palatal and the flexural
strenght of maxillary denture bases. J Prosthet Dent 1985; 53(5):6703.
Gurbuz Ö, Unalan F, Dikbas I.Comparison of the fatigue strength of
five acrylic denture resin. J Mech Behav Biomed Mater 2010;3(8):
636-9.
Darbar UR, Hugget R, Harrison A. Denture fracture-A survey. Br Dent
J 1994; 176(9) : 342-5.
Hargreaves AS. The prevalence of fractured dentures, a survey. Br
Dent J 1969;126(10): 451-5.
Smith DC. The acrylic denture: Mechanical evaluation mid-line
fracture. Br Dent J 1961; 110(2): 257-67.
Naik AV. Complete denture fractures: A clinical study . J Ind
Prosthodont Soc 2009; 9 (3):148-150.
Khawasegh SF, Arab JM. A clinical study of complete denture fractures
at four military hospitals in Jordan. JRMS 2003; 10(2): 27-31
Al-Dweiri A. Denture fracture-A survey. Middle East J Nurs
2007;1(5):11-4
El-Sheikh AM, Al-Zahrani SB. Causes of denture fracture:A survey.
Saudi Dent J 2006;18(3):149-54.
Lambrecht JR, Kydd WL. A functional stress analysis of the maxillary
complete denture base. J Prosthet Dent 1962; 12(3): 856-72.
Pamir A, Bağış B, Durkan R, Köroğlu A. Tam protez kaide plağı kırılma
nedenlerinin değerlendirilmesi. Cumh Üniv Diş Hek Fak Derg 2007;
10(1): 64-8.
Polyzois GL, Tarantili PA, Frangou MJ, Andreopoluos AG. Fracture
force deflection of fracture and tougness of repaired denture resin
subjected to microwave polymerization or reinforced with wire or glass
59
Derleme
ÖZET
Diş Beyazlatma
Son yıllarda diş-dişeti estetiği, diş hekimliğinin önde
gelen ilgi ve uygulama alanları arasında yer almaktadır.
Daha güzel bir gülüşe sahip olma isteği nedeniyle diş
hekimine başvuran hasta sayısı artmaktadır. Dişlerin
formu, yüzey morfolojisi, ark içindeki dizilimi kadar
renkleri de estetiğin ana öğelerinden biridir. Estetik amaçlı
olarak dişlerin beyazlatılması yeni bir tedavi yöntemi
Yrd. Doç. Dr. Haktan Yurdagüven
olmamakla beraber son yıllarda çok farklı beyazlatma
Yeditepe Diş Hekimliği Fakültesi Konservatif Diş Tedavisi Anabilim Dalı
ürünleri kullanıma sunulmuştur. Beyazlatma işleminde
kullanılan temel etken madde Hidrojen Peroksit (HP)
Yrd. Doç. Dr. Özlem Malkondu
tir. Düşük molekül ağırlığı nedeniyle mine ve dentine
Yeditepe Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
penetre olan HP serbest radikaller üretme özelliğine
sahiptir. Bu serbest radikaller stabil hale geçmek için
doymamış karbon çift bağlarına etki ederek daha açık
renkli moleküller oluştururlar ve bu sayede beyazlatma
işlemi gerçekleşmiş olur. Piyasada bulunan beyazlatma
ajanları genellikle karbamit peroksit (KP) veya hidrojen
peroksit (HP) içerir. KP solusyonları stabil bir yapıya
sahip değildir. Ağız ortamında HP, karbondioksit ve üreye
parçalanır. Etkili bir beyazlatma işlemi için renkleşmenin
bulunduğu bölgede renkleşmenin yoğunluğunun ve
etiyolojisinin belirlenip, olguya göre doğru beyazlatma
yöntemlerinin seçilerek, doğru şekilde uygulanması
gerekmektedir.
SUMMARY
In recent years, tooth and gingiva aesthetic are among
important topics of interest in dentistry practice. Number
of patients admitting to the dentist for a beautiful smile
is increasing. Besides tooth form, surface morphology
and sequence of the teeth on dental arch, color is one of
the main elements of aesthetics. Even though bleaching
is used in many years for aesthetic purposes, in recent
years a lot of new different teeth whitening methods and
products are available. Most commonly used bleaching
agent is Hydrogen Peroxide (HP). HP has a capacity
to produce low molecular weight free radicals. These
Yazışma Adresi
free radicals can penetrate to the enamel and dentin
Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi
stabilized lighter color molecules, thus bleaching process
Tel: 0216 3636044
contain carbamide peroxide (CP) or hydrogen peroxide
Mobil Tel: 0542 2371414
they decompose to HP, carbon dioxide and urea in oral
Yrd. Doç. Dr. Haktan Yurdagüven
and affect the unsaturated carbon double bonds to form
Diş Hastalıkları ve Tedavisi A.B.D
occurs. The bleaching agents on the market generally
Faks: 0216 3636211
(HP). CP solutions do not have a stable structure and
E-posta: [email protected]
environment. For the efficiency of bleaching procedure
60
Diş Beyazlatma
it is mandatory to determine etiology and density of
sahiptir. Bu serbest radikaller eşleşmemiş elektronlar
concentration of the whitening product and whitening
değillerdir. Bu kökler stabil hale geçerken organik
tooth color correctly; also correctly; also convenient
nedeniyle elektrofiliktirler ve stabil bir yapıya sahip
method should be selected accordingly.
moleküllerin doymamış karbon çift bağlarına etki ederler.
Bu oluşan yeni moleküller daha açık renklidirler. Bu
Beyazlatma mekanizması
reaksiyon sonucu minede başlangıç beyazlatması elde
edilmiş olur 17 .
Daha beyaz dişlere sahip olma isteği günümüzde
Canlı dişlerin beyazlatılması ile cansız dişlerin
beyazlatmayı estetik diş hekimliğindeki en önemli
konulardan biri haline getirmiştir. Dişlerin pozisyonu,
beyazlatılması
önemli
beyazlatma
Diş
rengini
belirleyen
literatürde
tanımlanan
farklı
beyazlatma yöntemleri uygulanmaktadır. Çok farklı
formu, yüzey morfolojisi gibi rengi de ağız-diş estetiğinin
öğelerindendir.
için
en
ajanları,
konsantrasyonları,
uygulama
süreleri, ürün formları, uygulama şekilleri ve ışık ile
önemli faktör dentin tabakasıdır; bununla birlikte mine
kalınlığı da önemli bir etkendir . Diş renkleşmeleri,
aktivasyon yöntemleri vardır. Canlı dişlerde beyazlatma
1,2
yöntemleri 3 ana sınıfa ayrılır 18.
iç kaynaklı renkleşmeler (intrinsic discoloration), dış
kaynaklı
renkleşmeler (extrinsic discoloration)3,4,5,6
1- Diş hekimi kontrolünde evde uygulanan beyazlatma
yüzeyini
etkilemesiyle meydana gelen (internalized
2- Diş hekiminin muayenehane şartlarında uyguladığı
ve dış kaynaklı renkleşmelerin
açığa çıkmış
dentin
(home -bleaching, nightguard bleaching) yöntemleri.
discoloration) renkleşmeler olarak sınıflandırılabilir .
beyazlatma (in-office bleaching, ısı veya ışık kaynağı ile
4,6
İç kaynaklı renkleşmelerde sistemik ilaç alımı, distrofik
power bleaching) yöntemleri.
kalsifikasyon, konjenital eritropoietik porfiria, pankreasın
kistik fibrozisi,
hiper bilunibinemi,
3- Hastanın satın aldığı beyazlatma setleri ile kendisinin
amelogenesis
uyguladığı beyazlatma
imperfekta, dentionogenesis imperfekta gibi sistemik ve
yöntemleri.
pulpa nekrozu, pulpada kanama, kanal tedavisi sonrası
(over-the-counter bleaching)
Diş hekimi kontrolünde muayenehanede yapılan
pulpa artıkları, dolgu materyalleri kök rezorbsiyonu ve
beyazlatma, dişlerde hızlı bir beyazlatma etkisi yaratır.
bunlara ek olarak yaşlanmayla birlikte mine tabakansın
formları kullanılır. Beyazlatma ajanlarının plazma ark,
yaşlanma gibi lokal faktörlerde söz konusudur. Tüm
Bu uygulamada HP’nin %25-%38’lik konsantrasyondaki
azalması ve sekonder dentin yapımının artması sonucu
halojen, argon lazer gibi ışıkla aktive edildiği sistemlerde
dişlerin rengi daha koyu gözükmektedir. Dış kaynaklı
ışık veya ısı HP’nin parçalanarak beyazlatma etkisinin
renkleşmelere, içecekler veya sigara içindeki bileşikler,
daha hızlı ortaya çıkmasını ve zamandan kazanılmasını
katyonik ajanlar, klorheksidin, demir, kalay gibi metal
sağlar
verilebilir2,7,8. Renkleşmiş dişlerin estetik amaçlı en yaygın
lambalarının 380–750 nm dalga boyları ( λ) arasında
ve konservatif tedavi yöntemi beyazlatma (Bleaching)
uygulamalarıdır
. Beyazlatma işlemi sırasında kullanılan ışık
kaynakları arasındaki ana fark, halojen ve plazma ark
tuzları ile meydana gelen renkleşmeler örnek olarak
9,10
19,20
görülebilir geniş spektrumda ışık yaymaları, lazerlerin
.
ise kesin sınırlı monokromatik spesifik dalga boyunda
Oksalik asit, klorin ve hidroklorik asit gibi bir kaç ürün
ışık vermeleridir. Bu ışık enerjisi beyazlatma jelinin
dışında tüm beyazlatma tekniklerinin esas aktif maddesi
içinde bulunan fotokatalistler tarafından absorbe edilerek
Hidrojen Peroksit (HP) dir. Bugün piyasada kullanılan
HP’yi ısıtır ve serbest oksijen radikallerine dönüşmesini
hızlandırırlar 21,22,23,24.
tüm beyazlatma ajanları genellikle HP veya Karbamid
Beyazlatma
Peroksit (KP) içerir. KP solusyonları HP kaynağı olarak
jellerinin
konsantrasyonlarının
ve
kullanılır. KP solusyonları stabil bir yapıya sahip değildir
yöntemlerinin istenilen beyazlatma miktarına ulaşma
%3 lük HP’ye ve %7’lik üreye, %15’lik KP %5’lik HP’ye ve
beyazlatma ajanlarının uygulama konsantrasyonları
süresi üzerinde etkili olduğu saptanmıştır. HP ve KP
ve ağız ortamında HP ile üreye parçalanırlar. %10’luk KP
arttıkça etkinliklerinin arttığı ve buna paralel olarak
yaklaşık %10’luk üreye parçalanır. Üre ise karbondioksite
ve kuvvetli bir baz olan amonyağa parçalanır
11,12,13,14,15,16
.
seans
Düşük molekül ağırlığı nedeniyle mine ve dentine
sayısı
bildirilmiştir
15,25,26
ve
.
uygulama
sürelerinin
azalacağı
Beyazlatma yöntemlerinin etkinliğini değerlendiren
penetre olan HP serbest radikaller üretme özelliğine
61
7tepe klinik 2012-3
Dietschi ve ark. tüm beyazlatma ürünleri ve yöntemlerinin
peroksit içerirler. Düşük aşındırıcı özelliğine sahip diş
dentinde klinikte uygulanan beyazlatma ajanlarının
diş yüzeyinde birikir
macunları renkleşmiş pelikılı uzaklaştıramaz ve genellikle
minede benzer bir etki gösterdiğini bununla birlikte,
27
. Buna bağlı olarak beyazlatıcı
etkinliklerinin evde uygulanan beyazlatma ajanları kadar
olarak nitelendirilen diş macunlarının dış renkleşme
kendi satın aldığı beyazlatma striplerinin,
olması gereklidir. Aşındırıcılar sadece dış renkleşmeyi
ve
fazla olmadığını tespit etmişler, bunun yanında hastanın
diş hekimi
daha az etkili olduğunu bildirmişlerdir .
Matis ve ark.’nın yaptıkları bir klinik çalışmada 15
sahip
ve birikimi engellemek amacı ile diş macunlarına kimyasal
ev tipi beyazlatma işlemi ile elde edilen renk değişikliğinin,
yapılan
kapasiteye
renkleşmeleri uzaklaştıran aşındırıcılara yardımcı olmak
dk.’lık 3 uygulama ve 40 dk.’lık tek bir uygulamayı takiben
muayenehanede
uzaklaştırıcı
rekleşmesini veya doğal rengini beyazlatamazlar. Dış
19
başına
birikimini
uzaklaştırabilir ancak bu tabakanın altındaki dişin iç
kontrolünde uygulanan beyazlatma işlemlerine kıyasla
tek
plak
ajanlar eklenebilir. Bu ajanlar surfaktanlar, peroksid,
beyazlatma
enzimler, sitrat, pirofosfatlar ve heksametafosfatlardır.
işleminden daha fazla etkili olduğu görülmüştür. Matis
Dişin iç kaynaklı renkleşmelerinin beyazlatılması için diş
ve ark. ofis ve ev tipi beyazlatma işlemlerini kombine
macunlarına HP eklenmesi diğer beyazlatma işlemlerine
uyguladıkları çalışmada, en az diş eti ve diş hassasiyeti
göre peroksidin fırçalama sırasında temas süresinin kısa
3 kez 15 dk.lık klinik uygulamada görülmüştür .
olmasına bağlı olarak etkisinin az olmasına yol açar 28.
15
Hekim kontrolünde yapılan beyazlatma yöntemlerinin
Beyazlatma ajanlarının yaygın yan etkilerinden biri
yanında marketlerden satın alınabilen (over the counter-
olan diş hassasiyetinin
ürünler hastaların kendisi tarafından uygulanabilir.
oluştuğu bildirilmektedir
16,29,30,31,32
molekül ağırlığı düşük
olan HP’nin mine ve dentinden pulpaya geçmesi ile
OCT) % 3’lük, % 6’lık HP içeren düşük konsantrasyonlu
33,34
. İn vitro çalışmalar mine ve
Beyazlatıcı stripler, fırça ile sürülen ürünler, standart bir
dentine penetre olan HP’nin pulpa odasına geçtiğini ve
çeşitleri vardır. Başarılı bir beyazlatma, renkleşmenin
kıyasla daha fazla olduğunu göstermiştir. Ayrıca pulpa
bu penetrasyonun restore edilmiş dişlerde, intakt dişlere
taşıyıcı ile uygulanan ürünler beyazlatıcı, macunlar gibi
odasına geçen peroksit miktarı ile HP konsantrasyonu
bulunduğu bölgenin, renkleşmenin etiyolojisinin ve
ile arasında paralellik görülmüştür16. Klinikte ısı ile
yoğunluğunun, diş sert dokularının klinik durumlarının
(kırık,
çatlak,
değerlendirilerek
aşınma,
doğru
seçilmesine bağlıdır
9,10
açığa
çıkmış
beyazlatma
dentin
birlikte uygulanan beyazlatma işlemlerinden sonra
vb.)
diş hassasiyeti rastlanma sıklığının arttığı bildirilmiştir
yöntemlerinin
. Tüm bu değerlendirmelerin
Beyazlatma işlemine ara verildiğinde hassasiyetin 4 gün
hasta tarafından tek başına yapılabilmesi mümkün
devam ettiğini bildiren çalışmalar olduğu gibi daha uzun
olmadığından OCT’ler ile hekim kontrolü ve tavsiyesi
süreli hassasiyet bildiren çalışmalar da mevcuttur
31,32
.
olmaksızın başarılı ve güvenli beyazlatma işleminden söz
%10’luk KP içeren iki farklı beyazlatma ajanını kıyaslayan
ve birkaç ofis seansının maliyetini karşılayamayacak
ve/veya diş eti irritasyonu bildirmişlerdir. Bu yan etkileri
Leonard ve ark. 64 hastanın %55’inde diş hassasiyeti
etmek mümkün değildir. Özellikle profesyonel ürünlerin
gösteren hastaların % 20’sinde bu şikayetlerden dolayı
hastalar için düşük maliyet avantajları sayesinde
tedaviye devam edilememiştir 30 .
hekim kontrolünde, elde edilen beyazlığın idamesinin
sağlanması için kullanılması uygundur
16,18
. Beyazlatıcı
Charakorn ve ark. yaptıkları bir çalışmada %38’lik
stripler ve fırça ile sürülen ürünlerin kontakt süreleri diş
HP ile klinikte diş hekimi gözetiminde yapılan beyazlatma
elde etmek için daha uzun bir kullanım süresine ihtiyaç
ibuprofen
hekimi tarafından verilenlerden daha kısadır. Aynı etkiyi
işlemi
duyarlar. Bu ürünler ile ilgili çok az sayıda araştırma vardır.
uygunsuz kullanım riski yüksektir
dış
yapmışlardır.
.
verilen
Diş macunlarının beyazlatıcı etkileri esas olarak
renkleşmelerin
engellemek
esasına
uzaklaştırılması
dayanır.
ve
Yüzey
duyulan
uygulamasının
hassasiyete
etkisini
preoperatif
araştırmışlar
ve
VAS skalası (Visual Analog Scale) ile değerlendirme
Hasta kendi satın alabildiği ve gelişigüzel kullandığı için
16,18
sırasında
Elde
hasta
edilen
grubunun
verilere
sonraki hassasiyet skorlarının
oluşumunu
göre
beyazlatmadan
ibuprofen
hemen
plasebo verilen grupla
kıyaslandığında daha düşük olduğu fakat beyazlatmadan
lekelerini
1 saat sonrası ve 24 saat sonrasında iki grup arasında
anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür 35.
uzaklaştıran orta dereceli aşındırıcılar ve düşük oranda
62
Diş Beyazlatma
KAYNAKLAR
Hayvan deneyleri, %1’lik HP‘nin dişetine 6 ile
48 saat süreyle uygulandığında
1.
epitelyal hasar ve
subepitelyal bağ dokusunda akut inflamasyona neden
2.
yanak ceplerine 2 hafta süreyle uygulandığında iltihabi
3.
%10’luk KP plak ile uygulandığında hastaların % 25’i ile
4.
olduğunu göstermiştir. %3’lük ve %30’luk HP, farelerin
değişiklikler meydana getirmiştir. Klinik deneylerde
% 40’ında tedavi sırasında dişeti iritasyonu bildirilmiştir.
Bu nedenle plak, diş etini koruyacak şekilde hazırlanmalı
5.
ve dişetine beyazlatma ajanlarının temasını engellemek
6.
için plakların uyumuna dikkat edilmelidir7 .
Canlı dişlerde uygulanan beyazlatma uygulamaları
7.
gibi cansız dişlerde de farklı beyazlatma yöntemleri ve
8.
materyaller kullanılmaktadır. Tek dişte yapılan intrakronal
beyazlatma uygulamaları walking bleaching teknik,
9.
termokatalitik beyazlatma, iç-dış beyazlatma, cansız
10.
dişte ışıkla aktive edilerek yapılan beyazlatma teknikleri
olarak ayrılmaktadır. Bu yöntemlerde beyazlatma ajanı
11.
monohidrat, trihidrat veya tetrahidrat formları HP açığa
12.
formları intrakronal beyazlatmada kullanılır ve birbirleri
13.
stabil halde bulunur. Sıcak hava, asit, su varlığında
14.
Bu reaksiyon yavaş ilerleyen, kontrolü kolay ve güvenli
15.
tarafından pulpa odasına yerleştirilen %30-35’lik HP’nin
16.
olarak HP, KP ve sodyum perborat (SP) kullanılır. SP’nin
çıkarırlar. Bu materyallerin su veya HP ile karışımı
ile farkları yoktur36. SP toz halinde ve kuru ortamda
sodyum metaborat, HP ve serbest oksijene parçalanır.
bir reaksiyondur37. Termokatalitik beyazlatma dişhekimi
elektrik enerjisi veya sıcak metal aletler ile ısıtılması
sonucu
beyazlatma
uygulanan yöntemdir38.
etkinliğini
arttırmak
17.
suretiyle
Diş beyazlatma estetik diş hekimliği girişimleri
18.
arasında en konservatif, çok kısa zamanda sonuca
ulaşılabilen ve ucuz bir tedavi yöntemidir. Renkleşmenin
19.
olarak doğru ve hasta için en uygun tedavi yönteminin
20.
etiyolojisinin doğru tespit ile başlayan ve buna bağlı
seçimi ve uygulanması elde edilecek sonucun tatmin
edici olması için çok önemlidir. Tedavinin başarısı, hasta
21.
güvenliği ve mutluluğu tedavi prosedürünü eksiksiz
olarak uygulamaya bağlıdır.
22.
23.
24.
25.
63
Qualtrough A J E, Burke F J T. A look dental esthetics Quintessence
Int 1994;25:7-14
Sharif N, MacDonald E, Huges J,Newcombe R G, Anddy M.
The chemical stain removal properites of ‘whitening’ toothpaste
products:studies in vitro. Br Dent J 2000; 188: 620 -624
Addy M, Moran J. Mechanisim of stain formation on teeth, in
particular associated with metal ions and antiseptics.Adv Dent Res
1995;9:(4) 450-456
Gorlin R J, Goldman H M. Enviromental pathology of teeth .In: Gorlin
R J, Goldman H M (eds) Thoma’s Oral Pathology .Vol.1. 6th edition .St
Louis:CV Mosby Co, 1970 pp 184-192.
Vogel R I. Intrinstic and extrinsic discolouration of the dentition . A
review. J Oral Med 1975; 30:99-104,
Watts A, Addy M. Tooth discolouration and staining: a review of
litareture .Br Dent J 2001;190:309-316.
Dahl J.E , Pallsen U. tooth Bleaching – A critical review of the
biological aspects. Crit Rev Oral Biol Med. 2003; 14(4): 292-304.
Joiner A. Whitening toothpastes: A review of the literature.. Journal of
Dentistry 2010;38:e17-e24.
Jorgensen MG, Carroll WB. Incidence of tooth sensitivity after home
whitening treatment .J Am Dent Assoc. 2002;133:1076-1082.
Kihn PW. Vital tooth whitening. Dent Clin North Am 2007;51(2):319331.
de Feritas PM, Turssi CP, Hara AT, Serra M C. Dentin microhardness
during and after whitening treatments. Quintessence Int 2004;35:
411-417
Dietschi D, Benhachir N,Krejci I. In vitro colorimetric evaluation of the
efficacy of home bleaching and over-the-counter bleaching products.
Quintessence Int 2010;41:505-516.
Haywood VB. History, safety and effectiveness of current bleaching
techiques and applications of the Nightguard vital bleaching
technique. Quintessence Int 1992 ;23: 471-488
Leonard RH Jr, Austin SM, Haywood HB, Bentley CD: Change in pH
of plaque and 10% carbamide peroxide solution during nightguard
vital bleaching treatment Quintessence Int 1994;25:819-823.
Matis BA, Cochran MA, Wang G, Eckert GJ. A clinical evaluation of
two in-office bleaching regimens with and without tray bleaching.
Oper Dent 2009;(34-2):142-149.
Sun G. The role of lasers in cosmetic dentistry. Dent Clin Nort Am.
2000;44(4):831-850
Lewinstein I, Fuhrer N, Churaru N, Cardash H.Effect of different
proxide bleaching regimens and subsequent fluoridation on the
hardness of human enamel and dentin. J Prosthet Dent 2004;92:337342.
Heyman HO. Tooth whitenning: facts and fallacies. British Dental
Journal 2005;198:515
Dietschi D, Rossier S, Krejci I. In vitro colorimetric evaluation of the
efficacy of various bleaching metods and products.Quintessence Int
2006;37: 515- 526.
Auschill TM, Hellwig E, Schmidale A, Sculean A, Arweilter NB.
Efficacy, side-effects and patients’ acceptance of different bleaching
techniques (OTC, in-office, at-home). Oper Dent. 2005 MarApr;30(2):156-63.
Buchalla W, Attin T. External bleaching therapy with activation by heat,
light or laser-A systematic review. 2007; 23(5); 586-596.
Gürgan S, Yalçın F, Yazıcı E. Different light-activated in-office
bleaching systems: a clinical evaluation Lasers Med Sci 2010;
25(6):817-822.
Matis BA, Cochran MA, Franco M, Al-Ammar W, Eckert GJ, Stropes
M. Eight in office tooth whitening systems evaluated in vivo: A pilot
study. Oper Dent 2007; 32(4): 322-327.
Sulieman M, MacDonald E, Rees JS, Addy M. Comparison of three
in office bleaching systems based on 35% hydrogen peroxide with
different light activators. Am J Dent 2005; 18:194–197.
Sulieman M, Addy M, MacDonal E, Rees JS. The effect of hydrogen
7tepe klinik 2012-3
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
peroxide concentration on the outcome of tooth whitening: an in vitro
study. Journal of Dentistry 2004;32:295-9.
Leonard RH, Sharma A, Haywood VB. Use of different concentrations
of carbamide peroxide for bleaching teeth: an in vitro study.
Quintessence Int 1998; 29(8):503-7.
Stookey GK, Barnhard TA, Schemehorn BR. In vitro removal of stain
with dentifrices. Journal of Dental research 1982;61:1236-9.
Baig A, He T, Buisson J, Sagel L, Suszcynsky-Meister E, White DJ.
Extrinsic whitening effects of sodium hexametaphosphate-a reviewe
including a dentifrice with stabilized stannous fluoride. Compendium in
Continuing Education in Dentistry 2005;26 (Suppl. 1):47-53.
Haywood VB, Leonard RH, Nelson CF, Brunson WD.Effectiveness,
side effects and long term status of nightguard vital bleaching. J Am
Dent Assoc 1994;125:1219-1226
Leonard RH, Haywood VB, Phillips C.Risk factor for developing
tooth sensitivity and gingival irritation associated with nightguard vital
bleaching . Quintessence Int 1997;28:527-354.
Nathanson D, Parra C. Bleaching vital teeth: a review and clinical
study.
Compendium. 1987 Jul-Aug;8(7):490-2, 494, 496-7.
Schulte JR, Morrissette DB, Gasior EJ, Czajewski MV. The effects of
bleaching application time on the dental pulp. J Am Dent Assoc 1994
;125:1330-1335.
Bolews WH, Ugwuneri Z. Pulp chamber penetration by hydrogen
proxide following vital bleaching procedures. J Endodon. 1987;13:
375- 377
Cooper JS, Bokmeyer TJ, Bolews WH. Penetration of the
pulp camber by carbamide peroxide bleaching agent. J
Endodon.1991;18:315-317.
Charakorn P, Cabanilla L L, Wagner WC, Foong W-C, Shaheen J,
Pregtizer R, Schneider D. The effect of preoperatif ibuprofen tooth
sensitivity caused by in-office bleaching. Oper Dent 2009;(34-2):131135.
Ari H, Ungor M. In vitro comparison of different types of sodium
perborate used for intracoronal bleaching of discolored teeth. Int
Endod J 2202;35:433-6.
Howell RA. Bleaching discoloured root-filled teeth. Br Dent J
1980;148:159-62.
39. Plotino G, Buono L, Grande NM, Pamijer CH, Soma F. Nonvital tooth
bleaching; A review of the litterature and clinical procedures. JOE
2008;4:394-406.
64
Derleme
ÖZET
Yeni Geliştirilen Kök
Kanalı Dolgu Maddeleri
ve Birbirleriyle
Karşılaştırılmaları
Kök kanallarının uygun bir şekilde şekillendirilmesi,
yıkanması ve doldurulması kök kanalı tedavisinin
başarısında önemli rol oynamaktadır. Kök kanallarının
doldurulması kanal tedavisinin uzun dönem başarısı
için çok önemlidir. Güta-perkanın rezorbe olmayan bir
kök kanal dolgu maddesiyle beraber kullanımı yaygın
olmakla birlikte teknolojinin gelişmesiyle daha iyi
örtücülük yapabilen, daha az sitotoksik olan, dentine
daha iyi tutunup dişlerin kırılmaya dirençlerini arttıracak
malzeme ve kök kanalı doldurma tekniği arayışları devam
etmektedir. Bu makalede yakın zamanda geliştirilen
bazı kök kanalı dolgu malzemelerinin özellikleri ve bazı
özelliklerinin karşılaştırılması yapılmıştır.
Yrd. Doç. Dr. Mert Gökay Eroğlu
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı
Anahtar
kelimeler:
Yeni
kök
kanalı
dolgu
malzemeleri, örtücülük, sitotoksisite, kırılma direnci.
SUMMARY
Adequate shaping, irrigation and obturation of root
canals play a significant role in the overall success of
endodontic treatment. The obturation of root canals
is a very important step in the long-term success of
endodontic treatment. Although the traditional method
for the obturation of root canals is the usage of guttapercha in conjunction with a non-resorbable sealer, with
the advance of technology, research is underway for
the development of materials and root canal obturation
techniques with better sealing ability, lower cytotoxicity
and with better adhesion to root dentine resulting in
an increase in fracture resistance. This review article
summarizes the properties and comparison of various
recently developed root canal filling materials.
Key words: Novel root canal filling materials, sealing
ability, cytotoxicity, fracture resistance.
GİRİŞ
Endodontik
Yazışma Adresi
tedavinin
amacı,
doğru
bir
tanıyı
takiben, kök kanal sistemi şekillendirilip dezenfekte
Dr. Mert Gökay Eroğlu
edildikten sonra, kanalların kuronal ve apikal bölgeden
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi,
mikroorganizma ve ağız sıvılarının geçişini önleyecek,
Endodonti Anabilim Dalı, 65080 Kampüs / VAN
boyutsal
Tel: +(90) 432 225 10 24 (6 Hat)
değişime
uğramayacak,
biyolojik
olarak
uyumlu bir kanal dolgu maddesiyle sızdırmaz bir şekilde
Fax: +(90) 432 486 54 13
doldurulmasıdır.1,2,3
GSM: 0 542 363 68 03
Günümüzde güta-perka ve çözünürlüğü olmayan bir
E-posta: [email protected]­­
65
7tepe klinik 2012-3
Kök Kanalı Dolgu Maddeleri
sealerın birlikte kullanılması kök kanallarının doldurulması
aşamasında en çok tercih edilen yöntemdir. Bu işlem
Kök kanalı dolgu maddeleri genel olarak katı ve
çoğunlukla lateral kondansasyon tekniği ile birlikte
yarı-katı (pat veya yumuşatılmış form) olmak üzere
kabul edilen tekniklerden biri olsa da, bazı araştırıcılar
tek başına tıkamada yetersiz olduklarından mutlaka
yapılır. Her ne kadar “güta-perka+sealer” tekniği en fazla
iki gruba ayrılırlar.11 Katı maddeler kanal boşluğunu
bu teknikle hermetik bir örtücülüğün sağlanamayacağı
yarı katı bir madde ile kullanılmaları önerilir. Gümüş
görüşündedirler.4,5,6 Çok uygulanmasına rağmen, lateral
konlar, güta-perka ve yakın zamanda geliştirilmiş olan
kondansasyon tekniği de bazı açılardan eleştirilmiş; kök
“Resilon” gibi maddeler bu grup içerisinde yer alır.
kanal dolgularında boşluk kalması, spreader kullanımının
Gümüş konlar kanalları doldurmadaki yetersizliği ve
sınırlı olması, aşırı miktarda sealer kullanılması ve
korozyona neden olmaları gibi olumsuz özelliklerinden
yetersiz yüzey adaptasyonu ile sonuçlanabileceğine
dikkat çekilmiştir.
dolayı günümüzde tercih edilmemektedirler.12 Katı kanal
dolgu maddelerinden en çok bilineni ve uygulananı güta-
7
Bütün bu eleştiriler güta-perka yöntemlerinin
perkadır. “Resilon” kanal dolgu maddesi güta-perkaya
modifiye edilmesine ya da alternatif kanal dolgusu
metodlarının
Modifiye
geliştirilmesine
güta-perka
öncülük
tekniklerine
örnek
alternatif olarak geliştirilmiştir.
etmiştir.
Resilon Epiphany/Epiphany SE Kök Kanalı
olarak
Dolgu Sistemi (Pentron Clinical Technologies, Llc.
ısıtılmış güta-perka yöntemleri verilebilir. Bunlardan
Wallingford Ct)
en yaygın kullanılanlarından biri ‘‘Thermafil’’ ısıtılmış
güta- perka yöntemidir. Diğer sistemlerdeki gibi
Resin içerikli kök kanal dolgu patı olan “Epiphany”,
sealerla kullanılması gerekmektedir. Bundan başka
iki basamaklı self-etch (Epiphany) olarak veya asit ve
8
‘‘Touch’n heat’’, ‘‘Trifekta’’, ‘‘Obtura II’’ gibi sistemler
primerin bir arada yer aldığı şekliyle (Epiphany SE)
sıcak güta-perka tekniklerinin uygulanması için
hazırlanmıştır. 8
Son
otuz
yılda
adeziv
diş
hekimliği
büyük
gelişmelere tanık olmuş ve dentinle bağlanma özelliğine
sahip olan adeziv bonding ajanları diş hekimliğinde yeni
bir çığır açmıştır. Endodonti bilimi de bu gelişmelerden
etkilenmiş
ve
kompozit
dolgu
materyallerindeki
adezyon kuvvet kavramının kanal dolgularında da
kullanılabileceği görüşünden hareketle, “endodontide
monoblok” adı verilen yeni bir kavram ortaya çıkmıştır.9
Bu amaç doğrultusunda kök kanal dentinine bağlanma
özelliği gösterebilen materyallerin üretimi artmış ve
bu materyaller ile ilgili yapılan çalışmalarda da büyük
artış gözlenmiştir. ‘‘Resilon+Epiphany’’, ‘‘EndoREZ’’,
‘‘MetaSeal’’, bu sistemlere örnek olarak verilebilir. Bunun
Resim 1. Resilon/Epiphany kök kanalı dolgu sistemi
yanı sıra cam iyonomer simanlarının da dentin dokusuna
bağlanma özelliğinden yararlanılması düşünülmüş ve
bu amaçla monoblok kavramına hizmet eden ‘‘Activ
GP’’ gibi materyaller de üretilmiştir. Günümüzde
kullanılan hiçbir kök kanalı doldurma sistemi, kök
kanallarını boşluksuz ve tamamen sızdırmaz bir şekilde
dolduramamaktadır.10 Bu makalede yeni geliştirilen bazı
kök kanalı dolgu maddeleri ile ilgili geniş bir literatür
taraması yer almaktadır.
Resim 2. Resilon/Epiphany SE kök kanalı dolgu sistemi
66
Ye n i G e l i ş t i r i l e n K ö k K a n a l ı D o l g u M a d d e l e r i v e B i r b i r l e r i y l e K a r ş ı l a ş t ı r ı l m a l a r ı
kullanılabilir (Resim 1, 2).
Ancak doldurucu bileşenleri nedeniyle daha esnektir.
üç ana yapıdan oluşmaktadır. Bunlar “Epiphany” kök
ve vertikal kondansasyon teknikleri ile uygulanabildiği
Güta-perkadan daha radyoopak görüntü verir. Lateral
İki basamaklı “Epiphany-Resilon” dolgu sistemi
gibi ısıtılıp yumuşatılarak kök kanal sistemine enjekte
kanalı dolgu patı, Resilon kor materyali ve self-etch
primerdir. Apikal 1/3’te primer ya da adezivin homojen
de
13
ve gereğine uygun uygulanması gerekmektedir. Primer
ISO
da bulunmaktadır. Self-etch primer, sülfonik asit eklenmiş
bölgeye ulaşamaz ya da çok azı ulaşabilir. Bu nedenle
pointlerle
preparatında
kök kanal dolgu sistemi için kullanılabilecek pelet formları
sağlamak çok zordur. Çünkü bu bölgeye sıkılan hava o
paper
ticari
boyutlarda aksesuar konlar vardır ve ayrıca termoplastik
taşıyıcı buharlaştırılmalıdır. Bu olayı apikal 1/3’te
primerin
“Resilon”un
standartlarında .02, .04, .06 taper açılı ve çeşitli
uygulamasından hemen sonra uçucu madde içeren
üreticiler
edilebilir.
fonksiyonel monomer, hidrosietilmetakrilat (HEMA), su
uygulanmasını
ve polimerizasyon başlatıcılar içerir.19
Üretici firma, bu kök kanal dolgu sisteminin hem
ve paper pointlerle kurulanmasını önermişlerdir. Bu
uygulamada muhtemelen çok etkili değildir. Taşıyıcıdaki
kanal dolgu materyaline hem de kök kanal duvarına
eğer uçurulamazsa bağlanma kötü etkilenir.14 Bağlanmayı
oluşturduğunu belirtmektedir. Kor materyali (Resilon)
iyi bağlanarak kök kanalı içinde “monoblok” yapı
alkol veya asetonun tamamen uçurulması gerekmektedir
kötü yönden etkileyen bu olayı önlemek amacıyla
kök kanal patına (Epiphany), oluşan bu yapı da, rezin
esaslı primer ile dentine bağlanır.20 Bu monoblok
üreticiler, “Epiphany” sealerın yerleştirmeden önce
kullanılan self-etch primeri, “Epiphany” sealerın yapısına
yapının bakterilerin giriş yolunu kapattığı ve kök yapısını
“Epiphany” kök kanal dolgu patı resin esaslı, dual-
Resilon” kök kanal dolgu sisteminin diğer avantajlarının
kuvvetlendirdiği
katarak “Epiphany SE” kök kanal patını geliştirmişlerdir.
cure bir kompozit kök kanal patıdır.
15
Resin matriksin
oranda büzülmesi ve kök kanal patı periapikal dokulara
glikol dimetakrilat), EBPADMA (etoksilat bisfenol A
taştığında
dimetakrilat), BisGMA (bisfenol-a-glisidil dimetakrilat)
bulunur.
“Epiphany-
sürülmektedir.5,16,21
ise; yüksek radyoopasitesi, doku uyumluluğu, minimal
içinde UDMA (üretan dimetakrilat), PEGDMA (polietilen
16
ileri
sürülmüştür.
Doldurucu olarak da kalsiyum hidroksit,
resorbe
olabilme
özelliği
olduğu
ileri
16
Üretici firma sodyum hipokloritin; primer ve “Epiphany
baryum sülfat, silan ile beraber uygulanan baryum
borosilikat camlar, aluminyum oksit, bismut oksiklorit,
SE” kök kanal dolgu patının dentine bağlanma gücünü
pigmentler bulunmaktadır.
hipoklorit irrigasyonundan sonra, EDTA ve sonrasında
negatif olarak etkileyebildiğini, bu nedenle sodyum
silika, peroksit, ışık inisiyatörleri, stabilizatörler ve
16
“Epiphany SE” self-etch dual-cure hidrofilik resin
steril su veya %2 lik klorheksidin kullanılması gerektiğini
içerikli bir pattır. Resilon ve dentine bağlanmak için
ayrı bir primere ihtiyaç duymamaktadır.
17
belirtmektedir. Ayrıca peroksit içerikli lubrikantların
Bu patın
da
resin matriksinin içinde EBPADMA (etoksilat bisfenol A
rezinler
üzerinde
sertleşmeyi
geciktirici
etkisi
olabildiğinden, bu irriganlar kullanıldıktan sonra da
dimetakrilat), HEMA (2-hidroksietil metakrilat), BisGMA
sodyum hipoklorit kullanımında uygulanan prosedürün
(bisfenol-a-glisidil dimetakrilat) doldurucu olarak da,
uygulanması önerilmektedir.
asidik metakrilat resinler, silanlarla karıştırılmış baryum
Kök kanalının koronal 2 mm’sinin sertleşmesi için
borosilikat camlar, alüminyum oksit, silika, hidroksiapatit,
40 saniye ışına ihtiyaç olduğu belirtilirken, tüm kanal
stabilizatörler ve pigmentler bulunmaktadır.18
dakika içinde gerçekleşeceği belirtilmektedir.
Ca-Al-F silikat, bizmut oksiklorit, peroksit, ışık inisiyatörleri,
dolgusunun kendiliğinden serleşmesinin yaklaşık 45
“Resilon” kor materyali, termoplastik sentetik polimer
“Epiphany” ve “Epiphany SE” dolgu maddeleri bilinen
esaslı kanal dolgu maddesidir. İçeriğinde ayrıca %65
tüm kök kanalı dolgu yöntemleriyle kullanılabilir.
oranında biyoaktif cam, bizmut oksiklorit ve baryum
sülfat doldurucuları bulunur. “Resilon”, güta-perka ile
EndoREZ (Ultradent Products, South Jordan, UT)
tıpkı güta-perka konları gibi iken, daha yüksek ısılarda
resin’’ kaplı güta-perka ile aktif bileşeni üretan dimetakrilat
benzer özellikler taşımaktadır. Düşük sıcaklıklarda
“EndoREZ”, ‘‘polibütadien-diizosianat-metakrilat
termoplastize edilebilir. Güta-perkadan biraz daha serttir.
olan dual-cure kök kanal dolgu patı arasında kimyasal
67
7tepe klinik 2012-3
özellik patın önemli avantajları arasında yer alabilir.24
Etilendiamintetraasetik asit (EDTA) ile son yıkama
yapıldığında kanal duvarına bağlanmanın daha iyi
olacağı da ileri sürülmektedir. 24
“EndoREZ” sistemi, .02, .04 ve .06 taper açılı konlar
halinde piyasada bulunmaktadır. Bu sistem güta-perkaya
benzer radyoopasiteye sahiptir, tek kon ve lateral
Bu resim çıkartılmıştır.
kondansasyon dolgu yöntemleriyle kullanılabilmektedir.
Ancak spreader kullanımının “EndoREZ” gütasının
etrafında çevrili olan resin tabakasına zarar verebileceği
ve
“EndoREZ”
gütasının
sealera
tam
olarak
bağlanamayacağı belirtilerek, kök kanalına ana kon
yerleştirildikten sonra aksesuar konların pasif olarak
yerleştirilmesi önerilmektedir. 24
Resim 3. EndoREZ kök kanalı dolgu sistemi
“EndoREZ” çift pat sisteminden oluşan ve üretici
firma talimatları doğrultusunda bir şırınga ile kök kanalına
uygulanan bir kök kanalı dolgu patıdır. Materyalin
sertleşmeye
başlamasının
15
dakika,
tamamen
sertleşmesinin ise 2 saat süreceği belirtilmektedir.24
2. nesil bağlanabilir sealer olan “EndoREZ”, üretan
dimetilakrilat (UDMA) molekülü bazlı, pek çok restoratif
resinlere benzerlik gösteren endodontik bir sealerdır.
“UDMA”
molekülü
“EndoREZ”e
hidrofilik
özellik
kazandırarak kök kanalının nemli ortamına uygun bir
dolgu maddesi olmasını sağlar, asitlemeye ve dentin
adeziv bileşiklerine ihtiyaç duyulmaz.25,26 NaOCl ve EDTA
kullanılarak smear tabakasının kaldırılmasından sonra
sealerın yan kanallara ve dentin kanallarına girmesini
kolaylaştırarak sealer tagların oluşumunu sağlar. Bu
sayede dentin duvarlarına adaptasyon daha kolaylaşır.
Resim 4. Activ GP kök kanalı dolgu sistemi
Ancak polimerizasyon büzülmesine bağlı olan boşluk
bağlanmaya dayalı bir sistemdir (Resim 3).
oluşumları gözlenmektedir.28
22
EndoREZ patı, hidrofilik, üretan dimetakrilat-resin
“EndoREZ”
bilinen
tüm
kök
kanalı
doldurma
esaslı, non-hidroksietil metakrilat (HEMA) bir kök kanal
yöntemleriyle kullanılabilir Ancak tek kon ve aksesuar
organik matriksinin bir parçası olarak kullanılan bir
doldurulması tavsiye edilmektedir.29
dolgu patıdır. Üretan dimetakrilat, resin kompozitlerin
konların pasif olarak kök kanallarına yerleştirilerek
monomerdir. “EndoREZ” kök kanal dolgu patı doldurucu
Activ GP (Brasseler, Savannah, GA, USA)
olarak bizmut oksiklorit, kalsiyum laktat pentahidrat ve
silikon dioksit içerir.23
Üretici
firma,
“EndoREZ”in
biouyumlu,
“Activ GP” kök kanal dolgu sistemi, cam iyonomer
yeterli
içerikli bir kök kanal dolgu sistemidir (Resim 4).
olduğunu ileri sürmektedir. Hidrofilik özelliği sayesinde
radyoopasitesi bakımından önceki cam iyonomer içerikli
derecede örtme özelliğine sahip, hidrofilik bir materyal
Üretici firma, çalışma özellikleri, çalışma zamanı ve
“EndoREZ”in hafif nemli kanallarda kullanılabileceği
sistemlere göre üstün olduğunu iddia etmektedir. Cam
ve materyalin dentin kanallarına penetre olabildiği
iyonomer ve güta-perka arasındaki yetersiz bağlanma,
belirtilmektedir. Kök kanalı yüzeyinde tamamen kuru bir
cam iyonomer içerikli kök kanal patlarının olumsuz
yüzey elde etmenin mümkün olmadığı düşünülürse bu
özellikleri arasındadır.29 Güta-perka ve cam iyonomer
68
Ye n i G e l i ş t i r i l e n K ö k K a n a l ı D o l g u M a d d e l e r i v e B i r b i r l e r i y l e K a r ş ı l a ş t ı r ı l m a l a r ı
“Activ GP” ile tek kon yöntemi kullanılması tavsiye
arasındaki tutuculuğu arttırmak için “Activ GP” konlarının
yüzeyi 2 µm kalınlığında cam iyonomer parçacıklarla
edilir. “Activ GP” konu kök kanalına yerleştirilmeden önce
dahil edilmiştir. Cam iyonomer kaplı güta-perka konları,
toz ve Activ GP likit oranı 1/3 tür. “Activ GP” konuyla birlikte
Activ GP sealer karıştırılır. Karışım için önerilen Activ GP
kaplanmıştır. Ayrıca bu parçacıklar konun yapısına da
kök kanalına yerleştirilerek kök kanal dolgusu yapılır.
cam iyonomer kök kanal patı ile kanal boşluğunda
monoblok
yapı
oluşturarak
intraradiküler
İdeal bir kök kanal dolgusunun bazı özellikleri
dentine
bağlandığı ileri sürülmektedir29. “Activ GP” güta-perka
vardır. Bunlardan bazıları; biyouyumlu olmalı, sitotoksik
sistemi ile birebir uyumlu olarak üretilir. Üretici firmanın
değişime uğramamalı, bakterisid en azından bakteriostatik
olmamalı,
konları, .04 ve .06 taper açılı “Endosequence” döner eğe
hermetik
örtücülük
yapabilmeli,
boyutsal
özellikte olmalı, doku sıvılarından etkilenmemeli, kullanımı
tavsiyesi eğe sistemi ve kök kanal dolgu sisteminin
kolay olmalı, gerektiğinde kanal tedavisi tekrarı kolayca
birlikte, tek kon dolgu tekniği ile kullanılması yönündedir.
yapılabilmeli
Tek kon dolgu tekniğinde, ana konun kanalın şekline
ve
radyoopak
Literatürde
olmalıdır.32
bahsedilen bu kök kanalı dolgu maddelerinin özelliklerinin
uyumunun çok önemli olduğu, bu sayede pat miktarının
karşılaştırıldığı birçok çalışma bulunmaktadır.
azalacağı ve polimerizasyon büzülmesinin minimuma
ineceği yönünde görüşler mevcuttur.29
Yeni Geliştirilen Kök Kanalı Dolgu Maddeleri ile
İlgili Bazı Biyouyumluluk Çalışmaları
Cam iyonomerlerin özellikleri iyi bilinmesine rağmen,
birinci nesil cam iyonomerlerle ilgili bazı kısıtlamalar
Bu maddelerle yapılan biyouyumluluk çalışmalarında
bulunmaktaydı. Bu jenarasyon kök kanal dolgu patlarının
farklı
çalışma özellikleri zordu ve çalışma süreleri yeterli değildi.
sonuçlar
elde
edilmiştir.
“EndoREZ” biyouyumlu bulunurken,
Bazı
33,34
çalışmalarda
bazı çalışmalarda
Ayrıca güta-perkaya bağlanamıyorlardı. Sonuç olarak
sitotoksik olduğu bildirilmiştir.
kök kanal patlarının özelliklerinde değişiklik yapılması
farklı çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Yapılan
Cam iyonomerin partikül büyüklüğünde modifikasyon
maddesinin biyouyumluluğunun EndoREZ’den daha iyi
“Resilon/Epiphany” dolgu maddesi hakkında da
“monoblok” yapı oluşturmak için cam iyonomer esaslı
araştırmaların
gerekiyordu. İlk değişiklik çalışma süresinde yapıldı.
dolgu
Donadio ve ark.39 “Activ GP” ve “Resilon” konlarının
buzlu cam levha üzerinde 20 dakikadır.
29
Kök kanal dolgu patı ile güta-perka arasındaki
sitotoksitelerini
bağlantıyı arttırmak için de değişiklik yapılmıştır. Kök
in
vitro
olarak
hücre
kültüründe
karşılaştırmışlar “Resilon” grubunun “Activ GP” ve güta
kanal dolgu patı içerisindeki silikat cam iyonomer
perka gruplarına göre anlamlı derecede daha biyouyumlu
partiküller alınarak, yapısal özelliklerini etkilemeyecek bir
olduğunu bildirmişlerdir. “Activ GP” ve “Resilon” ile yapılan
yüzdede, güta-perka konlarının yapısına eklenmiştir.
biyouyumluluk çalışmalarında, Resilon’un daha az sitotoksik
29
Güta-perkanın yüzeyi boyunca 2 µm kalınlıkta
olduğu belirtilmiştir.40
cam iyonomer dolduruculu yüzey kaplamasının, ana
arttırabileceği
Resilon/Epiphany
daha iyi olduğu belirtilmiştir.34,38
dolgu patının çalışma süresi, kâğıt üzerinde 12 dakika,
sertliğini
bazılarında
olduğu,34,38 bazılarında ise EndoREZ’in biyouyumluğunun
yapılarak, çalışma süresi uzatıldı. Activ GP kök kanal
konun
35, 36, 37
Örtücülük Çalışmaları
düşünülmektedir.29
Bununla birlikte konun boyutu ve yüzey pürüzlülüğü
“EndoREZ”,
“Activ
GP”
ve
“Resilon/Epiphany”
bu yüzey kaplamasıyla artmaktadır. Sıkı bir ‘‘tug
arasında örtücülük açısından farklı sonuçlara ulaşılmıştır.
veya tamamen ayrılmasıyla sonuçlanabileceği tahmin
görülememiştir.41 Bazı çalışmalarda “Resilon/Epiphany”nin
back’’ yapıldığında, bu durumun ana konun kısmen
Yapılan bir çalışmada bu üç grup arasında anlamlı fark
“EndoREZ”e göre daha iyi örtücülük yapabilme kabiliyetine
edilmektedir.30
Kullanılan tüm endodontik yıkama solüsyonlarıyla
sahip olduğu bulunmuştur.27,42 Başka bir çalışmada ise
uyumludur. Bonding uygulanmasına gerek yoktur. Kök
“EndoREZ” daha iyi sonuçlar vermiştir.43
Çok az sealer tabakası yeterlidir. Kullanımı kolaydır. 12
“Guttaflow” ile doldurdukları dişlerden 2 ve 4 mm.den
Herbert ve ark.42 “Resilon/Epiphany”, “EndoREZ” ve
kanalına yavaşça yerleştirilmesi gerekir. Radyoopaktır.
enine kesit alıp ışıklı mikroskobunda oluşan boşlukları
dakika kullanım süresi vardır.
31
69
7tepe klinik 2012-3
SONUÇ
ve sealer adaptasyonunu incelemişler sonuç olarak
“Resilon/Epiphany”nin
diğer
gruplara
göre
anlamlı
“EndoREZ”, “Activ GP” ve “Resilon/Epiphany” kök
derecede daha az boşluk ve daha iyi adaptasyon
dentinine kimyasal olarak bağlanmalarına karşın tam bir
gösterdiğini bildirmişlerdir.
monoblok yapı oluşturamamaktadırlar.
“EndoREZ” dolgu maddesi, bilinen tüm kök kanal
Bu Maddelerle İlgili Yapılan Diğer Çalışmalar
doldurma teknikleriyle kullanılabilir. Bunun yanında
“Activ GP” maddelerinin dentine bağlanma kuvvetlerinin
tercih edilmemektedir. Ancak kanal dışında rezorbe
Matthew ve ark.44 “EndoREZ”, “Resilon/Epiphany” ve
“EndoREZ” patı tam anlamıyla sertleşmediğinden fazla
push-out testi kullanılarak karşılaştırdıkları çalışmalarında
olduğu için kök oluşumu tamamlanmamış dişlerde ve
“Activ GP”nin diğer maddelere göre anlamlı derecede
kök rezorpsiyonu olan dişlerin doldurulmasında güvenli
daha fazla bağlanma yaptığını bildirmişlerdir.
bir şekilde kullanılabilmektedir.
“EndoREZ”, “Activ GP” ve “Resilon/Epiphany”nin
“Activ
kök kanal tedavisi yapılan dişlerin kırılma direncini
arttırdığını belirten çalışmalar
45,46
olduğu gibi kırılma
“EndoSequence”
şekillendirilmiş
kanallarda
alet
uyumlu
tek
döner
kon
aletiyle
yöntemiyle
uygulanması tavsiye edilir. Çünkü “Activ GP” bu döner
direncine etki etmediğini gösteren çalışmalar da
bulunmaktadır.
GP”nin
sistemine
kondansasyon önerilmez.
47,48
Kök dentini ile kök kanal dolgu maddesinin monoblok
olarak
üretilmiştir.
Lateral
Kök kanalları “Resilon/Epiphany” dolgu maddesi
yapı oluşturması, dişlerin kırılmaya karşı dirençlerinin
ile bilinen tüm kök kanalı doldurma yöntemleri ile
mikrosızıntının azalmasına neden olur. Bu dolgu
sertleşmesi de post yapılması gereken dişlerde post
artmasına,
dişin
yapısınının
kuvvetlenmesine
ve
doldurulabilir. Ayrıca ışık tutularak patın kısa sürede
maddeleri kök dentinine kimyasal olarak bağlanmalarına
boşluğunun hemen hazırlanmasına olanak sağlar.
karşın tam bir monoblok yapı oluşturamamaktadırlar.
Bunun en önemli nedenlerinden biri kök kanal sealerlarında
meydana gelen polimerizasyon büzülmesidir. Ayrıca
sealerın bağlanan yüzeyinin, bağlanmayan yüzeyine
oranı (C-faktörü) oldukça fazladır49 (= 1000:1)
“EndoREZ” dolgu maddesi, bilinen tüm kök kanal
doldurma teknikleriyle kullanılabilir. En yaygın kullanım
şekli, ana kon kök kanalına yerleştirdikten sonra
aksesuar konlar kök kanalına pasif olarak yerleştirilmesi
KAYNAKLAR
ve lateral kondansasyon yapılmamasıdır. Kök kanalları
genellikle oval şekildedir. Bu nedenle tek kon yönteminin
1.
kondansasyon yapılmayıp pasif aksesuar konların
2.
tek başına kullanılması yeterli olmayabilir. Lateral
yerleştirilmesi
kök
kanallarında
daha
çok
sealer
3.
büzülme bağlanmayı oldukça bozar. Bunun yanında
4.
tabakasının oluşmasına neden olur ve sealerda oluşan
“EndoREZ” patının sertleşmesi ile ilgili bazı problemler
de mevcuttur. Sealerda tam anlamıyla bir sertleşme
5.
olamamaktadır. “EndoREZ”in seaları kök kanalı içinde
rezorbe olmamasına rağmen, kök kanalından taşan kısmı
6.
belli bir süreden sonra tamamen rezorbe olmaktadır.50 Bu
nedenle kök oluşumu tamamlanmamış dişlerde ve kök
7.
rezorpsiyonu olan dişlerin doldurulmasında güvenli bir
şekilde kullanılabilir.
8.
70
Nguyen NT. Obturation of the root canal system. In: Cohen S, Burns
RC, eds. Pathways of the pulp. 3rd ed. St Louis: CV Mosby Co, pp:
205-99, 1984.
Schilder H. Filling root canals in three dimensions. Dent Clin North
Am, 11: 732-44, 1974.
Ray HA, Trope M. Periapikal status of endodontically treated teeth
in relation to the technical quality of the root filling and the coronal
restoration. Int Endod J, 28: 12-8, 1995.
Torabinejad M, Ung B, Kettering JD. In vitro bacterial penetration of
coronally unsealed endodontically treated teeth. J Endod, 16: 566-69,
1990.
Shipper G. In vitro microbial leakage of endodontically treated teeth
using new and standard obturation techniques. J Endod, 30: 154-58,
2004.
Alicia KN, Baumgartner JC, Marchall JG. A comparison of guttapercha and Resilon in the obturation of lateral grooves and
depressions. J Endod, 33: 749-52, 2007.
Brayton SM, Davis SR, Goldman M 1. Gutta-percha root canal fillings.
Oral Surg Oral Med Oral Pathol, 35: 226-31, 1973.
Johnson WT, Guttman JL. Obturation of cleaned and shaped root
canal system. In: Cohen S, Hargreaves, eds. Pathways of the pulp.
9th ed. St Louis: CV Mosby Co, pp:387-89, 2006.
Ye n i G e l i ş t i r i l e n K ö k K a n a l ı D o l g u M a d d e l e r i v e B i r b i r l e r i y l e K a r ş ı l a ş t ı r ı l m a l a r ı
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
Franklin R. Tay and David H. Pashley. Monoblocks in root canals - a
hypothetical or a tangible goal. J Endod, 33: 391–98, 2007.
Clark-Holke D, Drake D, Walton R, Rivera E, Guthmiller JM. Bacterial
penetration through canals of endodontically treated teeth in presence
or absence of the smear layer. J Dent, 31: 275-81, 2003.
Walton RE, Johnson WT. Obturation. In: Principles and Practice
of Endodontics. 3rd Edition, Ed: R.E. Walton, M. Torabinejad.
Philedelphia: W.B. Saunders Co. Pp: 239-67, 2002.
Zielke DR, Brady JM, del Rio CE: Corrosion of silver cones in bone: A
scanning electron microprobe analysis. J Endod, 1: 356-60, 1975.
Schwartz RS. Adhesive dentistry and endodontics. Part 2: bonding
in the root canal system-the promise and the problems: a review. J
Endod. 32: 1125-134, 2006.
Adhesive dentistry and endodontics: materials, clinical strategies
and procedures for restoration of Access cavities: A review J Endod
31:151-65, 2005.
Suh BI, Feng L, Pashley DH, Tay FR. Factors of contributing to the
incompatibility between simplified-step adhesives and chemicallycured or dual-cured composites. Part III. Effect of acidic resin
monomers. J Ahes Dent, 5: 267-82, 2003.
Teixeira FB, Teixeira EC, Thompson JY, Trope M. Fracture resistance
of roots endodontically treated with a new resin filling material. J Am
Dent Assoc, 135: 646-52, 2004.
Resende LM, Rached-Junior FJ, Versiani MA, Souza-Gabriel
AE, Miranda CE, Silva-Sousa YT, Sousa Neto M. A comparative study
of physicochemical properties of AH Plus, Epiphany, and Epiphany SE
root canal sealers. Int Endod J, 42: 785-93, 2009.
Resende LM, Rached-Junior FJ, Versiani MA, Souza-Gabriel
AE, Miranda CE, Silva-Sousa YT, Sousa Neto MD. A comparative
study of physicochemical properties of AH Plus, Epiphany and
Epiphany SE root canal selaers. Int. Endod. J, 42: 785-93, 2009.
Barnett F, Trope M. Resilon: A novel material to replace gutta percha.
Compend. Contin. Educ. Dent. (Suppl). 1: 16-9, 2004.
Teixeira FB, Teixeira EC, Thompson JY, Leinfelder KF, Trope M.
Dentinal bonding reaches the root canal system. J Esthet Restor Dent,
16: 348-54, 2004.
Shipper G, Teixeira FB, Arnold RR, Trope M. Periapical inflammation
after coronal microbial inoculation of dog roots filled with gutta-percha
or resilon. J Endod, 31: 91-6, 2005.
Haschke E. Adhesive endodontic cones and related methods. United
States Patent Application. US Patent & Trademark Office, October 14,
2004.
Tay FR, Loushine RJ, Monticelli F, Weller RN, Breschi L, Ferrari
M, Pashley DH. Effectiveness of resin-coated gutta-percha cones and
a dual-cured, hydrophilic methacrylate resin-based sealer in obturating
root canals. J Endod, 31: 659–64, 2005.
Sevimay S, Kalaycı A. Evaluation of apical sealing ability and
adaptation to dentine of two resin-based sealers. J Oral Rehabil, 32:
105-10, 2005.
Kokorikos I, Kolokouris I, Economides N, Gogos C, HelvatjogluAntoniades M. Long-term evaluation of the sealing ability of two root
canal sealers in combination with self-etching bonding agents. J
Adhes Dent,11: 239-46, 2009.
Duggan D, Arnold RR, Teixeira FB, Caplan DJ, Tawil P. Periapical
inflammation and bacterial penetration after coronal inoculation of dog
roots filled with RealSeal 1 or Thermafil. J Endod, 35: 852-57, 2009.
Eldeniz AU, Ørstavik D. A laboratory assessment of coronal bacterial
leakage in root canals filled with new and conventional sealers. Int
Endod J, 42: 303-12. 2009.
Zmener O. Tissue response to a new methacrylate-based root canal
sealer: preliminary observations in the subcutaneous connective
tissue of rats. J Endod, 30: 348–51, 2004.
Koch KA, Brave D. EndoSequence: melding endodontics with
restorative dentistry, part 3. Dent Today, 28: 88, 90, 92, 2009.
Monticelli F, Sword J, Martın RL, Schuster GS, Weller RN, Ferrarı M,
Pashley DH, Tay FR. Sealing properties of two contemporary single-
cone obturation systems. Int Endod J, 40: 374-85, 2007.
31. Kenneth Koch and Dennis G. Brave, DDS Activ GP™: A single-cone
obturation technique january featured on page 76 an inside look from
the manufacturer, 2006.
32. Johnson WT and Guttman JL. Obturation of the cleaned and shaped
root canal system. Pathways of the Pulp 9th ed. St Louis: CV Mosby
Co, pp :369, 2006.
33. Zmener O, Banegas G, Pameijer CH. Bone tissue response to a
methacrylate-based endodontic sealer: a histological and histometric
study. J Endod, 31: 457–59, 2005.
34. Lodiene G, Morisbak E, Bruzell E, Ørstavik. Toxicity evaluation of root
canal sealers in vitro. Int Endod J, 41: 72-7, 2008.
35. 35. Scarparo RK, Grecca FS, Fachin EV. Analysis of tissue reactions
to methacrylate resin-based, epoxy resin-based, and zinc oxideeugenol endodontic sealers. J Endod, 35: 229-32, 2009.
36. 36. Bouillaguet S, Wataha JC, Lockwood PE, Galgano C, Golay
A, Krejci I. Cytotoxicity and sealing properties of foyr classes of
endodontic sealers evaluated bu succinic dehydrogenase activity
and confocal laser scanning microscopy. Eur J Oral Sci, 112: 182-87,
2004.
37. Sousa CJ, Montes CR, Pascon EA, Loyola AM, Versiani MA.
Comparison of the intraosseos biocompatibility of AH Plus, EndoREZ,
Epiphany root canal sealers. J Endod, 32: 656-62, 2006.
38. Al-Hiyasat AS, Tayyar M, Darmani H. Cytotoxicity evaluation of various
resin based root canal sealers. Int Endod J, 43: 148-153, 2010
39. Donadio M, Jiang J, Safavi KE, Zhu Q. Cytotoxicity evaluation of Activ
GP and Resilon cones in vitro. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral
Radiol Endod, 106: 76-79, 2008.
40. Donadio M, He J, Wang YH, Safavi KE, Zhu Q. Cytotoxicity Evaluation
Of Activ Gp And Resilon Cones İn Vitro. Oral Surg Oral Med Oral
Pathol Oral Radiol Endod, 107: 74-8, 2009.
41. Fransen JN, He J, Glickman GN, Rios A, Shulman JD, Honeyman A.
Comparative assessment of ActiV GP/glass ionomer sealer, Resilon/
Epiphany, and gutta-percha/AH plus obturation: a bacterial leakage
study. J Endod, 34: 725-27, 2008.
42. Herbert J, Bruder M, Braunsteiner J, Altenburger MJ, Wrbas KT. Apical
quality and adaptation of Resilon, EndoREZ, and Guttaflow root canal
fillings in combination with a noncompaction technique. J Endod, 35:
261-64, 2009.
43. Zmener O, Pameijer CH, Serrano SA, Vidueira M, Macchi RL.
Significance of moist root canal dentin with the use of methacrylatebased endodontic sealers: an in vitro coronal dye leakage study. J
Endod, 34: 76-79, 2008.
44. Matthew A. Fisher, David W. Berzins, James K. Bahcall. An in vitro
comparison of bond strength of various obturation materials to root
canal dentin using a push-out test design. J Endod, 33: 856-58, 2007.
45. Mohammad Hammad, Alison Qualtrough, Nick Silikas. Effect of
new obturating materials on vertical root fracture resistance of
endodontically treated teeth. J Endod, 33: 732-36, 2007.
46. Monteiro J, de Ataide Ide N, Chalakkal P, Chandra PK. In vitro
resistance to fracture of roots obturated with Resilon or gutta-percha. J
Endod. 37: 828-31, 2011.
47. Karapınar Kazandağ M, Sunay H, Tanalp J, Bayırlı G. Fracture
resistance of roots using different canal filling systems. Int Endod J,
42: 705-10, 2009.
48. Hanada T, Quevedo CG, Okitsu M, Yoshioka T, Iwasaki N, Takahashi
H, Suda H. Effects of new adhesive resin root canal filling
materials on vertical root fractures. Aust Endod J. 36: 19-23, 2010.
49. Tay FR, Loushine RJ, Lamberchts P,Weller RN, Pashley DH.
Geometric factors affecting dentin bonding in root canals: a theoretical
modeling approach. J Endod 31: 584-89, 2005.
50. Zmener & Pameijer CH. Clinical and radiographical evaluation of a
resin-based root canal sealer: a 5-year follow-up. J Endod 33: 676-79,
2007.
71
Derleme
Özet
Sabit Protetik
Restorasyonlarda
Kullanılan Yapıştırma
Simanları ve Çözünürlük
Özellikleri
Dental simanlar en çok protetik restorasyonların
daimi olarak yapıştırılmasında kullanılmaktadır. Bu
simanların amacı, diş dokusu ile restorasyon arasında
oluşan aralığı doldurarak bakterilerin ve ağız sıvılarının
preparasyon
yüzeyine
ulaşmasını
engellemek,
ısı
iletimine karşı bariyer görevi görmek ve restorasyonun
tutuculuğunu sağlamaktır. Yapıştırıcı simanların ağız
ortamında çözünmeden kalabilmeleri restorasyonların
başarısında önemli bir kriterdir. Simanların ağız ortamında
çözünmesi sonucunda restorasyonun adaptasyonunda
bozulma, destek dişlerde çürük oluşumu ve retansiyon
kaybı
gibi
problemler
ortaya
çıkmaktadır.
Bunun
sonucunda restorasyonun kenar bütünlüğü bozulmakta
ve restorasyonun kaybı söz konusu olmaktadır.
Dr. Med. Dent. Altay Uludamar
Bu
Medikodent Ağız Diş Sağlığı Merkezi
makalenin
amacı
günümüzde
protetik
restorasyonların yapıştırılmasında kullanılan simanların
ağız ortamındaki çözünürlüklerini inceleyerek bunun
Yrd. Doç. Dr. Coşkun Yıldız
sonucunda
Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
sağlamaktır.
Prof. Dr. Yasemin Kulak Özkan
Anahtar
Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
Bölüm Başkanı
siman
seçiminin
kelimeler:
simanı, çözünürlük.
Dental
doğru
siman,
yapılmasını
yapıştırma
Summary
Dental cements are mostly used in permanent
cementation of prosthetic restorations. The purpose of this
cements, are to prevent microorganisms and oral fluids
to reach the preparation surface by fulfilling the space
between tooth surface and restoration, to have a barrier
mission for heat transmission and to provide the stability of
restoration. Stability of the cements in the oral cavity plays
an important role in the success of the restorations. As a
result of the resolution of the cements in oral environment,
problems like deterioration of restoration’s adaptation,
caries in supporting teeth and retention loss can occur.
Which may further lead to detoriation of marginal
adaptation and restoration loss.
The purpose of this article is to provide information
about the appropriate choice of prosthetic luting cements
properties in the oral environment.
Yazışma Adresi
Dr. Altay Uludamar
GİRİŞ
Filistin Cad. Kader Sok. No: 6
Sabit
Kat: 1, D: 1
protetik
restorasyonların
başarısında
simantasyon işlemi ve kullanılan yapıştırma simanı
Gaziosmanpaşa/ Ankara TÜRKİYE
önemli rol oynar.1 Yapıştırma simanlarının klinik başarısı;
E-posta: [email protected]
72
S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i
yüksek baskı, gerilme ve kırılma dayanıklılığına, adezyon
simanının matriksi ağız sıvısında basit çözünme ile ya da
direncine ve kolay kullanım özelliğine bağlıdır.2-4 Bu
ile oluşan asidik ortamda kimyasal parçalanma ile yıkılır.2
ile güçlü bağlantısına, biyouyumluluğuna, çözünmeye
alınan asidik yiyecekler ve bakteri plağının aktivasyonu
Restorasyon
simanların amacı; diş dokusu ile restorasyon arasında
marjinindeki
simanın
matriksinde
oluşan aralığı doldurarak bakterilerin ve ağız sıvılarının
meydana gelecek çözünme, marjin aralığında başlayan
iletime karşı yalıtkan görevi görmek ve restorasyonun
sonuçlanacaktır.9-12 Yapıştırma simanlarının çözünürlüğü
sekonder çürüğü takiben restorasyonun başarısızlığı ile
preparasyon yüzeyine ulaşmasını engellemek, termal
Simanlar
marjinal aralığın genişliği ile ilgilidir. Marjinal arağın
kaide olarak da kullanılabilir. Bu iki simanın kullanım
ayrıca abrazyonun etkisini de arttırdığı için çözünürlüğü
diş
yüzeyine
retansiyonunu
sağlamaktır.
fazla olması simanın çözünürlük oranını hızlandırmakta
ayrıca geçici dolgu veya restoratif bir materyalin altında
arttırmaktadır.13
amacı, pulpayı kimyasal ve ısısal etkilerden korumaktır.5
Dental yapıştırma simanları, prepare edilen diş ile
Yapıştırıcı ve restoratif uygulamada uygun performans
olmalı,
restorasyon arasındaki boşluğu doldurmak, iki farklı yapı
dayanıklılığı iyi olmalıdır. Adezyon ve mekanik kilitlenme
kimyasal bir bağlantı sağlamak, mikrobiyal sızıntıya karşı
için;
gerilme,
baskı
dayanıklılığı
yüksek
arasında mekanik, kimyasal ya da hem mekanik hem
restorasyon-diş ara yüzündeki streslere karşı kırılma
bariyer oluşturmak ve ısısal iletime karşı yalıtkan görevi
ile güçlü ve yeterli bağ oluşmalıdır. Manipulasyon özelliği;
görmek amacıyla kullanılır.2,14
örneğin, yeterli çalışma zamanı, sertleşme zamanı
başarılı kullanım için esastır. Materyal biyolojik olarak
Günümüzde kullanılan yapıştırma simanları:
uyumlu olmalıdır. Ayrıca oral sıvıda çözünmeye dirençli
1- Çinko fosfat simanlar
olmalıdır.
6
Yapıştırma simanının kalitesini belirlemede en
2- Çinko polikarboksilat simanlar
önemli faktörlerden biri çözünürlüktür. Çözünürlük,
3- Cam iyonomer simanlar
restorasyonların biyolojik yapılarla olan uyumlarını
4- Hibrid iyonomer simanlar
olumsuz yönde etkileyen ve bozulma oranlarını arttıran
a- Rezin ile modifiye edilen cam iyonomer simanlar
bir olgudur ve tamamen kontrol altına alınmadığı için
b- Poliasit ile modifiye edilen rezin simanlar
restoratif materyallerin klinik başarılarının azalmasında
5- Rezin simanlar olarak sıralanabilir.2,15
Yirminci yüzyılın başlarında keşfedilen çinko fosfat,
büyük öneme sahip olan faktörlerden birisidir. Bu durum
yüzey özelliklerinin kenar bütünlüğünün ve estetik
çinko oksit öjenol ve silikat simanlar, 1970’li yıllarda
bozulmanın artmasına sebep olur.
ilk simanlardır.4
geliştirilen simanlara kadar yaygın bir şekilde kullanılmış
görünümün kaybına ve dolayısıyla restorasyonlardaki
4,7,8
Restorasyon ve diş dokusu arasındaki yapıştırma
Çinko Fosfat Simanlar
simanı; kabul edilebilir marjinal aralıkta, kimyasal
Çinko fosfat siman yüzyıldan beri kullanılan en popüler
irritanlara, mekanik aşınmaya ve kimyasal/mekanik
ağız
siman olmuştur. Çinko fosfat simanının baskı dayanıklılığı
erozyonda ise; tükürük akışı ve restorasyon marjinindeki
fosfat simanın bu kuvveti memnun edici klinik sonuçlar
çözünmeye
maruz
kalmaktadır.
Çözünmede;
80-110 MPa, gerilme dayanıklılığı 5-7 MPa’dır. Çinko
sıvısının içerdiği organik asit ve inorganik elektrolitler,
vermeye yetecek orandadır.5 Sertleşen simanın elastik
bakteri plağının ürettiği özellikle laktik asit ve alınan
asidik yiyeceklerin oluşturduğu düşük pH ortamı önemli
modülü 13 GPa’dır ve bu değer uzun köprülerde yüksek
sıvıda çözünen ve çözünmeyen ayrılmış ürünlerin
izin verir.2 Çinko fosfat simanın dezavantajı; oral
çiğneme streslerinde elastik deformasyona dayanmasına
rol oynamaktadır. Yapıştırma simanlarının çözünürlüğü,
sıvılarda çözünmesidir. Çözünürlüğü toz/likit oranına
değerlendirildiği total erozyon olarak ifade edilmektedir.
bağlıdır. Asidik solüsyonlardaki çözünürlüğü distile suya
Çözünürlük, yapıştırma simanının klinik başarısını
göre daha fazladır. Simanın çözünmesi sonucunda
değerlendirmede en önemli faktörlerden biridir. İdeal bir
mikrosızıntı ve bakteri penetrasyonunu takiben dişeti
yapıştırıcı siman oral sıvılara dayanıklı, restorasyonun
ve pulpa irritasyonu oluşabilir.5,6 Çinko fosfat simanları,
ömrü süresince çözünmeye dirençli olmalıdır. Asidik
yüksek oranda mikrosızıntı göstermesi ve marjinlerdeki
erozyonun klinik önemi vardır. Çünkü yapıştırma
73
7tepe klinik 2012-3
renklenmeler
sebebiyle
özelikle
tam
kıvamında hazırlamak simanın zayıflamasına neden
seramik
restorasyonlarda pek tercih edilmemektedir.
4,9,10
olacaktır.2,14,19 Polikarboksilat simanların kullanımı da
Bununla
birlikte fazla çözünmesine ve adezyon eksikliğine
yetersiz fiziksel özellikleri nedeniyle önerilmemektedir.11
rağmen, çinko fosfat simanla yapıştırılan metal seramik
Cam İyonomer Simanlar
restorasyonların uzun süreli takip sonuçları ile başarısı
kanıtlanmıştır.
11
Buna rağmen, simantasyon sırasındaki
Cam iyonomer siman, silikat simanın dayanıklılık,
ağrıyı engellemek ve döküm restorasyonu ile iyi bir
translüsens ve flor içerme özelliğinin polikarboksilat
ve cam iyonomer gibi alternatif simanlar tanıtılmıştır.
ile klinik kullanıma sunulmuştur. Yarı şeffaf görünüşü ve
tutuculuk elde edebilmek için literatürde polikarboksilat
simanın adezyon özelliği ile bir araya getirilmesi amacı
16-17
Yapıştırıcı siman olarak kullanılan bu simanlar
yapışma özelliğinden dolayı, ilk olarak ön dişlerin estetik
birbirinden farklı veya benzer birtakım özelliklere
restorasyonu amacıyla geliştirilmiştir. Cam iyonomer
sahiptirler. Ancak mekanik kuvvet, abrazyon-erozyon-
simanlar, silikat simanlara benzer sertlik gösterirken,
çözünmeye kombine direnç, bir siman için en temel
aside daha dirençlidir. Cam iyonomer sistemde toz, kuartz,
gereksinimlerdir.
alumina, kriyolit ve alüminyum fosfatın birleşimi olup, esas
3
olarak yüksek florür içerikli bir alümino-silikat camdır.6,20
Çinko Polikarboksilat Simanlar
Çinko polikarboksilat simanlar, 1968 yılında Smith
İlk sertleşmeleri esnasında nem ve dehidratasyona
karşı aşırı duyarlıdır. Nemle kontaminasyon olduğunda
11
tarafından geliştirilen, diş dokusuna kimyasal olarak
kalsiyum ve alüminyum iyonları ıslanır ve simanın yapısı
bağlanan ilk simandır. Bu simanların likiti poliakrilik asit
bozulur. Siman translüsentliğini kaybeder ve zayıflayan
ile kopolimerlerin sulu çözeltisidir. Tozu ise çinko fosfat
yüzey aşınır.2
Yüksek baskı dayanıklılığına (90-230 MPa) rağmen,
siman tozu ile aynı olup esas olarak çinko fosfat ile bir
miktar magnezyum oksit içerir. Magnezyum oksit yerine
elastik modülüsünün çinko fosfat simandan düşük
modifiye edip işlenebilme özelliklerini düzeltmek amacı
riskini arttırmaktadır.2 Başlangıç sertleşme periyodu
olması, yüksek çiğneme streslerinde elastik deformasyon
kalay oksit de konulabilir. Ayrıca sertleşme süresini
ile az miktarda kalay florür ve diğer tuzlar da ilave edilir.
sırasında neme karşı hassas olması cam iyonomer
rağmen döküm restorasyonlarına olan bağlantı kabiliyeti,
sertliğinin azalmasına ve çözünmesine sebep olacaktır.
simanın su veya tükürük kontaminasyonu sonucunda
Polikarboksilat simanların dişe adezyonu iyi olmasına
Bununla beraber, siman dehidratasyona hassastır ve
çinko fosfat veya bazı kuvvetlendirilmiş çinko oksit öjenol
dehidratasyon söz konusu olursa simanda kohesiv
simanlardan daha kötüdür. Çinko fosfat simanlarda
bozulma
genel
olarak
siman-diş
ara
çatlaklar oluşur. Bu nedenle simantasyonu esnasında
yüzeyinde
dentin yüzeyinin nemli olması gerekir.2 Simanın yavaş
polikarboksilat simanlarda ise kohesiv olarak siman-metal
sertleşme reaksiyonu sırasındaki pH’sının düşük olması
ara yüzeyinde ve adeziv olarak diş-siman ara yüzeyinde
oluşur.
18
(55-85
Genel olarak bu simanların baskı dayanıklılığı
MPa)
çinko
fosfata
göre
düşük,
muhtemel pulpa hassasiyetine sebep olabilmektedir.2,21
gerilme
Pulpayı koruyucu materyallerin uygulanması kuronun
dayanıklılığı (8-12 MPa) ise daha güçlüdür.2 Elastik
tutuculuğunun azalmasına neden olur. Polialkenoat
modülü 6 GPa’dır. Çinko polikarboksilat siman, çinko
simanlar olarak da adlandırılan geleneksel cam iyonomer
fosfat simandan daha fazla plastik deformasyon gösterir.
simanlar, uzun süreli flor salınımları, mine ve dentine
Bu durum polikarboksilat simanının yüksek çiğneme
direkt bağlanma kabiliyetleri ve kolay uygulanımları
kuvvetlerine maruz kalacak uzun sabit restorasyonların
gibi sebeplerden dolayı uzun yıllar başarıyla kullanılan
simantasyonu için uygun olmadığını göstermektedir.
simanlardır. Bununla birlikte asit-baz reaksiyonu ile
8
Çözünürlülüğü çinko fosfat simandan daha fazladır.
polimerize olan geleneksel cam iyonomer simanların
14
Poliakrilik asit solüsyonu diğer simanların likidine oranla
çalışma zamanlarının kısa, sertleşme sürelerinin uzun,
daha visköz olduğundan çinko polikarboksilat siman
nem hassasiyetlerinin fazla olması, yüksek oranda mikro
karıştırıldığında çinko fosfat simandan daha yoğundur.
sızıntı göstermeleri ve pulpa için irritan olmaları gibi
Ancak tiksotropik özelliği nedeniyle basınç altında
olumsuz özellikleri bulunmaktadır.22,23
akışkan hale gelecektir. Bu nedenle karışımı çinko fosfat
74
S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i
Hibrid İyonomer Simanlar
formülü cam iyonomerlerden çok kompozit ile benzerlik
gösterir. Kompozitten farkı; içerisinde cam iyonomerdeki
Rezin simanların ve cam iyonomer simanların
moleküllerle aynı karboksilik asit grubu ile ek moleküller
avantajlı özelliklerini birleştirmek, dezavantajlarını elimine
içermesidir. Bu nedenle simanın sertleşmesinde asit-
etmek için iki simanın farklı oranlarda birleştirilmesi ile
hibrid simanlar geliştirilmiştir.
altında adlandırılırlar.
24
baz reaksiyonu da oluşur. Ancak kompomerler su
Bu simanlar iki ana grup
içermediğinden, siman başlangıçta rezin monomerlerin
25
polimerizasyonu
1- Rezin modifiye cam iyonomer simanlar
Daha
sonra
ağız
oluşur. Suyun varlığı karboksilik asit grubunun hidrolizine
Rezin Modifiye Cam İyonomer Simanlar
neden olur. Daha sonra asitin cama etkisi ile metal
iyonları salınır ve bu iyonlar asit grupları ile çapraz
Cam iyonomer simanların olumsuz özelliklerinden
bağlar oluşturur. Bu reaksiyon sonucu bir miktar flor
dolayı, bu simanların modifiye bir şekli olan ve ikili
salınımı gerçekleşir.25,37 Kompomerlerin klasik simanlara
(dual) sertleşme reaksiyonları ile polimerize edilen
ve rezin simanlara göre 5 kat daha fazla doğrusal
rezin modifiye cam iyonomer simanlar (RM CIS)
genişleme gösterdiği ve bu nedenle de tam seramik
geliştirilmiştir. Bu simanların polimerizasyonu için normal
restorasyonların
asit-baz reaksiyonunun yanı sıra, bir ışık cihazının
yapıştırılmasında
gerektiği belirtilmiştir.
aktivasyonu da gereklidir. Bu simanların içeriklerindeki
kullanılmaması
11,38
rezin monomerlerin polimerizasyonlarına bağlı olarak,
Rezin Simanlar
geleneksel cam iyonomer simanlardan daha üstün
fiziksel özellikleri vardır.
sertleşir.
ortamından su emilimi ile gecikmiş asit-baz reaksiyonu
2- Poliasit ile modifiye edilen rezin simanlar
26-28
ile
Tozu; floroalümina silikat
Rezin simanlar, diş dokuları olan mine, dentin ve
camdan oluşur. Likidi ise; metakrilat rezin, poliasit, HEMA
porselen yüzeyi gibi farklı yapıdaki maddelere kuvvetle
çinko fosfat, polikarboksilat ve cam iyonomer simandan
diş dokusuna adezyon özelliği, yüksek kuvveti ve ağız
ve su içerir. Bu simanların baskı ve gerilme dayanıklılığı
yüksek, rezin simandan düşüktür.
2,29
bağlanabilme özelliğine sahiptir, en büyük avantajı,
Polimerizasyonun
ortamındaki az çözünürlüğüdür.2 Bu simanlar yüksek
hızlı başlaması cam iyonomer simanlara nazaran bu
dayanım, ağız ortamında düşük çözünürlük, renk
simanları sertleşme sırasındaki su kontaminasyonuna
uyumundaki üstünlük gibi özelliklerinden dolayı, inley,
daha dirençli hale getirmiştir ve böylece çözünme riski
onley, lamina ve kron-köprü uygulamaları gibi tam seramik
azalmıştır. Diğer önemli avantajları ise karıştırılması
sabit protetik restorasyonlar ile indirekt rezin kompozit
ve kullanımının kolay olması, çok aşamalı bonding
aşamalarının elimine edilmesini sağlamasıdır.
2
restorasyonların simantasyonunda tercih edilirler. Çok
Mine
aşamalı işlemler gerektirmelerinden dolayı başarıları
kullanım tekniğine doğrudan bağlıdır.2 Rezin siman temel
ve dentine bağlanması ve flor salınımı cam iyonomer
RM CIS’nin içerdiği
olarak akıcı kıvamdaki kompozittir. Kompozite eklenen
(hidroksietil metakrilat)’ nın yüksek hidrofilik özelliğinden
yapıda kompozit oluşturulmuştur. İçerikleri restoratif
simanlarla benzerlik gösterir.
2,30
rezinin bir dezavantajı ise; ilave edilen monomer HEMA
doldurucu partiküllerinin miktarının azaltılması ile akıcı
dolayı zamanla su emme ve genleşmeye neden
olmasıdır.
31-33
büzülmesini
kompozit materyallere benzer tarzda, organik polimer bir
Başlangıçta su emilimi polimerizasyon
kompanse
edebilse
de,
matriks içerisinde inorganik kısım (doldurucular), bağlantı
devamında
ajanı, reaksiyon başlatıcılar, hızlandırıcılar ve pigmentler
boyutsal değişikliklere neden olacaktır. Bu sebeple metal
içerir. Bazı rezinler mikroskobik silika partikülleri ile
desteksiz seramik kronların simantasyonunda kullanımı
uygun değildir.
doldurulmuştur. Doldurucu, siman ağırlığının %30-60’ı
kadardır. Ancak yeni ürünlerde daha kuvvetli ve aşınmaya
2,25
dirençli siman için doldurucu miktarı arttırılmıştır.37
Poliasit ile Modifiye Edilen Rezin Simanlar
Diş hekimliğinde kullanılan rezinler polimerdir ve
Poliasit modifiye rezin simanlar (kompomerler),
polimerler küçük moleküllü monomerlerin oluşturduğu
Işıkla ve
Dental polimerler kullanılan rezin tipine, içine katılan
rezin ve cam iyonomer simanların üstün özelliklerini
birleştirmek amacıyla geliştirilmişlerdir.
34-36
çok daha büyük bir molekül olarak tarif edilebilir.
kimyasal sertleşen formülleri vardır. Bu materyallerin
dolduruculara
75
ve
sertleşme
mekanizmasına
göre
7tepe klinik 2012-3
farklılıklar gösterirler.9
(dual) rezin simanlar; ışıkla polimerize olan yapıştırma
Rezinlerin polimerizasyonu
simanlarında, restorasyonun altında tam polimerizasyon
esnasında kaçınılmaz olarak bir büzülme gözlenir.
sağlanamama
Bu büzülmeyi azaltmak için rezinlerin içerisine farklı
sertleşme
Rezin simanlar, büyük ölçüde doldurucu
reaksiyonunu
başlatan
kamforokinon,
tek başına ışıkla sertleştirilerek kullanılabileceği gibi
karışımın pasta veya likit şeklinde kullanımını sağlayan
katalizör ile karıştırılarak da kullanılabilir. Işık derinliğinin
diğer metakrilatların (TED GMA, UDMA) varyasyonları
şeklinde bulunurlar.
olan
katalizörün içerisinde ise amin/peroksit vardır. Baz
içeren Bis-GMA rezin ve bu rezinin içine ilave edilen ve
40
geliştirilmiş
iki kısımdan oluşurlar. Baz yapının içerisinde ışıkla
tabi tutulup sonra toz haline getirilen polimer tozları
ilave edilir.
nedeniyle
yapıştırma simanlarıdır. Baz ve katalizör olmak üzere
inorganik doldurucular ve bir ön polimerizasyon işlemine
39
olasılığı
Rezin simanlar da dahil olmak
ya da geçirgenliğinin yetersiz olduğu durumlarda,
üzere tüm kompozitlerin mekanik özellikleri kullanılan bu
tam polimerize olamayan yapının kimyasal olarak
maddelerle doğrudan ilişkilidir.
polimerizasyonunun tamamlanmasına olanak tanır ve
9
Sertleşme mekanizmalarına göre rezin simanlar 3
bunun için geçen süre yaklaşık 24 saattir. Hem kimyasal
grup altında toplanabilirler.
hem de ışıkla polimerize olan rezin simanların çoğu
1-Kimyasal sertleşen rezin simanlar
sertleşme reaksiyonu için hâlâ büyük ölçüde ışığa
2-Işıkla sertleşen rezin simanlar
bağımlıdır ve ışık kullanılmadığı durumlarda mekanik
3-Hem ışık hem kimyasal olarak sertleşen (dual)
özelliklerinde azalma gözlenir.40
Rezin simanlar 100-200 MPa baskı dayanıklılığı,
rezin simanlar.41
1-Kimyasal sertleşen rezin simanlar; genellikle,
20-50 MPa diametral gerilme dayanıklılığı gösterirler ve
polimerizasyon reaksiyonu benzol peroksit benzeri
içeriği ağırlığının %50’ si ile %70’ i arasında cam ve
karıştırılmaya hazır iki pat halinde bulunurlar. Kimyasal
bu değerler diğer simanlardan daha fazladır. Doldurucu
bir peroksitin reaksiyon hızlandırıcı (akseleratör) olan
silika partiküllerinden oluştuğu için baskı ve gerilme
dirençleri çok yüksektir.2 Ayrıca doldurucuların varlığı
tersiyer amin ile reaksiyonu sonucu ortaya çıkan serbest
ağız sıvılarında çözünürlüğünü azaltır ve marjinal
radikallerin etkisiyle başlar. Polimerizasyonun başlama
aşınma direncini arttırır. Ancak doldurucu içeriğinin
hızı büyük ölçüde aktivatör ve akseleratör oranına
bağlıdır.
9,42
Bu
yapıştırma
simanlarının
içersindeki
fazla olması yoğunluğunun artmasına ve bunu takiben
amin grubu zaman içerisinde renklenmeye sebep
simanın akıcılığının azalmasına ve film kalınlığının
olabilmektedir. Otopolimerizan rezin simanların belirli
artmasına neden olur. Bu durumda siman film kalınlığının
bir sertleşme süresi vardır. Metal, metal-seramik veya
artmaması için ultrasonik aletler kullanılarak uygulanan
simantasyon tekniği kullanılmalıdır.2 Rezin simanların
opak yüksek dirençli tam seramik restorasyonların
yapıştırılmasında kullanılırlar.40
2-Işıkla
sertleşen
rezin
simanlar;
dentin primer ile kombinasyonu kuron tutuculuğunu
monomerler
önemli oranda arttırmaktadır.46 Rezin simanların teknik
direkt olarak halojen, plazma ark, lazer veya LED
hassasiyeti, polimerizasyon büzülmesi sonucu muhtemel
polimerize olabilirler. Bu reaksiyonda ışığa duyarlı
temizlenme zorluğu dezavantajları arasında sayılabilir .
(Light Emitting Diod) ışık kaynakları ile aktive edilerek
mikrosızıntı ve pulpa hassasiyeti ile artık simanların
reaksiyon başlatıcı kamforokinon veya luserin gibi
reaksiyon
fiziksel,
kimyasal
reaksiyonu başlar,9,43 Işıkla sertleşen rezin simanlardan
restoratif materyallerde önemli bir sorun olarak karşımıza
prensibiyle
bozulup
materyallerin
ve mekanik özelliklerini etkileyen su emilimi ve suda
oluşturulması
yapısının
restoratif
serbest
radikaller
başlatıcıların
Tüm
polimerizasyon
çözünürlük olguları, özellikle cam iyonomer esaslı
farklı kıvam ve renk seçenekleri sunması, uzun çalışma
çıkmaktadır.
süresi ve renk stabilitesi dolayısıyla özellikle tam seramik
restorasyonların
simantasyonunda
büyük
geleneksel
cam
iyonomer
simanların neme olan aşırı hassasiyetleri, benzer
ölçüde
şekilde rezin modifiye cam iyonomer simanlarda ve
yararlanılmaktadır. Bu materyallerin dezavantajı aradaki
kısmen poliasit modifiye kompozit rezinlerde de kendini
restorasyonun kalınlığının fazla olduğu durumlarda
göstermektedir.36-38,46-49
Oilo50 yaptığı çalışmada, çinko fosfat, polikarboksilat
polimerizasyon derinliğinin yetersiz olmasıdır. 44,45
Özellikle
3- Hem ışık hem kimyasal olarak sertleşen
ve cam iyonomer simanı karıştırıldıktan sonra 2, 4 ve 6
76
S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i
yüzeyine yakın cam partiküllerinde tamamen yıkılma
dakika nemli ortamda bırakmış ve daha sonra erozyon
gözlenmiş ve yüzeyde gözenekler oluşmuştur.
testi uygulayarak sudaki erken çözünmesini araştırmıştır.
çözünme gösterirler. Cam iyonomer simanın polimerik
oranda çözünme görülmüş, 6 dakika sonra ise madde
polikarboksilat
uzun
göstermezler. Bu
asit ile cam yapısı birbirine asite dirençli kovalent
Çinko fosfat ve
sertleşme
zamanına
saklama zamanından bağımsız olarak
bağlarla bağlanmıştır. Matriksi oluşturan polimere iyonik
rağmen,
çapraz bağlı Al iyonlarının kaybı simanı büyük oranda
madde kaybı
etkilemezken, tekrar yeni çapraz bağlar oluştururlar.
durum sertleşmenin karıştırma ile
Çinko fosfat gibi fosfat bağlı simanların fosfat tedrahedra
başlaması ve reaksiyon ürünlerinin suya dayanıklı olması
yapısı ile iyonik bağlı çinko iyonlarının oluşturduğu
ile açıklanabilir.
Mesu
simanların çözünürlüğünü, aşamalı olarak
51
Cam
iyonomer simanlar çinko fosfat simana göre daha az
Karıştırıldıktan 4 dakika sonra cam iyonomerde önemli
kaybı belirgin oranda azalmıştır.
54,55
zayıf matriks, çinko iyonlarının kaybı ile tamamen
bozulacaktır.56,57 Likidi aynı olan polikarboksilat simanın
önce su emilimi ardından ayrılma (disintegration) ve
çözünme safhalarını ince film kalınlığındaki siman
cam iyonomere göre çözünürlüğünün çok olması, çinko
solüsyon
tabakası ile korunmamasına dayanır. Bu nedenle siman
oksit doldurucuların alumina silikat siman gibi silika jel
yüzeyinde direkt gözlemleyerek tanımlamıştır. Çözünme;
içerisinde
çözünen
materyal
miktarını,
asit atağa karşı daha zayıftır.56
disintegrasyon; solüsyon içerisinde çözülmeyen ancak
Rezin bazlı simanlar su ile ya da tükürükteki enzimlerle
simanın yapısından ayrılan yüzeyde yapışık kalabilen
materyal miktarını gösterir. Böylece oluşan çözünme ve
parçalanır ve erozyona uğrarlar.58 Bu materyallerin
çalışmalarında dental simanlar solüsyona daldırıldığı
sonuçlar, kompozit rezin ve bonding ajanların ağızdaki
mekanik özelliklerinin azalması ve aşınması gibi başarısız
disintegrasyon toplam erozyon miktarını gösterir. Erozyon
ortamdan etkilenmesi ve ardından yıkımı ve erozyonu ile
zaman su absorbe eder ve su bazlı simanlarda iyonik
açıklanabilir. Ağızdaki nemli ortamda polimer matriksin
matriks çözünmeye başlar.
kimyasal çözünmesi genellikle oksidasyon ve hidroliz ile
Çinko fosfat simanın erken dönemde su ile
temas
etmesi
reaksiyona
girmemiş
ortofosforik
erken
dönemdeki
olur. Ayrıca tükürükteki enzimler rezin matrisin kimyasal
yıkımında rol alırlar. Kompozit rezin materyallerin
asitin çözünmesine ve simanın üst yüzeyinin tam
sertleşmemesine neden olur.
Cam
iyonomer
çözünürlüğü,
içerdiği
anyonlarla
suda
anyonlarla
daha
kimyasal yıkıma olan hassasiyeti; farklı monomerlerden
52
simanın
sodyumun
çözünebilen
matriks
tuz
oluşan rezin matrikse, polimerizasyonda oluşan çapraz
oluşturan
bağların derecesine, monomerin polimere dönüşme
derecesine bağlıdır.59 Suyun varlığı kimyasal çözünmede
oluşturmasına,
içerdiği alüminyumun sodyuma göre matriks oluşturan
önemli bir rol oynar. Hidrolitik reaksiyon sonucu materyal
bağlanmadan
difüzyon kontrollüdür ve rezin matriste meydana gelir.
yavaş
önce
suda
reaksiyona
girmesine
çözünmeye
karşı
su emilimi gözlenir. Kompozit materyalde su emilimi
ve
olan
Zaman faktörü ve doldurucu içeriği su emiliminde etkili
hassasiyetine dayandırılabilir. Cam iyonomer siman
faktörlerdir. Su moleküllerinin siman içine difüzyonu
sertleşmeden önce su absorbsiyonu fazladır, çünkü
ile doldurucu-matris ara yüzündeki bağlantı bozulur
hidrofiliktir. Siman oluşumu sırasında oluşan silika jel
ve kimyasal çözünme başlar. Çözünen ürünler siman
su emme eğilimindedir ve matriksi oluşturan temel
katyon
alüminyum
çözünmeye
yönelir.
yüzeyinden salınır. Su difüzyonu aynı zamanda kompozit
Sertleşmiş
materyalin erozyonu ile sonuçlanır ve reaksiyona
cam iyonomerin yapısı matriks jel içerisinde gömülü
girmemiş artık monomerlerin salınımı meydana gelir.
reaksiyona girmemiş cam partiküllerinden oluşur. Asidik
solüsyona daldırılan simanlarda H iyonları siman içine
Simanın çözünmesinden dolayı doldurucu partiküllerinin
+
girerek metal katyonlarla yer değiştirir ve metal katyonlar
siman yüzeyinden ayrılır. Fukazawa
53
de erozyonu söz konusudur. Erozyonu takiben siman
, çözünmenin,
kütlesinde azalma gözlenir. Doldurucuların, iyonların,
siman matriksinden ayrılan F, Al, Si, Ca iyonlarının
artık monomer gibi organik ürünlerin, metakrilik asitin
difüzyonuyla kontrol edildiğini ve siman yüzeyindeki
salınımı ağızda geç alerjik reaksiyona sebep olabilir.
H konsantrasyonu ile etkilendiğini bildirmiştir. Ayrıca
Böylece salınan bu ürünler ile simanın ilk boyutsal
+
uzun süre asidik solüsyonda bekletilen cam iyonomerin
değişikliği,
77
klinik
performansı
ve
biouyumluluğu
7tepe klinik 2012-3
etkilenir.33,60 Çözünmede etkili faktörler olarak; artık
emilimleri ve suda çözünürlük miktarlarının incelenmesi
molekül büyüklüğü ve kimyasal yapısı sayılabilir. Küçük
çalışmalarında, bu materyallerin su emilimi ve suda
ve
monomerler, çözücünün kimyası, çözünen ürünlerin
karşılaştırılması
amacıyla
yaptıkları
in
vitro
çözünürlük oranlarının kontrol grubu olarak kullandıkları
moleküller büyük olanlara göre daha hızlı hareket ederek
kompozit rezin materyallere göre belirgin oaranda
siman yüzeyinden ayrılır. Kompozit rezin materyalden ilk
yüksek olduğunu ve ayrıca meydana gelen su emilimi
7 günde salınan temel ürünün artık monomerler olduğu
miktarının, RM CIS’nin HEMA içeriğine göre değiştiğini
bildirilmiştir. TEGDMA, Bis-GMA ve UDMA monomere
bildirmişlerdir.
oranla daha fazla çözünür. TEGDMA kompozit rezin
Laboratuvar testlerinde elde edilen sonuçlarda, cam
materyallerde en küçük moleküllerden biridir. Farklı
materyallerdeki su emilimi oranı farklı matris içeriğinden
iyonomerin çözünürlüğü çinko fosfat ve polikarboksilat
polimerize olan kompozit rezin, hidrofilik monomerden
defektler
simanlardan daha az iken, kuron çevresinde marjinal
dolayı değişiklik gösterir. Hidrofobik monomerlerden
cam
iyonomer
simanlarda
daha
çabuk
görülmüştür. . Buna sebep olarak; cam iyonomer
polimerize olan kompozit rezinlere göre daha az su emer.
52
simanların ilk sertleşme periyodu sırasında neme karşı
Su emilimi matristeki hidroksil grupların (su ile hidrojen
hassasiyeti ve yeni sertleşen cam iyonomerin tükürük
bağ oluştururlar) miktarına bağlıdır. Hidroksil grup
ile temasının simanı zayıflattığı gösterilmiştir.50 Cam
bulundurmamasına rağmen içerisinde TEGDMA’nın
suya affinitesi vardır. Molekül içindeki eter bağları ile su
iyonomer simanların, neme erken temasının simanın
olması da su emilimini arttırır. Kompozit rezin materyalin
translüsentliğini yok ettiği bildirilmiştir.62
çözünürlüğünü arttırdığı, fiziksel özelliklerini azalttığı ve
bağlanır ve su emilimi artar. Ayrıca doldurucu içeriğinin az
47
Yapıştırıcı simanların sertleşme sırasında suyun
çözünürlüğünde doldurucunun tipi, silanla kaplanması
kadar karıştırma sırasında oluşan hava kabarcıklarının
erken dönem etkisini belirtmek için yüzey sertlik ölçümleri
polimerizasyonunu engelleyen alanlar oluşturmaktadır.
cam iyonomerin sertliğini azaltmış, ama kompoziti az
yapılmıştır. Su ile erken kontaminasyonu çinko fosfat ve
da önemi vardır. Oluşan hava kabarcıkları materyalin
oranda etkilemiştir. Kompozit yapıştırıcı simanlar çinko
Yetersiz polimerizasyon aynı oranda su emilimini
fosfat cam iyonomere göre daha az çözünürler. Ancak,
arttırmasa da çözünürlüğü arttırmaktadır.
60
RM CIS, cam ve poliasidin sulu solüsyonu ile ek
kompozitin aşınması multifaktoriyeldir ve sadece yüzey
monomer (HEMA) içerir. Simanın sertleşmesi monomerik
sertliğine bağlı değildir. Tükürükte enzimler Bis-GMA’yı
yapıda serbest radikallerin polimerizasyonu ve asit-baz
bozarlar ve bu hidrolitik aktivite kompozitin yıkımına
reaksiyonu sonucu olur ve sertleşen siman poliasit tuz ve
poli HEMA ağ yapıdan meydana gelir.
61
neden olur. Bundan dolayı in-vitro çalışmalarda kanıtlanan
Kompozit rezin
kompozit simanın üstün özelliklerinin uzun dönem in-vivo
simanda olduğu gibi polimerizasyonun tamamlanmaması
çalışmalarda da gösterilmesi yararlı olacaktır.52
Gelişen teknoloji ile suda sertleşen cam iyonomer
sonucu artık monomerler oluşur ve simandan salınırlar.
Sertleşmiş simanda HEMA’nın varlığı ile su emilimi
simanlar, RM CIS ve seramik restorasyonlarda kullanımı
iyonomerlere göre RM CIS’de gerçekleşen ilk ışıkla
simanlar geliştirilmiştir.52,63,64 Ancak bu simanlar rutin
yaygınlaşan üstün fiziksel özelliklere sahip rezin bazlı
rezin simandan daha fazladır. Konvansiyonel cam
sertleşme simanı erken dönemde su temasından
olarak kullanılsalar bile çözünürlükleri ile ilgili yeterli
Simanın olgunlaşması ve su dengesi arasında bir ilişki
suyun, yapay ve doğal tükürüğün çinko fosfat ve cam
laboratuvar ve klinik çalışma mevcut değildir.65 Mojon52,
koruyacak ve oluşan rezin ağ difüzyonu azaltacaktır.
iyonomer simana etkisinin, rezin simana göre daha
vardır. Siman olgunlaştıkça su emilimi azalır. Çünkü
fazla olduğunu ve rezin simanın her koşulda daha az
yüzeydeki gevşek bağlı su molekülleri yavaş ilerleyen
çözündüğünü bildirmiştir. Yoshida65, rezin bazlı simanların
asit-baz reaksiyonunu sonucunda simana katılırlar.
Su emmedeki farklılık HEMA içeriğine ve rezin tipine
su bazlı simanlara göre pH 4.0 laktik asit solüsyonunda
oranında HEMA artacağından, su emilimi ve ardından
Eisenburger
çözünürlüğünün önemli oranda az olduğunu bildirmiştir.
bağlıdır. Ayrıca toz/likit oranı da önemlidir. Azalan toz/likit
Yap ve Lee
, cam iyonomer ve çinko fosfat simanın
sitrik asit içerisinde düşük pH’da erozyonları artarken
çözünme gerçekleşecektir.
33
7
66
çeşitli RM CIS materyallerin su
rezin simanda yüzey profilinde herhangi bir değişiklik
78
S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i
gözlenmediğini bildirmiştir.
monomeri ile modifiye edilen poliakrilik asit içermektedir.
asit veya bazik değerlere ulaştığı bilinen bir gerçektir.
fazla su emebilir. Bu nedenle hidrojel oluşumunda
HEMA hidrofiliktir
Ağız ortamı pH’sınının alınan gıdalarla değiştiği,
özelliklerini de olumsuz yönde etkileyebilir. Rezin bazlı
erozyona karşı daha dirençli olmasına rağmen, matrisin
simanların su emilimi ve çözünürlüğünün değerlendirildiği
hidrofilik özelliği ve doldurucuların kimyasal yapısına
çalışmalarla benzer şekilde simanlarda çözünmeden
bağlı olarak laboratuvar testlerinde sürenin uzatılması
ziyade su emilimi olduğunu göstermektedir. RM CIS’nin
ve pH’nın azaltılması ile çözünürlüğü ve su absorbsiyonu
ve
Su absorbsiyonu, rezin modifiye cam
rezin
simanların
ilk
su emme özelliğinin araştırıldığı çalışmalarda60,64,69,70
RM CIS’nin
polimerizasyon
içeriğindeki cam iyonomer yapıdaki asit baz reaksiyonu
bile doldurucu ve matrisin ayrılmasına, rezin matrisin
ile gerçekleşmektedir. Bu işlem, eklenilen rezin ile
yıkılmasına ve oluşan genleşme ile restorasyonda
kırıklara sebep olacaktır.
Yapılan araştırmalarda, RM
yavaşlamaktadır.33 Cam iyonomer simanların su emme
CIS’nin, rezin simanlara göre yüksek su absorbsiyonu
gösterdiği
33,61,64
Yapıştırma
özelliğini rezin kompozitlerle karşılaştırmak zordur, çünkü
ve pH 4.0’de laktik asit solüsyonunda
daha çok çözündüğü gösterilmiştir.64
simanları
restoratif
simanlara
kompozit rezinlere göre daha fazla su
emdiği gösterilmiştir. Çünkü RM CIS’nin olgunlaşması,
büzülmesini kompanse etmesi açısından yararlı olsa
64
daha
aşınma direnci ile beraber materyalin fiziksel ve mekanik
bir konudur. Rezin simanın diğer simanlara göre
iyonomer
%80’inden
ekspansiyona neden olur. Bu durum simanın özellikle
çözünürlükleri ise üzerinde önemle durulması gereken
59
ağırlığının
kullanılmaktadır. Hidrojel nemli ortamda su alıp şişer ve
Bu simanların bu değişik pH değerleri karşısında
artmaktadır.
ve
konvansiyonel ve rezin modifiye cam iyonomer simanlar
hidrofilik materyallerdir ve su emilimi kolay olduğundan,
göre
dehidratasyona uğrarlar.69
Yapılan çalışmalarda bildirilen su emilimi, kompozit
sertleşme için daha fazla süreye ihtiyaç duyar. Bu durum,
rezinler için %2-4, RM CIS için
ağızda simanları kontaminasyona daha duyarlı hale
% 8-14 oranındadır.
Rezin bazlı simanların klinik uygulanımında oluşan
getirmektedir. Cam iyonomer simanların kısa çalışma
64
dönemdeki su ile temasını arttırarak simanın mekanik
stresleri azaltmada yararlı gibi gözükse de, büzülme
süresi ve ardından uzun sertleşme süresi simanın erken
genleşme ilk polimerizasyon büzülmesinde oluşacak
olarak zayıflamasına ve çözünürlüğünün artmasına
30 saniye içinde meydana gelirken, su emilimi haftalar
sürmektedir. Diğer bir çalışmada33 RM CIS’nin 1 aylık
neden olacaktır. Cam iyonomer simanın erken dönemdeki
çözünürlüğü yapılan birçok çalışmada bildirilmiştir ve cila
sürede rezin simana göre daha yüksek su emilimi
simanların kimyasal kompozisyonunu modifiye ederek
olduğu bildirilmiştir. Bu sonuç, zaman ile oluşan simanın
gösterdiği, ancak 1 aydan sonra önemli bir azalma
ile korunması tavsiye edilmiştir. Üretici firmalar geleneksel
olgunlaşması ve su dengesi arasında bir ilişki olduğunu
simanın çalışma ve sertleşme özelliklerini geliştirmişlerdir.
göstermektedir. Teorik olarak distile sudaki polimerin
Bu amaçla geliştirilen su ile sertleşen cam iyonomerler
yapay tükürüğe göre ozmotik basıncın etkisiyle daha
ile rezin modifiye cam iyonomer simanların erken su
temasına daha az hassas olduğu bildirilmiştir.
65-68
Rezin
fazla su emdiği düşünülse de, yapay tükürükte yapılan
modifiye cam iyonomer simanların uzun çalışma süresi
bir çalışmada rezin modifiye cam iyonomerin daha yavaş
ve fotokimyasal sertleşmesi hekimin kontrolündedir.
ama daha uzun süreli su emdiği bildirilmiştir.61
69
Fotokimyasal reaksiyonun siman yüzeyinde sağladığı
Rezin bazlı simanlarla sınırlı sayıda yapılan in
CIS’nin70 çözünürlüğünün
hızlı sertleşme, simanı erken dönemdeki su temasından
vitro
iyonomer simanın içerdiği rezin yapının su difüzyonunu
kompozit rezinlerden daha fazla olduğunu bildirilmiştir.
araştırmalarda
RM
konvansiyonel cam iyonomer simanlardan daha az,
korumuş olacaktır. Birçok araştırmacı, rezin modifiye cam
Rezin simanların suda70 ve asidik solüsyonlarda64,65
engellediği ve ilk sertleşme safhasında monomerin
(HEMA) serbest radikallerinin polimerizasyonu ile neme
çözünürlüğünün
modifiye cam iyonomer simanların diğer simanlara
65
değerlendirildiği
çalışmalarda
elde
edilen çözünürlük değerleri, laktik asit 0.001 M. pH 4.0 ‘te
karşı simanı koruduğu bildirilmiştir. Ancak bütün rezin
oranla daha fazla su emdiği gözlenmiştir.33,64,70 Çünkü
ağırlıkça % 0.3-1.3 , laktik asit 0.01 M. pH 4.0 ‘te 64 9.8-
13.3μg/mm3 ve sitrik asit pH 3.0’de
likitinde su, metakrilat ve hidroksietil metakrilat (HEMA)
65
0.3-0.14 μm’dur.
Sonuçta farklı metotların kullanıldığı bu çalışmalarda
79
7tepe klinik 2012-3
rezin simanların çözünürlüğünün diğer simanlara göre
edilmesi çözünürlüğün kontrol edilmesi açısından daha
tükürükle yapılan çalışmalarda, tükürükteki enzimlerin
Yapılan çalışmaların ışığı altında, ağız koşullarında
doğru olacaktır.
çok az olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yapay
marjinal aralıkta yer alan, devamlı tükürük ile yıkanan
Bis-GMA’yı parçaladıkları ve bu hidrolitik aktivite sonucu
kompozit yapının yıkıldığını bildirmişlerdir.
58,71
ve organik asitlere maruz kalan simanlardan rezin bazlı
Roulet ve
simanların diğer simanlara göre çözünürlüğünün daha
Walti , in-vivo olarak kompozit rezinlerin aşınmasını
68
değerlendirdikleri çalışmalarında, 3 ay sonra kompozit
az olacağı ileri sürülebilir. Ancak rezin bazlı simanların
rezinlerin yüzey pürüzlülüğünün arttığını bildirmiştir. SEM
su emilimi özelliklerinin de klinik önemininde göz ardı
görüntülerinde doldurucu ve rezin arasında bağlantıyı
edilmemesi gerekir.
kuvvetlendiren silanın çözünmesini işaret eden matris ve
Günümüzde dokulara uyumlu, estetik ve direnç
doldurucu arasında çatlakların varlığı gösterilmiştir.
yönünden yeterli özelliklere sahip, dişe ve metale
uzaklaşmaları marjinal aralık bölgesinde aralanmaya ve
geliştirilmiştir. Ancak bunların zamanla çözünerek diş ile
Simanların
erozyona
uğrayarak
kimyasal
ortamdan
açar. Aynı durum rezin bazlı simanların asidik erozyona
direnç
göstermeleri
neticesinde
marjinal
Ancak
bir
restorasyonun
marjinal
sağlayan
siman
türleri
henüz önlenememiştir. Simantasyon için kullanılan hiç
bir materyal biyouyumluluk, üstün fiziksel özellikler,
manipulasyon kolaylığı, retantif özellikler ve uzun süreli
adaptasyon kalitesinin daha uzun süreli kalıcı olacağını
göstermektedir.
bağlantı
kron protezi arasında mikrosızıntının meydana gelmesi
gıda artıklarnın depolanacağı bir aralığın oluşmasına yol
yüksek
olarak
stabilite özelliklerini bir arada göstermemektedir. Bu
nedenle de klinik başarıyı tam olarak sağlamak mümkün
bütünlüğünü belirleyen tek faktör yapıştırıcı simanın
olmamaktadır. Başarı ancak simanın uygun olarak seçimi
aralığı dolduran kütlesi değildir. Simanın diş yüzeyi ile ve
ve manipülasyonu ile mümkün olmaktadır. Bununla
restorasyon kenarı ile sızdırmazlığı da büyük önem taşır.
63
Bu nedenle asidik erozyona yüksek direnç gösteren
birlikte, yapıştırma işleminde en çok önem taşıyan
rezin simanlarda da klinikte sekonder çürüğe bağlı
erime çözünürlük ve mekanik yıkım, simanın fiziksel
başarısızlıklar gözlenir. Siman aralığının geniş olması,
özelliklerinden ziyade klinik duruma bağlıdır.
preparasyon yüzeyinin iyi izole edilmemesi ve uygun
Sonuç
bağlanma koşullarının elde edilememesi durumunda rezin
bazlı simanın ortamdan uzaklaşmamasına rağmen diş ile
1-Yapıştırma simanların arasında en çok çözünen
siman ara yüzünde mikrosızıntı neticesinde başarısızlık
polikarboksilat simandır. Daha sonra sırasıyla
saptanabilir. Benzer şekilde, çinko fosfat simanın uzun
fosfat ve cam iyonomer takip etmektedir.
dönemde klinik başarısını kanıtlamış olması ve 10-15
çinko
2-Cam iyonomerin çözünürlüğü için genel olarak tam
yıllık çalışmaların sonuçları değerlendirildiğinde çok
bir sonuç çıkarılamaz. Su ile sertleşen cam iyonomerlerin
çelişebilir. Genellikle yapılan in vitro çalışmalarda simanlar
3-Rezin ve rezin modifiye simanlar, yapılarında
yüksek klinik başarı elde edilmesi çalışmadaki sonuçlarla
çözünürlüğü daha azdır.
arasındaki erozyon farkının kısa sürede değerlendirmesi
bulunan reçineden dolayı daha az çözünürlüğe sahiptirler.
uygulanır. Normal şartlarda ağız ortamındaki simanlar
kompomerlerin su absorbsiyonları dezavantajdır. Yeni
kişiden kişiye değişen ağızdaki aşırı asit varlığı siman
aydınlatılması gerekir.
için normal ağız ortamından daha agresif test koşulları
4-Ancak,
sürekli aynı asidik pH’ya maruz kalmazlar. Ancak
rezin
modifiye
cam
iyonomer
ve
ürünlerin su absorsiyonunun klinik etkilerinin halen
erozyonunun klinik çalışma değerlerinde farklılıklar
5-Bütün simanlar için toz-likit oranının azaltılması
göstermektedir.72 Ağızdaki asidin fazla olması birçok
çözünürlüğü arttıracaktır. Yine rezin modifiye cam
bozukluk), dış sebepler (aşırı derecede asidik içecek
artmasına ve daha fazla su absorbsiyonuna neden olur.
sebebe bağlanabilir. Bunlar; iç sebepler (gastrointestinal
iyonomerlerde toz-likit oranını azaltmak, rezin oranının
tüketimi, içme ve yeme alışkanlıkları, yaşam stili) ve
biyolojik sebepler (tükürük akışının azalması) dir.72,73
Bu nedenle, tükürük akışının az olduğu hastalarda ve
diğer etkenlerin varlığında rezin bazlı simanların tercih
80
S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i
KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
Walton JN, Gardner FM, Agar JR.A survey of crown and fixed partial
denture failures: length of service and reasons for replacement. J
Prosthet Dent. 1986, 56:416-421.
Diaz-Arnold AM, Vargas MA, Haselton DR. Current status of luting
agents for fixed prosthodontics. J Prosthet Dent. 1999,81:135-141.
Li ZC, White SN. Mechanical properties of dental luting cements. J
Prosthet Dent. 1999,81:597-609.
Rosenstial SF, Land MF, Crispin MJ. Dental luting agents: A review of
the current literature. J Prosthet Dent 1998,80:280-301.
Pluım LJ, Arends J, Havınga P, Jongebloed WL. Quantitative cement
solubility experiments in-vivo.J Oral Rehabil 1984,11:171-179.
O’Brien WJ. Dental materials and their selection.Quint Pub Co, Inc.
4th ed. 2008 (h 2:12-25)
Yap A, Lee CM. Water sorption solubiity of resin modified
polyalkenoate cements. J Oral Rehabil. 1997,24:310-314.
Braden M. Recent advances in dental materials. In: Yap A, Lee CM.
Water sorption solubiity of resin modified polyalkenoate cements. J
Oral Rehabil 1997,24:310-314.
Roulet JF. Degradation of Dental Polymers,1987, Karger Publications,
Basel; New York.
Wilson AD. Specification test for the solubility and disintegration
of dental cements: A critical evaluation of its meaning. J Dent Res.
1976,55:721-729.
Smith DC. A new dental cement. Br Dent J.1968,125:381-384.
Mount GJ. Glass-ionomer cements: past, present and future. Oper
Dent. 1994,19:82-90.
Kanchanavasita W, Anstice HM, Pearson GJ. Water sorption
characteristics of resin-modified glass-ionomer cements. Biomaterials.
1997,18:343-349.
Zorba YO, Erdemir A, Türkyılmaz A, Eldeniz AÜ. Effects of different
curing units and luting agents on push-out bond strength of translucent
posts. J Endodon. 2010, 4:21-25.
Qilo G. Luting cements: A review and comparison. Int Dent J.
1991,41:81-88.
Wilson AD, Kent ED.A new transluecent cement for dentistry: The
glass-onomer cement. Br Dent J. 1972,132:133-135.
Crisp S, Lewis BG, Wilson AD. Characterization of glass-ionomer
cements. A study of erosion and water absorption in both neutral and
acidic media. J Dent. 1980, 8:68-74.
El-Mowafy O. The Use of Resin Cements in Restorative Dentistry to
Overcome Retention Problems. J Can Dent Assoc. 2001, 67:97-102.
Combe EC. Notes on dental materials. 5th edition, Churchill
Livingstone, London,1986.
Mount GJ. Glass ionomer cements and future research. Am J Dent.
1994,7:286-92.
García M, Carlos J, Guillermo JCR. Conventional and adhesive luting
cements. ClinOral İnvest 2002, 6:198-204.
Van Noort R. Introduction to Dental Materials, London. Mosby
Wolfe, 2002, 2nd ed: section 1:3-6.
Hinoura K, Miyazaki M, Onose H. Dentin bond strength of ligth cured
glass ionomer cements. J Dent Res. 1991,70:1542-1554.
Mc Cabe JF. Resin-modified glass-ionomers. Biomaterials
1998,19:521-527.
Mount GJ. Glass ionomers: a review of their current status. Oper
Dent. 1999,24:115-124.
Kovarik RE, Muncy MV. Fracture toughness of resin modified glass
ionomers. Am J Dent. 1995,8:145-148.
Uno S, Finger WJ, Fritz U. Long term mechanical charecteristic
of resin modified glass ionomer restorative materials. Dent Mater.
1996,12:64-69.
Croll TP, Bar-Zion Y, Segura A, Donly KJ. Clinical performance of
resin-modified glass ionomer cement restorations in primary teeth. A
retrospective evaluation. JADA, 132:1110-1116.
Momoi Y, Hirosaki K, Kohno A, McCabe JF. In vitro toothbrushdentifrice abrasion of resin-modified glass ionomers. Dent Mater.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
81
1997,13:82-88.
Croll TP, Barzion Y, Adriana SA, Donly KJ. Clinical performance of
resin-modified glass ionomer cement restorations in primary teeth: A
retrospective evaluation. Am Dent Assoc. 2001,132:1110-1116.
Douvitsas G, Paximada X, Koutsouri N, Gilmour ASM. Water
absorbtion and solubility of compomer, resin modified glass ionomer
and composite restorative materials. Balk J Stom. 2000,4:98-102.
Nicholson JW. The physics of water sorption by resin-modified glassionomer dental cements. J Mater Sci. 2002,8:691-695.
Yap AU. Resin-modified glass ionomer cements: a comparison of
water sorption characteristics. Biomaterials.1996,17:1897-1900.
Mendonça JS, Souza MHS, Carvalho RM. Effect of storage time
on microtensile strength of polyacid-modified resin composites. Dent
Mater. 2003,9:308-312.
Öztürk AN. Farklı seramik inleylerin direkt, indirekt ve klasik tekniklerle
dentine bağlanma dayanımlarının karşılaştırılması, 2001,Doktora tezi,
Konya.
Bapna MS, Mueller HJ. Relative solubilities of hybrid ionomers and
compomers by acid impingement. J Oral Rehabil. 1999, 26: 786-790.
Ferrance JL. Materials in Dentistry. Principles and Applications. 2nd
edition, Lippincott Williams&Wilkins, Philadelphia, 2001, CHAPTER
4:59-85.
Moraes RR, Goncalves LS, Ogliari FA, Piva E, Sinhoreti MA, Sobrinhı
LC. Development of dental resin luting agents based on Bis-EMA 4:
bond strength evaluation. Polmer Letters 2008,2:88-92
Phillips RW. Skinner’s Science of Dental Materials, W.B. Saunders
Company, 9th Edition, Philadelphia. 1991
Blatz MB, Sadan A, Kern M . Resin-ceramic bonding: a review of
literature. J Prosthet Dent. 2003,89:268-274.
Öztürk Ö, Uludağ B. Kompozit rezin esaslı yapıştırma simanları ve
adeziv simantasyon tekniği. TDBD 2002, 66: 33-39
Kelly JR, Nishimura I, Campbell SD. Ceramics in dentistry: Historical
roots and current perspectives, J Prosthet Dent. 1996, 75: 18-31.
Davidson CL. Operatif dişhekimliğinde gelişmeler: geleceğe meydan
okumak, Quintessence. 2006,2:161-172.
Allen EP, Bayne SC, Becker IM, Donovan TE, Hume WR, Kois
JC. Annual review of selected dental literature: report of committee
on scientific investigation of the American Academy of restorative
dentistry. J Prosthet Dent. 1999,82:27-66.
Üşümez A. Farklı asitler ve Er, Cr: YSGG lazer sistemi ile
pürüzlendirilen diş yüzeylerine porselen laminate veneerlerin
bağlantılarının karşılaştırılması, Doktora Tezi, Konya. 2001.
Pameijer CH, Hultén J, Glantz PO, Randow K. Influence of lowviscosity liners on the retention of three luting materials. Int J Perio
Rest Dent. 1992,12:195-205.
Nicholson JW, Alsarheed M. Changes on storage of polyacid-modified
composite resins. J Oral Rehabil.1998,25:616-20.
Gerdolla DA. Microleakage and polymerization shrinkage of various
polymer restorative materials. J Dent Child. 2002,75:125-33.
Walls AW, McCabe JF, Murray JJ. An erosion test for dental cements.
J Dent Res.1985,64:1100-4.
Qilo G. Early erosion of dental cements. Scand J Dent.1984,92:53943.
Mesu FP. Degradation of luting cements measured in vitro. J Dent
Res. 1982;61:665-62.
Mojon P, Kaltio R, Feduik D, Hawbolt EB, MacEntee MI. Shortterm contamination of luting cements by water and saliva. Dent
Mater.1996,12:83-87.
Fukazawa M, Matsuya S, Yamane M. The mechanism for erosion
glass ionomer cements in organic-acid buffer solution. J Dent
Res.1990,69:1175-1179.
Urpo HY, Lassila LPJ, Narhi T, Vallitu PK. Compressive strength
and surface characterization of glass ionomer cements modified by
particles of bioactive glass. Dent Mater. 2005, 21:201-209.
Swartz ML, Phlips RW, Pareja C, Moore BK.: In vitro degration
of cements: A comparison of three test methods. J Prosthet
7tepe klinik 2012-3
56.
57.
58.
59.
60.
61.
62.
63.
64.
65.
66.
67.
68.
69.
70.
71.
72.
73.
Dent.1989,62:17-23.
Crisp S, Lewis BG, Wilson AD. Characterization of glass ionomer
cements: A study of erosion and water absorbtion in both neutral and
acidic media. J Dent.1980,8:68-74.
Williams JA, Billington RW, Pearson GJ. The effect of maturation on
in-vitro erosion of glass-ionomer and other dental cements. Br Dent
J.1992,173:340-2.
Finer Y, Santerre JP. Salivary esterase activity and its association with
the biodegradation of dental composites J Dent Res. 2004,83:22-26.
Ortengren U, Andersson F, Elgh U, Terselius B, Karlsson S. Influence
of pH and storage time on the sorption and solubility behaviour of
three composite resin materials. J Dent. 2001,29:35-41.
Toledano M, Osorio R, Osorio E, Fuentes V, Prati C, Garcia-Godoy
F. Sorption and solubility of resin-based restorative dental materials. J
Dent. 2003,31:43-50.
Lagouvardos PE, Pissis P, Kyritsis A, Daoukaki A. Water sorption and
water-induced molecular mobility in dental composite resins. J Mater
Sci. Mater. 2008,14:753-759.
Um CM, Oilo G. The effect of early water contact on glass-ionomer
cements. Quintessence Int.1992,23:209-14.
Fraga RC, Luca-Fraga LRL, Pimante LAF. Physical propertries of
resinous cements: an in vitro study. J Oral Rehabil. 2000,27:10641067.
Knobloch LA, Kerby RE, McMillen K, Clelland N. Solubility and
sorption of resin-based luting cements. Oper Dent. 2000,25:434-40.
Yoshida K, Tanagawa M, Atsuta M. In-vitro solubility of
three types of resin and conventional luting cements. J Oral
Rehabil.1998,25:285-291.
Eisenburger M, Addy M, Roßbach A. Acidic solubility of luting
cements. J Dent. 2003,31:137142.
Sidler P, Strub JR. In vivo study of solubility and sealing capacity of 3
fixation cements. Dtsch. Zahnartzl. Z.1983,38:564-71.
Roulet JF, Wälti C. Influence of oral fluid on composite resin and
glass-ionomer cement. J Prosthet Dent.1984,52:182-9.
Iwami Y, Yamamoto H, Sato W, Kawai K, Torii M, Ebisu S. Weight
change of various light-cured restotaritive materials after water
immersion. Oper Dent. 1998,23:132-137.
Fano L, Fano V, Ma W, Wang X, Zhu F. Hydrolytic degradation and
cracks in resin-modified glass-ionomer cements. J Biomed Mater
Res Part B: Applied Biomaterials,2004, 69:87-93.
Jaffer F, Finer Y, Santerre JP. Interactions between resin monomers
and commercial composite resins with human saliva derived
esterases. Biomaterials. 2002,23:1707-1719.
Lussi A, Jaeggi T, Schaffner M. Diet and dental erosion. Nutrition.
2002,18:780-81.
Lussi A, Jaeggi T, Zero D. The role of diet in the aetiology of dental
erosion. Caries Res. 2004,38:34-44.
82
haberler...
Fakültemiz ve Diş Hastanemiz
JCI Akreditasyonunu Yeniden Kazandı!
Akreditasyon, herhangi bir kuru-
mun tüm faaliyetlerinin, bağımsız bir
duğumuz bir noktadır.
Fakültemiz ve Hastanemiz JCI
kurul tarafından denetlenip, değer-
akreditasyonunu yoğun bir çalış-
uyum gösterdiğinin belgelenmesidir.
da başarılı bir denetimden geçerek
lendirilerek uluslararası standartlara
Hasta hizmetlerinin kalitesi ve hasta
güvenliğini ön planda tutan JCAHO
(Joint Commission on Accreditation
of Healthcare Organisation) 1951 yılından itibaren çalışan bir akreditas-
yon kuruluşudur. Kurumun JCI (Joint
almıştır. Hastanemiz, bu tarihten
etmiştir.
itibaren JCI akreditasyonun 1500
nularda hastayı ön plana almasıdır.
Kurumumuzda bu anlayışı yerleştir-
mek, bizim de ısrarla üzerinde dur-
“The citizens of Turkey should
be proud that Yeditepe University,
etmiştir.
this most challenging goal-to con-
ve izlenmesi çalışmalarına devam
Personel yönetimi, bina alt-
rasyonu, yangın güvenliği, acil du-
memnuniyeti, hizmet kalitesi gibi ko-
de ülkemiz adına bizleri de mutlu
civarındaki kuralının uygulanması
malarını 30’dan fazla ülkede yürütönemli amacı kurumu değil, hasta
JCI tarafından gönderilen onay
yazısında, aşağıdaki kullanılan ifa-
yapısı ve teknik donanımı, sağlık
mektedir. JCI akreditasyonunun en
mıştır.
manın ardından 2008 Mayıs ayın-
Commission International) bölümü
de uluslararası akreditasyon çalış-
geçerek, akreditasyonunu tekrarla-
ekipmanlarının yeterliliği ve kalibrum hazırlıkları, hasta kayıtlarının
tutulması ve hasta güvenliği, hasta
ve yakınlarının bilgilendirilmesi ve
faculty of Dentistry is focusing on
tinuously raise quality to higher levels. We congratulate and thank
everyone Yeditepe University Fa-
culty of Dentistry for your commit-
ment to quality improvement and
patient safety.”
“Türk halkı, bu zorlu hedefe
eğitimi, İlaç kullanımı ve reçetelerin
odaklanarak, kalitesini sürekli yük-
korunması, olası risklerin önceden
Hekimliği Fakültesi ile gurur duyma-
yazılması, kişisel hak ve gizliliklerin
önlenebilmesi ve kayıt altına alın-
ması, enfeksiyon kontrolü ve sterilizasyonun takibi, personelin işe
alınma prosedürleri ve eğitimi, asayiş ve güvenliğin işleyişi ve doğal
afetlerde binanın tahliyesine kadar
birçok kriter denetçiler tarafından
selten Yeditepe Üniversitesi, Diş
lıdır. Yeditepe Üniversitesi, Diş He-
kimliği Fakültesinin tüm çalışanlarını, hizmet kalitesinin geliştirilmesi
ve hasta güvenliği alanında verdikleri güvenceye uymaları nedeniyle
tebrik ederiz.”
Böylece Yeditepe Diş Hekimliği
incelendi ve Amerika’daki JCI genel
Fakültesi ve Diş hastanesi JCI’ dan
onaylanan sertifikamız, hedeflerini
ve tek Diş Hekimliği Fakültesi ve
yönetimine sunuldu. Kurul tarafından
sürekli yukarıda tutan kurumumuza
bir kez daha değer kazandırdı.
JCI kurumu 3 yılda bir, yeni bir
denetimle, belgenin devamına karar
vermektedir. Hastanemiz 2012 Mayıs ayında 1500 civarındaki standart açısından yeni bir denetimden
83
iki defa Akredite olan Dünya’nın ilk
Hastanesi olmuştur.
7tepe klinik 2012-3
Bilime adanmış bir ömür:
Prof. Dr. Gündüz Bayırlı
24 Şubat 2012 tarihinde Y.Ü.
zın verdiği dersler, yazdığı kitaplar,
vurgulandı. Bu anlamlı ve duygulu
Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof.
yönettiği doktora tezleri ile Endo-
caları ile bütünleşme fırsatı bulduğu
Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti
Dr. Gündüz Bayırlı’nın emeklilik törenini gerçekleştirdik. Fakültemizin
ulusal ve uluslararası makaleleri,
donti Bilim Dalı’na önemli katkısı
ve diğer diş hekimliği fakültelerinin
Endodonti Anabilim Dalı başkanları
ile öğretim üyeleri bu anlamlı günde
Gündüz Hoca’mızı yalnız bırakmadılar. 200 kişinin katılımı ile gerçekleşen törende Dekanımız Prof. Dr.
Türker Sandallı’nın hocamıza fakültemize ve diş hekimliği eğitimine
katkılarından dolayı teşekkürlerini
iletmesinin ardından, öğrencileri ve
çalışma
arkadaşlarının
anılarını,
duygu ve düşüncelerini paylaştığı
konuşmalarında Gündüz Hoca’mı-
84
gece, tüm meslektaşlarımızın hokeyifli bir kokteyl ile noktalandı.
İleri Yaşam Desteği Sertifikalarımızı aldık
İleri Yaşam
Kursu
(Immediate
Desteği
Life
(AYD)
şülerek,
uygulanmasına
başlan-
Support
mış olan bir kurs programıdır.
standardize
3-4 Aralık 2011 tarihlerinde gerçek-
tasyon Konseyi tarafından gelişti-
programından geçen diş hekimleri-
Course) Profesyonel Sağlık mensuplarının
eğitimini
etmek amacıyla İngiltere Resüsi-
rilmiş ve Kasım 2005’de European
Resuscitation
Committee
Council
Executive
toplantısında
görü-
leştirilen yoğun ve zorlu bir kurs
miz ve yardımcı sağlık personelimiz
sertifikalarını aldı. Artık, kardiyak
arrest halindeki hastanın tedavisini
85
sağlayabilmek, ambulanstaki hastanın hastaneye ulaşıncaya kadar
gerekli ilk müdahalesini gerçekleştirebilmek gibi ileri yaşam desteği
uygulamaları fakültemiz ve diş has-
tanemizde, sertifika almaya hak kazanan diş hekimleri tarafından gerçekleştirilebilecek.
7tepe klinik 2012-3
1.Öğrenci Araştırmaları Günü ile
kürsüyü öğrencilerimize bıraktık…
13 Şubat 2012 tarihinde Y.Ü.
8 ayrı araştırma grubu tarafın-
Sn.Prof. Dr. Türker Sandallı’nın ‘’Bu
manlığı ile yürütülmüş olan bilimsel
tık, konuşma ve söz hakkı onlarday-
Diş Hekimliği Fakültesi bünyesin-
dan ve Prof. Dr. İnci Oktay’ın danış-
tırmaları günü, tüm öğrenciler ve
çalışmalar grup sözcüleri tarafından
de ilki düzenlenen Öğrenci Araş-
öğretim üyelerimiz tarafından ilgi ile
izlendi. Prof. Dr. Nüket Sandallı’nın
sunuldu.
Öğrencilerimiz tarafından ha-
başkanlığında Fakülte Bilim Kurulu
zırlanan piyano ve gitar dinletisine,
sınıf öğrencilerimizin yapmış olduğu
‘’fotoğraflarla İstanbul’’ gösterisi ile
tarafından düzenlenen etkinlikte, 4.
araştırmaların sunumları gerçekleştirildi.
2.sınıf öğrencimiz Furkan Cantürk
renk kattı.
Ödül
töreninde
86
Dekanımız
kez kürsüyü öğrencilerimize bırak-
dı. Yetiştirmiş olduğumuz öğrencilerimizin araştırmalarını sunmaları,
bilimselliği, metodolojiyi öğrenmeleri son derece mutluluk verici, sizleri yürekten kutluyorum’’cümleleri
ve öğrencilere verilen ödüller günü
mutlu sonlandırdı.
O r t o d o n t i k Te d a v i S ı r a s ı n d a D e m i n e r a l i z a s y o n u n Ö n l e n m e s i
7tepe Klinik
T.C. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Bilimsel Dergisi
Yayın Kuralları
Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi 7tepe
Klinik
Dergisi’nde
yayımlanmak
üzere
olmadıkça fotoğraflarda gözler bantlanmalı/
hazırlanan
makaleler editörün e-posta adresi “nurhan.guler@
•
yeditepe.edu.tr” ye online olarak gönderilmelidir.
GENEL BİLGİLER
Yeditepe
Üniversitesi
Dişhekimliği
yazarların, makalenin GEREÇ VE YÖNTEM
bölümünde çalışmanın yukarıdaki prensiplere
uygun olarak yapıldığını, etik kuruldan onay ve
dişhekimliği alanında yürütülen orijinal araştırmalar,
çalışmaya katılmış bireylerden/ebeveynlerinden
olgu sunumları, derlemeler Türkçe ve İngilizce ola­rak
“Bilgilendirilmiş Onam” alındığını bildirmeleri
yayımlanır. 7tepe klinik yılda iki sayı olarak yayımlanır ve
dört sayıda bir cilt ta­mamlanır.
•
Bu dergide yayımlanmak için gönderilen makaleler,
daha önce­ başka bir yerde yayımlanmamış veya
gereklidir.
“Hayvan”
öğesi
ile
ilgili
çalışmalarda
ise
yazarların, makalenin GEREÇ VE YÖNTEM
bölümünde Guide for the Care and Use of
yayımlanmak üzere gönderilmemiş olması şartı ile kabul
Laboratory Animals (www.nap.edu/catalog/5140.
edilir. Dergide Türkçe ve İngilizce yazılmış makaleler
html) prensipleri doğrultusunda hayvan haklarını
yayımlanabilir. Tüm yazılar önce editör ve yardımcı
koruduklarını ve etik kuruldan onay aldıklarını
editörler tarafından ön değerlendirmeye alınır; daha
sonra değerlendirilmesi için derginin bilimsel danışma
•
kurulu üyelerine gönderilir. Yayımlanmak üzere dergiye
iletilen tüm makalelerde hakem değerlendirmesi ve
gerektiğinde,
Deklerasyonu Prensipleri’ne uygunluk (http://
index.html) ilkesi kabul edilir. Bu çalışmalarda
Fakültesi
Fakültesi’nin bilim­sel yayın organıdır. Bu dergide
başvurulur;
“İnsan” öğesini içeren tüm çalışmalarda Helsinki
www.wma.net/en/30 publications/10policies/b3/
7tepe klinik dergisi, Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği
düzeltmeye
flulaştırılmalıdır.
bildirmeleri gereklidir.
Çalışma etik krul onayı alınmasını gerektiriyor
ise, alınan onay belgesi makale ile birlikte dergi
yayın kuruluna gönderilmelidir.
yazarlardan
YAYIN HAKKI
bazı soruları yanıtlanması ve eksikleri tamamlanması
istenebilir. Dergide yayımlanmasına karar verilen yazılar
Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi bilimsel
“manuscript editing” sürecine alınır; bu aşamada tüm
yayın organı 7tepe klinik dergisinde
geçirilir; yayım öncesi şekline getirilerek yazarların
Fakültesine aittir, başka yerde yayımlanamaz. Dergi,
bilgilerin doğruluğu için ayrıntılı kontrol ve denetimden
kontrolüne ve onayına sunulur.
editörden yazılı izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden
ETİK SORUMLULUK
•
Etik kurallara uyulmamasından doğacak her
•
Özellikle hastanın adı, adı­nın kısaltılması, hasta
•
yayımlanan
yazıların telif hakkı Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği
kıs­men veya tamamen kopya edilemez, fotokopi, teksir,
baskı ve diğer yollarla çoğaltılamaz. Yayımlanan makale
türlü sorumluluk yazar(lar)a aittir.
ve reklamlardaki fikir, görüş ve sonuçlar yazar(lar)a
veya firmaya ait olup, Yayın Kurulunun düşüncele­rini
ve kayıt numarası kullanılmamalıdır.
yansıtmaz.
Hasta onayı ve/veya gözlere ilişkin özel bir bulgu
87
7tepe klinik 2012-3
BİLİMSEL MAKALE ÇEŞİTLERİ
altına üç anahtar sözcük yazılmalıdır.
Klinik, laboratuvar, epidemiyolojik ve her türlü
sözcükten az 250 sözcükten fazla olmamalıdır. Özetin
Özgün Araştırma
SUMMARY.
deneysel çalışmalar yayımlanabillir. Araştırma makaleleri
Özetin
İngilizcesi
yazılmalı,
150
altına üç anahtar sözcük yazılmalıdır.
GİRİŞ. Bu bölümde araştırmanın neden yapıldı­ğı
aşağıdaki bölümlerden oluşmalıdır:
•
Özet ve summary
sorularına yanıt­ verilmeli, konu ile ilgili geçmiş literatür
•
Gereç ve Yöntem
GEREÇ VE YÖNTEM. Bu bölümde çalışmada
•
•
•
•
•
•
Giriş
değerlendirilmelidir.
Bulgular
kullanılan materyali tanımlanmalı ve uygulanan yöntem
Tartışma
detaylı biçimde anlatılmalıdır.
BULGULAR. Bu bölümde, elde edilen bulgular açık
Sonuçlar
Teşekkür
ve kı­sa bir şekilde sunulmalıdır. Bu amaçla tablo, grafik
Kaynaklar
ve fo­toğraflar kullanılabilir.
Derleme
TARTIŞMA. Bu bölümde, giriş bölümünün tekrarı
Diş hekimliği alanındaki güncel konulardan oluşan
yapıl­madan, bulguların önemi belirtilmelidir.
SONUÇ(LAR). Bu bölümde çalışmanın sonuçlan
derlemeler doğrudan ya da davet edilen yazarlar
tarafından yazılabilir. Derleme makaleleri aşağıdaki
verilme­lidir.
TEŞEKKÜR YAZISI. Gerekli görüldüğü durumlarda
bölümlerden oluşmalıdır:
•
Özet ve summary
çalışmaya katkıda bulunanlara yazılır.
•
Kaynaklar
göre numaralandırılmalı ve metin içerisinde aldığı
•
KAYNAKLAR. Kaynaklar makalede geçiş sırasına
Metin
Olgu Raporu
numaraya göre kaynak listesinde gösterilmelidir. Kaynak
Diş hekimliği alanında nadir görülen, tanı ve
listesi ayrı bir sayfada olmalıdır. Metin içerisinde kaynak
tedavisinde yenilik ve farklılıklar gösteren, tedavisi
numarası üst simge olarak ve­rilmelidir. Metin içinde yazar
tamamlanmış ve takibi yapılmış olgulara yer verilir. Olgu
ad sayısı iki veya daha az ise tüm adlar yazılmalı, fa­kat
sunumları aşağıdaki bölümlerden oluşmalıdır:
iki taneden fazla ise ilk yazar adı yazılmalı ve “ve ark.”
•
Özet ve summary
•
Olgu
Manuscripts Submitted to Biomedical Journals” (http://
Kaynaklar
şekline (Şubat 2006) uymalıdır.
•
•
•
kısalt­ması kullanılmalıdır.
Giriş
Kaynak
Tartışma
bildirme
“Uniform
Requirements
for
www.icmje.org) adlı kılavuzun en son güncellenmiş
Dergiler: Yazar ad(lar)ı, makale adı, dergi adı
YAZIM KURALLARI
(“lndexMe­dicus” ta verilen listeye göre kısaltılmalıdır),
Araştırma ve derlemeler 15, olgu sunumları 5 sayfayı
yılı, cilt nu­marası, ilk ve son sayfa numarası.
(özet, re­feranslar, tablo ve şekiller hariç) geçmemelidir.
Shannon KR, Nanda RS. Changes in the curve of
Gerektiğinde hakem değerlendirmesi öncesi yazar(lar)
Spee with treatment and at 2 years posttreatment. Am J
Tüm yazılı metinler 12 punto büyüklükte “Times New
Kitaplar: Bölümün yazarlarının ad(lar)ı, kitabın adı,
dan
metinde
kısaltma
ve
düzeltmeler
iste­nebilir.
Orthod Dentofacial Orthop 2004; 125: 589-596.
Roman” veya “Arial” yazı karakterinde iki satır aralıklı
kaçıncı baskı olduğu, yayımlandığı yer, yayınevi, yıl.
miktarda boşluk bırakılmalı ve ana metindeki sayfalar
orthopedics with functional appliances. 2nd ed., St.
olarak yazılmalıdır. Sayfada her iki tarafta uygun
Graber TM, Rakosi T, Petrovic AG. Dentofacial
numaralandırılmalıdır. Sayfa numaraları sayfanın sağ
Louis, Mosby; 1997.
Kitap bölümü: İlgili bölüm yazar ad(lar)ı, ilgili bölüm
al­t köşesinde yer almalı ve kapak sayfasına numara
yazılmamalıdır.
adı, editör(ler), kitabın adı, yayımlandığı yer, yayınevi, yıl,
ÖZET. Ayrı sayfada olmak üzere hazırlanmalı, 150
ilk ve son sayfa numarası.
sözcükten az 250 sözcükten fazla olmamalıdır. Özetin
Marsh PD, Nyvad B. The oral microflora and biofilms
88
O r t o d o n t i k Te d a v i S ı r a s ı n d a D e m i n e r a l i z a s y o n u n Ö n l e n m e s i
YAZARLAR İÇİN SON KONTROL LİSTESİ:
on teeth. In: Fejerskov O, Kidd E, editors. Dental caries
the disease and its clinical management. 2nd ed.
Makalenizi 7tepe klinik dergisine göndermeden önce
Blackwell Munksgaard; 2004. p. 29-48.
lütfen bu bölümdeki maddelerle karşılaştırarak eksik
TABLOLAR. Makale içindeki geçiş sıralarına göre
olmadığından emin olunuz.
arabik rakam ile numaralandırılmalıdır. Metin içerisinde de
yer­leri belirtilmelidir. Her tablo ayrı bir sayfaya yazılmalı,
•
Editöre başvuru mektubu
•
Kapak sayfası (iki kopya – yazar adları bulunan
•
her biri ayrı bir başlık taşımalıdır. Tablolar tek başlarına
an­lamlı olmalı ve metni tekrarlamamalıdır. Daha önce
yayım­lanmış olan bilgi veya tabloların kaynağı, ilgili
•
KISALTMALAR. Kelimenin ilk geçtiği yerde parantez
•
tablonun altına iliştirilen bir dip not ile belirtilmelidir.
•
içinde verilir ve tüm metin boyunca aynı kısaltma kullanılır.
•
RESİM VE ŞEKİL ALT YAZILARI. Resim ve şekiller
•
.jpeg ya da .tiff formatında, piksel boyutu yaklaşık
•
500×400 ve 300 dpi çözünürlükte kaydedilmeli ve online
büyütme ve bo­yama tekniği belirtilmelidir.
içe­risinde
de
Özet (Türkçe)
Summary (İngilizce)
Kaynaklar (Ayrı sayfada).
Tablolar ve grafikler
Resimler ve şekiller
Klinik Dergisi Yayın Kurulu Başkanlığı
yerleri
Bağdat Cad. No:238 34728 Göztepe/Kadıköy/
belirtilmelidir. Resim ve şekil alt yazıları maka­lenin
İstanbul/Türkiye
sonunda ayrı bir sayfada verilmelidir. Resim ve şekil
Tel: +90 216 363 60 44 / 6399 - 6435
altyazıları kısa olmalı, metni tekrar etmemeli ve açıklayıcı
Faks: +90 216 363 62 11
olmalıdır. Resim veya şekillerde kullanılan sayı, sembol
e-posta: [email protected]
ve harflerin anlamı açık bir şekilde belirtilmelidir.
[email protected]
BAŞVURU YAZISI. Bu mektupta yazının tüm yazarlar
web adresi: www.7tepedis.com
tarafından okunduğu, onaylandığı ve orijinal bir çalışma
ürünü olduğu ifade edilmeli ve yazar isimlerinin yanında
imzaları bulunmalıdır. Herhangi bir yazar, kurum ya da
kuruluş ile çıkar çatışması olmadığı belirtilmeli ve bunun
için International College of Medical Journal Editors
Form for the Disclosure of Conflict of Interest’e göre
hazırlanmış olan Çıkar Çatışması Formu Doldurulmalı
ve gönderilmelidir.
KAPAK SAYFASI. Bu sayfada makalenin türkçe
ve ingilizce başlığı, yazar(lar)ın akademik unvan(lar)ı
Makalenin metni
Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi 7tepe
Resim ve şekiller me­tinde geçiş sırasına göre
Metin
ve bulunmayan)
İLETİŞİM İÇİN:
olarak gönderilmelidir. Histolojik kesit fotoğraflarında
numaralandırılmalıdır.
Çıkar çatışması formu
ve
ad(lar)ı, görev(ler)i ve kurum(lar)ı belirtilmelidir. Yazışmala­
rın yapılacağı yazarın adres, telefon ve faks numarası
ve e-mail adresi de bu sayfada yer almalıdır. Başlık
sayfasına beş sözcüğü geçmeyecek şekilde kısa bir
başlık da yazılmalıdır. Gönde­rilecek olan iki kopyada
başlık sayfasında sadece makale­nin adı olmalı ve metin
içerisinde yer alan yazar ve kurum adlan silinmelidir.
Makale daha önce tebliğ olarak sunulmuş ise tebliğ yeri
ve tarihi belirtilmelidir.
89

Benzer belgeler

YED İ TEPE Ü N İ VERS İ TES İ D İ Ş HEK İ ML İ Ğ İ FAK Ü LTES İ

YED İ TEPE Ü N İ VERS İ TES İ D İ Ş HEK İ ML İ Ğ İ FAK Ü LTES İ dekanımız Prof. Dr. Türker Sandallı’ya, bu süreçte birlikte çalışma fırsatı bulduğum,Yardımcı editör grubum Doç. Dr. Fulya Işık Özdemir, Doç. Dr. Pınar Kursoğlu ve Yard. Doç. Dr. Senem Selvi Kuvvet...

Detaylı