öğrenme psikolojisi - Kpssegitimmerkezi.com

Transkript

öğrenme psikolojisi - Kpssegitimmerkezi.com
2010–2011 EĞĠTĠM ÖĞRETĠM YILI
KPSS DERS NOTLARI
ÖĞRENME PSĠKOLOJĠSĠ
ÖĞRENME ĠLE ĠLGĠLĠ TEMEL KAVRAMLAR
DAVRANIġ: Organizmanın her türlü etkinliğine davranıĢ adı verilir. Yani
organizmanın dıĢarıdan gözlenebilen ya da kendice hissedilebilen açık ya da örtük
etkinliklerin tümüdür (yeme, içme, uyuma, yürüme, düĢünme, hayal kurma gibi).
DavranıĢ sadece eylemleri değil durumları da kapsayan geniĢ bir kavramdır.
Örn; bireyin konuĢması da bir davranıĢtır konuĢmaması da. DavranıĢları; doğuĢtan
getirilen davranıĢlar, geçici davranıĢlar ve sonradan kazanılan davranıĢlar olmak
üzere üç grupta toplamak mümkündür:
1) DoğuĢtan getirilen davranıĢlar: Bunlar; refleks ve içgüdüdür. Bunlar
dıĢındaki davranıĢlar doğuĢtan getirilmemiĢtir ve öğrenme ihtimali yüksek
olan davranıĢlardır.
REFLEKS:
DoğuĢtan getirilen, belirli bir uyarıcıya karĢı organizmanın
gösterdiği oldukça hızlı, tutarlı ve basit davranıĢlardır. Refleksler sonradan
öğrenilmez, doğuĢtan getirilmiĢtir. Refleksler bilinçli ve iradeli davranıĢlar
değildir, istem dıĢıdır.
1
Örn; Göz bebeğinin karanlıkta büyümesi, Ani gürültü karĢısında irkilme, Diz
kapağına vurulduğunda ayağın havaya kalkması, ÜĢüyen birinin titremesi, Tozlu
ortamda hapĢırma.
Reflekslerin belirtilmesi gereken diğer bir özelliği de ertelenebilir; fakat
engellenemez
olmasıdır.
Reflekslerin
ortaya
çıkmasını,
organizma
kendini
zorladığında bir süre erteleyebilir; fakat engelleyemez. Organizma rahatladığı ilk
anda refleks ortaya çıkacaktır.
ĠÇGÜDÜ: DoğuĢtan getirilen, bir türün bütün üyelerine ait olan, .diğer
türlerde
görülmeyen
ve
olgunlaĢma
sonucu
geliĢen
karmaĢık
davranıĢ
örüntüleridir. Yani bir davranıĢı içgüdü olabilmesi için Ģu koĢullar gerekir;

DoğuĢtan getirilmelidir,

Bir türün tüm üyelerinde bulunmalıdır,

BaĢka türlerde olmamalıdır,

KarmaĢık davranıĢ örüntüsü olmalıdır,
Bu dört Ģarttan biri meydana gelmezse o davranıĢın içgüdü olmadığı
söylenebilir.
Refleks ile içgüdü arasında birtakım farklılıklar vardır. Örn; reflekslerin
ertelenebilmesine karĢın, içgüdüler ertelenemez. Refleksler basit davranıĢlardır,
içgüdüler karmaĢıktır.
Hayvan davranıĢlarının çoğu içgüdüdür. Örn; arıların bal yapması, ipek
böceğinin koza yapması, örümceğin ağ örmesi, kuĢların göç etmesi gibi. Hayvan
davranıĢlarını içgüdüyle açıklamak kolay olurken, insan davranıĢlarında içgüdünün
2
olmadığını söyleyebiliriz. Ġnsanlarda içgüdü yoktur; fakat içgüdüsel davranıĢlar
vardır. Buna en güzel örnek „annelik‟ davranıĢıdır. Burada annelik bir içgüdü değil
içgüdüsel bir davranıĢtır. Yapılan bir araĢtırmada üç hafta süreyle yeni doğmuĢ
bebeklerle bir arada kalan bayanların „prolaktin‟ denen annelik hormonu
salgıladıkları görülmüĢtür. Bu salgı bir erkeğe enjekte edildiğinde erkeğinde
annelik davranıĢları sergilediği görülmüĢtür. Bu durumda gösteriyor ki annelik
davranıĢı biyokimyasal yani kimyasal maddelerin etkisiyle gösterilen bir davranıĢ.
2) Geçici davranıĢlar: Öğrenme ürünü olmayan; alkol, uyuĢturucu, ilaç kullanımı
sonucu ya da hastalık yorgunluk etkisiyle ortaya çıkan ve bunların etkisi ortadan
katlıktan sonra kaybolan davranıĢlardır.
Geçici davranıĢlar; bireyin sürekli göstermediği, belirli zamanlarda ve
durumlarda ortaya çıkan davranıĢlardır. Örn; yüksek ateĢli bir çocuğun
sayıklaması, alkollü birinin nara atması, sakatlanan birinin bir süre aksaması gibi.
3) Sonradan kazanılan davranıĢlar: DoğuĢtan getirilmeyen, sonradan kazanılan,
öğrenme ürünü olan davranıĢlardır. Ġnsan davranıĢlarının büyük bir bölümü bu
yolla kazanılır. Bu tür davranıĢlar daha çok okulda planlı bir eğitimle ya da
geliĢigüzel kültürlenme yoluyla kazanılır. Öğrenme psikolojisi daha çok bireyin bu
tür davranıĢları üzerinde durur.
ÖĞRENME: Tekrar ya da yaĢantı yoluyla organizmanın davranıĢlarında meydana
gelen oldukça kalıcı, izli/ sürekli değiĢikliklerdir. Bir davranıĢın öğrenme
olabilmesi için Ģu sorulara cevap vermesi gerekir;

DavranıĢ tekrar ya da yaĢantı yoluyla mı oluĢmuĢtur?

DavranıĢta değiĢiklik meydana gelmiĢ midir?
3

DeğiĢiklik oldukça kalıcı izlimidir?
Bu sorulardan herhangi birisine „hayır‟ cevabı alınıyorsa, o davranıĢ
öğrenme ürünü değildir. Özelliklede „tekrar ya da yaĢantı sonucu mu oluĢmuĢ‟
sorusu önemlidir. Çünkü bazı psikolojik rahatsızlıklar ve tiklerde de davranıĢ
değiĢikliği ortaya çıkmaktadır ve bu davranıĢ değiĢiklikleri de oldukça kalıcıdır;
fakat öğrenme ürünü değildir. Çünkü bireyin kendi isteğiyle meydana gelmemiĢtir
yani tekrar ya da yaĢantı sonucu oluĢmamıĢtır.
Öğrenme organizmanın çevreye uyumu için temel bir araçtır. Organizmanın
çevreye uyum sağlayabilmesi için yalnızca doğuĢtan getirdiği davranıĢlar yetmez.
Organizmanın sonradan öğrenme yoluyla birtakım davranıĢları kazanması gerekir.
Öğrenme sadece okul ve sınıf ortamında, planlı olarak meydana gelmez.
Aynı zamanda okul dıĢında, geliĢi güzel yollarla plansız, programsız meydana
gelebilir. Eğitimde bireyin istendik davranıĢları öğrenmesi amaçlanır; ancak birey
öğrenme yoluyla yalnızca doğruları ya da istendik davranıĢları öğrenmeyebilir.
Öğrenme sadece bilinçli olarak meydana gelmeyebilir. Birey istemeden,
öğrenme amacı gütmeden de bazı Ģeyleri öğrenebilir (gizil öğrenme).
Öğrenme yalnızca bilgi ve becerilerin öğrenilmesiyle sınırlı değildir. Bunların yanı
sıra bazı korkularda öğrenilebilir.
Bir davranıĢın öğrenme ürünü olabilmesi için Ģu özelliklere sahip olması
gerekir;
1) DavranıĢta gözlenebilir bir değiĢme meydana gelmeli.
2) DavranıĢtaki değiĢme nispeten kalıcı izli olmalı.
4
3) DavranıĢtaki değiĢme yaĢantı sonucu meydana gelmeli.
4) Kazanılan davranıĢ farklı durumlarda kullanılabilmeli.
5) Önceki öğrenmelerden farklı olmalı.
6) DavranıĢ; sakatlık, hastalık, yorgunluk, ilaç, alkol, uyuĢturucu kullanımı
sonucu ortaya çıkmamalı.
7) Refleksif ve içgüdüsel davranıĢlar olmamalı.
8) Büyüme, olgunlaĢma sonucu ortaya çıkmamalı (yürüme, ayakta durma,
değiĢik sesler çıkarma gibi).
2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi öğrenmenin en uygun tanımıdır?
A) Bireyin içerisinde yaĢadığı kültürün değerlerini kazanma süreci
B) Bireyin çevresiyle etkileĢiminde meydana gelen değiĢme
C) Yeni ve kalıcı bilgilerin edinilmesi için yararlanılan yöntem
D) YaĢantılar yoluyla meydana gelen nispeten kalıcı davranıĢ değiĢikliği
E) Ġstenilen davranıĢ değiĢikliğini oluĢturmak amacıyla bireyin gösterdiği bilinçli çaba
2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi öğrenme ürünü olan bir davranıĢ
değildir?
A) Limon kelimesini duyan bir kiĢinin ağzının sulanması
B) Yoldan geçmekte olan bir yayanın klakson sesiyle irkilmesi
C) Bir çocuğun salıncak kurup küçük kardeĢini sallaması
D) Bir kiĢinin zehirli olduğunu düĢünerek böceklerden korkması
E) Acıkan birinin mutfağa yönelmesi
5
2009
KPSS:
AĢağıdaki
davranıĢlardan
hangisi
öğrenme
yoluyla
kazanılmamıĢtır?
A) Bir köpeğin eve ilk kez gelen bir misafiri görünce huysuzlanması
B) ĠĢine her zaman vaktinde giden bir kiĢinin çalar saati bozulduğu için iĢe geç
kalması
C) Bir oto tamircisinin motorun sesinden arızanın nerede olduğunu anlaması
D) Bir annenin bebeğinin altını değiĢtirmesi
E) Bir bebeğin babasını görünce gülümsemesi
UYARICI: Organizmanın duyu organlarını harekete geçiren ve organizmada bir
tepkiye yol açan iç ya da dıĢ durum değiĢiklikleridir. Örn; acıkma, susama, kas
hareketleri içsel uyarıcıdır; ısı, ıĢık, ses dıĢsal uyarıcıdır.
Herhangi bir durumun uyarıcı niteliğine sahip olabilmesi için Ģu Ģartları yerine
getirmesi gerekir;

Organizmanın duyu organlarını harekete geçirmeli,

Organizmada tepkiye yol açmalı,

Ġçsel veya dıĢsal durum değiĢikliği meydana getirmeli,
TEPKĠ: Organizmanın uyarıcıya karĢı göstermiĢ olduğu davranıĢtır. Tepki
uyarıcısına göre belirlenir. Çünkü bir durumda tepki olan bir davranıĢ baĢka bir
açıdan bakıldığı zaman uyarıcı olabilir. Uyarıcı ile tepki arasındaki iliĢki
karĢılıklıdır. Yani bir uyarıcıya karĢı verilen tepki, aynı zamanda karĢıdaki için
uyarıcıdır.
6
Tepkiler fiziksel, fizyolojik veya psikolojik olabilir. Gülme fiziksel; terleme
daha çok fizyolojik; hayal kurma daha çok psikolojiktir.
KARġILIK: Organizmanın tepkisinin ortaya çıkardığı sonuçtur. KarĢılık iki türlü
sonuç doğurur. Verilen karĢılık, ya o davranıĢın tekrar yapılma ihtimalini artırır ya
da tekrar gösterilme ihtimalini azaltır.
Eğer verilen karĢılık davranıĢın tekrar gösterilme ihtimalini artırıyorsa
buna pekiĢtirme denir. Örn; öğrencinin verdiği doğru cevaba karĢılık öğretmenin
öğrenciye „aferin‟ demesi.
Yok,
eğer
verilen
karĢılık
davranıĢın
tekrar
gösterilme
ihtimalini
azaltıyorsa buna da ceza denir. Örn; öğrencinin verdiği yanlıĢ cevaba karĢılık
öğretmenin öğrenciye „bağırması‟.
ÖĞRENMEYĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
ÖĞRENENLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER: Öğrenenin iyi bir öğrenme yapabilmesi
için sahip olması gereken faktörlerdir. Bunlar;
1) TÜRE ÖZGÜ HAZIR OLUġ (DoğuĢtan donanım): Organizmanın öğrenilecek
davranıĢı öğrenebilmesi için gerekli biyolojik donanıma sahip olarak dünyaya
gelmesidir. Bu kavram organizmanın genetik donanımıyla neyi öğrenip neyi
öğrenemeyeceğini ifade eder. Öğrenme organizmanın genetik donanımıyla
sınırlıdır.
Örn; Bir papağana konuĢmayı öğretebilirsiniz; fakat serçeye öğretemezsiniz.
7
Örn; Bir kuĢ uçabilir; fakat insana uçmayı öğretemezsiniz. (Kaz uçar laz
uçamaz)
Örn; Bazı cins köpekleri av köpeği olarak eğitebilirsiniz; fakat bazılarını
eğitemezsiniz.
2007 KPSS: Bir papağana bazı kelimeleri söylemeyi öğretebilirsiniz; ancak ne
kadar çabalarsanız çabalayın bir serçe-ye bir kelime bile öğretmeniz mümkün
değildir. Öğrenme açısından papağanla serçe arasında görülen bu fark,
aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Türe özgü hazır oluĢ
B) AĢırı uyarılma
D) Dikkat bozukluğu
E) Büyüme
C) Güdülenme
2009 KPSS: Ġyi birer tenisçi olmaları için üç yaĢındaki oğluyla altı yaĢındaki
kızını çalıĢtırmaya baĢlayan bir baba, kısa sürede altı yaĢındaki kızının raketi
kavramayı ve temel hareketleri yapmayı daha çabuk öğrendiğini fark eder.
AĢağıdakilerden hangisi, çocukların raketi kavrama ve temel hareketleri
yapmayı öğrenme hızları arasında gözlenen farklılıkların nedeni olamaz?
A) OlgunlaĢma
B) Türe özgü hazıroluĢ
D) Yetenek
E) Güdülenme düzeyi
C) YaĢantı farklılıkları
2) OLGUNLAġMA: Organizmanın bir davranıĢı öğrenebilmesi için, gerek fiziksel
gerek zihinsel olarak belirli bir olgunluğa yani geliĢmiĢlik düzeyine ulaĢması
gerekir. OlgunlaĢma, vücut organlarının kendilerinden beklenen görevi yapabilecek
düzeye ulaĢmasıdır. OlgunlaĢma; yaĢ ve zekâ olarak ele alınabilir,
8
YaĢça olgunlaĢma: Ġyi bir öğrenmenin olabilmesi için organizmanın o
davranıĢı öğrenebilecek gerekli yaĢa gelmesi gerekir. Örn; çocuğun konuĢmaya
baĢlaması için 2 yaĢ civarına gelmesi gerekir.
Zekâca
olgunlaĢma:
Bazı
kiĢiler
yaĢ
olarak
olgunlaĢsalar
bile
öğrenemeyebilirler. Çünkü zihinsel açıdan yeterli olgunluğa ulaĢmamıĢ olabilirler.
Bireyin zihinsel olgunluğu zekâ seviyesiyle ilgilidir.
2008 KPSS: Okula yeni baĢlayan öğrencilerine okuma yazmayı öğretmek isteyen
bir anaokulu öğretmeni bunda baĢarılı olamaz. Ancak bu öğretmen, aynı grupla bir
yıl sonra yapılan çalıĢmalarda öğrencilerin büyük bir bölümünün okuma ve yazmayı
öğrenebildiklerine tanık olur.
Yukarıda
verilen
örnekten
hareketle
varılabilecek
en
uygun
sonuç
aĢağıdakilerden hangisidir?
A) Anaokulu öğretmeni öğrencilerin dikkatini çekmede baĢarılı olamamıĢtır.
B) DavranıĢın ortaya çıkması için belli bir olgunluk düzeyine ulaĢmak gerekir.
C) Bireyin kapasitesinin üstünde davranıĢlara zorlanması, baĢarısını düĢürür.
D) Yeterince büyümeden yapılan çalıĢmalar çocuğu yorar.
E) Büyüme, olgunlaĢma sonucunu doğurur.
3) GENEL UYARILMIġLIK HALĠ ve KAYGI: UyarılmıĢlık hali, bireyin dıĢarıdan
gelen uyarıcıları alma derecesidir. Birey dıĢarıdan az sayıda uyarıcı alıyorsa genel
anlamda uyarıcılara karĢı kapalıdır uyarılmıĢlık hali düĢüktür (Örn; uyku hali).
9
Eğer çok sayıda uyarıcı alıyorsa genel anlamda uyarıcılara karĢı açıktır ve
uyarılmıĢlık hakli yüksektir (Örn; panik hali).
UyarılmıĢlık halinin düĢük ya da yüksek olması öğrenmeyi olumsuz yönde
etkiler. Bu nedenle iyi bir öğrenmenin meydana gelebilmesi için uyarılmıĢlık halinin
orta düzeyde olması gerekir. Bunun için çalıĢma ortamında ısının ve ıĢığın uygun
Ģekilde ayarlanması önemlidir.
Örn; uzanarak, uykulu halde, isteksiz bir Ģekilde ders çalıĢma uyarılmıĢlık
halini düĢüreceği için öğrenme olumsuz yönde etkilenecektir. Yine; müzik
dinleyerek, televizyon izleyerek, kalabalık ortamda ders çalıĢma uyarılmıĢlık
halini artıracağı için öğrenme olumsuz yönde etkilenecektir.
Kaygının öğrenmeye etkisi de uyarılmıĢlık haliyle benzerdir. Kaygı, güçlü bir
istek ya da dürtünün gerçekleĢmeyecek gibi görüldüğü durumlarda ortaya çıkan
tedirgin edici duygudur. Kaygının da çok yüksek ya da çok düĢük olması öğrenmeyi
olumsuz yönde etkilerken, orta düzeyde kaygı öğrenmeyi olumlu yönde
etkileyecektir.
2009 KPSS: AraĢtırma sonuçlarına göre, genel uyarılmıĢlık düzeyi ile öğrenme
hızı arasında çan eğrisi biçiminde bir iliĢki bulunmaktadır.
Bu iliĢkinin anlamı aĢağıdakilerden hangisidir?
A) Genel uyarılmıĢlık düzeyi arttıkça öğrenme hızı da artmaktadır.
B) Genel uyarılmıĢlık düzeyinin artması, öğrenme hızını bir noktaya kadar olumlu, bir noktadan
sonra olumsuz etkilemektedir.
C) Genel uyarılmıĢlık düzeyi yüksek ya da düĢük olduğunda öğrenme en yüksektir.
D) Genel uyarılmıĢlık düzeyi azaldıkça öğrenme hızı artmaktadır.
E) En yüksek öğrenme hızına, genel uyarılmıĢlık düzeyinin en yüksek olduğu noktada
ulaĢılmaktadır.
10
4) ESKĠ YAġANTILAR: Bireyin yeni öğrenmelerinde; eski yaĢantılarının, ön
bilgilerinin de etkisi olur. Eski yaĢantılar yeni öğrenilecek konuyu kolaylaĢtırabilir
ya da zorlaĢtırabilir. Yani eski öğrenilenlerin aktarılması olumlu ya da olumsuz
yönde olabilir.
Bireyin önceki öğrendikleri yeni öğreneceği davranıĢların öğrenilmesini
kolaylaĢtırıyorsa buna olumlu aktarma (transfer) denir.
Örn; ĠĢ yerinde daktilo kullanan bir memurun, bilgisayarı öğrenmekte
zorluk çekmemesi.
Örn;
Küçüklüğünde
traktör
kullanmayı
öğrenen
birisinin
otomobili
rahatlıkla kullanabilmesi.
Bireyin
önceki
öğrendikleri
yeni
öğreneceği
davranıĢın
öğrenilmesini
zorlaĢtırıyorsa buna da olumsuz aktarma (transfer) denir.
Örn; F klavye ile yazı yazmayı öğrenen birinin Q klavye ile yazı yazmakta
zorlanması.
Örn; Ġngilizceyi iyi bilen birinin Fransızca öğrenmek istediğinde, Ġngilizce
dil yapısından dolayı Fransızca öğrenmede zorluk çekmesi.
2007
KPSS:
Bir
öğrenci,
matematik
dersindeki
öğrenme
eksiklerini
tamamlayarak baĢarı düzeyini yükseltiyor. Bu öğrenci fizik dersindeki çabalarında
bir değiĢiklik yapmadığı hâlde, bu dersteki baĢarısında da yükselme oluyor. Bu
durum aĢağıdakilerden hangisine örnektir?
A) Zihinde canlandırma
B) BiliĢsel öğrenme
D) Olumlu aktarma
E) PekiĢtirme
11
C) Bütün hâlinde öğrenme
2008 KPSS: Seda Hanım yeni taĢındığı evde mutfağının uygun olmaması
nedeniyle, sağa doğru açılan buzdolabı kapağını sola doğru açılacak Ģekilde
değiĢtirtmiĢtir. Ancak kapağı açması gerektiğinde, uzun bir süre dolap kapağını
önce sağa doğru açmaya çalıĢmıĢtır.
Seda Hanım‟ın uzun süre dolabın kapağını sağa doğru açmaya çalıĢmasını en
iyi açıklayan kavram aĢağıdakilerden hangisidir?
A) Sönme
B) Ket vurma
D) Olumsuz aktarma
E) Öncelik etkisi
C) ÖğrenilmiĢ çaresizlik
2009 KPSS: AĢağıdaki örneklerden hangisinde öğrenmenin aktarılması söz
konusudur?
A) Bilgisayarda iki parmakla yazmaya alıĢık bir kiĢinin, on parmakla yazmayı yeni
baĢlayan birine göre daha güç öğrenmesi
B) Bir öğrencinin psikoloji öğretmenini sevdiği için psikolojiye ilgi duymaya
baĢlaması
C) Sigara içen birinin, içmeyen birine göre kibriti daha kolay yakması
D) Bir yabancı dili öğrenmede güçlük çeken birinin bir baĢka yabancı dili
öğrenirken de aynı ölçüde güçlük çekmesi
E) Tiyatroya ilgi duyan bir gencin aynı zamanda sinemaya da ilgi duyması
5) GÜDÜ (Motivasyon): Güdü; organizmayı harekete geçiren, onu davranıĢa
yönelten güçtür. Güdüler; organizmanın içindeki ihtiyaçlarından doğar ve bu
ihtiyaçların
giderilmesi
için
organizmayı
harekete
geçirir.
Ġhtiyaç
ise
organizmada herhangi bir eksikliğin hissedilmesidir. Bu eksikliğin farkında olmak
12
ve bunun giderilmesine yönelik bireyde oluĢan iç gerilime ise dürtü denir.
Dürtüler, güdüleri ortaya çıkarmaktadır.
Organizmaya
zorla
bir
Ģey
öğretemeyiz.
Bu
yüzden
organizmanın
güdülenmiĢ olması önemlidir. Örn; bir öğrencinin derslerde baĢarılı olabilmesi için
güdülenmiĢ olması gerekir.
Güdüler kendi içinde; birincil ve ikincil güdü olmak üzere ikiye ayrılır.
Birincil güdüler fizyolojik kökenli gereksinimlere dayanır. Bunlar; açlık, susuzluk,
uykusuzluk, cinsellik gibi. Ġkincil güdüler ise öğrenilmiĢ gereksinimlere dayanır.
Bunlar; bilme, anlama, tanıma, baĢarma, kendini gerçekleĢtirme gibi.
Bir baĢka sınıflamaya göre ise güdüler; içsel ve dıĢsal olmak üzere ikiye
ayrılır. Birey eğer dıĢarıdan bir ödül almak için davranıĢta bulunuyorsa bu dıĢsal
güdüdür (Örn; öğrencinin, öğretmeninin takdirini kazanmak için ders çalıĢması).
Yok, eğer kendi içinden geldiği için davranıĢta bulunuyorsa buda içsel güdüdür
(Örn; öğrenci merakını gidermek ders çalıĢması).
6) DĠKKAT: Dikkat, bilincin belirli bir noktada toplanmasıdır. Yani uyarıcılar
üzerinde bilinçli bir odaklanma sürecidir. Gündelik hayatta bireyin duyusal
kaydına sınırsız sayıda uyarıcı gelir. Bu sınırsız sayıda uyarıcılardan sadece dikkat
edilenler kısa süreli belleğe geçebilir.
Öğrenmenin gerçekleĢebilmesi için dikkatin öğrenilecek konuya toplanması
gerekir. Bu nedenle öğretmenler, derslerde öğrencileri dikkatini artırmaya
yönelik çalıĢmalar yapmalıdır.
13
Dikkati etkileyen iki faktör vardır. Bunlar; uyarıcıyla ilgili faktörler ve
bireyle ilgili faktörler.
Uyarıcıyla
ilgili
faktörler:
Uyarıcının;
büyüklüğü,
Ģiddeti,
parlaklığı,
hareketliliği
Bireyle ilgili faktörler: Bireyin; ilgileri, ihtiyaçları, beklentileri, inançları
ÖĞRENME
YÖNTEMĠ
ĠLE
ĠLGĠLĠ
FAKTÖRLER:
Öğrenmenin
nasıl
gerçekleĢtirildiği yani öğrenmede kullanılan strateji, yöntem ve teknikler
öğrenmeyi etkiler.
1) ÖĞRENMEYE AYRILAN ZAMAN: Öğrenenin öğrenme için ayırdığı zaman da
öğrenmeyi etkiler. Öğrenme için ayrılan zaman ve bu zamanın nasıl kullanılacağı
önemlidir. Öğrenmeye ayrılan zamanda karĢımıza; aralıklı ve toplu çalıĢma
yöntemleri çıkmaktadır. Her iki çalıma biçiminin de öğrenmede olumlu ve olumsuz
yanları vardır. Ancak genel olarak aralıklı çalıĢma toplu çalıĢmaya göre öğrenmede
daha etkilidir.
Aralıklı
çalıĢma:
Konuların belirli bir programa uyularak düzenli
aralıklarla tekrar edilmesidir. Yani; konunun günü gününe çalıĢılması, haftalık
tekrarların yapılması ve derse sistematik bir Ģekilde çalıĢılmasıdır. Örn; bir
öğrencinin, her gün belirli bir süre düzenli bir Ģekilde ders çalıĢması.
Toplu çalıĢma: Sınavdan önce yapılan sıkıĢık ve yoğun çalıĢmadır. Örn;
bir öğrencinin, vize ve final sınavlarından bir gün önce yoğun bir çalıĢma yapması.
14
Burada aralıklı çalıĢmamı yoksa toplu çalıĢmamı daha etkilidir tartıĢması
karĢımıza çıkmaktadır. Eğer amacımız yüksek not almaksa ve öğrenilecek
bilgilerin daha sonradan iĢimize yaramayacağını düĢünüyorsak toplu çalıĢma daha
etkili olur. Ancak amacımız yüksek not almaktan da ziyade bilgilerin kalıcılığını
istiyorsak ve öğrenilecek konular sonradan iĢimize yarayacaksa bu durumda da
aralıklı çalıĢma daha etkili olur.
2008 KPSS: Bir hafta sonra gireceği sınava hazırlanan öğrencisine “Her gün
yarım saatini ayırıp çalıĢman sınavdan bir gün önce 15 saat çalıĢmandan daha
yararlı olur.” biçiminde öneride bulunan bir öğretmen, öğrenmeyle ilgili
aĢağıdaki etkenlerden hangisine vurgu yapmaktadır?
A) Aralıklı ya da toplu öğrenme
B) Parçalara bölerek ya da bütün hâlinde öğrenme
C) Öncelik etkisi
D) Genel uyarılmıĢlık durumu
E) Tekrar
2) KONUNUN YAPISI: Öğrenme içeriğini oluĢturan konunun yapısına göre
öğrenme yöntemleri; parçalara bölerek ve bütün halinde çalıĢma olarak ikiye
ayrılabilir.
Bir öğrenme stratejisi olarak çoğu durumda bütün olarak öğrenmenin
parçalara bölerek öğrenmeye göre daha üstün olduğu ileri sürülmektedir. Ancak
hangi yöntemin daha yararlı olduğu konuya göre farklılık gösterir.
15
Eğer öğrenilecek konu kısa ise, birbiriyle çok bütünleĢmiĢ ise, parçalara
bölündüğünde tekrara bütünleĢtirmede zorluk çekilecek ise bu durumda bütün
halinde çalıĢmak yararlı olacaktır. Ancak öğrenilecek konunun çok ve uzun olduğu
durumlarda parçalara bölerek öğrenme daha etkili olacaktır.
Ele alınan konuya göre her iki yönteminde kendine göre etkililikleri vardır.
Ancak burada tavsiye edilen; önce konunun bütünü hakkında bir fikir sahibi olmak,
daha sonra konuyu parçalara bölerek çalıĢmak ve son aĢamada tekrar bütün
olarak çalıĢmak öğrenmede etkililiği artıracaktır.
3) ÖĞRENCĠNĠN AKTĠF KATILIMI: Etkili bir öğrenmenin gerçekleĢebilmesi
için öğrencilerin tüm duyu organlarıyla öğrenme sürecine aktif olarak katılmaları
gerekir. Öğrenciyi aktif kılmak için bu doğrultuda yöntem ve teknikler
belirlenmelidir.
Öğrenci ders içinde dinleme, okuma, yazma, anlatma gibi durumlarda
olabilir. Dinleme durumunda öğrenci pasiftir. Dinleme durumundan anlatma
durumuna gidildikçe öğrencinin de aktivitesi artacağı için öğrenme daha etkili
olacaktır. Dolayısıyla iyi bir öğrenmenin olabilmesi için öğrenci; önce dinlemeli,
sonra okumalı, sonra yazmalı ve en sonunda anlatarak sürece aktif olarak
katılmalıdır.
4) GERĠBĠLDĠRĠM: Geribildirim bir öğrenme yöntemi olmamakla birlikte;
öğrenenin öğrenmesinin yeterli olup olmadığını bilmesi önemlidir. ĠĢte bu
öğrenene geribildirim yoluyla verilmektedir.
16
Öğrenci yaptığı öğrenmenin yeterli olup olmadığını güdülenme ortadan
kalmadan öğrenmelidir. Eğer öğrenci yaptığı öğrenmenin yeterliliği ve doğruluğu
konusunda bir bilgi edinmezse motivasyonu düĢer, öğrenmedeki eksikliklerini
giderebilme olanağı azalır.
Öğretimde kullanılan sınavlar verdikleri geribildirim nedeniyle sadece
değerlendirme aracı olarak görülmez. Öğrenci sınavlarda yaptığı doğruları ve
yanlıĢları görme imkânı bulur ve bu süreçte yine öğrenme devam eder. Bu yüzden
sınavlar aynı zamanda bir öğretim aracıdır.
ÖĞRENME MALZEMESĠ ĠLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER
1) TELAFFUZ EDĠLEBĠLĠRLĠK: Öğrenme malzemesinin sahip olması gereken
özelliklerin baĢında telaffuz edilebilmesi gelir. Öğrenme malzemesinin bazı
özellikler taĢıması öğrenmeyi kolaylaĢtırır veya zorlaĢtırır. Ġnsanda dil ve
düĢünce arasında yakın bir iliĢki olduğundan öğrenme malzemesinin dile
getirilebilmesi, telaffuz edilebilmesi önemlidir. Dile getirilemeyen, telaffuz
edilemeyen
öğrenme
malzemesi öğretici
tarafından
öğretilemeyeceğinden,
baĢkalarına da aktarılamayacak ve öğretilemeyecektir.
2) ALGISAL AYIRT EDĠLEBĠLĠRLĠK: Algı; zihnin çevresel uyarıcıları tanıması,
anlaması ve yorumlamasıdır. Ġnsan zihnine günlük hayatta çevreden çok sayıda
uyarıcı gelir; fakat birey bu uyarıcıların hepsini algılayamaz. Öğrenmede de
öğrenme malzemesinin diğer uyarıcılardan ayırt edilebilmesi önemlidir. Etraftaki
uyarıcılardan ayırt edilemeyen uyarıcılar herhangi bir uyarıcı olarak görülür ve
öğrenilmesi zor olur. Farklılıklar, zıtlıklar, büyüklük, hareketlilik, renklilik algısal
ayırt edilebilirliği artırır.
17
Örn; mavi önlüklülerin bulunduğu bir sınıfta bir tane siyah önlüklü varsa bu kolay
algılanır ve ayırt edilir.
Örn; Bir kitapta önemli yerlerin büyük harfle yazılması.
Örn; Öğretenin tahtaya yazı yazarken baĢlıkları farklı renkli tebeĢirle yazması.
3) ANLAMSAL ÇAĞRIġIM: Öğrenme malzemesinin öğrencinin zihninde çeĢitli
çağrıĢımlar yapmasıdır. Bir kavram bir diğer kavramı, bir diğer kavramda bir
baĢka
kavramı
çağrıĢtırdıkça
hatırlanma
olasılığı
artacak
ve
öğrenme
kolaylaĢacaktır. KiĢiye bir Ģey ifade etmeyen, bir Ģey çağrıĢtırmayan öğrenme
malzemesinin öğrenilmesi de zor olacaktır.
ÇağrıĢım,
kiĢinin
geçmiĢ
yaĢantıları
ve
öğrenmeleri
çerçevesinde
gerçekleĢir. Bu yüzden bir kiĢinin zihninde meydana gelen çağrıĢımlar baĢka bir
kimsenin zihninde gerçekleĢmeyebilir. Yani her kavram her insanda aynı Ģeyi
çağrıĢtırmaz. Bu yüzden anlamsal çağrıĢım özneldir. Örn; okul dendiği zaman
öğretmen, arkadaĢ, ödev, kitap, sınıf gibi kavramlar çağrıĢtırabilir.
4) KAVRAMSAL GRUPLANDIRMA: Öğrenilen konunun kavramsal benzerliklere
göre gruplandırılması, örgütlenmesi, bütünleĢtirilmesi öğrenmeyi kolaylaĢtırır.
Kavramsal gruplama bilginin zihinde somut ve görsel bir Ģekilde düzenlenmesini ve
öğrenilmesini sağlar.
18
Birden çok bilgi veya kavram ile karĢı karĢıya kalındığında, bunların
aralarındaki iliĢkiye göre gruplandırılması öğrenmeyi artıracaktır. Böyle bir
durumda eğer gruplama yapılamıyorsa bunların öğrenilmesi zor olacaktır. Örn;
VARLIKLAR
CANSIZLAR
CANLILAR
İnsanlar
Hayvanlar
Bitkiler
ÖĞRENME KURAMLARI
Öğrenme kuramları öğrenmenin „NE‟ olduğunu, „NĠÇĠN‟ o Ģekilde oluĢtuğunu
ve „NASIL‟ sorusunu yanıtlar. BaĢka bir ifadeyle öğrenme yaklaĢımları;
öğrenmenin hangi koĢullar altında oluĢacağını ya da oluĢmayacağını betimlemekte
ve açıklamaktadır.
Hiçbir öğrenme kuramı bütün öğrenme türlerini ve öğrenmeye iliĢkin tüm
sorunları açıklamaya ve çözmeye yeterli değildir. BaĢlıca öğrenme kuramları;
19
1) DAVRANIġÇI- ÇAĞRIġIMCI KURAMLAR
A) Klasik KoĢullanma (Tepkisel)
→ Ġvan PAVLOV
B) Edimsel KoĢullanma (Operant)
→ Skinner
C) BitiĢik Kuramlar
→ Watson-Guthrie
D) Bağ Kuramı
→ Tharndike
E) SĠSTEMATĠK DavranıĢ Kuramı
→ HULL
2) BĠLĠġSEL KURAMLAR
A) GESTALT KURAMI
→ Wertheimer, Köhler, Kofka
B) BĠLGĠYĠ ĠġLEME KURAMI
→ Gagne
C) YAPILANDIRMACI KURAM
→ Piaget, Vgotsky
3) BĠLĠġSEL AĞIRLIKLI DAVRANIġÇI KURAMI
A) ĠġARET KURAMI
→ TOLMAN
B) SOSYAL ÖĞRENME (Gözlem yoluyla öğrenme → BANDURA
4) ĠNSANCIL (DUYUSAL) KURAMLAR
A) MASLOW
→ ĠHTĠYAÇLAR HĠYERARġĠSĠ
B) ROGERS
→ BENLĠK GELĠġĠM
C) KOHLBERG
→ AHLAK GELĠġĠMĠ
5) BEYĠN TEMELLĠ ÖĞRENME (Nöro-fizyolojik kuram) → HEBB
20
1) DAVRANIġÇI YAKLAġIM
Kuruculuğunu Watson‟un yaptığı davranıĢçı kuramlar, öğrenmeyi uyarıcıtepki arasında bağın kurulması ve pekiĢtirme yoluyla davranıĢın değiĢmesi
Ģeklinde açıklar.
DavranıĢçı yaklaĢımın temel görüĢleri;
☻ Ġnsanın öğrenmesi ile diğer canlıların öğrenmesi birbirine benzer. Yani bir
fare nasıl öğreniyorsa insanda öyle öğrenir.
☻ Hayvanlar üzerinde yaptıkları çalıĢmalarla, insan davranıĢlarını açıklamaya
çalıĢmıĢlardır. Bu nedenle organizma sözcüğünü kullanmıĢlardır.
☻ Öğrenme, fiziksel konular gibi, gözlenebilir ve ölçülebilir konular üzerinde
odaklanır.
☻ Ġnsan zihni doğuĢtan boĢ bir levhadır (John LOCKE), ĢekillenmemiĢ bir kil
kütlesi gibidir. Yani doğuĢtan insan zihninde hiçbir bilgi yoktur. Daha sonradan
ne kadar iĢlenirse o kadar çok iz kalır. Bu nedenle öğrenmede çevre önemlidir.
☻ DavranıĢçılara göre; zihinsel süreçler doğrudan gözlenemez ve ölçülemez.
Zihin kara bir kutu gibidir. Sadece kutuya giren uyarıcı ile kutudan çıkan tepki
ölçülebilir ve gözlenebilir. Bu nedenle öğrenmeyi uyarıcı-tepki bağıyla
açıklamıĢlardır. Bu nedenle davranıĢçılara U-T kuramcıları da denilmektedir.
☻
DavranıĢçılar
öğrenme
yerine
„Ģartlanma,
koĢullanma‟
kavramlarını
kullanmıĢlardır
☻
Organizmanın;
gözlenebilen
ve
durmuĢlardır.
21
ölçülebilen
davranıĢları
üzerinde
☻ DavranıĢçılara göre, ancak organizmanın gözlenebilen davranıĢlarında bir
değiĢiklik olduğunda öğrenmeden söz edilebilir.
☻ Öğrenmede „pekiĢtirecin ve tekrarın‟ önemi üzerinde durmuĢlardır.
☻ Önemli olan davranıĢın niçin olduğu değil nasıl olduğudur.
2007 KPSS: Bebeklerin kiĢilikleri doğduklarında ĢekillenmemiĢ bir kil kütlesi
gibidir. Geçirdikleri yaĢantılar, kiĢiliklerini bir heykeltıraĢın kil kütlesini
Ģekillendirmesine benzer biçimde Ģekillendirir. Yukarıdaki görüĢü savunan
yaklaĢım aĢağıdakilerden hangisidir?
A) DavranıĢçı
B) Psikoanalitik
D) Ekolojik
E) Yapısalcı
2009
KPSS:
C) BiliĢsel
Canlı organizmalar sürekli bir etkinlik içerisindedir. Ġnsan
davranıĢını anlamak için gözlenebilir davranıĢlar incelenmelidir. Bir davranıĢ ne
kadar karmaĢık görünürse görünsün, en küçük birimine kadar incelendiğinde bir
uyarıcı tepki bağlantısı görülecektir.
Bu düĢünce aĢağıdaki yaklaĢımlardan hangisiyle doğrudan ilgilidir?
A) DavranıĢçı yaklaĢım
B) Yapısalcılık
D) Sosyal öğrenme
E) Fenomenolojik yaklaĢım
22
C) Biyolojik yaklaĢım
A) KLASĠK (TEPKĠSEL) KOġULLANMA (PAVLOV)
BaĢlangıçta nötr olan bir uyarıcının geçirilen yaĢantılar sonucu koĢullu
uyarıcı haline gelmesi durumudur. Klasik koĢullanmada; organizma doğal bir
uyarana gösterdiği doğal tepkiyi onun yerine geçen yapay bir uyarana göstermeye
baĢlar.
Klasik koĢullanmada geçen temel kavramlar;
Uyarıcı: Organizmayı harekete geçiren iç ve dıĢ olayların tümüdür.
Tepki: Bir uyarıcının organizmada meydana getirdiği psikolojik ve fizyolojik
değiĢme
Nötr uyarıcı: Organizma için bir anlam ifade etmeyen, organizmada herhangi
bir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır. Örn; günlük hayatta zil sesi köpek için nötr
uyarıcıdır.
ġartsız uyarıcı: Öğrenme olmaksızın organizmada tepkiye yol açan uyarıcıdır.
ġartsız
uyarıcılar
doğal
uyarıcıdır,
doğuĢtan
getirilmiĢtir,
sonradan
öğrenilmemiĢtir. Örn; köpek için et Ģartsız bir uyarıcıdır.
ġartsız tepki: Organizmanın Ģartsız uyarıcıya karĢı göstermiĢ olduğu doğal
tepkidir. ġartsız tepki öğrenilmemiĢtir, doğuĢtan getirilmiĢtir. Örn; köpeğin ete
karĢı akıtmıĢ olduğu salya Ģatsız tepkidir.
ġartlı uyarıcı: BaĢlangıçta organizmada herhangi bir tepkiye yol açmayan;
ancak geçirilen yaĢantılar sonucu, Ģartsız uyarıcıyla eĢleĢmesiyle birlikte
organizma üzerinde tepkiye yol açan uyarıcılardır. ÖğrenilmiĢ, yapay uyarıcılardır.
Örn; koĢullanmadan sonra zil sesi Ģartlı uyarıcı haline gelmektedir.
23
ġartlı
tepki:
ġartlanma iĢleminden sonra organizmanın Ģartlı uyarıcıya
göstermiĢ olduğu, öğrenilmiĢ, yapay tepkidir. Örn; köpeğin zil sesine karĢı akıttığı
salya.
PAVLOV‟ UN klasik koĢullanma deneyi;
I. ADIM:
ZĠL
TEPKĠ YOK
(Nötr Uyarıcı)
II. ADIM:
ZĠL
ET
(Nötr Uyarıcı) (ġartsız Uyarıcı)
SALYA
(ġartsız Tepki)
Bu eĢleĢtirme defalarca tekrarlandıktan sonra:
III. ADIM:
ZĠL
SALYA
(ġartlı Uyarıcı)
(ġartlı Tepki)
Pavlov, birinci aĢamada, zili çalmıĢ ve köpeğin zile karĢı herhangi bir tepki
göstermediğini görmüĢtür. Gündelik hayatta da köpeğin zile karĢı bir tepkisinin
bulunması gerekli değildir. Ġkinci aĢamada zil sesinin ardından köpeğe et
verilmiĢtir. Köpeğin ete karĢı SALYA salgıladığı görülmüĢtür. Bu iĢlem birkaç kez
tekrar edildikten sonra, üçüncü aĢamada zil sesi verilip et verilmediği halde,
köpeğin SALYA salgıladığı görülmüĢtür. Bu durum, köpeğin zil sesinden sonra et
verildiğini “öğrenmesi” olarak yorumlanmaktadır.
NOT: Klasik koĢullanmada dikkat edilmesi gereken dört önemli nokta vardır:
 ġartsız tepki doğal bir davranıĢtır. Örn: Ete karĢı SALYA akıtma.
Dolayısıyla
sonradan
öğrenilen
“kullanılamazlar.”
24
davranıĢlar
klasik
koĢullanma
da
 ġartsız uyarıcı ile Ģartsız tepki arasındaki bağ doğal bir bağdır. Yani
hiçbir köpeğe ete karĢı salya tepkisi vermesi ÖĞRETĠLMEMĠġTĠR.
 Klasik koĢullanmada; Ģartsız uyarıcı (et) doğal bir uyarıcıdır. ġartsız
uyarıcıya gösterilen tepki ise doğal bir tepkidir. Yani köpeğe ete karĢı
salya tepkisi verilmesi öğretilmemiĢtir.
 Klasik koĢullanmada; Ģartlı uyarıcı ile Ģartlı tepki arasındaki bağ ise
yapay bir bağdır. Yani köpeğin zile karĢı salya tepkisi vermesi
öğretilmiĢtir.
ISLIK SESĠ
Tepki Yok
(NÖTR UYARICI)
ISLIK SESĠ
Elin Soğuk Suya Sokulması
(NÖTR UYARICI)
Kan damarlarının BüzüĢmesi
(KOġULSUZ UYARICI)
(KOġULSUZ TEPKĠ)
Birkaç kez tekrarlandıktan sonra:
ISLIK SESĠ
Kan damarlarının büzüĢmesi
(KOġULLU UYARICI)
(KOġULLU TEPKĠ)
25
NOT: Korkular ve fobilerde klasik koĢullanma sonucu kazanılmaktadır. Örn;
öğretmen görünce korkma, köpek görünce korkma, enjektör görünce korkma gibi.
Öğretmen
Tepki yok
(NÖTR UYARICI)
Öğretmen
Öğretmenin cezalandırması
(NÖTR UYARICI)
(KOġULSUZ UYARICI)
Korkma
(KOġULSUZ TEPKĠ)
Öğretmen
Korkma
(KOġULLU UYARICI)
(KOġULLU TEPKĠ)
NOT: Korku Ģartlanması kolay oluĢan ama zor ortadan kaldırılabilen bir
Ģartlanmadır.
NOT: Duyusal davranıĢlarda klasik koĢullanma yoluyla oluĢmaktadır. Örn; birini
sevme, hoĢlanma, nefret etme gibi. Örn;
Okul
Tepki yok
(NÖTR UYARICI)
Okul
Sevecen, güler yüzlü öğretmen
(NÖTR UYARICI)
(KOġULSUZ UYARICI)
Okul
Sevinme
(KOġULSUZ TEPKĠ)
Sevinme
(KOġULLU UYARICI)
(KOġULLU TEPKĠ)
26
NOT: Yine bazı tepkisel davranıĢlar klasik koĢullanma yoluyla kazanılır.
Örn;
Kapı zili çaldığında kapıya yönelme
Teneffüs zili çaldığında ayağa kalkma
Kırmızı ıĢıkta durma
Bayrak görünce saygı duyma
Otobüs görünce midenin bulanması
Limon görünce ağzın sulanması
Polis görünce heyecanlanma gibi…
Bu örneklerde olduğu gibi organizmanın, kendi baĢına iken bir anlamı olmayan
uyaran ile geçirilen bir yaĢantıdan dolayı yüklediği anlama göre tepki vermesi yine
klasik koĢullanma yoluyla olur.
2007 KPSS: Bir anne bebeğini sevmek üzere parmaklarını oyna-tarak yaklaĢıp
onun karnını gıdıklamıĢ; bebek, gıdıklanmaya karĢı gülme ve kasılma tepkisi
vermiĢtir. Bu olay birkaç kez tekrarlandıktan sonra bebek annesinin parmaklarını
oynatarak kendisine yaklaĢtığını görür görmez gülme ve kasılma tepkisi vermeye
baĢlamıĢtır. Bebeğin annesinin parmaklarını oynattığını görünce gülme tepkisi
vermesi aĢağıdakilerden hangisinin sonucudur?
A) KarĢıt tepki oluĢturma
B) Kavrama yoluyla öğrenme
C) Olumlu pekiĢtirme
D) Duyarlılık kazanma
E) Tepkisel koĢullanma
27
2007 KPSS: Annesi tarafından banyo yaptırılırken birkaç kez gözüne sabun
kaçan bir bebek, annesinin elinde ne zaman banyo havlusunu görse ağlamaya
baĢlamak-tadır. Banyo havlusu, koĢullanma yoluyla öğrenme sürecinde yer alan
aĢağıdaki öğelerden hangisine karĢılık gelmektedir?
A) Nötr uyarıcı
B) KoĢulsuz uyarıcı
D) PekiĢtirici uyarıcı
E) KoĢullu uyarıcı
C) Ceza
2008 KPSS: Ali, araba kullanan babasını izlerken acı bir fren sesi duymuĢ
ardından arabaları öndeki araca çarpmıĢtır. Bu olaydan sonra Ali ne zaman bir
fren sesi duysa korku tepkisi vermeye baĢlamıĢtır.
Ali‟nin fren sesi duyunca korku tepkisi vermeye baĢlaması aĢağıdakilerden
hangisinin sonucudur?
A) Fren sesi ve kaza bitiĢikliği nedeniyle tepkisel koĢullama
B) Sonraki tekrarlarda fren sesini duyması nedeniyle edimsel koĢullama
C) Babasını o anda gözlediği için model alma yoluyla öğrenme
D) Babasını izlemekle meĢgul olsa da, kaza yapıldığı anda arabanın içinde
olduğu için gizil öğrenme
E) Kaza olayına tanık olduğu için gözlem yoluyla öğrenme
28
2008 KPSS: Hamileliği dolayısıyla midesi bulanan bir anne adayı, sabahları bir
yandan midesi bulanırken bir yandan da televizyondaki bir sabah programını
izlemektedir. Anne, doğum yaptıktan sonra, ekranda ne zaman aynı programın
sunucusunu görse, yine midesinin bulandığını hissetmektedir.
Yukarıdaki örnekte yer alan program sunucusu, aĢağıdakilerden hangisinin
iĢlevini görmektedir?
A) KoĢulsuz uyarıcı
B) KoĢullu tepki
D) KoĢullu uyarıcı
E) Nötr uyarıcı
C) PekiĢtirici uyarıcı
2009 KPSS: Üyesi olduğumuz elektronik posta haberleĢme grubunun bir üyesi
sürekli olarak bizi öfkelendiren iletiler yollarsa bir süre sonra, gelen posta
kısmında bu üyenin ismini görünce öfkeleniriz.
BaĢlangıçta bizde olumlu ya da olumsuz bir duygusal tepki uyandırmayan bu
ismin bizi öfkelendirir
hâle gelmesi, aĢağıdaki süreçlerden hangisinin sonucudur?
A) Öğrenmenin genellenmesi
B) Tutum değiĢmesi
C) Sosyal karĢılaĢtırma
D) Ġçgörü kazanma
E) Tepkisel koĢullanma
29
2009 KPSS: DiĢine dolgu yapılan bir birey, diĢ oyma aleti diĢine değdiğinde canı
yandığı için kasılır, aletin çıkardığı ses karĢısında ise böyle bir tepki vermez.
Ancak diĢ oyma aletinin çalıĢmaya baĢlamasının hemen ardından
canı yandığı için birey bir süre sonra alet diĢine değmeden, aletin sesini duyar
duymaz kasılma tepkisi
vermeye baĢlar.
Bu duruma iliĢkin aĢağıdaki ifadelerden hangisi yanlıĢtır?
A) Aletin sesi koĢullu uyarıcı, bu ses duyulunca verilen kasılma tepkisi koĢullu
tepkidir.
B) Alet diĢe değdiğinde duyulan acı koĢulsuz uyarıcı, bu acı karĢısında verilen
kasılma tepkisi koĢulsuz tepkidir.
C) Aletin sesi koĢullanma gerçekleĢmeden önce nötr, koĢullanma gerçekleĢtikten
sonra koĢullu uyarıcıdır.
D) Aletin sesi koĢulsuz uyarıcı, bu ses duyulunca verilen kasılma tepkisi koĢullu
tepkidir.
E) Alet diĢe değdiğinde duyulan acı koĢulsuz, aletin sesi koĢullu uyarıcıdır.
KOġULLANMA ĠLKELERĠ
Klasik koĢullanmanın oluĢmasının birinci ve zorunlu Ģartı; nötr uyarıcı ile
koĢulsuz uyarıcının eĢleĢmesidir. Bu Ģartın yanı sıra klasik koĢullanmada bitiĢiklik
ve habercilik ilkelerine de uyulması gerekir.
1) BĠTĠġĠKLĠK: KoĢullu ve koĢulsuz uyarıcının ard arda verilmesi durumudur.
KoĢullu ve koĢulsuz uyarıcıların verilme zamanı birbirine çok yakın, bitiĢik
olmalıdır. Bu iki uyarıcı arasındaki zamansal yakınlık koĢullanmayı sağlamaktadır.
30
Bu yakınlık yaklaĢık; 5 – 30 saniye arasında olmalıdır. Bu süre uzatılırsa koĢullu
uyarıcı (zil) ile koĢulsuz uyarıcı (et) arasındaki bağ kurulamayacaktır ve
koĢullanma gerçekleĢmeyecektir.
2) HABERCĠLĠK: Klasik koĢullanmada koĢullu uyarıcı, kendisinden sonra gelecek
koĢulsuz uyarıcının haber vericisi olmasıdır. KoĢullu uyarıcı, koĢulsuz uyarıcının
geleceğinin haber vericisi bir nitelik taĢıdığı zaman öğrenme daha kolay ve çabuk
olacaktır. Klasik koĢullanmada zil sesi etin geleceğinin habercisidir.
Olumlu habercilik (ileriye doğru koĢullanma): KoĢullu uyarıcının kendisinden
sonra gelecek koĢulsuz uyarıcının habercisi niteliği taĢımasıdır. Örneğin, zil sesi
(koĢullu uyarıcı), etin (koĢulsuz uyarıcının) verileceğinin habercisidir. Ambulansın
siren sesi tıbbi müdahale yapılacağının habercisidir. Saatin zil sesi uyanma
zamanının geldiğinin habercisidir.
Olumsuz habercilik (geriye doğru koĢullanma): KoĢullu uyarıcının, artık koĢulsuz
uyarıcının verilmeyeceğine yani geride kaldığına iliĢkin haberci olma niteliği
taĢımasıdır. Örneğin, Pavlov deneyinde köpeğe önce elektrik Ģoku verip ardından
zil sesini verince Ģoku sona erdirmiĢtir. Burada koĢullu uyaran (zil sesi), koĢulsuz
uyaran (elektrik Ģokunun) artık verilmeyeceğinin, geride kaldığının habercisidir.
Maçın bitiminde hakemin çaldığı düdük o maçın bitmiĢ olduğu algısını oluĢturur ve
bu olumsuz habercilik iĢlevini (geriye doğru koĢullanma) yerine getirir.
ÖRNEK: Teneffüsün baĢlangıcında çalan zil sesi, teneffüs zamanının geldiğini
haber verir. Böylece öğrenciler teneffüse çıkar (olumlu habercilik). Teneffüsün
bitiminde çalan zil sesi teneffüs zamanının bittiğini haber verir. Böylece
öğrenciler derse geri döner.
3) PEKĠġTĠRME: Klasik koĢullanmada pekiĢtireç tepkiye bağlı olarak verilmez.
Tepkiden bağımsız olarak önce verilir ve tepkiye yol açar. Klasik koĢullanmada
önce köpeğe et (pekiĢtireç) verilir, daha sonrada köpek ete karĢı salya (tepki)
akıtır.
31
4) GENELLEME: KoĢullu uyarıcıya benzer diğer uyarıcılara da koĢullu tepkinin
gösterilmesidir.
Yani
organizmanın
benzer
uyarıcılara
karĢı
aynı
tepkiyi
göstermesidir. Genelleme, koĢullanmıĢ bir tepkinin bir uyarandan baĢka uyarana
aktarılmasıdır. Klasik koĢullanma da zil sesine karĢı salya akıtan köpeğin çıngırak
sesini duyunca da salya akıtması.
Örn: Zil sesine karĢı salya salgılamayı öğrenmiĢ olan köpeğin çıngırak
sesine de salya salgılaması…
Örn: Bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğun baĢka köpekler gördüğünde
veya köpeğe benzer hayvanlar gördüğünde korkup kaçması.
Örn: Watson‟un (Rayner ile birlikte) yaptığı bir araĢtırma Ģu Ģekildedir:
Küçük Albert adı verilen bir çocuğa beyaz bir fare gösterilmiĢ ve çocuk fareye
yaklaĢıp dokunduğunda arkasından hoĢ olmayan bir gürültü oluĢturulmuĢtur. Çocuk
öteki eliyle dokunmaya kalktığında da aynı Ģeyle karĢılaĢmıĢtır. Birkaç denemeden
sonra çocuğun beyaz fareden korktuğu görülmüĢtür. Daha sonra beyaz bir tavĢan
gösterildiğinde, Albert‟in tavĢandan da korktuğu gözlenmiĢtir.
Bu durum, Albert‟in Ģartlı uyarıcının bir ya da birkaç özelliğini taĢıyan diğer
uyarıcılara da aynı (Ģartlı tepkiyi) tepkiyi verdiğini göstermektedir. Buna
UYARICI GENELLEMESĠ denir.
NOT: Uyarıcı genellemesi ile tepki genellemesi birbiri ile karıĢtırılmamalıdır.
Uyarıcı genellemesinde bir uyarıcıya verilen bir tepki pekiĢtirilir ve bundan sonra
organizma benzer diğer uyarıcılara da aynı tepkiyi gösterir. Örneğin; zil sesine
32
koĢullanan köpeğin benzer UYARICILARA DA aynı tepkiyi göstermesi. Tepki
genellemesinde ise; bir davranıĢın pekiĢtirilmesi sadece o davranıĢın yapılma
sıklığını artırmakla kalmaz benzer davranıĢların sıklığını da artırır. Örneğin; en
yakın arkadaĢının nikah törenini unutan bir doktorun acil hasta geldi ameliyata
girmem gerekti diyerek zor durumdan kurtulması üzerine birkaç gün sonra
üniversitedeki hocası ile olan görüĢmesini unuttuğunda da zor durumdan
kurtulmak için aynı yalanı söylemesi.
Kısaca
çeĢitli
genellemesi;
benzer
uyarıcılara
uyarıcılara
benzer
çeĢitli
tepkilerin
tepkilerin
gösterilmesi
gösterilmesi
ise
uyarıcı
tepki
genellemesidir.
TEPKĠ
ANALOJĠSĠ:
Yeni bir durumla karĢılaĢan organizma, daha önce
karĢılaĢtığı bu duruma benzediğini varsaydığı diğer durumlarda da daha önce ne
tepki gösterdiyse yine o tepkiyi tekrarlayabilir. Bu duruma tepki analojisi adı
verilir. Örneğin hayatında hiç motorlu taĢıt görmemiĢ bir Afrikalı çocuğun
Ģehirde ilk defa motorlu bir taĢıt görünce daha önce ormanda tehlikeli hayvanlar
karĢısında yaptığı gibi ağaca tırmanarak korunmaya çalıĢması bir tepki analojisi
durumudur.
Örn: Matematik dersinde ödevini yapmayan çocuk öğretmenine, hasta
olduğunu ve bu yüzden ödevini yapmadığını söyleyerek zayıf not almaktan
kurtulmuĢtur.
Aynı
çocuğun
Ġngilizce
dersinde
de
ödevini
öğretmenine, hasta olduğu için ödevini yapamadığını söylemesi.
33
yapmadığında
2007 KPSS: Evlerindeki köpeğe “kuçu kuçu” demeyi öğrenen Can, bir gün
bahçelerine giren kuzuya da “kuçu kuçu” demiĢtir. Can‟ın
bu
davranıĢı
aĢağıdakilerden hangisine örnektir?
A) Algısal değiĢmezlik
B) Uyarıcı genellemesi
D) Algı çarpıtması
E) Öğrenmenin aktarılması
C) Ayırt etme
2008 KPSS: Babası tarafından sık sık cezalandırılan bir çocuğun bir süre
sonra sadece babasından değil, yanına yaklaĢan tüm erkeklerden korkması
öğrenmeyle ilgili aĢağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanabilir?
A) Olumsuz aktarma
B) Ġkinci derece koĢullama (üst düzey)
C) Ġleriye doğru ket vurma
D) Genelleme
E) Ġtici uyarıcı
2009 KPSS: Ders zili çaldığı hâlde sınıfa girmeyip bahçede oynamaya devam
ettiği için öğretmeninden azar iĢiten AyĢe, izleyen hafta sonunda gittiği sinemada
filmin baĢlayacağını belirten zilin sesini duyar duymaz annesinin elini tutarak
salona doğru koĢmaya baĢlamıĢtır.
AyĢe‟nin sinemada zil sesini duyunca salona doğru koĢması aĢağıdakilerden
hangisiyle açıklanabilir?
A) Olumsuz aktarma
B) Tepkisel koĢullanma
C) Ayırt etmeyi öğrenme
D) Öğrenmenin genellenmesi
E) Ġkinci dereceden koĢullanma
34
5) AYIRT ETME: Genellemenin tersidir. Ayırt etme, organizmanın iki uyarıcı
arasındaki benzemeyen özellikleri fark etmesidir. Ayırt etmeyi öğretmede
organizmaya bu farklılıklar gösterilmeye çalıĢılır. Pavlov‟un araĢtırmalarında
köpeğin zil sesi ile çıngırak sesini birbirinden ayırt etmesi öğretilmiĢtir. Her zil
sesi pekiĢtirilip, çıngırak sesine karĢı herhangi bir pekiĢtirme verilmediğinde
organizma iki uyarıcıyı birbirinden ayırt edebilmektedir.
NOT: Genelleme olmadan ayırt etmenin olması mümkün değildir…
Örn: HemĢirenin iğne yapmasından sonra hemĢireden korkan çocuk bütün beyaz
önlüklülerden korkmaya baĢlamıĢtır; ancak sonraları sadece hastanedeki beyaz
önlüklülerden korkmaya baĢlamıĢtır.
SÖNME: ÖğrenilmiĢ bir tepkinin pekiĢtirilmemesi nedeniyle tepkinin kuvvetini
kaybetmesine, ortadan kalkmasına sönme denir. Klasik koĢullanmada koĢulsuz
uyarıcı (et) olmadan, koĢullu uyarıcı (zil) tek baĢına verildiğinde bir süre sonra
koĢullu tepkinin (salya) azaldığı ve ortadan kalktığı görülür. Yani koĢullu uyarıcının
(zil) tek baĢına artık koĢullu tepkiyi (salya) oluĢturmamasıdır.
Klasik koĢullanmada pekiĢtirme iĢleminden yani koĢulsuz uyarıcıdan yoksun
bırakılan davranıĢlar azalır ve kendiliğinden ortadan kalkar. Klasik koĢullanma
deneyinde et olmaksızın zil sesi uzun süre verilirse, köpeğin zile karĢı akıttığı
salya azalacak ve bir süre sonra ortadan kalkacaktır.
Örn: Girdiği bir sınavda baĢarısız olduğu için çocukta sınav kaygısı
oluĢmuĢtur. Ancak çocuk daha sonraki girdiği sınavlarda baĢarılı olursa sınavbaĢarısızlık eĢleĢtirmesi ortadan kalkacak ve sınav kaygısı azalarak sönecektir.
35
Sönme ani olarak değil yavaĢ yavaĢ olur. Ayrıca öğrenilmiĢ davranıĢ ne kadar
güçlüyse sönmede o kadar zor olacaktır. Burada sönmenin süresini o davranıĢın
daha önceden ne kadar pekiĢtirildiği belirler. Eğer davranıĢ daha önceden çok
uzun süre pekiĢtirildiyse sönmesi de uzun sürecektir.
Bazı istenmeyen olumsuz davranıĢlarda pekiĢtirilmeyerek söndürülebilir.
Burada davranıĢa neden olan uyarıcı ortadan kaldırılarak davranıĢ pekiĢtirilmez.
PekiĢtirecin ortadan kaldırılmasıyla birlikte önce, sönmesi istenen davranıĢta bir
artıĢ görülecektir; ancak davranıĢtan sonra pekiĢtirecin verilmemeye devam
etmesi üzerine, davranıĢın zamanla söndüğü görülecektir. Kısaca
sönme;
DAVRANIġIN ORTADAN KALKMASIDIR.
6) KENDĠLĠĞĠNDEN GERĠ GELME: Sönmeden bir süre sonra Ģartlı uyarıcı ile
(zil) tekrar karĢılaĢılan organizmanın çok olmasa bile bir miktar Ģartlı tepki
verdiği gözlenmiĢtir. Buna KENDĠLĠĞĠNDEN GERĠ GELME denir.
Örn: Uzun süre zil sesi duymadığından dolayı salya akıtma davranıĢı sönen
bir köpek bir süre sonra zil sesine benzer bir uyaranla karĢılaĢtığında tekrar
salya akıtabilir. Fakat bu tepki az ve kısa sürelidir.
Örn: ġampuanla banyo yaptırılan çocuk gözleri yandığı için ağlamıĢtır. Daha
sonra annesi gözleri yakmayan Ģampuanla çocuğunu banyo yaptırmıĢ ve çocuk
ağlamamıĢtır. Bir süre sonra çocuk Ģampuanı gördüğünde tekrar ağlamaya
baĢlamıĢtır.
Örn: Köpek tarafından ısırılan çocukta köpek korkusu oluĢmuĢtur. Bundan
sonra çocuk, köpek ismini duyduğu anda korkmaya baĢlamıĢtır. Bu çocuk uzun süre
36
köpekle karĢılaĢmamasından dolayı köpek korkusu ortadan kalkmıĢtır. Ancak yine
bir gün, çocuk okula giderken sokakta gördüğü köpekten korkmuĢtur.
Kısaca kendiliğinden geri gelme; SÖNEN BĠR DAVRANIġIN TEKRAR ORTAYA
ÇIKMASIDIR.
2008 KPSS: Bir teknik direktör maçlarda sürekli olarak hakeme itiraz ettiği için
oyundan atılarak takımı güç durumda bırakan bir oyuncusunun bu davranıĢını her
seferinde onu cezalandırarak engellemeye çalıĢmıĢ ve oyuncu artık hakeme itiraz
etmez olmuĢtur. Ancak, sezon sona erip oyuncuların tamamen dinlenerek
geçirdikleri tatil dönemi bittikten sonraki ilk maçta bu oyuncu tekrar hakeme
itiraz ettiği için oyundan atılmıĢtır.
Oyuncunun
tatil
dönüĢü
ilk
maçta
hakeme
itiraz
etmesi,
aĢağıdaki
kavramlardan hangisiyle en iyi açıklanabilir?
A) Kendiliğinden geri gelme
B) Tepki genellemesi
C) KarĢıt tepki oluĢturma
D) DuyarsızlaĢtırma
E) Unutma
7) DERECELĠ (ÜST DÜZEY) KOġULLANMA: Organizma, klasik koĢullanmadan
sonra aynı sistem içinde yapılan çalıĢmalarla baĢka bir uyarıcıya karĢıda
koĢullandırılabilir. Klasik koĢullanma ile elde edilen sonuç sadece bir koĢullu
uyarıcı ile sınırlı kalmayabilir. Klasik koĢullanmada organizma birden fazla koĢullu
uyarıcıya karĢı koĢullanabilir. Buna dereceli koĢullanma denir. Klasik koĢullanma
deneyinde zil-et-salya koĢullanmasında eğer zilden önce köpeğe çıngırak sesi
37
verilirse (çıngırak sesi-zil-et-salya) ve bu bir süre devam ederse, köpek çıngırak
sesine karĢıda salya akıtmaya baĢlayacaktır. Burada nasıl zil etin geleceğinin
habercisiyse çıngırak sesi de zilin geleceğinin habercisidir. Bu duruma ikincil
Ģartlanma denir.
Örn: Uçak görünce korkan birinin, hava alanı görünce de korkması.
Örn: Biberon görünce sevinen çocuğun, mama önlüğünü görünce de
sevinmesi.
Örn: Gemi görünce midesi bulanan birinin, deniz örünce de midesinin
bulanması.
2009 KPSS: Kendisini ısıran bir köpekle her karĢılaĢtığında korku tepkisi veren
bir çocuk, birkaç kez bu köpeği sahibiyle birlikte gördükten sonra köpek yanında
olmasa bile sahibini görünce korku tepkisi vermeye baĢlar.
Çocuğun, köpeğin sahibinden de korkmaya baĢlaması aĢağıdaki süreçlerden
hangisiyle açıklanabilir?
A) Uyarıcı genellemesi
B) Ġkinci dereceden koĢullanma
C) Tepki genellemesi
D) Etki yayılması
E) Psikolojik tepkisellik
8) ÖN KOġULLANMA (Duyusal ön Ģartlandırma): Ön koĢullanma nötr olan ve
genelleĢtirilme özelliği bulunmayan iki uyarıcının önce birlikte uygulanması,
sonrada birisinin koĢulsuz uyarıcı ile birleĢtirilmesi sonucu, her iki nötr
uyarıcının da tepki yaratma gücü kazanmasıdır.
38
Örneğin;


Tarak (1. nötr uyarıcı) ve Saç tokası (2. nötr uyarıcı) = Nötr olan ve
aralarında genelleĢtirilme özelliği bulunmayan bu iki uyarıcı bir süre
birlikte kullanılır.
Saç tokası takılırken batar ve ağrısı tedirgin eder. Yani Ģu Ģekilde;
Saç tokası
(2. nötr uyarıcı)
Batması
(koĢulsuz uyarıcı)
Saç tokası
(koĢullu uyarıcı)

Acı ve tedirgin olma
(koĢulsuz tepki)
Tedirgin olma
(koĢullu tepki)
Daha önce saç tokasıyla tarağın birlikte kullanılmasından dolayı;
Tarak
(1.nötr uyarıcı)
Tedirgin olma
(koĢullu tepki)
***Burada koĢullu uyarıcının görevini üstlenir. Buna ÖN KOġULLANMA denir.
9) KARġIT KOġULLANMA: Bir tepkinin oluĢmasına neden olan uyarıcılar
değiĢtirilerek karĢı tepkinin oluĢturulmasıdır.
Örn: Sinirli ve suratı asık öğretmene karĢı öğrencinin göstereceği tepki
öğretmenden nefret ve dersi sevmeme olacaktır. Ancak öğretmen sevecen, güler
yüzlü olursa öğrencinin tepkisi öğretmeni ve dersi sevme Ģeklinde değiĢecektir.
Örn: Kendisine saldırdığı için köpekten korkan çocuğa sevimli bir köpek
gösterilirse köpek korkusu köpek sevgisine dönüĢecektir.
39
2007 KPSS: Melek, ilköğretimin ilk yıllarında matematik derslerin-de baĢarılı
olamamıĢ ve matematiğe karĢı olumsuz bir tutum geliĢtirmiĢtir. Altıncı sınıfa
baĢladığında matematik öğretmenini çok seven ve onun yakın ilgisin-den mutlu
olan Melek, matematik çalıĢmaktan hoĢlanmaya baĢlamıĢtır.
Melek‟in matematikten hoĢlanmaya baĢlaması aĢağıdakilerden hangisiyle
en iyi açıklanabilir?
A) Sosyal öğrenme
B) ĠĢaret öğrenme
C) Kendiliğinden geri gelme
D) KarĢıt koĢullanma
E) Kavrama yoluyla öğrenme
10) ÖĞRENĠLMĠġ ÇARESĠZLĠK: Klasik koĢullanmada organizma çaresizdir.
Organizma ne yaparsa yapsın, ne kadar çaba harcarsa harcasın durumu
değiĢtiremeyeceğini öğrenerek pasifleĢir ve bu pasifliğini tüm durumlara
geneller. Sonuç ne olursa olsun kabul edilir. Organizma ödül almak içinde, cezadan
kaçmak içinde davranıĢta bulunmaz.
Örn: Sürekli çalıĢmasına rağmen sınavlarda baĢarısız olan bir öğrenci, ben
ne yaparsam yapayım sınavları geçemeyeceğim düĢüncesiyle ders çalıĢmayı
bırakır.
ÖğrenilmiĢ çaresizliğin baĢlıca belirtileri; isteksizlik, pasiflik, depresyon,
her türlü sonucu kabullenme, korku, ne olursa olsun düĢüncesi gibi.
Eğitim öğretim sürecinde öğrenilmiĢ çaresizlik yaĢayan çocuğa öğretmenin
yapması gereken ona kolay hedefler belirlemek ve desteklemek olmalıdır.
Öğrencinin o kolay hedefi baĢarması sağlanarak „ben de baĢarabiliyorum‟ duygusu
geliĢtirilmelidir.
40
2008 KPSS: Önceki yıl geliĢim ve öğrenme psikolojisi derslerinde baĢarısız olan
ve bu yıl aynı derslerin iki ara sınavından da kötü not alan bir öğrenci, ne kadar
çalıĢırsa çalıĢsın bu derslerde baĢarılı olamayacağını düĢünerek genel sınava
çalıĢmaktan vazgeçmiĢtir.
Öğrencinin genel sınava hazırlanmaktan vazgeçmesini en iyi açıklayan
kavram aĢağıdakilerden hangisidir?
A) Genelleme
B) Batıl davranıĢ
D) Kendini gerçekleĢtiren kehanet
C) ÖğrenilmiĢ çaresizlik
E) Olumsuz aktarma
2009 KPSS: Tıp fakültesini iyi bir dereceyle bitiren Ali, birkaç kez girdiği Tıpta
Uzmanlık Sınavında baĢarısız olmuĢtur. Ailesinin ısrarıyla bu yıl da sınava
baĢvurmasına rağmen Ali bu sınav uygulaması devam ettikçe hayalini kurduğu
dâhiliye uzmanlığı eğitimini hiçbir zaman alamayacağını düĢünmektedir.
Ali‟nin bu düĢüncesi aĢağıdakilerden hangisinin göstergesi olabilir?
A) ÖğrenilmiĢ çaresizlik
B) DıĢsal denetim odağı
C) Kendini gerçekleĢtiren kehanet
D) Mantığa bürünme
E) Kolektif yeterlik inancının düĢük olması
11) GÖLGELEME: Organizmaya iki koĢullu uyarıcı birlikte verildiğinde bunlardan
daha çok dikkat çeken uyarıcının etkisinin, diğerinin etkisini yok etmesidir.
Örn: Hem köpekten hem de asansörden korkan birinin etkisiyle asansöre
binmesi.
41
Örn: Hem diĢi ağrıyan hem de diĢçiden korkan birinin, diĢ ağrısının etkisiyle
diĢçiye gitmesi.
Örn: Denize düĢen yılana sarılır.
GARCĠA ETKĠSĠ (tat koĢullanması): Herhangi bir durumla ilgili olumluluğun ya
da olumsuzluğun o durumu çağrıĢtıran diğer öğelere de yansımasıdır.
Garcia yaptığı araĢtırmalarda klasik koĢullanma kuramının koĢullanmanın
gerçekleĢmesi için kısa zaman aralığının gerektiği (bitiĢiklik) ilkesine ters düĢen
bulgular elde etmiĢtir. Pavlov yaptığı deneylerde koĢullanmanın gerçekleĢmesi için
zil ile et arasındaki zaman aralığının 5–30 sn arasında olması gerektiğini
vurgulamıĢtır. Oysa Garcia‟ya göre bir birey lokantada bozuk bir yemek yedikten
dört beĢ saat sonra zehirlenebilir ve birey kusabilir. Birey bu durumu yediği
bozuk yemeğe bağlayabilir. Bu yaĢantıdan uzun yıllar sonra bile birey bozuk
yemek kokusunu hissedince midesi bulanabilir. Bu örnek tipik bir klasik koĢullanma
örneğidir ancak koĢullanma süreci çok uzamıĢtır. Garcia‟nın deneyini diğer
koĢullanma deneylerinden ayıran en önemli nokta koĢullu uyarıcı ile koĢullu tepki
arasındaki mesafenin uzun olmasıdır. Yani bir birey karĢılaĢtığı bir uyarıcıya
hemen o an değil saatler sonra tepki gösterebilir.
2008 KPSS: AkĢama doğru midesi bulanan Esra, öğle yemeğindeki mayonezden
zehirlendiğini düĢünmüĢ ve bu olaydan sonra uzun süre mayonez yememiĢtir.
Esra‟nın uzun süre mayonez yememesi aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Ġkinci derece koĢullama (üst düzey) B) Batıl davranıĢ
D) KoĢulsuz tepki
C) Ayırt etme
E) Olumsuz tat koĢullaması (Garcia etkisi)
42
Garcia‟nın klasik koĢullanmaya bir diğer katkısı ise her türlü nötr uyarıcı
ile koĢulsuz uyarıcı arasında bağ kurulamayacağını göstermesidir. Bir ses ya da
ıĢık ile mide bulantısı arasında bağ kurulması oldukça güç iken kötü bir yemek
kokusu ile mide bulantısı arasında bağ kurmak daha kolaydır. Garcia‟ya göre
organizmanın doğal ihtiyacı olan bir uyarıcıya koĢullanması daha çabuk ve kolay
iken, doğasında var olmayan bir uyarıcıya koĢullanması bazen çok zor bazen de
imkânsızdır. Örn; çocukları Ģekere koĢullamak kolay iken rakamlara koĢullamak
zordur. Çünkü Ģeker organizmanın doğal bir ihtiyacını giderirken rakamlar için
aynı Ģeyi söylemek mümkün değildir.
Örn: Okulu sevmeyen bir çocuğun sonraki zamanlarda okulu çağrıĢtıran;
öğretmen, ödev, kitap gibi öğeleri de sevmemesi.
Örn: Bir arkadaĢını çok seven birinin, arkadaĢı olmadığı zamanlarda
arkadaĢını çağrıĢtıran her Ģeyi sevmesi.
KLASĠK KOġULLANMAYI ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
1) NÖTR ve KOġULSUZ UYARICIYI ELEġTĠRME: Klasik koĢullanmanın
gerçekleĢmesi için NÖTR bir uyarıcının (ZĠL) koĢulsuz bir uyarıcı (ET) ile
eĢleĢtirilmesi gerekir. Pavlov‟un deneyinde köpek zil sesi ile eti birleĢtirmektedir.
NOT: KoĢullanma sürecindeki ilk koĢul budur.
2) KOġULLU ve KOġULSUZ UYARICI ARASINDAKĠ MESAFE (BitiĢiklik):
KoĢulsuz uyarıcı (ET) ve koĢullu uyarıcının(ZĠL) verilme zamanı birbirine çok yakın
olmalıdır.
ZĠL
5-30 sn.
ET
43
3) KOġULLU UYARICI SAYISI: Ġlk koĢullu uyarıcıya (zil) daha kuvvetli
koĢullanma
sağlanırken
koĢullu
uyarıcı
sayısı
arttıkça
tepkinin
kuvveti
azalmaktadır.
Örn: ZĠL SESĠ → SALYA FAZLA
ZĠL + IġIK → SALYA AZ
ZĠL + IġIK + ELEKTRĠK ġOKU → SALYA DAHA DA AZ…
4) TEKRAR SAYISI: KoĢullu uyarıcı ile (ZĠL) koĢulsuz uyarıcı (ET) bağının
tekrarlanması gerekir. PekiĢtirilmeyen tekrarlar sönmeye yüz tutar.
5) ÖĞRENCĠ ÖZELLĠKLERĠ: Klasik koĢullanma tüm bireylerde, tüm türlerde ya
da bir türün tüm bireylerinde aynı derecede oluĢmaz. Bireysel özellikler
koĢullanmayı etkiler.
Örn: Bağıran bir öğretmenden tüm öğrenciler aynı düzeyde etkilenmezler…
KLASĠK KOġULLANMADA DAVRANIġI ORTADAN KALDIRMA YOLLARI
1) SÖNME: ġartlı uyarıcıdan sonra uzun süre Ģartsız uyarıcı verilmezse zamanla
Ģartlı tepki ortadan kalkar ve sönme gerçekleĢir.
2) KARġIT KOġULLANMA: Bir tepkinin oluĢmasına neden olan uyarıcılar
değiĢtirilerek karĢı tepkinin oluĢturulmasıdır. Örn; Kendisine saldırdığı için
köpekten korkan çocuğa sevimli bir köpek gösterilirse köpek korkusu köpek
sevgisine dönüĢecektir. Sonuçta köpek korkusu ortadan kalkmıĢtır yani bir
davranıĢ ortadan kalkmıĢtır.
44
3) SĠSTEMATĠK DUYARSIZLAġTIRMA: Sistematik duyarsızlaĢtırma, daha
çok korkuların ve fobilerin ortadan kaldırılmasında kullanılır. KiĢi korktuğu uyarıcı
ile kendisi için korkutucu olmayacak derecede karĢı karĢıya getirilerek ve her
düzeyde uyarıcıların Ģiddeti biraz daha artırılarak korku ortadan kaldırılır.
Örn; Okul korkusu olan bir çocuğa önce okulun yanındaki bir parkta oyun
oynatılmıĢ, sonra arkadaĢlarıyla okul bahçesinde etkinlikler yaptırılmıĢ sonrada
çok sevdiği bir arkadaĢının yanına oturtularak okul korkusu ortadan kaldırılmıĢtır.
2007 KPSS: Köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi için, önce
köpek resimleri, daha sonra oyuncak köpekler gösterilmiĢtir. Bunların ardından,
çocuğun canlı bir köpeği önce uzaktan, daha sonra yakınlaĢarak izlemesi
sağlanmıĢtır. Son aĢamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiĢtir.
Bu uygulamada aĢağıdaki tekniklerden hangisi kullanılmıĢtır?
A) Aralıklı pekiĢtirme
B) Kaçınma koĢullaması
C) Sistematik duyarsızlaĢtırma
D) BiliĢsel terapi
E) Model alma
4) ĠTĠCĠ UYARICILARA KOġULLANMA: Organizma için bazı uyarıcılar çekici
oldukları için tercih edilir ve bu durum bazı problemli davranıĢları ortaya çıkarır.
Bu durumda problemli davranıĢı ortadan kaldırmak için, bu uyarıcının çekiciliği
azaltılır. Örneğin; alkol alıĢkanlığı olan bireye alkolün tadı ile mide bulantısı
eĢleĢtirilerek tedavisi yapılır. Bunun için bireye önce mide bulantısına neden olan
45
bir ilaç verilir. Mide bulantısı sürerken bireyin alkol alması sağlanır. Bu uygulama
birkaç defa ve farklı alkol türlerinde kullanıldıktan sonra bireyin alkol alıĢkanlığı
önlenmiĢ olur.
NOT:
Sistematik
duyarsızlaĢtırma
ile
duyarsızlaĢma
birbiri
ile
karıĢtırılmamalıdır. Sistematik duyarsızlaĢtırma, fobi ya da korkuya neden olan
uyarıcıların en az zararlı halinden baĢlayarak adım adım organizma ile karĢı
karĢıya getirilmesi yolu ile yapılan bir davranıĢ değiĢtirme yöntemidir. Oysa
duyarsızlaĢma korku ve kaygının dıĢardan bir müdahale olmaksızın zamanla
ortadan kalkmasıdır.
B) EDĠMSEL (OPERANT) KOġULLANMA (SKĠNNER)
DavranıĢın arkasından olumlu uyarıcı verilerek yapılan koĢullanmaya
EDĠMSEL KOġULLANMA adı verilir. Klasik Ģartlanmada organizma oldukça
pasiftir ve olaylar organizmanın dıĢında gerçekleĢir, organizmanın bir Ģey yapması
gerekmez. Oysa insan çevresiyle aktif bir iliĢki içindedir. Operant Ģartlanmanın
temelinde de organizmanın aktivitesi vardır.
Skinner operant kutu adı verilen özel bir araç geliĢtirmiĢtir. Kutu, altında
(elektrik Ģoku verilebilecek) bir ızgara, (yiyeceğin düĢmesini sağlamak üzere
ayarlanmıĢ) bir kol ve (yiyeceğin düĢtüğü) bir delikten oluĢmaktadır.
Skinner, aç bir fareyi bu kutunun içine koymuĢtur. Fareden beklenen kola
basmasıdır. Kola basma davranıĢının sonucunda delikten yiyecek düĢecektir. Fare
baĢlangıçta çeĢitli davranıĢlar gösterir. Bir süre sonra rast gele kola basar ve
yiyecek düĢer. Fare son yaptığı davranıĢları tekrarlamaya baĢlar. (Ne yaptım da
46
yiyecek düĢtü acaba?) Bir süre sonra tekrar kola basar ve tekrar yiyecek düĢer.
Fare birkaç denemeden sonra kola basınca yiyecek düĢtüğünü anlar ve kola tekrar
tekrar basar. Bu olaya OPERANT ġARTLANMA denir.
Yani
OLDUĞU
OPERANT
BĠR
ġARTLANMA:
DAVRANIġIN
ORGANĠZMANIN
PEKĠġTĠRĠLMESĠ
GÖSTERMĠġ
YOLUYLA
TEKRAR
GÖSTERĠLME ĠHTĠMALĠNĠN ARTIRILMASIDIR.
Edimsel koĢullanma, bireyin davranıĢlarını; PEKĠġTĠREÇ elde etmek için
yaptığı bilinçli tepkiler olarak açıklar.
Bu davranıĢın sonucu DOYUMLA
sonuçlanırsa davranıĢ tekrar edilir.
Örn: Ders çalıĢan ve yüksek not alan birey ders çalıĢmaya devam eder.
Gittiği bir lokantada lezzetli yemek yiyen bir birey aynı lokantada yemek yeme
alıĢkanlığı kazanır.
Örn: Babasının ayakkabısını sildiğinde kendine harçlık verildiğini gören
çocuk kendisinden böyle bir Ģey istenmediği halde her sabah babasının
ayakkabısını silmeye devam eder.
Örn: 10 aylık bir bebek değiĢik sesler çıkarırken ilk defa anne sözcüğünü
söyler. Bunun üzerine anne sevinçle, gülücükle karĢılar ve onu kucağına alır. Bu
ilgiden mutlu olan çocuk aynı davranıĢı göstermeye devam eder.
Skinner; insan hayatındaki davranıĢların çok azının klasik koĢullanmayla
kazanıldığını, büyük bir kısmının ise edimsel koĢullanma yoluyla olduğunu
savunmuĢtur. Skinner davranıĢların, eylemlerden önceki davranıĢlardan çok
eylemlerin sonuçları tarafından kontrol edildiğini öne sürmüĢtür. Burada ifade
edilen sonuç kavramı, davranıĢtan sonra ortaya çıkan ve gelecekteki davranıĢı
47
etkileyen neticedir. Örn; sınıfta akıllı duran çocuğa öğretmen „aferin‟ demesi de
ya da koridorda yaramazlık yapan çocuğa müdürün „bağırması‟ da bir sonuçtur.
Ancak bunlardan ilkinde davranıĢ devam ederken, ikincisinde davranıĢın devam
etme olasılığı azalacaktır.
OPERANT ġARTLANMANIN AKIġI
Davranış
Davranış
ORGANİZMA
Davranış
Pekiştirme
Davranış
Edimsel koĢullanmada organizmaya davranıĢı nasıl yapacağı öğretilir. Önce
istenilen davranıĢa en yakın olan davranıĢlar pekiĢtirilir ve giderek daha yakını
pekiĢtirilerek sonunda beklenen davranıĢı göstermesi sağlanır.
Sonuç olarak birçok davranıĢı bir pekiĢtireç izlerse o davranıĢın ortaya
çıkma olasılığı artar.
Örn;
UYARICI
TEPKĠ
PEKĠġTĠREÇ
Yürüme Davranışı Yürüme Davranışı Anne-baba sevinci
Şeker verme
Gösterme
Yapma
Ödül
48
TEPKĠYE DEVAM
Yürüme davranışı
Devam eder
2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi, edimsel koĢullanmanın özelliklerinden
biri değildir?
A) DavranıĢ ayırt edici bir uyarıcı tarafından kontrol edilir.
B) PekiĢtireç alma iĢlemi, tamamen, öğrenenin de-netimi dıĢındadır.
C) PekiĢtireç belirli bir davranıĢı izler.
D) Öğrenilecek davranıĢ, pekiĢtireç almayı sağla-yan bir araçtır.
E) Edim, istemli olarak ortaya konur.
2008 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi, edimsel koĢullama yoluyla öğrenme
sürecinde
davranıĢın
özelliklerini
ve
ortaya
çıkma
sıklığını
belirleyen
etkenlerden birisi değildir?
A) DavranıĢtan önce gelen çevresel koĢullar
B) DavranıĢın bir sonucu olarak değiĢen çevresel olaylar
C) Organizmanın doğuĢtan getirdiği potansiyel
D) Organizmanın çevreyle ilgili geçmiĢ yaĢantıları
E) DavranıĢla birlikte bulunan çevresel koĢullar
2008 KPSS: Edimsel koĢullama yoluyla öğrenme ilkelerinden yararlanarak
çekingen bir öğrencisinin derslere katılmasını sağlamak isteyen bir öğretmenin
izleyeceği en uygun yol aĢağıdakilerden hangisidir?
A) Öğrenciye, derste konuĢmazsa çekingenliğini yenemeyeceğini anlatmak
B) Öğrencinin derste konuyla ilgili her konuĢma davranıĢını pekiĢtirmek
C) Derse katılan diğer öğrencilerin davranıĢlarını pekiĢtirmek
D) ArkadaĢlarıyla konuĢarak onların destek olmasını sağlamak
E) Öğrenciye derse katılımın önemini anlatmak
49
2009 KPSS: YaĢadığı küçük kasabanın geleneğine uygun olarak karĢılaĢtığı
herkese selam veren bir kiĢi, taĢındığı büyük bir kentte karĢılaĢtığı insanların
selamına cevap vermemeleri nedeniyle yavaĢ yavaĢ selam vermekten vazgeçmiĢtir.
Öğrenme
psikolojisi
açısından
bakıldığında,
bu
kiĢinin
insanlara
selam
vermekten vazgeçmesi, bir davranıĢın sürdürülmesinde aĢağıdaki süreçlerden
hangisinin önemli bir rol oynadığını göstermektedir?
A) Geleneklerin B) Sönmenin C) Güdülenmenin D) BiliĢlerin E) PekiĢtirmenin
2009 KPSS: Evde oyuncaklarını toplama alıĢkanlığı olmayan Özgür, yuvaya
baĢladığı ilk gün oynadığı oyuncakları toplayıp oyuncak dolabına kaldırmadığı için
öğretmeni tarafından sertçe uyarılmıĢ ve o günden sonra yuvadayken her zaman
oyuncaklarını toplamıĢtır. Ancak Özgür evde yine oyuncakları toplamama
alıĢkanlığını devam ettirmiĢtir.
Özgür‟ün
yuvadayken
oyuncakları
toplamayı
öğrenmesi
ancak
evdeyken
toplamama alıĢkanlığını devam ettirmesi, sırasıyla aĢağıdaki süreçlerden
hangileriyle açıklanabilir?
A) Kavrama yoluyla öğrenme – AlıĢma
B) Dolaylı öğrenme – Ayırt etmeyi öğrenme
C) Sosyal öğrenme – Dolaylı öğrenme
D) Edimsel koĢullanma – Ayırt etmeyi öğrenme
E) Tepkisel koĢullanma – AlıĢma
50
EDĠMSEL KOġULLANMA ĠLKELERĠ
A) PEKĠġTĠRME
B) CEZA
Yapılan bir davranıĢ iki türlü sonuç verir:
PEKİŞTİRME
CEZA
Davranışın sonucunda hoşuna giden bir
durum ortaya çıkar ve davranış gösterilmeye devam
eder. Örn: Yeni aldığımız bir gömleği
giyindiğimizde “çok güzel yakıştı” denirse bu
davranışın sonucu olumludur ve davranış devam
eder.
Davranışın sonucunda organizmanın hoşuna gitmeyen bir
durum ortaya çıkar. Örn: Yeni aldığımız bir gömleği
giyindiğimizde “çok kötü, yakışmamış” denilirse bu davranışın
sonucu olumsuzdur ve terk edilir. Bir davranışın arkasından gelen
ve organizma için hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılara
CEZA denir.
A) PEKĠġTĠRME
PekiĢtirme: Bir davranıĢın tekrarını sağlamak için uyaran verilmesi iĢlemidir.
PekiĢtirmede kullanılan uyarıcıya PEKĠġTĠREÇ denir.
PekiĢtireç: DavranıĢı izleyen ve organizma üzerinde hoĢa gidici bir etki
yaratarak davranıĢın ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılara pekiĢtireç denir
ve pekiĢtirilen davranıĢlar öğrenilir.
PekiĢtireçler
sayesinde
birey
istendik veya istenmedik davranıĢlar
öğrenebilir. Bu nedenle pekiĢtireçler çok dikkatli kullanılmalı ve doğru davranıĢlar
pekiĢtirilmelidir. Örn: Anne ve babanın çok sık gösterdikleri bir davranıĢ ağlayan
51
çocuğa susması için istediklerini vermektir. Bu yolla çocuklar istediklerini elde
etmek için ağlamayı öğrenirler.
NOT: Öğrenilen davranıĢlar bir süre pekiĢtirilmezler ise sıklığı azalır ve söner.
Ġstenmedik davranıĢları söndürmek için kullanılan yöntemlerden birisi davranıĢı
görmezlikten gelmektir. Görmezlikten gelmede ise istenmedik davranıĢ bir süre
gözlenir (artarak) fakat daha sonra söner.
Skinner pekiĢtirmeyi; öğrenme sürecini hızlandırmak ve davranıĢları
biçimlendirmek için kullanmıĢtır.
NOT: PekiĢtirme çeĢitli Ģekillerde yapılmaktadır.
1) OLUMLU (Pozitif) pekiĢtirme: Bir davranıĢın sonucunda hoĢa giden bir
uyarıcının ortama katılması ve bu uyarıcının o davranıĢın tekrarlanma ihtimalini
artırması olayına OLUMLU PEKĠġTĠRME denir.
Olumlu PekiĢtireç: Ortama konulduğunda davranıĢın yapılma olasılığını artıran
uyarıcılardır.
Örn: Sınıfta bir soruyu doğru cevaplayan öğrenciye “AFERĠN” denilmesi,
öğrencilerin sorulara cevap verme davranıĢının tekrarını sağlar.
Örn: Ders çalıĢan bir öğrenciye yüksek puan verilmesi ders çalıĢma
davranıĢının tekrarlanmasını sağlar.
Örn: Sınıftaki çöpü çöp tenekesine atan bir öğrencinin öğretmenin
beğenisini kazanması
52
Örn: Öğretmenin ödevini yapan bir çocuğa çikolata vermesi çocuğun bu
davranıĢı tekrarlama olasılığını arttırır.
Örn: Büyükler tarafından benimsenme, yüksek not alma, öğretmenin
sınıfta bir öğrenciyle ilgilenmesi, ona saygı duyması, gerektiğinde övmesi, ona
önem verdiğini hissettirmesi olumlu pekiĢtireç kavramıyla AÇIKLANIR…
NOT: SONUÇ OLARAK olumlu pekiĢtirme hoĢa giden bir uyarıcının ortama
konulması ile davranıĢın ortaya çıkma ihtimalinin artırılmasıdır. Olumlu pekiĢtirme
ile davranıĢın ortaya ÇIKMA ĠHTĠMALĠ ARTAR…
2007
KPSS:
Bireyin, üyesi olduğu sosyal gruplar tarafından onaylanan
davranıĢlarının tekrarlanma olasılığı artar.
Buna
göre,
sosyal
onay
aĢağıdakilerden
hangisinin
iĢlevini
yerine
getirmektedir?
A) Olumlu pekiĢtireç
B) Ayırt edici uyarıcı
D) Kısmi pekiĢtireç
E) KoĢulsuz uyarıcı
C) Birincil pekiĢtireç
2008 KPSS: Bir teknik direktörün baĢarıyı artırmak amacıyla, en iyi
performans gösteren sporcusuna her ayın sonunda bir spor malzemesi hediye
etmesi aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir?
A) Dolaylı pekiĢtirme
B) KoĢullu anlaĢma
D) Birincil pekiĢtireç
E) Olumlu pekiĢtirme
53
C) Premack ilkesi
2)
OLUMSUZ
durumdan
hoĢ
(Negatif)
olmayan
PEKĠġTĠRME:
bir
uyarıcının
Organizmanın
kaldırılarak
içinde
davranıĢın
bulunduğu
yapılma
OLASILIĞINI ARTIRMA iĢlemine OLUMSUZ PEKĠġTĠRME adı verilir. Yani
organizmanın hoĢuna gitmeyen bir uyarıcının ortamdan çıkarılmasıdır.
Olumsuz PekiĢtireç: Ortamdan çıkarıldığında davranıĢın yapılma olasılığını
artıran uyarıcılardır.
NOT: Bu pekiĢtirecin uygulanabilmesi için organizmanın olumsuz bir durumda
bulunması gerekir.
Örn: Ayakkabısı ayağını sıkan bir çocuğa annesi tarafından yürüme
davranıĢı öğretilirken ayakkabısını çıkarmasına izin verilmesi onun yürüme
davranıĢı gösterme olasılığını arttırır.
Örn: Sınıfta kekeme bir öğrenci konuĢtuğunda diğer arkadaĢları güler.
(Gülme
olumsuz
bir
durumdur.)
Öğretmen
diğer
öğrencilerin
gülmesini
engellediğinde (olumsuz durum ortadan kalktığında) kekeme öğrencinin konuĢma
davranıĢı artar.
Örn: Ödevlerinde belli bir puana ulaĢan öğrenciye sınavlardan birisine
girmeme hakkı tanınır. Sınav öğrenciler için olumsuz bir durumdur. Bu sayede
sınav ortadan kaldırılarak öğrencinin ödevlerini yapma davranıĢının sürdürülmesi
sağlanmaktadır.
Örn: Bir öğrencinin sınıfta kalmamak için ders çalıĢması.
Örn: Çocuğun dıĢarı çıkamama cezasından kurtulmak için ders çalıĢması.
54
Örn: Annesinden azar iĢitmek istemeyen çocuğun, her gün yatağını
toplaması.
Örn: DıĢarıdan ses geldiği için ders çalıĢamayan çocuğun, pencereyi
kapatması.
Örn: Bir öğrencinin zayıf not almamak için ders çalıĢması.
Örn: Köpeğin ıĢık yandığında, Ģoka uğramamak için bölmeden atlayarak
Ģoktan kurtulması.
Örn: Kravatı sıktığı için nefes alamayan bir kiĢinin kravatını çıkarması.
Örn:
Çocuğun
öğretmeninin
gözünden
düĢmemek
için
yaramazlık
yapmaması.
2007 KPSS: BaĢı ağrıyan bir kiĢi, arkadaĢının tavsiye ettiği bitki çayını içtikten
sonra ağrısının geçtiğini fark etmiĢ ve bu olaydan sonra ne zaman baĢı ağrısa bu
bitki çayından içmeye baĢlamıĢtır.
Bu kiĢinin baĢı ağrıdığında bitki çayı içmeye baĢ-laması aĢağıdakilerden
hangisinin sonucudur?
A) Dolaylı öğrenme
B) Ġkincil kazanç
C) Olumsuz pekiĢtirme
D) Model alma yoluyla öğrenme
E) Sosyal öğrenme
55
2008 KPSS: Ayağına batan dikeni ayağını yere sürterek çıkarmayı baĢaran
bir köpeğin benzer bir durumda aynı davranıĢı tekrarlaması aĢağıdaki
kavramlardan hangisiyle açıklanabilir?
A) Olumsuz aktarma
B) Olumsuz pekiĢtirme
C) Tepkisel koĢullama
D) Tepki genellemesi
E) AlıĢma
2009 KPSS: Yalancı emziği bırakma zamanı gelen bir bebek emzik verilmediğinde
ağlar. Anne bebeğinin ağlamasına dayanamaz emziği verir; bebek susar, anne
rahatlar. Böylelikle emzik isteyince ağlama, emziğin verilmesi, bebeğin susması ve
annenin rahatlaması Ģeklinde bir kısır döngü oluĢur ve bebeğe yalancı emziği
bıraktırma çabası sonuçsuz kalır.
Bu kısır döngünün devam etmesinin nedeni, aĢağıdakilerden hangisinde doğru
olarak açıklanmaktadır?
A) Bebeğin ağlama davranıĢı olumlu, annenin emzik verme davranıĢı olumsuz
pekiĢmektedir.
B) Bebeğin ağlama davranıĢı sürekli, annenin emzik verme davranıĢı aralıklı
pekiĢmektedir.
C) Hem bebeğin ağlama hem de annenin emzik verme davranıĢı olumlu
pekiĢmektedir.
D) Bebeğin ağlama davranıĢı olumsuz, annenin emzik verme davranıĢı olumlu
pekiĢmektedir.
E) Hem bebeğin ağlama hem de annenin emzik verme davranıĢı olumsuz
pekiĢmektedir.
56
Bir diğer Ģekilde pekiĢtirmeler;
Birincil (doğal) pekiĢtirme ve ikincil (yapay) pekiĢtirme diye ikiye ayrılır.
1) BĠRĠNCĠL (DOĞAL) PEKĠġTĠRME: ÖğrenilmiĢ olmayan, doğuĢtan getirilen,
koĢulsuz olarak organizma üzerinde etki yaratan uyarıcılarla yapılan pekiĢtirme
iĢlemine „birincil pekiĢtirme‟ denir. Bu iĢlemde kullanılan uyarıcıya ise „birincil
pekiĢtireç‟ denir.
Birincil
pekiĢtireç:
Organizma
üzerinde
doğal
olarak
etki
yaratan,
organizmanın temel biyolojik ihtiyaçlarını karĢılayan, organizmanın yaĢaması için
gerekli olan ya da doğuĢtan organizma üzerinde etki yaratan uyarıcılardır.
Örn: Yiyecek, içecek, cinsellik, uyku, korunma, sevgi, elektrik Ģoku, yüksek
ses…
Birincil pekiĢtireçlerin en önemli özelliği, doğal uyarıcılar olup organizma
tarafından fizyolojik bir tepkiyle karĢılanmasıdır.
Örn: ĠĢçilerin performansını beğenmesinden dolayı patronun iĢçilere yemek
ısmarlaması.
Örn: Temizlik iĢlerinde kendisine yardım eden çocuğa annesinin çikolata
vermesi.
Örn: Sıcakta çok sıkı antrenman yapan sporculara su dağıtılması.
2) ĠKĠNCĠL (YAPAY) PEKĠġTĠRME: BaĢlangıçta organizma için hiçbir anlam
ifade etmeyen; ancak birincil pekiĢtireçlerle eĢleĢtirilerek pekiĢtireç gücü
kazanan nötr uyarıcılarla yapılan pekiĢtirme iĢlemine „ikincil pekiĢtirme‟ denir. Bu
iĢlemde kullanılan uyarıcıya ise „ikincil pekiĢtireç‟ denir.
57
Ġkincil pekiĢtireç: BaĢlangıçta organizma üzerinde hiçbir etki yaratmayan;
ancak birincil pekiĢtireçlerle eĢleĢtirildikten sonra organizma üzerinde etki
yaratan uyarıcılardır. Bu pekiĢtireçler doğal değildir, sonradan öğrenilmiĢtir.
Örn: Not, para, boĢ zaman, gülümseme, artı, yıldız, kızgın bakıĢ, asık surat
Örn: Para
↓
ile çikolata almak
↓
Ġkincil pekiĢtireç Birincil pekiĢtireç
Ġkincil pekiĢtireçlerin doğrudan doğruya hayati değeri yoktur. Birincil
pekiĢtireçlerle eĢleĢtiği için değer kazanan uyarıcılardır. Örn; paranın aslında
hiçbir değeri yoktur. BaĢlangıçta birey için hiçbir anlam ifade etmez; yenmez,
içilmez. Yani nötr uyarıcıdır; ancak ile birçok ihtiyacımız giderilebilir. Yiyecek,
içecek alınabilir. ĠĢte burada para birincil pekiĢtireçlerle iliĢkilendirilerek
pekiĢtireç özelliği kazanır.
Yine kızgın bakıĢın baĢlangıçta bir anlamı yoktur. Yani nötr uyarıcıdır. Ancak
öğretmen kızgın bakıĢla birlikte çocuğa bağırırsa, çocuk kızgın bakıĢla bağırmayı
iliĢkilendirir ve kızgın bakıĢ pekiĢtireç özelliği kazanır.
NOT: Birincil pekiĢtireçlerin klasik koĢullanmadaki karĢılığı koĢulsuz uyarıcı
iken ikincil pekiĢtireçlerin karĢılığı koĢullu uyarıcıdır.
58
2008 KPSS: Bir deneyde Ģempanzeye tavanda bulunan kırımızı ıĢık yandığında bir
düğmeye bastığı takdirde bir kart elde edebileceği ve bu kartı muzla
değiĢtirebileceği öğretilmiĢtir.
Bu
deneyde
kart
Ģempanze
için
aĢağıdakilerden
hangisinin
iĢlevini
görmektedir?
A) Ayırt edici uyarıcı
B) Ġkincil pekiĢtireç
D) PekiĢtirici uyarıcı
E) Nötr uyarıcı
C) Ġçsel pekiĢtireç
NOT: Olumlu pekiĢtirece gündelik dilde ödülde denilmektedir.
DIġSAL ÖDÜL (DıĢsal Kaynaklı Güdü)
ĠÇSEL ÖDÜL (Ġçsel Kaynaklı Güdü)
* Annenin çikolata vermesi
* Çocuğun baĢarı hazzı
* Öğretmenin aferin demesi
* Bireysel hedeflere ulaĢma
* Babanın para vermesi
* Özgüvenin artması
* Öğretmenin yüksek not vermesi
* Çocuğun merak ve belirsizlikten
kurtulması
Bir davranıĢın kazandırılmasında önce dıĢsal güdü (ödül) verilerek sonra içsel
güdüye (ödül) geçilir. Ġçsel güdünün öğrenmede etkisi daha fazladır.
Örn: Matematik problemini çözen bir öğrenciye öğretmen önce “AFERĠN”
der ve dıĢsal bir ödül vermiĢ olur. Daha sonra öğrenci her problem çözmede
baĢarı hazzını yaĢar. (içsel kaynaklı güdü) Ve bu durum daha etkili öğrenmeyi
sağlar.
59
2009 KPSS: KreĢte arkadaĢına vuran Mert, öğretmenin verdiği oturma cezasına
aldırmamıĢ, “Oh, iyi ki de vurdum, oda benimle alay etmiĢti, ona gününü
gösterdim.” Diyerek rahatladığını hissetmiĢtir.
Mert‟in
yaĢadığı
rahatlık
duygusu,
sosyal
öğrenme
kuramına
göre
aĢağıdakilerden hangisine bir örnektir?
A) Dolaylı pekiĢtirme
B) Dolaylı ceza
D) Doğrudan pekiĢtirme
E) Dolaylı güdü
C) Ġçsel pekiĢtirme
NOT: Sosyal pekiĢtireç, simgesel/sembolik pekiĢtireç, etkinlik pekiĢtireçleri gibi
özel isimlerle anılan pekiĢtireçler de temel olarak ikincil pekiĢtireçlerdir.
A) SOSYAL PEKĠġTĠREÇLER: Bireye sözel olarak ya da beden dili
aracılığı ile sunulan hoĢa giden mesajlardır. Örneğin; gülümseme, aferin
deme, alkıĢlama, bravo deme, kucaklama gibi.
B) SĠMGESEL PEKĠġTĠREÇLER: Yüksek not, kurdele, deftere yazılan bir
aferin, yıldız, madalyalar, jeton, kupon gibi.
C) ETKĠNLĠK PEKĠġTĠREÇLERĠ: Bireye yapmıĢ olduğu davranıĢ
sonucunda sunulan ya da yapmasına izin verilen çeĢitli hoĢa giden
etkinlikleri içerir. Örneğin; sinemaya gitme, pikniğe gitme, bilgisayarla
oynama, seyahat, gezi gibi.
PEKĠġTĠRME TARĠFELERĠ
PekiĢtirme tarifesi, davranıĢı izleyen pekiĢtireçlerin verilme biçimini
kapsamaktadır. PekiĢtireçlerin nasıl, ne zaman ve hangi sıklıkla verileceğini
bildiren yönergelere pekiĢtirme tarifesi denir. Bir davranıĢın pekiĢtirilmesi kadar
onun nasıl pekiĢtirileceği de öğrenmeyi etkiler.
60
PekiĢtirme Tarifeleri
1) Aralıksız (sürekli) PekiĢtirme
2) Aralıklı PekiĢtirme
A) Aralıklı PekiĢtirme
* Sabit Aralıklı PekiĢtirme
* DeğiĢken Aralıklı PekiĢtirme
B) Oranlı PekiĢtirme
* Sabit Oranlı PekiĢtirme
* DeğiĢken Oranlı PekiĢtirme
1)
ARALIKSIZ
(SÜREKLĠ)
PEKĠġTĠRME:
Yapılan
her
davranıĢın
pekiĢtirilmesidir. Bireye yeni bir davranıĢ kazandırılırken etkili olmaktadır.
Burada öğrenilecek konu yeni ve karmaĢık ise bir süre doğru davranıĢ pekiĢtirilir.
Örn: Ġlk kez okuma yazma öğrenen bir çocuğa; ilk ve karmaĢık konuların
öğretilmesinde sürekli pekiĢtireç verilir ve öğrenme gerçekleĢtikten sonra
aralıklı pekiĢtirece geçilir.
Örn: Grup önünde konuĢmaktan çekinen bir öğrencinin her konuĢması
sonrasında pekiĢtireç verilmesi öğrencinin çekingenliğini atmasına yardımcı
olmaktadır.
Örn: Çocuğuna tuvalet alıĢkanlığı kazandırmaya çalıĢan annenin çocuk
tuvaleti geldiğini her söylediğinde annesinin ona bir ödül vermesi davranıĢın
kazandırılmasında etkilidir.
61
2) ARALIKLI PEKĠġTĠRME: KazanılmıĢ bir davranıĢın devam ettirilmesinde
etkili olarak kullanılmaktadır. Sürekli pekiĢtirmeye göre aralıklı pekiĢtirmede
sönme daha geç görülür
Aralıklı pekiĢtirmede pekiĢtireçler:
*
Ya pekiĢtirmeler arasında geçen süreye (ZAMAN ARALIKLI PEKĠġTĠRME
TARĠFESĠ)
*
Ya
da
pekiĢtirmeler
arasındaki
davranıĢ
(ORAN
sayısına
ARALIKLI
PEKĠġTĠRME TARĠFESĠ) göre verilir.
A) ARALIKLI PEKĠġTĠRME: Bu pekiĢtirme tarifesinde pekiĢtirmeler arasında
geçen süre önemlidir. Yani pekiĢtireç verildiği zamana bağlı olarak değiĢir. Zaman
aralıklı pekiĢtirme kendi içinde ikiye ayrılır.
* Sabit Aralıklı PekiĢtirme: Bu pekiĢtirmede pekiĢtireçler BELĠRLĠ
ZAMANLARDA verilir. PekiĢtirecin ne zaman geleceği bellidir. Ve birey
tarafından bilinir. Bu nedenle pekiĢtirecin gelmesine yakın zamanda davranıĢlar
sıklaĢır sonra azalır.
Örn:
Öğrencilerin
yazılı
ve
sözlü
sınavlardan
önce
çalıĢıp
sonra
çalıĢmamaları
Örn: Teneffüs, aylık maaĢ, günlük yevmiyeler, her hafta sınav yapma, her
üç dakikada bir pekiĢtireç verilmesi… Vize ve final haftaları…
62
*
DeğiĢken
Aralıklı
PekiĢtirme:
PekiĢtirmenin farklı ve DEĞĠġEN
ZAMAN ARALIKLARINA göre yapılmasıdır. 3, 4, 5 dakikada pekiĢtirme yapmak
gibi…
DeğiĢken aralıklı pekiĢtirmede pekiĢtireçler beklenmedik zamanlarda
verilir. Bu nedenle sürpriz niteliğindedir.
Öğrenci pekiĢtirecin ne zaman geleceğini bilmediği için davranıĢı uzun süre
devam ettirir. DavranıĢtan sonra pekiĢtirecin ne zaman geleceği belli olmadan
davranıĢlarda yavaĢlama görülmez. Okulda bu tür pekiĢtireçler öğrencinin sürekli
çalıĢmasını sağlar.
Örn: Bir babanın farklı zamanlarda çocuğuna baĢarısından dolayı hediye
alması
Örn: Bir patronun tarihi belli olmayacak Ģekilde çalıĢanlarına ikramiye
dağıtması
Örn: Öğretmenin önceleri 15 dak. bir fıkra anlatması daha sonra fıkra
anlatımını değiĢik zamanlarda yapması…
2007 KPSS: Bir öğretmen, bir eğitim dönemi içinde bazen iki hafta, bazen de bir
hafta arayla kısa sınav yaparak öğrencilerinin öğrenme çabalarında süreklilik
sağlama-ya çalıĢmaktadır.
Öğretmenin
bu
uygulamasının,
pekiĢtirme
tarifelerindeki
karĢılığı
aĢağıdakilerden hangisidir?
A) Sabit oranlı
B) Sabit aralıklı
D) Sürekli
E) DeğiĢken aralıklı
63
C) DeğiĢken oranlı
2009 KPSS: Bir öğrenci, öğretmenin dikkatini çekmek için sınıfta sürekli olarak
espri
yapmakta,
öğretmen
bu
esprilerden
bazılarına
gülerken
bazılarını
duymazdan gelmektedir.
Bu durumda öğrencinin sınıfta espri yapma davranıĢına iliĢkin aĢağıdaki
ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Olumsuz pekiĢtirildiği için benzer durumlara genellenme olasılığı artacaktır.
B) DeğiĢken aralıklı pekiĢtirildiği için sönmeye karĢı dirençli olacaktır.
C) Bazen olumlu bazen olumsuz pekiĢtirildiği için sönmeye karĢı direnci azalacaktır.
D) Sürekli pekiĢtirilmediği için gitgide azalarak ortadan kalkacaktır.
E) Bazen olumlu bazen olumsuz pekiĢtirildiği için benzer durumlarda tekrarlanma olasılığı
artacaktır.
B) ORANLI PEKĠġTĠRME: Bu tür pekiĢtirmede pekiĢtireç gösterilen davranıĢ
sayısına göre verilir. Oranlı pekiĢtirmede kendi arasında sabit oranlı ve değiĢken
oranlı olmak üzere ikiye ayrılır:
* Sabit Oranlı PekiĢtirme: Kaç davranıĢtan sonra pekiĢtirecin geleceği
bellidir. Örn: Her iki davranıĢı pekiĢtirme… Burada belli sayıdaki davranıĢtan
sonra pekiĢtireç verilir. Öğrenci pekiĢtireci istediği zaman daha çok çalıĢarak
almakta; tatmin olduktan sonra bırakmaktadır.
Örn: Bir iĢte parça baĢı çalıĢmak..
Örn: Öğretmenin çözülen her 5 problem için matematik dersinden 1 (+)
vermesi…
Örn: Öğrencinin yaptığı her ödeve 10 puan verilmesi…
Örn: Bir patronun 5 tencere satan satıcısına 1 tencere kar payı vermesi…
64
Örn: AlıĢveriĢ çeklerinde yapılan her 15 milyonluk alıĢveriĢte uçuĢ için 10
puan kazanılması…
Örn: Sınıfta dört iĢlem alıĢtırmaları yaptıran bir öğretmen öğrencilerine
doğru çözdükleri her üç alıĢtırma için bir (+) vermesi… (2002 KPSS)
Örn: Bir babanın karnedeki her bir pekiyi ders için çocuğuna hediye
alması…
* DeğiĢken Oranlı PekiĢtirme: Bu tarifeye göre kaçıncı davranıĢın
pekiĢtirileceği belirlenmemiĢtir. Kaç doğru davranıĢa pekiĢtireç verileceği belli
değildir. Bu pekiĢtirmede bir seferinde üçüncü doğru davranıĢ bir baĢkasında ise
ikinci doğru davranıĢ pekiĢtirilebilir.
Bu pekiĢtirme türünün en güzel örnekleri PĠYANGO ve KUMAR makineleridir.
Her zaman için “SĠZE DE ÇIKABĠLĠR” denilerek kaçıncı davranıĢın pekiĢtirileceği
belli olmadan insanlar piyango bileti almaya yönlendirilmektedir. Sürekli ödül
beklentisi içerisinde olan insanlar kolaylıkla kumarı bırakamazlar. EN ETKĠLĠ
PEKĠġTĠRME TARĠFESĠDĠR. Çünkü bu tarifede hem organizmanın davranıĢı
dikkate alınır hem de hangi davranıĢın pekiĢtirileceği belli olmadığından
davranıĢın sürekliliği sağlanır.
Bu pekiĢtirme türünde davranıĢ uzun süre devam eder. Çünkü öğrenci
beklemediği ya da tahmin etmediği sayıdaki davranıĢtan sonra pekiĢtirilir.
65
2008 KPSS: Dersi soru cevap yöntemiyle iĢleyen bir öğretmen, sorulara doğru
cevap veren öğrencilerine bazen beĢ soruda, bazen de üç soruda bir puan
vermektedir.
Öğretmenin kullandığı pekiĢtirme tarifesi aĢağıdakilerden hangisidir?
A) Sabit oranlı
B) Sürekli
C) Sabit aralıklı
D) DeğiĢken aralıklı
E) DeğiĢken oranlı
Etkililik Açısından PekiĢtirme Tarifeleri ġu ġekilde Sıralanır:
DeğiĢken Oranlı  DeğiĢken Aralıklı  Sabit Oranlı  Sabit Aralıklı  Sürekli
PekiĢtirme.
PREMACK ĠLKESĠ (Büyük anne kuralı): Premack ilkesini uygulayabilmek için
öncelikle
davranıĢını
biçimlendirmek
istediğimiz
kiĢiyi
gözleyerek;
hangi
etkinlikleri daha sık ve severek yaptığını, hangi etkinlikleri daha az ve seyrek
gösterdiğini belirlememiz gerekir. Kazandırmak istediğimiz ve daha az yapılan
davranıĢı öncelikle yerine getirmesini ve daha sonra sık ve severek yaptığı
davranıĢı gerçekleĢtirmesinin isteriz. Burada bireyin sevdiği ve tercih ettiği
davranıĢ;
sevmediği,
tercih
etmediği
fakat
kazandırılmak
davranıĢa
koĢullandırılır.
Çok sık görülen davranıĢ (tercih edilen) pekiĢtireç olarak kullanılarak az
görülen fakat kazandırmak istediğimiz davranıĢ ortaya çıkarılmaya çalıĢılır.
Örnekler:

Odanı düzeltirsen dıĢarı çıkmana izin veririm.
66

Ödevlerini bitirirsen bilgisayarda oyun oynayabilirsin.

Yemeğini bitir de birlikte gezmeye çıkalım.

Dersi dikkatlice dinlerseniz ikinci ders resim yapabiliriz.
Burada dikkat edilmesi gereken, çocukta az görülen ve aynı zamanda
kazandırmak istediğimiz davranıĢ önce yaptırılmalıdır.
Premack ilkesinin olumsuz özellikleri arasında; çocuk ikinci etkinliğe
kilitlendiği için ilk davranıĢı istenilen Ģekilde yapmayabilir. Çünkü çocuğun zihni
gelecek pekiĢtireçle meĢguldür ve ödülü ilk davranıĢının bir sonucuymuĢ gibi
algılamaya baĢlar. Ayrıca bu ilkenin çok sık kullanılması sonucunda çocuk kendisi
için yararlı olan etkinliklerin hep karĢılığını beklemeye baĢlar.
2007
KPSS:
AĢağıdakilerden
hangisi
Premack
ilkesinin
uygulanmasına
örnektir?
A) Çocuğun pek hoĢlanmadığı sebze yemeğini bitirdikten sonra dondurma
yemesine izin verme
B) Çocuğa, bilgisayarda oyun oynadıktan sonra ödevlerini yapmasını söyleme
C) Çocuğu, sınavlardan yüksek notlar aldığı için bisikletle ödüllendirme
D) Ödevini bitirmediği için çocuğun oyun oynamasını yasaklama
E) Çocuğa odasını toplamada yardım etme
2008 KPSS: Matematik ödevini yapmamak için bahaneler öne süren kızına;
“Ödevini bitir de birlikte gezmeye çıkalım.” diyen bir annenin bu yaklaĢımı
aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir?
A) Premack ilkesi
B) Tepki analojisi
D) Dolaylı pekiĢtirme
E) Olumlu pekiĢtirme
67
C) Kademeli yaklaĢma
2009 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi Premack ilkesinin kullanılmasına bir örnek
olabilir?
A) Bir iĢ yerinde hedeflenenin üzerinde üretim yaptıkları için çalıĢanlara iki maaĢ
ikramiye verilmesi
B) Fazla mesai yapmak istemeyen bir çalıĢana, fazla mesai yaptığı takdirde ertesi
gün tuttuğu takımın maçına gidebilmesi için iĢten erken çıkmasına müsaade
edileceği sözünün verilmesi
C) Bir öğrencinin yüksek bir not ortalaması tutturmak istediği için değil,
babasından azar iĢitmekten kurtulmak için var gücüyle ders çalıĢması
D) Bir arkadaĢının yemeğini bitirmediği için azarlandığına tanık olan bir anaokulu
öğrencisinin, sevmediği hâlde tabağındaki yemeğini bitirmesi
E) Yediği bir yemekten dolayı midesi bozulan bir kiĢinin, ne zaman o yemeğin
kokusunu alsa midesinin bulandığını hissetmesi
KOġULLU ANLAġMA: Bireyin kendi kendisiyle anlaĢma yapmasıdır.
Örnekler:

Ġki saat ders çalıĢırsam televizyon izleyebilirim.

Sınavdan yüksek alırsam sinemaya gidebilirim.

Ödevlerimi tamamladıktan sonra bilgisayarda oyun oynayabilirim.
SĠMGESEL
ÖDÜLLE
PEKĠġTĠRME
(Sembolik
pekiĢtirme):
Ġstenilen
davranıĢları gösteren çocuklara Ģeker, çikolata, aferin, oyun oynama gibi
doğrudan doğruya ihtiyacı karĢılayan ödül yerine fiĢ, boncuk, çiçek figürü,
yıldız, güneĢ, marka gibi nesnelerin verilmesi esasına dayanır. Burada birey
belirli sayıda davranıĢı yaptıktan sonra ve belirli sayıda simgeyi topladıktan sonra
68
ödüle ulaĢır. Belirlenen sayıda davranıĢa ulaĢana kadar yaptığı her olumlu
davranıĢtan sonra bir simge verilir.
Örnekler:

Anne, kızı yatağını her topladığında ona bir yıldız vermektedir ve kızı otuz
yıldızı topladığında da onu sinemaya götürmektedir.

Bir öğretmen matematik dersinde her bir problemi çözen öğrenciye marka
vermektedir ve beĢ marka toplayanları çikolatayla ödüllendirmektedir.
Bu pekiĢtirme çocuğun ödüle ulaĢmasını geciktirerek, davranıĢın devamlılığını
sağlar. Özellikle sosyal davranıĢların geliĢtirilmesinde, zihinsel özürlülerin ve
öğrenme güçlüğü çeken çocukların eğitiminde kullanılır.
2008 KPSS: AĢırı kilolu bir genç, diyetisyeniyle bir anlaĢma yapmıĢtır. Bu
anlaĢmaya göre belirli bir kaloriyi aĢmayacak biçimde yemek yediği her öğün için
bir yıldız kazanacak altı yıldız topladığında ise bir güneĢ elde edecektir. Dört
güneĢ topladığı zaman kendisine sevdiği bir sanatçının konseri için bilet
verilecektir.
Gencin belirli kaloride yemek yemesini sağlamak için diyetisyenin kullandığı
teknik aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir?
A) Kademeli yaklaĢma
B) DeğiĢken aralıklı pekiĢtirme
C) ġekillendirme
D) DeğiĢken oranlı pekiĢtirme
E) Simgesel ödülle pekiĢtirme
69
2009 KPSS: Öğrencilerine ödev yapma alıĢkanlığı kazandırmak amacıyla
yaptıkları her ödeve bir yıldız veren ve toplam on yıldız kazananlara bir kitap
hediye eden bir öğretmen, aĢağıdaki davranıĢ kontrol tekniklerinden hangisini
kullanmaktadır?
A) DavranıĢ Ģekillendirme
B) Simgesel ödülle pekiĢtirme
C) Kademeli yaklaĢma
D) Dolaylı pekiĢtirme
E) Sistematik duyarsızlaĢtırma
KARġI PEKĠġTĠRME: Eğer olumsuz bir davranıĢ devam ediyorsa ortamda bunu
pekiĢtiren bir uyarıcının varlığı söz konusudur.
Örn; Yaramazlık yapan çocuklara annenin yaramazlık yapmayın diye bağırmasına
rağmen yaramazlık devam ediyorsa annenin burada bağırması karĢı pekiĢtirmedir.
PEKĠġTĠRME ĠLKELERĠ:
PekiĢtirme verilirken öğretmen aĢağıdaki ilkelere uymalıdır:
1) Öğretmen ilk derslerde her doğru yanıta pekiĢtireç vermelidir.
2) Öğretmen özellikle çekingen, içe dönük öğrencilere onları yüreklendirmek ve
derse katılımlarını sağlamak için uygun yer ve zamanda pekiĢtireç vermelidir. Bu
pekiĢtireçler öğrencinin seviyesine uygun olmalıdır.
3) Dersler ilerledikçe her doğru yanıta değil zihinsel açıdan daha üst düzeydeki
yanıtlara pekiĢtireç verilmelidir.
70
4) PekiĢtireçler öğrencinin içinde yaĢadığı kültürel ortama, yaĢına, cinsiyetine,
kiĢiliğine uygun olarak yeri ve zamanı gelince verilmelidir.
5) Öğretmen hep aynı tür pekiĢtireçler kullanmamalıdır.
6) Öğretmen geç ve güç öğrenen öğrencilere her zaman yani her doğru yanıttan
sonra pekiĢtireç vermelidir. Bu onların olumlu yönde kiĢilik geliĢtirmelerine
katkıda bulunur.
7) Öğretmen ilk derslerde her doğru yanıta pekiĢtireç vermeli daha sonraki
derslerde sabit oranlı dersler ilerledikçe de değiĢken oranlı pekiĢtireç
tarifelerini kullanmalıdır.
8) PekiĢtireçler hedef davranıĢlarla ilgili olmalıdır. Yani istendik davranıĢları
gösterenlere pekiĢtireç verilmelidir.
2007 KPSS: Bir baba çocuğunun sürekli televizyon izlemesinden ve bu nedenle
ödevlerini ihmal etmesinden yakınmaktadır.
Edimsel koĢullanma ilkeleri dikkate alındığında, çocuğun bu davranıĢının
ortadan kaldırılabilmesi için babaya aĢağıdakilerden hangisinin önerilmesi en
uygun olur?
A) Çocuğun televizyon izleme davranıĢını görmezlikten gelmesi
B) Çocuğa sorumluluklarını hatırlatması ve ödevlerinde yardımcı olması
C) Ödevlerini bitirmeden televizyon izlediğinde çocuğu cezalandırması
D)
Televizyon izlemeyip
ödüllendirmesi
ödev
yaptığı
zaman
çocuğu
uygun
biçimde
E) Çocuğu sürekli televizyon izlemeye zorlayarak televizyon izlemekten
bıkmasını sağlaması
71
2009 KPSS: “Her gün baklava, börek yense bıkılır.” atasözü öğrenmeyle ilgili
aĢağıdaki süreçlerden hangisine bir örnek olabilir?
A) Sürekli olarak aynı pekiĢtirecin kullanılmasının, bir süre sonra bu pekiĢtirecin
pekiĢtirme gücünün azalmasına yol açması
B) Sürekli pekiĢtirmenin, bir davranıĢın devamını sağlamada aralıklı pekiĢtirmeden
daha az etkili olması
C) Tekrar sayısının artmasının, sözel bir malzemenin öğrenilmesini bir noktaya
kadar kolaylaĢtırması
D) PekiĢtirilmediği için sönen bir davranıĢın bir süre sonra kendiliğinden geri
gelmesi
E) Bir davranıĢın, olumlu pekiĢtirmenin yanı sıra olumsuz pekiĢtirme yoluyla da
kazanılabilmesi
B) CEZA
Ceza: Organizma için hoĢa gitmeyen bir uyarıcının ortama verilmesi sonucu veya
hoĢa
giden
uyarıcının
ortamdan
çekilmesi
sonucu
davranıĢın
YAPILMA
SIKLIĞININ AZALTILMASIDIR.
Ceza iki türlüdür:
1) Birincil Tür Ceza (Birinci tip ceza): HoĢa gitmeyen uyarıcının ortama
verilmesi sonucu davranıĢın yapılma sıklığının azaltılmasıdır.
Örn: Evde top oynarken vazoyu kıran çocuğuna annenin tokat atması
Örn: Kuralı ihlal eden bir sürücünün ceza yemesi
Örn: Sınıfta dersi dinlemeyen öğrenciye öğretmenin hakaret etmesi
Örn: Sınıfta kavga eden öğrencilerin azarlanması
72
Örn: Tuvalet davranıĢını öğrenemeyen bir çocuğu annesinin sürekli
azarlaması
Örn: Ders çalıĢmayan öğrencilerin sınıfta kalması
2) Ġkincil Tür Ceza (ikinci tip ceza): HoĢa giden uyarıcının ortamdan çekilmesi
sonucu davranıĢın yapılma sıklığının azalması.
Örn: Sınıfın huzurunu kaçıran öğrencinin teneffüse çıkarılmaması
Örn: Ders çalıĢmayan öğrencinin televizyon izlemesine izin vermemek.
Örn: Bilgisayarla oynama izni alan çocuğun kardeĢiyle kavga etmesi sonucu
bilgisayar oynama hakkının elinden alınması.
Örn: Sınıfta ders dinlemeyen öğrenciye öğretmenin ilgi göstermemesi…
Örn: Kurallara uymayan sürücünün ehliyetinin elinden alınması…
2007 KPSS: AĢağıdaki anne-baba davranıĢlarından hangisi II. tip cezaya
örnektir?
A) Ellerini iyi yıkamayan çocuğu tekrar yıkaması için banyoya geri göndermek
B) Odasını toplamadığı için çocuğun bilgisayarda oyun oynama iznini kaldırmak
C) Matematik dersinden zayıf aldığı için çocuğu özel kursa göndermek
D) Ödevlerini yapmadığı için çocuğu öğretmenine Ģikâyet etmek
E) KardeĢiyle tartıĢtığı için çocuğu azarlamak
73
2008 KPSS: BeĢ yaĢındaki Ata, evde sürekli olarak çalıĢan annesinin dikkatini
çekmek için bilgisayarın ekranını boyalı kalemle karalamıĢtır. Bu duruma çok
öfkelenen annesi de, bu davranıĢı bir daha yapmaması için Ata‟nın en sevdiği
oyuncağını ortadan kaldırmıĢtır.
Annenin bu durumda oyuncakları ortadan kaldırması aĢağıdakilerden hangisine
örnek olabilir?
A) Olumsuz pekiĢtirme
B) Kaçınma koĢullaması
D) II. tip ceza
E) KarĢıt koĢullama
C) Dolaylı ceza
Ceza; yeni ve istenilen davranıĢların öğretilmesini sağlamaz. Yalnızca önceki
öğretilenlerin bastırılmasını sağlar. Ceza bir sınıfta sürekli kullanıldığında
öğrenciler inatlaĢır, saldırganlaĢır ve duyarsızlaĢırlar. Ceza istenmeyen davranıĢı
yok etmez yalnızca baskı altında tutar ve cezanın etkisi yok olunca davranıĢ
tekrar ortaya çıkar.
NOT: Olumsuz pekiĢtirme ile ceza birbiri ile karıĢtırılmamalıdır. Olumsuz
pekiĢtirmede
hoĢa
gitmeyen
uyarıcı
ortamdan
çıkarılarak
DAVRANIġIN
YAPILMA SIKLIĞI ARTIRILIRKEN; CEZADA hoĢa gitmeyen uyarıcı ORTAMA
SOKULARAK DAVRANIġIN YAPILMA SIKLIĞI AZALTILMAKTADIR.
Skinner ve Thorndike‟ye göre, ceza; uygulandığı sürece, yapılmaması istenen
davranıĢ
baskı
altına
alınmakta;
ancak
alıĢkanlıkları
yok
etmemektedir.
Cezalandırılan davranıĢ, cezanın etkisi yok olunca tekrar otaya çıkmaktadır. Ceza
geçici bir süre için etkili gibi görünebilir ancak, ceza kaldırıldığı zaman
cezalandırılan davranıĢ eski haline döner. Öğrencilere ceza verilip verilmeyeceği
konusunda çok sayıda araĢtırma yapılmıĢtır. Bedensel olmamak koĢuluyla ceza,
74
normal dıĢı durumlarda haklı görülebilir. DavranıĢ değiĢtirmede olumlu pekiĢtireç
kullanılmalıdır. PekiĢtirmenin etkilerini önceden tahmin etmek mümkün olduğu
halde, cezanın etkileri her zaman tahmin edilmeyebilir ve beklenmeyen durumlar
her zaman çıkabilir. Ceza, organizmaya ne yapmamsı gerektiğini bildirir; ancak
daha da önemlisi ne yapması gerektiğine iliĢkin bilgi vermez. Eğitimin hedefi
öğrencilere yeni ve istendik davranıĢlar kazandırmaktır, eskilerini bastırmak
değildir.
CEZANIN UYGULANMASI ĠLE ĠLGĠLĠ GENEL ĠLĠġKĠLER:
1) Ceza geciktirilmeden verilmelidir.
2) Hangi davranıĢın ne tür cezayı gerektiren bir suç olduğu önceden
belirlenmelidir.
3) Ġstenmeyen davranıĢ gösterilmeden ceza verilmemelidir.
4) Ceza korkutmak amacıyla kullanılmamalıdır.
5) Ceza bireyin kiĢiliğinde olumsuz etkide bulunacak türde olmamalıdır. Yani
bireyin yaptığı davranıĢ cezalandırılmalıdır.
6) Ödev, ders çalıĢma gibi istenilen özellikler ceza olarak verilmemelidir.
7) Cezanın Ģiddeti uygun olmalı…
8) Ceza tutarlı olmalı ve uygulanmalı…
9) Cezadan kurtulma olanaklı olmalı… Yani alternatif tepkiler sunulmalı.
10) Cezanın nedeni ile ilgili açıklamalar yapılmalı…
11) Cezadan önce uyarı yapılmalı…
75
CEZANIN SONUÇLARI:
1) Öğrenciye nasıl davranmayacağını öğretir ancak nasıl davranacağını öğretmez…
2) Öğretmen-öğrenci arasında nefret, huzursuzluk, gerilim yaratır…
3) Öğrenci aynı davranıĢ için arkadaĢları tarafından ödüllendirilirse cezanın önemi
kalmaz.
4) Çocuk model olarak saldırgan davranıĢlar geliĢtirir.
5) Engellenme duygusunu geliĢtirir.
Olumsuz davranıĢları ortadan kaldırma yolları (cezaya alternatif durumlar)
Sönmeye tabi tutma: Eğer istenmeyen davranıĢ pekiĢtirilmezse zamanla
sönme meydana gelir. DavranıĢ görmezden gelinerek sönmeye tabi tutulabilir.
Görmezden gelinen davranıĢların miktarında baĢlangıçta kısa süreli bir artıĢ
görülür. Ancak bu, davranıĢın söneceğinin bir göstergesidir. Örn; markette
çikolatayı ağlayarak isteyen çocuğa, ne kadar ağlarsa ağlasın isteklerine cevap
vermemek.
2009 KPSS: Gülce Hanım, bebeğinin ayakta sallanarak uyumak istediğini ve
ayakta sallanmadığı takdirde ağladığını bir psikoloğa anlatır. Psikolog ona bebeğini
yatağına koymasını ve ağlamasına aldırmadan kendi kendine uyumasını beklemeyi
tavsiye eder.
Psikologun önerilerine Gülce Hanım‟ın uyması durumunda, aĢağıdakilerden
hangisinin ortaya çıkma olasılığı en yüksektir?
76
A) Ağlama davranıĢı ilk günlerde artma gösterecek, ancak giderek azalıp ortadan
kalkacaktır.
B) Ağlama davranıĢı ilk günlerden itibaren giderek azalarak ortadan kalkacaktır.
C) Ağlama davranıĢı aynı Ģiddetle uzun süre devam edecektir.
D) Bebek yatağa konduğunda bazen ağlayacak bazen ağlamayacaktır.
E) Bebek yatağa her konduğunda ağlayacak, ancak bu davranıĢı eskisi kadar uzun
sürmeyecektir.
Ġstenmeyen davranıĢın tam tersi olumlu davranıĢı pekiĢtirme: Örn; söz
almadan konuĢan öğrenci söz alıp konuĢtuğunda pekiĢtirilir.
Olumsuz pekiĢtirme: Olumsuz bir davranıĢ durumunda ceza verme yerine
olumsuz davranıĢın ortadan kaldırılması yani olumsuz pekiĢtirme daha yararlı
olacaktır. Burada öğrenci istenilen davranıĢı yaptığında hoĢa gitmeyen uyarıcı
ortamdan çekilir. Böylece öğrenciye davranıĢı kontrol etme Ģansı verilir. Örn;
öğrenci derslerine çalıĢtığı zaman zayıf notlarının düzeltilmesi.
Ortamı değiĢtirme: Ġstenmeyen davranıĢa neden olan uyarıcıların ortamı
değiĢtirilir. Örn; çocuk oturduğu sırada sıkıldığından dolayı yaramalık yapıyorsa,
çocuğun sıkılmasını önleyecek değiĢiklikler yapmak.
Bıktırma: Ġstenmeyen davranıĢ, çocuk bu davranıĢtan bıkıncaya, usanıncaya,
yoruluncaya kadar zorla yaptırılır. Örn; sürekli komĢularının ziline basarak
komĢularını rahatsız eden çocuğa; zorla, usanıncaya kadar zile basmasını
sağlamak.
77
Ara verme (Time aut): Ġstenmeyen davranıĢta bulunan çocuğun ilgisini
çekebilecek ya da ilgisini yönlendirebilecek hiçbir uyarıcının olmadığı baĢka bir
ortama gönderilerek BĠR SÜRE orda kalması sağlanır. Ara verme yönteminde
istenmeyen davranıĢı yapan çocuğun ortamdan uzaklaĢması ve ortamın dıĢında
sakinleĢip yaptığı davranıĢın üzerinde düĢünmesi ve sonradan gelip istenmeyen
davranıĢ hakkında diğer bireylerle tartıĢması önerilir. Örn; yemek masasında
yaramalık yapan ve etrafa zarar veren çocuğu annesi, kendisi için hiçbir uyarıcının
olmadığı odaya götürerek orda 10 dakika kalmasını sağlamıĢtır.
2008 KPSS: Tüm uyarılarına rağmen salonda koĢarak oyun oynamaya devam
eden oğlunu 15 dakika süreyle banyoya kapatan bir babanın uyguladığı
davranıĢ kontrol tekniği aĢağıdakilerden hangisidir?
A) Ara verme (time out)
B) Olumsuz pekiĢtirme
C) ġekillendirme
D) I. tip ceza
E) Kademeli yaklaĢma
Ceza verme: Burada istenmeyen davranıĢ ortadan kalkmaz sadece baskı altına
alınır. Ceza çocuğu olumlu davranıĢa yöneltmez, sadece davranıĢı bir süreliğine
ortadan kaldırır.
Açıklama: Sınıfta ödevini yapan bir öğrenciye öğretmenin AFERĠN demesi olumlu
pekiĢtirmedir. Aferin kelimesi bir sevgi, ilgi kelimesidir. HoĢ olan bu durum
istenmeyen bir davranıĢın sergilenmesi durumunda ortamdan çekilirse yani
ortamdan çıkarılırsa bu II. TĠP CEZA ya girer. (ilgi, sevgi) esirgenmiĢtir.
78
Evde üvey annesinin dayağından kurtulmak için okula gelen öğrenci hoĢ
olmayan bir uyarıcıdan kurtulduğu için bu durum OLUMSUZ PEKĠġTĠRMEYĠ
ifade etmektedir. Çünkü hoĢa gitmeyen bir uyarıcı (dayak) ortamdan çıkarılmıĢtır.
Ancak yaptığı bir yaramazlıktan dolayı üvey annesinden dayak yiyen bir çocuk için
bu durum I. TĠP CEZA haline dönüĢmüĢtür. Çünkü ortama hoĢ olmayan bir uyarıcı
konulmuĢtur.
EDĠMSEL (OPERANT) KOġULLANMAYLA ĠLGĠLĠ TEMEL KAVRAMLAR
1) ZAMANLAMA: Edimsel koĢullanmada uyarıcının davranıĢtan hemen sonra
verilmesine zamanlama denir. DavranıĢ ile pekiĢtireç arasındaki zamanın çok yakın
olması gerekir (1–30 saniye). DavranıĢ ile pekiĢtireç arasındaki zaman uzarsa
davranıĢ pekiĢtireç bağı zorlaĢır ve pekiĢtirecin gücü azalır. Örn; soruya doğru
cevap veren öğrenci hemen ödüllendirilmelidir.
2) BĠÇĠMLENDĠRME: Bazı zor ve karmaĢık davranıĢları organizmanın ilk etapta
yapması mümkün olmayabilir. Bu nedenle davranıĢ alt düzey basamaklara ayrılarak
ve amaca yönelik her davranıĢ pekiĢtirilerek davranıĢın tamamı öğretilir. Bu alt
düzey basamaklar gerçekleĢtikçe pekiĢtirme biraz daha yukarı çekilerek hedef
davranıĢa ulaĢılmaya çalıĢılır.
Zor ve karmaĢık olan konularda öğrencinin hemen doğru hedef davranıĢı
yapmasını beklemek yerine, basitten karmaĢığa doğru davranıĢlar pekiĢtirilerek
yapılır.
Örn; Kitap okuma alıĢkanlığı olmayan çocuğun; önce 10 sayfa kitap okuma
davranıĢı, sonra 30 sayfa kitap okuma davranıĢı, sonra 50 sayfa kitap okuma
79
davranıĢı ve en sonunda 100 sayfa kitap okuma davranıĢı pekiĢtirilerek çocuğa
kitap okuma davranıĢı kazandırılabilir.
3)
ZĠNCĠRLEME:
Yapı olarak aĢamalardan oluĢan davranıĢların sırasıyla
kazandırılmasında kullanılır. AĢamalı ekinlikler içinde, her tamamlanan davranıĢ
bir sonraki aĢama için ayırt edicidir ve her aĢama pekiĢtirilerek davranıĢ
geliĢtirilir.
Örn: Bir sürücü adayına araba kullanma davranıĢını öğretmek için önce
koltuğa düzgün oturma ve aynaların ayarlanması, sonra vitesin kontrol edilmesi
daha sonra da kontağın çevrilmesi ve en son olarak da arabanın hareket
ettirilmesi iĢlemi yaptırılmıĢtır. Her aĢama pekiĢtirilerek davranıĢ geliĢtirilir.
2009 KPSS: Bir davranıĢın edimsel koĢullanma yoluyla öğrenilebilmesi için bu
davranıĢın pekiĢtirilmesi, davranıĢın pekiĢtirilebilmesi için de en az bir kez
yapılması gerekir.
Buna göre, çocuğuna pekiĢtirme yoluyla paltosunu sağa sola fırlatmak yerine
vestiyere asma alıĢkanlığı kazandırmak isteyen, ancak çocuğu paltosunu hiçbir
zaman
vestiyere
asmadığı
için
pekiĢtiremeyen
bir
annenin
tekniklerden hangisini kullanması gerekir?
A) II. tip ceza
B) Ara verme
C) Kademeli yaklaĢma
D) KarĢıt tepki oluĢturma
E) Gecikmeli koĢullanma
80
aĢağıdaki
2007 KPSS: BeĢ yaĢındaki çocuğuna gömleğini kendi baĢına giy-meyi öğretmeye
çalıĢan bir anne, ona sırasıyla önce gömleğin bir kolunu daha sonra da iki kolunu
birden giymeyi baĢardığında bir ödül verir. Çocuk gömleği üzerine geçirmeyi
öğrendikten sonra anne onu ilikle-meyi baĢardığı her düğme için ödüllendirmeye
devam eder.
Örnekteki anne, çocuğuna gömleğini giymeyi öğretmek için aĢağıdakilerden
hangisini kullanmak-tadır?
A) Sistematik duyarsızlaĢtırma
B) Simgesel ödül biriktirme
C) Kademeli yaklaĢma
D) KarĢıt koĢullama
E) Söndürme
4) SĠSTEMATĠK DUYARSIZLAġTIRMA: Sistematik duyarsızlaĢtırma, daha
çok korkuların ve fobilerin ortadan kaldırılmasında kullanılır. KiĢi korktuğu uyarıcı
ile kendisi için korkutucu olmayacak derecede karĢı karĢıya getirilerek ve her
düzeyde uyarıcıların Ģiddeti biraz daha artırılarak korku ortadan kaldırılır.
Örn; Okul korkusu olan bir çocuğa önce okulun yanındaki bir parkta oyun
oynatılmıĢ, sonra arkadaĢlarıyla okul bahçesinde etkinlikler yaptırılmıĢ sonrada
çok sevdiği bir arkadaĢının yanına oturtularak okul korkusu ortadan kaldırılmıĢtır.
81
2007 KPSS: Köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi için, önce
köpek resimleri, daha sonra oyuncak köpekler gösterilmiĢtir. Bunların ardından,
çocuğun canlı bir köpeği önce uzaktan, daha sonra yakınlaĢarak izlemesi
sağlanmıĢtır. Son aĢamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiĢtir. Bu
uygulamada aĢağıdaki tekniklerden hangisi kullanılmıĢtır?
5)
A) Aralıklı pekiĢtirme
B) Kaçınma koĢullaması
C) Sistematik duyarsızlaĢtırma
D) BiliĢsel terapi
GENELLEME:
E) Model alma
Bir davranıĢı öğrenen organizmanın bu tepkiyi benzer
uyaranlara karĢıda göstermesine genelleme denir.
Örn: Öğretmenine bilmediği bir konuyu soran bir öğrenci doyurucu cevap
alınca tüm öğretmenlerine soru sormayı sürdürmüĢtür.
Örn:
Belli
bir
renkteki
diski
gagalayan
bir
güvercin
yiyecekle
pekiĢtirildiğinde bu renge benzeyen diğer diksleride gagalar.
Örn: Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.
Örn: Kediyi seven bir öğrencinin diğer hayvanları da sevmesi.
Örn: Köpeğine ıslık çaldığında yanına gelen bir çocuğun sirkte gördüğü bir
aslana da yanına gelmesi için ıslık çalması.
6) AYIRT ETME: PekiĢtirilen uyarıcılara gösterilen tepkinin pekiĢtirilmeyen
uyarıcılara gösterilmemesidir. Ayırt etmenin olması için organizma tarafından
önce genellemenin yapılması gerekir.
Örn: Bir çocuğun bahçede oyun oynayan çocuklar içerisinde yalnızca
sevdiği arkadaĢını gördüğünde bahçeye oyun oynamaya çıkması.
82
Örn: Bir öğrencinin bütün dersler içerisinde yalnızca MÜZĠK dersinde
yaramazlık yapması…
Örn: Bir kiĢinin gazetedeki spor haberlerini seçerek okuması
2008 KPSS: Çocuklarına zarar vermemek için sadece mutfakta sigara içmeye
baĢlayan Ali Bey, bir süre sonra su içmek için bile mutfağa gitse bir sigara
yaktığını fark etmiĢtir.
Bu
örnekte
mutfak
Ali
Bey
için
aĢağıdakilerden
hangisinin
iĢlevini
görmektedir?
A) Ayırt edici uyarıcı
B) Ġtici uyarıcı
D) KoĢulsuz uyarıcı
E) Dolaylı pekiĢtireç
C) Olumlu pekiĢtireç
2009 KPSS: Bir futbolcu, rakibinin sert bir hareketiyle yere düĢmüĢ ve hakem
rakip oyuncuyu oyundan atmıĢtır. Bu olaydan
sonra, bu futbolcu canı yanmıĢ gibi davranarak rakibini oyundan attırabileceğini
öğrenmiĢtir (I). Aynı oyuncu farklı hakemlerin yönettiği diğer maçlarda da
kendini yere atarak rakibini oyundan attırmayı denemiĢtir (II). Bu denemelerde
baĢarısız olan futbolcu sadece rakibini oyundan atan ilk hakemin yönettiği
maçlarda bu numarayı denemeye devam etmiĢtir (III).
Yukarıdaki parçada I, II ve III rakamlarıyla ifade edilen durumlar, sırasıyla
aĢağıdaki kavramlardan hangileriyle açıklanabilir?
A) Tepkisel koĢullanma – Olumsuz pekiĢtirme – Ayırt etme
B) Olumsuz pekiĢtirme – Genelleme – Sönme
C) Edimsel koĢullanma – AlıĢma – Ket vurma
D) Ġçgörü kazanma – Olumsuz aktarma – Kendiliğinden geri gelme
E) Edimsel koĢullanma – Genelleme – Ayırt etme
83
7)
SÖNME:
Edimsel
koĢullanma
ile
öğrenilen
davranıĢlar
uzun
süre
pekiĢtirilmezler ise davranıĢı gösterme sıklığı giderek azalır ve davranıĢ söner.
Örn: Sabahları her gün babasının ayakkabısını sildikten sonra harçlık alan
çocuk bir müddet davranıĢı gösterdikten sonra harçlık almadığında ayakkabı silme
davranıĢı sona erer.
Örn: Problemi doğru çözen öğrenciye her defasında öğretmen pekiĢtireç
vermektedir. Ve çocuk böylece problem çözme davranıĢını geliĢtirir. Ancak
öğretmen pekiĢtireç vermeyi bırakırsa öğrencinin davranıĢı zamanla azalır ve
SÖNER…
2007 KPSS: Bir bebeği annesi, ayağında sallayarak uyutmaya alıĢtırmıĢtır. Bir
psikologun tavsiyesi üzerine anne bebeğini ayağında sallayarak uyutmaktan
vazgeçmiĢ ve onun ağlamasına aldırmadan, yatağında kendi kendi-ne uyumasını
beklemeye baĢlamıĢtır. Ġlk günlerde bebeğin ağlama davranıĢında bir artma
olmuĢ; ama daha sonra, ağlama davranıĢı azalarak ortadan kalkmıĢtır.
Bebeğin ağlama davranıĢının ortadan kalkması aĢağıdakilerden hangisine
örnektir?
A) Olumsuz pekiĢtirme
B) Kademeli yaklaĢma
D) Kaçınma
E) Bastırma
84
C) Sönme
2008 KPSS: Sokakta oynarken, arkadaĢları isteklerini yerine getirmeyince
hemen gidip onları abisine Ģikâyet eden Bahar, okula baĢladığında da, tartıĢtığı
arkadaĢlarını, koĢarak öğretmenine Ģikâyet etmiĢtir. Ancak, öğretmeni abisi gibi,
arkadaĢlarına kızmamıĢtır. Bahar, baĢlangıçta her tartıĢtığında arkadaĢlarını
öğretmenine Ģikâyet etmesine karĢın, bir süre sonra benzer durumlarda artık hiç
kimseyi Ģikâyet etmemeye baĢlamıĢtır.
Bahar‟ın arkadaĢlarını Ģikâyet etmekten vazgeçmesi aĢağıdakilerden hangisinin
sonucudur?
A) KarĢıt tepki oluĢturma
B) Sönme
C) KarĢıt koĢullama
D) Sistematik duyarsızlaĢtırma E) AlıĢma
8) ALIġMA: DavranıĢın ardından sürekli pekiĢtireç verilmesiyle organizma için
pekiĢtirecin etki gücünün azalması ve davranıĢı ihmal etmeye baĢlamasıdır. Yani
daha önce çok sık pekiĢtirilen ya da sürekli pekiĢtirme tarifesi kullanmak yolu ile
kazandırılan tepkinin Ģiddetinde bir süre sonra azalma görülebilir. Bu duruma
alıĢma etkisi adı verilir. Örnek: Bir anne çocuğuna yatağını toplama alıĢkanlığı
kazandırmak için yatağını her topladığında onu çikolata ile ödüllendirmektedir.
Ancak bir süre sonra anne çikolata vermeye devam ettiği halde çocuğun yatağını
toplama davranıĢı azalmıĢ yani çocuk yatağını toplamayı ihmal etmeye baĢlamıĢtır.
85
2009 KPSS: Bir ilköğretim okulu öğretmeni bir öğrencisine düzenli olarak ödev
yapma alıĢkanlığı kazandırmak amacıyla her ödev yapıĢında onu arkadaĢlarının
önünde överek ödüllendirir. Bunun sonucunda öğrenci ödevlerini düzenli olarak
yapmaya
baĢlar.
Ancak
bir
süre
sonra,
öğretmenin
onu
aynı
Ģekilde
ödüllendirmeye devam etmesine karĢın öğrencinin ödev yapmayı ihmal etmeye
baĢladığı görülür.
Öğrencinin ödev yapmayı ihmal etmeye baĢlaması aĢağıdaki süreçlerden
hangisiyle açıklanabilir?
A) AlıĢma
B) Sönme
C) Kendiliğinden geri gelme
D) KoĢullanma
E) Ġleri doğru ket vurma
NOT: AlıĢma ile duyarlılaĢma birbiri ile karıĢtırılmamalıdır. DuyarlılaĢma,
koĢullanılan uyarıcıya baĢlangıçta daha az tepki verilirken, pekiĢtirecin hoĢa
gitmesi sonucunda, koĢullanılan uyarıcıya daha fazla tepkinin verilmesidir.
NOT: Sönme ile alıĢma kavramı birbiri ile karıĢtırılmamalıdır. Sönme davranıĢın
devamını sağlayan uyarıcının ortamdan çekilmesi ile davranıĢın bitmesidir. Oysa
alıĢma davranıĢın devamını sağlayan uyarıcının ortama verildiği halde tepkinin
azalmasıdır.
ÖRNEK: Annesini gördüğünde sevinç çığlıkları atan bebeğin çıkardığı sesin
ölçümleri 10 desibel olsun. Sönme gerçekleĢtiğinde çocuk hiç çığlık atmayacaktır.
AlıĢma gerçekleĢtiğinde daha düĢük düzeyde çığlık atacaktır(7 desibel).
DuyarlılaĢma gerçekleĢtiğinde ise daha yüksek çığlık atacaktır(13 desibel).
86
9) BATIL DAVRANIġ (ĠNANÇ): Edimsel koĢullanma ilkelerine göre organizma
tesadüfen bir davranıĢı yaptığı sırada o davranıĢla ilgili olmamasına rağmen olumlu
bir pekiĢtireç alırsa zamanla almıĢ olduğu pekiĢtireci o davranıĢla iliĢkilendirir ve
o davranıĢı yapma eğilimi geliĢir.
Örn: Annesin aldığı bir kırmızı gömlek ile gittiği sınavdan yüksek not alan
öğrenci sonraki sınavlara da aynı gömlekle gitmek ister.
Örn: Ġnsanların belirli günleri uğurlu gün kabul etmesi…
Örn: Bazı insanların merdiven altından geçmemesi…
NOT: Annesinin verdiği kırmızı kalemle girdiği sınavlardan yüksek not alan bir
öğrencinin aldığı yüksek notun sebebini kırmızı kaleme bağlaması ve buna inanması
klasik koĢullanma yoluyla öğrenmedir. Eğer bu kiĢi yüksek not alacağına inandığı
için her sınava aynı kırmızı kalemle gidiyorsa bu da edimsel koĢullanma yolu ile
öğrenmedir.
2007 KPSS: Ebru otobüsle okula giderken yaĢlı bir hanıma yer verir ve o gün
okuldaki zor bir sınavı çok iyi geçer. O günden sonra Ebru ne zaman önemli bir
sınavı olsa otobüste büyüklerine yer vermeye özen gösterir. Ebru‟nun bu
davranıĢı aĢağıdakilerden hangisine örnektir?
A) Araçsal davranıĢ
B) Ġçgüdüsel davranıĢ
D) Tepkisel davranıĢ
E) Geçici davranıĢ
87
C) Batıl davranıĢ
2008 KPSS: Bir futbolcunun gol attığı bir maçta taktığı kolyeyi, daha sonraki
maçlarda da mutlaka takması ve kolyeyi takmadan maça çıkmak istememesi
aĢağıdaki kavramlardan hangisiyle en iyi açıklanabilir?
A) Batıl davranıĢ
B) KoĢullu tepki
D) Öğrenmenin aktarılması
E) AlıĢma
C) Genelleme
10) KENDĠNĠ GERÇEKLEġTĠREN KEHANET: Birey kendisi ya da olaylar için
sahip olduğu doğru olmayan olumsuz düĢünceye inanarak buna göre davranırsa bir
süre sonra diğer kiĢilerin yaklaĢımı ve olayların yönelimi bu Ģekilde gerçekleĢir.
Böylece de bu düĢünce pekiĢmiĢ olur.
Örn: Matematik dersinde ben baĢaramıyorum, öğrenemiyorum Ģeklinde
düĢünen ve çaba göstermeyen bir öğrenciye bir süre sonra öğretmeni, anne ve
babası, “sen matematiği öğrenemezsin” Ģeklinde yaklaĢır. Böylece davranıĢ
pekiĢmiĢ olur ve kehanet gerçekleĢir.
Örn: Kızlar beni beğenmiyor Ģeklinde düĢünen bir kiĢi kızlardan uzak
durur. Bunun sonucunda kızlar o kiĢiyi itici bulur ve ona yaklaĢmazlar… böylece bu
düĢünce pekiĢmiĢ olur.
KAÇINMA ġARTLANMASI
KoĢullanmada durum ortaya çıkmadan durumdan uzaklaĢılmasına KAÇINMA
ġARTLANMASI adı verilir.
Yapılan bir araĢtırmada ıĢık yandıktan 10 saniye sonra elektrik Ģoku verilen
köpek elektrik Ģoku gelmeden önce (bir engelden atlayarak) elektrik Ģokundan
88
kurtulmayı öğrenmiĢtir. ġoktan önce davranıĢ gösterildiği için bu durum kaçınma
Ģartlanmasıdır. Köpek burada Ģoktan kaçınmaktadır. Bu Ģartlanma klasik ve
operant koĢullanmanın bileĢimi olan ve kendi kendini pekiĢtiren bir Ģartlanmadır.
Kaçınma Ģartlanmasının ortaya çıkması için önce korku ve kaçma Ģartlanmasının
olması gerekmektedir. Bunlardan korku Ģartlanması → KLASĠK
→ OPERANT Ģartlanmaya girmektedir.
Kaçma ise
Kaçma ve kaçınma farklı kavramlardır. Kaçınma durum ortaya çıkmadan
durumdan uzaklaĢmadır. Kaçma ise durum ortaya çıktıktan sonra uzaklaĢmadır.
Örn: Bir köpek tabanı elektrik Ģoku vermeye elveriĢli bir kutuya konulur.
Kutunun önünde bir bölme olup elektrik Ģoku verildiğinde köpek bu bölmeden
atlayıp Ģoktan kurtulma imkânına sahiptir. Köpek ilk zamanlar Ģokun akabinde
havlamak, zıplamak, dolaĢmak gibi çeĢitli hareketler yaparak Ģoktan kaçmaya
çalıĢmıĢtır. Fakat KAÇINAMAMIġTIR. Sonunda bölmeden atlamanın kendisini
Ģoktan kurtardığını öğrenmiĢ ve Ģoktan kaçınmayı baĢarmıĢtır. Görüldüğü üzere
kaçınma; korkma ve kaçmayı içermektedir.
Kaçınma Ģartlanması insanlarda da benzer Ģekillerde oluĢmaktadır.
Küçük çocukların sobaya ilk kez dokunduklarında önce korkarak kaçma davranıĢı
göstermeleri ve bir iki tecrübeden sonra sobadan kaçınmayı öğrenmeleri kaçınma
Ģartlanmasına örnektir.
Örnekler:

Okula gittiği ilk günde öğretmeninden dayak yiyen çocuğun ertesi gün okula
gitmek istememesi.
89

Elektrik düğmesine dokunduğunda elektrik çarpan çocuğun, bir daha
elektrik düğmesine yaklaĢmaması.
2007 KPSS. Anaokulu öğrencisi Çiçek bir sabah uyandığında okula gitmek
istemediğini söylemiĢ ve ağlamaya baĢlamıĢtır. Böyle bir durumla ilk kez
karĢılaĢan anne ve baba okula giderek Çiçek‟in öğretmeniyle görüĢtükle-rinde, bir
gün önce öğretmeninin Çiçek‟i azarladığını öğrenmiĢlerdir. Çiçek‟in okula gitmek
istememesi, aĢağıdakiler-den hangisiyle açıklanabilir?
A) Birden fazla uyarıcıya koĢullanma
B) Uyarıcı-tepki bitiĢikliği
C) Olumsuz davranıĢın pekiĢtirilmesi
D) Kaçınma davranıĢı
E) Ayırt etme
KLASĠK
KOġULLANMA
ĠLE
EDĠMSEL
KOġULLANMA
ARASINDAKĠ
FARKLAR
1) Klasik koĢullanmada davranıĢ uyarıcıyı takip ederken, edimsel koĢullanmada
davranıĢ uyarıcıdan önce yapılmaktadır.
2) Klasik koĢullanmada, davranıĢa neden olan uyarıcı her zaman bilinmektedir;
ancak edimsel koĢullanmada uyarıcı bilinmemektedir, belli değildir.
3) Klasik koĢullanmada tepkide uyarıcı gibi bellidir; edimsel koĢullanmada
tepki tesadüfüdür.
90
4) Klasik koĢullanma, tepkisel ve bilinçsiz oluĢan davranıĢlar üzerinde
dururken; edimsel koĢullanma bilinçli oluĢan davranıĢlar üzerinde durur.
5) Klasik koĢullanmada pekiĢtireç daima organizmanın yaptığı davranıĢtan
bağımsız olarak verilir yani pekiĢtireç gösterilen tepkiden bağımsızdır.
Edimsel koĢullanmada ise pekiĢtireç davranıĢtan sonra verilir yani tepkiye
bağımlıdır.
6) Klasik koĢullanmada öğrenme, nötr bir uyarıcı ile Ģartsız bir uyarıcının
eĢleĢmesi sonucu meydana gelir. Edimsel koĢullanmada ise öğrenme,
davranıĢların pekiĢtirilmesi sonucu meydana gelir.
7) Klasik koĢullanma daha çok hayvanlarda ve insanlara duyuĢsal davranıĢların
kazandırılmasında
öğrenmelerinde
kullanılırken;
ve
edimsel
psiko-motor
koĢullanma
davranıĢların
daha
insan
kazandırılmasında
kullanılmaktadır.
8) Klasik koĢullanmada yapılan iĢlem, bir tepkinin baĢka bir uyarıcıya
yönlendirilmesi; edimsel koĢullanma ise yapılan iĢlem, tesadüfen yapılan bir
davranıĢın pekiĢtirilmesi sonucu tekrar yapılma ihtimalinin artırılmasıdır.
9) Klasik koĢullanmada genelleme ve ayırt etme istemsiz, duygusal ve
psikolojik tepkilerdir; ancak edimsel koĢullanmada genelleme ve ayırt etme
istemli bir süreçtir.
10)
Klasik koĢullanmada organizma pasiftir; ancak edimsel koĢullanmada
organizma aktiftir.
NOT:
Klasik ve operant Ģartlanmada sönme; davranıĢın ortadan kalkması
anlamında kullanılır
91
C) BĠTĠġĠK KURAMLAR (WATSON ve GUTHRĠE)
WATSON‟ un GÖRÜġLERĠ: Watson, davranıĢçı yaklaĢımın kurucusudur.
Öğrenmeyi uyarıcı-tepki bitiĢikliğiyle açıklamıĢtır. Ona göre öğrenme koĢullu ve
koĢulsuz uyarıcıların birbirine çok yakın zamanlarda verilmesiyle meydana gelir.
Ayrıca bu uyarıcılar ne kadar sık birlikte verilirse aralarındaki iliĢki o kadar
güçlenir. Yani tekrarlar öğrenmeyi güçlendirir.
Öğrenmede çevresel uyarıcılar üzerinde durmuĢtur. Ona göre öğretmenin
en temel görevi öğrencinin öğrenme çevresini düzenlemektir.
Watson, bütün davranıĢların koĢullanma yoluyla kazanıldığını savunmuĢtur.
Ġnsanların koĢullanma yoluyla bütün kiĢiliklere sokulabileceği görüĢündedir. (Bir
çocuk koĢullanma yoluyla; bilim adamı, müzisyen, hırsız yapılabilir)
Özellikle korku koĢullanması üzerinde çalıĢmıĢtır (Küçük Albert Fare
deneyi). Ona göre korku öğrenilmiĢse korkmamada öğrenilir. Bireydeki korkular
sistematik duyarsızlaĢtırma yoluyla ortadan kaldırılabilir.
Öğrenmede; pekiĢtirme, haz ve etki ilkelerini reddetmiĢtir. Öğrenmede
son yaĢantıların ve tekrarın önemi üzeride durmuĢtur. (En son yapılma ve sıklık
ilkesi) Yani belli bir uyarıcıya karĢı belli bir tepkiyi ne kadar çok ne kadar sık
tekrarlarsak bu uyarıcıya karĢı o tepkiyi tekrar yapma olasılığı da o kadar artar.
Buna göre en son yapılan tepkinin tekrar yapılma ihtimali oldukça fazladır.
Örneğin; okulda fizik problemini çözümlemekten zevk almayan bir öğrenci,
karĢılaĢtığı farklı bir fizik problemini de çözmekten zevk almaz. YaĢlı bir teyze
bozulan radyosuna vurdu ve radyo çalıĢtı. Radyo yine bozulduğunda aynısını yapar.
92
Kısaca WATSON ;
Öğrenmede pekiĢtirme , etki ve haz ilkesini reddeder.
Uyarıcı-Tepki bitiĢikliğini savunur.
KoĢullanma yoluyla bir insan bütün kiĢiliklere sokulabilir.
Korku öğrenilmiĢse korkmama da öğrenilir.
Öğrenmede çevrenin etkili olduğunu söylemiĢtir.
GUTHRĠE‟
nin
GÖRÜġLERĠ:
Guthrie göre öğrenmenin tek
yasası
bitiĢikliktir. BitiĢikliği; bir uyarıcıya karĢı yapılan tepkinin daha sonra aynı
uyarıcılarla karĢılaĢıldığında da gösterilme eğilimi olarak açıklamaktadır.
Birey hazır olduğu zaman bir defada ve son yaĢantılar yoluyla öğrenilir.
Organizma belli bir durumda son olarak hangi davranıĢı göstermiĢse aynı durumla
tekrar karĢılaĢtığında aynı davranıĢı gösterme eğilimindedir. Yani öğrenme ilk
uyarıcı-tepki
iliĢkisinden
ibarettir.
Bununla
birlikte
devamında
yapılacak
tekrarların önemi bulunmaz. Böylece Guthrie öğrenmede tekrarın önemli
olmadığını vurgular. (TEK DENEME ĠLKESĠ)
Organizma bir durumda son olarak göstermiĢ olduğu davranıĢı, aynı durumla
tekrar karĢılaĢtığında tekrar gösterme eğilimindedir. Bu duruma SONUNCULUK
ĠLKESĠ adı verilir.
NOT:
Guthrie Watson‟dan sıklık ilkesi bakımından farklı düĢünmektedir.
Watson‟a göre öğrenmede uyarıcı-tepki bağı pratikle (tekrarla) güçlenir. Fakat
Guthrie‟ ye göre öğrenme için tek bir yaĢantı geçirmek yeterlidir.
93
Guthrie göre;

Yaptığımız Ģeyi öğreniriz. Tekrarlar sadece beceriyi geliĢtirir.

Öğrenmede ödüle ve pekiĢtirece gerek yoktur.

Ceza bitiĢiklikle ilgilidir.
Örn; Eve her girdiğinde mantosunu ve çantasını yere atan çocuğunu annesi her
seferinde azarlar ve onları yerine astırır. Ve bu hep böyle devam eder. Daha
sonra annesi kızının manto ve Ģapkayı atmasını sağlayan uyarıcının onu azarlaması
olduğunu anlayarak diğer seferinde manto ve Ģapkasını alarak dıĢarı çıkmasını
ister ve içeri girer girmez azarlamaksızın manto ve çantayı asmasını ister; bu kez
davranıĢ düzelir. Sonuç olarak cezanın cezalandırılan davranıĢa alternatif bir
davranıĢ
meydana
getirmesi;
cezalandırılan
davranıĢı
doğuran
uyarıcının
bulunduğu bir durumda verilmesi gerekir. Böylece eski uyarıcı ve istenmeyen
tepki bitiĢikliği yerine, yeni uyarıcı ve istenen tepki bitiĢikliği sağlanabilir.
Cezanın acı verici olması değil, organizmaya yeni, istenilen davranıĢı yaptırması
önemlidir.
Guthrie göre istenmeyen davranıĢların yok edilmesinde üç yöntem vardır.
Bunlar;
1)
EĢik
Yöntemi
(AlıĢtırma
Yöntemi):
Ġstenmeyen davranıĢları istenen
davranıĢlara dönüĢtürmeyi sağlayan bir öğrenme tekniğidir. EĢik yönteminde;
istenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcı azar azar ve yavaĢ yavaĢ verilerek
istenmeyen tepkinin önlenmesi ve istenen davranıĢın yapılması sağlanır.
Bireyin istemediği bir uyarıcı en azdan en çoğa doğru belirli düzeylerde
verilerek istenmeyen tepkinin ortaya çıkması engellenir.
94
Örnekler:

Yoğurt yemeyi sevmeyen çocuğa, yoğurt azar azar yedirilerek çocuk yoğurt
yemeye alıĢtırılır.

Balık yemeyi sevmeyen çocuğa, balığın küçük parçalara bölünerek azar azar
verilmesi.
2) Bıktırma (yorma) Yöntemi: Ġstenmeyen davranıĢ organizmaya bıkıncaya,
sıkılıncaya, yoruluncaya kadar yaptırılır ve istenmeyen davranıĢ ortadan kaldırılır.
Burada organizma istenmeyen davranıĢı yapmaktan bıktığı için davranıĢ sönme
eğilimine girer.
Örnekler:

Çok Ģeker yiyen çocuğun önüne annesi kutularca Ģeker koyarak yemesini
ister.

Suyla oynayarak etrafı ıslatan çocuğun önüne kovalarca su konularak
oynamasını isteme.
3) Zıt Tepki Yöntemi (ÇatıĢan uyarıcı verme): Ġstenmeyen davranıĢı meydana
getiren uyarıcı ile birlikte; ona zıt olan, onunla rekabet edebilecek istenen
davranıĢı meydana getirecek uyarıcı beraber sunulur.
Örnekler:

Yemek yemeyi sevmeyen çocuğa sevdiği çizgi film izlettirilerek yemek
yedirme.

Kediden korkan çocuğa korktuğu kedi, annesinin kucağında gösterilir.
95
D) BAĞ KURAMI (BağlaĢımcı kuram- ÇağrıĢım Yolu Ġle ÖğrenmeAraçsal KoĢullanma) (THORNDĠKE)
Öğrenmeyi duyusal uyarıcılarla harekete geçiriciler arasıda kurulan bağ
olarak (uyarıcı-tepki bağı) açıklamıĢtır. AlıĢkanlıkları meydana gelmesini ya da yok
olmasını bu duyusal uyarıcılarla tepkiler arasındaki bağların güçlenmesine ya da
zayıflamasına bağlamaktadır.
Bu kuramda yaparak-yaĢayarak öğrenme, pekiĢtirme, güdüleme, kazanılan
davranımların değiĢik ve çok çeĢitli durumlarda öğrenilmesi ve kullanılması
önemlidir.
Öğrenmeyi bir problem çözme yolu olarak görmüĢ ve bu süreçte yapılan
sınama yanılma davranıĢlarına önem vermiĢtir. Ona göre öğrenmede en temel
yöntem DENEME-YANILMADIR (ARAÇSAL KOġULLANMA). Öğreneme birden
bire iç görüsel bir Ģekilde değil yavaĢ yavaĢ küçük adımlarla oluĢur. Organizma
amacına ulaĢmak için pek çok davranıĢta bulunur. Ancak bunlardan bazıları amaca
ulaĢmasına yardım eder, bazılarıysa amaca götürmez. Organizma daha sonra aynı
uyarıcı koĢullarla kendini amaca ulaĢtıran tepkileri seçer, amaca ulaĢtırmayan,
baĢarısız tepkileri de eler. Thorndike bu sürece eleme (seçme) ve bağlama adını
vermektedir.
Deneme yanılma yoluyla öğrenmede; organizma, problemin çözümüne iliĢkin
birçok
davranıĢta
bulunur.
Bu
davranıĢlardan
sonuca
götürücü
olanlar
öğrenilirken, diğerleri söner. Ön bilgilerin olmadığı ya da yetersiz olduğu
durumlarda kullanılır.
96
Örnekler:

Resim dersinde istediği rengi elde etmek isteyen çocuk, değiĢik renkleri
teker teker karıĢtırarak bunu baĢarabilmiĢtir.

Elindeki legolarla ev yapmak isteyen çocuk, legoları geliĢigüzel dizerek,
uzun uğraĢlardan sonra istediği evi yapabilmiĢtir.
2007 KPSS: Altı yaĢındaki bir çocuk, bozulan oyuncağını parçaları geliĢigüzel
söküp takarken onarıyor. Burada çocuğun yaptığı Ģey, parçaları, aralarındaki
iliĢkileri dikkate alarak birleĢtirmek değil; çeĢitli durumları, doğrusunu buluncaya
kadar birçok kez tekrarlamaktır.
Çocuğun
oyuncağı
bu
Ģekilde
onarması,
aĢağıda-kilerden
hangisine
bir
örnektir?
A) Örtük (gizil) öğrenme
B) Deneme-yanılmayla öğrenme
C) Kavrama yoluyla öğrenme
D) Gözleyerek öğrenme
E) Öğrenmeyi öğrenme
2009 KPSS. Elinde bulunan bir deste anahtardan hangisinin, babasının ofisine
ait olduğunu bilmeyen bir çocuğun doğru anahtarı bulmak için kullanabileceği
en uygun öğrenme stratejisi aĢağıdakilerden
hangisidir?
A) Ġçgörü kazanma
B) Kademeli yaklaĢma
D) Sınama-yanılma
E) Bağsal öğrenme
97
C) Gizil öğrenme
Thorndike göre öğrenmenin üç temel kanunu vardır. Bunlar;
1) Etki kanunu: Bir davranıĢ haz veren bir sonuca götürülürse, o davranıĢ tekrar
edilir ve kalıcı olur. Bu ilkenin terside doğrudur. Yapılan tepki sonucu rahatsız
edici olduğunda tepki gösterilmeyecektir. Yani; tepki haz verici ise U-T bağı
güçlenecek ve davranıĢ tekrar gösterilecektir, tepki rahatsız edici ise U-T bağı
zayıflayacak ve davranıĢ gösterilmeyecektir.
Bu yasaya göre öğrenci davranıĢlarını değiĢtirmede ödül cezadan daha
önemlidir. DavranıĢ değiĢikliğinde cezaya baĢvurulması bu yasaya ters düĢer.
Örn; Sınavına çalıĢan bir öğrenci sınavdan yüksek bir not alırsa ders
çalıĢma davranıĢı devam eder.
Etkinin
yayılması:
Thorndike
göre;
bir
pekiĢtirme
iĢleminde
pekiĢtireç,
pekiĢtirilen doğru davranıĢı devam ettirir. Fakat bununla birlikte pekiĢtirlen
davranıĢı çağrıĢtıran ya da yan yana olan yanlıĢ davranıĢların da pekiĢtirlmesi
sonucunu verebilir. Bir baĢka deyiĢle pekiĢtirmenin etkisi, doğru davranıĢla yan
yana olan yanlıĢ davranıĢa da yayılmaktadır. Örneğin; öğretmen öğrencilerin derse
katılımını sağlamak için, verdiği matematik problemlerini doğru çözenleri çikolata
ile ödüllendirmektedir. Fakat bir süre sonra öğrenciler çikolatayı almak için
problemleri çok hızlı ve hatalı çözecekler sonra da öğretmenden izin almadan
cevap vermeye çalıĢtıkları görülecektir.
98
2008 KPSS: Okula yeni baĢlayan öğrencilerine çalıĢma alıĢkanlığı kazandırmak
isteyen bir sınıf öğretmeni verdiği ödevleri yapan öğrencileri çikolatayla
ödüllendirmekte,
yapmayanları
ise
teneffüste
dıĢarı
çıkarmayarak
cezalandırmaktadır.
Öğretmenin öğrencilerine ders çalıĢma alıĢkanlığı kazandırmak için izlediği yol
Thorndike‟ın hangi ilkesiyle uyuĢmamaktadır?
A) Tekrar yasası
B) Etki yasası
C) Tepki analojisi
D) Hazır bulunuĢluk yasası
E) Öğrenmede küçük adımlar ilkesi
2) Hazır bulunuĢluluk: Organizmanın belirli bir tepki veya davranıĢ için gereken
hazırlıklara sahip olup olmadığını ifade eder. Öğrenmeye olan ilgi, istek,
motivasyon ve ön bilgilerin etkisidir. Organizmanın bir davranıĢı öğrenebilmesi
için gerekli olan hazırlıklara sahip olup olmamasıdır.
Örn; Çocuk düzgün yazı yazmaya hazırsa ve buna izin verilirse çocuk yazı
yazmaktan HAZ duyar. Çocuk kalem tutmaya hazır fakat eline kalem almasına izin
verilmiyorsa bu durum çocukta kızgınlık duygusu yaratır veya çocuk düzgün yazı
yazmaya zorlanırsa da kızgınlık duyar.
2009 KPSS: Bir ilköğretim okuluna bu yıl atanan Stajyer Öğretmen Mehmet
Bey, müdür tarafından 2A Ģubesinin sınıf öğretmeni olarak görevlendirilir.
Mehmet Öğretmen, öğrencilerin ileriki yıllarda girecekleri önemli sınavları
düĢünerek
sadece
öğretim
programındaki
konuların
yeterli
olmayacağına
inanmaktadır. Bu nedenle öğrencilerinden her hafta en az 50 sayfalık bir hikâye
kitabı okumalarını ve bu kitabın özetini çıkarmalarını istemektedir.
99
Öğretmenin bu davranıĢı, Thorndike‟ın öğrenme ve eğitimle ilgili görüĢlerinden
hangisine uygun değildir?
A) Tekrar yasası
B) Etki yasası
D) Ait olma yasası
E) HazırbulunuĢluk
C) Tepki analojisi
3) Tekrar: Uyarıcı-tepki bağı tekrarlarla güçlenir. Bağlantıların zayıflaması ve
tekrarların kesilmesiyle unutma meydana gelir. Yani tekrar edilen konular etkili
öğrenilir, tekrar etmediğimizde ise unutulur. Öğrenme sürecinde ezberleme
yerine aralıklı tekrarlar yapma öğrenmede daha etkilidir.
Örn: Et-tekrarü ahsen velev kane yüz seksen… Yani ne kadar çok tekrar
yapılırsa Ģartlanma(öğrenme) o kadar güçlü olacaktır.
NOT:
Thorndike 1930 yılından sonra tekrar kanununa iliĢkin görüĢlerini
değiĢtirmiĢtir. Buna göre sadece tekrar etme bağı güçlendirmediği gibi,
kullanmama da bağın gücünü azaltmaz. Bununla birlikte tekrar etme, bağın
gücünde az bir geliĢme sağlayabilir, kullanmama da biraz unutmaya yol açabilir.
Ancak, her tür amaç için tekrar uygun değildir.
TEPKĠ
ANOLOJĠSĠ: Yeni bir durumla karĢılaĢan organizma, daha önce
karĢılaĢtığı, bu duruma benzediğini varsaydığı diğer durumlarda da daha önce
gösterdiği tepkiyi tekrarlayabilir. Bu duruma tepki anolojisi adı verilir. Örn:
Daha önce enjektör ile (iğne yolu ile) ilaç almak zorunda kalan ve her iğne
vurulduğunda kaslarını kasan bir kiĢinin, kendisine ilk defa çuvaldız gibi sivri uçlu
bir cisimle müdahale edildiğinde, daha cisim kendisine temas etmeden kaslarını
kasması karmaĢık bir tepkidir. Bu duruma tepki anolojisi denir. Örneğin hayatında
100
hiç motorlu taĢıt görmemiĢ bir Afrikalı çocuğun Ģehirde ilk defa motorlu bir taĢıt
görünce daha önce ormanda tehlikeli hayvanlar karĢısında yaptığı gibi ağaca
tırmanarak korunmaya çalıĢması bir tepki analojisi durumudur.
NOT: Thorndike ile Skinner arasındaki fark: Thorndike göre davranıĢın devam
etmesi için davranıĢın sonucunun organizmaya HAZ vermesi gerekir. Oysa
Skinner‟e göre davranıĢın devam etmesi için davranıĢın sonucunun olması yani
davranıĢın pekiĢtirilmesi yeterlidir. Örn: Bir öğrenci geçme notunun 50 olduğu
bir sınavda 60 almıĢtır. Skinner „e bu öğrenci ders çalıĢmaya devam eder çünkü
sonuç olumludur yani davranıĢ pekiĢtirilmiĢtir. Oysa Thorndike göre sonuç öğrenci
için haz verici olmadığı için öğrencinin ders çalıĢma davranıĢı devam etmeyebilir.
NOT: Skinner edimsel koĢullanma kuramını Thorndike‟nin etki yasasına göre
oluĢturmuĢtur.
THORNDĠKE‟NĠN ĠLKELERĠ
TEPKĠ ÇEġĠTLĠLĠĞĠ ĠLKESĠ: Thorndikeye öğrenmenin temeli denemeyanılmadır. O halde öğrenme süresinde yapılan denemeler önemlidir. Buda Ģunu
gösteriyor ki öğrenme sürecinde organizma ne kadar çok tepki gösterirse
öğrenmesi o kadar hızlı olacaktır. Bu ilkeyi eğitim ortamına uyarlayacak olursak,
öğrencilerin sınıf ortamında derse mümkün olduğunca etkin bir Ģekilde
katılmasının öğrenmenin etkililiğini artıracağını, öğrenmenin süresini kısaltacağını
söyleyebiliriz.
TRANSFERDE BENZER ÖĞELER ĠLKESĠ (TEPKĠ ANALOJĠSĠ): Bu ilkeye
göre, organizma öğrenmelerini bir baĢka duruma uyarlarken benzerliklerden
hareket eder. Örneğin; ders esnasında anlayamadığı bir konuyu belirli bir
kitaptan okuyarak çözen bir öğrenci, bir dahaki sefere yine anlamadığı bir
konuyla karĢılaĢtığında yine o söz konusu kitabı kullanacaktır. Ġki benzer durum
arasındaki transfer miktarını iki durumda da var olan ortak öğelerin sayısı
101
belirler. Ġki durum arasındaki ortak öğelerin sayısı arttıkça, transfer miktarı da
artmaktadır.
ÇAĞRIġIMSAL GEÇĠġ: ÇağrıĢımsal geçiĢ bir uyarıcı durumunda gösterilen
tepkinin, duruma yeni uyarıcıların eklenmesi, eski uyarıcıların derece derece
çıkarılmasıyla tamamen yeni uyarıcılara da eski tepkinin gösterilmesidir. GeçiĢ
sırasında orijinal uyarıcı yavaĢ yavaĢ ortamdan çıkarılmıĢ; bu orijinal uyarıcıya
gösterilen tepki eklenmiĢ uyarıcıya da gösterilir. Thorndike bu durumu ortaya
koymak amacıyla bir kediyle deney yapmıĢtır. Bu deneyde Thorndike bir kediye
balık gösterir ve ona “ayağa kalk” der. Burada zaten aç olan kedi balığı görünce
ayağa kalkar. Yapılan tekrarlardan sonra Thorndike kediye balık göstermeden
“ayağa kalk” der ve kedi ayağa kalkar.
Bu durumu aynı zamanda tepkisel koĢullanma ile açıklamakta mümkündür.
Örneğin; bu deneyde balık kedi için koĢulsuz uyarıcı iken, baĢlangıçta herhangi bir
anlam ifade etmeyen yani nötr olan ayağa kalk emri, bir yaĢantıdan sonra kedide
ayağa kalkma tepkisini ortaya çıkaran bir koĢullu uyarıcı haline gelmiĢtir. O halde
denilebilir ki, klasik koĢullanma ile çağrıĢımsal geçiĢ olguları pratikte birbirinden
ayrılmamaktadır.
AĠT OLMA ĠLKESĠ: Öğrenilecek kapsam içerisinde, konular ya da materyaller
arasında bir takım bağlantılar olması aralarında bağlantı kurulmasını
kolaylaĢtırmaktadır. Yani uyarıcı bir durumda yer alan iki öge birbirine ait ise,
ikisi arasında çağrıĢım olmakta; ancak bitiĢik olarak bulunan fakat birbirine ait
olmayan ögeler arasında çağrıĢım meydana gelmemektedir. Örneğin; Zeynep
öğretmendir, Ahmet iyi bir öğrencidir, AyĢe ev hanımıdır gibi birbiri ile iliĢkili
olmayan cümleler arka arkaya verildiğinde, çağrıĢım bir cümle içindeki birbirine
ait olan sözcükler arasındadır. Böyle bir durumda Zeynep‟ten sonra gelen sözcük
sorulduğunda büyük ölçüde öğretmendir cevabı alınırken, öğretmendir den sonra
gelen sözcüğün ne olduğu sorulduğunda doğru cevap alınamadığı gözlenmiĢtir.
Nedeni ise öğretmendir sözcüğü ile ondan hemen sonra gelen Ahmet sözcüğünün
birbirine ait olmamasıdır. Thorndike, sadece iki öğenin birbirine bitiĢik olarak
verilmesi değil, aynı zamanda bu iki öğe birbirine ait olmalı ki çağrıĢım oluĢabilsin,
öğrenme meydana gelebilsin demektedir.
Kısaca eğitim sürecinde öğretmenler konuları öğrencilerine verirlerken
konuların arasında anlamlı ait olma bağları kurmalılar ya da öğrencilere bu türden
102
bağlantılar kurmaya teĢvik etmeli, yöneltmelidirler. Bu durum eğitimde verimliliği
artıracaktır.
ÇAĞRIġIMSAL ZITLIK ĠLKESĠ: Bu ilke daha çok öğrenmenin biçimsel yönüyle
ilgilidir. Eğer bir konuyu belli bir yönde öğrendiysek, aynı konuyu tersten almaya
çalıĢtığımızda zıtlık ilkesi devreye girer ve zorlanırız. Örneğin, hepimiz alfabeyi
A harfinden baĢlayarak akıcı bir Ģekilde Z harfine doğru sayarız. Ancak bunu Z
harfinden geriye doğru yapmamız istendiğinde zorlanırız hatta belki de
baĢaramayız.
E) SĠSTEMATĠK DAVRANIġ KURAMI: HULL
Hull‟un kuramındaki en önemli kavram ALIġKANLIK kavramıdır. Hull‟e göre
karmaĢık davranıĢlar adım adım öğrenmeyle veya koĢullanmayla kazanılır.
AlıĢkanlık: tepki ve ipuçları arasındaki bağ gücünü ifade eder.
Hull; bir çok bağımsız değiĢkenin ya da davranıĢın bağımlı değiĢken üzerine
nasıl etki yaptığına iliĢkin bir sistem geliĢtirmiĢtir. Bu sistem alıĢkanlık gücünün
geliĢtirilmesi esasına dayanır. Hull, alıĢkanlık gücünü artırmak için ödülün
büyüklüğünün
artması
buna
bağlı
olarak
dürtünün
azalması
gerektiğini
vurgulamıĢtır.
Hull‟e göre dürtü organizmayı harekete geçiren bir durumdur. Yani dürtü; açlık,
susuzluk, acı gibi beden gereksinimlerinin eksikliği veya acı veren uyaran
tarafından üretilen organizmanın geçici durumudur.
Dürtünün iki türlü iĢlevi vardır:
* Bedenin eksikliğini hissettiği özel gereksinimleri belirlemek,
* Harekete geçirici iĢlev…
103
DAVRANIġ DĠZGESĠ = Ödülün büyüklüğünün artması  Dürtüde azalma
AlıĢkanlık gücünün artıĢı
HULL‟ün öğrenme kuramı dürtüyü azaltma olarak görülür. Tepki dürtüyü
azaltıcı nitelikte olmalıdır. Ġhtiyacı tatmin eden, pekiĢtirilen tepkiler öğrenilir.
Sonuç olarak; öğrenme-öğretme ortamında öğrenme birimine duyulan
ihtiyaç, güdüleme, uyarıcı yoğunluğu, pekiĢtirilen tepki sayısı ne kadar artırılır;
yorgunluğun oluĢturduğu engellemelerle, diğer öğrenmeyi etkileyici faktörlerin
etkisi ne kadar azaltılırsa o kadar etkili bir öğrenme meydana gelir.
CRESPĠ ETKĠSĠ: Hull‟a göre pekiĢtireç (ödül) ne kadar büyük, etkili ve ihtiyacı
karĢılayabilir olursa organizma davranıĢa o kadar koĢullanır. Örneğin öğrenciye
sınıfını geçtiğinde bisiklet almak çikolata almaya göre daha güçlü bir pekiĢtirme
etkisi yapar.
PLASEBO ETKĠSĠ: Etkisiz bir pekiĢtirecin etkili bir pekiĢtireç gibi psikolojik
bir tepkiyi ortaya çıkarmasıdır. Örneğin baĢı ağrıyan bireye ağrı kesici olarak
sahte ya da ilgisiz bir ilaç verildiğinde, bir süre sonra baĢının ağrımadığını
hissetmesi.
HALO VE HORN ETKĠSĠ: KiĢinin belirli bir özelliği veya belirli bir konudaki
baĢarısı nedeniyle genel olarak olumlu değerlendirilmesi halo etkisi veya tersi bir
Ģekilde, belirli bir özelliği veya belirli bir konudaki baĢarısızlığı nedeniyle genel
olarak olumsuz değerlendirilmesi horn etkisidir. Örneğin; bir çalıĢanın çok iyi
planlama yaptığını ancak iletiĢim becerisinin düĢük olduğunu varsayalım. Bu
çalıĢanın yöneticisinin, sadece planlama becerisini dikkate alarak bu baĢarıyı
genele mal etmesi ve kiĢiyi olumlu değerlendirmesi
104
halo
etkisi olarak
adlandırılmaktadır. Tersi bir Ģekilde, çalıĢanın belirli bir alandaki baĢarısızlığının
genele mal edilerek olumsuz değerlendirilmesi ise horn etkisi olarak adlandırılır.
DAVRANIġÇI KURAMIN ÖĞRETĠM ĠLKELERĠ:
1) Öğretim hedef davranıĢ belirlenerek yapılmalıdır.
2) PekiĢtirme öğrenmede önemlidir.
3) Becerilerin kazanılmasında ve öğrenilenlerin kalıcılığında tekrar önemlidir.
4) Yaparak yaĢayarak öğrenme esastır.
5) Öğrenci aktiftir, katılımcıdır.
6) Öğrenmede güdülenmenin önemli bir yeri vardır.
7)
DavranıĢçı kuramın geliĢtirdiği
öğretim
modeli programlı öğretimdir.
(SKĠNNER)
PROGRAMLI ÖĞRETĠM
Programlı öğretim bireysel, kendi kendine öğrenme tekniğidir. Bilginin özel
parçalara veya temel öğelere ayrılarak belirli bir sıraya göre düzenlenip bireysel
esasa göre öğrenilebileceği varsayımına dayanmaktadır.
Programlı öğretim Skinner‟in pekiĢtirme ilkesine dayanmaktadır. Öğretimin
bireyselleĢmesi ve tam öğrenme ilkeleri (hatanın en aza indirilmesi) ilkeleri
temele alınmaktadır. Programlı öğretim öğrencinin öğrenme sürecine etkin
katılımını, bireysel öğrenme hızına göre ilerleme kaydetmesini ve öğrenme
sonucunun anında kontrol edilmesini sağlayan bir öğretim tekniğidir. Programlı
öğretim uygulamalarında etkinlikler programlı ders kitapları ile ya da öğretim
105
makineleri ile (özellikle bilgisayar yazılımları ile) sunulur. Öğrenci ilerlemesi ve
çalıĢmasını bizzat kendisi yapar.
Programlı Öğretimin Temel Ġlkeleri
I. Küçük Adımlar Ġlkesi: Bilgi üniteleri, adım adım öğrenciyi ilerlemeye
yöneltecek biçimde düzenlenmelidir. Bu adımlar bir ünitenin öğrenilebilecek en
küçük birimini oluĢturmalıdır.
II. Etkin Katılım Ġlkesi: Öğretilen her birimden sonra öğrenciden,
yönlendirilecek sorularla kazandırılması istenen davranıĢı göstermesi istenir.
Soru hem sunulan bilginin kazanılıp kazanılmadığını yoklamalı hem de öğrencinin
öğrenme sürecinde aktif bir rol üstlenmesini sağlamalıdır. Böylece soru; bir
iĢlemi, bir eylemi baĢlatmakta yani öğrenme olayını sağlamaktadır, öğrenme iĢi
öğrencinin kendisi tarafından yapılmaktadır. Böylece öğrencinin etkin katılımı
sağlanmaktadır.
III. BaĢarı Ġlkesi: Öğrenciler hep baĢarmak zorundadırlar. Sorular da
öğrencilerin baĢarabileceği güçlük düzeyinde olmalıdır. Güçlüğü aĢmak daha
sonraki öğrenmeler için gerekli olan güdüyü oluĢturmaktadır.
IV. Anında Düzeltme Ġlkesi: Öğrenci soruyu cevapladıktan sonra doğru
cevapla karĢılaĢmakta, böylece kendi kendini kontrol etmekte ve düzeltme de
hemen yapılmıĢ olmaktadır.
V. Bireysel Hız Ġlkesi: Öğrenciler arasında bireysel farklılıklar olduğu
kabul edilip her öğrencinin kendi hızıyla ilerlemesi sağlanmalıdır. Bu ilke ile sınıf
ortamında öğrenciler arasında düzey farklılığının yarattığı olumsuzluklarda
ortadan kaldırılmak istenmektedir.
106
VI. AĢamalı Ġlerleme Ġlkesi: Sunulan bilgi basitten karmaĢığa, kolaydan
zora somuttan soyuta ve birbirinin ön koĢulu olacak Ģekilde sıralanmalıdır.
Öğrenci bu sıranın mantığını öğrenip kavramalı ve aĢamalı olarak ilerlemelidir.
2008
KPSS: Bir öğretmen, uyguladığı ilk sınavın sonuçlarını, öğrencilere
yaptıkları hataları da göstererek açıkladığında, öğrencilerin ikinci sınavdaki
baĢarılarının arttığını gözlemlemiĢtir.
Öğretmenin
öğrencilerine
sınav
sonuçlarını
yaptıkları
hatalarla
birlikte
açıklaması aĢağıdakilerden hangisinin uygulanmasına örnek olabilir?
A) Kavramsal basamaklar dizini
B) Aralıklı ya da toplu öğrenme
C) ProgramlanmıĢ öğrenme
D) Olumlu aktarma
E) Olumlu pekiĢtirme
2) BĠLĠġSEL (KOGNĠTĠF) YAKLAġIM
BiliĢsel yaklaĢımın temel görüĢleri;

BiliĢsel yaklaĢıma göre öğrenme; doğrudan gözlenemeyen zihinsel bir
süreçtir. Onlara göre öğrenme; bireyin çevresinde olup bitenlere anlam
vermesidir.

DavranıĢçıların dediği gibi zihni kara bir kutu olarak görmemiĢlerdir. Zihne
ve zihinsel süreçlere önem vermiĢlerdir.

Öğrenmede; anlama, algılama, düĢünme, duygu gibi kavramların önemli
olduğunu savunmuĢlardır.
107

Bu yaklaĢım; uyarıcının birey tarafından alınmasından itibaren bireyde
meydana gelen içsel süreçler (algılama, kavrama, düĢünme, akıl yürütme,
problem çözme) ve öğrenmeye etki eden kiĢisel özelliklerle ilgilenmiĢlerdir.

Öğrenmede sonuçtan çok (gözlenen davranıĢ) süreç üzerinde durmuĢlardır.

Bu yaklaĢıma göre birey edilgin bir uyaran alıcısı değildir. Birey öğrenme
sürecine aktif olarak katılmak zorundadır; çünkü öğrenme kendiliğinden
ortaya çıkmaz.

Birey, maruz kaldığı uyarıcılara dikkat eder, onlara anlam verir ve
yorumlar.

Zihinde meydana gelen anlamlandırma ve yorumlama süreçleri öğrenmeyi
etkiler.

Öğrenmeyi „uyarıcı – zihinsel süreçler – tepki‟ bağıyla açıklamıĢlardır.
2008 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi biliĢsel öğrenme yaklaĢımının temel
sayıltılarından birisi değildir?
A) Öğrenme sürecine aktif olarak katılım zorunludur, öğrenme kendiliğinden
ortaya çıkmaz.
B) Ön bilgiler ve biliĢsel beceriler öğrenmeyi etkiler.
C) Birey, maruz kaldığı uyarıcılara kendisi anlam verir ve yorumlar.
D) Anlamlandırma ve yorumlama süreci öğrenmeyi etkiler.
E) Öğrenmenin ortaya çıkması için pekiĢtireç gereklidir
108
A)
GESTALT
KURAMI
(WERTHEĠMER,
KOFFKA,
KÖHLER,
LEWĠN)
Öğrenmede biliĢsel yaklaĢımın temelini Gestalt psikolojisi oluĢturmaktadır.
Gestalt psikolojisi adını Almanca „bütün‟ anlamına gelen „gestalt‟ tan almıĢtır.
Gestalt kuramına göre insanlar gördüklerini bir bütün olarak algılarlar ve
bütün kendisini oluĢturan parçalardan daha anlamlıdır. Bir baĢka deyiĢle, insanlar
kendilerine gelen uyarıcıları birbirinden ayrıĢmıĢ bir Ģekilde değil de; bir arada,
anlamlı bir bütün halinde, örgütlenmiĢ bir biçimde algılarlar.
Bütün parçaların toplamı değildir. Parçaların toplamından daha farklıdır.
Ayrıca parçalar tek baĢına anlamsız iken bütün anlamlıdır.
Gestaltçıların temel görüĢleri;

Ġnsanlar gördüklerini bir bütün olarak algılama eğilimindedirler. Bütün
parçalardan farklıdır. Parçalar bütün hakkında fikir vermez.

Gestaltçılara göre öğrenme, kiĢinin karĢılaĢtığı bir durumu algılaması ve
yorumlamasındaki değiĢmedir.

Ġnsanlar nesneleri bazı örgütleyici eğilimlere göre algılarlar.

Uyarıcıları birbirinden bağımsız parçalar olarak değil de anlamlı bütünler
olarak görürüz.

Bir nesnenin ya da parçanın algılanıĢı onun diğer parçalarla olan iliĢkisine
bağlıdır.

Öğrenme ani bir kavrayıĢ ya da seziĢ yoluyla meydana gelir.
109
Gestalt kuramı öğrenmeyi açıklamada ALGI ve ALGILAMA ĠLKELERĠNDEN
(pragnaz ilkeleri) yararlanmıĢtır.
ALGI: Gestaltçılara göre algı; dıĢ dünyadan duyu organları yoluyla alınan duyusal
bilginin anlamlandırılması, düzenlenmesi ve yorumlanması sürecidir. Ġnsanların her
türlü duygu, düĢünce ve davranıĢlarında algılama vardır. Birey önce algılar sonra
tepki verir. Olayların, durumların ve iliĢkilerin algısı ile tepkiler arasında uygunluk
vardır.
ALGILAMA ĠLKELERĠ (pragnaz ilkeleri): Ġnsanlar çevresel uyarıcıları bazı
örgütleyici eğilimlere göre algılarlar. Bunlar;
1) ġEKĠL (Figür)- ZEMĠN ĠLġKĠSĠ: Buna göre algılarımızda bir uyarıcıyı Ģekil
diğer uyarıcıyı zemin olarak algılama eğilimi gösteririz. ġekil (figür) öğrenilen
Ģeydir. Zemin uyarıcıların bulunduğu ortamdır. Yani Ģekil dikkat ettiğimiz
uyarandır.
Örn: Bir sınıfta dersi dinleyen öğrenciler için sınıf ortamı ZEMĠN;
öğretmenin sesi ise ġEKĠLDĠR. Bir süre sonra dıĢardan gelen herhangi bir sese
(zil) öğrenciler dikkatlerini verdiğinde öğretmenin sesi ZEMĠN; zil sesi ise
ġEKĠL haline gelir.
Örn: Sınıfta bir öğrencinin davranıĢına baktığımızda o öğrenci ġEKĠLĠ
diğer öğrenciler ZEMĠNĠ oluĢtururlar.
110
2) YAKINLIK: Birbirine yakın olan uyarıcılar birlikte algılanır.
Örn: Parçalar, çizgiler ve gölgeler düzlemde birbirine yakın ise algılanabilir
bir grup oluĢtururlar.
3) BENZERLĠK: Birbirine benzer olan uyarıcılar birlikte algılanır.
Örn: Tekerlemeler birbirine benzer ifadeler içerdiği için akılda daha kolay kalır.
Örn:
4)
TAMAMLAMA:
Algıda eksik olduğu hissedilen parçalar bütünleĢtirme
(tamamlama) eğilimi gösterirler.
Örn:
Üçgen
L Harfi
5) SÜREKLĠLĠK: Eğer uyarıcılar ard arda geliyorsa birbirinin devamı gibi
birbirine bağlı olarak algılanır.
Örn:
 KesiĢen iki doğru gibi algılanır.
111
Örn: Müzik notaları tek baĢına bir anlam ifade etmez iken ard arda gelecek
birbirine bağlı olarak algılanıyorlar.
6) KAPALILIK: Kapalı figürler açık figürlerden daha kolay kavranır ve hatırlanır.
Örn:
7) BASĠTLĠK: Diğer öğeler eĢit olduğu taktirde birey basit , düzenli Ģekilde
organize edilmiĢ figürleri karmaĢık figürlere göre daha kolay algılar.
* ALGIDA DEĞĠġMEZLĠK: Nesnelerin fiziksel görünümlerindeki farklılıklara
rağmen algı düzeyinde değiĢme olmadığını ifade eder.
Örn: Sınıf kapısının gözümüzdeki imgesi dikdörtgen biçimindedir. Yandan
bakıldığında ise kapı yamuk biçimini alır. Ancak her iki durumda da kapı
dikdörtgen gibi algılanır.
Örn: Kırmızı kalemi aydınlık ortamda da karanlık ortamda da kırmızı kalem
olarak algılarız.
Kısaca; nesnelerin değiĢik koĢullarda aynı biçimde görülmesine ALGIDA
DEĞĠġMEZLĠK adı verilir.
Örn: Kapı açık ta olsa kapalı da olsa onu kapı olarak algılarız.
112
Örn: KiĢi ister önümüzde dursun isterse uzakta olsun o kiĢinin aynı kiĢi
olarak algılanması
* ALGIDA SEÇĠCĠLĠK: Duyu organlarının yakaladığı uyaranların bir kısmının
seçilerek algılanmasıdır. Algıda seçiciliği etkileyen 2 temel faktör vardır:

Algılanan
Uyaranla
Ġlgili
Etkenler:
Uyarıcının
tekrarlanması,
büyüklüğü, Ģiddeti, parlaklığı vs.
Örn: Çoğunlukla reklâmlarda hızlı, hareketli, zıtlıklara dayalı, parlak ve
tempolu bir içerik vardır. Küçük çocukların aynı reklâmları bıkmadan defalarca
izlemesi uyaranla ilgili etmenlerin önemini göstermektedir.
 Algılayan Bireyle Ġlgili Etkenler: Bireyin beklentileri, ilgileri, inançları
algıda seçiciliği etkiler.
Örn: BaĢarı gereksinimi ile güdülenen bir KPSS öğrencisi amacına
ulaĢmasını sağlayacak uyaranlara yönelecek ve daha istekli olacaktır.
GESTALT KURAMINA GÖRE ÖĞRENME BĠÇĠMLERĠ
1) KAVRAMA (seziĢ, iç görüsel) YOLUYLA ÖĞRENME (KÖHLER)
Gestaltçılara göre öğrenme, ani bir kavrama sonucu zihinde birden bire
gerçekleĢir.
Kavrama
yoluyla
öğrenmede
birey;
ön
bilgilerinden,
eski
yaĢantılarından, deneyimlerinden ve ön deneme yanılmalardan yararlanarak,
problemin bileĢenleri arasındaki iliĢkilerin anlaĢılması sonucunda problemi aniden,
birdenbire çözer.
113
Örnekler:

Bir çocuk yatağının altına kaçan topu değiĢik yollar denemesine rağmen
alamamıĢtır; çocuk bir süre düĢündükten sonra uzaktan kumandalı
arabasıyla topu kendisine doğru ittirebileceği aklına gelmiĢ ve topu almayı
baĢarmıĢtır.

Evde
televizyonun
yerini
değiĢtirmek
isteyen
bir
kiĢi,
televizyon
kablosunun yetiĢmemesinden dolayı bu baĢaramamıĢtır. Bir süre sonra,
değiĢik
yollar
denerken,
uzun
bir
ara
kablosu
kullanarak
sorunu
çözebileceğini fark etmiĢtir.
Kavrama yoluyla öğrenmenin genel özellikleri;

Kavrama yoluyla öğrenmede ön deneme-yanılmalar vardır. Bu yolla deneyim
kazanılır. Deneyimler problemin çözümünde önemlidir.

Çözüme aniden, birdenbire ulaĢılır.

Ġç görü yoluyla kazanılan problem çözümü uzun süre hatırlanır.

Ġç görü yoluyla kazanılan bir problem çözümü, diğer problemlerin
çözümünde de kolaylıkla uygulanır (transfer edilebilir).

Kavrama yoluyla öğrenmede birey; sahip olduğu biliĢsel yapılardan, geçmiĢ
yaĢantılardan edindiği bilgilerden yararlanır.

Zeki insanlar bu yolla daha etkili ve kolay öğrenirler.

Kavrama yoluyla öğrenmede problemin çözümü esnasında yoğun bir heyecan
hissedilmekte ve çözüm çoğu kez hatasız ve sağlam olmaktadır.
114
2007 KPSS: DıĢarıda bulunan yiyeceğe ulaĢmak için kafesin kapısını açmaya
çalıĢan bir Ģempanze, bir süre hareket-siz olarak çevresine baktıktan sonra
ansızın, sol ta-raftaki kol kaldırıldığında kapının açılabileceğini fark eder.
ġempanzenin kapı ile kol arasındaki iliĢkiyi fark edip kendisini istediği sonuca
ulaĢtıracak çözü-mü bulması, aĢağıdaki problem çözme yollarından hangisine
örnektir?
A) Hazır modellerle
B) Kavrama yoluyla
C) Deneme-yanılma yoluyla
D) Tümevarım yoluyla
E) Tümdengelim yoluyla
2008 KPSS: Öğrencisinin sorduğu matematik problemini o anda çözemeyen bir
öğretmenin, evine giderken çözümü birden bire bulması aĢağıdakilerden
hangisine örnektir?
A) Kural öğrenme
B) Örtük öğrenme
C) Kademeli yaklaĢma
D) Kavrayarak öğrenme E) Deneme - yanılma yoluyla öğrenme
2009 KPSS:Daha önce bilgisayarlarla herhangi bir yaĢantısı olmayan bir
kiĢinin aldığı bilgisayarın kutusundan çıkan fiĢleri ve parçaların arkasında
bulunan fiĢ yuvalarının Ģekillerini karĢılaĢtırarak bilgisayar, ekran ve yazıcıyı
birbirlerine doğru olarak bağlamayı baĢarması, aĢağıdakilerden hangisine
örnek olabilir?
A) Sınama-yanılma yoluyla öğrenme
B) Ġç görü kazanma
C) Kavrama yoluyla öğrenme
D) Kademeli yaklaĢma
E) Olumlu aktarma
115
NOT: Ġç görü kazanma rehberlikte bireyin kendisi ile ilgili farkındalığının
artması,
duygularını
fark
edip
tanımlayabilmesi
anlamında
kullanılan
bir
kavramdır. Yani iç görü kazanma ile iç görü yoluyla öğrenme aynı Ģey değildir.
2) GĠZĠL (örtük) ÖĞRENME: Öğrenme amacı taĢımaksızın, farkında olmadan,
istemeden gerçekleĢen öğrenmelerdir. Birey öğrendiğinin farkında değildir; fakat
bilgiye ihtiyacı olduğu zaman hatırlar. Nereden hatırlandığı belli olmayan bilgiler
bu tür öğrenme içinde gerçekleĢmektedir.
Örtük
öğrenme
performansa
dönüĢtürülmeyen
öğrenmedir.
Öğrenme
performansa dönüĢtürülünceye kadar bellekte saklı kalır.
Örnekler:

Otobüsle iĢine giderken yolda kitap okuyan ve yol üzerindeki dükkânlara
dikkat etmeyen bir kiĢiye, yolu üzerinde bir marketin olup olmadığı
sorulduğunda, marketin olduğunu söylemesi.

Her gün kapalı çarĢıda gezinmesine rağmen etraftaki dükkânlara dikkat
etmeyen bir kiĢinin, bir gün kozmetik ürünü alacağı zaman kapalı çarĢıda
bir kozmetikçinin olduğunu hatırlaması.

Pazar günleri evinde gazete okuyan ve çocuğunun dinlediği müziğe etmeyen,
Ģarkıyı öğrenmek için herhangi bir çabaya girmeyen babanın, bir süre sonra
Ģarkı sözlerini mırıldandığı görülmüĢtür.
116
2007 KPSS: ÇalıĢmak için ailesinden ayrılarak baĢka bir kente yerleĢen bir genç,
evde yemek piĢirmeye baĢlayınca daha önce hiç yemek piĢirmediği ve yemek
piĢirmeyi öğrenmek için özel bir çaba göstermediği hâlde birçok yemeğin nasıl
piĢirileceğini biraz bildiğini fark eder.
Bu gencin, çok iyi olmasa da birçok yemeğin nasıl piĢirildiğini bilmesi
aĢağıdakilerden hangisinin sonucu olabilir?
A) Kendiliğinden geri gelme
B) Edimsel koĢullanma
C) Örtük (gizil) öğrenme
D) Deneme-yanılmayla öğrenme
E) Otomatik kodlama
2009 KPSS: Bir deneyde fareler iki gruba ayrılmıĢ ve sadece bir grup farenin
deneyin yapılacağı labirentte önceden dolaĢmasına izin verilmiĢtir. Daha sonra,
labirentin sonuna yiyecek konulmuĢ ve iki grup fare de labirente bırakılmıĢtır.
Deneyin sonunda, daha önce labirentte dolaĢmasına izin verilen farelerin yiyeceğe
daha hızlı ulaĢtığı gözlenmiĢtir.
Önceden labirentte dolaĢmasına izin verilen farelerin ödüle daha hızlı
ulaĢması, aĢağıdakilerden hangisinin önemini ortaya koymaktadır?
A) Tepki genellemesi
B) Kendiliğinden geri gelme
C) Gizil öğrenme
D) PekiĢtirme
E) Ayırt etmeyi öğrenme
117
Gizil öğrenme yoluyla „biliĢsel haritalar‟ ve „biliĢsel senaryolar‟ da meydana
gelmektedir.
BiliĢsel haritalar: Ġçinde yaĢanılan çevreyle ilgili ve nesnelerin yerleriyle ilgili
olarak bireyin zihninde oluĢturduğu haritaya denir. Bu haritalar özel bir çaba
göstermeden kendiliğinden oluĢur.
Örnekler:

BaĢka bir Ģehre taĢındığımız zaman ilk baĢlarda yön bulmakta, aradığımız
yeri bulmakta zorlanırız; fakat zamanla kendiliğinden, farkında olmadan o
Ģehirle ilgili bir harita oluĢur zihnimizde.

Mutfakta bazı eĢyaların yerini bulmakta baĢlarda zorluk çeksek de
zamanla zorlanmadan bulabiliriz.
BiliĢsel senaryo: Bir iĢin nasıl gerçekleĢtiği ile ilgili bireyin zihninde bulunan
senaryolardır. Örn; sınıfta nasıl davranılacağı, restoranda nasıl yemek yeneceği,
otobüste nasıl seyahat edileceği gibi. BiliĢsel senaryolarda bilinçli ve amaçlı bir
Ģekilde öğrenilmez.
GESTALT YAKLAġIMIN TEMEL ÖĞRENME ĠLKELERĠ

Ġnsanlar gördüklerini bir BÜTÜN olarak algılarlar.

Bir nesnenin ya da parçanın algılanıĢı, onun diğer parçalarla olan iliĢkisine
bağlıdır.

Öğrenme, bir kiĢinin karĢılaĢtığı bir durumu algılaması ve yorumundaki
değiĢmedir.
118

Öğrenmede ezberleme yerine kavrayarak ve çözüm yolları üreterek
öğrenme söz konusudur.

Öğrenme sürecine öğrenci aktif olarak katılmalıdır.

Öğrenilenler değiĢik durumlara transfer edilebilmelidir.
ÜRETĠCĠ (YARATICI) DÜġÜNME (WERTHEĠMMER)
Wertheimmer‟e göre problem çözmede üreticilik esastır. Söz konusu
problem çözme yolu gestalt ilkelerine dayalıdır, orijinaldir, içgörüseldir yani
problemin doğasını, temel yapısını anlamayı gerektirir. Üretici düĢünme aynı
zamanda yaratıcı düĢünmedir. Yaratıcı düĢünme; bir nesneyi, bir kavramı alıĢılmıĢ
amacı dıĢında kullanmak ya da iki kavram arasında, o güne kadar kurulmamıĢ bir
iliĢki kurmaktır.
Yaratıcı düĢünme, doğada ya da toplumda karĢılaĢılan birçok problemin
çözümüne önemli katkılar sağlar. Ancak yaratıcı düĢünmeyi engelleyen bazı
faktörler vardır. Bunlar;
1) DUYGUSAL ETKENLER: Birey, duygularına ters düĢen bir sorunla
karĢılaĢtığında çözümden uzaklaĢabilir. Örn; doktora çalıĢması yapan bir
araĢtırmacı araĢtırma için kendi köyüne gittiğinde duyguları ile bilimsel gerçekler
arasında kalabilir. Bu durum araĢtırmacının problemi çözmede zorluk yaĢamasına
neden olabilir ve yaratıcı çözümler bulmasını engeller.
2) KÜLTÜREL ENGELLER: Bireyler içinde yaĢadığı toplumun değerlerine
tümüyle bağlandığı zaman karĢılaĢtığı problemlere yaratıcı çözümler üretemez.
Bireyin kültürel etkiyle yanlıĢ yönlendirilmesi problemlerin çözümünde hatalara
neden olur.
119
3) GEÇMĠġ DENEYĠMLERĠN (ALIġKANLIKLARIN) ETKĠSĠ: Öğrenme
sonucu oluĢan ve sürekli tekrarlanan alıĢkanlıklarımız ve karĢılaĢtığımız her
problemi bu alıĢkanlıklara uygun Ģekilde çözmeye yönelmemiz farklı çözüm yolları
bulmamızı engelleyebilir. Örn: Bir konfeksiyon mağazası sahibi malları elinde
kaldığında indirim yaparak satmaya alıĢıktır. Oysa mallarında modaya uygun
değiĢiklikler yaptırarak satıĢını ve karını daha fazla artırabilir.
4)
ĠġLEVE
TAKILMA:
Bir
nesnenin
alıĢılagelmiĢ
iĢlevi
dıĢında
kullanılamaması durumuna iĢleve takılma denir. Örn; kibritin temel iĢlevi ateĢ
yakmaktır. Kibritin sadece bu iĢlevine takılırsak onu baĢka iĢlerde kullanamayız,
mesela kibrit çöpünü kırıp kürdan yapmayı düĢünemeyiz. Bu da yaratıcı
düĢünmemizi engeller.
5) ALGISAL ENGELLER: Bir probleme yaratıcı çözümler getirebilmek için
problemin bütün unsurlarının tam olarak algılanması gerekir. Örn; üçgenin alanını
hesaplamak için taban alanı ve yüksekliğini bilmek gerekir. Bunlardan biri soruda
gizlenmiĢ ve algılanamıyorsa problem çözülemez.
2008 KPSS: Bir sınıfa gözlem yapmaya gelen okul müdürü, dersini masada
oturarak anlatan öğretmeni “Masa öğretmenlerin oturması için değil, kitap,
defter ve malzemelerin konması içindir.” diyerek eleĢtirmiĢtir.
Müdürün sözleri, yaratıcı düĢünce önündeki engellerden hangisine örnek
oluĢturur?
A) Kültürel engeller
B) Duygusal etkenler
D) AlıĢkanlıklar
E) ĠĢleve takılma
120
C) Güdülenme
Wertheimmer‟e göre iki tür problem çözme yolu vardır. Birincisi yaratıcı
problem çözme yani ıraksak düĢünmedir. Ġkinci problem çözme yolu ise ezberdir.
Öğrenci ya da birey olguları kuralları, olayları anlamadan ezberler. Böyle bir
öğrenme çok kolay unutulur ve sadece sınırlı durumlarda uygulanabilir. Ezbere
dayalı bu öğrenme yolu yaratıcı olmayan yakınsak düĢünmedir.
B) BĠLGĠYĠ ĠġLEME KURAMI (GAGNE)
Bilgiyi iĢleme kuramı, öğrenmenin insan zihninde nasıl meydana geldiğini
açıklamaya çalıĢır. Bu kuram bilginin giriĢ yolunu (algılanması, iĢlenmesi,
depolanması), bellekte depolanmasını ve bellekten geri çağrılmasını inceleyen
biliĢsel teoridir.
Bilgiyi iĢleme kuramına göre birey öğrenme sürecinde aktiftir. Birey
çevresel uyarıcıları alır, onları biliĢsel süreçler yoluyla iĢler, daha önce edindiği
bilgilerle iliĢkilendirerek depolar ve gerek duyduğu zaman geri getirme yoluyla
onları kullanır.
Bilgiyi
iĢleme
kuramında
insan
beyni
sıklıkla
bilgisayarın
iĢleyiĢine
benzetilerek açıklanmaktadır. Örn; hem bilgisayarların hem de insanların bilgiyi
edindikleri, depoladıkları, geri getirip ve karar verdikleri ortak noktalar olarak
ifade edilmektedir.
Temel görüĢleri;

Bazı öğrenme süreçleri sadece insanlara özgüdür.

Zihinsel olaylar inceleme odağı olmalıdır.
121

Öğrenme; yeni bilginin önceden öğrenilmiĢ bilgiyle iliĢkilendirilmesiyle olur.

Bilgiler zihinde örgütlenmiĢ Ģekilde bulunur.

Ġnsan öğrenmesindeki araĢtırmalar objektif ve bilimsel olmalıdır.
Bilgiyi iĢleme kuramına göre öğrenme süreci
Tekrar
U
Y
A
R
A
N
D
U
Y
U
S
A
L
K
A
Y
I
T
D
İ
K
K
A
T
A
L
G
I
Gruplama
KISA SÜRELİ
BELLEK
ANLAMLI TEKRAR
TEKRAR
UYGUN KODLAMA
(Çalışan Hafıza)
GERİ GETİRME
UNUTULAN
(KAYIP)
U
Z
U
N
S
Ü
R
E
L
İ
B
E
L
L
E
K
KAYIP
Bilgiyi iĢleme kuramına göre süreç Ģu Ģekilde olmaktadır;
1) Çevredeki uyarıcıların duyu organları yoluyla alınması.
2) Duyusal kayıt yoluyla bilginin kaydedilmesi (duyusal kayıt yapma).
3) Dikkat ve algı süreçleri harekete geçirilerek, duyusal kayıta gelen bilginin
seçilerek kısa süreli belleğe gelmesi.
4) Bilginin bir süre kısa süreli bellekte kalabilmesi için zihinsel tekrarların
yapılması.
122
5) Bilginin uzun süreli bellekte depolanması için iĢleyen bellekte (kısa süreli
bellekte) anlamlı tekrar ve kodlamanın yapılması
6) Kodlanan bilgilerin uzun süreli bellekte depolanması.
7) Ġhtiyaç duyulduğunda bilginin uzun süreli bellekten iĢleyen belleğe geri
getirilmesi.
8) Bilginin kısa süreli bellekte (iĢleyen bellekte) kullanılması.
2007 KPSS: Gagne‟nin öğrenme yaklaĢımında öngörülen bilgi iĢleme sürecinin
basamakları aĢağıdakilerin hangisinde doğru sırada verilmiĢtir?
A) Dikkat – geri bildirim – depolama – kodlama
B) Geri getirme – depolama – kodlama – devir
C) Kodlama – devir – dikkat – depolama
D) Dikkat – kodlama – depolama – geri bildirim
E) DavranıĢ düzenleme – kodlama – depolama – geri bildirim
Bilgiyi iĢleme modelinin üç ana öğesi vardır. Bunlar;
1) Bilgi depoları: Bilgiyi tutan alıcılardır. Bunlar; duyusal bellek, kısa süreli
bellek ve uzun süreli bellektir. Bilginin ilk geldiği bellek duyusal bellektir.
Bilgiler duyusal bellekten kısa süreli belleğe oradan da uzun süreli belleğe
aktarılır. Kısa süreli bellekten duyusal belleğe bilgiler tekrar dönemez;
fakat uzun süreli bellekten kısa süreli belleğe bilgi geri gelebilir.
123
2) BiliĢsel süreçler: Bilgiyi dönüĢtüren ve bir depodan diğerine bilgiyi
hareket ettiren zihinsel eylemlerdir. Dikkat, algı, anlamlı tekrar, kodlama
ve geri getirmedir.
3) Yürütücü biliĢ (biliĢ bilgisi): Bir depodan diğerine bilgiyi hareket ettiren
süreçleri yönlendirir ve kontrol eder. Yürütücü biliĢ bir anlamda bireyin
kendini düzenleme biçimidir. Bireyin nasıl öğrendiğinin farkında olmasıdır.
BĠLGĠYĠ ĠġLEME MODELĠNĠN ÖĞELERĠ
1) BELLEK TÜRLERĠ (Bellek Türleri):
Duyusal bellek,
kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek.
A) DUYUSAL KAYIT (BELLEK): Duyu organları yoluyla alınan uyarıcıların çok
kısa bir süre için tutulduğu bilgi deposuna duyusal bellek ya da duyusal kayıt
denir.
Özellikleri;

Bilgiyi iĢleme kuramının ilk aĢamasıdır.

Çevresel uyarıcıların ilk geldiği yer burasıdır. Çevresel uyarıcılarla ilk
muhatap olan bellek duyusal bellektir.

Burada uyarıcılar orijinal Ģekliyle saklanır. Yani uyarıcılar tam bir
kopyasıyla tutulur.
124
Günlük hayatta duyusal kayıta sınırsız sayıda uyarıcı gelir. Bu yüzden

kapasitesi sınırsızdır. Ancak bilgileri tutma süresi çok kısadır (1–4 saniye
kadar).
Duyu organlarıyla alınan uyarıcılar ilk olarak duyusal kayıta gelmektedir.
Duyusal kayıt yapma, uyarıcıların duyu organları yoluyla sinir sistemine alınması
demektir. Burada bilgi geçici olarak orijinal Ģekliyle tutulur daha sonra iĢleme
alınır.
Birey buradaki bilginin farkına varmaz, bilgi anlaĢılmaz ve yorumlanmaz,
sadece çok kısa bir süre tutulur. Duyusal belleğe alınan bilgi kısa bir sürede
iĢleme alınmazsa kaybolur ve geri getirilemez. Burada anlamlı hale getirilmek
istenen bilginin iĢleme iĢlem sistemi olan kısa süreli belleğe aktarılması gerekir.
Aktarma iĢlemini sağlayan süreçler „dikkat‟ ve „algı‟ süreçleridir.
DUYUSAL KAYIT
Kısa süreli
depolama
yapılır
Kapasitesi
sınırsızdır.
125
Uyarıcılar orijinal
biçimde algılanır
B) KISA SÜRELĠ BELLEK (ĠĢleyen, çalıĢan bellek): Kısa süreli bellek, duyusal
kayıttan aktarılan sınırlı miktardaki bilgilerin kısa süreli depolandığı bellektir.
Özellikleri;

Kısa süreli bellek iĢleyen bellektir, çalıĢan bellektir.

ĠĢlemlerin yapıldığı, bilgilerin kullanıldığı yerdir.

Bilinçli olarak bilginin farkına varıldığı, anlamlandırıldığı yerdir.

7 birime kadar bilgi birimleri tutulabilmektedir.

Duyusal bellekten sınırlı sayıda bilgi geldiği için kısa süreli belleğin
kapasitesi sınırlıdır. Yine bilgileri tutma süresi de sınırlıdır (20–30 saniye).
Kısa süreli belleğin kapasitesi iki Ģekilde artırılabilir. Bunlar;
1. Örgütleme (gruplama) yaparak: Örn: 2932112 numarasını 293 21 12
Ģeklinde gruplama.
2. Basit tekrar yaparak: Örn: telefon numarasını rehberden bakıp numarayı
çevirene kadar içimizden arka arkaya tekrar etmemiz.
Kısa süreli belleğin iĢlevleri;

Yeni gelen bilgilerle, uzun süreli bellekteki eski bilgileri karĢılaĢtırıp,
eĢleĢtirmek.

Kısa süreli belleğe gelen bilgileri anlamlandırarak direk tepki üreticilere
gönderebileceği gibi, kodlanıp uzun süreli belleğe depolanmasını sağlamak.
Örn; birey duyduğu bir Ģiiri anında tekrarlayacağı gibi, daha sonra
kullanılmak üzere kodlayarak uzun süreli belleğe aktarabilir. Buradaki
126
bilgiler ya direk davranıĢa dönüĢtürülmelidir ya da uzun süreli belleğe
depolanmalıdır. Aksi takdirde 20–30 saniye içinde unutulur.

Kısa süreli belleğe gelen bilgileri tekrar ve kodlama yoluyla uzun süreli
belleğe depolamak.

Uzun süreli bellekten bilgileri geri getirip, bu bilgilerden yararlanarak
problem çözme ve zihinsel iĢlemleri gerçekleĢtirme.

Kısa süreli bellekteki bilgilerin örgütleme ve anlamsız tekrarlar yolu ile
burada biraz daha fazla kalmasını sağlamak. Örn; Bir sınava baĢlamadan
hemen önce bir öğrencinin elindeki notlara son kez bakıp okuduklarını kendi
kendine tekrar etmesi ve birkaç saniye içinde soru sorulana kadar aklında
kalmasını sağlamaya çalıĢması buna örnektir.

Kısa süreli bellekte bilgiler etkindir. Burada bir kere kullanılmak üzere
bulundurulan bilgiler tutulur. Yani burada bilgi kullanılır, bilgi burada
beklemez.
Kısa süreli bellekteki bir bilginin öğrenilebilmesi uzun süreli belleğe
depolanması gerekir. Buda „tekrar‟ ve „kodlama‟ yoluyla olur.
KISA SÜRELİ BELLEK
Uzun Süreli
Bellekle
İlişki Kurma
Bilgiyi Anlamlandırma
127
Sınırlı Kapasite
Kısa Süreli
Depolama
C) UZUN SÜRELĠ BELLEK: Yeni gelen bilgilerle, eskilerin örgütlenerek,
anlamlandırılarak saklandığı, depolandığı yerdir. Bir bilgini öğrenilmiĢ olabilmesi
için mutlaka uzun süreli belleğe depolanmıĢ olması gerekir.
Uzun süreli bellek bir kütüphaneye benzetilir. Nasıl kütüphanede kitaplar
belli bir biçimde gruplandırılıyorsa, uzun süreli belleğe de bilgiler kodlanarak
yerleĢtirilir.
Özellikleri;

Kapasitesi sınırsızdır ve bilgilerin bu bellekte kalma süresi çok uzundur.

Kısa süreli bellekteki bilgiler tekrar ve kodlama yoluyla buraya depolanır ve
gerek duyulduğu zaman geri getirme süreciyle kısa süreli belleğe getirilir.

Uzun süreli bellekte yeni bilgiler, eskilerle bütünleĢtirilerek saklanır.

Bilgi uzun süreli belleğe bir kez depolandıktan sonra kaybolmaz, sadece
geri getirme zorluğu yaĢanır.

Buradaki bilgiler edilgindir; çünkü durağan bilgilerdir.
Uzun süreli bellekte üç alan yer alır. Bunlar;
Anlamsal (Semantik) bellek: Anlamsal bellek dünya hakkındaki genel bilgi,
kavram, olgu ve ilkelerin yer aldığı bellektir. Anlamsal bellek ansiklopedi gibidir.
Nesnelerin, olayların anlamları, tanımları, kavramları burada saklanır. Örn; okulda
öğrendiğimiz bilgilerin çoğu bu bellektedir.
Anısal (Epizotik) bellek: Bireysel yaĢantıların, yaĢamımız boyunca baĢımızdan
geçen olayların, anıların saklandığı yerdir. Yani geçmiĢ yaĢantılarımızdan oluĢan
128
bilgilerden oluĢur. Burası adeta otobiyografik bellek olarak iĢ görür. Örn;
çocukluk yıllarını hatırlamak, okula gittiğimiz ilk günü hatırlamak, sabahki
kahvaltıda neler konuĢtuğumuzu hatırlamak gibi. Anlamsal belleğin tersine
hatırlama yer ve zamanla ilgilidir. Anısal bellek kiĢinin belirli zamanlarda belirli
durumlarda daha önceki yaĢantılarının farkına varmasına olanak sağlar.
ĠĢlemsel bellek: Herhangi bir iĢin nasıl yapılacağı ile ilgili bilgilerin, iĢlemlerin,
iĢlem basamaklarının depolandığı bellektir. Etkinliklerin nasıl yapılacağına iliĢkin
bilgiler yer alır. Bu bellekte oluĢumu zaman alıcı fakat öğrenildiğinde kolay
unutulmayan bilgiler yer alır. Örn; araba kullanmak, yüzmek, yemek yapmak, bir
matematik problemini çözmek.
UZUN SÜRELİ BELLEK
Bilgi Şemaları
Sınırsız Kapasite
Unutma
Geri Getirme
UZUN SÜRELĠ BELLEK ĠLE KISA SÜRELĠ BELLEK ARASINDAKĠ FAKLAR
1) Uzun süreli belleğin kapasitesi sınırsız olarak kabul edilir; fakat kısa süreli
belleğin kapasitesi sınırlıdır.
2) Kısa süreli bellekte bilgiler aktiftir; çünkü kullanılan bilgilerdir. Uzun süreli
bellekte ise edilgindir; çünkü depolanmıĢ bilgilerdir.
129
3) Kısa süreli bellekteki kullanılan bilgiler olduğu için hemen hatırlanır; ancak
uzun süreli bellekteki bilgiler durağan olduğundan hatırlanması için belirli bir
sürenin geçmesi gerekir.
4) Kısa süreli bellekteki bilgiler dıĢ uyaranlara karĢı dirençsizdir; fakat uzun
süreli bellekteki bilgiler dirençlidir.
5) Birey kısa süreli hafızadaki bilginin bilincindedir; fakat uzun süreli hafızadaki
bilginin bilincinde değildir.
6) Kısa süreli bellekteki bir bilgi kaybolduğu zaman geri getirilemez; fakat uzun
süreli bellekteki bir bilgi o an hatırlanamasa bile daha sonra geri getirilebilir
2) BĠLĠġSEL SÜREÇLER:
Bir bilgi deposundan diğerine bilgi
akıĢını sağlayan zihinsel eylemlerdir yani bilgiyi kısa süreli bellekten uzun süreli
belleğe kaydetme yollarıdır da denilebilir. Bilgi akıĢını düzenleyen biliĢsel
süreçler Ģunlardır:
A) DĠKKAT: Uyarıcılar üzerinde bilinçli bir odaklanma sürecini ifade eder.
Organizmaya çevreden birçok uyarıcı gelir, çevredeki uyarıcılardan hangisini
seçeceğini dikkat belirler. Birey dikkat ettiği uyarıcıları algılayabilir.
Örn: Aç olduğumuzda yiyeceklere karĢı daha dikkatli oluruz.
DĠKKATĠ ETKĠLEYEN ETMENLER (ÖZELLĠKLER):
1) ĠÇSEL ÖZELLĠKLER: Akademik özgüven , baĢarı hazzı
2) DIġġAL ÖZELLĠKLER: 4 grupta toplanabilir:
130
a) Fiziksel uyarıcılar: Harita , slayt , fotoğraflar , öğretmenin jest ve mimikleri
b) Aykırı (zıt) uyarıcılar: Öğretmenin bir sözcüğün anlamını yanlıĢ yazması Örn:
ekvatorda soğuk ; kutuplarda ılıman iklim egemendir demesi…
c) Duygusal uyarıcılar: Öğrenciye ismi ile hitap etmek , sevgi , saygı , nefret
ifadeleri
d) Emir verici uyarıcılar: ġimdi söylediklerime dikkat edin , herkes haritanın sağ
tarafına baksın vb…
ÖĞRENCĠNĠN DĠKKATĠNĠ ARTIRMA YOLLARI:
1) Hedefi açıklama
2) DeğiĢik sorular sorma
3) Oturma düzenini farklılaĢtırma
4) Sınıfa farklı araç gereçle gelme
5) Duyu organlarını harekete geçirme
6) Göz teması , jest , mimik ve hareketler
7) Konunun nerede ne iĢe yarayacağını açıklama (güdüleme).
NOT: Bazı durumlar dikkat çekicidir:
Bireyin beklenti ve ihtiyaçlarını karĢılayan uyarıcılar dikkat çeker.
Yabancı, farklı uyarıcılar dikkat çekicidir. Parlak renkler, hareket nesneler vs…
Orta derecede karmaĢık uyarıcılar dikkat çeker.
ÖğrenilmiĢ bilgilerde ipuçları dikkat çeker.
131
Bilgiyi iĢleme modelinde biliĢsel süreç duyusal kayıtla baĢlar ve dikkatle
devam eder.
Birey tüm uyaranları kaydedemez ve bazılarında odaklanmak zorunda kalır
ve onları seçer, bu aĢamada üç temel iĢlem yapılır:
 Önemli bilgiye karar verilir.
 Önemli bilgi üzerinde odaklanılır.
 Odaklanılan bilgi iĢleme alınır.
B) ALGI (ALGILAMA): Duyusal bilginin yorumlanması ve anlamlandırılması
iĢlemidir.
Algılama
sürecinde
duyu
organlarına
gelen
uyarımlar
zihinde
örgütlenerek anlamlandırılır. Birey beĢ duyu organı vasıtasıyla aldığı uyarıcıları
nesnel gerçeklilik ve öznel yaĢantıları çerçevesinde anlamlı uyaranlar haline
dönüĢtürmektedir.
Örn:
Evden
çıktığımızda
gökyüzünün
bulutlu
olduğunu,
yağmur
yağabileceğini anlarız.
Her bireyin aldığı uyarımları örgütleme biçimi farklı olduğundan insanların
uyarımları algılamaları da değiĢir.
 Algıda seçicilik
 Algıda değiĢmezlik
C) KODLAMA: Öğrenilen bilgileri hafızaya kaydederken kullanılan sürece
kodlama denir. ĠĢleyen bellekteki bilginin uzun süreli bellekte var olan bilgiyle
iliĢkilendirilerek uzun süreli belleğe transfer edilmesi süreci de denir.
132
Anlamlı kodlama
hatırlamayı kolaylaĢtırmakta ve
bilginin kalıcılığını
arttırmaktadır.
D) TEKRAR: Bilginin zihinsel ya da sesli bir biçimde tekrar edilmesi sürecidir.
Tekrar bilginin kısa süreli bellekte tutulma süresini arttırmaktadır. 2 tür tekrar
vardır:
Basit tekrar: Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre tutulmasını sağlar.
Anlamlı tekrar: Bilginin uzun süreli belleğe depolanmasını sağlar.
E) BĠLGĠYĠ GERĠ GETĠRME (HATIRLAMA): Hafızada depolanmıĢ olan bilgiye
ulaĢıp onu hatırlamayı ifade eder. Uzun süreli bellekte depolanan bilgiler
kullanılmak üzere kısa süreli belleğe getirilir yani bilgi hatırlanır.
Hatırlama ile ilgili olarak yapılan araĢtırmaların sonuçları yaĢantıların
öncelik ve sonralık durumlarının da hatırlamada etkili olduğunu göstermiĢtir.
Öğrenilen Ģeylerin serbest olarak hatırlanması istendiğinde ön sıralarda veya son
sıralarda öğrenilenlerin ortada öğrenilenlerden daha iyi hatırlandığı görülmüĢtür.
Ön sıralarda öğrenilenlerin daha iyi hatırlanmasına ÖNCELĠK ETKĠSĠ, son
öğrenilenlerin daha iyi hatırlanmasına ise SONRALIK ETKĠSĠ denir.
Bilginin uzun süreli bellekten iĢleyen belleğe geri getirebilmesi için anlamlı
bir Ģekilde kodlanarak depolanmıĢ olması gerekir.
UNUTMA (Hatırlayamama, geri getirememe): Bilgi uzun süreli bellekten geri
getirilemeyecek
Ģekilde
yok
olmamaktadır.
Unutma,
bilginin
tamamen
kaybolmasından farklıdır. Kaybolmada bir daha geri getirememe söz konusuyken,
unutmada bir hatırlama zorluğu vardır. Geri getirilemeyen bir bilginin unutulduğu
söylenir. Ancak bu bilgi baĢka bir zaman diliminde geri getirilebilir.
133
Bunlardan hareketle unutma; uzun süreli belleğe aktarılan bilgilerin kısa
süreli belleğe ulaĢamaması durumudur.
Unutma değiĢik nedenlerle gerçekleĢir;
1) Kullanılmayan bilgiler unutulur
2) Sızan kova hipotezi: Zihne yeni bilgi ve yaĢantı eklendikçe önceki bilgi ve
yaĢantılar unutulur. Ġnsan zihni sızdıran bir kovaya benzer. Önceki ve
kullanılmayan bilgi sızdığı için yeni bilgiye yer açılır.
3)
Bastırma: Freud‟a göre istenmeyen, olumsuz duygu, düĢünce ve
davranıĢlar bastırılarak unutulur.
KET VURMA
Geriye ket vurma: Yeni öğrenilen bir bilginin eski bilgiyi unutturması yani eski
bilginin hatırlanamamasına neden olması.
Örnekler:

Yeni bir telefon numarası aldığımızda eski numaramızı unutmamız.

Ezbere bir Ģiir bilen çocuk yeni bir Ģiir öğrendiğinde daha önceki Ģiirin
sözlerini karıĢtırmıĢtır.
134
2007 KPSS: Bir tiyatro oyuncusu, birkaç yıl önce oynadığı bir oyunda tekrar rol
almıĢtır. Aklına, sürekli olarak, aradan geçen yıllarda oynadığı öteki rollerin
sözleri geldiği için, rolünün sözlerini yeniden öğrenmede güçlük çekmektedir.
Bu durum aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Geriye ket vurma
B) Bastırma
D) Sonralık etkisi
E) Episodik bellek
C) Güdüsel unutma
2009 KPSS: Bir öğrenme deneyinde, katılımcılara bir kelime dizisi verilerek
ezberlemeleri sağlanır. Aradan birkaç gün geçtikten sonra kendilerinden bir
baĢka kelime dizisini ezberlemeleri istenir. Daha sonra katılımcılardan ilk
öğrendikleri listedeki kelimeleri tekrarlamaları istendiğinde, akıllarına sürekli
ikinci listedeki kelimelerin gelmesi nedeniyle ilk listedeki kelimeleri hatırlamada
güçlük çektikleri görülür.
Katılımcıların ilk listedeki kelimeleri hatırlamada güçlük çekmeleri aĢağıdaki
süreçlerden hangisiyle
açıklanabilir?
A) Sönme
D) Geriye doğru ket vurma
B) Algısal set oluĢturma
E) Engellenme
C) Otomatik kodlama
Ġleriye ket vurma: Daha önceden öğrenilen bir bilginin yeni bilgiyi unutturması,
yeni bilginin hatırlanamamasına neden olması.
Örnekler:

Bir memurun sürekli olarak eski sicil numarasını hatırlamasından dolayı
yeni sicil numarasını hatırlayamaması.
135

2008 yılına girilmesine rağmen bir memurun sürekli olarak evraklara
2007 tarihini atması.
2008 KPSS: Yeni yılın ilk günlerinde tarih atarken, bir önceki yılın tarihinin
yazılması sık karĢılaĢılan bir hatadır.
Bu hata aĢağıdakilerden hangisinin sonucudur?
A) Tepki genellemesi
B) Sonralık etkisi
C) Geriye doğru ket vurma
D) AlıĢma
E) Ġleriye doğru ket vurma
BĠLGĠYĠ KISA SÜRELĠ BELLEKTEN UZUN SÜRELĠ BELLEĞE KAYDETME
YOLLARI
a)Tekrar: Bilgi biriminin sesli ya da zihinsel olarak değiĢtirilmeden defalarca
yinelenmesidir. Buradaki tekrar aralıklı (anlamlı) tekrardır. Çünkü aralıklı tekrar
öğrenmede daha etkilidir.

Tekrar stratejileri;

Bir metni sesli ya da sessiz okuma.

Metindeki bilgilerin hiç değiĢtirilmeden baĢka bir kâğıda yazılması.

Önemli bilgilerin altının çizilmesi.

Zihinsel tekrarların yapılması
b)Anlamlandırma: Kısa süreli belleğe gelen yeni bilgilerle uzun süreli bellekte var
olan bilgilerin iliĢkilendirilmesidir. Böylece bilgi daha anlamlı hale gelir, kolay
öğrenilir ve unutulması zor olur. Örn; telefon numarası alacağımız zaman, bizim
için anlamlı olan rakamların, sayıların bulunduğu bir numara almamız. Örn; Bireyin
136
yeni verilen TC Kimlik numarasını kendisinde daha önceden var olan öğrenilmiĢ
kalıplarla iliĢkilendirerek öğrenmesi. TC NO:34291944…. Olan Ahnet Bey bu
numarayı kendisinde var olan aĢağıdaki kalıplarla anlamlandırarak Ģu Ģekilde
öğrenmiĢtir; 34: Ġstanbul Ģehrinin trafik kodu, 2919: lisede en sevdiği arkadaĢını
numarası, 44: Malatya ilinin trafik kodu gibi,
Anlamlandırma stratejileri;
c)

Konunun ana fikrini bulma

Konunun özetini çıkarma

Metni yorumlayarak kendi cümlelerimizle yazma

Mevcut bilgilerle iliĢkilendirme

Hatırlatıcı ipuçları kullanma

Kendimize göre soru çıkarma

Verilen soruları cevaplandırma
Örgütleme
(gruplandırma):
Bilgilerin
birbirleriyle
olan
iliĢkisine
ve
bağlantısına göre gruplandırılmasıdır. Örgütleme yaparak hem bilgilerin kısa
süreli bellekte biraz daha fazla kalmasını sağlar, hem de bilginin uzun süreli
belleğe depolanmasına yardımcı olur. Örn; çocuğun marketten alacağı ürünleri;
temizlik ürünleri, gıda ürünleri, sebzeler, meyveler Ģeklinde gruplandırılması.
Yine zihinde; Ģemalar, tablolar ve kavram haritaları oluĢturma örgütleme
yoluyla olur.
137
3) YÜRÜTÜCÜ BĠLĠġ (BiliĢ bilgisi):
Yürütücü kontrol
bireyin tüm biliĢ süreçlerini denetleyen sisteme verilen addır. Yürütücü kontrol
sistemi bireyin kendi öğrenmesinin iki temel yönünü denetlemektedir. Bunlardan
birincisi güdüsel süreçlerle ilgilidir. Güdüsel süreçler bireyin bir Ģeyi elde etmeye
niyet etmesi, onu elde etmeyi amaçlaması gibi birey tarafından bilinçli olarak
denetlenebilir durumlardır. Ġkincisi ise, bilgiyi iĢleme ile ilgili tüm süreçlerdir.
ġöyle ki gelen bilginin duyusal kayda, duyusal kayıttan kısa süreli belleğe, kısa
süreli bellekten tepki üreten üreticilere ya da uzun süreli belleğe geçirilmesi,
uzun süreli bellekten geri getirilmesinde rol alan tüm biliĢsel süreçlere rehberlik
ve kontrol eder. Yürütücü biliĢ ise bu yürütücü kontrol sürecine iliĢkin bilgidir.
Yani yürütücü biliĢ öğrenenlerin benimsedikleri belli öğrenme stratejilerini
kullanma yetenekleri ve kendi düĢüncelerine iliĢkin düĢünmeleridir ya da yürütücü
biliĢ, bireyin kendi biliĢ yapısının, öğrenme özelliklerinin ve nasıl öğrendiğinin
farkında olmasıdır.
BĠLĠġSEL ÖĞRENME TÜRLERĠ
BiliĢsel öğrenmeler düĢünce ve kavrama sistemlerinde meydana gelen ve
semboller kullanılarak gerçekleĢen öğrenmelerdir. BiliĢsel öğrenme ürünleri; sözel
öğrenme, kavram öğrenme, ilke öğrenme ve problem çözmeyi öğrenme olarak
basitten karmaĢığa doğru geliĢen bir süreç izler.
1) SÖZEL ÖĞRENME: Sözel bilgilerin öğretilmesinde kullanılan, en basit ve en
kolay biliĢsel öğrenme türüdür. Okulda öğrendiğimiz bilgilerin çoğu sözel
bilgilerdir. Örn; herkesin ezbere bildiği ay, gün, dağ, ırmak, ova, Ģehir, devlet vs.
isimleri sözel bilgilerdir.
138
Sözel
bilgiler
kolay
öğrenilmekle
birlikte
tekrarlanmadığında,
kullanılmadığında çabuk unutulur.
2) KAVRAM ÖĞRENME: Kavram; birbirine benzer özelliklere sahip olay,
düĢünce ve nesnelere isim vererek gruplandırma yapmadır. Örn; ağaç, çiçek,
insan, kuĢ, kalem, ev gibi. Kavram öğretiminde kullanılan baĢlıca iki yöntem vardır.
Bunlar;
Kavram analizi yapmak: Kavram analizi yapılırken; kavramın adı, kavramın
tanımı, kavramın örnekleri, kavram örnek olmayanlar ve en sonunda kavramın
kritik özellikleri verilir.
Kavram haritaları (ağı) oluĢturmak: Kavramın iliĢki içerisinde olduğu diğer
kavramlarla anlamlı bağlantı kurularak bir Ģema halinde gösterilmesidir. Kavramın
somut ve görsel anlamda öğrenilmesini sağlar. Kavram haritaları öğrenciye
uygulama düzeyinde davranıĢ kazandırır. Kavram eğitiminde somuttan soyuta,
bilinenden bilinmeyene, basitten karmaĢığa bir yol izlenir.
3) ĠLKE (KURAL) ÖĞRENME: Ġki ya da daha fazla kavram arasındaki iliĢkiyi
belirten ifadelere ĠLKE adı verilir. Doğadaki bütün olay ve durumlar arasındaki
düzenli iliĢkileri belirten ifadelerdir. Örn; havadaki nem oranı arttıkça yağıĢ olma
olasılığı artar, yükselti arttıkça sıcaklık azalır, ısınan maddeler genleĢir gibi.
4) PROBLEM ÇÖZMEYĠ ÖĞRENME: Problem, bireyin karĢılaĢtığı güçlük yaratan
durumdur. Problem çözme en önemli, en üst düzeyde öğrenme türüdür. J. Dewey‟e
göre problem çözmenin basamakları;
1) Problemin hissedilmesi
2) Problemin tanımlanması
139
3) Verilerin toplanması
4) Çözüm yolları üretme (hipotezler oluĢturma)
5) Çözüm yollarını (hipotezleri) test etme
6) Uygulama üzerinde çalıĢma
7) Problemi çözme ve sonuca ulaĢma
Problem çözme yöntemine iliĢkin bazı yaklaĢımlar
1)
Deneme-yanılma
yoluyla
problem
çözme:
DavranıĢçı
yaklaĢımda
Thorndike‟nin geliĢtirdiği bir problem çözme yaklaĢımıdır. Bu yaklaĢımda birey
problemin çözümüne iliĢkin değiĢik davranıĢlarda bulunur. Bu davranıĢlardan
sonuca götürü olanlar öğrenilir, diğerleri ise söner.
Ön bilgilerin olmadığı durumlarda ya da ön bilgilerin yetersiz olduğu
durumlarda kullanılır. Bu yaklaĢımda problem çözümü aniden, birdenbire ve hızlı
bir Ģekilde gerçekleĢmez; küçük adımlarla, yavaĢ yavaĢ çözülür.
2)
Kavrama
yoluyla
problem
çözme:
BiliĢsel
yaklaĢımda
Gestaltçıların
geliĢtirdiği bir problem çözme yaklaĢımıdır. Bu yaklaĢımda birey; sahip olduğu
biliĢsel yapılardan, ön bilgilerden, deneyimlerden yararlanarak problemi aniden,
birdenbire çözer. Problemin çözümü esnasında yoğun bir heyecan hissedilir ve
çözüm büyük bir olasılıkla tam ve hatasız olur.
3) Hazır modeller yoluyla problem çözme: Birey belli bir problemin çözümü
öğrendikten sonra, benzer durumlarda da aynı yolu kullanarak problemi çözer.
Birey daha önce öğrendiği çözüm yollarını uzun süreli belleğinde örgütler ve
benzer durumla karĢılaĢtığında aynı çözümü uygular.
140
4) Problem çözmede yaratıcı düĢünceyi kullanma: BiliĢsel yeteneğin imgesel ve
sezgisel boyutlarını içine alan ve çok yönlü düĢünme biçimleri olarak ifade edilen
yaratıcı düĢünme, bireye alıĢılmıĢın ve var olanın dıĢında yeni yollar arayarak,
problemlere çözüm üretmesini sağlar.
Ayrıca bunların yanı sıra biliĢsel öğrenme olmamakla birlikte psiko-motor
öğrenmede vardır.
PSĠKOMOTOR ÖĞRENME: Duyu organları, zihin ve kas koordinasyonu sonucu
ortaya
çıkan
davranıĢlar
psiko-motor
öğrenmedir.
Psiko-motor
öğrenme;
davranıĢların gözlenmesi, gözlenen davranıĢın sergilenmesi, yapılan davranıĢın
pekiĢtirilmesi ve tekrar edilmesi yoluyla öğrenilir. Örn; araba kullanma, basketbol
oynama, kayak yapma gibi.
C) YAPILANDIRMACI (YAPISALCI) ÖĞRENME KURAMI (YAKLAġIMI)
PĠAGET-VYGOTSKY
Bilginin doğasını ve kaynağını inceleyen bir kuramdır. Piaget‟in biliĢsel
geliĢim kuramına dayalı olarak geliĢtirilmiĢtir. Bu öğrenme kuramı bilgi ve beceri
kazandırmaktan çok, bireylerin düĢünmesini, anlamasını, kendi öğrenmelerinden
sorumlu olmasını ve kendi davranıĢlarını kontrol etmesini vurgular. Burada bilginin
doğruluğundan çok üretilmesi ve kullanıĢlılığı önemlidir.
Bilgi öğrenci tarafından yapılandırılmalıdır.
oluĢturulan bilgi, baĢkasının öğrettiğinden daha çoktur.
141
Çünkü birey
tarafından
Öğrenmede bireyin ön bilgilerinin yanı sıra, kültürel ve sosyal içerikte
önemlidir. Belli durumlarda doğru olarak kabul edilen bilgi baĢka koĢullarda yanlıĢ
kabul edilebilir.
Örn: Eskiden dünyanın düz olduğu kabul edilmekteydi sonradan ulaĢılan
bilgilerle bu eski yargı değiĢtirildi.
Yapısalcı anlayıĢta öğrenci öğrenmeden sorumlu ve süreçte aktiftir.
Öğretmen ise öğrenciye bilgiyi uygulama, deneme ve keĢfetme fırsatları yaratır.
Etkinliklerde öğrenci merkezdedir, öğrenciler bilgiye ulaĢmak için sorular sorar,
deneyimler
yaĢar
ve
sonuca ulaĢır.
Öğretmenin görevi öğretmek
değil,
öğrencilerin öğrenmesini sağlamaktır.
Kısaca; bu yaklaĢıma göre öğrenme insan zihninde eski ve yeni bilgilerin
yapılandırılmasıyla oluĢur.
Bu yaklaĢımda öğrenci sonuca değil sürece bakılarak değerlendirilmelidir.
Öğrencinin bir yıl içinde yapıp ettikleri (portfolyası) önemlidir.
BĠLĠġSEL ÖĞRENME KURAMLARININ ÖĞRETĠM ĠLKELERĠ:
1) Yeni öğrenilenler önceki öğrenilenlerin üzerine eklenir.
2) Öğrenme sürecinde uygulama olanağı da sağlanmalıdır.
3) Öğretmen; öğrencinin potansiyelini kullanmasında sonuna kadar rehberlik
yapar.
4) Öğrenmede öğretmen ve öğrencilerin karĢılıklı etkileĢimi gerekir.
5) Öğrenme daha çok zihinsel bir süreçtir.
142
2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi biliĢsel (cognitive) öğrenme kuramlarının
ilkelerinden biri değildir?
A) Öğrenci, verilen yeni bilgiyi daha önce öğrendikleriyle iliĢkilendirerek
zihninde anlamlı hâle getirir.
B) Anlayarak, kavrayarak öğrenme, ezberleyerek öğrenmeden daha kalıcıdır.
C) Öğrenci, öğreneceği bilgideki iliĢkileri kendisi keĢfederse öğrenilenler
daha kalıcı olur.
D) Bilgi, öğrenciye anlamlı bütünler hâlinde sunulmalıdır.
E) Öğrenci, davranıĢının meydana getirdiği sonuçtan haz duyarsa uyarıcıtepki bağı güçlenir.
3) BĠLĠġSEL AĞIRLIKLI DAVRANIġÇI KURAMLAR:
A) ĠġARET KURAMI (TOLMAN)
Tolman‟a göre öğrenme organizmanın çevreyi keĢfetmesi sürecidir. Birey,
bazı olayların baĢka olaylara yol açtığını veya bir iĢaretin diğer bir iĢarete
organizmayı götürdüğünü fark eder. Bu Ģekilde organizma amacına ulaĢır.
Örn: Küçük çocuklar saat 21.00 olduğunda uyku saatlerinin geldiğini
öğrenirler. Burada ilk iĢaret olan saatin 21 olması, organizmayı uyku saatinin
geldiği iĢaretine götürmektedir. Daha sonra organizma uyuma davranıĢını
göstermektedir.
Öğrenmeyi uyarıcı-uyarıcı iliĢkisi olarak ele almıĢtır. Tolman davranıĢçı
öğrenme yaklaĢımı ile Gestalt öğrenme yaklaĢımını birleĢtirmiĢtir.
143
Örn: Karnı aç olan bir birey bu ihtiyacına yönelik olarak bilinçli ve planlı bir
Ģekilde öğrenme sürecine girer. Ve yiyecekle ilgili olarak zihninde kayıtlı tüm
Ģemaları harekete geçirerek karnını doyurur.
→ Karnın acıkması → Yiyecek → Yiyecekleri yeme(DavranıĢ)
Uyarıcı
Uyarıcı
Tolman‟a göre öğrenme türleri:
1) Kateksis: Belli dürtü durumları ile belli nesneleri iliĢkilendirme eğilimidir.
Örn: Karadeniz bölgesinde yaĢayan bir birey, genellikle açlığını hamsi balığı
yiyerek giderme eğiliminde olabilir. Bir Ġtalyan açlığını gidermeyi makarna ile
iliĢkilendirmiĢ olabilir.
2) EĢdeğer Ġnançlar: Alt amaç esas amaç ile aynı etkiye sahip olduğunda alt
amaç eĢdeğer inanç oluĢturmaktadır. Bu öğrenme biçimi fizyolojik dürtülerden
çok sosyal dürtülerin doyurulması ile ilgilidir. Örn: Yüksek not alma algısı,
öğrencinin bir müddet sevgi ve kabul edilme ihtiyacını tatmin edecektir.
3) Örtük (gizil) Öğrenme: Ġstenmeden, bilinçsizce ve farkında olmadan
gerçekleĢtirilen öğrenmelerdir.
4) Yer Öğrenme: Ġnsanlar ihtiyaçlarını gidermek için zihninde var olan Ģemaları
kullanarak ihtiyaç kaynaklarına yönelir ve bu Ģekilde öğrenirler. Örn: tatile çıkıp
dinlenmek isteyen bir birey bu ihtiyacını gidermeye yönelik olarak bilinçli ve planlı
bir Ģekilde öğrenme sürecine girer ve tatil ile ilgili olarak zihninde kayıtlı tüm
Ģemaları harekete geçirerek seçim yapar. (yer öğrenir)
144
2009
KPSS:
Üniversiteye yeni baĢlayan bir öğrenci üst sınıftaki bir
arkadaĢından, oldukça büyük olan yerleĢkeyi kendisine tanıtmasını ister. ArkadaĢı
birkaç önemli yeri gösterdikten sonra, “YerleĢkede bir süre yaĢadıktan sonra
gerektiğinde aradığın her yeri elinle koymuĢ gibi bulabildiğini görüp ĢaĢıracaksın.”
der.
ArkadaĢının
bu
öğrenciye
söyledikleri,
yer
öğrenmeyle
ilgili
aĢağıdaki
ifadelerden hangisinin doğru olduğuna iĢaret etmektedir?
A) Yer öğrenmede aralıklı öğrenme çok önemli bir rol oynar.
B) Yer öğrenmede parçalara bölerek öğrenme bütün hâlinde öğrenmeden daha
etkili bir stratejidir.
C) Yer öğrenmenin önemli bir bölümü farkına varılmadan gerçekleĢir.
D) Bir yeri öğrenmek o yerle ilgili bir yaĢantı olmadıkça çok güçtür.
E) Aceleye getirme yer öğrenmeyi
B) SOSYAL ÖĞRENME KURAMI (Taklit Yoluyla Öğrenme, Model
Alarak Öğrenme, Gözlem Yoluyla Öğrenme) ALBERT BANDURA
B andura‟ya göre; gündelik hayattaki öğrenmelerimizin büyük bir çoğunluğu
sosyal öğrenmedir, yani kasıtlı bir öğretim olsun veya olmasın diğer insanlarla
iliĢki içinde gerçekleĢir. Bandura, insanların çevresindeki kiĢilerin davranıĢlarını
gözlediklerini bu gözlemlerden kendileri için uygun olan davranıĢları kendi
yaĢamlarında gösterdiklerini öne sürmüĢtür.
145
Bandura‟ya göre insan davranıĢları yalnızca pekiĢtirme ve tekrar yoluyla
biçimlendirme ile değil; biliĢsel, davranıĢsal ve çevresel faktörlerin karĢılıklı
etkileĢimiyle ortaya çıkar.
Sosyal
öğrenme
gerçekleĢtiğini
kuramı
savunarak
öğrenmenin
insanların
sosyal
birbirlerini
süreçlere
gözleyerek
dayalı
olarak
öğrendiklerini
vurgular. Bu nedenle; gözleme dayalı öğrenme, dolaylı öğrenme, taklit ve model
alma yoluyla öğrenme gibi kavramlar üzerinde dururlar.
Sosyal öğrenmede temel unsur bireyin baĢkalarını gözleyerek öğrenmesidir.
Yani burada uyarıcı model kiĢinin davranıĢlarıdır. Öğrenmenin etkililiği, bireyin
gözlediği modelin davranıĢlarını taklit etmesi ve modelin almıĢ olduğu pekiĢtireç
ya da cezaya bağlıdır. Eğer model aldığımız kiĢi yaptığı davranıĢla pekiĢtireç
alıyorsa bizimde bu davranıĢı yapma ihtimalimiz artar; yok eğer ceza alıyorsa bu
defada davranıĢı yapma ihtimalimiz azalır. Örn; bir öğrenci sınıfa geç geldiğinde
cezalandırılıyorsa, diğer öğrencilerde bu durumu dikkate alarak geç kalma
davranıĢından kaçınırlar.
Bir
baĢka öğrenci ödevini yaptığında
öğretmen
tarafından ödüllendiriliyorsa, diğer öğrencilerde ödevlerini daha iyi yapmaya
yönelirler.
DavranıĢçı
yaklaĢım;
davranıĢların
kazanılması,
sürdürülmesi
ve
değiĢtirilmesi için dıĢsal pekiĢtireçlerin gerekli olduğunu vurgular; ancak Bandura
dıĢsal pekiĢtireci dikkate almakla birlikte, bunları öğrenme için tek önemli unsur
olduğu görüĢünü kabul etmez. Öğrenmede çevresel faktörleri dikkate almakla
birlikte: öğrenmeyi içsel, zihinsel süreçlerle iliĢkili olan; gözleme dayalı olarak
ortaya çıkabilen ya da çıkmayan davranıĢ değiĢiklikleri olarak tanımlar.
146
Sosyal öğrenme kuramına göre, gözlem yoluyla kazanılan davranıĢlardan
bazılarının anında, bazılarının daha sonra performansa dönüĢtürüldüğünü vurgular.
Gözlem anında ortaya çıkan davranıĢlara „taklit‟ denir. Çocuklar daha çok taklit
etmeye dönük davranıĢlar sergilerler. Bu nedenle özellikle erken dönemlerde
model
olan
bireylerin
davranıĢlarının
büyük
önemi
vardır.
Çocukların
sembolleĢtirme kapasitesi arttıkça, gözledikleri davranıĢları daha sonraki
dönemlerde sergileme eğilimleri güçlenmeye baĢlar.
2007 KPSS: Çocukların Ģiddet içerikli film veya dizilerin kahramanlarını
izleyerek olumlu ya da olumsuz birçok davranıĢ öğrendikleri iddia edilmektedir.
Bu iddia aĢağıdaki yaklaĢımlardan hangisinin öngörüleriyle tutarlıdır?
A) Tepkisel koĢullama
B) BiliĢsel öğrenme
D) Gestalt öğrenme
E) Sosyal öğrenme
C) Edimsel koĢullama
2007 KPSS: “Anasına bak kızını al” Ģeklindeki özdeyiĢte aĢağıdaki öğrenme
türlerinden hangisinin önemine dikkat çekilmektedir?
A) Model alma yoluyla öğrenme
B) Tepkisel koĢullama
C) Kavrama yoluyla öğrenme
D) BiliĢsel öğrenme
E) Deneme-yanılmayla öğrenme
147
2009 KPSS: Sosyal öğrenme kuramlarına göre, çocukların gözledikleri modellerin
davranıĢlarını taklit edip etmeyecekleri birçok etken tarafından belirlenir. Bu
etkenlerden bir tanesi de modelin davranıĢlarının sonuçlarıdır.
AĢağıdaki ifadelerden hangisi bu duruma bir örnek olabilir?
A) Ali‟nin konuĢma tarzı, çok sevdiği beden eğitimi öğretmeninin konuĢma tarzına
benzemektedir.
B) Hasan, kendisine örnek aldığı abisinin sigara içtiği için hastalandığını duyunca
sigara içmemeye karar vermiĢtir.
C) AyĢe, küçük ablasından çok, büyük ablasının giyim tarzının kendisine daha çok
yakıĢacağını düĢünmektedir.
D) Genç bir futbolcu takıma girince, uzaktan hayranlık duyduğu tecrübeli takım
arkadaĢının kendini beğenmiĢ tavırları karĢısında ona öfke duymaya baĢlamıĢtır.
E)
Emre
saçını,
sevdiği
bir
pop
Ģarkıcısının
saçlarına
benzer
Ģekilde
kestirmektedir.
2009 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi Bandura‟nın sosyal öğrenme kuramına
uygun bir öğrenmedir?
A) Atletin, çekici doğru biçimde fırlatması
B) Atletin yarıĢın baĢında yavaĢ, sonuna doğru hızlı koĢması
C) Basketbolcunun, antrenörü gibi basket atması
D) Kalecinin atılan topu yakalaması ve golü engellemesi
E) Futbolcunun kurallara uygun oynaması
Sosyal öğrenmede birey, model kiĢinin davranıĢlarını gözlemleyerek dolaylı
yoldan öğrenir. Bu nedenle sosyal öğrenmede; dolaylı pekiĢtirme, dolaylı ceza,
dolaylı duygusallık ve dolaylı güdüleme önemlidir.
148
SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ TEMEL KAVRAMLARI
1) DOLAYLI PEKĠġTĠREÇ: Modelin yapmıĢ olduğu davranıĢların ödüllendirilmesi
gözlemleyenin o davranıĢı taklit etmesini güçlendirecektir.
Örn:
Sınıfta
öğretmenin istendik davranıĢı yapan öğrencileri övmesi ve takdir etmesi diğer
öğrencileri istendik davranıĢları yapmaları yönünde cesaretlendirir.
Burada kullanılan uyarıcıya pekiĢtireç; yapılan iĢleme pekiĢtirme denir.
2008 KPSS: Yalçın yeni aldığı kırmızı beresiyle okula gelince, tüm dikkatleri
üzerine toplamıĢtır. Birçok arkadaĢı, Yalçın‟a beresinin çok güzel olduğunu
söylemiĢtir. Bu durumu izleyen Altan da, kendisine kırmızı bir bere almaya karar
vermiĢtir.
Altan‟ın kırmızı bere almaya karar vermesi aĢağıdakilerden hangisiyle en iyi
açıklanabilir?
A) Olumlu pekiĢtirme
B) Etki yasası
D) Genelleme
E) Ayırt etme
C) Dolaylı pekiĢtirme
2) DOLAYLI CEZA: Modelin yaptığı bir davranıĢın sonunda almıĢ olduğu cezanın
gözlemlenmesi gözleyenin o davranıĢı yapma eğilimi ortadan kaldırır ya da azaltır.
Örn: Sınıfta kopya çeken ve cezalandırılan arkadaĢını gözlemleyen bir
öğrenci kopya çekme davranıĢından kaçınır.
3) DOLAYLI DUYGUSALLIK: Birey baĢka bireylerin yaĢantılarını gözleyerek
korku, kaygı gibi duyguları geliĢtirebilir.
149
Örn: Evde fare gördüğünde çığlık atarak koltuğun üzerine çıkan annesini
gören çocuk farenin korkulacak bir yaratık olduğu sonucuna ulaĢarak annesini
taklit eder yani birey kendisi yaĢamasa bile baĢkalarının yaĢantılarını gözleyerek
dolaylı olarak korku-kaygı gibi duyguları geliĢtirir.
4) DOLAYLI GÜDÜLENME: Birey gözlemleri sonucu güdülenir. Birey bir
davranıĢta bulunmaya istek duyar ve yapabileceğine inanır. Sınıfta yüksek not
alan bireyi gören ve kendisinin de bu kapasitede olduğunu gören birey, yüksek not
almak için harekete geçer.
SOSYAL ÖĞRENMEYĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
1) GÖZLEMCĠNĠN ÖZELLĠKLERĠ
A) Öz yeterlilik: Öz yeterlilik, kiĢinin kendi kapasitesinin farkında olmasıdır.
Bandura‟ya göre öz yeterlilik, bireyin karĢılaĢabileceği problem durumlarını ne
derecede çözebileceğine iliĢkin kendini algılayıĢı, yargısı ve kendine olan inancıdır.
Örn; birey gireceği önemli bir sınavı kazanacağına, baĢaracağına inanıyorsa, bu
konuda kendine güveniyorsa öz yeterliliği yüksektir.
Öz yeterliliği yüksek olan bireylerin özellikleri;

Kendilerine güveni yüksektir

KarmaĢık olaylarla baĢ edebilirler

Her tür problemi çözebilirler

Kendi ilgi, yetenek ve özelliklerine saygı duyarlar

BaĢarıya odaklanmıĢlardır. Her yerde baĢarılı olmak isterler (evde, iĢte,
okulda).
150

Cesaretli, inançlı ve sabırlıdırlar
B) Öz düzenleme: Öz düzenleme; bireyin kendi davranıĢlarını etkilemesi,
yönlendirmesi ve kontrol edebilmesidir.
Öz düzenleme; bireyin kendi davranıĢlarını gözleyip, kendi ölçütleriyle
karĢılaĢtırarak yargıda bulunması ve gerekiyorsa davranıĢlarını ölçütlerine uygun
hale getirmesidir. Örn; bireyin matematik dersinde eksiklerim var, biraz daha
çalıĢmam gerekiyor diyerek ders çalıĢmaya baĢlaması.
C) Öz yargılama: Sosyal öğrenmede önemli bir kavramdır. Öz yargılama;
kendileri hakkında düĢünme, düĢündüklerini uyguladıktan sonra sonuçlarını
değerlendirme ve yargılayabilme kapasitesidir.
D)
KarĢılıklı
belirleyicilik:
KarĢılıklı
belirleyicilik
ilkesine
göre
bireyin
davranıĢları çevreyi, çevrede bireyin davranıĢlarını etkiler. Bireyin davranıĢları
sadece kiĢisel tercihlerine bağlı değildir, içinde yaĢanılan çevrede davranıĢları
etkiler. Örn; saldırganlığın uygun görüldüğü çevrede birey saldırgan davranıĢlar
seçebilir.
E) Öngörü kapasitesi: Bireylerin ileriyi düĢünebilmeleri, hedefler oluĢturabilmeli
ve buna yönelik planlar yaparak çaba gösterme kapasiteleridir. DüĢüncenin
davranıĢtan önce gelmesidir. Bireyler bu sayede daha iyi sosyal öğrenme
yapabilirler.
F)
SembolleĢtirme
kapasitesi:
Bireylerin,
dünyada
gördüklerini
kendi
kapasitesine uygun bir Ģekilde zihnine kaydetmesi ve kaydettiklerini sembollerle
kodlamasıdır. Ġnsan beyninde kendi kapasitesine uygun, sanki bir kayıt cihazı gibi
her Ģeyi kaydeder. Kaydettiklerini hatırlamak için de sembollerle kodlama yapar.
151
Örn; bir kiĢinin bir dans figürünü kafasında sembolleĢtirerek kaydetmesi ve daha
figürü sergilemesi.
2) MODELĠN ÖZELLĠKLERĠ
A) YaĢ: Ġnsanlar daha çok kendi yaĢlarına yakın modeller seçerler.
B) Cinsiyet: Ġnsanlar kendi cinslerinin davranıĢlarını daha çok model alırlar.
C) Karakter: Ġnsanlar daha çok toplumda öne çıkmıĢ, iyi karakterli ve insan
iliĢkileri iyi olan kiĢileri örnek alırlar.
D) Benzerlik: Ġnsanlar kendilerine benzeyen ve ortak noktaları olan modelleri
daha çok model olma eğilimindedir.
E) Statü: Yüksek statülü modeller düĢük statülü modellere göre daha çok
etkilidir.
3) DAVRANIġIN ÖZELLĠKLERĠ

DavranıĢın sonucunun olumlu olması yani pekiĢtireç alması.

DavranıĢın sonucunun olumsuz olması yani cezalandırılması.

DavranıĢın dikkat çekici olması.

DavranıĢın iĢe yarar ve anlamlı olması.

DavranıĢın karmaĢık ya da basit olması.

DavranıĢın amaca götürücü olması.
152
SOSYAL ÖĞRENME SÜRECĠ
1) Dikkat: Sosyal öğrenmenin birinci basamağı ve temel koĢulu modele dikkat
etmektir. Gözlem yoluyla öğrenmenin gerçekleĢebilmesi için gözlemcinin
davranıĢı görmesi, duyması ya da diğer duyu organlarıyla alması gerekir. Bu
nedenle modelin dikkat çekici olması önemlidir. Statü ve çekiciliği yüksek
modeller daha çok gözlenir ve dikkat edilir.
2) Hatırda
tutma
(Hatırlama):
Gözlem
yoluyla
öğrenilen
bilgiden
yararlanabilmek için, gözlemcinin modelin davranıĢlarını hatırlaması,
hatırda tutması gerekir. Bu süreçte gözlenen davranıĢla ilgili semboller
beynimize kodlanır ve bu kodlamalar biliĢsel olarak örgütlenir. Daha sonra yeri
ve zamanı geldiğinde davranıĢ tekrar edilir. Bireyin davranıĢları zihinde tutma
kapasitesi sembolleĢtirme kapasitesiyle alakalıdır.
3) Uygulama (DavranıĢa dönüĢtürme): Bu aĢamada gözlenen ve hatırda
tutulan
davranıĢın
eyleme
dönüĢtürülmesi
söz
konusudur.
DavranıĢ
benzeyinceye kadar tekrar edilir. Bu aĢamada bireye dönüt ve pekiĢtireç
vermek davranıĢın düzelmesi açısından önemlidir.
4) Güdülenme ve pekiĢtirme: Bu süreçte gözlemlenen ve uygulanan davranıĢ
pekiĢtirilirse birey güdülenir ve o davranıĢı tekrar yapar.
PekiĢtireç öğrenilen davranıĢın performansa dönüĢtürülmesinde harekete
geçici rol oynar.
Örn: Televizyonda bilgi yarıĢmalarında para kazanan insanları görenler bu
yarıĢmaya katılmak için telefon açabilirler.
153
2007 KPSS: Sosyal öğrenme kuramı, öğrenmede farklı stratejilerin olması
gerektiğini savunur. Bu stratejilerden birisi de gözlem yoluyla öğrenmedir.
AĢağıdakilerden hangisinin gözlem yoluyla öğrenmede yer alması beklenmez?
A) Dikkat etme
B) Hatırda tutma
C) DavranıĢı ortaya koyma
D) Güdülenme
E) Uyarıcı-tepki bağı kurma
2007 KPSS: Ceren annesini kek yaparken izlemiĢtir. Birkaç hafta sonra
arkadaĢlarını eve davet ettiğinde onlara kendisi kek yapmıĢtır. Annesi yaptığı
keki çok beğendiğini söyleyerek Ceren‟i arkadaĢlarının yanında övmüĢtür.
Annesinin bu davranıĢından sonra Ceren daha sık kek yapmaya baĢlamıĢtır.
Buna göre, Ceren sırasıyla hangi öğrenme süreçlerini yaĢamıĢtır?
A) Sosyal öğrenme – edimsel koĢullanma
B) BiliĢsel öğrenme – tepkisel koĢullanma
C) Sosyal öğrenme – tepkisel koĢullanma
D) Tepkisel koĢullanma – edimsel koĢullanma
E) BiliĢsel öğrenme – sosyal öğrenme
Not: Sosyal öğrenme kuramına göre bir öğrenilen davranıĢ vardır, bir de
performansa
dönüĢtürülen
davranıĢ
vardır.
Bir
dönüĢtürülmemesi onun öğrenilmediği anlamına gelmez.
154
davranıĢın
performansa
NOT: SOSYAL ÖĞRENME kuramını benimseyen bir öğretmen hem sınıfta hem
de sınıf dıĢında düĢünce ve davranıĢları ile öğrencilerine örnek olmaya
çalıĢmalıdır.
Örn: Bir öğretmen öğrencilerin derse zamanında gelmesini istiyorsa
kendiside derse zamanında gelmelidir.
SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ ÖĞRETĠM ĠLKELERĠ:
1) Çocuklar geliĢim süreçlerinde okul öncesi dönemde anne-babalarını model
alırlar.
2) Okul çağında çocukların model aldıkları kiĢiler daha çok öğretmenlerdir.
3) Ergenlik yıllarında ise model alınan kiĢiler bireyin ilgi ve ihtiyaçlarına göre
değiĢir. (öğretmen, sanatçı, sporcu vb…)
4) Sağlıklı bir kiĢilik geliĢimi için çocuğun geliĢim sürecinde çevresinde uygun
modellerin bulunması çok önemlidir.
4) ĠNSANCIL (DUYUSAL) YAKLAġIM
DavranıĢçı ve biliĢsel öğrenme yaklaĢımlarının insan öğrenmesini açıklarken
bazı noktaları ihmal ettiğini düĢünerek ortaya atılan bir yaklaĢımdır. Özelliklede
davranıĢçı yaklaĢım, insancıl yaklaĢımı savunanlar tarafından çok eleĢtirilmiĢtir.
DavranıĢçı yaklaĢımın insanı ihmal ettiğini düĢünmüĢlerdir.
Ġnsancıl yaklaĢımı ilk önce ortaya atıp, ilkelerini belirleyen ABRAHAM
MASLOW‟dur. Ancak eğitimle ilgili olarak daha çok CARL ROGERS‟in düĢünceleri
yaygınlaĢmıĢtır.
155
MASLOW‟A GÖRE KENDĠNĠ GERÇEKLEġTĠREN BĠREYLERĠN ÖZELLĠKLERĠ:
►Kendini, baĢkalarını ve doğayı olduğu gibi kabul eder.
►Gerçeği olduğu gibi algılayıp içinde bulunduğu ortama kolayca uyum sağlar.
►Derin, kiĢiler arası iliĢkiler kurabilir.
►Olayları objektif algılar.
►YaĢamdan doyum alır.
►Özerk yapısı vardır.
►Yaratıcıdır.
►Doğal davranır. (spontane)
►Kendisinin dıĢındaki sorunlarla da ilgilenir.
►Demokratik bir kimliğe sahiptir.
►Mizahçıdır.
►BaĢkalarına gereksinim duymaz, kendi kendine kalabilir. (yalnız kalmaya uyum)
►Çevresinden bağımsız davranabilir.
►Sorumluluk alabilir.
►Amaç ve aracı ayırabilir.
►Kültürün ve toplumun etkisine karĢı direnebilir.
►Savunma mekanizmalarını pek kullanmazlar.
Bu yaklaĢıma göre; insan doğuĢtan iyidir, iyiye yöneliktir. Bütün insanlar
doğuĢtan belirli potansiyellerle dünyaya gelir ve her insanın içinde ortaya çıkmayı
156
bekleyen gizil güçleri vardır. Bütün insanlar hayatta; gizil güçlerini ortaya
çıkararak, potansiyellerini kullanarak kendini gerçekleĢtirme amacıyla hareket
ederler.
Ġnsancıl yaklaĢım öğrenmenin nasıl meydana geldiğinden daha çok neyin
öğrenilmesi ve nasıl bir ortamda öğretilmesi gerektiği üzerinde durmuĢtur.
Ġnsancıl değerlerin öğretilmesi gerektiğini ve bununda öğrenciye saygı gösterilen
ve değer verilen ortamlarda gerçekleĢebileceği üzerinde durmuĢlardır.
Ġnsancıl yaklaĢımın temel ilkeleri;
1) Öğrencinin biricikliği: Her öğrenci önemlidir ve ayrı bir varlıktır.
Eğitimin merkezinde öğrenci yer almalıdır.
2) Öğretmenin
birtakım
özerkliği:
kuralların
Öğretmen
uygulayıcısı
sınıfta,
olmamalıdır.
dıĢarıdan
dayatılan
Öğretmen
ortamı
düzenleyebilmeli, yöntem ve teknikleri belirleyebilmeli, öğretimin
içeriğini düzenleyebilme esnekliğine sahip olmalıdır.
3) Öğretmen
eğitim
öğretim
sürecinde
öğrencilerde
var
olan
potansiyelleri ortaya çıkarabilecek uygun ortamlar oluĢturmalıdır.
4) Öğretmen sınıf ortamını öğrencinin duyusal ve sosyal geliĢimini
destekleyici ve kolaylaĢtırıcı bir ortam haline getirmeli ve öğrencilerin
kendilerini gerçekleĢtirmelerine yardımcı olmalıdır.
5) Fenomonolojik yaklaĢımı savunmuĢlardır. Yani dıĢ dünyanın ne
olduğundan ziyade bireyin ona nasıl bir anlam yüklediği üzerinde
durmuĢlardır. Önemli olan dünyanın baĢkalarına nasıl göründüğü değil,
bireyin nasıl gördüğüdür.
157
6) Öğretmen belirlenmiĢ içeriği öğrencilere aktaran kiĢi olmadığı gibi,
öğrencilerde doldurulması gereken boĢ kaplar değillerdir.
7) Sınıf ortamında her öğrenciye saygı duyulmalıdır. BaĢarılı olsun ya da
olmasın her öğrenciye bir insan olarak değer verilmelidir.
8) Öğretmen sınıf ortamında insanı temele alan bir iletiĢim kurmalıdır.
Öğrenciye karĢı içten, samimi ve dürüst olmalıdır. Onlara empatik
anlayıĢla yaklaĢmalıdır.
9) Öğrenme, tehdidin ve hata yapma korkusunun olmadığı özgür ve
demokratik bir ortamda gerçekleĢmelidir.
10)
Öğrenmede bireyin içsel güdülenmesi önemlidir. Zaten insanda
doğal bir öğrenme isteği vardır.
11)
Her öğrenci ayrı birer birey olarak kabul edilmeli ve
öğrencinin ilgi, tutum ve yetenekleri tanınarak geliĢtirilmelidir.
12)
Ġnsanın toplumsal bir varlık olduğu ilkesi temel alınarak eğitim
öğretim sürecinde; öğrenciler arasında iĢbirliğine, iĢbölümüne ve grup
etkinliklerine yer verilmelidir.
13)
Eğitim-öğretim
ortamında,
bilgi
doğrudan
öğretmenin
tekelinde olmadığı gibi öğrencilerde hiçbir Ģey bilmeyen kiĢiler değildir.
14)
Ġnsancıl yaklaĢım psikolojik danıĢmada da danıĢan merkezli
terapiyi savunmuĢlardır. Yani danıĢandan hız alan yaklaĢımdır. Burada
danıĢanın içinde bulunduğu durumu görmesine, fark etmesine yardımcı
olunur.
158
Maslow, insancıl psikolojinin kurucusudur. GeliĢtirdiği ihtiyaçlar kuramında
insan ihtiyaçlarını ön plana almıĢtır. Psikoloji alanındaki çalıĢmalarına davranıĢçı
görüĢü benimseyerek baĢlayan Maslow, daha sonra bu kuramdan uzaklaĢarak
kendi kuramını geliĢtirmiĢtir. Maslow‟a göre insan davranıĢlarının temelinde
ihtiyaçları yer alır ve bireyler bu ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla harekete
geçerler.
Rogers ise yine insancıl yaklaĢımın en önemli temsilcilerindendir. Rogers‟in
görüĢleri;
Fenomonolojik yaklaĢımı savunmuĢtur. Yani bireyin davranıĢlarını dıĢarıdan
bakarak anlayamayız onu anlayabilmemiz için onun içsel dünyasına nüfus etmemiz
gerekir.
Psikolojik danıĢmada „danıĢan merkezli‟ danıĢmayı savunmuĢtur. Buna göre
insanın problemlerinin önünde yine insanın kendisinden kaynaklanan sorunlar
olduğunu ve bu sorunların ancak bireyin kendisini anlayarak ve kendisi tarafından
çözülebileceği görüĢündedir.
Bireyin çevreyle etkileĢimi sonucu „benlik yapısı‟ oluĢur. Bu nedenle bireyin
çevresindeki kiĢilerin, olumlu bir benlik algısı geliĢtirmesi için bireye yardımcı
olmalıdır.
Benlik geliĢiminde bireyin çevresindekilerdin bireye karĢı yaklaĢımı, bireye
davranıĢları önemlidir. Çünkü bireyin kendini algılayıĢı baĢkalarının bireyi nasıl
algıladığına bağlıdır. Yani bireyin benlik algısı baĢkalarının onu nasıl gördüğüne
göre değiĢir (Ayna teorisi). Bu nedenle çocuklara kötü davranılmamalı, onlara
karĢı kötü ifadeler kullanılmamalıdır.
159
Güvenli sınıf ortamında öğretmenin taĢıması gereken nitelikler
Ġçtenlik: Ġçtenlik için gerekli olan anahtar kavram Ģeffaflıktır. ġeffaflıktan
kastedilen, öğretmenin sınıf ortamında bir maske arkasına saklanmaması ve
tepkisiz davranmamasıdır. Öğretmen kendini o anda olduğu gibi değiĢebilen duygu
ve düĢünceleriyle, saklamadan ortaya koymalı ve bu Ģekilde davranmalıdır.
Öğretmen duygu ve düĢüncelerinin ve bunların kendini nasıl etkilediğinin farkında
olmalıdır.
Öğretmen
sınıf
ortamında
olumsuz
duyguları,
düĢünceleri
ve
davranıĢları bile olsa açıkça ifade edebilmelidir.
KoĢulsuz kabul: KoĢulsuz saygı, hiçbir koĢula bağlı olmadan, insanı sadece
insana özgü nitelikleriyle kabullenebilmedir. Öğrenciyi davranıĢlarından dolayı
değerli görmeden çok, onu insan olarak değerli görme tutumunu ifade eder.
Empatik anlayıĢ: Empatik anlayıĢ, bir insanın objektifliğini kaybetmeden
kendini
diğer
insanın
yerine
koyarak
onun
duygularını,
düĢüncelerini
anlayabilmesidir. Öğretmenin, sınıf ortamında öğrencilere empatik anlayıĢla
yaklaĢması, ona insan olarak duyduğu saygıyı güçlendirir.
ĠNSANCIL-DUYUSAL KURAMLARIN ÖĞRETĠM ĠLKELERĠ:
1) Eğitim; öğrencinin kendisine güvenmesini, yeterliliklerine inanmasını ve
akademik beklentilerini karĢılamalıdır.
2) Eğitim benlik tasarımı oluĢturmada öğrenciye destek olmalıdır.
3) Her öğrenciye baĢarılı olduğu alanlarda sorumluluklar verilmelidir.
4) Öğrenci değerlidir dolayısı ile ne öğreneceğine öğrenci kendisi karar
vermelidir.
160
5) Öğrenmede tehdit ve hata korkusu olmamalıdır.
6) Ahlaki değerler tüm derslerin içerisine serpiĢtirilmelidir.
7) Öğrenci merkezli eğitim yapılmalıdır.
5) BEYĠN TEMELLĠ (NÖROFĠZYOLOJĠK)
ÖĞRENME KURAMI (HEBB)
Sinir sisteminin bir parçası olan insan beyninde 13 milyar civarında sinir
hücresi vardır. Ancak önemli olan sayı değil, hücreler arasında bizim kurduğumuz
bağlantılardır. Hebb, öğrenmeyi beyin hücreleri (nöronlar) arasında kurulan
sinirsel bağlarla (sinapslarla) açıklamıĢtır.
Bir nöron öldüğü zaman yerine yenisi gelmez. Beynin fonksiyonel olarak
geliĢmesi, yeni nöron eklenmesinden değil, nöronların büyümesinden ve aralarında
bağlantılar kurulmasından ileri gelir. Gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz her
Ģey beynimizde yeni bir bağlantı oluĢturur. Birey çevresiyle etkileĢime girip
yaĢantılar
geçirdikçe
nöronlar
arasında
bağlantılar
kurulur.
Tekrar
ve
alıĢtırmalarda bu bağları güçlendirir.
Nöro-fizyolojik öğrenme kuramının ilkeleri;

Ġnsan beyni aynı anda birçok iĢlevi yerine getirebilir.

Beyin kendisine ulaĢan her türlü veriye anlamlar yükler.

Öğrenmede beyinin sol bölümü (MATEMATĠKSEL-MANTIKSAL-SÖZEL)
ile sağ bölümü (HAYALCĠ-SEZGĠSEL-YARATICI) bir bütün olarak çalıĢır.
161

Hebb, genellikle çocukluktaki ilk öğrenmelerin çağrıĢımsal ilkelere göre
gerçekleĢtiğini düĢünmektedir. YetiĢkinlikte ise öğrenme daha biliĢseldir.

Hebb‟e göre beyin davranıĢçıların savunduğu gibi karmaĢık bir telefon
santraline benzemez. Bir telefon santralinde olduğu gibi dıĢardan gelen
uyarıcıya otomatik olarak belli bir tepki verilmez. Beyin kendine özgü,
uyarıcıyı alma, analiz etme, eskilerle karĢılaĢtırma, anlamlandırma ve
gerekli tepkiyi yeniden örgütleme, gelecekte kullanılmak üzere bilgiyi
saklama gibi iĢlevleri vardır.
GÜDÜLENME:
Öğrenmenin gerçekleĢmesi için öğrencinin güdülenmesi gerekir. Güdü;
davranıĢa enerji ve yön veren güçtür. Bu güç organizmayı etkileyerek bir amaç
için harekete geçmeye sevk eder. Güdü; istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri
ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır.
Açlık,
susuzluk,
cinsellik
gibi
fizyolojik
kökenli
güdülere
dürtü
denilmektedir. Bilme ve baĢarma isteği gibi insani dürtülere ise ihtiyaç denir.
Güdüler genel olarak içsel veya dıĢsal olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır:
DIġSAL GÜDÜ: Bireyin dıĢından gelen etkileri içerir. Bir öğrencinin yüksek
not alması için öğretmeni tarafından övülmesi…
ĠÇSEL GÜDÜ: ise bireyin içinde var olan ihtiyaçlarına yönelik tepkilerdir.
Merak, bilme ihtiyacı, yeterli olma isteği, geliĢme arzusu içsel güdülerdir.
YÜKLEME: Temelde iki türlü yükleme vardır: Ġçsel Yükleme- DıĢsal yükleme
162
Ġçsel Yükleme: KiĢinin davranıĢın ve durumun nedeni olarak kendisini
görmesidir.
DıĢsal yüklemede ise; davranıĢın veya durumun nedenini kiĢinin kendi
haricindeki etkenlerde araması söz konusudur.
ÖRN: BaĢarısız geçen bir sınav sonucunda içsel yükleme yapan bir öğrenci
yeterince ve uygun yöntemle çalıĢmadığını belirtirken; dıĢsal yükleme yapan bir
diğer öğrenci öğretmenin adil davranmadığını belirtebilir.
2008 KPSS: Yabancı dil dersinde sözcük bilgilerini ölçmek isteyen bir öğretmen,
öğrencilerinden belirli bir konuda kompozisyon yazmalarını ister. Bu çalıĢmadan
düĢük not alan bir öğrenci “Sözcüklerin anlamlarını çok iyi biliyordum.” diyerek
notuna itiraz eder. Bunun üzerine öğretmen, “Ben sözcüklerin anlamını öğrenip
öğrenmediğine yazdıklarına bakarak karar verebilirim.” Yanıtını verir.
Öğretmenin
öğrencisine
verdiği
yanıt
özellikle
aĢağıdakilerden
hangisini
doğrulamaktadır?
A) Hatırlanamayan bir bilgi öğrenilmemiĢtir.
B) DavranıĢta gözlenen her değiĢme öğrenme olarak nitelendirilemez.
C) Öğrenme doğrudan gözlenemeyen, ancak davranıĢtan vardanabilen içsel bir
süreçtir.
D) BaĢarılı olmak için çok çalıĢmak yetmez, etkili çalıĢmak gereklidir.
E) Performansta olumlu yönde değiĢme olması öğrenmenin gerçekleĢtiğini
gösterir.
163