pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası

Transkript

pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Editörden
TEKSTİL İŞVEREN
387 - Temmuz 2012
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası Adına
İmtiyaz Sahibi
HALİT NARİN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
AV. BAŞAR AY
Yayın Danışma Kurulu
SEVİL BURSA
TUĞRUL BORNOVALI
AV. SAMİM ERGENELİ
Basın Müşaviri
MİNE ŞENKUL ERGÜVEN
Yayın Kurulu
LERZAN ÖZTÜRK
AV. ÇİĞDEM SUBAŞI
AV. ÖMER EMRE KAYNAK
BORA KOCAMAN
CEREN ERMİŞ
MERVE ŞENEREN
İdari Merkezi
TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ
İŞVERENLERİ SENDİKASI
Metrocity A Ofis Blok
Büyükdere Cad. No: 171 K.19
34330 1. Levent-İstanbul
Tel: (0212) 344 07 77 (pbx)
Fax: (0212) 344 07 66-67
İnternet Adresi
www.tekstilisveren.org.tr
Ofset Hazırlık
DÜNYA YAYINCILIK A.Ş.
Tel: (0216) 681 18 39
Grafik Tasarım ve Uygulama
ALİ BAYRAM
Basıldığı Yer
DÜNYA YAYINCILIK A.Ş.
“Globus Dünya Basınevi”
100. Yıl Mah. 34440
Bağcılar-İstanbul
Tel: (0212) 629 08 08
Basıldığı Tarih: 13 Temmuz 2012
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın
ISSN: 1307-6566
Tekstil İşveren Dergisi,
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası
tarafından aylık olarak
yayınlanır. Kaynak gösterilmek
suretiyle alıntı yapılabilir.
Dergide bulunan imzalı
yazıların sorumluluğu
yazarlara aittir.
ALTERNATİF PAZAR BAŞARISI
Geçmiş aylarda da zaman zaman dikkat
çektiğimiz en önemli konulardan biri
şüphesiz yeni ve alternatif pazarlar...
ABD, Rusya, Çin, Japonya, Irak ve daha
adını sayamadığımız birçok ülke bugün,
Avrupa ekonomisindeki çalkantılı dönemi hasarsız atlatmak için bir süre
önce başlatılan yeni pazarlardan sadece birkaçı... Tekstil ve hazır giyim ihracatçıları artık bu pazarların bir çoğunda
yükselen bir trendle mal satıyor. Bu durum, rakamlarda da kendini gösteriyor.
Tekstil ve hazır giyimde ihraç pazarlarını çeşitlendirme konusunda yapılan çalışmalar neticesinde geleneksel ihraç pazarı AB'nin ihracattaki ağırlığı giderek
azalıyor.
Rakamlara göre Türkiye’nin AB’ye yaptığı toplam ihracatın ağırlığı mayıs itibariyle son bir yılda yüzde 48.4’ten yüzde
40’lara kadar düşmüş durumda. Benzer
bir değişim tekstil ve hazır giyimde de var.
Almanya’nın Mayıs 2011’de yüzde 26.36
olan hazır giyim ihracatında Türkiye’nin
ağırlığı bu yılın mayıs ayına gelindiğinde
yüzde 22.34’e kadar düşmüş. Aynı şekilde
tekstilde de Almanya pazarının payı yüzde 6.13’ten 5.20’ye gerilemiş. Avrupa’daki diğer ülkelerde de benzer düşüşler yaşanırken alternatif pazarlardaki
yükselişler dikkat çekici.
çeği bugün bir kez daha tescillenmiş durumda.
Bu trendin bundan sonra da devam edeceği görünüyor. Nitekim son açıklanan
haziran verilerine göre İtalya’ya ihracatımız yüzde 20, Almanya’ya ise yüzde 7
düşerken, ABD’ye yüzde 51, Mısır’a yüzde 39, Irak’a yüzde 38 ve Suudi Arabistan’a yüzde 31 artış göstermiş.
Yani tıkanan klasik pazarlar karşısında ihracatçı artık yeni müşteriler edinerek AB
pazarında uğradığı kaybı azaltıyor. Bu başarıda şüphesiz Türkiye'nin son yıllarda
alternatif pazarlara yönelik yürüttüğü çalışmaların etkisi oldukça büyük. Ayrıca vizelerin kaldırılması ve ülkelerle yapılan
serbest ticaret anlaşmaları da yeni pazarların kapısını açtı. Vizesiz ticaret sayesinde bugün artık bavul ticareti için Nijerya, Somali ve Sudan'dan bile gelenler
var.
En bakir pazarlara bile ulaşma noktasında yaşanan bu gelişmeler umarız
çevresi 'ateş çemberi' olan Türkiye'yi
farklı bir rotaya taşıyacak. Şimdilik rüzgâr bizden yana görünüyor.
Örneğin Rusya. Hazır giyim ihracatında
bu ülkenin payı yüzde 1.98’den 2.41’e,
tekstilde ise yüzde 12.16’dan yüzde
14.82’ye çıkmış. Yine tekstilde ABD’nin
payı 3.39’dan yüzde 3.76’ya, Çin’in payı
1.55’ten yüzde 1.77’ye yükselmiş.
Şüphesiz henüz rakamlar ufak ancak
Türkiye'nin toplam ihracatına bakıldığında Mayıs 2011'de ihracatın yüzde
48.4'ünü yaptığımız AB'nin yüzde 8.4'lük
payı diğer alternatif pazarlara dağılmış.
Şüphesiz bu rakamlarla, farklı ve yeni pazar arayışlarının sürmesi gerektiği ger-
Sayı: 387 - Temmuz 2012
1
İçindekiler
04
08
KAPAK
GÜNCEL
Tekstil ihracatçısı alternatif
pazarlara yöneliyor
Sendikamız ve TTV’den yenilikçi
projelere büyük destek
12
18
GÜNCEL
VERGİ DÜNYASI
Euratex ve Eurocoton
genel kurullarına katıldık
Tek kişilik A.Ş. ve avantajları
22
RİSK/FIRSAT
Büyük oyun
24
20
TARİHİMİZDEN
EKONOMİK DİYALOG
Reel büyüme verileri 2012 yılı için ne gösteriyor?
Sayı: 387 - Temmuz 2012
2
Yüzyıllar öncesiyle
ortak dertler
28
26
AYIN KONUSU
GÜNCEL
Üretici ucuzlayan
pamuktan vazgeçti
Üniforma imalatı tekstilde
yeni bir bölüm oluşturdu
32
37
Epengle tasarım ve üretim
kalitesiyle fark yaratıyor
Adana METEM ilk mezunlarını verdi
SÖYLEŞİ
BİZDEN
38
42
GÜNCEL
BİZDEN
Dünya tekstil sanayiinde
makine yatırımları
‘Osmanlı Kostümleri’ albümü
210 yıl sonra sendikamız
tarafından ilk kez Türkçe
olarak basıldı
48
TASARIM DÜNYASI
Rana&Berna Canok:
“Aksesuarsız giyim olmaz”
50
KÜLTÜR
SANAT
54
MEDYADAN
YANSIMALAR
60
GEZİ
62
İNGİLİZCE
ÖZETLER
Sayı: 387 - Temmuz 2012
3
Kapak
TEKSTİL İHRACATÇISI ALTERNATİF PAZARLARA YÖNELİYOR
Global kriz nedeniyle Avrupa pazarı daralınca Türk tekstil ve hazır giyimciler yeni
pazarlar buldu. Bu durum ihracatın yapısına da yansıdı. Alternatif pazarların tekstil ve
hazır giyimdeki ağırlığı hızla artıyor.
Tekstil ve hazır giyimcilerin ihraç pazarlarını çeşitlendirme konusunda yürütülen çalışmaları meyvesini veriyor. İhracatçılar 2008’deki küresel krizinden sonra işlerin daraldığı geleneksel ihracat pazarı olan Avrupa Birliği yerine alternatif ülkelere yöneldiler. Bunun sonucunda Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracatın ağırlığı mayıs itibariyle son bir yılda yüzde 48.4’ten
yüzde 40’lara kadar düştü. Benzer bir gelişme tekstil ve hazır giyim ihracatında da yaşandı.
Tekstil ve hazır giyimciler daralan AB pazarını telafi etmek için diğer pazarlara yönelince pazar yapısında da büyük değişim yaşandı.
En büyük değişim ise Türkiye’nin en fazla hazır giyim ihracatı yaptığı ülkelerin ilk
sırasında bulunan Almanya pazarında
yaşandı. Almanya’nın Mayıs 2011’de yüzde 26.36 olan hazır giyim ihracatında
Türkiye’nin ağırlığı bu yılın mayıs ayına gelindiğinde yüzde 22.34’e kadar düştü.
Hazır giyimde Fransa’ya yapılan hazır giyim ihracatının da ağırlığı azaldı. Bu ülkenin hazır giyim ihracatı içindeki payı Mayıs 2011’den Mayıs 2012’ye kadar geçen
süreçte yüzde 8.42’den 6.81’e geriledi. İtalya’nın yüzde 5.43 olan ağırlığı ise 4.73’e
düştü. Avrupa’da diğer ülkelerde de benzer düşüşler yaşanırken alternatif pazarlar
Sayı: 387 - Temmuz 2012
4
yükselişe geçti. Örneğin hazır giyimde Irak’ın
payı da yüzde 1.41’den 2.21’e, Cezayir’in ise
yüzde 0.48’den 1.01’e yükseldi. Hazır giyimde
yükselen bir diğer pazar ise Rusya oldu. Hazır giyim ihracatında bu ülkenin payı yüzde
1.98’den 2.41’e yükseldi. Suudi Arabistan’ın
payı yüzde 1.01’den yüzde 1.54’e, Cezayir’in
payı yüzde 0.48’den yüzde 1.01’e çıktı.
İlk 5 aylık döneme bakıldığında tekstil ihracatında da benzer bir tablo ortaya çıktı. Yine
en fazla kan kaybı yaşanan ülkelerin başında Almanya gelirken, bu ülkenin payı yüzde 6.13’ten 5.20’ye geriledi. Geçen yılın ilk 5
ayında bu ülkeye 209 milyon dolarlık tekstil ihracatı yapan Türkiye’nin bu yılın ilk 5 ayındaki ihracatı ise 170 milyon dolarda kaldı. Bu
dönemde Rusya pazarı ise büyük sıçrama
yaptı. Türkiye’nin tekstil ihracatında ilk sırada
bulunan Rusya’nın ihracattaki payı yüzde
12.16’dan yüzde 14.82’ye çıktı. Yine aynı dönemde Romanya ve Bulgaristan dışında Avrupa’daki diğer ülkelerin tekstil ihracatındaki
ağırlığı da düştü. Bu yılın ilk 5 ayı ile geçen
yılın 5 ayı karşılaştırıldığında ABD’nin payı
3.39’dan yüzde 3.76’ya, Çin’in payı 1.55’ten
yüzde 1.77’ye çıktı. Avrupa’nın ihracatta
ağırlığı azalırken, yükselişe geçen pazarların Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Yakın Doğu
olması dikkat çekti. Özellikle Libya, Yemen, Peru, Gana, Malta, Gürcistan ve Katar
gibi ülkelere yapılan ihracattaki artışlar
memnun etti.
Tekstil ve hazır giyim ihracatında yaşanan bu
pazar değişimi Türkiye’nin genel ihracatında da kendini gösterdi. İhracatta en fazla artış yüzde 543'le Yemen olurken onu yüzde
269 artışla Libya takip etti. Mayıs ayında Pe-
HAZIR GİYİM İHRACATININ SEYRİ (Milyon dolar)
Ülkeler
2010
İlk 5 ay
1.456
168
154
786
31
165
467
284
86
59
430
117
300
105
36
62
5.782
ALMANYA
BELÇİKA
ABD
İNGİLTERE
CEZAYİR
DANİMARKA
FRANSA
HOLLANDA
IRAK
İSRAİL
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
RUSYA
S. ARABİSTAN
YUNANİSTAN
TOPLAM
2011
İlk 5 ay
1.770
181
171
829
32
198
565
346
94
65
551
133
364
132
67
56
6.717
2012
İlk 5 ay
1.467
160
174
859
66
193
447
335
145
74
568
122
309
132
101
40.6
6.567
Pay (%)
2010
26.36
2.70
2.55
12.35
0.48
2.96
8.42
5.16
1,41
0.98
8.21
1,99
5.43
1.98
1,01
0.84
12.38
Pay (%)
2011
22.34
2.44
2.66
13.09
1.01
2.95
6.81
5.11
2.21
1.14
8.66
1.87
4.72
2.41
1.54
0.62
11.43
TEKSTİL İHRACATININ SEYRİ (Milyon dolar)
Ülkeler
ALMANYA
BELÇİKA
ABD
İNGİLTERE
BULGARİSTAN
ÇİN
FRANSA
HOLLANDA
İRAN
İSPANYA
İTALYA
MISIR
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
RUSYA
S.ARABİSTAN
YUNANİSTAN
TOPLAM
2010
İlk 5 ay
150
48
89
89
91
42
65
50
92
68
252
88
95
29
109
313
18
49
2.574
2011
İlk 5 ay
209
63
116
125
101
53
85
71
119
110
415
94
127
50
127
416
24
70
3.426
2012
İlk 5 ay
170
57
123
128
108
58
64
58
117
91
300
96
110
49
3.73
487
28
57
3.289
Pay (%)
2010
6.13
1.86
3,39
3.65
2.96
1,55
2.50
2.08
3.49
3.22
12.13
2.76
3.72
1.48
3.63
12.16
0.72
2.07
6.31
Pay (%)
2011
5.20
1.74
3.76
3.91
3.29
1.77
1.97
1.77
3.59
2.80
9.14
2.92
3.34
1.51
14.82
0.87
1.76
5.72
Sayı: 387 - Temmuz 2012
5
Kapak
ru'ya olan ihracat yüzde 182, Gana'ya yüzde 175, Arjantin'e yüzde 133, Pakistan'a yüzde 112,
Kamerun'a yüzde 98, Katar'a yüzde 83, Etiyopya'ya yüzde 76, Malta'ya yüzde 72, Suudi Arabistan'a yüzde 68, Kanada ve Japonya'ya yüzde 47, Gürcistan'a yüzde 46, Birleşik Arap Emirlikleri'ne yüzde 45 artış kaydederken, Mısır'a yüzde 41, Irak'a yüzde 35, Azerbaycan ve Çin'e
yüzde 32, ABD'ye yüzde 27, Rusya'ya yüzde 26 ihracat artışı sağlandı. Buna karşın Türkiye'nin
en büyük pazarı Almanya'ya ihracat mayıs ayında yüzde 2.4 azaldı.
Alternatif pazarların yükselmeye başlamasında bu pazarlara yönelik ticari çıkarmalar, fuar
katılımları ve alım heyetlerinin Türkiye’ye davet edilerek yoğun bir tanıtım faaliyetinin yürütülmesi etkili oldu. Nitekim gittikleri ülkelerde birbirini keşfeden işadamları bugün artık yeni
iş bağlantılarıyla dönüyor. Bunun son örneği de geçtiğimiz ay Rusya’da yaşandı. Türkiye’nin
tekstil ihracatında ilk sırada yer almasına rağmen henüz hazır giyim ihracatında belli bir seviyeyi yakalamamış olan Rusya’ya yapılan bir iş seyahati, bu ülkeye dönük geçmiş yıllardaki
olumlu süreci yeniden filizlendirdi.
Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği ve Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği'nin 5-7 Mayıs’ta organize ettiği tanıtım kapsamında bölgeye giden Egeli tekstilciler
yoğun bir ilgiyle karşılaştı.
Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Ünlütürk, “Rusya'da ticari işbirliği imkânlarını yerinde incelemek için gittik. Dünyanın sayılı ülkelerindeki birçok tanınmış marka ve perakende zincirine üretim yapan bölgemizin Rusya'da yeterince pay
alamaması dikkat çekici. Özellikle son zamanlarda Rus tüketicisi için satın aldığı giyim ürünlerine ödediği paranın karşılığında ürün kalitesi ve imajının yanı sıra nerede üretildiği konusu da önem arz ediyor. Çeşitli araştırma gruplarının gerçekleştirdiği pazar analizlerini kastediyorum. Buna paralel olarak orta sınıfın giderek artması, genel yaşam standartlarının yükselerek bu kesimin taleplerinin kaliteli ürünlerin alımına kayması, satın alma kararlarında
Rus tüketicisinin fiyat ve kaliteye önem vermesi Rusya pazarını bizler için cazip hale getiriyor” dedi.
Sabri Ünlütürk
2007'de Rusya'nın en büyük tekstil tedarikçisi olan Türkiye'nin 2008'den sonra bu
konumunu Çin'e kaptırdığını ifade eden
Sabri Ünlütürk, "Türkiye, Çin'den sonra
Rusya'nın en fazla tekstil ithal ettiği ülkeler arasında yaklaşık 400 milyon dolarlık ithalat değeri ve yüzde 14.9'luk
pay ile ikinci sıradadır. Benzer şekilde
Türkiye 475 milyon dolarlık ihracat değeri
ve yüzde 7.6'lık pay ile yine Çin'den sonra Rusya'nın en büyük ikinci hazır giyim
ve konfeksiyon tedarikçisi konumundadır. Bölgemizden Rusya'ya yapılan tekstil ve hammaddeleri ihracatı 2011 yılında
9.3 milyon dolar olarak gerçekleşmiş
olup, bu noktada da Türkiye geneline kıyasla Rusya'ya ihracattan aldığımız pay
çok düşük kalmakta" dedi.
Türk ihracatında tekstil sektörünün önemine dikkat çeken Sabri Ünlütürk, "Katma değer, ülkemiz istihdamına katkısı ve sağladığı
döviz girdisi ile Türkiye ihracatının lokomotif sektörü olma özelliğini yıllardır koruyan
Türk tekstil ve konfeksiyon sektörü, 233.2
milyar dolar tutarındaki tekstil ve konfeksiyon ticaretinde 24.2 milyar dolarlık ihracat
değeri ile dünyanın sekizinci, Avrupa Birliği'nin ise ikinci büyük tedarikçisi konumunda. 2011 yılında 24.2 milyar dolara ulaşan
tekstil ve konfeksiyon ihracatımızın 8 milyar
dolarlık bölümü pamuk, iplik ve kumaş gibi
ürünlerin yer aldığı tekstil ürünlerinden, 16.2
milyar dolarlık bölümü ise hazır giyim ve konfeksiyon ürünlerinden kaynaklanmakta.
2011 yılında 134.2 milyar olarak gerçekleşen Türkiye ihracatı içerisinde tekstil ürünlerinin payı yüzde 6 iken, hazır giyim ve konfeksiyon ürünlerinin payı yüzde 12" bilgisini verdi.
Roteks Tekstil şirketi sahibi Jak Eskinazi de, "Rusya büyük pazar. Ama biz genellikle Avrupa'ya yönelik ihracat yapıyoruz, Ruslar da bizim Avrupa modasını
ne kadar iyi takip ettiğimizin farkında.
Ama biz Rusya piyasasında yokuz. Bu ziyaretin Ege-Rusya arasında ticaretin artmasına vesile olacağına inanıyoruz" temennisinde bulundu.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
6
ÖNÜMÜZDEKİ 2 YILIN HEDEF ÜLKELERİ IRAK, UKRAYNA VE GÜNEY AFRİKA
İki yıllık dönemler için ekonomik ve ticari
ilişkiler ile pazara giriş faaliyetlerinin yoğunlaştırılacağı ülkeleri belirleyen Türkiye, bu kapsamda
2012-2013 yılları için hedef ve öncelikli ülkeleri belirledi. 2010-2011 döneminde pazara giriş faaliyetlerinin en yoğun olarak yürütüleceği
hedef ülkeler arasında yer alan Kanada, Cezayir, Ürdün ve Katar, hedef ülke statüsüne yükselme potansiyeline sahip olan öncelikli ülkeler kategorisine düştü. Irak, Güney Afrika
Cumhuriyeti ve Ukrayna ise hedef ülke konumuna yükseldi. Ekonomi Bakanlığı, 2009 yılı
sonu itibariyle 2010-2011 dönemi hedef ve öncelikli ülkeleri tespit edilirken, ikili ve çok taraflı
müzakerelerin yanı sıra Türkiye'nin müteahhitlik
hizmetlerindeki ihracat potansiyeli, ilgili ülkelerle olan siyasi ilişkileri, pazarın alım gücü, büyüklüğü ve dışa açıklığı gibi pazarın yapısını belirleyen unsurlar ile sermaye hareketleri, ticari
ve hukuki altyapı, yatırımlar, hizmet ticareti ve
enerji politikalarını da göz önünde bulunduran
pazar eksenli çalışmalar yapmıştı. Buna karşın,
2010-2011 yılları için, o dönemin ekonomik
konjonktürüne göre belirlenen hedef ve öncelikli ülkelerin değişen küresel ekonomik, sosyal ve hatta siyasi şartlar çerçevesinde yeniden
gözden geçirilmesi ihtiyacı doğdu. Buna ilave olarak, üç aşamadan oluşan Türkiye İhracatçılar
Meclisi (TİM) 2023 İhracat Stratejisi'nin vizyonu kısaca 'atılım' diye adlandırılan ve mevcut üretim koşulları ile kapasite altında üretilen ürünlerin pazarlanmasını içeren 1. Aşama misyonunun da gerçekleştirilmesi hedefiyle hedef ve
öncelikli ülkeler listesi 2012-2013 dönemi için
revize edildi. Bu çalışmanın ardından ortaya çıkan sonuçlar hem başkanlığını Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı'nın yürüttüğü Pazara Giriş Komitesi hem de Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan
tarafından son bir kez değerlendirildi ve Çağlayan'ın oluruyla en büyük potansiyeli taşıdığı
düşünülen 17 ülke 'Hedef Ülke', 27 ülke ise 'Öncelikli Ülke' olarak tespit edildi. Bunun sonucunda, 2009 yılında yapılan analizler çerçevesinde ortaya çıkan hedef ve öncelikli ülkelerden
bugünün dinamikleriyle aynı ölçüde potansiyele sahip olduğu düşünülmeyen bazı ülkeler
liste dışı kalırken, o günün dinamiklerine göre
yeterli potansiyele sahip olmadığı düşünülen, ancak hızla değişen küresel koşullar ve geleceğe ilişkin tahminler ışığında daha büyük potansiyele sahip olduğu düşünülen ülkeler hedef ve öncelikli ülkeler arasına dâhil edildi.
Hangi ülkelerin yeri değişti?
Buna göre, 2010-2011 döneminde pazara
giriş faaliyetlerinin en yoğun olarak yürütüleceği
hedef ülkeler arasında yer alan Kanada, Cezayir, Ürdün ve Katar, hedef ülke potansiyeline yükselme potansiyeline sahip olan öncelikli ülkeler kategorisine düşerken, bu ülkelerin yerini Endonezya, Irak, Kazakistan, Ukrayna ve Güney
Afrika Cumhuriyeti aldı. Bu dönemin sürprizleri
ise Japonya, Gürcistan, Suriye, Tunus, Hırvatistan,
Kosova, Senegal, Pakistan, Lübnan ve Umman
oldu. Geçen dönemde öncelikli ülkeler arasında bile yer alamayan Japonya, yeni dönemde hedef olarak belirlenirken, öncelikli ülkeler arasında
olan Suriye, Gürcistan, Tunus, Hırvatistan,
Kosova, Senegal, Pakistan, Lübnan ve Umman
kategori dışı kaldı. Bu ülkelerin yerini ise Almanya, Romanya, Slovakya, Norveç, Angola, Etiyopya, Singapur, Kuveyt, Arjantin ve Kolombiya
aldı.
Yeri değişmeyen ülkeler
Geçen dönemde hedef ülkeler arasında olan
ABD, Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Polonya,
Nijerya, Mısır, İran, Suudi Arabistan ve Libya,
yeni dönemde de yine hedef ülke olarak belirlendi. Yine 2010-2011 yılları için öncelikli
ülke olarak tespit edilen Meksika, Şili, Peru, Güney Kore, Malezya, Vietnam, Türkmenistan,
Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kenya,
Gana, Tanzanya ve İsveç, listedeki yerlerini korudu.
Söz konusu ülkelerin hedef veya öncelikli
ülkeler olarak belirlenmesi, bu ülkelerde yapılacak bazı faaliyetlere verilen desteği de artıracak. Bu kapsamda, Türkiye'de sınai ve/veya
ticari faaliyet gösteren şirketler ile işbirliği kuruluşları üyelerinin ürünlerinin pazarlama ve
tanıtımının yapılmasını sağlamak, bu çerçevede yurt dışında gerçekleştirilen tanıtım, marka tescil giderleri ile yurt dışında mal ticareti
yapmak amacıyla açılan birimlerle ilgili giderlerinin bir kısmının ilgili fondan karşılanmasını düzenleyen 'Yurt Dışı Birim, Marka ve
Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ'de yer alan desteklere ilaveten tüm
hedef ve öncelikli ülkeler için 10 puan daha
destek sağlanacak. Öte yandan, ''Yurt Dışında Gerçekleştirilen Fuar Katılımlarının Desteklenmesi Hakkında Tebliğ'' çerçevesinde de
hedef ülkelerden ABD, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Nijerya, Polonya ve Güney Afrika Cumhuriyeti ile öncelikli ülkelerden
Meksika, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney
Kore, Vietnam, Kanada ve Malezya için de ilave 20 puan destek uygulanacak. Söz konusu
desteklerin yanı sıra düzenlenen ticaret heyeti,
sektörel ticaret heyeti ve alım heyeti faaliyetlerinde sektörlerin özelliklerine göre, söz konusu ülkeler üzerinde yoğunlaşılacak.
2012-2013 döneminin hedef ülkeleri:
ABD, Endonezya, Çin, Irak, Rusya, Kazakistan, Hindistan, Ukrayna, Brezilya, Japonya,
Polonya, G. Afrika, Nijerya, S. Arabistan, Mısır,
Libya, İran.
2012-2013 döneminin öncelikli ülkeleri:
Meksika, Ürdün, Şili, Katar, Peru, Almanya, Güney Kore, Romanya, Malezya, Cezayir, Vietnam, Kanada, Türkmenistan, Slovakya, Azerbaycan, Norveç, BAE, Angola, Kenya, Etiyopya, Gana, Singapur, Tanzanya, Kuveyt, İsveç, Arjantin, Kolombiya.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
7
Güncel
SENDİKAMIZ VE TTV’DEN YENİLİKÇİ
PROJELERE BÜYÜK DESTEK
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ve Türk Tekstil Vakfı, düzenlediği ‘İnovasyon
Yarışması’ ile önemli bir etkinliğe imza attı. Yarışma kapsamında dereceye giren projeler,
çeşitli para ödülleri ile desteklendi. Sendikamız ayrıca finale kalan ilk 21 projeyi ise 11-13
Haziran 2013 tarihleri arasında Messe Frankfurt’ta gerçekleşecek olan TECHTEXTIL
Fuarı’na taşıyacak.
Ülkemizin en önemli ve önde gelen sektörlerinden biri olan tekstilin yurt içinde ve yurt
dışında söz sahibi olmasını sağlamak, önderliğinin bilincinde, sektörle bütünleşen bir
sivil toplum kuruluşu olmak vizyonuyla özellikle eğitime büyük önem veren Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ve Türk Tekstil Vakfı, düzenlediği ‘İnovasyon Yarışması’ ile önemli bir etkinliğe imza attı. Tekstil ve konfeksiyon sanayine yardımcı olmak üzere yapılacak bilimsel araştırma, proje gibi çalışmaları desteklemek için düzenlenen yarışma büyük ilgi gördü. Yarışma sonunda finale kalan ilk 4 proje ödül aldı. Düzenlenen
yarışma ile tekstil sektörü ile ilgili üniversitelerimizde yapılan akademik bilginin ödüllendirilerek yenilikçi, farklı, özgün fikir/projelerin inovatif ürün haline getirilmesi veya
mevcut geliştirilmiş ürünün desteklenmesi amaçlandı.
Yarışmaya 12 farklı üniversiteden toplam 55 özgün proje katıldı. Yarışma finalistleri ulusal ve uluslararası akademisyenler, sanayiciler, bakanlık yetkilileri ve Ar-Ge merkezi müdürlerinden oluşan iki ayrı kurul tarafından yapılan değerlendirme sonucunda belirlendi.
Değerlendirmeler sırasında genel olarak sanayide uygulanabilecek, inovatif değer taşıyan projelerin seçilmesi üzerinde duruldu.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
8
Projeler iki aşamalı değerlendirmeye alındı.
Ön değerlendirme: North Carolina State University, College of Textiles tarafından yapılan
ön değerlendirmede Inovasyon yarışmasına katılan tüm projeler genel, orijinallik, rekabetçilik ve pazarlanabilirlik, ulusal ekonomiye veya
teknolojiye katkısı kriterleri doğrultusunda
teker teker puanlandı, 60 ve üzerinde puan alan
21 proje bir sonraki aşamaya geçmeye hak kazandı.
Nihai değerlendirme: Nihai değerlendirme sanayiciler, akademisyenler, bakanlık yetkilileri ve Ar-Ge merkezi müdürlerinden oluşan 11 kişilik bir kurul ta-
Ceren ERMİŞ
Tekstil Mühendisi
Araştırma Uzman Yardımcısı
rafından 28 Mayıs 2012 tarihinde
sendikamız merkez ofisinde yapıldı
ve finalistler belirlendi. İnovasyon
Yarışması Değerlendirme Kurulu
üyeleri arasında Sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Aydın ve
Türk Tekstil Vakfı Yönetim Kurulu
Üyesi Lütfi Paker de yer aldı.
İnovasyon Yarışması Değerlendirme
Kurulu Üyeleri
• TTV Yönetim Kurulu Üyesi Lütfi Paker (Yeni Tekstil).
• Sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi
Bülent Aydın (Maydın Çorapları).
• Kasar ve Dual Fabrika Müdürü Mehmet Ali İnce.
• Topkapı İplik Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Akıncı.
• İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr.
Bülent Özipek.
• Sabancı Üniversitesi Prof. Dr. Yusuf
Menceloğlu.
• TTGV(Türkiye Teknoloji Geliştirme
Vakfı) İstanbul Temsilcisi Haluk Zontul.
• Yünsa Ar-Ge Merkezi Müdürü Orhun
Ek.
• Bossa Ar-Ge Merkezi Müdürü Dr.
Sedef Uncu Akı.
• Söktaş Ar-Ge Merkezi Müdürü Zehra Kocatürk.
• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Ar-Ge Destekleri Daire Başkanlığı Mühendis Selvi Akdeniz.
Değerlendirmeler boyunca katılımcıların kimliklerinin gizli tutulduğu
yarışma sonunda birinciye 20.000 TL,
ikinciye 15.000 TL, üçüncüye 10.000
TL verilirken bir yarışmacı da 5.000
TL’lik mansiyon ödülüne layık görüldü. Ayrıca nihai değerlendirmeye kalan 21 proje sahibinin ve ekibinin Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası tarafından 11-13 Haziran 2013 tarihleri arasında Messe
Frankfurt’ta gerçekleşecek olan
TECHTEXTIL Fuarı’na katılımının
sağlanması da karara bağlandı.
ÖDÜL ALAN PROJELER
1. Prototip Floklama Makinesi Tasarımı, İmalatı ve Flok İplik Üretimi:
Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Özcan Özdemir, Prof. Dr. Mehmet Kanık, Dr. Sibel Şardağ ve
Yük. Müh. Berrak Tüzüner’in sanayici proje ortakları Ahmet Genç (İBA Genç Makine) ile birlikte hazırladıkları “Prototip Floklama Makinesi Tasarımı, İmalatı ve Flok
İplik Üretimi” isimli SAN-TEZ Projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda birinci olmaya hak kazandı.
Proje özeti: Flok iplikleri, kaplama tekniğiyle üretilen ve günümüzde yüksek katma
değerli otomotiv tekstilleri ile ev döşemelikleri gibi belli alanlarda tercih edilen üç
boyutlu ipliklerdir. Günümüzde Türkiye’de bu alanda makine ve iplik üretimi yapan
herhangi bir firma bulunmamaktadır. Daha da önemlisi, dünyada da flok ipliği üretimi çok az sayıda firma (bilinen sadece Avrupa'lı 2 firma) tarafından üretilmekte ve
çok yüksek fiyatlardan satılmaktadır. Ne var ki, estetik ve fonksiyonellik açısından
çok önemli avantajları olan bu iplikler aşırı yüksek fiyatları nedeniyle yaygın olarak
kullanılamamaktadır. Konuyu ilginç kılan diğer bir husus da, dünyada iplik floklama
makinelerini üretip satan belli bir makine imalatçısının olmamasıdır. Tekel durumunda
olan söz konusu firmaların kullandıkları makine teknolojilerini kendilerinin geliştirdiği
ve bunu bir sır gibi sakladıkları da bilinmektedir.
Proje ekibi, bu ihtiyaçları göz önüne alarak, 2008 yılında “Prototip Floklama Makinesi
Tasarımı, İmalatı ve Flok İplik Üretimi” isimli bir SAN-TEZ projesi başlatmıştır. 2011
yılında tamamlanan proje sonunda Türkiye’de ilk defa, küçük kapasiteli bir flok iplik üretim makinesi (OMAFLOK-P) geliştirilmiş ve bu makinede flok iplik üretimi başarılmış bulunmaktadırlar.
Geliştirilen bu makine için 2 adet patent başvurusu yapılmıştır. Birincisi TR-200808141-B koduyla sonuçlanmış; ikincisi ise geliştirilen özel yapıştırıcı aplikasyon ünitesi ile ilgili olup son aşamaya gelinmiştir.
Projenin sağlayacağı avantajlar: Gerçekleştirilen bu projeden kazanılan teknolojik bilgi ve deneyim sayesinde, yüksek kapasiteli “sanayi tipi bir flok iplik makinesi”nin imalatı ve ülkemizde de “flok ipliklerin seri üretimi”nin yolu açılmış bulunmaktadır. Böylece, Avrupa'dan sonra ilk defa ülkemizde de flok iplik üretimini gerçekleştirmek ve daha uygun fiyatlarla tekstil sektörünün kullanımına sunmak
mümkün hale gelecektir.
Sektöre sunulacak uygun fiyatlı flok ipliklerle başta otomotiv tekstilleri ve diğer teknik tekstiller olmak üzere yüksek katma değerli yeni ürünlerin tasarımı ve üretimi
mümkün olacaktır.
Prototip makine bir endüstriyel makinede bulunması gereken tüm ünitelere sahip
olup, bundan kazanılan bilgi ve deneyimlerle yüksek kapasiteli ilk üretim makinesinin tasarımı ve üretimi de fazla zaman almayacaktır. Bu amaçla yeni bir sanayi ortaklığı kurulmasına ve projeye resmi mali desteğin sağlanmasına çalışan proje ekibi gerekli hazırlıklardan sonra yeni projelerine başlamayı planlamaktadırlar.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
9
Güncel
Projenin sağlayacağı avantajlar: Polyesterin
dispers boyanması sonrası temizlemesinde
klasik redüktif yıkama yerine ozon kullanımının avantajları şöyle:
• Ozon soğukta etkin olduğu için enerji
tasarrufu,
• Ozon diğer klasik kimyasalları (redüktif madde ve kostik) ikame edeceği için kimyasal madde tasarrufu,
• Ozon kendiliğinden oksijene dekompoze olduğu için düşük çevresel etki
• Daha kısa işlem süreleri sayesinde üretim artışı
olarak önerilmektedir.
OMAFLOK-P makinesinin genel görünümü
3. Zebra Derisinden Esinli Sinek Kovucu
Biyomimetik Tekstil Yüzeyi Üretimi- Zebrepel:
Projeyi gerçekleştiren
ekip ile Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı adına
projeyi izleyen yetkililer
OMAFLOK-P makinesi
önünde görülüyor.
2. Polyesterin Boyama Sonrası Temizlenmesinde Redüktif Yıkama Yerine
Ozon Gazı Kullanımı:
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Aksel Eren’in “Polyesterin Boyama Sonrası Temizlenmesinde Redüktif Yıkama Yerine Ozon Gazı Kullanımı” adlı projesi ise sendikamız İnovasyon Yarışması’nda ikinci olmaya hak kazandı.
Proje özeti: Ozon gazı, endüstriyel ölçekte ozon jeneratörlerinde üretilebilen kuvvetli bir oksidandır
ve su ve meşrubat şişelemede, gıda endüstrisinde dezenfeksiyon amaçlı, su dezenfeksiyonunda
ve atık su arıtımda endüstride kullanılmaktadır. Ozonun terbiyede kullanımı üzerine pamuğun ağartılması, yünde çekmezlik, denim terbiyesi ve çeşitli liflerin terbiyesi gibi alanlarda ve boyama atık
sularının renk giderimi üzerine birçok bilimsel çalışma mevcuttur. Polyesterin dispers boyama
sonrası temizlenmesinde klasik metod kuvvetli alkali ve indirgen banyoda yüksek sıcaklıkta redüktif temizlemedir. Ancak oksidan maddelerin de (ozon) tıpkı redüktif maddelerin yaptığı şekilde yüzeyde kalan dispers boyarmaddelerin giderilmesinde kullanılabilme olanağı bulunmaktadır. Bu projede polyestere dispers boyama sonrası ozon uygulaması ıslak kumaşa ozon gazı püskürtülmesi şeklinde gerçekleştirilecektir. Yöntem kontinü çalışmalara uygundur. Ozon kullanımının klasik kimyasalların kullanımına göre avantajları; ozon soğukta etkin olduğu için enerji tasarrufu, ozon diğer klasik kimyasalları ikame edeceği için kimyasal madde tasarrufu, ozon kendiliğinden oksijene dekompoze olduğu için düşük çevresel etki ve daha kısa işlem süreleri sayesinde üretim artışı olarak önerilmektedir.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
10
Süleyman Demirel Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Akademisyen olarak görev alan Çağlar
Sivri’nin “Zebra Derisinden Esinli Sinek Kovucu
Biyomimetik Tekstil Yüzeyi Üretimi- Zebrepel”
adlı projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda üçüncü olmaya hak kazandı.
Proje özeti: Teknolojide çözülemeyen birçok
problemin sırrı doğada yatmaktadır. Nitekim
canlıların doğadaki düşman ya da zararlılara
karşı geliştirdiği çözümler de önemli bir ilham
kaynağıdır. Bu çalışma biyomimetik yoluyla ya
da diğer bir deyişle doğayı taklit ederek sinek
problemine karşı birçok ürün grubu için kullanılabilecek sürdürülebilir bir çözüm geliştirmeyi hedeflemektedir. Proje dahilinde geliştirilecek olan yüzeyler piyasadaki benzerlerinin aksine kimyasal bitim işlemi ya da sprey
kullanımına ihtiyaç duymadan doğal sinek
kovucu özelliğe sahip olacaktır. Doğada hiçbir
hayvan zebradan daha ayırt edici bir posta/deriye sahip değildir. Her zebranın derisindeki şeritler tıpkı bir parmak izi gibi kendine
hastır, buna rağmen her üç türden birisinin
kendi içerisinde genel/benzer bir desen yapısı vardır. Bu kamuflaj, zebraların düşmanları tarafından algılanmasını zorlaştırırken aynı
zamanda birbirlerini tanımalarına yardımcı olan
bir fonksiyona da sahiptir. Bu özellik sinek kovuculuğuna ek olarak kamuflaj alanında da gelecek vadetmektedir.
Proje kapsamında, zebraların sinekleri kovmak
için geliştirdiği şeritlerin doğadaki gibi farklı genişlikte, yoğunlukta ve açılarındaki tasarımı yapılarak, her farklı tasarım için polarizasyon dereceleri ve kaliteleri ölçülerek, en ideal sinek
iticiliğinin hangi tasarımla kazanılabileceğine
dair çalışmalar yapılacaktır. Son olarak geliştirilen desen, dijital baskı tekniğiyle farklı
tekstil yüzeylerine uygulanarak; açık hava
aktivitelerinde, tarımsal alanda, ev tekstilinde
sinek kovucu fonksiyonuyla ve/veya askeri ya
da sivil alanda ise kamuflaj fonksiyonuyla
kullanıma sunulacaktır.
pılarak kanal içerisinde ileri geri hareket edebilen tarak dişlerinin kontrolünü sağlayacak sistemin oluşturulması ve buna bağlı olarak taraktan desen verme programı hazırlanması vasıtasıyla hem tarağın kontrolünün her daim sağlanması hem de akıcı bir desenin oluşturulabilinmesidir. Böylelikle yeni oluşturulacak kumaşlarda sınırlar çok ileriye taşınacaktır.
Projenin sağlayacağı avantajlar:
• Bugüne kadar gerçekleştirilen dokuma kumaşlardan farklı yapıda kumaş üretilecek.
• Katma değeri yüksek kumaş üretilecek.
• Rapor boyutunun, yapılan kumaş boyutuna çıkarılabilmesi ve daha önceden var olmayan
dokuma türlerinin oluşturulması sağlanacak.
• Dokuma tarağının istenilen şekilde programlanabilmesi sağlanacak.
Proje logosu
4. Üç Boyutlu Dokuma Tarağı:
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü
Tekstil Ana Sanat Dalı Bölümü öğrencisi
Ozanhan Kayaoğlu’nun “Üç Boyutlu Dokuma
Tarağı” adlı projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda mansiyon ödülü alarak desteklenmeye hak kazandı.
Proje özeti: Tasarlanan dokuma tezgahı, var
olan dokuma tarağının çıkarılarak yerine yeni
tasarlanan dokuma tarağının monte edilmesi ile çalışmaktadır. Günümüzde kullanılan dokuma taraklar düz bir görünüm sergilemektedir. Bu projede tarak 3 boyut halini almaktadır. Her bir tarak dişlisine bir kanal içerisinde ileri geri hareket etmek suretiyle istenilen
şekil verilip, sabitlenip dokumaya başlanır. Normal dokuma taraklarında atkıdan gelen iplik
kumaşa paralel olarak atılır ve bu işlemin devamı suretiyle kumaş oluşur fakat bu sistemde
dokuma tarağının biçim değiştirmesi ile çözgü ipliğine paralel olarak giden her bir atkı ipliği taraktaki verdiğimiz şekli alır ve en basit dokumada dahi 3 boyut efektini vermektedir. Eğer
düz dokuma yapılmak istenirse, kolaylıkla
düz dokumaya geçilebilinir. 2 çerçeveli en ilkel tezgahta dahi jakar makinasının rapor tekrarının yetemeyeceği büyük desenler yapılabilinmektedir. Bu ortaya çıkan projenin bir sonraki adımı ise; tarağın tasarımına eklemeler ya-
NİHAİ DEĞERLENDİRMEYE KALAN 21 PROJE
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Yapay çim uygulamaları için bi-komponent lif/filament tasarımı ve geliştirilmesi.
Portakal kabuğu artıklarının gıda pedi üretiminde değerlendirilmesi.
Kompresyon çoraplarının basınç ölçümü için yeni bir basınç ölçüm cihazı.
UV koruyucu tekstil malzemelerinin geliştirilmesi.
İlaç salımı yapabilen nanolifli tekstil malzemesinin bir bandaj olarak tasarlanması.
Sürtünme mukavemeti ve boncuklanma direnci ölçümü için yeni bir yöntem.
Hava yastığı üretim prosesinin kısaltılması ve maliyetinin iyileştirilmesi.
Tekstil elyaf ve iplik kurutmada enerji tasarruflu yeni teknoloji.
Ses yalıtımı sağlayan elektromanyetik kalkanlama özelliğine sahip kumaşların geliştirilmesi.
Kot kumlamaya alternatif yeni nesil üretim sistemlerinin geliştirilmesi.
Taşıma-Giy.
Üç boyutlu dokuma tarağı.
Tekstil desenlerinde armoni kurallarının uygulanması.
Güneş ışığıyla ve ısıyla renk değiştiren akıllı perde.
Zebra derisinden esinli sinek kovucu biyomimetik tekstil yüzeyi üretimi-zeprepel.
Polyesterin boyama sonrası temizlenmesinde redüktif yıkama yerine ozon gazı kullanımı.
Mıknatıslı katlanır perde.
Hamilelik döneminde kullanım için taşıyıcı korse tasarımı ve geliştirilmesi.
Mıknatıssal saçtırma tekniği ile fonksiyonel tekstil yüzeyi oluşturulması.
Prototip floklama makinesi tasarımı, imalatı ve flok iplik üretimi.
Uyku konforunu artıracak yatağın belirlenmesinde uyku rahatlığı gözlem sistemi geliştirilmesi.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
11
Güncel
EURATEX VE EUROCOTON GENEL KURULLARINA KATILDIK
Sendikamız, uluslararası örgütlerdeki çalışmalarını Euratex ve Eurocoton genel
kurullarına katılarak Haziran ayında da sürdürdü. Belçika’daki toplantılarda sendikamızı
Euratex Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Başer ve Eurocoton Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı Can Piyale temsil etti.
Avrupa’nın tekstil ve pamuk üreticileri geçtiğimiz ay Belçika’da bir araya geldi. Brüksel’de
12-13 Haziran 2012 tarihleri arasında yapılan Eurocoton Olağan Genel Kurulu ile 13-14
Haziran 2012 tarihlerinde yapılan Euratex Genel Kurulu toplantıları, Avrupa’nın sektörle
ilgili önemli isimlerini bir araya getirdi. Türk tekstil sektörünü Avrupa’nın alanındaki en
etkin kurumlarından Euratex ve Eurocoton’da Başkan Yardımcılığı düzeyinde temsil eden
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın Yönetim Kurulu Üyeleri de bu toplantılarda hazır bulundu.
Euratex Olağan Genel Kurulu
13-14 Haziran 2012 tarihleri arasındaki Euratex Olağan Genel Kurulu’na, sendikamızı temsilen Yönetim Kurulu Üyelerimiz Bülent Başer ve Erhan Özkan ile profesyonel kadrodan
Genel Sekreter Yardımcısı Samim Ergeneli ve Araştırma Uzmanı Bora Kocaman katıldı. Toplantılarda Türk heyetinde ayrıca İTHİB’i temsilen Ahmet Öksüz ile İHKİB’i temsilen Ruşen Çetin, TGSD’yi temsilen Mehmet Kumbaracı ve İTKİB Brüksel Temsilcisi Haluk Özelçi de yer aldı.
Almanya liderliğinde belirli ülke gruplarının Pan Euromed menşe kurallarıyla ilgili olarak Avrupa Komisyonu’na Euratex pozisyonuna aykırı olarak verdikleri görüş mektubu
ertesindeki tartışmalı dönemde gerçekleştirilen Genel Kurul, beklentilerin aksine olumlu bir havada geçti. Bilindiği gibi Almanya ve beraberindeki ülkelerin bu tutumları Euratex’in diğer üyeleri tarafından büyük tepki çekmişti. Bu kapsamda Euratex 2020 stratejisinin belirlenmesine yönelik olarak gerçekleştirilen çalışmalarda da önemli fikir
Sayı: 387 - Temmuz 2012
12
ayrılıkları görüldü. Yaklaşık olarak 12 aya
yakın bir süredir devam eden Euratex
2020 stratejisi çalışmaları kapsamında
belirli yönetim kurulu üyelerinin başkanlığı ve 3-4 alan uzmanının katılımıyla 8 ana çalışma grubu oluşturuldu. Söz
konusu çalışma grupları; yönetim ve
organizasyon, iletişim, ticaret ve pazarlar, Ar-Ge ve eğitim, iç pazar ve hukuksal düzenlemeler, çevre ve enerji, sürdürülebilirlik ve sosyal konular olarak
belirlendi.
Çalışma grupları taslak çalışmaları birçok
konuda tam bir uzlaşı sağlanamaması nedeniyle geçen 12 aylık süreye rağmen Genel Kurul onayına sunulacak noktaya getirilemedi. Söz konusu taslak çalışmalar
Genel Kurul öncesinde de Başkanlar Kurulu ve Yönetim Kurulu’nun öncelikli gündem maddesi olarak yerini aldı.
Her iki toplantıda da Türkiye’nin öncelik-
leri açık ve net şekilde temsilciler tarafından gündeme getirildi.
Başkanlar ve Yönetim Kurulu Toplantısı’nın ertesi günü 14 Haziran 2012 Perşembe günü Euratex Genel Kurulu, Brüksel Renessaince Otel’de gerçekleştirildi.
Genel Kurul’da gündem maddelerine paralel olarak;
-
-
-
-
2011 yılı Genel Kurul kararları oybirliğiyle kabul edildi,
1 Temmuz 2012 ile 30 Haziran 2012
tarihleri arasında görev alacak Yönetim Kurulu Üyeleri ile,
1 Ocak 2013 ile 31 Aralık 2014 tarihleri arasında görev yapacak başkan, başkan yardımcıları ve haznedar seçimi yapıldı,
Başkanlığa Alberto Paccanelli, Başkan Yardımcılıklarına Bülent Başer
ve Sergei Piolat, haznedarlığa ise
Peter Schwartze yeniden seçildi,
Toplantıda üyelik aidatlarını ödemeyen 2 üye ile istifa eden üyenin ihracına da karar verildi.
Genel Kurul sırasında konuşma yapan
Başkan Alberto Paccanelli’nin özellikle
yönetimsel konularla ilgili muhtelif açıklamaları dikkat çekti. Söz konusu sunum
sırasında Alberto Paccanelli, Euratex
2020 strateji kapsamında önemli çalışmalar yaptıklarını, misyon ve vizyon çalışmaları kapsamında önemli kararlar aldıklarını, Euratex olarak adil ve serbest
ticareti desteklemeye devam edeceklerini belirterek, bunu korumacı bir yoldan
ziyade daha rekabetçi bir politika kapsamında ele alacaklarını söyledi. Paccanelli, sürdürülebilirlik konusunun
kendileri açısından büyük önem taşıdığını, ulusal ve global anlamda sürdürülebilir bir tekstil ve konfeksiyon sektörü
için mücadele edeceklerini anlattı. Paccanelli, Euratex olarak teknoloji platformu kapsamında gerçekleştirilen çalışmalara devam edileceğini, bugüne
kadar AB fonlarından istedikleri ölçüde
verimli şekilde faydalanmadıklarını ancak bu durumu düzeltecek çalışmaları gerçekleştireceklerini de belirtti. Diğer sektörlerle işbirliğine daha fazla önem vereceklerini
anlatan Paccanelli, en önemli tartışma konularının başında gelen karar alma süreciyle ilgili önemli çalışmalar yaptıklarını, Euratex olarak kararların oybirliği içinde alınmasına önem verdiklerini söyledi. Euratex olarak sağlam bir finansal yapıya sahip olmaları gerektiğinin altını çizen Alberto Paccanelli, üyelik aidatlarının belirlenmesi noktasında farklı bir yaklaşım sergilemeleri gerektiğini, bu konudaki çalışmalarının devam ettiğini ve ilerleyen dönemde daha somut önerilerle konuyu Yönetim Kurulu ve
Genel Kurul gündemine getireceklerini belirtti.
Euratex yönetimi İstanbul’da toplanacak
Euratex’in görünülürlüğünü artırmak, medyada ve devlet kurumları ile komisyon nezdinde daha fazla ses getirmek adına senede bir kez seminer düzenlemeyi öngörüklerini de anlatan Alberto Paccanelli, söz konusu seminerin Brüksel’de veya üye ülkelerin destekleriyle farklı yerlerde organize edilmesini planladıklarını anlattı. Paccanelli, bu anlamda gerekli hazırlıklar tamamlanabilirse Kasım 2012 ayında gerçekleştirilecek Yönetim Kurulu Toplantısı’nı İstanbul’da organize edeceklerini söyledi. Gelecek
Yönetim Kurulu Toplantısı’na kadar tüm üyelerin çalışma gruplarının tamamladığı taslak çalışmalarla ilgili olarak görüşlerini bildirmeleri gerektiğini anlatan Paccanelli, Başkan olarak Genel Sekreter ve ilgili çalışma grubu başkanlarının da katkılarıyla Kasım
ayında gerçekleştirilecek Yönetim Kurulu Toplantısı’na dek taslak çalışmalarla ilgili
gerekli tüzük ve bütçe hazırlıklarını yapmaya yönelik olarak Genel Kurul’dan yetki talep ettiğini söyledi. Paccanelli, her çalışma grubu içinde öncelikli eylemleri belirleyip
gerekli bütçenin yönetim ve genel kurul onayına sunulması için gerekli hazırlıkları tamamlamayı öngördüklerini, söz konusu tüzük değişiklik önerilerini mevcut tüzük ku-
Sayı: 387 - Temmuz 2012
13
Güncel
ralları çerçevesinde öncelikle Yönetim Kurulu onayına ve ardından Genel Kurul onayına sunacaklarını ifade etti.
Genel Kurul’da daha sonra yapılan oylamada Başkan Alberto Paccanelli’ye, Euratex Genel Sekreteri ve çalışma grubu başkanlarının da destekleriyle her çalışma grubuyla ilgili faaliyet planı ve zaman çizelgelerinin hazırlanması, öncelikli faaliyetlerin ve gerekli bütçenin tespitine yönelik olarak hazırlıkları tamamlaması için oybirliğiyle gerekli yetki verildi.
Genel Kurul ertesinde teknik tekstillerle ilgili olarak Euratex Başkan Yardımcısı Sergei
Piolat başkanlığında düzenlenen oturumda ise; Gherzi International’dan Hendrik Van
Delden; teknik tekstiller pazarında ana trendler, fırsatlar ve tehditler konulu, Messe Frankfurt’tan Olaf Schmidt; teknik tekstiller ve AB firmaları için fırsatlar konulu sunumlar gerçekleştirdi.
Toplantı sırasında ayrıca, Belçikalı Tekstil Araştırma Merkezi Syntex’den Thomas Seynaeve ile İtalyan Saati ve Alman Sandler firmaları da ayrıca birer sunum yaptı.
Teknik tekstillerle ilgili oturumda, teknik tekstillerin AB’li üreticiler için yaratılan katma değer öngörüldüğünde büyük bir fırsat olduğunu, bu alanda özellikle hammadde temininde AB’nin güçlü bir pozisyonu bulunduğunu, teknik tekstillerle ilgili elyaf tüketiminin giderek arttığı ve önümüzdeki dönemlerde de bunun çok daha fazla genişlemesinin beklendiği, özellikle Hindistan ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelerin bu alanda önemli yatırımlar yapmaya çalıştığını, teknik tekstillerin uçak sanayinden sağlık sektörüne ve
otomotive dek çok geniş bir alanda kullanım alanının bulunduğunu, halihazırda bu alanda Alman, Amerikan, Belçika, İtalya, Kanada gibi ülke firmalarının ağırlığı gözükse de
Çin, Hindistan gibi firmaların da önemli girişimleri olduğu ifade edildi.
Eurocoton Olağan Genel Kurulu
Eurocoton’un 52. Olağan Genel Kurulu ise 12-13 Haziran 2012 tarihleri arasında AB Komisyon üyeleri, üye birlik temsilcileri ve sektör paydaşlarının katılımıyla Belçika’nın Ronse şehrinde “Textiles
Open Innovation Centre” bünyesinde gerçekleşti. Toplantılara sendikamızı temsilen Eurocoton Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Can Piyale, sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Özkan ve profesyonel kadrodan Ceren
Ermiş katıldı. Genel Kurul’da Eurocoton Onursal Başkanı J. F. Gribomont’un yapmış olduğu kısa konuşmanın ardından lif, ekonomi, ticaret, endüstri politikaları gibi
farklı dallardan konularında uzman kişiler tarafından elyaf piyasaları, trendleri, AB tekstil sektörü ticaret politikaları gibi konularda sunumlar yapıldı. Seminerde sunum
yapan kişiler ve konu başlıkları şöyle:
“LENZING Pazar Araştırmaları Bölüm Başkanı Wolfram
Daubek-Puza; bugünün elyaf piyasaları yarının zorlukları. AB Komisyonu Girişim ve Sanayi Genel Müdürü F4 (tekstil, hazır giyim, moda, deri, ağaç ve mobilya sanayileri)
Jean-François Aguınaga; AB tekstil sanayinin ekonomik
Sayı: 387 - Temmuz 2012
14
ve politik durumu hakkında güncel bilgiler. AB Komisyonu Ticaret Genel Müdürü
H5 (ticaret koruma konularına ilişkin
üçüncü ülkeler ile ilişkiler, yasal düzenlemeler) Wolfgang Mueller; AB ticaret koruma araçları ile ilgili modernizasyon
süreci. AB Komisyonu Ticaret Genel Müdürü F5 (sanayide tarife ve tarife dışı görüşmeler) Fernando Perreau de Pinninck;
AB tekstil ticaret stratejileri ve pazara giriş. NCTO National Council of Textile Organizations Başkanı Cass Johnson; ABD
tekstil sanayiinin şartları ve günümüz ticari görüşmeleri. AB Komisyonu Vergi ve
Gümrük Birliği Genel Müdürü (Menşe
Kuralları) Pierre-Jacques Larrieu; Paneuromed menşe kuralları.”
Genel Kurul’da sonuç olarak; Eurocoton’un tüm tekstil üretim zincirini temsil
eden daha güçlü bir yapıya dönüştürülmesi
amacıyla tüm üyelerin ortak çıkarları ve
görüşleri doğrultusunda bir an evvel üzerinde çalışılmakta olan tüzüğün tamamlanmasına, bu süre zarfında üye yapısını
genişletmek adına, diğer birliklerle irtibata
geçilmesine karar verildi. Yeni tüzüğün kabul edilmesi ve yeni Federasyon’un kurulması 23 Kasım 2012 tarihinde Brüksel’de yapılacak Olağanüstü Genel Kurul’a
bırakıldı.
Güncel
SENDİKAMIZ VE YATAŞ AİLESİ İÇİN ACI KAYIP
mızın her köşesinde hem fiziken hem de fikren alın teri ve
emeği olan kurucu ortağımız Hakkı Altop, yorucu geçen tüm
ömründe bizlere her zaman örnek bir işadamı, örnek bir işçi,
örnek bir insan oldu. Kendisini büyük bir hasretle anacak, her
zaman iyi düşüncelerle içimizde yaşatacağız. Bundan böyle
onun bizlere verdiği çalışma azmi, bize ışık tutmaya devam
edecektir."
Bilindiği gibi Yataş’ın temelini oluşturan Süntaş A.Ş., Anadolu’nun ilk sünger fabrikası olma özelliği taşıyor. 1979 yılında tesis yatırımlarını büyüterek süngerin yanı sıra süngerli
yatak üretimine de başlayan Yataş, 1981 yılında yaylı yatak üretimi, 1987 yılında ev tekstili ürünleri, 1993 yılında sofabed (yataklı kanepe) ve koltuk takımları üretimine başlayarak ürün
gamını geliştirdi.
Yataş'ın kurucu ortağı ve Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri
Sendikası Danışma Kurulu Üyesi Hakkı Altop hayata veda etti.
Yataş Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Altop’un kardeşi olan
Hakkı Altop, 20 Haziran 2012 tarihinde vefat etti.
Yataş son olarak, değişen ve yenilenen mağazacılık anlayışıyla mağaza yapılanmasında iki farklı tipe geçmişti.
Yataş, 2010 yılında da dünyanın 48 ülkesinde faaliyet gösteren bağımsız bir marka değerlendirme kuruluşu olan
Superbrands tarafından, Türkiye’nin "süper markası" olarak seçilmişti.
Aynı zamanda Yataş Yönetim Kurulu Üyesi Nimet Altop Eşelioğlu ve Mağazalar Satış Destek Uzmanı Aytül Kabakçı’nın
babası olan Hakkı Altop'un vefatı, başta Yataş ailesi olmak
üzere sendikamız ve tekstil camiasında büyük üzüntü yarattı.
Altop'un cenazesi 22 Haziran Cuma günü öğle namazını takiben Hunat Camiisi’nde kılınan cenaze namazı sonrası Kayseri Asri Mezarlığı’ndaki aile kabristanında toprağa verildi.
Hakkı Altop, Yataş’ın temelini oluşturan Süntaş A.Ş.'nin kurulmasından bu yana imalat sektöründe birçok ilklere imza
atmış, dünyanın pek çok ülkesine ihracat yaparak fark yaratmıştı. Hakkı Altop'un vefatının ardından Yataş'tan yapılan
açıklamada da Hakkı Altop'un bu farklılığına dikkat çekilerek şöyle denildi: "Şirketimizin temelinin atıldığı, ilk çimentosunun konulduğu 1973 yılından bugüne kadar fabrikaları-
Sendikamız Danışma Kurulu Üyesi Hakkı Altop, 50. Kuruluş
Yıldönümü Gala Gecesi’ne eşi ile birlikte katılmıştı.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
15
Güncel
RAFET İBRAHİMOĞLU'NU KAYBETTİK
İş ve siyaset dünyasının yakından tanıdığı isim Rafet İbrahimoğlu, 26 Haziran
2012 tarihinde vefat etti. İbrahimoğlu için
ilk tören 27 Haziran 2012'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlendi. Törene T.B.M.M. Başkanı Cemil Çiçek,
T.B.M.M. İdare Amiri Adnan Keskin,
Milletvekilleri, Eski Meclis Başkanı
Mustafa Kalemli, Eski Devlet Bakanları Kamuran İnan, Ali Bozer'in yanı sıra
eski milletvekilleri ve İbrahimoğlu'nun
ailesi katıldı. İbrahimoğlu, T.B.M.M.'deki
törenin ardından 28 Haziran Perşembe
günü, İstanbul'da Karacaahmet Mezarlığı Camisi'nde kılınan öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi.
1931 yılında İstanbul'da doğan Rafet İbrahimoğlu, 1980-1983 tarihlerinde Danışma Meclisi Üyesi ve 17. Dönem Bitlis Milletvekili olarak görev yapmıştı. İbrahimoğlu, sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin'in, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)
Başkanlığı döneminde bu kurumun Genel Sekreteri olarak da görev yapmıştı.
Narin'in yakın mesai arkadaşı olan İbrahimoğlu, Halit Narin'i anlatan iki kitaba
da imza atmıştı. 'Kelimelerle Dokunan
Sayı: 387 - Temmuz 2012
16
Türkiye-Halit Narin' ve ‘Türkiye’sine
Sevdalı Adam Halit Narin’ adlı kitaplarda yayın danışmanı olarak imzası bulunan Rafet İbrahimoğlu, emeklilik döneminin büyük bölümünü cam boyama yaparak geçiriyordu. Cam boyama tekniğiyle yüzlerce eser gerçekleştiren İbrahimoğlu birçok sergi de açmıştı. İbrahimoğlu, ÇABA Derneği ile açtığı ortak sergilerin gelirlerini ise hayır işlerine akta-
rıyordu. İbrahimoğlu'nun desteklediği
kampanyalar arasında "Baba Beni Okula Gönder" kampanyası da vardı. Rafet
İbrahimoğlu, bu kampanyaya yaptığı
bağışın gerekçesini bir söyleşisinde "Bir
annenin eğitimi her şeyden önemlidir,
anne eğitimli olursa çocuğu da eğitimli olur. Türkiye nüfusunun yarısı kadın.
Ancak kadınlarımızın eğitim düzeyi çok
düşük" sözleriyle anlatmıştı.
Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin (ayaktakiler, soldan
beşinci), TİSK Başkanlığı döneminde Rafet İbrahimoğlu (oturanlar, soldan
birinci) ile birlikte çalıştı.
NARİN: RAFET İBRAHİMOĞLU VE HAKKI ALTOP
İŞVEREN CAMİASININ GÖNLÜNDE YAŞAYACAK
kendisinin TİSK Başkanlığı döneminde aynı
kurumda Genel Sekreter olarak görev yapan
Rafet İbrahimoğlu'nun, 1980-1983 tarihlerinde Danışma Meclisi üyesi ve 17. Dönem
Bitlis milletvekili olarak görev yaptığını da hatırlatarak, "Rafet İbrahimoğlu'nun vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratmıştır. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. İbrahimoğlu, profesyonel yönetici
olarak gerek TİSK Genel Sekreterliği döneminde gerekse milletvekili olarak TBMM'de
başarılı çalışmalar yürütmüştür" dedi. Narin, Rafetoğlu'nun Türk iş ve çalışma hayatı ile siyasi hayatına yaptığı katkıların daima
hatırlanacağını da söyledi.
Geçtiğimiz ay hayata veda eden Hakkı Altop ve Rafet İbrahimoğlu'nun
vefatı sendikamızda da büyük üzüntü yarattı. Hakkı Altop ve Rafet
İbrahimoğlu'nun vefatının ardından bir açıklama yapan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin, her iki değerli ismin de işveren camiasında önemli işlere imza
attıklarını söyledi. Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin,
Halit Narin, Yataş'ın kurucu ortağı ve sendikamız Danışma Kurulu Üyesi Hakkı Altop'ın
20 Haziran 2012'de vefat etmesinin ardından
yayınladığı mesajında ise Hakkı Altop'un Yataş ismi ile özdeşleşmesinin yanında Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası'ndaki çalışmalarıyla da örnek bir işadamı olduğunu söyledi. Narin, Altop Ailesi'ne başsağlığı mesajı dilediği açıklamasında, "Hakkı Altop, her zaman örnek işadamı olarak hatırlanacak ve gönlümüzde sonsuza kadar yaşayacaktır" dedi.
İBRAHİMOĞLU,
NARİN'İN KİTAPLARINA
KATKIDA BULUNMUŞTU
Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin'in TİSK Başkanlığı döneminde Genel Sekreter olarak görev yapan
Rafet İbrahimoğlu’nun, Narin'i anlatan 2
ayrı kitabın editoryal çalışmalarına katkıları olmuştu. 'Türkiye'sine Sevdalı
Adam: Halit Narin' ve ‘Kelimelerle Dokunan Türkiye: Halit Narin' adlarını taşıyan kitaplarda Rafet İbrahimoğlu'nun
'Yayın Danışmanı' olarak imzası bulunuyor.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
17
Vergi Dünyası
TEK KİŞİLİK A.Ş. VE AVANTAJLARI
Yeni Türk Ticaret Kanunu ile getirilen olumlu değişikliklerden biri de "tek
kişilik anonim şirket" kurulabilmesi ve
yönetim kurulunun "tek kişiden ibaret" olabilmesi ile ilgili...
Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte tek kişilik anonim şirket kurulabilecek. Yönetim kurulu ve genel kurul,
tek kişiden ibaret olabilecek.
Mevcut anonim şirketler de tek kişiliğe dönüşebilecek.
A.Ş. sayısı ve dönüşüm
artacak
Ülkemizde, anonim şirket yerine limited şirket kurulması tercih ediliyor.
Mayıs 2012 sonu itibariyle, kurumlar vergisi mükellefi sayısı 665 bin
196’ya ulaştı. Bunun yüzde 85 civarındaki kısmı yani yaklaşık 550 bini limited şirketlerden oluşuyor. Ticaret
sicillerinde kayıtlı şirketlerin sayısı
daha fazla... Maliye’nin Ocak 2005Mayıs 2012 döneminde “re’sen terk”
işlemine tabi tutarak kaydını sildiği
mükellef sayısının 235 bin 781 olması
da bunu gösteriyor.
Kuruluşu için iki kişinin yeterli olması, limited şirketlerde (ortak sayısı
20'yi aşmadığı sürece) murakıp yani
denetçi gerekmeyişi, kararların kolay
alınması gibi nedenler, limited şirket
kurulmasının başlıca nedeniydi.
Yeni Türk Ticaret Kanunu ile anonim şirketlerin tek kişi ile kurulmasına
olanak sağlanması aradaki farkı büyük
ölçüde kaldırdı.
Hatta anonim şirketlerdeki “pay senedi” çıkarma avantajı, “hamiline pay
senedi” bastırmanın “özel avantajları”
ve şirket hissenin hisse senedinin devri
yolu ile elden çıkartılmasının "vergi
avantajları" gibi nedenlerle, Yeni Türk
Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, şirket kuruluşlarında anonim
şirket tercihinin artması, daha ötesi
Sayı: 387 - Temmuz 2012
18
Prof. Dr. Şükrü KIZILOT
mevcut limited şirketlerin de anonim
şirkete dönüşmesi bekleniyor.
Yönetime girmeme avantaj
Anonim şirket tek kişilik olur ve yönetim kuruluna da dışarıdan birisi atanır.
Böyle olunca, tüm sorumluluklar
dışarıdan atanan yönetim kurulu üyesine ait olur. Şirketin yüzde 100 payına
sahip olan ortak hem kişisel malvarlığını garantiye alır hem de mahkeme,
davalar, hapis cezası vs. ile uğraşmaz.
Hisse senedi avantajı
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, anonim şirket olayında, “hisse senedi”
yeni adıyla “pay senedi” çıkartılması
çok önemli.
Nedenine gelince;
1. Hisse senetlerinin (veya hisse
senedi yerini alan geçici ilmühaberlerin) edinme tarihinden itibaren iki
yıl geçtikten sonra elden çıkartılma-
sından doğan kazanç, tutarı ne
olursa olsun “değer artışı kazancı”
olarak vergilendirilmiyor (GVK. Mükerrer Md. 80/1).
Oysa limited şirket hissesi, kaç yıl
geçtikten sonra elden çıkartılırsa çıkartılsın, elde edilen kazanç “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi
(GVK. Mük. Md. 80/4).
2. Bir sermaye şirketi, bir anonim
şirkete iştirak ettiğinde, o şirketin pay
senedini veya geçici ilmühaberini almışsa, ileride o hisseyi elden çıkardığında, bu olay KDV'den müstesna (KDV
Kanunu Md. 17/4-g). Pay senedi veya
ilmühaber yoksa, edinme tarihinden
itibaren iki yıl içinde elden çıkardığında
KDV'ye tabi tutuluyor (KDV Kanunu Md.
17/4-r).
Diğer avantajlar
- Anonim şirketlerde, yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın; şirketin
vergi ve sigorta primi borçlarından
dolayı, 1 TL dahi sorumluluğu yok.
Limited şirketlerde ise, ortaklar
hisseleri oranında sorumlular.
- Anonim şirketlerde, limited şirketlerden farklı olarak halka açılma
olanağı var.
Avantajlar, kıyaslamalı olarak tabloda gösterilmiştir.
İnternet sitesi, şirketten para
çekme vb. aksaklıklara daha önce bu
köşede dikkati çekmiştik. Bunlar teker
teker düzeltildi.
Şimdi sıra, limited şirketinizi anonime çevirmede…
YENİ TTK'YA GÖRE ANONİM VE LİMİTED ŞİRKET KIYASLAMASI
ANONİM ŞİRKET
LİMİTED ŞİRKET
1. Tek kişi ile kurulabiliyor
1. Tek kişi ile kurulabiliyor.
2. Yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın, şirketten tahsil edilemeyen
vergi ve SSK (4/a) primi borçlarından “1 kuruş dahi” sorumluluğu yok.
2. Şirketin vergi ve SSK (4/a) primi borçlarının, şirketten ve müdürden
tahsil edilemeyen kısmından “tüm malvarlığıyla” sorumlu.
3. Şirket pay senedinin, iki yıl geçtikten sonra satılmasından “doğan kazanç tutarı” (örneğin 10 milyon lira) gelir vergisine tabi değil.
3. Şirket hissesi 5 yıl hatta 15 yıl sonra dahi satıldığında, elde edilen kazanç,
(örneğin 10 milyon lira) “değer artışı kazancı" olarak, gelir vergisine tabi.
4. Şirket hissesinin satışının, “noterden yapılma mecburiyeti” yoktur. Hamiline yazılı pay senedi varsa pay senedinin teslimi yeterlidir. Ticaret
sicilinde tescil mecburiyeti de yok.
4. Şirket hissesi satışının “noterden yapılma mecburiyeti” var. Ayrıca “genel
kurul onayı” gerekiyor. Pay devri onayının, Ticaret Sicili’ne tescili gerekiyor.
5. Halka açılma olanağı yok.
5. Halka açılma olanağı var.
6. Hamiline pay senedi bastırmadan kaynaklanan bazı özel avantajlar var.
6. Hamiline pay senedi bastıramaz. “Nama yazılı pay senedi” bastırabilir ama
bunu sadece ortaklığı ispat için kullanabilir. Satışında “vergi avantajı” yok.
7. Ortaklar ve onlara yakın kişilerin şirkete verilen ve özkaynakların yerini tutan ödünçler, her zaman iade edilebilir.
7. A.Ş.'lerin aksine, sırada en sonda yer alanlar da dahil olmak üzere, diğer tüm alacaklardan sonra iade edilir (Md.615).
8. Şirket sözleşmesi, esas sermayesinin “yarısını” temsil eden ortakların kararıyla değişebiliyor (Md. 421).
8. Şirket sözleşmesi, esas sermayenin “üçte ikisini” temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir (Md. 589).
Sayı: 387 - Temmuz 2012
19
Ekonomik Diyalog
REEL BÜYÜME VERİLERİ 2012 YILI İÇİN NE GÖSTERİYOR?
Uzun zamandır merakla beklenen 2012
yılı birinci çeyrek reel büyüme verileri ilan
edildi. Bu veriler üç şekilde analiz edilebilir.
Birincisi, TÜİK tarafından ilan edildiği şekliyle enflasyon ayıklanmış reel büyüme sayıları olarak, ama mevsimlik düzeltme ve takvim etkilerini ayıklaması yapmadan olabilir.
İkincisi TÜİK sayılarına kendisinin de ve başka araştırmacıların da yaptığı gibi mevsimlik düzeltme ve takvim için düzeltme yapılır.
Üçüncü tür bir başka bakış açısında ise her
verinin toplam içindeki payı ile yüzde artış hızı
çarpılır ve elde edilen sayı toplam reel büyümeye sektörel katkıyı gösterir. Tabii milli
gelir sayıları da “sektörlerin üretime katkıları” veya “ harcamaların katkıları ” olarak iki
farklı şekilde de incelenebilir.
Aşağıdaki ilk tablo GSYİH’nin yani toplam
üretimin sektörel bileşimini ve çeyreklik artış oranlarını vermektedir. Ekonominin arz yönünü, yani üretimin nerede, hangi sektörde
yapıldığını inceliyoruz.
Tabloda bütün kalemlerin reel büyüme
hızında yavaşlama görülüyor. 2012 birinci çeyrek büyümesi ise gene tablodan görüldüğü
gibi yüzde 3.2. Bu rakam beklentilerden
yüksek de olsa, 2011 sonundaki yüzde 5.2 büyümeden oldukça yavaş bir büyüme oranı.
Altta ise hangi sektör üretime büyük katkı
yaptı gözlüğü ile görmek için de sektör payları ile sektörlerin büyüme hızını çarpıyoruz.
Ve böylece arz yönünün “katkı” tablosunu sunuyoruz.
Bu iki tablodan bakıldığında 2012 yılı ilk
çeyreğinde toplam yüzde 3.2’lik büyüme
içinde büyümeye katkıyı aynen 2011 son
çeyreği gibi, yüzde 70 civarında bir büyüklü-
Sektör
TARIM
SANAYİ
İNŞAAT
HİZMETLER
GSYİH
Sayı: 387 - Temmuz 2012
2011 4. Çeyrek
Pay % Büyüme %
7.1
6.2
20.6
5.7
4.3
7.0
68.0
4.6
100.0
5.2
20
2012 1. Çeyrek
Pay % Büyüme %
4.3
4.6
21.0
3.0
4.6
2.8
70.1
3.2
100.0
3.2
Sektör
TARIM
SANAYİ
İNŞAAT
HİZMETLER
GSYİH
2011 4. Çeyrek
Pay % Büyümeye katkı %
7.1
0.5
20.6
1.6
4.3
0.4
68.0
2.7
100.0
5.2
2012 1. Çeyrek
Pay % Büyümeye katkı %
4.3
0.2
21.0
0.9
4.6
0.2
70.1
2.0
100.0
3.2
Dr. Deniz GÖKÇE
ğe sahip olan toplam hizmetlerin yaptığını görüyoruz.
Bir sonraki analizimizde kimlerin harcama yaptığını ve talep yarattığını inceleyeceğiz. Aşağıdaki ilk tablo harcama kalemlerinin 2011 dördüncü çeyrek ve 2012 birinci
çeyrek verilerini özetliyor. Tablodan tüketim,
yatırım ve net ihracatın gelişmesini görmek
mümkün.
Tabloda toplam harcamalarda yüzde 70
payı olan tüketimin sıfır büyüme sergilediği
ilk gözlem. Kamu tüketimi payı yüzde 9.8 olduğu için toplam tüketim yatay diyebiliriz.
Toplam yatırıma baktığımız zaman da onda
da yavaşlamayı görüyoruz. Dolayısı ile iç talep 2012 birinci çeyreğinde durmuş bulunuyor. Bu sert iniş anlamına geliyor. Özel yatırım sayısına stok dâhil bakıldığında eksi
büyüme görülmesi stoğa üretimin de arttığını göstermekte. Özetle 2012 ilk çeyreğinde iniş sert !
Aşağıdaki ikinci tabloda ise harcamaların büyümeye katkı paylarını hesaplıyoruz.
2011 4. Çeyrek
Sektör
Pay % Büyüme %
Özel Tüketim
67.9
3.4
Kamu Tüketimi 12.2
4.3
Toplam Yatırım 26.5
2.4
Kamu Yatırımı
4.5
eksi 9.4
Özel Yatırım
22.0
5.2
Özel Yatırım Stok
Değişimi Dâhil
17.8
4.0
İhracat
24.9
6.7
İthalat
27.2
eksi 5.1
GSYİH
100.0
5.2
Sektör
2011 4. Çeyrek
Pay % Büyüme %
Katkı % Puan
67.9
2.4
12.2
eksi 0.6
26.5
0.6
4.5
eksi 0.5
22.0
1.1
Özel Tüketim
Kamu Tüketimi
Toplam Yatırım
Kamu Yatırımı
Özel Yatırım
Özel Yatırım Stok
Değişimi Dâhil
17.8
İhracat
24.9
İthalat
27.2
GSYİH
100.0
0.7
1.6
eksi 1.5
5.2
Böylece büyümenin ve sert inişin nereden
kaynaklandığını daha iyi görmek mümkün.
Verileri pay ile artış hızlarını çarparak katkı paylarına çeviriyor ve analizimizi tamamlıyoruz. 2012 birinci çeyreğinde özel tüketimin sıfırlandığını görüyoruz. Kamu tüketimi
ise hafifçe pozitif katkı yapmış. Toplam yatırım büyümeye 0.4 puan katkı yapmış. Kamu
yatırımı yüzde 0.1 puan, özel yatırım ise 0.4
puana yakın katkı yapmışlar. Bu sayılar 2011
dördüncü çeyreği ile karşılaştırılırsa, minimal katkı demek. Stoğa üretim dâhil edildiği taktirde özel yatırımın büyümeye katkısı
eksi 2.0 puan olmakta. Buraya kadar yapılan
değerlendirme iç talebin durağan olduğunu
ve büyümeye son derece sınırlı katkı yaptığını ortaya koymakta. Sert inişin kaynağının
ise iç tüketim ve yatırımın durağanlaşması
olduğu ortada .
2012 yılı ilk çeyreğinde yüzde 3.2 düzeyindeki çeyreklik büyümenin kaynağı ise net
ihracat olmuş. İhracat büyümeye yüzde 3
puan katkı yapmış. İthalatın katkısı ise tabii
ki eksi ve 1.6 puan. İki
veriyi birleştirdiğimizde
net ihracatın (ihracat
2012 1. Çeyrek
eksi ithalat demek) büPay % Büyüme %
70.0
0.0
yümeye yüzde 1.4 puan
9.8
5.5
katkı yaptığını görüyo25.8
1.6
ruz (3.0 eksi 1.6 eşit 1.4
2.8
2.1
puan katkı). Özetle 2012
23.0
1.6
ilk çeyreğinde iç talep
büyük ölçüde tamamen
20.8
eksi 8.4
sıfırlanırken, yani du24.9
13.2
rağan ve yatay hale ge28.3
eksi 5.0
lirken, yüzde 3.2 büyü100.0
3.2
2012 1. Çeyrek
Pay % Büyüme %
Katkı % Puan
70.0
0.0
9.8
0.5
25.8
0.4
2.8
0.1
23.0
0.4
20.8
24.9
28.3
100.0
menin 1.4 puan kadarı dış talepteki artıştan
kaynaklanıyor.
En alttaki grafikte gösterilen son analizimizde ise hem mevsim ve takvim etkisindan arındırılma hem de 2012 ilk çeyrek ile
2011 ilk çeyrek arasında, yani çeyrekten
çeyreğe kıyaslama yapılıyor. Reel büyüme
oranı 2012 1. çeyrekte, geçen yılın son çeyreğine kıyasla yüzde -0,4 oldu. Geçen yılın son
çeyreğinde ise ekonomi ondan bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,4 büyümüştü. Böylece Türkiye ekonomisi geçen yılın üçüncü çeyreğinden beri, yani son altı ayda hiç büyümemiş oldu. Büyümeyi alt kalemlerine ayırarak
yapılan mevsimsellikten arındırma analizine göre çeyrekten çeyreğe yatırım ve tüketim harcamalarında da ilk çeyrekte azalma
görülebilir (burada verilmiyor). Büyümenin
ana kaynağı olan net dış talepteki artışın katkısı da ithalatın artmaya başlamasıyla azaldı. Bu durumda bu gidişatla 2012 yılında programlanan yüzde 4 büyüme tutturulamaz
gibi gözüküyor. İniş oldukça sert olmuş!
GSYH, ÖNCEKİ ÇEYREĞE GÖRE DÜZELTİLMİŞ
BÜYÜME (TÜİK)
eksi 2.0
3.0
eksi 1.6
3.2
Sayı: 387 - Temmuz 2012
21
Risk/Fırsat
BÜYÜK OYUN
Birçok analizci dünya üzerindeki fosil
yakıt rezerv miktarının 70 yıl olduğunu ve
yerine alternatif enerji çeşitleri koymak
üzere çalışmalar yapılsa da bunların hayata geçirilmesinin onlarca yıl süreceğini değerlendirmektedir. Bu değerlendirmelerin dışında yeni fosil kaynakları da
gelişen teknoloji ve yüksek petrol fiyatları sebebiyle yüzeye çıkabilme şansına
kavuşmaktadır. Bu yeni sahalar ülkelerin
kaderlerini değiştirmektedir.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
22
Bu iki neden dışında , başka nedenlerle
de bazı ülke ve bölgelerdeki kaynaklarda
gün yüzüne çıkamamıştır. Buna en güzel
örnekler Sudan ve Kuzey Irak’ta bulunan
petrol yataklarıdır. Sudan’daki petrol yatakları iç çatışmalar nedeniyle , Kuzey Irak
bölgesindeki petrol yatakları ise merkezi hükümet ile Kürt Bölgesel Yönetimi arasında yıllarca süren çatışmalar nedeniyle kullanıma açılamamıştır. Bu sorunların kısmen de olsa sonlanması ile bu
bölgelerde sondaj çalışmalarına başlanabilmiş ve ardı ardına da yeni petrol ve
doğalgaz kaynaklarına ulaşılmıştır.
Kuzey Irak’ta yeni bulunan doğalgaz
kaynaklarının büyüklüğü 10 trilyon metreküp kadardır. Bu rezerv dünyanın ikinci büyük rezervidir. Yine Kürt Bölgesel Yönetimi bölgesinde yeni bulunan sahalarda günlük petrol üretimi yüz binlerce varili bulmaktadır. Yalnızca bir Türk şirketi Kuzey Irak bölgesinde günlük olarak
165.000 varil petrol çıkarmaktadır. Bölgede çıkan petrolün kullanıcılarına ulaşabilmesi için Kerkük-Ceyhan Boru Hattı’na bağlamak üzere ayrı bir hattın inşası
devam etmektedir. Doğalgazın Avrupa’ya
ulaştırılması için de ayrı boru hatları
planlanmaktadır.
Başkalarının bu zenginliği bizim kalemimizi yormadan, enerji durumumuza
bir bakmak gerekmektedir. Yıllık olarak 35
milyar metreküpün üzerinde bir doğalgaz
tüketmekte ve bunun neredeyse tamamına
yakın bir kısmını ithal etmekteyiz. Petrol
üretimi de doğalgazdan farklı değildir.
1.300 sahada günlük 39.000 varil petrol
üretmemize rağmen, tükettiğimiz petrol
miktarına göre çok düşük kalmaktadır.
Enerjideki bu durum, bütçede petrol fiyatlarına bağlı olarak 35 milyar dolar civarında cari açığa yol açmaktadır. Cari açık
da ABD’den sonra ikinci sırada yer almakta ve yakın dönemde bunun sürdürülmesi mümkün görülmemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri de bu
soruna ellerinden geldiği kadar çözüm
üretse de başarılı oldukları söylenemez.
Biz enerji açığı sorununa kalıcı bir çözüm
üretemezken, aynı pozisyonda olan ülkeler alternatif projeler ile bunları çözmeyi başarmışlardır. Ekonomisi ve yapısal sorunları nedeniyle bize çok benzeyen Brezilya, petrol ithal eden ülke pozisyonundan
ihraç eden pozisyona geçebilmiştir. Tarım
ürünlerinin artıklarından elde ettiği etil alkolü yakıt olarak kullanmaya başlayarak, enerji ihtiyacını yüzde 30 civarında dü-
Mete YARAR
şürmeyi başarmıştır. Yeni sahalarda petrol araştırmalarına başlanmış ve açık
denizde petrol bulmayı başarmıştır. Bu çalışmalar yaklaşık olarak 15 yılını almıştır.
Bundan daha farklı strateji üreten ülkeler de mevcuttur. Bu konuda en başarılı ülke Norveç’tir. Dünyanın her yerinde
petrol çıkarmaktadırlar. Ülkenin milli
petrol şirketi yurt dışında petrol arama
faaliyetinde bulunacak petrol şirketlerini
desteklemek maksadıyla rezervinde 286
milyar dolar bulundurmaktadır. Değişik
ülkelerde Türkiye’nin uluslararası bölgelerde petrol çıkarmak için kurulan ve
TPAO’ya bağlı faaliyet gösteren TPIC’in cirosu ise yalnızca 2 milyar dolar civarındadır. Bu büyüklüğün ne kadar
yetersiz olduğu Norveç örneği
ile çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Daha önceki yazımda bölgede bulunan sıcak paranın
Türkiye’ye yatırım olarak çekilebilmesi ve ucuz enerji kaynaklarına ulaşılmasının önemine değinmiştim. Ülke olarak
bu yönde ciddi olarak bir çalışma olmasına rağmen , bölgesel
gerginlikler nedeniyle bu çalışmaların manipülasyona çok
açık olduğunu düşünmekteyim.
Hakkari ili Dağlıca bölgesinde bulunan taburumuza,
2007 yılında Irak bölgesinden
gelen PKK militanları saldırdığında herkes açıkçası büyük
bir şaşkınlık içerinde kalmıştı ve
terör sarmalı yaklaşık birkaç
sene daha sürmüştü. Şaşkınlık içinde
herkes bu saldırının nedenlerini bulmaya
çalışmaktaydı. İlgili kişiler bu sorunun cevabını bölgeyi yakinen bilen kişilere sorduklarında, ilginç bir cevap ile karşılaştılar. Irak ve Kürt Bölgesel Yönetimi bölgesinde yapılacak petrol sahaları işletme
ihalelerine dikkat edilmesine işaret etmişlerdi. Petrolün ilk damlasının yeryüzüne çıkartılmasından beri hep aynı senaryo sergilenmektedir. Osmanlı’yı böl-
geye sokmayan Azerbaycan’dan, Ortadoğu’dan uzakta tutan, düzen kurulana kadar dışarıda tutan ve sonra da bölgenin
jandarması yapan aynı güçler değil miydi?
Basın ve halkımızın bir kesimi yaşanan
olaylar karşında infiale kapılarak sınır kapısının kapatılmasını ve Kürt Bölgesel
Yönetimi’ne ağır yaptırımlar yapılmasını
söylemeye başlamışlardı. Bizler de önümüzdeki dönemde yaşanacak fırsatların o
sıralarda dağıtılacağını ve masada kalınması gerektiğini savunmuştuk. Yaşanan
süreç bizlerin ne kadar haklı olduğunu
göstermiş oldu. Eğer tepkilerinizi insanlar gibi duygularınızla vermeye kalkarsa-
nız devlet aklına ihtiyaç yoktur. Geçmiş dönemde bu tip saldırılarda verdiğimiz tepkiyi bilen unsurlar, aynı tepkiyi vereceğimizi düşündükleri senaryoyu hayata geçirmişlerdi. Devlet aklı bu sefer devreye
girerek doğru kararı vermiş ve olayları birbirinden ayırabilmiştir. Bugün bölgede
önemli yatırımlarda eğer Türk şirketleri
yer alabiliyorsa o dönemde Türkiye Cumhuriyeti devletinin sakin kalabilmesinin neticesidir.
Irak devleti petrolünün aktarılması
amacıyla değişik tarihlerde Suriye, Türkiye, Ürdün ve hatta İsrail’e kadar uzanan
petrol boru hatları inşa etmişti. Bugün bu
boru hatlarından yalnızca Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı faaliyetine devam
etmektedir. Ortadoğu’daki gelişmeler
dikkate alındığında önümüzdeki onlarca yıl
bunun değişmeyeceği çok açıkça görülmektedir. O halde “Su akar Türk bakar” gibi sözler üreten yabancı devletlerin bir kez
daha haklı olduğunu göstermemek gerekmektedir. Bu nedenle güvenli bir jandarmalıktan öte, üretici ve partner olmayı becermek zorundadır.
Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani, Exxon Mobil’in Kuzey Irak
bölgesinde petrol çıkaracak
olmasının bölge güvenliği için
önemli olacağını ve 7 Amerikan
tümeninden daha büyük bir
güç olarak Kürt bölgesini koruyacağını söyleyebilmiştir. Bu
söz bile oynanan oyunun büyüklüğünü ortaya koymuştur.
Birkaç milyar dolarlık devlet
ihalelerinde yaşanan sorunlara bakıldığında trilyon dolarlık kazançlarda neler olabileceğini sizlerin takdirine bırakmak istiyorum.
Bu kadar büyük bir gelirin olduğu yerde bir terör örgütünün
bulunması mümkün değildir.
PKK terör örgütü Kürt Bölgesel
Yönetimi’nin yaklaşık üçte birlik
bölümünü kontrol altında tutmaktadır. Bu bölgede bulunacak
petrol yataklarından sonra bölgeden çıkarılacaklardır.
Türkiye bu süreçte dünyanın en kaliteli
ve varil başına 2 dolarlık bir maliyetle çıkartılan petrolün çıkartılmasında ve taşınmasında ne kadar avantajlı olduğunu diğer
unsurlara anlatabilirse kazanan taraf olacaktır. Ucuz enerji kaynaklarına iş birliği ile
kavuşabilecek ve PKK’nın bölgeden çıkartılması için gerekli gönüllü ortaklar bulabilecektir. Başkasının petrolü bizim sorunlarımızın da çözümü olacaktır.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
23
Tarihimizden
YÜZYILLAR ÖNCESİYLE ORTAK DERTLER
Günümüzde küreselleşmenin getirdiği
birçok sorun dünyanın her yerinde aynı anda
yaşanmakta. Aslında bu dönemin, insanlık
tarihindeki ilk küreselleşme dönemi olmadığı sıklıkla söylenmekte. Daha tarih öncesi dönemde bile, kazılardan çıkan parçalara bakıldığında, ticaretin neredeyse
evrenselleştiğine, bir yerde yapılan keşfin diğer bir coğrafyada kullanıldığına şahit olunuyor.
Ülkemiz topraklarını tümüyle kat eden
Büyük İskender’in, genç yaşında Makedonya’dan çıkıp, Hindistan’a kadar kendi kültürünü yaydığını, hemen ardından Roma İmparatorluğu’nun Akdeniz’in tüm çevresine
aynı dili ve aynı kanunları oturttuğunu gözlemliyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu da yine bir dünya devleti niteliğiyle, hakim olduğu coğrafyanın doğusunu ve batısını birbirine bağlayarak kendi dönemindeki küreselleşmenin
ana aktörü olmuştur.
Tekstil, özellikle de ipekçilik açısından
bakıldığında bu küreselleşme dönemin
başkentliğini neredeyse İstanbul’dan daha
yoğun şekilde, Bursa’nın yaptığını gözlemlemek mümkündür.
İran’ın Tebriz kentine 1.960, İtalya’nın VeSayı: 387 - Temmuz 2012
24
nedik kentine 1.990 km mesafesiyle Bursa,
Osmanlı dönemi ipek ticaretinin bu iki ana
üssünün tam ortasında bulunmaktadır.
Bugün Koza Han başta olmak üzere,
doğu ile batı arasında yüzyıllara yayılan ipek
alış verişinin canlı kanıtlarını hala muhafaza etmektedir.
Günümüzde yapılacak bir turistik ziyaret toz pembe görünümler ve romantik bir
yaklaşımı daha doğal ve olağan kılsa da birkaç asır geriye gittiğimizde binlerce kişinin
ekmek yediği, sıklıkla da savaş içinde olan
ulusların işbirliği yaptığı bu piyasa, günümüzün turistik gezilerinden çok daha karmaşık bir arka planı barındırıyordu.
İpeğin ışıltılı dünyasının bu arka planına göz atmaya niyet ettiğimizde karşımıza,
yasaklar, vergiler, kaçakçılık, enflasyon,
yabancı göçmenler, hammadde maliyetleri gibi günümüzün sorunları diye algıladığımız her şeyle karşılaşmak mümkün.
Hatta bugün çok daha uzaktan kaygısını yaşadığımız savaşların, gündelik hayatın parçası olması nedeniyle sorunların fazlası da
hiç şaşırtmamalı.
Hülasa; günümüzün kıymetini bilmek
için arada atalarımızın dertlerine de kulak
vermekte fayda olabilir:
Günümüzün uçak yolculukları, havalimanı beklemeleri ve birbirinin aynı kişiliksiz otel odalarından şikayet ederken yine
ipekleriyle Bursa’ya gelenleri düşünecek
olursak, o dönemde ticaret yapmak için sürekli yol gitmek, gidilen her yerde konaklayacak yer bulmak belli ki tüccarların öylesine canına tak etmiştir ki, Bursa’daki Koza
Han gibi çift katlı hanlarda, tüccarlar alt katta depo olarak bir oda, üst katta da geceleme için bir diğerini tutarlar, kalmadıkları geceler için de sürekli ücret ödeyerek yarı yerleşik bir hayata geçerlerdi.
Günümüzün ithalat-ihracatçısı için en
büyük dertlerden biri de yurt dışı seyahatlerdeki vize sorunu. Otele girerken bile
vize istendiğini düşünmek kabus gibi gelebilir. Oysa geçmişte her hana her tüccarın
da kolayca kabul edilmediğini hatırlatmak
gerekir. Değerli ipeklilerin bulunduğu yerlerde müşterilerin bile birbirinden mal
aşırma ihtimali olduğundan, sürekli gelip giden ve tanınan yabancılardan, pek tanınmayanlar için kefil olmalarını istediklerini biliyoruz.
Neyse ki örneğin bir grup Venedikli
tüccar gidip gelmekten bezip Bursa’da kalıcı olmaya karar verdikleri için, yeni gelenlerin sürekli kefil olarak başvurabilecekleri hemşerileri mevcut oluyordu.
Dr. Sedat BORNOVALI
Tüccarların bir yandan da vergi gerginliği vardı. İpek yükünün geçtiği kentlerden
geçiş izni olarak alınan Bac dışında, gümrük, mizan, kara damga, kalem hakkı, rehdarlık, yasakiyye, kasabiyye, masdariyye, dellaliyye, perdaht resmi, arşın resmi diye uzayıp giden bir listeden sonu gelmez bir vergi yükü de bu lüks emtiayı üreten ve satanlara yükleniyordu.
Bütün bunlardan sonra da “Biz bu esbabı Erzurum ve Diyarbakır ve Van ve Halep ve sair memalikten alup getürdük deyu
bahane” ile vergiden kaçınmaya çalışanlar,
100 arşınlık çözgü tellerini 180 arşına çıkararak, top başına alınan vergiyi yarı yarıya indirmeye gayret edenler ve başka her
tür yaratıcılıkla daha az vergi vermeye çalışanlar bulunmasına şaşırmamak gerekir.
Ancak ipekçilerin başına tüm bunlardan
fazlası da geldi. Hem de Yavuz Sultan Selim devrinde. Yavuz Sultan Selim, tahtta kaldığı kısa süre içerisinde Osmanlı İmparatorluğu’na en büyük iz bırakan, çok geniş
topraklar ve hazineler kazandıran Padişahlardan biri olmuştur. Özellikle doğuya,
en başta da İran’a yönelik fetihler yapan Yavuz’un Bursa’da şahit olduğu doğu kökenli ipek ticaretine yönelik yaptırımı son derece yalın olmuştur: İpek satanlar Rumeli’ye sürülsün, ipeklerine de el konulsun.
Bu yasak konulurken amacın “Acemler”e karşı yaptırım uygulanması olduğu belirgindir. Ancak ticaretin büyük kısmının Tebriz’den yapıldığı ve Tebrizliler’in mühim
bir kısmının da Türkmen olduğu düşünülecek olursa radikal olduğu kadar amacına ulaşan bir girişim olmadığını söylemek
de mümkündür. Neyse ki yerine geçen oğlu
Kanuni Sultan Süleyman’ın bu yasak konusunda bir ısrarı olmamıştır. Ancak yasağı
kaldırırken yüksek bir “yasakiyye” vergisi
koyduğunu söylemeye muhtemelen gerek
bile yoktur.
Yavuz Sultan Selim’in, siyasi nedenlerle, İran’la olan sürtüşmelerin ışığında
verdiği bu karar sadece Bursa’daki dokumacıları, ya da Bursa’dan ihracat yapan
yerli tüccarları iflas ettirmekle kalmamıştır; o dönemin küresel dünyasında
bu krizin hemen İtalya’da da hissedildiği-
ni düşünmek, siparişlerin teslim edilemediğini, yeni ithalat kaynak ve güzergahları ile çözümler aranışını gözümüzün
önüne getirmek yanlış olmayacaktır. Netice olarak birçok yasakta olduğu gibi alternatifler çabuk bulunmuş, Batı dünyası başka ticaret yollarına yönelmiştir.
Ancak ipeğin çekiciliği tüm çağlar boyunca öylesine yüksek olmuştur ki Yavuz’un tüm Osmanlı topraklarında ticaretini yasakladığı bu ürün kısa süre sonra devlet ve devlet erkanı eliyle ticareti yapılan bir
meta haline gelmiştir. Zaten hiç olmazsa yasakla birlikte el konulan çok miktarda ipeğin bir şekilde elden çıkarılması için devletin bu ticarete girmesi mecburiyet haline gel-
miştir. Ardından İtalya’dan yapılan ithalatı
biraz olsun azaltmak için Rüstem Paşa tarafından lüks ipek üretiminin sistemli olarak artırıldığı gözlemlenir.
Yüzyılların efsanevi ipek ve ipekli dokuma kentleri olan Bursa ve İstanbul’a bugün
gelen ahir zaman seyyahları turistler ise, yine
Osmanlı döneminin dertlerini yaşıyorlar. Bir
yandan fiyatların sürekli arttığını görüyorlar, bir yandan da yerli malı işçilik sandıkları ürünlerin aslen ucuz ve niteliksiz ithal
ürünleri olması durumuyla karşı karşıya kalabiliyorlar. El işi iddiasıyla pazarlanan
ürünler makinede dokunmuş sıradan mallar olabiliyor. İpek sanılan malzeme, bazen
karışık bazen de tümüyle ipekle ilgisiz çıkabiliyor.
Osmanlı’da eksik çözgü miktarıyla dokuyup, seyrek dokunmuş ipekli kumaş kalın ve ağır olsun, çok ipek kullanıldı sanılsın diye sonradan arkasına hamur veya kola
sürmek adetinin bile olduğunu eski belgelerden okuyunca, bugün de her şeyin toz
pembe olmamasına kimse hayret etmiyordur.
Ancak tüm derdine rağmen, anlaşılan o
ki, ipek insanın üretmekten ve alıp tüketmekten vazgeçemediği bir tutku olarak
yüzyıllara meydan okuyor. Her yabancının
da ülkemize geldiğinde mutlaka evine bir
parçasını götürmek istediği, hem doğanın
armağanı hem de insan emeğinin ürünü olarak görkemini muhafaza ediyor.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
25
Güncel
ÜNİFORMA İMALATI TEKSTİLDE YENİ BİR BÖLÜM OLUŞTURDU
Okullar kapandı, öğrenciler tatilin keyfini çıkarıyor. Ancak yeni eğitim sezonu için harıl
harıl çalışanlar da var: Okul formaları üreticileri… Genel olarak tekstil ve konfeksiyon
sektörü içinde büyüyen bir pazar olmasına rağmen, üniforma sektörü, halen bir alt dal
olarak ele alınıyor. Bu nedenle de pazara ilişkin net rakamlara ulaşmak ne yazık ki
mümkün değil. Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa üniforma sektörü için telaffuz edilen
rakamlar bir hayli yüksek. Ancak, sektörün sorunları da çözüm beklemeye devam ediyor.
Üniforma ile hayatın pek çok yerinde karşılaşıyoruz: Okullarda; ulaşım, sağlık ve güvenlik başta olmak üzere kamu kurumlarında; üretim tesislerinde; hizmet sektöründe, özellikle oteller ve restoranlarda; sosyal hayata ait pek çok alanda, özellikle sinema ve tiyatroda… İlk söylenişinde daha çok disiplini ve baskıyı çağrıştırsa da üniforma, çalışanlar üzerinde eşitlikçi bir
sosyal etki oluştururken, uzmanlar, üniforma içinde kendisini iyi hisseden bir çalışanın performansının da arttığını söylüyor.
sanayilerle birlikte bir milyar dolara yakın
bir iş hacmi yaratıyor. Kamu, hizmet, ulaşım ve sağlık sektörlerini de bu pazara dâhil ettiğimizde karşımıza çıkacak rakamın
aynı oranda büyüyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Türkiye üniforma pazarı da giderek büyüyor ve artık çevre ülkelere de hizmet verecek kapasiteye ulaşıyor. Bununla birlikte üniformaya bakış da evrimleşiyor ve artık
üniforma ve tasarım kelimeleri bir arada kullanılmaya başlanıyor: Türkiye’de kamu
dâhil olmak üzere pek çok kurumda kullanılan üniformalarda ünlü modacıların imzalarını görmek mümkün. Diğer yandan turizm ve hizmet sektörleri ise üniforma kavramına bambaşka bir boyut kazandırıyor ve tasarım harikası üniformalar geliştiriyor.
Diğer yandan Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çerçevesinde yenilenen iş güvenliği yasaları ve kurumsallaşma çalışmaları ise şirketlerin görünen yüzlerini yansıtan üniformalara olan yatırımları da artırıyor. Üniforma üreticilerinin kimisi yeni makine yatırımlarına hız verirken kimisi de talebi karşılamak için verilen mücadelede oluşan
personel açığını kapamak için eğitim çalışmalarını geliştiriyor.
İsterseniz gelin, üniforma sektörünü daha yakından inceleyelim. Hatta sektörü detaylandırarak ilk sırayı okul formalarına verelim ve bu alanda duayen isimlerden biri olan
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Danışma Kurulu Üyesi Sevil Bursa’ya
sözü bırakalım…
Ancak, büyüyen bir pazar olmasına rağmen
üniforma sektörü, halen, tekstil ve trikotaj
içerisinde ancak bir
alt dal olarak ele
alınıyor. Bu nedenle de pazara ilişkin net rakamlara
ulaşmak ne yazık ki
mümkün değil.
Medyaya yansıyan
haberlere bakılırsa üniforma sektörü için telaffuz
edilen rakamlar bir
hayli yüksek… Sadece okul formaları sektörü, yan
Sayı: 387 - Temmuz 2012
26
1974 yılında, Atalar firmasının İstanbul Saint Benoit Fransız Lisesi okul üniformaları
için ihtiyacı olan trikoları yaparak okul forması sektörüne katılan Sevil Triko, 1978
yılında Atalar firmasının sektörden çekilmesi ile yola tek başına devam etme kararı almış. 34 yıldır aralıksız olarak bu sektörde faaliyet gösteren Sevil Triko’nun sa-
hibi Sevil Bursa, okul forması işinde en
önemli unsurun deneyim olduğu bilgisini paylaşıyor: “İnsanlar sanıyorlar ki bu
dalda çok fazla para var. Oysa biz 12 ay çalışıyor ama sadece 2 ay satış yapıyoruz.
Sektöre giren yeni üreticiler bunun farkında değiller. Bizim işimizin yani okul forması üretiminin bir başka ayrıntısı, sektörün ihtiyaçlarını iyi izlemektir. Bir tasarımcı, kâğıt üzerinde harika bir tasarım
çizer ama onu sektörün ihtiyacına göre
üretmek mümkün olmaz. Söylemek istediğim okul forması işi, gerçekten apayrı bir
meslek dalıdır.”
Türkiye’deki konfeksiyon imalatının büyümeye devam ettiğini de vurgulayan Sevil Bursa, forma sektöründe tasarım ve
moda evlerinin de üretime katılmaya başladığını söylüyor. “Biz bir dönem 85 okula kadar çıktık: Özel
okullar, devlet okulları, konservatuarlar, meslek liseleri, vs.
Ama zamanla mahalli üreticiler
de bu işi keşfetti ve onlar da forma üretimine katıldılar” diyerek devam eden Bursa,
yeni ve deneyimsiz,
sektörün ihtiyaçlarını doğru anlayamayan üreticilerin
katılımıyla okul formaları sektöründe bir karmaşa yaşandığına ve ne yazık ki kalitenin bir
hayli düştüğüne işaret
ediyor. “Oysa okul formalarında kalite çok ama çok
önemlidir çünkü eylül ayında
alınan formanın mayıs ayında
eskimemesi gerekir” diyen Bursa, sektör içinde birlik kurulamamasının nedeni olarak da bu aşırı rekabet
şartlarını gösteriyor.
“Bu işte olmaması gereken, bu sektörde
olması kendisine kazanç sağlamayacak
firmaların ya da bu işi hiç bilmeyen, fizibilite yapmadan para kazanmak hırsıyla
işe soyunan üreticilerin veyahut merdiven altı üretimdeki kalitesizliğin sıkıntılarını çekiyoruz. İş, dışardan göründüğü gibi değil: Bir okulda ortalama 400 kalem iş oluyor. Örneğin ilkokul, ortaokul ve lise için ayrı etek yaptığımız gibi” diyen Bursa, yıldan yıla alışveriş alışkanlıklarının da değiştiğinin ve öngörülen planın gerçekleşmeyebileceğinin de
altını çiziyor: “Bir yıl, bir okula 24 tane 0 numara etek yaptık sadece 6 tane satıldı. Ertesi yıl doğal olarak o numara eteği yapmadık bu kez 72 sipariş geldi… Yani istediğiniz
kadar istatistik yapın, öngörü geliştirin, işin doğası gereği beklenmedik aksiyonlara da
hazırlıklı olmamız gerekiyor.”
Sevil Bursa’nın dikkat çektiği bir başka konu ise okul formalarına kamuoyunun yaklaşımı. Biliyorsunuz zaman zaman kamuoyunda “okul formaları olsun mu, olmasın mı”
tartışmaları da ateşli bir şekilde ele alınıyor. Bir kesim üniforma kavramından yola çıkarak okul formasına karşı çıkarken, bir başka kesimse okul formalarının sosyal eşitlik sağladığından dem vuruyor ve sektörün devamlılığından yana görüş bildiriyor. Elbette üreticiler açısından işin ekonomik ve sosyal
yönü de cabası… Bursa’nın bu tartışmadaki konumu, bir üretici olmasından ziyade “insani” olarak eşitlikçi bir ortam sağlaması açısından
okul formalarının devam etmesi yönünde: “Bir
gün bir beyefendi geldi, hali vakti çok yerinde
değil ama güler yüzlü. Bana dedi ki, ‘Kızım sizin sayenizde okula koşarak gidiyor’. Meğerse
beyefendi kapıcı imiş ve kendi kızı o binanın sahibinin kızı ile aynı okula gidiyormuş. Okul forması olmadığını ve serbest kıyafet olduğunu
düşünün, bir öğrenci diğerinin
giydiğine özenmez mi? Bir de
bizde giyim nosyonu o kadar
gelişmemiş ki nerede, ne giymemiz gerektiğini asla bilmiyoruz. Dolayısıyla forma
bizi disipline eden, sosyal bakımdan eşitlik sağlayan bir unsurdur.
Ama kalkıp bunu egzajere etmek, abartmak da çok hatalıdır.”
Diğer yandan, yazımızın girişinde de söylediğimiz gibi Sevil Bursa da okul forması sektörünün hacmiyle ilgili olarak net bir
rakam belirlenemeyeceğini söylüyor. Bunun nedeni ise üretim yapan tüm firmaların ne yazık ki kayıt altında olmaması. Bursa, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Okul
forması yapan kaç firma olduğunu söylemek mümkün değil. Belli başlı 2, 3 firma haricinde çoğu firma mahallidir ve büyük oranda da merdiven altı üretim olduğunu söyleyebilirim. Düşünün, ihtiyacınız olan lacivert ceketi her yerde bulabilirsiniz değil mi? Oysa
forma üretimi, rekabet işi değildir. Okul üniforması üretiminde faaliyet gösteren firmaların
sadece bu branşta uzmanlaşması gerekmektedir. Tekstil ve konfeksiyon sektörü içinde büyüyen üniforma sektörünün sorunları çözülmelidir. Üniforma üretiminin ayrı bir dal
olarak ele alınmasını istiyoruz.”
Sayı: 387 - Temmuz 2012
27
Ayın Konusu
ÜRETİCİ UCUZLAYAN PAMUKTAN VAZGEÇTİ
Beyaz altın olarak da adlandırılan pamukta geçen yıl dünya genelinde fiyatların tavan
yapması Türk üreticisini yeniden pamuk üretimine sevketmişti. Öyle ki 2010 yılında 500
bin ton olan Türkiye pamuk üretimi, 2011’de bu heyecanla 720 bin tona çıkmıştı. Küresel
krizin yarattığı durgunlukla tekstil sektörünün yetersiz pamuk alımı, dünya fiyatlarının
yeniden gerilemesine neden oldu. Fiyatlardaki düşüşle Türkiye’de ilk defa dünya
ortalamasının yüzde 10 altına ürün satmak zorunda kalan çitfçi, geçen yılki 42 kuruşluk
destek primini de alamayınca üretimden vazgeçti. Ortaya çıkan tablo ise Türkiye’de bu yıl
üretimin yüzde 30 düşeceğini gösteriyor.
Pamuk, tekstil üretiminin vazgeçilmez hammaddesi. Beyaz altın da denilen pamuk, 2011 yılında
Pakistan’da yaşanan sel felaketi, ABD’de yaşanan kuraklık nedeniyle rekoltesinin azalması, Hindistan ve Çin’in iç talebindeki artış gibi sebeplerle dünyada altın kadar değerlenmişti. Kilogram
fiyatı 1.3 dolarlar seviyesinden 6 dolarlar seviyesine kadar çıkmıştı. Bir tekstil ülkesi olan Türkiye’nin en stratejik ürünlerinden biri olan pamukta, geçtiğimiz yıllara tezat olarak bu yıl mutsuz bir
tablo ortaya çıkıyor.
fiyatlar ise dünya ortalamasından yüzde 5-6 oranında daha aşağı seviyede seyrediyor.
Geçen yıl Pakistan’da yaşanan sel felaketi, ABD’de rekoltenin az olması, Çin ve Hindistan’ın artan iç talebi nedeniyle iki katına çıkan fiyatlar dünya piyasasını karıştırırken, Türk üreticisi için de
bir umut olmuştu.
Ekim yapmayacaklar
Türkiye’de pamuk ekimi artarken, 2010 yılında 500 bin tonluk üretim, geçen yıl 720 bin tona çıktı.
Üretimde yaklaşık yüzde 44 oranında yaşanan artış mükemmel bir tablo oluştururken, bu yıl yine mutsuz üreticiler karşımıza çıkıyor. Çünkü pamuk fiyatları giderek düşen bir eğilim gösteriyor.
Öyle ki 4 dolarlara çıkan fiyatlar bugünlerde 1.90 ila 2.20 dolar arasına inmiş durumda. Türkiye’deki
Sayı: 387 - Temmuz 2012
28
Hal böyle olunca da pamuk üreticileri, kârlılığını ve cazibesini yitiren pamuk üretiminden
vazgeçme eğiliminde.
Yaşanan fiyat düşüşünden olumsuz etkilenen
pamuk çiftçisi dünyada da var olan bir arz fazlası nedeniyle bu yıl ekim yapmayacak gibi gözüküyor. Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi tahminlerine göre bu yıl Türkiye genelinde üretimde yüzde 25-30 oranında bir azalma yaşa-
Levent GÖKMEN
Muhabir / Ekonomist Dergisi
nacak. Geçen yılki 42 kuruşluk primlerini halen alamayan üretici zor durumda. Bu yıl için
verilen prim ise 46 kuruş.
Pamuk fiyatları şu an 2 dolar seviyesinde. Ege
pamuğu 1.90 ila 2.20 dolar arasında değişiyor.
Dünyada pamuk fiyatlarının geçen yıl yüksek
oranda artmasıyla Türkiye’de pamuk ekimi için
cesaret alan üreticiler bunu üretim rakamlarıyla da Türkiye’ye gösterdi. 2010 yılında 500 bin
ton olan üretim, geçen yıl 720 bin tona çıktı. Bu
güzel rakamlar maalesef dünyada pamuk fiyatlarının hızlı düşüşüyle birlikte anlamını da
yitirmiş oldu.
Dünyadaki pamuk fiyatlarının neden gerilediğine dair bir bilgi vermeden önce, bu olumsuz
tablonun bu yılki üretime nasıl yansıyacağına
bakmakta yarar var.
Türkiye’nin pamuk politikalarını belirleyen
kurum olan Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi bu
konuda önemli bir tahminde bulunarak pamuk
üretiminin bu yıl düşeceği yorumunu yapıyor.
Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı, İzmir Ticaret
Borsası Başkan Yardımcısı Barış Kocagöz,
Ege’de yüzde 25-30, Çukurova’da yüzde 35, Urfa-Diyarbakır bölgesinde yüzde 20’lere varan
bir üretim düşüşü yaşanacağına dikkat çekiyor.
Bu şartlar altında Türkiye genelinde ortalama
düşüş ise yüzde 25-30 arasında. Üretici, geçen
yılki primini alamadığı pamuktan vazgeçip, yine buğday, patates ve mısırı ikame ürünlere
yöneliyor.
RAKAMLARLA TÜRKİYE’NİN PAMUK ÜRETİMİ
• Türkiye, 381 bin tonluk pamuk üretimi ile sırasıyla Çin, Hindistan, ABD, Pakistan, Brezilya, Özbekistan ve Avustralya’dan sonra dünyanın sekizinci büyük pamuk üreticisi konumunda.
• Türkiye’de üretilen pamuğun yüzde 25’i Ege Bölgesi’nde, yüzde 60’ı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, yüzde 15’i ise diğer bölgelerde yetiştiriliyor.
• Cotton USA verilerine göre, Türkiye’nin 2003-2004 sezonunda 893 ton olan pamuk üretimi 2004-2005 sezonunda 903 bin ton, 2005-2006 sezonunda 773 bin ton, 2006-2007
sezonunda 827 bin ton, 2007-2008 sezonunda 675 bin ton, 2008-2009 sezonunda 420
bin ton, 2009-2010 sezonunda 381 bin ton olarak gerçekleşirken 2010-2011 sezonunda
500 bin tona yükseldi.
• Türkiye’nin pamuk üretimi son sekiz yılda yüzde 57.8 oranında düşüş gösterirken ithalatı da her geçen yıl arttı. 2003-2004 sezonunda 517 bin ton olan pamuk ithalatı 2004-2005
sezonunda 748 bin ton, 2005-2006 sezonunda 762 bin ton, 2006-2007 sezonunda 877
bin ton, 2007-2008 sezonunda 711 bin ton, 2008-2009 sezonunda 630 bin ton, 20092010 sezonunda 800 bin ton olarak gerçekleşirken 2010-2011 sezonunda 800 bin ton olarak gerçekleşti.
Eskiden iplik sanayi iki aylık stoğunu depoda tutarken, artık stoksuz çalışmaya başladığına işaret eden Barış Kocagöz, “Geçmiş yıllarda stoklu çalışmayı tercih eden iplikçiler artık stok tutmak
yerine bir ayla idare etmeye başladı. Şu anda fabrikalarda stok miktarı geçtiğimiz yıllara göre daha düşük miktarda. Bu eğilim de pamuk fiyatlarının iyice düşmesine neden oldu” diyor.
Dünyada fiyatlar düşüyor
Türkiye’de pamuk talebinin azalmasıyla yaşanan fiyat düşüşü dünyada da düşüş seyri izliyor. Çünkü küresel ekonomik krizin getirdiği gerileme ve duraklama tekstil sektörünü de
etkileyerek, hazır giyimde düşen harcama
miktarı, tekstil üretimini yavaşlattı. Bu nedenle
de Türkiye ve dünyada pamuk alımı azaldı.
Kocagöz, uzun yıllardır ilk defa Türkiye’de pamuk fiyatları dünyadaki eş değerlerinin altında seyrettiğine vurgu yaparak bu durumun nedenlerini şöyle özetliyor:
“Türkiye’deki pamuk fiyatları dünya ortalamasının altında kaldı çünkü fiyatlar düşerken panikle
ABD’den pamuk bağlayan iplikçi Türk piyasasından ürün talep etmedi. Düşen piyasa da var, deyip stok yapmadan yavaş yavaş pamuk aldı. Türk pamukları eylül ekim kasım aralık hasat sezonunda yüzde 10 gibi bir farkla daha aşağıda satıldı. Şu an da yüzde 5-6 altında satılıyor.”
ABD’den abartılı stok tahmini
Dünya fiyatları gerilediği için, her gün gerileyen bir piyasaya uyandığı için iplik üreticileri
stoksuz çalışma yöntemine gitti.
Dünya pamuk ticaretinin en büyük oyuncusu ve piyasanın fiyat belirleyicisi ABD, mayıs ayında stok
devirleri rakamlarını açıklamıştı.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
29
Ayın Konusu
Bu tahminler doğrultusunda Türkiye’nin tahmini 380-400 bin ton stok devredeceğini belirten ABD,
Türk üretici ve yöneticilerine göre çok abartılı bir rakam açıkladı. ABD’nin stok tahmin rakamlarının açıklanmasının ardından dünya pamuk fiyatlarının dibe vurduğunu hatırlatan Söke Ziraat Odası Başkanı Kemal Kocabaş, “Bu açıklamayı takip eden 10 günlük süreçte dünya pamuk fiyatları
dibe vurdu. ABD, “Benim elimde stok miktarı çok yüksek. Dünyaya yeter miktarda pamuğum var”
dedi. Fiyatlar düştü. Bana göre yalan söylediler. İzmir Ticaret Borsası’nda bu süreci takip eden cuma hiç işlem olmadı. Alıcı ve satıcı yoktu. Alıcılar pamuk fiyatını belirleyemediler” açıklamasında bulunuyor.
Türkiye’nin 150-200 bin ton stokla devredeceğini belirten Barış Kocagöz de şunları söylüyor: “Türkiye’deki pamuk üreticilerinin elinde pamuk var ama çok değil. Stok devirlerinde açıklanan rakamlar abartılı olduğu için, dünya piyasası baskı altında. ABD’nin rakamları bizim tespitlerimizin tam tersi. Türkiye’de stoklar az olduğu halde sanki geçen yılki kadar stok
varmış gibi gösteriyorlar. ABD bizim en büyük
tedarikçimiz. Bizde üretimin düşmesi onların
avantajına.”
Uzmanlar ayrıca pamuk fiyatlarının bundan
sonraki dönemde düşmeyeceği görüşünü de
savunuyorlar.
Üretim maliyeti ne olacak?
İTHALATIMIZIN YÜZDE 76’SI ABD VE YUNANİSTAN’DAN (BİN KG)
Ülke
A.B.D.
Yunanistan
Türkmenistan
Hindistan
Özbekistan
Brezilya
Suriye
Liste toplam
Toplam
Kaynak: DTM
2005
493.945
141.993
12.511
2.222
9.555
7.85
58.6
726.676
775.512
2006
417.266
166.031
42.529
11.719
21.266
2.979
35.801
697.59
753.715
2007
616.187
87.742
53.459
87.692
31.083
8.674
3.113
887.95
946.213
2008
383.175
89.332
26.342
24.93
19.221
20.07
3.899
566.97
613.435
2009
410.002
176.636
49.198
23.007
20.996
18.664
7.833
706.336
753.187
TÜRKİYE ÜRETİM VE TÜKETİMİ (BİN TON/LİF)
Yıl
2006/07
2007/08
2008/09
2009/10
2010/11**
Tüketim
Fark
1.589
-740
1.35
-675
1.11
-653
1.219
-839
1.197
-709
(1.300***)
Kaynak: FAS USDA (*) Dört dönemin ortalama değerleri (**) Tahmin
(***) ITB Tahmin
Sayı: 387 - Temmuz 2012
Üretim
849
675
457
380
488
Üretimin tüketimi
karşılama oranı (%)
53
50
41
31
40
30
Yaşanan gelişmeler bu yıl pamuk ekiminin azalacağını ortaya koyuyor. Bununla birlikte pamuk üreticilerinin kafasını karıştıran en önemli soru ise pamuk üretim maliyetlerinin ne olacağı. Çünkü önümüzdeki sezonun üretim maliyeti çok fazla ortada değil.
Ekimlerin daha yeni başladığı bu süreçte
ekim maliyetlerinin bilinmemesi üreticileri
PAMUK FİYAT
KARŞILAŞTIRMASI
(OCAK - ARALIK 2011)
(TL/KG)
Liverpool
İzmir
A indeks
STD.1
Ocak
6,13
6,15
Şubat
7,46
7,04
Mart
7,99
7,37
Nisan
7,15
6,73
Mayıs
5,73
5,70
Haziran
5,85
5,49
Temmuz
NQ
4,20
Ağustos
4,40
4,51
Eylül
4,62
4,47
Ekim
4,47
4,14
Kasım
4,17
3,75
Aralık
3,90
3,63
Yıllık Ortalama
5,16
5,27
Kaynak :İzmir Ticaret Borsası
TÜKETİMDE EN HIZLI İKİ ÜLKE ÇİN VE HİNDİSTAN (BİN TON)
Çin
Hindistan
Pakistan
Türkiye
Brezilya
Bangladeş
ABD
Endonezya
Meksika
Dünya Toplamı
2003-2004
6.967
2.939
2.09
1.306
871
376
1.364
468
435
21.339
2004-2005
8.382
3.222
2.286
1.546
938
408
1.457
490
457
23.664
2005-2006
9.798
3.636
2.504
1.502
969
544
1.278
474
457
25.404
2006-2007
10.886
3.941
2.613
1.589
996
697
1.074
474
457
26.953
2007-2008*
11.104
4.05
2.613
1.35
1.002
762
998
484
435
26.854
2008-2009
9.58
3.865
2.449
1.11
914
816
781
435
403
23.938
2009-2010 2010-’11**
10.886
10.233
4.278
4.681
2.373
2.221
1.263
1.285
958
980
827
871
754
784
446
414
414
397
25.805
25.382
TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’DA DÜŞÜŞ VAR (BİN TON)
Çin
Hindistan
ABD
Pakistan
Brezilya
Özbekistan
Avustralya
Türkiye
Türkmenistan
Yunanistan
Dünya Toplamı
2003-2004
5.182
3.048
3.975
1.708
1.31
893
370
893
205
333
21.067
2004-2005
6.597
4.137
5.062
2.425
1.285
1.132
653
903
200
392
26.455
2005-2006
6.183
4.148
5.201
2.213
1.023
1.208
610
773
213
431
25.408
2006-2007
7.729
4.746
4.7
2.09
1.524
1.165
294
827
261
305
26.522
2007-2008*
8.056
5.225
4.182
1.872
1.602
1.165
139
675
283
337
26.058
2008-2009
7.991
4.921
2.79
1.894
1.193
1.002
327
420
293
250
23.319
2009-2010 2010-’11**
6.967
6.532
5.051
5.661
2.654
3.988
2.09
1.916
1.187
1.785
849
1.045
386
871
381
490
272
326
196
185
22.109
25.138
endişelendiriyor. Üreticiler, fiyat böyle seyrederse üretimden kâr elde edemeyeceklerini söylüyor. Üretim ile satışın başabaş bile olmadığını belirten
üreticiler, Tarım Bakanlığı’nın verdiği 46 kuruş desteği de yetersiz buluyor.
Geçen yılki 42 kuruşluk primin acilen ödenmesi gerektiğine dikkat çeken Kemal Kocabaş, “Üretici çok zor durumda kalacak. Yeni ekimler bitmek üzere. Hava koşulları kötü gidiyor. Geçen yıl 1.60 kuruşa ürettiğimiz ürünü 1.30
kuruşa satıyoruz. Aylık ekipmana ödeyecek paramız yok. Pamuktan vazgeçiyor
üretici” diyor.
Bugünkü fiyatların üretim maliyetini kurtarmadığını söyleyen Kocabaş, şöyle devam ediyor: “Kurtarması için pamuk fiyatının 4.5-5 lira olması lazım.
Primin en az 60 kuruş olması lazım diye Tarım Bakanlığı’na görüş bildirdik.”
Tekstil sektörü Türkiye’de pamuk üretiminin artmasını istiyor. Ege Tekstil
ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Ünlütürk, “2023 yılında, tekstil ve konfeksiyon sektörünün pamuğa yönelik talebinin yaklaşık 2.5 milyon ton olacağı öngörülmektedir. Halen yaklaşık 650700 bin ton arasında olan üretimin en az 1.5 milyon tona çıkarılması için gerekli düzenlemeler derhal yapılmalıdır” diyor.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
31
Söyleşi
EPENGLE TASARIM VE ÜRETİM KALİTESİYLE FARK YARATIYOR
Daha çok ağır sanayi sektörlerinde görülen
OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası, tekstil firmaları için de büyük öneme
sahip. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası üye işyerlerinden Epengle Tekstil
Endüstri ve Ticaret A.Ş., iş sağlığı ve güvenliğine gösterdiği özenle OHSAS 18001:2007
İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası’nı aldı.
Epengle Tekstil İşletme Şefi Umut Civelek,
Personel Şefi Bülent Karabacak ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Danışmanı İlter Engin ile bir araya gelerek OHSAS 18001:2007
İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası sürecini ve
önemini konuştuk.
Firma olarak tekstil sektöründe fark yaratmak adına yürüttüğünüz çalışmalardan
bahseder misiniz?
Umut Civelek: İşin tekstil boyutundan başlayayım. Bir tasarım ekibimiz var ve bu
ekip aktif çalışıyor. Senede birkaç koleksiyon çıkarıyoruz ve neredeyse tüm fuarlara
katılıyoruz. Türkiye’de ulaşım sektöründe rakipsiziz, dünyada da ev sektöründe önde gelen üç firmadan birisiyiz diyebilirim. Tasarım
ve üretim kalitesiyle fark yaratıyoruz. İş
süreçlerinde nasıl bir fark yarattığımızdan
bahsedecek olursak, sektörün gerisinde
bir teknoloji yatırımımız olmasına rağmen,
kaliteli bir işgücü ve iyi bir know-how ile 50
yılın verdiği tecrübeyle sektör liderliğine oynuyoruz. Zaten hem ev tekstili hem de ulaşım sektöründe Türkiye’de rakipsiziz, dünyada da ilk üçteyiz.
OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası’nı
alan Epengle Tekstil’in İşletme Şefi Umut Civelek,
“Türkiye’de tekstil sektörü henüz birinci kademede.
Bu kademeyi aşmadan ikinci kademe olan OHSAS 18001
iş sağlığı ve güvenliğine geçilebileceğini kısa vadede
düşünmüyorum” dedi.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
32
Firma olarak DEKRA Sertifikasyonu’ndan
almış olduğunuz OHSAS 18001:2007 belgesinden bahsetmenizi istesek. Bu belgenin önemi nedir? Türkiye’de hangi sektörler ve firmalar bu belgeye sahip?
Umut Civelek:DEKRA, Alman orijinli bir sertifikasyon kuruluşu. Özellikle otomotiv sektöründe çok ünlü. Genelde otomotiv firmaları sertifikasyonu bu firma üzerinden alıyor.
Biz de OHSAS 18001 belgemizi DEKRA
üzerinden aldık. Bu bağımsız bir denetleme
kuruluşu. Aldığımız sertifika OHSAS
18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası.
Bu sertifikanın temeli öncelikle iş sağlığı, iş
hijyeni, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli önlemlere dayanıyor. Bununla ilgili bir dokümantasyon ve önlemler
süreci var. Bu çalışmaların tamamına OHSAS 18001 deniyor. Bu çalışmanın temelinde
risk analizi yatıyor. Danışmanımız İlter Engin ve Personel Şefimiz Bülent Karabacak
ile beraber öncelikli bir risk analiz ekibi kurduk. Bu ekibe İlter Engin bir eğitim verdi.
Daha sonra bu ekip, çalışanların da katkısıyla
tüm süreçlerde ve makinelerde risk analizi yaptı. Risk analizinde o anda çalışılan işte
veya makinede karşılaşılabilecek tehlikeler,
örneğin aşırı sıcak olması, dönen bir parçaya
elin kaptırılması, vücudun diğer uzuvlarının
sıkışması, ergonomiyle ilgili sorunlar, bel incinmesi gibi riskler belirlendi. Bunların frekanslarını yani ne sıklıkla başımıza gelebileceğini ve şiddetlerini belirledik. Bunlar başımıza gelirse çalışan ne kadar etkilenir diye
araştırmalar yaptık. Örneğin sadece ufak bir
kazayla mı atlatır yoksa bir uzuv kaybı ya da
ölüm tehlikesi olabilir mi diye araştırdık. Frekans ve şiddeti belirledikten sonra bir risk
skoru belirledik. Yine bunu, bu ekip yapıyor.
Hem bir beyaz yaka grubu, işin tekniğini öğrenmiş bir risk analiz ekibi hem de o işi yapan çalışanlar. Bizler soruyoruz, onlar cevaplıyor ve bizim görmediğimiz yerleri onlar söylüyor. Tüm bu çalışmaların sonucunda
bir risk analiz tablosu çıkardık ve karşımıza çok tehlikeli
işlerle daha az tehlikeli işler çıktı. Çok
tehlikeli işlerden
başlayarak önlemler almaya başladık. Basit bir örnek
vermemiz gerekirse
açıkta çalışan bir
zincir tespit ettik ve
bu zincirin kopması
durumunda çalışana değeceğini gördük ve hemen o zinciri muhafaza altına
aldık. Zincir kopsa ve
kırılsa da önce muhafaza altına aldığımız maddeye
çarpacağı için çalışana zarar vermeyecek. Veya
kendi başına çalıştığında makinede sıcakla beraber
kumaşın yanma riski vardı. O makinede belli bir süreye ulaştığında ısının kesilmesini sağladık ve böylece yangın riskini azalttık.
İlter Engin: Fabrikaya, malzemenin girişinden çıkışına kadar tüm safhalarda olabilecek tehlike ve riskleri ortaya koyarak bunların önlenmesi için gerekli
çalışmaları yaptık. Bununla beraber bir de aksiyon
planı hazırlayarak kimlerin bu işleri yapabileceğini
ve ne gibi önlemler alabileceğimizi ortaya çıkardık. Ardından dokümantasyon kısmıyla birlikte çalışanların bilgilendirilmesi sağlandı ve el ele vererek bu belgeyi aldık.
Umut Civelek
Tekstil sektörü Türk ekonomisine yön veren bir sektör ve bu tarz
kazalar çok sık yaşanıyor. Dolayısıyla bu belge Türkiye’de tekstil sektörü için ne ifade ediyor?
İlter Engin: İnsan hayatı çok önemli. Biz firmamızda önlemleri alarak çalışanlarımızın hiçbirinin bir zarar görmemesini amaçladık. Sadece iş kazası olarak düşünmeyin, meslek hastalığında da tekstil
sektörü önemli bir yere sahip. En fazla gürültü ve tozun olduğu sektör. Makineleri izole etmeniz gerekiyor ki bu en son nokta. Ayrıca
kişisel koruyucular vererek, kişilerin bundan etkilenmemesini sağladık. Ayrıca kimyasallarla çalışmalarımız var çünkü kumaşa
apre, boya yapılıyor. Buradaki kimyasalların daha etkisizlerinden
seçilmesine özen gösterip çalışanlarımıza daha etkisiz kimyasallar veriyoruz. Bunlarla ilgili gerekli önlemleri alarak çalışanlarımızın
bu konulardan etkilenmemesini sağladık. Dediğiniz gibi tekstil sektörü çok fazla gürültünün olduğu ve insanların etkilendiği bir sekSayı: 387 - Temmuz 2012
33
Söyleşi
tör. Bunun için de bizler periyodik
sağlık taramaları yaptırıyoruz.
Yine aynı şekilde, işe ilk girişlerde de kişilerden bu sağlık taramalarını istiyoruz.
Bülent Karabacak: İş kazaları
daha çok maden, metal ve inşaat sektörlerinde yaşanıyor. Tekstil bu sektörlerden sonra geliyor.
OHSAS 18001 belgesine baktığınızda daha çok bu sektörlerdeki firmalar tarafından alındığını görüyorsunuz. Özellikle maden, otomotiv, yan sanayi firmalarının bu belgeyi aldığını görüyorsunuz. Tekstilde bu belge diğer sektörlere göre biraz daha az talep edilen ve beklenen
bir belge. Tedarikçilerden ve büyük müşterilerden beklenen bir belge değil ama biz bu amaçla yapmadık. Daha çok müşteri kazanalım, daha fazla pazar sahibi olalım diye değil, çalışanlarımıza önem ve değer verdiğimiz için, onların bir iş kazası veya meslek hastalığı geçirmelerini engellemek için üzerimize düşeni yaptık. Bu çalışmaların ardından bunun bir adı olduğunu öğrendik ve bunu belgelendirelim dedik. Maden, inşaat veya metal sektöründe OHSAS 18001 bir gereklilik gibi düşünülürken tekstil sektöründe bu aslında ekstra bir durum. Sayısını tam bilmesem de bu sektörde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar bu belgeye sahip firma vardır. Bu arada yine
bu çalışmalara ek olarak 2012 yılı içerisinde çevre konularıyla ilgili ISO 14001 belge çalışmalarımız da başladı. Yine muhtemelen DEKRA Sertifikasyon firmasıyla çalışacağız ve bu senenin sonunda çevreye olan duyarlılığımızı da ISO 14001 belgesiyle taçlandıracağız.
Bu belgeyi alan çok az sayıda firma olduğunu söylediniz. Tekstil firmaları genel olarak bu konuya nasıl bakıyor?
İlter Engin: Avrupa Birliği’ne çalışıyorlarsa oradaki bazı büyük
üreticiler bu belgeyi veya belli kalite belgelerini istiyor. Genellikle
onun için alıyorlar ama dediğimiz gibi iyileştirme değil birileSayı: 387 - Temmuz 2012
34
ri istediği için alınıyor. Bizim için öyle değil.
Biz çalışanlarımızın çalışma koşullarını iyileştirmek için bu belgeyi aldık.
Umut Civelek: Tekstil sektörü maalesef ki
Türkiye’nin bir gerçeği ama vasıfsız işçinin,
kayıt dışı işçinin çok çalıştırıldığı bir sektör.
Firmaların büyük bir bölümü de bunu yapıyor. Zaten böyle bir sektörün çalışanlarının
sağlığını ve iş güvenliğini düşünmesini bekleyemezsiniz. Öncelikle bunun iyileştirilmesi gerekiyor. Kayıt dışının önlenmesi,
çocuk işçi çalıştırılmasının önüne geçilmesi lazım. Tüm bunların önüne geçildikten
sonra firmaların önlem almasını beklersiniz. Türkiye’de tekstil sektörü henüz birinci kademede. Bu kademeyi aşmadan ikinci kademe olan OHSAS 18001 iş sağlığı ve güvenliğine geçilebileceğini kısa vadede düşünmüyorum. Çok büyük bir firmayla çalışıyorlarsa o firmalar bunu yapıyor. Çoğu
tekstil firması da bu çalışmaları yapmadan,
bir belgelendirme firmasına parayı verip birkaç kâğıt imzalayıp belge alıyor. Tekstil
sektöründe ne yazık ki ikinci aşamaya henüz
geçilebilmiş değil. Bilinçli bir çalışma yok.
Sektörün çeşitli sorunları var ve siz bu sorunları gözlemleyebiliyorsunuz. Firma
olarak bu sorunları asgariye indirebilmek
adına neler yapıyorsunuz?
Umut Civelek: Birincisi kurumsal bir firma
olduğumuzu düşünüyoruz, her şeyimiz yasal ve hiçbir kayıt dışılığımız yok. Olabildiğince
de insanları eğitip geliştirerek hem firmamıza hem de sektöre kazandırmaya çalışıyoruz.
Tecrübeli ve 35-40 yaş
üzeri insan çalıştırmaktansa biraz daha az tecrübeli, okuldan yeni mezun olmuş, gelecek vaat
eden insanları bünyemize katarak hem onları
sektöre hem de firmaya
kazandırmaya çalışıyoruz. Biz üzerimize düşen görevi bu konuda yapıyoruz. Onun dışında
çevre ve insan sağlığına
İlter Engin
zararlı kimyasalları, ma-
liyeti ne olursa olsun kullanmıyoruz. İş
sağlığı ve güvenliğiyle tam alakalı olmamakla
birlikte bir atık yönetim planımız var. Yine ISO
14001 çerçevesinde yaptığımız bir plan bu.
Biz atıklarımızı kaynağında ayrıştırıyoruz
ve anlaşmalı olduğumuz geri dönüşüm firmalarına veriyoruz. Bu sayede, bu atıkların
doğaya ve insana zarar vermesini de engelliyoruz. Yani işin hem insani hem de atık
boyutu var. Üzerimize düşenleri bu şekilde
yapmaya çalışıyoruz.
İlter Engin: Eğitimlere çok önem veriyoruz.
Çalışanlarımıza sürekli hem iş güvenliği hem
de genel eğitimler veriyoruz. Çalışanlarımızın
görüşlerini dinliyoruz. Örneğin her ay, sendika temsilcisi ve çalışanların kendi aralarından seçtiği temsilcilerle toplantı yaparak
iş güvenliğinde daha nasıl ileriye gidebiliriz
diye toplantılar yapıyoruz ve bu toplantıları
kayıt altında tutuyoruz.
Çalışanlarınızın fikirlerine önem veriyorsunuz. Firmaların kalkınmasının çalışan
memnuniyetiyle doğrudan alakalı olduğunu
düşündüğümüzde, çalışan memnuniyetini sağlamak adına yaptığınız diğer çalışmalar nelerdir?
Umut Civelek: Öncelikle bir öneri sistemimiz var. Öneri değerlendirme kurulumuz var.
Çalışan arkadaşların hem çalışma koşuluyla
ilgili hem de yaptıkları işlerle ilgili önerilerini dinliyoruz. Burada bir ödüllendirme
sistemi de var. Her ay önümüze gelen önerileri değerlendirerek makul bulduklarımızı yapıyoruz ve bu öneriyi
bize ileten arkadaşa da bir
ödül veriyoruz. Onun dışında
her sabah, her hafta ve her
ay hem bölüm şefleri hem de
bölüm çalışanlarıyla hem
işleri hem de çalışma koşullarıyla ilgili toplantılar yapıyoruz. Onlardan aldığımız
fikirler doğrultusunda aksiyon planları oluşturuyoruz. Yine ayda bir kere yasal
bir zorunluluk olan iş sağlığı ve güvenliği kurul toplantıları yapıyoruz. Bu toplantıya iş yeri hekimi, A Sınıfı İş
Bülent Karabacak
Güvenliği Danışmanızım İlter Engin, Personel Şefimiz
Bülent Karabacak, işletme müdürümüz, ben, bir sendika
temsilcimiz ve işletmeden seçilmiş bir arkadaşımız katılıyor. Yine işletmenin sıkıntılarını dinliyoruz. Çok interaktif bir ilişkimiz var. Çalışanlarla yöneticiler arasında çok kesin bir resmiyet yoktur. Herkes rahatlıkla bir üstüne sıkıntısını
anlatabiliyor.
Bülent Karabacak: Sendikalı bir işyeriyiz. Türkiye Tekstil
Sanayii İşverenleri Sendikası’na bağlıyız. Bir tane baş
temsilci ve onun yardımcıları vardır. Biz bu baş temsilciyle her gün zaten birebir toplantılarımızı veya konuşmalarımızı yapar, aksaklıklar varsa ve kendi içimizde çözebiliyorsak kendi içimizde çözeriz. Eğer konuşulan konu bir maliyet gerektiriyorsa, bunu da kurul kararında defterimize yazıyoruz.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
35
Güncel
DÜNYA HALI TİCARETİNİN MERKEZİ YENİDEN İSTANBUL OLACAK
Sektörün lideri halı fuarı
Domotex artık İstanbul’da
üretici ve alıcıları buluşturacak.
Son 6 yıldır Dubai’de düzenlenen
Domotex Middle East, katılımcı
firmaların isteğiyle 8-11 Kasım
2012 tarihlerinde İstanbul'da
yapılacak.
Saray Halı Genel Müdürü Ayberk Menevşe, İHİB Yönetim Kurulu Başkanı
İbrahim Yılmaz, Messe International İstanbul Genel Müdürü Alexander
Kühnel, Messe International İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Altıntop.
Ortadoğu bölgesinin halı ve yer döşemeleri alanındaki lider fuarı Domotex Middle East,
İstanbul’a taşındı. Son 6 yıldır Dubai’de düzenlenen fuar, katılımcı firmaların isteği üzerine Halı İhracatçıları Birliği (İHİB) ve Deutsche Messe organizasyonunda artık İstanbul’da
yapılacak. İstanbul Fuar Merkezi'nde 8-11 Kasım 2012 tarihleri arasında ziyaretçilerini
ağırlayacak fuarın sektörün gelişimi için en büyük ivme kaynağı olması bekleniyor. Fuar
öncesi 12 Mayıs’ta düzenlenen tanıtım toplantısında değerlendirmelerde bulunan İHİB
Başkanı İbrahim Yılmaz, yoğun çalışmalar sonucunda ülkeye kazandırılan organizasyonun gururunu ve heyecanını yaşadıklarını söyledi. İbrahim Yılmaz, İstanbul’un İpekyolu
üzerinde halı ticaretinin yapıldığı önemli bir ticaret merkezi olduğunu hatırlatarak, “Globalleşen dünyamızda İstanbul, 4 saatlik uçuş mesafesinde ve 1.5 milyar tüketicinin yaşadığı 56 ülkeye ulaşabilen, 16 milyar dolarlık dünya mal ticaretinin 3’te 1’inin gerçekleştiği önemli bir merkez ve çekim alanı olma özelliğini taşıyor” diye konuştu. Yılmaz, sektörün 2011 yılında yüzde 28’lik bir artış ile 1 milyar 630 milyon dolar ihracat gerçekleştirdiğini belirterek, bu yılın sonunda ise bu rakamı 2 milyar dolara çıkaracaklarını söyledi. Yılmaz, sektörün 2023 vizyonu çerçevesinde tasarım odaklı, yüksek katma değerli ürünleriyle 5 milyar dolar ihracat hedefine ulaşacağını hatırlatarak, fuarda ortak sinerji
yaratmak amacıyla İHİB tarafından 6’ncısı gerçekleştirilecek Halı Tasarım Yarışması’nın
finalinin de fuarın gala gecesinde yapılacağını sözlerine ekledi.
Messe International İstanbul Genel Müdürü Alexander Kühnel de fuarın dünyanın her yerinden
alıcı ve karar vericileri bir platformda toplayacağını söyledi. Kühnel, fuarın uluslararası katılımcıları arasında olan ülkelerin; Avusturya, Belçika, Çin, Çek Cumhuriyeti, Mısır, Macaristan, İran, Fransa, Almanya, Yunanistan, Hindistan, İtalya, Japonya Malezya, Hollanda, Pakistan,
Güney Kore, BAE, İngiltere ve ABD olduğunu belirtti. Alexander Kühnel, fuarın katılımcı firmalarını ise şöyle sıraladı: “Balta (Belçika), Egger (Avusturya), Oriental Weavers (Mısır), Saray Halı / Tiffany Halı (Türkiye), Eco Halı, Turkuaz Halı, STEPEVI, Bahariye Mensucat, Serfloor, Yıldız Sunta MDF ve Covtex-Feizy (Türkiye).”
Messe International İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Altıntop ise "Fuara ‘Değer Katan Programlar’ başlığı atında etkinlikler hazırladık. Satın alma heyetleri programı kapsamında hedef ülkelerden alım heyetlerini fuarda ağırlayacağız. Anadolu heyetleri özel
Sayı: 387 - Temmuz 2012
36
programı kapsamında ülkemizin farklı
şehirlerinden seçilmiş profesyoneller Domotex Middle East Fuarı’nı ziyaret edebilecekler. Ekonomi Bakanlığı desteği ile çeşitli ülkelerden gelen satın alma heyetleri, katılımcılarla B2B görüşmeler yapma
fırsatı bulacak" dedi. Altıntop, fuarda konferanslar, paneller ve İHİB tarafından düzenlenen İHİB Halı Tasarım Ödülleri yarışması gibi özel etkinliklerin de ziyaretçi ile buluşacağını sözlerine ekledi.
Toplantıda, sektörün en önemli temsilcilerinden biri olan, Saray Halı ve Tiffany Halı’nın
Genel Müdürü Ayberk Menevşe de bir konuşma yaptı. Menevşe konuşmasında, "Bildiğiniz gibi Almanya’da yapılan Domotex fuar
etkinlikleri vize sorunu nedeniyle çoğu Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen müşterilerimize kapatıldı. Bizler ne kadar istesek de bu ülkelerin potansiyel müşterilerine ürünlerimizi gösterme imkânından yoksun bırakıldık. Ama artık böyle bir durum söz
konusu değil” dedi. Menevşe, İstanbul’daki
Domotex Fuarı’nın, Ortadoğu ve Afrika’dan
gelen müşterilere ürünleri sunmak için
açılan bir kapı olduğunu söyledi. Türk ürünlerinin daha çok ülkede tanınır, bilinir olması
için de tarihi bir fırsat olduğunu ifade eden
Menevşe, “Biliyoruz ki Türk halıları bütün
dünyanın ilgisini çekecek” diye konuştu.
Bizden
ADANA METEM İLK MEZUNLARINI VERDİ
Adana Sarıçam Mesleki ve
Teknik Eğitim Merkezi ilk
mezunlarını verdi. 20112012 eğitim-öğretim yılı
mezuniyet töreninde Adana
METEM'in ilk birincisi
Emra Ügeç, yaş kütüğüne
isminin yazıldığı plaketi
çaktı.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası bünyesindeki Türk Tekstil Vakfı'nın hayata geçirdiği METEM'lerden biri olan Adana Sarıçam Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi ilk mezunlarını verdi. Velilerin de hazır bulunduğu 2011-2012 eğitim-öğretim yılı mezuniyet töreni 1 Haziran
2012’de Suluca'da bulunan okul bahçesinde yapıldı. Törende konuşan Vali Yardımcısı Mehmet
Ali Özkan, “Tekstil mühendisliği rekabet şartları
içerisinde belki biraz geri kalmış oldu ama inşallah ara elamanların yetişmesiyle eski günlerini yakalayacağına inanıyorum” dedi.
Türk Tekstil Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Vekili ve sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi Necmettin Öztemir ise Türkiye'de, tekstil sanayinin geleceğinin parlak olduğuna inanarak çalışmalara devam ettiklerini söyledi. Öztemir, ArGe ile ileri teknoloji ağırlıklı çalışmalara öncelik verilmesi gerektiğini belirtti. Gelişen bilişim,
haberleşme, Ar-Ge ortamıyla mezun olan öğrencileri; endüstri sektörünün birer askeri, yarın üst seviyede bir kumandanı ve belki de bir
işvereni olarak çok parlak bir geleceğin beklediğini dile getiren Öztemir, bunun da yolunun
rekabet ortamına adapte olmaktan geçtiğini
vurguladı. Önceki yıllarda 2 milyar dolar ihracat yapmak için çok büyük mücadeleler veren
Türkiye'nin o günlerden 150 milyar dolar ihracatı
gerçekleştiren bir ülke konumuna geldiğini hatırlatan Öztemir, bundan sonra da 500 milyar
dolar ihracat gerçekleştirmek üzere sanayi devrimini belli bir yere itmeye çalışmak gerektiğini
anlattı.
İl Milli Eğitim Müdür Vekili Ahmet Öztürk de özgün ve yaygın eğitimin bir arada yürütüldüğü okulun, yerel ve ulusal alanda birçok başarılara imza attığını kaydetti. Sektörel destekli okulların açılmasının mesleki eğitimde başarıyı artıracağını ifade eden Öztürk, “Sahip olduğu teknoloji, makine parkı ve deneyimli eğitici kadrosuyla okulumuz teorik eğitimden çok makine başında verdiği pratik eğitimle sanayide çalışmaya hazır öğrenci yetişmesine vesile olacak. Kuruluş amacı tekstil sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak olan okulumuz vermiş olduğu eğitimlerle bu hedefine rahatlıkla ulaşacak kapasitede. Kalifiye ve iyi yetişmiş öğrenciler ülke ekonomisine
çok önemli katkılar sağlayacak” diye konuştu.
METEM'in ilk öğrencilerini aldığı 2008 yılından sonra ilk mezunlarını vermesinin haklı gururunu yaşadığını söyleyen Okul Müdürü Mustafa Naci Özkılınç ise dört yıl önce ektikleri tohumların meyvelerini topladıklarını söyledi. Teknolojinin son imkânları ile donatılan okulda, görerek ve deneyerek tamamen uygulamalı bir eğitim verdiklerine işaret eden Özkılınç, “Mezun ettiğimiz öğrenciler,
yerel, ulusal ve uluslararası bir çok proje ve yarışmada başarılı olmuş ve bizleri gururlandırmışlardır. Türkiye'nin en güzel okulunda bize eğitim yapma imkânı verdiği için başta Halit Narin olmak
üzere tüm Yönetim Kurulu Üyeleri’ne, yaptığımız çalışmalarda bizleri destekleyen tekstil firmalarımıza teşekkür ederiz” dedi.
Konuşmaların ardından flama ve bayrak teslim töreni yapıldı. 12. Sınıf öğrencilerinden Remzi Dursun ve Nagehan Yıldırım, 11. Sınıf öğrencileri Veli Salman ve Burcu Karun'a bayrak ve flamaları öperek teslim etti. METEM'in, ilk birincisi Emra Ügeç yaş kütüğüne isminin yazıldığı plaketi çaktı. Ügeç'e,
Vali Yardımcısı Özkan notebook hediye etti. Diğer öğrencilerin belgeleri ise Adana Vali Yardımcısı Mehmet Ali Özkan, Sarıçam Kaymakamı Ali Taşkın Balaban, İl Milli Eğitim Müdür Vekili Ahmet Öztürk
ve Sarıçam İlçe Milli Eğitim Müdürü Erdal Denge tarafından verildi. Keplerin havada uçuştuğu mezuniyet töreninde öğrenciler müzik eşliğinde doyasıya eğlenirken veliler de duygulu anlar yaşadı.
Mehmet Ali Özkan
Necmettin Öztemir
Ahmet Öztürk
M. Naci Özkılınç
Sayı: 387 - Temmuz 2012
37
Güncel
DÜNYA TEKSTİL SANAYİİNDE MAKİNE YATIRIMLARI
ITMF’nin raporuna göre 2008 ve 2009 yılında global kriz nedeniyle düşüşe geçen tekstil
makinesi yatırımları yeniden ivme kazandı. Rapora göre, 2011 yılında dünyada yeni
tekstil makineleri sevkiyatında rekor artış gerçekleşti.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın üyesi olduğu Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu (ITMF) tarafından yayınlanan “Uluslararası Tekstil Makineleri Sevkiyat İstatistikleri” raporuna göre; 2008 ve 2009
yıllarında global mali ve ekonomik krizin bir neticesi olarak yeni tekstil makineleri yatırımlarının keskin bir düşüş göstermesinin ardından,
2010 yılında yeni makine sevkiyatları yüksek bir
artış gösterdi ve 2011 yılında ise daha da kuvvetli bir artışla rekor seviyelere ulaştı.
2011 yılında yeni tekstil makineleri sevkiyatı 2010 yılı ile mukayese edildiğinde, kısa elyaf iğlerde yüzde 15, uzun elyaf iğlerde yüzde
35, open-end rotorlarda yüzde 27, tekstüre iplik makinelerinde yüzde 42, mekiksiz dokuma
tezgahlarında yüzde 44 ve elektronik düz
örme makinelerinde yüzde 37 artış gerçekleştiği görülmektedir. Sadece geniş yuvarlak
örme makineleri sevkiyatında 2011 yılında
yüzde 16 düşüş kaydedildi.
ITMF tarafından bu sene 34’üncüsü yayınlanmış olan ITMF Uluslararası Tekstil Makineleri Sevkiyat İstatistikleri raporu iplik,
tekstüre iplik, dokuma, geniş yuvarlak örme,
düz örme ve tekstil terbiye olmak üzere 6 çeşit tekstil makinesini kapsıyor. 2011 yılı araş-
Sayı: 387 - Temmuz 2012
38
TABLO 1: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011)
TOPLAM İPLİK MAKİNELERİ SEVKİYATI
KITALAR
AFRİKA
AMERİKA (KUZEY)
AMERİKA(GÜNEY)
ASYA-OKYANUSYA
AVRUPA (DOĞU)
AVRUPA (BATI)
AVRUPA (TÜRKİYE)
DÜNYA TOPLAM
Kısa Elyaf
İğ Sayısı
859.800
393.332
731.458
93.382.186
107.880
434.680
3.390.278
99.299.614
Toplamda Uzun Elyaf
% Pay İğ Sayısı
1
34.764
0
29.964
1
79.152
94
994.232
0
83.074
0
133.420
3
315.620
100 1.670.226
Toplamda
% Pay
2
2
5
60
5
8
19
100
O-E Rotor Toplamda
Sayısı
% Pay
36.252
1
166.536
4
188.688
5
2.890.730
76
68.860
2
75.812
2
364.472
10
3.791.350
100
TABLO 2: KITALAR İTİBARİYLE 2011’DE TOPLAM
İPLİK MAKİNELERİ SEVKİYATI
KITALAR
AFRİKA
AMERİKA (KUZEY)
AMERİKA(GÜNEY)
ASYA-OKYANUSYA
AVRUPA (DOĞU)
AVRUPA (BATI)
AVRUPA (TÜRKİYE)
DÜNYA TOPLAM
Kısa Elyaf
İğ Sayısı
20.280
59.376
154.706
13.456.782
3.792
8.748
628.034
14.331.718
Toplamda Uzun Elyaf
% Pay İğ Sayısı
0
2.016
0
0
1
8.784
94
48.792
0
12.480
0
8.808
4
32.364
100
113.244
Toplamda
% Pay
2
0
8
43
11
8
29
100
O-E Rotor Toplamda
Sayısı
% Pay
9.504
2
18.076
3
34.176
6
463.152
81
4.272
1
7.768
1
35.220
6
572.168
100
Lerzan ÖZTÜRK
Endüstri Mühendisi
İstatistik – Araştırma Servisi
tırması, dünya üretimini geniş kapsamlı olarak temsil eden 118 tekstil makine imalatçısı ile işbirliği yapılarak hazırlandı.
İplik makineleri
Son 10 yılda (2002-2011) yapılan yeni iplik makineleri sevkiyatı: Son 10 yılda (20022011 döneminde) yapılan yeni iplik makineleri sevkiyatı incelendiğinde görülmektedir ki, kısa
elyaf (pamuklu sistem) iğlerde toplam
99.299.614 iğ sevkiyatı yapıldı. Toplam sevkiyatın yüzde 94’ü Asya’ya, yüzde 3’ü Türkiye’ye
yapıldı.
Uzun elyaf (yünlü sistem) iğlerde toplam
sevkiyat 1.670.226 adet iğ oldu. Toplam içinde Asya yüzde 60, Türkiye yüzde 19 ve Batı Avrupa yüzde 8 paya sahip. Open-end rotorlarda ise son 10 yılda yapılan toplam sevkiyat
3.791.350 adet rotordur. Toplam rotor sevkiyatının yüzde 76’sı Asya’ya ve yüzde 10’u Türkiye’ye yapıldı. (Tablo 1)
Ülkeler itibariyle son 10 yılda en büyük yatırım yapan ülkeler incelendiğinde, kısa elyaf
iğlerde en büyük yatırımcılar, Çin (56.896.300
iğ), Hindistan (19.135.184 iğ), Pakistan
(5.059.616 iğ), Bangladeş (4.087.288 iğ) ve
Türkiye oldu (3.390.278 iğ). Türkiye’yi 2.3 milyon iğ ile Vietnam ve Endonezya izledi.
Son 10 yılda toplam uzun elyaf iğ sevkiyatında ilk sırada 650.088 iğ ile Çin yer almaktadır. Türkiye, 315.620 iğ ile Çin’in ardından ikinci sırada. İran’a 192.254 adet iğ ve İtalya’ya
104.644 adet iğ sevkiyatı yapıldı.
Open-end rotorlarda son 10 yılda en yüksek makine yatırımı yapan ülkeler Çin
(2.340.332 rotor), Türkiye (364.472 rotor), Hindistan (224.950 rotor), Brezilya (163.020 rotor)
ve ABD oldu (123.440 rotor).
2011 yılında yapılan iplik makineleri sevkiyatı: Kısa elyaf (pamuklu sistem) iğ sevkiyatı
2008 yılında yüzde 33 ve 2009 yılında yüzde 17
oranlarında düşüş kaydettikten sonra, 2010 yılında yüzde 75 artışla kriz öncesi seviyelere geri
döndü ve 2011 yılında da yüzde 15 artış göstererek 14.331.718 adet kısa elyaf iğ sevkiyatı gerçekleşti. Toplam kısa elyaf iğ sevkiyatının yüzde 94’ü Asya’ya yapıldı.
Uzun elyaf (yünlü sistem) iğ sevkiyatı 2011
yılında yüzde 35 oranında yüksek bir artış gös-
terdi ve toplam 113.244 uzun elyaf
iğ sevkiyatı gerçekleşti. Toplam
uzun elyaf iğ sevkiyatının yüzde
47’si Avrupa’ya (Yüzde 29 Türkiye,
yüzde 11 Doğu Avrupa ve yüzde 8
Batı Avrupa), yüzde 43’ü Asya’ya
yapıldı.
Open-end rotorlarda ise, 2011
yılı toplam sevkiyatı yüzde 27 artışla 572.168’e ulaştı. Toplam sevkiyatın yüzde 81’i Asya’ya gerçekleşti. Türkiye ve Güney Amerika’nın da toplam sevkiyat içindeki
payları yüzde 6 oldu. (Tablo 2,
Grafik 1-2-3)
2011 yılında ülkeler itibariyle
incelendiğinde kısa elyaf iğlerde en
büyük yatırımı 8.904.248 adet iğ ile
Çin yaptı (Dünya toplam sevkiyatının yüzde 62’si). Çin’i 2.486.296
adet iğ ile Hindistan takip etti.
Bangladeş’e 639.180 iğ, Türkiye’ye 628.034 iğ ve Endonezya’ya
516.888 iğ sevkiyatı gerçekleşti.
Uzun elyaf iğlerde 2011 yılında en büyük yatırımı 32.364 adet
iğ ile Türkiye gerçekleştirdi. Çin
23.400 iğ ile 2. sırada. İran 14.292
iğ, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
8.976 iğ, İtalya 8.808 iğ yatırımı
yaptı.
Open-end rotorlarda ise Çin
388.248 rotor ile en büyük yatırımcı
oldu (Dünya toplamının yüzde
68’i). Hindistan 37.632, Türkiye
35.220, Brezilya 30.220, ABD
12.176 ve Özbekistan 10.128 openend rotor yatırımı gerçekleştirdi.
Tekstüre iplik
makineleri
GRAFİK 1: 2011’DE KISA ELYAF İĞ
SEVKİYATI DAĞILIMI
GRAFİK 2: 2011’DE UZUN ELYAF
İĞ SEVKİYATI DAĞILIMI
GRAFİK 3: 2011’DE OPEN-END ROTOR
SEVKİYATI DAĞILIMI
GRAFİK 4: 2011’DE TEKSTÜRE İPLİK
MAKİNELERİ SEVKİYATI DAĞILIMI
Tekstüre iplik makinelerinde
son 10 yılda (2002-2011 döneminde) 129.156 adet tek ısıtıcılı iğ
(poliamid filamentler için) ve
3.285.202 adet çift ısıtıcılı iğ (polyester filament için) olmak üzere
toplam 3.414.358 iğ sevkiyatı gerçekleşti. Toplam sevkiyatın yüzde
Sayı: 387 - Temmuz 2012
39
Güncel
93’ü Asya’ya yapıldı.
Sadece 2011 yılı incelendiğinde görülmektedir ki, tek ısıtıcılı iğlerde sadece Asya ülkeleri 1.824 iğ yatırımı yaptı. Çift ısıtıcılı iğlerde ise 2011’de global sevkiyat 826.550 adet iğdir, 2010 yılına göre yüzde 45 artış gerçekleşti. 2011’de toplam tekstüre iplik makineleri sevkiyatının yüzde 94’ü Asya ülkelerine yapıldı.
(Tablo 3, Grafik 4)
Ülkeler itibariyle son 10 yılda (2002-2011
döneminde) tekstüre iplik makine yatırımları
incelendiğinde, global yatırımların yüzde 71’inin
Çin tarafından gerçekleştirildiği görülmekte.
Çin 2002-2011 döneminde 86.040 tek ısıtıcılı iğ
ve 2.322.996 çift ısıtıcılı iğ olmak üzere toplam
2.409.036 iğ yatırımı yaptı. Aynı dönemde,
Hindistan’a 392.894 iğ, Japonya’ya 58.632 iğ,
Türkiye’ye 53.724 iğ ve Tayland’a 49.920 iğ sevkiyatı yapıldı.
Sadece 2011 yılındaki yatırımlar ülkeler bazında incelendiğinde, tek ısıtıcılı iğlerde sadece Tayvan’a 1.536 iğ ve Vietnam’a 288 iğ sevkiyatı yapıldığı görülmekte. Çift ısıtıcılı iğlerde
ise global sevkiyatın yüzde 75’i Çin’e gerçekleşti (624.600 çift ısıtıcılı iğ). Çin’i uzaktan takip
eden ülkeler Hindistan (90.096 iğ), Türkiye
(19.920 iğ), Japonya (19.680 iğ) ve Tayvan oldu
(9.048 iğ).
Dokuma tezgahları
Dokuma sektöründe son 10 yılda (20022011 döneminde) dünyada toplam 734.885 mekiksiz dokuma tezgahı sevkiyatı gerçekleşti.
Toplam mekiksiz tezgah sevkiyatının yüzde 91’i
Asya ülkelerine yapıldı (671.455 tezgah).
Sadece 2011 yılında gerçekleşen mekiksiz dokuma tezgahı sevkiyatları incelendiğinde, bir yıl öncesine göre yüzde 44 oranında yüksek bir artış kaydedildiği görülmektedir. 2011
yılı mekiksiz dokuma tezgahı sevkiyatı toplam
153.743 adet. Toplam sevkiyatın yüzde 97’si
Asya ülkelerine yapıldı. 2011 yılında sevkiyatı
yapılan toplam 153.743 tezgahın içerisinde en
yüksek yatırım su jetli tezgahlar alanında
kaydedildi (112.933 tezgah). (Tablo 4, Grafik 5)
Ülkeler itibariyle mekiksiz tezgah yatırımlarına bakıldığında, Çin’in en büyük yatırımcı
ülke olduğu görülüyor. 2002-2011 döneminde global mekiksiz tezgah yatırımlarının yüz-
Sayı: 387 - Temmuz 2012
40
TABLO 3: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011)
TEKSTÜRE İPLİK MAKİNELERİ SEVKİYATI
KITALAR
AFRİKA
AMERİKA (KUZEY)
AMERİKA(GÜNEY)
ASYA-OKYANUSYA
AVRUPA (DOĞU)
AVRUPA (BATI)
AVRUPA(TÜRKİYE)
DÜNYA TOPLAM
False-Twist (Yalancı Büküm) İğ Sevkiyatı
Son 10 Yılda (2002-2011) Sevkiyat
Tek
Çift
Toplamda
ısıtıcılı
ısıtıcılı Toplam
% Pay
0
47.750 47.750
1
560
16.020 16.580
0
14.256
36.626 50.882
1
103.220 3.074.262 3.177.482
93
4.557
39.552 44.109
1
4.703
19.128 23.831
1
1.860
51.864 53.724
2
129.156 3.285.202 3.414.358
100
2011 Yılında Sevkiyat
Tek
Çift
Toplamda
ısıtıcılı ısıtıcılı Toplam
% Pay
0 5.286 5.286
1
0 6.240 6.240
1
0 8.376 8.376
1
1.824 776.984 778.808
94
0 6.384 6.384
1
0 3.360 3.360
0
0 19.920 19.920
2
1.824 826.550 828.374
100
TABLO 4: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011)
MEKİKSİZ DOKUMA TEZGAHI SEVKİYATI
KITALAR
AFRİKA
AMERİKA (KUZEY)
AMERİKA(GÜNEY)
ASYA-OKYANUSYA
AVRUPA (DOĞU)
AVRUPA (BATI)
AVRUPA(TÜRKİYE)
Belirlenemeyen
DÜNYA TOPLAM
Son 10 Yılda (2002-2011)
Sevkiyat
Mekiksiz Topl. içinde
Tezgah
% Pay
5.833
1
4.173
1
7.861
1
671.455
91
3.902
1
21.233
3
20.426
3
2
0
734.885
100
2011 Yılında Sevkiyat
Mekiksiz Tezgah
Rapier /
Topl. içinde
Projektil Hava Jetli Su Jetli Toplam
% Pay
543
98
206
847
1
91
127
39
257
0
277
433
80
790
1
15.864
20.228 112.447 148.539
97
273
153
31
457
0
603
369
0
972
1
1.679
72
130 1.881
1
0
0
0
0
0
19.330
21.480 112.933 153.743
100
TABLO 5: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011)
YUVARLAK ÖRME MAKİNESİ SEVKİYATI
KITALAR
AFRİKA
AMERİKA (KUZEY)
AMERİKA(GÜNEY)
ASYA-OKYANUSYA
AVRUPA (DOĞU)
AVRUPA (BATI)
AVRUPA(TÜRKİYE)
Belirlenemeyen
DÜNYA TOPLAM
Geniş (165 mm üstü) Yuvarlak Örme Makineleri Sevkiyatı
Son 10 Yılda (2002-2011) Sevkiyat
2011 Yılında Sevkiyat
Yuvarlak Örme
Toplam içinde
Yuvarlak Örme
Toplam içinde
Makineleri
% Pay
Makineleri
% Pay
3.082
1
224
1
4.958
2
82
0
7.604
3
828
3
207.524
87
26.388
91
1.008
0
76
0
4.866
2
260
1
9.819
4
889
3
308
0
169
1
239.169
100
28.916
100
de 73’ü Çin tarafından gerçekleştirildi (534.809
tezgah). Sadece 2011 yılında ise dünya toplam
sevkiyatının yüzde 83’ü Çin’e yapıldı (128.089
tezgah).
Son 10 yıllık dönemde, diğer önemli yatırımcı ülkeler Hindistan (39.373 tezgah), Bangladeş (29.865 tezgah), Türkiye (20.426 tezgah),
Pakistan (12.368 tezgah), Endonezya (12.115
tezgah) ve İtalya oldu (10.607 tezgah).
Türkiye’ye 2011 yılında 1.881 adet mekiksiz dokuma tezgahı sevkiyatı yapıldı, bunun
1.679 adeti rapier/projektil tezgahlar oldu.
Çin’in ardından uzak ara ile ikinci sırada Hindistan gelirken, Hindistan 20022011 döneminde toplam 10.160 adet ve
sadece 2011 yılında ise 1.470 adet geniş
yuvarlak örme makinesi yatırımı yaptı.
Türkiye ise 2002-2011 döneminde
toplam 9.819 adet ve 2011 yılında ise 889
adet geniş yuvarlak örme makinesi yatırımı yaptı.
Bangladeş de 2002-2011 döneminde
8.961 adet ve 2011 yılında 1.066 adet geniş yuvarlak örme makinesi yatırımı yaptı.
GRAFİK 5: 2011’DE MEKİKSİZ DOKUMA TEZGAHI
SEVKİYATI DAĞILIMI
GRAFİK 6: 2011’DE GENİŞ YUVARLAK ÖRME
MAKİNELERİ SEVKİYATI DAĞILIMI
Yuvarlak örme makineleri
Düz örme makineleri
Yuvarlak örme makineleri alanında 20022011 döneminde dünyada toplam 239.169
adet geniş (165 mm üstü) yuvarlak örme makinesi yatırımı gerçekleşti ve toplam sevkiyatın yüzde 87’si Asya ülkelerine yapıldı.
2011 yılında gerçekleştirilen sevkiyatlar incelendiğinde ise dünyada toplam 28.916 adet
geniş yuvarlak örme makinesi sevkiyatı yapıldığı, toplam yatırımın yüzde 91’inin Asya ülkeleri
tarafından yapıldığı görülmektedir. (Tablo 5,
Grafik 6)
Ülkeler itibariyle geniş yuvarlak örme
makineleri yatırımlarına bakıldığında, Çin’in son
10 yıllık dönemde toplam 162.042 adet (dünya toplamının yüzde 68’i) ve 2011 yılında ise
21.211 adet (dünya toplamının yüzde 73’ü) geniş yuvarlak örme makinesi yatırımı yaptığı kaydedildi.
Elektronik düz örme makineleri alanında, 2002-2011 döneminde dünyada
toplam 235.878 adet elektronik düz örme
makinesi sevkiyatı gerçekleştiği ve toplam sevkiyatın yüzde 88’inin Asya ülkelerine yapıldığı görülmekte. Son 10 yıllık
dönemde Batı Avrupa ülkeleri 12.193
adet (dünya toplamının yüzde 5’i) ve Türkiye 10.638 adet (dünya toplamının yüzde 5’i) elektronik düz örme makinesi yatırımı yaptı.
Sadece 2011 yılında gerçekleştirilen
sevkiyatlara bakıldığında ise, Asya ülkeleri 65.271 adet (dünya toplamının
yüzde 93’ü) elektronik düz örme makinesi yatırımı gerçekleştirdi. (Tablo 6,
Grafik 7)
TABLO 6: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011)
DÜZ ÖRME MAKİNESİ SEVKİYATI
KITALAR
AFRİKA
AMERİKA (KUZEY)
AMERİKA(GÜNEY)
ASYA-OKYANUSYA
AVRUPA (DOĞU)
AVRUPA (BATI)
AVRUPA(TÜRKİYE)
Belirlenemeyen
DÜNYA TOPLAM
Son 10 Yılda (2002-2011) Sevkiyat
Düz Örme
Toplam içinde
Makineleri
% Pay
643
0
780
0
1.861
1
208.387
88
1.365
1
12.193
5
10.638
5
11
0
235.878
100
2011 Yılında Sevkiyat
Düz Örme
Toplam içinde
Makineleri
% Pay
169
0
67
0
383
1
65.271
93
461
1
1.470
2
2.143
3
0
0
69.964
100
GRAFİK 7: 2011’DE ELEKTRONİK DÜZ ÖRME
MAKİNELERİ SEVKİYATI DAĞILIMI
Elektronik düz örme makineleri alanında,
ülkeler itibariyle yatırımlara bakıldığında, Çin
2002-2011 döneminde toplam 142.053 adet
(dünya toplamının yüzde 60’ı) ve sadece 2011 yılında ise 54.791 adet (dünya toplamının yüzde
78’i) düz örme makinesi yatırımı ile yine en büyük yatırımcı ülke oldu.
2002-2011 döneminde Çin’i takip eden ülkeler, Hong Kong (39.740 adet), Türkiye (10.638
adet), Bangladeş (9.683 adet) ve İtalya (9.252 adet)
olarak sıralandı. 2011 yılında gerçekleştirilen düz
örme makineleri yatırımlarına bakıldığında ise
Çin’in ardından Bangladeş’in 4.476 adet, Hong
Kong’un 2.931 adet, Türkiye’nin 2.143 adet ve İtalya’nın 1.120 adet düz örme makinesi yatırımı
yaptığı görüldü.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
41
Bizden
‘OSMANLI KOSTÜMLERİ’ ALBÜMÜ 210 YIL SONRA
SENDİKAMIZ TARAFINDAN İLK KEZ TÜRKÇE OLARAK BASILDI
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası, Türk
tekstil sektörüne yeni bir
kültür hizmeti daha
kazandırdı. Octavien
Dalvimart’ın 1798 yılı
civarında İstanbul’a gelerek
çizdiği 60 renkli resme
açıklamaların da
eklenmesiyle 1802’de
Londra’da yayımlanan
‘Osmanlı Kostümleri’
albümü, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları ve
sendikamızın işbirliği ile ilk
kez Türkçe yayımlandı.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın sektörün gelişimi için üstlendiği sosyal
sorumluluk projelerine bir yenisi daha eklendi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ile birlikte gerçekleştirilen yeni kültür projesi ile Osmanlı döneminin giyim kültürünü anlatan
210 yıllık bir eser olan ‘Osmanlı Kostümleri’ albümü okurlarıyla buluştu. Octavien Dalvimart’ın, 1798 yılı civarında İstanbul’a gelerek çizdiği 60 renkli resme açıklamaların da
eklenmesiyle 1802’de Londra’da yayımlanan Osmanlı Kostümleri albümü ilk kez
Türkçe yayımlanıyor. Kısaltılmadan ve ilk baskısındaki İngilizce ve Fransızca açıklamalar
da korunarak hazırlanan bu baskı, boyutu açısından da ilk baskısına sadık. Bu eser,
tarih meraklılarına hitap ettiği kadar, o dönem üzerine araştırma yapan uzmanlar
için de kaynak niteliği taşımaktadır. III. Selim’in hükümdarlığı zamanında, Batılılaşma çabalarının ivme kazandığı bir dönemde hazırlanmış bu albüm, dönemin
kıyafet ve dokuma kültürüne dair içerdiği eşsiz bilgiyi günümüz okuyucularına
ulaştırıyor.
Cariyelerden kara ağalara, zülüflülerden kâhyalara harem halkı; iskemleci başından tülbent
ağasına saltanat teşrifatında yer alan pek çok
görevli; farklı kademelerden ulema sınıfı mensupları; Rumlardan Yahudilere, Ermenilerden
Boşnaklara, Bedevilerden Arnavutlara Osmanlı tebaası halklardan portreler ve farklı rütbelerden yeniçeriler bu albümün sayfalarındaki
görsel şölenin sadece bir bölümü.
Osmanlı Kostümleri, tarih meraklılarına hitap
ettiği kadar, o dönem üzerine araştırma yapan
uzmanlar için de kaynak eser niteliği taşımakta.
Resimlere eşlik eden açıklamalar, ilk baskının
önsözünde de belirtildiği gibi, 17 ve 18. yüzyıl seyahatnamelerinden derlenmiş bilgiler ışığında
ve aslen bir resim altı yazısı olarak epey özetlenerek yazılmış. Çeviri metinde göze çarpan
temel hatalar ya da eksiklerse eklenen notlarla
giderilmeye çalışıldı.
Geçmişten geleceğe tekstil
Dönemin kıyafet ve dokuma kültürüne dair eşsiz görsel belgelerle örülü bu eser, Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları ve Türkiye
Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın işbirliğiyle okuyucuyla buluşuyor. Aslına sadık kalınarak 200 gramlık özel kâğıda basılan 264 sayfalık eser, Ali
Berktay’ın çevirisi ile özgün baskısıyla aynı boyutta (26,5x36
cm), yaldız baskılı özel ciltli ve
kenar yaldızlı olarak hazırlandı.
Octavien Dalvimart’ın 1798 yılı civarında İstanbul’a gelerek çizdiği 60 renkli resme açıklamaların da eklenmesiyle 1802’de Londra’da Costume of Turkey adıyla yayımlanan Osmanlı Kostümleri albümü ilk kez Türkçe yayımlanıyor. Özgün
baskısındaki metinleri aynen korunan eserin bu yeni baskısı Türkçe çevirisiyle
genişletildi.
III. Selim’in hükümdarlığı zamanında, Batılılaşma çabalarının ivme kazandığı bir dönemde hazırlanmış bu albümde, saray halkından askerlere, erkeklerden kadınlara
toplumun hemen her kesiminden insanlar, henüz Batılılaşmanın tam nüfuz etmediği Osmanlı dünyasından bir geçit alayını günümüze taşıyor.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
42
Sadrazam
Osmanlı Kostümleri adlı bu
önemli eseri kamuoyu ile
paylaşan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Genel Sekreteri Av. Başar Ay,
yaptığı açıklamada şunları
söyledi: “Türk tekstil sektörünün geçmişinden gelen
gücünü, bugün işletmele-
riyle ayakta tutan ve gelecek kuşaklara tekstil kültürünü aktararak tarihler boyunca yaşatılmasını misyon edinen Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası olarak, “Osmanlı Kostümleri” adlı bu eseri siz değerli okurlarımızın
beğenisine sunmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz.”
Kitabın orijinal baskısının 26 Nisan 1802 tarihinde yazılan Önsöz’ünde, Avrupalı gözü ile Osmanlı İmparatorluğu’na nasıl bakıldığı ve kitabın
yazılış amacı şu sözlerle anlatılıyor:
“Şövalye d’Ohsson, Osmanlı İmparatorluğu hakkında yazdığı mükemmel eserinde, farklı milletleri tanımaktan daha ilginç bir şey yoktur, der.
Onların dinleri, tarihleri, örfleri ve adetleri
herkesin dikkatine lâyıktır. Bir millet ne denli
hatırı sayılır ise diğer halklarla ilişkileri ne kadar fazlaysa, siyasi vaziyeti ne kadar ehemmiyetliyse, gerek komşuları gerekse hükümet
veya ticaret işleri nedeniyle onunla irtibat kurmuş diğer milletler tarafından tanınmayı o ölçüde hak eder.
Avrupa’da Hıristiyanlığın müspet etkisini
yaydığı bölgenin bilimin tüm dallarında
kaydettiği hızlı gelişmelere haklı olarak hayranlık duyuyoruz. Antik Çağ’ın en uzak devirlerine ışık tutuldu, kadim halkların kökenlerini karanlıkta bırakan bulutlar dağıtıldı ve onların küllerinden doğmuş olanların
münasebetleri aydınlatıldı; ama bu arada,
tetikçi zihniyet, 13. Yüzyılda Hazar Denizi’nin
kıyılarından yükselen ve yaklaşık dört yüzyıldır Avrupa’nın en güzel bölümüne sahip
olup hâkimiyetini halen sürdüren, ordularıyla en güçlü komşularına bile korku saçan bir milletin yanına zor yaklaşıyordu.
Şu aydınlanmış devirde bile, Osmanlı İmparatorluğu hakkında, topraklarının uçsuz
bucaksızlığı ve coğrafi mevkii dışında, hemen hiçbir şey bilmiyoruz. Silik sönük,
üstünkörü ve yüzeysel tetkiklerin sebep olduğu kuruntular ve hatalar ile bunları hakikat zanneden bazı yazarlar, kendilerinden
emin bir şekilde yarattıkları hayal âlemini,
bize Türklerin dini, kanunları ve âdetleri olarak arz ettiler.
Kürk giymiş Türk
Silahtar Ağa
Şehzade yahut Veliaht
Kapudan Paşa
Reisü’l-Küttab
Harem Kadını
Mösyö d’Ohsson’un da çok yerinde bir tespitle belirttiği gibi iletişime fazla açık olmayan bu milleti kuşatan kalın perdeden içeri sızmanın güç olduğu bir hakikâttir. Dinin peşin hükümleri de Osmanlı İmparatorluğu ile diğer milletler arasına bir set çekmiş, fiziki, ahlaki ve siyasi nedenler ise
bu setti iyice yükseltmiştir.
İş bu eser en azından önüne koyduğu amaç bakımından da merak uyandırıcı ve kıymetli olma meziyetine sahiptir; amaç, bu müstesna milletle ona tâbî halkların zamanımızdaki çeşitli giyim tarzlarının ve kendine mahsus kıyafetlerinin resimlerini aslına sadık kalarak çizmek ve bu tasvirlere
sahih ve aslına uygun izahlar eklemektir…”
Sayı: 387 - Temmuz 2012
43
Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi
YENİ TRENDLERE ULAŞMANIN YOLU
DÜNYA FUARLARINDAN GEÇİYOR
maş ne olursa olsun oldukça fazla grogran şeritler üstten monte edilerek kullanılmıştı. Ceketler astarsız, iç malzemeleri olabildiğince azaltılarak çalışılmıştı. Ceket yakalarında saten
ya da kadife, kabanlarda ise kürklerin kullanımı bu sezon daha fazla göze batıcı ve dikkat
çekici idi.
Pantolonlarda olabildiğince dar kesim ve fit modellerle devam ederken yine de bol ve rahat kesimlerden de çok uzaklaşmadan rengârenk
çok şık modeller vardı. Pantolon iç astar ve cepliklerinde baskılı kumaşlar, köprü ve cep
ağızlarında garni olarak da değişik süet, triko,
deri şeritler kullanılmıştı, puntolarda ise farklı ipliklerle ve daha geniş kullanımlar vardı.
Sendikamız tarafından 2006 yılından bu yana yürütülen ‘Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi’, işletmeleri
bir yandan yeni pazarlarla buluştururken, yeni trendleri takibin de yolunu açıyor. Özellikle dünyanın önde gelen lider fuarlarında yeni tasarımlara ve trendlere daha çok vurgu yapılırken, bu tür
fuarlar sıra dışı desenler ve göz alıcı görüntülerle Türk işletmelerin de ilgi odağı haline geliyor.
Bu fuarlardan biri olan Pitti Uomo’ya katılan Mısırlı Triko yetkilileri, gördükleri yenilikleri ve fuarın havasını Tekstil İşveren Dergisi ile paylaştılar. 10-13 Ocak 2012 tarihleri arasında gerçekleşen fuarın ağırlıklı olarak erkek ürün gruplarında yoğunlaştığını belirterek, “2012-2013 sonbaharkış koleksiyonlarında hemen hemen tüm dokular ve desenlerle iç içe geçmiş baskılar kullanılmıştı. Hem parlak hem de mat bir kış havası vardı. Bakır, bordo ve gece mavisinin en parlağı kullanılarak dikkat çekicilik artırılırken özellikle lacivert-gri, lacivert-kahve gibi renklerin birleşimi
de önde idi. Bunun yanı sıra devetüyü, haki, hardal ve toprak tonları, ekru ve taş renkleri de garniler, pahtcler ve bazı desenlerin çizgilerinde de kullanılmıştı. Bunların yanı sıra hareketliliği biraz daha artırmak için mor, camgöbeği, mimoza sarısı ve neon turuncular da vardı” dediler.
Mısırlı Triko yetkilileri erkek grubu ürünleriyle ilgili diğer izlenimlerini şöyle anlattılar: “Deri, yün,
tüvit, keçe, kürk, nubuk ve kapitone, hemen hemen tüm ürünlerde mutlak garni olarak kullanılmıştı. Desenlerde, çizgilerin ve karelerin hâkimiyeti devam ediyordu. Trikolarda da etnik çizgilere ve şal desenlere de yer verilmişti. Dokularda blok geçişler, yani büyük parçalar halinde farklı
dokuların kullanımı da vardı. Trikolarda baskılı blok desenlerin bedene monte edilmesi, dirseklerde ve omuzlarda süet ya da deri patchlerin şık kombinasyonu oldukça güzeldi. Siyah, gri-melanj, keçe görünümlü kumaşlar da trikolarla kombine edilmişti.
Gömleklerde ise yıkamalı gruplar önde idi. Desenler sade ama kullanılan teknik detaylar fazla idi.
Özellikle manşet detaylarındaki süs dikişleri, yakalar ve patlarda farklı dokuların kullanılması ayrı
bir hava kazandırmıştı. Soft telaların artık daha fazla kullanımı da ürünlerin yumuşak ve doğal duruşunu artırmıştı.
Ceket ve montlarda kumaş garnileri yine süet, tüvit, deri gibi devam etmekte idi. Montlarda ku-
Sayı: 387 - Temmuz 2012
44
Erkek gruplarının tamamında sade, şık, daha
fazla dar ve vücuda oturan kalıplar artırılmışken, rahatlığı tercih edenler içinse az da olsa
bol kesimler ve kalıplar kullanılmaya devam
ediyordu.”
Mısırlı Triko yetkilileri kadın ürünlerinde de erkeklerde olduğu gibi doğal doku, renk ve desenlerin hâkimiyeti olduğunu belirterek bu konudaki izlenimlerini ise şöyle paylaştılar:
“Özellikle parlak renklerin toprak tonlarına,
parlak kırmızıların kiremit rengine, koyu kırmızının bordoya ve sarının hardala dönüşü oldukça fazlaydı. Detaylarda ise çarpıcı ve parlak renklerin kullanımı devam ediyordu. Renk
detaylarının yanı sıra özellikle trikolarda simli iplikler, şeritler, dantel, deri ve süet kombinasyonları, yaka, kol ve omuzlarda ise path ve
süs dikişleri kullanılmıştı. Bayan ürün grubunun hemen hemen hepsinde geometrik desenler ve baskılar göze çarpıyordu. Kalın ve ince
kumaşlar ve ipliklerin bir arada kullanıldığı elbiseler, pantolonlar ve kazaklar da oldukça fazla idi. Kadın grubunda da yumuşak dokulu ve
hafif kumaşlar, ipliklerle hazırlanmış vücudu
saran ve bele oturan kalıplar ne kadar fazla görünse de aynı paralelde rahat ve bol kesimler
de kararlı bir şekilde devam ediyordu.”
FUAR TAKVİMİ (AĞUSTOS-EYLÜL-EKİM-KASIM 2012)
TARİH
FUAR
AĞUSTOS
14.08.2012-17.08.2012
Blumenue (Brezilya) Tekstil Endüstrisi Fuarı
18.08.2012-23.08.2012
New York (ABD) Ev Tekstili Fuarı
19.08.2012-21.08.2012
Brno (Çek Cumhuriyeti) Uluslararası Moda Fuarı
28.08.2012-30.08.2012
Şanghay (Çin) Intertextile-Ev Tekstili Fuarı
EYLÜL
04.09.2012-06.09.2012
Şanghay (Çin) SpinExpo-İplik ve Elyaf Fuarı
05.09.2012-07.09.2012
Seul (Kore) Seul Uluslararası Tekstil Fuarı
11.09.2012-13.09.2012
Milano (İtalya) Uluslararası Tekstil Fuarı
12.09.2012-14.09.2012
Milano (İtalya) Intertex Milano Uluslararası Tekstil Fuarı
13.09.2012-16.09.2012
İstanbul (Türkiye) İç Giyim, Mayo ve Gecelik Fuarı
17.09.2012-20.09.2012
Paris (Fransa) Texworld-Dünya Tekstil Fuarı
19.09.2012-21.09.2012
Paris (Fransa) Premiere Vision-Kumaş Fuarı
19.09.2012-21.09.2012
Paris (Fransa) EXPOFIL-İplik ve Elyaf Fuarı
20.09.2012-22.09.2012
İstanbul (Türkiye) Collection Premiere İstanbul (CPI)- Hazır Giyim ve Moda Fuarı
26.09.2012-28.09-2012
Moskova (Rusya) Heimtextil-Ev Tekstili Fuarı
26.09.2012-28.09-2012
Moskova (Rusya) DOMOTEX Fuarı
EKİM
03.10.2012 - 06.10.2012
Lahor (Pakistan) IGATEX-Uluslararası Tekstil Makineleri Fuarı
15.10.2012 - 18.10.2012
Tahran (İran) 18. İran Tekstil Fuarı
17.10.2012-21.10.2012
Diyarbakır (Türkiye) 4. Ortadoğu Moda Fuarı
22.10.2012-25.10.2012
Şanghay (Çin) Intertextile Shengai-Hazır Giyim, Tekstil, Kumaş ve Aksesuarları Fuarı
22.10.2012-24.10.2012
Şanghay (Çin) Uluslararası Çin İplik Fuarı
22.10.2012-24.10.2012
Şanghay (Çin) Cinte TechTexil- Tekstil Makineleri Fuarı
31.10.2012-02.11.2012
İstanbul (Türkiye) Texbridge- Kumaş ve Aksesuarları Fuarı
KASIM
01.11.2012-03.11.2012
Şanghay (Çin) Desing Shanhgai-Yenilikçi Tasarım Ürünleri Fuarı
07.11.2012-10.11.2012
İstanbul (Türkiye) AYMOD-9. Uluslararası Ayakkabı Fuarı
08.11.2012-11.11.2012
İstanbul (Türkiye) DOMOTEX Middle East-Ortadoğu Halı ve Yer Döşemeleri Fuarı
08.11.2012-10.11.2012
Guangzhou (Çin) Canton Tekstil-Giyim Kumaş ve Aksesuarları Fuarı
15.11.2012-18.11.2012
Kişinev (Moldova) Karadeniz Tekstil ve Deri İşleme Sanayi Ekipmanları Fuarı
Sayı: 387 - Temmuz 2012
45
Moda
DOSSO DOSSI FASHION SHOW ANTALYA’DA YAPILDI
Antalya Expo Center'de 7-14 Haziran 2012 tarihleri arasında yapılan Dosso Dossi Fashion
Show renkli görüntülere sahne oldu. Etkinlik kapsamında ABD'nin iki yıl önce gerçekleştirdiği en büyük casusluk operasyonlarından birinde yakalanan 'Kızıl Ajan' lakaplı Rus Anna
Chapman ve Victoria's Secret'in ünlü modellerinden Erin Heatherton podyuma çıktı. Işık
oyunları ve mehteran takımı gösterisiyle başlayan defilede etkinliğe katılan tekstil firmalarının 2012-2013 sonbahar kış kreasyonu sergilendi. Siyah renklerin hâkim olduğu ve aksesuar olarak şapkanın bolca kullanıldığı defilede Victoria's Secret mankeni Heatherton,
3 kıyafet tanıttı. Üç ayrı hazır giyim firmasının elbiselerini taşıyan Erin Heatherton'un tercihi siyah renk oldu. Heatherton'un podyumda son taşıdığı siyah mini elbise izleyicilerden
alkış aldı. ABD'de Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR) adına casusluk yaptığı iddiasıyla 2010
yılında 9 kişiyle birlikte tutuklanan, ardından ABD ve Rusya arasında yapılan takasla ülkesine dönebilen 'Kızı Ajan' lakaplı
Chapman ise defilede lakabına uygun bir
şekilde kızılı andıran kırmızının ve siyahın
hâkim olduğu bir gece elbisesini taşıdı. Rus
Champman'a podyumda siyah gözlükleri ve
siyah takım elbisesiyle iki erkek model eşlik etti. Toplam 20 mankenin görev yaptığı
defile bir saat sürdü.
BU DA ZOMBİ MODASI
Antalya’nın Kemer İlçesine bağlı Göynük Beldesi’nde
30 bin metrekare alan üzerine kurulan 'Dinopark'
ve 10 bin metrekare alan üzerine kurulan 'Korku
Parkı', ilginç bir defileyle kapılarını açtı. Birbirinden
korkunç kostüm ve makyajlarla zombilere dönüşen
animatörlerin misafirlere korkulu anlar yaşattığı gecede düzenlenen ilkbahar-yaz kreasyonları defilesinde mankenler adeta insanlıktan çıktı. Tuğba
Özay’ın yüzünün iki tarafında kesik işareti yaptırarak şarkılarıyla destek verdiği gecede 10 manken
zombi makyajlarıyla 30 dakika podyumda elbiseleri tanıttı.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
46
KATI ATIK KIYAFET DEFİLESİ
5-11 Haziran 2012 Çevre Koruma Haftası etkinlikleri kapsamında ‘Katı Atık
Kıyafet Defilesi’ düzenlendi. Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Tekstil Teknolojileri öğrencilerinin atık malzemelerden hazırladıkları tasarım kıyafetleri, 6 Haziran’da Öğretmenevi önünde kurulan podyumda yine öğrenciler tarafından sergilendi. Pet tabak ve bardak, poşet, tıbbi eldiven, plastik kaşık, çatal, CD, alüminyum folyo, cam parçaları, mavi kapak, süpürge sapı gibi atık malzemelerden hazırlanan elbiselerden oluşan
defile büyük ilgi gördü. Defileyi hazırlayan Fırat Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim-İş Bölümü öğretim elemanı Öznur Aksoy, günlük yaşamında
atık maddeleri gördükçe üzüldüğünü belirterek, “Neler yapabiliriz, diye düşündük. Derste defile fikrini öğrencilerime sunduğumda onlar da çok heyecanlandılar ve ilk defa böyle bir çalışmayı Elazığ’da yaptık” dedi.
YAZIN MODA RENKLERİ BEBEK
PEMBESİ VE GÖK MAVİSİ
Kış aylarında koyu renklere bürünenler, yaz mevsimiyle
birlikte kıyafet seçiminde daha canlı renkleri kullanmaya
başladı. Kendisini 'terzi yamağı' olarak tanımlayan modacı Barbaros Şansal, 2012 yaz modasıyla ilgili olarak,
“Bu yıl vitrinlerde çoğunlukla beyaz, sarı, bej gibi nötr
renklerin yanı sıra ekru, uçuk pembe, fıstık yeşili, bebek pembesi, gök mavisi ve incecik sarıları göreceğiz”
dedi. Kadınların, beyaz, sarı ve bej gibi nötr renkleri birçok renkle kolayca kombinleyebileceklerini anlatan Şansal, modayı yakından takip etmek isteyenlerin bebek
pembesi, toz pembe ve gök mavisi gibi renklere gardıroplarında yer verebileceklerini söyledi. Kadınların düğünlerde, davetlerde ve özel etkinliklerde giymeyi tercih ettiği gece kıyafetlerinde ise dekoltenin geçen yıllara oranla daha dozunda olduğunu vurgulayan Şansal, dekoltenin giyeni ya da göreni rahatsız etmeyecek
ölçüde kullanılacağını belirtti. Elbiselerde özellikle tül
ve dantellerin yoğunlukla yer alacağını kaydeden Şansal, bu sezon etek ve elbiselerin, pantolonların tahtını
elinden alacağını ifade etti. Şansal, kadınların ya çok uzun
ya da çok kısa, çeşitli desen ve renklerde etekler giyeceğini anlattı. Barbaros Şansal, gelinliklerde her dönem
olduğu gibi beyazın öne çıktığını ancak bu sezon renkli, işlemeli ve çiçekli modellerin de seçenekler arasında bulunduğunu dile getirdi.
MODACI ÖZCEYHAN’DAN DEFİLE
Modacı Ahmet Özceyhan, Beypazarı Belediyesi'nce 9 Haziran 2012’de düzenlenen '13.
Uluslararası Beypazarı ve Yöresi Festivali'nde defile gerçekleştirdi. Osmanlı kaftanları ile Anadolu'da hüküm sürmüş çeşitli uygarlıklara ait simgelerin bir arada bulunduğu tasarımların sergilendiği defile, festivale katılanlarca ilgiyle izlendi. Şebnem
Schaefer ve Ece Gürsel'in yanı sıra birçok
mankenin podyuma çıktığı defilede yöresel
kıyafet ve takılardan oluşan tasarımlar da
sunuldu. Bu arada festival kapsamında
telkâri işlemeciliği, yorgancılık, bakırcılık, semercilik gibi geleneksel el sanatları da sergilendi.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
47
Tasarım Dünyası
RANA&BERNA CANOK: “AKSESUARSIZ GİYİM OLMAZ”
büyüsü ile detaylara inilen aksesuarlarla nefes alması. Aksesuar, görsel zenginlik ve içinde giyinme arzusunun bulunduğu her bedenin nefes almasını sağlar.
Koleksiyonlarını, “Ready to Wear”, “Avantgarde” ve “Aksesuar” olmak üzere üç ayrı kategoride hazırlıyorlar.
İsimlerini marka haline getirmeyi başaran ikiz kız
kardeşler Rana ve Berna Canok, aksesuarlarla
bütünleştirilmiş koleksiyonlarıyla adlarından söz
ediyorlar.
Moda dünyasında sürekli yükselişte olan, ikiz kız kardeşler Rana ve Berna Canok ile bu yıl tam
yerini bulduğunu düşündüğüm, Maçka’da yapılan GalataModa’da bir araya gelerek, keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü’nden mezun olan Rana Canok, 1994 yılında moda-tekstil dünyasına katılarak, triko-deri-dokuma ağırlıklı kurumsal yurtiçi
markalara koleksiyonlarını hazırlamaya başladı. Ardından 1997 yılında İtalya, Almanya ve İspanya gibi Avrupa ülkelerinde bulunan Diesel, Armani, Betty Jackson, Laurel Vidal ve Zara için kişisel koleksiyonlarını tasarladı. 2002 senesinden itibaren yurtdışında yapılan Mos Leather, Le Show,
Bread & Butter, CPD gibi moda fuarlarına özel kreasyonları ile katıldı. 2006 senesinde Türkiye Moda
Tasarımcıları Derneği üyesi oldu. 2008’de Galata Moda koleksiyonu ile tüketiciyle buluştu.
Moda ve Aksesuar Tasarımcısı Berna Canok ise Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümü’nü bitirdi. 1997’de kendi adı altında resim-heykel atölyesini kurdu. 2000-2007 yılları arasında altın takı
tasarımı alanında önde gelen firmaların özel koleksiyonlarını hazırladı. Yurtdışında Vicenzero, Basel, Inhorgenta gibi yurtdışı fuarlarına katıldı.
İki kardeş, el ele vererek 2009 yılında R&B Canok markalarını kurarak Galata’da showroom açtılar. 2010 yılında İstanbul Moda Haftası kapsamında sergiledikleri kişisel defileleri büyük ilgi gördü. 2011 yılında da yine İstanbul Moda Haftası’na katılarak, yaptıkları defile onların moda dünyasındaki hızlı yükselişine sahne oldu.
Gündüzden geceye uzanan kıyafetler
“Aksesuarsız giyim olmaz” anlayışıyla R&B Canok markalarında, kıyafetlere uygun çok çeşitli aksesuar alternatifleri sunuyorlar. Böylece onların markasından giyinen bir kişi, aksesuarıyla zenginleşen kıyafetiyle mağazadan ayrılmış oluyor. R&B Canok markasının en belirgin karakteri takı
ve giysinin bir bütün içinde izleyiciyle buluşması. Onlara göre, koleksiyonun ihtişamı görselliğin
Sayı: 387 - Temmuz 2012
48
Çok sade bir kıyafeti bile aksesuarlarla zenginleştirerek gündüzden geceye taşınacak
halde sunuyorlar. R&B Canok markasından aldığınız düz bir elbise ile gündüz rahat giyimi yaşarken, yine aynı markanın kolye, yüzük, bilezik, kemer, çanta gibi çok geniş aksesuarlarıyla
tamamladığınız kıyafetiniz sizi bir anda gecenin en şık kadını haline getirebiliyor. Aynı kıyafet ile hem duygusal hem seksi olabiliyorsunuz.
Bu konuyla ilgili olarak, “Çanta, ayakkabı,
takı ve kıyafet hep aynı süreç içinde tasarlanmalı. Sonuçta, kıyafet ve aksesuar ayrılmaz bir
ikili. Aynı Rana ve Berna gibi…” diyorlar.
Birlikte çalışırken nasıl bir ortak yol buluyorlar, hiç çatıştıkları olmuyor mu? Buna Berna
Canok şöyle cevap veriyor; “Önce ikimiz de
Aylin SARAÇOĞLU
oluşturmak istediğimiz koleksiyon ile ilgili
temamızı sunuyoruz birbirimize. Daha sonra
kumaş ve renge karar veriyoruz. Tasarım daha
sonra başlıyor. Ayakkabı, çanta, takı, v.b. gibi
koleksiyonu destekleyen aksesuarları ben
oluşturuyorum. Fikir farklılıkları koleksiyonda yeni arayışlara yönelterek, markaya özel bir
zenginlik kazandırıyor.”
“İşin aslı kalıp ve kumaş kalitesi”
Kumaş seçimine, kumaşta kaliteye özellikle
çok önem veriyorlar. Yazın transpran kullanmayı seviyorlar. Renkli giyim onlar için vazgeçilmez. Fuşya, gece mavisi ve turuncu kullanmayı en çok sevdikleri renkler arasında yer
alıyor. Avantgarde koleksiyonlarında ise pudra mavisi ve pudra pembesi, nil yeşili favori
renkleri.
“Siyah kilo göstermez” düşüncesine karşı çıkıyorlar. Bunun tamamen formlarla ilgili olduğunu, formların kiloyu göstermeyecek şekilde düzenlenmesiyle sorunun ortadan kalkacağını vurguluyorlar. “İşin aslı kalıp ve kumaş kalitesidir” diye de ekliyorlar.
Omuz, kol ve sırt detayları onların tasarımlarında en istedikleri etkileri verdikleri yerler.
Kişinin kendisiyle barışık olmasının en önemli anahtar olduğunu söylüyorlar. Onlara göre iyi
giyinmek artık çok kolay. Tasarımın sonsuz çeşidi var. Moda dergileri, internet siteleri, satış
danışmanları neyin neyle gideceğini, giyimim püf
noktalarını aktarıyorlar. Ama kişi kendisiyle barışık değilse, tüm bunlar bir işe yaramıyor.
Rengarenk ve uçuşan bir koleksiyon
Kendilerine gelen bir kişiye stil önerilerini de sunuyorlar. Ancak kişi, onaylamadıkları bir tarzda
ısrarcı olursa, onunla çalışmıyorlar. “Sonuçta bizim markamızı taşıyacak” diyorlar.
R&B Canok markasının kadınını kendine güvenen, kendisiyle barışık olan, cesur, biraz vurdumduymaz, dik yürüyüşü seven, çocuksu ve seksi olarak tanımlıyorlar.
2012 yaz koleksiyonları rengarenk ve uçuşan bir koleksiyon. Çok bol kesim pantolonlar, tulumlar, keten bluzlar, mini etekler birbirinden şık aksesuarlarla tamamlanıyor.
Kelebekli, çiçekli, kuşlu elbiselerinde pembe ve mor ağırlıkta yer alıyor. 36 bedenin de 40 bedenin de giyebileceği silüetler konfor oluşturuyor. Özellikle enerji yayan çantaları dikkat çekiyor. Galata Moda’da sergiledikleri rengarenk, capcanlı çantalar neredeyse yok sattı.
Büyük beden isteyen alıcılardan çok talep olduğunu belirtiyorlar. Şu anda 42’ye kadar çalışıyorlar. Bunu 46’ya çekecekler. Büyük beden talebinin daha çok 40-50 yaş arasından geldiği bilgisini aktarıyorlar.
Kendileri pantolon, bot ve babet giymeyi seviyorlar. Bazen platformlu ayakkabılar kullanmayı da
seviyorlar. Casual denilebilecek bir tarzları var. Kışın mont ve renkli atkı en sevdikleri giysilerden…
Gece davetlerinde ise en sevdikleri tarz retro tarzı; geçmişin izlerini taşıyan,
eskiye dönük dönemlere ait moda çizgilerinin günümüze uyarlanması. Modaya ait retro detaylar; gösterişli dalgalı topuzlar, kırmızı rujlar, kürkler, ağır
ve taşlı takılar, fırfırlar, güpürler onların favorileri…
Yurt dışı planları
Yurt dışında büyümenin hazırlıkları içindeler. Fransa ve Dubai şu sıralarda
yoğunlaştıkları yerler arasında. Çok çeşitli sorunları nedeniyle yurt içinden
çok yurt dışına ağırlık verme kararı almışlar. Yurt dışını tasarım, termin tarihi ve ödeme konularındaki disiplini nedeniyle tercih ediyorlar.
Showroom’larını da Galata’dan Yenibosna’ya taşımış durumdalar. Havaalanına yakınlık onlar için önemli bir avantaj oluşturuyor.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
49
Kültür-Sanat
SİNEMALARDA NE VAR, NE YOK...
BATMAN
GERİ DÖNDÜ
OLIVER STONE
USULÜ GERİLİM
Sinema dünyasının hiçbir zaman eskimeyen karakterlerinden Batman’in
geri döndüğü “Kara Şövalye Yükseliyor”, Christopher Nolan’ın Batman
üçlemesinin destansı finali. Başroldeki Oscar ödüllü Christian Bale yine
iki karakteri birden; Bruce Wayne ve Batman’i canlandırıyor. Filmde aynı
zamanda Anne Hathaway, Selina Kyle rolünde; Tom Hardy, Bane rolünde;
Oscar ödüllü Marion Cotillard, Miranda Tate rolünde ve Joseph GordonLevitt, John Blake rolünde yer alıyorlar. Başrollerine geri dönen diğer
isimlerse şöyle; Oscar ödüllü Michael Caine, Alfred’i; Gary Oldman, Müdür Gordon’ı ve Oscar ödüllü Morgan Freeman, Lucius Fox’u canlandırıyor. Sinemalarımızda 27 Temmuz’da vizyona girecek olan “Kara Şövalye Yükseliyor”un çekimleri üç ayrı kıtada gerçekleşti: Amerika’da Pittsburgh, New York ve Los Angeles şehirlerinde, Hindistan, İngiltere ve İskoçya’da.
Oliver Stone’un yeni filmi “Vahşiler”, gerilim tarzı yapıtlardan hoşlanan sinemaseverlere hitap eden
bir eser. Don Winslow’un romanından uyarlanan filmde; Taylor
Kitsch, Blake Lively, Aaron Johnson, John Travolta, Uma Thurman, Benicio Del Toro, Salma Hayek, Emile Hirsch ve Demian Bichir rol alıyor. “Vahşiler”in hikâyesi
şöyle: Sakin ve yardımsever bir
Budist olan Ben (Johnson) ile
eski bir donanma üyesi ve paralı
asker olan en yakın arkadaşı
Chon (Kitsch), iki Laguna Beach
girişimcisidirler. Kârlı bir iş olan evde yetiştiricilik işiyle uğraşan ikili şu
ana dek üretilen en iyi marihuanaları yetiştirmektedir. İki arkadaş ayrıca, olağanüstü güzel Ophelia’ya (Lively) karşı duydukları sıra dışı aşkı
da paylaşmaktadır. Bulundukları Güney Kaliforniya şehrinde cennet gibi
bir hayat sürmektedirler. Ta ki Meksikalı Baja Karteli’nin gelip, üç arkadaşı kendilerine katılmaya zorlayana dek... Baja Karteli’nin acımasız
lideri Elena (Hayek) ve onun zalim tetikçisi Lado (Del Toro), bu üç arkadaş arasındaki koparılamaz bağı küçümserken; Ben ve Chon, ahlaksız
bir Narkotik ajanının (Travolta) gönülsüz ve güven vermeyen desteğiyle kartele karşı kazanılamaz gibi görünen bir savaşa girişirler. Böylece
şiddeti giderek artan bir dizi riskli girişim ve dalavere, yani vahşi bir irade savaşı başlar.
AŞKIN BAHARINDAN
GÜZE YOLCULUK
Sarah Polley’in yazdığı ve yönettiği ikinci film olan “Bu Dans
Senin”, sinemalarımızda 6 Temmuz Cuma günü vizyona giriyor. Romantik bir hikâyeye sahip olan filmde önemli rolleri; Michelle Williams, Seth Rogen, Luke Kirby ve Sarah Silverman yorumluyor. Filmin konusu kısaca şöyle: 28 yaşındaki Margot (Michelle Williams) bir ressam olan Daniel (Luke Kirby) ile tanışınca, aralarında karşı konulamaz bir çekim olur. Fakat Margot bu hislerini bastırmak zorundadır,
çünkü, yemek kitabı yazarı olan Lou (Seth Rogen) ile mutlu bir evliliğe sahiptir. Fakat Daniel ile komşu olmaları, bir
çok sıcak yaz gününü beraber geçirmelerine yol açar. Bu
masum görünen kaçamaklar, evliliği konusunda Margot’nun kafasının karışmasına sebep olacak, onu içinden çıkılmaz bir ikilem içinde bırakacaktır. “Bu Dans Senin” yönetmen/yazar Sarah
Polley’in ikinci sinema filmi. Polley’in ilk filmi “Away From Her”, evli bir çiftin sonbahar dönemini yansıtan hassas bir hikâye idi. “Bu Dans Senin” ise daha bir kaç senedir evli olan genç bir çiftin aşk baharından, uzun, sıcak ve sevgi dolu bir hayata geçmeleri beklenen bir dönemi anlatıyor.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
50
KİTAP KURTLARI İÇİN...
ANADOLU SELÇUKLULARI’NIN
İZİNDE
On birinci yüzyıldan itibaren Doğu Anadolu’ndan batıya doğru hızla ilerleyen Anadolu Selçukluları, başkenti Konya’da olan güçlü bir devlet kurdular. Bizans İmparatorluğu, Haçlılar, Moğollar ve Memluklar gibi güçlerle kâh savaşarak kâh bazılarıyla dönemsel ittifaklar oluşturarak on dördüncü yüzyıla kadar varlıklarını sürdürdüler. Varisleri Türk beyliklerine, özellikle Osmanlılar’a güçlü bir siyasi kültür bırakırlarken, inşa ettirdikleri saraylar, camiler, hanlar, köprülerle Anadolu’nun çehresini değiştirdiler. Tarih, mimarlık, bilim tarihi, biyografi ve
gezi alanlarında elliden fazla kitap yazan John Freely, “At Üstünde Fırtına” adlı yapıtını onlara ayırdı. Freely, kitabın ilk kısmında Anadolu Selçukluları’nın siyasi entrikalar ve fetihlerle dolu
tarihini aktarıyor. İkinci kısımda ise okuru Anadolu Selçuklu Devleti’nin kadim topraklarında dolaştırarak onların etkileyici kültürel mirasını gözler önüne seriyor.
“SANAT DÜNYASINDA
YEDİ GÜN”
Sanat tarihçisi ve sosyolog Sarah Thornton’un New York, Los Angeles, Londra,
Basel, Venedik ve Tokyo gibi çağdaş sanat merkezlerinde geçirdiği yedi günü anlattığı “Sanat Dünyasında Yedi Gün” raflardaki yerini aldı. Kitapta Thornton; Christie’s müzayede evinde bir akşam satışına, CalArts’ta bir seminer dersine konuk
oluyor. Basel Sanat Fuarı’ndaki seçkin müşterileri izliyor, Tate’in düzenlediği Turner Ödülü’nün arkasındaki rekabeti anlatıyor. Artforum dergisi ve eleştirmenlerini tanıtıyor, Takashi Murakami’nin atölyesindeki eğlenceye katılıyor ve Venedik
Bienali’ndeki küratörlerin ve sanatçıların dünyasını gözler önüne seriyor. Sanatı lüks bir tüketim ürünü ya da eğlence aracı olarak gören insanlarla, entelektüel bir eylem olarak tanımlayanların katılımıyla kitap renkli karakterlere dolu bir
dünya gezisine dönüşüyor. “Sanat Dünyasında Yedi Gün”, çağdaş sanat dünyasındaki yaratıcılık, zevk, karar, statü, para ve güzellik arayışının dinamiklerini anlamanın eğlenceli bir yolu...
KÜÇÜK KASABANIN
BÜYÜK SIRRI
Şu aralar kim biraz serinliğe hayır diyebilir ki, bu bir kitabın sayfalarından gelse bile...
Camilla Lackberg’in “Buz Prenses” adlı kitabı için Literary Review dergisinin yaptığı yoruma kulak verin öyle ise: “İçinizi ürpertiyor, aynı betimlediği buzlarla kaplı dünya gibi.” Avrupa’nın en çok okunan polisiye yazarlarından biri olan ve romanları 25
dile çevrilen Camilla Lackberg’in kitabının konusu kısaca şöyle: Yazar Erica Falck anne
babasının ani ölümünden sonra, çocukluğunun geçtiği kasabaya geri döner. Bir rastlantı sonucu yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı Alex’in cansız bedenini bulur. Güzeller güzeli Alex buz gibi evinde küvette yatmaktadır, bilekleri de kesiktir. Erica, Alex’in ailesinin isteği üzerine onun hakkında bir anı yazısı hazırlamaya girişir. Erica’nın yıllar boyunca uzak kaldığı dostu hakkındaki merakı giderek takıntıya dönüşürken, kasabanın dedektifi Patrik de davayla ilgili şüphelerinin izini sürmektedir.
Yolları kesişen Erica ile Patrick karşı konulmaz biçimde birbirlerine doğru çekilirken, bir yandan da küçük kasabanın büyük sırrını çözmeye doğru adım adım ilerlerler.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
51
Kültür-Sanat
SERGİLERİ GEZERKEN...
“ÖZGÜR SANATIN BİN GÜNÜ”
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 20. yüzyılın ikinci yarısında sanat ortamını şekillendiren Kobra akımının öne çıkan eserlerinden oluşan geniş bir seçkiyi, “Kobra - Özgür Sanatın Bin Günü”
adlı sergiyle ağırlıyor. Adını sanatçıların geldikleri Kopenhag, Brüksel ve Amsterdam’ın ilk harflerinin bileşiminden alan Kobra, 29 Haziran’da ziyarete açıldı. Kobra sanatçıları tarafından hayata
geçirilen ve yalnızca 1948-1951 yılları arasında uygulanan bu avangard akım 60’ın üzerinde eser
ile temsil ediliyor. Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkinin 400. yıl kutlamaları kapsamında gerçekleştirilen sergi, Hollanda’daki Kobra Modern Sanat Müzesi ve ABN AMRO Bank’ın özel
koleksiyonuna ait eserleri, ilk kez Türkiye’ye getiriyor. Seçki; tablo, heykel, kumaş, seramik, kağıt
üzerine işler, caz müziğinden ilham alan çalışmalar ve belge niteliğindeki malzemelerden oluşuyor. “Kobra: - Özgür Sanatın Bin Günü”, ilkel sanat formları, Batılı olmayan folklorik öğeler ve Doğu’nun gelenekleriyle mistisizminden esinleniyor. Sergide, Kobra döneminin öne çıkan isimlerinden Karel Appel’e ait “Femme, Enfants, Animaux” (Kadınlar, Çocuklar, Hayvanlar) isimli ünlü tablonun yanı sıra Eugène Brands, Constant, Corneille, Asger Jorn gibi sanatçıların imzasını taşıyan önemli eserler de yer alıyor. Ülkemizde
ilk kez sanatseverlerle buluşacak sergi; ABN AMRO Bank, De Meeuw Group / ABC Prefabrik, Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı, İpragaz, Merck Serono, TMF Group ve Hollanda Kraliyeti’nin desteğiyle gerçekleştiriliyor. Sergiyi ziyaret edenler, Kobra akımının gelişiminin yanı sıra 1930-1960 yılları arasında Avrupa ve Türkiye’deki sosyal, tarihsel gelişmelerin paralel kurguyla anlatıldığı keyifli bir yolculuğa çıkıyorlar. Tarihsel önem taşıyan görüntülerden oluşan siyah-beyaz belgesel ise Kobra akımı başladığında dünyada nelerin olup bittiği konusunda izleyenlere fikir veriyor. 16 Eylül’e kadar sanat severlerle buluşacak “Kobra - Özgür Sanatın 1000 Günü” sergisi kapsamında, çocuklara
yönelik eğitim programları da yapılıyor.
Pierre Alechinsky’nin
sergide yer alan “Tek
Kelime Etme” başlıklı
eseri...
TERASTA SERGİ
Elgiz Müzesi kuruluşunun onuncu yılında sanata soluk kazandıran yeni bir projeyi
hayata geçirdi. Müzenin uzantısı olarak, bin 500 metrekarelik bir alanı açıkhava heykel sergilerine açtı. Maslak'ta bulunan müze binasının terası uzun süreli sergileme
alanına dönüştürülerek Türk çağdaş sanatına bir yenilik sunuldu. "Teras Sergileri"'nin
ilki 18 Haziran’da izleyiciye açıldı. Çoğunluğu Akademik üyelerden oluşan danışma kurulu 40 yaş altı heykel sanatçılarının müracaatlarını değerlendirerek Ayazağa rüzgârına meydan okuyan işleri, olağandışı bir espasta buluşturdu.
Parklarda izlenmeye alışılmış heykel ve açık hava işleri bu sefer gökdelenlerin gölgesinde görülüyor. Yerli ve yabancı ziyaretçiler sanatı, İstanbul'a farklı bir köşeden bakarak izleyecekler. Sergi, 18 Ağustos’a kadar görülebilecek.
ÇIRAĞAN’DA ÜÇ HEYKELTRAŞ
Çırağan Palace Kempinski Heykel Galerisi, 2012 yaz sezonunu Hans Scheib, Markus Schaller ve Yunus Tonkuş’un sergisiyle karşılıyor. Hans Scheib’ın ahşabı yontarak yaptığı, bazılarının bronza da
döküldüğü kargaları, Markus Schaller’in dövülmüş çelik çemberlerin içerisinde figürleri, Yunus Tonkuş’un desenlerinin üç boyutlu halini andıran paslanmaz çelik figürleri; üç farklı tarza sahip üç sanatçının Arte İstanbul’da yaptıkları İstanbul heykelleri, sarayın Doğu Bahçesi’nde yer alan Heykel
Galerisi'nde 6 Temmuz 2012’den 15 Ağustos 2012’ye kadar haftanın her günü ve saati ücretsiz olarak görülebiliyor.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
52
Tebessüm
Gülşen KARAGÖZ
Sayı: 387 - Temmuz 2012
53
Medyadan Yansımalar
YELKEN DÜNYASI
Sayı: 387 - Temmuz 2012
Temmuz 2012
54
Sayı: 387 - Temmuz 2012
55
Medyadan Yansımalar
YELKEN DÜNYASI
Sayı: 387 - Temmuz 2012
Temmuz 2012
56
Sayı: 387 - Temmuz 2012
57
Medyadan Yansımalar
İŞVEREN
Mayıs-Haziran 2012
Sayı: 387 - Temmuz 2012
58
Sayı: 387 - Temmuz 2012
59
Gezi
HELENİSTİK DÖNEMİN İZİNDE…
Helenistik dönemden günümüz Türkiye’sine uzanan eşsiz bir
güzellik olan Kuzey Ege adalarına doğru bir yolculuğa çıktık.
Gökçeada ve Bozcaada’nın tarihi ve turistik özelliklerini sizler
için sayfalara döktük. Keyifle okumanız için…
Gökçeada (İmroz), Yunan mitolojisinde özel öykülerle anlatılır. Bölgenin tarihi geçmişi milattan öncesine kadar uzanır ve Helenistik dönemin etkileri hâlâ buram buram hissedilir. İstanbul’da yaşıyorsanız deniz otobüslerini kullanarak bölgeye ulaşmanızı tavsiye ederiz. Böylece
Gökçeada’nın size açtığı o güzel dünyaya yaklaşırken aynı zamanda büyülü bir yolculuğa çıkmış hissine kapılabilirsiniz. Adaya indiğinizde ilk yapmanız gereken konaklama sorununuzu çözmektir ki bunun için adada birbirinden şık ve sevimli pansiyonlar yer almaktadır. Özellikle yaz
aylarında doluluklarıyla dikkat çeken bu pansiyonların mutlaka birinde boş yer bulabilirsiniz
fakat risk almak istemeyenlerin önceden rezervasyon yaptırmasında fayda var. Ada pansiyonlarının
kendine has sıcak ilişkilerle yoğrulmuş olduğu dikkatinizden kaçmayacak ve bu sayede kendinizi evinizdeymiş gibi hissedeceksiniz.
Koyları geniş bir alana yayılan Gökçeada, denize girmek için uzun yol katetmeniz gereken bir
ada. Paranın satın alamayacağı şeyler vardır Gökçeada’da, bir koyda yalnız
başınıza güneşlenebilmek veya denize girmek de bunlardan bir tanesi. Kiralayacağınız tekne sizi adanın ücra bir koyuna bırakabilir, böylece sessizliğin tadını çıkararak tatilinizi yapabilirsiniz. Gökçeada lezzetli balıklar yemek
isteyenler için de verimli bir yer. Dalış yapabiliyorsanız eğer denizin dibindeki muhteşem canlılar içerisinden harika bir akşam yemeği çıkarabilirsiniz. Adada hediyelik eşyalar bulabileceğiniz bir de çarşı yer alıyor. Bu çarşıda birbirinden güzel, adaya özgü hediyelik eşyalarla sevdiklerinizi mutlu
edebilirsiniz.
Gökçeada’nın seyir defterinden
Adada gezilecek birçok yer bulunuyor. İşte bunlardan birkaçı:
Yıldızkoy: İlginç kaya oluşumlarıyla dikkati çeken Yıldızkoy, Gökçeada’nın en
Sayı: 387 - Temmuz 2012
60
güzel ve akıllarda en çok yer eden koylarından bir tanesidir.
Yenibademli höyük:Yapılan çalışmalarda höyüğün günümüzden 5 bin yıl öncesine varan
bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Höyük
aynı zamanda Gökçeada’nın ilk sistemli arkeolojik kazısı olma unvanını taşımaktadır.
Karayolları Çeşmesi: Gökçeada’ya gidip
piknik yapmadan dönmek istemeyenler için
Karayolları Çeşmesi ideal bir yer. Zeytin
ağaçlarıyla çevrili bu dinlenme alanında ormanlık arazi de güzel bir görüntü sergiler.
Marmaros Şelalesi: Araçla gitmenin mümkün olmadığı yolun sağ tarafında ormanın içerisinde yer alan ve ancak patika bir yoldan yaya
olarak gidilebilen şelalede kış aylarında coşkun bir şekilde su akmasına rağmen yaz aylarında su miktarı iyice azalmaktadır. Şelale, doğayla baş başa olmak ve trekking yapmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat sunar.
Laz Koyu: İrili ufaklı birçok koyun bulunduğu adanın en güzel koylarından birisidir Laz
Koyu… Araçların plaja kadar inmesinin mümkün olmadığı koy, doğal yapısı ve güzelliğiyle hoşça vakit geçirilecek kumsallardandır.
Aydıncık (Kefalos) sahili: Yaz aylarında adanın en gözde plajlarından biridir. Özellikle Tuz
Gölü’ne yakın olması bu sahili daha da ilgi çekici kılıyor. Aydıncık sahili, kamp yapıp çadır
kurmak isteyenler ve rüzgâr sörfü tutkunları için ideal.
Tuz Gölü: Yaz aylarında suyunda yaşanan çekilme ile Tuz Gölü’nde siyah renkli çamur olu-
SÜRPRİZLERLE DOLU BOZCAADA
şumu gerçekleşir. Çamur içerdiği kimyasallar
sayesinde sedef hastalığına ve kireçlenmelere iyi gelmektedir.
Kaya mezarı: Kaya içine oyulmuş olan iki kişilik mezarın hangi dönemden kaldığı tam olarak bilinmese de Roma dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir.
Kuzu Limanı: Liman adanın anakaraya ulaşımını sağlayan gemilerin yanaştığı yerdir.
Adaya yaklaştığınızda belleğinize ilk orası kazınır. Bu özelliğinin yanında plajı sayesinde
adanın gözde mekânlarını barındırır, plaj
voleybolu ve diğer aktivitelere ev sahipliği yapar.
Kaşkaval Burnu (Peynir kayalıkları): Karadan görülmesi mümkün olmayan burun ilginç kaya oluşumlarıyla dikkati çeker. Kaşkaval Burnu adanın hatırda kalabilecek görsel güzelliğe sahip doğal oluşumlarından bir
tanesidir.
Bozcaada, Gökçeada’ya nazaran
daha küçük bir ada olmasının yanında birçok sürprizi içinde barındırır. Bağ
evleri, kumsalları, ışıl ışıl denizi, hoş kokulu tepeleri ve eşsiz yemekleriyle tatilcilere keyif dolu bir dünyanın kapısını aralar. Adada pansiyonlarda konaklama imkânı bulabilirsiniz. Türkiye’de yat limanından denize girilebilen
tek yer olma özelliğine de sahip Bozcaada’da, dalış, tekne gezisi yapılabilir
ve balık avlanabilir. Bütün bunların yanında birçok tarihi eseri bünyesinde barındıran ada sizi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkaracaktır. Bozcaada’da adanın
keyfini bir başka yaşamak için size önerimiz günbatımını seyretmeniz. Türkiye’de birçok yerde günbatımı eşsiz güzelliktedir fakat Bozcaada’da yel değirmenlerinin kenarından seyredeceğiniz günbatımı hafızanıza kazınacak ve
uzun yıllar aklınızdan çıkmayacak.
Taşı toprağı tarih
Bozcaada, doğal güzelliğinin yanı sıra tarihle iç içe bir tatil vadediyor. İşte görülmeden
dönülmemesi gereken mekânlar:
Bozcaada Kalesi: Adaya feribotla yanaşırken ilk olarak dikkatinizi Bozcaada Kalesi
çeker. Yüzyıllar boyunca istilalara uğramış, sayısız kez kuşatılmış olan adada böyle bir kale
inşa edilmesi hiç de şaşırtıcı değil!
Bozcaada Ayazma Manastırı: Yunanca
"hagiasme" kelimesinden gelen ayazma, “kutsal su” anlamına geliyor. Büyük çınar ağacı ile
piknikçilerin en çok tercih ettiği mekân konumunda. Manastırın alt kısmında bir de dilek mağarası bulunuyor.
Göztepe: Merkezden yürüyerek yarım saatte ulaşabileceğiniz tepeden adanın muhteşem manzarasını seyredebilirsiniz.
Bozcaada Müzesi: Müze, adayı daha yakından tanımak isteyenler için eşsiz bir olanak
sunuyor. Tarihi eserlerin zevkli sunumu ve ilgi
çekici açıklamalar ile dolaşması son derece keyifli bir müze.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
61
Summaries in English
WE TOOK PART IN THE GENERAL ASSEMBLIES
OF EURATEX AND EUROCOTON
European textile manufacturers met in
Belgium last month. The Eurocoton General
Assembly held on 12-13 June 2012, and the
Euratex General Assembly held on 13-14 June
2012 in Belgium brought together leading names from the industry in Europe. The members of the Board of the Turkish Textile Employers’ Association, who represent the Turkish textile industry as vice-presidents at the
influential Euratex and Eurocoton, were also
present in the meetings. Bülent Başer and Erhan Özkan represented our Association at the
Euratex ordinary general assembly along
with our staff members, Samim Ergeneli
and Bora Kocaman. The Turkish delegation
also included Ahmet Öksüz representing İTHİB (Istanbul Textile and Raw Materials Exporters’ Association), Ruşen Çetin representing İHKİB (Istanbul Ready Made Apparel Exporters’ Association), Mehmet Kumbaracı
representing TGSD (Turkish Clothing Manu-
facturers’ Association) and Haluk Özelçi, the
Brussels representative of İTKİB (Istanbul Textile and Apparel Manufacturers’ Associations).
The general assembly hosted discussions on
the 2020 strategy of Euratex in addition to a
number of draft ideas on issues about governance. The assembly decided to hold the November 2012 meeting of the board of direc-
tors in Istanbul. The Eurocoton general assembly took place in the Textiles Open Innovation Centre in the city of Ronse in Belgium
on 12-13 June, 2012. Can Piyale, the Vice-President of Eurocoton, and our board member
Erhan Özkan represented our Association at
the meetings, along with Ceren Ermiş from our
professional team.
EPENGLE’S DESIGN AND PRODUCTION QUALITY
MAKES A DIFFERENCE
While the OHSAS 18001 Occupational
Health and Safety Certificate is more common
in businesses involved in heavy industry, it is
also important for textile companies. Epengle
Textile Industry and Trade, Inc., a member of
Sayı: 387 - Temmuz 2012
62
the Turkish Textile Empolyers’ Association, has
recently received the OHSAS 18001:2007 Occupational Health and Safety Certificate as a
sign of the importance it attaches to health and
safety at the work place. We met with Epen-
gle Textile Operations Manager Umut Civelek,
HR Manager Bülent Karabacak and Occupational Health and Safety Centre Advisor İlter
Engin to discuss the importance of the OHSAS
18001:2007 Occupational Health and Safety
Certificate and the process they have followed
in attaining the certificate. “We were certified for OHSAS 18001 by the German DEKRA
company. The certification requires full observance of measures taken in the fields of occupational health, occupational hygiene, work
place health and safety of the workers,” explained Uğur Civelek. While underlining the importance of their new certificate İlter Engin said
“Human life is of utmost importance. Do not
only think in terms of work accidents, occupational diseases are also an important problem in the textile sector.” Bülent Karabacak
added, “Our intention was not to gain more
customers or more market share, we did our
share to make sure that our workers do not
experience any work accidents or occupational diseases, because we care for them.”
OUR ASSOCIATION AND THE TTV EXTEND GREAT
SUPPORT TO INNOVATIVE PROJECTS
The Turkish Textile Employers’ Association and the Turkish Textile Foundation (TTV) organized an “Innovation Competition”, a major
event granting monetary prizes to winning projects. Fifty-five original projects from twelve universities took part in the competition that resulted in awards granted to four projects. The
evaluation took place in two stages and the winning project was awarded 20,000 TL. The second and third winners were awarded respectively 15,000 and 10,000 TL, while one
contestant received a special mention prize for
5,000 TL. In addition to these prizes, the Turkish Textile Employers’ Association decided to
offer the 21 shortlisted projects and their teams the opportunity to participate in the
TECHTEXTIL Fair to be held on 11-13 June
2013. Following are the award-winning projects:
The winner: Prototype Flocking Machine
Design, Manufacture and Flock Thread Manufacture: Faculty members at the Department
of Textile Engineering of the Uludağ University
Engineering and Architecture Faculty, Professor Özcan Özdemir, Professor Mehmet Ka-
nık, Dr. Sibel Şardağ and Berrak Tüzüner, Engineer MSc, with their project partner from the
industry, Ahmet Genç (İBA Genç Makine).
Second winner: Use of Ozone Gas to Replace Reductive Washing in the Post-dye Cleaning of Polyester: Associate Professor Hüseyin Aksel Eren, faculty member at the Department of Textile Engineering of the Uludağ
University Engineering and Architecture Faculty.
Third winner: Zebrepel – Production of a
Fly-repellent Biomimetic Textile Surface Inspired by Zebra Skin. Çağlar Sivri from the Department of Textile Engineering of the Süleyman Demirel University Engineering and Architecture Faculty.
Special mention: Three-dimensional Weaving Comb: Ozanhan Kayaoğlu from the Department of Textile at Marmara University Institute of Fine Arts.
ISTANBUL RECLAIMS ITS POSITION AS THE HUB
OF THE WORLD CARPET TRADE
The leading fair on carpet and floorings in
the Middle East, DOMOTEX Middle East, has
chosen Istanbul as its new venue after six years in Dubai. Upon the request of the participating companies, the fair will start to be or-
ganized in Istanbul by the Carpet Exporters’ Association (İHİB) and Deutsche Messe. The fair
will take place at the Istanbul Exhibition Centre on 8-11 November, 2012, providing new impetus for the development of the sector.
Speaking at a promotional meeting on 12
May, İHİB President
İbrahim Yılmaz expressed their pride and
enthusiasm for the
fair which they were
able to attract to Turkey after intensive
work. Alexander Kühnel, the Istanbul General Manager of
Messe International,
explained that the fair will bring together
purchasers and decision makers from all around the world and will feature such participants
as Saray Halı/Tiffany Halı, Bahariye Mensucat,
Turkuaz Halı. Ayberk Menevşe, who is the General Manager of two leading companies in the
sector, Saray Halı and Tiffany Halı, remarked
“As you know, the Domotex exhibition held in
Germany is inaccessible to many of our customers from the Middle East and Africa due to
visa problems. We were deprived of the opportunity of exhibiting our products to potential customers from these countries. But this
is no longer the case.” Menevşe added that the
Domotex Fair in Istanbul will serve as a gateway for those companies which want to display their products to customers from the
Middle East and Africa.
Sayı: 387 - Temmuz 2012
63
EURATEX BULLETIN, Avrupa Tekstil ve Hazır Giyim Konfederasyonu
EURATEXʼin periyodik olarak hazırlayıp yayınlamakta olduğu İngilizce
bir yayındır. Senede 5 sayı yayınlanmaktadır.
İçerik:
2012 yılında yayınlanan EURATEX Bülteniʼnin 1. sayısının konusu “Tekstil ve
Hazır Giyim Sanayiinin 2011 Yılındaki Durumu ve 2012 Yılına İlişkin Beklentiler”
olmuştur. ABʼye üye 27 ülkede, EFTA ülkelerinde ve diğer ülkelerde ekonomik
durum hakkında raporlar yer almaktadır.
2011 yılında yayınlanmış olan 5 bültenin konu başlıkları:
• 2011/1 Bülteni: Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiinin 2010 Yılındaki Durumu ve
2011 Yılına İlişkin Beklentiler
• 2011/2 Bülteni: ABʼde Dış Ticaret
• 2011/3 Bülteni: AB Tekstil ve Hazır Giyim Dış Ticaretinin Analizi 2009-2010
• 2011/4 Bülteni: 2011 Yılında Genel Ekonomik Durum ve 2010 Yılında Avrupa
Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiinin Durumu – Kısa Vadeli Beklentiler
• 2011/5 Bülteni: Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiinde Değişimler ve Tehditler
Abonelik:
Yıllık Abonelik (yılda 5 sayı)
Sadece Elektronik Bültene Abonelik Ücreti
Sadece Basılı Bültene Abonelik Ücreti
Posta Masrafı (ilave)
: 350 Euro + %21 KDV
: 400 Euro + %21 KDV
: 75 Euro + %21 KDV
EURATEX Bültenleriʼne abone olmak isteyen kişilerin doğrudan
EURATEX ile irtibata geçmeleri gerekmektedir.
İrtibat Bilgileri:
Mr. Andre Steeman
EURATEX
24 rue Montoyer - Box 10
B-1000 Brussels - Belgium
Fax No: 32-2-230 60 54
[email protected]

Benzer belgeler