alüminyum sektöründe markalaşmanın yolu ar-ge ve

Transkript

alüminyum sektöründe markalaşmanın yolu ar-ge ve
MESS TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI YAYINIDIR • YIL: 53 • SAYI: 888 • 2016
ALÜMİNYUM SEKTÖRÜNDE
MARKALAŞMANIN YOLU AR-GE VE
İNOVASYONDAN GEÇİYOR
AVRUPA’NIN KALBİNDEKİ
MACARİSTAN YATIRIMCI BEKLİYOR
ALİ PANDIR:
“ÇELİKTEN DUVARLARI
ACİLEN ÖRMEK LAZIM”
BAŞKAN’DAN
HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK
İSTİKRARA İHTİYACIMIZ VAR
Ekonomik ve siyasi açıdan oldukça zorlu geçen, terör saldırıları sonucu yüzlerce vatandaşımızın
hayatını kaybettiği bir yılı geride bıraktık. Her zamankinden daha çok istikrara, huzura, birlik ve
beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, özellikle ekonomide istikrar tüm sanayicilerimizin
en büyük arzusu.
Biliyorsunuz, ocak ayının sonunda Türkiye ekonomisine değer katan, sanayinin globalleşmesine
ciddi katkıda bulunan örnek işadamlarımızdan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa V. Koç’un ani vefatı ile sarsıldık. Görevde olduğu 13 yılda iş hayatına, üstün vizyonerliği
ve uzun dönemli perspektiften bakışıyla Koç Topluluğu’nun adını dünya devleri arasına
yazdırmayı başarmıştır. Sivil toplum örgütlerinin önemini bilen, onların demokratik ülkelerde
vazgeçilmez müesseseler olduğunu her fırsatta dile getiren Merhum Mustafa V. Koç, şükran
ile belirtmeliyim ki MESS’i her zaman desteklemiştir. Merhum Mustafa V. Koç’un hedeflerini,
vizyonunu ve MESS’e ilişkin görüşlerini dergimizin “MESS’ten Haberler” bölümünde
okuyabilirsiniz.
MESS’ten Haberler bölümünde ayrıca; Altın Eldiven, Altın Öneri Ödülleri, metal sektöründe
çalışan engelliler için “Engelliler Günü” nedeniyle düzenlenen etkinlikle ilgili habere, “Adli ve
İdari Uyuşmazlıklarda İş Dünyasının Karşılaştığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri Sempozyumu”nda
dile getirilen, iş dünyasının karşılaştığı adli ve idari uyuşmazlıklarla ilgili habere yer verdik.
“Sektör Analizi” bölümümüzde bu sefer “alüminyum” sektörünü masaya yatırdık. Yazıyı
okuduğunuzda da göreceğiniz gibi, ne yazık ki Türkiye alüminyum sektörü dünyanın en büyük
ithalatçılarından biri. Toplam 130 milyar dolarlık dünya alüminyum pazarından 4 milyar dolarlık
pay alan Türkiye, sektörde önemli bir büyüme potansiyeline sahip. Sektörle ilgili çok daha
ayrıntılı bilgiyi araştırma haberimizde bulabileceksiniz.
Çelik sektörünün önemli oyuncularından Erdemir’in Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır’ı, bu
sayımızda “Sanayicinin Sesi” bölümüne konuk ettik. Sektörün gelişimini, bugünkü durumunu
ve sorunlarını ayrıntılı şekilde konuştuğumuz Pandır, Türkiye’nin 15 yıl aradan sonra çelikte net
ithalatçı hale geldiğini söylüyor. Sektörde gelinen son durumla ilgili önemli uyarılarda bulunan
Pandır, “Sektör artan ithalatla gücünü kaybetti. Çözüm için acilen harekete geçilmesi gerekiyor”
diyor. MESS üyelerinin faaliyet alanı olan çelik sektörünü yakından ilgilendiren bu röportajın da
ilgi çekeceğini düşünüyorum.
“Üye Profili” bölümünde B/S/H Ev Aletleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’yi tanıttık. BSH Türkiye,
Ortadoğu, Afrika ve BDT İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Ahmet Aksoy ile
yaptığımız röportajda, BSH Grubu için Türkiye’nin yerini ve değerini göreceksiniz. Aksoy’un
dediğine göre, Türkiye BSH Grubu’nun üçüncü Ar-Ge ve teknoloji üssü olmuş. Bu da sektörün bir
temsilcisi olarak bizler için gurur kaynağı.
Başta otomotiv sektörü ve Türkiye için alternatif pazarlardan biri olan Macaristan’ı tanıttığımız
bu sayımızda da Nouriel Roubini, küresel ekonomiyi değerlendirdiği bir yazı kaleme aldı. İş
dünyasının gelecek vizyonunu kendine has üslubu ile anlatan Rüştü Bozkurt’un keyifli bir yazısına
bu sayıda da yer verdik. Avrupa Penceresinden bölümümüzde ise İKV Proje Müdürü Çisel İleri,
gelecekte yenilenebilir enerjinin toplam enerjiden alacağı payı ve bunun önemini anlatıyor.
Sektördeki gelişmeleri, ülkemizdeki ve dünyadaki ekonomik gelişmeleri anlattığımız dergimizde
güncel konulara da yer veriyoruz. Bunların başında “Seyahat” bölümü geliyor. Bu sayımızda vize
almadan gidebileceğiniz yakın coğrafyamızdaki popüler ülkeleri tanıttık. “Sağlık” ve “Teknoloji”
bölümlerimizi de tıpkı Seyahat gibi keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.
Mehmet C. Betil
MESS Yönetim Kurulu Başkanı
1
İÇİNDEKİLER
4
MESS’TEN HABERLER
16
ÜYELERİMİZDEN
20 DÜNYA GÜNDEMİ
6
KÜRESEL EKONOMİNİN “YENİ
ANORMAL”İNE HOŞ GELDİNİZ!
22
DÜNYA TURU
ARJANTİN-ALMANYA-AVRUPAHİNDİSTAN-GÜRCİSTAN-BANGLADEŞYUNANİSTAN
24
SEKTÖR ANALİZİ
ALÜMİNYUM sektöründe
markalaşmanın yolu ar-ge ve
inovasyondan geçiyor
30
AVRUPA PENCERESİNDEN
BÜYÜMENİN LİDERİ YENİLENEBİLİR
ENERJİ OLACAK
32
SANAYİCİNİN SESİ
“ÇELİKTEN DUVARLARI ACİLEN
ÖRMEK LâZIM”
24
38 MEVZUATTAKİ
DEĞİŞİKLİKLER
ASGARİ ÜCRETE İŞVEREN TEŞVİKİ
AÇIKLANDI
40
ÜYE PROFİLİ
TÜRKİYE, BSH GRUBU’NUN ÜÇÜNCÜ
AR-GE VE TEKNOLOJİ ÜSSÜ
44
İŞ DÜNYASINDA GÜNDEM
FELSEFE, ANALİZ VE UYUM
SORUNUMUZ
46
ALTERNATİF PAZARLAR
AVRUPA’NIN KALBİNDEKİ
MACARİSTAN YATIRIMCI BEKLİYOR
50
SEYAHAT
VİZE ALMADAN GEZEBİLECEĞİNİZ
YAKINIMIZDAKİ POPÜLER ÜLKELER
54
SAĞLIK
SU, BESLENME VE EGZERSİZ
VÜCUDUMUZU KORUYOR
56
TEKNOLOJİ
62
ENGLISH
2
32
KÜNYE
Yayın Kurulu
Dr. Aykut Engin
Av. Erten Cılga
Av. Mesut Ulusoy
Av. Vahap Ünlü
Dr. Tuba Yaman Aydın
Altan Çetinkal
Fatih Tokatlı
Burcu Karacar
Seçkin Ürey
Çisem Kılıç Çineli
Ahmet Can Çeltikçi
MESS Adına Sahibi
Mehmet C. Betil
Yönetim Kurulu Başkanı
Yazı İşleri Müdürü
Av. Hakan Yıldırımoğlu
Genel Sekreter
Yazışma Adresi
MESS Türkiye
Metal Sanayicileri Sendikası
Merkez Mahallesi
Geçit Sokak No: 2 34381
Şişli-İstanbul
Tel: 0212 232 01 04 (pbx)
Faks: 0212 241 76 19
40
46
50
54
İnternet Adresi
www.mess.org.tr
YAYINA HAZIRLIK
Yayın Türü
Yerel süreli yayın.
Genel Yönetmen
Gürhan Demirbaş
Genel Yönetmen Yardımcısı
Eser Soygüder Yıldız
Görsel Yönetmen
Hakan Kahveci
Editör
Seher Karataş
Grafik Tasarım
Erdal Bayraktar
Fotoğraf Editörü
Eren Aktaş
Kurumsal Sat›fl Yöneticisi
Özlem Adaş
Tel: 0212 440 27 65
‹letiflim
Tel: 0212 440 27 63 - 0212 440 29 68
[email protected]
www.ajansdyayincilik.com
Baskı Tarihi
Nisan 2016
Yazı ve resimler kaynak
gösterilmek suretiyle
kullanılabilir. Dergide yazılan
yazıların sorumluluğu yazarlara
aittir. MESS İşveren dergisinin
basımında geri dönüşümlü kağıt
kullanılmaktadır.
ISSN 1300-9699
Baskı
Gezegen Basım Ltd. Şti.
www.gezegenbasim.com.tr
Tel: 0212 325 71 25
e-posta
[email protected]
3
MESS’ten haberler
VİZYONUYLA HOLDİNG’İ
13 YILDA BÜYÜTTÜ
YAPTIĞI TÜM İŞLERE UZUN DÖNEMLİ BİR PERSPEKTİFTEN BAKAN MUSTAFA V. KOÇ, YÖNETİM
KURULU BAŞKANLIĞI YAPTIĞI 13 YILLIK DÖNEMDE, SAMİMİ LİDERLİĞİ İLE TOPLULUĞUN
BAŞARILARINDA ÇOK BÜYÜK BİR ROL OYNADI. HOLDİNG'İN DÜNYAYA AÇILMASINA YÖNELİK
HAYALLERİNİ GERÇEKLEŞTİREN MUSTAFA V. KOÇ’UN GELECEK HAYALİ İSE ULUSLARARASI
ARENADA DAHA BÜYÜK VE ÖNEMLİ BAŞARILAR ELDE ETMEKTİ.
Koç Holding’in üçüncü
kuşak yöneticisi olarak sadece
Türkiye’de değil uluslararası
iş çevrelerinde de saygın bir
yer edinen Mustafa V. Koç,
yönetiminde bulunduğu
dönemde gösterdiği başarılar
ve yatırımlarla genç vizyoner
bakışın en önemli temsilcisi
oldu. Dünya genelinde
aile şirketlerinin sadece yüzde
70’i başarılarını ikinci kuşağa,
ikinci kuşağın da sadece
yüzde 10’u üçüncü kuşağa
taşıyabilirken Mustafa V. Koç,
üçüncü kuşak yöneticileri
arasındaki temsilciliğini 13 yıl
boyunca başarıyla taşıdı.
Görevinin ilk döneminde
topluluğun “iddialı” olduğu
sektörlere odaklanma
stratejisini başarıyla uygulayan
Mustafa V. Koç’un görevde
bulunduğu 13 yıllık sürede,
Koç Topluluğu yalnızca
rakipleri ile arayı açmakla
kalmadı, dünya devleri
arasına da adını yazdırmayı
başardı. Topluluğun dünyaya
açılmasına yönelik hayalleri
olan ve bu konuda adımlar
atan Mustafa V. Koç, Koç
Holding’in en son Üst Düzey
Yöneticiler Toplantısı’nda
yaptığı konuşmasında bu
4
Bundan sonraki hayalim,
uluslararası arenada çok
daha önemli ve büyük
başarılar gerçekleştirmek.
Yurtiçindeki uzun vadeli
liderliğimizi yurt dışına
taşımak. Portföyümüzü küresel
arenada da faaliyet gösteren
şirketler ve organizasyonlar ile
desteklemek”
konuda şunları söyledi:
“Vehbi Bey’in hayali ile
Topluluğumuz, Holdingimiz
kuruldu. Rahmi Bey’in
hayalleri ile Topluluğumuz
büyüdü, yeni ortaklıklar
gerçekleştirdi. Dışa
açılmaya başladı. Benim
hayalim de Topluluğumuzu
dünyanın sayılı şirketleri
arasına sokmaktı. Sizlerin
liderliği, ekiplerinizin
katkısı ile bu hayalleri
bir bir gerçekleştirdik.
“Kararlı Duruşu
Ve Vizyonuyla
Önümüzü Açtı”
Yaptığı tüm işlere uzun
dönemli bir perspektiften
bakan Mustafa V. Koç, ülke
ekonomisine katkı sağlayacak
kalıcı yatırımları hayata
geçirmeyi, sağlanan başarıyı da
sürekli güçlendirerek geleceğe
taşımayı hedefledi. Bu nedenle
uzun vadeli yatırım planlarına
hız kesmeden devam etti.
Bunun en güzel örneklerinden
birini en son yatırımlarından
olan Tofaş’ta görüyoruz.
Tofaş’ın 520 milyon dolarlık
yatırımla hayata geçirdiği
sedan modeli Fiat Egea,
AUTOBEST 2016’nın sahibi
olurken, Koç Holding
Otomotiv Grubu Companybest
2015 (En İyi Şirket) Ödülü’ne
layık görüldü.
MESS’ten haberler
“En İyi Şirket 2015” ödülünü
14 Şubat 2016 tarihinde
gerçekleştirilen törende
alan Koç Holding Otomotiv
Grubu Başkanı Cenk Çimen
ise, Mustafa V. Koç’un
yatırımlarının başarısını ve
vizyonerliğini bir kez daha
vurguladı. “En İyi Şirket”
ödülünü Koç Holding ve
Tofaş Yönetim Kurulu Başkanı
merhum Mustafa V. Koç
anısına teslim alan Cenk
Çimen, Mustafa V. Koç’un
zamansız kaybı nedeniyle
duydukları büyük üzüntüyü
dile getirerek, “Bu önemli
törende kendisiyle birlikte
olmayı arzu ediyorduk.
Şirket tarihimizdeki en
büyük iç ve dış yatırımları
gerçekleştirdiğimiz bu
günlerde başarımızın simgesi
olan tüm bu ödülleri Mustafa
Bey’in anısına adıyoruz.
Kendisini rahmetle anarken,
vizyoner adımlarından
aldığımız ilhamla daha
büyük başarılar için cesaretle
çalışacağımızı vurgulamak
isterim” dedi.
Koç Grubu Otomotiv Grup
Başkanı Cenk Çimen, Mustafa
V. Koç’un vizyonerliğini de
şu sözlerle vurguladı: “Bu
projenin en başında sadece
sedan vardı, HB ve SW yoktu.
O dönemde de oldukça
tereddüt etmiştik, çünkü
tek başına sedanın yatırımı
karşılaması güç oluyordu.
Rahmetli Mustafa V. Koç, her
zamanki kararlı duruşu ve
vizyonuyla hepimizin önünü
açtı. Hiç unutmuyorum, bana
‘Cenk devam edin, arkadan
hatchback ve station wagon da
gelecek’ demişti. Büyük risk
aldık ve dediği oldu, önümüzü
açtı ve bizi cesaretlendirdi.”
MESS’İN TEMELLERİNİN
SAĞLAM OLDUĞUNA İNANIYORDU Türk sanayisinin temel taşı sayılan şirketlerin
kuruluşunu gerçekleştirerek, iş dünyasında
üçüncü kuşak jenerasyonun örnek temsilcisi
olan Mustafa V. Koç, aynı zamanda toplumsal
ve ekonomik gelişim için sivil toplum
örgütlenmesine verdiği önemi birçok kez dile
getirip bu yapılanmalar içinde etkin rol alan
öncü bir işadamı oldu.
Türkiye’deki büyük kalkınma hareketinin
parçası olan Koç ailesinin başarılı ferdi ve iş
dünyasının değişime açık şahsiyeti Mustafa V.
Koç, Türkiye’nin yanı sıra global düşünerek
yatırımlarını yurt dışına da taşıdı. Dünyaya açık
vizyonuyla Koç Holding’te elektronik, otomotiv
ve enerji alanlarında önemli yatırımlara
imza atan Mustafa V. Koç, Holding’i zaman
içinde büyüterek dünyada da isminden söz
ettiren büyük bir holdinge dönüştürdü.
Üçüncü Kuşağın Örnek
Temsilcisiydi
Türk sanayisinin temel taşı sayılan şirketlerin
kuruluşunu gerçekleştirerek, iş dünyasında
üçüncü kuşak jenerasyonun örnek temsilcisi
olan Mustafa V. Koç, aynı zamanda toplumsal
ve ekonomik gelişim için sivil toplum
örgütlenmesine verdiği önemi birçok kez dile
getirip bu yapılanmalar içinde etkin rol alan
öncü bir işadamı oldu.
Sivil toplum örgütlerinin demokratik
ülkelerde vazgeçilmez müesseseler olduğunu
da her fırsatta vurgulayan Mustafa V. Koç,
MESS’in 45’inci yılını kutlayarak çalışmalarını
değerlendirdiği açıklamasında şunları
söylemişti:
“Sivil toplum örgütleri, sistemin de demokrasinin
de garantisidir. Bu anlamda ülkemizde 45 yılını
tamamlamış bir işveren örgütü olarak MESS’i
candan kutluyor ve nice yıllar diliyorum. Koç
Topluluğu şirketleri olarak, MESS’in kuruluşunda
aktif rol aldığımız için ayrı bir memnuniyet
taşıyorum. 14 Ekim 1959 tarihinde MESS’in
kuruluş bildirgesi imzalandığı zaman 11 kurucu
arasında üç Koç şirketi ve üç müstesna insan
Mustafa V. Koç, MESS’in 40’ıncı kuruluş yıldönümünde
Türkiye sanayisine katkılarından dolayı, dönemin
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve dönemin MESS Yönetim
Kurulu Başkanı Erdoğan Karakoyunlu’dan ödül almıştı.
bulunuyordu. Bu üç lider idareci ve diğer sekiz
idealist arkadaşları, bu teşkilatı düşünmüşler
ve o zamana göre fevkalade ileri bu fikir
etrafında birleşmişlerdir. Bugün bu ileri görüşlü
imzaların 1959 yılında kurdukları bu müesseseyi
değerlendirdiğim zaman görüyorum ki, öyle sağlam
temellere oturtmuşlar ve aradan geçen zamanda
yıpranacağına, eskiyeceğine; büyüyüp gelişerek ve
ekonomimizin her değişik devresinde üyelerine,
çalışanlarına ve ülkesine büyük hizmetler vererek
bugünleri idrak etmiştir.
Bugün Koç Topluluğu şirketleri ve personeliyle
MESS’te önemli bir yer işgal etmektedir. Yine
hepinizin bildiği gibi topluluğumuzun üst
yöneticileri MESS’te her zaman aktif rol almışlar
ve MESS’in gelişmesi için ellerinden gelen gayreti
göstermişlerdir. Rahmetli Burhanettin Günergun
MESS’in kurucularından biri olduktan sonra
çok uzun seneler MESS’e hizmet vermiş olduğu
gibi, Sayın Metin İplikçi, rahmetli Turgut Özal’ın
Yönetim Kurulu Başkanlığı devrinde en zor ve
meşakatli günlerde MESS için gayret sarf etmiştir.
Eski Başkanlarımızdan Sayın Erdoğan Karakoyunlu
ve Başkanımız Tuğrul Kudatgobilik de Koç
Topluluğu’nda uzun seneler hizmetler vermiş ve
bu süreler zarfında da MESS felsefesini hep önde
tutmuşlardır.”
5
MESS’ten haberler
Altın Eldiven, Altın Öneri
ödülleri verildi
ilki gerçekleştirilen MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları
Ödül Töreni, İstanbul'da düzenlendi.
MESS İş Sağlığı ve Güvenliği
İyi Uygulama Yarışmaları Ödül
Töreni'nde dereceye girenlere
ödülleri takdim edildi.
6
MESS’ten haberler
İş sağlığı ve güvenliği
alanında başarılı olan
işletmeleri ödüllendirmek
amacıyla bu yıl ilk defa
yapılan MESS İş Sağlığı ve
Güvenliği İyi Uygulama
Yarışması tamamlandı.
Yarışmada dereceye girenler
ödüllerini, 11 Kasım
tarihinde İstanbul Marriott
Hotel Şişli’de düzenlenen
törende aldı.
MESS üyesi işyerleri, işveren
kuruluşlarının temsilcileri,
akademisyenler ile Çalışma
ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı temsilcilerinin
katıldığı ödül töreninin
açılış konuşmasını, MESS
Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet C. Betil yaptı.
Betil açılış konuşmasında,
“Endüstri ilişkilerinin
temel konularından biri
olan iş sağlığı ve güvenliği
alanında; bugün burada ilki
düzenlenen MESS İş Sağlığı
ve Güvenliği İyi Uygulama
Yarışmaları Ödül Töreni’ni
gerçekleştirmekten büyük
bir mutluluk duyuyoruz.
Belirtmek isterim ki, bu
yarışmaları bir gelenek haline
getirerek her yıl düzenlemeyi;
bu alanda sürdürülen çabaları
desteklemeyi, iş güvenliği
bilincinin gelişimine katkı
sağlayacak çalışmaları ilgili
tüm kesimlere ulaştırmayı
hedefliyoruz” dedi.
MESS’e üye işletmelerin,
çalışanların sağlık ve
güvenliğine her zaman en
büyük önceliği verdiğini
ve iş sağlığı ve güvenliği
alanında ülkemizin en
ileri örneklerini ortaya
koyduğunu dile getiren
Betil, “Bu nedenle, bu
uygulamaları ilgili tüm
kesimlerle paylaşmayı, özveri
ile yürütülen çalışmaları
desteklemeyi ve teşvik
etmeyi bir borç biliyoruz”
diye konuştu.
Yarışma kapsamında;
“MESS Altın Eldiven İSG
İyi Uygulama Yarışması”nda
iş sağlığı ve güvenliğinin
gelişimine katkı sağlamış
işyeri iyi uygulamaları,
“MESS Altın Öneri,
Mavi Yakalı Çalışan İSG
Yarışması”nda ise mavi
yakalı çalışanlarca yapılmış
iş sağlığı ve güvenliği
önerileri değerlendirildi.
Dereceye giren ve tavsiye
edilen uygulamalar, İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü, İş Teftiş Kurulu
İstanbul Grup Başkanlığı,
MESS İş Sağlığı ve Güvenliği
Komisyonu, MESS
Eğitim Vakfı temsilcileri,
akademisyenler ve MESS
yetkililerinin katılımıyla
oluşan Jüri tarafından
yapılan puanlama sonucu
tespit edildi.
MESS ALTIN ELDİVEN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İYİ UYGULAMA YARIŞMASI-KATEGORİ BAZINDA
DERECEYE GİREN BAŞVURULAR
■ 1-249 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi
Disa Otomotiv
■ 250-499 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi
Beltan Vibrocoustic
■ 500’den fazla çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi
Arçelik AŞ Buzdolabı İşletmesi
(MESS Eğitim Vakfı’ndan 50 bin TL
değerinde eğitim ve danışmanlık hizmeti kazandılar)
TAVSİYE EDİLEN İYİ UYGULAMALAR
1- Anadolu Motor
İyi Uygulama Başlığı: Kazaya Ramak Kala ve Olası Kaza Bildirim Sistemi
2- Arçelik (Çamaşır Makinası İşletmesi)
İyi Uygulama Başlığı: Ergonomi Projesi-Ergonomi Sistemi
3- Autoliv Metal
İyi Uygulama Başlığı: Eksantrik Preslerde Standartlaştırma
4- BSH Ev Aletleri
İyi Uygulama Başlığı: Makine Risk Değerlendirmesi ve Makine
Uygunluk Değerlendirmesi
5- Coşkunöz Metal Form
İyi Uygulama Başlığı: Vinç İle Kalıp Çevirme İşlemlerinde İş Güvenliği
Sisteminin İyileştirilmesi
6- Diniz Johnson
İyi Uygulama Başlığı: Sıfır Enerji Uygulaması
7- Ford
İyi Uygulama Başlığı: Hayatımız Elimizde
8- Mercedes-Benz Türk
İyi Uygulama Başlığı: Tehlike ve Tehlike Kaynaklarının Ortadan
Kaldırılması
9- Otokar
İyi Uygulama Başlığı: Çalışan Ergonomisinin İyileştirilmesi
10- Tofaş
İyi Uygulama Başlığı: Sky Hook (Ergonomik Kayar Koltuk)
(MESS Eğitim Vakfı’ndan 20 bin TL değerinde eğitim ve danışmanlık
hizmeti kazandılar)
MESS ALTIN ÖNERİ MAVİ YAKALI
ÇALIŞAN İSG YARIŞMASI
■ Borusan Mannesman Boru (Mehmet Ayyıldız-Lütfü Orhan)
■ Bosch (Ümit Boran-Aslı Onur-Yüksel Yılmaz-Yalçın Kaya-
Hakan Aydın)
■ Diniz Johnson (Barış Doğru)
■ Ford (Murat Yuca-Serdal Kavak-Yavuz Sara)
■ Karsan (Halil Doğramacı-Gürkan Korkmaz-
Mehmet Sofaoğlu-Selami Şen)
■ Oyak Renault (Akif Ay)
■ Siemens (Yusuf Dikmen)
■ Tofaş (Ertuğrul Sağlık)
■ Temsa (Vehbi Eser)
(Her bir öneri sahibi mavi yakalı çalışan bin TL tutarında hediye
çeki kazandı)
7
MESS’ten haberler
ENGELLİ METAL İŞÇİLERİ
“ENGELSİZ BİR DÜNYA”
İÇİN BULUŞTU
METAL SEKTÖRÜNDE ÇALIŞAN 457 ENGELLİ İŞÇİ, DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ NEDENİYLE
DÜZENLENEN “ENGELSİZ BİR DÜNYA İÇİN HEP BİRLİKTE EL ELE” ETKİNLİĞİNDE BİR
ARAYA GELDİ. ETKİNLİĞİN GALA GECESİNDE KONUŞAN MESS GENEL SEKRETERİ HAKAN
YILDIRIMOĞLU, ENGELLİLERİN EN ÖNEMLİ SORUNUNUN İSTİHDAM OLDUĞUNU SÖYLEDİ.
Türkiye Metal Sanayicileri
Sendikası (MESS) ile Türk
Metal Sendikası işbirliğinde
ve MESS Eğitim Vakfı (MEV)
organizasyonu ile yaklaşık
16 yıldır düzenlenen Ortak
Eğitim Projesi kapsamında
gerçekleştirilen “Engelsiz
Bir Dünya İçin Hep Birlikte
El Ele” etkinliğinde, metal
sektöründe çalışan engelli
işçiler bir araya geldi. “3
Aralık Dünya Engelliler Günü”
nedeniyle düzenlenen etkinlik,
Ankara’daki Büyük Anadolu
Termal Hotel’de 6-9 Aralık
8
2015 tarihleri arasında yapıldı.
Mercedes, Arçelik,
TürkTraktör, Karsan, Bosch,
Tofaş, İçdaş, Noksel, Otokar
ve Ford’un da aralarında
olduğu toplam 93 işyerinde
çalışan 457 engelli işçinin
katıldığı etkinliğin açılışında
konuşan MESS Eğitim Vakfı
Genel Müdürü Dr. Necdet
Kenar, engelli istihdamının
Türkiye’nin en önemli
sorunlarından biri olduğunu
dile getirdi. Engellilerin
istihdamını artırmada en
önemli önceliğin eğitim
olduğuna dikkat çeken Kenar,
engellilerin istihdamını
eğitimle artırabileceğimizi
belirtti.
Türk Metal Sendikası Genel
Sekreteri Taliphan Kıymaz da
açılışta bir konuşma yaparak,
engellilerle ilgili sorunları
aşmak için çeşitli politikalar
geliştirilmesi, acil önlemler
alınması gerektiğine dikkat
çekti. Kıymaz, “Geliştirilen;
sağlık, rehabilitasyon, eğitim,
sosyal güvenlik, istihdam
ve spor eğitim alanlarındaki
politikaların hayata geçirilmesi
ile birlikte engellilerin
topluma başarılı bir şekilde
entegre olmasının sağlanacağı
muhakkaktır” dedi.
Etkinliğin sonunda
düzenlenen gala gecesine
Türk Metal Sendikası Genel
Başkanı Pevrul Kavlak ve
MESS Genel Sekreteri Hakan
Yıldırımoğlu da katıldı.
Yıldırımoğlu burada yaptığı
konuşmada, engellilerin
en önemli sorunlarının
başında istihdamın geldiğini
vurguladı. Engellilerin
sosyal hayatın bütün
MESS ÜYESİ İŞYERLERİNDE ÇALIŞAN ENGELLİ İŞÇİLER, ETKİNLİK NEDENİYLE
BİRLİKTE GEÇİRDİKLERİ DÖRT GÜN BOYUNCA, TANIŞMA, KAYNAŞMA,
SORUNLARINI VE DENEYİMLERİNİ PAYLAŞMA İMKANI BULDU.
MESS’ten haberler
alanlarına katılabilen,
üreten, kendi kendine yeten,
başkasına muhtaç olmadan
yaşayabilen bireyler haline
gelmelerini sağlamanın
herkesin görevi olduğunu
söyleyen Yıldırımoğlu,
“İnsan haysiyetine yaraşır
ve toplumla kaynaşan hayat
tarzı, engellilerin en doğal
hakkı ve devletin de öncelikli
vazifesidir. Devletin, engelliliği
eğitim ve istihdam yönleriyle
bir bütün olarak ele alması
insan haklarının da bir
gereğidir” diye konuştu.
durumlarına uygun işlerde
çalıştırma yükümlülüğü, metal
işkolunda faaliyet gösteren
işyerlerinde yapılan işlerin çok
büyük bir kısmının tehlikeli ve
çok tehlikeli işler kapsamında
olmasından ötürü, engelli
istihdamı konusundaki
yükümlülüklerini yerine
getirmek bakımından
işverenleri sıkıntıya
sokmaktadır. Bu nedenle
işveren engelli çalıştırma
konusundaki yükümlülüğünü
yerine getirmekte
zorlanmaktadır.”
“Engellilerin
istihdamı yüzde 3”
Dünyada bir ülkenin
kalkınmışlığını belirleyen
ölçütler içinde; engellilere,
hastalara ve yaşlılara yapılan
yardım ve hizmetlerle,
engellilerin istihdam
oranlarının yüksekliğinin
önemli bir yer tuttuğuna
değinen Yıldırımoğlu,
“Bu nedenle engellilerin
başkalarına bağımlı olmadan
kendini toplumun bir parçası
olarak görmesini sağlayacak
başlıca yol, istihdam
edilmelerinin sağlanmasıdır”
dedi.
4857 sayılı İş Kanunu ile
getirilen düzenlemeye göre
özel sektör işyerlerinde engelli
istihdamına ilişkin oranın
yüzde 3 olduğunu açıklayan
Yıldırımoğlu, konuşmasını
şöyle sürdürdü: "Ancak
özellikle metal işkolunda
faaliyet gösteren sendikamıza
üye işyerleri bakımından
engelli istihdamı konusunda
sorunlarla karşı karşıya
kalındığı görülmektedir.
İş Kanunu’na göre engelli
işçiyi meslek, beden ve ruhi
Anıtkabir'i ziyaret
ettiler
Yıldırımoğlu sözlerini
şöyle sürdürdü: “Engelli
istihdamı konusunda
Avrupa ülkelerindeki
örneklere uygun olarak
teşvik sistemi oluşturulmalı,
devlet katkıları getirilmeli,
engelli istihdam etmeyen
işverenlerin, oluşturulacak
bir fona para cezası yerine
katkı payı ödemelerine imkân
tanınmalı. Sendikamız,
engelli istihdamının çağdaş
yaklaşımlar çerçevesinde
geliştirilmesi ve mesleki
rehabilitasyonlarının
sağlanmasını, sağlıklı bir
toplum için vazgeçilmez ve
ihmal edilemez konular olarak
görüyor.”
Etkinlikte, engelli çalışanların
oynadığı bir tiyatro gösterimi
yapıldı. Ford Otosan Engel
Tanımaz Tiyatro Kulübü’nün
üyelerinin oynadığı “Komşu
Köyün Delisi” adlı oyunda
engelli işçiler oynadı. Ayrıca
Anıtkabir’i de ziyaret eden
işçiler, Emel Taşçıoğlu
konseri ile gala gecesinde de
gönüllerince eğlendi.
9
MESS’ten haberler
ADLİ VE İDARİ UYUŞMAZLIKLARDA
İş Dünyasının
KARŞILAŞTIĞI SORUNLAR ANLATILDI
MESS GENEL SEKRETERİ AV. HAKAN YILDIRIMOĞLU, "ADLİ VE İDARİ UYUŞMAZLIKLARDA
İŞ DÜNYASININ KARŞILAŞTIĞI SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SEMPOZYUMU"NDA
KONUŞTU. YILDIRIMOĞLU, YÜRÜRLÜKTEKİ HUKUKİ DÜZENLEMELERİN, BAZI KONULARDA
AÇIK HÜKÜMLERE YER VERMESİNİN, YORUM YAPILMASINI GEREKTİREBİLECEĞİNİ, İŞÇİ
YARARINA YORUM İLKESİNİN, BU KOŞULLARDA UYGULANABİLECEĞİNİ BELİRTTİ.
Adalet Bakanlığı ile
Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu (TİSK),
TOBB, TİM, YASED, TÜSİAD
ve MÜSİAD’la müştereken
düzenlenen “Adli ve
İdari Uyuşmazlıklarda İş
Dünyasının Karşılaştığı
10
Sorunlar ve Çözüm
Önerileri Sempozyumu”
İstanbul Retaj Royale
Hotel’de gerçekleştirildi.
Sempozyuma, TİSK’i temsilen
TİSK Yönetim Kurulu
Üyesi Nevzat Seyok, MESS
Genel Sekreteri Av. Hakan
Yıldırımoğlu, Prof. Dr. Kemal
Şenocak ve Av. Ali Rıza Yücel
konuşmacı olarak katıldı.
Sempozyumun ikinci
gününde gerçekleştirilen
“İş ve Sosyal Güvenlik
Hukuku Kaynaklı Sorunlar
ve Çözüm Önerileri”
başlıklı bölümde söz alan
MESS Genel Sekreteri Av.
Hakan Yıldırımoğlu, iş
hukukuna yön veren temel
ilkelerden biri olan ve işçiyi
koruma yaklaşımı olarak da
adlandırılan işçi lehine yorum
ilkesinin, ülkemizde ilgili
MESS’ten haberler
mevzuatın hazırlanması ve
uygulanması açısından hâkim
kılındığını söyledi.
Mevzuat hükümlerinin,
iş ilişkilerinin tüm
yönleriyle eksiksiz olarak
düzenlenmesinde yetersiz
kaldığı zaman, boşluklar
doğabileceğini dile getiren
Yıldırımoğlu, ayrıca
yürürlükteki hukuki
düzenlemelerin, bazı
konularda açık hükümlere
yer vermemiş olmasının
da, yorum yapılmasını
gerektirebileceğini, işçi
yararına yorum ilkesinin,
söz konusu bu koşullar
altında uygulanabileceğini
belirtti. Yüksek Mahkeme
Kararları’nda da belirtildiği
üzere belirli bir uyuşmazlığa
uygulanacak mevzuat
hükümlerinde duraksama
olmayan hususlarda
işçi lehine yorum
ilkesinin uygulanmasının
düşünülemeyeceğini dile
getiren Yıldırımoğlu, konuyla
ilgili şunları söyledi:
“Ne var ki; gerek Anayasa
Mahkemesi gerekse de
Yargıtay tarafından son
dönemde verilen kararlara
bakıldığında, mevzuatta
konuyla ilgili yeterli
açıklıkta ve yoruma mahal
vermeyecek nitelikte
düzenlemeler ile hüküm
vermeye yeterli deliller
olmasına karşın, ‘işçi lehine
yorum ilkesi’ uygulanıyor.
Yüksek Mahkeme, bu
kararları ile artık ulusal
mevzuatın işçi lehine yorum
yaklaşımını da yeterli
görmüyor. Ülkemizin çekince
koyduğu maddeler dahil
olmak üzere, uluslararası
sözleşmelere ilişkin bağlayıcı
olmayan yorumlardan
hareketle sonuca gidiliyor.
Bu ise yaygın bir ifadeyle
‘işverenlerin her davadan
haksız çıkması’ anlamına
geliyor.”
“EYLEMLER, 500
MİLYON LİRA KAYBA
NEDEN OLDU”
Son dönemde Yargıtay 7.
H.D. tarafından verilen ve
Mersin Limanı kararları
olarak bilinen kararlara
değinen Yıldırımoğlu,
sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşçilerin Mersin Uluslararası
Liman İşletmeciliği A.Ş.’ye
ait işyerinin giriş kapılarını
iş makinaları ve konteynır
ile kapatarak işyerine girişi
engellemek suretiyle yasa
dışı eylem yapmaları ve işin
beş saat kadar durmasına
sebebiyet vermeleri
nedeniyle haklı sebeple işten
çıkarılmalarına karşı açılan
işe iade davalarında Yargıtay
7. H.D., son dönemde
Anayasa’da ILO normları ve
AB standartları çerçevesinde
yapılan değişiklikleri
gerekçe göstererek; işçilerin
ekonomik ve sosyal
durumlarını etkileyen veya
işyerindeki uygulamalara
yönelik kısa süreli
demokratik bir hakkın
kullanımı niteliğindeki
protesto eylemlerinin toplu
eylem hakkına dahil olduğu,
bu davranışın ölçülülük
ilkesine uygun olmak şartıyla
yasa dışı eylem olarak
değerlendirilemeyeceği,
Avrupa Sosyal Şartı
Sözleşmesi’nin 6/4 maddesi
de nazara alındığında telafisi
imkansız zarar meydana
getirmeyecek şekilde toplu
eylemde bulunmanın
işverene haklı nedenle
fesih hakkı vermeyeceği ve
eylemlerin AY md. 54'deki
yasakların kalkması ve AY
md. 90 hükmü uyarınca
uluslararası normlar
gereğince demokratik
bir hakkın kullanımının
söz konusu olduğu veya
demokratik bir hakkın
kullanımı niteliğinde
sayılmasının uygun
olacağı gerekçesiyle feshin
geçersizliğine ve davacının işe
iadesine karar verdi.”
6356 sayılı Kanun
hükümlerinin son derece açık
olmasına rağmen alınan bu
kararların benzer yasa dışı
eylemlere katılanlar açısından
maalesef emsal olarak
değerlendirildiğini belirten
Yıldırımoğlu, “Nitekim bu
kararlar, geçen mayıs ayında
sektörümüzde yaşanan yasa
dışı eylemlerin başlamasında
ve sürdürülmesinde
dayanak olarak kullanıldı.
Ülkemiz ekonomisinde 500
milyon liralık bir kaybın
yaşandığı 15 günlük yasa
dışı eylemlerde sıklıkla atıfta
bulunulan kararda yer alan
zararın boyutu da tamamen
sübjektiftir. Ayrıca bu tür
yasa dışı eylemler, çalışma
barışına zarar vererek;
yasa dışı eylemin yaşandığı
işletmelerin itibarının
ve ülkemiz sanayisinin
uluslararası itibarının
zedelenmesine neden oldu.
‘Sendikal özgürlük’ adı
altında Türkiye’nin önemli
işletmelerine (THY, Şişecam,
Otomotiv ana ve yan sanayi
şirketleri) ve rekabet gücüne
sekte vurulmaya çalışılıyor.
Zaten sendikalı olan işyerini
örgütleyerek yaratılan
sendikal rekabet, çalışma
barışını ve ülke ekonomisini
olumsuz etkiliyor” dedi.
"BİR HAKKIN KÖTÜYE
KULLANILMASINI
HUKUK KORUMAZ"
“Belirtmek gerekir ki,
Yüksek Mahkeme’nin karar
gerekçeleri arasında yer
verilen ILO’nun Uzmanlar
Komitesi ve Sendika
Özgürlüğü Komitesi’nin
yorumları ve raporları,
ülkemizde ne yazık ki ILO
adına söylenmiş ‘son ve
tartışmasız sözler’ olarak
algılanmaya ve bu algı
hâkim kılınmaya çalışılıyor.
Ancak, Komite yorumlarının
sözü edilen alanlarda
kullanılması ile uyuşmazlık
çözümlerinde kullanılması
birbirinden hassasiyetle
ayrılması gereken iki farklı
durum. Özellikle bu yorum
ve gözlemlere, Anayasa’nın
90/son maddesi kapsamında
‘usulüne uygun yürürlüğe
konulmuş uluslararası
sözleşme’ seviyesinde hukuki
değer atfedilmesine katılmak
mümkün değildir” diye
konuşan Hakan Yıldırımoğlu,
konuyla ilgili şöyle devam
etti:
“Yüksek Mahkeme
kararları ile ilgili olarak
bir başka önem arz eden
konu Yargıtay’ın, 15 yıllık
sigortalılık süresini ve 3600
prim ödeme gün sayısını
tamamlayan işçilerle ilgili
verdiği kararlardır. İlgili
düzenlemeden, her ne
kadar bu hakkını kullanan
işçinin ‘bir daha başka bir
işte çalışması yasaktır’ gibi
bir sonuç çıkmıyorsa da
11
MESS’ten haberler
işçinin işyerinden istifa edip
‘hemen akabinde’ başka bir
yerde çalışmak üzere işe
başlanmasının, MK md.2’ye
aykırı bir durum oluşturduğu
söylenebilecek. Zira MK. md.
2’de de belirtildiği üzere,
bir hakkın açıkça kötüye
kullanılmasını hukuk düzeni
korumaz.”
Öte yandan Anayasa
Mahkemesi tarafından son
dönemde verilen kararların
da dikkat çekici olduğunun
altını çizen Yıldırımoğlu,
bu konuda şu örneği verdi:
“Örneğin; sendikanın ülke
çapında ‘uyarı grevi’ adı
altında işe gelmeme eylemi
çağrısına katılarak görevine
gelmeyen ve mazeretsiz
olarak göreve gelmediği
gerekçesiyle uyarma cezası
verilen Eğitim-Sen üyesi bir
kamu görevlisinin, sendikal
faaliyetlere katıldığı için
anayasal haklarının ihlal
edildiği gerekçesiyle Anayasa
Mahkemesi’ne yaptığı bireysel
başvuruda mahkemece,
verilen ceza hafif olsa da,
başvurucu gibi sendikaya
üye kişileri, çıkarlarını
savunmak amacıyla yapılan
meşru grev veya eylem
günlerine katılmaktan
vazgeçirecek bir niteliğe
sahip olduğu, şikâyet edilen
uyarma cezasının ‘toplumsal
bir ihtiyaç baskısına’
tekabül etmemesi nedeniyle
‘demokratik toplumda gerekli
olmadığı’ ve Anayasa’nın 51.
maddesinde güvence altına
alınan sendika hakkının ihlal
edildiğine karar verilmiştir.
Oysa 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun
ilgili maddesinde devlet
memurlarının kamu
12
hizmetlerini aksatacak şekilde
memurluktan kasıtlı olarak
birlikte çekilmeleri veya
görevlerine gelmemeleri
veya görevlerine gelip de
devlet hizmetlerinin ve
işlerinin yavaşlatılması
veya aksatılması sonucunu
doğuracak eylem ve
hareketlerde bulunmalarının
yasak olduğu şeklinde açık
bir hüküm yer alıyor. Buna
rağmen Anayasa Mahkemesi
tarafından bu yönde karar
verilmesi, kamuda muhtemel
kanun dışı grevlere kapı
açması, buna ilaveten özel
sektör işyerleri açısından
da söz konusu kararın
örnek alınması sonucunu
doğurabilecek. Halbuki
Anayasa Mahkemesi, kanun
hükmünün ‘açık ve belirli
olduğu’ durumlarda yorum
yapmanın hukuk kurallarına
aykırı düşeceğini, belirli bir
uyuşmazlığa uygulanacak
mevzuat hükümlerinde
duraksama olmayan
hususlarda işçi lehine yorum
ilkesinin uygulanmasının
düşünülemeyeceğine
hükmetmiştir.”
"MİLLİ GÜVENLİK
İÇİN GÜÇLÜ BİR
MİLLİ EKONOMİ"
Öte yandan, cam işkolunda
2014 yılında genel sağlığı
ve milli güvenliği bozucu
nitelikte olduğu gerekçesiyle
ertelenen grev kararına ilişkin
Kristal-İş Sendikası’nın
yaptığı bireysel başvuruda
Anayasa Mahkemesi'nin,
“milli güvenlik” ifadesini,
uygulayıcıların kişisel
görüş ve anlayışlarına göre
genişleyebilecek, öznel
yorumlara elverişli, bu
nedenle de keyfiliğe dek
varabilir çeşitli ve aşamalı
uygulamalara yol açacak
genel bir kavram olarak
nitelendirdiğini söyleyen
Yıldırımoğlu, “Başvuru tarihi
itibarıyla olağan kanun
yolları tüketilmeden yapılan
başvurunun kabulüne,
grev erteleme kararının
zorlayıcı bir toplumsal
ihtiyaca dayandığının ortaya
konmadığı ve ‘demokratik
bir toplumda gerekli
olmadığı’ sonucuna varmış ve
Anayasa’nın 51. maddesinde
güvence altına alınan sendika
hakkının ihlal edildiğine
karar vermiştir” diye konuştu.
Yıldırımoğlu sözlerini şöyle
tamamladı: “Günümüzde
‘milli güvenlik’ kavramı,
ilk planda ‘güçlü bir milli
ekonomiyi’ gerektiriyor ve
kapsıyor. Milli ekonomiye
zarar verecek her girişim, hiç
kuşkusuz, ‘milli güvenliği’
de bu nedenle önemli
ölçüde etkileyecektir.
Ülkemizin içinde bulunduğu
coğrafyada milli güvenliğini
sağlayabilmesi için güçlü
bir ekonomiye sahip olması
herkesçe biliniyor. Güçlü
ekonomi ise katma değerin
artırılmasını esas alan
güçlü sanayi işletmeleri ile
mümkün. Güçlü sanayi
işletmeleri için önemli
olan hususlardan biri
nitelikli işgücü istihdamı
ise diğeri de uygulanabilir
çalışma mevzuatına sahip
olmaktadır.”
Yıldırımoğlu, sonuç
olarak çalışma yaşamında
yapılan ve yapılacak her
değişikliğin, alınan kararların
ekonomiyi, işletmelerin
rekabet gücünü, istihdamı
ve yatırım kararlarını
doğrudan etkileyecek
nitelikte olduğu gerçeğinin,
işçi lehine yorum ilkesi
kadar gözetilmesi gereken
güncel ve yaşamsal bir değer
taşıdığını, iş yargılamasında
bu esasın mutlaka gözetilmesi
gerektiğini vurgulayarak
sözlerine son verdi.
haberler
Toplam Verimli Bakım Eğitimi Yapıldı
İşletmelerde Operasyonel Mükemmellik
yaklaşımının hayata geçirilmesi amacıyla
gerçekleştirilen Toplam Verimli Bakım (TPM)
Eğitimi 3-4 Kasım 2015 tarihlerinde MESS
Eğitim Vakfı (MEV) Eğitim Uzmanı Sabri Deniz’in
yaptığı uygulamalı anlatımla MESS İzmir Bölge
Temsilciliği Ofisi’nde yapıldı.
Üretim sisteminin verimliliğini en üst düzeye
çıkarmak için TPM Modeli’nin bir şirkette nasıl
hayata geçirilmesi ve sürekliliğinin sağlanması
gerektiği amacıyla düzenlenen eğitime, grup
liderleri, mühendisler, işletme şefleri ve proses
sorumluları katıldı.
MESS ve MEV işbirliğinde düzenlenen eğitimler,
üye işyerlerinin yoğun talepleriyle devam ediyor.
MESS İLE GESAMTMETALL
İŞBİRLİĞİ İÇİN GÖRÜŞTÜ
BOSCH TERMOTEKNİK’TE İŞ
GÜVENCESİ EĞİTİMİ VERİLDİ
MESS Genel Sekreteri
Av. Hakan Yıldırımoğlu, Alman
Metal İşverenleri Federasyonu
(GESAMTMETALL) Genel
Direktörü Oliver Zander’in davetlisi
olarak GESAMTMETALL’in
Berlin’de bulunan merkezini
ziyaret etti. Ziyarete MESS Dış
İlişkiler, Eğitim ve Projeler Müdürü
Fatih Tokatlı da katıldı.
İki teşkilat arasında son yıllarda
özellikle Avrupa Metal İşverenleri
Konseyi (CEEMET) zemininde
geliştirilen ilişkilerin ikili bazda daha ileriye taşınmasını
amaçlayan ziyarette, toplu sözleşme ve ücret sistemlerinde
son dönemde meydana gelen değişiklik ve gelişmeler, iş
değerlendirme sistemleri, Türkiye ve Almanya’da ortaya çıkan
yasal ve yasa dışı grev hareketleri, GESAMTMETALL ve MESS’in
mesleki eğitim faaliyetleri ile araştırma ve istatistik konularında
karşılıklı bilgi alışverişi gerçekleştirilirken işbirliği imkanları
tartışıldı.
Toplantıda MESS heyetine GESAMTMETALL’in tüm bölümleri
tarafından bilgi verilirken, ikili temasların düzenli şekilde
devam ettirilmesi ve karşılıklı ziyaretlerin yapısal diyaloga
dönüştürülmesi kararlaştırıldı.
Bosch Termoteknik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Manisa fabrikasında,
“İş Güvencesi” konulu bir eğitim semineri düzenlendi. 13 Kasım
tarihinde MESS Müşavir Avukatı Uygar Bostancı tarafından
gerçekleştirilen seminerde, iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshi ve
fesihten önce başvurulması gereken çarelere değinildi. İşyerindeki
takım liderleri ve ilk kademe yöneticilerinin katıldığı seminerde,
özellikle savunma alınmasının önemi ve bu süreçte dikkat edilmesi
gerekenler üzerinde duruldu. Katılımcılardan gelen sorular sayesinde
interaktif bir etkinlik olarak gerçekleşen seminerin belirli periyotlarda
yinelenmesine karar verildi.
13
MESS’ten haberler
MESS EĞİTİM KOMİSYONU
TOPLANDI
MESS EĞİTİM KOMİSYONU’NUN, 26 ŞUBAT TARİHİNDE MESS GENEL MERKEZİ’NDE
YAPILAN TOPLANTISI, MESS ÜYESİ İŞYERLERİNİN YOĞUN KATILIMIYLA GERÇEKLEŞTİ.
TOPLANTIDA “BURS PROJESİ” VE “MESS-OKUL-İŞLETME İŞBİRLİĞİ MODELİ” PROJESİ İLE
İLGİLİ ÜYELERİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ ALINDI.
MESS Eğitim Komisyonu 26
Şubat 2016 tarihinde MESS
Genel Merkezi’nde toplandı.
MESS üyesi işyerlerinden
yoğun katılımla gerçekleşen
toplantıda ana gündemi; son
komisyon toplantısından
bu yana MESS tarafından
gerçekleştirilen meslek
standardı, yeterlilik ve
sınav çalışmaları ile 6645
sayılı Kanun kapsamında
14
yürütülen MESS çalışmaları
oluşturdu. Komisyon
üyelerine, MYK belgelerinin
zorunlu hale getirileceğinin
gündeme gelmesi ile MESS’in
gerçekleştirdiği anket ve
analiz çalışmaları aktarıldı.
MESS’in, yasalaşma sürecinde
sürdürdüğü hükümet
düzeyindeki lobi faaliyetleri
ve yasalaşmanın akabinde
gerçekleştirilen tanıtım ve
bilgilendirme çalışmaları
hakkında komisyon üyelerine
bilgi verildi. Ayrıca, SIBEM’im
ilgili mesleklerde sınav ve
belgelendirme yapabilmesi
için yürütülen çalışmalar
aktarılarak, komisyon
üyelerinin sürece yönelik
soruları cevaplandı.
Komisyon toplantısında
değerlendirilen diğer bir
konuyu Genel Katılımlı Eğitim
Programı oluşturdu. Komisyon
üyeleri, Genel Katılımlı Eğitim
Programı’nın üstün başarı ile
gerçekleştirildiği ve eğitimlere
katılan personellerinden
çok olumlu geri bildirimler
aldıklarını fikir birliği içinde
ifade etti. Komisyon üyelerinin
bir diğer ortak görüşü ise
Genel Katılımlı Eğitim
Programı’nın 2016 yılında
sürdürülmesinin beklendiği
yönünde oldu.
Toplantıda ele alınan
diğer konular ise MESS
Eğitim Vakfı’nın başlattığı
Burs Projesi ile yine Vakıf
tarafından planlanmakta olan
MESS-Okul-İşletme İşbirliği
Modeli oldu. Burs Projesi
ile ilgili, mevcut durumda
üye işyerlerinden gelen ve
onaylanan başvurularla
burs verilen bölümlerin ve
öğrencilerin dağılımı komisyon
üyelerine detaylı biçimde
aktarıldı. Ayrıca komisyon
üyeleri ile Burs Projesi’nin
nasıl daha efektif hale
getirilebileceği hususunda fikir
alışverişinde bulunuldu. Son
olarak, henüz fikir aşamasında
olan “MESS-Okul-İşletme
İşbirliği Modeli” projesi ile
ilgili planlamalar komisyon
üyelerine aktarıldı ve üyelerin
görüş ve önerileri alındı.
MESS’ten haberler
Mess İş Sağlığı Ve Güvenliği
Komisyonu Mercedes’te Toplandı
İş Sağlığı Ve Güvenliği Alanında Yaşanan Sorunlara Çözüm Bulmak Ve Üyeler Arasında
Bilgi Alışverişini Sağlamak Amacıyla 1999 Yılında Kurulan Mess İş Sağlığı Ve Güvenliği
Komisyonu Çalışmalarını Sürdürüyor.
MESS İş Sağlığı ve Güvenliği
Komisyonu’nun 59’uncu
toplantısı, Mercedes-Benz
Türk A.Ş.’nin ev sahipliğinde
düzenlendi. MESS üyeleri
arasındaki bilgi alışverişini ve
sosyal paylaşımı artırmanın
yanı sıra, karşılıklı iş ilişkilerine
de olumlu katkılar sağlamak
amacıyla gerçekleştirilen
toplantı, alanında uzman
kişilerin katılımıyla yapıldı.
Toplantının ilk bölümünde İş
Sağlığı ve Güvenliği Müdürü
Şükrü Metinoğlu tarafından,
İSG Departmanı organizasyonu
ve işyeri iş sağlığı ve güvenliği
uygulamaları hakkında bilgi
verildi. Ardından, MESS
İş Sağlığı ve Güvenliği
Müdürü Altan Çetinkal
güncel gelişmeler hakkında
sunum yaptı. Çetinkal
sunumunda, MESS İş Sağlığı
ve Güvenliği Yarışmaları’nın
sonuçları hakkında bilgi
vererek, yarışmaların her yıl
düzenleneceğini açıkladı. MESS
üyelerinin iş sağlığı ve güvenliği
alanında desteklenmesi
kapsamında bir hatırlatmada
bulunan Çetinkal, üye işyerinde
hakkında sunum yapan
Çetinkal, Komisyon üyelerinin
sorularını cevapladı.
Tam gün süren toplantının
öğleden sonraki bölümünde
karoseri ve montaj
bölümlerine saha ziyareti
düzenlenerek uygulamalar
hakkında bilgi alındı. Saha
ziyaretinin ardından yapılan
toplantıda, Komisyon’un
önümüzdeki dönem çalışma
programı hakkında Komisyon
üyelerinin görüş ve önerileri
alınarak, değerlendirmelerde
bulunuldu.
meydana gelen ve uzuv kaybı
ile sonuçlanan iş kazası tedavi
masraflarının (mikrocerrahiye
yönelik olanlar), MESS’e
bir yazı ile başvurulması
durumunda, TİSK Mikrocerrahi
ve Rekonstrüksiyon Vakfı’nca
karşılanması için vakfa başvuru
yapılacağını ifade etti.
Toplantıda iş güvenliği
alanındaki mevzuat
değişiklikleri de gündeme
alınarak değerlendirmelerde
bulunuldu. 6645 sayılı
Kanun'un iş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin hükümleri
15
Üyelerimizden
MERCEDES-BENZ TÜRK
KALİFİYE BOYACI
YETİŞTİRİYOR
GEÇEN YIL AĞUSTOS AYINDA HOŞDERE TEKNİK EĞİTİM
MERKEZİ BÜNYESİNDE OTO BOYA EĞİTİM MERKEZİ’Nİ
HİZMETE AÇAN MERCEDES-BENZ TÜRK, TEORİK VE
UYGULAMALI EĞİTİMLERLE KALİFİYE BOYACILAR
YETİŞTİRİYOR.
Mercedes-Benz Türk’ün ihtiyaç
duyduğu kalifiye işgücünün
yetiştirilmesi amacı ile motorlu
araçlar teknolojisi oto boyacılık
meslek dalında endüstri meslek
liselerinin (EML) 11’inci
sınıfındaki en başarılı öğrenciler
seçilerek Hoşdere Teknik
Eğitim Merkezi bünyesinde
faaliyet gösteren “Oto Boya
Eğitim Merkezi'nde” mesleki
teorik ve uygulamalı eğitimlere
tabi tutuluyor. Sürecin ilk
aşamasını başarıyla tamamlayan
öğrenciler, 12’nci sınıfta
EML stajyeri olarak mesleki
gelişimlerini astar, son kat
boya ve finiş boyahanelerinde
devam ettiriyor. Ayrıca meslek
yüksekokullarıyla (MYO)
yapılan işbirliği çerçevesinde
oto boya branşında MYO
öğrencileri için de bir yıl
süreli oto boya eğitimi, yine
ilgili eğitim merkezinde
gerçekleştiriliyor.
Boyahane binasının
genişletilmesi nedeniyle
ANADOLU MOTOR
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ
ÖĞRENCİLERİ İLE
BULUŞTU
Anadolu Motor ile Kocaeli
Üniversitesi işbirliğinde
gerçekleştirilen “Sektörle
Bizbize Projesi” kapsamında
hayata geçirilen “Kariyer Günü
Organizasyonu”, 18 Aralık
2015 tarihinde İzmit Seka Park
Otel’de yapıldı. Anadolu Motor
İnsan Kaynakları Müdürü
Suna Akbulut ve Montaj-Test
Yöneticisi M.Nihat Elibol’un
katıldığı organizasyon, üniversite
16
sanayi işbirliği açısından dikkat
çekiciydi. Organizasyonu
değerlendiren Anadolu Motor
İnsan Kaynakları Müdürü Suna
Akbulut, “Üniversiteler ile gelecek
dönemde yapacağımız kariyer
günlerine şirketimizden daha fazla
çalışanımızın dahil olmasını ve yeni
mezun olacak bireylere yol gösteren
firma misyonumuzun bilinci ile
işbirliklerimizin devam etmesini
dileriz” diye konuştu.
geçen yıl ara verilen oto boya
eğitimleri yeniden inşa edilen
binada 2015 Ağustos ayı
itibarıyla başladı. Yeni Oto
Boya Eğitim Merkezi’nde bir
eğitmen odası, 18 kişilik sınıf,
elektrostatik toz boya eğitim
odası, yaş ve kuru boya test
laboratuvarı, performans alanı,
boya ön hazırlık kabini, boya
kurutma kabini, boya uygulama
kabini ve mix odası bulunuyor.
Hoşdere Oto Boya Eğitim
Merkezi 26 Ağustos 2015
tarihinde resmi açılışı yapılarak
yeni eğitim öğretim yılına
hazır hale getirilmişti. Açılış
töreninde Mercedes-Benz
Türk’ün Otobüs Üretim
Direktörü Dr. Martin Walz’in
yanı sıra İnsan Kaynakları
Bölüm Müdürü Salih Ertör,
Otobüs Üretim Bölüm
Müdürü Ahmet Bodur, Teknik
Hizmetler ve Planlama Bölüm
Müdürü Nusret Kanat ve çok
sayıda yönetici ve çalışan
katılmıştı.
MERCEDES-BENZ TÜRK, ANADOLU MOTOR, BORUSAN
Üyelerimizden
BORUSAN MANNESMANN, ÇALIŞAN
MEMNUNİYETİNDE ÇITAYI YÜKSELTTİ
BORUSAN MANNESMANN; “HER ŞEY BEN’LE BAŞLAR !” PROJESİ İLE ÇALIŞANLARININ KİŞİSEL
GELİŞİMİNE KATKIDA BULUNMAK İÇİN 7 BİN 541 SAATLİK EĞİTİM VERDİ. ŞİRKET, "BİR FİKRİM VAR”
PROJESİ KAPSAMINDA DA YILLIK ORTALAMA 4 BİN 500 ÖNERİNİN 2 BİN 700’ÜNÜ HAYATA GEÇİRİYOR.
Borusan Mannesmann,
sürdürülebilir büyümenin
temelinde yatan çalışan
memnuniyetini artırmak
ilkesinden hareketle 2012
yılında hayata geçirdiği “Bir
Fikrim Var” sistemiyle, hem
çalışanlarını dinliyor hem de
onları karar süreçlerine dahil
ediyor. “Her şey ben’le başlar!”
projesi ile de çalışanlarının
kişisel gelişimine katkıda
bulunmak adına onları çeşitli
eğitimlerden geçiriyor.
Borusan Mannesmann
çalışanları “Bir Fikrim Var”
sistemi sayesinde şirket içindeki
istedikleri tüm süreçlerle
(üretim, insan kaynakları,
pazarlama vb.) ilgili önerilerini
ilgili yöneticiye ulaştırabiliyor.
Uygun bulunan önerilerin
hayata alındığı sistemde,
çalışanlar yaptıkları her öneri ile
belli oranlarda puan kazanıyor
ve sene sonunda topladıkları
puanların karşılığını prim olarak
alıyor. Sistem ile çalışanlar şirket
süreçlerinin gelişimine doğrudan
katkıda bulunuyor.
BORUSAN
MANNESMANN’IN
EN ÖNEMLİ EĞİTİM
YATIRIMI
Borusan Mannesmann
çalışanlarını sadece dinlemiyor,
onların kişisel gelişimine
de önem veriyor. Firma bu
kapsamda hayata geçirdiği
“Her şey ben’le başlar!”
Fırat Akkemik
projesi ile 2015 yılının ilk 6
ayında gerçekleştirdiği eğitim
programlarıyla fabrikalarında
görev alan 680 çalışanı toplamda
7 bin 541 saatlik eğitimden
geçirdi. Baltaş Eğitim
ve Danışmanlık
şirketiyle birlikte
kurguladığı
gelişim
programı
doğrultusunda
çalışanlar iletişim
becerilerini artıracak,
olumlu ve verimli
ilişkiler kurup sürdürmelerini
sağlayacak, etkin çalışma
alışkanlıkları kazanacakları ve
üstlendikleri işlerde başarılı
olmalarına yardımcı olacak
konularda eğitimler aldılar.
Borusan ailesinin bir ferdi
olarak bu gelişim programından
önemli edinimlerle çıkması
bizim için çok kıymetli. Hepimiz
işimize kattığımız değerle,
çevremizde oluşturduğumuz
iletişim ağıyla bu iklimin
oluşmasında, şirketimizin
başarılarını katlanarak
artmasında pay sahibiyiz.
Diğer yandan ürünlerimizi ve
hizmetimizi geliştirmek için
nasıl sürekli müşterimizi ve
pazarı dinliyorsak, şirketimizi ve
süreçlerimizi geliştirmek, çalışan
memnuniyeti ve bağlılığını
arttırmak için de çalışanlarımızı
dinliyoruz. Bizi en iyi bilen,
gelişim alanlarımızı en iyi
değerlendirebilecek olan yine
bizleriz” dedi.
Firma, “Bir Fikrim Var” sistemi
kapsamında da bir yılda yaklaşık
4 bin 500 adet önerinin yüzde
60’ını yani 2 bin 700’ünü hayata
geçiriyor. Bu projeye
katılan çalışanlar
sene sonunda
topladıkları
öneri puanların
karşılığını prim
olarak alıyor.
Konuyla ilgili
bir açıklama yapan
Borusan Mannesmann
İK ve Kurumsal Gelişim
Direktörü Fırat Akkemik:
“Borusan Mannesmann
olarak etkin ve şeffaf iletişim,
kurum kültürümüzün önemli
parçalarından birini oluşturuyor.
Dolayısıyla tüm çalışanlarımızın
17
Üyelerimizden
BOSCH’A “TOPLUMSAL
CİNSİYET EŞİTLİĞİ
ÖDÜLÜ”
BOSCH’UN BURSA’DAKİ DİZEL VE BENZİNLİ
SİSTEMLER FABRİKASI, ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI TARAFINDAN “ÇALIŞMA
HAYATINDA TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ
ÖDÜLÜ”NE LAYIK GÖRÜLDÜ.
Dünyanın önde gelen teknoloji
ve hizmet sağlayıcısı Bosch’un
Bursa’daki Dizel ve Benzinli
Sistemler Fabrikası, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından verilen “Çalışma
Hayatında Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Ödülü”nü aldı.
Özel ve kamu sektöründeki
işyerlerinde toplumsal cinsiyet
eşitliğine yönelik bilinç
düzeyinin yükseltilmesi amacıyla
verilen ödül, çeşitli kurumların
temsilcilerinin bulunduğu jüri
tarafından değerlendiriliyor.
Bosch’un Bursa’daki Dizel ve
Benzinli Sistemler Fabrikası,
taahhüt, eğitim fırsatları,
ayrımcılık karşıtı mekanizmalar,
işe alım, kariyer planlaması,
terfi süreci ve eşit işe eşit ücret
kriterleri üzerinden yapılan
değerlendirme sonucunda ödüle
layık görüldü.
BOSCH’TAN KADIN
ÇALIŞANLARA FIRSAT
EŞİTLİĞİ
Kadın çalışanlar için fırsat
eşitliğinin garanti altına
alınması Bosch’un dünya
gündemindeki önceliklerden
biri olmaya devam ediyor.
Grup, şirket politikası olarak
istihdamda kadın çalışanlara
fırsat eşitliği sağlanması için
çalışmalar yürütüyor. Bosch
Dizel ve Benzinli Sistemler
Fabrikası, Bursa’da ve
metal sektöründe, geçen yıl
KAGİDER’den Fırsat Eşitliği
Modeli Sertifikası almaya hak
kazanan ilk şirket olmuştu.
Bosch Global, 2020 yılına
kadar kadın yönetici oranını
da yüzde 20’ye çıkarmayı
hedefliyor. Bunun dışında
özellikle teknik alanda kadın
çalışanların işe alınmasında
fırsat eşitliği sağlanmasına
önem veren Bosch, yoğunluklu
işe alım yapılan üniversitelerin
kadın öğrenci mezuniyet
yüzdesinden yüzde 20 daha
fazla kadını teknik pozisyonlara
yerleştirmeyi hedefliyor.
KIRPART, İŞ
ARAYANLARLA
BULUŞTU
İNSAN KAYNAKLARI VE İSTİHDAM BULUŞMASI’NA
KATILAN KIRPART, İŞ ALANINI TANITMA VE İŞ
ARAYANLARLA TANIŞMA FIRSATI BULDU. ETKİNLİKTE
KIRPART’TA ÇALIŞMAK VE STAJ YAPMAK İÇİN ÇOK
SAYIDA BAŞVURU OLDU.
İnsan Kaynakları ve İstihdam
Buluşması 3-5 Aralık 2015
tarihlerinde Bursa Atatürk
Kongre ve Kültür Merkezi’nde
yaklaşık 165 firma ve 28
bin katılımcı ile gerçekleşti.
Firmaların aranılan iş gücünü
istihdam ederek, işsizlik
18
oranını azaltmaya katkı
sağlamak amacıyla düzenlenen
etkinliğe katılan Kırpart, bu
sayede iş alanını tanıtma ve
iş arayanlarla tanışma fırsatı
buldu. Buluşmada Kırpart’a,
staj yapmak veya çalışmak
isteyen çok sayıda kişi başvuru
yaptı. Çoğunlukla yeni mezun
ve öğrencilerin katıldığı
buluşmada Kırpart yetkilileri
katılımcılara, iş hayatına dair
konuşmalar yaptı, kariyerlerini
nasıl şekillendirebilecekleri
üzerine onlara tavsiyelerde
bulundu. İnsan Kaynakları
ve İstihdam Buluşması’na
katkısından dolayı Kırpart,
Çalışma ve İş Kurumu Bursa
İl Müdürü Kasım Tilki, Kent
Konseyi Başkanı Hasan Çepni
ve Binted Genel Müdürü
Birgül Yıldız Günay tarafından
Kırpart’a bir sertifika verildi.
BOSCH, KIRPART, OTOKAR, BORÇELİK
Üyelerimizden
OTOKAR, BIST
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
ENDEKSİ’NDE
YERİNİ ALDI
TÜRKİYE’NİN ÖNCÜ OTOMOTİV VE SAVUNMA SANAYİ
ŞİRKETİ OTOKAR, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
PERFORMANSI İLE BIST SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
ENDEKSİ’NE GİRMEYE HAK KAZANDI.
Koç Topluluğu şirketlerinden
Otokar, Borsa İstanbul’un
belirlediği “Endeks Seçim
Kriterleri” kapsamında
değerlendirmeye tabi tutularak,
beklenen değerleri karşıladı
ve 29 şirketten oluşan BIST
Sürdürülebilirlik Endeksi’ne
dahil oldu. Otokar, Kasım
2015 - Ekim 2016 döneminde
Borsa İstanbul’da işlem gören
ve kurumsal sürdürülebilirlik
performansları üst seviyede
olan şirketlerin paylarından
oluşan BIST Sürdürülebilirlik
Endeksi’nde yer alacak.
Ekonomik, çevresel ve sosyal
faktörleri kurumsal yönetim
ilkeleriyle birleştirerek uzun
vadeli değer yaratmayı
amaçlayan şirketin bu alanda
yaptığı çalışmalara Otokar
Sürdürülebilirlik Raporu’nda
detaylı olarak yer verildi.
Otokar’ın uluslararası
sürdürülebilirlik kriterlerine
hesaplanması açısından,
dünyanın en saygın raporlama
girişimlerinden olan Küresel
Raporlama Girişimi’nin (GRI)
Sürdürülebilirlik Raporlama
İlkeleri doğrultusunda hazırlandı
ve düzenli olarak güncellenen
GRI İlkeleri'nin son versiyonu
olan G4 onayı aldı.
uygun ikinci Sürdürülebilirlik
Raporu, sürdürülebilirlik
taahhütlerini ve performansını
kapsıyor.
Otokar’ın Sürdürülebilirlik
Raporu, kapsam ve bağlayıcılık
unsurlarının belirlenmesi,
içerik yapısının oluşturulması,
performans verilerinin
BORÇELİK
BOWLİNG’TE RAKİP
TANIMIYOR
BURSA’DA DÜZENLENEN ŞİRKETLER ARASI
TURNUVADA BİRİNCİ OLAN BORÇELİK BOWLİNG
TAKIMI, TÜRKİYE GENELİNDE KURUMSAL
FİRMALARIN KATILDIĞI VE BU SENE İSTANBUL’DA
7’NCİSİ DÜZENLENEN “ŞİRKETLER YARIŞIYOR”
BOWLİNG TURNUVASININ DA ŞAMPİYONU OLDU.
Çalışmalara başladığı günden
bugüne elde ettiği başarılarla
Borçelik ailesinin gururu olan
Borçelik Bowling Takımı bu sene
7’ncisi düzenlenen “Şirketler
Yarışıyor” bowling turnuvasını
şampiyon olarak tamamlayarak
alanında Türkiye’nin en iyisi
oldu. Türkiye genelinde 10
kurumsal takımın yarıştığı
turnuvada; birinci turu toplam
803 puanla tamamlayan Borçelik
Bowling Takımı, ikinci tura
lider olarak yükseldi. Toplam
skorer kadın unvanını paylaştığı
turnuvada, Borçelik takımını
Selçuk Ertaş, Hüseyin Efe,
İbrahim Sarıca, Elif Tuğrul ve
Rıdvan Fidan temsil etti. Ödül
töreni 500’den fazla katılımcı ile
gerçekleşti.
altı takımın yarıştığı ikinci turda
da geleneği bozmayan Borçelik,
bu turu da 767 puanla birinci
bitirerek toplam 1570 puanla
şampiyonluğa ulaştı.
Selçuk Ertaş’ın sayı kralı
olduğu, Elif Tuğrul’un en
19
Dünya gündemi
KÜRESEL EKONOMİNİN “YENİ
ANORMAL”İNE HOŞ GELDİNİZ!
GELİŞMİŞ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE REEL EKONOMİ CİDDİ ŞEKİLDE HASTA AMA
PİYASALAR DÜNE KADAR REKORLAR KIRDI, DAHASI BÜYÜYEN JEOPOLİTİK RİSKLERE
HENÜZ BİR TEPKİ VERMEDİ. BÜYÜME, ENFLASYON, PARA POLİTİKALARI VE VARLIK
FİYATLARININ YENİ ANORMAL’İNE HOŞ GELDİNİZ. LÜTFEN RAHATINIZA BAKIN. DAHA
UZUN BİR SÜRE BURADA OLACAĞIZ GİBİ GÖRÜNÜYOR.
NEW YORK
Yılın başından beri
dünya ekonomisi, finans
piyasalarında hisse ve riskli
varlıkların fiyatlarının
keskin bir şekilde düştüğü,
ciddi bir dalgalanma serisiyle
karşılaştı. Bunun sebepleri:
Çin ekonomisinin sert
düşüşüne ilişkin endişeler,
ABD’de Fed’in faiz oranlarını
artırmasıyla büyümenin
yavaşlaması riski, gittikçe
yükselen bir Suudi-İran
ihtilafına dair korkular ve
küresel talepte -petrol ve
emtia fiyatlarını belirgin bir
şekilde düşüren- ciddi bir
zayıflıktır.
Dahası da var. Petrol
fiyatlarındaki düşüş
-piyasadaki likidite azlığı,
ABD’li enerji şirketlerinin
ve petrol ihraç eden
kırılgan ülkelerdeki enerji
20
şirketlerinin borçluluğundaki
artışla birlikte- kredi
piyasalarında ciddi kredi
olaylarına (temerrütlere)
ve sistemik krizlere ilişkin
korkuları körüklüyor. Ve
görünüşe bakılırsa Avrupa’da
da İngiltere’nin Avrupa
Birliği’nden ayrılmasının
(Brexit) daha muhtemel bir
hale gelmesiyle, sağ ve solda
popülist partilerin gittikçe
daha fazla yükselmesiyle hiç
bitmeyen endişeler mevcut.
Ve tüm bunlar küresel
ekonominin her yerine nüfus
eden vasat bir büyümeye
işaret eden tatsız orta
vadeli trendlerle daha da
büyüyor. Gerçeği söylemek
gerekirse, 2016’da küresel
ekonomi, çıktıları, ekonomik
politikaları, enflasyonu,
varlık fiyatlarının ve finansal
piyasaların davranışı gibi
birçok açıdan “yeni anormal”
olarak nitelendirilmeye
devam edecek.
Peki, bugünün küresel
ekonomisini anormal hale
getiren tam olarak nedir?
Birincisi, hem gelişmiş hem
de gelişmekte olan ülkelerde
yüksek özel ve kamu borcu
yükleriyle, hızlı yaşlanma
(bu da daha fazla tasarruf
ve daha düşük yatırıma
işaret eder) ve sermaye
harcamalarını engelleyen
birçok belirsizlik, büyüme
potansiyelini düşürdü.
Dahası birçok teknolojik
inovasyon henüz daha yüksek
üretkenlik büyümesine
dönüşmedi. Yapısal reformlar
hala yavaş. Müzmin bir
döngüsel duraklama
yetkinlik temellerini ve fiziki
sermayeyi erozyona uğrattı.
İkincisi, önce ABD’de sonra
NOURIEL ROUBINI
Dünya gündemi
Avrupa’da ve şimdi de hayli
kaldıraçlı olan gelişmekte
olan ekonomilerde, acılı
bir kaldıraçsızlık süresinin
başlamasıyla gerçek büyüme
çok cansız ve potansiyel
trendinin altında kaldı.
Üçüncüsü, ekonomik
politikalar -özellikle de
para politikaları- gittikçe
alışılmamış politikalar
olmaya başladı. Doğrusu,
para politikaları ve mali
politika arasındaki ayrım
gittikçe bulanıklaştı. On yıl
önce ZIRP (sıfır faiz oranı
politikası), QE (parasal
genişleme), CE (kredi
genişlemesi), FG (sözlü
yönlendirme), NDR (negatif
mevduat faizi) veya UFXInt
(kısırlaştırılmamış döviz
müdahalesi) gibi terimleri
duyan var mıydı? Hayır,
çünkü böyle terimler yoktu.
Fakat bugün bu alışılmadık
para politikası enstrümanları
birçok gelişmiş ekonomide
-ve bazı gelişmekte olan
ekonomilerde bile- kaide
haline geldi. Ve Avrupa
Merkez Bankası ve Japonya
Merkez Bankası’ndan gelen
son sinyallere bakılırsa,
bu geleneksel olmayan
politikalar daha da devam
edecek.
Bazıları bu alışılmadık
para politikalarının
-ve beraberinde merkez
bankalarının bilançolarının
balonlaşmasının- bir
çeşit fiat para biriminin
değerini düşürme yöntemi
olduğunu iddia etti. Güya
enflasyon fırlayacak (olmadı
hiperenflasyon olacak),
uzun vadeli faiz oranları
keskin bir şekilde artacak,
doların değeri ciddi bir
düşüş yaşarken, altın ve
diğer emtiaların fiyatları
ise artacak, değeri düşmüş
fiat para birimleri, bitcoin
gibi kripto para birimlerine
dönüşecekti.
Fakat bunun yerine -bu
dördüncü anormallikenflasyon gelişmiş
ekonomilerde merkez
bankalarının alışılmadık
politikalarına ve aşırı şişen
bilançolarına rağmen hala
çok düşük ve hala düşmekte.
Merkez bankalarının
zorlu görevi enflasyonu
yükseltmek, tam bir
deflasyondan kaçınmak.
Aynı zamanda uzun vadeli
faiz oranları da geçtiğimiz
yıllarda düşmeye başladı;
doların değeri yükseldi, altın
ve emtia fiyatları keskin bir
şekilde düştü; bitcoin ise
2014-2015 yılının en kötü
performans sergileyen para
birimi oldu.
Ultra düşük enflasyon
bir sorun olmaya devam
etmesinin sebebi, para
arzıyla fiyatlar arasındaki
geleneksel nedensel ilişkinin
bozulmuş olmasıdır.
Bunun nedenlerinden biri
bankaların ek para arzını
“fazla rezervler” şeklinde
biriktirmesidir. Dahası
işsizlik oranının yüksek
olması işçilerin pazarlık
gücünü azaltıyor. Ve birçok
ülkenin mal piyasalarında
ciddi bir durgunluk var;
üretim açıkları büyük
ve şirketlerin fiyatlama
güçleri düşük (Çin’in aşırı
yatırımlarıyla kapasite
fazlalığı sorunu daha da
beter hale geldi).
Ve şimdi, ani yükseliş ve
düşüş yaşayan ekonomilerde
konut fiyatlarındaki ciddi
bir düşüşün ardından, petrol,
enerji ve diğer emtia fiyatları
da düştü. Buna da beşinci
anomali diyelim; Çin’deki
yavaşlama sonucu enerji
ve endüstriyel metallerin
arzında artış yaşandı ve
dolar da güçlenerek emtia
fiyatlarını zayıflattı.
Şu anda piyasada yaşanan
çalkantı, parasal genişleme
küresel varlık balonunun
sönüşünü başlattı, fakat
geleneksel olmayan para
politikaları balonu bir
süre daha idare edebilir.
Gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde reel ekonomi ciddi
şekilde hasta. Ama yine de
son döneme kadar merkez
bankalarının ek genişlemeleri
sayesinde finans piyasaları
yeni rekorlar kırdı. Sorun
Wall Street ve Main Street’in
(vatandaş ve reel ekonomi
anlamında) ne kadar süre
daha farklı kalabileceği.
Aslında farklı tutum son
anormalliğin tek bir tarafı.
Diğer tarafta finans piyasaları
büyüyen jeopolitik risklere,
Ortadoğu’da olup bitenlere,
Avrupa’nın kimlik krizine,
Asya’da yükselen gerilimlere ve
Rusya’nın agresifleşmesinden
doğan risklere henüz, en
azından şimdilik, çok da
büyük bir tepki vermedi.
Tekrar soruyorum, bu durum,
piyasaların sadece reel
ekonomiyi değil, çok önemli
politik riskleri de görmezden
geldiği bu hal daha ne kadar
sürebilir?
Büyüme, enflasyon, para
politikaları ve varlık
fiyatlarının “yeni anormal”ine
hoş geldiniz. Lütfen rahatınıza
bakın. Daha uzun bir
süre burada olacağız gibi
görünüyor.
Nouriel Roubini; Roubini
Global Economics (www.
roubini.com) Başkanı ve
New York Üniversitesi Stern
İşletme Fakültesi Ekonomi
Profesörüdür.
8 Şubat 2016 tarihli Dünya
gazetesinden alınmıştır.
21
Dünya turu
ARJANTİN
KREDİTÖRLERLE
ANLAŞTI
ABD Federal Temyiz
Mahkemesi’nde görülecek
duruşma öncesi Arjantin
ile Paul Singer’s Elliott
Management liderliğindeki
kreditör grubunun sağladığı
anlaşmaya göre Buenos Aires
hükümeti, tahvillerini taşıyan
hedge fonlara 4,63 milyar
dolara yakın ödeme yapacak.
Anlaşmanın Arjantin Ulusal
Meclisi’nde onaylanması
gerekiyor. Olaya yakın
kaynaklar anlaşmanın Arjantin
Cumhurbaşkanı Mauricio
Macri için bir zafer olduğunu
belirtiyor. Arjantin 2001’de
80 milyar dolarlık borcunu
ödeyemeyerek temerrüde
düşmüştü. 2014 yılında New
York Mahkemesi Yargıcı
Thomas Griesa Buenos Aires
yönetiminin borçlarını ödemek
için bir yapılandırmaya gidene
kadar uluslararası piyasalara
girişini yasaklamasıyla teknik
olarak ikinci temerrüdü
yaşamıştı.
22
ALMANYA 2015’TE
İHRACAT VE İTHALAT
REKORU KIRDI
Avrupa’nın en büyük
ekonomisi Almanya, 2015
yılında 1 trilyon 195,8
milyar euroluk ihracat, 948
milyar euroluk da ithalat
gerçekleştirerek rekor kırdı.
Almanya Federal İstatistik
Ofisi’nin (Destatis) geçici
verilerine göre, Almanya’nın
ihracatı geçen yıl yıllık bazda
yüzde 6,4, ithalatı da yüzde
4,2 arttı. 2014 yılında 1 trilyon
123,7 milyar euroluk ihracat
ve 910,1 milyar euroluk ithalat
gerçekleştiren Almanya, 2015
yılında ise 1 trilyon 195,8
milyar euroluk ihracat ve
948 milyar euroluk da ithalat
yaptı. Böylece, ülkenin ihracat
ve ithalatı daha önce 2014’te
kaydedilen tüm zamanların
en yüksek seviyesinin üstünde
gerçekleşerek yeni rekor
seviyeye ulaştı. Ülkenin dış
ticaret dengesi de geçen
yıl 247,8 milyar euro ile
tüm zamanların rekorunu
kırdı. Almanya, geçen yıl AB
dışındaki ülkelere 501,9 milyar
euroluk ihracat gerçekleştirdi.
AVRUPA’DA İMALAT
PMI BEKLENTİLERİN
ÜZERİNDE
Euro Bölgesi ve Almanya şubat
ayı imalat PMI verileri açıklandı.
Her iki veri de analistlerin
beklentilerinin hafif üzerinde
geldi. Euro Bölgesi imalat sanayi
satın alma yöneticileri endeksi
(PMI) şubatta nihai 51,2 ile
beklentilerin hafif üzerinde
açıklandı. Ekonomistler Euro
Bölgesi imalat PMI endeksinin
şubatta 51,0 olarak açıklanmasını
bekliyorlardı. Endeks ocakta
52,3 nihai değerini alırken,
50’nin üzerinde olması imalat
sektöründe faaliyetlerin arttığını
ve altında olması ise daraldığını
ifade ediyor. Öte yandan Euro
Bölgesi’nin en büyük ekonomisi
olan Almanya’da imalat sanayi
satın alma yöneticileri endeksi
(PMI) şubatta beklentilerin hafif
üzerine çıkarak 50,5 oldu. Bir
önceki ay nihai 52,3 değerini
alan endeksin 50’nin üzerinde
yer alması imalat sektöründe
faaliyetlerin arttığı, 50 seviyesinin
altında yer alması ise faaliyetlerin
azalması anlamına geliyor.
ARJANTİN - ALMANYA - AVRUPA - HİNDİSTAN GÜRCİSTAN - BANGLADEŞ - YUNANİSTAN
Dünya turu
EN HIZLI BÜYÜYEN
ÜLKE HİNDİSTAN
OLDU
Hindistan ekonomisi 2015
yılında ortalama yüzde 7,5
büyüme performansıyla yüzde
6,9 büyüyen Çin ekonomisini
geride bıraktı. Hindistan
hükümeti ekonomisinin,
Ekim-Aralık 2015 döneminde
bir önceki döneme göre hafif
düşüşle yüzde 7,3 oranında
büyüdüğünü duyurdu. Bu
performansıyla Hindistan
dünyanın en hızlı büyüyen
ülkesi oldu. Bir milyarı aşkın
nüfusuyla, dünyanın en
kalabalık ikinci ülkesi olan
Hindistan’ın ekonomisi 2015’in
son çeyreğinde biraz soğusa da
dünyanın en kalabalık ülkesi
Çin’i geçmeyi başardı.
Hindistan Başbakanı Narenda
Modi ve hükümeti, 2016 Mart
ayında büyümenin yüzde
7,6’ya çıkacağını öngörüyor.
Bazı ekonomistler Asya’nın
üçüncü büyük ekonomisi
Hindistan’ın büyüme
rakamlarının mantığa aykırı
olduğunu düşünüyor.
GÜRCİSTAN
VATANDAŞLARI AB
ÜLKELERİNE VİZESİZ
GİREBİLİR
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu,
Gürcistan vatandaşlarına vize
muafiyeti getirilmesini tavsiye
etti. AB Komisyonu’nun
açıklamasına göre, tavsiye
kararı Gürcistan’ın vize
serbestisi eylem planı altındaki
tüm kıstasları yerine getirdiğine
dair geçen aralık ayındaki
olumlu raporun ardından
alındı.
AB Konseyi ve Avrupa
Parlamentosu’nun tavsiye
kararını kabul etmesi
durumunda, biyometrik
pasaportu olan Gürcistan
vatandaşlarının Schengen
bölgesine 90 güne kadar olan
seyahatlerinde vize almaları
gerekmeyecek. İngiltere ve
İrlanda, Schengen’e dahil
olmadığı için bu ülkeler için
vize uygulaması devam edecek.
BANGLADEŞ
MALEZYA’YA 1.5
MİLYON İŞÇİ
GÖNDERECEK
New Straits Times gazetesinde
yer alan habere göre,
Bangladeş Başbakanı Şeyh
Hasina, Malezya’ya 1.5 milyon
işçi gönderilmesine onay
verdi. İşçilerin, üç yıllık bir
sürede düzenli aralıklarla ve
hükümet denetimindeki özel
sektör tarafından Malezya’ya
gönderilmesi öngörülüyor.
Hükümet Sözcüsü Muhammed
Seyful Alam, Malezya’nın
Bangladeş’i iş gücü açığını
kapatmada öncü ülke kabul
etmesinin önemli bir başarı
olduğuna işaret etti. Seyful
Alem, işçilerin imalat,
inşaat ve hizmet sektöründe
çalıştırılacaklarını belirtti.
İki ülke arasında daha önce
yapılan anlaşmaya göre
Bangladeşli işçiler, sadece tarım
sektöründe çalıştırılıyordu.
Resmi rakamlara göre 600 bin
Bangladeşli işçi Malezya’nın
çeşitli bölgelerinde çalışıyor.
AB’DEN YUNANİSTAN’A
700 MİLYON EURO
Avrupa Birliği, Yunanistan’a
mülteci kriziyle mücadelesinde
destek olmak için gelecek
üç yılda toplam 700 milyon
euro insani yardım sağlamaya
hazırlanıyor. AB Komisyonu
tarafından öngörülen plan,
AB fonlarının birlik içindeki
insani operasyonlar için
kullanılmasını öngörüyor.
Bu fonlar halihazırda Afrika
ve Ortadoğu’daki çatışma
bölgelerindeki insani
operasyonlar için kullanılıyor.
Komisyon yetkilileri ayrıca,
Yunanistan’a verilecek 700
milyon euronun bir başlangıç
rakamı olduğunu, bu rakamın
gerektiğinde artırılabileceğini
de ifade ediyorlar. Yunanistan
Başbakanı Aleksis Çipras,
uluslararası kreditörlerin
kurtarma programının
ilk gözden geçirmesini
tamamlamak üzere martta
Atina’ya geri dönebileceklerini
söyledi. Çipras, borç rahatlatma
müzakereleri için ilk gözden
geçirmenin hızlı şekilde
tamamlanmasını istediklerini
ifade etti.
23
Sektör analizi
Alüminyum
sektöründe markalaşmanın yolu
ar-ge ve inovasyondan geçiyor
TOPLAM 130 MİLYAR DOLARLIK DÜNYA ALÜMİNYUM PAZARINDAN
4 MİLYAR DOLARLIK PAY ALAN TÜRKİYE, SEKTÖRDE ÖNEMLİ BİR BÜYÜME
POTANSİYELİNE SAHİP. 2014 YILINDA YAPTIĞI 2,5 MİLYAR DOLARLIK
ALÜMİNYUM HAMMADDE İTHALATIYLA DÜNYADA 7’NCİ SIRADA YER ALAN
TÜRKİYE’NİN SEKTÖRDE BİR MARKA HALİNE GELEBİLMESİ İÇİN İNOVATİF
ÇALIŞMALARA VE AR-GE YATIRIMLARINA YÖNELMESİ GEREKİYOR.
24
Sektör analizi
Alüminyum, özellikle inşaat,
otomotiv, dayanıklı tüketim,
ulaştırma ve ambalaj sektörleri
başta olmak üzere endüstrinin
ve yeni teknolojilerin de
gelişmesiyle her geçen gün
kullanımı artan bir ürün.
Dünyadaki alüminyum
tüketiminin yıllar içinde artması
ve önümüzdeki 10 yıl içinde
sektörün yılda yüzde 5 ile 7
arasında büyümesi öngörülüyor.
Bu büyüme öngörüleri, önemli
bir ihracat potansiyeli olan
Türkiye alüminyum sektörü
için de bir fırsat. Bu fırsatı
değerlendiren Türkiye, gelişmiş
ülkelere kıyasla daha düşük olan
kişi başına düşen alüminyum
kullanımını artırma fırsatı da
yakalayacak.
Dünyadaki toplam alüminyum
pazarının büyüklüğü 130 milyar
dolar, Türkiye alüminyum
sektörünün büyüklüğü ise
yaklaşık 4 milyar dolar ve dünya
alüminyum pazarından yüzde
3.25 pay alıyor. Önemli bir
büyüme potansiyeline sahip
olan ve Türkiye ekonomisinin
en önemli sektörlerinden
biri haline gelen alüminyum
sektörünün gelişiminin
sürdürülebilirliği için, teknolojik
altyapının güçlendirilmesi
önem kazanıyor. Bunun yolu
ise inovatif çalışmalara ağırlık
vermekten, Ar-Ge yatırımlarının
artırılmasından geçiyor.
Sektörün gelişmesi, Türkiye’nin
alüminyum konusunda
bir marka haline gelmesi,
dünyada daha da saygın bir
yer edinebilmesi için önemli.
Böylece dünyada kalite, nitelik
ve çeşitlilikte üretimi ile önemli
bir ticaret hacmi kazanmış olan
alüminyum sektörü, marka
imajını güçlendirdiği takdirde
uluslararası pazarlarda daha da
rekabetçi hale gelecek.
alüminyum üretildi. Birincil
alüminyum üretimi, dünya
toplam alüminyum ticaretine
paralel bir yapı gösterdi.
Dünyada yaşanan ekonomik
krizler, birincil alüminyum
üretiminin düşmesine, dünya
ticaretinde ise ithalat ve ihracat
dengesinin bozulmasına yol açtı.
2014 yılında 27,5 milyon ton
ile dünyanın en büyük birincil
alüminyum üretimini yapan
Çin, dünya üretiminin yüzde
52’sini gerçekleştirdi. Avrupa ve
Amerika’da yıllar içinde birincil
alüminyum üretimi azalırken
Çin son 20 yıl içinde üretimini
katlayarak artırdı ve dünyanın
en büyük birincil alüminyum
ÇİN, BİRİNCİL
ALÜMİNYUM
ÜRETİMİNDE LİDER
Dünyada 2014 yılında 53
milyar 127 milyon ton birincil
25
Sektör analizi
üreticisi oldu.
Son 14 yılda alüminyum
sektöründe ortalama her yıl
yüzde 6’lık bir büyüme yaşanan
dünyada 2014 yılı itibarı ile
57,3 milyon dolar değerinde
24,9 milyon ton alüminyum
hammadde ithalatı gerçekleşti.
En büyük alüminyum
hammadde ithalatı yapan
ülkeler sırasıyla ABD, Japonya,
Almanya, Hollanda, Kore,
İtalya ve Türkiye’dir. Türkiye
2014 yılında dünya alüminyum
hammadde ithalatının yüzde
4.4’ünü gerçekleştirerek
7’nci sırada yer aldı. Türkiye
2014 yılında 2,5 milyar dolar
değerinde, 1,9 milyon ton
alüminyum hammadde ithalatı
yaptı.
Dünya alüminyum satışlarında
ilk üçe sırasıyla Çin, Almanya
ve ABD yer alıyor. Türkiye
dünyadaki toplam alüminyum
satışının yüzde 1.5’ini
gerçekleştirerek 21’inci sırada
yer alıyor. Bugün dünyada
alüminyum ithalatı yapan birinci
ülke Almanya iken onu ABD ve
Japonya takip ediyor. Türkiye,
toplam dünya alüminyum
ithalatından yüzde 2 pay alarak
15’inci sırada yer alıyor. Türkiye
en büyük birincil alüminyum
ithalatını Rusya’ya yapıyor,
ardından Tacikistan, Katar ve
Birleşik Arap Emirlikleri gibi
ülkeler geliyor.
ile cari açığın artacağı gerçeği,
kötü bir senaryo çiziyor. Ancak,
zaten Türkiye’nin ihtiyacı olan,
alüminyumu karşılayacak
alüminyum hammaddesi
olmayan bir ülke olarak, ithalat
kaleminde en düşük katma
değerli alüminyum hammaddeyi
alıp ülke içinde işleyebilmesidir.
Ülkemiz alüminyum hammadde
ihtiyacının yüzde 95’ini ithal
ederek ara-mamul ve sonmamul seviyelerinde dünyada
önemli ihracatçı ülkeler arasına
girdi. Türkiye alüminyum
üretimi ve ihracatının en güçlü
olduğu yarı-mamul üretim
sektörleri olan ekstrüzyon
sektöründe dünya ticaretinin
yüzde 4’ünü gerçekleştiriyor
ve dünyada 7’nci sırada yer
alıyor. 2014 yılında 159,313
ton ekstrüzyon ürünü, başta
Almanya olmak üzere Irak,
Türkmenistan gibi ülkelere ihraç
edildi. Yassı mamulde Türkiye
dünya ticaretinin yüzde 2.2’si
ile dünyada 11’inci sırada,
alüminyum folyo ihracatında da
Türkiye İthalatın
Yüzde 60’Inı İhraç
Ediyor
Türkiye’nin alüminyum
dış ticaretinde yıllar içinde
en büyük kalemi, birincil
alüminyum ithalatı oldu ve
bu kalem toplam alüminyum
ithalatının yaklaşık yüzde
80’inini oluşturuyor. Türkiye
ithal ettiği alüminyum
miktarının yüzde 60’ı kadar
alüminyumu ihraç ediyor.
Ülkenin ihracat ithalat
dengesizliğinin yüzde 40
civarında olması ve bu sektörde
ithalat bağımlılığı olması
nedeniyle sektörün büyümesi
yüzde 2.5 pay ile 7’nci sırada
yer alıyor. Yassı mamulde de
en büyük ihracat Almanya’ya
yapılıyor. Ekstrüzyon
ürünlerinden farklı olarak yassı
mamul ihracatının yapıldığı ilk
beş ülke Avrupa ülkeleridir.
Türkiye’de 2014 yılında yassı
ürünler üretiminde bir önceki
yıla göre yaklaşık yüzde 5,
folyo ürünler üretiminde ise
yaklaşık yüzde 7 artış oldu.
2014 yılında bir önceki yıla göre
yassı ürünler ihracatı yaklaşık
yüzde 5 artarken, 2015 yılının
ilk altı ayında ise ihracat bir
önceki yıla göre aynı seviyede
kaldı. Folyo ürünler ihracatı ise
2015 yılının ilk altı ayında bir
önceki yılla hemen hemen aynı
seviyesinde kaldı. Ekstrüzyon
ihracatında ise bir daralma
gözlemlendi. Türkiye’de ve
uluslararası pazarlarda yaşanan
siyasi ve ekonomik belirsizlikler
alüminyum pazarlarına da etki
etti, bu etki bir önceki sene
kaydedilen büyüme oranlarını
yavaşlattı.
ALÜMİNYUM İHRACATI 2015 (2014 KARŞILAŞTIRMALI)
% FARK (2014 - 2015)
OCAK - ARALIK 2014
OCAK - ARALIK 2015
MAL GRUBU
MİKTAR
(KG)
DEĞER
(FOB USD)
BİRİM
FİYAT
DEĞER
(FOB USD)
BİRİM
FİYAT
- 15.03
52,031,191
123,257,321
2.37
- 7.52
158,687,363
657,366,712
4.14
50,145,164
104,734,194
2.09
154,549,831
607,950,685
6.28
- 4.99
178,234,717
531,239,115
2.98
3.93
189,423,200
504,755,393
ALÜMİNYUM FOLYO
21.43
7.11
64,954,015
242,337,496
2.66
3.73
78,871,171
259,576,283
ALÜMİNYUM BORU
- 9.66
- 18.21
8,227,787
3.29
27,538,588
3.35
7,432,800
22,525,152
ALÜMİNYUM İNŞAAT AKSAMI
- 6.64
- 17.87
3.03
48,258,136
286,651,217
5.94
45,051,714
235,425,962
- 46.29
5.23
- 45.97
49,384,434
125,316,698
2.54
26,522,126
67,705,597
2.55
8.69
1.75
19,842,967
116,784,140
5.89
21,566,678
118,823,515
5.51
ALÜMİNYUM HURDA
17.11
- 13.28
15,468,457
25,603,218
1.66
18,114,371
22,203,568
1.23
ALÜMİNYUM KAPLAR
7.02
- 7.03
10,210,767
82,621,612
8.09
10,927,143
76,815,182
7.03
ALÜMİNYUM DÖKÜM
8.42
- 8.72
9,574,782
63,399,400
6.62
10,380,502
57,873,542
5.58
ALÜMİNYUM DİĞER
56.32
17.68
39,694,551
226,685,954
5.71
62,049,135
266,772,851
4.30
3.13
- 6.52
654,569,166
2,508,801,471
3.83
675,033,833
2,345,161,924
3.47
MİKTAR
DEĞER
ALÜMİNYUM KÜLÇE
- 3.62
ALÜMİNYUM ÇUBUK & PROFİLLER
- 2.61
ALÜMİNYUM SAC & LEVHA
ALÜMİNYUM ÖRME HALAT
ALÜMİNYUM MUTFAK EŞYASI
ALÜMİNYUM TOPLAMI:
Kaynak: İMMİB
26
MİKTAR
(KG)
TÜRKİYE ALÜMİNYUM ÜRETİMİ VE İHRACATININ EN GÜÇLÜ OLDUĞU YARI-MAMUL ÜRETİM
SEKTÖRLERİ OLAN EKSTRÜZYON SEKTÖRÜNDE, DÜNYA TİCARETİNİN YÜZDE 4’ÜNÜ
GERÇEKLEŞTİRİYOR VE DÜNYADA 7’NCİ SIRADA YER ALIYOR. 2014 YILINDA 159,313 TON
EKSTRÜZYON ÜRÜNÜ, BAŞTA ALMANYA OLMAK ÜZERE IRAK, TÜRKMENİSTAN GİBİ ÜLKELERE
İHRAÇ EDİLDİ. YASSI MAMULDE TÜRKİYE DÜNYA TİCARETİNİN YÜZDE 2.2’Sİ İLE DÜNYADA
11’İNCİ, ALÜMİNYUM FOLYO İHRACATINDA DA YÜZDE 2.5 PAY İLE 7’NCİ SIRADA YER ALIYOR.
Sektör analizi
“İthalata
Bağımlılık, Sektörü
Olumsuz Etkiliyor”
Alüminyum sektörünün
ekonomik ve finansal değerlerini
etkileyen en önemli faktörlerden
birinin alüminyum hammadde
pazarlarındaki dengeler
olduğunu söyleyen Türkiye
Alüminyum Sanayicileri Derneği
(TALSAD) Yönetim Kurulu
Başkanı Ali Kibar, bu faktörün
Türkiye alüminyum pazarına
yansıdığını dile getiriyor. Diğer
faktörlere de değinen Kibar,
“Diğer faktörler, hammadde
üretim miktarlarının ülkemizde
sınırlı olması, üretim tesislerinin
yeterli seviyede ve kapasitede
yapılanmamış olması,
dolayısıyla sektörümüzün
yurtdışına olan bağımlılığı
sebebiyle yüksek miktarlarda
ithalat yapılmasıdır. Bu sorunun
üstesinden gelebilmek için
birincil alüminyum hammadde
üretiminin artırılması ve Türkiye
pazarına sunulması gerekiyor”
diye konuşuyor.
Ülkemizdeki yüksek enerji
maliyetlerinin uluslararası
pazarlardaki rekabet gücümüzü
zayıflatmasının diğer önemli
bir konu olduğunu belirten
Kibar, gelişmiş batı ülkelerine
göre sahip olduğumuz işgücü
maliyeti avantajımızın, yüksek
enerji maliyetleri sebebiyle
rekabetçi güce çevrilemediğini,
reel sektörümüzün
güçlenmesine ve uzun vadeli
ekonomik hedeflerimize
ulaşmamıza engel teşkil ettiğini
düşünüyor.
Türkiye’nin alüminyum
konusunda dünyada söz sahibi
ülkeler arasına girebilmesi
için, katma değeri daha yüksek
ürünlere odaklanılması, kapasite
kullanımlarının yükselmesi ve
alüminyum geri dönüşümünün
ön plana çıkarılması gerektiğini
vurgulayan Kibar, konuyla ilgili
şunları söylüyor: “Alüminyum
yüzde 100 geri dönüştürülebilir
doğası ile çevre dostu bir
metal. Bu nedenle ülkemiz
ekonomisinin sürdürülebilir
kılınması için geri dönüşüm
faaliyetlerinin desteklenmesi ve
yaygınlaştırılması büyük önem
arz ediyor. Ülkemizin yakın
zamanda yassı haddelenmiş
alüminyum mamul üretiminde
söz sahibi ülkeler arasına
gireceğini söyleyebiliriz. Önemli
olan kapasite fazlasını ihracatla
dengelemek ve pazarlarımızı
haksız ithalata karşı korumaktır.”
“SORUNLAR
ÇÖZÜLÜRSE HEDEFLERİ
YAKALARIZ”
Alüminyum sektöründeki
büyümenin aynı hızla devam
edebilmesi, 2023 hedeflerini
yakalayabilmesi ve firmaların
hızla değişen taleplere uyum
sağlayabilmesi için Ar-Ge
çalışmalarına daha fazla önem
verilmesi gerektiğine dikkat
çeken Kibar, “Kalifiye eleman
ihtiyacının karşılanması ve
enerji maliyetlerinin dünya
ölçeklerinde rekabet edilebilir
seviyeye çekilmesi, küresel
rekabet gücümüzü pozitif
yönde etkileyecektir. Bu
anlamda bir diğer kritik nokta
ise, Türkiye’yi alüminyumda
markalaştırabilmektir. Başka bir
ülkedeki potansiyel müşteri,
alım kararını verirken Türk
firmalarını uygun bir seçenek
olarak görebilmelidir. Bunun
için de hizmet ve ürün kalitesini
uygun fiyatla birleştirmek
şarttır. Şayet sektörümüzde bu
koşulları sağlayan firmaların
sayısı artarsa ve hammadde-
enerji bağlamındaki sorunlar
azaltılabilirse; 2023 yılında
ülkemizi parlak bir alüminyum
sektörünün beklediğini
söyleyebiliriz” diyor.
Alüminyum kullanımındaki
talep ve üretim artışıyla birlikte
hem ülkemizde hem de dünyada
sürekli bir gelişme olduğunu
dile getiren Ali Kibar, güncel
verilere göre ülkemizdeki toplam
alüminyum tüketiminin 1
milyon 800 bin tonun üzerine,
kişi başına düşen alüminyum
tüketiminin ise son beş sene
içinde neredeyse iki katına
çıktığını, bunun da alüminyum
sektörünün sahip olduğu
önemli büyüme potansiyelini
gösterdiğini söylüyor.
“Dünyadan Yüzde
3,25 Pay Alıyoruz”
130 milyar dolarlık dünya
alüminyum pazarından, 4
27
Sektör analizi
milyar dolarlık payla yüzde
3.25’ini aldığımızı dile getiren
Girişimci Alüminyum Sanayici
ve İşadamları Derneği (GALSİD)
Yönetim Kurulu Başkanı
Celalettin Kırboz, 2015 yılına
kadar hızla yükselen bir
pazar grafiği olan sektörün,
2015 yılında işleme alınan
birtakım vergiler ve 2016
yılında yine gündeme alınan
ücret artışlarındaki ani ve
dik yükselişler nedeniyle
rekabette çok zorlandığını,
özellikle Avrupa pazarında
sürekli müşteri kaybı yaşadığını
açıklıyor.
Kırboz, “Avrupa bizlere
rekabet anlamında yaptırımlar
koyarak pazardan uzak
kalmamızı sağlarken kendi
üreticisine çeşitli yollar ile ucuz
hammadde temin ediyor ve
Türk firmalarının bu pazardaki
hâkimiyetine önemli sekte
vuruyor. Bugün Romanya LME
+ 325 USD fiyat ile biyet temin
ederken, ülkemiz üreticisi aynı
hammaddeyi LME + 390 USD
seviyelerinde ancak temin
edebiliyor. Bu şartlarda daha
hammadde ayağında rekabet
şansımız yok oluyor” diyerek
sektörün en büyük sorununa
dikkat çekiyor.
Türkiye alüminyum sektörünün
2014 yılında yükselen grafiğini
devam ettirdiğini, 2000’li
yıllarda başlayan yatırımların
devreye alınması ile kapasite
artışı olduğunu, bir yandan
da hammadde tedarik riskleri
oluşmaya başladığını belirten
Kırboz, ithal kaynaklı bir
hammadde ile çalışan sektörün,
döviz ve kur hareketlerinden
etkilenmeye devam ettiğini ifade
ediyor. Kırboz, yılın başlarında
1700 USD/ton seviyesinde
başlayan fiyatların yıl bazında
28
yukarı hareketler ile devam
ederek ağustos ayında 2150
USD/tonlar seviyesine kadar
çıktığını ancak 2015 yılını 1950
USD/ton olarak kapattığını,
hedeflerin çok tutturulamadığını
anlatıyor.
“2015’Te Üretim
Yüzde 30 Düştü”
Kırboz konuşmasını şöyle
sürdürüyor: “Bunun temel
faktörü genel kriz piyasası
olduğu söylenebilir ama ülkemiz
açısından iyi başlanan bir yıl
da ilk olumsuz veri Avrupa’daki
bazı kurumların Türkiye’de
TEV uygulamasının gerektiği
şekilde işlemediğini öne sürerek
nihai noktada vergi uygulamaya
kalkması ilk tepkiye neden oldu.
Ülke kotası, özel anlaşmalar,
diğer ülkelere ihracat sistemi
gibi hiçbir uygulama gündeme
alınmadan devreye sokulan bu
vergi, 2015 yılının ilk darbesini
sektöre vurdu. Paritede oluşan
makas daralması dolar ile
fiyatlanan hammaddenin euro
olarak satışı ve bu satıştan
tekrar dolara dönülmesi değer
eşitlik makasının kapanması ile
karlılığı çok alt seviyelere taşıdı.
Seçimler, işçilik maliyetleri gibi
diğer sorunlarla birlikte genel
olarak karlılıklar düştüğü gibi
üretim de düşerek devam etti.
Araştırmalarımız yüzde 30’luk
bir üretim düşüşü olduğunu
gösteriyor.”
Türkiye Alüminyum
Sektörünün Gelişimi
Ülkemizde alüminyum sektörü,
özellikle Seydişehir Alüminyum
Tesisleri’nin devreye alınması
ile birlikte hızlı bir üretim
ivmesi kazandı. 1950’lı yıllarda
üretim malları grubunda yer
almaya başlayan alüminyum,
döküm sanayi ve iletken teli
olarak başlayan üretim sürecine,
alüminyum mutfak kapları
ve bu kapların üretiminde
kullanılan yassı mamullerle
birlikte ekstrüzyon sanayi ve
diğerleri ile devam etti. 1980’li
yıllardan itibaren ülkemize
gelmeye başlayan Uzakdoğu
malı ekstrüzyon preslerinin
düşük yatırım maliyeti ve
alüminyumun sanayi içinde
kendisine hızla ikame ürün
olarak alan açması, ekstrüzyon
kapasitesini hızla artırdı.
TÜİK VERİLERİNE GÖRE TÜRKİYE ALÜMİNYUM SEKTÖRÜNDE 2014 YILINDA GERÇEKLEŞEN
İTHALATTA 1 MİLYON 94 BİN TON VE 2,5 MİLYAR DOLAR İLE BİRİNCİL ALÜMİNYUM BİRİNCİ
SIRADA, 110 BİN TON VE 0,5 MİLYAR DOLAR İLE YASSI ÜRÜNLER İKİNCİ SIRADA YER ALDI.
2015 YILININ İLK 6 AYINDA İSE 553 BİN TON VE 1,2 MİLYAR DOLAR İLE BİRİNCİL ALÜMİNYUM
BİRİNCİ, 67 BİN TON VE 0,3 MİLYAR DOLAR İLE YASSI ÜRÜNLER İKİNCİ OLDU.
Sektör analizi
Avrupa’da işçilik maliyetlerinin
yüksek olması, bizlerden
çok önce çevre kanunları ve
yaptırımlarının uygulamaya
konulması Avrupa’da özellikle
kirli ve kimyasal içerikli
imalatı zor veya maliyetli
hale getirdi. Bu da Türkiye
alüminyum sanayisinin pazarda
güçlenmesine neden oldu.
Metalurji ve Malzeme
Mühendisleri Odası’nın Metalurji
dergisi 177’nci sayısında
çıkan “Alüminyum Sektör
Değerlendirme” yazısına göre
bugün ülkemizde tek bir tane
birincil alüminyum üreticisi
olması nedeniyle kıyaslama
yapılamıyor ama genellikle
hammadde üreticileri (ikincilyeniden ergitme işlemi yapan
firmalar) iç pazara hitap ediyor
ve üretimlerin yüzde 95’den
fazlası iç talebi karşılamak üzere
ayrılıyor. En büyük ihracat
kalemleri olan ara-mamul
statüsündeki döküm, yassı,
ekstrüzyon ve iletken firmaları
arasında, döküm ve yassı
mamul firmalarında heterojen
bir yapı var ve ihracatın yüzde
80’den fazlası sektördeki
domine bir kaç firma tarafından
gerçekleştiriliyor.
Ekstrüzyon firmalarında daha
homojen bir yapı olmasına
rağmen bu sektörde de ihracatın
yüzde 41’ini sektördeki yedi
firma yapıyor. Son-mamul
firmalarına bakıldığında daha
yüksek katma değerli ürünler
olmasına rağmen ara-mamul
firmaları kadar ihracatta etkili
olmadıkları görülüyor. Türkiye,
alüminyum sektöründe dünya
çapında kendini en çok aramamul ürünlerde gösterdi
ve bugüne kadar gelişimi
bu yönde oldu. Toplam 3,3
milyar dolar ihracat değerinin
Alüminyum özellikle inşaat, dayanıklı tüketim, ulaştırma ve ambalaj sektörlerinde, endüstrinin ve yeni teknolojilerin de gelişmesiyle
her geçen gün kullanımı artan bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Borudan otomotiv jantlarına, köşe profilinden mutfak folyosuna,
binalardaki çatı kaplamalarından şişe kapaklarına kadar birçok üründe hammadde olarak kullanılıyor.
2,7 milyar doları ara-mamul
grubu tarafından yapılıyor.
Oysa ülke olarak sınırlı enerji
ve doğal kaynaklarımız gerçeği
ile en büyük avantajımızın
sahip olduğumuz genç ve
büyük sayıdaki işgücü bilinci
ile ara-mamul üretiminin yanı
sıra katma değeri daha yüksek
olan son-mamul grubuna doğru
kaymamız gerçeği kaçınılmaz.
Ancak buruda eksiğimiz olan
eğitim, yaratıcılık, tasarım
ve marka olabilme yetilerini
çalışan genç nüfusumuza
aşılayabilmemiz gerekiyor.
Alüminyum sektöründe
ekonomik büyüklük tüm
sektörlerdeki cironun
toplanması ile 20 milyar TL
civarında görünmesine rağmen
mükerrerlik nedeniyle gerçek
ekonomik büyüklük 15 milyar
TL civarında. Sektördeki toplam
1500’den fazla firmadan sadece
yüzde 2.3 oranında 38 firma
toplam cironun yüzde 50’sini
gerçekleştiriyor. Yassı mamul ve
folyo üreticisi firmaların sayıları
az ancak büyüklük ve kapasiteleri
yüksek. Soğuk çekme ve folyo
firmaları daha yüksek sayıda
ve daha düşük kapasitede olan
firmalar. Sektörde toplam yassı
ve folyo üretiminde tahmini
olarak 600 bin ton/yıl üzerinde
kapasite olduğu tahmin ediliyor.
Bu sektörde üç büyük firma
yassı mamul kapasitesinin yüzde
70’inden fazlasına sahip.
gerçekleştiriliyor. Döküm
sektöründe kapasite kullanım
oranın yüzde 80’lere yakın olduğu
tahmin ediliyor ve sektörde 195
firma ile tahmini olarak 350
bin ton/yıl alüminyum döküm
kapasitesi olduğu düşünülüyor.
İletken sektöründe ise diğer
sektörlere göre daha az sayıda
firma var, toplam üretimin yüzde
80’i sadece dört firma tarafından
gerçekleştiriliyor. Sektörde en
fazla son-mamul üreten firma
bulunuyor ve bu firmaların toplam
1100 civarında olduğu tahmin
ediliyor
İkincil alüminyum sektöründe
faaliyet gösteren firmaların bir
kısmı ekstrüzyon sektörüne
hammadde üretmek üzere yeniden
ergitme ve billet döküm işlemi
yapıyor, bir kısmı alüminyum
hurdaları toplayıp ayrıştırarak
geri kazanım veya deoksidant
dökümü gerçekleştiriyor. İkincil
alüminyum sektöründe dönen
toplam 324 bin ton alüminyumun
büyük bir bölümü, ergitme ve
döküm işlemleri, ekstrüzyon,
yassı ve döküm firmalarının
kendi bünyelerindeki ergitme
ocaklarında yapılıyor ve satış
cirolarına yansımadan firmaların
iç döngülerinde yer alıyor.
Alüminyum sektöründe bin 500’ün
üzerindeki firmada toplamda 50
binin üzerinde istihdam sağlandığı
tahmin ediliyor.
EKSTRÜSYON PRESİ
YATIRIMLARI SÜRÜYOR
Ekstrüzyon sektöründe 12
firma tüm ekstrüzyon ürünleri
cirosunun yüzde 78’ini
gerçekleştiriyor. Ekstrüzyon
sektöründe 78 firma ile toplam
ekstrüzyon kapasitesinin 600 bin
ton/yıl üzerinde olduğu tahmin
ediliyor. Ekstrüzyon firmalarının
büyüklüklerinin artması ile
birlikte kapasite kullanım
oranları artıyor. Sektörde hala
atıl kapasitenin olduğu biliniyor.
Ancak günümüzde hem kapasite
artırımı hem de modernizasyon
maksatlı yeni ekstrüzyon
preslerine yatırımların yapıldığı
biliniyor. Türkiye’de toplamda
170’den fazla ekstrüzyon
presi olduğu tahmin ediliyor
ve 6000 serisi alaşımlar için
uygun direk ekstrüzyon presleri
kullanılıyor. Ayrıca ekstrüzyon
firmalarının çoğunun kendi
ara-işi ve hurdalarını ergitmek
ve kendi billetlerini dökmek
üzere dökümhaneleri, yine katma
değeri artırmak üzere tozboya ve
eloksal kaplama tesisleri kendi
bünyelerinde bulunuyor.
Döküm sektöründe yaklaşık 195
civarında firmanın üretimlerinden
satışlarının yüzde 92’si dokuz
büyük firma tarafından
29
Avrupa penceresinden
IEA Raporu, orta
vadede dünyadaki
güç kapasitesi
artırımına en büyük
katkıyı yenilenebilir
enerjinin
sağlayacağını
öngörüyor. 2020
yılına kadar
gerçekleşecek
kapasite artışının
üçte ikisinin
yenilenebilir
kaynaklı olacağı,
dolayısıyla 2013
yılında enerji
üretiminde yüzde 22
olan yenilenebilir
enerjinin payının
2020 yılında yüzde
26’ya erişeceği
bekleniyor.
Büyümenin lideri
yenilenebilir
enerji olacak
Uluslararası Enerji Ajansı
(International Energy AgencyIEA) tarafından 2 Ekim 2015
tarihinde açıklanan Orta Vadeli
Yenilenebilir Enerji Sektör
Raporu’nda, 2020 yılına kadar
elektrik üretimindeki artışın en
önemli kaynağının yenilenebilir
enerji olacağı belirtiliyor. 1 IEA
İcra Kurulu Direktörü Fatih
Birol raporla ilgili yaptığı basın
toplantısında, düşen petrol
fiyatlarının fosil yakıtların
hâkimiyetini sağlamlaştıracağı
yönündeki beklentilerin aksine
bu durumun petrol yatırımlarını
geçen yıla kıyasla yüzde 20
oranında azaltacağını ifade
etti. Bunun tarihteki en büyük
düşüş olduğuna dikkat çeken
Birol, özellikle ABD, Brezilya
ve Kanada’daki yatırımların
etkileneceğini, ABD’deki günlük
30
petrol üretiminin 200 bin varil
azalmasını beklediklerini söyledi.
Ancak ülkelerin yenilenebilir
enerjiye yatırım yapma
tercihlerini etkileyen pek çok
güçlü faktör bulunuyor. Bunların
başında enerji kaynaklarının
çeşitlendirilmesi, böylece enerji
arz güvenliğinin sağlanması
geliyor. Yerel çözümler sunan
bir kaynak olan yenilenebilir
enerji, bölgesel olarak çevrenin
korunmasına katkı yaparken yine
aynı bölgede yeni iş imkânları
da yaratıyor. Elbette bu yıl
sona ermeden gerçekleşecek
COP 21 Zirvesi öncesinde
sıkça gündemimize gelen
karbondan arınma hedeflerinin
yakalanabilmesi için de
yenilenebilir enerji kaynakları
büyük önem taşıyor.
Bugün dünyada yenilenebilir
enerjiyle ilgili genel tabloya
bakıldığında 2014 yılında kurulu
yenilenebilir enerji kapasitesinin
130 GW’ye yükseldiği ve
dünyadaki enerji kapasitesine
yüzde 45’in üzerinde katkı
yaptığı görülüyor. IEA Raporu,
orta vadede dünyadaki güç
kapasitesi artırımına en büyük
katkıyı yenilenebilir enerjinin
sağlayacağını öngörüyor. 2020
yılına kadar gerçekleşecek
kapasite artışının üçte ikisinin
yenilenebilir kaynaklı olacağı,
dolayısıyla 2013 yılında
enerji üretiminde yüzde 22
olan yenilenebilir enerjinin
payının 2020 yılında yüzde
26’ya erişeceği bekleniyor.
Rapor, yenilenebilir enerji
kapasitesindeki artışta sıkıntı
yaratabilecek hususları gelişmiş
ülkelerdeki kanıksanmış
İKV Proje Müdürü
ÇİSEL İLERİ
Avrupa penceresinden
politikalar ve piyasa erişimindeki
belirsizlikler ile gelişmekte olan
ülkelerdeki finansman, erişim
ve entegrasyon sorunları olarak
tanımlıyor.
IEA tarafından yayımlanan
raporda öne çıkan hususları şu
şekilde sıralamak mümkün:
● Yenilenebilir enerjideki
büyümenin yaklaşık üçte biri
rüzgâr kaynaklı iken, onu
güneş panelleri izliyor. Hidro
kaynaklı büyüme ise yenilenebilir
enerjideki öngörülen artışın beşte
birini oluşturuyor. Öte yandan
payı daha sınırlı olan diğer
yenilenebilir enerji kaynaklarında
büyümenin de artması bekleniyor.
Örneğin, açık deniz rüzgâr
enerjisi üretimi 2020 yılına kadar
üç katına çıkacak.
● Orta vadede yenilenebilir
enerjideki artışın üçte ikisi Çin,
Hindistan, Brezilya ve diğer
gelişmekte olan ülkeler kaynaklı
olacak. Çin’in tek başına 2020
yılına kadar yenilenebilir enerjiye
yapılacak toplam yatırımların
yaklaşık üçte birini üstlenmesi
bekleniyor.
● Düşük petrol fiyatları özellikle
ulaştırmada biyoyakıtların
ve ısıtmada yenilenebilir
kaynakların kullanımı ile rekabet
edebiliyor. Elektrik üretiminde
petrolün kullanımı ise sınırlı
kalıyor. Dolayısıyla yenilenebilir
enerjinin cazibesi hükümetlerin
bu politikaları desteklemeleri ve
uygun piyasa düzeni ile artıyor.
● Yapılan tahminlere göre 2020
yılına kadar yeni yenilenebilir
enerji kapasitesi yaratmaya her
yıl yaklaşık 230 milyar avro
ayrılacak. Bu rakamın 2014
yılında yapılan 270 milyar
dolarlık yatırımın altında
kalmasının sebebi ise yavaşlayan
kapasite büyümesi ve yeni
teknolojiler sayesinde düşen
yatırım maliyetleri. Önümüzdeki
dönemde de yenilenebilir enerji
üretmenin maliyetinin düşmesi
bekleniyor. Örneğin 2010-2015
döneminde yeni santraller için
rüzgâr enerjisi üretiminin
maliyeti yüzde 30 oranında
azalırken, önümüzdeki beş yıllık
sürede bu maliyetin yüzde 10
daha aşağı ineceği öngörülüyor.
● Rüzgâr enerjisi ve güneş
(fotovoltaik) genel olarak fosil
yakıtlarla fiyat rekabetine
girememekle birlikte, özellikle
doğal gaz karşısında referans
maliyetlerin kıyaslanabilir olduğu
görülüyor. Brezilya ve Güney
Afrika gibi ülkelerde rüzgâr
enerjisi fosil yakıtlara kıyasla
maliyeti daha düşük bir kaynak
olurken, ABD gibi doğal gaz
fiyatının düşük olduğu pazarlar
için bunu söylemek mümkün
değil.
● Bugüne kadar ısıtma ve
ulaştırma sektörlerinde
yenilenebilir enerji
kullanımındaki ilerleme, elektrik
üretimine göre oldukça sınırlı
kaldı. Toplam enerji tüketiminin
yaklaşık yarısının ısıtma, dörtte
birinin ise ulaştırma sektörü
tarafından gerçekleştirildiği
dikkate alındığında bu sektörlerin
çeşitlendirilmesi ve karbondan
arındırılması için yenilenebilir
kaynakların kullanımının
artırılması gerekiyor.
● Eski ve çevreyi kirleten
santrallerin devre dışı
bırakılacağı ve yenilenebilir
enerjinin destekleneceği sinyalleri
verilmesi halinde rapordaki
tahminlerin üzerine çıkılacağı
öngörülüyor. Bu, 2014-2020
döneminde yenilenebilir enerji
üretiminde tahmin edilenin yüzde
25 üzerinde büyüme ve yılda 315
milyar dolar yatırım demek.
Türkiye’nin yenilenebilir geleceği
2014 yılı Aralık ayında
yayımlanan Türkiye Ulusal
Yenilenebilir Enerji Eylem Planı’na
göre Türkiye’nin 2023 yılı için
yenilenebilir enerjide kurulu güç
kapasite hedefleri, şu şekilde
sıralanıyor: 2
● 34.000 MW hidroelektrik
kapasite,
● En az 600 MW jeotermal enerji,
● En az 5.000 MW güneş enerjisi,
● 20.000 MW rüzgâr enerjisi
(bu güç kapasitesi tamamen
karasal RES teknolojisi için
belirlenmiştir),
● 1.000 MW biyokütle enerjisi.
Buna göre 2023 yılına kadar
mevcut kurulu güç kapasitesine
ilave olarak yaklaşık 60 GW’lik
yenilenebilir enerjiye dayalı kurulu
güç kapasitesi tesis edilecek.
Bu hedefler göz önüne alındığında,
2023 yılında brüt elektrik üretimi:
● Hidroelektrik için 91.800 GWh,
● Rüzgar enerjisi için 50.000
GWh,
● Jeotermal enerji için 5.100 GWh;
● Güneş enerjisi için 8.000 GW,
● Biyokütle için 4.533 GWh
olacak.
Eylem Planı’na göre 2023
yılında yenilenebilir enerji
kaynaklarından yapılan brüt
elektrik üretimi yaklaşık 159.433
GWh’e ulaşacak. Bu miktar,
toplam enerji tüketiminin yaklaşık
yüzde 37’si demek.
Türkiye’nin yenilenebilir
enerji kaynaklarından elektrik
üretimi hedefi ise en az yüzde
30 olarak belirlendi. Isıtma ve
soğutmada kapasitenin 2012
yılına kıyasla yüzde 18 artması
beklenirken, Türkiye açısından
en zorlu alanlardan biri olan
ulaştırma sektöründe yenilenebilir
kaynakların payının artırılması
hususunda vergi muafiyeti
gibi önlemleri içeren biyodizel
ve biyoetanol politikalarının
izlenmesi öngörülüyor.
Şüphesiz ülkemizde artan oranda
yenilenebilir kaynaklara yatırım
yapılması ve yenilenebilir enerji
kullanımının artırılmasının
çevresel ve ekonomik pek çok
etkisi olacak. Öncelikle ekim ayı
başında Türkiye 2030 yılında
yüzde 21’e kadar sera gazı
emisyon azatlımı yapabileceğini
Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne
bildirdi. Dolayısıyla yenilenebilir
enerji kullanımının artırılması
ülkemizin bu taahhüdünü
yerine getirebilmesi için elzem.
Ulusal Yenilenebilir Enerji
Eylem Planı’na göre Türkiye’nin
2023 yenilebilir enerji
hedefine ulaşması 47 milyon
tonun üzerinde karbondioksit
emisyonunun engellenmesi
anlamına geliyor. Bunun
ekonomik karşılığı ise 1 milyar
262 milyon dolar (Türkiye’nin
2014 GSYİH’sinin yaklaşık
yüzde 1’i) olarak hesaplanıyor.
Öte yandan Türkiye gibi ithal
enerjiye bağımlılığın yüksek
olduğu bir ülkede yenilenebilir
enerji kullanımının artırılması
enerji arz güvenliğinin
sağlanması açısından da son
derece önemli. Tüm bunların
yanında yenilenebilir enerji
yatırımlarının artırılması ülkemiz
için yeni istihdam imkânları,
nitelikli iş gücünün gelişmesi ve
Ar-Ge yatırımlarının da artması
anlamına geliyor.
1 IEA, “Renewable Energy Medium-Term Market
Report 2015 Executive Summary”, http://www.iea.
org/Textbase/npsum/MTrenew2015sum.pdf. Erişim
tarihi: 02.11.2015
2 T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
“Türkiye Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem
Planı”,http://www.eie.gov.tr/duyurular_haberler/
document/Turkiye_Ulusal_Yenilenebilir Enerji_
Eylem_Plani.PDF. Erişim tarihi: 02.11.2015
31
SANAYİCİNİN SESİ
32
ECE CEYHUN
SANAYİCİNİN SESİ
“Çelikten duvarları
acilen
örmek
lâzım”
Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır, çelik
sektöründe gelinen son durumla ilgili önemli
bir uyarıda bulunarak, “Sektör artan ithalatla
gücünü kaybetti. Çözüm için acilen harekete
geçilmesi gerekiyor” dedi. Pandır, önümüzdeki beş
yıllık dönemde çelik tüketiminde dünyada sadece
yüzde 1.5’luk, Türkiye’de ise her yıl yüzde 2-3’lük
artış olacağını öngördü.
2015 yılı verilerine göre Türkiye 15
yıl aradan sonra, çelikte net ‘ithalatçı’
oldu. Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Pandır, artan ithalat, düşen fiyat
baskısını yaşayan çelik sektörünün
geldiği noktayı “sağlıksız” olarak
nitelendirerek, “Eğer Türkiye katma
değerli ürüne geçmek istiyorsa üretim
cephesinde tam tersi bir hareket
başlamış. Bunun temelinde de rekabet
gücünün eksikliği var. Tüketim
tarafında ise talebi ithalat karşılıyor”
diyerek haksız/dumpingli ithalata karşı
koruma kalkanlarının kaldırılmasını
istedi.
Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Pandır ile konuşmaya dünyadaki
gelişmelerden başladık, Erdemir’e
kadar geldik. Sohbet sırasında
Pandır’ın sektörün geleceğine dair
yaptığı tespitler önemliydi, biz de
sayfalarımıza bunu taşıdık.
Ali Pandır, “Eğer Türkiye katma
değerli ürüne geçmek istiyorsa üretim
cephesinde tam tersi bir hareket
başlamış. Bunun temelinde de rekabet
gücünün eksikliği var. Tüketim
tarafında ise talebi ithalat karşılıyor”
yorumunu yaptı. Kendi çelik sanayisi
olan tüm ülkelerin korumacılık
yaptığını belirten Ali Pandır, Ocak
ayında sıcak haddelenmiş yassı ürünler
için belirlenen damping marjlarının
olumlu bir adım olduğunu belirtti.
Korumacılığın “kumdan kaleler” gibi
olduğunun altını çizen Ali Pandır,
“Korumacılık zaman kazandırır ama bu
zamanı da iyi kullanıp rekabetçiliğinizi
artırmak zorundasınız. Eğer artırmaz
da yan gelir yatarsanız bir gün gelir
kumdan kaleler devrilir siz gene
rüzgarın altında kalırsınız. Onun için
sadece biz değil tüm sektör olarak,
o korumacılığın sonsuza kadar
sürmeyeceğini, bir gün kalkacağını
unutmadan bu süreyi, verimliliği
ve rekabet gücünü artırmak için iyi
kullanmamız lazım” diye konuştu.
Türkiye’ye ihracatını artıran şirketlerin,
ağır anti damping soruşturmalarından
33
SANAYİCİNİN SESİ
ağzı yandığı için bir ülke uyarı
mekanizmalarını çalıştırdığında
hemen geri çekildiğini ve
uyarılara karşı da çok hassas
olduğunu anlatan Pandır, “Sayın
Bakan vergi artırma yönünde
tek bir cümle bile kursa o gün
ithalatta yavaşlama olur. Bu
mekanizmayı gelişmiş ülkeler,
özellikle ABD çok iyi kullanıyor
ve üst üste anti damping
soruşturmaları açarak ithalatı
yavaşlatıyor” diye konuştu.
“Dünya daha stabil
büyüyecek”
Erdemir Yönetim Kurulu
Başkanı Ali Pandır, sektör adına
bu uyarıyı yaparken dünya
ekonomilerindeki yavaşlamayı
ve demir-çelik sektöründeki
üretim-tüketim rakamlarını
da ortaya koydu. Pandır,
2015’in Türkiye için kayıp
bir yıl olduğuna ve Türkiye
dahil dünya ekonomilerindeki
34
büyüme hızlarına bakıldığında
artık çok büyük sıçramalar
beklememek gerektiğine de
işaret etti.
“Dünyada 2008 sonrası
çalkantılı dönemden
stabilizasyon dönemine geçişi
gördük. Türkiye’nin ortalama
yüzde 3, Çin’in yüzde 6.5
seviyesinde olduğu, pek çok
ülkenin de daha ortalama
hızlarda büyüyeceği bir döneme
girdiğimizi düşünüyorum”
tespitini yapan Pandır, gelecek
projeksiyonu yaparken de
“Karamsar olmaya gerek
yok ama heyecan verici bir
şey de yok” diyerek “daha
stabil büyüyen bir dünyanın
gerçeklerine alışmamız lazım”
diye konuştu.
Pandır, dünyanın daha stabil
büyüyeceği yorumlarını
yaparken demir-çelik
sektöründeki ve Çin’deki
gelişmeleri baz aldığına da
işaret ederek, “Önümüzdeki beş
yıllık dönemde Çin hariç diğer
ülkelerin çelik tüketiminde
yüzde 3’lük bir artış, dünya
tüketiminin yarısına sahip
Çin’de ise gerileme olması
beklendiği için, dünyada sadece
yüzde 1.5’luk tüketim artışı
olacağını tahmin ediyoruz.
Türkiye’de de yeniden
hükümetin kurulması, vaat
edilen alt yapı yatırımları,
devam eden mega projeler,
konut projeleri ve otomotiv
sektörü diye baktığınızda
Türkiye’deki çelik tüketiminin
bunlara paralel yüzde 2-3
civarında yıldan yıla artacağını
öngörüyoruz” dedi.
“İthalat artmış
üretim düşmüş”
Demir-çelik sektöründe işin
üretim tarafında ise çok çarpıcı
gelişmeler olduğuna işaret eden
Ali Pandır, “Dünyada ham çelik
üretimi, 2015 yılında yüzde 2.8
azaldı. Dünyanın ilk 10 çelik
üreticisi ülkelerdeki ham çelik
üretimleri karşılaştırıldığında
hepsi negatif gidiyor. Bu tabloda
bir Almanya, bir de Hindistan
ayrıştı. Bu iki ülke hariç
dünyanın birçok ülkesinde ham
çelik üretiminde bir gerileme
var. Üretimde İtalya’da yüzde
7.1, Japonya’da yüzde 5’lik
gerileme var. Türkiye’de ise ham
çelik üretiminde gerileme yüzde
7.4. 2014 yılında Türkiye’de 34
milyon ton ham çelik üretimi
yapılırken, 2015 yılında bu
rakam 31,5 milyon ton oldu.
Fakat nihai mamul üretimine
baktığınızda yüzde 2.3’lük
artış var. 36,1 milyon tondan
36,9 milyon tona gelmiş. Ham
çelik üretiminin azaldığı bir
ortamda nihai mamul üretimi
artmış. Üstelik hurda ithalatının
azaldığı bir dönemde. Çünkü
slab ve kütük ithalatı artmış.
KORUMACILIĞIN “KUMDAN KALELER” OLDUĞUNUN ALTINI ÇİZEN ALİ PANDIR, “KORUMACILIK
ZAMAN KAZANDIRIR, AMA BU ZAMANI DA İYİ KULLANIP REKABETÇİLİĞİNİZİ ARTIRMAK
ZORUNDASINIZ. EĞER ARTIRMAZ DA YAN GELİR YATARSANIZ BİR GÜN GELİR KUMDAN KALELER
DEVRİLİR, SİZ GENE RÜZGÂRIN ALTINDA KALIRSINIZ. ONUN İÇİN BU SÜREYİ, VERİMLİLİĞİ VE
REKABET GÜCÜNÜ ARTIRMAK İÇİN İYİ KULLANMAMIZ LÂZIM” YORUMUNU YAPTI.
SANAYİCİNİN SESİ
Slab ithalatı yüzde 61.3 artışla
2.9 milyon tona, kütük ithalatı
ise yüzde 45.5 artışla 1,8 milyon
tona yükselmiş” bilgisini verdi.
“Üretimde katma
değer azalıyor”
Pandır, rakamların Türkiye’nin
artık daha az katma değerli ürün
üreten bir ülke haline geldiğini
gösterdiğini vurgulayarak,
“Artık bizim dışımızda kalan
elektrik ark ocaklı tesisler
hurda ile çalışmak yerine
yarı mamul ithal edip sadece
haddehanelerini çalıştırıyorlar.
Bu da Türk üreticilerin değer
zincirinin ucuna itildiğini
gösteriyor. Çelik üretmek yerine
Rusya ve Çin’in ürettiği çeliği
alıp sadece haddecilik yapıp
para kazanmaya çalışıyorlar”
ifadelerini kullandı.
Türkiye’de 30,8 milyon ton
olan çelik tüketiminde 2015
yılında 34,3 milyon tona
geldiğine işaret eden Pandır, “Bu
da nihai mamul ithalatından
gelmiş. Yüzde 27,9 yassı ürün
ithalatı artmış. Burada daha
çarpıcı olansa, yassı ürünlerde
Çin’den yapılan ithalatın
yüzde 145, Rusya’dan yapılan
ithalatın yüzde 89 artması.
Çin daha önce Türkiye’ye satış
yapmazdı. Üstelikte Çin’e konan
yüzde 16’lık geçici vergiye
rağmen. Rusya’dan yapılan
ithalatın artması da aslında
daha vahim. Çünkü 1 milyon
ton olan ithalat 2 milyon tona
çıkmış. Çin’den gelen ithalat
anti damping soruşturmasına
rağmen durmazken Rusya,
devamlı fiyat kırarak dur
durak bilmeden Türkiye’ye
satış yapıyor. AB şimdiye kadar
çok fazla Türkiye’ye ihracat
yapmazdı. Ancak kaliteli çelik
gelirdi. Ama euronun dolara
karşı değer kaybıyla Avrupalılar
da rekabetçiliğini artırdı. AB’den
Türkiye’ye ithalat yüzde 1.3
arttı. Bu arada da Türkiye’nin
bu sektörde en büyük ihracat
kalemi uzun nihai mamul
ihracatında yüzde 7.2’lik
gerileme yaşandı. 11 milyon
tonluk ihracat 10.2 milyon tona
geriledi” ifadelerini kullandı.
“Her ‘dip’
denildiğinde fiyat
biraz daha düştü”
“Fiyatlarda her ‘dip göründü’
dediğimizde düşüş devam etti”
diyen Pandır, şöyle konuştu:
“Pek çok etkenle bizim hala
ithalata göre koruduğumuz artı
marjımız var. Bundan sonra
fiyatların birden bire tekrar
yukarı çıkmasını beklemiyoruz.”
“Sadece haddehanesi
olan ülke bile
koruyor”
Bundan sonra en önemli
hamlenin haksız rekabeti
engelleyecek korumacılık
tarafından gelmesi gerektiğini
vurgulayan Pandır, yassı çelik
tüketiminin yarısının ithalat
ile karşılandığının altını çizdi.
Pandır, “Türkiye çelikte net
ithalatçı oldu. Diğer ülkelere
baktığınızda Meksika, Hindistan
ve Endonezya’da korumacılık
artmış, Amerika’da ithalat sadece
yüzde 25 olmasına rağmen
devamlı soruşturma açıp vergi
koyuyorlar. Ülkemizin sanayisini
korumamız lazım. Çelik üretimi
olup da sektörünü korumayan
ülke yok. Fas, Pakistan, Tayland
bile korumacılık yapıyor. Sadece
bir haddehanesi olan bile yerli
sanayisini koruyor. Bu kadar
“ÇİN YAVAŞLADI AMA
YENİ JAPONYA OLABİLİR”
Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır, “Çin’i
iyi okumak lazım” diyerek şu değerlendirmeyi
yaptı: “Çin, ekonomisi yavaşlayınca hemen bir
anda ihracata yöneldi. Tek başına kalitesiz ve ucuz
ürün yapan bir ülke olarak da tanımlanmamalı.
Kapasite fazlasını elimine ederken bir taraftan
da daha verimli ve modern tesisler de kurmaya
devam eden Çin, uzun vadede korkulması gereken
bir ülke. Bir Kore bir Japonya gibi ileride yüksek
katma değerli ürünlerle tekrar karşımıza çıkabilir.
2018’e kadar Çin’de 1 milyar 65 milyon ton olarak
bilinen çelik üretim kapasitesinin 850 milyon
tona düşmesi bekleniyor. Yani önümüzdeki üç
senede 200 milyon ton kapasite azaltacak. Yapılan
hesaplamalara göre, Çin dışındaki gelişmekte olan
ülkelerde ise kapasite 490 milyon tondan 460
milyon tona, gelişmiş ülkelerde 637 milyon tondan
540 milyon tona düşecek. Gelişmiş ülkelerde
kapasite azaltımı veya kapanışlar olacak. Dünya
kapasitesi 345 milyon ton azalacak. Ama, kapasite
azaltımı yaşanırken eski fabrikalarını kapatıp
yeni fabrika da açıyor. Çin düşük üretim yapabilir
ama daha katma değerli üretim yapar hale gelip
4-5 sene sonra bu defa dünyanın karşısına farklı
bir tehdit olarak çıkabilir. Buna da dikkat etmek
lazım.”
35
SANAYİCİNİN SESİ
kapıların kapandığı bir dünyada
herkes açık olan kapıdan daha
çok giriyor” yorumunu yaptı.
“Erdemir entegre
tesis, sorunun
üstesinden gelir”
Pandır, Türk çelik sektöründe
kapasite kullanımının yüzde
61.6’ya düştüğü bir ortamda
önümüzdeki dönemde işçi
çıkartmalarının da gündeme
gelebileceğine işaret etti. Pandır,
“Erdemir entegre bir tesis. Daha
büyük bir değer zinciri içinde
çalıştığı için, bizim marjlarımız
36
daralır, daha az kar ederiz ama
maliyet düşürerek üstesinden
geliriz. Ama sektörde, özellikle
ark ocaklı tesisleri olan
işletmelerde sarsıcı etkileri
olabilir” şeklinde konuştu.
Zorlanan sektörde karlılığını
artıran Erdemir’in şimdiye kadar
beklentilerden çok daha iyi
performans göstererek yoluna
devam ettiğini vurgulayan Ali
Pandır, bunun nedenini de “En
önemli neden zaman. Biz iki
ay önceden satış yapıyoruz ve
fiyatların düştüğü bir ortamda
zaman etkisinin avantajını
ALİ PANDIR: “DÜNYANIN İLK 10 ÇELİK ÜRETİCİSİ ÜLKE, HAM ÇELİK ÜRETİMİNDE HEP
NEGATİF GİDİYOR. BU TABLODAN HİNDİSTAN AYRIŞIYOR. İKİ ÜLKE HARİÇ DÜNYANIN BİRÇOK
ÜLKESİNDE HAM ÇELİK ÜRETİMİNDE BİR GERİLEME YAŞANIYOR. MESELA İTALYA’DA YÜZDE 7.1,
JAPONYA’DA YÜZDE 5’LİK GERİLEME VAR. TÜRKİYE’DE İSE HAM ÇELİK ÜRETİMİNDE GERİLEME
YÜZDE 7.4.”
SANAYİCİNİN SESİ
geçiren ana trendin üretim
tarafındaki gelişmeler, artan
ithalat ve rekabette atılması
gereken adımlar olduğunu
aktararak şunları söyledi: “Türk
çelik sektörü dünyanın bu gidişi
ile rekabetçiliğini koruyamaz.
Benim beş sene içinde gelecek
dediğim zorluklar, korumacılık
olmadığı için biraz erken
geldi. Erken zorlanmaya
başladık. Ama biz bu arada beş
yıllık planı da devreye aldık.
Hükümetimiz, bu sektörü iki-üç
sene korusa bile bu süre içinde
biz bambaşka bir yerde oluruz.
Bizim 2020 vizyonumuzda pek
çok katma değer artırıcı yatırım
var.”
yaşıyoruz. İkincisi ithalata
karşı biz kalite, ilişki yönetimi,
hızlı teslimat, müşteriye yakın
olma, ödeme kolaylığı sağlama
gibi müşteri memnuniyet ve
bağlılığı yaratan sebeplerle en
düşük ithal fiyatının üzerinde bir
fiyat skalası yakaladık” sözleriyle
açıkladı.
“2020 vizyonunda
katma değer artırıcı
yatırımlar var”
Ali Pandır’ın Erdemir’in Yönetim
Kurulu Başkanlığı görevini
üstleneli tam iki sene oldu.
Erdemir’e geldiği günden beri
de “Beş sene içinde başka
bir yerde olmamız lazım”
vurgusunu yapıyor. Pandır,
iki sene önce Erdemir’in 2020
vizyonu için stratejik plan
hazırlarken kendilerini harekete
“Belirsizlik
çözülünce sipariş
yağdı”
Seçim öncesinde
Türkiye’deki
belirsizlik ve
güven ortamının
bozulması
sebebiyle
büyük
müşteriler
olmasa
da orta
ve küçük
ölçekli
müşterilerin
‘bekle-gör’
havasına
girdiği
bilgisini de
paylaşan Pandır,
siparişlerin azaldığını
ya da müşterilerin siparişleri
zamanında teslim almamayı
tercih ettiğini anlattı. Pandır,
“Seçim biter bitmez, inanılmaz
bir hızla sipariş yağmaya başladı
ve yeniden kapasitemiz doldu.
Şimdi hem sipariş yağıyor
hem de teslimatlar yapılıyor.
Aralık ayında ocak ayının
sonuna kadarki üretimi satmış
durumdaydık” dedi. Yavaşlama
ile toparlanmanın aynı
çeyrekte yaşanması nedeniyle
bilançoya yansımasının
olmayacağına da işaret eden
Pandır, “Seçim sonrası,
hükümetin açıklanması
gecikmesine rağmen hemen
olumlu bir hava yaşandı.
Otomotiv zaten seçimden
etkilenmedi” ifadelerini
kullandı.
“Avrupa’daki
toparlanma
ihracatçı
sektörlere
yarayacak”
Ali Pandır, Erdemir’in yakın
temas ettiği sektörlerdeki
gelişmeleri de değerlendirirken
“Avrupa’da bir toplantıya
gidiyoruz. İçeride olan çok
kötümser. Halbuki dışarıdan
bakınca Avrupa aslında
toparlanıyor ve ECB para
basmaya devam ediyor.
Dolayısıyla orada para
bolluğu sürüyor. Avrupa’nın
toparlanması da bizim için iyi
bir şey.
Dolayısıyla en büyük ihracat
pazarımızda yaşanan bu
gelişme başta otomotiv olmak
üzere ihracatçı sektörlere
yarayacak” dedi. Pandır,
“3. Köprü son hızla devam
ediyor, mega projeler sürüyor.
Erdemir’in ürünlerinin yüzde
65’i inşaat, yüzde 30’u sanayi
sektörü tarafından kullanılıyor.
Otomotiv iyi gidiyor. Alt yapı
ve inşaatta iyi giderse beyaz
eşya ve makine de iyiyiz. Çelik
sektörü için 2016’yı olumlu
görüyorum. Sorun Rus ve
Çin rekabetinin Türkiye’deki
sanayii ezmeleri” diye konuştu.
37
Mevzuattaki değişiklikler
ASGARİ ÜCRETE İŞVEREN
TEŞVİKİ AÇIKLANDI
Asgari Ücretin 1 Ocak 2016 Tarihinden İtibaren NET 1300 Tl Olarak Belirlenmesinin
Ardından, İşveren Kesimine Yüklenen Ek Maliyetin Bir Kısmının Hazine Tarafından
Karşılanması İçin 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na
Eklenen Geçici 68. Madde İle Düzenleme Getirildi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu,
1 Ocak-31 Aralık 2016 tarihleri
arasında uygulanacak asgari ücreti
net 1.300 TL olarak belirledi. Bunu
müteakiben 27 Ocak 2016 tarih
ve 29606 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 6661 sayılı “Askerlik
Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun”un 17. maddesi ile asgari
ücretteki artış nedeniyle işveren
kesimine yüklenen ek maliyetin
bir kısmının Hazine tarafından
karşılanması için 5510 Sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu’na eklenen Geçici
68. madde ile düzenleme getirildi
ve maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esasların Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından belirleneceği
belirtildi.
Geçici 68. Madde ile getirilen
düzenlemeye göre;
● 2015 yılının aynı ayına ilişkin
kuruma verilen aylık prim ve
hizmet belgelerinde prime esas
günlük kazancı 85 TL ve altında
bildirilen sigortalıların toplam
prim ödeme gün sayısını geçmemek
üzere, 2016 yılında cari aya
ilişkin verilen aylık prim ve hizmet
belgelerinde bildirilen sigortalılara
ilişkin toplam prim ödeme gün
sayısı ile,
● 2016 yılı içinde ilk defa 5510
sayılı kanun kapsamına alınan
işyerlerinden bildirilen sigortalılara
38
ilişkin toplam prim ödeme gün
sayısının,
● 2016 yılı Ocak ile Aralık ayları/
dönemleri için günlük 3,33 TL
ile çarpımı sonucu bulunacak
tutar, bu işverenlerin kuruma
ödeyecekleri sigorta primlerinden
mahsup edilecek ve bu tutar
Hazine tarafından karşılanacak.
İlgili maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasların
düzenlendiği 10 Şubat 2016 tarih
ve 2016-4 sayılı Genelge’de ise;
● Söz konusu destekten, 5510
sayılı Kanunun 4. maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında haklarında uzun
vadeli sigorta kolları hükümleri
uygulanan sigortalıları çalıştıran
özel sektör işyeri işverenlerinin
yararlanacağı,
● 1 Ocak 2016 tarihinden önce
tescil edilmiş olan işyerlerinde
kapsama giren sigortalılardan
uzun vadeli sigorta kollarına
(malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortası) tabi olanlar için verilen
ve Genelgenin Ek 1’inde liste
halinde yer alan belge türlerinden
dolayı söz konusu teşvikten
yararlanılacağı,
● Dolayısıyla uzun vadeli
sigorta kollarına tabi tutulmayan
sigortalılar bakımından
söz konusu uygulamadan
yararlanılması mümkün
bulunmadığı,
Destek uygulamasının işsizlik
sigortası primlerini kapsamaması
sebebiyle, işsizlik sigortasına ait
sigortalı ve işveren primlerinin
söz konusu destek kapsamında
karşılanmayacağı hüküm altına
alınarak, ayrıca destekten
yararlanılacak prim ödeme gün
sayısının hesaplanmasına ilişkin
düzenlemeler getiriliyor.
●
Bu çerçevede;
2015 yılının esas alınacak
ilgili ayında, yasal süresinde
veya yasal süresi dışında verilen
veya resen düzenlenen asıl, ek
belgelerin toplamından iptal
nitelikteki belgelerdeki gün sayısı
düşülerek toplam prim ödeme
gün sayısı hesaplanacak, her
durumda özel veya kamu sektörü
ayrımı yapılmaksızın 29 Şubat
2016 tarihinden sonra işleme
alınacak olan 2015 yılının ilgili
ayına ilişkin asıl, ek veya iptal
nitelikteki aylık prim ve hizmet
belgelerindeki (S.S.İ.Y.’nin 102.
maddesinde belirtilen ve yasal
süresinde verildiği kabul edilen
belgelerden kaynaklanan asıl veya
ek belgeler dahil) gün sayısı ile
prime esas kazanç tutarı dikkate
alınmayacak,
● 2015 yılının aynı ayında uzun
vadeli sigorta kollarını içeren ve
Genelge ekinde belirtilen belge
türlerinden bildirilen ve günlük
sigorta primine esas kazanç
●
MESS Müşavir Avukatı
ŞEYDA AKTEKİN
Mevzuattaki değişiklikler
tutarının 85 TL’nin altında olan
sigortalıların toplam prim ödeme
gün sayıları esas alınacak,
● 2015 yılının aynı ayında uzun
vadeli sigorta kollarını içeren
belge türlerinden ve günlük
prime esas kazancı 85 TL ve
altında bildirilen sigortalıların
toplam prim ödeme gün sayılarını
geçmemek üzere cari ayda uzun
vadeli sigorta kollarını içeren
belge türlerinden bildirilen
sigortalıların toplam prim ödeme
gün sayıları esas alınacak.
Diğer konulardaki
gelişmeler
İş Kanunu ve İşsizlik Kanunu’na
ilave edilen maddeler
10 Şubat 2016 tarih ve
29620 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 6663 sayılı
“Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun”la, 193
sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu,
4857 sayılı İş Kanunu, 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile çeşitli
kanunlarda değişiklikler yapıldı.
Söz konusu kanun ile 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanunu ve 4857
sayılı İş Kanunu’nda yapılan
değişikliklerle;
● Kanunda belirlenen şartlar
dahilinde her doğumda kadın
çalışana veya evlat edinme
halinde ebeveynlerden birine
işsizlik sigortası fonundan
karşılanmak üzere doğum sonrası
yarım çalışma ödeneği verilmesi
hakkı,
● Çocuğun mecburi ilköğretim
çağının başladığı tarihi takip eden
aybaşına kadar ebeveynlerden
birine kısmi süreli çalışma
talebinde bulunma hakkı,
● Doğum yapan kadın çalışan
ile evlat edinen kadın veya erkek
çalışana istekleri halinde aşağıda
belirtilen sürelerde haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar
ücretsiz izin kullanma hakkı
tanındı. 6663 sayılı Kanun’un 20,
21 ve 22. maddeleri ile yapılan bu
düzenlemeler, söz konusu kanunun
yayımı tarihinde yürürlüğe girdi.
6663 sayılı Kanunla 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanunu’na ilave
edilen ek madde ile, son üç yılda
en az 600 gün işsizlik sigortası
primi bildirilmiş olması, 4857
sayılı Kanun’un 63. Maddesi’nde
belirtilen haftalık çalışma
süresinin yarısı kadar fiilen
çalışılması ve doğum ve evlat
edinme sonrası analık hâli izninin
bittiği tarihten itibaren 30 gün
içinde kuruma doğum ve evlat
edinme sonrası yarım çalışma
belgesi ile başvuruda bulunulması
halinde; İşsizlik Sigortası
Fonu’ndan günlük asgari ücretin
brüt tutarı kadar yarım çalışma
ödeneği ödeneceği düzenlendi.
Ayrıca kanunla 4857 sayılı İş
Kanunu’nun “Kısmi süreli ve tam
süreli iş sözleşmesi” başlıklı 13.
maddesine eklenen fıkralar ile
ebeveynlerden biri veya üç yaşını
doldurmamış bir çocuğu eşiyle
birlikte veya münferiden evlat
edinenlere maddede belirlenen
sürelerin geçmesinden itibaren
çocuğun mecburi ilköğretim
çağının başladığı tarihi takip
eden ay başına kadar kısmi
süreli çalışma talebinde
bulunabilme hakkı tanındı.
Kanuna göre bu talep işveren
tarafından karşılanacak ve geçerli
fesih nedeni sayılamayacak.
Ebeveynlerden birinin çalışmaması
halinde, çalışan eş kısmi süreli
çalışma talebinde bulunamayacak.
Aynı kanunla ayrıca; çocuğun
bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla
ve çocuğun hayatta olması
kaydıyla kadın işçiye veya üç
yaşını doldurmamış çocuğu
evlat edinen kadın veya erkek
işçilere istekleri halinde verilecek
ücretsiz izinle ilgili düzenleme
getirilmektedir. Söz konusu
madde, 4857 sayılı Kanun
kapsamında olsun ya da olmasın
iş sözleşmesi ile çalışan her türlü
işçiye uygulanacak.
Anayasa Mahkemesi İptal
Kararları:
Anayasa Mahkemesi’nin 11
Haziran 2015 tarih ve 29383
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
kararı ile, 6356 sayılı Sendikalar
ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun
yüzde bir işkolu barajının,
Ekonomik ve Sosyal Konsey’e üye
konfederasyonlara üye olmayan
işçi sendikaları için yüzde üç
olarak uygulanmasına ilişkin
Ek 1. maddesi Anayasa’nın 51.
maddesine aykırı görülerek
iptal edildi. Gerekçede “Sendika
özgürlüğü, sendikaların
üst kuruluşlara üye olmama
serbestisini de içermektedir.
Bu bağlamda, sendikaları belli
konfederasyonlara üye olmayı
doğrudan veya dolaylı olarak
zorunlu kılan düzenlemeler
sendika özgürlüğünün ihlali
sonucunu doğurur” şeklinde
açıklama bulunuyor.
Kararda “İptal Hükmünün
Yürürlüğe Gireceği Gün Sorunu”
başlığı altında Anayasa’nın 153.
Maddesi’ne atıf yapılarak; söz
konusu hükmün iptal kararının
Resmi Gazete’de yayımlandığı
tarihte yürürlükten kalkacağı
açıklamasına yer verildiği için söz
konusu hüküm 11 Haziran 2015
tarihinde yürürlükten kalktı.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi,
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu’nun;
“Sendika özgürlüğünün güvencesi”
başlıklı 25. maddesinin 4.
Fıkrası’nda yer alan “fesih
dışında” ibaresi ile 5. fıkrasında
yer alan “18” ibaresinin “Kanuni
grev ve lokavt kararının alınması
ve uygulamaya konulması”
başlıklı 60. maddesinin 6.
fıkrasındaki “…lokavt kararı
uyuşmazlığın kapsamındaki
başka işyerleri için de alınabilir.”
bölümünün Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve iptaline karar
verildi; maddenin kalan bölümü
de Anayasa Mahkemesi’nin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanunun m.43/4
hükmü gereğince iptal edildi.
Anayasa Mahkemesi kararıyla,
6356 sayılı Kanunun, “Grev ve
lokavt yasakları” başlıklı 62.
Maddesi’nin 1. fıkrasında yer
alan “bankacılık hizmetlerinde”
ve “…ve şehir içi toplu taşıma
hizmetlerinde…” ibarelerinin
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
iptaline karar verildi.
Bilindiği üzere Anayasa
Mahkemesi kararları
Anayasa’nın 153. Maddesi’ne
göre Resmi Gazete’de
yayımlanıyor ve yayımlandıkları
tarihte iptal edilen hükümler
yürürlükten kalkıyor.
39
Üye Profili
BSH Türkiye, Ortadoğu, Afrika ve BDT
İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan
Yardımcısı Ahmet Aksoy, “Türkiye’nin
yabancı yatırımlı en büyük beyaz eşya
şirketiyiz. 2018’de üretimimizi yüzde 50
artırarak en az 6 milyon büyük ev aleti
üretecek şekilde bölgesel merkez ve enerji
verimliliği konusunda öncü rolümüzü
sürdürmeyi planlıyoruz” diyor.
Türkiye, BSH
Grubu’nun üçüncü
Ar-Ge ve
teknoloji Üssü
Dünyanın üçüncü büyük
beyaz eşya üreticisi olarak 14
markasıyla, dünyanın dört bir
yanında toplam 43 fabrikada
üretim yapan BSH Grubu’nun
en büyük üretim merkezi
Türkiye. BSH Türkiye’nin
Çerkezköy’deki altı
fabrikasında büyük beyaz eşya
ve küçük ev aletleri üretiliyor.
Son beş yılda yüzde 44 üretim
artışı gerçekleştirilerek 5
milyon adet üretim yapan,
yaklaşık 6 bin kişiye istihdam
sağlayan BSH Türkiye,
ürünlerinin yüzde 60’ını
dünyaya ihraç ediyor.
BSH Türkiye, Ortadoğu, Afrika
ve BDT İnsan Kaynaklarından
Sorumlu Başkan Yardımcısı
Ahmet Aksoy, “Markalarımız
40
Bosch, Siemens, Gaggenau ve
Profilo ile enerji verimliliği
ve inovasyonda dünya
şampiyonu ürünleri ülkemizde
geliştiriyor, üretiyor ve başta
Avrupa ülkeleri olmak üzere
tüm dünyaya ihraç etmeyi
sürdürüyoruz. Türkiye
beyaz eşya sektörünün lider
şirketlerinden biri olarak yüzde
31 pazar payı ile sektörün
ikinci büyük şirketiyiz” diyor.
Ahmet Aksoy ile yaptığımız
BSH Türkiye hakkındaki
ayrıntılı röportajın ilginizi
çekeceğini umuyoruz…
BSH Grubu, Türkiye’de kaç
yıldır faaliyet yürütüyor?
Faaliyete geçtiği günden
bugüne nasıl bir gelişim
gösterdi?
BSH Türkiye olarak,
kurulduğumuz 1992 yılından
bugüne dek yaptığımız
yatırımlarla Türkiye’nin
yabancı yatırımlı en büyük
beyaz eşya şirketiyiz.
Çerkezköy’de toplam altı adet
fabrikamızla faaliyetlerimizi
sürdürüyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada
ürünlerimizi Türkiye’de
geliştiriyor, üretiyor ve
toplam üretimimizin büyük
kısmını dünyaya ihraç
ediyoruz. Çerkezköy üretim
tesislerimiz, BSH Grubu’nun
en büyük konsolide üretim
merkezlerinden biri haline
gelmiş durumda. BSH
Grubu’nun Ar-Ge ve teknoloji
üssü olarak konumlandırdığı,
bu yönüyle Almanya ve
Çin’den sonraki en önemli
üçüncü ülke konumunu
taşıyan Türkiye, çalışmalarıyla
dünyaya da örnek olmaya
devam ediyor. Özellikle Ar-Ge
alanında büyük atılımlara
sahne olan Çerkezköy
tesislerimiz, üretim sistemi
yönetiminde dünyadaki
fabrikalarımız içinde
“benchmark” konumunda
bulunuyor.
Ayrıca, BSH Global Merkezi
tarafından üretim, pazarlama
ve ürün geliştirme alanlarında
dünya çapında gösterdiğimiz
başarılı performanstan
dolayı, 1,9 milyar kişinin
yaşadığı 87 ülkenin ve sekiz
BSH TÜRKİYE’NİN ÇERKEZKÖY’DE ALTI FABRİKASI VAR
BSH TÜRKİYE, ÇERKEZKÖY’DEKİ ALTI FABRİKASINDA BÜYÜK BEYAZ EŞYA VE KÜÇÜK EV ALETLERİ
ÜRETİYOR. SON BEŞ YILDA YÜZDE 44 ÜRETİM ARTIŞI GERÇEKLEŞTİRİLEREK 5 MİLYON ÜRETİM
ADEDİNE ULAŞILDI. BUGÜN, YAKLAŞIK 6 BİN KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLAYAN BSH TÜRKİYE, ÜRÜNLERİNİN
YÜZDE 60’INI DÜNYAYA İHRAÇ EDİYOR. BOSCH, SIEMENS, GAGGENAU VE PROFİLO MARKALARI İLE
ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE İNOVASYONDA DÜNYA ŞAMPİYONU ÜRÜNLERİNİ ÜLKEMİZDE GELİŞTİRİYOR,
ÜRETİYOR VE BAŞTA AVRUPA ÜLKELERİ OLMAK ÜZERE TÜM DÜNYAYA İHRAÇ ETMEYİ SÜRDÜRÜYOR.
Üye Profili
üretim tesisinin bulunduğu
Afrika, Ortadoğu, Orta Asya,
Rusya, Ukrayna, Belarus
bölgelerinin sorumlusu olarak
görevlendirildik. BSH Türkiye
olarak, 2014 yılından beri
bu sorumluluğu da yerine
getiriyoruz.
BSH Türkiye’nin, bugünkü
ekonomik büyüklüğü hakkında
bilgi verebilir misiniz?
BSH Grubu’nun bugün
dünyadaki 42 fabrikasından en
büyüğü Çerkezköy, Tekirdağ’da
bulunuyor. Çerkezköy üretim
tesislerimiz yaklaşık 5 milyon
birim üretim kapasitesine
sahip. 2005 yılından bu
yana yaptığı 1 milyar
euro tutarındaki yatırımla
Türkiye’nin yabancı yatırımlı
en büyük beyaz eşya şirketi
konumunda bulunuyoruz.
Çerkezköy’deki tesislerimizde
toplam 6 bin kişiyi istihdam
ediyoruz. Bosch, Siemens,
Gaggenau ve Profilo olmak
üzere dört marka ile faaliyet
gösteriyoruz.
Ayrıca, yukarıda da söz
ettiğim gibi, 2014 yılından
beri Afrika, Ortadoğu, Orta
Asya, Ukrayna, Rusya ve Beyaz
Rusya bölgelerinden oluşan,
1,9 milyar kişinin yaşadığı 87
ülke ve sekiz üretim tesisinin
sorumluluğu, BSH Türkiye’ye
ait. BSH Ev Aletleri AŞ’nin
sorumlu olduğu, toplam cirosu
yaklaşık 1,6 milyar euro olan
bölgede, 8 bin BSH çalışanı,
altı iştirak ve iki temsilcilik
ofisi bulunuyor.
Her gün üç patentli buluşa
imza atan BSH Ev Aletleri için
inovasyon, teknolojiyi yaratma
sürecinin vazgeçilmez bir
parçası… Bu doğrultuda 2008
yılındaki yasal düzenleme
çerçevesinde Türkiye’nin ilk
Ar-Ge Merkezi sertifikasına
sahip olan BSH Türkiye,
ülkemizde geliştirdiği patentli
teknolojilere sahip inovatif
ürünleri dünya pazarlarına
ihraç ediyor. Son sekiz yılda
Ar-Ge mühendisi sayısını
yüzde 300 artıran BSH Ev
Aletleri, dünya şampiyonu
ürünler yaratacak Ar-Ge ve
üretim çalışmaları ile sektörün
geleceğini şekillendiriyor.
Türkiye’nin önde gelen beyaz
eşya üreticisi ve ihracatçısı
olarak, sektörü ve sektördeki
yerinizi değerlendirebilir
misiniz?
Öncelikle, Türkiye’de
sektörümüzün potansiyelini
yüksek görüyor ve önünün
oldukça açık olduğuna
inanıyoruz. Beyaz eşya sektörü
Türkiye’nin gelişen teknolojisi,
her geçen gün artan üretimi,
ihracat kapasitesi ve büyüyen
yan sanayi, servis, bayi ağları
ile istihdama da önemli bir
katkı sunuyor.
41
Üye Profili
AHMET AKSOY: “ŞİRKET AİDİYETİNİ ARTIRACAK
UYGULAMALAR GELİŞTİRİYORUZ”
Çalışanların motivasyonunu, şirkete bağlılığını ve verimini
artırmak için yaptıkları çalışmalar ve aktiviteler hakkında
bilgi veren Ahmet Aksoy, şunları söylüyor: “Her iki yılda
bir düzenlediğimiz Çalışan Memnuniyeti anketi sonuçlarını
kapsamlıca yönetim ile beraber değerlendirip, İK çözümleri
ve uygulamaları geliştiriyoruz. Departmanlar bazında her yıl
organize edilen motivasyon toplantılarımız var. Bu yıl 10’uncu
yılını kutlayan SOKAK adlı organizasyonumuzun içinde dağcılık,
havacılık, yelken, müzik, halk oyunları gibi çeşitli kulüpler
bulunuyor. Çalışanlarımız bu kulüplerin düzenlediği kurslara
ve aktivitelere katılabiliyor ve hobilerini çalışma arkadaşları
ile gerçekleştirebiliyor. Yine çalışanlarımızdan oluşan bir
BSH Gönüllüleri topluluğumuz var. Bu topluluk bünyesinde,
çalışanlarımız istedikleri alanlarda sosyal sorumluluk projeleri
planlayıp, çalışma arkadaşları ile beraber gerçekleştirebiliyor.”
42
Sektörde Ar-Ge ve inovasyonla
sağlanan bu gelişim hamlesi
ulaşılan yüksek kalitenin yanı
sıra enerji verimliliğine de
önemli etkide bulunuyor. 20
yıl önce üretimin neredeyse
hepsini sadece iç pazarda satan
sektörümüz, üretici firmaların
Ar-Ge çalışmaları ve teknolojik
gelişmeler sonucunda enerji
verimi son derece yüksek
ürünler geliştirmeyi başardı.
Bu da sektörümüzün Ar-Ge
ve inovasyon sayesinde yurt
dışı pazarlarda da önemli
bir konuma ulaşmasını ve
uzun vadeli kalıcı bir müşteri
kitlesine sahip olmasını
sağladı. Ayrıca, montaj sanayi
olarak başlanan Türkiye beyaz
eşya sektörü, bugün binlerce
kişiyle Ar-Ge çalışmalarını
sürdürüyor. Ülkenin en fazla
inovasyon yaratan ve en
fazla patent başvurusu yapan
sektörlerinin başını çekiyor.
Türkiye’de Ar-Ge Merkezi
sertifikası alan ilk firmalardan
biri olan BSH Türkiye,
Çerkezköy yerleşkesinde
gerçekleştirmekte olduğu
Ar-Ge faaliyetlerini ve
sorumluluklarını giderek
artırıyor. Çerkezköy’deki ArGe Merkezi, BSH Grubu’nun
dünya çapındaki Ar-Ge
faaliyetlerinde yıldan yıla
daha fazla önem kazanıyor.
Burada görev yapan 200’e
yakın mühendisimizle birlikte,
BSH Türkiye’nin inovasyon
ve Ar-Ge üssü olması
amacıyla inovatif ürünler
geliştiriyor, sektörün geleceğini
şekillendiriyoruz. Türkiye’ye
katma değer yaratıyoruz.
Diğer yandan yukarıda
da bahsettiğim gibi 2014
yılından beri çok daha geniş
bir coğrafyanın yönetiminden
sorumluyuz. Çerkezköy’de
bulunan 6 fabrika, üretim
ve Ar-Ge Merkezi, St.
Petersburg’deki iki fabrikayla
birbirini tamamlıyor.
Hedefimiz, bugün toplam
cirosu yaklaşık 1,5 milyar euro
olan bölgenin cirosunu 2025
yılına kadar 3,5 milyar euroya
çıkarmak…
Başarınızın temel taşlarından
biri olan İK alanında nasıl
bir fark yaratıyorsunuz? İK
politikalarınızdan da söz
edebilir misiniz?
BSH Türkiye İnsan Kaynakları
olarak 6 bin çalışanımız için
insan kaynakları politikaları
ortaya koyuyoruz. Üretim,
satış, servis ve destek birimleri
için sürdürülebilir ve genele
yayılabilir politikalar üretmek
en önemli amacımız. Bu amaca
bağlı olarak da hedefimiz;
müşteri odaklı, yaratıcı,
değişime açık, proaktif,
kültürel çeşitliliğe duyarlı
insan kaynakları çözümleri
üretebiliyor olmak.
BSH’nın bölgesel entegrasyonu
içeren yeni yapısıyla birlikte,
başarıda fark yaratan en
büyük etkenin insan faktörü
olduğunun bilinciyle bu alanda
değer katacak uygulamaları
hayata geçirmek öncelikli
hedefimiz. Bu uygulamaları
tasarlarken hem çalışanlardan
gelen geribildirimleri göz
önüne alıyor, hem de verileri
detaylıca analiz ederek hayata
geçiriyoruz.
Geleceğe yönelik adımlar
atarken stratejik olarak fark
yaratacağına inandığımız
alanlara yatırım yapıyoruz
ve uygulamalarımızı da bu
yönde geliştiriyoruz. İK
politikalarımızı, standart
BSH TÜRKİYE’NİN ÇALIŞAN BAĞLILIĞI VE
VERİMLİLİĞİ KONUSUNDAKİ POLİTİKALARI, İK
ÇÖZÜMLERİNE YARATICI BİR ANLAYIŞ GETİRİYOR.
Üye Profili
çözümler yerine çalışanların
ihtiyaçlarını anlayıp bu
ihtiyaçlara göre çözümler
üreterek oluşturuyoruz. Bu
anlayışla; müşteri odaklı,
çözüm odaklı ve sürdürülebilir
İK uygulamaları oluşturuluyor.
Çalışan bağlılığı ve verimliliği
konusundaki politikalarımız,
İK çözümlerimize yaratıcı
bir anlayış getiriyor. Buna ek
olarak her seviyede yaptığımız
Yetenek Yönetimi ile beraber
doğru yeteneklerin şirketimize
kazandırılması, geliştirilmesi
ve kariyerlerinin yönetilmesini
amaçlıyoruz. Bütün bu
uygulamalara, operasyonel
mükemmellik anlayışımızı
da baz alan elektronik İK
altyapısından, Dijital İK
dönüşümüne doğru yola
çıkmış durumdayız.
Çevre, iş sağlığı ve güvenliği
ve sosyal sorumlulukla ilgili
çalışmalarınız hakkında bilgi
verebilir misiniz?
BSH, sosyal sorumluluk
temelinde şekillenen vizyonu,
teknolojisi ve projeleriyle en
iyi kurumsal yurttaşlardan
biri olmak için çalışıyor.
BSH Türkiye bugün, enerji
etkinliği ve kaynak tasarrufu
alanında lider isimler arasında.
BSH markaları da bu alanda
yoğunlaşan sosyal sorumluluk
projeleriyle topluma ve
çevreye karşı görevlerini yerine
getiriyor.
Kaynakları sorumlu ve
tasarruflu tüketme bakış
açısıyla sürdürülebilir
gelişim için standartları
belirleyen BSH, çevre ve
iklim korumasını, kurumsal
stratejisinin bir parçası
olarak kabul ediyor. BSH
doğayı koruyan ve çevre
bilincini yükselten popüler
projeleriyle geniş toplum
kesimlerine hitap ediyor. BSH
sürdürülebilirliği ve kaynak
verimliliğini temel ilke olarak
benimsiyor. Ayrıca BSH
bugüne kadar, çevresel ve
sosyal sorumluluklarıyla pek
çok ödüle değer bulundu.
Kısa ve orta vadeli
planlarınızdan bahsedebilir
misiniz?
2018 yılında Türkiye’de
üretim rakamımızı yüzde
50 artırarak en az 6 milyon
büyük ev aleti üretecek
şekilde bölgesel merkez
rolümüzü daha etkin bir
şekilde kullanmayı, diğer
yandan da enerji verimliliği
konusunda öncü rolümüzü
sürdürmeyi planlıyoruz.
Diğer yandan, Türkiye’de
görev yapan 200’e yakın
mühendisimizle inovasyon ve
Ar-Ge üssü olmak için inovatif
ürünler geliştirmeye devam
edeceğiz.
Üniversite sanayi işbirliğiyle
ilgili çalışmalarınızdan söz
edebilir misiniz?
Üniversitelerle hem
teknoloji ortaklığımız hem
de üniversite öğrencilerinin
bitirme projelerini BSH’de
yapmalarına olanak sağlayan
staj programlarımız var. “Proje
öğrencisi” adını verdiğimiz
bu arkadaşlar üniversite
hayatlarının 3’üncü ve 4’üncü
sınıflarında part time şirkette
çalışma imkanına sahip olup,
kendilerini mezuniyet sonrası
kariyerlerine hazırlıyorlar.
Bugüne kadar yaklaşık
500 öğrenciye bu imkanı
sağladık. İşe alımlarımızda
bu arkadaşlarımıza öncelik
tanıyoruz. Bir de her yıl
düzenlediğimiz Generation
BSH-Kariyer Verimliliği
Buluşması organizasyona
Türkiye’nin farklı illerinde
yaklaşık 60 öğrenci katılıyor ve
iki gün boyunca hem BSH’yi
daha yakından tanıma fırsatı
buluyor hem de çeşitli eğitimler
alıyorlar. İki günün sonunda
öğrencileri ilgi alanlarına ve
yeteneklerine göre üretim,
AR-GE, satış, satınalma,
pazarlama, IT gibi farklı
alanlarda staj programlarına
yerleştiriyoruz.
MESS’e ne zaman üye
oldunuz, neden MESS?
2005 yılından bu yana üyesi
olduğumuz MESS, faaliyet
gösterdiğimiz sektörde en eski
ve güçlü bir işveren örgütüdür.
Bu nedenle MESS çatısı altında
olmak bizim için önemlidir.
MESS, çalışanlar ve işverenler
için önemli bir birliktelik
sağlayarak çalışma barışına
katkı sağlıyor, çalışanların,
işyerlerinin ve dolayısıyla
geniş ölçekte ülkenin refah
düzeyini sürekli olarak
iyileştiriyor. MESS diğer
sektörlere de örnek teşkil
eden metal işkolunda, bir
uzlaşı kültürünü temsil ediyor
istihdamın artırılmasını
sağlıyor.
43
İŞ DÜNYASINDA gündem
Felsefe, analiz ve
uyum sorunumuz
Yaptığımız işlerin ana felsefesini, yaratmak istediği sonucu netleştirmeliyiz. En büyük
güç olan işimizle ilgili merak, bilgi ve iletişim dengesini kurmalıyız. İşimizi, felsefesini,
yaratmak istediğimiz sonucu önce kendi insanlarımızla, sonra da müşterilerimizle
paylaşmalıyız. Canlı varlıkların uzun ömürlü olanlarının uyum yeteneklerine bağlı
olduğunu her an kendimize anımsatmalıyız. İşimizde nakit akışını sağlayarak, uzun
dönemli geleceğimizi güven altına almalıyız.
Hızla gelişen büyük bir
kentimizde katıldığım bir
toplantıda, salonun tek bir
sandalyesi bile boş değildi. İş
insanlarıyla yakın geleceğin
ekonomisini tartışacaktık.
Çoğunluğu genç iş insanlarının,
yarınların ekonomisine ilişkin
ilgi düzeyleri, bilgi edinme
istekliliği ve ilişki kurarak
gelişme arayışları, gelecek için
umut yaratıyordu.
Yakın gelecekte üretim ve
ticarette olası gelişmelere
ilişkin görüşlerimi aktarmadan
önce, satranç ve tavla oyununu
bilenleri sordum. Katılımcıların
yarısı satranç, yüzde doksanı
da tavla oynamasını biliyordu.
Satranç ve tavla oyununun
felsefesini ve verdiği mesajları
sorduğumda el kaldıran olmadı.
44
“İşte hayat budur!”
Özetle onlara şunu anlattım:
“Satranç Çin’de icat edilir.
Hindistan’da bir Brahman
rahibi tarafından geliştirilerek
zamanın yöneticisine sunulur.”
Satranç oyununun, “Bir
yönetici çok akıllı, çok
bilgili, çok yetenekli olabilir.
Kaleleri, vezirleri, askerleri ve
adamları yoksa başarılı işler
yapamaz. Ayrıca, kim daha çok
düşünüyor, kim daha iyi biliyor,
kim daha çok ileriyi görüyorsa
o kazanır. İşte hayat budur!”
mesajlarını verdiğini söyledim.
Rivayet edilir ki Hintli yönetici,
rahibin oyununu çok beğenir,
İran Şahı’na gönderir; mektuba
oyunun mesajını yazdırır.
Şah, oyunu ve mektubu veziri
Büzur Mehir’e verir; yanıt
vermesini ister. Vezir Büzur
Mehir, tavla oyununu geliştirir.
Bu oyunun:
● Karşılıklı 12 kapısının bir
yılın aylarını,
● Dört köşesindeki altışar dört
kapının günün 24 saatini,
● Otuz pulun bir ayın gün
sayısını,
● Beyaz pulların gündüzü,
siyah pulların geceyi,
● Zarların da insan yaşamının
gerçekliği olan şansı anlattığı
söylenir.
“Şansı da
unutmayın!”
İran Şah’ı gönderdiği mektuba
tavla oyunuyla ilgili, “Evet,
haklısınız: Kim daha çok
düşünür, kim daha iyi bilir, kim
daha çok ileriyi görüyorsa o
Dünya Gazetesi Yazarı
DR. RÜŞTÜ BOZKURT
İŞ DÜNYASINDA gündem
kazanır. İşte hayat budur! Ama
şansı da asla unutma!” diye
yazdırır.
ABD’de tavla oyunu yaklaşık
otuz yıldır yaygınlaştı.
Bildiğimiz kadarıyla oyunun
felsefesi, verdiği mesaj, oyun
stratejileri ve taktiklerini
analiz eden ellinin üzerinde
ciddi kitap yayınlandı.
Satranç ve tavla oyunu,
mesajları, kuralları,
stratejileri, taktikleri olan,
oynayanı düşündürmek
isteyen oyunlardır. Oyunların
felsefesini düşünmeden
oynarsak, onları salt zaman
öldürmenin araçları haline
getirir; kendimize saygıyı
unutan verimsiz bir uğraşın
peşine takılırız. Çağımızın
hastalıklarından biri de
bütünsel değil, indirgemeci
düşüncelerin peşine takılarak
ömrümüzü verimsiz kılmaktır.
Yazının en başında anlattığım
toplantıda, beni dinleyenlerden
çok olumlu tepkiler aldım.
Her işimizin arka planını
bilerek yaparsak, kendimize
saygılı davranır; ilerlememizin
ve gelişmemizin önündeki
engelleri yıkabiliriz mesajını
algıladıklarını söyleyen bir
dizi insan toplantı sonrasında
oturup söyleşiyi geç vakitlere
kadar sürdürdü.
Analitik 3.0
kavramını
içselleştirmeliyiz
İş yaşamında giderek “analitik
yetenek” önem kazanıyor.
Çok sayıda işletme yönetimi
uzmanının altını çizdiği gibi,
hızla “mal kapitalizminden
entelektüel kapitalizme” doğru
geçiş yapıyoruz.
Bırakın uzun dönemli geleceği,
çok yakın bir gelecekte;
Kim, dünya genelinde
belirleyici eğilimleri daha iyi
öngörüyorsa,
● Kim, eğilimlerin yarattığı
fırsat ve tehditlerin
farkındaysa,
● Kim eğilimlerin fırsatları ve
tehlikeleri ile kendi olanak ve
kısıtlarını dengeliyorsa,
● Kim, işiyle ilgili kayıtları iyi
tutuyor; sağlıklı veri üretiyorsa,
● Kim, verileri sağlıklı
malumata, tutarlı bilgiye
dönüştürüyorsa,
● Kim, bilgileri anlamaya
dönüştürerek, bilgilerden bir
değer üretiyorsa,
● Kim, yeni, farklı ve rekabet
edebilir ürünleri piyasaya
sunuyorsa o kazanacak…
Durmadan tekrarlıyoruz:
Olay ve olgulara “doğru
adlar” koyamazsak, “doğru
kavramlar” türetemeyiz. Doğru
kavramlar üretemezsek “doğru
düşüncelere” erişemeyiz.
Doğru düşünceler üretemezsek,
“doğru davranışlar ve tutarlı
çözümler” geliştiremeyiz.
Günümüzün dünyasını
anlamak, kendimizi bilmek
ve gelecekle ilgili planlar
yapabilmek için en çok
kullanılan kavram “analitik
3.0”dır.
Bu kavramın ne anlattığını
kısaca açıklayalım ki, neden
önemli olduğunu ve kavramı
kullananların ne kastettiğini
anlayabilelim.
“Analitik 0.0”: İşlerimizi
atadan, dededen gördüğümüz
gibi yapma, alışkanlık
sınırlarını aşamama, görüye
dayalı anlayışı sürdürme
aşamasıdır.
“Analitik 1.0”: İşimizle ilgili
düzgün kayıtlar tutarak,
sağlıklı verilerle gidişatı
analizle yönetmektir.
●
Alışkanlıkla yönetimden
analizle yönetime geçiştir.
“Analitik 2.0”: Öğrenen
ürünlerin geliştiği, her şeyin
interneti bağlamında ürünlerin,
süreçlerin ve sistemlerin
birbiriyle bağlantı kurduğu
günümüz dünyasında oluşan
“büyük veriyi ehlileştirerek, işe
yaramayan bilgileri ayıklama,
işimize yarayanları” seçmedir.
“Analitik 3.0”: Seçilmiş işe
yarar bilgileri, bir iş yapma
tarzı ya da ürün içine gömerek,
farklı, rekabet edilebilir ürünler
üretebilmedir.
“Allah sizi
büyük dönüşüm
dönemlerinde
yaşatsın!”
Tarım toplumu aşamasında
satranç ve tavla oyununun
verdiği mesaj, üzerine oturduğu
felsefe, yaşadığımız dünyayı iyi
anlamayı, kendimizi, olanak
ve kısıtlarımızı iyi bilmeyi
ve geleceği doğru planlamayı
öneriyor.
Bugün kendimizi bilmenin yolu,
doğru verileri iyi analiz etme,
bilgi sahibi olma ve katma
değer üretmeyi gerektiriyor.
Sanıyorum ki toplum olarak
hepimizi önemli sorumluluklar
bekliyor. Çin halkının kadim
beddualarından birinin de
“Allah sizi büyük dönüşüm
dönemlerinde yaşatsın” olduğu
söylenir.
Büyük dönüşüm dönemleri, ilke
ve kuralların geçersizleştiği
dönemlerdir.
Büyük dönüşüm dönemleri,
standartların yetersizleştiği
zamanlardır.
Büyük dönüşüm dönemleri,
“at izinin, it izine karıştığı”
anlardır.
Büyük dönüşüm dönemlerinden
geçerken, neyin doğru ve neyin
yanlış olduğunu anlamak
zordur.
Büyük dönüşüm dönemlerinde
en etkin kaynak, eğilimlerin
fırsatlarını ve tehlikelerini
erken uyarı mantığıyla
çözümleyerek bizi uyaran
analiz yetenekleridir.
Bu yazıda vermek istediğimiz
mesajları özetlemek gerekirse
beş alt başlıkta toparlayabiliriz:
● Birincisi, yaptığımız işlerin
ana felsefesini, yaratmak
istediği sonucu netleştirmeliyiz.
● İkincisi, en büyük güç olan
işimizle ilgili merak, bilgi ve
iletişim dengesini kurmalıyız.
● Üçüncüsü, işimizi felsefesini,
yaratmak istediğimiz sonucu
önce kendi insanlarımızla,
sonra da müşterilerimizle
paylaşmalıyız.
● Dördüncüsü, canlı varlıkların
uzun ömürlü olanlarının
uyum yeteneklerine bağlı
olduğunu her an kendimize
anımsatmalıyız.
● Beşincisi de, işimizde nakit
akışını sağlayarak, uzun
dönemli geleceğimizi güven
altına almalıyız.
45
Alternatif Pazarlar
AVRUPA’NIN KALBİNDEKİ
MACARİSTAN
YATIRIMCI BEKLİYOR
ORTA AVRUPA’DA TÜRKiYE’NiN YEDİDE BİRİ KADAR BÜYÜKLÜKTE BİR HALK
CUMHURİYETİ OLAN MACARİSTAN, TÜRKLERİN SON 400 YILLIK TARİHİNDE YAKIN
İLİŞKİLER GELİŞTİRDİĞİ ÜLKELERİN BAŞINDA GELİYOR. TARİHİ İLİŞKİLERİN YANI
SIRA İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TİCARET DE HER GEÇEN GÜN GELİŞiYOR. TÜRKİYE’NİN
MACARİSTAN’A İHRAÇ ETTİĞİ ÜRÜNLERİN BAŞINDA OTOMOTİV VE
OTOMOTİV YAN SANAYİSİ GELİYOR.
46
Alternatif Pazarlar
47
Alternatif Pazarlar
Avrupa’ya ticaret ve yabancı
yatırım yoluyla sıkı şekilde
bağlanmış önemli sektörleriyle
bölgedeki en açık ekonomiye
sahip olan Macaristan, bugün
ihracatının dörtte üçünü Avrupa
Birliği ülkelerine yapıyor.
AB ülkelerinin güçlü talebi
ülke ekonomisi üzerinde net
etkiye sahip. Bu durum batılı
üreticilerin üretim faaliyetlerini
Macaristan’a konuşlandırmaları
sayesinde AB’nin büyüme
hızının düştüğü ve ülke
ekonomisinin değerlendiği
dönemlerde bile devam etti.
Bugün özel sektörün GSYİH
içindeki payı bölge ülkeleri
içinde de en yüksek oranlardan
biri olan yüzde 80 düzeyindeki
Macaristan’da, özelleştirme
kadar önemli olan bir gelişme de
kırsal bölgelerde küçük üretim
tesislerinden büyük fabrikalara
kadar yapılan çeşitli yabancı
yatırımlardır. Macaristan’ın
imalat sektörü ülkenin yaşadığı
çeşitli geçiş süreçlerinde büyük
değişikliğe uğradı. Sektör daha
önce ucuz enerji ithalatına ve
rekabete karşı korunaklı büyük
ölçekli, ağır sanayi tesisleri
ağırlıklı iken günümüzde ülkeye
erken giren yabancı sermaye
sayesinde etkin ve modern bir
yapıya kavuştu.
Elektrikli ve optik cihazların
toplam üretimde yüzde 30’luk
payıyla en önemli yere sahip
olduğu Macaristan, istikrarlı
şekilde büyümeye devam ediyor.
Telekomünikasyon ve diğer ileri
teknoloji ekipmanları gibi yeni
alanlarda yatırım yapan yabancı
şirketler ülkeyi belirli sektörler
için bir merkez haline getirmiş
durumda.
Macaristan’da faaliyette
bulunmak isteyen firmaların,
ülkedeki bir bankada hesap
48
açtırmaları gerekiyor. Firmalar
her türlü döviz ve forint
hesabıyla ilgili işlemlerini
gerçekleştirebilecekleri gibi
kar payı transferi yapmak
da serbest. Sadece Macar
hükümetine yapılması gereken
ödemelerin (vergi ödemeleri
gibi) ve ilgili kanunda belirtilen
bazı uygulamaların forint
üzerinden olması zorunlu.
Ayrıca Macaristan Volksbank’ta
Türkiye Halk Bankası’nın
hissesi bulunduğundan, banka
bünyesinde oluşturulmuş
“Türk Masası”nda Türkiye Halk
Bankası’nın temsilcisi olan bir
Türk bulunuyor.
TÜRKİYE-MACARİSTAN DIŞ TİCARET SEYRİ
(MİLYON DOLAR)
YILLAR
İHRACAT
İTHALAT
HACİM
DENGE
-106
2000
110
216
326
2001
170
187
357
-17
2002
201
326
527
-125
2003
285
417
702
-132
2004
350
705
1.055
-355
2005
379
946
1.325
-567
2006
486
1.286
1.772
-800
2007
776
1.424
2.200
-648
2008
684
1.286
1.970
-602
2009
446
987
1.433
-541
2010
441
1.382
1.823
-941
2011
509
1.494
2.003
-990
2012
518
1.184
1.702
-666
2013
653
1.227
1.880
-574
2014
694
1.188
1.882
-494
2014 (Ocak-Kasım)
649
1.058
1.707
-409
2015 (Ocak-Kasım)
657
1.191
1.848
-534
Kaynak: TÜİK
BÖLGELERE
GÖRE VERGİ
TEŞVİKLERİ VAR
Macaristan’a yatırım yapılması
durumunda ödenecek verginin
maksimum yüzde 80’i kadarı
vergiden düşülebiliyor. Vergi
teşviklerinin uygulanmasında
maksimum süre 10 yıl. Teşvik,
yatırımın gerçekleştirildiği
yıl başlıyor ve dokuz yıl daha
devam ediyor. Teşviklerde
uygulanan oranlar bölgelere
göre farklılaşıyor. Bölgelere göre
uygulanan maksimum muafiyet
oranları şöyle: Budapeşte:
Yüzde 25, Pest Bölgesi: Yüzde
30, Batı Trans Tuna: yüzde 50,
Macaristan’ın diğer tüm bölgeleri
yüzde 50. Bu oranlara orta
büyüklükteki firmalar için yüzde
10, küçük firmalar için yüzde 20
ilave yapılıyor.
Genel olarak Macaristan’a
yönelik ihracatımızın yüzde
94,6’sını sanayi ürünleri, yüzde
5,36’sını ise tarım ürünleri
oluşturuyor. İhracatımızda
olduğu gibi Macaristan’dan
yapılan ithalatta da sanayi
ürünlerinin payı yüksek.
Alternatif Pazarlar
Macaristan genellikle düz bir
arazi yapısına sahip. 1998’de
yürürlüğe giren TürkiyeMacaristan Serbest Ticaret
Anlaşması’yla iki ülke arasındaki
sanayi ürünleri ticareti tamamen
liberalize edildi. Dış ticaret
hacmindeki artış ağırlıklı
olarak Macaristan lehine
seyrini sürdürüyor ve ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde
49-60 aralığında. Türkiye’nin
Macaristan’a ihracatında başlıca
kalemleri otomotiv, otomotiv
yan sanayi, elektrikli makineler,
hava taşıtları, kazanlar, sanayi
makineleri, demir-çelik eşya,
plastik, örme giyim eşyası ve
pamuk oluşturuyor.
AB üyeliğiyle mevzuatı AB
yapısına uygun hale getirilen
Macaristan’da tüketicisi bilinçli
ama tüketicinin ortalama gelir
seviyesi batı standartlarının
altında. Bu nedenle tüketiciler
kaliteli ama ucuz ürünlere
yöneliyor. Macaristan pazarında
kalıcı olabilmek için firmalar
uzun vadeli bir pazar stratejisi
izlemeli. Yani AB ürün kalitesine,
güvenlik ve standartlarına
uymaları gerekiyor. Macaristan
küçük bir pazar. Bu da
maliyetlerin yüksek olmasındaki
en büyük etkenlerden biri. Türk
ihracatçıları Macaristan’daki
toptan satış ve distribütörlük
sistemi yoluyla ülkede kendilerine
depolama imkanları yaratarak,
ülke taleplerini zamanında ve
uygun maliyette karşılayabilir.
Macaristan’ın lojistik ve dağıtım
alanında iyi bir altyapıya sahip
olması bu olanağı kolaylaştırıyor.
Macaristan’da özel sektörde
genellikle sermaye birikimi
az küçük ölçekli firmalardan
oluştuğundan, ithalatçılar ek
maliyet getirmesi nedeniyle
akreditifle çalışmayı tercih ediyor.
EKONOMİSİ
İHRACAT ODAKLI
İhracat odaklı bir ekonomiye
sahip olan Macaristan,
uluslararası ekonomik
konjonktürün yarattığı risklere
de açık. Dış ticaretinin büyük
bir bölümünü ise AB ülkeleriyle
yapıyor. Macaristan’da bütçe
açığını kapatmak için bankacılık,
enerji, telekomünikasyon
ve bazı hizmet sektörlerine
koyulan geçici vergiler sürekli
hale getirildi. Alınan bu katı
önlemlerin orta vadede bankaları
kredi vermekten, şirketleri ise
yatırım yapmaktan caydırarak,
ekonomiyi etkileyebileceği
düşünüldü. Böylece büyümeyi
teşvik etmek amacıyla öncelikli
sektörlere bazı vergi indirimleri
getirildi. Özellikle imalat
sektöründe faaliyet gösteren
uluslararası şirketlerle stratejik
işbirliği anlaşmaları imzalandı.
Macar ekonomisi 2012’de yüzde
1,7 oranında küçülmekle birlikte,
2013 yılında yavaş da olsa
toparlanmaya başladı. Macaristan
da 2014 sonu itibarıyla
büyümenin yüzde 1,5 civarında
olduğu düşünülüyor.
sadece 326 milyon dolar olan
ikili ticaret hacmi, 2014 yılı
sonuna gelindiğinde yaklaşık 6
kat oranında arttı ve yaklaşık 1.9
milyar dolara ulaştı. Ancak aynı
dönem içinde, bir yandan ikili
ticaret hacmi hızla artarken, diğer
yandan da ilk başlarda dengeli bir
seyir izleyen ticaretin, özellikle
2004 yılından sonra, ülkemiz
aleyhine her sene artan oranlarda
açık verir hale geldi.
Türkiye-Macaristan ikili
ticaretine ihracatımız açısından
bakıldığında, Macaristan’a
yönelik ihracatımızın 2014
yılında yüzde 6 oranında artarak
694 milyon dolar oldu. 2014
yılında ülkemizin Macaristan’dan
yaptığı ithalat ise, bir önceki yıla
göre yüzde 3 oranında azalarak
1.882 milyon dolara indi.
İthalat ve ihracat rakamlarındaki
gelişmeler sonucunda, ülkemizin
Macaristan’a yönelik dış ticaret
açığı 494 milyon dolar oldu.
Genel olarak bakıldığında,
Macaristan’a yönelik ihracatımızın
yüzde 95’ini sanayi ürünleri,
yüzde 5’ini ise tarım ürünleri
oluşturuyor. İhracatımızda olduğu
gibi, Macaristan’dan yapılan
ithalatta da sanayi ürünlerinin
payı yüksek.
TÜRKİYE
MACARİSTAN HATTI
Macaristan ile Türkiye’nin siyasi
ilişkileri son derece olumlu bir
seyir izliyor. 4-5 Şubat 2013
tarihinde iki ülke arasında
“Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği
Konseyi” kurulması kararı
alındı. İki ülke parlamentoları
arasındaki ilişkiler karşılıklı üst
düzey ziyaretler, “Parlamento
Dostluk Gruplarının ve İhtisas
Komisyonları”nın temasları
çerçevesinde gelişiyor. Ancak
Macaristan ile ikili ticaret dengesi
Macaristan lehine bir seyir izliyor.
1997 yılında imzalanan STA ve
2004 yılında iki ülke arasında
tesis edilen Gümrük Birliği, iki
ülke ticaret hacmine olumlu
katkı sağladı. 2000 yılında
MACARİSTAN’DA 114 TÜRK FİRMASI VAR
Budapeşte Ticaret Müşavirliği kayıtlarında toplam 114 Türk firması bulunuyor. Söz konusu firmaların 40 adeti
tekstil, 16 adeti inşaat ve inşaat malzemeleri, 11 adeti gıda ve 5 adeti ise otomotiv yan sanayi sektörlerinde, geriye
kalan firmalar ise, hizmetler, mobilya, mücevherat, hediyelik eşya ve elektrikli cihazlar gibi çeşitli alanlarda faaliyet
gösteriyor. Firmaların büyük çoğunluğu ticaretle uğraşan KOBİ ölçeğinde firmalar.
TİCARETİ ETKİLEYEN KÜLTÜREL FAKTÖRLER
Macaristan’daki iş gelenekleri Batı Avrupa ile benzer özellikler taşıyor. İş hayatında resmi kıyafet tercih ediliyor.
Macarlar iş bağlantılarında şahsi ilişkilerin geliştirilmesine önem veriyor. İş görüşmelerinin öğle yemekleri,
resepsiyonlar ve akşam yemeklerinde yapılması da yaygın. Macarlar kendilerini tanıtırken soyadlarını ilk adlarından
önce kullanıyor. Bu durum Macarca kartvizitlerde de geçerli iken, İngilizce kartvizitlerde bilinen kullanım var.
Macar işadamları yabancı ortaklarının Macarca basit selamlaşma vb. gibi kelimeleri öğrenme çabalarını takdir
ediyor. Macar işadamları Noel tatili zamanında değeri 10 doları geçmeyen küçük hediye alışverişinde bulunabiliyor.
İş görüşmeleri için, ithalatçı/toptancı ile yazılı olarak randevu istenmeli ve konfirme edilmeli. Tüm randevulara,
ödemelere, mal teslimatlarına ve diğer zamanlama ile ilgili konulara dikkat etmek gerekiyor.
49
Seyahat
VİZE ALMADAN
GEZEBİLECEĞİNİZ
YAKINIMIZDAKİ
popüler
ülkeler
son dönemde dış politikada önemli adımların atılması
ile birlikte vizesiz gidilebilen ülkeler sayıca artıyor. Siz
de vize için zaman kaybetmeden, biletinizi ve çantanızı
alarak seyahate çıkmak istiyorsanız, haberimizde
bazılarına ayrıntılı şekilde yer verdiğimiz yakın
coğrafyamızdaki popüler ülkelere gidebilirsiniz.
50
Seyahat
51
Seyahat
Yurtdışı seyahatlerinin
şüphesiz ki en büyük
problemlerin başında vize
alma konusunda yaşanan
sıkıntılar geliyor. Avrupa
Birliği ülkeleri, eğer o ülkelerin
vatandaşı değilseniz “Schengen
Vizesi” zorunluluğu getiriyor.
AB’ye üye olmayan ülkelerde
ise ülkenin kendi vizesini alma
şartı koşuluyor. Fakat vize
alma telaşı olmadan sadece
pasaportunuzu yanınıza alarak
gidebileceğiniz ülkeler de yok
değil.
Siz de vize işlemleri ile
uğraşmamak, zamanınızı
harcamamak istiyorsanız,
gidiş dönüş biletinizi,
valizinizi ve pasaportunuzu
yanınıza alarak, aşağıda kısa
kısa değindiğimiz, tarihle
modernizmi buluşturmuş,
hareketli gece hayatına sahip
birbirinden güzel ülkelere
gidebilirsiniz.
Arnavutluk
Vizesiz gidebileceğiniz
Avrupa ülkelerinden biri
Arnavutluk
Belarus
52
de Arnavutluk. 1.5 saatlik
bir uçak yolculuğuyla
Tiran, Elbasan ve Butrint
gibi Arnavutluk şehirlerini
ziyaret etme şansına sahip
olabilirsiniz. Özellikle
UNESCO Dünya Mirası
listesinde bulunan Butrint
antik kentini görmeniz
açısından iyi bir fırsat
olacaktır. Seyahatinizi Arnavut
ciğeri, elbasan tava ve Arnavut
böreği ile tatlandırmayı ihmal
etmeyin.
Belarus
Belarus veya diğer adıyla
Beyaz Rusya, elinizi kolunuzu
sallaya salaya vizesiz seyahat
edebileceğiniz bir başka
Avrupa ülkesi. Belarus gezinizi
küçük bir Rusya gezisi olarak
düşünebilirsiniz. Ülkenin
başkenti olan Minsk, sahip
olduğu Sovyet mimarisi,
modern şehir yapısı ve alışveriş
merkezi olması dolayısıyla
Belarus’un en önemli turistik
yerlerinden biri. Canlı gece
hayatı sayesinde günün
ilk ışıklarına kadar hız
kesmeden eğlenebileceğiniz
başkent Minsk, Slav
müzik festivallerinin şehri
Vitebsk ve doğayla baş başa
kalabileceğiniz Belarus köyleri
sizi bekliyor.
Bosna Hersek
Osmanlı izlerini hâlâ çok
canlı olarak görebileceğiniz
Bosna Hersek, en çok vizesiz
seyahat yapılan ülkelerin
başında geliyor. Tarihi yapısı,
maketi andıran evleri, zarif bir
kolyeye benzeyen köprüleri
ile bir film platosunu andıran
Bosna Hersek’te yapacağınız
seyahatten en güzel hikayeler
ve dostluklarla ayrılmanız
mümkün. Sıcakkanlı halkı,
zengin mutfağı, yemek çeşitleri
ve meşhur tatlarıyla yanı
başımızdaki Bosna Hersek,
dostlarını karşılamaya hazır.
Karadağ
2006 yılında bağımsızlığına
kavuşan Karadağ’da vizesiz
olarak seyahat edilebilecek
ülkeler arasında. Doğal
güzelliklere ve birçok tarihi
esere sahip olan Karadağ,
milli parkları ile ön plana
çıkan şehirlere sahip. Doğa
gezginleri için keyifli bir
tatil vadeden noktalardan
biri Durmitor Milli Parkı
ve Skadar gölü. En ünlü
tatil bölgelerinden biri ise
güzelliğiyle kendine hayran
bırakan Sveti Stefan Adası.
Kosova
Avrupa’da vizesiz giriş
yapılabilecek ülkeler
içerisinde kendinizi yabancı
hissetmeyeceğiniz ülkelerden
biri Kosova. Geçmişi,
kültürü ve sosyal dokusuyla
adeta bir Türk şehrini
andırıyor. Prizen ve Priştine
görülmesi gereken şehirlerin
başında geliyor. Tarihi
sokakları, Osmanlıdan kalma
eserleri ile Balkanlardaki
Türk izlerini takip edeceğiniz
Kosova gezisinde en güzel
yöresel yemekler sizi
bekliyor olacak!
Bosna Hersek
SEYAHAT ETMEK ÖNEMLİ ÇÜNKÜ, YEPYENİ BİR DÜNYAYA GÖZLERİNİZİ VE
ZİHNİNİZİ AÇAR, DİĞER İNSANLARIN GÖZLERİNDEN VE BAKIŞ AÇILARINDAN
DÜNYAYI GÖRMEMİZİ SAĞLAR, DİĞER KÜLTÜRLERE VE İNSANLARA
FARKINDALIĞI ARTIRIR, İNSANI DAHA AKILL, KİTAPLARDA VE TELEVİZYONDA
GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEYLERİ GERÇEK YAPAR. SEYAHAT, ALABİLECEĞİNİZ EN İYİ
EĞİTİMDİR. O YÜZDEN UCUZ BİLET, VİZESİZ GİDEBİLMEK GİBİ HER TÜRLÜ
FIRSATI DEĞERLENDİRMEKTE FAYDA VAR.
Seyahat
Makedonya
Vizesiz olarak seyahat
yapılabilecek en yakın ve en
ekonomik ülkelerden bir tanesi
Makedonya. Üsküp ve Ohrid
en önemli şehirlerinin başında
geliyor. Üsküp’te büyük İskender
heykeli, Rahibe Teressa Evi,
hanlar ve bitpazarları görülmesi
gereken yerlerden. Ohrid
bölgesinde ise Ohrid Gölü ve
Kalesi’nde ziyaretçiler hoş vakit
geçirebilirler.
Tuna nehri geçen Belgrad,
tarihi güzellikleri ve modern
yapısıyla vizesiz olarak
seyahat etmenin keyfini
doyasıya çıkaracağınız
bir şehir. Belgrad kalesi,
Nicola Tesla müzesini, Knez
Mihailova Caddesi, Stari
Grad’ı görebilir,Tuna nehrinde
tekne turuna katılabilirsiniz.
Sırbistan
Sırbistan Balkanlar’ın en güzel
ülkelerinden bir tanesi. Başkent
Belgrad ise Balkanlar’ın en
modern kentlerinden. İçinden
Ukrayna
Kiev, Donesk ve Odessa gibi
önemli şehirlere sahip olan
Ukrayna, Doğu Avrupa’nın en
çok turist çeken ülkelerinden
biri. Adı festival ve fuarlarla
sık sık anılan şehir aynı
zamanda önemli bir ticaret
kapısı. Gece hayatıyla da
gündemde olan Ukrayna’nın
Odessa kıyıları, plajları ile
gözde tatil mekânlarından bir
tanesi.
Bu tarz seyahatleriniz için
http://blog.prontotour.com
adresinden gezilecek yerler
listesine bakabilir, yeni
yerler, ülkeler görmek için bu
siteden bilgi alabilirsiniz.
Sırbistan
Ukrayna
Moldova
Renkli gece eğlenceleriyle
ün salmış olan Moldova
vize uygulaması olmadan
gidilebilecek bir başka ülke.
Moldova, vize uygulamasının
olduğu yıllarda da hatırı sayılır
şekilde turist çeken bir coğrafya.
Başkent Kişinev ise en önemli
turistik noktalarından biri.
Kosova
Vize istemeyen ülkeler
Andorra, Antigua-Barbuda, Arjantin, Arnavutluk, Bahamalar,
Barbados, Belarus, Belize, Bolivya, Bosna Hersek, Brezilya, Britanya
Virjin Adaları, Brunei Sultanlığı (Dikkat! 72 saate kadar transit
vize, vizeler kalkmadı henüz), Botswana, Cook Adaları, Dominik
Cumhuriyeti, Doğu Timor, Ekvador, El Salvador, Endonezya,
Ermenistan, Fas, Fiji, Filipinler, Filistin, Gambiya, Guatemala,
Gürcistan, Güney Afrika Cumhuriyeti, Haiti, Honduras, Hong
Kong, Irak, İran, Jamaika, Japonya, Kamboçya, Kamerun,
Karadağ, Katar, Kazakistan, Kenya (e-vize şart), Kırgızistan,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kolombiya, Kore Cumhuriyeti
(Güney Kore), Kosova, Kosta Rika, Kuveyt, Lübnan, Makau Özel
İdare Bölgesi, Makedonya, Maldivler, Malezya, Meksika (e-vize),
Moldova, Mauritus, Moğolistan, Mozambik, Nikaragua, Niue,
Palau Cumhuriyeti, Panama, Palau, Paraguay, Peru, Ruanda,
Samoa, Saint Vincent ve Grenadinler Adaları, Saint Kitts ve Nevis
Adaları, Saint Lucia, Singapur, San Marino, Santa Lucia, Sırbistan,
Sudan, Suriye, Sri Lanka, Swaziland, St. Vincent-Grenadines,
Şili, Şeyseller, Tacikistan, Tanzanya, Tayland, Tayvan, Trinidad
ve Tobago, Tunus, Turks ve Caicos Adaları, Tuvalu, Ukrayna,
Umman, Uruguay, Ürdün, Vanuatu, Venezuela, Vatikan, Zambiya.
Sınır kapılarında
vize alınabilen Ülkeler
Makedonya
Karabağ
Azerbaycan (Bakü), B.A.E. (Transit vizesiz, Dubai vize istiyor),
Bahreyn (Sınırda 14 Gün), Bangladeş (Dhaka), Bhutan (Tur operatörü
ile), Burkina Faso (75 Euro), Burundi, Cape Verde, Cibuti, Doğu
Timor, Dominik Cumhuriyeti, Ermenistan (Resmi, hizmet ve
diplomatik pasaport hariç), Endonezya (25$), Gana, Güney Afrika
Cumhuriyeti, Irak, Kamboçya (30$), Katar (25$), Kenya (e-vize şart,
50$), Komor Adaları, Madagaskar, Mali, Mozambik, Nepal (25$),
Ruanda (Transit 3 günlük), Samoa (34$), Sri Lanka (25$), Sudan
(100$), Şeyseller, Tanzanya (50$), Togo, Tonga, Uganda, Umman,
Zambiya (50$), Zimbabwe (Victoria Falls sınırında 100$).
53
Sağlık
Uzmanlara göre bağışıklık, lenf,
boşaltım ve dolaşım sistemimizin
düzenli şekilde çalışabilmesi,
vücudumuza giren zararlı
mikroorganizmalarla savaşması ve
onları atması için yeterli su
tüketmemiz gerekiyor.
Su, beslenme
ve egzersiz
VÜCUDUMUZU KORUYOR
Soğuk havalarda, vücutta
terleme ile dışarı atılan su
miktarında azalma olması,
bizlerde daha az suya
ihtiyaç olduğu düşüncesini
doğurabiliyor. Oysa tam aksine,
vücudumuzun her zaman,
gribal enfeksiyonlar ve zararlı
virüslerden korunabilmesi için
en temel ihtiyaçlarından biri
de sudur. Güçlü bir bağışıklık
sistemi için yeterli protein,
A, C ve E vitaminleri, demir,
çinko, folik asit ve selenyumun
yanı sıra yeterli su tüketimi ve
egzersiz gerektiğini vurgulayan
Waternet Sağlıklı Beslenme
Uzmanı Diyetisyen Canan
Aksoy, “Soğuk havalar su içme
temponuzu bozmasın. Sağlıklı
ve düzenli beslenmenizi su ve
egzersizler ile desteklediğinizde
kışın virüslerden daha kolay
korunabilirsiniz” diyor.
Diyetisyen Canan Aksoy,
bağışıklık, lenf, boşaltım
ve dolaşım sistemlerimizin
yeterli şekilde çalışabilmesi,
54
vücuda giren zararlı
mikroorganizmalarla savaşması
ve onları atması için yeterli
su tüketiminin önemine
değinerek, “Grip olduğunuzda
doktorların tavsiyesi bol su
için ve dinlenin olacaktır.
Zararlı mikroorganizmalar
vücuda girdiğinde bunlardan
kurtulmak için suya ihtiyaç
vardır. Lenf, dolaşım ve
boşaltım sistemlerinin tam
performanslı çalışması ancak
su eşliğinde olur. Bu yüzden
soğuk havalar su içme
temponuzu bozmasın” diye
konuşuyor.
Egzersize devam
Yaz aylarına doğru
artan zayıflama, fit olma
motivasyonundan ve sağlıklı
beslenme alışkanlıklarından
soğuk havalarda da
vazgeçmemek gerektiğinin
altını çizen Diyetisyen Aksoy,
“Her mevsim ve her sezon
bedenimize iyi bakmak
zorundayız” şeklinde
konuşuyor.
Yazın hatta kışın da
egzersizlere mutlaka devam
edilmesi gerektiğinin
önemine dikkat çeken
Waternet Sağlıklı Beslenme
Uzmanı Diyetisyen Canan
Aksoy, egzersiz sırasında
yeterli sıvı tüketilmediği
takdirde egzersizden
istenilen performansın
alınamadığını söylüyor.
Ayrıca, su tüketiminde de
dikkat edilmesi gereken en
önemli noktalardan birinin de
saklama koşulları iyi, temiz
ve taze olan sular olduğunu
belirten Aksoy, daha bilinçli
egzersiz programı için ise dikkat
edilmesi gerekenleri şöyle
sıralıyor;
● Aç karına egzersiz
yapılmamalı,
● Antrenman öncesinde ve
sonrasında mutlaka kilo ölçümü
yapılmalı. Her yarım kiloluk
kayıp için bir su bardağı su
tüketilmeli,
● Antrenman öncesinde ve
sonrasında sıvı tüketimini
sınırlamamalı, vücudun
ihtiyaçları karşılanmalı,
● Antrenman sırasında 1520 dakikada bir en az bir çay
bardağı sıvı tüketilmeli.
Sağlık
Sebzeler vitamin
ve mineral zengini
Çaylar da su ihtiyacını karşılıyor
Bahar aylarını daha sağlıklı ve fit geçirmek için
sağlıklı beslenme, su ve egzersiz üçlüsünü ihmal
etmemek gerekiyor. Su tüketimini artırmak
ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için su
dışında farklı alternatiflere de yönelebilirsiniz.
Aktarlardan kolaylıkla bulabileceğiniz malzemelerle
hazırlayacağınız çaylar, hem metabolizmanızı
güçlendirir hem de vücudunuzun su ihtiyacını karşılar.
Peki hangi çayı nasıl hazırlamalıyız ve nasıl içmeliyiz?
Ispanak: A, C, E, K vitaminleri, magnezyum, fosfor, iyot
içeriyor, bitkisel proteinlerden zengin.
Brokoli: İyi bir kalsiyum ve C vitamini kaynağı, östrojen
hormonunu dengelediği için özellikle menopoz dönemindeki
bayanlar tarafından tüketilmeli.
Pazı: İçeriğindeki folik asit vitamini nedeniyle hamile kadınlar
tarafından tüketilmeli, iyi bir kalsiyum, A ve C vitamini
kaynağı.
Pırasa: Soğangiller familyasından, içerisindeki gallik asit ile
yaşlanma etkilerine karşı geciktirici etkide. Ayrıca sülfür içeriği
ile kalın bağırsak kanserine karşı korunma sağlıyor. Pırasa,
yüksek lif kaynağı olduğundan kabızlık sorunu için ideal bir
sebzedir.
Karalahana: İçerdiği K vitamini ile konsantrasyon güçlendirici
ve sinir sistemine olumlu etkileri var. Alzehimer hastalığı için
koruyucu.
Karnabahar: İyi bir C vitamini ve folik asit kaynağı, içerdiği
diindolilmetan (DIM) maddesi ile meme kanseriyle savaşıyor ve
premenstrual sendroma karşı rahatlatıcı etki gösteriyor.
Lahana: Kan şekeri seviyesini kontrol ettiği için özellikle
diyabet hastaları ve diyet yapan kişiler için uygun. İçerdiği U
vitamini ile mide ve bağırsak sağlığına katkıda bulunuyor.
Brüksel lahanası: Kötü huylu (LDL) kolesterolü düşürmeye
yardımcı ve kansere karşı koruyucu.
Sarımsak: İçerdiği allium sativum etken maddesiyle kış ayları
için gerekli doğal bir antibiyotik olduğu için yemeklerden eksik
edilmemeli.
Kereviz: Hipokrat tarafından “gergin sinirlerin ilacı” olarak
tanımlanıyor, yatıştırıcı etkisi bulunuyor. Bağışıklık sistemini
güçlendirici özelliği var.
Bir avuç ıhlamuru yıkayıp demliğin içine koyun ve
tane karabiber, çubuk tarçın, taze ya da kuru zencefil,
birkaç dilim elma ve limon kabuğunu kaynatın. Gün
içerisinde istediğiniz kadar için.
■ Bir bardak sıcak suyun içine, birkaç dilim zencefil
koyup bekleyin, daha sonra üzerine limon sıkıp, bal ile
tatlandırarak içebilirsiniz.
■ Bir çorba kaşığı ıhlamuru, bir poşet ekinezya çayı
ile birlikte bir bardak suyun içinde demleyin. Üzerine
limon sıkarak için.
■ Bir bardak sıcak suyun içine birkaç dilim elma ve
portakal kabuğu, çubuk tarçın ve birkaç kakule ve
karanfil ilave ederek demleyin. Süzerek için.
■
55
Teknoloji
Backtrack Pusula İle
Yönünüzü Kolayca Bulun
Dünyanın kullanımı en kolay kişisel konum belirleyici cihazı
olan Bushnell Backtrack GSP pusula, sizi günün sonunda
mutlaka evinize geri getirecek. GPS teknolojisinin en temel
kuralları kullanılarak oluşturulan cihaz, iki butonlu kolay
kullanım yapısına sahip ve üç farklı lokasyonu hafızasına
kaydederek geri dönüşünüz için size rehberlik
etmek üzere tasarlandı. Gün sonunda istediğiniz
konumu seçtiğinizde Backtrack size mesafe ve
yön bilgileri ile geri dönüşünüz için yardımcı
oluyor. Her an yanınızda bulundurabileceğiniz
kadar kompakt ve küçük tasarımı ile büyük
otopark alanlarında aracınızın park yerini tespit
edebileceğiniz kadar kesin konumlandırma
yeteneği ile Backtrack en büyük yardımcınız
olacak.
Hp’den en İnce Ve
Bilgisayar
En Hafif Dizüstü
en hafif dizüstü bilgisayarı HP
ince ve
HP şimdiye kadar üretmiş olduğu en
hafif
daha ince ve yüzde 15’e kadar daha
21
e
yüzd
’den
1020
a,
EliteBook’tan sonr
AA
bir
ve
ığı
ağırl
daki
altın
ın
1kg’
,
Folio
olan EliteBook Folio’yu üretti. EliteBook
sınıf
i
ticar
HP’nin şimdiye kadarki en ince
pilinden daha ince (12.4 mm) oluşuyla
or.
dizüstü bilgisayarı olma özelliği taşıy
gövde ile
s şeklinde kesimli CNC alüminyum
elma
lığı
EliteBook Folio, üst seviye usta
inch
12.5
ve
n
ştire
birle
a
ultra ince bir tasarımd
bir araya getiren, güç ve dayanıklılığı
gibi,
tlar
aygı
r
diğe
ki
inde
sayar. Elite ailes
diyagonal ekrana sahip bir dizüstü bilgi
geçmek üzere
EliteBook Folio da MIL-STD testlerini
toplam test
tasarlandı ve HP’nin 120 bin saatlik
sürecinden geçti.
er için de
HP, fazla güce ihtiyaç duyan müşteril
Bank’ı da
er
Pow
yeni opsiyonel HP Notebook
böylelikle
e,
erind
seril
Elite
sunuyor. HP Pro ve
tablet
da
ya
on
telef
ı
akıll
ve
bir HP dizüstü
or.
biliy
edile
şarj
anda
aynı
z
ciha
gibi ek bir
ile
a
çant
ış
lanm
tasar
yeni
r,
stüle
Bu dizü
ve
birlikte HP UltraSlim Docking Station
sock
gibi
’ı
seyahat dock
seçenekleri
de
bulunuyor.
56
Synology
Kobi’lere Veri
Depolama
Çözümleri
Sunuyor
Veri depolama alanında kullanıcı
merkezli bir yaklaşım sunan Synology,
KOBİ’lerin iş akışlarına hız ve esneklik
katan ürünleriyle önemli avantaj sağlıyor.
Veri depolama çözümlerinde uygun
maliyetli ve performansı yüksek çözümler
üreten Synology, DS716+ ürünüyle, tek
merkezden yedekleme yapmaya imkân
tanıyor. İster Windows ister Mac kullanıcısı
olsun, istenilen cihazdan her şey doğrudan
Cloud Station uygulamasını kullanarak
Synology NAS üzerinde yedeklenebiliyor.
Bir dosya üzerinde değişiklik yapıldığında
bu değişiklikler otomatik olarak DS716+
üzerinde yedekleniyor. Mac kullanıcıları,
yerleşik Apple Time Machine desteğinin
tadını çıkarabiliyor. Ayrıca, DS716+,
başka bir DiskStation’a, çift eşitleme
sunucularına, harici sürücülere ve hatta
Amazon S3’e, Glacier bulut hizmetine,
Microsoft Azure’a, SFR’ye ve icloud’a veri
yedeklenmesine olanak sağlıyor. Bütün
Synology NAS cihazları, enerji verimliliği
düşünülerek tasarlanıyor. DS716+, HDD
uykuda sadece 8.84 vat ve erişimde
sadece 18.96 vat enerji tüketiyor. Zamanı
belirlenmiş güç açma ve kapama, güç
tüketimi ve çalışma maliyetini daha da
düşürebiliyor. Tüm
Synology
ürünleri,
doğaya zarar
vermeyecek
parçalarla
üretilip, geri
dönüşümü
mümkün
olan
paketleme
malzemeleri
ile sunuluyor.
TEKNOLOJİ
k Hibrit
l
İ
n
ı
n
a
y
n
ü
D
leri
Sistemli Sa at
us Serisinde
n
a
e
c
O
o
ı
s
a
C
ını ve
lar
nderilen radyo dalga
altı istasyondan gö
i
ak
komple
ad
ilk
ny
an
dü
,
ray
sio
ya
Ca
nı ayarlamaya
ma
za
rak
ya
ıla
alg
i
OCW-G1000
GPS sinyallerin
sistemini Oceanus
e
lem
üm
ölç
n
ma
ve Teknoloji”
metal hibrit za
işlevselliği “Zarafet
ve
e
lit
Ka
ı.
ad
arl
anın neresine
modeline uy
s OCW-G100, düny
nu
ea
Oc
n
na
kik
su
ile
konsepti
edin her zaman da
yolculuk ederseniz
kalmanızı sağlıyor.
olun
neresinde olursanız
Saatiniz, dünyanın
bir
zu belirleyerek, tek
geçerli konumunu
sı
ri ve radyo dalga
tuşla, GPS sinyalle
ile doğru zamanı
ım
sinyalleri yard ı
gösteriyor.
u metal, zarif
Oceanus koleksiyon
anın ilk hibrit
ny
görünümü ile dü
elliğini
öz
a
olm
sistemli saati
iye gibi
san
di
ye
ce
taşıyor. Sade
munuzu
kısa bir sürede konu
li seyahat
dikkate alan, sürek
ezi olacak bu
edenlerin vazgeçilm
konuma ait saat
modeller iki farklı
ıyabiliyor.
bilgisini ekrana taş
e,
saatte aranan kalit
Oceanus serisi, bir
ya
j olabilme, su
güneş enerjisi ile şar
gibi önde gelen
lık
şık
dayanıklılık ve
taşıyor.
özelliklerin tümünü
ojektör
r
P
c
i
n
o
s
a
n
Pa
Hayatınız a
tıyor
Parl aklık K a
sterdam’da
Panasonic’in Am
6
16
20
ISE
gerçekleştirilen
iği
ed
gil
fuarında ser
er
teknolojik yenilikl
er
laz
n
ala
r
arasında ye
projektör, 27.000
lümen parlaklığına
sahip. 1,8 mm’lik
duvar
eli
inc ğe sahip video
0
en kompakt 10.00
ün
tör
i
ekranı ve sek
nasonic’in ürünler
Pa
de
ör
kt
oje
pr
er
laz
P™
DL
lid
lümen 1-Çipli
nasonic’in bir de So
parlaklığa sahip. Pa
P™ PT-RZ31K
arasında en yüksek
kullanan 3-Çipli DL
ni
isi
loj
no
tek
er
Shine laz
16 sonbaharından
or. Projektörler 20
uy
lun
bu
isi
ser
ör
klerinde ve her
projekt
SXGA+ çözünürlü
itibaren WUXGA ve
satışa sunulacak.
lümen parlaklığında
biri 28.000 merkez
kullanılmak üzere
tasarımı alanlarında
Kiralama ve sahne
tirmeyen kesintisiz
örler, bakım gerek
tasarlanan projekt
örler mevcut
r. Kompakt projekt
yo
nu
su
i
tis
ran
ga
çalışma
olduğundan,
lensleri ile uyumlu
nic
so
na
Pa
P™
DL
3-Çipli
farklı projektörlerde
eki mevcut lensleri
nd
eri
ell
in
ler
tör
olanak sağlıyor.
opera
kullanabilmelerine
Xerox’tan Mobil Çalışma
İçin Beş Yeni Çözüm
Teknoloji ve iş süreç yönetimi şirketlerinden Xerox, kablosuz çalışma özelliği olmayan yazıcıları
kablosuz ve
v uzaktan erişilebilir hale getiren Xerox Kablosuz Baskı Çözüm Adaptörü’nün de
aralarında bulunduğu beş yeni mobil çözümü Türkiye’de kullanıma sunuyor. Xerox bu ürünlerle, ofis
çalışanlarının mobil cihazları ile veya ofislerinin dışından her türlü bilgi ve dokümana ulaşmasına,
çalışanları
paylaşmasına olanak sunuyor. Xerox’un yeni yazılımı, çok fonksiyonlu yazıcılara kimlik doğrulama
paylaşmas
sunuyor. Xerox marka olması fark etmeksizin tüm baskı cihazları ile uyumlu olan yazılım,
özelliği su
fonksiyonlu baskı sistemlerinin kullanıcı erişim işlemlerini yönetiyor, istenilen her yerden ve her
çok fonksi
marka çok fonksiyonlu baskı cihazından çıktı alınabilmesini sağlıyor.
Ofisler içi
için eşsiz bir çözüm olan Xerox Wireless Print Solutions Adapter, wireless ve mobil baskı
bağlantılarına sahip olmayan baskı cihazlarının bu özellikleri edinmesini sağlıyor. Xerox’un
bağlantıla
uygulaması Mobile Link App, artık Android ve iOS işletim sistemli cihazları destekliyor
popüler u
ve bulut ttabanlı çalışma özelliklerine yenilerini ekliyor. PrintByXerox özelliği ile güncellenen
Mobile Print Cloud v3.0 yazılımı ile Xerox çok fonksiyonlu ofis cihazlarına bağlı olunan
Xerox Mo
her yerden mobil baskı almak mümkün oluyor.
57
ENGLISH
MESS GOLDEN GLOVE
MESS GOLDEN TIPS AWARDS ON
OHS ARE PRESENTED
THE FIRST EVER MESS ‘HEALTH AND SAFETY GOOD PRACTICE AWARDS’
CEREMONY TOOK PLACE IN ISTANBUL.
Awards were presented
in the MESS Workplace
Health and Safety Good
Practice Ceremony.
58
ENGLISH
MESS Health and
Safety Good Practices
Competitions, held for the
first time and intended
to reward successful
companies in the area
of health and safety, was
concluded. Awards were
presented at a ceremony
at Istanbul Marriott Hotel
Şişli on 11 November. The
ceremony was attended by
MESS member companies,
representatives of employer
organizations, academicians
and representatives from the
Ministry of Labor and Social
Security, with the opening
speech delivered by MESS
President Mehmet C. Betil.
As part of the contest;
OHS suggestions made
by blue-collar employees
employed at MESS members
have been rewarded on
MESS Golden Tips - Blue
Collar OHS Awards
Competition. The other
competition named MESS
Golden Glove OHS Good
Practice Awards, applications
are welcome from best
examples of members'
enterprises successfully
assessing, eliminating or
reducing OHS risks at work.
These competitions aim to
highlight leading examples
of companies that are raising
awareness and support the
efforts carried out in this
area.
A jury of experts drawn from
the Directorate General of
Occupational Health and
Safety, Labour Inspection
Board and different players
including MESS, have
evaluated projects according
to defined criteria.
MESS GOLDEN GLOVE-AWARDED APPLICATIONS
■ Workplaces with 1 to 249 employees, category first prize
Disa Otomotiv
■ Workplaces with 250 to 499 employees, category first prize
Beltan Vibrocoustic
■ Workplaces with over 500 employees, category first prize
Arçelik Inc Refrigerator Unit
(The winners were awarded with education and consultancy services
from the MESS Education Foundation, valued at 50,000 TL)
MESS GOLDEN GLOVE-RECOMENDED
APPLICATIONS
1- Anadolu Motor
Best Practice: Potential / High Probability Accident Alert System
2- Arçelik (Washing Machine Unit)
Best Practice: Ergonomics Project -Ergonomics System
3- Autoliv Metal
Best Practice: Standardization in Eccentric Presses
4- BSH Home Appliances
Best Practice: Machine Safety Acceptance and Risk Assessment
5- Coşkunöz Metal Form
Best Practice: Improvement of the Workplace Safety System in the Process
of Mold Turnover via Crane
6- Diniz Johnson
Best Practice: Zero Energy Application
7- Ford
Best Practice: Our Lives are in Our Hands
8- Mercedes-Benz Türk
Best Practice: Removal of Risk and Risk Sources
9- Otokar
Best Practice: Improvement of Employee Ergonomics
10- Tofaş
Best Practice: Sky Hook (Ergonomic Sliding Seat)
(The winners were awarded with education and consultancy services from
the MESS Education Foundation, valued at 20,000 TL)
MESS GOLDEN TIPS-AWARDED
APPLICATIONS
■ Borusan Mannesman Boru (Mehmet Ayyıldız - Lütfü Orhan)
■ Bosch (Ümit Boran-Aslı Onur - Yüksel Yılmaz-Yalçın Kaya - Hakan Aydın)
■ Diniz Johnson (Barış Doğru)
■ Ford (Murat Yuca - Serdal Kavak-Yavuz Sara)
■ Karsan (Halil Doğramacı - Gürkan Korkmaz - Mehmet Sofaoğlu -
Selami Şen)
■ Oyak Renault (Akif Ay)
■ Siemens (Yusuf Dikmen)
■ Tofaş (Ertuğrul Sağlık)
■ Temsa (Vehbi Eser)
(Each blue collar employee was awarded with a gift certificate for 1,000 TL)
ENGLISH
MESS EDUCATION COMMISSION GATHERED
MESS Education Commission
gathered at the MESS
Headquarters on 26 February
2016. The discussion points
during the meeting were,
with a widely attendence by
member organizations: the
vocational standards that were
instituted by MESS since the
last commission meeting, work
carried out on sufficiency and
testing, and the efforts made by
MESS as part of law 6645.
Commission members were
briefed on the developments
regarding the mandatory MYK
documents, as well as surveys
and analyses carried out by
MESS. Commission members
were also informed on the
lobbying work carried out by
MESS at the governmental
level during the legislative
process and the information
and educational campaign
planned following the
completion of the legislative
process. The efforts towards
enabling SIBEM to carry
out testing and certification
in the relevant fields of
employment were explained
to commission members and
questions were answered.
A further topic discussed in
the meeting was the OpenParticipation Education
Program. Commission Members
stated, unanimously, that the
Open-Participation Education
Program was implemented
with great success and highly
positive feedback was received
from attendees. Members also
were in unanimous agreement
that the Open-Participation
Education Program shall be
continued in 2016.
Other topics discussed during
the meeting included MESS
Education Foundation’s
Scholarship Project and the
“MESS-School-Enterprise
Cooperation Model” which
is also designed by the
foundation. Detailed facts
and figures were shared with
commission members regarding
the applications received from
member firms and approved,
and breakdowns of the branchs
for which scholarships were
granted and students receiving
the scholarships. Ideas were
exchanged with commission
members on how to improve
the efficiency of the Scholarship
Project. Finally, members were
briefed on the “MESS-SchoolEnterprise Cooperation Model”,
which is presently at the planning
stage, and suggestions noted.
MESS WORKPLACE HEALTH AND
SAFETY COMMISSION GATHERED AT MERCEDES
The 59th meeting of MESS
Workplace Health and Safety
Commission was hosted by
Mercedes-Benz Türk Inc.
on 16 October 2015. The
meeting, held to improve
information exchange and
social relationships between
MESS members while also
opening up opportunities
60
for business relations, was
attended by experts in related
fields.
During the first part of
the meeting, Workplace
Health and Safety Manager
Şükrü Metinoğlu gaved
information on the structure
of ISG Department and its
operations on workplace
health and safety. Next, a
presentation was made by
the MESS Workplace Health
and Safety Department Head
Altan Çetinkal on recent
developments. Çetinkal
shared the results of the
MESS Workplace Health and
Safety Contest, stating that the
contest will be repeated on a
yearly basis. Çetinkal reminded
members on the procedure
for the support of MESS
members on workplace health
and safety. He stated that in
case of accidents occurring
in member organizations,
resulting in the loss of limbs,
MESS would file an application
for the reimbursement of the
expenses for the microsurgery
by the TISK Microsurgery and
Reconstruction Foundation, if it
receives the proper application
from the member organization.
The changes in the regulations
regarding workplace safety
were also discussed during
the meeting. Çetinkal made a
presentation on the law 6645
and answered the questions
of commission members.
During the afternoon part of
the meeting field visits were
held at chassis and assembly
operations. Following the field
visits, commission members
met again for evaluating and
discussing the commission
plans for the upcoming period.
MERKEZ
Merkez Mahallesi Geçit Sokak
No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL
Tel: (212) 232 01 04 (pbx)
Faks: (212) 241 76 19
e-posta: [email protected]
www.mess.org.tr
ANKARA BÖLGE
TEMSİLCİLİĞİ
Beştepeler Mahallesi Nergis Sokak
Via Tower No: 7B/6 D:10 06330
Yenimahalle / ANKARA
Tel: (312) 219 10 80 (pbx)
Faks: (312) 219 18 50
e-posta: [email protected]
BURSA BÖLGE
TEMSİLCİLİĞİ
Çekirge Mahallesi Çekirge
Caddesi İntam İş Merkezi
No:101/4 D: 401 16265
Osmangazi / BURSA
Tel: (224) 236 38 62–236 38 86
Faks: (224) 236 98 94
e-posta: [email protected]
İZMİR BÖLGE
TEMSİLCİLİĞİ
Akdeniz Mahallesi Şehit Fethi Bey
Caddesi Heris Tower No: 55/6
D: 61 35210 Konak / İZMİR
Tel: (232) 482 25 70 (pbx)
Faks: (232) 484 45 80
e-posta: [email protected]
MESS TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI YAYINIDIR • YIL: 53 • SAYI: 888 • 2016