Çan Degerleri Sempozyumu Kitabi

Transkript

Çan Degerleri Sempozyumu Kitabi
ÇAN DEĞERLERİ SEMPOZYUMU
28-29 AĞUSTOS 2008
Çan
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları
No: 83
ISBN: 978-975-8100-89-7
© 2008 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Editörler
Prof. Dr. Ali AKDEMIR
Prof. Dr. Osman DEMİRCAN
Doç. Dr. Selehattin YILMAZ
Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL
Kapak Tasarım
Gülhan APAK
Yayınevi
Olay Matbaası
Çanakkale
0(286) 212 91 91
BİLİM KURULU
Prof. Dr. Ali AKDEMİR
Prof. Dr. Osman DEMİRCAN
Prof. Dr. Ahmet GÖNÜZ
Doç. Dr. Telat KOÇ
Doç. Dr. İsmet UYSAL
Yrd. Doç. Dr. Ayşe GÜLER
Yrd. Doç. Dr. Mehmet KARALİ
Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL
DÜZENLEME KURULU
Ahmet ÜMİT (Çan Kaymakamı)
Ali SARIBAŞ (Çan Belediye Başkanı)
Prof. Dr. Ahmet GÖNÜZ
Yrd. Doç. Dr. A. Evren ERGİNAL
Yrd. Doç. Dr. Sevil YALÇIN
Yrd. Doç. Dr. Beyhan ÖZTÜRK
Öğr. Gör. Halide OKUMUŞ
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN ERTUĞRUL
GÜNAY’IN ÖNSÖZ’Ü
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin her alana yön verdiği 21. yüzyılda kültürel
değerleri akademik platformlarda hatırlamaya, araştırmaya, değerlendirmeye ve
akademik bir bakış açısı ile yeniden yorumlamaya her zamankinden daha çok
ihtiyaç duyulmaktadır. Bilimsel ve akademik düşünce sistemi, geçmişimize ve
günümüze yönelik nitelikli değerlendirme ve analizler aracılığıyla kültür ve
medeniyet dinamiklerimizi hareketlendirmektedir.
Toplumu bir arada tutarak farklı görüş ve fikirler arasında uzlaşmayı ve
birliktelik bilincini ortaya koyan kültürel değerler, “kültürel gelişme” sayesinde
uluslararası çalışmalara kendine özgü yönleriyle katkıda bulunmaktadır. Yerel ve
uluslararası düzlemde kültürel gelişmenin sürekliliğini ve etkinliliğini sağlamak için
ise bilimsel düşünce ve akademik zihniyet en önemli kaynağımızdır. O halde
yapılması gereken bu zihniyetten yola çıkarak kültürel zenginliğimizi yaşatmak ve
evrensel kültüre katkı sağlamaktır.
Kültürel miras yoluyla geçmişi akılda tutmak geleceğe yön vermenin en
sağlıklı yoludur. Ancak, hatırlamanın ve korumanın bir adım ötesine geçerek ulusal
kültür mirasımızı, günün gereksinimlerini karşılayacak bütüncül bir yaklaşımla
yeniden ele almak bir zorunluluktur. Böyle bir bakış açısı ülkemizi, demokratik ve
çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırma hedefine bir adım daha yaklaştıracaktır.
Türkiye’nin, sahip olduğu kültürün ve tarihin farkında olan, düşüncelerini
özgürce ifade eden, çağdaş ve katılımcı insanların yaşadığı daha özgür ve
demokratik bir ülke olması kültür politikamızın hedeflerindendir. Üniversitelerimiz
yaptıkları akademik çalışmalar, sempozyum ve konferanslar ile bu politikamızın
bilimsel çerçevesinin uluslararası standartlara taşınmasına yardımcı olmaktadır. Bu
bağlamda Onsekiz Mart Üniversitesi’nin Çanakkale’nin kültürel ve tarihi
özelliklerini ortaya çıkarmak adına büyük bir özveri ile gerçekleştirdiği,
akademisyen, uzman ve araştırmacıların özenli çalışmalarının sunulduğu
sempozyumun önemi ortadadır. Sempozyum tebliğlerinden oluşan bu kitap,
akademisyenlerin yanı sıra kültür ve medeniyet konularına ilgi duyan tüm okurların
yararlanacağı temel bir kaynak niteliğindedir.
Genç nesiller, kendi kültür ve kendi kimliklerini doğru bir şekilde
öğrendikleri takdirde başka kültürlere de hoşgörülü yaklaşabilecektir. Bu sebeple,
Çanakkale’nin kültürel, tarihi ve sosyal değerlerinin korunmasını ve tanıtılmasını
hedefleyen bu sempozyumda ve sunulan tebliğlerin kitap haline getirilmesinde
emeği geçenleri kutluyorum.
Ertuğrul GÜNAY
(T.C. Kültür ve Turizm Bakanı)
i
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ii
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ÇANAKKALE VALİSİ SAYIN ORHAN KIRLI’NIN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale ili, sahip olduğu tarihi, doğal, mitolojik değerleriyle ülkemizin en
müstesna kentlerinden birisidir. Aynı zamanda Çanakkale, eğitim düzeyi yüksek
halkı, tarıma elverişli toprağı, Çanakkale ve ülke sorunlarına duyarlı STK’ları,
koordineli çalışan yönetim dinamikleri, 25000 öğrencisi olan üniversitesi ile
ülkemizin en stratejik illerinden birisidir.
Çanakkale’nin Assos, Kaz Dağı, Troia, Milli Parkı, Çanakkale Boğazı,
Çanakkale Savaşları, Abide gibi yaygınlıkla bilinen değerlerinin yanı sıra,
uzmanlarca bilinen, yöre insanlarınca bilinen ve fakat yaygınlıkla bilinmeyen çok
sayıda değeri vardır.
Bilinen değerlerle, bilinmeyen ve fakat ekonomik, kültürel, mitolojik açıdan
anlam ifade eden değerleri kaydedip, değerlerine değer katmak, her kesimden
insanların yaygınlıkla ortak yargısıdır.
Bu yargıdan hareketle Valilik, Belediye, Üniversite, Çanakkale Ticaret
ve Sanayi Odası, ÇASİAD işbirliğiyle “Çanakkale İli Değerleri
Sempozyumları” organizasyonuna karar verilmiştir. Kültür ve Turizm
Bakanlığı sempozyumlarımızı desteklemiştir.
Başlangıcından itibaren organizasyona katkı veren tüm kurum ve kuruluşların
titiz çalışması sonucunda başarılı tanıtım gerçekleştirilmiştir. Ülke sathında yaklaşık
400 bildiri sempozyumlara sunum için gönderilmiştir.
Bildiriler kitap olarak yayınlanmıştır. Amaç tüm ilçe ve beldeler düzeyinde
Çanakkale’nin tarihi, kültürel, mitolojik, ekonomik, ekolojik değerlerini ortaya
çıkarmak, envanterini yapmak, koruma ve geliştirme yönelimli stratejiler
geliştirmektir.
14 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlardan sonra yeni bir kitap
daha yayınlanacaktır. Bu kitapta; bildirilerden yararlanılarak değer adı, değer
kategorisi, değer öyküsü, değeri koruyacak ve değere değer katacak stratejiler ile
stratejilerin gereğini yapacak kurumlara ilişkin bilgiler yer alacaktır.
Yaklaşık bir yıllık planlama, çalışma sonucunda ortaya çıkan bu etkinlik;
Çanakkale’nin tanıtımına, Çanakkale hakkında bilgilenmeye,
sorunlarının
çözümüne aracılık edecek niteliktedir.
Bu etkinliğin başarıyla ortaya çıkmasında emek verenlere içtenlikle teşekkür
etmeliyiz. Etkinliğimize destek veren Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkür ediyorum.
Bu etkinlikte doğal olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi aktif rol
almıştır. Çalışmaya katkı veren başta Rektör Prof. Dr. Ali AKDEMİR olmak
üzere, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan
TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum.
Bilim ve Organizasyon Kurulu ile işbirliği içinde çalışan Yrd. Doç. Dr. Evren
ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör. Murat İLDİRİR, Öğr. Gör.
Gülhan APAK ve Ahmet ZEYBEK’i de içtenlikle kutluyorum. Sempozyumlara
sponsorluk desteği sağlayan GESTAŞ’a ayrıca teşekkür ediyorum.
iii
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
Üniversitemiz ile koordineli çalışmayı Valilik adına gerçekleştiren Vali
Yardımcısı Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum.
Çalışma işbirliği içerisinde gerçekleştiren Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür
GÖKHAN’a, Belediye Meclis Üyesi İsmet GÜNEŞHAN’a, Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı İlhami TEZCAN’a, Başkan Yardımcısı Hayrettin DERELİ’ye,
Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e, ÇASİAD Başkanı Hüseyin
YALMAN’a ve değerli yardımcılarına teşekkür ediyorum.
İlçelerde organizasyonları planlayıp gerçekleştiren Kaymakamlara ve Belediye
Başkanlarına teşekkür ediyorum. Son olarak bildirileri titizlikle değerlendiren Bilim
Kurulu üyelerine teşekkür ederim.
Orhan KIRLI
(Çanakkale Valisi)
iv
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ÇANAKKALE BELEDİYE BAŞKANI SAYIN ÜLGÜR
GÖKHAN’IN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale, eşsiz güzelliklere sahip coğrafyasında sakladığı dünya tarihinin ve
kültürünün önemli miraslarıyla değerleri yüksek bir kenttir. Coğrafik olarak
ülkemizin en batısında yer alan kentimiz, çağdaş ve demokrat insanlarıyla da
yüzünü batının aydınlığına çevirmiş bir kenttir.
Çanakkale, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan boğazı, adaları, rüzgarı,
Kazdağları gibi doğal güzelliklerinin yanında, 5 bin yıllık bir geçmişe sahip Troia’
sı, antik kalıntılarla dolu, tarihin ilk felsefe okulunun kurulduğu Asos’ u ile attığınız
her adımda kendinizi tarih, kültür ve doğanın eşsiz ahengi içinde bulacağınız ender
rastlanan yerlerdendir.
Çanakkale Savaşları, emperyalizme karşı topyekun verilen milli mücadele ve
ümmet olmaktan ulus olma yolunda bir milletin attığı büyük adım olarak
araştırmacılar için güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyecektir.
Çanakkale kentinin vizyonunda kentsel değerler sürdürülebilir gelişme
anlayışı ile bütünleştirilmiştir. Bu kentsel değerlerin başında Çanakkale Boğazı,
Sarıçay Havzası gibi doğal değerler; kale, sivil tarihi yapılar gibi somut tarihsel
değerler; maniler halk oyunları gibi somut olmayan tarihi miras; uzlaşı, hoşgörü,
çok kültürlülük çoğulculuk gibi kültürel değerler ve tarih te iki büyük savaşı yaşayan
bölgede barışın asıl görev olarak savunulması yer almaktadır.
Kentlileşme sürecinde entelektüel bakış açısı, paylaşım ve katılımcılığın
yüksek olduğu kentimizde, “Barışın kenti uygar Çanakkale’yi yaşayan ve yaşatan
belediye” vizyonumuzla kentin tüm değerlerine sahip çıkmak, korumak,
geliştirmek, çağdaş ve mutlu bir kent yaratmak başlıca amacımızdır.
Çanakkale’nin doğasını, tarihi ve kültürel değerlerini korurken ve gelecek
nesillere aktarırken, tüm değerlerimizi insanlığın hizmetine sunarak Çanakkale’yi
geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefi gerçekleştirmek için Çanakkale Belediyesi
olarak yalnız kent merkezinde değil, il çapında öncü ve yönlendirici rol oynamaya
hazırız.
Sahip olduğumuz sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel değerlerinin
saptanması, bu değerlerin korunması, adına, üniversitemiz öncülüğünde yapılan bu
çok yönlü çalışmanın, değerlerimize değer katacak bir rol oynayacağına inanıyor ve
emeği geçen tüm kişi ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunuyorum.
Ülgür GÖKHAN
(Çanakkale İli Belediye Başkanı)
v
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
vi
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
PROF. DR. ALİ AKDEMİR’İN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 9 Fakültesi, 3 Yüksekokulu, 11 Meslek
Yüksekokulu, 15 Araştırma Merkezi, 25 000 civarında öğrencisi, 1150 öğretim
elemanı ile ülkemizin çağdaş üniversitelerinden biridir.
ÇOMÜ’nün ülkemiz ve üniversite topluluğu içindeki yeri ve önemi yanında
Çanakkale için de özel önemi vardır.
ÇOMÜ bir yandan bilimin evrensel konularına duyarlı etkinlikler,
araştırmalar gerçekleştirirken, eğitim-öğretim yaparken; diğer yandan içerisinde
bulunduğu ilin sorunlarına, değerlerine duyarlı etkinlikler ve araştırmalar da
yapmaktadır.
Bu bakış açısının bir sonucu olarak ‘Çanakkale İli Değerleri
Sempozyumları’ konseptine ulaşılmıştır.
Yörenin sorunlarına duyarlı olan ve kalıcı çözüm arayışlarını ivedilikle
sürdüren Çanakkale Valisi Sayın Orhan KIRLI’ya önerilen bu çalışma, onay
alındıktan sonra Valilik aracılığıyla Belediye Başkanlığına, Çanakkale Ticaret
ve Sanayi Odası’na, ÇASİAD’a, İlçe Kaymakamlıkları ve Belediye
Başkanlıklarına işbirliği için önerilmiştir. Tüm kurum ve kuruluşların onayıyla çok
paydaşlı bu etkinlik ortaya çıkmıştır.
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Valilik, Belediye Başkanlığı, ÇOMÜ, Çanakkale Ticaret ve
Sanayi Odası, ÇASİAD, Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde Belediye
Başkanlıklarıyla çok paydaşlı işbirliğiyle yapılması oldukça anlamlıdır.
Sempozyumların çok yoğun bildiri sunum talebiyle karşılanması da
sempozyumlara ayrıca anlam katmıştır.
Bildiriler aracılığıyla Çanakkale’nin bilinen, bilinmeyen değerlerinin geniş
bilgi içeriğiyle envanteri çıkarılmış olacaktır.
Değerleriyle kimlik, kişilik bulan Çanakkale’nin ulusal düzeyde, uluslar arası
düzeyde bilinen bu kimliğinin korunması ve de geliştirilmesi mümkün olacaktır.
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’yla sempozyum konseptine yeni
bir boyut da kazandırılmış olacaktır. Zira Çanakkale Merkezi, Bozcaada,
Gökçeada, Eceabat, Gelibolu, Lapseki, Biga, Çan, Yenice, Bayramiç, Ezine,
Ayvacık, Küçükkuyu ve İntepe’de gerçekleştirilecek sempozyumlardaki bildiriler
aracılığıyla adı geçen yörelerin değerler envanterine ulaşılacaktır. Sempozyumlardan
sonra geniş bir uzmanlar ekibince sempozyum bildirilerinden yararlanılarak
içerisinde değer adı, değer kategorisi, değer tanıtımı, değer geliştirme stratejisi,
değer geliştirme stratejisini uygulayacak kurum bilgilerinin yer alacağı ‘Çanakkale
İli Değerleri Envanteri’ adlı çalışma hazırlanacaktır. Böylelikle sempozyumlardan
yararlanılarak yeni bir araştırma ve proje metodolojisi geliştirilip uygulanmış
olacaktır.
vii
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın çok paydaşlı gerçekleştirilmesi
fikrine destek sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve
Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sempozyumların çok paydaşlı düzenlenmesi fikrine içtenlikle sahip çıkan,
Çanakkale’nin gelişimine kalıcı çözümler üreten, üniversiteye verdikleri stratejik
önem bağlamında desteklerini esirgemeyen, sempozyumların hazırlık sürecinin
başarılı geçmesi için her türlü izni ve her türlü desteği sağlayan Valimiz Sayın
Orhan KIRLI’ya içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum.
Valilik adına organizasyon kurullarıyla anlamlı işbirliğini gerçekleştiren Vali
Yardımcısı Sayın Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum.
Ortak çalışmanın ortak yükümlülüklerini içtenlikle yerine getiren Belediye
Başkanı Sayın Ülgür GÖKHAN’a ve değerli Belediye Meclis Üyesi Sayın İsmet
GÜNEŞHAN’a teşekkürlerimi sunuyorum.
Projenin planlanması ve gerçekleştirilmesi fikrine duyarlılıkla sahip çıkan,
kaynak sağlayan Ticaret ve Sanayi Odası’nın değerli Başkanı Sayın İlhami
TEZCAN’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Ortak çalışmaların başarılı
yürütülmesine katkı veren Başkan Yardımcısı Sayın Hayretdin DERELİ’ye ve
Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e teşekkür ederim.
Üniversitemizin doğal paydaşı haline gelen ÇASİAD’ın değerli başkanı Sayın
Hüseyin YALMAN bu ortak çalışmaya anlamlı katkı vermişlerdir. İşbirliğimizin
devamı dileğiyle teşekkürlerimi iletiyorum.
Doğal olarak bu projede Üniversite, konunun akademik boyutuyla dominant
rol almıştır. Bu baskın rolün gerektirdiği ağır çalışma koşullarına içtenlikle katlanan
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan
TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum.
Bu yetkin ekibe katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz
AKBULAK, Öğr. Gör Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK, Ahmet
ZEYBEK ve ÇOMÜ Basın ve Halkla İlişkiler Yetkilisi Oya TERZİOĞLU
TOKGÖZ’e teşekkür ediyorum.
Çanakkale’nin çok yönlü gelişimine anlamlı katkılar sağlayan ve
sempozyumların bildiri kitaplarının yayımlanması sponsorluğunu üstlenen
GESTAŞ Yönetim Kurulu’na teşekkür ediyorum.
Kent Merkezi, 13 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlarda bildiri
sunarak katkı veren araştırmacıları ve bilim insanlarını kutluyor sempozyumların
başarılı geçmesini diliyorum. 30.07.2008
Prof. Dr. Ali AKDEMİR
(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü)
viii
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ÇAN KAYMAKAMI AHMET ÜMİT’İN ÖNSÖZ’Ü
Kültür ve Medeniyetlerin beşiği güzel Anadolumuzun müstesna köşelerinden Çan,
1945 yılında İlçe olmuştur. O yıllarda 1000 civarında olan Merkez nüfusu, sanayinin
ve iş imkanlarının gelişmesine paralel olarak artmış, bugün 30.000’ lere ulaşmıştır.
Emek ve ürünün, üretimle huzurun, çalışkanlıkla başarının, yemyeşil
doğayla sanayinin dostça kaynaştığı ve ülkemiz adına katma değere dönüştüğü bir
sanayi kentidir Çan.
Yine Kaz Dağlarının eteğinde kurulu olan Çan, 50 tanesi seramik
sektöründe olmak üzere irili ufaklı 62 fabrikasıyla, bu fabrikalarda çalışanlarının
yoğunluğu, diğer yandan emeklileri, tarım ve hayvancılığı, ülke ekonomisine katkısı
ve çevresi ile olumlu etkileşimi gibi hususlarda birçok Anadolu İlimizin önünde
bulunmaktadır.
Ekonomik, sosyal, kültürel ve sportif alanlarda, sağlık, eğitim, nakliye,
ticaret, tarım ve hayvancılık sektörlerinde iddialı olan Çan’ ın en önde gelen yönü
madencilik ve buna bağlı olarak seramik sanayiidir. Özellikle seramik sektöründe
dünyanın 5 kıtasına her yıl milyonlarca metrekare sanayi ürünü ihraç edilmektedir.
Ülkemizin maden ve enerji yönünden en zengin İllerinin başında
Çanakkale gelmektedir. Çanakkale İlimizinde maden çeşitliliği ve zenginliği
bakamından en ön planda olan İlçesi Çan’ dır.
Diğer yandan Çan, birçok İlimizde doğrudürüst fabrika bulunmazken
köylerinde kurulu bulunan seramik, vitrifiye, tarım ve hayvancılığa yönelik muhtelif
alanlardaki birçok fabrikalarında yaptığı üretimlerini dünyanın dörtbir köşesine
ihraç edebilen ender İlçelerimizden biridir. Kısacası gerek yerüstü, gerek yer altı
kaynakları ve gerekse sosyo- kültürel olarak Çan çok ciddi potansiyele sahip,
Ülkemizin nadide yerleşim yerlerinden biridir.
Bugüne kadar seramik sanayinin devlerinden Kale Seramik Fabrikalarının
sahibi ve memleketimizin yetiştirdiği önemli Sanayicilerden Sayın İbrahim BODUR
başta olmak üzere eşrafının, ileri gelenlerinin ve yöneticilerinin öncülüğünde önemli
mesafeler alan Çan bütün bu gelişmelere rağmen detay değerlerinin keşfedilmesini
beklemektedir.
Bilgi kültürün, kültür gelişmenin, gelişme ise medeniyetin temelidir. Yani
özdeğerler bilinmeden gelişme mümkün değildir. Bu anlamda Çan’ da bugüne
kadar özdeğerlerimizin neler olduğu hususunda yeterince bilimsel çalışmanın
yapılmadığı da bir gerçektir. Dolayısıyla memleketimizin öncelikle ekonomik, sosyal
kültürel ve diğer değerlerinin neler olduğunun bilimsel anlamda tespit edilmesi tabii
bir ihtiyaçtır.
Belirtilen ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak İlimizin ileri gelenlerinin,
birçok bilim adamının katkısıyla ve Kaymakamlığımızla koordineli olarak
planlanmış olan “Çan’ ın Değerleri Sempozyumu” Çan’ ın detay güzelliklerinin
ortaya çıkartılmasında önemli bir işlev görecektir. Buna bağlı olarak ekonomik,
sosyal, kültürel v.b. birçok alanlarda çalışma yapmak isteyen yöremiz insanının ve
müteşebbislerin takip edebilecekleri yol haritası belirlenecektir. Bu durum Çan’ da
ix
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ve yöresinde orta ve uzun vadede ekonomik gelişimi, istihdamı, üretimi ve refah
düzeyinin yükselmesini, ülke ekonomisine daha çok katkı sağlanmasını
tetikleyecektir.
Bu vesile ile konuyla ilgilenen ve bu hususta emeği geçen herkese teşekkür
ederim.
Ahmet Ümit
(Çan Kaymakamı)
x
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ÇAN BELEDİYE BAŞKANI ALİ SARIBAŞ’IN ÖNSÖZ’Ü
Çan’da ateşle toprağın buluşması…
Çanakkale ili ilçelerinin sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel değerlerinin
saptanması, bu değerlrin korunması, tanıtılması bu bunlara yenilerinin katılması
yönünde neler yapılabileceği konusunda düzenlenen bu çalışmanın Çan’a önemli
katkılar sağlayacağını düşünmekteyim.
Bu sempozyumda sunulacak bildiriler ağırlıklı olarak tarım, turizm, tarih,
işletmecilik ve seramik gibi alanlarda yoğunlaşması beklenmekte.
Çan dünyanın en önde gelen seramik merkezlerinden biri olma özelliğiyle ön
plana çıkmaktadır. Çan’da ateşin toprakla buluşması yöre halkına istihdam,
ülkemize de büyük bir ekonomik girdi sağlamıştır. Bu özelliklerine madenlerimizi,
Çan’ın linyit kömürünü, termal sularımız ile ulusal enerji ağına sağladığı elektrik
üretimine ekleyebiliriz. Öte yandan, tarım, hayvancılık, köylerimizde dokunan Çan
halısı olmak üzere temiz su kaynakalrı, Kazdağlarıyla ve çevresiyle önemli bir
yerleşim alanıdır Çan.
Çan’da akademisyenlerce ortaya konulacak olan değerler ve bilimsel veriler
Çanakkale ve Çan için sorun çözen ve kültürel anlamda daha iyi projeler
geliştirilmesine ön ayak olacak bu çalışmaya katkı sağlayanlara şimdiden teşekkür
ederim. Böyle bir çalışmayada ev sahipliği yapmanın heyecanını yaşadığını
belirtirim.
Ali SARIBAŞ
(Çan Belediye Başkanı)
xi
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
xii
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ÇMYO MÜDÜRÜ PROF. DR. AHMET GÖNÜZ’ÜN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Üniversite olmanın yüksek bilinci içerisinde
ve bilimsel veriler eşliğinde “Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları”nı organize
etmektedir. Bu kapsamda 28-29 Ağustos 2008 tarihleri arasında Turizm, Arkeoloji,
Seramik, Etnografya, Ekoloji, Felsefe, Sağlık, Eğitim, Sanat Tarihi, Tarih, Mitoloji,
Su Ürünleri, Coğrafya, Sosyoloji, Dil ve Edebiyat, Tarım, Yer Bilimleri ve
işletmecilik konularını kapsayan “Çan İlçesi Değerleri Sempozyumu”
gerçekleştirilecektir.
İnsanlığın yeni toplum biçimlerini oluşturduğu günümüz dünyasında
yaşamın bilimsel kalitesini yakalamak ve teknolojideki gelişmelere ayak
uydurabilmek için doğal değerlerimizin her birisinin önemi gittikçe artmaktadır.
Ülke ekonomilerinin ayrılmaz parçaları olan yöresel ekonomilerin
geliştirilmesine olanak sağlayacak olan doğal değerlerimizin bu platformda
tartışılması, sunumların gerçekleştirilmesi, deneyimlerin paylaşılması, ülke
kalkınmasında Üniversitelerin öneminin daha iyi anlaşılmasına olanak verecektir.
Üniversite-Toplum kaynaşmasını ileri düzeyde geliştirmesini beklediğim,
Çan yöresinin doğal değerlerinin daha iyi anlaşılmasını, toplumsal yaşamda ve her
türlü lojistik alanda ivme sağlayacağını düşündüğüm bu sempozyumun başarılı
geçmesini diliyorum.
Prof. Dr. Ahmet GÖNÜZ
(Çan MYO Müdürü)
xiii
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
xiv
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ÇANAKKALE TİCARET VE SANAYİ ODASI YÖNETİM
KURULU BAŞKANI İLHAMİ TEZCAN’IN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale; tarihte hep ilklere ve önemli dönemlere sahne olmuş, doğa harikası bir
yerdir. Geriye dönüp baktığımızda, Bizans tarihinin de buradan başladığını
görüyoruz. Truva.. Bir medeniyettir. İstanbul’dan önce medeniyetin beşiği
Çanakkale coğrafyasında şekillenmiş, buradan gelişmiştir.
Türk tarihinde de durum bundan farklı değildir. Atalarımız Anadoluya
Gelibolu yarımadasında ayak basmışlar, devamında da İstanbul’un fethiyle
tarihimizde yeni bir sayfa açılmıştır. Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesinin ilk
adımı da bu topraklarda başlamıştır.
Yakın tarihimizde ise Çanakkale yine Dünya’ya ismini bir kez daha
hatırlatmış; tarihin en büyük savaşlarından birisi bu topraklarda yaşanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Atatürk’ün de yer aldığı bu başlangıçtan
misak-ı milli sınırları ortaya çıkmıştır.
Çanakkale Boğazı’yla, Troia’sıyla, Çanakkale Deniz Zaferi’yle başka bir yerde
olmayan doğasıyla, Asos’uyla, Kaz Dağları’yla, yöreye özgü bitki örtüsüyle, sağlık
turizmine imkan tanıyan potansiyel kaynaklarıyla, öncü girişimcileri ile yalnızca
Türkiye’de değil, tüm dünyada marka olmayı hak eden bir potansiyele sahiptir.
Son yıllarda Hükümetimizin büyük mali desteği ile Gelibolu Yarımadası’nda
önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Bu sebeple, yılda 580.000 kişi ile 300.000
öğrenci şehitlerimizi ve savaş alanlarımızı ziyaret etmektedir.
Ancak, tüm bu antik ve yakın tarih özellikleri, kültür birikimi, tarıma elverişli
toprakları, su ürünleri doğal güzellikleriyle Türkiye ortalamasının üstünde bir
gelişmişliğe sahip olmasına rağmen yeterli gelişimi sağlayamamış bir ilimizdir.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu potansiyeli kazanca dönüştürmenin
girişimcilikten geçtiği bilinci ile öncelikli gündemimizde; sahip olduğumuz değerleri
girişimcilik aracılığıyla ekonomiye, tanıtıma ve markalaşmaya dönüştürmek
bulunmaktadır.
İstanbul, İzmir ve Bursa illerine eşit mesafede uzaklığı olan ilimiz bu üç
büyük kent arasında sıkışıp kalmış ve yatırım tercihlerinde önemli bir unsur olan
ulaşım alt yapı eksikliği nedeniyle Marmara Bölgesi içinde gelişmişlik sırasında alt
sıralarda yer almıştır. İlçelerimiz ile de gerek karayolu gerekse deniz yolu ulaşımının
yetersiz olması yeterli ekonomik ve sosyal ilişkilerin kurulmasını da
zorlaştırmaktaydı.
Yine ulaşım alt yapı yetersizliği nedeniyle tarihi ve coğrafi özelliklerine
rağmen turizm hareketlerinden de yeterince pay alınamamıştı. Fakat 2006 yılı
sonlarında gerek Çanakkale deniz limanında, gerekse hava limanında açılan
sınır kapıları Çanakkale’nin başta İstanbul Ankara olmak üzere Türkiyenin
her bölgesine ve başta İtalya olmak üzere Avrupa’ya yakınlaşmasını
sağlamıştır.
Halen haftada 4 gün Çanakkale – İstanbul bağlantılı Ankara uçuşları
yapılmaktadır.
xv
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
Ayrıca Çanakkale – Bursa duble yol çalışmaları devam etmekte olup
muhtemelen 2008’de tamamlanacaktır.
Bu amaca ulaşmak sürekli olarak öncelikli gündemimiz olmuştur. Bu
çalışmalarımız ile kaliteli duble yol bağlantılarının tamamlanması, Kaz Dağı’nı
Sağlık Turizmi ve ekolojik turizm açısından oldukça cazip bir noktaya taşıyacak ;
Çanakkale’deki meyve,sebze, hayvancılık su ürünleri gibi potansiyellerin kurulacak
yeni fabrikalarla katma değer kazanmasını sağlayacaktır.
Çanakkale’ye, Bozcaada’ya, Gökçeada’ya kuvvetli rüzgara duyarlı modern
feribot seferlerinin düzenlenmesi Çanakkale’ye ziyaret trafiğini yaygınlaştıracaktır.
Bu amaçla başta Sayın Valimiz olmak üzere Sivil Toplum Örgütlerinin ve
milletvekillerimizin girişimleri ile, Çanakkale’den Bozcaada ve Gökçeada’ya ulaşımı
kolaylaştıracak ferbot alımına, Sayın Hükümetimiz özel katkı sağlamıştır. Ulaştırma
Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın takip ettiği bu konuya çözüm getirmek için
çalışmalar devam etmektedir.
Kepez Limanı’nın faaliyete geçmesinden sonra Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırım
yapmak isteyen sanayiciler artmıştır.
Deniz taşımacılığında kazandığımız bu liman Yunanistan ve İtalya başta
olmak üzere Avrupa Birliği ve Kuzey Afrika ülkeleri ile olan ticari ilişkilerimize son
derece olumlu etki yapmıştır.
Odamızca düzenlenen 24-27 Eylül 2007 tarihleri arasında Yunanistan ’ın Kavala ve
Bulgaristan Plovdiv şehrine yapılan ziyaretler ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizin
gelişimine katkı sağlayacak önemli adımlar atılmıştır.
Kavala Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi, Kavala liman yetkilileri, Kavala
Belediye Başkanı ve Kavala Bölge Valisi ile görüşmeler yapılarak Kavala ile Kepez
Limanı arasında deniz hattının açılması ile ilgili fikir alışverişi yapılmıştır.
Yunanistan tarafı bu deniz yolunun açılması, bu yola bağlanan karayollarının inşa
edilmesi konusunda çok olumlu görüş bildirmiştir. Sonuçta varılan mutabakatla
komisyon kurulmuş,
bir İyi Niyet Mektubu hazırlanmış ve bu mektup
çerçevesinde komisyonun çalışmalar yapmasına karar verilmiştir.
Bulgaristan’ın Plovdiv Şehri ziyaretinde ise Plovdiv Sanayi Fuarı ziyaret
edilerek Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile Avrupa Birliği projelerinde
işbirliği konuları görüşülmüştür. Bu görüşmelerimizde Plovdiv Başkonsolosumuz
Sayın Ümit Yalçın da bulunmuşlardır.
Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileriyle Plovdiv Fuarı, Plovdiv Serbest
Bölgesi, Türk şirketlerinin yatırımları, Bulgaristan-Türkiye ticaret hacmi, ulaşım
sorunları, vize sorunları gibi konularda görüş alışverişinde bulunulmuştur.
Yine Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi Plovdiv’in de Kavala ile kara
yolu bağlantısının inşa edildiğini ve Kavala-Çanakkale arasındaki deniz yolu
projesinde de ortak olmak istediklerini ve ayrıca bugüne kadar 18 adet AB projesi
yaptıklarını bu konularda bizimle işbirliği yapmaktan çok memnun olacaklarını
ifade etmişlerdir. Bu konularda Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Avrupa Birliği
Bilgi Merkezi ile Odamızın hemen temas kurması kararı verilerek Plovdiv Ticaret
xvi
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ve Sanayi Odası Yönetimi de Odamıza davet edilmiştir. Akabinde Plovdiv Valisi
ziyaret edilerek ziyaret amacımız anlatılmıştır.
13-17 Ekim 2007 tarihlerinde ise Almanya’da düzenlenen Anuga Gıda
Fuarı’nda ise 24 m² stand açılarak “Çanakkale” adı altında Ticaret Borsası ile
müşterek katılınmıştır.16 Ekim 2007 tarihinde fuarda Köln Başkonsolosumuzun,
Köln Belediye Başkan Yardımcısının ve basın mensuplarının katılımlarıyla bir basın
toplantısı düzenlenmiş ve ilimiz en iyi şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır. Odamızın
bugüne kadar yurt dışında yapmış olduğu en geniş çaplı organizasyon olan Anuga
Gıda Fuarına katılım ile üyelerimiz ürünlerini tanıtmak, Almanyadaki Türk ve
yabancı firmalarla tanışmak fırsatı bulmuş ve işbirliği imkanları doğmuştur.
Çanakkale Organize Sanayi Bölgesi ise son 2,5 yılda çok önemli ve gözle
görülür gelişmeler kaydetmiş ve ivme kazanmıştır. Ulaşım sorunlarının
çözülmesiyle yatırımcı için daha da cazip hale gelecek olan OSB’de şu anda 18
firma inşaat aşamasındadır. Son olarak 60 dönüm yer satın alarak inşaatına başlayan
İSKO Plastik ve Kalıp Sanayi A.Ş. Plastik boru imalatı ve ülke tarımında verimliliği
arttıracak olan damla sulama sistemleri ile ilgili her türlü ürün ve hizmetin içinde
olmayı hedeflemektedir.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Onsekiz Mart
Üniversitesi ile işbirliğine de büyük önem vermektedir. Birlikte ÇTSO üyeleri çeşitli
konularda eğitilmekte ve yeni projeler üretilmeye çalışılmaktadır. Üniversitemiz için
çok önem taşıyan Tıp Fakültesi’nin açılışını hızlandırak için önemli bir işbirliği
gerçekleştirmiştir. Ayrıca 25 Ağustos gününden itibaren Çanakkale’nin il ve
ilçelerde değerlerini tespit için yapılacak toplantıların en büyük destekçisi Çanakkale
Ticaret ve Sanayi Odası olacaktır.
Tabii ki başlamış ve başlayacak olan bu güzel hizmetlerin sürekli olması
gayesiyle biz Çanakkalelilere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Çanakkale
Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak, ilimizin en önemli sorunu
olan ulaşımda Oda olarak üzerimize düşeni yapmaya, yetkililer ile işbirliği içinde
olmaya hazır olduğumuzu ve bu konudaki hassasiyetimizi belirtir, emeği geçen
herkese şükranlarımızı sunarız.
İlhami TEZCAN
(Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı)
xvii
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
xviii
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
ÇASİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
HÜSEYİN YALMAN’IN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale İli Değerleri Sempozyumu fikrini yaratıp, organize etmenizden
duyduğumuz memnuniyetle birlikte, Çanakkale Sanayici ve İşadamları Derneğinin
düşünce ve değerlendirmesini, yayınınızda paylaşmaktan mutluluk duymaktayız.
Bu çalışmayı değerlendirmek bizim açımızdan çok önemli olduğu kadar da kolay
olmaktadır.
Çünkü:
1-Çanakkale kentini oluşturan tüm aktörlerinin katılımıyla
kent vizyonu;
Sürdürülebilir gelişme içinde, altyapı ve ulaşım sorunlarını çözmüş, tarımı ve tarıma
dayalı sanayisi gelişmiş, dünya mirası varlıklarını, doğasını, tarihini ve kültürel
değerlerini koruyan ve geliştiren, yaşam kalitesi yüksek, turizm, üniversite ve barış
merkezi Çanakkale olarak belirlenmiştir.
2-Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ise; eğitim ve öğretim veren, bilimsel
araştırma yapan bir kurum olma özelliğinin yanı sıra, küresel, ulusal ve yerel
sorunlara yönelik çözüm önerileri de üreten bir kurum konumunda olmayı misyon
edinmiştir.
Bu iki başlıktan da anlaşılacağı gibi belirlenen vizyon ve bu vizyonu
gerçekleştirmeyi amaç edinen bir kurum var. Bu kurum da sizin ve çok değerli
çalışma arkadaşlarınızın yönettiği Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’dir.
Gerçekleştireceğiniz bu çalışma ilimizin kültürel,coğrafi ve ekonomik envanterini
ortaya çıkararak kayıt altına alınmasını sağlayacaktır.. Çanakkale’yi daha iyi yarınlara
hazırlamayı ve yörenin ekonomik, sosyal ve kültürel hareketliliğine önemli katkılar
sağlamayı amaçlayan bu akademik etkinliklerin çok yararlı olacağına yürekten
inanıyor ve destekliyoruz. Derneğimizin amaç ve varoluş sebeplerinden birisi de
kentimizin gelişimine katkıda bulunmaktır. Dolayısı ile düzenleme kurulunda
sizlerle birlikte bulunmak, ilimizin sahip olduğu değerlerin ortaya konulması,
bunların geliştirilerek daha iyi tanıtılması ve eksikliklerinin giderilmesi konusunda
yapılacak her türlü çalışmanın bir parçası olmak bizim asli görevlerimizdendir.
Çanakkale tarihi, kültürü, tarımı, coğrafi konumu ve üniversitesiyle
Türkiye’nin gözde illerinden biri konumuna gelmektedir. Bunu hızlandırmak ve
daha ileriye götürmenin birlikte çalışmaktan geçtiğinin bilincinde olan ÇASİAD ,
sonuçlardan Çanakkale’ye sağlanacak kazanım çalışmalarında da sizlerin her zaman
yanında olacaktır. Çanakkale Değerleri Sempozyumu için ilimize gelecek olan bilim
adamları, basın mensupları ve katılımcılara hoş geldiniz diyor ve başta siz
rektörümüz olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederek çalışmalarınızda
başarılar diliyoruz.
Hüseyin YALMAN
(ÇASİAD Yönetim Kurulu Başkanı)
xix
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
xx
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ - Ertuğrul GÜNAY (T.C. Kültür ve Turizm Bakanı)……………………...
i
ÖNSÖZ - Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi)………………………………………
iii
ÖNSÖZ - Ülgür GÖKHAN (Çanakkale Belediye Başkanı)………………………
v
ÖNSÖZ - Prof. Dr. Ali AKDEMİR (ÇOMÜ Rektörü) …………………………....
vii
ÖNSÖZ –Ahmet ÜMİT (Çan Kaymakamı)……………………………………
ix
ÖNSÖZ – Ali SARIBAŞ (Çan Belediye Başkanı)……………………………….
xi
ÖNSÖZ - Prof. Dr. Ahmet GÖNÜZ (Lapseki MYO Müdürü )…………………...
xiii
ÖNSÖZ - İlhami TEZCAN (Çanakkale San. ve Tic. Od. Yön. Kur. Başkanı)………
xv
ÖNSÖZ - Hüseyin YALMAN (ÇASİAD Başkanı)…………………………………
xix
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………
xxi
Ahmet GÖNÜZ, İdil ELVER
Çan Meslek Yüksek Okulu Öğrencilerinin Çan Ekonomisine
Katkıları…………………………………………………………………………….
1
Ahmet GÖNÜZ Berrak Damla YAĞAN Kaan HÜRKAN, Seda ATAŞ
Ercan DÖVER
Çan (Çanakkale - Türkiye) Ilçesi Bitkisel Değerleri…………………………………..
13
Mustafa BAL, Yasemin ERÇETİN AKYAR, Tuncay ULUSOY
Biga Yarımadası Madencilik Sektöründe Çan İlçesinin Önemi…………………........
33
Halide OKUMUŞ, Hürriyet DEMİRHAN
Seramik Sektöründe Çan İlçesinin Önemi……………………………………….......
47
Serkan ABALI
Çan Yöresi İçin İleri Teknoloji Seramiklerinin Önemi……………………………….
61
Hasan KILIÇGÜN, Nazlı ARDA, Ahmet GÖNÜZ
Antioksidan Bitkilerin Ülke Ekonomisine Katkısı ve Çanakkale Yöresinde Yetişen
Bazı Bitkilerin Tıbbi Değerleri İle Kullanım Alanları Üzerine Gözlemler……………
73
Bilal KARAASLAN, Mehmet GÜCÜYETMEZ, Yakup KILIÇARSLAN,
Kezban KANMAZ
Çanakkale İli Çan İlçesi Telekomünikasyon Altyapısı Problemlerinin İncelenmesi ve
Çözüm Önerileri…………………………………………………………………….
Ahmet GÖNÜZ, B. D. YAĞAN, Kaan HÜRKAN, Seda ATAŞ,
Ercan DÖVER
Çan İlçesi (Çanakakle –Türkiye) Bitkisel Değerleri…………………………………
Ahmet GÖNÜZ, İhsan TUNÇ, Kaan HÜRKAN
Çan Yöresi Orman Ağaçlarının Ekonomik Potansiyeli Üzerine Bir Araştırma…...
81
85
107
xxi
Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008)
İsmet UYSAL, Nehir AVCIOĞLU, Ersin KARABACAK
Çan İlçesinin Köylerinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler……………………………….
127
Necmettin GÜLER, Ahmet GÖNÜZ, Kaan HÜRKAN, Ercan DÖVER
Çan (Çanakkale-Türkiye) İlçesi Doğal Yayılışlı Bazı Orchidaceae Taksonları
Üzerine Gözlemler………………………………………………………………...
143
Telat KOÇ
Çan İlçesi Arazi Kullanım Potansiyeli…………………………………………….
169
Yakup KILIÇARSLAN, Mehmet KARALI, Ertuğrul KANMAZ, Mehmet
GÜCÜYETMEZ
Kalorifer Yakıtlarının Hava Kirliliği Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin
İrdelenmesi…………………………………………………………………………
Hasan Göksel ÖZDİLEK
Türkiye Linyitleri arasında Çan Linyitlerinin Çevresel Açıdan İrdelenmesi ve Hava
Kirliliğine Katkısı üzerine bir ön değerlendirme……………………………
Mehmet KARALI, Yakup Kılıçarslan, Mehmet Gücüyetmez, Ertuğrul
KANMAZ
Hava Kirliliğine Neden Olan Baca Atıklarının Filtrelenme Yöntemlerinin
İncelenmesi…………………………………………………………………………
193
207
215
Mehmet GÜCÜYETMEZ, Mehmet KARALI, Yakup KILIÇARSLAN,
Ertuğrul KANMAZ
Güneş Enerjisinin Kullanımının Çan Yöresine Katkılarının İncelenmesi……………
223
Kezban KANMAZ, Ertuğrul KANMAZ, Mehmet KARALI
Çan Yöresindeki Jeotermal Potansiyelinin Kullanılabilirliğinin İncelenmesi…………
241
Ertuğrul KANMAZ, Mehmet KARALI, Yakup KILIÇARSLAN, Mehmet
GÜCÜYETMEZ
Çan Yöresindeki Rüzgar Potansiyelinin Kullanılabilirliğinin İncelenmesi……………
261
Ertan KÜÇÜKEFE
Çan İlçesi’nin Arkeolojik Geçmişi Üzerine Gözlemler………………………………
301
Hamdi GÜLEÇ
Çan’da Sosyal Yapı ve Sözlü Halk Edebiyatı Ürünleri………………………………
323
Ahmet GÖNÜZ, Aslı AKSOY
Çanakkale İli Çan İlçesi’nde El Sanatlarının Sürdürülebilirliğinin
Değerlendirilmesi Üzerine Bir Çalışma……………………………………………..
331
Remzi Y. KINCAL, Selçuk UYGUN, Gürkan ERGEN
Çan’da Eğitim Beklentilerine Yönelik Değerler…………………………………….
339
Muhammet ERAT
Çanakkale Savaşları ve Bu Savaşlarda Şehit Olan Çanlılar…………………………..
353
xxii
ÇAN MESLEK YÜKSEK OKULU ÖĞRENCİLERİNİN
ÇAN EKONOMİSİNE KATKILARI
Ahmet GÖNÜZa , İdil ELVERb
a
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Çan Meslek Yüksek Okulu
b Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
ÖZET
Bu çalışma, Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin bölge ekonomisine yaptığı
katkıları araştırmaktadır. Çalışmada hem birincil veriler hem de ikincil veriler
kullanılmıştır. Çalışmanın kapsamını, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Çan
MYO öğrencileri oluşturmaktadır. Öğrencilerin tüketim harcamalarına ilişkin toplam
45 anket yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda öğrencilerin, aylık ortalama harcama
miktarı 515,00 YTL olarak bulunmuştur. Yapılan analiz sonucunda öğrencilerin en
fazla harcama yaptığı kalemler: Barınma, gıda, ulaşım, sigara, bilgisayar, iletişim,
kırtasiye, alkol, giyim, eğlence, sağlık, kuaför, kozmetik, gazete, elektronik, kurs
şeklindedir. Sonuç olarak, Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencileri, Çan ekonomisine
aylık 130,810,00YTL; 10 ay üzerinden hesaplanarak yıllık 1.308.100,00 YTL
sıcak para bırakmaktadır. Bu likiditesi en yüksek paradır. Ancak ekonomiye aktarılan
bu kaynağın bir büyümeye yol açabilmesi için; kısa vadeli planlar, çözümler yerine uzun
vadeli istikrarlı bir denge oluşturulmalıdır. Bu çalışma; Çan ilçesinin gelişimi, büyüme ve
sonrasında kalkınması için gerekli olan proje ve planlama çalışmalarında Sivil Toplum
Kuruluşları’na veri teşkil etmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Anahtar kelimeler: Çan ekonomisi, MYO öğrencileri, Tüketim, STK
ABSTRACT
This paper searches the contributions to region economy by MYO students.In thıs paper
both primary and secondary data were used.Çanakkale 18 mart university students
include the scope of the paper.45 surveys were performed related to students consumption.
At the end of the work , aggregate consumption amount of students was found as 515
YTL. As a result of analysis students’ highest consumption accounts are:
Accommodation, nutrition, transportation, cigarette, computer, communication, stationery,
alcohol, clothing, entertainment, health, hairdressing, cosmetic, newspaper, electronics,
seminars. As a consequence, Çan MYO Students contribute 130,810,00YTL hot
Money to the Çan economy for a month,1.308.100,00 YTL for 10 months during a
year.This Money has the highest liquidation however this resource can cause a development
in economy only if short term plans replace with long term stable balance. This paper is
prepared within the goal of development of Çan and data for the non governmental
organizations after development process in projects and planning works.
Key words: Çan’s economy, Çan vocational high school’s student,
Consumption, Non-governmental organization/NGO
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
GİRİŞ
Üniversite bilim, kültür ve bilgi arasında iletişimi sağlayan kurumdur. Üniversitenin
ele aldığı bilgi, bilimsel bilginin yanı sıra kültürel bilgiyi de içermektedir. Üniversite
sadece bilgi üreten bir kurum değil, aynı zamanda toplumun kültürel unsurlarının
da korunduğu, geliştirildiği bir ortamdır (Delanty 2001: 149–153).
Üniversite öğretim üyeleri, lisansüstü eğitimin temeli olan araştırmalara
katılımlarıyla bilgi ve teknoloji üretmektedirler. Bölgesel sosyo-ekonomik
gelişmenin gerçekleşmesinde üniversiteler, maddi altyapı yatırımları, kurumsal
altyapı yatırımları, personel altyapı yatırımları, sosyal ve ekonomik altyapı yatırımları
başta olmak üzere birçok unsurun oluşumunda etkin rol oynarlar.
Üniversitelerin kuruldukları bölgenin kişisel geliri üstünde anlamlı bir pozitif
etkisinin olduğunu, bölgenin istihdamını pozitif yönde etkilediği, bu sebeple
gelişmekte olan ülkelerin geniş kırsal alanlarına üniversiteler kurarak daha fazla
ekonomik fayda sağlayabileceği iddia edilmektedir (Phelps 1998: 149-158).
Üniversiteler, özellikle az gelişmiş yörelerdeki geleneksel yapının gelişmeye,
büyümeye engel olan yönlerinin ortadan kaldırılmasını hızlandırıcı ve çağdaş,
demokratik yapıların etkinliğini artırıcı bir rol oynamaktadırlar.
Dünyadaki üniversitelerin çoğunun geleneksel niteliğini, yani sadece
araştırma üniversitesi özelliğini koruduğu söylenebilir. Üniversiteler çağdaş
toplumların yaşama ve gelişme kaynaklarıdır. Kendine özgü özelliklere sahip, kendi
alanında nasıl ilerleyeceği konusunda sürekli yenilikleri araştıran, geleceğe dönük
güçlü bir pozisyon sergileyebilmek için değişimleri göze alan, yani girişimci özelliği
ağır basan üniversiteler de söz konusudur.
Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Biga İktisadi Bilimler ve İdari Bilimler
Fakültesi’nde başlayan bu doğrultuda öncü nitelikteki çalışmalarla 2003 yılında sivil
toplum ve girişimciliğin temellerini atmıştır. Çanakkale On Sekiz Mart
Üniversitesi’nin diğer akademik eğitim ve öğretim kurumlarından farklılığı,
öğrencilerine mesleki formasyonla birlikte onların iş ve yaşam kalitesini arttıracak
bireysel gelişim olanakları sunmasıdır.
Girişim, eğitimin temel bir parçasıdır, öğrenciler de girişimci öğrenci
olmalıdır. İnsanların refah düzeyinin yükseltilmesi, girişimci ruhunun uygulama
bulmasına bağlıdır. İşletme, endüstri ya da ortaklarına yönelik üniversite hizmetleri
uygulamalı, yaratıcı ve yenilikçidir; yüksek teknolojili araştırmalar, ar-ge ortaklıkları
ve uygulamalı danışmanlık büyük öneme sahiptir (Çetin 2007:232).
Bilgi işçilerinin egemen olduğu bir toplum, sosyal performans ve sosyal
sorumluluk açısından daha zorlu taleplerde bulunmaktadır. Eğitimli insanın nasıl
bir kimse olduğu üzerinde bir kez daha durup düşünmek zorunda kalınacaktır
(Drucker 1998:237). Eğitim ekonomiyi ateşler. Topluma biçim verir. Ama bunları
“ürün”ü yani eğitimli insan yoluyla yapar (Drucker 1998: 250)
Etkili bir şekilde gelişim gösteren üçüncü sektör grupları kamu hizmetlerinin
yerine ulaşmasında seçenek ve sonuçlandırma hizmeti sunabilir. Ayrıca bu gruplar,
yerel sivil kültürün ve topluluklar için kalkınma şekillerinin geliştirilmesine yardımcı
2
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
olurlar. Bunu yapabilmek için aktif ve girişimci olmaları gerekir. Toplumsal
girişimciler, ekonomik kalkınmaya katkıda bulunurlarken aynı zamanda, sivil
toplum alanında yenilikçi olabilirler. Kontrol edilmesi güç sosyal sorunlara yeni
çözümler bulmak suretiyle refah sisteminin, bir tür ar-ge kanadı olarak işleyebilirler.
En önemlisi erdemli bir toplumsal sermaye birikimini harekete geçirirler (Giddens
2001: 75).
MATERYAL VE YÖNTEM
Veri Toplama Aşamasında Kullanılan Teknikler
Araştırmada ana materyalin toplanması aşamasında yüz yüze anket yöntemi
kullanılması uygun görülmüştür. Gerek üniversite ve gerekse diğer araştırma
kurumları tarafından yapılan anket formlarından yararlanılarak bir anket formu
geliştirilmiştir.
Çan Meslek Yüksek Okulu (Çan MYO) 2007 Ekim ayı verilerine göre; Çan
İlçesinden gelen öğrenci sayısı 50, Çan dışından gelen öğrenci sayısı 254’tür.
Toplam 304 öğrenci mevcuttur. (Çan MYO Öğrenci İşleri İstatistikleri). Anket
sonucu elde edilen bulgular, ekonomik katkının belirlenebilmesi için 254 rakamıyla
ilişkilendirilecektir.
Örnekleme sayısını belirlerken oran yöntemi kullanılmıştır. %10’luk bir oran
temsil yeteneği olarak istatistiksel anlamda oldukça güçlü bir değere işaret
etmektedir (Newbold 2000). Veri toplamak amacıyla hazırlanan 36 adet sorudan
oluşan anket formu 45 öğrenciye doğrudan ulaştırılmış ve anında cevaplandırılarak
geri toplanmıştır.*
Araştırmada kullanılan anket soruları üç temel konu dikkate alınarak
hazırlanmıştır. Bu konular;
· Öğrencilerin Çan İlçesi dahilinde aylık ortalama harcamaları
· Bu harcamaların nasıl dağıldığı
· Öğrencilerin bazı sosyal özellikleri ve temel sorunları
Bu çalışma Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencileriyle sınırlandırılmıştır.
Ankete verilen cevaplar ile temel harcama kalemleri belirlenmiştir. Anket
sonuçlarının değerlendirilmesinde SPSS analiz yöntemi kullanılmıştır. Bu analizler
sonucunda Meslek Yüksek Okulu’nun, ekonomik etkisinin en fazla olduğu tespit
edilen sektörler barınma, gıda ve ulaşım olduğu görülmüştür.
Verilerin Analiz ve Değerlendirilmesinde Kullanılan Yöntem
Araştırma kapsamında yer alan Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencileri ile yapılan
anket formları titizlikle incelenmiş, gerekli kontrol, tamamlama ve düzenleme
* Çan Meslek Yüksek Okulu’nun 2007–2008 Eğitim ve Öğretim yılında Lojistik, Mekatronik, ETicaret, Seramik, Endüstriyel Seramik olmak üzere beş ayrı programda Çan ilçesi dışından gelen 254
öğrencisi bulunmaktadır. %10’luk oranda temsil istatistikî anlamda güçlü olması sebebiyle 45 anketin
uygun olduğu görülmüştür.
3
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
işlemleri yapılarak SPSS paket programına bu bilgiler aktarılmıştır. Araştırmada ele
alınan değişkenlerle, öğrenci aile gelir grupları arasındaki ilişkiler incelenmiştir.
Bununla birlikte, öğrencilerin ortalama toplam harcama kalemleri belirlenmiştir.
ARAŞTIRMA BULGULARI
Çan’daki MYO Öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara gore
(Tablo 1), öğrenci aile gelirleri ile ilgili bilgiler aşağıdaki tabloda görülmektedir.
Çan’da öğrenim gören öğrencilerin % 46.7 ’sinin aile geliri 801–1250 YTL
arasındadır. Aile aylık geliri 2000 YTL ve üstü olan öğrenci yüzdesi ise 8.9’dur.
Ortalama aile geliri 1350.00 YTL’dir. Çan’daki MYO Öğrencileriyle yapılan
anketlerden elde edilen sonuçlara göre, öğrencilerin yaklaşık %67’sinin burs
almadığı tespit edilmiştir (Tablo 2).
Öğrencilerin Çan ilçesi dışındaki sivil toplum kuruluşlarından, özel sektör
kuruluşlarından burs alması; Çan ekonomisine ek bir kaynak yaratacağı gibi aynı
zamanda öğrencilerin öğrenimi gördükleri sektörlerle ilgili bilgi alışverişini de
arttıracaktır.
Anket yapılan 45 öğrenciden yalnızca 2 tanesi Çan’da, biri Meslek Yüksek
Okulu’nda ve bir diğeri de mağazada olmak üzere farklı yerlerde çalışmaktadırlar.
Çan’daki MYO Öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre
öğrencilerin harcama miktarları Tablo 3’te görülmektedir.
Öğrencilerin % 42,2’si 300–450 YTL arası, % 48.9’u aylık 450-650YTL arası,
%8.9’u 650–800 YTL arası harcama yapmaktadır. Çan Meslek Yüksek Okulu
öğrencilerinin aylık ortalama harcama miktarı 515.00 YTL’dir.
Çan’daki MYO Öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre
öğrencilerin harcama kalemleri Tablo 4’te görülmektedir. Buna göre sırasıyla; aylık
ortalama barınma harcaması 135.00 YTL olup toplam harcamanın %26’sını
oluşturmaktadır. Aylık ortalama gıda harcaması 73.00YTL olup toplam harcamanın
%14’dür. Aylık ortalama şehirlerarası ulaşım harcaması 53.00YTL olup toplam
harcamanın %10’udur. Aylık ortalama Şehir içi ulaşım harcaması 37.00YTL olup
toplam harcamanın %7’sini oluşturmaktadır. Aylık ortalama sigara harcaması
34.00YTL olup toplam harcamanın %7’dir. Aylık ortalama bilgisayar harcaması
32.00YTL olup toplam harcamanın %6’sını oluşturmaktadır. İletişim harcaması ise
30.00 YTL olup toplam harcamanın %6’sıdır. Kırtasiye harcaması 26.00 YTL olup
toplam harcamanın %5’ini oluşturmaktadır. Hemen ardından gelen harcama
kalemi, alkol harcamasıdır. Aylık ortalama alkol harcaması 21.00 YTL olup toplam
harcamanın %4’dür. Giyim harcaması 17.00YTL ve eğlence harcaması 15.00 YTL
olup toplam harcamanın %3’ünü oluşturmaktadır. Aylık ortalama sağlık harcaması,
kuaför harcaması, berber harcaması 10.00 YTL olup ayrı ayrı toplam harcamanın
%2’sini oluşturmaktadır. Aylık ortalama kozmetik harcaması 8.00YTL, ortalama
gazete harcaması 7.00 YTL, elektronik harcama ise 5.00YTL olup ayrı ayrı toplam
harcamanın %1’idir. Kurs harcaması ise aylık ortalama 2.00 YTL olup toplam
harcamanın %0’nı oluşturmaktadır.
4
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Öğrencilerin ortalama harcaması 515 YTL olarak hesaplanmıştır.
Öğrencilerin ortalama barınma harcaması 135 YTL olup toplam harcamasının %
26’sını oluşturmaktadır.
Öğrencilerin yapmış oldukları toplam harcama miktarı aylık
130.810.00YTL’dir. Bu değer bir tespit edilen aylık ortalama harcamanın toplam
öğrenci sayısı ile çarpımıyla elde edilmiştir. 515.00 YTL X 254 = 130.810.,00 YTL.
Öğrencilerin yapmış oldukları harcama kalemleri; barınma, gıda, ulaşım, sigara,
bilgisayar, iletişim, kırtasiye, alkol, giyim, eğlence, sağlık, kuaför/ berber, kozmetik
ürünler, yayın organları, elektronik ve kurs harcamalarına ilişkindir.
Çan ilçesindeki hizmet sektörü değişip, geliştikçe hem nitel hem nicel
anlamda bu harcama kompozisyonunun görünümünün daha da olumlu yönde
değişeceği açıktır.
Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre;
Çan’ da öğrencilerin % 84.4’ü kiralık evde kalmaktadır. Öğrencilerin aylık ortalama
barınma harcaması 135.00 YTL’dir. Öğrenciler aylık harcamalarının % 26’ sını kira
harcamalarına ayırmaktadırlar. Elde edilen veriye göre, öğrenciler sadece barınma
harcaması ortalama 135.00X 254= 34.290.00YTL Çan ekonomisine katkı
sağlamaktadır.
Çan’da mesken kiraları ortalama 250–600 YTL civarındadır, bu rakam evin
büyüklüğüne ve mevkiine göre değişmektedir. Öğrenciler evde kalan kişi sayısını
arttırarak barınma harcamasını düşürmeyi hedeflemektedir. Ancak bu durumun,
Yerel Yönetim- Sivil Toplum- Üniversite işbirliği çerçevesinde çözümlenmesi
eğitimin kalitesini ve öğrenci motivasyonunu arttıracak sosyal çevrenin yaratılmasını
sağlayacaktır.
Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre;
ankete katılan öğrencilerin 5 tanesi şehir içi ulaşımda otostop yöntemini
kullandığını, harcama yapmadığını belirtmiştir (Tablo 5). Ortalama 1 kişinin aylık
yaptığı harcama ise 37.00YTL’dir. Tüm öğrencilerin aylık ortalama şehir içi ulaşım
harcaması 37.00YTL X 254=9.398.00 YTL’dir
Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre;
Bir öğrencinin aylık ortalama gıda harcaması 73.00 YTL’dir (Tablo 6). Ankete
katılan öğrencilerin %51.2’si aylık 0–60.00 YTL arası harcama yapmaktadır. Bu
harcama miktarının yaş ortalaması 21 olan genç bir insan fizyolojisi için çok yeterli
olmayabileceği düşünülebilir. Tüm öğrencilerin aylık ortalama gıda harcaması
73.00YTL X 254=18.542.00 YTL’dir.
Giyim harcaması yapmayan öğrenci sayısı ise 26’dır (Tablo 7). Bu
öğrencilerin oranı % 57,8’dir. Bir öğrencinin yaptığı aylık ortalama giyim harcaması
17.00 YTL’dir. Toplam yapılan giyim harcaması ise 323.00 YTL’dir
Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre;
ankete katılan öğrencilerden 10 kişinin bilgisayarı bulunmamaktadır (Tablo 8). Yani
ankete katılan öğrencilerin % 22.2’sinin bilgisayarı yoktur. Öğrencilerin
bilgisayarları için yaptıkları aylık ortalama harcama ise 32.00 YTL’dir.
5
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre;
ankete katılan öğrencilerin 27 kişi yani %60’ı sigara kullanmamaktadır (Tablo 9).
Aylık yapılan toplam harcama tutarı ise 612.00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci
ayda ortalama 34 YTL sigara alımına harcama yapmaktadır.
Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre;
ankete katılan öğrencilerden 26 kişi yüzde olarak 56.9 alkol kullanmamaktadır
(Tablo 10). Aylık yapılan toplam harcama tutarı ise 399.00 YTL’dir. Ankete katılan
bir öğrenci ayda ortalama 21.00 YTL alkol alımına harcama yapmaktadır.
Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden ‘boş zamanı
değerlendirme’ ilgili araştırmadan ortaya çıkan sonuçlar Şekil 2’de gösterilmiştir.
Öğrenciler boş zamanlarını en çok ev ve internet kafelerde
değerlendirmektedirler. ‘Diğer’ adı altında ise kahvehane, sokak, park alanları
mevcuttur.
Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden ‘Çan’da yaşadıkları temel
sorunlar’ ile ilgili araştırmadan ortaya çıkan sonuçlar Şekil 3’de gösterilmiştir.
Öğrencilerin Çan’da yaşadığı en temel sorun %82 oranında sosyal aktivite
azlığıdır. Daha sonra % 60 oranında eğlence, %40 oranında ulaşım gelmektedir.
‘Çan halkının katı geleneksel tutumu’ şeklinde tanımlanan sorun ise barınmadan
önce %18 bir oranda yer almaktadır. Barınma %13, haberleşme %7, ‘Çan Havası’
şeklinde tanımlanan bir başka sorun ise %2, güvenlik sorunu ise yine %2’lik bir
oranda yer almıştır.
Ankete katılan öğrencilerden 24 kişi yüzde olarak 53.3 gelirini eğlenceye
ayırmamaktadır (Tablo 11). Eğlenmeye aylık yapılan toplam harcama tutarı ise
315.00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci ayda ortalama 15.00 YTL eğlenmek için
harcama yapmaktadır.
Ankete katılan öğrencilerden 2 kişi, yüzde olarak 4.4 kırtasiye harcaması
yapmamaktadır (Tablo 12). Kırtasiyeye aylık yapılan toplam harcama tutarı ise
1118.00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci ise ayda ortalama 26 YTL kırtasiye
harcaması yapmaktadır.
Ankete katılan öğrencilerden bir kişi yüzde olarak 2,2 iletişim harcaması
yapmamaktadır (Tablo 13). İletişime aylık yapılan toplam harcama tutarı ise
1320,00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci ayda ortalama 30 YTL iletişime
harcama yapmaktadır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bilgi işçisinin, sivil toplum kuruluşu liderlerinin talebi yarattığı ekonomik bir
platformda, Çan ilçesinde projelerle sosyo-ekonomik zemini hazırlayacak sivil
toplum kuruluşlarına ihtiyaç vardır. Toplumdaki girişimciler, yenilikler üreterek var
olan piyasa yapısının ve eski mal-hizmet üreten mevcut işletmelerin zayıflamasına
neden olan bireyler olarak düşünülür. Ancak bir başka gerçek; hızla değişen bir
dünyada var olanı korumak geride kalmak, gerilemek demektir. Yeni projeler
talepleri, yeni talepler yenilikleri yaratır.
6
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan ilçesinde bulunan STK’ların daha çok meslek odaları, kooperatifler
şeklinde var olması; eğitim, bilim, sanat alanında sivil toplum örgütlerinin
oluşmaması veya az sayıda olması ekonominin sanayi toplumuna dayalı bir üretim
modeli olduğu konusunda bizlere ipuçları vermektedir.
Bilgi toplumu açısından baktığımızda, Sivil Toplum Kuruluşları “Bir konuya
odaklanmış, konusunda uzmanlaşmış, içinde profesyonel kadrosunu barındıran,
uluslararası ilişkiler ağı olan, fikir ve proje üreten, ürettiği fikir ve projeleri yönetime
iletmesini bilen örgüt” şeklinde tanımlanmaktadır (Gürel 2002: 125)
Sorunlar incelendiğinde, her birinin diyalog ve uzlaşmayla yani iyi yönetişimle
(good governance), güçlü sivil toplum platformlarıyla aşılacağı anlaşılmaktadır.
Üniversite-sivil toplum işbirliği ile atölye çalışmaları, seramik atölyeleri ve hatta
uluslararası seramik panayırı, iktisadi-teknik programlar için ekonomi çalıştayları ve
birçok proje yapılmalıdır. Öğrencilerin boş vakitlerini evde geçirmeleri, sosyolojik
ve psikolojik sorunlar ortaya çıkarabilmektedir.
Çan’da kapsamlı bir kütüphane bulunmamaktadır. Ancak Çan’da yöre
insanının kendi evinde bulunan kütüphaneler, sivil toplum kuruluşlarınca
değerlendirilmelidir. Ayrıca bu konuda kamu kurum kuruluşları, meslek birlikleri,
odalar, borsalar, akademik kurumlardan elde edilecek destekler için girişimlerde
bulunulmalıdır.
Harcamalar içinde ilk sırada yer alan ortalama barınma harcamasının yüksek
oluşu, devlet yurtlarının kapasite yetersizliğinden veya bulunmamasından dolayı
düşük gelirli öğrenciler bu durumdan oldukça etkilendiği görülmektedir.
Öğrencilerin burs alması ve bu alınan bursların belli oranının öğrenciler
tarafından Çan’da harcanması, yörenin gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
Öğrencilerin Çan ilçesi dışındaki sivil toplum kuruluşlarından, özel sektör
kuruluşlarından burs alması; Çan ekonomisine ek bir kaynak yaratacağı gibi aynı
zamanda öğrencilerin öğrenimi gördükleri sektörlerle ilgili bilgi alışverişini de
arttıracaktır.
Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencileri, Çan ekonomisine aylık 130.810.00
YTL; 10 ay üzerinden hesaplanarak yıllık 1.308.100.00 YTL sıcak para
bırakmaktadır. Bu likiditesi en yüksek paradır. Ancak ekonomiye aktarılan bu
kaynağın bir büyümeye yol açabilmesi için; kısa vadeli planlar, çözümler yerine
uzun vadeli istikrarlı bir denge oluşturulmalıdır. Etkin bir iletişim, sağduyu,
yönetişim, planlama olmadığı takdirde Çan Meslek Yüksek Okulu’nun
kurulmasından dolayı elde edilen ekonomik gelişme büyümeye ve kalkınmaya
dönüşmeme tehlikesi sözkonusudur.
Yöre halkında ve öğrencilerde düşünsel engeller veya olumsuz inançlar diye
nitelendirdiğimiz “Burada hiçbir şey değişmez” zihniyetini Sivil Toplum
Kuruluşları-Üniversite işbirliğiyle yok etmeye çalışılması gerekmektedir. Bir de
duygusal engeller de vardır ki; bu engellemeler de değişme endişesi, var olanı
kaybetme, zarar görme endişesi gibi duygulardır. Öğrencilerde ve yöre halkında
yerleşmiş birtakım inançların kırılması gerekmektedir. Bu pozitif değişimle öğrenci
motivasyonu, akademisyen heyecanı artacak; Projelerle yeni ekonomik iş çevrimleri
7
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
yaratılacak; Yaratılması istenen talebin ihtiyacı doğurtulabilecek bilgi bazlı
ekonomik yapı oluşacak; Yöre halkının Meslek Yüksek Okulu’yla işbirliği
gerçekleşecek, Meslek Yüksek Okulu’nu benimseyerek, bir Çan değeri olduğunun
bilincine varacaktır.
KAYNAKÇA
Çetin M.
2007 “Bölgesel Kalkınma ve Girişimci Üniversiteler”, Ege Akademik Bakış/Ege
Academic Review. 7:217-238.
Delanty, G.
2001. “The University in the Knowledge Society”, Organization, 8:149-153
Drucker P. F.
1998. Yeni Gerçekler. Ankara: İşbankası Yayınları. Yayın No:315
Giddens A.
2001. Üçüncü Yol ve Eleştirileri. Ankara: Phoenix Yayınevi.
Gürel D.
2002
“Sivil Toplum Açısından Özel ve Genel Sorun Alanı Olarak Gençlik”,
Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumu-X (Gençlik, Katılım ve Sivil Toplum), 2-4
Kasım 2001, İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 113-132
Newbold P.
2001 İşletme ve İktisat için İstatistik. İstanbul: Literatür Yayıncılık.
Phelps, R.,P.
1998 “The Effect of University Host Community Size on State Growth”,
Economics of Education Review 17: 149-158
8
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Öğrencilerin Aile Aylık Ortalama Gelirleri
Aile Gelirleri
500- 800YTL
801-1250YTL
1251-1500 YTL
1501-2000 YTL
2001 YTL ve üstü
Toplam
Kişi Sayısı
6
21
9
5
4
45
Oran (%)
13,3
46,7
20,0
11,1
8,9
100
Tablo 2. Burs Alan Öğrenci Sayısı
Hayır
Evet
Toplam
Kişi Sayısı
30
15
45
66,7
33,3
100,0
Tablo 3.Öğrencilerin Aylık Ortalama Harcama Miktarları
Harcama Aralıkları
300-450 YTL
451-650 YTL
651-800 YTL
Toplam
Kişi Sayısı
19
22
4
45
Oran (%)
42,2
48,9
8,9
100
Tablo 4. Öğrencilerin Barınma Biçimi
Barınma Biçimi
Ailesi ile Birlikte
Kiralık Evde
Özel Yurtta
Toplam
0-30YTL
31–60 YTL
61-100YTL
Toplam
Kişi Sayısı
4
38
3
45
Oran (%)
8,9
84,4
6,7
100,0
Tablo 5. Öğrencilerin Şehir içi Ulaşım Harcamaları
Kişi Sayısı
Oran (%)
14
35,0
18
45,0
8
20,0
40
100
9
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 6. Öğrencilerin Gıda Harcamaları
0-60 YTL
61-80 YTL
81-150 YTL
Toplam
Kişi
Sayısı
22
6
15
43
Oran (%)
51,2
13,9
34,9
100
Tablo 7. Öğrencilerin Giyim Harcamaları
Kişi Sayısı
7
11
1
19
0-20YTL
21–50 YTL
100-üstü
Toplam
Oran (%)
36,8
57,9
5,3
100
Tablo 8. Öğrencilerin Bilgisayar Harcamaları
Bilgisayar
Var
Yok
Toplam
Kişi Sayısı
35
10
45
Oran (%)
77,8
22,2
100
Tablo 9. Öğrencilerin Sigara Harcamaları
30-60 YTL
61-100 YTL
101-130YTL
131-150 YTL
151 üstü
Toplam
Kişi Sayısı
7
8
3
2
1
18
Oran (%)
38,9
44,4
5,6
5.5
5,6
100
Tablo 10. Öğrencilerin Alkol Harcamaları
15–30 YTL
31–50 YTL
51-100YTL
100 üzeri
Toplam
Kişi Sayısı
6
9
3
1
19
Oran (%)
31,6
47,3
15,8
5,3
100
10
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 11. Öğrencilerin Eğlence Harcamaları
Kişi Sayısı
10
9
2
21
0-25YTL
26–50 YTL
51-100YTL
Toplam
Oran (%)
47,6
42,9
9,5
100
Tablo 12. Öğrencilerin Kırtasiye Harcamaları
5-15YTL
16-40 YTL
41-50 YTL
51-üstü
Toplam
Kişi Sayısı
13
19
10
1
43
Oran (%)
30,2
44,2
23,3
2,3
100
Tablo. 13. Öğrencilerin İletişim Harcamaları
10-20YTL
21-30 YTL
31-50 YTL
51-üstü
Toplam
Kişi Sayısı
18
13
10
3
44
Oran (%)
40,9
29,6
22,7
6,8
100
11
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
90
82
80
70
60
60
50
40
Seri 1
40
30
18
20
13
7
10
2
2
0
Sosyal aktivite
Eğlence
Ulaşım
Çan Halkı
Barınma
Haberleşme
Çan havası
Güvenlik
Şekil 1. Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden ‘boş zamanı değerlendirme’ ilgili
araştırmadan ortaya çıkan sonuçlar
12
ÇAN (ÇANAKKALE - TÜRKİYE) İLÇESİ BİTKİSEL
DEĞERLERİ
Ahmet GÖNÜZ1 Berrak Damla YAĞAN2 Kaan HÜRKAN2
Seda ATAŞ2 Ercan DÖVER2
1 Çanakkale
On sekiz Mart Üniversitesi
Biyoloji Bölümü
2 Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZET
Bu çalışmada Çan yöresi Kirazlı ve Ağı Dağı çevreleri dahil olmak üzere gerçekleştirilen
arazi çalışmalarında, ekonomik ve tıbbi potansiyeli yüksek olan türlerden bir kısmı
araştırılmıştır. Yörede ibreli ormanlar statüsüne giren ve Kaz Dağı endemiği olarak
bilinen Abies nordmanniana subsp. equi-trojani (Aschers, et, Sint. Ex Boiss) Coode et
Cullen (Kaz Dağı göknarı) başta olmak üzere yapraklı ormanlar statüsüne giren
Quercus cerris L. var. cerris (tüylü meşe), Q. frainetto Ten. (macar meşesi), Q.petraea
subsp. iberica (Stevon ex Bieb) Krasslin (sapsız meşe), Q. infectoria subsp. boisseri
(Reuter) O.schwarz. (mazı meşesi), Q. robur subsp. robur L. (saplı meşe) gibi yapraklı
orman üyeleri ile Castanea sativa Miller. (kestane) ağaçlarının yanı sıra, odunundan
faydalanılan Carpinus betulus L. (gürgen), meyveleri yenen Corylus avellana L. (fındık),
Cornus mas L. (kızılcık), yine meyveleri böbrek taşı düşürmek için kullanılan Juniperus
oxycedrus L. (ardıç), ayrıca aşılanarak Antep fıstığı meyvelerinin elde edildiği Pistacia
terebinthus L. (menengiç) gibi çalı taksonları gözlenmiştir. Keza, günümüzde salatalarda
limon yerine kullanılan limon tuzu maddesinin elde edildiği Asphodelus aestivus Brot.
(çiriş otu) taksonunun bol miktarda doğal yayılışlı olduğu izlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çan (Çanakkale), Ekonomik Bitki Potansiyeli.
ABSTRACT
In the present paper we investigated some plant species that have important economical and
medicinal potential in Çan region and Ida Mountain surround. Abies nordmanniana
subsp. equi-trojani (Aschers, et, Sint. Ex Boiss) Coode et Cullen (Ida Mountain
endemic), Quercus cerris L. var. cerris, Q. frainetto Ten., Q.petraea subsp. iberica (Stevon
ex Bieb) Krasslin, Q. infectoria subsp. boisseri (Reuter) O.schwarz., Q. robur subsp.
robur L., Castanea sativa Miller., taxas were observed in study area. Carpinus betulus
L. (uses for its wood), Corylus avellana L., Cornus mas L. and Juniperus oxycedrus L.
(edible fruits), Pistacia terebinthus L. and Asphodelus aestivus Brot. (acquiring lemon
salt) taxas which naturally growth in Çan region also observed.
Keywords: Çan (Çanakkale), Economical Plant Potential.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
GİRİŞ
İnsan yaşamının temel ihtiyacı olan gıda ile doğrudan ilişkisi, tarım sektörünü ülke
ekonomileri açısında son derece önemli kılmaktadır. Beslenme alışkanlığının
coğrafik koşullar ve kültürel faktörler nedeniyle önemli farklılıklar göstermesi,
ülkeleri besin ihtiyaçlarını dışarıya bağımlı olmaksızın kendi kendilerine karşılamak
ve sektörde verimliliği arttırmak amacıyla devletin desteği ve koruması altında
kapsamlı tarım politikaları oluşturmaya yöneltmiştir. Türkiye, ekonomisinde tarım
sektörünün hala önemli bir yere sahip olduğu, gelişmekte olan bir ülkedir. Gelişme
sürecindeki her ülke gibi, Türkiye için de dış ticaret, gerek dışsatım gelirleri, gerekse
gelişme için gerek duyulan yatırım ve ara malı gibi unsurların dış alımı itibarı ile son
derece önemlidir (Zan 2005).
1 ton buğday elde edebilmek için 1000 ton suya, 1 kg ekmek için 1 - 400 litre
suya, 1 porsiyon bonfile için 9800 litre suya ihtiyaç olduğunu bildiren WWF Türkiye ve TEMA Vakfı yetkilileri; 40 yılda 1,25 milyon hektar alan kaybettiğimizi,
NASA yetkilileri ise; Türkiye’ nin büyük bölümünün 2040 yılında çöl olacağını ifade
etmektedirler. Verimli toprağın 1 cm2’ sinin ortalama 500 yılda oluştuğu
bilinmektedir ve 40 cm2lik tarım yapılabilecek toprak oluşumu için 20 bin yıl
gerekmektedir (Gönüz ve Hürkan 2007).
Tarım ürünlerinin dünya piyasalarında gelişen rekabet koşulları altında,
Türkiye tarım ve tarıma dayalı sanayileri daha bütüncül yaklaşımlara ihtiyaç
duymaktadır. Tarım sektörünü ilgilendiren her uygulamanın tarıma dayalı
sanayilerde ya da tam tersine tarıma dayalı sanayilerle ilgili her uygulamanın tarım
sektöründe yol açacağı gelişmeler dikkate alınmalıdır (Türkekul ve Abay 2000).
Örneğin; yem sektörü, hammaddelerini tarımsal kaynaklardan ve yem sanayi
ürünleri ile kalıntılarından elde edilen bir sektördür. Yem sektörüne hammadde
sağlayan sektörler; değirmencilik, nişastacılık, fermantasyon (alkol ve biracılık),
şeker, bitkisel yağ, hazır gıda (konserve, marmelat, salça, meyve suyu vs.), et ve
rendering (saflaştırma) tesisleri, süt, mermer ve tuz, su, soda, gübre ve kimya
sanayileridir. Hammadde temini yaptığı sektörlerin dışında ürettiği ürünlerin
kullanıldığı et ve süt sanayi, ekipman temininin sağladığı tarım araç ve gereçleri
sanayi gibi pek çok ana ve yan sanayi kolu ile ilişki içindedir.
Hayvancılık potansiyeli bakımından dünyada önemli ülkeler arasında
gösterilen fakat bu pastadan yeterince pay alamayan Türkiye’ de yem endüstrisi;
kurulu fabrika sayısı ve kullanılabilir yüksek kapasite oranıyla önemli bir Agro –
endüstri kolu olmaktadır.
Yem üretiminin temelini oluşturan yem bitkilerinin üretimi halen ülkemizde
yeterince gelişmemiştir. Ülkemizde düzenli bir hayvancılık politikası ve buna bağlı
olarak yem ve yem bitkileri üretimi politikası da bulunmamaktadır. Toprağın
organik yapısı nedeni ile yüksek ürün verimliliği olan ülkemizde halen Hititler’ den
beri tüketilmekte olan yonca, korunga, fiğ ve burçak gibi birkaç ürün geleneksel
yöntemlerle üretilmeye devam edilmektedir. Yem bitkisi üretim alanları ülkemiz
toplam ekilebilir alanın %3’ünü, her yıl ekilen alanın ise %6’sını kapsamaktadır. Bu
14
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
nedenle yurdumuzda hayvan beslenmesinin büyük bölümü halen doğal çayırlara,
meralara, anızlara ve tahıl samanına dayanmaktadır.
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için üretilen karma yemlerde tahıllar (arpa,
buğday, çavdar, akdarı, yulaf), yağlı korunga küspeleri (ayçiçeği, pamuk, fındık, soya
küspesi), hayvansal kökenli proteinler (balık, et-kemik, kan unları, tavuk ve
mezbaha kalıntıları, kemik unu), değirmen artıkları (buğday kırığı, razmol, kepek,
pirinç kepeği, bonkalite), bira fabrika artıkları (malt çimi, malt tozu), sektör altı
bakliyat (mercimek, bakla vs. kırıkları) ile katkı maddeleri (vitaminler, mineraller,
melas, tuz, mermer tozu, kireç taşı, ilaçlar) kullanılmaktadır.
Keza; kağıt, kültürel ve sanayi alanındaki yeri ile insanlığın en önemli ihtiyaç
maddelerinden biri olup, kağıt sanayinin gelişmesi bir ülkenin sanayi ve kültürel
gelişmişlik düzeylerinin belirleyici etmenlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Kağıt sektörü; odun, yıllık bitkiler ve atık kağıt hammaddelerinden selüloz,
odun hamuru, eski kağıt hamuru üretilmesi ve bu ara ürünlerin değişik mekanik,
kimyasal işlemlerle kağıda dönüştürülmesine kadar geçen aşamaları içeren sanayi
koludur. Sermaye ve enerji yoğun, orta-ağır bir sanayi dalı olan kağıt sanayinde
üretimi gerçekleştirilen ürün grupları basım ve ambalaj sektörleri için girdi
oluşturmaktadır.
Kağıt, bitkilerin lifli hücrelerinin keçeleştirilmesi suretiyle elde edilen yazı
yazılabilecek madde olup, kağıt yapımında kullanılan temel madde birçok bitkide lif
halinde bulunan “selülozdur” . Selüloz bir karbohidrat olup, bitki hücrelerinin
duvar dokularının ana kısmını teşkil eder. Selüloz basit elyafları, trakeidler veya
odun elyafı halinde ve özellikle pamukta olmak üzere muhtelif bitkilerde tohum
elyafı halinde bulunmaktadır.
Kağıdın yapımında kullanılan başlıca hammaddelerden ladin, göknar, çam,
kayın, kavak, okaliptus gibi orman ürünleri ile saman, kendir, keten, jüt kamışı gibi
yıllık bitkiler olup, atık kağıtlar, keten, kendir eskileri ve pamuklu paçavralar da
hammadde olarak kullanılmaktadır.
Çan yöresinde Göknar, Çam, Kayın ve kavak hem doğal olarak yayılış
göstermekte, hem de kültür olarak yetiştirilebilmektedir.
Kalkınma planlarının uygulandığı dönemlerde, ülke çapında gerçekleştirilen
yatırımlar sonucunda SEKA’ nın kapasitesi 1970 yılında 150 bin tona yükselmiştir.
İzmit, Afyon, Dalaman, Aksu ve Çaycuma tesislerinin işletmeye alınmasıyla toplam
kapasite 1980 yılında 382.5 bin tona yükselmiştir. 1981 yılında Balıkesir, 1984
yılında da Akdeniz ve Kastamonu tesislerinin işletmeye alınmaları ile kapasite 577,5
bin tona yükselmiştir.
2001 yılı itibari ile SEKA hammadde ihtiyacının %75’ini orman
kaynaklarından, %7’sini yıllık bitkilerden, %12’sini atık kağıtlardan ve %6’sını ithal
selulozdan karşılamıştır. Özel sektör ise hammadde ihtiyacının %75.8’ ini atık
kağıtlardan, %19’unu ithal selulozdan, %5.2’sini saman vb. yıllık bitki ve tarım
atıklarından karşılamıştır. Hammadde ihtiyacının ağırlıklı olarak atık kağıttan
karşılanıyor olması gerek orman varlıklarının tüketilmemesi gerekse ekonomik
olması nedeni ile olumlu bir gelişme göstergesidir.
15
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Diğer yandan Dünya pazarlarında kullanım alanları, tüketim miktarları ve
fiyatları yıldan yıla artmakta olan Uçucu (eterik) yağ içeren bitki listelerine
bakıldığında ise durum şöyledir:
Doğada yetişen 300’e yakın bitki familyasından 1/3’ü uçucu yağ
içermektedir. Uçucu yağlar, bitkilerden veya bitkisel droglardan çeşitli yöntemlerle
elde edilen, oda sıcaklığında sıvı halde olan kolaylıkla kristalleşebilen, uçucu,
kuvvetli kokulu ve su buharı ile sürüklenebilen yağımsı karışımlardır (Ceylan 1997).
Uçucu yağ taşıyan bitkiler, daha çok sıcak iklim bölgelerinde yetişmektedirler.
Ülkemizi de içine alan Akdeniz bölgesi ise uçucu yağ taşıyan bitkiler bakımından en
zengin bölgelerden birisini oluşturmaktadır (Ceylan 1997).
Dünyada uçucu yağ üretimi birçok ülkede yapılmaktadır. Bugün ticari amaçla
üretimi yapılan uçucu yağ bitkilerinin sayısı 40’ı geçmektedir (Ceylan 1997).
MATERYAL VE METOD
Ülke ekonomisine yönelik istatistik bilgilerin bir kısmı daha önce çeşitli kurumlarda
gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilmiş ve bu bilgiler Çan yöresi bitki envanteri
ile karşılaştırılmıştır. Yine farklı zamanlarda arazi çalışmaları düzenlenerek, yörede
doğal yayılış gösteren bitkilerin fotoğrafları ile yerel insan popülasyonlarından çeşitli
bilgiler alınmış ve bilimsel veriler eşliğinde değerlendirilmiştir.
BULGULAR
Yörede yapılmış eski çalışmalar ve tezlerden alınan bilgiler ile gerçekleştirilen arazi
çalışmaları sonuçları birleştirildiğinde Çan yöresi ekili ve kırsal alanlarının çok
zengin bitki çeşitliliği içerdiği gözlenmiştir. Bunların tamamının bu çalışmaya
sığması mümkün olmadığı için bitkisel değerler açısından takson sayıları sınırlı
tutulmuş ancak tehlike kategorisi içerisine giren bitkiler tablo halinde verilmiştir.
Yem bitkileri ile ilgili bilgiler araştırıldığında; Ülkemizde yetiştirilmeye uygun
yem bitki türleri ve muhtemel yetiştirilme alanlarının aşağıdaki gibi olduğu
belirlenmiştir (Yıldırım 2005).
·
Yonca (Medicago sativa)’ nın; tüm bölgelerde sulanan alanlarda ot
üretiminde,
·
Ak Üçgül (Trifolium repens)’ ün; Marmara, Karadeniz ve geçit
bölgelerinde sulanan alanlarda otlatma amacı ile,
·
Fiğ (Vicia spp.) ve Bezelye (Pisum spp.)’ nin; tüm bölgelerde ve sulak
alanlarda ot ve tohum olarak,
·
Silajlık Mısır (Zea mays); yağışın yeterli olduğu Karadeniz bölgesi
dışındaki tüm bölgelerde sulama ile silaj üretiminde,
·
Sorgum (Sorghum); tüm bölgelerde sulanabilir alanlarda silaj olarak ve
tohum olarak üretimi gerçekleştirilebilir.
Yem bitkileri İhracat ve ithalatına bakıldığında ülkemizin hayli yüksek oranda
döviz kaybettiği izlenmiştir (Tablo 1) (Yıldırım 2005).
16
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Yıllar itibarı ile karma yem ithalatı düzenli bir seyir izlerken, ihracatımız
dalgalanma göstermektedir. Özellikle AB ülkelerinden ithal edilen kedi ve köpek
mamaları, nişasta bazlı mamalar, balık yemleri ve mineral maddeler, ithalatın önemli
kalemlerini oluşturmaktadır.
Yetiştirme dışında ihtiyaç görülen yem bitkileri Çayır ve Meralarımızdan
temin edilmektedir.
Çevre sorunlarının her geçen gün daha fazla hissedilebildiği günümüzde,
doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının önemi iyice artmıştır. Bu çevrede çayır
ve meralarımız en önemli doğal kaynaklarımızdan birisidir. Bu alanlar sadece
hayvan besleme için kaba yem üretmekle kalmayıp, doğal dengenin önemli bir
unsurudur. Çayır ve meralar topraklarımızın yerinde tutulmasında, temiz su, hava
ve gıda üretiminde çok sayıda bitkisel ve hayvansal organizmaya ait gen
kaynaklarının korunmasında büyük önem taşır. Sonuç itibari ile bu şehirde yaşayan
insanlarımız içinde önemlidir. Bu yüzden çayır ve meraların doğru kullanılması
gereklidir. Doğru kullanım için mera toprağının ve üzerinde yaşayan bitkilerin iyi
bilinmesi gerekir (Serin 2008).
Yem bitkilerinin üretiminden başlayarak hem kaba yem üretiminde hem de
karma yem üretiminde üretim alanlarının genişletilerek ve geliştirilerek atıl olan
kapasitenin kullanımıyla birkaç kat fazla ve ucuz yem üretilmesi gerekmektedir.
Ayrıca bürokrasi – üniversite- sanayi ve meslek örgütlerinin birleşerek meslek
okullarının açılması sağlanmalıdır. Kağıt sanayi ile ilgili veriler Tablo 2’de
sunulmuştur.
Kağıt ve kağıt ürünleri ithalatında Almanya, İtalya, Fransa ve İsveç en önemli
pazarlar olurken, son yıllarda İsveç ve İspanya’ ya yönelik gerçekleştirilen ithalatta
önemli artış kaydedilmiştir. 2002 yılında Almanya’ nın toplam ithalattan aldığı pay
ortalama %21 iken, İtalya %8.8, İspanya %7.1 pay almaktadır. Dünyanın en önemli
kağıt ve kağıt ürünleri ihracat ve ithalatçısı konumundaki A.B.D.’ nin 2002 yılı
ithalatından aldığı pay ise %33,3 olmuştur.
Türkiye’ de kağıt sektörünün seluloz ihtiyacı artarken, selüloz üretimi
azalmaktadır. Kağıt gibi önemli olan bir sektörün hammadde açısından çok büyük
ölçüde dışa bağımlı olması en önemli sorunu oluşturmaktadır.
Dünyada uygulanmakta olan hızlı büyüyen türlerle yeni plantasyon tesislerini
elde edilmesi, orman alanlarından bozuk karakterli olan sahaların, kağıtlık odun
amaçlı ağaçlandırılması ile 20-30 yıl gibi bir sürede oldukça önemli miktarda
selülozluk odun sağlanabilecektir. Özellikle hızlı gelişen iğne yapraklı türler ve kağıt
üretimi için uygun nitelikli yapraklı türlerin plantasyon tekniği ile endüstriyel
hammadde ihtiyacını karşılamak üzere yetiştirilmesi üzerinde durulması
gerekmektedir.
Diğer yandan Dünya pazarlarında kullanım alanları, tüketim miktarları ve
fiyatları yıldan yıla artmakta olan Uçucu (eterik) yağ içeren bitki listeleri Tablo 3’de
sunulmuştur.
Türkiye’nin 2006 yılı uçucu yağlar ithalatı (Tablo 4) yaklaşık 10 milyon
dolardır. İthal edilen başlıca yağlar, nane yağı, ıtır çiçeği yağı, portakal yağı, limon
17
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
yağı ve yasemin yağıdır. İthalatın büyük kısmı, AB ülkelerinden yapılmaktadır.
Ülkeler bazında bakıldığında ise İngiltere, Fransa, ABD, Hindistan, Almanya,
İspanya, Endonezya, İtalya, Çin, İsviçre, Hollanda ve Brezilya en fazla ithalat
yapılan ülkelerdir (Bektaşoğlu 2007).
Kazdağlarında uçucu yağ içeren bitki potansiyeline bakıldığında;
Adaçayı – Salvia fruticosa
Anason – Pimpinella tragium subsp. lithophila
Defne - Laurus nobilis
Karanfil – Dianthus anatolicus
Kekik – Thymus zygioides var. lycaonicus ve diğer Thymus türleri
Lavanta – Lavandula stoechas
Sarımsak – Soğan – Allium türleri
Sedir ağacı – Juniperus türleri (Botanik literatüründe Juniperus sp. = Ardıç Olarak
geçmektedir.
Yasemin – Jasminum fruticans
9 çeşit uçucu yağ içeren bitki örneği görülmektedir. Ancak listede yer almayan ;
Mercanköşk Origanum onites
Origanum vulgare
Dağçayı
Sideritis trojana
Sığır kuyruğu Verbascum spp.
Kantaron
Hypericum spp.
Papatya Anthemis cretica
Menengeç Pistacia terebinthus
Kestane Castanea sativa
Fındık Corylus avellana
Meşe (Quercus spp.) türleri gibi taksonların da çay, uçucu yağ, tanen veya yenen
meyve olarak değerlendirildikleri bilinmektedir.
Türkiye’de son yıllarda, gülyağı dışındaki uçucu yağ tesislerinin sayısında da
artış gözlenmektedir. Özellikle Antalya, Manisa, Mersin, Muğla ve Hatay illerinde
kurulu tesislerde kekik, defne, kır nanesi, biberiye, kimyon, mersin, limon yaprağı,
anason, melissa, sığala ağacı gibi aromatik bitkilerden uçucu yağ üretilmektedir.
Yukarıda adı geçen bitki türlerinin kültüre alınması hem yurt dışına giden
döviz miktarını düşürecek, hem de iç piyasaya yeterli ürün oluşturacaktır.
Ayrıca bitki taksonlarının birçok parçaları gerek tıp, gerek eczacılık ve
gerekse halk tababetinde yüksek oranda kullanım alanı bulmaktadır.
Bir bitkinin farklı parçaları (yapraklar, kökler, kabuklar, meyve veya
tohumları) genellikle farklı aktif içeriklere sahiptirler, bu nedenle bazı kısımları
toksik etki yapabileceği gibi bazı kısımları da faydalı özellik gösterebilmektedir.
Örneğin Papaver somniferum’ un meyve kapsüllerinden kuvvetli droglar elde
edilirken,
tohumları alkoloid içermez. Fitoterapide bazen bütün bitki
kullanılabileceği gibi sıklıkla sadece özel olarak belirlenmiş kısımları
kullanılmaktadır. Resmi dökümanlarda ve ilaç prospektüslerinde bitkilerin ve bitki
parçalarının isimleri Latince olarak yer almaktadır (Van Wyk ve Wink 2004).
18
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kökler
Birçok türün etli veya odunlu kökleri tıbbi olarak kullanılmaktadır. Kökler bazen
fibröz (Urtica dioica; Urticae radix), dayanıklı (Glycyrrhiza glabra) ve bazen de etli
(Harpagophytum procumbens) olabilmektedir.
Rizomlar
Bir rizom; etli veya odunlu uzamış gövdedir. Genellikle yatay olarak toprak altında
gelişir. Rizomları kullanılan birçok bitki örneği vardır; (Zingiber officinale, Piper
methysticum).
Soğanlar
Soğanlar; etli yapıda ve katmanlar halinde bulunan yaprak orijinli yapılardır.
Soğanlar tıbbi kullanım açısından özellikle soğanda (Allium cepa), sarımsakta (Allium
sativum) ve adasoğanında (Urginea maritima) oldukça popülerdir.
Tuberler
Bir tüber; şişkin, etli yapıda ve toprak altında bulunan, genellikle gövde orijinli fakat
sıklıkla kısmen kök kısmen de gövde özelliği gösterebilen bir yapıdır. Colchicum
autumnale ve Hypoxis hemerocallidea tüberleri en iyi bilinen örneklerdir.
Kabuklar
Kabuklar, ağaç gövdesini koruyan katmanlardır. Hemen altında bulunan canlı odun
hücrelerinden türevlenmişlerdir. Kabuk kısımda yüksek konsantrasyonda aktif
içerikler bulunur. Birçok örneği bulunmaktadır; meşe kabukları (Quercus), kinin
kabukları (Cichona) gibi.
Gövde odunları
Kalın gövdeler veya odun tıbbi olarak kullanılmaktadır. Örnek; Santalum album,
Quassia amara).
Yapraklar
Yapraklar salt olarak kullanılabildiği gibi, sürgünleri ve petiolleri karıştırılarak da
kullanılabilir. Örnek: Ginkgo biloba.
Toprak üstü kısımları: Bütün toprak üstü kısımları bitkiler çiçekli dönemdeyken
hasat edilir ve kullanılır. Örnek Hypericum perforatum.
Çiçekler
Geleneksel tıpta çiçekler popüler olarak kullanılmaktadır. Bazen çiçeklerin belirli
parçaları kullanılmaktadır; ebegümeci kaliksleri (Hibiscus sabdariffa), safran
stamenleri (Crocus sativus), mısırın stigmaları (Zea mays) veya polenler.
Meyveler
Genellikle küçük ve kuru meyveler kullanılmaktadır. Örnekler; Foeniculum vulgare,
Pimpinella anisum, Juniperus communis.
Tohumlar
Tohumlar, meyvelerin içinde bulunur ve bazen tek başlarına kullanılır.
Sakızlar
Sakızlar; yoğun polisakkarit karışımlarından oluşmuştur. Suyla çözünebilirler ve
kısmen insanlarda sindirilebilirler. Sakız, bazen hasar görmüş gövde dokusundan
savunma mekanizmasının bir ürünü olarak dışarı çıkar ayrıca ağaç gövdesini
böceklerden ve diğer zararlılardan korur.
19
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Reçineler
Reçineler, özelleşmiş hücrelerden veya kanallardan boşaltılan bir maddedir.
Esansiyel yağların ve polimerleşmiş terpenlerin karışımından oluşmaktadır.
Çoğunlukla suda erimezler. Balsamlar, benzoik asit, sinamik asit ve diğer esterleri
yüksek oranda bulundururlar. Örnek; (Styrax benzoin).
Sabit yağlar
Bu yağlar uçucu olmayan bitkisel yağlardır. Meyve ve tohumlardan elde edilirler ve
suda erimezler. Örnekler; (Ricinus communis, Olea europaea).
Esansiyel (uçucu) yağlar
Bu tür yağlar uçucu yağlardır. Genellikle gövdelerin distilasyonu ile elde edilir.
Monoterpenoidler, sesquiterpenoidler, fenilpropanoidler ve kumarinlerden
oluşmuşlardır. Örnek; (Cinnamomum camphora). Çan yöresi doğal yayılışlı bitki
örneklerinden çok az bazılarının tıbbi özellikleri Tablo 4’te sunulmuştur.
İlave olarak çeşitli gıda maddelerinin, antik çağlardan bu yana baharatlar ve
meyveler gibi bitkisel ürünler ile şarap ve ekmek gibi maddelerin de
renklendirilmesinde kullanılmıştır. Gıdalarda kullanılan ilk ticari renk basit bitki
ekstraktlarıdır. Kırmızıdan maviye kadar renk aralığı oluşturan antosiyaninler genel
olarak üzümlerden, mürver ağacı çiçeğinden ve kırmızı lahanadan ekstrakte
edilmiştir (Altuğ 2001).
Keza, günümüzde özellikle gelişmiş ve refah düzeyi yüksek ülkelerde doğal
boyalar kullanılarak boyanmış tekstil ürünlerine büyük talep vardır. Bu boyaların
büyük çoğunluğu bitkilerden elde edilmekte fakat tarımı yurdumuzda
yapılmamakta, giderek artan talep ise doğadan toplama yolu ile karşılanmaktadır
(Gönüz ve diğ. 2006). Aynı araştırıcılar, Çanakkale ve çevresinde 53 familyaya ait,
134 taksonun boyar madde potansiyeli olduğunu rapor etmişlerdir.
Biyoçeşitlilik ve Endemizm açısından bakıldığında, çalışma alanlarındaki tespitlere
göre listesi yapılan türlerin 17 adedinin endemik olduğu görülmektedir (Tablo 6)
(Karabacak 2002).
TARTIŞMA VE SONUÇ
Bu çalışmada, tehlikeli bir şekilde artan nüfus ile birlikte, bitmeyecekmiş gibi
kullanılan doğal kaynakların önemi vurgulanmış, Çan yöresinde doğal değerler
olarak yerini alan birçok bitkiden, birkaç tanesinin faydalı özellikleri ortaya
koyulmuştur. Ayrıca günümüz şartlarında sürdürülebilir bitki yaşamından azami
oranda faydalanma yolları araştırılmıştır.
Günümüz biyoteknoloji ve genetik mühendisliği çalışmaları, doğanın bize
cömertçe bağışladığı milyonlarca çeşit genin ancak çok küçük bir oranını yeniden
düzenleyebilecek kapasiteye sahiptir. Şu an süregelen doğal biyolojik sistem
içerisine yeni bir genin ilave edilebilmesi, hem çok pahalıya mal olmakta hem çevre
sağlığı açısından riskler taşımakta ve hem de sonuçlarının getirebileceği zararlar
tahmin edilememektedir. Bu nedenle birçoğu ülkemize has olan bitki türlerinin ve
onlardaki zengin gen kaynaklarının kaybolmaması için sürekliliğinin sağlanması
gereklidir.
20
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Ülkemizde doğal olarak bulunan diğer Göknar türleri içinde en hızlı büyüme
gösteren Kazdağı Göknarı ormanlarının en verimli şekilde işletilmesi ülkemiz
ormancılığı açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu itibarla, doğal yayılış
alanındaki mevcut yetişme ortamı koşullarına benzer koşulların hakim olduğu
yörelerde, Kazdağı göknarının genetik açıdan ıslah edilmiş tohumlarından elde
edilen fidan materyali kullanılarak, geniş ağaçlandırma alanlarının tesis edilmesi hem
verim gücü düşük olan diğer doğal orman kaynaklarımız üzerindeki sosyal baskının
azaltılması hem de kitle üretimine dayalı olarak hizmet veren orman ürünleri
sanayisinin hammadde ihtiyacının karşılanması açısından oldukça yararlı olacaktır
(Simsar ve Özel 2006).
Yörede çeşitli faaliyetler sonucu ağaç kesimleri artmaktadır. Göknar ağacının
çok yönlü faydaları, ekonomik önemi ve yetişmesi için geçmesi gereken süre
düşünüldüğünde kesinlikle korunması ve dikimini arttırılması gereği ortaya
çıkmaktadır.
Dünya Bankası Küresel Çevre Fonu (GEF) hibe katkısı ile desteklenen
“Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması” projesi (28632-TU) kapsamında pilot
bölgelerden biri olan Kazdağlarında Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğünce 1994 tarihinde survey-envanter çalışmaları başlatılmış ve önemli
orman asli türlerinden Karaçam, Kızılçam ve Kazdağı Göknarı hedef tür alınmak
suretiyle GEKYA’lar (Gen Koruma ve Yönetim Alanları) belirlenmiştir. GEKYA,
yüksek derecede ve zengin genetik çeşitlilik gösteren, yok olma tehlikesi altında
bulunan ya da ekonomik bakımdan önemli olan bitki türlerinin populasyonları
içinde ve arasında evrimin sürekliliğinin sağlanması ve genetik çeşitliliğin korunması
için ayrılan alanlardır. Belirlenen 38 aday GEKYA’da bitki türleri envanter
çalışmaları ve izoenzim çalışmaları sonucunda 5 adet GEKYA (Altınoluk-Darıdere,
Mıhlıdere, Asar-Engece, Eybekli-Ayıgediği, Edremit-Gürgendağı ve Karaköy)
kesinleştirilmiştir (Özel ve diğ. 2006).
GEKYA çalışmalarına konu olan ağaç türlerinin Çan yöresinde doğal yayılış
gösterdiği ve yine Çan yöresinin GEKYA alanları içerisinde yer aldığı bilinen
gerçekler olduğuna göre bu konuda da geç kalınmadan koruma çalışmalarının daha
hassas dereceye getirilmesi gerekmektedir.
Çalışmada adı geçen tüm meşe türlerinin hem organik tarımda, hem doğal
boyarmadde (halı, kilim, tekstil) alanlarında, hem de dericilikte sepi maddesi olarak
kullanımları yaygındır. Meşe türleri, yörenin asli temel ağaçlarıdır. Korunmaları ve
dikimlerinin yaygınlaştırılması kesinlikle gereklidir. Yöreye yüksek oranda döviz
girdisi sağlayabilecek bir değerdir.
Keza ardıç ağaçları genelde en uzun ömürlü ağaçlardandır ve birçok tıbbi
alanda kullanımı mevcuttur. Bu ağaçlarımız Çan yöresinde kendiliğinden doğal
olarak gelişmektedirler. Yayılış alanlarının ekolojik özelliklerine göre dikimleri ve
bakımları sağlanarak ekonomik getiri sağlanabilir.
Bitkilerin çok yönlü kullanımına örnek vermek gerekirse; Bugün dünyada
yaklaşık 79 000 000 hektarlık alanda soya tarımı yapılmakta ve yıllık 180 000 000
ton civarında üretim gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla soya ekimi ve üretimi
21
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
yapılan ülkeler sırasıyla ABD, Brezilya, Arjantin, Çin, ve Hindistan’ dır. (FAO 2002;
Özdinç 2008). Çünkü Soya fasülyesi baklagillerden olması dolayısıyla, köklerindeki
nodoziteler yoluyla toprağı azotça zenginleştiren bir kültür bitkisidir ve soya yağı
beslenmeden sanayiye kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Yağı alındıktan sonra
geriye kalan küspesi hem insan, hem de hayvan besini olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca yeşil sebze olarak, tohumları kavrularak içerdiği yüksek orandaki protein
nedeniyle soya eti yapımında, un, süt, yoğurt ve peynir yapımında boya maddesi
olarak, polietilen torba yapımında, tutkal gibi birçok sanayi ürünü elde etmede
kullanılmaktadır (Anaç ve Ertürk 2003). Bu örnek iyi incelendiğinde, gelişmiş
ülkeler ile nüfusu kalabalık ülkelerin tek bir üründen çok yönlü faydalanma yoluna
gittikleri görülmektedir.
Yine Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi öğretim üyelerinin
gerçekleştirdiği Yerli Enerji Kaynakları Sempozyumunda bildirildiği gibi (Gönüz,
2008), Kolza dünyada soya fasulyesinden sonra üretilen en önemli yağ bitkisidir
(Fried ve diğ. 2002). Dünyada verim ortalaması 152 kg/da, Almanya gibi gelişmiş
ülkelerde 300 kg/da civarındadır (FAO 2003). Yağ bitkisi olarak kolza kuzey yarım
kürede özellikle Kanada ve Avrupa Birliği ülkelerinde ilk sırada gelmektedir. Kolza
hem tarımsal hem de endüstriyel işletmelerde çok yönlü kullanılmaktadır. Yemeklik
yağ üretimi birincil üretim amacı olsa da yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi
önemli bir yem kaynağını oluşturmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynağı olması ve
yağının akaryakıt olarak kullanılması sebebiyle dünyada kolza biyodizelinin
üretilmesi ve tüketilmesi gittikçe yaygınlaşmaktadır. Son yıllarda normal çeşitlerin
yerini hibrit çeşitler almakta olup hibrit çeşitler verim açısından diğer çeşitlere göre
ortalama % 20 daha fazla ürün vermektedir (Gül ve diğ. 2005).
Sadece bu iki örnek, bitkisel değerlerin çok yönlü kullanımı ile gerek yapısal
ve gerekse ekonomik getirilerin sağlanabileceğini göstermektedir. Bir diğer açıdan
bakıldığında her iki bitki de doğal yapılarına göre biyoteknolojik çalışmalar ile daha
yararlı hale getirilmişlerdir. Bu da bize doğal değerlerimizin faydalı özelliklerinin
bilimsel araştırmalar ile belirli oranda da olsa arttırılabileceğini göstermektedir.
Kaldı ki bilimsel geliştirmeye açık durumda olan doğal yayılışlı bitki örneklerimizin
sayısı çok yüksektir. Bu da ekonomik potansiyelin yükseltilebileceğini
göstermektedir.
Yine Dünya ticaretinde ve parfümeri sanayinde çok önemli ekonomik bir
yeri olan uçucu yağ bitkilerinin birçoğu Çan yöresinde doğal olarak gelişmekte ve
geliştirilebilir özellik taşımaktadırlar. En fazla ekonomik değeri olacak konulardan
birisi de bu alandır.
Yurdumuzun belirli yörelerinde menengeç (Pistacia terebinthus) ağaçları Antep
fıstığı aşılanarak gelir elde edilmektedir. Bu konu Çan yöresinde de geliştirilebilir.
Çiriş otu, limon tuzu yapımı konusunda (Öztürk ve Pirdal 1990) hayli yüksek
ekonomik potansiyel taşıyan bir değer gibi görünmektedir. Doğal gelişme için çok
fazla seçici olmayan hatta tuzlu topraklarda bile yayılış gösterebilen (Yağan ve
Gönüz 2008) bu bitki hayvan yemi olarak da rağbet görmektedir.
22
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Cyclamen cinsine giren bütün türler CITES’in (Convention of International
Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora = Nesilleri Tehlike
Altındaki Doğal Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslar arası Ticaretini Düzenleme
Sözleşmesi) Ek II listesinde yer almaktadır. Yaklaşık 30 000 000 adet yumru 4 firma
tarafından ihraç edilmekte, ancak ihraç edilen yumruların % 80 kadarı doğamızdan
sökülmektedir. İhracat firmaları tarafından, Kazdağlarında yetişen Cyclamen
hederifolium yumrularının doğadan sökülme oranı % 56 cıvarındadır (Müftüoğlu
2006).
Yukarıda özetlenen bitkisel kullanım özellikleri ile ilgili bilgiler birlikte
değerlendirildiğinde, Çan yöresinin hem Çanakkale hem de Türkiye açısından
yüksek bir ekonomik potansiyel değer taşıdığı, ancak bu potansiyelin gereğince
değerlendirilemediği ortaya çıkmaktadır. Yörede kendiliğinden doğal olarak yetişen
bitkilerin kısa vadeli çözümler için harcanması yerine, uzun vadeli projeler
kapsamında değerlendirilmesinin, yanlış uygulamalar sonucu yok olmalarının
engellenerek sürdürülebilirliklerinin sağlanmasının, bunların yanı sıra boş olan veya
çeşitli sebeplerle kullanıma alınmamış alanlarda yetiştirme çalışmalarının
başlatılmasının ve de yörede konu ile yeni çalışmaların gerçekleştirilmesinin yörenin
kalkınmasında itici bir güç olacağı inancındayız.
KAYNAKLAR
Zan, A.
2005 Türkiye’ nin AB İle Olan Tarım Ürünleri Dış Ticaret Politikası Ve Seçilmiş
Ürünlerde Uluslar Arası Rekabet Gücünün Karşılaştırılması. Çanakkale On Sekiz Mart
Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi
Gönüz, A., Hürkan, K.
2007 “Kazdağı’ nın Bitkisel Hazineleri”. Troy – Çanakkale 28: 14-17.
Türkekul, B., Abay, C.
2000 Tarım Ürünlerinin Uluslar Arası Rekabetinin Ölçülmesi: Domates Salçası Örneği. 4.
Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi, Tekirdağ.
Ceylan, A.
1997 Tıbbi Bitkiler III. Basım. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No: 312.
Yıldırım, T.
2005 Yem Sanayi Sektör Profil Araştırması. İstanbul Ticaret Odası. Sf: 15.
Usta, H.
2003 Kağıt Sektörü Profil Araştırması. İstanbul Ticaret Odası. Sf: 22, 26.
Serin, Y.
2008 Türkiye’nin Çayır ve Mera Bitkileri. ISBN: 978-9944-0776-1-3.
Bektaşoğlu, S.
2007 Uçucu Yağlar. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi. Sf: 2-7.
Van Wyk, B. E., Wink, M.
2004 Medicinal Plants of the World. First Edition, Briza Publications. ISBN: 1 875093 44 3
Pg: 16-18.
Altuğ, T.
2001 Gıda Katkı Maddeleri. Meta Basım, Bornova – İzmir, 281.
23
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Gönüz, A., Aksoy, A., Karabacak, E.
2006 “Çanakkale ve Çevresinde Doğal Yayılış Gösteren
Bazı
Potansiyel
Boya
Bitkileri”. Anadolu J. AARI. 16(1): 54-71.
Karabacak, E.
2002 Ağı Dağı (B1,Çanakkale) ve Çevresinin Florası. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sf: 19-103.
Simsar, M., Özel, H.B.
2006 Eybekli ve Karaköy Yörelerinde Kazdağı Göknarı (Abies equitrojani Aschers et
Sinten) Ormanlarının Meşcere Kuruluşları ve Gerçekleştirilen Silvikültürel Uygulamalar.
Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 131-132.
Özel, N., Gül, A., Akkaş, M.E., Doğan, B.
2006 Kazdağları’nda Belirlenen Gen Koruma ve Yönetim Alanları (GEKYA) ve Yönetim
Plan Modeli. Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 198.
Özdinç, N.
2008 Gama Radyasyonuyla Işınlanmış Soya (Glycine max L. Merril) Çeşitleri Üzerine
Manyetik Alanın Etkisi. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi.
Anaç, H., Ertürk, Y. E.
2003 Soya Fasulyesi. TEAE – Bakış. ISSN: 1303-8346.
Gönüz. A., Yağan, B. D., Hürkan, K., Döver, E.
2008 “Kolza Üretimi Ve Biyokütle İle Enerji
Arasındaki İlişkiler”. YENKA
(Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu), Çanakkale.
Fried, W, R. Baetzel, A. G. Badani, M. Koch, R. Schmidt, R. Horn und W. Lühs.
2002 Vortr. Pflanzenzüchtung. 54, s. 131-143.
Gül, M. K., Egesel, C. Ö., Kahrıman, F.
2005 “Çanakkale Yöresinde Yeni Kışlık Kolza Çeşitlerinde Bazı Özelliklerin
Araştırılması”. MKU Ziraat Fakültesi Dergisi 10 (1-2): 1- 8.
Öztürk, M., Pirdal, M.
1990 Ekonomik Botanik Uygulama Kitabı. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi No:
133. İzmir.
Yağan, B. D., Gönüz, A., Atas, S.
2008 A Study On Heavy Metal Accumulation By
Asphodelus Aestivus L. Taxon and
Plant and Soil Texture Features In Tuzla Area, Canakkale-TURKEY. Balwois 2008,
Conference On Water Observation and Information System For Decision Support. Ohrid,
Republic of Macedonia. P. 303.
Müftüoğlu, M., Altay, H., Türkmen, C.
2006 Kazdağlarında Tanınması ve Korunması Gereken Bir Değer Cyclamen hederifolium.
Kazdağları II Ulusal Sempozyumu, Bildirileri Kitabı. Sayfa: 89-91.
Tablo 1. Hazır Karma Yem Dış Ticareti
24
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Yıl
2000
2001
2002
2003
2004
2005
(OcakŞubat)
İhracat
Miktar (Kg) Değer ($)
27.165.132
5.285.248
93.830.043
14.730.837
2.034.411
1.111.199
1.697.310
1.281.297
1.906.612
1.783.376
120.884
148.002
İthalat
Miktar (Kg)
Değer ($)
23.694.166
26.576.503
18.280.854
23.935.249
26.904.643
31.817.345
28.280.146
38.715.723
38.817.726
53.898.854
4.251.737
6.182.626
(Yıldırım, 2005’den)
Tablo 2. Yıllar İtibarı İle Kağıt Ve Kağıt Ürünleri İhracatı ve İthalatı (Usta, 2003).
Yıllar
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
Miktar
(Ton)
97.490,4
123.111,0
131.808,0
154.897,6
121.712,6
267.217,2
309.209,3
Değer Bin $
(İhracat)
131.209,2
160.716,4
160.224,6
157.258,3
174,128,7
241.729,3
313.294,1
Değer Bin $
(İthalat)
720.381,1
708.996,1
719.259,1
744.577,7
939.027,2
652.354,3
854.285,1
Tablo 3. Dünyada Üretilen Başlıca Uçucu Yağlar
Uçucu
Yağlar
Adaçayı
Anason
Bergamot
Biber
Defne
Fesleğen,
Reyhan
Gül
Itır,
Sardunya
Kakule
Karanfil
Bitkilerin Latince
Adı
Salvia sclarea
Pimpinella anisum
Illicium verum
Citrus bergamia
Piper nigrum
Pimenta racemosa
Laurus nobilis
Ocimum basilicum
varieties
Rosa damascena
Rosa centifolia
Pelargonium graveolens
Pelargonium redula
Elettaria cardamomum
Syzgium aromaticum
(Syn: Eugenia
Yıllık Ort. Üretim
(Ton/Yıl)
100
40-50
60-70
175-225
Tohum
40-45
1-2
10-12
15-25
300
10-20
2000
25
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kekik
Kimyon
Karaman
Kişniş
Küçük
Hindistan
cevizi
Lavanta
Lavanta,
başak
Lavandin
Limon
Limon
Misket
Nane
Ökaliptus
Portakal
Portakal
çiçeği
Rezene
Sandal ağacı
Sarımsak
Sedir ağacı
Soğan
Tarçın
Vetiver
Yasemin
Yeni Bahar
Ylang-Ylang
Zencefil
caryophyllus)
Thymus vulgaris
Thymus zygioides
Carum carvi
Cuminum cyminum
Coriandrum sativum
Myristica fragrans
Lavandula officinalis
Lavandula spica
(Syn: L. latifolia)
Lavandula ssp. hylorid
Citrus limon
Citrus aurantifolia
Swingle C. latifolia
Mentha piperita
M. arvensis, M. spicata
Eucalyptus globulus
E. citridora, E. divas
Citrus aurantium subsp.
amara, C. sinensis
Citrus aurantium
Foeniculum vulgare var.
vulgare, F. Vulgare var.
dulce
Saltalum album
Allium sativum
Juniperus mexicana, J.
Virginia, J. procera
Allium cepa
Cinnamon: C. Verum
Cassia: C. cassia
Vetiveria zizanioidea
Jasminum officinale
Pimento dioica
Cananga odorata spp.
Zingiber officinale
20-30
10-30
Tohum
20-40
120-130
200
50
750
2000-2500
900
6000-8000
1600-1750
15000
C. 2
10-20
250-350
2-3
700-1400
5 tondan az
100
140-150
245-265
12-15
35-50
120-130
30
Kaynak: (Ceylan, 1997).
Tablo 4. Türkiye’nin 2006 yılı uçucu yağlar ithalatı
26
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 5. Çan yöresi doğal yayılışlı bitki örneklerinden çok az bazılarının tıbbi özellikleri
27
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Değer
Tıbbi Önemi
Ekonomik Önemi
Diğer
Çan’da
Bitkisel
Yoğunlu
k
Juniperus
oxycedrus L.
(Ardıç)
Diüretik, antiseptik,
antiromatizmal
Katran yağı; sabun,
deterjan, krem, losyon
ve parfüm yapımında
kullanılır.
Halk
arasında
kullanım
Yoğun
Cornus mas L.
(Kızılcık)
Kabız edici özelliği vardır. Gıdâ
olarak istifâde edildiği gibi
kabukları ateş düşürücü olarak
kullanılır. Kızılcık kanın
pıhtılaşmasını artırır. Ateş
düşürücü ve ishale karşı: Kızılcık
kabuğu ateş düşürücü ve güçlü
bir ishal kesicidir. İdrar yolu
enfeksiyonları ve böbrek taşlarına
karşı doğal destek sağlamaktadır.
Özel olarak yetiştirilip
meyveleri
satılabilmektedir.
Halk
arasında
kullanım
Az
yoğun
Asphodelus
aestivus Brot.
(Çiriş otu)
Yara ve yanıkların tedavisinde,
anti-ülserojenik ajan olarak
kullanılmaktadır.
Limon tuzu yapımı
Yaprakları hayvan
yemi olarak da
kullanılabilmektedir.
-
Yoğun
Bir mazı
arısı türü
olan
“Andricus
” ile
mazı
meşesinin
etkileşimi
sonucunda
,
taneni ve
ekonomik
değeri en
yüksek
düzeydeki
mazı
oluşur.
Yoğun
Polenleri bal
yapımında, odunu
gemi inşaatlarında
kullanılmaktadır.
Damar
çeperlerini
kuvvetlend
irici etkisi
var.
Yoğun
(Ağı
dağı)
En az meşe kadar sert
olan odunuyla
-
Yoğun
(Söğütala
Quercus cerris
L. var. cerris
(Saçlı meşe)
Quercus
frainetto Ten.
(Macar
meşesi)
Quercus petraea
Matt.) Liebl.
subsp. iberica
(Steven ex M.
Bieb.)
Krassiln.
(Sapsız meşe)
Quercus
infectoria Oliv.
subsp. boisseri
(Reut.)
Schwarz
(Mazı meşesi)
Kabuğundan elde edilen merhem
egzema türü deri rahatsızlıklarına
ve doğumdan sonra loğusalıktaki
iç kanama ve ağrılara karşı
kullanılır. İlaç yapımında
genellikle meşe kabuğunun
ekstresi kullanılır. İshal ve
dizanteriyi keser. Bağırsak
bozukluklarını giderir. Boğaz ve
bademcik iltihaplarını tedavi eder.
Kanamaları durdurur. Basur
memelerinden doğan şikâyetleri
giderir. İshal kesici, damar ve
doku büzücü, antimikrobiyal
özellikler göstermektedir.
Deri sanayinde
derilerin tabaklanması
ve sepicilikte ve
tekstilde kumaşların
boyanması
işlemlerinde kullanılır.
Travers, kaplama, yapı
malzemesi, mobilya,
doğrama, ev ve süs
eşyaları, odun kömürü
deri sanayi ve tekstilde
kumaş boyama gibi
kullanımları
mevcuttur.
Quercus robur
L. subsp.
robur Kl. et
Kr. et Rol.
(Saplı meşe)
Castanea sativa
Mill.
(Kestane)
Carpinus
betulus L.
Damar ve doku büzücü, öksürük
kesici
28
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
(Adi ürgen)
mobilyacılıkta
kullanılmaktadır.
Corylus avellana
L. (Fındık)
Pictacia
terebinthus L.
(Menengiç)
Damarlarda büzülmeyi sağlayarak
varis, dolaşım bozukluğu ödem
ve cilt hastalıklarında işe yarar. E
vitamini açısından bitkisel
yağlardan sonra fındık en iyi
ikinci kaynaktır. Fındık ayrıca tüm
gerekli amino asitleri ve en gerekli
mineralleri de içermektedir.
Sakızı dahilen idrar ve solunum
yolu antiseptiği, göğüs yumuşatıcı
ve balgam söktürücü olarak
kullanılmaktadır.
n)
Fındığın besleyici ve
duyumsal özellikleri,
onu gıda ürünleri için
benzersiz ve ideal bir
malzeme haline
getirmektedir.
Halk
arasında
kullanım
Yoğun
(Söğütala
n)
Meyvelerinden rezin
uçucu yağı, palmitik,
oleik, stearik asit gibi
yağ asitleri elde edilir.
Halk
arasında
kullanım
Yoğun
Söğütala
n)
Tablo 6. Çalışma alanlarındaki tespitlere göre listesi yapılan türler
Endemik Takson
Abies nordmanniana subsp. equi-trojani
Acanthus hirsutus
Aristolochia hirta
Ballota nigra subsp. nigra
Campanula lyrata subsp. Lyrata
Crocus candidus
Ferulago humilis
Ferulago macrosciadia
Minuartia anatolica var. Anatolica
Muscari latifolium
Stachys cretica subsp. Symirnaea
Stachys tmolea
Thymus zygioides var. Lycaonicus
Velezia pseudorigida
Verbascum aschersonii
Verbascum luciliae
Verbascum simavicum
Koruma Statüsü
LR (nt) (düşük risk olmakla birlikte yakin
gelecekte tehdit altina girebilir)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
LR (lc) (Düşük Risk)
VU (orta vadeli gelecekte tehdit altinda
olabilir)
VU (orta vadeli gelecekte tehdit altinda
olabilir)
EN (Yüksek Risk)
VU (orta vadeli gelecekte tehdit altinda
olabilir)
29
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 1. Abies nordmanniana subsp. equi-trojani genel görünüş (Özgün)
Resim 2. Çan çevresi meşe (Quercus spp.) ağaçları genel görünüşü (Özgün).
30
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 3. Quercus spp. Yakın görünüş (Özgün).
Resim 4. Asphodelus aestivus (Çiriş otu) genel görünüş (Özgün).
31
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 5. Thymus zygioides (Kaya kekiği) Genel görünüş (Özgün).
32
BİGA YARIMADASI MADENCİLİK SEKTÖRÜNDE
ÇAN İLÇESİNİN ÖNEMİ
Mustafa BALa, Yasemin ERÇETİN AKYAR, Tuncay ULUSOY
aÇan
Madenciler Derneği
ÖZET
Sanayiye hammadde sağlayan madencilik sektörü bu yönüyle ülkemizin temel taşı olan
sektörlerden biridir. Bu yönden yurdumuz açısından önemli yeraltı kaynaklarına sahip
olan Biga Yarımadasında, Çan ilçesi tarih boyunca metalik ve endüstriyel mineraller
açısından hep önemli bir yer edinmiştir. Potansiyel olarak değerlendirildiğinde; seramik
hammaddeleri (feldspat, kaolen, kil, kuvars, kalsit, mermer, kireçtaşı, kalker,
wollastonit), çimento hammaddeleri (kalker, tras, kaolen vb.), enerji hammaddeleri
(linyit), tabii yapı malzemeleri (desenli yapı taşı, mermer, kum, çakıl, granit) ve metalik
madenler (kurşun, çinko, bakır) ilçe sınırları içinde önemli bir yer tutmaktadır.
Günümüzde 2 milyon ton hammadde tüketimi ile dünyanın en büyük seramik
fabrikalarından biri olan Kaleseramik, 2x160 MW kurulu gücünde elektrik üreten
Çan 18 Mart Termik Santrali; bu termik santrale ve çevre yerleşim birimlerine kömür
sağlayan T.K.İ. Ege Linyit İşletmeleri, Çan Linyitleri İşletme Müdürlüğü ve ülkemizin
önemli altın rezervlerine sahip olan Söğütalan Köyü ve çevresi de İlçemiz sınırları
içerisinde yer almaktadır.
Anahtar kelimeler: Madencilik, Çan, Biga Yarımadası, Hammadde, Jeoloji
ABSTRACT
The mining industry which supplies raw materials to the ceramics, glass and cement
industries is one of the main industries of our country. Çan district, in Biga Peninsula
which has important subterranean resources for our countryfrom this point of view, has
always played an important role in terms of metallic and industrial minerals. Considered
as a potential; ceramics raw materilas (feldspar, kaolin, clay, quartz, calcite, marble,
limestone, wollastonite), cement raw materials (limestone, trass, kaolin and etc.), energy
raw materials (lignite), natural construction materials (decorated natural stone, marble,
sand, silex pebbles, granite), and metalic minerals (lead, zinc, copper) takes an important
part in the district. At the present time Kaleseramik with two million tons of raw
material consumption as one of the greatest ceramics factories of the world, Çan 18
Mart Thermal Power Plant with 2x160 MW electricity produciton capacity, T.K.İ. Ege
Linyit İşletmeleri, Çan Linyitleri İşletme Müdürlüğü and Söğütalan region which is an
important golden ore of our country are all in Çan district boundries.
Key words: Mining, Çan, Biga Peninsula, Raw Material, Geology
ÇAN İLÇEMİZİN JEOLOJİK YAPISI
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan Yöresi, KB Anadolu’ da Biga Yarımadasının orta kesiminde yer almaktadır.
Bölge; eski metamorfik ve mağmatik masifler ile, erken Mesozoyik Karakaya
karmaşığının görünür temelini kurduğu; bunların Miyosen volkanitlerinin yaygın
olarak örttüğü; arada kömürlü neojen havza tortullarının yer aldığı; genç tektonik
etkinliklerin izlerinin ve bununla ilişkili genç Alüvyon çökellerin söz konusu olduğu
bir bölgedir.
Alt Triyas’tan daha yaşlı olan metamorfik temel, yaygın olarak Çan’ ın
kuzeyinde ve Yenice-Biga arasında yüzeylenen ve esas olarak, gnayslar olup bunlar
göreli olarak yumuşak, kaba dilinimli, krem renkli muskovitli gnayslardır. Bu birim,
Yolindi – Sarıçayır yakın çevresinde gözlenmekte olup, bunun içerisindeki ilksel
kireçtaşlarının granodiyorit sokulumu sonucunda zengin rezerv arz eden mermerkalsit cevherleşmeleri içermektedir.
Çan-Biga çizgisinin doğusunda ve Çan’ın güneyinde Semedeli-Derenti’ nin
güney doğusunda Alt Triyas yaşlı ve Batı Anadolu’da Karakaya Formasyonu olarak
tanınan karmaşık birimi ile temsil edilmektedir. Bu birim Semedeli-Derenti’nin
doğusunda esas olarak kalker olistolitleri içeren metagrovak, splitik lavlar,
piroklastikler ve silttaşları ile kuruludur. Düzensiz tabakalı ve genel olarak boz
renkli olan bu birimin içinde de rastgele dağılmış Permiyen kireçtaşı olistolitlerinin
bulunduğu bilinmektedir. Bu formasyonun genel olarak GB-GD uzanımlı olduğu
ve daha batıda görülmediği bilinmektedir. Bölgesel temeli oluşturan bu birimler
üzerinde görülen en yaşlı kaya birimi Alt Tersiyer, Eosen yaşlı flişsel tortulardır.
Bunlar, küçük bir yüzeylemesi Durali Köyü’nün kuzeyinde görülen ve mesozoyik
yaşlı birimlerden türeme olistolitler içeren kum taşı ve şeyllerdir. Esas olarak
kuzeyde yayılan bir havzada gözlenebilmektedir.
Biga Yarımadası’nın nerede ise yarısını kaplayan volkanik kayalar Çan
İlçemizde de geniş yer kaplayan birimi oluşturmaktadır. Bölgede volkanik etkinliğin
Eosen den başlayıp Tersiyer sonuna kadar sürdüğü bilinmekle birlikte en yoğun
etkinliklerin Eosen sonu ve alt Miyosende yer aldığı açıktır. Baskın litoloji latit
andezit bileşimli koyu renkli lavlardır. Masif görünümlü bu lavlar çoğu yerde yoğun
bir biçimde altere olmuştur. Alterasyonun kaolenleşme fazına kadar ulaştığı ve
tektonik çizgilere bağlı geliştiği görülebilmektedir. Yaygın lavların arasında
stratigrafik ilişkileri yeterince tanımayan epiklastik ve otoklastik breşler ve en açık
örneği Çan-Çekiçler-Tepeköy arasında görülen kül akıntısı kökenli tüf birimleri de
yer almaktadır. Batı Anadolu’yu şekillendiren Miyosen sonu düşey tektoniğin Biga
Yarımadası’nda da etkili olduğu ve Neojen’de birbirinden yalıtılmış tortullaşma
havzalarının etkili olduğu bilinmekte ve özellikle içerdikleri kömürden ötürü iyi
tanınmaktadır.
Çanakkale-Çan ve yöresindeki linyit yayılımını kesinleştirmek için MTA
(1976) tarafından yapılan araştırmalarla bölgenin saptanılan jeolojisi şöyledir.
Yörede, kömür havzasını oluşturan birim, Kocaçay boyunca, Çan-YeniçeriÇomaklı ve Helvacı köyleri ve yakın çevresinde etkin olan Neojen göl ortamıdır.
Neojen göl ortamı ortalama 100-150 m kalınlıktaki melanj birimi ile temsil
edilmektedir. Bu havza, tabanında kömür cevherleşmesi oluşmuştur. Bunun üstü,
34
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
marn-tüfit ardalanması ile örtülmüştür. Bu havzanın en üst kısmı ise çoğu andezit
bloklarından oluşan aglomera ile temsil edilmektedir. Kocabaş Çayının kuzeyindeki
bölgede bu birimler gözlenmesine karşın bu çayın güney kısmı ise farklı volkanikler
ile yüzeylenmiştir. Bunlar, alt zonlarda riyolit, en üst zonda ise bazaltlardır.
Riyolitler, çoğunlukla hidrotermal alterasyon sonucunda kaolenleşmiştir. Bazaltları,
Tepeköy yakın çevresinde ve Çan - Yenice karayolu boyunca izlemek mümkündür.
Bunlar sütun yapı halinde olmayıp kütlesel ve amorf haldedir.
Pliyosen sonundaki bölgesel yükselme ve Kuzey Anadolu Fayının bu
bölgedeki etkinliği Biga Yarımadası’nda Kalkım, Yenice, Karakoca, Etili-Çan yöresi
gibi BGB-DKD uzanımlı birbirine paralel ve hafifçe güneye eğik bir takım dağarası
havzaların oluşumuna neden olmuş gibidir. Bunlar Kuvaterner dolguları içermekle
birlikte bu çökeller oldukça incedir. Kapalı havza görünümündeki bu yapıların
çöküntü havzalarından çok, doğrultu atımlı fay bileşenleri ile şekillendirilen hafifçe
eğimlenmiş bloklarla oluştuğu sanılmaktadır. Bu oluşum biçimi jeomorfolojik
süreçleri de yönlendirmiş ve bu havzalarda, özellikle Karakoca havzasında
yamaçların yıkanması ile taşınan (slope wash) parçalı gerecin depolanması ile
oluşmuş ve geniş düzlemsel yüzeyler sergileyen çökeller birikmiştir. % 1 eğimli bu
yüzeyler ilk yaklaşımda kalın çökel birikimlerinin olduğu bir tortullaşma havzasını
düşündürmekle birlikte, yapılan jeofizik araştırmalar dolgunun ince olduğunu
göstermektedir.
Bunu izleyen aşamada bölgenin bu günkü yer biçimini şekillendiren vadi ağı
oluşmuştur. Çoğu yerde faylarla denetlenen bu vadiler hızla gömülen, derin, V
kesitli vadilerdir. Ancak Holosen’de alüvyonlarla dolmaya başlamıştır. Bugün
sondaj verileri ile 15 metreyi geçen kalınlıkları olduğu öğrenilen alüvyon çökelleri
çoğunlukla çakıl, kum, silt, gibi granüler gereçten oluşmaktadır.
ÇAN İLÇEMİZDEKİ MADENCİLİK FAALİYETLERİNİN KISA BİR
TARİHÇESİ
İlçemizin kuruluş tarihi 1945 olmakla beraber madencilik faaliyetleri esasında 1940’
lı yıllarda Çan havzasındaki kömür oluşumunun tespit edilmesiyle başlamış, 1950’ li
yılların sonunda Nüfusu bine ulaşan Çan'da kurulan Çanakkale Seramik ile birlikte
ihtiyaç duyulan hammaddelerin yöreden temininin sağlanmasıyla sürdürülmüştür.
O yıllarda kazma-kürek, balyoz vb. gibi ilkel yöntemlerle üretim yapılmakta ve yıllık
80.000 -100.000 ton hammadde ihtiyacı karşılanmakta idi. 1980 yılından itibaren
Türkiye’ deki seramik sektörü ve Çanakkale Seramikten sonra Kalebodur’ unda
hızla gelişmesi sonucu yıllık hammadde ihtiyacı 300.000 tonlara ve üretimde çalışan
sayısı 1200 lere ulaşmıştır. Üretimde; dozer, lastikli kepçe, kompresör ve patlatma
delme teknolojileri uygulanmaya başlanılmıştır. 1990 yılların başında, seramik ve
hammadde sektörünün duayeni Sn. Dr. İbrahim BODUR’ un direktifleriyle ve
Kale Grubunun 1957 yılından beri gelen birikimiyle kurulan Kalemaden;
kurucusunun ilkeleri doğrultusunda bu ülkeye, insanına, çevresine, eğitimine, bilim
ve sanatına, kültürüne toplumsal yaşamına katkıda bulunarak toplumsal sorumluluk
bilinciyle faaliyetlerini sürdürmektedir.
35
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ÇAN İLÇEMİZDE BULUNAN MADEN REZERVLERİ VE
ÖZELLİKLERİ
Endüstriyel Hammaddeler
Çanakkale İlinde, endüstriyel hammaddelere ilişkin ruhsatlar tamamen özel sektöre
ait olup; Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler San. ve Tic. A.Ş., Troas Mineral
San. A.Ş. Omya A.Ş., Akçansa A.Ş., Esan Eczacıbaşı A.Ş. ve Assos Mermer San.
ve Tic Ltd. Şti. gibi işletmelerin elinde çok sayıda ruhsat bulunmaktadır. Özellikle,
Kalemaden A.Ş. ildeki en büyük endüstriyel hammadde üreticisi konumundadır.
Endüstriyel hammaddelerin katma değerine ilişkin kesin bir rakam olmamakla
birlikte Çanakkale’ nin bu sektördeki payının % 4 - % 5 olduğu anlaşılmaktadır.
ndüstriyel hammadde olarak Çanakkale İl sınırları içinde;
Sileks
Bölgede en önemli sileks cevheri, Etili Tepeköy’ de bulunmaktadır. Sileksin
oluşumu hidrotermal kökenli olup, cevherleşme derinlere doğru artmaktadır. Sileks
gri renkli, porozitesi çok düşük, amorf yapıdadır. Bu ocak halen Kalemaden A.Ş
tarafından işletilmektedir.
Kalsit
Kimyasal yapısı CaCO3 olan ve mikronize boyutta öğütüldükten sonra boya, kağıt,
plastik vb. birçok sektörde beyazlık, ekonomiklik ve kazandırdığı özellikler
nedeniyle mümkün olduğu kadar fazla kullanılan bir dolgu maddesidir. Kalsit
sanayi toplumlarında kendi ülkelerinden yada ithalat yoluyla elde edilip ürünlere
katılmaktadır. Ton başına katkı payı çimentodan yüksektir. Yüksek tonajlarda
üretilip Avrupa ve yakın ülkelere ihracı teşvik edilmelidir. Kalsit üretiminde başlıca
firmalar; Kalemaden A.Ş., Mikroman A.Ş., Omya ve Esan A.Ş.dir. Mikronize
boyutlarda kuru ve yaş sistemle öğütülmüş kalsitler, kağıt sektörü, boya sektörü,
plastik ve kablo sektörü, inşaat sektörü (sıva, macun, derz dolgu üretimi,
yapıştırıcılar), gıda sektörü, seramik sektörü ve halı tabanı ve yer muşambası
sektöründe yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Tüm bu sektörlerde özellikle kâğıt
ve gıda sektörlerinde kullanılması için öğütülerek satılması teşvik edilmelidir.
İlçemizde, Eskiyayla Köyü ve Zeybekçayırı çevresinde kalsit oluşumları
gözlenmektedir. Kalsit, bu bölgede Oligosen döneminde granodiyorit intrüzyonu
sonucu kireçtaşlarının kalsite dönüşmesi ile oluşmuştur. Kalsit, orta – iri kristalli
olup oldukça beyaz renklidir. Bölgedeki kalsit, damar ve mercekler halinde
yataklanma göstermektedir.
Mermer
Mermerler kireçtaşlarının yüksek basınç ve sıcaklık altında metamorfizması sonucu
oluşmaktadır. Mermerin bilimsel tanımı başkalaşım (metomorfizma) süreci geçiren
ve başkalaşımın izlerini taşıyan kalker, dolomit gibi karbonat bileşimli kayaçlardır.
36
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Ticari anlamda mermer, ticari standarda uygun boyutlarda blok verebilen, kesilip
parlatılan veya yüzeyi işlenebilen ve taş özellikleri (malzeme özellikleri) kaplama
taşı normlarına uygun olan her türden taş (tortul, magmatik ve metomorfik)
mermer olarak bilinmektedir. Çanakkale içindeki mermer ruhsatlarının
(Arama+Ön İşletme+İşletme) toplamı 220 civarındadır. Türkiye mermer
rezervlerinin % 4.9’ u ilimiz sınırları içinde bulunmaktadır. Endüstriyel hammadde
olarak en önemli yataklanma, Çal Köyünde bulunmaktadır. Mermer, koyu bej – gri
renkli olup, yüzeyi iyi cilalanma göstermektedir.
Kireçtaşı-Kalker
Kimyasal bileşimde enaz %90 CaCO3 (Kalsiyum Karbonat) bulunan kayaçlara
kalker veya kireçtaşı adı verilir. Ayrıca kireçtaşı kimyasal bileşiminde %90’a kadar
CaCO3 , minerolojik bileşiminde ise % 90 kadar kalsit içeren kayaç olarakda
tanımlanır. İlçemiz sınırları içinde; Çan-Çomaklı, Çan-Altıkulaç, Çan-Terzialan,
bölgelerinde faal durumda olan kireçtaşı-kalker ocakları bulunmaktadır. Çanakkale’
de kireçtaşı ocaklarından sağlanan katma değerin ülke içindeki payı % 0,7’dir.
Kireçtaşı sektörlere bağlı olarak, agrega, yapıtaşı, kireç hammaddesi ve çimento
hammaddesi olarak kullanılmakta, ayrıca metalurji sektöründe ve termik
santrallerde önemli derecede kullanım alanı bulmaktadır. Bölgede, Kalemaden A.Ş.
ve Akçansa bu sektörde üretim yapan kuruluşların başında gelmektedir.
Kil
Kil, Kimyasal bileşimlerinde alüminyum oksit (Al2O3) bulunan, sulu alüminyum
silikatlardan meydana gelmiştir. Seramik sektörünün ana malzemesidir. Çimento
sanayinde de kullanılır. İlçemizdeki en önemli kil yatakları, Keçiağılı Köyünde
bulunmaktadır. Bu ocaklar, eski yıllarda Kaleseramik tarafından işletilmiş olup
üretilen kil, uzun yıllar üretimde kullanılmıştır. Kil, sekonder kökenli olup, Neojen
ortamda damar ve mercekler halindedir. Kil gri – kahverengi renktedir. Neojen
havzanın tabanında ise kömür bulunmaktadır Yakın zamanlarda, Yayaköy civarında
da refrakter ve seramik kalitesinde kil yatakları MTA tarafından tespit edildiği
bilinmektedir. Bölgede faaliyet gösteren firmalar; Kalemaden A.Ş. ve Akçansa A.Ş.’
dir.
Kaolen
Bir grup kil mineraline verilen isimdir. Oluşumları itibariyle, feldspat içeren granitik
veya volkanik kayaçların feldspatların altere olarak kaolinit mineraline dönüşmesi
ile oluşur. İlimiz sınırları içinde Kalemaden A.Ş., Esan A.Ş. ve Troas A.Ş’ ne ait
kaolen ocakları mevcuttur.
· Alkalili Kaolenler: Çan-Büyüktepe Köy, Çan-Duman, Çan-Halilağa, BigaArabaalan, Çanakkale-Kocalar yakınlarında olup toplam 131.000.000 ton
muhtemel rezerve sahiptirler.
37
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
·
Kaolenler: İlçemizde Çaltıkara civarlarında bulunmaktadır. Çanakkale
İlinin toplam muhetemel rezervleri 890.000 tondur.
Türkiye’de üretilen kaolinleri % 60’ ı çimento sektöründe, % 30’ u seramik,
% 10’ u cam kâğıt ve diğer sektörlerde tüketilmektedir.
Seramik sektöründe kullanılan kaolinler 2 cm boyutlarında kırılmış,
öğütülmüş ve zenginleştirilmiş olarak tüketilmektedirler.
Çan’ da Kalemaden A.Ş.’ye ait Çanakkale Seramik Fabrikalarının
zenginleşmiş kil ve kaolen ihtiyaçlarına cevap verebilmek için Kil-Kaolen
Zenginleştirme Fabrikaları bulunmaktadır.
Feldspat
Feldspatlar doğada çok yaygın olarak bulunmalarına rağmen, cam ve seramik
sanayine uygun özellikte az sayıda oluşum uygun özelliktedir. Ticari feldspat
kaynağı olarak pegmatitler, aplitler, feldspat filonları, nefelinlisiyenit, perlit,
feldspatik kumlar ve altere granitler kullanılmaktadır. Çanakkale’ de Kalemaden
A.Ş. dışında birkaç özel şahsa ait feldspat ocakları bulunmaktadır. İlçemizde,
Zeybekçayır feldspatik kayaçların işletmeleri yapılmaktadır.
Kuvars
Kimyasal Formülü SiO2 olan ve yer kabuğunda oldukça sık görülen minerallerden
biridir. Kuvars çeşitleri iri kristalli (süt kuvars, ametist,mavi kuvars,pembe kuvars
vb.) ve kriptokristalen kuvars (kalsedon, opal, oniks, akik, çört) olmak üzere iki
gruba ayrılır. Düzgün ve temiz kristalli kuvars optik ve elektronik sanayinde ve süs
taşı olarak kullanılır. Ayrıca süt kuvars ve camsı kuvars, öğütme ve cevher
hazırlama işlemlerini takiben; cam, seramik, boya, deterjan, metalurji sanayiinde ve
aşındırıcı ve dolgu maddesi olarak kullanılır. Çan ve yakın yöresinde ekonomik
kuvars bulunmamaktadır. Ancak Çan Doğaca Köyü ve yakın çevresinde gözlenen
kuvarslar daha alt zonlarda metalik cevherleşmelere bağlı oluşumlar olup bu
bakımdan önemlidir.
Wollastonit
Wollastonit ilçemizde Etili, ve Halilağa köylerinde bulunmaktadır. Bu hammadde
üretiminde faaliyet gösteren tek işletme Kalemaden A.Ş. dir.
Amorf Kuvars Sileks
Bilyalı değirmenlerde astar taşı ve filint taşı olarak kullanılmaktadır. Kalemaden
A.Ş. ülkemizde bu konuda en önemli üreticidir. Çan-Tepeköy, Kumarlar, Dedeler
civarında açık işletmeler bulunmaktadır.
Dolomit
Çan-Eskiyayla yatağında üretilmekte olup görünür rezervi 900.000 tondur.
METALİK MADENLER
38
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çanakkale ilinde en önemli metalik maden yatakları olarak Bakır-Kurşun-Çinko
yatakları göze çarpmaktadır. Bu yataklar Yenice ve Lapseki ilçelerinin muhtelif
mevkilerinde lokalize olmuştur. Çanakkale ili Bakır-Kurşun-Çinko yataklarının
görünür ve mümkün rezervleri 6.250.000 ton civarındadır. İlçemiz ve yakın
çevresinde, volkaniklerin fay ve çatlak zonlarında görülen sileksin alt zonları
metalik cevherleşme bakımından zengindir. Bölgede, eski yıllarda çalışmış ocaklar
şunlardır. Çan Kadılar Köyü Bakır yatakları, Kocayayla Köyü Kurşun – Çinko
yatakları, Karadağ Köyü Kurşun – Çinko yatakları, Kumarlar Köyü Manganez
yatakları önemlidir (tenörü %19.6 Mn, %6 Fe2O3 olup 7.000 ton muhtemel
rezervli). Ayrıca, Söğütalan ve Karadağ Köylerinde sondaj çalışmaları sonucunda
önemli olabilecek Altın yatakları saptanmıştır. Bu sahalar faal durumda değildir.
Sadece Doğaca Köyü kurşun sahası işletilmektedir. Bununla birlikte Kumarlar
Köyü Kurşun sahasının işletilmesine başlanmıştır.
ENERJİ MADENLERİ
Çanakkale’de üretilen ve enerji madeni kapsamında kalan en önemli doğal kaynak
linyittir. İldeki linyit yataklarının büyük bir bölümü Çan ilçesinde olup, bu linyitlerin
büyük kısmını Kamu Sektörü adına TKİ Çan Bölge Müdürlüğü işletmektedir. Çan
ilçesinde 100 Milyon ton linyit rezervi bulunmaktadır. Türkiye’deki toplam linyit
rezervinin yaklaşık %3’ünü oluşturmaktadır. Çan İlçesinde bulunan Çan Linyit
İşletmelerinde, 500 kadar çalışan istihdam edilmektedir. Bunun yanında ÇanYeniçeri köyünde Kalan Madenciliğe ait yer altı linyit işletmesi, Çan-Etili
bölgesinde Yiğit Madenciliğe ait linyit ocaklarında yaklaşık 150 kadar çalışan
istihdam edilmektedir.
DOĞAL TAŞLAR
Çanakkale’de doğal malzeme ocaklarının başında muhtelif yapı taşları (desenli yapı
taşı, granit, andezit vb.) Sileks, Mermer, Moloz Mermer, Kalker, Pegmatit, Kireçtaşı
ve Kum Çakıl ocakları gelmektedir. Kum Çakıl ocakları Ezine ve Bayramiç
ilçelerinde Menderes Çayı üzerinde, Biga ilçesinde ise bu ilçenin Çan ilçesine
bağlantısı olan karayoluna paralel Kocaçay yatağı üzerinde bulunmaktadır.
Çanakkale’de en yaygın tabi malzeme ocaklarından biri yapı taşlarıdır. Yapıtaşı
ocakları Biga ve Çan ilçelerinde lokalize olmuş durumdadır. Çan Taşı ya da desenli
taş olarak bilinen riyolitik tüf türü olan yapı taşlarının üretimi yöredeki ocaklarda
basit tekniklerle üretilerek inşaat sektörüne verilmektedir. Bu taşlar, dekoratif
amaçlı kaplama taşı olarak şömine ve barbekü gibi yerlerde kullanılmaktadır. Ayrıca
ilçemiz Kumarlar Köyü’ nde Andezit oluşumları bilinmektedir. Andezit pembe
renkte olup, kaplama ve yapı taşı olarak kullanılmaktadır. Blok verebilen, kesilip
parlatılan veya yüzeyi işlenebilen kaplama taşı olarak üretilen mermerler; ilçemizde
Çal mermerleridir. Bu alanda faaliyet gösteren firmalar; Kalemaden A.Ş., Biga
Mermer Sanayi, Çöllüoğlu Mermer, Troas Madencilik ve Şahin Madenciliktir.
39
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ÇAN İLÇEMİZDE BULUNAN MADENCİLİK İLE İLGİLİ
KURULUŞLAR
Kalemaden
Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler San. ve Tic. A.Ş. Kale Grubunun seramik
hammaddesi ihtiyacını karşılamak için, Türkiye'de seramik sektörünün duayeni ve
seramiğe adını veren Sn. Dr. İbrahim Bodur tarafından kurulmuştur.
1957 yılında Kale Grubu bünyesinde oluşan ve 1990 yılı sonlarından itibaren
ayrı bir şirket olarak varlığını sürdüren KALEMADEN bugünkü yapısıyla sadece
ülkesinde değil, uluslar arası maden piyasalarında da en önemli şirketlerinden biri
haline gelmiştir. Standart, kaliteli ve kesintisiz üretimiyle başta seramik sektörü
olmak üzere boya, kimya cam, çimento, döküm ve kâğıt sanayine kaynak ve
hammadde sağlayan Kalemaden, 3.5 milyon tonu aşan kapasitesiyle başta İtalya
olmak üzere 20’yi aşkın ülkeye 14 milyon dolarlık ihracatıyla ilgili sektörlere ve Ülke
ekonomimize önemli katkılar sağlamaktadır.
Kalemaden 150’ ye varan çeşitte değişik kalitede hammadde üretmektedir.
Bu hammaddeler; Kil, Kaolen, Sodyum Feldspat, Potasyum Feldspat, Kalsit,
Dolomit, Kuvars, Silis Kumu, Talk, Halloisid, Perlit, Manyezit, Flint Taşı ve Sileks
şeklinde sıralanabilir. Bu hammaddeler çeşitli sektörlerin talebine göre istenen
özellikleri içerir kalitelerde satışa sunmaktadır. Kalemaden ayrıca müşterilerin
isteklerine bağlı olarak süs eşyası ve saniteri masselerini vakumlanmış ve granüle
edilmiş şekilde üreterek pazara sunmaktadır. Kale Grubu bünyesinden doğarken,
var olan seramik hammadde sektörüne ait birikimlerini Çimento, Kağıt, Cam, Cam
elyafı, Hafif Yapı Malzemesi gibi sektörlere taşıyarak ürün ve müşteri portföyünü
genişletmiştir. Kalemaden, müşteri memnuniyeti anlayışı içinde üretim süreçlerinde
kaliteyi sağlama adına 1997 yılında Kalite Yönetim Sistem Belgesine, sürdürülebilir
çevre anlayışı çerçevesinde de 2004 yılında Çevre Yönetim Sistem Belgesine
sektöründe ilk sahip olan kuruluş olmuştur.
TKİ
Çan havzasındaki kömür oluşumu 1940 yılında tespit edilmiş ve 1979 yılında
devletleştirilene kadar özel sektör tarafından işletilmiştir. 2500 hektarlık bir alanı
kapsayan işletme faaliyet sahasında, ortalama linyit damar kalınlığının 17,62 m
olduğu, örtü tabakası kalınlığının ise 30-300 m. arasında değiştiği anlaşılmaktadır.
Görünür rezerv 90 milyon ton olmakla birlikte, açık işletme metoduna göre
çalışıldığı için Çan İlçe merkezinin ve Çanakkale Seramik Fabrikalarının altında
kalan alan düşüldükten sonra 85.138,746 ton üretilebilir kömür rezervi olduğu
ortaya çıkmaktadır. Kömür rezervinin kalitesi 1,00 – 6,00 arasında değişmekle
birlikte, ortalama 3023 kcal/kg, % 23,65 nem, % 24,25 kül, %4,2 kükürt oranlarına
sahiptir.
40
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Önceki yıllarda 900.000 ton civarındaki yıllık kömür satışı, kükürt oranının
yüksekliği, artan çevre bilinci, ithal kömür girişinin artması, fuel oil ve özelliklede
doğal gaz kullanımının yaygınlaşması nedenleriyle son yıllarda 400.000 – 500.000
tonlara düşmüştür. Bu durum değerlendirilerek yapılan planlama sonucu, rezervin
3500 kcal/kg’ın üstünde bulunan kaliteli bölümlerinin ısınma ve sanayi amaçlı
olarak, altında kalan bölümlerinin ise termik santral amaçlı olarak üretilmesi
kararlaştırılmıştır. Bu amaçla 2000 yılında başlanan 2 X 160 MW gücündeki Çan
Termik Santral 2004 yılında deneme üretimine başlamıştır. İşletmede Yıllık
1.800.000 ton termik santrale, 500.000 ton piyasaya olmak üzere 2.300.000 ton
üretim yapacak şekilde planlamalar yapılmıştır. Açık işletme metodu
uygulandığından kömür rezervinin üstündeki toprak örtüsünün kaldırılması olarak
tanımlanabilecek dekapaj işleri ile kömür çıkarma, nakliye, eleme vb. işler işletme
tarafından
bizzat
ve/veya
müteahhitlere
ihale
edilmek
suretiyle
gerçekleştirilmektedir. 2007 yılı ilk altı ayında 800,000 ton üretim yapılmış ve
628,152 ton satış gerçekleştirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı gereğince ekonomik
durumu iyi olmayan ailelere yapılan kömür yardımı kapsamında, Çanakkale,
Balıkesir, Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli illeri ile ilçelerine 2005 yılında 66.666 ton,
2006 yılında 66.921 ton, 2007 yılı ilk altı ayında ise 628.152 ton kömür sevkıyatı da
yapılmıştır. İşletmede Genel İdare Hizmetlerinde 11, 399 sayılı KHK’ ya göre
çalışan 108, Daimi İşçi 390 olmak üzere toplam 509 kişi istihdam edilmekte olup,
değişik cins ve büyüklükte 92 iş makinesi ve araca sahip makine parkı
bulunmaktadır. İdare binası, atölye, ambar, dershane, işçi yatakhanesi, misafirhane,
lokal, kapalı spor salonu ve 96 adet lojman olmak üzere 3.714 m2 sanayi, 5800 m2
sosyal tesis alanı bulunan işletme gerek çalışanları gerekse nakliye sektörüne açtığı iş
imkanı ile ilçemizin ekonomik dinamiklerinden biridir.
Kaleseramik
Türkiye'nin ilk seramik karo üreticisi olan Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş. 1957
yılında, ilk yer karosu üreticisi olan Kalebodur Seramik Sanayi A.Ş. ise 1972 yılında
kuruldu. Çanakkale Seramik, duvar karosunda kalitenin adı olurken, Kalebodur ise
ürüne adını verdi. Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş ve Kalebodur Seramik Sanayi
A.Ş. 2000 yılında "Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi A.Ş" ismiyle
tek çatı altında birleştiler. Çanakkale Seramik ve Kalebodur markaları ile üretimini
sürdüren Kaleseramik 66 milyon metrekare/yıllık üretim kapasitesi ile tek bir
alanda üretim yapan dünyanın en büyük seramik kuruluşudur. Toplam Çan’ da
1.250.000 metrekare açık alan ve 650.000 metrekare kapalı alanda kurulu 50
fabrikada üretimini sürdüren Kaleseramik, 27,5 milyon metrekare/yıl duvar karosu,
32 milyon metrekare yer karosu ve 6,5 milyon metrekare granit seramiğin yanı sıra,
15.000 ton izolatör, 40.000 ton frit üretimi kapasitesine sahiptir. Yozgat’ta 562.000
metrekare açık alan ve 24.000 metrekare kapalı alanda kurulu fabrika 2007 yılı
Haziran ayında üretime başlamış olup, 3,6 milyon metrekare/yıl yer karosu üretimi
kapasitesine sahiptir.
41
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
50 değişik ebatta 1900 çeşit yer karosu ve 60 değişik ebatta 2200 çeşit duvar
karosu üreten Kaleseramik, her yıl yaklaşık 200 çeşit yeni ürünü tüketicilerin
beğenisine sunmaktadır. Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi
Anonim Şirketi’nde, kalite, iş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemleri uygulamalarına
ek olarak, TS EN ISO 14001:2005 standardının şartlarına uygun olarak bir çevre
yönetim sistemi uygulanmaktadır. Kaleseramik’in üretim ve hizmet prosesleri
sonucunda oluşan tüm atıkları yürürlükteki yasal şartlara uygun olarak
yönetilmektedir. Oluşan proses ve evsel atık su, Çan ve Semedeli’de bulunan iki
ayrı arıtma tesisinde arıtılmaktadır. Yapılan arıtma işlemi ile atık su, bir dizi fiziksel,
kimyasal ve biyolojik işlemlerden geçtikten sonra, ilgili yasal şartlara uygun olarak
çevreye verilmektedir. Kaleseramik üst yönetimi, çevre konusundaki duyarlılığını,
belirlediği ve ilgili tüm taraflara duyurduğu politika ile ortaya koymuştur.
18 Mart Çan Termik Santrali
Çan İlçe merkezine 12 km mesafede kurulan ve 2004 yılında deneme üretimine
başlanan Çan Termik Santrali enerji sektöründe önemli bir yere sahiptir. Bölgede
bulunan ve yüksek oranda kükürt içeren yaklaşık 70.000.000 ton linyit rezervinin
elektrik üretiminde değerlendirilmesi ve ülkemizin artan enerji ihtiyacının
karşılanması amacıyla 1996 yılında yatırım programına alınan tesisin temeli
25.06.2000 tarihinde atılmıştır. Fransız Alstom firması ile Türk Teknotes firmasının
ortaklaşa gerçekleştirdiği bu tesis de 15 Kasım 2003 tarihinde I. Ünite, 9 Mart 2004
tarihinde ise II. Ünite ilk senkronizasyonunu gerçekleştirmiş, 25.10.2004 tarihinde
ise I. Ünite deneme üretimine geçerek Santralde fiili olarak işletmecilik başlamıştır.
2 X 160 MW kapasiteli Termik Santralinin keşif bedeli 379.000.000 USD’dir. Yıllık
yakıt tüketimi 1.800.000 ton kömür, 560.000 ton kireç taşı olarak tahmin edilmekte
ve yıllık elektrik üretimi yaklaşık 2.080.000.000 kWh planlanmıştır. Kömür maden
sahasına 3,5 km mesafede olan tesis, 800 dekar santral teknolojik üniteler, 800
dekar kül stok sahası olmak üzere toplam 1600 dekar alana sahiptir.
Çan 18 Mart Termik Santrali, halen kullanılmakta olan pülverize kömürle
çalışan termik santrallere alternatif bir teknoloji olan “Akışkan Yataklı Yakma
Teknolojisi” ile dizayn edilmiştir. Bu teknolojinin; hem çevreye gaz vermediğinden
dolayı zarara yol açmayacağı ve çevre dostu olduğu, hem de santral verimini
artırarak daha ucuz enerji temin ettiği belirtilmektedir. 2000 yılında kurulan Tesis
Müdürlüğünden sonra 2004 yılında da İşletme Müdürlüğü kurulmuştur. Termik
Santralde halen 2 müdür bulunmaktadır. İşletme Müdürlüğünde 2 müdür
yardımcısı, Tesis Müdürlüğünde ise 3 müdür yardımcısı, 34 sözleşmeli memur, 600
işçi sayısı olmak üzere 634 kişi çalışmaktadır.
TeckCominco
Kanada kökenli olmakla beraber ABD, Peru, Şili, İsveç ve Türkiye gibi bir çok
ülkede madencilik sektöründe faaliyet gösteren % 100 yabancı sermayeli bir
şirkettir. 7.500 çalışanıyla faaliyet gösterdiği bölgelerde, çinko ve metalürjik kömür
42
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
üretiminde lider konumda olan şirket, önemli miktarda bakır ve altın da
üretmektedir.
Teckcominco Limited; faliyetlerinin her aşamasındaki sorumluluk ilkesine
bağlılığının gereği olarak; işlerin dürüst ve etik yaklaşımlarla yürütülmesini,
çalışanların sağlık ve güvenlikleri ile içinde çalışmakta olduğu çevrenin korunmasını,
ayrımcılıktan arındırılmış iş yerlerinin tesis edilmesini, herkesle eşit ve açık bir
iletişim içinde olunmasını, şirketi bağlayan tüm yasa, mevzuat ve kurallar ile
imzaladığı bütün anlaşmalara uymayı, sürdürülebilir gelişmenin desteklenmesini ve
dünya kaynaklarının, doğanın cömertliğinden faydalanan herkesin yararına olacak
şekilde sürekli geliştirilmesinde yükümlülüğü olduğunu. kabul ve taahhüt etmiş ve
bu hedefleri daha ileri götürmedeki kararlılığın gereği olarak da; bütün çalışan,
yönetici ve temsilcilerin bu sözleşme kurallarına uyulmasını şart koyan şirket
sorumluluk sözleşmesi oluşturmuştur.
Etili ve Söğütalan şantiyelerinde bölgeden ortalama 30 kişi istihdam etmiş
olup şimdiye kadar yaptığı faaliyetler için 25 milyon dolar civarında risk sermayesi
harcamıştır. Şirket, Çanakkale sınırlarındaki ruhsatlı sahalarında 1996 yılından bu
yana farklı ölçeklerde maden araştırma çalışmaları yapmaktadır. Bu çalışmaların
tamamı arama faaliyeti niteliğinde olup, henüz üretim aşamasına ulaşmış bir proje
bulunmamaktadır. Arama faaliyetleri çerçevesinde, Ağıdağı, Kirazlı ve Halilağa
projelerinde şimdiye kadar toplam 516 adet sondaj yapılmış olup, bu çalışmalardan
ilgili devlet kurum ve kuruluşlarını düzenli olarak rapor ve bilgilendirilmiştir. Aynı
zamanda, açıklık ve şeffaflık politikası gereği olarak yerel yönetimlere ve ilgilenen
vatandaşlara da düzenli olarak bilgi akışı sağlamaktadır. Teck Cominco Arama ve
Madencilik, bulduğu madenleri ulusal ve uluslararası çevre standartlarına göre
işletip, Türkiye’de yatırım, üretim ve istihdama katkı sağlamayı hedeflemektedir.
Pera Seramik
Çan ilçesi, Etili Köyü'nde yerleşik Pera Seramik San. Tic. A.Ş. bordür ve dekor
üretimi yapmak üzere 1993 yılında faaliyete geçmiş ve 1997 yılında duvar karosu
imalatına başlayarak bugünkü şeklini almıştır.
Fabrikalarda hızlı çift pişirim
İtalyan teknolojisi kullanılarak yılda 1.500.000 m² duvar karosu üretilmektedir.
Üçüncü pişirim bordür tesisi yılda 3.000.000 adet kapasitesi ve zengin çeşitleriyle
tüm müşterilerinin zevkine hitap edebilmektedir.
Son teknoloji ile üretilen ürünleri, 110 çalışanı ile üretimin her aşamasında
sıkı bir kontrolden geçerek müşterilerine ulaştırmaktadır. Kaliteye verdiği önem
sayesinde genç bir işletme olmasına rağmen, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı
pazarlarda iyi bir yer edinmiş durumdadır. Başta Almanya, Hollanda, İtalya,
Yunanistan, Rusya, Bulgaristan ve İsrail olmak üzere birçok ülkeye üretiminin %
40’ ını aşan ihracat yapmaktadır. Ayrıca ilçemiz madenciliğinde; bu büyük ölçekli
bu kurum ve firmaların yanında Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Madencilik
İşkoluna üye 54 adet İlçemiz kayıtlı küçük/orta ölçekli firma faaliyet
göstermektedir.
43
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ÇAN İLÇESİNİN TÜRKİYE MADENCİLİK SEKTÖRÜNDEKİ PAYI
İlimiz genelinde verilen işletme ruhsatlarının, ülkemiz genelinde verilen işletme
ruhsatlarındaki payı % 3’ tür. Ayrıca, Çanakkale İl arazisinin % 4’ ü işletme ruhsatlı
maden arazisidir. İlçemiz, %23’ lük oran ile Çanakkale İli ruhsat dağılımlarından en
yüksek payı almaktadır (Şekil 1).
ÇAN MADENCİLERİNİN BEKLENTİLERİ
İlçemiz madenciliğinin geliştirilmesi için yasal, idari, teknolojik ve ekonomik
düzenlemeler gerekmektedir. Bu doğrultuda ilçemiz madencileri olarak;
· Maden yasasının, madenciye güven verici ve teşvik edici hale getirilmesini,
· Madencilik ile ilgili her türlü faaliyetin (Çevre, Orman Uygulamaları) maden
yasası içinde yer alması ve standardizasyonun sağlanması,
· Madencilere su, enerji, ulaşım gibi konularda alt yapı hizmetinin sağlanması,
· Demiryolu, duble yollar ile alt yapının desteklenmesi,
· Özel şirketlere maden arama desteği sağlanması,
· Bilgi Teknolojisinin ve ekonomik rekabetin arttığı günümüzde: yetişmiş insan
gücünü ve akademik bilgi birikimini sektöre aktarabilecek Maden Fakültesinin
Açılması,
· 06/02/2004 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren yatırımlar ve istihdamı
teşviki ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair 5084 sayılı kanunla fert
başına GSYİH 1.500 $ altındaki illerde teşvik uygulaması başlatılmıştır.
Çanakkale, bu miktarın 2.300 $ olmasından dolayı teşvik uygulamasından
yararlanamamaktadır. İlimizde üretim yapan; Kaleseramik, Dardanel, Akçansa,
İçdaş gibi firmaların üretimden satış rakamları çıkarıldığında bu gelir 1.000 $
seviyesinde olmaktadır. Teşvik uygulamasında kriter olarak sektörlerin alınması
bu konuda öncelikli yatırım alanları olan seramik ve madencilik sektörüne
teşvik uygulanması,
· Çanakkale İlinde bulunan ve büyük önem arz eden metalik madenlerin
araştırılarak ülke ekonomisine kazandırılması,
· İlçemiz oluşum itibariyle ülkemizde önemli kalsit yataklarının bulunduğu
bölgedir. Kağıt ve dolgu sektörü için hammadde hazırlama tesislerinin
kurulması teşvik edilmesi,
· Çanakkale için doğal kaynaklarımızı ekonomik katkısını verimli sağlayacak
teşviklerin verilmesi,
SONUÇ
Madenler, milyonlarca yılda oluşan ve tüketildiklerinde yenilenemez kaynaklardır.
Madenler bulunduğu yerde değerlendirilmek zorunda olduğundan, başta bulunduğu
bölge olmak üzere sanayi geliştirir ve yöresel istihdamı zorunlu kılar. Bu nedenle
hammadde kaynaklarının tükenir olduklarını unutulmadan, gelecek kuşakların da
gereksinimi planlanarak, insan ile doğa arasında denge kurularak, çevreye duyarlı,
44
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
toplumsal sorumluluk bilinciyle ve kamu yararı gözetilerek üretilip ülke
ekonomimize kazandırılmalıdırlar. İlçemiz yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından
ülkemizde önemli bir yere sahiptir. Bu doğrultuda; İlçemizin yeraltı ve yerüstü
kaynaklarının hammaddeye dönüştürülmesi halinde ilçemizin ve bölge sanayisinin
gelişeceği kesindir.
KAYNAKLAR
www.migem.gov.tr
www.can.gov.tr
www.kale.com.tr
www.kalemaden.com.tr
45
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
% 23
25
% 16
20
% 16
% 14
% 13
15
%
%8
10
%6
%4
5
0
ÇAN
BİGA
BAYRAMİÇ
EZİNE
YENİCE
MERKEZ
LAPSEKİ
AYVACIK
Şekil 1. Çanakkale ili ilçe bazında ruhsat dağılımları
46
SERAMİK SEKTÖRÜNDE ÇAN İLÇESİNİN YERİ
Halide OKUMUŞa , Hürriyet DEMİRHANb
a
ÇOMÜ Çan Meslek Yüksekokulu, Seramik Bölümü
b Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler A.Ş.
ÖZET
Bu çalışmada, ülkemizin ileri gelen sektörlerinden biri olan seramik
sektöründe Çan ilçesinin yeri incelenmiştir. Kurulu kapasite miktarları, ürün
kalitesi ve ürün çeşitliliği gibi faktörler göz önüne alındığında Türk seramik
sektörü içinde en gelişmiş alt sektörlerin seramik kaplama malzemeleri ve
seramik sağlık gereçleri olduğu görülmüştür. Çan ilçesinde seramik
üretiminde bulunan kuruluşların ürün çeşitliliği ve üretim kapasitelerine
değinilerek çan ilçesinin seramik sektöründeki yeri değerlendirilmiştir.
Değerlendirme sonuçlarına göre Çan ilçesinin seramik sektörüne önemli
katkı sağladığı görülmüştür.
Anahtar kelimeler: Seramik, Türk seramik sektörü, Çan
ABSTRACT
In this study, the importance of ÇAN County, one of the most remerkable
and outstanding sectors of our country in the sector of ceramics, has been
gone through. When the factors such as the established capacity amounts,
product quality and varieties are taken into consideration, among the most
improved sub-sectors in the Turkish ceramics sector are the ceramics
coverage materials and sanitary wares seen and regarded. Mentioning about
the product varieties and capacities of the ceramic producing institutions in
the Town of ÇAN in the place of ceramics sector has been evaluated and
assessed. According to the evaluation and assessment results, the fact that
the town of ÇAN has made a considerable contribution to the ceramics
sector has been observed.
Key words: Seramic, Turkish seramic sector, Çan
GİRİŞ
Seramik ürünler günümüzün ve geleceğin vazgeçilmez malzemesidir. İnsan
yaşamındaki serüvenine kullanım kabı olarak başlayan seramik, bugün birçok
alanda insanoğlunun ihtiyaçlarına cevap veren dünya çapında bir sektör haline
gelmiştir. Türk seramik sektörü dünya seramik sektörü içinde önemli bir paya
sahiptir.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
TÜRK SERAMİK SEKTÖRÜ
Türk seramik sektörü ülkemizin önde gelen sektörlerinden birisidir. Sanayi
anlamında 1950’li yıllarda üretime başlayan Türk Seramik Sektörü, 1980’li yıllardan
itibaren hızlı bir gelişme içerisine girmiştir. Dünya üzerindeki en yeni üretim
teknolojileri ve en modern seramik üretim hatları ülkemize getirilerek kurulmuştur.
Modern teknoloji yatırımları ve yüksek kalitedeki hammadde rezervleri ile 2,0
milyar Euro’ya ulaşan üretim kapasitesi ve 1,0 milyar Euro’ya ulaşan ihracatı, Türk
seramik sektörünün dünya pazarlarındaki rekabet gücünü artırmaktadır. Seramik
sanayi katma değer açısından da ülkemizin önde gelen sektörlerindendir. Tamamına
yakını yerli girdilerle hazırlanan ürünler ihracatta ülkemize %90 oranında net katkı
yapmaktadır. Seramik kaplama malzemeleri ve sağlık gereci pazarlarına coğrafi
yakınlığı seramik firmalarının uluslararası pazarlara açılmasını sağlamaktadır.
Seramik sektörü tarafından üretimde, yardımcı sanayide, tasarımda, satış ve
pazarlamada ve uygulamada doğrudan ve dolaylı olarak istihdam edilen kişi sayısı
220.000’in üzerindedir. Sektör istihdama da önemli katkılarda bulunmaktadır
(Saatçioğlu 2008).
Seramik sektörü, üretilen ürünler ve kullanım alanlarına göre; seramik
kaplama malzemeleri, seramik sağlık gereçleri, seramik sofra ve süs eşyaları,
refrakter harç ve tuğlalar, teknik porselen ve izolatörler olarak beş grupta
toplanabilir. Kurulu kapasite miktarları, ürün kalitesi ve ürün çeşitliliği gibi faktörler
göz önüne alındığında, Türk seramik sanayisi içinde en gelişmiş alt sektörler;
kaplama malzemeleri ve sağlık gereçleridir (Uyanık).
SERAMIK KAPLAMA MALZEMELERI
Kaplama malzemelerinde sektör, üretiminin %50’sini ihraç etmekte olup, üretimde,
Çin, İspanya, İtalya, Brezilya, ve Hindistan’ın ardından dünya altıncılığına (Tablo 1),
ihracatda ise, İtalya, Çin, İspanya ve Brezilya’nın ardından dünya beşinciliğine
(Tablo 2), ulaşmıştır (Giacomini P 2007: 73). Türk seramik sektörü halen 5 kıtada
100’den fazla ülkeye ihracat yapmaktadır. En önemli ihraç pazarlarımız sırasıyla,
yüksek kalite standartlarına sahip olan İngiltere ve Almanya gibi Avrupa topluluğu
ülkeleri ile İsrail, Kanada, A.B.D., Yunanistan ve Fransa’dır. İnşaat sektöründeki
gelişmeye paralel olarak son 20 yılda sektörde serbest rekabete dayalı üretim yapan
şirket sayısı ve üretim miktarı hızla artmıştır. Halen seramik kaplama malzemeleri
sektöründe faaliyette bulunan 24 üretici vardır. Tablo 3’de görüldüğü üzere
sektörün önde gelen firmaları Çanakkale Seramik, Toprak, Ege ve Eczacıbaşı
grupları olup dünyanın en büyük üreticileri arasında yer almaktadırlar. Kale Grubu
62 milyon m² kapasitesi ile dünyanın tek çatı altında entegre üretim yapan en büyük
fabrikasıdır (OAİB 2006).
Seramik kaplama malzemeleri üreticilerinin bulundukları iller; Çanakkale,
İstanbul, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Uşak, İzmir, Aydın, Yozgat’dır. Tablo 4’de
seramik kaplama malzemeleri 2002 – 2007 yılları arasındaki performansı, kurulu
kapasitesi, üretimi, iç piyasa satışları, ihracatı ve ithalatı, Grafik 1’de Seramik
48
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
kaplama malzemeleri, Şekil 2’de seramik kaplama malzemeleri kurulu kapasite
içinde Çanakkale’nin yeri görülmektedir (Saatçioğlu 2008).
SERAMIK SAĞLIK GEREÇLERI
Seramik Sağlık Gereçleri sektörü, Seramik kaplama malzemelerinden sonra ülke
ekonomisinde önemli bir yeri olan ikinci büyük seramik alt sektörüdür. Seramik
sağlık gereçleri sektörü aynı zamanda inşaat sektörüne çeşitli tesisat ürünleri
sağlayan bir sanayi dalıdır. 1960 yılına kadar Türkiye, seramik sağlık gereçleri
ihtiyacının tamamına yakınını ithalat yoluyla temin etmiştir. 1950’li yıllarda
ülkemizdeki sanayileşme teşebbüslerinin sonucunda ilk seramik sağlık gereçleri
fabrikası 1960 yılında İstanbul’da faaliyete geçmiştir. Aradan geçen süre zarfında
yakalanan gelişmelerle dünyada rekabetin çok yoğun olduğu bu sanayi dalında
Dünya üretiminin %10’una yakınını üreten ülkemiz Avrupa’daki en büyük üretici
ve ihracatçı ülke konumuna gelmiştir. Türkiye 2007 yılında 120,4 milyon ton
ağırlığında ve 203,7 milyon Dolar tutarında 8,3 milyon adet ürün ihraç etmiştir.
2007 yılı sonuçlarına göre Türkiye’nin başlıca Seramik Sağlık Gereçleri
ihracat pazarları sırasıyla İngiltere, Almanya, A.B.D., Fransa ve İspanya’dır.
İhracatın %70’i AB üyesi ülkelere yapılmaktadır. Bugün bu sektörde üretim yapan
büyük ölçekli 9 adet üretici şirket mevcuttur. Bunlarla birlikte 1980’li yılların
sonlarına doğru ülkemizin çeşitli yerlerinde faaliyete geçen 30 kadar küçük ve orta
boylu şirket üretim yapmaktadır. Sağlık gereçleri üretilen iller; Çanakkale, Tekirdağ,
İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Manisa, İzmir, Çorum,
Zonguldak, Ordu, Kayseri, Diyarbakır’dır. Tablo 5’de seramik sağlık gereçleri 2002
– 2007 yılları arasındaki performansı, kurulu kapasitesi, üretimi, iç piyasa satışları,
ihracatı ve ithalatı, Grafik 3’de seramik sağlık gereçleri, Grafik 4’de seramik sağlık
gereçleri kurulu kapasite içinde Çanakkale’nin yeri görülmektedir (Saatçioğlu 2008).
ÇAN İLÇESINDE SERAMIK SEKTÖRÜ
Çan ilçesinde seramik kaplama malzemeleri, seramik sağlık gereçleri, izolatör, firit,
seramik hammaddeleri alanında üretim yapan, kuruluşlar bulunmaktadır. Yurt
içinde ve yurt dışında üretim kapasiteleriyle, ön sıralarda yer alan bu kuruluşlardan
Kale grubu kuruluşları, Pera Seramik ve Etili Seramik Çan’ın seramik sektöründeki
yerini ortaya koymaktadır.
Kale Grubu Kuruluşları
Kale Grubu kuruluşlarının temeli 1957 yılında İbrahim Bodur tarafından
Çanakkale'nin Çan ilçesinde kurulan Çanakkale Seramik Fabrikaları ile atılmıştır.
Çan ilçesinde seramik alanında faliyet gösteren Kale Grubu şirketleri; Kaleseramik
Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi. A.Ş., Kalevit Roca Saniter Seramik Sanayi ve
Ticaret A.Ş., Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler Sanayi ve Ticaret A.Ş., Kalefrit
Silikat Mamülleri Sır ve Boya Sanayi ve Ticaret A.Ş.’dir.
49
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kale grubu, Türkiye'nin ilk seramik fabrikası, ilk yerli fayans üretimi, ilk kez
alçak ve yüksek gerilim izolatörlerinin üretimi, ilk seramik ihracatçısı, makine
teçhizat ve fırın üretimini de kendisi yapan ilk şirket, ilk uluslararası standartlarda
elektrik malzemesi üretimi, ilk seramik ve kalıp imalatı, ilk seramik yer karosu
üreticisi, ilk seramik yapıştırıcısı üretimi, ilk yerli frit üretimi, madencilik sektöründe
İSO 9001 Kalite Güvence Belgesi'ni alan ilk kuruluş olma gibi seramik alanında bir
çok ilki gerçekleştirmiştir.Kale Grubu 1962 yılında, seramik ihracatı ile başlattığı
ihracat hamlesini sürdürerek, bugün üretim yaptığı belli başlı sektörlerdeki
ürünleriyle dünyanın 5 kıtasında 60 ülkeye ihracat yapar duruma gelmiştir. Bugün
her biri kendi alanlarında lider 24 şirkete ulaşmış, beş bini aşkın çalışanı, Türk
ekonomisine sağladığı milyarlarca dolar katma değer ile Türkiye'nin önemli sanayi
kuruluşları arasındaki yerini almıştır. Kuruluşundan bu yana, faaliyet gösterdikleri
alanlarda önde gelen çok uluslu şirketlerle işbirliği içinde olan Kale Grubu Çek,
İtalyan, Alman, İspanyol ve Amerikan şirketleri ile teknik işbirliği içinde olmuştur.
Bu alandaki faaliyetlerini bir adım öne taşıyan Kale Grubu, General Electric,
Siemens ve Roca gibi uluslararası şirketlerle ortaklıklar kurarak bir dünya şirketi
olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Türkiye'de ilk seramik yapıştırıcısı üreticisi
olan Kalekim'le daha da büyüyen Kale Grubu, inşaat sektöründe pek çoğu aynı
zamanda ürün adı haline gelen Çanakkale Seramik, Kalebodur, Kaleterasit, Kalekim
ve RocaKale gibi markalar yaratmıştır.
Kale Grubu Kuruluşları Üretimleri
Kale Grubu kuruluşlarının temeli 1957 yılında Çanakkale'nin Çan ilçesinde kurulan
Çanakkale Seramik Fabrikaları ile atılmıştır. Türkiye'de karo seramik sektörünün
kurulmasına öncülük eden Kale Grubu, 1972 yılında kurulan Kalebodur Seramik
Sanayi ile liderliğini sürdürmüş, zaman içinde yapılan yatırımlarla tek bir alanda
üretim yapan dünyanın en büyük seramik üreticisi konumuna gelmiştir. Kale
Grubu, seramik sağlık gereçleri yatırımları ile ürün yelpazesini genişleterek, ıslak
mekanlarda komple çözümler sunmaktadır.
Türkiye'de ilk karo seramik Çanakkale Seramik Fabrikaları'nda üretilmiştir.
Kısa zamanda Türkiye'nin güçlü markaları arasına giren Çanakkale Seramik, bugün
2000'in üzerinde renk çeşit ve desende ürünü ile bir dünya markası olma özelliğini
taşımaktadır. Seramikte kalitenin adı haline gelen Çanakkale Seramik her yıl yüzün
üzerinde yeni ürün çeşidini tüketicilerin beğenisine sunmaktadır.
Türkiye'de ilk seramik yer karo markası olan Kalebodur, Kale Grubu'nun
ilklere imza atan ve ürüne adını veren markalarından biridir. Yer karosunda 1000'in
üzerinde ürün çeşidiyle tüketicileri dünyadaki son trendlerle buluşturan Kalebodur
yurtdışında da güçlü bir marka bilinirliğine sahiptir.
Kale Seramik Fabrikalarında seramik kaplama malzemeleri üretim kapasitesi;
duvar karosu 75.000 m2/gün, yer karosu 50.000 m2/gün, porselen karo 15.000
m2/gün, sırlı porselen karo 15.000 m2/gün, kilinker karo 750 m2/gün, sinterflex
seramik 15.000 m2/gündür.
50
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kale Grubu 1993 yılında Kalevit'in kurulması ile seramik sağlık gereçleri
alanında da dünyanın en gelişmiş teknolojisi ile üretim yapmaya başlamıştır.
Semedeli köyünde kurulan Kalevit, Anadolu köylerinin sanayileşme öncüsü
olmuştur. 1999 yılında, bir dünya şirketi olma yolunda önemli adımlar atan Kale
Grubu, ikinci yabancı ortaklığını sağlık gereçleri alanında Dünya'nın en büyük
saniter üreticilerinden biri olan ROCA ile Kalevit'te gerçekleştirmiştir. Türkiye
vitrifiye ve armatür sektörünün hızla büyüyen genç markası RocaKale,
müşterilerine banyoda kendilerine özel ve keyifli bir dünya yaratma imkanı
sunmaktadır. Kale Seramik Fabrikaları seramik sağlık gereçleri üretim kapasitesi
4500 parça/gündür.
Kale Grubu'nun seramik şirketlerine hammadde ve ara madde üretmek üzere
kurulan Kalemaden ve Kalefrit, bugün kendi alanlarında Türkiye'nin ve Avrupa'nın
en büyük üreticileri arasındadır. Çoğunlukla seramik kaplama malzemelerinde
kullanılan frit Kalefrit şirketi tarafından yıllık 50.000 ton kapasite ile üretilmekte
olup iç ve dış piyasadaki seramik sektörünün hizmetine sunulmaktadır.
Seramik sektörüne önemli katkı sağlayan kale grubu kuruluşlarından birisi de
Kalemaden’dir. Kalemaden, Kale Grubu'nun seramik üretimine vasıflı hammadde
sağlamak üzere 1990 yılında kurulmuştur. Kale Grubu'nun yerkarosu, duvarkarosu,
granito, sırlı granit, izolatör, frit, artistik seramik, havuz seramikleri, saniteri
hammaddeleri, seramik yapıştırıcısı hammaddeleri teminlerini sağlayan Kalemaden
Endüstriyel Hammaddeler San. Tic. A.Ş., Kaleseramik’ten gelen 50 yıllık tecrübesi
ile birlikte Kale Grubu dışında yurtiçi ve yurtdışı müşterilerine de hammadde
satmaktadır. 3.500.000 ton/yıl hammadde üretim kapasitesi ve kil, kaolen, kuvars,
Na-feldspat, K-Feldspat, silis kumu, kalsit, dolomit, flinttaşı, hazır masse, mermer,
vollastonit gibi hammadde çeşitleri ile Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük seramik
hammadde üreticilerinden birisi olan Kalemaden Türkiye’nin ilk 500 sanayi
kuruluşu içersinde yer almaktadır. Seramik üretiminde kullanılan, kaolen, feldspat,
kalsit, dolomit, kuvars, granit, sileks hammaddeleri Çanakkale yöresinden üretilip
Kalemaden Şirketi tarafından iç ve dış piyasadaki seramik sektörünün kullanımına
sunulmaktadır.
Etibank iştirakiyle müteşebbis-halk-devlet birliğini sağlayan Çanakkale
Seramik Türkiye'de ilk kez alçak ve yüksek gerilim izolatörlerini üretmiştir. İzolatör
üretimi günümüzde 8.000 ton/yıldır.
Pera Seramik
Pera Seramik Sanayi ve Ticaret A.Ş. İsmail Tülek, Fethi Mucur ve İsmail Nezir
öncülüğünde, 1992 yılında İnegöl’de seramik bordür üretmek üzere kurulmuştur.
1997 yılında Çanakkale-Çan-Etili köyünde yapılan tesisin yatırımı tamamlanınca
firma İnegöl’den Etili’de kurulan tesise taşınmıştır. Yeni kurulan tesiste, bordür
üretiminin yanında duvar karosu ve dekor üretimine de başlamıştır. 2005 yılında
porselen havuz aksesuarları üretimine başlayan Pera Seramik yatırımlarına sürekli
olarak devam etmektedir. Yapılan yatırımlar sonucunda 20.000m² açık, 10.000m²
kapalı olmak üzere toplam 30.000m² çalışma alanına sahiptir. 1992 yılında
51
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
üretimine yıllık 240.000 adet bordür üretimi ile başlayan Pera Seramik, toplam 124
çalışanı ile 2007 yılı itibari ile yıllık 1.500.000m² duvar karosu, 2.300.000 adet
bordür-dekor ve 240.000 adet havuz aksesuarı üretim kapasitesine ulaşmıştır. Pera
Seramik ürettiği ürünlerin %60’ını yurt içine, %40’ını ise başta Yunanistan, Belçika,
Fransa, Ukrayna, Bulgaristan, İngiltere ve ABD olmak üzere birçok ülkeye ihraç
etmektedir. Çanakkale ilinde ihracatta önemli bir yere sahip olan firma 1999, 2000,
2001, 2002 ve 2003 yıllarında ÇTSO tarafından ihracatta üstün başarı ödüllerini
almaya hak kazanmıştır. Pera Seramik Etili köyü başta olmak üzere Çan ve civar
köylerde ki 124 kişiye istihdam sağlaması açısından bölgenin ekonomik
kalkınmasında önemli yer tutmaktadır. Pera Seramik San. Tic. A.Ş. bordür ve dekor
üretimi yapmak üzere 1993 yılında faaliyete geçmiş ve 1997 yılında duvar karosu
imalatına başlayarak bugünkü şeklini almıştır. Şirketin merkezi İstanbul'da, fabrika
ise Çanakkale ili, Çan ilçesi, Etili Köyü'nde yerleşiktir.
Fabrikada hızlı çift pişirim İtalyan teknolojisi kullanılarak yılda 1.500.000m²
duvar karosu üretilmektedir. Üçüncü pişirim bordür tesisi yılda 3.000.000 adet
kapasitesi ve zengin çeşitleriyle tüm müşterilerinin zevkine hitap edebilmektedir.
Genç bir işletme olmasına rağmen, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı pazarlarda iyi bir
yer edinmiş durumdadır. Başta Almanya, Hollanda, İtalya, Yunanistan, Rusya,
Bulgaristan ve İsrail olmak üzere birçok ülkeye ihracat yapmaktadır.
Etili Seramik
Etili Seramik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş, Sedat ERGİN ve Pera Seramik’in de
kurucularından olan İsmail TÜLEK’ in öncülüğünde kurulmuştur. 2007 Temmuz
ayında yer karosu üretimine başlayan fabrika yapılan yatırımlar sonucunda
20.000m² açık, 7 bin m² kapalı olmak üzere toplam 27.000m² çalışma alanı olup
yılda 1.500.000m² yer karosu üretebilecek kapasiteye sahiptir. Üretime yeni
başlamasına rağmen hem yurtiçinde hem yurt dışında ürünlerini başta Yunanistan,
Bulgaristan, Ukrayna, Türkmenistan, Belçika ve İngiltere olmak üzere birçok ülkeye
ihraç etmektedir. Kadrosunu genç ve kalifiye elemanlardan oluşturan Etili Seramik,
toplam 75 kişiye iş imkânı sağlamıştır. 10 yıl önce 1200 olan Etili Köyünün nüfusu
Pera Seramik ve Etili Seramiğin kurulmasından sonra 2000’e kadar yükselmiştir.
SONUÇ
Türk seramik sektörü ülkemizin önde gelen sektörlerinden birisidir. Tamamına
yakını yerli girdilerle hazırlanan ürünler ihracatta ülkemize %90 oranında net katkı
sağlamaktadır. Seramik sektörü tarafından üretimde, yardımcı sanayide, tasarımda,
satış ve pazarlamada ve uygulamada doğrudan ve dolaylı olarak istihdam edilen kişi
sayısı 220.000’in üzerindedir. Sektör istihdama da önemli katkılarda bulunmaktadır.
Kurulu kapasite miktarları, ürün kalitesi ve ürün çeşitliliği gibi faktörler göz önüne
alındığında, Türk seramik sanayisi içinde en gelişmiş alt sektörlerin, kaplama
malzemeleri ve sağlık gereçleri olduğu görülmektedir. Çan ilçesinde seramik
kaplama malzemeleri, seramik sağlık gereçleri, izolatör, firit, seramik hammaddeleri
üretimi ile seramik sektörüne katkı sağlanmaktadır. Sektörde istihdam edilen kişi
52
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
sayısı, seramik alanında üretim kapasitesi, iç ve dış pazara sunulan ürün miktarları
göz önüne alındığında Çan ilçesinin seramik sektöründe önemli bir yeri olduğu
görülmektedir.
KAYNAKÇA
Saatçioğlu, G.
2008 “Türk Seramik Sektörü” Seramik Sempozyumu 10 Nisan 2008, Power Point Sunum,
UNİCERA, Tüyap, İstanbul.
Giacomini P.
2007 “Dünya Seramik Karo Üretimi Ve Tüketimi”, Ceramic World Review, (Çeviren.
Ertay Akcan, Kalemaden A.Ş.).
Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri, Seramik Kaplama Malzemeleri değerlendirme Notu,
2006.
İnternet kaynakları
Sanayi Dairesi Uzmanı http://www.igeme.org.tr/tur/arge/inceleme03123.htm
http://www.kale.com.tr/sirketlerimiz/kaleseramik.asp
http://www.kale.com.tr/sirketlerimiz/kalevit.asp
http://www.kale.com.tr/sirketlerimiz/kalemaden.asp (25.06.2008)
http://www.kale.com.tr/sirketlerimiz/kalefrit.asp (25.06.2008)
http://www.kale.com.tr/kale_grubu/kale_grubu.asp 25.06.2008
http://www.kale.com.tr/kale_grubu/kilometre.asp 25.06.2008
http://www.kale.com.tr/kale_grubu/yurtdisi_ortakliklar.asp (25.06.2008)
http://www.kale.com.tr/kale_grubu/markalarimiz.asp (25.06.2008)
http://www.kale.com.tr/sosyal_faaliyetler/seramik.asp (25.06.2008)
http://www.can.gov.tr/peraseramik.html (25.06.2008)
http://www.peraseramik.com/indextur.htm 25.06.2008
http://www.can.gov.tr/etiliseramik.html (25.06.2008)
53
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Dünya Seramik Karo Üretimi
No
Ülke
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
Çin
İspanya
Brezilya
İtalya
Hindistan
Türkiye
Meksika
Vietnam
Endonezya
Tayland
İran
Misir
Rusya
Polonya
Malezya
Portekiz
B.A.E.
Almanya
A.B.D
Arjantina
Tayvan
Fas
Güney
Kore
Japonya
G. Afrika
Fransa
Çek
Cumhuriyeti
Kolombiya
Cezayir
Venezuella
Toplam
Dünya
Toplamı
24
25
26
27
28
29
30
2002
Milyon
m2
En Büyük Üretici Ülkeler
2003
2004
2005
Milyon Milyon Milyon
m2
m2
m2
2006
Milyon
m2
1.868
651
508
606
215
163
159
116
104
100
95
83
62
49
72
69
48
54
60
30
40
35
56
2.100
627
534
603
240
189
171
134
154
115
120
83
82
66
72
70
57
58
58
36
46
40
56
2.300
640
566
589
270
216
177
138
163
135
123
92
90
84
66
71
60
59
65
43
52
40
49
2.500
656
568
570
298
261
190
176
175
138
125
112
100
108
71
72
65
62
62
48
53
44
46
3.000
663
594
569
340
280
205
199
170
139
130
122
115
110
75
74
71
64
64
54
54
47
46
2006
Dünya
üretimi
%
39,0
8,6
7,7
7,4
4,4
3,6
2,7
2,6
2,2
1,8
1,7
1,6
1,5
1,4
1,0
1,0
0,9
0,8
0,8
0,7
0,7
0,6
0,6
%
06/05
51
20
41
29
46
30
40
31
45
32
41
32
43
33
37
32
41
37
36
33
0,5
0,5
0,5
0,4
-4,7
12,1
-3,2
3,1
26
18
19
5.445
5.770
26
25
21
5.930
6.190
26
28
24
6.316
6.580
27
28
26
6.727
6.996
29
28
28
7.418
7.695
0,4
0,4
0,4
96,4
100,0
7,4
0,0
7,7
10,3
10,0
20,0
1,1
4,6
-0,2
14,1
7,3
7,9
13,1
-2,9
0,7
4,0
8,9
15,0
1,9
5,2
2,8
9,2
3,2
3,5
12,5
1,7
6,8
0,0
2006 yılında en büyük üreticiler toplam üretimin % 96,4 gerçekleştirmişlerdir.
54
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 2. Dünya Seramik Karo İhracatı
2006'a 15 Büyük Ülke Ihracatın % 91,4'ünü Ve Dünya Tüketimin % 22,6'sını Gerçekleştirmişlerdir.
Ülke
Çin
İtalya
İspanya
Brezilya
Türkiye
Meksika
Portekiz
Endonezya
B.A.E.
Tayland
Almanya
Malezya
Polonya
Çek Cum.
Misir
Toplam
Dünya
Toplami
2002
En Büyük İhracatçi Ülkeler
2003
2004
2005
2006
Milyon
m2
Milyon
m2
Milyon
m2
Milyon
m2
Milyon
m2
125
438
357
74
72
33
22
26
25
13
22
29
6
17
12
1.272
1.410
207
418
336
103
85
29
25
31
20
22
22
29
13
18
12
1.367
1.510
260
413
341
126
94
32
29
36
21
22
23
30
17
15
12
1.469
1.621
342
390
341
114
89
46
34
31
23
25
21
18
19
19
16
1.527
1.683
450
396
336
114
93
55
36
33
32
27
24
22
21
21
16
1.676
1.835
2006
Dünya
Tüketi
mi
%
6,1
5,3
4,5
1,5
1,3
0,7
0,5
0,4
0,4
0,4
0,3
0,3
0,3
0,3
0,2
22,6
24,7
2006
Dünya
İhracatı
%
%
06/
05
24,5
21,6
18,3
6,2
5,1
3,0
2,0
1,8
1,7
1,5
1,3
1,2
1,1
1,1
0,9
91,4
100,0
31,6
1,5
-1,6
0,5
5,3
19,6
6,8
7,4
39,1
8,0
13,8
22,0
10,5
10,5
0,0
9,8
9,0
55
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 3. Seramik Kaplama Malzemeleri Üreticileri ve Kapasiteleri (Milyon m²) (2005)
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
Toplam
Üretici Adı
Çanakkale
Seramik
Toprak Seramik
Ege Seramik
Graniser Seramik
Eczacıbaşı
Seramik
Yurtbay Seramik
Kütahya Seramik
Tamsa Seramik
Söğüt Seramik
Hitit Seramik
Seramiksan
Ercan Seramik
Termal Seramik
Umpaş Seramik
Efes Seramik
Akgün Seramik
Yüksel Seramik
Uşak Seramik
Anatolia Seramik
Seranit Seramik
Bozüyük Seramik
Altın Çini
Seramik
Pera Seramik
İstanbul Granist
Kapasite
62,0
28,0
24,5
23,0
21,0
14,6
14,5
14,5
14,0
12,0
11,5
9,4
8,5
8,0
4,0
4,0
3,6
3,6
3,6
2,0
1,8
1,7
1,5
1,5
292,8
56
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 4: Türkiye Seramik Kaplama Malzemeleri 2002 – 2007 Yılları Arasındaki
Performansı, Kurulu Kapasitesi, Üretimi, İç Piyasa Satışları, İhracatı Ve İthalatı
Yıl
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Kapasite
(000)
m2
255.100
258.500
275.000
310.000
325.000
360.000
Seramik Kaplama Malzemeleri Sektörü
Üretim
İhracat
İç Piyasa
(000)
(000)
(000)
Satışları
m2
m2
$
162.000
89.000
72.370
246.265
189.000
102.350
83.815
311.500
216.000
120.000
94.170
389.520
261.000
145.000
96.850
407.130
275.000
165.000
93.190
406.040
250.000
150.000
103.000
475.000
İthalat
(000)
(000)
m2
$
1.115
9.441
1.552
10.623
3.350
28.444
5.331
58.867
7.047
87.861
4.300
60.250
Tablo 5. Türkiye Seramik Sağlık Gereçleri 2002-2007 Yılları Arasındaki Performansı,
Kurulu Kapasitesi, Üretimi, İç Piyasa Satışları, İhracatı ve İthalatı
Yıl
Kapasite
Tons
2002
2003
2004
2005
2006
2007
194.500
204.850
253.800
300.000
326.800
330.000
Seramik Sağlık Gereçleri Sektörü
Üretim
İç Piyasa
İhracat
Tons
Satışları
Tons
(000) $
Tons
123.980
48.100
77.260
91.650
140.530
49.150
91.524
122.315
176.870
64.400
112.470 161.737
236.600
114.400
121.649 184.312
253.750
128.300
125.416 197.196
260.000
139.500
120.446 203.730
İthalat
Tons (000) $
171
295
678
656
1.999
2.650
1.016
1.767
3.092
3.735
7.296
9.500
57
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 1. Türkiye Seramik Kaplama Malzemeleri
Şekil 2. Seramik Kaplama Malzemeleri Kurulu Kapasite İçinde Çanakkale’nin Yeri
58
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 3. Türkiye Seramik Sağlık Gereçleri
Şekil 4. Seramik Sağlık Gereçleri Kurulu Kapasite İçinde Çanakkale’nin Yeri
59
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
60
ÇAN YÖRESİ İÇİN İLERİ TEKNOLOJİ
SERAMİKLERİNİN ÖNEMİ
Serkan ABALI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Çan Meslek Yüksekokulu
ÖZET
İleri teknoloji seramikleri, tuğla-kiremit, kaplama malzemeleri (yer ve duvar karoları),
vitrifiye (sağlık gereçleri), refrakterler, porselen ve sofra eşyası gibi geleneksel
seramiklerden ayrılan, uçak, uzay, tıp, otomotiv, bilgisayar teknolojileri, tekstil ve askeri
sanayi gibi sektörlerin materyal ihtiyacını karşılayan malzemelerdir. Ülkemiz özellikle
kaplama malzemeleri başta olmak üzere geleneksel seramikler açısından üretim ve
ihracatta Avrupa’da ilk 5 ülke içersinde yer almaktadır. Ancak Türkiye, dünya
seramik sektöründe en önemli ekonomik paya sahip olan ileri teknoloji seramikleri
konusunda Avrupa Birliği, ABD ve Japonya gibi ülkelerle rekabet edememiştir. Bunun
en önemli nedeni gerekli yatırımların zamanında yapılmamış olmasından
kaynaklanmaktadır. Çan bölgesi oksit, nitrür ve karbür malzemelerin işlenmesi
açısından zengin hammadde kaynaklarına sahiptir. Yöre için yeni istihdam alanlarının
yaratılabilmesi, yörede bulunan Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi
şirketler grubunun teknolojiyi takip ederek üretim gücünü artırabilmesi için ileri teknoloji
seramikleri konusundaki girişim ve yatırımlarını mutlaka yapması gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: İleri Teknoloji Seramikleri; Çan Yöresi; Kaleseramik
ABSTRACT
Advanced ceramics, which are separated from traditional ceramics such as bricks & tiles,
white wares (floor and wall tiles), sanitary wares, refractories, porcelain and china wares;
are used for supplying the material need of such sectors like plane, medicine, automotive,
computer technologies, textile and military industry. Turkey is among the leading five
countries in terms of the manufacturing and exporting of traditional ceramics; especially
the white wares. However, Turkey has failed to compete with such countries as the
European Union, US countries and Japan in the field of advanced ceramics which
constitute the most important economic portion among the world’s ceramics sector. The
basic reason for this is the fact that the necessary investments were not made in a timely
manner. The Çan region is rich in raw materials which are necessary for the processing of
oxide, nitride and carbide materials. In order to create new employment fields in the
region, it is necessary that the companies group of Kaleseramik Çanakkale Kalebodur
Seramik Sanayi pursues the technology and necessarily performs its enterprises and
investments in advanced ceramics, which shall lead to an increase in its producing power.
Key words: Advanced Ceramics; Çan Region,; Kaleseramik
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
GİRİŞ
Seramik endüstrisinin en önemli özelliği birçok diğer endüstrilerin temel
taşlarından biri olmasıdır. Örneğin refrakterler metalurji endüstrisinin, aşındırıcılar
makina-takım ve otomobil endüstrisinin, uranyum oksit nükleer güç santrallerinin
önemli bileşenlerindendir. Yine çeşitli özel seramikler bilgisayar ve diğer bir çok
elektronik devrelerin yapı bileşenlerdir. İleri teknoloji seramikleri geleneksel
seramiklerden başlıca hammadde, üretim yöntemleri ve mikro yapı açısından bariz
farklılıklar göstermektedir. Geleneksel seramikler doğal hammaddelerden
üretilirken, ileri teknoloji seramiklerinin hammaddesi sentezleme yoluyla yapay
olarak hazırlanmaktadır. Bunun nedeni yapay hammaddelerin empüritelerinden
neredeyse % 100 oranında uzaklaştırılabilmeleridir. İleri teknoloji seramikleri
başlıca alümina (Al2O3), zirkonya (ZrO2), magnezya (MgO) berilya (BeO) saf
oksitlerden ve oksit olmayan seramiklerden oluşmaktadır. Günümüzde ileri
teknoloji seramiklerinin % 60’dan fazlası elektromanyetik parçalarda, % 25-26’sı
makina parçası olarak ve % 6-7’side biyokimyasal amaçlı olarak kullanılmaktadır.
İLERİ TEKNOLOJİ SERAMİKLERİNİN KULLANIM ALANLARI
Şekil 1’de bazı ileri teknoloji seramikleri görülmektedir. Örneğin bu
malzemelerden kalsiyum fosfat seramikleri kazalar veya kanser sebebiyle
kaybedilen kemik parçası yerine yeni bir parça olarak kullanılabilir. Oluşan boşluğa
bu implant yerleştirildiğinde kalsiyum fosfat kemik hücrelerinin büyümesi için
uygun bir ortam oluşturur. Bunun için inşa sırasında implant içinde kontrollü
olarak mikro boşluklar bırakılır. Sonuçta kalsiyum fosfat kaplanmış mikro boşluklu
polimer bir implant elde edilir. Uygulamadan 8 hafta sonra kemik implanta
bağlanır, 18 ay sonunda ise kemik hücreleri seramik-polimer implant ile tamamıyla
yer değiştirir.
İleri teknoloji seramikleri geleneksel seramiklerde ve diğer malzemelerde
(metal, polimer vs) bulunmayan mekanik dayanım, yüksek voltaj dayanımı, termal
izolasyon, termal şok direnci, yüksek sıcaklık dayanımı, sertlik, aşınma direnci ve
korozyon dayanımı gibi üstün özelliklere sahiptirler. Tablo 1’de bazı ileri teknoloji
seramikleri ve özellikleri görülmektedir.
Bu özellikler bu malzemelerin, makina, elektronik, bilgisayar, tekstil, tıp,
askeri, otomotiv ve uzay sanayi gibi akla gelebilecek her türlü teknolojide
kullanılmasına vesile olmuştur. Örneğin Şekil 2’de de görüldüğü gibi bu
seramiklerin hafiflik ve mekanik dayanımı uçak gövdelerinin imalatı, 1650˚C’de 300
saat sıcaklığa dayanıklı zırh malzemesi olarak helikopterlerde, termal koruma amaçlı
roketlerin egzost sistemlerinde, yine atmosfere giriş çıkışlarda hafiflik ve yüksek
sıcaklık dayanımı nedeniyle uzay mekiklerinin dış yüzeylerinde silis elyaftan yapılmış
izalatör tuğlalarında (özellikle silisyum nitrür gibi oksit olmayan seramikler
mükemmel yüksek sıcaklık dayanımı, kırılma tokluğu, yüksek sertlik, tribolojikal
özellikler gibi davranışları nedeniyle uzay sanayi uygulamalarının vazgeçilmez
malzemeleri halini almışlardır) kullanımına imkân vermiştir. Bununla birlikte ileri
teknoloji seramikleri ışık kırınımı ve geçirimlilik gibi optik özellikleri nedeniyle,
62
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
telekomünikasyon, teleskop, fotonik aletler, görüntüleme sistemleri, katot ışın
tüpleri, bilgisayar-LCD monitörleri, kızılötesi uygulamalar, dijital kameralar ve
video projektörler gibi ekonomik olarak büyük bir paya sahip olan optik
endüstrisinde de kullanılmaktadır.
Bu malzemeler bununla birlikte Şekil 3’te de görüldüğü gibi galaktik
formasyonlar, süpernova ve kara delikler gibi güneş sistemlerinin incelenmesinde
kullanılan NASA’nın takımyıldız gözlem araçlarında keatit ve silisyum oksit
seramiklerin sıfıra yakın genleşme katsayısı ve termal özellikleri nedeni ile
kullanılmaktadır. Güneş pillerinden daha etkili olan güneş panellerin de de AlN ve
SiO2 seramikleri, birlikte kullanılmaktadır. Ayrıca elektronik devrelerde
transistorları bir araya getiren mikroçiplerde substrate olarak, otomotiv sanayinde
Mercedes-Benz, Audi ve Ferrari gibi devlerin hemen hemen tüm modellerindeki
dizel motor komponentleri ile yakıt pompalama parçalarında da ileri teknoloji
seramikleri kullanılmaktadır. Bu yüzyılın malzemelerinin diğer kullanım alanları ise
radyasyondan koruma amaçlı Boron karbidin (B4C) kullanıldığı nükleer santraller
ve yüksek güç üreten mikrodalga santralleri ve fiber optik kablolardır.
Anlaşılacağı üzere birçok önemli endüstrinin temel taşını oluşturan ileri
teknoloji seramikleri ülkemiz açısından henüz keşfedilmemiş bir sektördür. Bu
nedenle yaratacağı istihdam ve ülke ekonomisine katkısı göz ardı edilemez.
İleri malzemeler endüstrisi önemli derecede büyüme, başarı ve sürekli kazanç
getiren endüstri olarak tanımlanabilir. ABD’de Ulusal Araştırma Konseyi’nin
verilerine göre 1987-2000 yılları arasında, bu endüstride Birleşik Devletlerdeki 8
büyük eyalette toplam 7 milyon insanın istihdam ettiği ve bu süre sarfında 1.4
trilyon Amerikan Doları satış gerçekleştirildiği bildirilmiştir. Bu devasal rakamlar bu
endüstrinin büyüklüğünü açıklamaktadır. Maalesef ülkemizde seramik kelimesi
sanat, yer ve duvar seramikleri gibi geleneksel seramikler olarak algılanmakta ve
Dünya’da inanılmaz rakamlara koşan bu endüstriden çoğu insanımızın haberi bile
olmamaktadır. Oysaki bilgisayar, elektronik, tekstil, tıp v.b endüstrilerin temelini
oluşturan malzemeler, ileri teknoloji seramikleridir. Campbell’ın araştırmalarına
göre ileri (yüksek) teknoloji seramik endüstrisi yılda 100 milyar $’lık satışın
gerçekleştiği uluslararası bir endüstridir.
DİĞER BAZI SÜPER SERAMİKLERİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
İleri teknoloji seramikleri çok yüksek kırılma tokluğu, eğme ve basma mukavemeti,
sertlik ve yüksek sıcaklıklarda sürünme direnci gibi üstün özelliklere sahiptirler.
Örneğin Şekil 4’de hava jetlerinde kullanılan gaz türbin motoru gibi yüksek sıcaklık
değişimi ve mekanik baskıya maruz kalan kısımlarda kullanılan Al2O3 esaslı ileri
seramik malzemeler görülmektedir.
Yine buna benzer şekilde mikro türbin motorlarında kullanılan rotor
seramiklerin 596 MPa altında gerilme sonuçlarının ne derecede sabit olabildiği Şekil
5’den görülmektedir.
Harada v.d. yönlü katılaştırılmış Al2O3 esaslı ileri seramiklerin 1723 K ile
1923 K arasındaki ortam şartlarında sürünme deformasyon direncinin, 300 MPa
63
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
olduğunu belirlemişlerdir. Şekil 6’da görüldüğü gibi bu şartlar altında dahi mikro
yapıda daire içine alınan bölge de dahil olmak üzere gözle görülür bir deformasyon
söz konusu değildir.
İRDELEME
Tablo 2 ve Şekil 7’de yıllar itibariyle dünya ileri malzeme üretiminin tahmini verileri
özetlenmiştir. İleri malzemeler kategorisinde ileri teknoloji seramiklerinin önemli
bir yer tuttuğu açıkça görülmektedir. Aynı şekilde 2002 yılı dünya üretim
rakamlarına göre ileri seramik malzeme üretimi dünya üretiminde önemli bir yer
tutmaktadır. Almanya’da yapılan ve “21. Yüzyılın Başlangıcındaki Teknoloji”
başlıklı çalışmada aşağıdaki kritik teknolojiler önem sırasına göre yer almaktadır;
· İleri Malzemeler
· Nanoteknoloji
· Mikroelektronik
· Fotonik
· Mikrosistem Mühendisliği
· Yazılım ve Simülasyon
· Moleküler Elektronik
· Hücre Biyoteknolojisi
· Enformasyon, Üretim ve Yönetim Mühendisliği
Bu endüstride üretim yöntemleri ülkemizde kaplama malzemeleri için yapılan
yatırımlardan çok farklı değildir. Dolayısıyla kaplama malzemeleri sektöründe
İtalyan ve İspanyol’lar ile yapılan işbirliği sonucu Çan ilçesinde bir dünya markası
olmayı başarabilmiş Kale grubu aynı başarıyı ileri teknoloji seramiklerinde de
gösterebilir. Günümüzde ileri malzemeler üretim ve ihracatında başta ABD olmak
üzere Japonya ve Almanya başı çekmektedir. Bahsi geçen ülkeler dünyanın en
büyük ekonomisine sahip 3 ülke olduğuna göre kişi başına tüketilen ileri
malzemeler üretimi ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile de yakından ilgilidir. Kaplama
malzemeleri ihracatında Avrupa üçüncüsü olan Türkiye bahsedilen yatırımların
yapılmamış olması nedeni ile ileri seramikler konusunda aynı başarıyı
gösterememiştir. Tabi ki bu sektörün yeni keşfedilmiş, bitmeyen bir altın madeni
gibi işlemesi ve sektörde ki önemli ülkelerin tekelcilik anlayışı gibi handikaplar,
işbirliği ve rekabet çalışmalarını ve dolayısıyla da ülkemizin işini güçleştirmektedir.
İleri teknoloji seramikleri ülke olarak üretemediğimiz ve ithalat yoluna
başvurduğumuz ürünler kategorisinde bulunduğundan ülke ekonomisine katkı
sağlamamaktadır. Bu ürünlerin hammaddelerinin bol bulunduğu ülkemizde, ileri
teknoloji seramiklerinin üretilmesi ile Türkiye’nin hem teknolojide rekabet edebilir
hale gelmesi hem de ürün maliyetinin azaltılarak istihdam alanın genişletilebilmesi
için ileri teknoloji seramik sektöründe gerekli yatırımların bir an önce devlet
destekli veya desteksiz yapılması hayati önem taşımaktadır. Hammadde
kaynaklarının bol bulunduğu ülkemizde bu yatırımların ciddiye alınmasının
64
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
girişimcilere mali getirisi de kaçınılmazdır. İleri malzemeler konusunda ABD
kaynaklı bir şirket olan Rockwood Holdings Inc.’ nin net satış rakamlarını Tablo
3’de analiz ettiğimizde süper seramiklerin ne derece ön planda olduğunu görebiliriz.
SONUÇLAR
Çanakkale İli Çan İlçesi bahsi geçen ileri teknoloji seramiklerinin üretimi için
elverişli hammadde kaynaklarına sahiptir. Günümüzde ileri teknoloji seramikleri
her ne kadar geleneksel seramiklerin önünde yer alsa da geleneksel seramikler
seramik sektörünün bel kemiğini oluşturmaktadır. Bu bakımdan Çan İlçesinde yer
alan Kale şirketler grubu bu tecrübesinden yararlanarak ileri teknoloji seramikleri
konusunda atılım yapabilecek kapasitededir. Rekabet gücünün arttırılması için
öncelikle üretim tesislerinin modernizasyonuna ihtiyaç vardır. Ar-Ge faaliyetlerinin
verimli bir şekilde uygulamaya konulabilmesi için ileri malzeme alanında Ar-Ge
faaliyetleri yürüterek aşama kaydetmiş ülkelerle işbirliği yapılması, ayrıca ileri
malzeme alanında üretim yapmaya hevesli firmalarımıza uygun teşvik ve Ar-Ge
desteği sağlanması önem arz etmektedir. Bazı gelişmiş teknolojilerde finansal
desteklerin devlet tarafından hukuksal düzenlemelerle oluşturulduğu ve belirli kritik
teknolojilerde endüstriyel kuruluşların ortak işbirliği kapsamında faaliyet gösterdiği
bir yapılanma söz konusudur. Japonya’nın bu deneyimi çok önemli sonuçlar vermiş
ve bu ülkeyi ileri teknoloji seramikleri konusunda dünyada söz sahibi yapmıştır.
KAYNAKÇA
Geçkinli, E.
1992
İleri Teknoloji Malzemeleri, İTÜ Matbaası.
Liang, Y., Dutta, S. P.
2001
“Application trend in advanced ceramic technologies”, Technovation 21: 61-65.
Campbell, J.
1997
“Opportunities for ceramic industry”, British Ceramic Transactions 96: 237-246.
Hirano, K.
2005
“App. of eutectic comp. to gas turbine syst. and fund. frac. prop. up to 1700˚C”, J.
Eur. Cer. Soc. 25: 1191-1199.
Harada, Y., Suzuki, T., Hirano, K., Waku, Y.
2004
J. Eur. Cer. Soc. 24: 2215-2222.
DPT
2001
2590 - ÖİK : 602 Kimya Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yeni
Malzemeler Alt Komisyonu Raporu, Ankara 2001.
İnternet kaynakları
www.astromet.com/advanced-ceramics.htm
www.onr.navy.mil/media/tipoff_display.asp?ID=43
www.semiceramic.com/PFC_AdvancedCeramics.html
www.flightglobal.com/articles/2008/02/15/2215...
www.ceramics.org/.../about_ceramics/defense.aspx
www.ceradyne.com/products/armor/body-armor.aspx
www.ornl.gov/sci/de_materials/documents/VKPACerSCocoaBeach-005_000.pdf
65
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Bazı ileri teknoloji seramikleri ve özellikleri
Özellik
Termal
İletkenlik
Elektrik
Direnci
Dielektrik
Sabiti
Birim
W/mK
Ohm.cm
RT-1 Mhz
Termal
Genleşme
Katsayısı
10-6˚C
AlN
170-190
>1014
8.9
4.6
3.30
Al2O3
36
>1014
9.8
8.2
3.89
BeO
260
>1014
6.7
8.5
2.85
Si3N4
42
>1014
9.9
3.0
3.29
Safir
40
>1016
9.4
8.4
3.98
SiC
120
>1014
9.0
4.5
3.21
ZrO2
2.2
>1013
9.0
10.3
6.04
Yoğunluk
Genel
Karakteristi
k
gr/cm3
Yüksek
termal
iletkenlik,
anti toksik
İyi elektriksel
özellikler,
korozyon
direnci
Yüksek
termal
iletkenlik, iyi
elektriksel
özellikler
Termal şok
direnci,
yüksek
mekanik
dayanım
Kimyasal
olarak inert,
yüksek ışık
geçirimli
Yüksek
termal şok
dirnci, yüksek
termal
iletkenlik
Aşınma
dayanımı,
yüksek
sertlik,
korozyon
direnci
66
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 2. Yıllara göre dünya ileri malzeme üretimi
Yıllar
İleri Seramikler
Ton
x
100
0
1990
1991
1992
2002
Milyon
Dolar
13600
583
863
15300
13373
İleri Polimerik
Kompozitler
Milyon
Ton
Dolar
x
1000
15
14.1
13.7
25.2
4000
4500
4300
Metal Matriks
Kompozitler
Ton
Milyon
x
Dolar
100
0
0.5
60
0.4
54
0.6
56
1.1
Karbon Karbon
Kompozitler
Ton
Milyon
x
Dolar
1000
0.3
0.2
0.2
0.4
200
175
171
Tablo 3. Rockwoods Holdings Inc.’ nin net satış rakamları
Malzeme
Özel Kimyasallar
Katkı Malzemeleri
TiO2 Pigmentleri
İleri Seramikler
2006
151.1
107.4
65.9
75.0
Net Satış (Milyon $)
Yıl
2005
Değişim (%)
133.2
13.4
118.3
-9.2
64.5
2.2
70.0
7.1
67
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 1. Bazı ileri teknoloji seramikleri [3]
Şekil 2. İleri teknoloji seramiklerinin çeşitli uygulama alanları (a)
Transatlantiklerin gövde ve motor sistemlerinde, (b) Zırh
endüstrisinde, (c) Uzay ve havacılık sanayinde, (d) Teleskoplarda
68
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 3. İleri malzemelerin (a) Gözlem araçlarında, (b) Dizel motorlarda,
(c) Güneş panellerinde, (d) Nükleer santrallerde kullanıımı.
Şekil 4. Türbin motorlarında kullanılan Al2O3
69
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 5. Mikro türbin motorlarında kullanılan seramik rotor için gerilme dağılımı
Şekil 6. Al2O3 esaslı malzemelerin yüksek sıcaklık ve basınç şartları altındaki mikro yapısı
70
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 7. 2002 yılı dünya ileri malzemeler üretim rakamları [13]
71
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
72
ANTİOKSİDAN BİTKİLERİN ÜLKE EKONOMİSİNE
KATKISI VE ÇANAKKALE YÖRESİNDE YETİŞEN
BAZI BİTKİLERİN TIBBİ DEĞERLERİ İLE
KULLANIM ALANLARI ÜZERİNE GÖZLEMLER
Hasan KILIÇGÜNa , Nazlı ARDAb, Ahmet GÖNÜZb
a İstanbul
Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü
b Çanakkale
ÖZET
Bu çalışmada, Çan yöresinde doğal olarak yetişen antioksidan aktiviteye ve tedavi edici
değere sahip bazı bitkilerin infüzyon, dekoksiyon ve maserasyon gibi yöntemlerle
ekstrelerinin elde edilmesi ile bunların çeşitli hastalıklarda kullanılmaları, kültüre
alınmaları, korunmaları ve yöre ekonomisine katkıları hakkında bilgilerin ortaya
koyulması amaçlanmıştır. Çanakkale yöresi zengin bitki örtüsü, tarihi ve kültürel
özellikleriyle ülkemizin değerleri arasındaki yerini almıştır. Yöre endemik bitkiler
açısından oldukça zengindir. Bu bitkiler ilaç endüstrisi, gen teknolojisi ve farmakoloji
alanında söz sahibi olmamızı sağlayabilecek özelliklere sahiptir. Günümüzde bitkilerle
tedavi “Fitoterapi” olarak bilinmekte ve kökeni geleneksel halk ilaçlarına
dayanmaktadır. Dünya üzerinde bulunan 750.000 – 1.000.000 arasındaki bitki
türünden yaklaşık 20.000’inin tıbbi amaçlarla kullanıldığı bildirilmekte, hatta bu
sayının 100.000’e kadar çıkabileceği ileri sürülmektedir. Türkiye’de yetişmekte olan
10.000 kadar bitki türünden ise ancak 500 kadarının tedavide kullanıldığı
bildirilmektedir. Çanakkale yöresi endemik bitkiler kadar endemik olmayan nadir
bitkiler açısından da zengindir. Bu bitkilerden bazıları yöre halkı tarafından
hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Bu bitkilerin içerdiği Vitamin C, Vitamin
E ve karetenoitler gibi antioksidant maddelerin; insan vücudunu serbest radikallerin
zararlı etkilerine karşı korumada yardımcı oldukları bilinmektedir. Bu bitkiler aynı
zamanda polifenol grubu bileşikler, malik asit, pektin, proantosiyanidin ve doymamış yağ
asitleri ile eterik yağları da bünyelerinde barındırmaktadır. Çan yöresinde doğal yetişen
bitkilerin tümünün özelliklerinin verilemeyeceği bu toplantıda seçilen bazı önemli bitki
türlerinin çeşitli özellikleri tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Antioksidan Özellik, Çanakkale, Tıbbi Değer
ABSTRACT
In this study we aimed the some plants that grow naturally in Çan region antioxidant
activities, effect on diseases, the region economy. We remarked the methods that
materation, decoction and infusion in this study. Çanakkale region is very rich interms of
cultural and historical aspects and endemic plants. These plants have aspects which can
help us to have a strength power in medicine industry, gene technology and pharmacology
areas for the future. In recent years using of plants for diseases of treatment has been
known as phytotherapy and its origin is based on traditional folk medicine. In World,
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
there are 750.000 – 1.000.000 plants. Among these plants approximately 20.000
plants are used to treat and prevent illnesses. These plant are rich interms of Vitamin C,
Vitamin E and caretonoid. Some plants Which grow in Çanakkale region are used by
people of the region to treat and prevent illnesses. İn this meeting we wil discuss the some
plants which grow naturally in Çan region.
Key words: Antioxidant aspects, Çanakkale, medicinal value
GİRİŞ
Tarih öncesi dönemden başlayarak Mezopotamya, eski Mısır, Hitit, Yunan, Roma,
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bitkisel ilâçlar kullanılmıştır (Gürsoy ve Gürsoy
2004). Cumhuriyet Dönemi’nde de halk tıbbı (tıbbî folklor) araştırmaları
yapılmıştır. Anadolu’da Yontma Taş Devri’nden beri insanların yaşadığı ve yaklaşık
50.000 yıldan beri bitkilerden çeşitli amaçlarla yararlandığı bilinmektedir (Özbek
2005). Günümüzde bitkilerle tedavi “Fitoterapi” olarak bilinmekte ve kökeni
geleneksel halk ilaçlarına dayanmaktadır. Fitoterapi hemen hemen yan etkisi
olmayan bitkisel çaylar veya bitki ekstrelerinden hazırlanan şurup, tablet, draje,
kapsül şeklindeki ilaçlar aracılığıyla uygulanan bir tedavi şeklidir.
Bitkilerin kök, rizom, soğan, yumru, kabuk, odun, yaprak, çiçek, meyve,
tohum, zamk, reçine, katı yağ, uçucu yağ gibi parça ve sentezledikleri maddeler
destek ürünü olarak yeryüzünde birçok ülkede kullanılmaktadır (Van Wyk ve Wink
2004).
Çağımızda mısırın Amerika’dan Afrika’ya getirilmesi muhtemelen 100 milyon
insana temel gıda maddesi sağlamış ve patates İrlanda Halkının yok olmasını
önlemiştir. Kinine, şekere, çaya, pamuğa ya da patatese önem veren olmamıştır,
ancak gerek bu bitkiler gerekse diğer bitkiler tarihte insan yaşamında büyük rol
oynamış ve oynamaya devam etmektedirler. Kinin Avrupa, Asya ve Batı Afrika’da
yaşamı tehdit eden en büyük belalardan birisi olan sıtma hastalığını ortadan
kaldırmıştır. Keza doğal kininin az bulunması ve pahalı olması nedeniyle yapay
kinin arayışı günümüzde geniş bir dizi sektör oluşturmuştur. Kına ağacı kabuğunun
Avrupalılar tarafından yayılmasının ardından hem Latin Amerika’da hem de
dünyanın başka yörelerinde diğer ateşli hastalıklar, doğum, doğum sonrası tedaviler
ve kürtajlar için kullanıldığı kayıtlara geçmiştir (Hobhouse 2007).
Antioksidanlar, okside olabilir bileşiklerin oksidasyonunun gelişimini ve
ilerlemesini önleyen bileşiklerdir. Doğal antioksidanlar, fenolik bileşikler (fenolik
asit, flavonoid), azotlu bileşikler (alkoloidler, klorofil türevleri, amino asitler ve
aminler) veya karoten, askorbik asit ve E vitamini gibi vitaminlerdir. Doğal
antioksidanların vücutta, antibakteriyel, antitrombotik, antikanserojen ve kalp
damar hastalıkları riskini azaltıcı gibi bir çok biyolojik yararlılıkları vardır (Serteser
ve Gök 2003).
Flavanoidler bitkilere renk ve tat veren ve 5000 den fazla türü bulunan
polifenolik bileşenlerdir. Bitkilerin yaprak, tohum, kabuk ve çiçeklerinde
74
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
bulunurlar. Kimyasal olarak altı büyük gruba ayrılırlar. Bunlar; Flavanonlar,
Flavonlar, Flavonoller, İzoflavonlar, Flavanoller, Antosiyanidinler’dir.
Bitkilerde genellikle glikozitler şeklinde bulunan flavonoidler hidrofilik
aktivite ve kimyasal stabiliteye sahip bileşiklerdir. Besinsel fonksiyonları
olmamasına rağmen diyetteki flavonoidlerin sağlık üzerine olumlu etkileri sebebiyle
dikkat çekmektedirler. İnsan vücudunu serbest radikallere karşı korumak için
antioksidan aktivite gösterirler.
Flavonoidler insan vücudu tarafından sentezlenemezler ve bu nedenle
günlük diyetle alınmaları gerekir. Epidemiyolojik çalışmalarda elde edilen delillere
göre flavonoidlerin tüketimi ile bazı kanser türleri ve kardiyovasküler hastalıkların
görülme riski arasında zıt bir ilişki vardır. Menopoz öncesi göğüs kanseri ile soya
tüketimi, mide kanseri ile yeşil çay tüketimi, akciğer kanseri ile soğan tüketimi
arasında zıt bir ilişki olduğu belirlenmiştir (Çam ve Hışıl 2003).
BULGULAR
Çanakkale Yöresinde Yetişen Bazı Bitkilerin Tıbbi Değerleri İle Kullanım
Alanları
Ülkemizin coğrafyası itibariyle çok geniş (10.000 tür) bir bitkisel florası vardır. Bu
bitkilerden 3500 kadarı endemiktir. Ülkemizin hemen hemen her bölgesinde
endemik bitki türüne rastlamak mümkündür. Hatta bu bitkilerden bazları
bulundukları yöre adı ile literatüre geçmişlerdir (Avcı 2004). Çanakkale yöresi
zengin bitki örtüsü, tarihi ve kültürel özellikleriyle ülkemizin değerleri arasındaki
yerini almıştır. Yöre endemik bitkiler kadar endemik olmayan nadir bitkiler
açısından da zengindir. Bu bitkilerden bazıları yöre halkı tarafından hastalıkların
tedavisinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Çan yöresinde doğal olarak yetişen
antioksidan aktiviteye ve tedavi edici değere sahip bazı bitkilerin infüzyon (İnfüzyon:
Yaklaşık 25 gram kurutulmuş bitki üzerine 1 litre kaynamış su ilave eldir ve kabın
ağzı kapatılır. 10 dakika bekledikten sonra karışım süzülerek içilir), dekoksiyon
(Dekoksiyon: Yaklaşık 25 gram kurutulmuş bitki üzerine 1 litre soğuk su ilave edilir
ve kabın ağzı kapatılarak 30 dakika kaynatılır, süzülür ve içilir) ve maserasyon
(Maserasyon: İnfüzyon ve dekoksiyon yoluyla hazırlanan bitki ekstrelerinin tatları
acılaşıp içeriği değişebilir. Bu yüzden maserasyon ısı uygulamadan yapılır.
Maserasyon bitki üzerine su konularak 1 gece bekletme ve ertesi gün karışımın
süzülerek içilmesi esasına dayanır), gibi yöntemlerle ekstrelerinin elde edilmesi ile
bunların çeşitli hastalıklarda kullanılmaları, kültüre alınmaları, korunmaları ve yöre
ekonomisine katkıları hakkında bilgilerin ortaya koyulması amaçlanmıştır.
Çan yöresinde yetişen, ekonomik ve tıbbi değeri olan bitkilerden bazıları şunlardır:
Achillea fraasii Schultz Bip. var. trojana (Troya pancarı), Digitalis trojana Ivan.
(Troya yüksük otu), Ranunculus pedatus subsp. trojanus Waldst. et Kit. (Troya
düğünçiçeği), Sideritis trojana Bornm.(Troya yayla çayı). Erysimum idaea Polatschek,
Jasione idaea Stoj. (Kazdağı uyuzotu), Astragalus ideae Sirj. (Kazdağı geveni), Hieracium
idae (Zahn) Sell et West (Kazdağı mercangüşü), Hypericum kazdaghensis
Gemici&Leblebici (Kazdağı koyunkıranı), Verbascum scamandri Murb.(Eskimenderes
75
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
sığırkuyruğu), Allium kurtzianum [Ascherson & Sint. ex] Kollmann (Yabani soğan),
Peucedanum arenarium Waldst. et Kit. subsp. Urbanii (Freyn et Sint. ex Wolff)
Chamberlain (Domuz kuyruğu), Thymus pulvinatus Celak. (Kekik), Muscari botryoides
(L.) Mill (Yabani sümbül), Taraxacum officinale L. (Karahindiba), Urtica pilulifera L.
(Isırgan), Crataegus monogyna Jacq. (Alıç), Equisetum arvense L. (At kuyruğu), Conium
maculatum L. (Baldıran), Hypericum perforatum L. ( Sarı Kantaron), Juniperus communis
ssp. alpina Smith (Ardıç) Orchis lactea Poir. (sütbeyaz orkide) ve Papaver nudicaule L.
(Gelincik). Bu bitkilerin bir çoğu geleneksel halk ilacı olarak çeşitli hastalıkların
tedavisinde yöre halkı tarafından kullanılmaktadır. Bu bitkilerden bazılarının
fitoterapide kullanım şekline örnek verecek olursak;
Crataegus monogyna Jack. (Alıç)
Familya : Rosaceae
Etken madde: Tanen, flavon türevleri, aminler, kardiyotonik glikozitler
Etki ve Kullanılışı: Çiçekli dal uçları ve meyveleri infüzyon veya dekoksiyon (%2-3)
yoluyla kan dolaşımını düzenleyici, vazodilatör (damar genişletici) ve diüretik (idrar
söktürücü) olarak kullanılmaktadır.
Juniperus communis ssp. alpina Smith (Ardıç)
Familya : Cupressaceae
Etken madde: Reçine, acı madde, uçucu yağ, organik asitler
Etki ve Kullanılışı: Meyveleri infüzyon veya dekoksiyon (%2-3) yoluyla antiseptik
ve diüretik olarak kullanılmaktadır. Yüksek miktarda kullanıldığında böbreklerde
tahrişe neden olur.
Papaver nudicaule L. (Gelincik)
Familya : Papaveraceae
Etken madde: Roeadin
Etki ve Kullanılışı: Çiçekleri infüzyon (%1) yoluyla Sinir sistemini yatıştırıcı ve
hafif uyutucu olarak kullanılmaktadır.
Taraxacum officinale L. (Karahindiba)
Familya : Asteraceae
Etken madde: Karbonhidratlar, musilaj, acı madde
Etki ve Kullanılışı: Bitkinin gövdesi dekoksiyon yoluyla meme kanseri ve meme ile
ilgili diğer problemlerde kullanılmaktadır.
Digitalis trojana Ivan (Troya Yüksük Otu), Digitalis purpurea
Familya : Scrophulariaceae
Etken madde: Primer ve sekonder glikozitler ( digitoksin, gitoksin, gitalohein)
Etki ve Kullanılışı: Bitkinin yaprakları infüzyon (%2-3) yoluyla kalp kasını
güçlendirici olarak kullanılmaktadır.
76
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Hypericum perforatum L. ( Sarı Kantaron)
Familya : Hypericaceae
Etken madde: Uçucu yağ, flavon türleri, hiperisin ve tanen
Etki ve Kullanılışı: Hiperisin düşük dozlarda antideprasan olarak kullanılmaktadır,
ayrıca bitki zeytin yağında bekletilip bu yağ içildiğinde gastrointestinal sistem
üzerinde etkilidir. Haricen yara iyi edici olarak kullanılır.
Thymus pulvinatus Celak (Kekik)
Familya : Labiatae
Etken madde: Uçucu yağ (timol, karvakrol), acı madde, tanen
Etki ve Kullanılışı: Toz ve infüzyonu (% 1.5-3) yatıştırıcı, antiseptik ve spazmolitik
olarak kullanılır.
Antioksidan aktivitelerinin yanı sıra birçok aktiviteye sahip olan bu bitkiler
ilaç endüstrisi, gen teknolojisi, farmakoloji ve turizm alanında söz sahibi olmamızı
sağlayabilecek özelliklere sahip oldukları için ekonomik değeri olan bitkilerdir.
Ancak doğru bitkiyi doğru dozda kullanmak bitkisel tedavide şarttır. Bazı bitkiler
yüksek dozda kullanıldıklarında toksik etki göstermektedirler. Bu yüzden
bitkilerden daha iyi yararlanmak için halk arasında yanlış şekilde kullanılmalarının
önüne geçilmeli ve tedavi amaçlı olarak yalnızca bilinçli uzmanlar tarafından
kullanılmalıdır. Diğer önemli bir nokta da doğru bitkinin doğru şekilde
toplanmasıdır. Tedavide kullanılacak kısım çiçek ise tamamen açtıktan sonra,
yaprak ise tek tek, tohumlar ve meyveler ise olgunlaştıklarında, kökler ve gövdeler
ise genellikle toprak üstü kısmın kuruduğu sonbaharda toplanmalıdır (Gürkan ve
diğ. 2007). Çan yöresinde floranın çok zengin oluşu, dört mevsime yayılması ve
yörede endemik bitkilerin bulunması yerli ve yabancı turistleri cezbetmektedir.
Böylece bitkiler tedavi amaçlı kullanılmalarının yanı sıra ülke tanıtımına, ülke
ekonomisine ve kırsal yörelerin ekonomisine de katkı sağlamaktadır. Ancak
Türkiye’ye bu amaçla gelen turistler kontrol edilemediğinden bazıları bu gezinti
sırasında kaçak bitki toplayıp ülkesine götürebilmektedir. Eğer bu işler bir rehber
eşliğinde kontrollü olarak yapılırsa bu önlenmiş olur. Avrupa’da herhangi bir dağda
izinsiz olarak bitki toplanması yasaklanmıştır. Halktan birisi görse dahi hemen
müdahale edip resmi makamlara haber vermektedir. Bizim ülkemizde ise yörenin
insanları misafirperverlik örneği olarak, bu bitkilerin yerlerini kendileri gösterip,
kendi elleriyle turistlere verirler.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Çanakkale yöresindeki doğal bitki örtüsünden yeteri kadar faydalanılamadığı
görülmektedir. Bunu sağlamak için aşağıdaki öneriler dikkate alınmalıdır:
· Öncelikle bitkilerin yöredeki sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkaracak bitki
örtüsü haritası yapılmalıdır.
77
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
·
·
·
·
·
·
·
·
·
Bitkilerin deneysel biyolojik verimlilik çalışmaları yapılmalı ve bitkiler
kültüre alınmalıdır.
Yöre halkı bilinçlendirilerek bu bitkilerden sadece ekonomik anlamda
değil, aynı zamanda estetik kullanım bakımından da yararlanma yoluna
gidilmelidir.
Yeşil alanlarda, ev bahçelerinde, kamu kurum ve kuruluşlarının
bahçelerinde estetik ve halkı bilgilendirme amaçlı kullanılmalıdır.
Yararlı bitki türlerinin endüstriyel üretimi yapılmalıdır.
Bitkilerde istenen özellikleri arttırmaya yönelik hibridasyon çalışmaları
yapılmalı ve bitkiler kimyasal içerikleri yönünden araştırılmalıdır.
Bitki turizminde turistlere rehberlik yapacak elamanların yetiştirilerek
ülkemizden bitki kaçırılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.
Ekonomik değeri olduğu belirlenen bitkilerin yurt içi ve yurt dışı pazarda
uygun fiyat bulabilmesi için kooperatiflerin kurulması gerekmektedir.
Ekonomik değeri olduğu belirlenmiş bitkilerin üretimi ve pazarlanması için
sözleşmeli yetiştiricilik alternatifi sunulmalıdır.
Fitoterapide kullanılacak bitkilerin; botanik açıdan tayini, mikrobiyolojik ve
kimyasal kontrolü yapılıp, etken madde miktarı belirlenip standardize
edilerek ve hijyenik şartlarda ambalajlanmış olarak hastaya sunulması
gerekir.
Sonuç olarak Çan yöresinde bulunan ve ekonomik değer taşıyan bu bitkilerin
diğer tarımsal ürünlerle entegre bir biçimde değerlendirilmesi biyolojik çeşitlilik
açısından da önemlidir. Biyolojik çeşitlilik, ürün çeşitliliği sonucunu doğurur. Ürün
çeşitliliği ise birçok riskin azaltılması bakımından önemlidir. Çünkü herhangi bir
ürünün piyasa dalgalanmaları ve başka nedenlerle ekonomik öneminin artması veya
azalması, diğer ürünlerle tolere edilebilir.
KAYNAKLAR
Gürsoy, O.V., Gürsoy, K.U.
2004
“Anadolu’da Diş ve Dişeti ile ilgili Hastalıkların Tedavisinde Halk Arasında Yaygın
Olarak Kullanılan Bitkiler, Kullanım Şekilleri ve Bitkisel Özellikleri.” Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi 7 (1): 64-67.
Van Wayk, B.E., Wink, M.
2004. Medicinal Plants. First edition. Briza Publications. ISBN: 1875093 443
Hobhouse, H.
2007
Seeds of Change (Değişim Tohumları - İnsanlık Tarihini
Değiştiren 6 Bitki). ISBN:
978-975-293-536-5. Doğan Kitapçılık. İSTANBUL
Serteser, A., Gök, V.
2003
Doğal Antioksidanların Biyoyararlılığı. 3. Gıda Mühendisliği Kongresi. Sayfa: 83-98.
Çam, M., Hışıl, Y.
2003
Gıdalardaki Flavonoidler ve Önemleri. 3. Gıda Mühendisliği
Kongresi. Sayfa:
67-82.
78
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Gürkan, E., Öndersev, V.D., Ulusoylu, M., Göztaş, Z., Dinçşahin, N.
2007
Bitkisel Tedavi. İstanbul: Onur Matbacılık.
Avcı, M.
2004
“Türkiye Bitkilerinin İsimlendirilmesinde Coğrafi Özelliklerin Etkisi.” İstanbul
Üniversitesi Coğrafya Dergisi 12: 31-45.
79
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
80
ÇANAKKALE İLİ ÇAN İLÇESİ
TELEKOMÜNİKASYON ALTYAPISI
PROBLEMLERİNİN İNCELENMESİ VE
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Bilal KARAASLAN , Mehmet GÜCÜYETMEZ,
Yakup KILIÇARSLAN Kezban KANMAZ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Çan Meslek Yüksek Okulu
ÖZET
PSTN (Public Switched Telephone Network – Genel Anahtarlamalı Telefon Ağı )
uzun zamandan beri kullanılan bir haberleşme teknolojisidir. Bu teknoloji ilk başta ses
taşıma amacıyla kullanılmış daha sonra geliştirilerek ADSL (Asymmetric Digital
Subscriber - Asimetrik Sayısal Abone Hattı), SMS (Short Message Service- Kısa Mesaj
Servisi) ve video (görüntülü haberleşme) teknolojileri de PSTN üzerine eklenmiştir. Bu
çalışmada Çanakkale ili Çan ilçesi telekomünikasyon alt yapısı incelenerek,
bilgilendirme yapılmıştır.
Anahtar kelimeler: PSTN, ADSL, Telekomünikasyon, Çan ilçesi
ABSTRACT
PSTN (Public Switched Telephone Network) is a communication technology which has
been used for a long time. As first, this technology was used for sound transmission then
this technology was developed as adding ADSL(Asymmetric Digital Subscriber), SMS
(Short Message Service) and video technologies to PSTN technology. In this study,
telecommunication infrastructure of Canakkale city, Can District has been researched and
has been informed about that infrastructure.
Key words: PSTN, ADSL, Telecommunication, Can district.
GİRİŞ
PSTN (Public Switched Telephone Network/genel anahtarlamalı telefon ağı) devre
anahtarlama ağında iletişim, bağlantı tabanlı bir şekilde kurulmaktadır. PSTN
şebekeleri, kullanıcılara her çağrı için bir uçtan diğerine devre bağlantısı
sağlamaktadır (Şekil 1). Arayan tarafın bağlı olduğu santralden başlayarak, aradaki
santraller ve diğer uçtaki aranılan santrale kadar bir devre kurularak santraller
arasındaki haberleşme temel olarak; çağrı kurma, çağrı yönlendirme ve çağrı
sonlandırma adımlarından oluşmaktadır.
Karşılıklı görüşmenin başlatılmasında öncelikle arayan kişi tarafından telefon
ahizesinin kaldırılması ile birlikte bağlı bulunduğu santrale kadar 64 Kbps lık bir yol
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
kurulmuş olur, numaranın tuşlanması ile çağrı yönlendirme işlemi başlatılır ve
görüşme sona erdikten sonra da bağlantı kesilerek bağlantı yolu ve kaynaklar
serbest bırakılır. Her iletişim kurulduğunda 64 Kbps’lik (karşılıklı olarak 128 Kbps)
bant genişliği sabit olarak ayrılmaktadır, daha az ya da daha fazla bant genişliği
mümkün değildir. Temel olarak ses taşıma için kullanılan PSTN zamanla
geliştirilerek sesin yanında veri, kısa mesaj ve görüntülü haberleşme gibi hizmetler
de vermeye başlamıştır. Bir hat üzerinden bütün hizmetlerin verilebilmesi ile ek
yatırımlara gerek kalmadığından maliyetler minimize edilmiştir.
ADSL (Asymmetric Digital Subscriber Line-Asimetrik Sayısal Abone Hattı),
sözcüklerinin baş harflerinden oluşan ADSL, standart telefonlar için kullanılan
bakır teller üzerinden yüksek hızlı veri, ses ve görüntü iletişimini aynı anda
sağlayabilen bir modem teknolojisidir. Standart bakır telefon telleri üzerinden daha
fazla verinin transfer edilebilmesi için geliştirilmiştir. Sıradan telefon hatları
üzerinden geniş band erişimi sağlayan bir bakır devre transmisyon teknolojisi olarak
internet kullanıcıları tarafından tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır.
ADSL tümüyle bir Internet teknolojisi olarak geliştirildiğinden hem ev
kullanıcılarına hem de işletmelere çok çeşitli avantajlar sağlamaktadır.
· Yüksek Hız
· Sabit Ücret
· Sürekli Bağlantı
· Aynı Telefon Hattı Üzerinden Konuşma
· Paylaşılmayan Özel Hat
· Sayısal Teknoloji
· Güvenli Internet Erişimi
ADSL, mevcut telefon hattını daha etkili kullanmak amacıyla sayısal verileme
tekniği ile aktarılabilecek veri yeterliliğinin arttırılması yoluyla kullanıcıya geniş veri
aktarım olanağı sağlamaktadır. Dolayısıyla bu teknoloji sayısal veri ve ses bilgilerini
aynı anda kullanmamıza olanak sağlar (Şekil 2). Ses ve veri bilgilerinin birbirlerini
etkilememeleri için splitter/ayırıcı kullanılması gereklidir.
Çan İlçesi
Çan ilçesi nüfusu, 2007 Adrese Dayalı Nüfus sayımına göre 29.172’dir. İlçede
bulunan 18 Mart Çan Termik Santrali, Türkiye Kömür İşletmeleri, Çanakkale
Seramik Fabrikaları grubu ve Çan Meslek Yüksek Okulu nüfusun artmasına önemli
katkılarda bulunmuştur ve bulunmaya da devam etmektedir.
Çan İlçesi Telekomünikasyon Altyapısı
Türk Telekom A.Ş. teknolojik alt yapısını değiştirerek her bölgede aynı teknolojik
alt yapının bulunmasını ve PSTN, xDSL, ISDN, Data hizmetlerinin her yerde
verilebilmesini sağlamak için çeşitli projeler başlatmıştır. Çan ilçesinde sayısal
santral kurulu olup, bu santralde abonelerin talep edeceği tüm hizmetler
verilmektedir. Kırsal alan dönüşüm projesi kapsamında 2007 yılında tüm yerleşim
82
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
birimlerindeki santrallerin sayısal santrale dönüştürülmesi kapsamında, Çan
ilçesindeki kırsal alan birimlerinde kurulu bulunan 16 adet santral de sayısal santrale
dönüştürülmüştür. Bu santrallerin 13’ünde ADSL hizmeti verilmeye başlanmış
olup, kalan 3 santralde de 2008 yılı sonuna kadar bu hizmet verilmeye
başlanacaktır. Çan ilçesinde yaklaşık 4.000’e yakın ADSL ve 19.000 PSTN abonesi
bulunmaktadır.
SONUÇLAR
· Çan ilçesinde ADSL alt yapısı olmasına karşın ADSL aboneliğinin çok
yüksek olmadığı tespit edilmiştir.
· Çan ilçesinde bazı PSTN ve ADSL işlemleri yapılamamaktadır ve bu
işlemler Biga ilçesinde yapılmaktadır. Bu durum işlemleri geciktirmektedir.
Bu işlemler Çan ilçesinde de yapılabilmelidir.
· 2008 yılı sonuna kadar Çan ilçesindeki bütün santrallerde ADSL hizmeti
verilmelidir.
· İnternetin ekonomik, ticari, bilimsel vb. katkıları hakkında ilçe halkı
bilgilendirilmelidir.
· Görüntülü haberleşme ve SMS teknolojileri hakkında halk bilgilendirilerek
bu teknolojilerin kullanımı artırılmalıdır.
TEŞEKKÜR
Bu çalışmada, teknik bilgilerinden faydalanılan Çanakkale İl Telekom Müdürlüğüne
ve Çan İlçe Nüfus Müdürlüğüne teşekkür ederiz.
KAYNAKÇA
[1] http://www.penguen.net/belgeler/dokumanlar/ asistan/bil342-2001-2-VoIP.pdf
[2] http://www.adslteknikservisi.com/adslnedir.htm
[3] http://www.nevsehireml.net/erisim.html
[4]http://report.tuik.gov.tr/reports/rwservlet?adnks=&report=turkiye_ilce_koy_sehir.RD
F&p_il1=17&p_ilce1=204&p_kod=2&desformat=html&ENVID=adnksEnv
[5] Çanakkale İl Telekom Müdürlüğü
83
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 1. Telekomünikasyon ağı
Şekil 2. ADSL yapısı
84
ÇAN (ÇANAKKALE - TÜRKİYE) İLÇESİ
BİTKİSEL DEĞERLERİ
Ahmet GÖNÜZ1 Berrak Damla YAĞAN1 Kaan HÜRKAN2
Seda ATAŞ2 Ercan DÖVER2
1 Çanakkale
On sekiz Mart Üniversitesi
Biyoloji Bölümü
2 Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZET
Bu çalışmada Çan yöresi Kirazlı ve Ağı Dağı çevreleri dahil olmak üzere gerçekleştirilen
arazi çalışmalarında, ekonomik ve tıbbi potansiyeli yüksek olan türlerden bir kısmı
araştırılmıştır. Yörede ibreli ormanlar statüsüne giren ve Kaz Dağı endemiği olarak
bilinen Abies nordmanniana subsp. equi-trojani (Aschers, et, Sint. Ex Boiss) Coode et
Cullen (Kaz Dağı göknarı) başta olmak üzere yapraklı ormanlar statüsüne giren
Quercus cerris L. var. cerris (tüylü meşe), Q. frainetto Ten. (macar meşesi), Q.petraea
subsp. iberica (Stevon ex Bieb) Krasslin (sapsız meşe), Q. infectoria subsp. boisseri
(Reuter) O.schwarz. (mazı meşesi), Q. robur subsp. robur L. (saplı meşe) gibi yapraklı
orman üyeleri ile Castanea sativa Miller. (kestane) ağaçlarının yanı sıra, odunundan
faydalanılan Carpinus betulus L. (gürgen), meyveleri yenen Corylus avellana L. (fındık),
Cornus mas L. (kızılcık), yine meyveleri böbrek taşı düşürmek için kullanılan Juniperus
oxycedrus L. (ardıç), ayrıca aşılanarak Antep fıstığı meyvelerinin elde edildiği Pistacia
terebinthus L. (menengiç) gibi çalı taksonları gözlenmiştir. Keza, günümüzde salatalarda
limon yerine kullanılan limon tuzu maddesinin elde edildiği Asphodelus aestivus Brot.
(çiriş otu) taksonunun bol miktarda doğal yayılışlı olduğu izlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çan (Çanakkale), Göknar, Meşe, Gürgen, Fındık, Ardıç,
Menengiç, Çiriş otu.
GİRİŞ
İnsan yaşamının temel ihtiyacı olan gıda ile doğrudan ilişkisi, tarım sektörünü ülke
ekonomileri açısında son derece önemli kılmaktadır. Beslenme alışkanlığının
coğrafik koşullar ve kültürel faktörler nedeniyle önemli farklılıklar göstermesi,
ülkeleri besin ihtiyaçlarını dışarıya bağımlı olmaksızın kendi kendilerine karşılamak
ve sektörde verimliliği arttırmak amacıyla devletin desteği ve koruması altında
kapsamlı tarım politikaları oluşturmaya yöneltmiştir. Türkiye, ekonomisinde tarım
sektörünün hala önemli bir yere sahip olduğu, gelişmekte olan bir ülkedir. Gelişme
sürecindeki her ülke gibi, Türkiye için de dış ticaret, gerek dışsatım gelirleri, gerekse
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
gelişme için gerek duyulan yatırım ve ara malı gibi unsurların dış alımı itibarı ile son
derece önemlidir (Zan 2005).
1 ton buğday elde edebilmek için 1000 ton suya, 1 kg ekmek için 1 - 400
litre suya, 1 porsiyon bonfile için 9800 litre suya ihtiyaç olduğunu bildiren WWFTürkiye ve TEMA Vakfı yetkilileri; 40 yılda 1,25 milyon hektar alan kaybettiğimizi,
NASA yetkilileri ise; Türkiye’ nin büyük bölümünün 2040 yılında çöl olacağını ifade
etmektedirler. Verimli toprağın 1 cm2sinin ortalama 500 yılda oluştuğu
bilinmektedir ve 40 cm2’ lik tarım yapılabilecek toprak oluşumu için 20 bin yıl
gerekmektedir (Gönüz ve Hürkan 2007).
Tarım ürünlerinin dünya piyasalarında gelişen rekabet koşulları altında,
Türkiye tarım ve tarıma dayalı sanayileri daha bütüncül yaklaşımlara ihtiyaç
duymaktadır. Tarım sektörünü ilgilendiren her uygulamanın tarıma dayalı
sanayilerde ya da tam tersine tarıma dayalı sanayilerle ilgili her uygulamanın tarım
sektöründe yol açacağı gelişmeler dikkate alınmalıdır (Türkekul ve Abay 2000).
Örneğin; yem sektörü, hammaddelerini tarımsal kaynaklardan ve yem
sanayi ürünleri ile kalıntılarından elde edilen bir sektördür. Yem sektörüne
hammadde sağlayan sektörler; değirmencilik, nişastacılık, fermantasyon (alkol ve
biracılık), şeker, bitkisel yağ, hazır gıda (konserve, marmelat, salça, meyve suyu vs.),
et ve rendering (saflaştırma) tesisleri, süt, mermer ve tuz, su, soda, gübre ve kimya
sanayileridir. Hammadde temini yaptığı sektörlerin dışında ürettiği ürünlerin
kullanıldığı et ve süt sanayi, ekipman temininin sağladığı tarım araç ve gereçleri
sanayi gibi pek çok ana ve yan sanayi kolu ile ilişki içindedir.
Hayvancılık potansiyeli bakımından dünyada önemli ülkeler arasında
gösterilen fakat bu pastadan yeterince pay alamayan Türkiye’ de yem endüstrisi;
kurulu fabrika sayısı ve kullanılabilir yüksek kapasite oranıyla önemli bir Agro –
endüstri kolu olmaktadır.
Yem üretiminin temelini oluşturan yem bitkilerinin üretimi halen
ülkemizde yeterince gelişmemiştir. Ülkemizde düzenli bir hayvancılık politikası ve
buna bağlı olarak yem ve yem bitkileri üretimi politikası da bulunmamaktadır.
Toprağın organik yapısı nedeni ile yüksek ürün verimliliği olan ülkemizde halen
Hititler’ den beri tüketilmekte olan yonca, korunga, fiğ ve burçak gibi birkaç ürün
geleneksel yöntemlerle üretilmeye devam edilmektedir. Yem bitkisi üretim alanları
ülkemiz toplam ekilebilir alanın %3’ ünü, her yıl ekilen alanın ise %6’ sını
kapsamaktadır. Bu nedenle yurdumuzda hayvan beslenmesinin büyük bölümü
halen doğal çayırlara, meralara, anızlara ve tahıl samanına dayanmaktadır.
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için üretilen karma yemlerde tahıllar
(arpa, buğday, çavdar, akdarı, yulaf), yağlı korunga küspeleri (ayçiçeği, pamuk,
fındık, soya küspesi), hayvansal kökenli proteinler (balık, et-kemik, kan unları,
tavuk ve mezbaha kalıntıları, kemik unu), değirmen artıkları (buğday kırığı, razmol,
kepek, pirinç kepeği, bonkalite), bira fabrika artıkları (malt çimi, malt tozu), sektör
altı bakliyat (mercimek, bakla vs. kırıkları) ile katkı maddeleri (vitaminler,
mineraller, melas, tuz, mermer tozu, kireç taşı, ilaçlar) kullanılmaktadır.
86
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Keza; kağıt, kültürel ve sanayi alanındaki yeri ile insanlığın en önemli
ihtiyaç maddelerinden biri olup, kağıt sanayinin gelişmesi bir ülkenin sanayi ve
kültürel gelişmişlik düzeylerinin belirleyici etmenlerinden biri olarak kabul
edilmektedir.
Kağıt sektörü; odun, yıllık bitkiler ve atık kağıt hammaddelerinden selüloz,
odun hamuru, eski kağıt hamuru üretilmesi ve bu ara ürünlerin değişik mekanik,
kimyasal işlemlerle kağıda dönüştürülmesine kadar geçen aşamaları içeren sanayi
koludur. Sermaye ve enerji yoğun, orta-ağır bir sanayi dalı olan kağıt sanayinde
üretimi gerçekleştirilen ürün grupları basım ve ambalaj sektörleri için girdi
oluşturmaktadır.
Kağıt, bitkilerin lifli hücrelerinin keçeleştirilmesi suretiyle elde edilen yazı
yazılabilecek madde olup, kağıt yapımında kullanılan temel madde birçok bitkide lif
halinde bulunan “selülozdur”. Selüloz bir karbohidrat olup, bitki hücrelerinin duvar
dokularının ana kısmını teşkil eder. Selüloz basit elyafları, trakeidler veya odun
elyafı halinde ve özellikle pamukta olmak üzere muhtelif bitkilerde tohum elyafı
halinde bulunmaktadır.
Kağıdın yapımında kullanılan başlıca hammaddelerden ladin, göknar, çam,
kayın, kavak, okaliptus gibi orman ürünleri ile saman, kendir, keten, jüt kamışı gibi
yıllık bitkiler olup, atık kağıtlar, keten, kendir eskileri ve pamuklu paçavralar da
hammadde olarak kullanılmaktadır.
Çan yöresinde Göknar, Çam, Kayın ve kavak hem doğal olarak yayılış
göstermekte, hem de kültür olarak yetiştirilebilmektedir.
Kalkınma planlarının uygulandığı dönemlerde, ülke çapında gerçekleştirilen
yatırımlar sonucunda SEKA’ nın kapasitesi 1970 yılında 150 bin tona yükselmiştir.
İzmit, Afyon, Dalaman, Aksu ve Çaycuma tesislerinin işletmeye alınmasıyla toplam
kapasite 1980 yılında 382,5 bin tona yükselmiştir. 1981 yılında Balıkesir, 1984
yılında da Akdeniz ve Kastamonu tesislerinin işletmeye alınmaları ile kapasite 577,5
bin tona yükselmiştir.
2001 yılı itibari ile SEKA hammadde ihtiyacının %75’ini orman
kaynaklarından, %7 sini yıllık bitkilerden, %12’ sini atık kağıtlardan ve %6’sını ithal
selulozdan karşılamıştır. Özel sektör ise hammadde ihtiyacının %75.8’ ini atık
kağıtlardan, %19’unu ithal selulozdan, %5.2’ sini saman vb. yıllık bitki ve tarım
atıklarından karşılamıştır. Hammadde ihtiyacının ağırlıklı olarak atık kağıttan
karşılanıyor olması gerek orman varlıklarının tüketilmemesi gerekse ekonomik
olması nedeni ile olumlu bir gelişme göstergesidir. Diğer yandan Dünya
pazarlarında kullanım alanları, tüketim miktarları ve fiyatları yıldan yıla artmakta
olan Uçucu (eterik) yağ içeren bitki listelerine bakıldığında ise durum şöyledir:
Doğada yetişen 300’e yakın bitki familyasından 1/3’ü uçucu yağ
içermektedir. Uçucu yağlar, bitkilerden veya bitkisel droglardan çeşitli yöntemlerle
elde edilen, oda sıcaklığında sıvı halde olan kolaylıkla kristalleşebilen, uçucu,
kuvvetli kokulu ve su buharı ile sürüklenebilen yağımsı karışımlardır (Ceylan, 1997).
Uçucu yağ taşıyan bitkiler, daha çok sıcak iklim bölgelerinde yetişmektedirler.
Ülkemizi de içine alan Akdeniz bölgesi ise uçucu yağ taşıyan bitkiler bakımından en
87
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
zengin bölgelerden birisini oluşturmaktadır (Ceylan, 1997). Dünyada uçucu yağ
üretimi birçok ülkede yapılmaktadır. Bugün ticari amaçla üretimi yapılan uçucu yağ
bitkilerinin sayısı 40’ ı geçmektedir (Ceylan 1997).
MATERYAL VE METOD
Ülke ekonomisine yönelik istatistik bilgilerin bir kısmı daha önce çeşitli kurumlarda
gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilmiş ve bu bilgiler Çan yöresi bitki envanteri
ile karşılaştırılmıştır. Yine farklı zamanlarda arazi çalışmaları düzenlenerek, yörede
doğal yayılış gösteren bitkilerin fotoğrafları ile yerel insan popülasyonlarından çeşitli
bilgiler alınmış ve bilimsel veriler eşliğinde değerlendirilmiştir.
BULGULAR
Yörede yapılmış eski çalışmalar ve tezlerden alınan bilgiler ile gerçekleştirilen arazi
çalışmaları sonuçları birleştirildiğinde Çan yöresi ekili ve kırsal alanlarının çok
zengin bitki çeşitliliği içerdiği gözlenmiştir. Bunların tamamının bu çalışmaya
sığması mümkün olmadığı için bitkisel değerler açısından takson sayıları sınırlı
tutulmuş ancak tehlike kategorisi içerisine giren bitkiler tablo halinde verilmiştir.
Yem bitkileri ile ilgili bilgiler araştırıldığında; Ülkemizde yetiştirilmeye
uygun yem bitki türleri ve muhtemel yetiştirilme alanlarının aşağıdaki gibi olduğu
belirlenmiştir (Yıldırım 2005).
· Yonca (Medicago sativa)’ nın; tüm bölgelerde sulanan alanlarda ot üretiminde,
· Ak Üçgül (Trifolium repens)’ ün; Marmara, Karadeniz ve geçit bölgelerinde
sulanan alanlarda otlatma amacı ile,
· Fiğ (Vicia spp.) ve Bezelye (Pisum spp.)’ nin; tüm bölgelerde ve sulak
alanlarda ot ve tohum olarak,
· Silajlık Mısır (Zea mays); yağışın yeterli olduğu Karadeniz bölgesi dışındaki
tüm bölgelerde sulama ile silaj üretiminde,
· Sorgum (Sorghum); tüm bölgelerde sulanabilir alanlarda silaj olarak ve tohum
olarak üretimi gerçekleştirilebilir.
Yem bitkileri İhracat ve ithalatına bakıldığında (Tablo 1) ülkemizin hayli
yüksek oranda döviz kaybettiği izlenmiştir (Yıldırım 2005). Yıllar itibarı ile karma
yem ithalatı düzenli bir seyir izlerken, ihracatımız dalgalanma göstermektedir.
Özellikle AB ülkelerinden ithal edilen kedi ve köpek mamaları, nişasta bazlı
mamalar, balık yemleri ve mineral maddeler, ithalatın önemli kalemlerini
oluşturmaktadır. Yetiştirme dışında ihtiyaç görülen yem bitkileri Çayır ve
Meralarımızdan temin edilmektedir.
Çevre sorunlarının her geçen gün daha fazla hissedilebildiği günümüzde,
doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının önemi iyice artmıştır. Bu çevrede çayır
ve meralarımız en önemli doğal kaynaklarımızdan birisidir. Bu alanlar sadece
hayvan besleme için kaba yem üretmekle kalmayıp, doğal dengenin önemli bir
unsurudur. Çayır ve meralar topraklarımızın yerinde tutulmasında, temiz su, hava
88
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ve gıda üretiminde çok sayıda bitkisel ve hayvansal organizmaya ait gen
kaynaklarının korunmasında büyük önem taşır. Sonuç itibari ile bu şehirde yaşayan
insanlarımız içinde önemlidir. Bu yüzden çayır ve meraların doğru kullanılması
gereklidir. Doğru kullanım için mera toprağının ve üzerinde yaşayan bitkilerin iyi
bilinmesi gerekir (Serin 2008).
Yem bitkilerinin üretiminden başlayarak hem kaba yem üretiminde hem de
karma yem üretiminde üretim alanlarının genişletilerek ve geliştirilerek atıl olan
kapasitenin kullanımıyla birkaç kat fazla ve ucuz yem üretilmesi gerekmektedir.
Ayrıca bürokrasi-üniversite-sanayi ve meslek örgütlerinin birleşerek meslek
okullarının açılması sağlanmalıdır. Kağıt sanayi ile ilgili veriler Tablo 2’de
sunulmuştur. Kağıt ve kağıt ürünleri ithalatında Almanya, İtalya, Fransa ve İsveç en
önemli pazarlar olurken, son yıllarda İsveç ve İspanya’ ya yönelik gerçekleştirilen
ithalatta önemli artış kaydedilmiştir. 2002 yılında Almanya’ nın toplam ithalattan
aldığı pay ortalama %21 iken, İtalya %8,8, İspanya %7,1 pay almaktadır. Dünyanın
en önemli kağıt ve kağıt ürünleri ihracat ve ithalatçısı konumundaki A.B.D.’ nin
2002 yılı ithalatından aldığı pay ise %33,3 olmuştur.
Türkiye’ de kağıt sektörünün seluloz ihtiyacı artarken, selüloz üretimi
azalmaktadır. Kağıt gibi önemli olan bir sektörün hammadde açısından çok büyük
ölçüde dışa bağımlı olması en önemli sorunu oluşturmaktadır. Dünyada
uygulanmakta olan hızlı büyüyen türlerle yeni plantasyon tesislerini elde edilmesi,
orman alanlarından bozuk karakterli olan sahaların, kağıtlık odun amaçlı
ağaçlandırılması ile 20-30 yıl gibi bir sürede oldukça önemli miktarda selülozluk
odun sağlanabilecektir. Özellikle hızlı gelişen iğne yapraklı türler ve kağıt üretimi
için uygun nitelikli yapraklı türlerin plantasyon tekniği ile endüstriyel hammadde
ihtiyacını karşılamak üzere yetiştirilmesi üzerinde durulması gerekmektedir.
Diğer yandan Dünya pazarlarında kullanım alanları, tüketim miktarları ve
fiyatları yıldan yıla artmakta olan Uçucu (eterik) yağ içeren bitki listelerine
bakıldığında ise durum Tablo 3’de gösterilmektedir.
Türkiye’nin uçucu yağlar ihraacatı bilgileri Tablo 4’te gösterilmiştir.
Türkiye’nin 2006 yılı uçucu yağlar ithalatı ise yaklaşık 10 milyon dolardır. İthal
edilen başlıca yağlar, nane yağı, ıtır çiçeği yağı, portakal yağı, limon yağı ve yasemin
yağıdır. İthalatın büyük kısmı, AB ülkelerinden yapılmaktadır. Ülkeler bazında
bakıldığında ise İngiltere, Fransa, ABD, Hindistan, Almanya, İspanya, Endonezya,
İtalya, Çin, İsviçre, Hollanda ve Brezilya en fazla ithalat yapılan ülkelerdir
(Bektaşoğlu 2007).
Kazdağlarında uçucu yağ içeren bitki potansiyeline bakıldığında;
Adaçayı – Salvia fruticosa
Anason – Pimpinella tragium subsp. lithophila
Defne - Laurus nobilis
Karanfil – Dianthus anatolicus
Kekik – Thymus zygioides var. lycaonicus ve diğer Thymus türleri
Lavanta – Lavandula stoechas
Sarımsak – Soğan – Allium türleri
89
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Sedir ağacı – Juniperus türleri (Botanik literatüründe Juniperus sp. = Ardıç Olarak
geçmektedir.
Yasemin – Jasminum fruticans
9 çeşit uçucu yağ içeren bitki örneği görülmektedir. Ancak listede yer almayan ;
Mercanköşk Origanum onites
“
Origanum vulgare
Dağçayı
Sideritis trojana
Sığır kuyruğu Verbascum spp.
Kantaron
Hypericum spp.
Papatya Anthemis cretica
Menengeç Pistacia terebinthus
Kestane Castanea sativa
Fındık Corylus avellana
Meşe (Quercus spp.) türleri gibi taksonların da çay, uçucu yağ, tanen veya
yenen meyve olarak değerlendirildikleri bilinmektedir.
Türkiye’de son yıllarda, gülyağı dışındaki uçucu yağ tesislerinin sayısında da
artış gözlenmektedir. Özellikle Antalya, Manisa, Mersin, Muğla ve Hatay illerinde
kurulu tesislerde kekik, defne, kır nanesi, biberiye, kimyon, mersin, limon yaprağı,
anason, melissa, sığala ağacı gibi aromatik bitkilerden uçucu yağ üretilmektedir.
Yukarıda adı geçen bitki türlerinin kültüre alınması hem yurt dışına giden döviz
miktarını düşürecek, hem de iç piyasaya yeterli ürün oluşturacaktır.
Ayrıca bitki taksonlarının birçok parçaları gerek tıp, gerek eczacılık ve
gerekse halk tababetinde yüksek oranda kullanım alanı bulmaktadır.
Bir bitkinin farklı parçaları (yapraklar, kökler, kabuklar, meyve veya
tohumları) genellikle farklı aktif içeriklere sahiptirler, bu nedenle bazı kısımları
toksik etki yapabileceği gibi bazı kısımları da faydalı özellik gösterebilmektedir.
Örneğin Papaver somniferum’ un meyve kapsüllerinden kuvvetli droglar elde
edilirken,
tohumları alkoloid içermez. Fitoterapide bazen bütün bitki
kullanılabileceği gibi sıklıkla sadece özel olarak belirlenmiş kısımları
kullanılmaktadır. Resmi dökümanlarda ve ilaç prospektüslerinde bitkilerin ve bitki
parçalarının isimleri Latince olarak yer almaktadır (Van Wyk ve Wink 2004).
Kökler
Birçok türün etli veya odunlu kökleri tıbbi olarak kullanılmaktadır. Kökler bazen
fibröz (Urtica dioica; Urticae radix), dayanıklı (Glycyrrhiza glabra) ve bazen de etli
(Harpagophytum procumbens) olabilmektedir.
Rizomlar
Bir rizom; etli veya odunlu uzamış gövdedir. Genellikle yatay olarak toprak altında
gelişir. Rizomları kullanılan birçok bitki örneği vardır; (Zingiber officinale, Piper
methysticum).
Soğanlar
90
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Soğanlar; etli yapıda ve katmanlar halinde bulunan yaprak orijinli yapılardır.
Soğanlar tıbbi kullanım açısından özellikle soğanda (Allium cepa), sarımsakta (Allium
sativum) ve adasoğanında (Urginea maritima) oldukça popülerdir.
Tuberler
Bir tüber; şişkin, etli yapıda ve toprak altında bulunan, genellikle gövde orijinli fakat
sıklıkla kısmen kök kısmen de gövde özelliği gösterebilen bir yapıdır. Colchicum
autumnale ve Hypoxis hemerocallidea tüberleri en iyi bilinen örneklerdir.
Kabuklar
Kabuklar, ağaç gövdesini koruyan katmanlardır. Hemen altında bulunan canlı odun
hücrelerinden türevlenmişlerdir. Kabuk kısımda yüksek konsantrasyonda aktif
içerikler bulunur. Birçok örneği bulunmaktadır; meşe kabukları (Quercus), kinin
kabukları (Cichona) gibi.
Gövde odunları
Kalın gövdeler veya odun tıbbi olarak kullanılmaktadır. Örnek; Santalum album,
Quassia amara).
Yapraklar
Yapraklar salt olarak kullanılabildiği gibi, sürgünleri ve petiolleri karıştırılarak da
kullanılabilir. Örnek: Ginkgo biloba.
Toprak üstü kısımları
Bütün toprak üstü kısımları bitkiler çiçekli dönemdeyken hasat edilir ve kullanılır.
Örnek Hypericum perforatum.
Çiçekler
Geleneksel tıpta çiçekler popüler olarak kullanılmaktadır. Bazen çiçeklerin belirli
parçaları kullanılmaktadır; ebegümeci kaliksleri (Hibiscus sabdariffa), safran
stamenleri (Crocus sativus), mısırın stigmaları (Zea mays) veya polenler.
Meyveler
Genellikle küçük ve kuru meyveler kullanılmaktadır. Örnekler; Foeniculum vulgare,
Pimpinella anisum, Juniperus communis.
Tohumlar
Tohumlar, meyvelerin içinde bulunur ve bazen tek başlarına kullanılır.
Sakızlar
Sakızlar; yoğun polisakkarit karışımlarından oluşmuştur. Suyla çözünebilirler ve
kısmen insanlarda sindirilebilirler. Sakız, bazen hasar görmüş gövde dokusundan
savunma mekanizmasının bir ürünü olarak dışarı çıkar ayrıca ağaç gövdesini
böceklerden ve diğer zararlılardan korur.
Reçineler
Reçineler, özelleşmiş hücrelerden veya kanallardan boşaltılan bir maddedir.
Esansiyel yağların ve polimerleşmiş terpenlerin karışımından oluşmaktadır.
Çoğunlukla suda erimezler. Balsamlar, benzoik asit, sinamik asit ve diğer esterleri
yüksek oranda bulundururlar. Örnek; (Styrax benzoin).
Sabit yağlar
91
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Bu yağlar uçucu olmayan bitkisel yağlardır. Meyve ve tohumlardan elde edilirler ve
suda erimezler. Örnekler; (Ricinus communis, Olea europaea).
Esansiyel (uçucu) Yağlar
Bu tür yağlar uçucu yağlardır. Genellikle gövdelerin distilasyonu ile elde edilir.
Monoterpenoidler, sesquiterpenoidler, fenilpropanoidler ve kumarinlerden
oluşmuşlardır. Örnek; (Cinnamomum camphora).
Çan yöresi doğal yayılışlı bitki örneklerinden çok az bazılarının tıbbi
özellikleri Tablo 5’de sunulmuştur.
İlave olarak çeşitli gıda maddelerinin, antik çağlardan bu yana baharatlar ve
meyveler gibi bitkisel ürünler ile şarap ve ekmek gibi maddelerin de
renklendirilmesinde kullanılmıştır. Gıdalarda kullanılan ilk ticari renk basit bitki
ekstraktlarıdır. Kırmızıdan maviye kadar renk aralığı oluşturan antosiyaninler genel
olarak üzümlerden, mürver ağacı çiçeğinden ve kırmızı lahanadan ekstrakte
edilmiştir (Altuğ 2001).
Keza, günümüzde özellikle gelişmiş ve refah düzeyi yüksek ülkelerde
doğal boyalar kullanılarak boyanmış tekstil ürünlerine büyük talep vardır. Bu
boyaların büyük çoğunluğu bitkilerden elde edilmekte fakat tarımı yurdumuzda
yapılmamakta, giderek artan talep ise doğadan toplama yolu ile karşılanmaktadır
(Gönüz ve diğ. 2006). Aynı araştırıcılar, Çanakkale ve çevresinde 53 familyaya ait,
134 taksonun boyar madde potansiyeli olduğunu rapor etmişlerdir.
Biyoçeşitlilik ve Endemizm açısından bakıldığında çalışma alanlarındaki
tespitlere göre listesi yapılan türlerin 17 adedinin endemik olduğu görülmektedir
(Tablo 6; Karabacak 2002).
TARTIŞMA
Bu çalışmada, tehlikeli bir şekilde artan nüfus ile birlikte, bitmeyecekmiş gibi
kullanılan doğal kaynakların önemi vurgulanmış, Çan yöresinde doğal değerler
olarak yerini alan birçok bitkiden, birkaç tanesinin faydalı özellikleri ortaya
koyulmuştur. Ayrıca günümüz şartlarında sürdürülebilir bitki yaşamından azami
oranda faydalanma yolları araştırılmıştır.
Günümüz biyoteknoloji ve genetik mühendisliği çalışmaları, doğanın bize
cömertçe bağışladığı milyonlarca çeşit genin ancak çok küçük bir oranını yeniden
düzenleyebilecek kapasiteye sahiptir. Şu an süregelen doğal biyolojik sistem
içerisine yeni bir genin ilave edilebilmesi, hem çok pahalıya mal olmakta hem çevre
sağlığı açısından riskler taşımakta ve hem de sonuçlarının getirebileceği zararlar
tahmin edilememektedir. Bu nedenle birçoğu ülkemize has olan bitki türlerinin ve
onlardaki zengin gen kaynaklarının kaybolmaması için sürekliliğinin sağlanması
gereklidir.
Ülkemizde doğal olarak bulunan diğer Göknar türleri içinde en hızlı büyüme
gösteren Kazdağı Göknarı ormanlarının en verimli şekilde işletilmesi ülkemiz
ormancılığı açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu itibarla, doğal yayılış
alanındaki mevcut yetişme ortamı koşullarına benzer koşulların hakim olduğu
yörelerde, Kazdağı göknarının genetik açıdan ıslah edilmiş tohumlarından elde
92
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
edilen fidan materyali kullanılarak, geniş ağaçlandırma alanlarının tesis edilmesi hem
verim gücü düşük olan diğer doğal orman kaynaklarımız üzerindeki sosyal baskının
azaltılması hem de kitle üretimine dayalı olarak hizmet veren orman ürünleri
sanayisinin hammadde ihtiyacının karşılanması açısından oldukça yararlı olacaktır
(Simsar ve Özel 2006).
Yörede çeşitli faaliyetler sonucu ağaç kesimleri artmaktadır. Göknar ağacının
çok yönlü faydaları, ekonomik önemi ve yetişmesi için geçmesi gereken süre
düşünüldüğünde kesinlikle korunması ve dikimini arttırılması gereği ortaya
çıkmaktadır.
Dünya Bankası Küresel Çevre Fonu (GEF) hibe katkısı ile desteklenen
“Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması” projesi (28632-TU) kapsamında pilot
bölgelerden biri olan Kazdağlarında Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğünce 1994 tarihinde survey-envanter çalışmaları başlatılmış ve önemli
orman asli türlerinden Karaçam, Kızılçam ve Kazdağı Göknarı hedef tür alınmak
suretiyle GEKYA’lar (Gen Koruma ve Yönetim Alanları) belirlenmiştir. GEKYA,
yüksek derecede ve zengin genetik çeşitlilik gösteren, yok olma tehlikesi altında
bulunan ya da ekonomik bakımdan önemli olan bitki türlerinin populasyonları
içinde ve arasında evrimin sürekliliğinin sağlanması ve genetik çeşitliliğin korunması
için ayrılan alanlardır. Belirlenen 38 aday GEKYA’da bitki türleri envanter
çalışmaları ve izoenzim çalışmaları sonucunda 5 adet GEKYA (Altınoluk-Darıdere,
Mıhlıdere, Asar-Engece, Eybekli-Ayıgediği, Edremit-Gürgendağı ve Karaköy)
kesinleştirilmiştir (Özel ve diğ. 2006).
GEKYA çalışmalarına konu olan ağaç türlerinin Çan yöresinde doğal yayılış
gösterdiği ve yine Çan yöresinin GEKYA alanları içerisinde yer aldığı bilinen
gerçekler olduğuna göre bu konuda da geç kalınmadan koruma çalışmalarının daha
hassas dereceye getirilmesi gerekmektedir.
Çalışmada adı geçen tüm meşe türlerinin hem organik tarımda, hem doğal
boyarmadde (halı, kilim, tekstil) alanlarında, hem de dericilikte sepi maddesi olarak
kullanımları yaygındır. Meşe türleri, yörenin asli temel ağaçlarıdır. Korunmaları ve
dikimlerinin yaygınlaştırılması kesinlikle gereklidir. Yöreye yüksek oranda döviz
girdisi sağlayabilecek bir değerdir.
Keza ardıç ağaçları genelde en uzun ömürlü ağaçlardandır ve birçok tıbbi
alanda kullanımı mevcuttur. Bu ağaçlarımız Çan yöresinde kendiliğinden doğal
olarak gelişmektedirler. Yayılış alanlarının ekolojik özelliklerine göre dikimleri ve
bakımları sağlanarak ekonomik getiri sağlanabilir.
Bitkilerin çok yönlü kullanımına örnek vermek gerekirse; Bugün dünyada
yaklaşık 79 000 000 hektarlık alanda soya tarımı yapılmakta ve yıllık 180 000 000
ton civarında üretim gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla soya ekimi ve üretimi
yapılan ülkeler sırasıyla ABD, Brezilya, Arjantin, Çin, ve Hindistan’ dır. (FAO 2002;
Özdinç 2008). Çünkü Soya fasülyesi baklagillerden olması dolayısıyla, köklerindeki
nodoziteler yoluyla toprağı azotça zenginleştiren bir kültür bitkisidir ve soya yağı
beslenmeden sanayiye kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Yağı alındıktan sonra
geriye kalan küspesi hem insan, hem de hayvan besini olarak kullanılmaktadır.
93
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Ayrıca yeşil sebze olarak, tohumları kavrularak içerdiği yüksek orandaki protein
nedeniyle soya eti yapımında, un, süt, yoğurt ve peynir yapımında boya maddesi
olarak, polietilen torba yapımında, tutkal gibi birçok sanayi ürünü elde etmede
kullanılmaktadır (Anaç ve Ertürk 2003). Bu örnek iyi incelendiğinde, gelişmiş
ülkeler ile nüfusu kalabalık ülkelerin tek bir üründen çok yönlü faydalanma yoluna
gittikleri görülmektedir.
Yine Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi öğretim üyelerinin
gerçekleştirdiği Yerli Enerji Kaynakları Sempozyumunda bildirildiği gibi (Gönüz,
2008), Kolza dünyada soya fasulyesinden sonra üretilen en önemli yağ bitkisidir
(Fried ve ark., 2002). Dünyada verim ortalaması 152 kg/da, Almanya gibi gelişmiş
ülkelerde 300 kg/da civarındadır (FAO 2003). Yağ bitkisi olarak kolza kuzey yarım
kürede özellikle Kanada ve Avrupa Birliği ülkelerinde ilk sırada gelmektedir. Kolza
hem tarımsal hem de endüstriyel işletmelerde çok yönlü kullanılmaktadır. Yemeklik
yağ üretimi birincil üretim amacı olsa da yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi
önemli bir yem kaynağını oluşturmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynağı olması ve
yağının akaryakıt olarak kullanılması sebebiyle dünyada kolza biyodizelinin
üretilmesi ve tüketilmesi gittikçe yaygınlaşmaktadır. Son yıllarda normal çeşitlerin
yerini hibrit çeşitler almakta olup hibrit çeşitler verim açısından diğer çeşitlere göre
ortalama % 20 daha fazla ürün vermektedir (Gül ve diğ. 2005).
Sadece bu iki örnek, bitkisel değerlerin çok yönlü kullanımı ile gerek yapısal
ve gerekse ekonomik getirilerin sağlanabileceğini göstermektedir. Bir diğer açıdan
bakıldığında her iki bitki de doğal yapılarına göre biyoteknolojik çalışmalar ile daha
yararlı hale getirilmişlerdir. Bu da bize doğal değerlerimizin faydalı özelliklerinin
bilimsel araştırmalar ile belirli oranda da olsa arttırılabileceğini göstermektedir.
Kaldı ki bilimsel geliştirmeye açık durumda olan doğal yayılışlı bitki örneklerimizin
sayısı çok yüksektir. Bu da ekonomik potansiyelin yükseltilebileceğini
göstermektedir.
Yine Dünya ticaretinde ve parfümeri sanayinde çok önemli ekonomik bir
yeri olan uçucu yağ bitkilerinin birçoğu Çan yöresinde doğal olarak gelişmekte ve
geliştirilebilir özellik taşımaktadırlar. En fazla ekonomik değeri olacak konulardan
birisi de bu alandır.
Yurdumuzun belirli yörelerinde menengeç (Pistacia terebinthus) ağaçları Antep
fıstığı aşılanarak gelir elde edilmektedir. Bu konu Çan yöresinde de geliştirilebilir.
Çiriş otu, limon tuzu yapımı konusunda (Öztürk ve Pirdal 1990) hayli yüksek
ekonomik potansiyel taşıyan bir değer gibi görünmektedir. Doğal gelişme için çok
fazla seçici olmayan hatta tuzlu topraklarda bile yayılış gösterebilen (Yağan ve
Gönüz 2008) bu bitki hayvan yemi olarak da rağbet görmektedir.
Cyclamen cinsine giren bütün türler CITES’in (Convention of International
Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora = Nesilleri Tehlike
Altındaki Doğal Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslar arası Ticaretini Düzenleme
Sözleşmesi) Ek II listesinde yer almaktadır. Yaklaşık 30 000 000 adet yumru 4 firma
tarafından ihraç edilmekte, ancak ihraç edilen yumruların % 80 kadarı doğamızdan
sökülmektedir. İhracat firmaları tarafından, Kazdağlarında yetişen Cyclamen
94
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
hederifolium yumrularının doğadan sökülme oranı % 56 cıvarındadır (Müftüoğlu
2006).
Yukarıda özetlenen bitkisel kullanım özellikleri ile ilgili bilgiler birlikte
değerlendirildiğinde, Çan yöresinin hem Çanakkale hem de Türkiye açısından
yüksek bir ekonomik potansiyel değer taşıdığı, ancak bu potansiyelin gereğince
değerlendirilemediği ortaya çıkmaktadır. Yörede kendiliğinden doğal olarak yetişen
bitkilerin kısa vadeli çözümler için harcanması yerine, uzun vadeli projeler
kapsamında değerlendirilmesinin, yanlış uygulamalar sonucu yok olmalarının
engellenerek sürdürülebilirliklerinin sağlanmasının, bunların yanı sıra boş olan veya
çeşitli sebeplerle kullanıma alınmamış alanlarda yetiştirme çalışmalarının
başlatılmasının ve de yörede konu ile yeni çalışmaların gerçekleştirilmesinin yörenin
kalkınmasında itici bir güç olacağı inancındayız.
KAYNAKLAR
Zan, A.
2005
Türkiye’ nin AB İle Olan Tarım Ürünleri Dış Ticaret Politikası Ve Seçilmiş
Ürünlerde
Uluslar Arası Rekabet Gücünün Karşılaştırılması. Yüksek Lisans Tezi. Çanakkale On Sekiz Mart
Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım Ekonomisi
A.B.D.
Gönüz, A., Hürkan, K.
2007
Kazdağı’ nın Bitkisel Hazineleri. Troy – Çanakkale Sayı 28,
Sf:14-17.
Türkekul, B., Abay, C., 2000. Tarım Ürünlerinin Uluslar Arası Rekabetinin Ölçülmesi:
Domates Salçası Örneği. 4. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi, Tekirdağ.
Ceylan, A., 1997. Tıbbi Bitkiler III. Basım. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:
312.
Yıldırım, T., 2005. Yem Sanayi Sektör Profil Araştırması. İstanbul Ticaret Odası. Sf: 15.
Usta, H., 2003. Kağıt Sektörü Profil Araştırması. İstanbul Ticaret Odası. Sf: 22, 26.
Serin, Y., 2008. Türkiye’nin Çayır ve Mera Bitkileri. ISBN: 978-9944-0776-1-3.
Bektaşoğlu, S., 2007. Uçucu Yağlar. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi. Sf: 2-7.
Van Wyk, B. E., Wink, M., 2004. Medicinal Plants of the World. Firs Edition Briza
Publications. ISBN: 1 875093 44 3 Pg: 16-18.
Altuğ, T., 2001. Gıda Katkı Maddeleri. Meta Basım, Bornova – İzmir, 281.
Gönüz, A., Aksoy, A., Karabacak, E., 2006. Çanakkale ve Çevresinde Doğal Yayılış
Gösteren
Bazı Potansiyel Boya Bitkileri. Anadolu, J. of AARI. 16(1) 54-71.
Karabacak, E., 2002. Ağı Dağı (B1, Çanakkale) ve Çevresinin Florası. Yüksek Lisans Tezi.
Sf: 19-103 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi.
Simsar, M., Özel, H.B., 2006. Eybekli ve Karaköy Yörelerinde Kazdağı Göknarı (Abies equitrojani Aschers et Sinten) Ormanlarının Meşcere Kuruluşları ve Gerçekleştirilen
Silvikültürel Uygulamalar. Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı.
Sayfa: 131-132.
Özel, N., Gül, A., Akkaş, M.E., Doğan, B., 2006. Kazdağları’nda Belirlenen Gen Koruma
ve
Yönetim Alanları (GEKYA) ve Yönetim Plan Modeli. Kazdağları II. Ulusal
Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 198.
95
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Özdinç, N., 2008. Gama Radyasyonuyla Işınlanmış Soya (Glycine max L. Merril) Çeşitleri
Üzerine Manyetik Alanın Etkisi. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Anaç, H., Ertürk, Y. E., 2003. Soya Fasulyesi. TEAE – Bakış. ISSN: 1303-8346.
Gönüz. A., Yağan, B. D., Hürkan, K., Döver, E., 2008. Kolza Üretimi Ve Biyokütle İle
Enerji Arasındaki İlişkiler. YENKA (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu).
Çanakkale.
Fried, W, R. Baetzel, A. G. Badani, M. Koch, R. Schmidt, R. Horn und W. Lühs. 2002.
Vortr. Pflanzenzüchtung. 54, s. 131-143.
Gül, M. K., Egesel, C. Ö., Kahrıman, F., 2005. Çanakkale Yöresinde Yeni Kışlık Kolza
Çeşitlerinde Bazı Özelliklerin Araştırılması. MKU Ziraat Fakültesi Dergisi 10 (12):18.
Öztürk, M., Pirdal, M., 1990. Ekonomik Botanik Uygulama Kitabı. Ege Üniversitesi Fen
Fakültesi kitaplar serisi no; 133. İzmir.
Yağan, B. D., Gönüz, A., Atas, S., 2008. A Study On Heavy Metal Accumulation By
Asphodelus Aestivus L. Taxon And Plant And Soil Texture Features In Tuzla
Area, Canakkale – TURKEY. Balwois 2008, Conference On Water Observation and
Information System For Decision Support. Ohrid, Republic of Macedonia. P. 303.
Müftüoğlu, M., Altay, H., Türkmen, C., 2006. Kazdağlarında Tanınması ve Korunması
Gereken Bir Değer Cyclamen hederifolium. Kazdağları II Ulusal Sempozyumu
Bildirileri Kitabı. Sayfa: 89-91.
96
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Hazır Karma Yem Dış Ticareti
İhracat
Miktar (Kg)
Değer ($)
27.165.132
5.285.248
93.830.043
14.730.837
2.034.411
1.111.199
1.697.310
1.281.297
1.906.612
1.783.376
120.884
148.002
Yil
2000
2001
2002
2003
2004
2005
(OcakŞubat)
İthalat
Miktar (Kg)
Değer ($)
23.694.166
26.576.503
18.280.854
23.935.249
26.904.643
31.817.345
28.280.146
38.715.723
38.817.726
53.898.854
4.251.737
6.182.626
Yıldırım, 2005’ten
Tablo 2. Kağıt sanayi ile ilgili veriler
Yıllar
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
Miktar (Ton)
97.490,4
123.111,0
131.808,0
154.897,6
121.712,6
267.217,2
309.209,3
Değer Bin $ (İhracat)
131.209,2
160.716,4
160.224,6
157.258,3
174,128,7
241.729,3
313.294,1
Değer Bin $ (İthalat)
720.381,1
708.996,1
719.259,1
744.577,7
939.027,2
652.354,3
854.285,1
Yıllar İtibarı İle Kağıt Ve Kağıt Ürünleri İhracatı ve İthalatı (Usta, 2003).
Tablo 3. Dünyada Üretilen Başlıca Uçucu Yağlar
Uçucu Yağlar
Bitkilerin Latince Adı
Adaçayı
Anason
Salvia sclarea
Pimpinella anisum
Illicium verum
Citrus bergamia
Piper nigrum
Pimenta racemosa
Laurus nobilis
Ocimum basilicum varieties
Rosa damascena
Rosa centifolia
Pelargonium graveolens
Pelargonium redula
Elettaria cardamomum
Syzgium aromaticum
(Syn: Eugenia caryophyllus)
Thymus vulgaris
Bergamot
Biber
Defne
Fesleğen, Reyhan
Gül
Itır,
Sardunya
Kakule
Karanfil
Kekik
Yıllık Ort. Üretim
(Ton/Yıl)
100
40-50
60-70
175-225
Tohum
40-45
1-2
10-12
15-25
300
10-20
2000
20-30
97
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kimyon
Karaman
Kişniş
Küçük Hindistan cevizi
Lavanta
Lavanta, başak
Lavandin
Limon
Limon
Misket
Nane
Ökaliptus
Portakal
Portakal çiçeği
Rezene
Sandal ağacı
Sarımsak
Sedir ağacı
Soğan
Tarçın
Vetiver
Yasemin
Yeni Bahar
Ylang-Ylang
Zencefil
Thymus zygioides
Carum carvi
Cuminum cyminum
Coriandrum sativum
Myristica fragrans
Lavandula officinalis
Lavandula spica
(Syn: L. latifolia)
Lavandula ssp. hylorid
Citrus limon
Citrus aurantifolia
Swingle C. latifolia
Mentha piperita
M. arvensis, M. spicata
Eucalyptus globulus
E. citridora, E. divas
Citrus aurantium subsp. amara,
C. sinensis
Citrus aurantium
Foeniculum vulgare var. vulgare,
F. Vulgare var. dulce
Saltalum album
Allium sativum
Juniperus mexicana, J. Virginia,
J. procera
Allium cepa
Cinnamon: C. Verum
Cassia: C. cassia
Vetiveria zizanioidea
Jasminum officinale
Pimento dioica
Cananga odorata spp.
Zingiber officinale
10-30
Tohum
20-40
120-130
200
50
750
2000-2500
900
6000-8000
1600-1750
15000
C. 2
10-20
250-350
2-3
700-1400
5 tondan az
100
140-150
245-265
12-15
35-50
120-130
30
Kaynak: Ceylan (1997).
98
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 4. Türkiye’nin uçucu yağlar ihraacatı
99
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 5. Çan yöresi doğal yayılışlı bitki örneklerinden bazılarının tıbbi özellikleri
Değer
Juniperus
oxycedrus L.
(Ardıç)
Cornus mas
L.
(Kızılcık)
Asphodelus
aestivus
Brot.
(Çiriş otu)
Quercus
cerris L. var.
cerris (Saçlı
meşe)
Quercus
frainetto
Ten.
(Macar
meşesi)
Tıbbi Önemi
Diüretik,
antiseptik,
antiromatizmal
Kabız edici
özelliği vardır.
Gıdâ olarak
istifâde edildiği
gibi kabukları
ateş düşürücü
olarak kullanılır.
Kızılcık kanın
pıhtılaşmasını
artırır. Ateş
düşürücü ve
ishale karşı:
Kızılcık kabuğu
ateş düşürücü ve
güçlü bir ishal
kesicidir. İdrar
yolu
enfeksiyonları ve
böbrek taşlarına
karşı doğal destek
sağlamaktadır.
Yara ve
yanıkların
tedavisinde, antiülserojenik ajan
olarak
kullanılmaktadır.
Kabuğundan elde
edilen merhem
egzema türü deri
rahatsızlıklarına
ve doğumdan
sonra
loğusalıktaki iç
kanama ve
ağrılara karşı
kullanılır. İlaç
yapımında
Çan’da
Bitkisel
Yoğunluk
Ekonomik Önemi
Diğer
Katran yağı; sabun,
deterjan, krem,
losyon ve parfüm
yapımında kullanılır.
Halk
arasında
kullanım
Yoğun
Özel olarak
yetiştirilip meyveleri
satılabilmektedir.
Halk
arasında
kullanım
Az yoğun
Limon tuzu yapımı
Yaprakları hayvan
yemi olarak da
kullanılabilmektedir.
-
Yoğun
Bir mazı
arısı türü
olan
“Andricus”
ile
mazı
meşesinin
etkileşimi
sonucunda,
taneni ve
ekonomik
Yoğun
Deri sanayinde
derilerin
tabaklanması ve
sepicilikte ve
tekstilde kumaşların
boyanması
işlemlerinde
kullanılır.
Travers, kaplama,
yapı malzemesi,
100
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Quercus
petraea
Matt.)
Liebl.
subsp.
iberica
(Steven ex
M. Bieb.)
Krassiln.
(Sapsız
meşe)
Quercus
infectoria
Oliv.
subsp.
boisseri
(Reut.)
Schwarz
(Mazı
meşesi)
genellikle meşe
kabuğunun
ekstresi kullanılır.
İshal ve
dizanteriyi keser.
Bağırsak
bozukluklarını
giderir. Boğaz ve
bademcik
iltihaplarını tedavi
eder. Kanamaları
durdurur. Basur
memelerinden
doğan şikâyetleri
giderir. İshal
kesici, damar ve
doku büzücü,
antimikrobiyal
özellikler
göstermektedir.
mobilya, doğrama, ev
ve süs eşyaları, odun
kömürü deri sanayi
ve tekstilde kumaş
boyama gibi
kullanımları
mevcuttur.
değeri en
yüksek
düzeydeki
mazı
oluşur.
Quercus
robur L.
subsp. robur
Kl. et Kr.
et Rol.
(Saplı
meşe)
Castanea
sativa Mill.
(Kestane)
Damar ve doku
büzücü, öksürük
kesici
Carpinus
betulus L.
(Adi ürgen)
Corylus
avellana L.
(Fındık)
Damarlarda
büzülmeyi
sağlayarak varis,
dolaşım
bozukluğu ödem
ve cilt
hastalıklarında işe
yarar. E vitamini
açısından bitkisel
Polenleri bal
yapımında, odunu
gemi inşaatlarında
kullanılmaktadır.
Damar
çeperlerini
kuvvetlendi
rici etkisi
var.
Yoğun
(Ağı dağı)
En az meşe kadar
sert olan odunuyla
mobilyacılıkta
kullanılmaktadır.
-
Yoğun
(Söğütalan)
Fındığın besleyici ve
duyumsal özellikleri,
onu gıda ürünleri için
benzersiz ve ideal bir
malzeme haline
getirmektedir.
Halk
arasında
kullanım
Yoğun
(Söğütalan)
101
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Pictacia
terebinthus
L.
(Menengiç)
yağlardan sonra
fındık en iyi ikinci
kaynaktır. Fındık
ayrıca tüm gerekli
amino asitleri ve
en gerekli
mineralleri de
içermektedir.
Sakızı dahilen
idrar ve solunum
yolu antiseptiği,
göğüs yumuşatıcı
ve balgam
söktürücü olarak
kullanılmaktadır.
Meyvelerinden rezin
uçucu yağı, palmitik,
oleik, stearik asit gibi
yağ asitleri elde edilir.
Halk
arasında
kullanım
Yoğun
Söğütalan)
Tablo 6. Biyoçeşitlilik ve Endemizm açısından çalışma alanlarındaki tespitlere göre listesi
yapılan türler
Endemik Takson
Abies nordmanniana subsp. equi-trojani
Acanthus hirsutus
Aristolochia hirta
Ballota nigra subsp. nigra
Campanula lyrata subsp. Lyrata
Crocus candidus
Ferulago humilis
Ferulago macrosciadia
Minuartia anatolica var. Anatolica
Muscari latifolium
Stachys cretica subsp. Symirnaea
Stachys tmolea
Thymus zygioides var. Lycaonicus
Velezia pseudorigida
Verbascum aschersonii
Verbascum luciliae
Verbascum simavicum
Koruma Statüsü
LR (nt) (düşük risk olmakla birlikte yakin
gelecekte tehdit altina girebilir)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc(Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
LR (lc (Düşük risk)
LR (lc) (Düşük risk)
VU (Orta vadeli gelecekte tehdit altinda
olabilir)
VU (Orta vadeli gelecekte tehdit altinda
olabilir)
EN (Yüksek risk)
VU (Orta vadeli gelecekte tehdit altinda
olabilir)
102
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 1. Abies nordmanniana subsp. equi-trojani genel görünüş (Özgün)
Resim 2. Çan çevresi meşe (Quercus spp.) ağaçları genel görünüşü (Özgün).
103
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 3. Quercus spp. Yakın görünüş (Özgün).
Resim 4. Asphodelus aestivus (Çiriş otu) genel görünüş (Özgün).
104
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 5: Thymus zygioides (Kaya kekiği) Genel görünüş (Özgün).
105
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
106
ÇAN (ÇANAKKALE – TÜRKİYE) YÖRESİ ORMAN
AĞAÇLARININ EKONOMİK
POTANSİYELİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Ahmet GÖNÜZa , İhsan TUNÇb , Kaan HÜRKANc , Ercan DÖVERc
a Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü-Çanakkale
Orman İşletme Müdürü-Çanakkale
c Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
b Çan
ÖZET
Bu çalışmada, Çan Yöresinde gerek doğal yayılışlı ve gerek orman işletme müdürlüğü
tarafından plantasyonları gerçekleştirilen; Kazdağı Göknarı (Abies equi-trojani Ashers
et Sinten), Kızılçam (Pinus brutia Ten.), Karaçam (Pinus nigra Arnold.), Anadolu
meşesi (Quercus petraea (Matt.) Liebl. subsp. iberica (Steven ex M. Bieb.) Krassiln),
Macar meşesi (Quercus frainetto Ten.), Kestane (Castanea sativa Mill.), Kızılağaç
(Alnus glutinosa (L.) Gaertn. subsp. glutinosa), Çınar (Platanus orientalis L.), Titrek
kavak (Populus tremula L.) ve Ihlamur (Tilia argentea Desf.) gibi taksonların ilçe
ekonomisine katkıları incelenmiştir. Çan Orman İşletme Müdürlüğü ve farklı
kaynaklardan elde edilen veriler değerlendirilerek 1998 - 2007 yılları arasındaki
ekonomik getiri tabloları ve kar oranları ortaya koyulmuştur. Çan İlçesi ve buna bağlı
olarak Çanakkale değerlerine ilişkin sonuçlar veriler ışığında değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çan ilçesi, Çanakkale, Ekonomik ağaç türleri.
ABSTRACT
In this paper, we investigated about the Abies equi-trojani Ashers et Sinten, Pinus brutia
Ten., Pinus nigra Arnold., Quercus petraea (Matt.) Liebl. subsp. iberica (Steven ex M.
Bieb.) Krassiln, Quercus frainetto Ten., Castanea sativa Mill., Alnus glutinosa (L.)
Gaertn. subsp. glutinosa, Platanus orientalis L., Populus tremula L., Tilia argentea
Desf.. taxas which are contribution for economy of Çan borough. These trees are both
natural spreading in Çan region and plantationed by Forestry Operation Directorate. It is
exhibited datas which has been gotten from Çan Forestry Operation Directorate and
different literatures. That datas considered for Çan borough and Çanakkale city.
Keywords: Çan borough, Çanakkale, Economical tree species.
GİRİŞ
Orman ekosistemi canlı ve cansız çevrenin aralarında oluşturdukları karşılıklı ve
dinamik ilişkiler nedeni ile doğal olayların düzenli bir şekilde meydana gelişinin
emniyet altına alınmasında ve dünya üzerindeki tüm canlıların yaşam ve
gelişimlerini etkileyen önemli bir birliktir. Böylece insan yaşamı için önemli olan
koruma ve çevresel fonksiyonları bünyesinde barındırır. İnsanoğlunun yüzyıllardır
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
6000’den fazla kullanım yeri olan odun hammaddesi gereksinimini karşılayan
ormanlar, ormansızlaşma, orman örtüsündeki değişmeler sonucunda ortaya çıkan
çevresel etkilerden dolayı diğer fonksiyonları nedeni ile dikkat çekici olmuştur
(DPT 2001).
Ülkemiz ormancılığında iğne yapraklı (ibreli) ormanların silvikültüründe ve
bilhassa doğal ve yapay gençleştirilmesinde hayli ileri mesafeler kazanılmış ve büyük
deneyimler edinilmiş olmasına karşın aynı başarı yapraklı, yapraklı – ibreli karışık ve
seçme ormanlarda sağlanamamıştır. Sonuçta bu tip ve silvikültürel yönden de
üstün vasıflı ormanların gençleştirilmesi problem haline dönüştürülmüştür (Günay
ve Küçük 2007).
21. yüzyılda teknolojide meydana gelen hızlı gelişmeler toplum yaşamında da
önemli değişikliklere yol açmış ve insanların özellikle doğal kaynaklardan elde
edilen ürünlere olan talebini de önemli ölçüde arttırmıştır. Söz konusu bu doğal
kaynaklar içerisinde de; yenilenebilir olması, elde edilen odun hammaddesinin
kullanım alanının oldukça genişlemesi ve toplum sağlığını korumaya yönelik
fonksiyonlarının bulunması gibi nedenlerden dolayı ormanlar önemli bir yer
tutmaktadır. Ancak diğer doğal kaynaklarda olduğu gibi orman kaynaklarından
yapılan aşırı ve plansız faydalanmalar, yangınlar v.b. faktörler dünyanın ekolojik
dengesinde önemli bir unsur olan ormanların önemli ölçüde tahrip olmasına ve
azalmasına neden olmuştur (Simsar ve Özel 2006).
Dünyamız hiçbir dönemde görülmemiş derinlikteki bir gelişme ile karşı
karşıyadır. Bu ileri teknolojik devrim tüm dünyanın ekonomik, teknik, politik,
sosyal, çevresel ve kültürel hayatında çok derin etkiler yaratacak ve toplumsal işlerin
kalitesi, kantitesi ve organizasyonunda büyük çaplı değişimler yaratacaktır (Vardar
2007).
Sürdürülebilir kalkınma kavramı 1987 yılında Brundland Komisyonu
tarafından ortaya atılmış ve önemli tartışmalara neden olmuştur. Son yıllarda
ormancılık sektörü içinde tartışmaya açılan bu konu henüz tam anlamıyla
uygulanamamaktadır. Bunun nedeni ormanların odun üretimi yanında sağladığı
çevresel ve sosyal yararların sadece teknik ve ekonomik görüş açısından
değerlendiren yöntemlerle değerlendirme güçlüğüdür (Çepel 1999; DPT 2001).
Bir ağacın ömrü boyunca ürettiği fonksiyonel değerin odun hammaddesi
olarak ürettiği değerin 2000 katı olduğu belirtilmektedir (Çepel 1999).
Orman ürünleri sanayii; ormandan elde edilen odun hammaddesini bükme,
yarma, kesme, soyma, biçme, yongalama, liflendirme, yapıştırma, presleme,
buharlama, kurutma, emprenye gibi mekanik işlemlerle bünyesini değiştirmeden
veya kimyasal yöntemlerle değiştirmek suretiyle yarım mamul veya mamul üreten,
ayrıca orman ağaç ve diğer bitkilerinden elde edilen ürünleri işleyerek uygun diğer
sanayi dallarına hammadde üreten ve gerektiğinde birbirinin mamullerini
hammadde olarak kullanabilen entegre nitelikte sanayiidir (DPT 1995).
Son yıllarda, örneğin ormanlar gibi çeşitli, doğal kaynakları özgünleştirmek ve
bir ölçüde, bu kaynakların toplam değerini sayısallaştırmak için toplam ekonomik
değer (VET) kavramı kullanılmıştır. Bu kavram içerisine; birinci olarak ticari ve
108
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
benimsenmiş değerler (aktif faydalar), örneğin doğrudan kullanım değeri olarak yapacak
odun, yakacak odun, meşe mantarı, reçine, bal, dekoratif bitkiler, tıbbi bitkiler,
mantarlar, açıklıklar, otlaklar, avlanma, dinlenme, eğlenme gibi, dolaylı kullanım
değeri olarak havza yönetimi, toprak koruma, sellerin, toprak kaymalarının, çığların
önlenmesi, nemliliğin, hava temizliğinin, su kalitesinin korunması, mikro klimayı
etkileme, karbon depolama ve peyzaj kalitesi gibi opsiyon değeri olarak gelecekte
ekolojik ve rekreaktif yararlar, enerji ve hammadde potansiyel kaynağı, biyolojik
çeşitliliğin ve tıbbi bitkilerin henüz bilinmeyen potansiyel kaynağı kullanılmayan
peyzaj kaynakları için potansiyel kullanım gibi, ikinci olarak ticari olmayan değerler
(pasif faydalar) açısından ortak miras değeri olarak peyzaj dinlenme, eğlenme, enerji
ve hammadde olanağı biyolojik çeşitlilik ve gelecek kuşaklara kalan ekolojik
koşullar ile karbon depolama gibi, varlık değeri yada öz değer olarak biyolojik
çeşitlilik, başka türlere ayrılan ekolojik koşullar sayılabilir (Alanay 2005).
MATERYAL VE METOD
Gerek dünyada gerekse ülkemizde ekonomik yönden geniş bir kullanım alanı
bulunan ağaç türlerinin istatistiksel bilgilerinin bir kısmı daha önce çeşitli
kurumlarda gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilmiş ve bu bilgiler Çan yöresinde
bulunan ağaç formundaki bitkilerin mevcut popülasyonları ile karşılaştırılmıştır. Bu
amaçla, farklı zamanlarda arazi çalışmaları düzenlenerek, yörede doğal yayılış
gösteren ve ekonomik önemi bulunan bazı ağaç türlerinin fotoğrafları çekilerek
bilimsel veriler eşliğinde ekonomik yararları ortaya konmuştur.
BULGULAR
Devlet Orman İşletmesi Çan Müdürlüğü, 07.02.1990 tarih ve 90/142 sayılı
Bakanlar Kurulu kararına atfen, Orman Genel Müdürlüğünün 20.03.1990 tarih ve
11 sayılı olurlarıyla, Biga Orman İşletme Müdürlüğünden ayrılarak 12.06.1990
tarihinde resmen faaliyete başlamış olup bünyesinde Çan Orman İşletme Şefliği,
Etili Orman İşletme Şefliği ve Katrandağı Orman İşletme Şefliği bulunmaktadır.
Çan Orman İşletme Müdürlüğü’ nün alan envanteri tablosunun incelenmesi
neticesinde toplam işletme alanının 99012.5 Ha. olduğu, bunun %56.9’ luk
kısmının ormanlık alan, %43.1’ lik kısmının ise ormansız alan olduğu
görülmektedir. Ormanlık alanların da %62.9’ unun verimli orman karakterinde,
%37.1’ inin bozuk orman karakterinde olduğu görülmektedir. En yüksek noktası
Katrandağı Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde kalan 1111 m rakımlı koca
katran tepesidir. En alçak noktası ise Çan Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde
kalan, Biga Orman İşletme Müdürlüğü sınır noktasıdır. Özellikle 6831 sayılı orman
kanununun 31. maddesi kapsamına giren köyler, ormanlardan iş ve gelir sağlamak
beklentisindedirler. İşletme müdürlüğü bu bilinç içerisinde amenajman verileri ve
prensipleri doğrultusunda bu köylere iş sağlayarak onların ekonomik sorunlarını
hafifletmekte, orman üzerindeki olumsuz baskıları ve usulsüz faydalanmaları en aza
indirgeyerek orman-köy ilişkilerini sıcak tutmaktadır.
109
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan Orman İşletme Müdürlüğü bünyesinde üretilen çeşitli miktarlardaki
orman ürünleri, Çan ve köylerindeki çeşitli hızarlarda biçilerek inşaat sektöründe,
ambalaj sandığı olarak sanayide, mobilya sanayinde, kağıt sektöründe, halkın
yakacak ve odun kömürü ihtiyaçlarını karşılamak üzere değerlendirilmektedir. Çan
yöresinde Göknar, Meşe, Kestane, Kızılağaç, Çınar, Kavak, Ihlamur, Karaçam ve
Kızılçam gibi ağaç türleri ekonomik gelir sağlamak amacıyla yetiştirilmektedir
(Tunç, 2007). Çan Orman İşletme Müdürlüğünün alan envanteri tablosunun
incelenmesi neticesinde toplam İşletme alanının 99012,5 Ha. Olduğu, bunun
%56,9’ luk kısmının ormanlık alan, %43,1’ lik kısmının ormansız alan olduğu
görülmektedir.
Kazdağı Göknarı (Abies equi-trojani Aschers et Sinten)
Her zaman yeşil, iğne yapraklı piramidal görünümlü, birinci sınıf bir orman
ağacıdır. 25-30 metreye kadar boylanabilir. Türkiye’ nin endemik türlerinden biridir.
Sadece Biga yarımadasında, yoğun olarak da Kazdağları’ nda yetişir. Diğer göknar
türlerine göre daha hızlı büyür. Yan sürgün uçlarındaki tomurcuk sayısı diğer
türlere göre daha fazladır, bu sayı yediye kadar çıkabilir, tomurcukları reçinelidir.
Nemi ve gölgeyi sever. Yetiştiği bölgede Doğu Kayını ve Karaçam’ la karışık, yer
yer de saf topluluklar kurar.
Parlak yeşil renkteki yassı iğne yapraklar 2-3 cm uzunluğunda, 1,5-2,5 mm
enindedir, batıcı değildir. İğne yaprakları sürgün üzerinde tarak gibi yerleşmiştir.
Gri renkte gövde genç yaşlarda çatlaksızdır. İleri yaşlarda yüzeyde çatlaklar oluşup
60-70 cm çapa ulaşabilir. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerinde yer alırlar
(monoik). Erkek çiçekler sarı, kızıl kahverenginde, sürgünlerin alt taraflarında
küçük kozalakçık demetleri halinde, alt dallardan başlayarak tepeye yakın dallara
kadar tüm ağaca yayılmışlardır. Tomurcuklanma Şubat ve Mart aylarında başlar,
polen üretimi ve tozlaşma nisan ayındadır (Mamıkoğlu 2007).
Anadolu Meşesi (Quercus petraea subsp. iberica (Steven ex M. Bieb.)
Krassiln.)
Kışın yaprağını döken, dar tepeli, 30 metreye kadar boylanabilen bir ağaçtır. Kurak
bölgelerde 2-3metre boyunda küçük ağaççık ya da çalı biçiminde kalır. Akmeşeler
grubu içinde yer alır. Türkiye’ nin önemli ağaç türlerinden biridir. Çoğunlukla saf
ormanlar ya da bükler kurar.
Açık gri – kahverengi gövde yaşlandıkça boyuna ince ve sığ çatlaklı duruma
gelir. 6-15 cm boyunda, 3-9 cm genişliğinde, eliptik ya da ters yumurta biçimindeki
yapraklar sığ ya da derin loplu olabilir. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerinde yer
alırlar (monoik). Erkek çiçekler açık sa – yeşil renkte, ince bir eksen üzerinde sarkık
kurullar oluşturur. Dişi çiçekler sarı, turuncu renkte, 1,5-2 mm boyundadır. 1-2 cm
çapında, 2-3 cm boyundaki palamut sapsızdır (Mamıkoğlu 2007).
Macar Meşesi (Quercus frainetto Ten.)
110
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kışın yaprağını döken, geniş tepeli, kalın dallı bir ağaçtır ve 20-25 metre
boylanabilir. Akmeşeler grubu içinde yer alır. Doğu ve Güney Avrupa’ da da doğal
olarak yetişen Macar Meşesi Türkiye’ de Trakya, Marmara ve Batı Karadeniz
Bölgelerinde doğal yayılım gösterir.
Gri – kahverengi gövde ileri yaşlarda dar şeritler halinde çatlaklıdır. Erkek ve
dişi çiçekler aynı ağaçta yer alır (monoik). Erkek çiçekler açık sarı yeşil renkte, ince
bir eksen üzerinde sarkık kurullar oluşturur. Dişi çiçekler pembe turuncu renkte,
1,5-2 mm boyundadır. Palamut 1,5 cm çaplı, 2-2,5 cm boyunda, yarıya kadar tüylü,
kısa saplı bir kadeh içindedir (Mamıkoğlu 2007).
Kestane (Castanea sativa Mill.)
Kışın yaprağını döken, geniş ve dağınık tepeli bir ağaçtır, 30 metreye kadar
boylanabilir. Dayanıklı odunu ile değerli bir orman ağacıdır. Lezzetli meyveleri ve
güzel görünümleri nedeni ile parklarda ve bahçelerde kültürü yapılmaktadır.
Türkiye’ de Marmara ve Karadeniz Bölgeleri ormanlarında yaygın olarak, Ödemiş,
Tire, Söke ve Antalya’ nın yüksek ve serin bazı bölgelerinde yer yer yetişme
alanların bulur.
Gençken gri, çatlaksız gövde, ileri yaşlarda gri – kahverengiye dönüşür ve
çatlaklanır. 2 metreyi aşkın çap yapabilir. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerinde
yer alırlar (monoik). Erkek çiçekler bir eksen üzerinde birçoğu bir arada başak türü
kurullar oluşturur. Dişi çiçekler açık yeşil renkte tek tek ya da birkaçı bir arada
sürgüne yapışık olarak bulunur. Meyve örtüsü sık ve batıcı dikenlerle örtülüdür.
Meyveleri nişastalıdır (Mamıkoğlu 2007).
Kızılağaç (Alnus glutinosa L.)
Kışın yaprağını döken, 20-30 metre boylanabilen bir ağaçtır. Su kenarlarını ve taban
suyunun bol olduğu yerleri sever. Odunu yumuşak ve kızıl sarı ya da açık kızıl
kahverengindedir. Düzgün gövde gençken koyu yeşil, çatlaksız, ileri yaşlarda koyu
gri ve çatlaklıdır. Lentiseller hem gövdede hem de sürgünler üzerinde belirgin yatay
çizgiler halindedir. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaçta yer alır (monoik). Dişi çiçekler
1,5-3 mm boyunda parlak kırmızı yumurta biçimli kozalakçıklar halindedir. Erkek
çiçekler sonbaharda oluşurlar, bir sonraki yılın ilkbaharında olgunlaşırlar. Önceleri
yeşil, mor, olgunlaşınca koyu sarı, turuncu renktedir. 5-8 cm boyunda, 6-8 mm
çapında sarkık kurullar oluşturur (Mamıkoğlu 2007).
Doğu Çınarı (Platanus orientalis L.)
Kışın yaprağını döken, geniş ve yaygın tepeli, 30-35 metreye kadar boylanabilen ulu
bir ağaçtır. 500-600 yıl, uygun ortamlarda daha uzun yaşayabilen çınarlar koyu
gölgesi ve heybetli görünümleriyle Türkiye’ nin en sevilen ağaçlarındandır.
Ormanlar kurmazlar, doğal olarak dere kenarlarında, nehir boylarında ve taban
suyu bulunan düz arazilerde yetişirler. Kirli hava şartlarına da uyabilmesi, çınarın
şehir ve yol ağacı olarak tercih edilmesini sağlar.
111
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kabuk açık gri renkli, gençken çatlaksız, ileri yaşlarda hem dikine hem yatay
çatlaklıdır. Yaşlı gövdelerde levhalar halinde kavlar, dökülür. Erkek ve dişi çiçekler
aynı ağaç üzerindedir (monoik). Erkek çiçekler 5-8 mm çapında kırmızı, küresel
kurullar oluştururlar. Bu kürelerin birkaçı bir sapın üzerinde dizili olabilir. Dişi
çiçek kurulları bir ya da birkaçı bir sapın ucunda tüylü, kahverengi küreler
biçimindedir (Mamıkoğlu 2007).
Titrek Kavak (Populus tremula L.)
Kışın yaprağını döken, sık dallı, geniş konik tepeli, 30 metreye kadar boylanabilen
bir ağaçtır. Saplarının ince, uzun ve dikine yassı olması nedeniyle yapraklar en hafif
rüzgarda bile titreşirler. Kolay ürer, hızlı, kök sürgünü yapar, diğer kavak türlerinin
aksine üretilmesi çelikle değil, tohumla yapılır. Tüm Avrupa, Kuzey Afrika, Sibirya,
Kafkasya ve Ön Asya’ da doğal yayılım gösterir. Türkiye’ de Güneydoğu ve Orta
Anadolu’ daki stepler dışında tüm ormanlık alanlarda, çoğu kez tek tek, bazen
küçük topluluklar halinde yetişir. Deniz seviyesinden başlayarak 2000 metrenin
üzerine kadar olan yüksekliklerde yaşayabilir.
Yeşilimsi açık gri renkli parlak kabuk ileri yaşlara kadar çatlaksızdır. Daha
sonra silindirik gövdenin alt bölümünün rengi koyulaşır ve kabuk çatlar. Erkek ve
dişi çiçekler ayrı ağaçlar üzerinde yer alır (dioik). Erkek çiçekler 6-8 cm boyunda, 58 mm çapında kırmızı renkli silindir biçiminde kurullar oluşturur. Dişi çiçekler de,
6-10 cm uzunluğunda, 1 cm çapında gri kırmızı tüylü kurullar oluşturur.
Çiçeklenme, yapraklanmadan önce Mart ayında olur. Çok sayıda küçük tohum
içeren 2-4 mm boyundaki yeşil, yassı kapsüller biçimindeki meyveler 6-10 cm
boyunda bir eksen üzerinde dizilmiştir. Nisan sonu, Mayıs başında olgunlaşır, beyaz
tüylü tohumlar ortaya çıkar (Mamıkoğlu 2007).
Ihlamur (Tilia argentea Desf.)
Kışın yaprağını döken, sık dallı, geniş tepeli, 30-40 metre boylanabilen bir ağaçtır.
Vatanı Güneydoğu Avrupa ve Güneybatı Asya olarak kabul edilmektedir. Türkiye’
de çok geniş yayılışa sahiptir. Özellikle Batı Karadeniz Bölgesi’ nde doğal büyük
topluluklar oluşturur. Gençlikte yavaş büyür, sonra büyüme hızlanır. Önemli bir
orman ağacı olduğu kadar, çok değerli park ve yol ağacıdır. Çiçeği kaynatılıp, çay
gibi içilse de öteki türlerinde kadar makbul ve şifalı değildir. Hafif odunu çeşitli
alanlarda kullanılır. Koyu gri gövde uzun süre çatlaksızdır, ileriki yaşlarda
çatlaklanır. Dallar gövdeye dar açılıdır. Açık yeşil renkli genç sürgünler sık beyaz
tüylüdür. Küçük, açık sarı çiçeklerin 7-10 adedi bir arada, sık kurullar oluşturur,
güzel kokuludur. İnce uzun brakte 3-5 cm boyunda ve tüylüdür.
6-13 cm boyunda, 5-10 cm genişliğinde, yürek biçimindeki yaprakların ucu
sivri, kenarları çift sıra dişlidir. Üst yüzü koyu yeşil, tüysüz, alt yüzü gümüşi beyaz
ve sık tüylüdür. Sonbaharda sarı renk alır. Gümüşi renkteki tüylü yaprak sapı 4-6
cm uzunluğundadır. Oval meyveler 8-10 mm boyunda, sivri, önceleri yeşil,
olgunlaşınca mat sarı renkte, sert ve gri tüylüdür (Mamıkoğlu 2007).
112
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Fıstık Çamı (Pinus pinea L.)
Her zaman yeşil, iğne yapraklı, yuvarlak taçlı bir ağaçtır. İleri yaşlarda taç kısmı
şemsiye biçimine dönüşür. 20-25m boylanabilir. Bir Akdeniz ağacıdır. Gri – Kızıl –
kahverengi gövde pulsu kabuklu ve derin çatlaklıdır. Bir metreyi aşan çap yapabilir.
Parlak açık yeşil, 10-15cm boyundaki iğne yapraklar sivri uçlu ve batıcı olup, ikili
gruplar halinde bej renkli bir kınla diplerinden birbirine bağlanmıştır. Erkek ve dişi
çiçekler aynı ağaç üzerinde bulunurlar. Dişi çiçekler sürgün uçlarında sarı – yeşil
renkte, 4-6mm boyundaki kozalakçıklar biçimindedir. Çok kısa saplı kozalaklar üç
yılda olgunlaşır. Üç ayrı yılın kozalağı aynı anda ağaç üzerinde bulunur. Olgun
kozalak kızıl-kahverenginde, 8-15cm boyunda, 6-10cm çapındadır. Kanatsız
tohumları sert bir kabuk içinde saklıdır. 1,5-2cm boyundadır ve yenir. Türk
mutfağında çeşitli yemeklerde kullanılan “Çam fıstığı” bu ağacın tohumlarıdır.
Türkiye’ de birçok farklı bölgede yayılım gösterir. En geniş yayılım alanını Bergama
yakınlarındaki Kozak Yaylası’ nda bulur.
Tohumlarından gelen ekonomik değeri sayesinde hem bu bölgede, hem de
diğer bölgelerde yetişme alanı gün geçtikçe genişlemektedir. Çoruh Vadisi’ nin
Artvin Borçka arası kesimindeki yayılım alanının doğal olduğu belirtilmektedir.
Ayrıca Çanakkale’ nin Çan ilçesinde de kültür olarak yetiştirilmektedir (Mamıkoğlu
2007).
Karaçam (Pinus nigra L.)
Her zaman yeşil, iğne yapraklı, yaygın ve kalın dallı, geniş ve dağınık taçlı bir
ağaçtır. 40-50m boylanabilir. Koyu yeşil, sert iğne yapraklar 5-18cm
uzunluğundadır. İkili gruplar halinde diplerinden birbirine bağlanmıştır. Sivri uçlu
ve batıcıdır. Dişi ve erkek çiçekler aynı ağacın üzerinde bulunur. Erkek çiçekler taze
iken yeşil, pembe, mor kozalakçık demetleri halinde yeni sürgün diplerinde
bulunur, olgunlaşınca boyları 2-4cm’ ye kadar uzar, renkleri koyu sarı veya
turuncuya döner. Tozlaşma nisan ayındadır (Mamıkoğlu 2007).
Kızılçam (Pinus brutia Ten.)
Her zaman yeşil, dağınık tepeli bir ağaçtır. 20-25m boylanabilir. Parlak yeşil, narin
ince yaprakları, kızıla çalan gövde ve dalları ile Akdeniz’ e en çok yakışan ağaç
olarak nitelendirilmektedir. Doğu Akdeniz Ülkeleri’ nde ve İtalya’ da doğal yayılım
alanları bulur. Türkiye’ de Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde deniz
seviyesinden başlayarak 1200m yüksekliklere kadar geniş yayılım alanlarına sahiptir.
Orta Karadeniz Bölgesi’ nde de yer yer yayılım alanları bulur. Deniz seviyesinden
yükseldikçe boyu uzar, gövdesi düzgünleşir, odunu daha kaliteli hale gelir. Sıcağa ve
kuraklığa dayanıklıdır, sert kışlara dayanamaz. Toprağı verimli olmayan alanlarda da
yetişir. 12-18cm uzunluğundaki parlak yeşil iğne yapraklar Karaçam ve Sarıçam
yapraklarından daha incedir. Dipten ikili gruplar halinde bağlanmıştır. Gövde
çoğunlukla düzgün değildir. Geçken kızıl – kahverengi, ileri yaşlarda gri – kızıl –
kahverengidir. Kabuğu kalın ve derin çatlaklıdır. Gövdesi 1m çapa ulaşabilir
(Mamıkoğlu 2007).
113
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
TARTIŞMA
Çalışmamızda; Çan yöresi değerlerinden birisi olan orman varlığımızın, ülke
ekonomisine sağladığı faydalar, odun hammaddesi, yan orman ürünleri ve bu
ürünlerin doğurduğu istihdam imkanları düşünülerek, ekolojik dengenin
korunması, iklimsel verilerin sürdürülebilirliğinin sağlanması, erozyonun önlenmesi,
yaban hayatının korunması ve hava kirliliğinin azaltılması, ekonomik getirisinin
arttırılması amacıyla orman ağaçlarının genel özellikleri ile orman işletme
müdürlüğünün verileri birleştirilerek ormanların ekonomik önemi ortaya
çıkarılmaya çalışılmıştır.
Orman; belirli bir hacmi, sınırları, yapısı ve çevresi olan, belli elemanlar
içeren, çevresi ile ilişki ve etkileşim sağlayan, belirli işlevleri olan bir bütün, bir
sistem halindedir. Bulunduğu ortamı ve çevresini etkileyerek doğal dengeyi
sağlamakta, doğayı güzelleştirmekte ve korumakta, fırtına, sel, çığ gibi bazı zararlı
olayları önlemekte ve durdurmaktadır. Ormandan değişik değerde olan çeşitli ürün
ve hizmetler elde edilebilmektedir. Birim alandaki üretimin değer bakımından
arttırılmasında bu ürünlerin fiyatlarının da dikkate alınması gerekmektedir. Orman
ürünleri yükte ağır, paha da hafif olduğu ve genellikle ormanlar pazardan uzakta
bulunduğu için piyasa değerleri yanında ormanda değerleri de önem taşımaktadır.
Orman ürünleri, nüfus artışına koşut olarak arttırılamadığı için fiyatları da uzun
dönemde sürekli bir yükseliş halindedir. Buna karşılık yıllık ekonomi koşullarından
ve genel fiyat hareketlerinden çokça etkilenir (Kalıpsız 1998).
2007-2013 dönemini kapsayacak olan 9. Kalkınma Planında, özel ihtisas
komisyon raporu içeriğinde, ülkemizin tüm beşeri ve iktisadi varlıklarını etkin bir
şekilde değerlendirilmesi anlayışı ile hazırlandığı ifade edilmektedir. Planın aynı
zamanda, istikrarlı bir ortamda sürdürülebilir büyümenin sağlanması, ekonomide
rekabet gücünün arttırılması, insan kaynaklarının geliştirilmesi, sosyal içermenin
güçlendirilmesi, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması, kamuda iyi yönetim
uygulamalarının yaygınlaştırılması ve fiziki altyapının iyileştirilmesi şeklinde
özetlenebilecek temel gelişme eksenlerini ortaya çıkarması beklenmektedir (DPT
2007).
Toplumların yeni gelişme ve değişmelerinin sınır tanımaz etkileri, bütün
dünyada olduğu gibi ülkemizde de ormanların odun hammaddesi olarak
değerlendirilmesinden çok, odun dışı orman ürün, hizmetler ve fonksiyonlar
açısından da ele alınmasını, orman kaynaklarından çok amaçlı yararlanmaya ilişkin
politikaların geliştirilerek uygulamaya konulmasını gerektirmekte, orman
kaynaklarının sürdürülebilir ormancılık ilkeleri doğrultusunda oluşturulacak kaynak
yönetim planları ile yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Aynı zamanda, yenilenebilir
yer üstü doğal kaynak olan ormanların sürdürülebilir kalkınmaya olan katkıları,
özellikle 1992 Rio zirvesinden beri bütün ülkelerce artan bir şekilde kabul görmeye
ve takdir edilmeye başlamıştır (DPT 2001).
114
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çanakkale ilinin ormanlık alanlarındaki değişimin uydu verileri ile
belirlenmesi konusunda gerçekleştirilen bir yüksek lisans tezinde; orman
envanterinde ağaçla kaplı olan ve olmayan alanların belirlenmesi ve ağaçla kaplı
alanların kendi içinde daha homojen sınıflara ayrılmasında uydu görüntüleri başarılı
sonuçlar vermektedir. Orman kaynakları hakkında sürekli, kısa zaman aralıkları ile
güncellenebilir bilgi edinilmesi, orman kaynaklarının etkin biçimde planlanmasını
sağlamaktadır. Uydu görüntüleri geniş alanlarda (Landsat için 185 X 185 km)
orman alanlarının belirlenmesi ve sayısal haritalarının oluşturulmasına ucuz ve
güvenilir bilgi kaynağı olarak imkân sağlamaktadırlar. Yüksek çözünürlüklü uydu
verileri ile orman çalışmaları özellikle türlerin daha detaylı belirlenmesi, daha çabuk
doğru ve ekonomik olarak yapılabilecektir ifadesine yer verilmiştir (Boran 2006).
Her canlı türünün kendine özgü genetik yapısı ve yaşadığı çevrede yine
kendine özgü ekolojik görevleri vardır. Bu türler gerek moleküler düzeyde, gerekse
organizma olarak, biyoteknolojik çalışmaların hammaddesini verirler, Bu canlılar
birer genetik kaynak ve biyolojik zenginliktir. Bu canlılardan etkin bir şekilde
yararlanılabilmesi için onların anatomik, fizyolojik, biyokimyasal, genetik ve
ekolojik özelliklerinin bilinmesi, yaşama ortamlarının korunması ve nesillerinin
sürdürülmesi zorunludur (Işık 1999).
Ormanda üretim doğal olarak ve kendiliğinden sürmektedir, üretim
etkenleri de doğa yasalarına bağlıdır, buna karşın yine de doğa yasalarına ters
düşmemek ve ekonomik davranma koşulları ile üretimi bir ölçüde arttırmak
mümkündür. Gerek çeşitli yıllarda hazırlanan DPT Kalkınma Planlarında ve
gerekse diğer ormancılık araştırmalarına ağırlık veren bilim adamlarının önerileri
dikkate alındığında sürdürülebilir orman yönetiminin gerçekleştirilmesi ile
kalkınmanın sürdürülebilirliğinin sağlanabileceği, bu sayede ekosistemin yapısının
korunabileceği, dünya ve Avrupa Birliği standartlarına ve piyasa taleplerine uygun
mal ve hizmet üretiminin sağlanabileceği, sektörün sunduğu iş olanakları ile bu
alanlarda çalışanlar için yapılacak eğitimlerin iş gücünü arttıracağı, toplumun yaşam
kalitesinin artacağı, korunan alanlarda yapılacak yatırımın bu yörelerde ekonomik
canlılık ve çekicilik oluşturacağı açıkça görülmektedir.
Günümüzde egemenliğini gittikçe arttıran sanayileşmeye odaklanmış
kalkınma anlayışı içerisine yerli doğal kaynaklarımızın ekonomik potansiyelinin
önemi ilave edilmelidir. Dünyada aç insan sayısının bugünkünün çok üzerine
çıkacağı, temiz ve yeterli su bulamayanların, işsizlerin, enerji sıkıntısı çekenlerin, her
yıl çöle dönüşen 6-7 milyon Ha’lık alanların gittikçe genişleyeceği, her yıl kaybedilen
10-12 milyon Ha orman alanlarının ve içlerindeki soyu tükenen milyonlarca canlı ve
varlığa ait kayıpların katlanarak artacağı, küresel ısınma ve iklim değişimlerinin
temel nedeni olan atmosferdeki sera gazlarının miktarının tahmin edemeyeceğimiz
boyutlara ulaşacağı (Çepel 2003) düşünülürse, ormanlarımızın ve doğal biyolojik
çeşitliliğimizin öneminin anlaşılması net bir şekilde sağlayacaktır.
115
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
KAYNAKLAR
DPT. 2001. Sekizinci Kalkınma Planı. (Ormancılık Özel İhtisas Komisyonu raporu). Yayın
No: 2531-ÖİK: 547. Sayfa: 39, XI.
Günay, T., Küçük, M., 2007. Yetişme Ortamı Etüt – Envanteri Ve Haritacılığı Üzerine Bir
Çalışma. Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü, Yenice Orman İşletmesi, Çitdere
Şefliği Örneği.
Simsar, M., Özel, H.B., 2006. Eybekli ve Karaköy Yörelerinde Kazdağı Göknarı (Abies equitrojani Aschers et Sinten) Ormanlarının Meşcere Kuruluşları ve Gerçekleştirilen
Silvikültürel Uygulamalar. Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı.
Sayfa: 131-132.
Vardar, Y., 2007. Ülke Kalkınmasında Biyoloji ve Biyologların Rolüne İlişkin Düşünceler.
Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Yayınları No: 1.
Çepel, M., 1999. Orman ve Biz. Ormanın Tanıtımı, Yararları ve Tahribi ve Korunma
Çareleri. TEMA Yayınları No:28
DPT, 1995,. Orman Ürünleri Sanayii. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas
Komisyonu Raporu. Yayın No: DPT: 2376-ÖİK:445
Alanay, A., 2005. Akdeniz Orman Alanları Bugünkü Durum ve Gelecekte Beklenenler.
Çevre ve Orman Bakanlığı Yayın No:271, DOA Yayın No:38.
Tunç, İ., 2007. Çan Orman İşletme Müdürlüğü Brifing Dosyası. Sf: 1 – 10.
Mamıkoğlu, N. G., 2007. Türkiye’ nin Ağaçları Ve Çalıları. ISBN: 978-975-6690-80-2. NTV
Yayınları.
Kalıpsız, A., 1998. Orman Hasılat Bilgisi. İstanbul Üniversitesi Yayın No: 4060. Orman
Fakültesi Yayın No: 448. Sf: 19-29.
DPT, 2007. Dokuzuncu Kalkınma Planı. Ormancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu.
Yayın No: DPT:2712, ÖİK:665 Sf.1.
Boran, G., 2006. Çanakkale İlinin Ormanlık Alanlarındaki Değişimin Uydu Verileri ile
Belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü. Sf. 86.
Işık, K., 1999. Çevre Sorunları Biyolojik Çeşitlilik ve Orman Gen Kaynaklarımız. TEMA
Vakfı Yayınları No:25 Sf. 81.
Çepel, N., 2003. Ekolojik Sorunlar Ve Çözümleri. TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları No:
180. Sf: 170-172.
116
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan Orman İşletme Müdürlüğünün Alan Envanteri
Toplam Alan
Ormanlık Alan
Ormansız Alan
99012,5 Ha
56419,0 Ha
42593,5 Ha
Tunç, 2007
Ormanlik Alanlarin Dağilimi
Verimli orman alanı
Bozuk orman alanı
35496,0 Ha (%62,9)
20923,0 Ha (%37,1)
Tunç, 2007
Ormansiz Alanlarin Dağilimi (42593,0 Ha)
Ot Alanı
Z-OT Alanı
Z Alanı
İs. Alanı
Md. O. Alanı
Su Alanı
Dp. Alanı
Me. Alanı
1339,0 Ha. (%3,0)
23533,0 Ha. (%55,0)
14028,0 Ha. (%32,9)
2150,5 Ha. (%5,0)
1283,0 Ha. (%3,0)
180,5 Ha. /%1,0)
18,5 Ha. (%0,0)
61,0 Ha. (%1,0)
Tunç, 2007
Çan Orman İşletme Müdürlüğünün 2007 Yilinda Ürettiği Orman Ürünleri
Tomruk
Tel Direk
Maden Direk
Sanayi Odunu
Kağıtlık Odun
Lif Yonga Odunu
Yakacak Odun
16610 m3
1266 m3
1363 m3
3256 m3
17780 m3
3557 St
23225 St
Tunç, 2007
117
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Ormanlık Alanın Ağaç Cinslerine Göre Dağılımı (Ha)
Çz (Kızılçam)
Çk (Karaçam)
M (Meşe)
G (Göknar)
İb+İb (İbreliler)
Yap+Yap (Yapraklılar)
İb+Yap (İbreli Ve Yapraklılar)
Toplam
9.737,0
8.964,0
21.497,5
123,0
1.214,5
189,0
14.694,0
56.419,0
Tunç, 2007
Yıllık Ortalama Eta (M3)
Çz (Kızılçam)
Çk (Karaçam)
G (Göknar)
M (Meşe)
Ks (Kestane)
Kz (Kızılağaç)
Dy (Diğerleri, Çınar, Ihlamur)
Toplam
7.281 Baltalık
26.165 31742 Ster
195
14.021
234
121
190
48.460
Tunç, 2007
Ağaç Cinslerine Göre Servet (M3)
Çz (Kızılçam)
Çk (Karaçam)
G (Göknar)
Kn (Kayın)
M (Meşe)
Kz (Kızılağaç)
Ks (Kestane)
Kv (Kavak)
Dy (Diğerleri)
Toplam
779.488
2.143,387
25.736
70.278
1.567,003
3.526
30.905
1.298
41.472
4.663,093
Tunç, 2007
118
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan Orman İşletme Müdürlüğünün 1998-2007 Arasi Yillara Göre Yil Sonu Dönem Karlari
Yili
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Kar
130.287,87
49.737,35
152.679,00
329.072,00
417.487,22
1.835.884,66
1.433.089,33
1.353.888,87
1.394.397,96
2.249.232,05
Tunç, 2007
Son Beş Yilda Çikan Orman Yanginlari (2003-2007)
Yılı
2003
2004
2005
2006
2007
Adedi
2
6
3
1
Yanan Alan
1,5 Ha.
1,7 Ha.
0,6 Ha.
0,2 Ha.
Faili Bulunan
4
-
Tunç, 2007
2007 Yilinda Çikan Orman Yanginlari
Şefliği
Çan
Etili
Katrandağı
Toplam
Adedi
1
1
Yanan Alan
0,2 Ha.
0,2 Ha.
Faili Bulunan
-
Tunç, 2007
119
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Abies equi-trojani Aschers et Sinten (Özgün).
120
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çeşitli Quercus türlerine örnekler (Özgün).
(Castanea sativa Mill.) (Özgün).
121
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Alnus glutinosa L. (Mamıkoğlu 2007’den).
122
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
(Platanus orientalis L.) (Mamıkoğlu 2007’den).
Populus tremula L. (Mamıkoğlu 2007’den)
123
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tilia argentea Desf. (Mamıkoğlu 2007’den)
Pinus pinea L. (Mamıkoğlu 2007’den)
124
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Pinus nigra L. (Mamıkoğlu 2007’den)
Pinus brutia Ten. (Mamıkoğlu 2007’den)
125
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
126
ÇAN İLÇESİNİN KÖYLERİNDE KULLANILAN
TIBBİ BİTKİLER
İsmet UYSAL, Nehir AVCIOĞLU, Ersin KARABACAK
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Biyoloji Bölümü
ÖZET
Bu araştırma 2002-2003 yıllarında Çan ilçesinde (Çanakkale ili) gerçekleştirilmiş olup,
halkın kültürel farklılıklarını dikkate alarak seçilen 9 köyde yaşayan insanların
etnobotanik bilgileri, deneyimleri incelenmiş ve bilimsel olarak belirlenen 45 familyaya ait
102 bitki taksonunun 68 tanesinin geleneksel olarak tıbbi amaçlı kullanıldığı
görülmüştür. Araştırma yapılan köyler Bostandere, Kalburcu, Karakoca, Hacılar,
Büyükpaşa, Derenti, Terzialan, Etili and Yuvalar köyleridir. Alan çalışmalarında yerel
marketler ve 71 kişiden bilgi kaynağı olarak yararlanılmıştır. Bitkilerin farklı organları
kullanılmakla birlikte, daha çok yaprakları kullanılmaktadır. Çok yoğun olarak
kullanılan bitkilerin familyaları Rosaceae, Lamiaceae, Asteraceae, Apiaceae,
Brassicaceae, Poaceae iken, en çok kullanılan bitki taksonları ise Mentha piperita,
Salvia officinalis, S. fruticosa, Tilia rubra, Urtica dioica, Hypericum perforatum, Rosa
canina, Tripleuroermum rosellum var. rosellum, Origanum vulgare var. hirtum, Rumex
tuberosus, Pinus nigra, Brassica oleracea, Melissa officinalis, Allium sativum, Malva
sylvestris, Plantago lanceolata, Cydonia oblonga, and Pyrus elaeagnifolia’dır.
Anahtar kelimeler: Çan, Tıbbi bitkiler
ABSTRACT
Our studies were conducted during 2002–2003 from Çan district (Çanakkale province).
Ethnobotanical knowledge and experiences of residents living in 9 different villages are
surveyed. Villages are selected on the basis of cultural differences and these are Bostandere,
Kalburcu, Karakoca, Hacılar, Büyükpasa, Derenti, Terzialan, Etili and Yuvalar. Field
investigations include surveys of local markets and interviews with 71 villagers. 102 plant
species belonging to 45 families which are described according to scientific criterions include
68 plant species which are used for general medical purposes. Leaves are most frequently
used parts of plants. Most used families are Rosaceae, Lamiaceae, Asteraceae, Apiaceae,
Brassicaceae, Poaceae and the most used plants are Mentha piperita, Salvia officinalis, S.
fruticosa, Tilia rubra, Urtica dioica, Hypericum perforatum, Rosa canina,
Tripleuroermum rosellum var. rosellum, Origanum vulgare var. hirtum, Rumex
tuberosus, Pinus nigra, Brassica oleracea, Melissa officinalis, Allium sativum, Malva
sylvestris, Plantago lanceolata, Cydonia oblonga, and Pyrus elaeagnifolia.
Key words: Çan, Medicinal plants
GİRİŞ
Bitkiler ile insanların karşılıklı ilişkileri, insanın ortaya çıkışı kadar eskiye dayanır.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Bitki-insan ilişkilerinde, bitkilerin farklı amaçlarla kullanılmaları yanında, insanların
bitkileri çoğunlukla şifa amaçlı olarak kullanışlarının öne çıktığı görülmüştür.
Yüzyıllardır, geleneksel tıbbi bitkiler insanların hayatlarında önemli roller
oynamışlardır. Günümüzde de tıbbi bitkiler, ülkemizde hala bu önemini
korumaktadırlar (Baytop 1999).
Bu gün tedavi alanında kullanılan digitoksin, efedrin, kinin, reserpin,
vinblastin, vinkristin gibi ilaç etken maddelerinin keşfini, halk arasında tedavi
amacıyla kullanılan bitkileri ele alan araştırmalara borçluyuz (Alpınar 1999).
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu’nun tıbbi bitkileri ile ilgili yayın
ve araştırmalar çok azdır. Doğrudan Anadolu ile ilgili konular, ancak Cumhuriyet
döneminde güncellik kazanarak ön plana çıkmış ve bu nedenle de insan ve doğa
ilişkileri konuları üzerinde araştırmalar ve yayınlar başlamıştır. Türkiye tıbbi bitkileri
ve drogları üzerindeki araştırmalara, 1945 yılı yazında, zamanın İstanbul
Üniversitesi Farmasötik Botanik ve Genetik Kürsüsü Başkanı Ord. Prof. Dr. A.
Heilbronn (1885–1931)’un başkanlığında, Uludağ (Bursa)’a yapılan bir gezi ile
başlamıştır. Bitkisel drogların öğretimi ile doğrudan ilgili “Farmakognozi” konusu,
ülkemizde ilk defa 1909 yılında İstanbul Eczacı Mektebi ders programına alınmıştır.
Ancak öğretime 1913 yılında başlanabilmiştir (Tütenocaklı 2002).
Son yıllarda, ülkemizde tıbbi bitkiler konusunda birçok araştırma
yayınlanmıştır. Bu araştırmalar bölge bazında olduğu gibi il ve ilçe bazında yöresel
de olmuştur (Sezik ve diğ. 1991, 1992, 1997, 2001; Yeşilada ve diğ. 1993,1999;
Tabata ve diğ. 1994; Fujita ve diğ. 1995; Öztürk 1990; Öztürk ve Özçelik 1991;
Gümüş 1994; Işık ve diğ. 1995: Sayar ve diğ. 1995; Honda ve diğ. 1996; Sinan
1998; Ertuğ 2000; Şimşek ve diğ. 2005; Kültür 2007).
Çan ilçesi, kuzeybatı Anadolu’nun Marmara Bölgesinde ve Biga
Yarımadası’nın kuzeydoğusunda yer alır. Güneydoğusunda Yenice, güneyde
Bayramiç, batıda Çanakkale, kuzeyde Lapseki ve kuzeydoğusunda Biga ilçeleri yer
almaktadır (Şekil 1). Araştırma bölgesi, Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin geçiş
bölgesinde yer almakla beraber, Akdeniz iklimi daha belirgindir. Bu nedenle, kış
aylarında daha çok yağış almakta, yaz ayları ise sıcak ve kurak geçmektedir. Yıllık
ortalama sıcaklık 14,8 oC’dir. En sıcak ay ortalaması 24,5oC, en soğuk ay ortalaması
6,2oC civarındadır. Yıllık yağış 623,7 mm ve ortalama yağmurlu gün sayısı 67,7 dir.
Etkin rüzgar yönü kuzeydoğudan esen Poyraz’dır (Koç 2001). İklimin uygun
olması nedeniyle bitki örtüsü çeşitlilik gösterir.
Çan İlçesi, 887 km2 ‘lik bir yüzölçümü ve 52929 nüfusu olup, 1 beldesi ve 51 köyü
vardır ve bu köyler Göçmen, Pomak, Manav köyler olmak üzere farklı kültürleri
temsil etmektedirler. Halkın çoğunluğu çiftçi olup, hayvancılık ve ormancılıkla
geçinmektedir (Anonim 1973).
Çan ilçesi’nin Roma dönemine kadar uzanan tarihsel bir geçmişi olup, 14.
yüzyılda Osmanlı İmparotorluğu topraklarına katılmıştır. İlçe sınırları içinde bazı
antik kalıntılar bulunmaktadır. Çan, 1921 yılında Yunan işgaline uğramış ve ağır
sayılabilecek yıkım görmüştür. 23 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtulmuş ve 1
Ağustos 1945’de çıkarılan bir yasa ile bugünkü Çan ilçesi oluşturulmuştur (Türker
128
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
1995). Bu bölgeye Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Yugoslavya’dan olmak
üzere Balkan ülkelerinden zorunlu göçler olmuştur (Çamurcu 1999). Derin tarihsel
geçmişi ve farklı kültürleri barındıran Çan ilçesinde, bu güne kadar halkın kullandığı
şifalı bitkiler konusunda herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada
Çan ve çevresindeki yaşayan halkın şifa amaçlı kullandığı tıbbi bitkilerin, yöresel ve
bilimsel adlarının ve bunlardan yararlanma şekillerinin ortaya çıkarılması ile
Çanakkale’nin bu yöresinin de tanınmasına katkıda bulunulması ve elde edilen
sonuçların bilime ve ekonomiye kazandırılması amaçlanmıştır.
MATERYAL VE METOD
Araştırmamız 2002-2003 yılları arasında Çan ilçesinin farklı kültürlerini barındıran
9 köyünde gerçekleştirilmiştir (Şekil 1). Bu köyler, Bostandere, Kalburcu,
Karakoca, Hacılar, Büyükpaşa, Derenti, Terzialan, Etili and Yuvalar köyleridir.
Araştırma materyali, doğrudan veya ilgili kişilerle birlikte doğadan ve semt
pazarlarından elde edilen doğal bitkilerden olmuştur. Köylerde toplayıcı kişiler ve
bunu kullanan kişilerle görüşülmüş ve kullanım reçeteleri elde edilmiştir. Ayrıca
topladıkları bitkilerle geçimini sağlayan kişilerle de görüşülerek, onlarla beraber
araziye gidip, bitkileri temin etme yoluna gidilmiştir. Alan çalışmalarında yerel
marketler ve 71 kişiden bilgi kaynağı olarak yararlanılmıştır. İlgili kişilerle doğadan
toplanan bitkiler, preslenerek herbaryum örnekleri haline getirilmiştir. Daha sonra
“Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Davis 1965-1988; Güner ve diğ.
2001)’dan ve çeşitli teşhis kaynaklarından yararlanılarak bitkilerin teşhisleri yapılmış
ve bilimsel adları saptanmıştır. Bitkilerin herbaryum örneklerine toplayıcının
herbaryum numarası verilmiş ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Herbaryumunda (CBB) saklanmaktadır.
Elde edilen bitkilerin, bilimsel isimleri belirlendikten sonra, alfabetik sıraya
göre düzenlenmiştir. Bitkilerin verilişinde, bilimsel adı, familyası, yöresel adı,
kullanılan kısımları ile birlikte kaynak kişi (informant) numarası, hazırlanışı,
kullanılış amaçları, kullanılım reçetesi belirtilmiştir. Kaynak kişiler
numaralandırılmış olup, bu sayılar verilmiştir. Bitkilerin isimleri ve Otörleri
(http://www.ipni.org)’ a göre kontrol edilmiş ve düzenlenmiştir.
SONUÇ VE TARTIŞMA
Araştırmamızda 71 kaynak kişiden bilgi sağlanmıştır. 71 informanttan 40 tanesi
(%56,3) 50 yaşın üstünde, 23 tanesi (%32,4) 31-49 yaş arası, 7 tanesi (%9,9) 19-30
yaş arası ve 1 tanesi de (%1,4) 19 yaşından küçüktür. İnformantların eğitim seviyesi
ise, 2 tanesi (%2,8) okur yazar değil, 10 tanesi (%14,1) okur yazar ve 59 tanesi
(%83,1) ise ilköğretim ve ortaöğretim mezunudur. Evlilik durumu olarak, 4 tanesi
(%5.6) bekar, 66 tanesi (%93,0) evli ve 1 tanesi (%1.4) boşanmış durumdadır. İş
hayatı olarak 19 tanesinin (%26,8) belli bir işi varken, 52 tanesinin (%73,2) ev
hanımı veya kendi tarlasında çalışıyor olmakla birlikte belli bir işi yoktur. 62 tanesi
(%87,3) uzun yıllardır kasaba veya köylerde yaşarken, 9 tanesi (%12,7) ilçe ve belde
merkezinde yaşamaktadır. Bunlardan 66 tanesi (%92,9) 10 yıldan fazla süreyle
129
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ikamet ettiği yerde yaşarken, 5 taneside (%7,1) 10 yıldan daha az süredir bulunduğu
yerde yaşamaktadır. İnformantların 56 tanesi (%78,9) bayan, 15 tanesi (%21,1) ise
erkektir. Yukarıdaki sonuçlara gore informantların çoğunluğu 50 yaş üzerinde ve
büyük bir kısmı ev hanımı veya kendi tarlasında çalışıyor durumdadır. Çok büyük
çoğunluğu evil ve önemli kısmı bayandır. 10 yıldan fazla süredir yerleşik durumda
olanlar büyük çoğunluğu oluşturmakta ve uzun yıllardır kasaba veya köylerde
yaşamaktadır. İnformantların büyük çoğunluğu, ilköğretim ve ortaöğretim
mezunudur.
Çan ilçesinin 9 köyünde yapılan etnobotanik çalışmada 45 familyaya ait 102
bitki taksonu belirlenmiş olup, bunların 68 tanesi tıbbi amaçlı kullanılan bitkilerdir
(Tablo 1). Bu tıbbi bitkiler 34 familyaya aittir. Ağırlıklı familyalar 10 taksonla
Lamiaceae, 9 taksonla Rosaceae, 5 taksonla Asteraceae önde gelmektedir. Bunların
dışında Apiaceae, Brassicaceae, Cucurbitaceae, Fabaceae, Liliaceae, Malvaceae,
Oleaceae, Polygonaceae, Urticaceae, Poaceae familyaları önemli yer tutmaktadır.
Bitkilerin kök, gövde, çiçek, meyve, tohum gibi farklı organları kullanılmakla
birlikte, daha çok yaprakları kullanılmaktadır. Ayrıca kök dışındaki toprak üstü
kısımları bir bütün olarak da kullanılmaktadır. Bitkilerin kullanıma hazırlanması,
doğrudan veya küçük ön işlemleden sonra olduğu gibi, çay şeklinde demleyerek
(infüzyon) veya ıhlamur gibi kaynatarak (dekoksiyon) şeklinde gerçekleşmektedir.
Ancak büyük çoğunlukla dekoksiyon şeklinde hazırlandığı görülmektedir. Kullanan
informant sayısı dikkate alındığında Rosa canina L., Urtica dioica L., Rumex tuberosus
L., Tripleuspermum rosellum var. rosellum, Salvia fruticosa Mill. ve Origanum vulgare L. ssp.
hirtum (Link) J.H.Ietswaart yaygın biçimde kullanılmaktadır. Bitkiler böbrek ağrısı
ve böbrek taşı, baş ağrısı, hemoroid, sedef hastalığı, kabızlık, sıtma, tansiyon
düzenleyici, mide ağrısı, kalp hastalıkları, sinüzit, allerji, nefes darlığı, mantar
hastalıkları, kolestrol düşürücü, gıdaların haşerelerden korunması, tansiyon
düzenleyici, damar tıkanıklığı, ateş düşürücü, soğuk algınlığı, grip, yaralar, böcek
sokmaları, öksürük, bronşit, guatra, ishal, yanıklar, romatizmal ağrılar için
kullanılmaktadır. Aynı hastalıklar için farklı bitkiler kullanıldığı görülmüştür.
Hemoroid için Arum maculatum L., Hypericum perforatum L, Ecballium elaterium (L.)
A.Rich, Juniperus oxycedrus L. ssp. oxycedrus, Origanum vulgare L. ssp. hirtum (Link)
J.H.Ietswaart, Phillyrea latifolia L. ve Rumex patientia L. kullanılmaktadır. Diabet için
de Artemisia absinthium L., Hypericum perforatum L., Origanum vulgare L. ssp. hirtum
(Link) J.H.Ietswaart, Hibiscus esculentus L., Paliurus spina-christi Mill., Prunus spinosa L.
ve Vitex agnus-castus L. kullanılmaktadır. Urtica dioica L ve Urtica pilulifera L. kanser
tedavisinde kullanılmanın yanında, hemoroid, romatizmal ağrılar, kadın hastalıkları,
mide ve barsak hastalıkları ve kalp hastalıları içinde kullanılmaktadır. Bu iki bitki
önemli hastalıklar için kullanılmalarının yanında, çeşitli hastalıklar için kullanılmaları
nedeniyle özel bir öneme sahiptirler. Eryngium campestre böbrek ağrısı için
kullanılırken, Baytop (1999) tarafından öksürük kesici, idrar arttırıcı, uyarıcı, iştah
açıcı, afrodizyak amaçlarla kullanıldığı Şimşek ve diğ. (2005) tarafından lösemi için
ve Tütenocaklı (2002) tarafından da öksürük kesici, sindirim kolaylığı, karın ağrısı
için kullanıldığı rapor edilmiştir. Ecballium elaterium’un sinüzit hastalığının
130
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
tedavisinde kullanımı Baytop (1999) tarfındanda rapor edilmiştir. Hypericum
perforatum’un mide ülseri için kullanımı Tütenocaklı (2002) tarafından da rapor
edilmiştir. Yine Alcea pallida’nın bronşite karşı kullanımı Tütenocaklı (2002)
tarafından da vurgulanmıştır.
İnformantlar kullanıcılar, toplayıcılar ve satıcılardan oluşmaktadır. Hem
kullanıcı hem toplayıcı olanların sayısı fazladır. Kaynak kişilerin neredeyse
tamamına yakını yaşlı kesim diyebileceğimiz orta yaşın üzerinde kişilerdir. Burada
deneyimlerinin gençlere göre daha fazla olması önemli etkendir. Bu kişiler daha çok
deneme yanılma yoluna seçmişlerdir. Bu nedenle de verilen bilgilerin doğruluğu ve
geçerliliği tartışmaya açıktır.
Tablo 1’in değerlendirilmesinden Artemisia absinthium diabet hastalığının,
Eupatorium cannabinum sıtma hastalığının, Paliurus spina-christi diabet hastalığının
tedavisinde, Citrullus lanatus yara ve yanıkların iyileştirilmesinde, Arbutus unedo nefes
darlığının tedavisinde ve Rumex tuberosus’ un tansiyonun düzenlenmesinde
kullanımları bu araştırmada ilk defa ortaya çıkarılmıştır. Bu bulguların, yapılacak
bitki yapı maddesi analizleri ve antimikrobiyal denemeler ile daha sağlıklı ve güvenli
bir sonuca ulaştırılması sağlanmış olacaktır.
KAYNAKÇA
Alpınar, K.
1999
“Ayvacık (Balıkesir) ve Yakınındaki Adaları, Floristik ve Etnobotanik Açıdan
Değerlendirilmeleri”, TBAG-1407, İstanbul.
Anonim.
1973 Çanakkale İl Yıllığı. Çanakkale: Çanakkale Valiliği
Baytop, T.
1999 Türkiye’de Bitkilerle Tedavi (Geçmişte ve Bugün), 2. Baskı. Istanbul :Nobel Tıp Kitabevi.
Çamurcu, H.
1999
“Biga Havzasının Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası”. İstanbul: Marmara Üniv. Sosyal
Bilimler Enstitüsü Coğrafya Eğitimi ABD, Doktora Tezi.
Davis, P.H. (Ed.)
1965–1985
Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Vol.. 1–9. Edinburgh:
Edinburgh University Press.
Davis, P.H., R.R. Mill, K. Tan (Eds.)
1988
Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Supplement), Vol. 10. Edinburgh:
Edinburgh University Press.
1964
Ertug, F.
2000
“An ethnobotanical study in Central Anatolia (Turkey).” Economic Botany 54: 155182.
Fujita, T., E. Sezik, M. Tabata, E. Yesilada, G. Honda, Y. Takeda, T. Tanaka & Y. Takaishi
1995
”Traditional medicine in Middle and West Black sea regions”. Economic Botany 49:
406–422.
Gümüş, İ.
1994
“Ağrı Yöresinde Yetişen Bazı Faydalı Bitkilerin Yerel Adları ve Kullanılışları” Tr.
J. of Botany 18: 107-112.
131
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Güner, A., N. Özhatay, T. Ekim, K.H.C. Başer (Eds.)
2000
Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Supplement II), Vol. 11. Edinburgh:
Edinburgh University Press.
Honda, G., E. Yesilada, M. Tabata, E. Sezik, T. Fujita, T. Yoshio, Takaishi Y., Tanaka, T.
1996 “Traditional medicine in Turkey. VI. Folk medicine in West Anatolia: Afyon,
Kütahya, Denizli, Muğla, Aydın provinces”. Journal of Ethnopharmacology 53: 75-87.
Işık, S., Gönüz, A., Arslan, Ü., Öztürk, M.
1995 “Afyon İlindeki Bazı Türlerin Ethnobotanik Özellikleri” Ot Sistematik Botanik Dergisi
2: 161-166.
Koç, T.
2001
Kuzeybatı Anadolu’da İklim ve Ortam, Sinoptik, İstatistik ve Uygulama Boyutlarıyla.
İstanbul: Çantay Kitabevi
Kültür, S.
2007
“Medicinal plants used in Kırklareli Province (Turkey)”. Journal of
Ethnopharmacology 111(2): 341-364.
Öztürk, A.
1990
“Erzurum Yöresinin Faydalı ve Tıbbi Yabani Bitkilerin Yerel Ad ve Kullanılışları
Yönünden Kısa Tanıtımları.” Yüzücü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Bilimleri Dergisi
1(1): 1-18
Öztürk, M., Özçelik, H.
1991 Doğu Anadolunun Faydalı Bitkileri. Ankara: SISKAV Matbaası
Sayar, A., Güvensen, A., Özdemir, F., Öztürk, M.
1995 “Muğla İlindeki Bazı türlerin Etnobotanik Özellikleri” Ot Sistematik Botanik Dergisi 2:
151-160.
Sezik, E., Tabata, M., Yesilada, E. Honda, G., Goto, K., Ikeshiro Y.
1991
“Traditional medicine in Turkey. I. Folk medicine in Northeast Anatolia.” Journal
of Ethnopharmacology 35: 191–196.
Sezik, E., Zor, M., Yesilada, E.
1992 “Traditional medicine in Turkey. II. Folk medicine in Kastamonu.” International
Journal of Pharmacognosy 30: 233-239.
Sezik, E., Yesilada, E., Tabata, M., Honda, G., Takaishi, Y., Fujita, T., Tanaka, T., Takeda,
Y.
1997
“Traditional medicine in Turkey. VIII. Folk medicine in East Anatolia: Erzurum,
Erzincan, Agrı, Kars, Igdır provinces.” Economic Botany 51: 195-211.
Sezik, E., Yesilada, E., Honda, G., Takaishi, Y., Takeda, Y., Tanaka, T.
2001
“Traditional medicine in Turkey. X. Folk medicine in Central Anatolia.” Journal of
Ethnopharmacology 75: 95-115.
Simsek, I., Aytekin, F., Yesilada, E., Yıldırımlı, S.
2005 “An Ethnobotanical Survey of The Beypazarı, Ayas, and Güdül District Towns
of Ankara Province (Turkey)”. Economic Botany 58(4): 705-720.
Sinan, O.
1998
“Ankara Çubuk (Esenboğa) Yöresinde Halk Arasında Kullanılan Şifalı Bitkiler”
Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi Necati Bey Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi ABD
Yayınlanmamış Lis. Bit. Tezi.
Tabata, M., Sezik, E., Honda, G., Yesilada, E., Fukuı, H., Goto, K., Ikeshiro Y.
1994
“Traditional medicine in Turkey. III. Folk medicine in East Anatolia,Van and
Bitlis provinces”. International Journal of Pharmacognosy 32: 3-12.
132
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Türker, A.
1995 Çanakkale İli Tanıtım Kitabı. Akgün Form Ofset Ltd. Şti. Çanakkale.
Tütenocaklı, T.
2002
“Ayvacık (B1, Çanakkale) ve Çevresinin Etnobotaniği”. Çanakkale: Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Yesilada, E., Honda, G., Sezik, E., Tabata, M., Goto, K., Ikeshiro, Y.
1993
“Traditional medicine in Turkey. IV. Folk medicine in the Mediterranean
Subdivision”. Journal of Ethnopharmacology 39: 31-38.
Yesilada, E., Sezik, E., Honda, G., Takaishi, Y., Takeda, Y., Tanaka, T.
1999 “Traditional medicine in Turkey”. IX. Folk medicine in North-West Anatolia.”
Journal of Ethnopharmacology 64: 195-210.
133
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Çan ilçesinin köylerinde kullanılan tıbbi bitkiler ve kullanımları
Bitki türü
(Familya)
Eryngium
campestre
L.
(Apiaceae)
Bitkinin
yöresel
adı
Çakır
dikeni,
Boğa
dikeni
Kullanılan kısım
(İnformant no)
Hazırlanışı
Kullanım amacı
Kullanım reçetesi
Bitkinin Toprak
üstü kısımları (42)
Dekoksiyon
Böbrek ağrısı
Bitkinin dikenli kısımları
kaynatılır,suyu içilir.
Petroselinum
crispum
(Mill.)
Nyman
(Apiaceae)
Arum
maculatum L
(Araceae)
Maydanoz
Bitkinin Toprak
üstü kısımları
(32,45)
Dekoksiyon
Böbrek ağrısı ve
böbrek taşı
Bitki kaynatılır,suyu içilir.
Yılan
cücüğü
1. Bitkinin tuberleri
(14)
2. Bitkinin tuberleri
(22)
1. Sargı
olarak
2. Doğrudan
yutarak
1. Baş ağrısı
2. Hemoroid
Artemisia
absinthium L.
(Asteraceae)
Artemisia
santonicum L.
(Asteraceae)
Eupatorium
cannabinum
L.
(Asteraceae)
Matricaria
chamomilla L.
(Asteraceae)
Tripleuspermu
m rosellum
var. rosellum
(Asteraceae)
Pelin otu.
Yapraklar (32)
Dekoksiyon
Diabet
1. Tuberler ateşte
pörsütülür, bir bezle başa
sarılır. 2. Yumrular,fındık
büyüklüğünde olmak
üzere sabah akşam
yutulur.
Bitkinin yaprakları
kaynatılarak, suyu içilir
Kafur
Yapraklar (28)
Dekoksiyon
Kabızlık
Sıtma otu.
Yapraklar (60)
Dekoksiyon
Sıtma
Beyaz
papatya
Çiçekler (66)
Dekoksiyon
Soğuk algınlığı ve
öksürük
Papatya.
1. Toprak üstü
kısımlar (11)
2. Toprak üstü
kısımlar
(11,15,32,35,45,50
)
3. Çiçekler (61)
1. Hastalıklı
organı
bitkinin
suyunda
bekletme
1. Sedef hastalığı
2. Baş ağrısı,
öksürük mide ağrısı
ve gaz söktürme
3. Yüzdeki kara
noktaları
temizlemede
2.
Dekoksiyon
3 Dekoksiyon
Alnus
glutinosa (L.)
Gaertn.
(Betulaceae)
Sambucus
ebulus L.
(Caprifoliace
ae)
Kızıl ağaç,
Kızıl kaba
Yapraklar
Kokar ot,
Nazlı ot,
Karabaş
otu.
1. Yapraklar
(19,45)
2. Yapraklar
(19,55)
Vucüdu
doğrudan
yapraklara
sarma
1.
Dekoksiyon
2. Ağrılı
bölgeye
uygulama
Hastayı terletmede
1. Kalp hastalığı ve
tansiyon
düzenleyici
2. Karın ağrısı
Bitkinin yaprakları
kaynatılır. Günde bir çay
bardağı aç karına içilir.
Bitkinin yaprakları
kaynatılır; suyu içilir.
Kurutulmuş çiçekler suda
kaynatılır, bekletildikten
sonra su içilir.
1. Bir küvet kaynamış
suya, bitkinin Toprak
üstü kısımları atılır.
Hastalıklı olan bölge
yarım saat bu suda
bekletilir.
2. Kurutulmuş kısımlar
ıhlamur gibi kaynatılıp
içilir
3. Bitkinin çiçekleri suda
kaynatılır; buharı yüze
tutulur. Yumuşayan
noktalar sıkılır
Bitkinin yaprakları
arasına hasta gömülür ve
terlemesi sağlanır.
1. Bitkinin yaprakları
kaynatılır, suyu içilir.
2. Yaprakları sıcak suya
sokulup yumuşatılır ve
karına sıcak olarak
134
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Sambucus
nigra L.
(Caprifoliace
ae)
Sultan otu,
Kedi otu.
Gövde ve yapraklar
(1)
Hypericum
perforatum L.
(Clusiaceae)
Kantoron,
Sarıca otu,
Sarıca yüz
otu.
1. Toprak üstü
kısımlar (2,34,54)
Ağrılı
bölgenin
sıvıya
sokulması
veya
yapraklarla
sarılması
1.
Dekoksiyon
2. Toprak üstü
kısımlar (2,8,17)
3. Toprak üstü
kısımlar (63)
2. Soğuk
karışım
Ağrıları dindirme
1. Mide
rahatsızlıkları ve
ülser
2. Sakinleştirici ve
diabet
3. Hemoroid
3. Hasta
bölgeye
dıştan
uygulama
Brassica
oleracea L.
(Brassicacea
e)
Lahana
Citrullus
lanatus
(Thunb.)
Matsum.&
Nakai
(Cucurbitace
ae)
Ecballium
elaterium (L.)
A. Rich
(Cucurbitace
ae)
Karpuz.
Acı dülek,
Karga
düleği
1. Dıştan
uygulama
veya sargı
2.
Dekoksiyon
1. Ağrı, yara,
burkulan yerin
tedavisi
2. Mide
ağrısı
Meyveler (14)
Ağrılı yere
veya yaraya
dışardan
uygulama
Yaraların ve
yanıkların
tedavisi
1. Meyveler ve
özsuyu (49)
1. Dıştan
uygulama
1. Eldeki alerjiler ve
sinüzit
2. Meyveler (55)
2. Karışım
yutularak
2. Hemoroid
1.Yapraklar (1,38)
2.Yapraklar (61,63)
konulur
1.1. Gövde ve
yapraklar kaynatılır.
Ağrıyan yer su ılınıncaya
kadar içinde bekletilir.
1.2. Yapraklar ateşte
sendirilerek ağrıyan yere
sıcakken sarılır.
1.1. Ihlamur gibi çayı
yapılarak içilebilir.
Mideye iyi gelir. Çok
koyu demlenirse tadı acı
olur. Nane, kekik,
ıhlamur ve papatya ile de
kaynatılabilir.
1.2. hava almayacak
şekilde zeytinyağı dolu
bir kavanoza çiçekli
kısımlar konulur. 15 gün
bekletilir . Aç karınla bir
kaşık içilmesi mide
ülserinde etkili
olmaktadır.
2. Bitkinin çiçekli
kısımları ıhlamur gibi
demlenir ve içilir.
3. Toprak üstü kısımlar
su içerisinde kaynatılır ve
hasta kısım bu sıvıda
bekletilir.
1.Bitkinin yaprakları
ateşte ısıtılır, burkulan,
ağrıyan veya yara olan
yerin üzerine yerleştirilir
ve bekletilir.
2. Bitkinin yaprakları
suda kaynatılır, oluşan su
içilir.
Meyvenin suyu yara veya
yanık olan yere sürülerek
bekletilir. Acıyı ve ağrıyı
alır.
1. Bitkinin meyvesindeki
özsu eldeki allerjilere
sürülür, bir süre
bekletilir.
Aynı sıvı sulandırılarak
sinüzit için de buruna
çekilerek kullanılır.
Fazla kullanımı
tehlikelidir.
2. Bitkinin meyveleri
ezilir, bezle sıkılıp çıkan
özsu
unla karıştırılarak,
sabahları aç karınla hap
135
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
büyüklüğünde yenir.
Bitkinin meyveleri
kurutulur. Bu
meyvelerden ıhlamur gibi
kaynatılır ve içilir.
Juniperus
oxycedrus L.
ssp. oxycedrus
(Cupressace
ae)
Elaeagnus
angustifolia L.
(Elaeagnace
ae
Arbutus
unedo
L.(Ericaceae
)
Trifolium
campestre L.,
(Fabaceae)
Ardıç
Meyveler (19)
Dekoksiyon
Hemoroid
İğde
Çiçekler (33)
İnfüzyon
Böbrek ağrıları
Bitkinin çiçekleri çay gibi
demlenir, süzülerek içilir.
Davulga,
Davulgı
Kökler (53,63)
Dekoksiyon
Nefes darlığı
kökleri kaynatılır, süzülür
ve süzüntü içilir.
Kozalaklı
tırfıl,
Tirfil.
Yapraklar
(57)
Yaralı yere
dışardan
uygulama
Bebeklerde
pişik ve kı-zarık
için
Vicia faba L.
(Fabaceae)
Juglans regia
L.
(Juglandacea
e)
Bakla
Çiçekler (40)
Dekoksiyon
Ceviz
Meyveler (49)
Meyve
ekstresi
Böbrek taşı
düşürmede
Elde ve ayaktaki
mantarlar
Bitkinin yaprakları
haşlanır, oluşan su ile
bebeklere banyo
yaptırılır.
Çiçekler suda kaynatılır,
süzülerek suyu içilir
Ham meyvenin kabuğu
ezilip suyu ele ve ayaklara
sürülür. Mantar dökülür.
Babise,
Boz ot
Yapraklar (60)
Ağrılı bölgeye
uygulama
Bebeklerde
karın ağrısı karşı
Melisa,
Oğul otu
1. Yapraklar ve
çiçekler (19,21)
1.
Dekoksiyon
2.
Dekoksiyon
1. Kollestrol
düşürücü ve
tansiyon
düzenleyici
2. Çarpıntı, sinir
bozukluğu
ve mide ağrısı
Soğuk algınlığına
karşı
Marribium
vulgare L.
(Lamiaceae)
Melissa
officinalis L.
(Lamiaceae)
2. Gövde, yapraklar
ve çiçekler (2,39)
Mentha
piperita L.,
(Lamiaceae)
Nane
Yapraklar (1-71)
Dekoksiyon
Micromeria
myrtifolia
Boiss.&
Hohen.
(Lamiaceae)
Origanum
majorana L.,
(Lamiaceae)
Köse
mahmut
Toprak
organlar (57)
İnfüzyon
Karın ağrısı ve baş
ağrısı
Mercanköşk
Yapraklar ve
tomurcuklar
(13,34,40)
Dekoksiyon
Mide ağrısı ve
damar tıkanıklığı
Origanum
vulgare L.
ssp. hirtum
(Link)
J.H.Ietswaar
t
(Lamiaceae)
Güve otu,
Kekik
1. Topraküstü
kısımlar (2,12,68)
1. Doğrudan
uygulama
2. . Topraküstü
kısımlar (2,53)
2.
Dekoksiyon
1. Güvelerden ve
böceklerden
korunma
3. . Topraküstü
kısımlar
(2,12,32,33)
3.
Dekoksiyon
üstü
2. Kurumuş
yiyeceklerin
bozulmasını
önleme
Bitkinin yaprakları
dövülerek karın
bölgesine sarılır
1., Yapraklar ve çiçekler
kaynatılarak, süzüntü
sabahları aç karına içilir
2. Yapraklar, çiçekler ve
dallar ıhlamur gibi
kaynatılıp içilir.
Yıkanan yapraklar taze
veya kuru olarak
kaynatılır,
limon eklenerek içilir.
Çay gibi kaynatılıp içilir
Mide ağrıları için bitkinin
yaprakları kaynatılıp içilir.
Damar tıkanıklığı için ise,
tomurcukları kaynatılır ve
suyu içilir.
1. Yatak, yastık ve
kıymetli eşyaların arasına
naftalin gibi yerleştirilir.
2. Bitki bir tencerede
kaynatılır ve kaynama
suyu soğumaya bırakılır.
Sonrasında bir tülbente
sarılmış olan kuru
yiyecekler bu suya
136
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
4. . Topraküstü
kısımlar (39)
5. . Topraküstü
kısımlar (41)
5. Diabet hastalığı
1.
Dekoksiyon
2.
Dekoksiyon
3.
Dekoksiyon
1. Ateş düşürme ve
bademcik iltihabı
2. Kalp rahatsızlığı
3. Öksürük ve
boğaz ağrıları
1. Toprak üstü
kısımlar (15)
2. Yapraklar (21)
3. Toprak üstü
kısımlar
(5,32,38,61,62)
1.
Dekoksiyon
1. Ateş düşürme ve
bademcik iltihabı
2. Kalp hastalığı
3. Öksürük ve
boğaz ağrısı
Adaçayı
Yapraklar
(1-71)
Dekoksiyon
Mayasıl
otu,
Mahmut
otu,
Mayasıl
Kekik,
Keklik
otu, Taş
kekiği
Yapraklar
ve
çiçekler (34,53,57)
Dekoksiyon
1. Gövde ve
yapraklar (1,33)
2. Gövde ve
yapraklar (25,45)
3. Gövde ve
yapraklar (32)
4. Yapraklar
(61,63)
5. Topraküstü
kısımlar
(1,60)
Soğan.
1. Kuru toprak altı
gövde (55)
2. Kuru toprak altı
gövde (44)
Boş
şaplağı,
Boz
şaplağı,
Morşablo
Salvia
fruticosa
Mill.,
Boş
şaplağı,
Boz
şaplağı,
Morşablo
Allium cepa
L.
(Liliaceae)
4. İştahsızlık
6. Hemoroid
Origanum
vulgare L.
ssp. hirtum
(Link)
J.H.Ietswaar
t
(Lamiaceae)
Salvia
officinalis L.
(Lamiaceae)
Teucrium
chamaedrys
ssp. lydium
O. Schwarz,
(Lamiaceae)
Thymus
longicaulis
Presl ssp.
chauhardii
(Boiss.&
Heldr. ex
Reichenb.f.)
J. Jalas,
(Lamiaceae)
5.
Dekoksiyon
3. Mide ağrılarına
6.
Dekoksiyon
6. Kök .
Topraküstü
kısımlar (46)
(Lamiaceae/
30,47)
4.
Dekoksiyon
1. Toprak üstü
kısımlar (15)
2. Yapraklar (21)
3. Toprak üstü
kısımlar
(5,32,38,61,62)
2.
Dekoksiyon
3.
Dekoksiyon
daldırılıp çıkartılır ve
kurumaya bırakılır.
3. Bitkinin Toprak üstü
kısımları kaynatılır ve
suyu içilir
4. Bitki suda kaynatılır ve
kaynama suyu içilir
5. Bitki suda kaynatılır ve
kaynama suyu içilir
6. Bitki suda kaynatılır ve
kaynama suyu içilir
1. Toprak üstü kısımlar
kekikle birlikte
kaynatılır,suyu içilir.
2. Yapraklar kurutularak
ıhlamur ile birlikte
kaynatılıp, suyu içilir.
3. Bitkinin Toprak üstü
kısımları kaynatılır. Suya
şeker katılarak içilir.
1. Toprak üstü kısımlar
kekikle birlikte
kaynatılır,suyu içilir.
2. Yapraklar kurutularak
ıhlamur ile birlikte
kaynatılıp, suyu içilir.
3. Bitkinin kök dışındaki
kısımları kaynatılarak
içilir.
Soğuk algınlığı,
boğaz ağrıları ve
böbrek taşı
Kaşıntı ve
hemoroid
Yaprakları kaynatılarak,
ıhlamur gibi suyu içilir.
1.
Dekoksiyon
2.
Dekoksiyon
3.
Dekoksiyon
4.
Dekoksiyon
5.
Dekoksiyon
1. Kabızlığa karşı
2. Mide rahatlatıcı
olarak
3. Bronşit için
kullanılır
4. Grib, boğaz
ağrıları, öksürük ve
ses kısıklığı
5. Sakinleştirici
olarak
1. Isıtılmış
karışım
yaraya
sarılarak
2. Karışım,
1. Dolama ve
yaraların tedavisi
2. Çıkıklarda
1. Yapraklı gövde suda
kaynatılır, 5 dakika
bekletilir ve sonra içilir.
2. Yapraklı gövde suda
kaynatılır, oluşan su içilir
3. Çay yapılırken içine
yapraklar atılarak
demlenir ve içilir.
4. Yaprakları elma, nane
ve limonla birlikte
kaynatılarak içilir.
5. Toprak üstü kısımlar
bir tencerede kaynatılır
ve sonra süzülür. Oluşan
bu suyla banyo yapılır.
1. Zeytinyağından
yapılmış bir kalıp sabun
ufalanır. İçine kuru soğan
doğranır
ve biraz ısıtılarak yaraya
Bitkinin yaprakları ve sarı
çiçekleri kaynatılıp içilir
137
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ekleme
sarılarak
Allium
sativum L.
(Liliaceae)
Sarımsak.
1. Kuru toprak altı
gövde (2,37,50)
2. Yeşil veya
kurumuş bitki
(24,37)
1. Yaraya
sarılarak
2. Doğrudan
yenerek
Lilium
candidum L.
(Liliaceae)
Bahar dalı,
Beyaz
zambak
Yapraklar (35)
Yaraya
doğrudan
uygulama
Lythrum
salicaria L.
(Lythraceae)
Alcea pallida
Bess.,
(Malvaceae)
Hibiscus
esculentus L.
(Malvaceae)
Dere
nanesi.
Yapraklar (55)
Gülfatma,
Gülhatmi
Çiçekler (1)
Vücuda
doğrudan
uygulama
Dekoksiyon
Bamya
1.Tohum ve
çiçekler (10)
1. Arı sokması,
böcek ısırması ve
iltihaplar
2. Bağırsak ağrıları
ve tansiyon
düzenleyici
Yaralara sarılır
Göğüs
giderir
ağrısını
Bronşite karşı
2. Meyve (64)
1.
Dekoksiyon
2.
Dekoksiyon
1. Diabete karşı
2. Tansiyon
düşürmede
sarılır. Bir gece bekletilir.
2. Çıkık yeri önce
zeytinyağı ile ovularak
çıkık yerine oturtulur ve
tuzla ezilen soğan,
ekleme sarılır.
1. Kuru sarımsak ezilerek
ısırılan ve iltihaplı olan
yere sarılır.
2. Yeşil veya kurumuş
sarımsak doğrudan yenir
Bitkinin yaprağı
sendirilir, yaranın üzerine
konur. Sabaha kadar
bekletilir.
Bebek anne sütünden
ayrıldığında, yapraklar
göğüse sarılıp bekletilir
Bitkinin çiçekleri ıhlamur
gibi kaynatılıp içilir
1. Tohum ve çiçekler
kaynatılır,suyu içilir
2. Olgun bamyalar
kaynatılır,suyu soğuk
içilir
1. Bitkinin yaprakları
kaynatılır.Bir gün
dinlendiri
len su içilir.
2. Bitkinin yaprakları
kaynatılır ve suyu içilir
Malva
sylvestris L.
(Malvaceae)
Develik
otu,
Ebegümec
i
1. Yapraklar
(32,35)
2. Yapraklar
(61,66)
1.
Dekoksiyon
2.
Dekoksiyon
1. Böbrek ağrısı ve
taşı
2. Soğuk algınlığı
ve bademcik
iltihabı
Ficus carica
L. ssp. carica
(Moraceae)
Olea europaea
L. ssp.
europaea
(Oleaceae)
İncir,
Yemiş
Yapraklar (50)
Dekoksiyon
Bacak ağrıları
Bitkinin yaprakları
kaynatılır, suyu içilir
Zeytin
Meyve (58)
Yanık yere
dıştan
uygulama
Yanıkları
iyileştirmede
Kireç suyuna 1 çay kaşığı
zeytinyağı konur, çırpılır
ve yanık olan yere
sürülür.
Phillyrea
latifolia L.
(Oleaceae)
Papaver
rhoeas L.
(Papavereac
eae)
Abies
nordmanniana
Spach ssp.
equi-trojani
(Aschers.&
Sint.
ex
Boiss.)
Coode
&
Pırnal,
Pıynar
Meyve (23,28)
Hemoroid
Gelincik,
Yabani
tere,
Muşrat
Göknar,
Köknar,
Andız
çamı
Çiçekler (19)
Meyve
doğrudan
yutularak
Ağrıyan yere
dıştan
uygulama
Dekoksiyon
Mide rahatsızlıkları
için
Bitkinin bubucuğu
(meyvesi) sabahları aç
karınla yutulur
Bitkinin çiçekleri
zeytinyağında 6 ay
bekletilir ve ağrıyan
yerlere sürülür.
Bitkinin kozalak pulları
kaynatılıp içilir
Kozalaklar (63)
Ağrılara karşı
138
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Cullen
(Pinaceae)
Pinus nigra J.
F. Arnold
ssp. nigra
var.
caramanica
Bosc. ex
Loud.
(Pinaceae)
Çam
1. Gövde ve dallar
(15,32,57)
2. Gövde ve dallar
(32,55)
3. Kozalaklar (51)
1. Karışım
yenir
2. Reçinenin
dıştan
uygulanması
3.
Dekoksiyon
1. Öksürük, mide
ağrısı ve
çocuklarda kıl
kurdunun
düşürülmesi
2. Yaralar ve
çatlaklar için
3. Bronşit için
1. Yaralı yere
doğrudan
sararak
2.
Dekoksiyon
1. Patlamayan
yaralara, çıbana ve
dolamaya karşı
2. Mide ağrıları için
Toprak üstü
kısımlar (55)
Dekoksiyon
Loğusa ağrıları için
kullanılır.
Labada
1. Tohumlar (41)
2. Tohumlar (51)
1.Dekoksiyon
2.Dekoksiyon
1.İshal
2. Hemoroid
Kuzu
kulağı
Gövde ve yapraklar
(1,2,3,9,12,63,66)
Doğrudan
yenir
Tansiyon
düzenleyici, böbrek
taşı düşürücü
Nar
Çiçekler (53)
Dekoksiyon
Tansiyon düşürücü
olarak
Bitkinin çiçekleri
kaynatılarak suyu içilir
Karaçalı
Yapraklar (55)
Dekoksiyon
Diabet
ve idrar yaparken
yanmayı önlemek
için
Bitkinin yaprakları
akşamdan kaynatılır ve
soğutulur. Aç karınla
suyu içilir.
Alıç,
Yemişen
tikeni
Meyveler
(61,62)
Dekoksiyon
Boğaz yumuşatıcı
olarak
Meyveler suda kaynatılır
ve suyu içilir
Ayva
1. Yapraklar
(29,44,61)
2. Meyve (61)
1.
Dekoksiyon
2.
Dekoksiyon
1. Öksürük, bulantı
ve boğaz ağrısı için
2. Yüksek ateşe
bağlı
dudak çatlağı
Elma
Meyve (47,63)
Dekoksiyon
Öksürük, ses
kısıklığı ve boğaz
ağrısı
1. Bitkinin yaprakları
kaynatılır, suyu içilir
2. Bitkinin meyvesinden
çıkartılan tohumları
kaynatılır. Suyu
soğuduktan sonra
dudaklara sürülür.
Meyve kabukları suda
kaynatılıp içilir.
Plantago
lanceolata L.
(Plantaginac
ea)
Sinirli ot,
Damarlı
ot.
1. Yapraklar (2, 49,
63)
Avena sativa
L.
(Poaceae)
Rumex
patientia L.
(Polygonace
ae)
Rumex
tuberosus L.
(Polgonacea
e)
Punica
granatum L.
Yulaf.
(Punicaceae)
Paliurus
spina-christi
Mill.,
(Rhamnacea
e)
Crataegus
orientalis
Bieb.
(Rosaceae)
Cydonia
oblonga Mill.,
(Rosaceae)
Malus
sylvestris Mill.
var. mitis
(Wallr.)
Mansf.
(Rosaceae)
1. Bitkinin reçinesi ezilip
balla veya şekerle
karıştırılır. Sabahları aç
karınla 3-4 çay kaşığı
yenir.
2. Bitkinin reçinesi kışın
oluşan yarıklara,
çatlaklara yumuşatılarak
sürülür.
3. 4-5 tane kozalak,
yeşilken kaynatılır.
Suyuna 1 kg şeker katılır
ve içilir.
1. Dolamada yapraklar
doğrudan sarılırken,
diğerlerinde ise yapraklar
ısıtılarak yaraya sarılır.
2. 3-5 adet çiçek
kaynatılır, çay gibi içilir
Bitki kaynatılır, süzülür.
Isınmış yulaflar karın
bölgesine konur.
1. 2 lt. suya ½ kg tohum
katılarak, kaynatılıp içilir
2. Bitkinin tohumu
kaynatılır ve suyu içilir
Çiğ olarak ya da salatalara
katılarak yenir
2. Çiçekler (19)
139
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
1.Bitkinin yaprakları
kaynatılıp, suyu içilir
2. Bitkinin meyvesi suya
konur, ekşime olduktan
sonra 3-5 gün içinde
içilmelidir.
Beş parmak otu, kır
menekşesi ve nazar
otundan, 1 kg. eritilmiş
tuzsuz tereyağına
doğranır. Kırmızımsı bir
renk alıncaya kadar
kavrulur, sıcakken bir
bezden süzülür. Süzülen
kısım yanmış yüzeye her
akşam sürülür.
Meyveleri doğrudan
yenilir
Mespilus
germanica L.
(Rosaceae)
Muşmula
yapraklar (29)
Meyve (41)
1.
Dekoksiyon
2.
Dekoksiyon
1.İshale karşı
2. Böbrek taşı
düşürme
Potentilla
reptans L.
(Rosaceae)
Beş
parmak
otu, Beş
çatal tülü
otu
Toprak
üstü
kısımlar (51,52,53)
Karışım
olarak
hazırlanır
Yanıkları iyileştiren
merhem yapımında
Prunus
spinosa L.
(Rosaceae)
Pyrus
elaeagnifolia
Pall.(Rosace
ae)
Güvem
Meyveleri (1)
Doğrudan
yenir
Ağız yaraları ve
diabet
Cepni
armutu,
Ahlat,
Yabani
armut, Kır
ahlat
Deligül,
Kuşburnu,
Yaban
gülü, Sığır
büzüğü,
Öküz götü
1. Meyveler (1, 41,
50)
2. Yapraklar (57)
1.
Dekoksiyon
2.
Dekoksiyon
1. Diabet hastalığı
için
2. Guatra için
1. Meyvelerinden turşusu
yapılıp, suyu her sabah
içilir
2. Bitkinin yaprakları
kaynatılıp suyu içilir
1. Meyveler (17, 28,
38, 61, 63)
2. Kök (17, 22, 28,
38, 48, 49, 61, 63)
1.
Dekoksiyon
1. Mide
ağrısı,öksürük,kaşın
tı ve boğaz ağrıları
1. Bitkinin meyveleri
fazlaca kaynatılarak suyu
içilir.
2. kökü temizlenip
kaynatılır. Bu sudan
sabah akşam 1 bardak
içilir. Meyvelerin
kaynatılıp suyunun
içilmesi de böbrek taşı
düşürücü etkiye sahiptir.
Meyveleri doğrudan
yenilir
Rosa canina
L.
(Rosaceae)
2.
Dekoksiyon
2. Böbrek taşı
düşürücü olarak
Böğürtlen
Meyveler (1)
Doğrudan
yenir
Ağız yaralarını
geçirme
Nazar otu.
Yapraklar
(51,53,52)
Karışım
olarak
kullanılır
Yanıkları tedavide
Verbascum
sinuatum
L.var.
sinuatum,
(Scrophular
iaceae)
Sığır
kuyruğu,
balık otu.
Toprak üstü
kısımlar (61,62,65)
Bitki
silkelenir
Balık avlamada
kullanılır
Tilia rubra
DC. ssp.
Ihlamur
Yapraklar ve
çiçekler (1-71)
Dekoksiyon
Boğaz ağrıları için
Rubus
canescens DC.
(Rosaceae)
Sanguisorb
a minor L.
ssp.
muricata
(Spach)
Briq.,
(Rosaceae)
Nazar otu, beş parmak
otu, ve kır menekşesi
nden, 1 kg. eritilmiş
tuzsuz tereyağına
doğranır. Kırmızımsı bir
renk alıncaya kadar
kavrulur, sıcakken bir
bezden süzülür. Bezde
kalan kısım atılır. Süzülen
kısım yanmış yüzeye her
akşam sürülür.
Bitkinin toprak üstü
kısımları suyun üstüne
dövülür. Daha sonrs bitki
bu suyun içine atılır, bir
süre sonra zehirlenen
balıklar su yüzüne
çıkmaya başlar.
Bitkinin çiçek ve
yaprakları kaynatılır ve su
140
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Caucasica
(Rubr.) V.
Engler.
(Tiliaceae)
Urtica dioica
L.
(Urticaceae)
içilir
Isırgan.
1. Toprak üstü
kısımlar
(1,31,35,50,65,67,6
8)
2. Toprak üstü
kısımlar (48,50,65)
3. Toprak üstü
kısımlar (63)
1.
Dekoksiyon
2.Ağrılı yere
sararak
3.
Dekoksiyon
1. Hemoroid,
diabet, kanser, idrar
yolları iltihabı ve
kadın hastalıkları
2. Romatizmal
ağrılar
3. Mide ve bağırsak
rahatsızlıkları
Urtica
pilulifera L.,
(Urticaceae)
Vitex agnuscastus L.
(Verbenacea
e)
Kara
ısırgan
Toprak
üstü
kısımlar (19,69)
Dekoksiyon
Ayıt, ayıd
1. Tohumlar (23,
30)
2. Yapraklar (59)
1. Tohumlar
öğütülerek
Kalp hastalığı, ağrı,
hemoroid ve
kanser
1. Diabete karşı ve
tansiyon
düzenleyici olarak
2. Bebekleri
terletmek için
Viola odorata
L.
(Violaceae)
Kır
menekşesi
Yapraklar
(51,53,52)
Karışım
olarak
hazırlanır
Yanıkları tedavide
Vitis vinifera
L.
(Vitaceae)
Asma.
Yapraklar (14)
Yapraklara
ön işlem
uygulama
Baş ağrısı için
Tribulus
terrestris L.
(Zygophylla
ceae)
Çoban
çökerten,
Pıtrak
Yapraklar (19,38)
Dekoksiyon
Böbrek taşı, damar
açıcı ve idrar yolu
hastalığı
2. Yapraklar
doğrudan
kullanılır
1. Bitkinin bütünü iyice
yıkanır,kaynatılıp sık sık
suyu içilir
2. Bitki ezilerek ya da
haşlanarak ağrıyan yere
sarılır ve bekletilir
3. Bitkinin toprak üstü
kısımları suda kaynatılır
ve soğumaya bırakılır.
Sabahları aç karınla balla
karıştırılarak 1 bardak
içilir.
Bitki suda kaynatılır ve
suyu içilir
1. Tohumlar kurutulup
kahve değirmeninde
çekilir. Sabahları aç
karınla 1 çay kaşığı yenir.
2. Yeşil yapraklar hiçbir
ön işlem yapılmadan
bebeğin gövdesine sarılır.
Kır menekşesi, beş
parmak otu ve nazar
otundan, 1 kg. eritilmiş
tuzsuz tereyağına
doğranır. Kırmızımsı bir
renk alıncaya kadar
kavrulur, sıcakken bir
bezden süzülür. Süzülen
kısım yanmış yüzeye her
akşam sürülür
Bitkinin yaprağı tuzlu
suda bekletildikten sonra,
başın ağrıyan bölgesine
sarılır.
Bitkinin yaprakları
kurutulur ve kaynatılıp
içilir.
141
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 1. Çan İlçesinin coğrafik konumu ve araştırma alanı
142
ÇAN (ÇANAKKALE–TÜRKİYE) İLÇESİ DOĞAL
YAYILIŞLI BAZI ORCHIDACEAE TAKSONLARI
ÜZERİNE GÖZLEMLER
Necmettin GÜLER1 Ahmet GÖNÜZ2
Kaan HÜRKAN3 Ercan DÖVER3
1 Trakya
Üniversitesi
Biyoloji Bölümü
2 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Biyoloji Bölümü
3 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZET
Bu çalışmada Çanakkale ili, Çan ilçesi ve kırsal çevresinde doğal yayılış göstermekte olan
Orkide taksonları araştırılmıştır. Yörede gerçekleştirilen çalışmalarda ilçenin farklı
yönlerinde yer alan değişik ekolojik özellikli lokalitelerinde 10 cinse ait (Anacamptis
L.C.M. Richard, Cephalanthera L.C.M. Richard, Dactylorhiza Necker ex Nevski,
Epipactis Zinn, Limodorum Boehmer, Neotinea Reichb. fil., Orchis L, Platanthera
L.C.M. Richard, Serapias L. ve Spiranthes L.C.M. Richard) 17 türün doğal yayılışlı
olduğu belirlenmiştir. Elde edilen veriler eşliğinde, tıbbi ve ekonomik önemi olan bu
bitkilerin botanik özellikleri ile yöreye katkıda bulunabilecek ekonomik potansiyel
değerleri tartışılmış, ayrıca yaşam çevrelerine yakın alanlarda yetiştirilme olanakları
irdelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Orchidaceae, orkide, Çan (Çanakkale – Türkiye)
ABSTRACT
In this study, Orchids taxa that naturally distributed in Çan (Çanakkale – Turkey)
region were investigated. With field surveys, 10 different genus and 17 taxa were found in
different ecological properties and different sides of Çan borough. These are (Anacamptis
L.C.M. Richard, Cephalanthera L.C.M. Richard, Dactylorhiza Necker ex Nevski,
Epipactis Zinn, Limodorum Boehmer, Neotinea Reichb. fil., Orchis L, Platanthera
L.C.M. Richard, Serapias L. and ranthes L.C.M. Richard). Medicinal and economical
properties of these plants were discussed with growing properties and botanical
characteristics with our observed datas.
Key words: Orchidaceae, Orchids, Çan (Çanakkale – Turkey)
GİRİŞ
Orchidaceae, çok değişken habitatlarda yaşayan ve dünyanın hemen her tarafına
yayılmış kozmopolit bir familyadır. Orkidelerin yaklaşık %70’i epifit, %25’i toprakta
ve %5’i ise toprak altında, kayalar üzerinde, çürümekte olan bitkiler üzerinde, vb.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
şekilde yaşamını sürdüren bitkilerdir (Renz ve Taubenheim 1984, Arditti 1979).
İçerdiği cins ve tür sayılarında farklı veriler bulunmaktadır: Garay (1960) ile
Schultes ve Pease (1963) 600-800 cins ve 25.000-35.000 tür; Del Prete ve Tossi
(1981)’e göre yaklaşık 500 cins ve 20.000 tür; Sezik (1967)’e göre ise yaklaşık 450
cins ve 18.000-20.000 türle çiçekli bitkilerin en geniş familyalarından biri olduğu
belirtilmektedir. Ayrıca Arditti (1979) bitkiler aleminin en zengin familyası
olduğunu ifade etmektedir.
Türkiye, orta kuşak orkideleri bakımından, çevre ülkelere göre oldukça
zengindir. Orta kuşak orkidelerinin büyük bir kısmı toprakta yaşamaktadır. Ülkemiz
orkideleri de bu grupta yer alır. Ülkemizde orta kuşak orkideleri üzerinde değişik
çalışmalar yapılmıştır (Sezik 1967, 1984, 2002a, Baytop ve Sezik 1968, Renz ve
Taubenheim 1984, Kreutz 1998, 2000, vb.). Ancak yapılan bu çalışmaların bir kısmı
genel manada flora ile, diğerleri ise daha çok salep elde edilen türlerle ilgilidir.
Türkiye’nin tüm orta kuşak orkideleri üzerinde yapılan, bölgesel çalışmalar, ilk kez
Sezik (1967) tarafından Muğla, Kastamonu ve Kahramanmaraş bölgelerinde
yapılmıştır. 1977 yılında Ertem tarafından Trakya için yeni kayıt olan Ophrys
bombyliflora Link. üzerinde anatomik, 1997’de Aybeke Ophrys L. ve Güler Orchis L.
cinsi üzerinde yapılmış karyolojik, morfolojik, palinolojik ve korolojik araştırmalar,
Aybeke (2004) tarafından yapılan ve 40 taksonun incelendiği “Trakya Orkideleri
Üzerinde Anatomik Araştırmalar” başlıklı çalışma bulunmaktadır. 1983 yılında
Sezik ve Özer Kastamonu, 1991 yılında Sezik ve Baykal Kahramanmaraş, İşler
(2005) Van ve Orhan (2006) Akdağmadeni (Yozgat) salebi ve orkideleri üzerinde
araştırmalar yapmışlardır. Daha sonra Hahn ve Passin (1997) Muğla, Schönfelder
ve Schönfelder (1998) Ordu, Güler (2005) Kazdağları ve çevresinin orkideleri ile
ilgili çalışmalar bulunmaktadır.
Türkiye’deki Orchidaceae familyası ile ilgili ilk bilgiler Boissier’in (1884)
“Flora Orientalis” adlı eserinde verilmiş ve Türkiye’de 15 cinse ait 60 türün
bulunduğu belirtmiştir. Schlechter’in (1928) “Monagraphie und Iconogrrafie der
Orchideen Europas und des Mittelemeer Gabietes” adlı eserinde Türkiye’de 19
cins ve 69 tür bulunmaktadır. Türkiye orkidelerinin arazi ve herbaryum
çalışmalarına ve literatür bilgilerine dayanan ilk listesi; şimdiye kadar Türkiye’de
orkidelerle ilgili en kapsamlı çalışmaları yürüten, Sezik tarafından 1967 yılında
yayınlanan “Türkiye’nin Salepgilleri Ticari Salepleri ve Özellikle Muğla Salebi
Üzerinde Araştırmalar“ adlı doktora tezi ile verilmiştir. Bu çalışmaya göre
Türkiye’de 18 cins, 93 tür; 1982 yılında yayınlanan bildirisinde Türkiye’de 24 cins
89 tür; 1984 yılında yayınlanan “Orkidelerimiz”’de ise Türkiye’de 24 cinse ait 90
kadar türün yayılış gösterdiğini belirtmiştir. Baytop ve Sezik (1968) tarafından
yayınlanan “Türk Salep Çeşitleri Üzerine araştırmalar “ adlı makalede Türkiye’de 18
cins ve 91 türün yayılış gösterdiği belirtilmektedir. Türkiye Florası ile ilgili en
kapsamlı çalışma olan “Flora of Turkey and East Aegean Islands” (Davis 19661986) adlı eserin 8. cildinde Orchidaceae kısmını hazırlayan Renz ve Taubenheim
(1984), Türkiye’de 24 cins ve 97 tür, 23 alt tür ve 6 varyete (toplam 113 takson) var
olduğu gösterilmektedir. Rückbrodt ve arkadaşları 1992 yılında “Bemerkungen zu
144
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
den in der Türkei vorkommenden Orchideenarten und ihrer Verbreitung” isimli
çalışma ile Türkiye’de 24 cins ve 101 tür ve 10 alttürün (toplam 126 takson)
dağılımı verilmiştir. Delforge 1995 yılında basılan “Orchids of Britain and
Europe”adlı kitabında Türkiye’de 126 taksonun olduğunu belirtmiştir. Bir diğer
araştırıcı Kreutz 1998 (c) yılında yayınlanan “Die Orchideen der Türkei” adlı
kitabında Türkiye’de 24 cins, 143 tür, 6 alt tür, 4 varyete (toplam 148 takson) ve
yine 2000 yılında basılan ve Orchidaceae kısmı Kreutz tarafından yazılan “Flora of
Turkey and East Aegean Islands” 11. cildinde, 8. ciltteki taksonlara 8 cinse ait 37
tür, 3 alt tür ve 1 varyete (toplam 38 takson) ilave edilirken, 8 ciltte verilen 2 tür ve
1 varyetenin Türkiye’de olmadığı belirtilmektedir. Sezik tarafından 2002 (b) yılında
yayınlanan “Turkish Orchids and Salep (Türkiye’nin Orkideleri ve Salep)” adlı
yayında 24 cinse ait 148 türün var olduğu belirtilmektedir. Türkiye’de Orkidelerle
ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde 24 cinse ait 147 tür, 32 alttür, 10 varyete
olmak üzere toplam 171 taksonun varlığı görülmektedir.
Orchidaceae familyası tıbbi değeri olmasından dolayı ilk çağlardan beri
insanlar tarafından çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Yumrulu salepgillerden “Salep
Tuber” elde edilmektedir. Tubera salebin Diosdorides zamanından beri tıp
kitaplarında kayıtlı bir drog olduğu ve “Materia Medica” adlı kitabında Orchidaceae
familyasındaki çeşitli bitkilerin renk yaprak ve çiçekleri hakkında bilgiler verildiği
bilinmektedir (Sezik 1967, Baytop ve Sezik 1968).
Günümüzde salep sıcak içecek ve dondurma yapımında kullanılmasından
dolayı ekonomik değer taşımaktadır. Salep yumrulu orkidelerden elde edilmektedir.
Daha çok ovoit yumrulu olan Orchis, Ophrys, Serapias, Himantoglossum, Barlia, gibi ve
Dactylorhiza gibi parçalı yumrulu olan orkideler kullanılır. Piyasada bulunan ticari
saleplerin yapısında glikomannanlar (%11-44, etkin madde), nisaşta (%8-19),
redüktör ozlar (%2-3) ve proteik yapıdaki maddeler bulunur (Sezik 1967, 1984).
Yumrulu olan bazı Orchis, Ophrys ve Dactylorhiza türleri veya bu türlerin
yumruları salep olarak kullanıldığı için genel olarak bu adla anılır. Bunun dışında
Anadolu’da farklı isimlerle de anılmaktadır (Sezik 1984, Baytop 1997).
MATERYAL VE METOD
Araştırma materyalini oluşturan Orchidaceae türlerine ait bitki örnekleri 2008
yıllında yapılan arazi çalışmaları ile Trakya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Herbaryumu’nda (EDTU) bulunan örnekler materyalimizi oluşturmuştur. Türlerin
tayininde canlı materyalin, çiçek rengi ve özellikle çiçek yapısının önemli olması
nedeniyle, arazide örneklerin fotoğrafları çekilmiş, bir kısmı %70 alkol içine
alınarak saklanmıştır. Çalışılan örnekler Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Kaan HÜRKAN’ ın kişisel
Herbaryumunda saklanmaktadır.Ayrıca Edirne Trakya Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Herbaryum’nda (EDTU) saklanmaktadır. Türlerin teşhisi, ilgili flora ve
monograflar kullanılarak yapılmıştır (Komarov et al. 1968, Tutin et al. 1980, Renz
1984, Renz and Taubenheim 1984, Sezik 1984, Delforge 1995, Kreutz, 1998, 2000,
Buttler 2007). Araştırma bölgesinde tespit edilen türlerin tanıtımı aşağıdaki düzende
145
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
verilmiştir: Türlerin genel özellikleri ve yetişme ortamları yoğunlukları
incelenmiştir. Ayrıca bu türlerin Türkiye ve Dünya’daki dağılışları ilgili
kaynaklardan tespit edilerek verilmiştir.
BULGULAR
1. Cephalanthera epipactoides Fisch. & Mey.
In Ann. Sci. Nat. ser. 4, 1:30 (1854). Syn: C. cucullata Boiss. & Heldr. in Boiss.,
Diagn. ser. 1(13):12 (1854) p.p. excl. typ.; C. cucullata Boiss. & Heldr. subsp.
epipactoides (Fisch. & Mey.) Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2, 45 (1975). Ic:
Sunderm., op. cit. 202, f. 33.3.2 (1975), as C. cucullata subsp. epipactoides; Landwehr,
Wilde Orchid. Europ. 2: t. 243 (1977).
Genel Özellikler: Bitki, 18.5-68 cm gürbüz, sağlam. Rizom yatay, çok sayıda etli
köklü. Gövde kalın, üzerine dizilmiş 2-9 yapraklı. Alttaki yapraklar kın şeklinde
gövdeyi sarmış (amplexicaul), üsttekiler yassı, ovat lanseolat, 1-2.5 x 2.8-9 cm. Spika
2.2-5.5 x 7.5-27.5 cm, ± yoğun ve 9-45 çiçekli. Brakteler yapraksı, lanseolat, ovatlanseolat, alttakiler çiçeklerden uzun, yukarıya doğru küçülür, 2.5-14 x 10.5-43 mm.
Çiçekler beyaz. Sepaller lanseolat, dorsal sepal 3.5-9 x 15-26 mm, lateral sepaller 49.5 x 16-26.5 mm. Petaller ovat lanseolat, sepallerden hafifçe kısa, 4.5-8 x 12-22.5
mm. Labellum 8.5-12 x 9-15 mm. Epikil 6-11 x 6-12.5 mm, ovat-lanseolat, tüysüz,
bazen ender olarak kenarlarda papilloz, boyuna 5-9 kahverengimsi-sarı ibikli.
Hipokil 8.5-12 x 2.5-5 mm, lateral lopları ± trunkat, 1.5-2.5 x 2.5-5 mm, fazla
belirgin olmayan 5-9 tane boyuna ibik taşır. Mahmuz konikal, aşağıya doğru, 1-3 x
2.5-6 mm boyda. Kolumna yay şeklinde hafifçe öne doğru, beyaz, 6-8 mm boyda.
Ovaryum tabana yakın kısımda kıvrılmış, tüysüz, 1.5-7 x 2-15 mm. Poliniya J
şeklinde, tanecikli (granular).
Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Haziran.
Yetişme Ortamı: Maki, karaçam, kızılçam ve meşe ormanları ve çalılıkları, kireç
taşınca zengin topraklarda, R. 75-1200 m.
Tip Örneği: B1 Çanakkale’den tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Trakya, Anadolu’nun dış kısımları, Ege Adaları. A1(E/A)
Çanakkale, A2(A) Yalova, A2/3 Bilecik, Kütahya, A3 Bolu, A4/5 Kastamonu, B1
Balıkesir, B2 Denizli, B3 Isparta, C1/2 Aydın, C3 Antalya
Dünya’daki Yayılışı: Yunanistan, Ege Adaları. Doğu Akdeniz elementi.
2. Cephalanthera rubra (L.) L.C.M. Richard
Orchid. Eur. Annot. 38 (1817). Syn: Serapias rubra L., Systema ed. 12, 2:594 (1767).
Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 117 (1851); Danesch, Orch. Eur., Mitteleur.
ed. 3:195 (1972).
Genel Özellikler: Bitki genellikle ince, narin, 15-52.5 cm boyda. Rizom dik, çok
sayıda filiform köklü. Gövde dik, çoğu kez zigzaglı, yapraklı, üst tarafta tüylü.
Yapraklar 4-12, aralıklı dizilmiş, yayılmış, lanseolat, orta kısımda en büyük boya
ulaşır, 0.5-1.8 x 3-9 cm, yukarıya veya aşağıya doğru gidildikçe küçülür. Spika 1.5146
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
4.5 x 4-19 cm, genellikle gevşek, 4-18 çiçekli, tüylü. Brakteler 1-3 x 5-23.5 mm,
lanseolat, akuminat, alttakiler yapraksı, çoğu kez ovaryumdan uzun, yukarıya doğru
küçülür. Çiçekler parlak pembe veya pembemsi mor. Periant parçaları labellum ile
birlikte, çoğu kez bir araya toplanmış ve tüp oluşturacak şekilde birbirlerine
yaklaşmış ve uçları dışa doğru bükülmüş veya lateral sepaller yana doğru yayılmış.
Sepaller, oblong lanseolat, dış yüzeyi tüylü, iç yüzeyi tüysüz, dorsal sepal 4.1-6.5 x
12.5-20 mm, lateral sepaller 4.1-7.5 x 12-20 mm. Petaller oblong lanseolat, tüysüz,
sepallerden hafifçe kısa, 4.5-7.5 x 10-19 mm. Labellum, sepal ve petallerin
oluşturduğu tüp içinde ve epikil tüpten dışa doğru sarkar. Hipokil 6-9.5 x 3.5-6
mm, beyaz, dik, oblik-oblong, 2-3.5 mm boyda 2 yan lob bulunur, bazen
kolumnayı sarar, iç kısmında 5-13 tane kahverengimsi-sarı boyuna uzanan ibik taşır,
tabanında çok küçük torba şeklinde bir yapı bulunur. Epikil 4-9 x 6-12 mm, ovatlanseolat, akut-akuminat, orta ve taban kısmı beyaz, uç kısmı menekşe-pembe ile
mor renkleri arasında, üst kısmında 7-15 tane boyuna uzanan sarımsı-kahverengi
ibik şeklinde çıkıntılar taşır. Ovaryum 1.2-3 x 5-14 mm, subsesil, düz, tüylü. Pedisel
1.5-4.5 mm boyda, kıvrılmış, tüylü. Kolumna 6.5-9 mm boyda, ince, menekşepembe renkli, hafifçe yay şeklinde öne doğru eğilmiş. Poliniya J şeklinde, tanecikli
(granular).
Çiçeklenme Zamanı: Mayıs-Temmuz.
Yetişme Ortamı: Maki, meşe çalılıkları, karışık ve konifer ormanları altı ve açık
alanlar veya eğreltiler arasında, kuru yamaç, dere kenarı, başlıca kalkerli ve şist
topraklar, R. 250-1350 m.
Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın, ama Anadolu’nun iç kısımlarında lokal olarak
bulunur; Güneydoğu’da yoktur. A1(E) Çanakkale, A2(E/A) İstanbul, A3 Bolu, A4
Kastamonu, A5 Sinop, A6 Tokat, A7 Trabzon, A8 Rize, A9 Çoruh, B1 Çanakkale,
B2 Kütahya, B3 Konya, B4 Ankara, B5 Kayseri, B6 Maraş, B7 Erzincan, C1/2
Muğla, C3 Afyon, C4 İçel, C5 Adana, C6 Hatay.
Dünya’daki Yayılışı: Kuzey ve Merkezi Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Batı Rusya,
Kafkasya, Kuzey İran.
3. Cephalanthera longifolia (L.) Fritsch
In Öst. Bot. Zeltschr. 38:81 (1888). Syn: Serapias helleborine L. var. longifolia L., Sp. Pl.
950 (1753); C. ensifolia L.C.M. Richard, Orch. Eur. Annot. 38 (1817); C.
xiphophyllum (L. fil.) Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14:135 (1851); C. longifolia (L.)
Fritsch var. gibbosa Boiss., Fl. Or. 5:85 (1882)! Ic: Danesch, Orch. Eur., Mitteleur.
ed. 3:197, 198 (1972); Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:202, f. 33.2 (1975);
Renz in Rech. fil., Fl. Iranica 126: t. 7 f. 2 (1978).
Genel Özellikler: Bitki dik, 24.5-45 cm. Rizom kısa, çok sayıda sert köklü. Gövde
boyunca yoğun dizilmiş 9-14 yapraklı. Yapraklar linear-lanseolat veya lanseolat,
alternat, az çok 2 sıra oluşturacak şekilde dizilmişler, yayılmış, çoğu kez eğilmiş,
orta kısımda en büyük boyutlarda, 1-2.3 x 7-11.5 cm, aşağıya ve yukarıya doğru
küçülür ve daralır. Spika 2.2-4.5 x 3-14 cm, 4-24 çiçekli, çoğu zaman gevşek,
147
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
tüysüz. Brakteler 1-3 x 2-12 mm, alt kısımdakiler daha uzun veya bazen yapraksı,
üst kısımdakiler çok küçük. Çiçekler saf beyaz, oldukça küçük. Sepaller lanseolat,
saf beyaz, dorsal sepal 3.5-6 x 11-19.5 mm, çoğu kez petallerle birlikte kolumnanın
üzerine doğru eğilmiş; lateral sepaller 3.5-10 x 12-19 mm, genellikle yana doğru yay
şeklinde kıvrılmış veya ileri doğru uzamış. Petaller daha kısa 3.2-6 x 6-14 mm, ovat,
saf beyaz. Hipokil 6-11 x 3.5-6 mm, boyundan daha geniş, hafifçe konkav, lateral
loblar kolumnayı sıkıca sarar, iç kısmında boyuna 4-6 beyaz ibik şeklinde çıkıntılı,
taban kısmında sarımsı-kahverengi veya oranj-kahverengi lekeli. Epikil 5.5-10 x 3.57.5 mm, boyundan daha geniştir, reniform, obtus, kenarları kemirilmiş gibi dişli, 68 oranj-sarı renkli boyuna uzanan ibik şeklinde çıkıntılı, papilli. Ovaryum 1-2.5 x
6.6-16 mm, tüysüz, dar silindirik, kıvrılmış. Kolumna 6-8.5 mm, beyaz. Poliniya J
şeklinde, tanecikli (granular).
Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Haziran.
Yetişme Ortamı: Orman kenarlarına yakın çayırlarda, kayın, meşe, köknar,
karaçam ormanları, başlıca dağlık bölgelerde, nemli yerlerde, R. 440-1400 m.
Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Başlıca Anadolu’nun dış kısımları; Anadolu’nun iç
kısımlarında dağınık, Ege Adaları. A2(E/A)İstanbul, A3 Bolu, A4 Kastamonu, A5
Samsun, A7 Trabzon, A8 Rize, A9 Çoruh, B1/2 İzmir, B3 Eskişehir, B4 Ankara,
B7 Elazığ, B8 Erzurum, B9 Bitlis, C2 Muğla, C3 Isparta, C5 İçel, C6 Hatay, C8/9
Siirt.
Dünya’daki Yayılışı: Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Güneybatı, Orta ve Doğu Asya.
Avrupa-Sibirya elementi.
4. Epipactis helleborine (L.) Crantz
Stirp. Austr. ed. 2, 2:467 (1769) typ. cons. Syn: Serapias helleborine L. var. α latifolia L.,
Sp. Pl. 949 (1753); S. latifolia (L.) L., Systema ed. 12, 2:593 (1769); E. latifolia (L.)
All., Fl. Pedem. 2:151 (1785) nom. illegit.; E. macrostachya Lindley in Wallich, Cat.
no. 7404 (1825); E consimilis D. Don, Prodr. Fl. Nepal 28 (1825); E. pycnostachys C.
Koch in Linnaea 22:289 (1849). Ic: Hegi, Ill. Fl. Mittel-Eur. 2(2):498, f. 702-705
(1939); Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:206, f. 34.1 (1975).
Genel Özellikler: Bitki 10-63 cm, ince, narin veya kalın gürbüz. Rizom kısa,
odunsu, çok köklü. Gövde 7-15 yapraklı, alt kısımlarda tüysüz, kırmızımsı-mor, üst
kısımlarda ince, kısa yumuşak tüylü, yeşil. Yapraklar 2-5 x 4.2-9 cm, spiral dizilmiş,
± yayılmış, ovat, ovat-lanseolat, çok azında lanseolat, akuminat, alt kısımdakiler
daha kısa ve geniş, yukarıya doğru daralır ve en üstte braktemsi. Rasemus 2-4 x 2.523 cm, yeşil, bazen sarımsı veya kırmızımsı renkle renklendirilmiş, gevşek veya
yoğun, 10-34 çiçekli, bazen tek taraflı, tomurcukta uç kısmı genellikle aşağıya
sarkık. Brakteler 2.5-20 x 6.5-70 mm, lanseolat, alt kısımlarda çiçeklerden çok uzun,
bazen yapraksı, üst kısımlarda ovaryuma eşit. Çiçekler açılmış çan şeklinde, yeşil, az
çok kırmızımsı-menekşe veya sarımsı yeşille renklendirilmiş, az çok yana doğru
uzanır veya hafifçe aşağıya doğru sarkık. Sepaller yayılmış, soluk yeşil ile kırmızımor renkler arasında, ovat-lanseolat, orta damar oldukça belirgin, dorsal sepal 3.5148
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
6.2 x 5-12 mm, dik yukarıya doğru, lateral sepaller 4-7.5 x 7-12 mm, yana doğru
yayılmış. Petaller 3-6 x 6-11 mm, sarımsı-yeşil, pembe veya morumsu. Labellum 46.5 x 6-9.5 mm, hipokil 3-5 x 3-5 mm, eni boyuna eşit, çanak şeklinde, iç tarafında
parlak, yeşilimsi, kırmızımsı veya kahverengimsi, nektarlı, epikil 4-6.5 x 6-9.5 mm,
geniş ovattan geniş kordata kadar, sarımsı-beyaz, kırmızımsı veya morumsu, ucu
obtus veya akut, genellikle alta doğru kıvrılmış, orta kısmında az çok kırışıklı,
tabanda genelde 2 düz veya kırışık şişkin yapılar çok belirgin, kenarları hafifçe
krenulat veya undulat. Ovaryum 1.5-3.5 x 3.5-8 mm, düz, oblanseolat-obovat,
pedisellat, yeşil, tüysüz veya hafif tüylü, pedisel 1-5 mm boyda, kıvrılmış ve
bükülmüş, yeşil, bazen sarımsı veya kırmızımsı renkle renklendirilmiş, kolumna
beyaz, kısa, kalın, 3-5 mm boyda, viskid kesesi kalıcı, anter beyaz, kenarları
kahverengimsi lekeli, genellikle ovat veya globular, üzeri kabarcıklı. Allogamous.
Çiçeklenme Zamanı: Mayıs-Temmuz.
Yetişme Ortamı: Meşelik, makilik alanlar, açık çalılıklar, kızılçam, karaçam veya
karışık ormanlar, R. 230-1500 m.
Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın, ama Güneydoğu Anadolu’da nadir. A1(E)
Tekirdağ, A2(E) İstanbul, A2(A) İstanbul, Bursa, A3 Bolu, A4 Kastamonu, A5
Sinop, A6 Amasya, A7 Trabzon, A8 Çoruh, Artvin, A9 Çoruh, B1 Balıkesir, B2
İzmir, B3 Eskişehir, B4 Ankara, B5 Kayseri, B6 Maraş, B7 Erzincan, B8 Bingöl, B9
Van, C1 Aydın, C2 Denizli, C3 Antalya, C4 İçel, C5 Niğde, C6 Hatay, C8/9 Siirt,
C10 Hakkâri.
Dünya’daki Yayılışı: Kuzeybatı Afrika, Avrupa’nın büyük bir kısmında, Sibirya,
Kafkasya, Kıbrıs, Batı Suriye, Kuzey Irak, Kuzey ve Kuzeybatı İran, Afganistan,
Pakistan, Kuzey Amerika.
5. Limodorum abortivum (L.) Swartz
In Nova Acta Reg. Soc. Sci. Upsal. 6:80 (1799). Syn: Orchis abortiva L., Sp. Pl. 943
(1753); L. abortivum (L.) Swartz var. anatolicum C. Koch in Linnaea 19:12 (1847); L.
abortivum (L.) Swartz var. rubrum Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:201 (1975)
nom nud. Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 129 (1851); Danesch., Orch. Eur.,
Mitteleur. ed. 3:199 (1972) & Südeur. 248(1969); Sunderm., op. cit. 198, f. 32.1
(1975).
Genel Özellikler: Bitki 17.5-76 cm, genellikle kuvvetli, gür. Rizom çok sayıda
sukulent köklerle sarılmıştır. Gövde kınsı yapraklarla sarılmış (amplexicaule) kalın,
dik, yeşilimsi veya bereli gibi kurşun rengi-menekşe renginde, toz renkli-menekşe
renkli. Yapraklar 0.6-3 x 2.1-8 cm, ½ veya 2/3 ile kın şeklinde gövdeyi sarar, uç
kısımları genellikle serbesttir. Rasemus 2-6 x 6.5-42 cm, gevşek veya az yoğun, 6-32
çiçekli. Brakteler 3-15 x 14-45 mm, alttakiler ovaryumdan uzun, gövde ile aynı
renkte, lanseolat, oblong-lanseolat, akuminat veya akut, ovaryumu sıkıca sarmış.
Spika 2-6 x 6.5-42 cm, genellikle uzamış, 4-45 çiçekli. Çiçekler, hafif menekşe
renkli, kırmızımsı-mor, nadiren et renginde. Dorsal sepal 6-13 x 12-28 mm,
obovat-lanseolat, az çok ucu obtus veya hafifçe akut, konkav ve içine kolumna
149
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
yerleşmiş. Lateral sepaller 3-9 x 13-27 mm, oblong-lanseolat, obovat-lanseolat,
akut, yana doğru yayılmış veya uçları geriye doğru kıvrılmış. Petaller 1-4 x 12-23.5
mm, linear-lanseolat, akuminat, iki sepalin arasından geriye doğu kıvrılmış.
Labellum 6-13 x 12-21 mm. Hipokil 3-7 x 2.5-7 mm, oblong, beyazımsı-mor, kalın.
Epikil 6-13 x 8-16 mm, ovat veya oblong, kenarları undulat, parlak menekşe, koyu
çizgili. Mahmuz 1-3 x 11-25 mm, ince, silindirik, taban kısmında daha geniş uca
doğru daralır, aşağı doğru sarkık, ucu düz, hafifçe geriye dönük veya çengel
şeklinde geriye doğru kıvrılmış, ovaryum kadar uzun. Ovaryum 2.5-7 x 8-24 mm,
uzamış ve genişlemiş, tüysüz, bazen çok seyrek papilli, kıvrılmamış, yeşil veya
gövde ile aynı renkte. Pedisel 2.5-22 mm, kıvrılmış, tüysüz. Kolumna 11-23 mm
boyda, hafif morumsu veya kırmızımsı-mor.
Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Haziran.
Yetişme Ortamı: Karaçam, kızılçam, meşe ve karışık ormanlar, korulukların
kenarları, meşe çalılıkları, maki, kalkerli ve şist topraklarda, R. 85-1400 m.
Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın, ama Anadolu’nun iç kısımlarında nadir. A1(A)
Çanakkale, A2(E/A) İstanbul, A3 Ankara, A4 Kastamonu, A5 Sinop, A6 Amasya,
A7 Giresun, A8/9 Çoruh, B1 Balıkesir, B2 Kütahya, B3 Konya, B4 Ankara, B7
Tunceli, B8 Bingöl, B9 Siirt, C1 Muğla, C2 Denizli, C3 Antalya, C4 Konya, C5
Adana, C6 Maraş, C8/9 Mardin, C10 Hakkâri.
Dünya’daki Yayılışı: Orta ve Güney Avrupa, Kıbrıs, Batı Suriye, Kafkasya, Kuzey
ve Batı İran.
6. Spiranthes spiralis (L.) Chevall.
Fl. Gén. Env. Paris ed. 1, 2:330 (1827), typ. cons. Syn: Ophrys spiralis L. var. g, Sp.
Pl. 945-946 (1753): S. autumnalis L.C.M. Richard, Orchid. Eur. Annot. 37 (1817)
nom. illegit. Ic: Barla, Icon. Orchid. t. 10 f. 7-12 (1868); Ross-Craig, Draw. Brit. Pl.
28: t. 47 (1971).
Genel Özellikler: Bitki 14-28 cm, ince narin. Kökler 0.8-1.8 x 2.1-6.7 cm, yaz ve
sonbahar mevsimlerinde 2-3, kış ve ilkbahar aylarında 4-6 napiform (turp gibi
şişkin) köklü. Yapraklar 1-1.8 x 3-5.5 cm, ovat, akut, parlak mavimsi-yeşil renkte,
tabanda toprağa yapışık rozet yapmış (3-5 tane), tüysüz, oldukça belirgin orta
damarlı; rozet çiçeklenmeden önce kurur, müteakip yıllarda sapın yanında
çiçeklenme sırasında bulunur. Çiçekli gövde düz veya zigzaglı, salgı tüylü, brakteye
benzeyen pulsu yapraklarla örtülü (3-6 tane). Spika 0.5-0.8 x 4.5-10.5 cm, silindirik,
10-25 çiçekli, çiçekler spiral dizilmiş, küçük, yaklaşık 5 mm, çok hoş kokulu, beyaz
veya yeşilimsi-beyaz, dış kısımlarında salgı tüylü. Brakteler 3-5.6 x 4.5-9.5 mm,
ovat-lanseolat, akuminat, ovaryumdan hafifçe uzun veya eşit. Periant parçaları
beyaz, yeşil damarlı, dorsal sepal ve petaller birbirine yaklaşarak sıkı bir miğfer
oluşturmuş, miğfer ve labellum tüpe benzeyen bir yapı meydana getirmiş, dorsal
sepal 1.5-2.5 x 4.5-6 mm, oblong-lanseolat, obtus, ucu tüp açıklığından itibaren
yukarıya doğru hafifçe bükülmüş, lateral sepaller 1.5-3 x 4.5-6.5 mm, dar oblonglanseolat, obtus, miğfer oluşumuna katılmaz, yana doğru yayılmış ve ucu geri doğru
150
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
bükülmüş, petaller 1-1.8 x 4.5-6 mm, oblong-lanseolat, obtus, dorsal sepalin
kenarlarına iç kısımdan yapışmış, ucu tüp açıklığından itibaren yukarıya doğru
hafifçe bükülmüş. Labellum 3-6 x 4-7.5 mm, küçük, tam, oblong, yuvarlak ve uç
kısımda geri kıvrılmış, düzensiz krenat-undulat kenarlı, orta kısmı soluk yeşil,
kenarları beyaz, tüpe uygun olarak kavisli, orta kısımda kalın kenara doğru gittikçe
incelir, tabanda 2 küçük glandlı. Ovaryum 1.5-2.5 x 3-6 mm, ovat-silindirik, uçta
bükülmüş, çok seyrek salgı tüylü. Kolumna 1.1-3.5 mm boyda, rostellum bipartit,
anter kahverengimsi-siyah. Poliniya tanecikli.
Çiçeklenme Zamanı: Eylül-Ekim.
Yetişme Ortamı: Makilerin aralarındaki açık alanlar, zeytinlikler, kızılçam ormanı
açıklıklarındaki yeşil alanlar, R. 15-450 m.
Tip Örneği: İtalya, Fransa ve İngiltere’den tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Anadolu’nun dış kısımlarında dağınık. A1(E) Çanakkale,
A2(E/A) İstanbul, A4 Zonguldak, A6 Samsun, A7 Trabzon, B1 Çanakkale, B2
Balıkesir, C1 Aydın, C2 Muğla, C4 Antalya, C6 Hatay.
Dünya’daki Yayılışı: Batı, Orta ve Güney Avrupa, Kuzeybatı Afrika, Batı Suriye,
Kıbrıs, Gürcistan, Kafkasya, Kuzey İran. Akdeniz elementi?
7. Platanthera chlorantha (Cruster) Reichb.
In Moessler, Handb. Gewächsk. ed. 2:1565 (1828). Syn: Orchis chlorantha Custer in
Steinmüller, Neue Alp. 2:401 (1827). Ic: Barla, Ic. Orchid. t. 15 (1868); Schulze,
Orchid. Deutschl. t. 50 (1894); Danesch, Orch. Eur., Mitteleur. ed. 3:141, 142
(1972).
Genel Özellikler Bitki 32-58 cm, gürbüz. Yumrular 2, 1-2 x 3-4.5 cm, ovoit ve
birden uzamış. Gövde düz, genellikle kalın, tabanda hemen hemen karşılıklı 2-3
yapraklı, yukarıya doğru daha küçük, braktemsi 1-7 yaprak taşır. Yapraklar 1.7-7 x
11-22 cm, oblongdan oblong-lanseolata kadar veya obovat, tabana doğru daralır,
obtus. Spika 2-4 x 6-25 cm, silindirik, bazen uzamış, gevşek veya yoğun, 11-41
çiçekli. Brakteler 3-5.5 x 11.5-20 mm, lanseolat, alttakiler bazen ovaryumdan uzun.
Çiçekler yeşilimsi-beyaz, az kokulu. Dorsal sepal 5-7 x 5.5-8 mm, triangular-kordat
veya kordat ovat, obtus, petallerle birlikte kolumnanın üzerinde bir kalkan şeklinde
yapı oluşturur, lateral sepaller 3.2-5.2 x 8-10.2 mm, oblik ovat-lanseolat, yana ve
hafifçe geriye doğru yayılmış. Petaller 1.5-2 x 4-8 mm, taban kısmı daha geniş,
linear-lanseolat, kolumnanın üzerine eğilmiş. Labellum 1.5-2.5 x 9-11.5 mm, şerit,
dil şeklinde, içe doğru hafifçe kıvrılmış, koyu yeşilimsi. Mahmuz 0.5-1 x 18-25 mm,
filiform, ortasından ucuna doğru hafifçe şişmiş ve daha koyu yeşil renkte, yatay
veya hafifçe yukarıya doğru, ucu yukarıya doğru yay şeklinde kıvrılmış. Ovaryum 11.5 x 10-16 mm, sapsız, tüysüz ve kıvrılmış, kolumna 3-5 mm boyda, kısa ve geniş,
konnektif geniş, trunkat veya hafifçe emarginat, viskid disk 2, bursikulasız, geniş,
daire şeklinde, stigma konkav, yeşil kenarlı.
Çiçeklenme Zamanı: Mayıs-Haziran.
Yetişme Ortamı: Yaprak döken ve konifer ormanları, otlaklar, başlıca orman
kenarlarında, dere yataklarında, R. 300-1400 m.
151
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tip Örneği: İsviçre’den tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın, ama Güney Anadolu’da daha az görülür; Ege
Adaları. A2(E) İstanbul, A2(A) Bursa, A3 Sakarya, A4 Bolu, A5 Sinop, A6 Amasya,
A7 Giresun, A8 Erzurum, A9 Çoruh, B1 Balıkesir, B2 İzmir, B3 Eskişehir, B5
Yozgat, B6/7 Malatya, B8 Erzurum, C2 Muğla, C3 Isparta, C6 Hatay, C8 Mardin,
C9 Siirt.
Dünya’daki Yayılışı: Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Kafkasya, Kuzey İran.
8. Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq.
Prodr. Fl. Corse 1:378 (1910). Syn: Orchis vomeracea Burm. fil. in Nova Acta Acad.
Leop.-Carol. 4, App. 237 (1770).
1965 subsp. laxiflora (Soó) Gölz et Reinhard
In Orchidee 28:114 (1977). Syn: S. oxyglottis Reichb., Fl. Germ. Exc. 130 (1830)
non Willd. (1805) p.p.; S. occultata auct. non Gay (1836); S. laxiflora Chaub. in Bory
& Chaub., Nouv. Fl. Pélop. 62 (1838) nom. illegit.; S. parviflora Parl. B. columnae
Aschers. & Graebn., Syn. Mitteleur. Fl. 3:779 (1907) p.p.; S. columnae (Aschers. &
Graebn.) Lojac., Fl. Sicul. 3:32 (1908/9) p.p.; S. parviflora Parl. subsp. laxiflora Soó
in Feddes Rep. 24:33 (1928). Ic: Nelson, op. cit. t. 11 f. 1 (1968); Danesch, Orch.
Eur., Südeur. 194, a (1969), as S. parviflora subsp. laxiflora.
Genel Özellikler: Bitki 16-46 cm, ince, narin. Yumru 2-3, küresel-ovoid, 0.7-2 x
0.9-3.1 cm. Gövde 4-9 yapraklı, yeşil, üst kısımlarda kırmızımsı braktemsi
yapraklarla örtülü. Yapraklar 0.6-2 x 4.5-17 cm, genelde tabana yakın toplanmış (26), üst kısımdakiler gövdeyi saran kınsı yaprak şeklinde (1-4), linear-lanseolat, tabanı
geniş, genellikle dışa doğru bükülmüş. Brakteler 7-18 x 22.5-50 mm, lanseolat,
çiçekleri geçen boyda, kırmızımsı mor. Spika 1.2-4 x 3.5-18 mm, uzamış, gevşek 210 çiçekli. Sepaller petallerle beraber sıkı bir miğfer meydana getirmiş, ovatlanseolat, uçta sivrilmiş, kırmızıdan morumsu kırmızıya kadar olan renklerde, bazen
yeşilimsi. Dorsal sepal 3.5-6 x 13-22 mm, lateral sepaller 3-5 x 13-22 mm. Petaller
3-5 x 12-21 mm, yuvarlağımsı tabanlı, kenarları hafifçe krenulat-undulat, siyahımsımor tabanlı. Labellum 8-15.5 x 15-27 mm, koyu mor, kahverengimsi veya
kırmızımsı-yeşil, 2 loblu, epikil 3-8.5 x 8.5-15.5 mm, geniş lanseolat-dar lanseolat
arası veya oblong lanseolat, geriye doğru bükülmüş, aşağı kısımlarında çıplak,
boyun kısmında biraz tüylü, hipokil 8.5-15.5 x 8.5-19 mm, reniform ile oblong
kordat arası, miğferden hafifçe dışarıya taşmış, orta kısmı daha tüylü ve açık, yan
lobları ise daha koyu renkli ve tüysüz, tabanında koyu renkli 2 paralel çıkıntı taşır.
Ovaryun 1.8-4 x 9-21 mm, yarı resupinat, silindirik. Kolumna, 7-11 mm boyda,
konnektif 2-4.5 mm.
Çiçeklenme Zamanı: Mart-Mayıs.
Yetişme Ortamı: Nemli veya kuru çayırlar, makilikler, yol kenarları, zeytinlik ve
kızılçam ormanı açıklıkları, genelde kalkerli ve şistli topraklarda, R. 20-680 m.
Tip Örneği: Yunanistan’dan tanımlanmıştır.
152
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Türkiye’deki Yayılışı: Anadolu’nun dış kısımları, Ege Adaları. A1(E) Çanakkale,
A1(A) Balıkesir, A2(E/A) İstanbul, A3 Bolu, A6 Samsun, B1 Çanakkale, C1 Muğla,
C2 Aydın, C3/4 Antalya, C5 Adana, C6 Hatay.
Dünya’daki Yayılışı: Yunanistan, Ege, Kıbrıs. Doğu Akdeniz elementi.
9. Anacamptis pyramidalis (L.) L.C.M. Richard
Orchid. Eur. Annot. 33 (1817). Syn: Orchis pyramidalis L., Sp. Pl. 940 (1753); O.
cylindrica C. Koch in Linnaea 19:12 (1846); O. pyramidalis L. var. asiatica C. Koch, op.
cit. 13 (1846) nom. nud.; Aceras pyramidalis (L.) Reichb. fil. var. brachystachys Reichb.
fil., Ic. Fl. Germ. 13/14:7 (1850). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 9 (1850);
Danesch, Orch. Eur., Südeur. 247 (1969).
Genel Özellikler: Bitki 20-65 cm, çoğunlukla ince, narin. Yumrular 2, küresel veya
oblong, 1-1.8 x 1.5-2.5 cm. Gövde boyunca 7-15 yapraklı, 0.5-2 x 6-20 cm, tabanda
linear veya dar lanseolat, bazen kanallı ve kıvrılmış, rozette 4-8 yapraklı, genelde
nemli yerler dışındaki bitkilerde solar, yukarıya doğru çıkıldıkça yapraklar küçülür,
kın şeklinde gövdeyi sarar, üst taraftaki yapraklar braktemsi. Spika 1.4-4 x 2.5-9 cm,
çok ve yoğun, 20-75 çiçekli, piramidal veya uzamış. Brakteler 1.5-3.5 x 6.5-18 mm,
zarımsı, dar lanseolat, akuminat, ovaryumdan hafifçe uzun. Çiçekler karmen
kırmızısı veya koyu ile soluk pembe arası, bazen beyaz. Sepaller ovat-lanseolat,
akut, dorsal sepal 1.5-3 x 4.5-7.5 mm, petallere yaklaşmış, lateral sepaller 1.8-4 x 58.5 mm, yayılmış. Petaller 2-3.2 x 4.1-7 mm, oblik ovat, kolumnayı sarmış, dorsal
sepal ile birlikte gevşek miğfer şeklinde bir yapı oluşturur. Labellum 5-10 x 4.5-10.5
mm, yassı, yelpaze şeklinde, genelde aşağıya doğru sarkık, tabanında meme şeklinde
boyuna 2 çıkıntı dar yuvarlak mahmuz ağzından merkeze doğru uzanır, genelde ucu
dışarıya dönüktür, eşit olmayan 3 loba ayrılmış, lateral loblar 1.5-3.1 x 2.5-5 mm,
oblong veya oblik-oblong, orta lob daha küçük, 1.5-2.2 x 2-4.5 mm, oblong, obtus,
ender olarak hafifçe emarginat. Mahmuz 0.4-1 x 7.5-20 mm, filiform, yatay veya
aşağı doğru uzanır. Ovaryum 0.8-2.5 x 6-14 mm, tüysüz, resupinat, silindirik.
Kolumna 1.5-3 mm, morumsu-pembe.
Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Haziran.
Yetişme Ortamı: Makili ve friganalı kayalık yamaçlar, çayır, otlu ağaçlık açıklıkları,
zeytinlikler, kalkerli ve şistli topraklarda, R. 1-1750 m.
Tip Örneği: İsviçre, Belçika, İngiltere ve Fransa’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın. A1(E/A) Çanakkale, A2(E) İstanbul, A2(A) Bursa,
A3 Kocaeli, A4/5 Kastamonu, A6 Samsun, A7 Trabzon, A9 Çoruh, B1 İzmir, B2
Manisa, B3 Eskişehir, B6 Adana, B7 Tunceli, B8 Siirt, B9 Bitlis, C1 Muğla, C2
Denizli, C3 Isparta, C5 Adana, C6 Maraş, C8 Siirt, C9 Mardin.
Dünya’daki Yayılışı: Akdeniz Bölgesi, Kuzey ve Orta Avrupa, Rusya, Kırım,
Kafkasya, Kuzeybatı ve Kuzey İran.
10. Neotinea maculata (Desf.) Stearn
In Ann. Mus. Goulandris 2:79 (1975). Syn: Satyrium maculatum Desf., Fl. Atl. 2:319
(1799); Orchis intacta Link in Schrader, J. Bot. 1799(2): 322 (1800); Tinea cylindracea
153
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Biv. in Gior. Sci. Sic. 50:205 (1835) nom. illegit.; Aceras intacta (Link) Reichb. fil., Ic.
Fl. Germ. 13/14:2, (1850), 170 & 181 (1851); T. intacta (Link) Boiss., Fl. Or. 5:58
(1882); Neotinea intacta (Link) Reichb. fil., Pollin. Gen. Orchid. 29 (1852). Ic:
Reichb. fil., op. cit. t. 148 (1851), as Aceras intacta; Sunderm., Europ. Medit. Orchid.
ed. 2:154, f. 9.1 (1975).
Genel Özellikler: Bitki 11-34.5 cm boyda. Yumru 2, ovoid-globular, 0.7-1.6 x 1.32.3 cm. Yapraklar 1.6-3 x 5.5-13 cm, tabanda 2-3, üst kısımlarda 1-4, oblonglanseolat, grimsi-yeşil renkli, yoğun kırmızımsı, kahverengimsi-mor noktalı. Spika
1-1.5 x 2.5-7.5 cm, yoğun, silindirik, 17-47 çiçekli. Brakteler küçük, 1.1-3 x 3.1-5.3
mm, zarsı, pulsu, yeşilimsi. Miğfer ortalama 2-3 mm çapında, beyazımsı ile pembe
arası, morumsu benekli. Dorsal sepal 1.5-2 x 3.9-5 mm, lateral sepaller 1.5-2.2 x
3.9-5 mm, Labellum küçük, 1.5-3 x 3-4.1 mm, sepal ve petallerle eşit boyda veya
hafifçe uzun, beyaz, mor noktalı, 3 loplu; lateral loplar 0.2-0.4 x 1.1-1.8 mm, linear,
orta lop 0.4-2.5-1.2-2.7 mm, linear, tam veya uçta çentikli, bazen uçta küçük bir diş
bulunur. Mahmuz çok kısa, küçük bir torba şeklinde, 0.3-1 x 0.4-1.1 mm. Ovaryum
0.9-2 x 5-7.5 mm, resupinat, öne doğru eğilmiş. Kolumna 0.5-1.5 mm, obtus.
Çiçeklenme Zamanı: Mart-Mayıs.
Yetişme Ortamı: Konifer ormanları, zeytinlik, maki ve çalılık açıklıklarında ve
altlarında, R. 145-600 m.
Tip Örneği: Arnavutluk’tan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Genelde Kuzeybatı Türkiye, Batı ve Güney Anadolu, Ege
Adaları. A1(E) Çanakkale, A2(E/A) İstanbul, A5 Sinop, B1 İzmir, B2 Balıkesir,
C1/2 Muğla, C3 Isparta, C6 Hatay.
Dünya’daki Yayılışı: İrlanda, Man Adası, Akdeniz Bölgesi (Libya ve Mısır hariç).
Akdeniz elementi.
11. Orchis tridentata Scop.
Fl. Carn. ed. 2, 2:190 (1772). Syn: O. variegata All., Fl. Pedem. 2:147 (1785); O.
acuminata sensu Brongn. in Bory, Exped. Sci. Morée 262 (1832) non Desf. (1799);
O. commutata Tod., Enum. Orch. Sic. 24 (1842) nom. illegit.; O. brevilabris Fisch. &
Mey. in Ann. Sci. Nat. ser. 4, 1:30 (1854). Ic: Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed.
2:128, f. 7.4.1. (1975); Renz in Rech. fil., Fl. Iranica 126: t. 66 (1978).
Genel Özellikler: Bitki 16-36 cm boyda. Yumrular 2, ovoit veya subgloboz, 1-1.8
x 1.6-2.8 cm. Gövde 16-36 yapraklı, 2-7 tanesi tabanda rozet şeklinde.Yapraklar
0.7-3 x 4-13 cm, ovat-lanseolat veya oblong-lanseolat ve üst taraftaki birkaç yaprak
gövdeyi kın gibi sarar. Spika 1.5-4 x 2.5-8 cm, küremsi ve ovoit şekiller arasında, ±
yoğun, 7-45 çiçekli. Brakteler 1.5-4 x 6-16 mm, yeşil veya soluk pembe, lanseolat,
akuminat, ovaryumdan kısa veya ovaryuma eşit boylar arasında. Sepaller oblonglanseolat, lateral sepaller oblik, kırmızı veya bazen tabanda yeşilimsi kırmızı damarlı,
dorsal sepal 2-4 x 7-12.5 mm, akut; lateral sepaller 2.5-4.5 x 7.5-15.5 mm,
akuminat. Petaller 0.8-2.1 x 5-11 mm, ligulat veya dar lanseolat. Sepaller ve
petallerin hepsi birbirine yaklaşarak sıkı bir miğfer oluşturur, sepallerin uçları
serbest. Labellum 4-11.5 x 6-12.5 mm, beyazımsı pembe, koyu mor veya açık
154
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
kırmızımsı noktalı, papilloz, 3 loblu, lateral loblar 1-4 x 2.5-5.1 mm, kama şeklinde
yukarı doğru uzanır, trunkat, dentat; orta lob 1.5-8 x 2-7.5 mm, lateral loblardan
uzun, kuneat, yüzeysel çentikli veya birbirinden ayrılan iki dentikulat lobcuklu,
bazen aralarında birkaç diş vardır. Mahmuz 0.7-2 x 4-11.5 mm, silindirik,
ovaryumdan kısa, aşağı doğru. Ovaryum 1-1.8 x 8-15.5 kıvrılmış, tüysüz, silindirik.
Kolumna kısa, 2.1-4.1 mm.
Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Mayıs.
Yetişme Ortamı: Yeşil alanlar, maki, çalılık. R. 70-500 m.
Tip Örneği: Yugoslavya ve Slovenya’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Başlıca Anadolu’nun dış kısımları. A1(E) Edirne, Tekirdağ,
Çanakkale, A1(A) Çanakkale, A2(E) İstanbul, A2(A) İstanbul, A3 Sakarya, A4
Kastamonu, A5 Amasya, A6 Ordu, Samsun, A7 Trabzon, A8 Rize, B1 İzmir, B2
Manisa, B8 Siirt, B9 Bitlis, C1 Aydın, Muğla, C2 Muğla, C3 Antalya, C4 İçel, C5
İçel, C6 Adana, Hatay, C8 Siirt, C9Siirt, C10 Hakkâri
Dünya’daki Yayılışı: Batı ve Orta Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Kafkasya, Kuzey
Irak, Kuzey, Kuzey-batı, Batı İran. Akdeniz elementi.
12. Orchis morio L.
Sp. Pl. 940 (1753).
1966 subsp. morio
Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 11 (1850); Sunderm., Europ. Medit.
Orchid. ed. 2:136, f. 7.11(1975).
Genel Özellikler: Bitki 14.5-38 cm boyda. Yumrular 2, ovoit, 1.9-2.5 x 3-3.5 cm.
Gövde tabanda yoğunlaşmış 9-18 yapraklı. Yapraklar 1.5-1.8 x 8-16 cm, oblongligulat, rozetli, yayılmış. Spika 2.5-4.5 x 3-6 cm, az çok elongat, yoğun veya gevşek,
9-60 çiçekli. Çiçekler kırmızı mor, nadiren pembe veya yeşilimsi-beyaz. Brakteler
1.5-2 x 9-13 mm, lanseolat veya geniş lanseolat, yeşil veya kırmızımsı renklidir.
Ovaryumun boyuna eşit veya ovaryumdan biraz uzun olabilir. Genelde ovaryumu
sarar. Sepaller yarı küresel, obtus, gevşek bir miğfer şeklinde, ovat-oblong, ucu
yuvarlak, dış tarafında çoğu kez, göze çarpan koyu mor veya yeşilimsi damarlı.
Dorsal sepaller 3.2-6 x 8.7-11 mm, lateral sepaller 3-6 x 8-12 mm. Petaller 1.6-2 x
5-6 mm, sepallerden daha dar ve daha kısa, oblong, obtus. Labellum 7-11 x 13-19
mm, ters ovat ve rektangular şekilleri arasında, az çok 3 loblu, orta lob genellikle
kısa, trunkat ve emarginat arası, düzensiz dişli, lateral loblar yuvarlaklaşmış bazen
hafifçe kıvrılmış, kenarları düz veya dentikulat. Mahmuz 5-7 mm, silindirik, yukarı
doğru uzanır, çoğunlukla uçları çentikli ve şişkin. Ovaryum 1.5-2 x 9-12 mm,
silindirik, sapsız, eğik, kıvrılmış, tüysüz. Kolumna 2.5-3 mm uzunluğunda.
Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Mayıs.
Yetişme Ortamı: Yeşil alanlar, makilikler, orman açıklıkları ve kenarları,
zeytinlikler. R. 20-330 m.
Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır.
Dünya’daki Yayılışı: Kuzey, Batı, Orta ve Güney-Doğu Avrupa, Kafkasya.
155
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
13. Orchis papilionacea L.
Systema ed. 10: 1242 (1759). Syn: Vermeulenia papilionacea (L.) Löve & Löve in Acta
Bot. Neerl. 21: 554 (1972).
1967 var. papilionacea
Syn: O. papilionacea L. var. grandiflora Boiss., Voy. Bot. Espagne 2:592 (1841) nom.
illegit. Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 10 (1850); Sunderm., Europ. Medit.
Orchid. ed. 2:138, f. 7.13 (1975).
Genel Özellikler: Bitki 12.5-25.5 cm boyda. Yumrular 2, küremsi, yarıküremsi
veya ovoit ve 0.7-1.3 x 1.3-1.7 cm. Gövde tabana yakın toplanmış 7-13 yapraklı,
0.7-1.7 x 4-10 cm, lanseolat, alttakiler yayılmış, üstteki yapraklar dik ve kın gibi
gövdeyi sarar. Spika 2.7-6 x 2.7-8.5 cm, gevşek, 3-8 çiçekli. Brakteler 2-3 x 15-23
mm, lanseolat veya ovat-lanseolat, akut, kırmızımsı, ovaryumdan uzun. Çiçekler
oldukça geniş. Sepaller dik, ovat-lanseolat veya ovat-oblong şekilli, akut uçlu, koyu
yeşilimsi kırmızı, damarlanma oldukça belirgin. Dorsal sepal 4-5 x 10.5-14.5 mm,
lateral sepaller 5-6.5 x 12-16.5 mm. Petaller 3.1-3.8 x 6.5-13 mm, linear-oblong.
Sepaller ve petaller birbirlerine yaklaşarak çok gevşek bir miğfer oluşturmuş.
Labellum 9.5-15.5 x 12-17 mm parçalanmamış, kuneat, tabanında obovat, kırmızı
ile gül rengi arasında, koyulaşan boyuna çizgiler ve noktalar, nadiren noktasız.
Mahmuz yaklaşık 1.5-3 x 11-13 mm, aşağı doğru uzanır, ucuna doğru düzenli
olarak daralır, ovaryumun yarısı kadar uzunlukta. Ovaryum 2-3 x 14-23 mm,
silindirik, sapsız, kıvrılmış, tüysüz. Kolumna 4.5-7 mm uzunluğunda, konnektif 11.5 mm.
Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Mayıs
Yetişme Ortamı: Kuru otlu yerler, makilikler ve zeytinlikler, çalılık alanlarda, R.
20-500 m. Tip Örneği: Tip belirtilmemiştir.
Türkiye’deki Yayılışı: Anadolu’nun dış kısımları. A1(A) Çanakkale, A2(E/A)
İstanbul, A5 Sinop, A6 Samsun, A7 Trabzon, B1 İzmir, C1 Aydın, C2 Muğla, C3
Antalya, C6 Gaziantep.
Dünya’daki Yayılışı: Akdeniz Bölgesi. Akdeniz elementi.
14. Orchis pinetorum Boiss. & Kotschy
in Boiss. Fl. Or. 5:68 (1882)!. Syn: O. mascula (L.) L. subsp. pinetorum (Boiss. &
Kotschy) G. Camus, Monogr. Orchid. Eur. 156(1908). Ic: Renz in Rech. Fil. Fl.
Iranica 126:t. 36 (1978).
Genel Özellikler: Bitki 23-51 cm, dik. Yumru 2, yarı küremsi, elipsoit veya ovatoblong, 2.3 x 2.1 cm. Gövde tabanda yoğunlaşmış, 5-10 yapraklı. Yapraklar 1.3-3 x
3-19 cm, oblong-lanseolat ile dar oblong şekilleri arası, üsttekiler gövdeyi kın gibi
sarar, bazen mor benekli. Spika 2.7-6 x 6-21 cm, ovoit veya silindirik, 15-43 çiçekli.
Brakteler 2-3.7 x 5.5-14 mm, lanseolat veya linear-lanseolat akuminat, kırmızı mor
renkli ve genellikle ovaryum kadar uzun. Çiçekler parlak mor ve pembe renklerde.
Sepaller ovat veya oblong-lanseolat, obtus veya akut, dorsal sepal 2-3.8 x 6-9.5 mm,
± dik, hafifçe konkav, lateral sepaller 3-4 x 6-11.5 mm, geriye doğru uzanır oblik
şekilli. Petaller 2.1-4 x 6-11.5 mm, oblik ovat-lanseolat, ± obtus. Dorsal sepal ve
156
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
petaller birbirine yaklaşarak miğfer oluşturabilir. Labellum 6-12 x 7-13 mm, genişçe
ovat, ovat şekilleri arasında, 3 loblu, lateral loblar ovat veya orbikular obtus, uca
doğru krenulat, orta lob hemen hemen kare şeklinde, trunkat, 2 lobcuklu, krenulat.
Mahmuz 10-12 mm, silindirik, yukarı doğru uzanır. Ovaryum silindirik, kıvrılmış,
tüysüz, 12-13 mm boyda. Kolumna yaklaşık 4-5 mm.
Çiçeklenme Zamanı: Mayıs-Haziran.
Yetişme Ortamı: Konifer ormanları altında ve kenarlarında, meşe çalılıkları. R.
830-1400 m.
Tip Örneği: C5 Adana’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın. A1(E) Edirne, A2(A) Bursa, A3 Ankara, A4
Kastamonu, Ankara, A5 Amasya, A6 Samsun, A7 Gümüşhane, A8 Çoruh, A9
Kars, B1 İzmir, B2 Balıkesir, B3 Eskişehir, B4 Ankara, B5 Yozgat, B6 Kayseri, B7
Tunceli, B8 Bingöl, B9 Bitlis, C2 Denizli, Muğla, C3 Antalya, C4 Konya, C5 İçel,
Adana, Mersin, C6 Hatay, C9 Hakkâri.
Dünya’daki Yayılışı: Lübnan, Yunanistan. Lübnan, Anti-Lübnan; Muhtemelen
Yunanistan, Ege, Kıbrıs, Filistin, Latakia (Suriye’de Lazkia limanı)? Doğu Akdeniz
elementi.
15. Orchis provincialis Balbis ex DC.
In Lam. & DC., Syn. Pl. Fl. Gall. 169 (1806). Syn: O. leucostachys Griseb., Spic. 2:359
(1846). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 35 (1850); Sunderm., Europ. Medit.
Orchid. ed. 2:150, f. 7.23 (1975).
Genel Özellikler: Bitki 15-40 cm, dik, ince, narin veya gürbüz. Yumru 2, yarı
küremsi, elipsoit veya ovat-oblong, 0.7-1.8 x 1.3-3.5 cm. Gövde dik, zigzaglı,
tabanda toplanmış 4-15 yapraklı. Yapraklar 0.8-2 x 5.5-16 cm, lanseolat veya
oblong-lanseolat, yayık-yarı dik arası, genellikle yoğun benekli (mor-menekşe).
Spika 2.5-6 x 3-16 cm, ovoit veya silindirik, gevşek 3-22 çiçekli. Brakteler 1.8-6 x
9.5-26.5 mm, lanseolat veya linear-lanseolat, akut, sarımsı, ovaryumdan uzun.
Çiçekler büyük, sarımsı-yeşil veya yalnızca beyaz. Sepaller ovat veya oblonglanseolat, obtus veya akut, dorsal sepal 3-5.5 x 7-12 mm,yarı dik, hafifçe konkav,
lateral sepaller 3.5-6 x 8-13.5 mm, geriye doğru uzanır, dik, kenarları bazen undulat,
oblik şekilli. Petaller 2.5-6.5 x 6.8-11 mm, oblik ovat-lanseolat, ± obtus. Dorsal
sepal ve petaller birbirine yaklaşarak miğfer oluşturabilir. Labellum 7-19.5 x 5-15.5
mm, bazen eninden uzun, dairemsi, genişçe ovat, ovat şekilleri arasında,
yuvarlağımsı, çok konveks veya uzunluğuna katlanmış halde, merkezi sarı, bazen
kenarları parlak, çok ince kırmızı lekeli, 3 loblu, lateral loblar 3-8 x 3-11 mm, oblik
rombik, trunkat, orta lob 3-11 x 2-6 mm, hemen hemen kare şeklinde, rektangular,
kuneat-oblong, trunkat veya hafif emarginat, bazen 2 lobüllü. Mahmuz 2-5.5 x 1220 mm, silindirik, yayık-dik duruşlu, hafif yukarı bükük, ucu şişmiş, ovaryum kadar
uzun. Ovaryum 1-4 x 10-27 mm, silindirik, kıvrılmış, tüysüz. Kolumna yaklaşık 36.5 mm.
Çiçeklenme Zamanı: Mart-Mayıs.
157
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Yetişme Ortamı: Çam ormanları, zeytinlikler ve çalılıklardaki yeşil alanlar, R. 85850 m.
Tip Örneği: Güneydoğu Fransa’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Kuzeybatı Anadolu’da dağınık, Ege Adaları. A1(A)
Çanakkale, A2(A) Bursa, A3 Bolu, Zonguldak, A6 Ordu, Samsun, B1 Çanakkale,
Balıkesir, İzmir, B2 Balıkesir, İzmir, Manisa, B3 Afyon, Eskişehir, C1 Aydın,
Muğla, C2 Muğla.
Dünya’daki Yayılışı: Akdeniz Bölgesi. Akdeniz elementi.
16. Orchis laxiflora Lam.
Fl. Fr.ed. 1, 3:504 (1779). Syn: O. platychila C. Koch in Linnaea 19:13 (1846). Ic:
Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 41 f. I (1850); Danesch, Orch. Eur., Südeur. 204
(1969).
Genel Özellikler: Bitki 25-62 cm, dik bazen hafif zigzaglı. Yumru 2, 1-1.7 x 1.32.5 cm, subgloboz veya elipsoit. Gövde boyunca dizilmiş 5-9 yapraklı. Yapraklar
0.9-2 x 11-28 cm, linear veya lanseolat, yaklaşık 45º’lik bir açıyla gövdeye bağlanır.
Spika 2.5-5.5 x 4-23 cm, silindirik, gevşek, 5-28 çiçekli. Brakteler 3.5-6 x 8.5-26
mm, lanseolat, boyu ovaryumdan kısa ya da uzun olabilir. Çiçekler menekşe-mor
renkli. Dorsal sepal 3.5-6 x 7-10.5 mm, oval, geriye doğru uzanır, lateral sepaller
3.5-6 x 7.5-12.5 mm, oblong, obtus, ± dik, petaller 3.1-5 x 6.5-9.5 mm, oblikoblong. Labellum 10-18 x 8-17 mm, suborbikular, obovat veya triangular-obovat,
tabanda kuneat, lateral loblar oblong veya oblong orbikular, çiçeklenmeden sonra
bükülür, orta lob tam gelişmemiş veya yüzeysel iki loblu. Mahmuz 1.5-3 x 9-18
mm, silindirik, ucunda genişlemiş. Ovaryum 1-2 x 12-25 mm, silindirik, kıvrılmış,
tüysüz, kolumna 3-5.5 mm.
Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Mayıs.
Yetişme Ortamı: Nemli çayırlar ve bataklıklar. R. 250-850 m.
Tip Örneği: Fransa’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Anadolu’nun dış kısımları, Ege Adaları. A1(E) Tekirdağ,
A1(A) Balıkesir, A2(E) İstanbul, A2(A) İstanbul, A3 Zonguldak, A4 Zonguldak,
A5 Samsun, A6 Samsun, B1 İzmir, B2 İzmir, B3 Eskişehir, B6 Sivas, B8
Diyarbakır, C1 Muğla, C2 Denizli, C3 Antalya, C5 İçel, C6 Hatay, C8 Siirt
Dünya’daki Yayılışı: Batı ve Orta Avrupa, Akdeniz Bölgesi. Akdeniz elementi.
17. Dactylorhiza romana (Seb.) Soó
Nom. Nov. Gen. Dactylorhiza, Budapest 3 (1962).
1968 subsp. romana
Syn: Orchis romana Seb., Rom. Pl. 1:12 (1813); Seb. & Mauri, Fl. Rom. Prodr. 308
(1818); O. pseudosambucina Ten., Syn. Neap. 72 (1815); Dactylorhiza sulphurea (Link)
Franco subsp. pseudosambucina (Ten.) Franco in Bot. J. Linn. Soc. 76:366 (1978)
comb. inval.; D. sambucina (L.) Soó subsp. pseudosambucina (Ten.) Sunderm., Europ.
158
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Medit. Orchid. ed. 3:40 (1980). Ic: Danesch, Orch. Eur., Südeur. 202, 203 (1969);
Nieschalk, op. cit. 103, f. 1 (1976).
Genel Özellikler: Bitki 10-36 cm, ince narin veya gürbüz. Yumru 2, 0.6-2 x 1.5-3
cm, yeni yumrular fusiform, uç kısmı hafif girinti taşır, eski yumrular derin 2 parçalı
ve parçaların ucunda genelde birer kök gelişmiş. Gövde tabanında 2-3 geniş
kahverengimsi kın içerir, çok sayıda linear, linear-lanseolat veya linear-oblanseolat
yaprak taşır. Yapraklar 5-15, genelde tabanda toplanmış, 0.4-1.3 x 6-18 cm, üst
kısımlardaki yapraklar daha küçük veya bazen birkaç tanesi braktemsi. Spika 2.5-5 x
3-11 cm, kısa silindirik, gevşek veya sık, 3-20 çiçekli. Brakteler 3-10.5 x 12-34 mm,
otsu, sarı-yeşil veya mat kırmızımsı, menekşe-mor (bazen beyazımsı) renkli,
çiçeklerden uzun. Çiçekler açık veya koyu menekşe-mor, donuk kırmızı ya da
yeşilimsi-beyaz, sarımsı-beyaz, beyaz renklerde. Dorsal sepal 1.5-4.5 x 5.9-15 mm,
oblong veya oblong-lanseolat, genelde öne doğru eğilmiş ve petallerle gevşek bir
miğfer oluşturmuş veya dik, bazen yarısından geriye doğru bükülmüş, lateral
sepaller 3-5.5 x 6.5-10 mm, oblong veya oblong-lanseolat, hafifçe oblik, genelde
geriye kıvrılmış, ucu genelde yukarıya veya geriye doğru. Petaller 1.5-6.7 x 5.5-13
mm, oblik, ovat, ovat-lanseolat, ovat-rotundus, genelde kolumnanın üzerine uçları
birbirlerinin üzerine gelecek şekilde eğilmişler. Labellum 5.5-14.5 x 5-13.5 mm,
noktasız veya çizgisiz, ± ileri doğru veya hafifçe aşağı doğru yayılmış, geniş ovat
veya suborbikular, uca doğru 3 loblu, lateral loblar oblong, 3-9 x 2-7 mm, tabanda
yuvarlak, uçta köşeli, orta lob 1.8-6 x 1.8-6.5 mm, oblong, oblong-ovat, tabanda
daha geniş uca doğru daralır, uçta genelde 2 küçük lobüllü, 1-3 x 0.5-2.5 mm, ya da
obtus veya emarginat. Mahmuz 1-4 x 6.5-20 mm, silindirik, yatay veya hafifçe
yukarıya doğru dönmüş. Ovaryum 0.9-3 x 9-22 mm, silindirik, genelde öne doğru
bükülmüş, resupinat, tüysüz. Kolumna hafif kırmızı-mor, 2.2-5 mm, obtus veya
konnektifli.
Çiçeklenme Zamanı: Mart-Mayıs.
Yetişme Ortamı: Kireçtaşlı yamaçlarda, maki kızılçam ormanları ve meşe
çalılıkları, karışık ve konifer ormanlarında, R. 85-900 m.
Tip Örneği: İtalya’dan tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Trakya, Anadolu’nun dış kısımları, Ege Adaları. A1(A)
Çanakkale, A2(E) İstanbul, A2(A) Bursa, A3 Sakarya, A4 Çankırı, A5 Kastamonu,
B1 İzmir, B2 Balıkesir, B3 Eskişehir, B5 Yozgat, B7 Tunceli, B8 Diyarbakır, B9
Bitlis, C1 İzmir, C2 Denizli, C3 Isparta, C5 Adana, C6 Hatay, C10 Hakkâri.
Dünya’daki Yayılışı: Akdeniz Bölgesi, Kırım. Akdeniz elementi.
SONUÇ VE TARTIŞMA
Çalışmamızda 10 cinse ait 17 takson çan ilçesinde yetiştiği tespit edilmiştir. Bunlarla
ilgili ayrıntılı bilgiler ve türlerin yetişme yerleri Türkiyedeki ve Dünyadaki
dağılımları verilmiştir.
Çalışmamızın materyalini EDTU ve Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Kaan HÜRKAN’ ın kişisel
Herbaryumunda bulunan materyaller ve araziden toplanan örnekler oluşturmuştur.
159
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çalışmamızda toplanan materyalin tayininde, herbaryum örneği, alkol materyali,
slayt ve tarayıcıdan elde edilen resimler kullanılmıştır. Böylece elde edilen bilgiler
kullanılarak orkide monografları hazırlanmıştır. Kaynaklarda, Türkiye’de hangi
orkidelerin bulunduğu, verilen bilimsel isimler, takson seviyeleri (tür veya alt tür)
hakkında farklı bilgiler bulunmaktadır. Çalışmamızda bu farklı bilgiler gözden
geçirilmiş, Flora of Turkey 8 (Renz ve Taubenheim 1984) ve 11. (Kreutz 2000)
ciltlerinde kabul edilenler esas olarak alınmıştır. Sadece bir türde (Orchis pinetorum)
kaynaklar incelenerek floradan farklı isim verilmiştir.
Çalışmamız sonunda bölgedeki orkidelerin yayılışı ile ilgili bilgi veren 4
kaynak incelendiğinde Sezik (1984), Renz ve Taubenheim (1984), Kreutz (1998,
2000) ve Güler (2005) Çanakkale ili sınırları içinde kalan bölgede (Gelibolu
Yarımadası dahil) 14 cins, 47 türe ait 50 takson bulunmaktadır. Çan ilçesinde ise 10
cinse ait 35 taksonun bölgede varlığı belirtilmektedir. Bu sayının bu kadar çok
çıkmasının nedeni özellikle Sezik (1984) tarafından lokalite verilmeden hazırlanan
ve muhtemel dağılım alanlarının gösterildiği haritalardan kaynaklanmaktadır.
Bölgede tespit edilen türler bu dağılım haritalarında belirtilmiştir.
A.pyramidalis‘in bölgede varlığı Sezik (1984) tarafından belirtilmektedir.
Tarafımızdan da tespit edilmiş ve genel özellikleri ile verilmiştir.
Cephalanthera L.C.M. Richard cinsi bölgede 3 türle temsil edilmektedir. Bu
türler C. epipactoides, C. longifolia ve C. rubra’dır. Bu türlerin Sezik (1984) tarafından
bölgede varlığı bildirilmektedir. Ayrıca C. damasonium (Miller) Druce türünün de
bölgede varlığı dağılım haritalarında gösterilmektedir.
Dactylorhiza Necker ex Nevski cinsi bölgede varlığı Sezik (1984) tarafından
da bildirilen D. romana subsp. romana türü ile temsil edilmektedir. Bir dğer tür D.
saccifera (Brongniart) Soó bölgeye yakın olarak Kazdağları’nda bulunmaktadır
(Güler, 2005).
Epipactis Zinn cinsi ise bölgede E. helleborine türü ile temsil edilmekte ve
bölgede varlığı Sezik (1984) tarafından bildirilmektedir. Diğer Epipactis türleri ise E.
turcica C.A.J. Kreutz (Ezine civarı) ve E. persica (Soó) Nannfeldt (Kazdağları)
bölgede olması muhtemeldir (Kreutz 1998, Güler 2005).
L. abortivum, N. maculata ve S. spiralis Sezik (1984) tarafından da bölgede
varlığı dağılım haritalarında gösterilmiş ve tarafımızdanda tespit edilmiştir. Ayrıca
N. maculata Renz ve Taubenheim (1984) tarafından da bölgede varlığı gösterilmiştir.
Orchis L. cinsi bölgede orkideler arasında en fazla türe sahip olanıdır. Bölgede
6 türle (O. laxiflora, O. morio subsp. picta, O. papilionacea var. papilionacea, O. pinetorum,
O. provincialis ve O.tridentata). Bu türler de Sezik (1984) tarafından bölgede varlığı
belirtilmiştir. Bunların dışında Sezik (1984) tarafından verilen dağılım haritalarında
bulunan, fakat bizim tarafımızdan tespit edilemeyen türler: O. anatolica Boiss., O.
coriphora L., O. italica Poiret, O. punctulata Steven ex Lindley, O. purpurea Hudson, O.
sancta L., O. simia Lamarck ve O. spitzelii Sauter ex W.D.J. Koch’dur. Bu türlerden
başka O. fragrans Pollini, O. morio L. subsp. morio ve O. papilionacea L. subsp. heroica
(E.D.Clarke) H. Baumann Çanakkale ili sınırları dahilinde görülmekte fakat bölge
ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır.
160
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Platanthera L.C.M. Richard cinsi bölgede Sezik (1984) ve Güler (2005)
tarafından da varlığı gösterilen P. chlorantha bulunmaktadır. Bu türün dışında Sezik
(1984) tarafından P. bifolia L.C.M. Richard trürnünde bölgede bulunduğu dağılım
haritalarında verilmiştir.
Serapias L. cinsi bölgede S. vomeracea subsp. laxiflora ile temsil edilmektedir.
Bu tür Kreutz (1998)’de S. bergonii E.G. Camus olarak yer almakta fakat 2000 de
yazılan ve Orchidaceae kısmı kreutz tarafından yazılan Floranın 11. cildinde bu
değişikliğe yer verilmemektedir. Aynı eserde Çanakkale’de bulunduğu değişik
kaynaklarda yer alan S. vomeracea (Burm. fill.) Briq. subsp. orientalis Greuter’in
Türkiye’de bulunmadığı, bu kayıtların S. feldwegiana Baumann & Künkele, S.
orientalis subsp. carica ve S. levantina Baumann & Künkele olarak değerlendirilmesi
gerektiği bildirilmektedir.
Bölgede kaydı olmayan, fakat yakın lokalitelerden (Kazdağları –Bayramiç)
kaydı bulunan Himantoglossum caprinum (Bieb.) Sprengel, Listera ovata (L.) R.Br. ve
Neottia nidus-avis (L.) L.C.M. Richard bölgede olması muhtemel üç türdür (Güler,
2005).
Ophrys L. cinsi Çanakkale ilinde 13 tür ile temsil edilmektedir. Bunlardan Oph.
apifera Hudson, Oph. fusca Link, Oph. holoserica (Burm. fil) subsp. holoserica, Oph. lutea
Cav. subsp. minor (Guss.) O. & E. Danesch, Oph. mammosa Desf., Oph. ostrifera
Boiss. subsp. ostrifera, Oph. tenthredinifera Willd., Oph. umbilicata Desf. subsp.
umbilicata ve Oph. vernixia Brot. subsp. vernixia Sezik (1984) tarafından verilen
dağılım haritalarında bulunan ve bizim çalışmamız esnasında bölgede varlığı tespit
edilemeyen türlerdir. Bunların dışında çeşitli literatürlerde Çanakkale’den kaydı
verilen, fakat Çan’da bulunmayan türler Oph. bucephala Gölz & Reinhard, Oph.
iricolor Desf., Oph. pseudomamamosa Renz ve Oph. sphegodes Miller’dir (Sezik 1984,
Renz ve Taubenheim 1984, Kreutz 1998, 2000).
Orkideler ekolojik olarak özel habitatlar isteyen bitkilerdir. Yetiştiklerini
ortamların uygun mikroiklime ve habitata sahip olması gerekmektedir. Tohumla
üretilmesi zor ve uzun süreç gerektirmektedir. Bu açıdan bakılığında üzerlerindeki
otlatma baskısının azaltılması ve uygun habitatların kaldırılması gerekmektedir.
Ayrıca üreyebilecekleri habitatların korunması zorunludur. Ülkemizde salep elde
edilen başlıca 3 bölge olan Muğla, Maraş ve Kastamonu ile karşılaştırıldığında tür
sayısı ve populasyon olarak bölgenin zayıf olduğu görülmektedir. Bölgeye
ekonomik bir katkı yapabilecek durumda olduğu söylenemez. Bölgede görülen
türlerden 5 tanesi (C. epipactoides, C. longifolia, C. rubra, E. helleborine ve L. abortivum)
rizomlu, 10 tanesi (A. pyramidalis, D. romana subsp. romana, N. maculata, O. laxiflora,
O. morio subsp. picta, O. papilionacea var. papilionacea, O. pinetorum, O. provincialis, O.
tridentata, P. chlorantha, S. vomeracea subsp. laxiflora) salep elde edilen yumrulu, 1 tür
ise (Spiranthes spiralis) etli köklere sahip türler arasındadır.
Çalışmamız sonucunda aşağıdaki türlerin Çanakkale ili Çan ilçesinde varlığı
kesin olarak gösterilmiştir: Anacamptis pyramidalis, Cephalanthera epipactoides, C.
longifolia, C. rubra, Dactylorhiza romana subsp. romana, Epipactis helleborine, Limodorum
abortivum, Neotinea maculata, Orchis laxiflora, O. morio subsp. picta, O. papilionacea var.
161
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
papilionacea, O. pinetorum, O. provincialis, O. tridentata, Platanthera chlorantha, Serapias
vomeracea subsp. laxiflora, Spiranthes spiralis.
KAYNAKLAR
Arditti, J.
1979
Aspect of the Physiology of Orchids, Advences in Botanical Research (H.W.
Woolhouse, editor) 7:421-665, Academic Press, Londra.
Aybeke, M.
1997
Edirne Çevresindeki Ophrys L. (Orchidaceae) Türleri Üzerinde Morfolojik,
Karyolojik ve Palinolojik Araştırmalar (Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, Edirne.
Aybeke, M.
2004
Trakya Bölgesinde Bazı Orkide Türleri Üzerinde Anatomik Araştırmalar (Doktora
tezi), Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne.
Baytop, T.
1997
Türkçe Bitki Adları Sözlüğü, Türk Dil Tarih Kurumu Yayınları, No: 578, Ankara.
Baytop, T. & Sezik, E., 1968, Türk Salep Çeşitleri Üzerinde Araştırmalar, İst. Ecz. Fak.
Mec., 4 (61):61-68.
Boissier, E.
1884
Flora Orientalis sive enumeratio plantarum in oriente a Graecia et Aegyptia and
Indiae. Fines Hucusuque Observatorum Aucture, Monocotyledonearum, 5: 74-80,
Cenevre.
Buttler, K.P.
2007
Orchideen, Mosaik Verlag GmbH, Münih.
Del Prete, C. & Tossi, G., 1981, Orchidee Spontanee Dell’Argantario, A. T. L. A.,
Pitigliano.
Delforge, P.
1995
Orchids of Britain and Europe, Harper Collins Publisher, London.
Ertem, G.
1977
Trakya Florası İçin Yeni Olan Ophrys bombyliflora Link. Üzerinde Çalışmalar,
Biyoloji Dergisi, 27 (1): 39-44.
Güler, N.
1997
Edirne Çevresindeki Orchis L. (Orchidaceae) Türleri üzerinde Morfolojik,
Sistematik, Korolojik, Karyolojik ve Palinolojik araştırmalar (Yüksek Lisans Tezi), Trakya
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne.
Güler, N.
2005
Kazdağları’nda Yetişen Orchıdaceae Familyası Bitkileri Üzerinde Morfolojik ve
Korolojik Araştırmalar, (Doktora Tezi), T. Ü. Fen Bil. Ens., Edirne.
Hahn, W. & Passin, J.
1997
Orchideenfunde in Karien (Südwesttürkei), Ber. Arbeitskrs. Heim. Orchid., 14 (1):
41-61.
İşler, S.
2005
Van salebinin menşei ve Van civarının orkideleri, Y.Y.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü
(Doktora Tezi), Van.
Komarov, V.L. et al.
1968
Flora of the USSR, Liliflorae and Microspermae, 4: 514-546, Israel Program for
Scientific Translations, Jerusalem.
162
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kreutz, C.A.J.
1998
Die Orchideen der Turkei: Beschreibung, Okologie, Verbreitung, Gefahrdung,
Schutz, C.A.J. Kreutz, Landgraaf, Netherlands.
Kreutz, C.A.J.
2000
Orchidaceae. in Flora of Turkey and The East Aegean Islands (Edit. Güner et al.),
University Pres, 11:275-305, Edinburgh.
Renz, J.
1984
Orchidaceae. in Flora Iranica (Flora des Iranischen Hochlands und der
Umrahmenden Gebirge)[Edit. Rechinger, K.H.], Akademischie Druck-u Verlagsanstalt
Graz-Austria, 126: 94-118, Basel.
Renz, J. & Taubenheim, G.
1984
Orchidaceae. in Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Edit. Davis, P.H. et
all.), University Press, 8: 450-552, Edinburg.
Rückbrodt, U., Rückbrodt, D., Hansen, K., Hansen, R.B.
1992
Bemerkungen zu den in der Türkei vorkommenden Orchideenarten und ihrer
Verbreitung, Ber. Arbeitskrs. Heim. Orchid., 9 (1): 4-103.
Orhan, Ç.
2006
Akdağmadeni (Yozgat) salebi üzerine araştırmalar, G.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü
(Y.L. Tezi), Ankara.
Schlechter, R.
1928
Monographie und Iconographie der orchideen europas und mittelmeergebites, 1,
repert. specierum nov. regni vegetabilis”
Schönfelder, M. & H.
1998
Turkische Schwarzmeerkuste: eine neue Ophrys Art sowie interessante Funde aus
der Provinz Ordu, Ber. Arbeitskrs. Heim. Orchid., 14(2): 16-25.
Schultes, R.E. & Pease, A.S.
1963
Ref.: in Arditti 1979, Aspect of the Physiology of Orchids, Advences in Botanical
Research (H.W. Woolhouse, editor) 7:421-6659).
Sezik, E.
1967
Türkiye'nin Salepgilleri, Ticari Salep Çeşitleri ve Özellikle Muğla Salebi Üzerinde
Araştırmalar (Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi.
Sezik, E.
1982
Türkiye’de Orchidaceae familyası, IV. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı
kitapçığı, s. 77-83, Eskişehir.
Sezik, E.
1984
Orkidelerimiz, Türkiye’nin Orkideleri, Sandoz Kültür Yayınları, no: 6, İstanbul.
Sezik, E.
2002a Türkiyenin Orkideleri ve Salep, Acta Pharmaceutica Turcica, 44: 151-157.
Sezik, E.
2002b Destruction and Conservation of Turkish Orchids, Biomolecular Aspects of
Biodiversity and Utilization, 391.
Sezik, E. & Özer, Y.B.
1983
Kastamonu Salebi’nin menşei ve Kastamonu Civarının Orkideleri, TÜBİTAK
projesi, TBAG-424, Ankara.
Sezik, E. & Baykal, T.
1991
Maraş Salebinin Menşei, Doğa Tr. J. of Pharmacy, 1, 10-16.
163
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tutin, T.G., Heywood, V.H., Burges, N.A., Moore, D.M., Valentine, D.H., Walters, S.M.,
Webb, D.A.
1980
Flora Europaea, Alismataceae to Orchidaceae (Monocotyledones), University Press, 5:
337-342, Cambridge.
164
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ÖRNEK FOTOĞRAFLAR
Özgün olarak tarafımızdan çekilen fotoğraflar aşağıdaki gibidir. Bildiri sayfa sayısı fazla
olduğu için fotoğraf sayısı sınırlı tutulmuştur.
Cephalanthera longifolia (Hürkan 2008)
Epipactis helleborine (Hürkan 2008)
165
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Limodorum abortivum (Hürkan 2008)
Serapias vumeracea (Hürkan 2008).
166
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Anacamptis pyramidalis (Hürkan 2008)
Neotinea maculata (Hürkan 2008).
167
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Orchis papilionacea var. papilionacea (Hürkan 2008)
Orchis pinetorum (Hürkan 2008)
168
ÇAN İLÇESİ ARAZİ KULLANIM POTANSİYELİ
Telat KOÇ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Coğrafya Bölümü
ÖZET
Biga Yarımadası kıyı ve iç kesimleriyle doğal ve sosyal özellikleri bakımından belirgin
bir çeşitlilik sunmaktadır. Biga Yarımadası güneyinde Kaz Dağı ile ona bağlı olarak
oluşan kaynaklar önemli bir potansiyeldir. Kaz Dağı iklimi, zengin bitki ve hayvan
çeşitliliği, tarımsal potansiyeli, mitolojisi yanı sıra “Bin pınarlı İda” olarak
adlandırılacak derecede bol kaynaklarıyla su kaynakları bakımından da zengindir.
Biga Yarımadası ve Kaz Dağı gündeme gelince; Çan İlçesi, kıyı kesiminden farklı
olarak madencilik ve sanayi etkinlikleriyle dikkat çekmektedir. Hızlı bir gelişme
temposu içinde olan Çan ilçesinde sürdürülebilir kaynak kullanımı için öncelikle doğal
kaynakların ayrıntılı olarak tanınmasına ihtiyaç vardır. Sunulan araştırmada Çan
İlçesinin iklim, toprak ve bitki kaynaklarının haritalanarak açıklanması
çalışmalarının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Çan İlçesi Akdeniz’den Karadeniz
iklimine geçiş şartlarının yaşandığı Marmara geçiş iklimin etkili olduğu bir alandadır.
Çan İlçesinin iklim bakımından geçiş özelliği göstermesi toprak ve bitki özelliklerine de
yansımıştır. İklim özelliklerinin geçiş tipi göstermesi doğal kaynakları zenginleştiren bir
etki yapmaktadır. Kocaçay akarsuyu havzasının yukarı kesiminde yer alan Çan ilçesi
dağlık alanlar ile çevrili çöküntüler ile oluşmuş, boğaz ile Biga kıyılarına bağlanan
havza niteliğindedir. Çan ilçesinde toprak ve bitki özellikleri havza tabanından
çevredeki dağlık alana doğru değişmektedir. Arazi kullanım bakımından Çan havzası
tabanın kısmının potansiyeli çevredeki dağlık kesime göre daha yüksektir. Çan İlçesinin
kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için doğal potansiyelin taşıma kapasitesine
dikkat edilmelidir.
Anahtar kelimeler: Yersistemi, arazi kullanımı, sürdürülebilirlik, Çan ilçesi.
ABSTRACT
Sustainable use of Çan District’s natural and social sources studied in this study. Çan
District is very different from other settlements in the Biga Peninsula. Agricultural and
industrial activities are very important in the Çan District. Sustainable land use is
important in the Çan District for this reason. We must be careful and know earthsystem
components when the using sources of Çan District.
Key words: Earthsystem, Land use, Sustainability, Çan district.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
GİRİŞ
Dünya ve Türkiye ölçeğinde uğraşılan temel sorunlardan en önemleri arasında
doğal ve sosyal kaynakların hızla tükenişidir. Bu nedenledir ki hem gerçekleştirilen
yaşam koşullarının devam ettirilmesi hem de iyileşme sağlanması için kaynaklara
bütüncül bir yaklaşımla yersistemi olarak bakılmaya başlanmıştır. Yersistemi
karşılıklı etkileşim halinde iç içe geçmiş; hava, su, yer, canlı ve sosyal kürelerden
oluşmaktadır (Koç 2006). Yersisteminin bileşenlerinin sürdürülebilir kullanımı için
bu bileşenlerin çok iyi tanınmaları ve taşıma kapasitelerinin aşılmaması
gerekmektedir. İnsan ihtiyaçları gün geçtikçe artarken ortamın (yersistemi) taşıma
kapasitesinin dikkate alınmaması çevre sorunlarına neden olmaktadır.
Yersteminin tanınması ve sürdürülebilir yönetiminin bu derece önemli
olduğu günümüzde sunulan araştırma Çan İlçesinde sürdürülebilir kaynak kullanımı
için konuya nasıl bakılması gerektiği ve belirlenebildiği kadarıyla potansiyelin ne
olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çanakkale İli yakın çevresini oluşturan
Biga Yarımadasında kısa mesafelerde farklı yaşam ortamları şekillenmiştir. Biga
Yarımadasında; Ezine, Ayvacık, Küçükkuyu ve Edremit kıyıları turizm ile zeytin
ağırlıklı tarım; Bayramiç, Yenice ile Kaklım hattı meyvecilik ağırlıklı tarım; Çan
Havzası tarım ve sanayi; Biga ile Gönen arası tarım ve son zamanlarda sanayi ile
Çanakkale Boğazı çevresi tarım ve turizm ağırlıklı bir ekonomik yapı
göstermektedir. Çan İlçesi; , 26.78°–27.23° doğu boylamları ve 39.84°-40.16° kuzey
enlemleri matematiksel konumuyla, Biga Yarımadası ortasında, yaklaşık 888 km2
alanıyla, kendine özgü özellikleriyle dikkat çeken bir alandır (Şekil 1). Sunulan
araştırmada Çan İlçesi idari sınırları esas alınarak gerçekleştirilmiştir (Şekil 1).
Araştırmanın hedefleri aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır:
1. Sistem ve yersistemi kavramlarını tartışarak güncel yaşam (arazi kullanımı)
ile ilişkisini örnekler ile açıklamak.
2. Çan İlçesinin doğal ve sosyal potansiyeli ile ilgili başlangıç bilgilerini
oluşturmak.
3. Yersistemi ve sürdürülebilir kaynak kullanımı ilişkisini Çan İlçesinden
hareketle sorgulamak.
4. Ulaşılabilen sonuçlardan hareketle Çan İlçesi kaynaklarının sürdürülebilir
kullanımı için görüş ve öneriler geliştirmek.
Çan İlçesiyle ilgili olarak belirlenen amaçların gerçekleştirilmesi ilçe
kaynaklarının (doğal ve sosyal) neler olduğu konusunda bir öngörü oluşturulması
ve bu kaynakların nasıl kullanılması gerektiği konusunda bilimsel veri
oluşturacaktır. Doğal ve sosyal kaynakların kullanımında merkezi ve yerel otoriteler
karar almaktadır. Sunulan araştırmanın gerçekleştirmesinin sonucunda ortaya
çıkacak bilginin, kullanılması durumunda, karar vericilerin daha doğru karar
vermesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
170
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
VERI VE YÖNTEM
Çan İlçesinin arazi kullanımının sorgulanması sırasında mümkün olduğunca güncel
doğal ve sosyal kaynaklara ulaşılmaya çalışıldı (Tablo 1). Çan İlçesiyle ilgili ulaşılan
kaynaklardan mümkün olanlar Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tarafından
kullanılabilmesi için sayısal ortama aktarıldı ve gerekli sorgulamalar gerçekleştirildi.
Sunulan araştırmada Çan İlçesi kaynaklarına arazi kullanım bakımından yersistemi
ve bileşenleri arasındaki etkileşimin belirlenerek bu etkileşimin sürdürülebilir olması
için yapılması gerekenler nelerdir mantığıyla konu ele alınmaya çalışıldı. Bu nedenle,
ulaşılabilen kaynaklardan yararlanılarak, Çan İlçesi yersistemi bileşenleri özellikleri
belirlendi ve bu sistemin sürdürülebilir kullanımı için yapılması gerekenler ortaya
konulmaya çalışıldı.
YERSISTEMI
Yersistemi (geosystem, earth system) Kump ve diğ. (2004), Christopherson (2005)
ve Koç (2006a-b) tarafından tartışılmış ve karşılıklı etkileşim halinde kürelerden
(havaküre, suküre, taşküre ve canlılar küresi) oluştuğu vurgulanmıştır. More ve
Wicander (2007) tarafından da yerbilimlerinin yeryuvarını ele alırken bir sistem
yaklaşımıyla incelemesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Konuya coğrafya bilimi
açısından bakıldığında yersisteminin dört değil beş küreden oluşması gerekmektedir
(Koçman 1991; Koç 2006a-b). Yersistemi bütününde dünya küresini ifade
etmektedir. İnsan ve etkinlikleri canlı kürenin bir parçası olarak alındığında dünyayı
enerji giriş çıkışı olan fakat madde giriş çıkışı olmayan, yarı açık bir sistem olarak
kabul etmek yerinde olur. Bununla birlikte nüfusu altı milyarı geçen ve kontrol
ettiği enerji kaynakları ve etkinlikleri ile yersisteminin diğer bütün küreleri üzerinde
belirleyici etkileri olan insanı, etkinlikleri ile birlikte, ayrı bir küre olarak kabul
etmek gerekir. Dünyanın karşı karşıya olduğu; küresel ısınma, afetler, çevre
sorunları, savaşlar ve açlık gibi konular düşünüldüğünde insan ve etkinliklerinin
sosyal küre olarak adlandırılıp, yersisteminin bir parçası olarak değerlendirilmesi
gerekliliği görülür (Şekil 2). Bu gerekçelerden hareketle yersistemi; katıküre/taşküre
(litosfer), gazküre/havaküre (atmosfer), sıvıküre/suküre (hidrosfer), canlıküre
(biyosfer) ve sosyal küre (insan ve etkinlikleri) olmak üzere beş küreden; en, boy,
derinlik, enerji, zaman ve mekan boyutlarından oluşan bir bütündür (Şekil 2).
Yersistemi kavramı Koçtaş (1996) tarafından "Belli bir bölgede yaşayan ve
birbirleriyle sürekli etkileşim içinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin
oluşturduğu bütün olarak tanımlanabilir” olarak tanımladığı ekosistem tanımından
daha kapsamlı ve dünyada yaşananı açıklayıcıdır.
Yersistemi bileşenlerini gruplama ile ilgili olarak Koçtaş’tan (1996)
yararlanarak aşağıdaki açıklamalar oluşturulmuştur;
1. Canlı Öğeler: Ekosistemde bulunan üretici, tüketici ve ayrıştırıcı organizmalar.
2. Cansız Öğeler: Cansız öğeler ekosistemin biyotop bölümünü oluştururlar ve
kendi aralarında fiziksel, kimyasal öğeler olmak üzere ikiye ayrılırlar.
171
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Fiziksel Öğeler: Ekosistemde gerçekleşen süreçleri etkileyen havaküre,
suküre ve taşküreye ait etmenlerdir. Fiziki öğeler sıcaklık, nemlilik, ışık gibi örnekler
ile ifade edebiliriz.
Kimyasal Öğeler: Kimyasal öğeler organik ve inorganik olmak üzere ikiye
ayrılır. İnorganik maddeler makro ve mikro besleyiciler olmak üzere ikiye
ayrılmıştır.
Makro besleyiciler: Karbon (C), hidrojen (H), fosfor (P), azot (N),
potasyum(K) ve kalsiyum (Ca) gibi elementlerdir.
Mikro besleyiciler: Yaşam için gerekli olan eser düzeydeki elementlerdir.
3. Sosyal Öğeler: İnsanın varlığı ve etkinliklerini kapsar. Bu kapsamda nüfus,
yerleşme, ekonomik ve kültürel etkinliklerin hepsi birden düşünülmelidir.
Yersistemi More ve Wicander (2007) tarafından bir makineye benzetilmiştir; bu
şekilde düşünüldüğünde yersistemini enerjisini güneşin sağladığı bir makine gibi
değerlendirmek mümkündür. Yersistemi bileşenleri ve bu bileşenlerin
gruplandırılmasıyla tanımlanan, canlı, cansız ve sosyal gruplar arasında enerji
(güneş) ve madde döngüleri (su, karbon, azot, fosfor, kükürt ve bunlar gibi)
yaşanmaktadır. Yersisteminin şekillenmesinde bileşenleri, döngüler yanı sıra bitki ve
hayvanlarda topluluk dinamiği, insanlarda ise ekonomik ve kültürel değişkenler
belirleyici olmaktadır. Yersistemiyle ilgili olarak bu aşamaya kadar ifade
edilenlerden de anlaşılacağı gibi çok bileşenli ve buna bağlı olarak çok değişkenli bir
ortamdır. Bununla birlikte üst başlıkta yersistemi doğal ve sosyal ortam olarak
değerlendirilebilir.
Coğrafya biliminin doğal ve sosyal ortam arasındaki etkileşimin bir sentezi
olduğu gerçeği düşünüldüğünde, yersistemi içinde sosyal kürenin tanımlanması
gerekliliği daha açık bir şekilde görülebilir. Coğrafya bilimi yersistemi bileşenleri
arasındaki ilişkiyi yani sentezi ele almaktadır. Yersistemi (dünya) alansal olarak
iklime bağlı yaşamsal kuşaklarda olduğu gibi alt bölümlere de ayrılabilir, yerelde ise
yersistemi mantığını en iyi yansıtacak coğrafi birim akarsu havzalarıdır.
DOĞAL VE SOSYAL POTANSIYEL
Biga Yarımadası geneli ve Kaz Dağı’nın yapısal özellikler Bozcu ve Çalık (2006:17)
tarafından aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:
Genel olarak literatür taramasına ve daha az arazi gözlemine dayanan bu
araştırma ile Biga yarımadası ve Kazdağlarının jeolojik ve morfotektonik özellikleri
konusunda şu sonuçlara ulaşılmıştır.
1. Biga Yarımadasında Paleotetis ve Neotetis okyanuslarına ait olmak üzere iki
farklı zamanda oluşmuş ofiyolitik kayaçlar yüzeylemektedir. Bunlardan
Paleotetis okyanusuna ait olanlar, Kazdağlarının zirvesinde yeralmakta olup,
kısmen düzenli bir meta ofiyolit dizisini oluşturmaktadır. Neotetis
okyanusuna ait ofiyolitik kayaçlar ise Jura-Kretase yaşlı çökel kayaçlar ile
karışmış olarak bir melanj karakteri sunarlar.
2. Bölgede Senozoyik zamanı yitim ve çarpışma ile ilişkili plütonizma ve
volkanizmanın etkin olduğu dönemdir. Bu dönemde volkanizmanın ve
172
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
tektonizmanın kontrolünde gelişmiş karasal havzalarda kırıntılı çökeller
depolanmıştır. Bu çökellerden bir bölümü kaldera gölü tipi küçük
havzalarda depolanmışlardır.
3. Geç Tersiyer’den günümüze Biga Yarımadası’nda Ege gerilme sistemi ile yanal
atımlı Kuzey Anadolu Fay sisteminin ortak etkileri görülmektedir. Bu
etkileri yansıtan yapıların başında yaklaşık doğu-batı gidişli horst ve
grabenler yer alır. Ayrıca tüm Batı Anadolu’da benzer yaş ve fasiyesteki
formasyonlarla deneştirilebilir özellikler gösteren Alt –Orta Miyosen yaşlı
Küçükkuyu formasyonu, Kazdağ yükseliminin hem kuzeyinde hem de
güneyindeki alanlarda aynı litofasiyes özellikleri gösterir. Dolayısıyla Kazdağ
yükselimi Geç Miyosen sonrasında gelişmeye başlamıştır.
Çan İlçesinde kayaçlar havza tabanında çevreye doğru Kuvaterner tortullar,
Miyosen karasal tortullar, Oligosen ayrılmamış volkanikler, Eosen ayrılmamış
volkanikler, Eosen andezit, Üst Paleozoyik (şist, fillit, mermer vb.) olmak üzere
gençten yaşlı arazilere doğru geçilmektedir (Şekil 3). Çan İlçesinin havza tabanında
kömür damarlarının bulunduğu Miyosen karasal tortulları bulunur. Çan İlçesinin
büyük kısmı Kocaçay’ın yukarı havzasından oluşmaktadır (Şekil 3, 4). Çan tektonik
havzasının oluşumunda Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun güney kanadını oluşturan
Çan-Etili fayının buradaki varlığı belirleyici olmuştur (Şekil 3). Çan Havzasının
tektonik kökenli olması deprem bakımından hareketli fakat beraberinde sıcak su
kaynakları bakımından zengin bir saha olmasına ortam hazırlamıştır. Çan,
Bardakçılar kaplıcaları başta olmak üzere zengin sıcak su kaynakları bulunmaktadır.
Çan İlçesinin tektonik bir havzada bulunması dikkatle izlenmesi ve önlem alınması
gereken deprem riskini gündeme getirmektedir.
Biga Yarımadası genel hatlarıyla; horst karakterli kuzey kuzeydoğu güne
güneybatı uzanışlı dağlar, değişik seviyelerde platolar, graben tabanı özelliğinde iç
kesim ve delta özelliğinde kıyı ovalarından oluşmaktadır (Koç 2007). Kaz Dağı
1774 m yüksekliği ile Biga Yarımadasının en yüksek zirvesini oluşturmaktadır.
Eybek D. (1284 m), Kocakatran D. (1111 m), Ağı D. (988 m), Dede D. (873 m),
Armutcuk D. (891 m), Kavak D. (873 m) ve Kayacı D. (841 m) gibi yükseltiler Biga
Yarımadasında güneybatıdan kuzeydoğuya doğru uzanan başlıca yükseltilerdir (Erol
1991). Biga Yarımadasında dağlardan ova tabanlarına faylar ile basamaklanmış ve
değişik yükseltilerde bulunan platolar ile geçilir. Biga yarımadası platoları Yenice,
Bayramiç, Çan çevresinden kıyılara doğru alçalır. Biga Yarımadasında BayramiçEzine, Yenice, Kaklım, Çan tektonik oluşumlu ovaları, kıyı ovalarınıda; Tuzla,
Karamenderes, Kepez, Sarıçay, Umurbey, Lapseki ve Biga kıyı ovalarını oluşturur.
Biga Yarımadasında yerşekillerinin oluşumunda tektonik etkinliklerin temel
belirleyici olduğu gözlenmektedir (Şekil 4). Biga Yarımadasında genel hatlarıyla
yerşekilleri güneydoğudan kuzeybatıya doğru alçalmaktadır (Şekil 4).
173
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Biga Yarımadası merkezinde yer alan Çan İlçesi tektonik kökenli ve
Kocaçay’ın su toplama havzasını oluşturan çukurlukta yer almaktadır. Çan Havzası,
Biga Yarımadası geneli gibi kuzeydoğu güneybatı uzanışlıdır. Çan Havzası; Karadağ
(749 m), Ağı Dağı (989 m), Küçükkatran T. (906 m), Körpınar T. ve Ada T. (349
m), yükseltileriyle çevrilidir. Çan Havzası batıya kuzeybatıya doğu az eğimli,
güneydoğuya doğru daha eğimli yamaçlar ile havza sınırına geçer; bu durumda
havzanın asimetrik yapıda olduguna işaret etmektedir. Havza tabanında Kaocaçay
çevresinde dar alanlı olarak akarsu çevresi düzlükleri bulunur, çevreye doğru
Miyosen aşınım-birikim yüzeylerine geçilir. Çan Havzası kuzeydoğudan Kocaçay’ın
oluşturduğu boğaz ile Biga Ovasına açılır. Çan Havzasında yerşekillerinin özellik
kazanmasında faylar belirleyicidir.
Biga Yarımadası güneyde Akdeniz kuzeyde ise Karadeniz etkilerinin
belirginleştiği bu iki iklim arasında geçiş şartlarının yaşandığı bir alandır (Koç 2001,
Koç 2006a). Biga Yarımadasındaki yatay değişkenliğe ek olarak Kaz Dağı
örneğinde olduğu gibi kısa mesafede (yaklaşık 30 km) kıyıdan (0 m )1774 m’ye
çıkılmasına bağlı olarak iklim özelliklerinde dikey değişkenlikte çok belirgindir (Koç
2006a). Yaklaşık 9000 km2’ lik (8870.32 km2) bir alana sahip Biga Yarımadasında
gözlenen yatay ve dikey değişkenlik doğal potansiyelin şekillenmesinde
belirleyicidir. Biga Yarımadası ortasında yer alan ve kuzeyli rüzgarlara açık Çan
Havzasında da Karadeniz ikliminin etkisinde değişmiş Akdeniz iklimi etkilidir.
Çan Havzası Miyosende karasal birikimin gerçekleştiği gölalanı iken daha
sonra Biga üzerinden dış bağlanmıştır. Araştırma alanı drenajının şekillenmesinde
fayların belirleyici olması nedeniyle kancalı drenajın tipik örnekleri görülür.
Terzialan çevresinden kaynaklarını alan Elece Dere doğu batı yönünde akarken
Hurma yerleşmesi yakınlarında belirgin bir kancalanmayla güneybatı kuzeydoğuya
dönerek Koca Ç. Katılır. Çan Havzasının yerşekli özellikleri havza genelinde
düşünüldüğünde bir anlamda sentiripedal (merkeze yönelmiş) bir akarsu ağı
gösterir. Koca Çay’ın kaynağını Kaz Dağı’nın devamı kütlelerden alması debi
bakımından da güçlü olmasını sağlar. Araştırma alanı akarsu vadilerinde de
asimetrik yapı dikkat çekmektedir.
Çan İlçesinde en geniş alan kaplayan Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları,
Kahverengi Orman Toprakları ve Rendzina topraklarıdır (Çizelge 3, Şekil 5).
Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları: A (B) C profilli topraklardır. A katmanı
(horizonu) iyi gelişmiştir ve gözenekli bir özellik taşır. (B) katmanı (horizonu) ise
zayıftır. Kahverengi veya koyu kahverengi granüler veya yuvarlak köşeli blok
yapıdadır. (B) katmanında (horizonunda) kil birikimi yok veya çok azdır. Genellikle
bu topraklar yaprağını döken orman örtüsü altında oluşmaktadır (Komisyon 1999).
Kahverengi Orman Toprakları: Yüksek oranda kireç içerirler. Gözenekli veya
granüler bir yapıya sahiptirler. A katmanı (horizonu) belirgin ve koyu renklidir. A
katmanında (horizonunda) mineral madde iyice karışmıştır. B katmanı (horizonu)
ise daha açık renklidir. Genellikle kahverengidir. Hatta bazen kırmızı da
174
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
olabilmektedir. Çok az miktarda kil birikmesi olabilir. B katmanının (horizonunun)
aşağı kısımlarında CaCO3 birikmesi olabilir. Kalsifikasyon ve podzollaşma bu
toprakların oluşumunda etkili olan faktörlerdir. Genellikle geniş yapraklı orman
örtüsü altında oluşurlar. Drenajları iyidir. Bu topraklar çoğunlukla orman, mera,
fundalık olarak kullanılırlar. Bir kısmında kuru tarım yapılmaktadır (Komisyon
1999).
Rendzina Topraklar: Zonal topraklara göre katmanlar (horizonlar) çok zayıf olup
A C profillidirler. Özelliklerini kireçli ana maddeden alırlar. A katmanı (horizonu)
ince, orta bünyeli, granüler, koyu grimsi kahverengiden siyaha kadar değişen renkli,
organik maddece zengindir. Organik ve mineral madde iyice karışmıştır. Doğal
bitki örtüsü ot, çayır ve çalı-fundadır (Komisyon 1999)..
Topraklar kullanım kabiliyetlerine göre birden sekize kadar sınıflara
ayrılmaktadır (Komisyon 1989, 1998, 1999, 2001, 2003). Belirlenen her toprak
sınıfının özelliğine göre en verimli kullanım etkinlikleri belirlenmiştir. Bu konuda
kısaca I.-IV. sınıf topraklar daha verimli ve ekili tarım yapılması gerekenler, diğer
topraklar ise dikili tarım, yerleşme ve benzeri etkinliklere ayrılması gereken
alanlardır. Çan İlçesinde verimli topraklar ancak %20’lik bir alan kaplamaktadır
(Çizelge 3, Şekil 6). Araştırma alanı verimli topraklarının büyük kısmında da
sorunlar yaşanmaktadır (Çizelge 3). Çan İlçesi için hazırlanan erozyon haritası da
incelendiğinde şiddetli ve çok şiddetli erozyon görülen alanların %79’un üzerinde
alan kapladığı belirlenmiştir. Ekonomisinde tarımın ağırlıklı yeri olan Çan İlçesi için
topraklarında gözlenen sorunlar planlamada üzerinde durulması gereken bir
konudur.
Biga Yarımadasındaki yatay ve dikey iklim değişkenliği bitki örtüsüne de kısa
mesafelerde görülen çeşitlilik olarak yansımıştır (Şekil 8, Güngördü 1999). Biga
Yarımadası bitki örtüsü köken (jenetik) bakımından Holarktik alemin Paleoboreal
Avrupa Bölümüyle Akdeniz Bölgesi arasında geçiş alanıdır (Erinç 1977). Biga
Yarımadasının bitki örtüsü ekolojik-fizyonomik açıdan ise Orta kuşağın yapraklı ve
karışık ormanları ile Subtropikal meşin yapraklılar (Akdeniz vejetasyonu: dağlık
sahaların ormanlarıyla birlikte) arasında geçişin yaşandığı alan özelli göstermektedir
(Erinç 1977). Güngördü (1999) Biga Yarımadasını kuru ormanlar: kızıl çam (Pinus
brutia), kara çam (Pinus nigra) meşe çeşitleri (Quercus cerris, Quercus infectoira, Quercus
ithaburensis), ahlat (Pyrus elaeagrifolia), geyikdikeni (Crataegus monogyna) katran ardıcı
(Juniperus oxycedrus) ve yaba eriği (Prunus spinosa); nemli ormanlar ise: kayın (Fagus
orientalis), kestane (Castane stiva), gürgen (Carpinus betilus), Kazdağı göknarı (Abies
equi trojani), meşe türleri (Quercus frainetto, Quercus petraea) genel olarak sıralanabilir
(Şekil 8, Güngördü 1999).
Biga Yarımadası yaklaşık 8870.32 km2 alan sahiptir ve bu alanın %58’i
(orman toprağı ile birlikte) orman arazisinden oluşmaktadır (Şekil 8). Biga
Yarımadası geneli için belirlenen orman alanları dışındaki alanlar da genelde
ormandan kazanılmış alanlardır; bu durum Güngördü (1999) tarafında yarımada
genelinin ormanlık alan olarak gösterilmesiyle uyumludur (Şekil 8). Biga
175
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Yarımadasında zirai etkinliklerin gerçekleştirildiği alanlar %39.5’lik oran ile ikinci
etkin arazi kullanımınıdır.
Çan İlçesi Güngördü (1999) tarafından tanımlanan kuru ve nemli
ormanların geçiş alanında bulundurmakta ve buna bağlı olarak her iki orman alanını
da barındırmaktadır (Şekil 8, 9). Çan İlçesinde de Biga Yarımadası geneline yakın
(yaklaşık %58) oran alanı gözlenmektedir (Çizelge 4, Şekil 9, 11). Araştırma alanı
orman alanları Komisyon (1999) kaynaklarında yaklaşık %55 olarak
gösterilmektedir (Çizelge 4, Şekil 11). Çan İlçesi bitki örtüsü özelliklerini güncel
durumunu yansıtma bakımından Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü (ÇOBM)
kaynaklarının daha güncel verileri yansıttığı düşülmektedir.
Çan İlçesinin bir diğer fiziki kulanım potansiyeli de maden kaynaklarıdır.
Çanakkale İlinde on dokuz farklı maden arama konusunda ruhsat verilmiştir ve
bunlardan ilk üç sırada mermer, kömür ve bakır ile çinko gelmektedir (Şekil 10).
Çanakkale İlinde maden ruhsatlarının %23’ü Çan İlçesi sınırları içindedir
(can.gov.tr). Çan İlçesi maden kaynaklarıyla Çanakkale’de ve Türkiye’de öne çıkan
idari birimlerden biridir.
Araştırmanın bu aşamasına kadar Çan İlçesi fiziki coğrafya ve toprak
özellikleri özetlenmiştir. Çan ilçesi için özetlenen bu fiziki özelliklerin nasıl
kullanıldığı Komisyon (1999) ve Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü (ÇOBM)
kaynaklarından yararlanılarak açıklanmaya çalışıldı (Çizelge 4, Şekil 9, 11). Çan
İlçesinde arazi kullanım bakımından ilk üç sıra %55/58 ile orman, %40 ziraat ve
%2 ile yerleşme alanlarından oluşmaktadır (Çizelge 4, Şekil 9, 11).
Çan İlçesi bu aşamaya kadar bahsedilen fiziki potansiyel üzerinde 51965
kişiden oluşan nüfusu, altmış beş köyü, bir beldesi (Etili) ve ilçe merkeziyle (Çan)
sosyokültürel potansiyele sahiptir (Çizelge 5). Çan İlçesin arazi kullanım
potansiyelini ortaya koymaya çalışan bu araştırmada sosyokültürel özelliklere
değinilme ihtiyacının hissedilme nedeni konuya yersistemi (3. bölüm) olarak
bakılmasından kaynaklanmaktadır. Çan İlçesiyle ilgili olarak sosyokültürel özellikler
Çizelge 5 de özetlenmiştir. Bununla birlikte Çan İlçesinin fiziki potansiyelinin
sürdürülebilir kullanımı için ulaşılabilen sosyokültürel özellikler yeterli değildir.
YERSİSTEMİ İLE KAYNAK KULLANIMI İLİŞKİSİ
Dünya ve Türkiye’nin güncel olarak karşı karşıya olduğu sorunlardan hemen akla
gelenler şu şekilde sıralanabilir; çevre sorunları, savaşlar, açlık, yoksulluk, küresel
ısınma, göç, enerji, sosyal adalet vb. olarak sıralanabilir. Dünya ve Türkiye’de
sıralanan bu sorunların 20. yy ikinci yarından itibaren artması nedeniyle toplanan
yeryüzü zirvesinde yaşam yeniden sorgulanarak yapılması gerekenlerle ilgili olarak
21. yy için planlar yapılmıştır (Brundtland 1991; Keating 1993). Keating (1993)
tarafından altı çizilen kavramlar yönetişim, hakçalık ve sürdürülebilirliktir. Dünya
ve Türkiye’de özellikle sürdürülebilirlik kavramı üzerinde durularak yapılması
gerekenler sorgulanmakta ve yapılması gerekenler çıkarılmaktadır.
Dünya’nın gündemini belirleyen temel kavramları kısaca açıklamak gerekirse
şu şekilde özetlenebilir:
176
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Yönetişim; “Kişiler, gruplar ve kuruluşlar, özellikle kendi toplumlarını
etkileyebilecek çevre ve kalkınma kararlarını bilmeli ve bunlara katılmalıdır”
(Keating 1993) mantığıyla açıklanabilir. Bu ilkenin yaşama geçebilmesi için bütün
kişi (kadın, çocuk, gençlik, gönüllüler gibi), grup (işçi ve işveren sendikaları, memur
sendikaları, bilim adamları, teknokratlar, çiftçiler, yerel yönetimler gibi) ve
kuruluşların (merkezi ve yerel yönetim, üniversite gibi) karar alma sürecini
şekillendiren bilgilere aracısız ulaşma şartlarının oluşturulması gerekir.
Hakçalık, sürdürülebilirlik ve yönetişim ilkelerinin gerçekleşmesiyle mümkündür.
Hakçalık, bugünkü ve gelecek toplumun bileşenlerinin doğal ve sosyal
kaynaklardan eşitçe yararlanabilmesini ifade etmektedir. İçinde bulunduğumuz on
yılın genel karakteri ise sosyal kaygılarda bir geriye gidiş olduğu şeklindedir
(Brundtland 1987). Kritik yaşam sorunlarının pek çoğu eşit olmayan gelişmeye,
yoksulluğa ve nüfus patlamasına ilişkindir (Brundtland 1987). Hakçalık ilkesinin
uygulanabilmesi için sürdürülebilirlik ve yönetişim ilkeleri yaşama geçirildikten
sonra kaynakların hem şimdiki kuşaklar hem de gelecek kuşaklar arasına eşit
dağıtımının sağlanabileceği bilgiye ihtiyaç vardır.
Sürdürülebilirlik: Kaynakların (doğal ve sosyal) taşıma kapasiteleri aşılmadan yani
bozmadan kullanımını ifade etmektedir.
Araştırma konumuzun Çan İlçesinin arazi kullanım potansiyelini belirlemek
olması nedeniyle sürdürülebilirlik ilkesi biraz daha açılarak üzerinde görüş
geliştirmeye çalışılmıştır. Herhangi bir alanda sürdürülebilir bir yaşamın
örgütlenebilmesi için doğal yersistemi bileşenlerinin taşıma kapasitelerinin bütün
ayrıntılarıyla bilinmesi ve bu kaynakların taşıma kapasitelerinin aşılmadan
kullanılması gerekmektedir. Bu bilgilerden hareketle sorgulama yaparak doğru karar
verilirse sürdürülebilirlik ilkesi yaşama geçirilebilir. Bu sürecin gerçekleştirilebilmesi
için coğrafi felsefeden hareketle Coğrafi Bilgi Sisteminin kullanılması
gerekmektedir.
Yersistemi bileşenleri arasındaki etkileşim ve döngüler nedeniyle bu
bileşenlerden herhangi birinde ortaya çıkan sorun yersistemi bütününü değişik
ölçeklerde etkileyecektir. Sunulan araştırmada da Çan İlçesinin arazi kullanım
potansiyelinin araştırılma nedeni sürdürülebilir kaynak kullanımını sağlamaktır.
Yersiteminin bileşenlerinin taşıma kapasitesinin bilinmesi bilimsel olarak
tanınmasıyla mümkündür. Bu nedenle Çan İlçesi kaynaklarının sürdürülebilir
kullanımı için yersistemi yaklaşımı ilişki kurulmuştur.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Çan İlçesi arazi kullanım potansiyelini belirlemek için başlatılan çalışmada aşağıda
sıralanan dört amacı gerçekleştirmek için yola çıkılmıştır:
1. Sistem ve yersistemi kavramlarını tartışarak güncel yaşam (arazi kullanımı)
ile ilişkisini örnekler ile açıklamak.
2. Çan İlçesinin doğal ve sosyal potansiyeli ile ilgili başlangıç bilgilerini
oluşturmak.
177
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
3. Yersistemi ve sürdürülebilir kaynak kullanımı ilişkisini Çan İlçesinden
hareketle sorgulamak.
4. Ulaşılabilen sonuçlardan hareketle Çan İlçesi kaynaklarının sürdürülebilir
kullanımı için görüş ve öneriler geliştirmek.
Çan İlçesinin arazi kullanım potansiyelini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen
ve sonuçları önceki bölümlerde ayrıntılı olarak verilen çalışmanın sonuçları şu
başlıklar halinde ifade edilebilir:
1. Biga Yarımadasında Çan İlçesi özgün özellikleriyle dikkat çekmektedir.
2. Doğal kaynakları kullanım potansiyeli çeşitli ve yüksektir.
3. Doğal ve sosyal kaynaklar planlamada karar oluşturabilecek derecede ayrıntılı
bilinmemektedir.
4. Doğal ve sosyal kaynakların bütüncül planlamasının yapıldığı çalışmalara
ulaşılamamıştır.
5. Kaynak planlamasında yersistemi mantığının bilinmediği ve özelliklerinin
dikkate alınmadığı gözlenmiştir.
6. Kaynak planlamasında ve idari yönetim düzeninin oluşturulmasında akarsu
havzalarının dikkate alınmadığı belirlenmiştir.
Sunulan araştırmada ulaşılan ve bir üst paragrafta özetlenen sonuçlardan
hareketle Çan İlçesinde sürdürülebilir arazi kullanımı için yapılması gerekenler
hakkındaki görüş ve öneriler aşağıda maddeler halinde çıkarılmıştır:
1. Kaynak kullanımının yersistemi ve bileşenleri mantığından hareketle ele
alınması gerekir.
2. Doğal ve sosyal kaynakların taşıma kapasitelerinin bilinebilmesi için
gerçekleştirilmiş olan bilimsel çalışmaların sonuçlarına ulaşılması ve ihtiyaç
olan alanlarda ayrıntılı bilimsel araştırmaların gerçekleştirilmesine ihtiyaç
vardır.
3. Çan İlçesiyle ilgili ulaşılan verilerin güncel, güvenilir ve karar vermeye altlık
oluşturacak nitelikte olması sağlanmalıdır.
4. Kaynak kullanımı ve yönetiminde yersistemi ve onun yerel coğrafi birimi
olarak tanımlayabileceğimiz akarsu havzalarının dikkate alınması önerilir.
5. Coğrafi ortam bilgilerinin yönetileceği bir bilgi sisteminin kurulması karar
vericilerin güncel ve güvenilir bilgi ulaşmasını sağlayacaktır.
6. Kaynak kullanımıyla ilgili kara oluşturulması sürecinde dünyanın kabul ettiği
yönetişim, hakçalık ve sürdürülebilirlik ilkelerine dikkat edilmesi
gerekmektedir.
7. Arazi kullanımı için karar oluşturma sürecinde bilimsel verilerin temel hareket
noktası olması gerekir.
178
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
KAYNAKLAR
Akalan, İ.
1974. Toprak ve Su Muhafazası (Toprak Kullanma Kabiliyet Sınıflaması). AÜ Ziraat Fak. Yay.
No:532 Ders Kitabı No:477 Ankara.
Ataman, A. & Gür, S.
1996. ‘Tarım Topraklarının Tarım Dışı Kullanımı ve Alınacak Önlemler,’ Tarım-Çevre
İlişkileri Sempozyumu, 13-15 Mayıs, Tebliğler Kitabı, 1996, 977-985, Mersin.
Bingöl, E. Akyürek, B. ve Korkmazer, B.
1975. “Biga Yarımadası’nın Jeolojisi Karakaya Formasyonu’nun Bazı Özellikleri”
Cumhuriyetin 50. Yılı Yerbilimleri Kongresi Tebliğleri, MTA Enstitüsü, s: 70-77 Ankara.
Bozcu, M. ve Çalık, A.
2006. “Biga Yarımadası’nın Morfotektonik Özellikleri ve Kaz Dağlarının Jeolojisi” Kaz
Dağları II. Ulusal Sempozyumu Bildiri Kitabı, 22-24 Haziran 2006, 29-39, Çanakkale.
Brundtland, G. H.
1991. Ortak Geleceğimiz. Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Ankara.
Cangir, C. & Boyraz, D.
1996. ‘Ülkemizde Yanlış ve Amaç Dışı Arazi Kullanımının Boyutları ve Arazi Kullanımı
Planlamasının Gerekliliği’, Tarım-Çevre İlişkileri Sempozyumu, 13-15 Mayıs 1996,
Tebliğler Kitabı, 637-648, Mersin.
Christopherson, R. W.
2005. Geosystems; An Introduction to Physcal Geograhy (Fith edition). Pearson Prentice Hall, New
Jearsy.
Ercan, T.
1996. Biga ve Gelibolu Yarımadaları ile Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adalarının Jeolojik,
Arkeolojik ve Tarihi Özellikleri MTA Y, Yay., Yerbilimleri Kültür Serisi, Ankara,
(1996).
Erinç. S.
1977. Vejetasyon Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Yay No:2276, Coğrafya Enstitüsü Yay
No:92, İstanbul.
Erol, O., Bircan, A., Bozbay, E., Durukal, A., Durukal, S., Gürel, N., Herece, M., Kozan, T.
A., Mülazımoğlu, N., Ozaner, S., Öğdüm, F. ve Ünsal, Y.
1981. Biga Yarımadası Batı ve Güney Kesiminin Jeomorfolojisi. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü,
Proje Raporu, Mart 1981, Ankara.
Erol, O.
1991, Türkiye Jeomorfoloji Haritası 1/1000 000. Maden Tetrkik ve Arama Enstitüsü, Ankara.
Güngör, M.
1999. Marmara bölgesinin bitki coğrafyası. İÜ Yay No:4176, Ed. Fak. Yay No: 3416 ISBN 975404-536-4
Keating, M.
1993. Yeryüzü zirvesinde Değişimin Gündemi 21. UNEP Türkiye Komitesi Yayını, ISBN 975–
7250 –06–6 Önder Matbaa, Ankara.
Kocataş, A.
1996. Ekoloji, Çevre Biyolojisi (Üçüncü Baskı). Ege Üniv. Su Ürünleri Fak. Yay. No:51 Ders
Kitabı Dizini No:20
Koç, T.
179
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
2001. Kuzeybatı Anadolu’da İklim ve Ortam:Sinoptik, İstatistik ve Uygulama Boyutlarıyla. Çantay
Kitabevi, ISBN:975-7206-48-2, İstanbul.
Koç, T.
2004. Çanakkale Yerleşmesinin Durum Raporu 2003. Çanakkale Kent Konseyi Yayınları: 2,
Çanakkale Olay Gazetesi, Mayıs 2005, Çanakkale.
Koç, T.
2006a. Çanakkale’nin Ketsel Gelişimi (1462-2006) İle Fiziki Coğrafya İlişkisi. Çanakkale Kent
Konseyi Yayınları, Kitap Dizisi, Yayın No:2, ISBN:9944–5681–0–4, Çanakkale.
Koç, T.
2006b. Kaz Dağı; Tanımı, Algılanması ve Sosyal Yapıya Etkileri. Kaz Dağı II. Ulusal
Sempozyumu Bildiri Kitabı, 22-24 Haziran 2006, Çanakkale, (2006c).
Koç, T.
2007. Kaz Dağı Kuzey Kesiminin (Bayramiç-Çanakkale) Jeomorfolojisi. Coğrafi Bilimler
Dergisi 5, (2), 27-53
Koçman, A.
1991. İzmir’in Kentsel Gelişimini Etkileyen Doğal Çevre Faktörleri ve Bunlara İlişkin
sorunlar. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Coğrafya Bilim ve
Uygulama Kolu, Coğrafya Araştırmaları Dergisi, 3, 101-122.
Kocataş, A.
1996. Ekoloji ve çevre biyolojisi. Ege Üniviversitesi, Su Ürünleri Fak. Yay. No: 51 Ders Kit.
Diz. No: 20 İzmir.
Kump, L, R., Kasting, F. J. and Crane R G
2004. The Earth System (Second edition). Pearson Education, Inc. New Jearsy.
More, J. S. ve Wicander, R.
2007. Fiziksel Jeoloji; Yeryuvarının araştırılması (5. Basım, Çev: Kadir Dirik, Mehmet
Şener). TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, Çeviri Serisi No:1, Berkay Ofset,
Ankara.
Sönmezışık, S.
2001. Kaz Dağları I. Ulusal Sempozyumu Bildiri Kitabı, Genç Ofset, Ankara.
Sönmezışık, S.
2006. Kaz Dağları II. Ulusal Sempozyumu Bildiri Kitabı, Genç Ofset, Ankara.
Yemişen, D. Kanadıkırık, N ve Bayrakçı A.
2001. Su Havzaları, Kullanımı ve Yönetimi. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Özel İhtisas
Raporu, Yayın No: DPT: 2555 - ÖİK: 571, Ankara.
Komisyon.
1989. Tarım Alanlarının Tarım Dışı Gaye İle Kullanılmasına Dair Yönetmelik, 11 Mart 1989 Tarih
ve 20105 Sayılı Resmi Gazete.
Komisyon
1998. Tarım Alanlarının Tarım Dışı Gaye İle Kullanılmasına Dair Yönetmelik, 26 Ağustos 1998
Tarih ve 23445 Sayılı Resmi Gazete.
Komisyon
1999. Çanakkale İli Arazi Varlığı. T.C. Başbakanlık Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Yayınları, Ankara.
Komisyon.
2001. Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik. 10 Ağustos 2001 Tarih
ve 24489 Sayılı Resmi Gazete.
Komisyon.
180
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
2003. Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik. 13 Haziran 2003 Tarih
ve 25137 Sayılı Resmi Gazete.
-------- http://www.can.gov.tr/ekonomi.html, 25.07.2008
181
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Çan İlçesi ve yakın çevresiyle ilgili kullanılan temel veriler ve kaynakları
Veri
Kaynak
1/100 000 H17, H18, I17ve I18
Harita komutanlığı
topografya har.
Toprak haritası
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
Bitki haritası
Orman Bölge Müdürlüğü
Nüfus verileri
Türkiye İstatistik Kurumu
Köy bilgileri
İl Tarım Müdürlüğü
Tablo 2. Çan İlçesi büyük toprak grupları (Komisyon 1999)
Topraklar
Alan (km2)
Oran (%)
Gölet
0.18
0.02
Irmak yatağı
0.64
0.07
Yerleşme
14.76
1.66
Kolüvyal Topraklar
6.24
0.70
Rendzinalar
35.75
4.03
Kahverengi Orman Toprakları
111.89
12.60
Vertisoller
21.55
2.43
Alüvyal Topraklar
17.61
1.98
Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları
679.47
76.51
888.1
100
Tablo 3. Çan İlçesi Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfları (AKKS, Komisyon 1999)
AKKS
Sorun
Alan (km2)
Oran (%)
Gölet
0.18
0.02
Koca Çay
0.64
0.07
Yerleşme
14.76
1.66
I
10.93
1.23
II
Eğim ve erozyon
56.46
6.36
III
Drenaj
46.81
5.27
IV
Eğim, erozyon, taşlılık
52.35
5.89
VI
Eğim, erozyon, taşlılık
250.33
28.19
VII
Eğim, erozyon, taşlılık
453.98
51.12
VIII
1.64
0.18
888.1
100
182
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 4. Çan İlçesi bitki örtüsü ve arazi kullanım durumunun iki farklı kaynağa göre durumu.
Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü
Komisyon 1999
Alan
Alan
Arazi kullanımı
Arazi kullanımı
Oran (%)
Oran (%)
(km2)
(km2)
Orman dışı alan
0.02
0.00
Sanayi Alanı
6.76
0.76
Depo
0.18
0.02
Mera
27.59
3.11
Mera
0.58
0.07
Irmak Yatağı
1.70
0.19
Su yüzeyleri
1.74
0.20
Gölet
0.18
0.02
Orman toprağı
12.61
1.42
Yerleşme Alanı
14.76
1.66
Yerleşme
20.32
2.29
Sulu Tarım (yetersiz)
16.42
1.85
Ziraat
360.88
40.64
Sulu Tarım
19.97
2.25
Kuru Tarım
Orman
491.77
55.37
319.77
36.01
(nadassız)
Toplam:
888.1
100
Fundalık
63.81
7.19
Orman
417.14
46.97
Toplam:
888.1
100
183
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 5. Çan İlçesi yerleşmeleri ve ekonomik yapılarıyla ilgili özet bilgiler (Çanakkale İlTtarım Müdürlüğü)
Yerleşme
Boy.
Enl.
Nüf.
2007
Hane
Say.
İlçeye Uz.
(km)
Alan
(Ha)
Ahlatlıburun
26.875
26.8796
27.1356
27.2088
26.914
26.9783
26.9305
27.0492
27.0647
26.9596
27.0469
26.912
27.0178
26.8137
26.8187
27.0592
27.0274
27.1377
27.013
27.0791
26.9064
27.0228
26.8933
26.8751
26.8658
26.9914
27.1699
40.014
39.9963
40.0903
40.0504
40.0333
39.932
39.9262
40.0931
40.1077
39.9911
40.0106
39.9228
39.9772
39.984
39.9969
40.0293
40.0028
40.0468
40.1351
39.9931
39.9427
40.1083
40.0441
40.1391
40.0288
40.0063
40.1053
369
73
240
145
415
92
241
193
840
272
347
148
195
142
97
29172
153
434
521
813
128
421
218
344
184
293
49
140
20
90
49
130
35
70
78
307
80
110
50
53
65
30
16
19
13
23
16
16
23
10
12
12
3
23
11
29
26
0
5
9
17
5
21
11
18
27
21
6
15
323
394
1247
3154
2960
1579
1180
1178
2061
926
551
855
528
810
534
2141
659
1450
1768
1565
792
1510
2169
6029
811
336
587
Alibeyçiftliği
Altıkulaç
Asmalı
Bahadırlı
Bardakçılar
Bilallar
Bostandere
Bozgüç
Büyükpaşa
Büyüktepe
Cicikler
Çakılköy
Çaltıkara
Çamköy
Çan
Çekiçler
Çomaklı
Danapınar
Derenti
Dereoba
Doğaca
Doğancılar
Dondurma
Duman
Durali
Emeşe
48
180
190
230
45
180
60
100
55
90
30
Tarım
Alanı
(Ha)
189
68
410
1100
1187
162
266
416
839
276
174
235
201
183
85
116
82
343
443
403
118
584
529
382
469
249
128
Susuz
T. A.
(Ha)
140
34
20
1050
1084
155
266
410
839
231
172
235
96
183
85
110
82
288
426
270
118
584
514
382
460
237
95
Susuz
T. O.
(%)
74.1
50.0
4.9
95.5
91.3
95.7
100.0
98.6
100.0
83.7
98.9
100.0
47.8
100.0
100.0
94.8
100.0
84.0
96.2
67.0
100.0
100.0
97.2
100.0
98.1
95.2
74.2
Sulu T.
A. (Ha)
Sulu T.
O. (%)
Mera
(Ha)
49
34
390
50
103
7
0
6
0
45
2
0
105
0
0
6
0
55
17
133
0
0
15
0
9
12
33
25.9
50.0
95.1
4.5
8.7
4.3
0.0
1.4
0.0
16.3
1.1
0.0
52.2
0.0
0.0
5.2
0.0
16.0
3.8
33.0
0.0
0.0
2.8
0.0
1.9
4.8
25.8
41
54
0
0
27
0
0
0
0
108
0
0
0
28
0
0
0
9
0
0
0
22
0
0
67
48
0
184
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Eskiyayla
Etili
Göle
Hacıkasım
Hacılar
Halilağa
Helvacı
Hurma
İlyasağaçiftliği
Kadılar
Kalburcu
Karadağ
Karakadılar
Karakoca
Karlı
Kazaabat
Keçiağılı
Kızılelma
Kocayayla
Koyunyeri
Kulfal
Kumarlar
Küçüklü
Küçükpaşa
Mallı
Maltepe
Okçular
Ozancik
Sameteli
Söğütalan
Şerbetli
27.029
26.8961
26.9335
26.8334
27.1154
26.8624
27.1728
26.9945
26.9839
26.8749
27.0868
26.9458
26.936
27.0463
26.9626
27.0313
26.8773
26.9897
26.9894
26.8889
26.9886
26.832
26.8605
26.9625
27.0148
27.1432
27.1583
27.0121
27.1225
26.9179
26.8631
39.8959
39.9854
39.9608
39.9729
40.0556
39.9326
40.0812
39.9911
40.0505
40.0666
40.0064
40.0806
40.0019
39.9872
40.053
39.9887
39.9543
39.8815
40.0899
40.0326
40.0311
40.041
40.0006
39.9833
40.0573
40.0699
40.0957
39.917
39.9993
39.9011
40.0126
214
1393
211
92
688
226
254
292
339
50
448
601
138
696
101
12
150
303
1267
116
262
228
244
161
220
545
107
126
411
780
184
65
520
75
30
160
90
130
90
137
17
0
18
18
25
6
27
16
8
7
24
3820
2100
693
1280
935
2081
1511
859
579
685
127
956
183
158
335
318
491
243
398
117
116
856
183
156
285
318
400
225
398
117
91.3
89.5
100.0
98.7
85.1
100.0
81.5
92.6
100.0
100.0
11
100
0
2
50
0
91
18
0
0
8.7
10.5
0.0
1.3
14.9
0.0
18.5
7.4
0.0
0.0
0
69
1
0
0
0
0
0
12
0
37
280
35
5
50
120
490
41
75
70
77
50
80
205
38
45
122
205
55
12
6
10
5
28
28
16
21
6
27
21
13
4
10
14
17
10
25
17
339
2128
670
178
1143
3972
191
338
250
23
486
478
141
265
250
20
486
406
73.8
78.4
100.0
87.0
100.0
84.9
50
73
0
3
0
72
26.2
21.6
0.0
13.0
0.0
15.1
300
847
3147
718
497
893
920
484
477
1023
507
428
278
570
469
549
191
76
690
246
153
160
261
315
243
570
468
470
124
76
603
207
145
152
261
295
87.4
100.0
99.8
85.6
64.9
100.0
87.4
84.1
94.8
95.0
100.0
93.7
35
0
1
79
67
0
87
39
8
8
0
20
12.6
0.0
0.2
14.4
35.1
0.0
12.6
15.9
5.2
5.0
0.0
6.3
0
0
0
6
0
0
19
0
0
0
27
0
0
0
0
0
0
0
0
185
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tepeköy
Terzialan
Uzunalan
Üvezdere
Yaya
Yaykın
Yeniçeri
Yuvalar
Zeybekçayiri
Toplam:
26.928
27.0212
26.9534
26.8576
26.9625
27.1296
27.0957
27.0811
27.0098
39.9805
39.9647
39.9548
40.06
40.0253
40.0174
40.0302
40.0558
39.8819
180
2183
300
67
206
767
347
378
139
51965
52
150
17
68
300
115
130
42
15
8
17
26
14
13
5
6
23
655
2601
1020
847
842
1080
800
1009
541
218
816
262
146
549
708
375
203
252
203
623
226
146
549
708
350
195
232
93.1
76.3
86.3
100.0
100.0
100.0
93.3
96.1
92.1
15
193
36
0
0
0
25
8
20
6.9
23.7
13.7
0.0
0.0
0.0
6.7
3.9
7.9
2
0
0
0
0
0
0
10
0
186
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 1. Biga Yarımadası ortasında yer alan Çan İlçesi ve yakın çevresinin konum özellikleri
Şekil 2. Dünya bütünü ve işleyişini tanımlamak için oluşturulan Yersistemi ve bileşenleri
modeli
187
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 3. Biga Yarımadası ve Çan İlçesi genel yapısal özellikleri (MTA raporları)
188
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 4. Biga Yarımadası geneli ve Çan İlçesinn yerşekli özellikleri (Erol 1991)
Şekil 5. Çan İlçesi büyük toprak grupları (Komisyon 1999)
189
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 6. Çan İlçesi Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfları (Komisyon 1999)
Şekil 7. Çan İlçesi topraklarının erozyon bakımından durumu (Komisyon 1999)
190
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 8. Biga Yarımadası geneli ve Çan İlçesi’nin bitki örtüsü özellikleri (Güngördü 1999)
Şekil 9. Çan İlçesinde bitki örtüsü ve arazi kullanım durumu (Çanakkale Orman Bölge
Müdürlüğü kaynakları)
191
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 10. Çanakkale İli maden ruhsatlarının madenlere göre dağılışı (can.gov.tr)
Şekil 11. Çan İlçesinde arazi kullanım durumu (Komisyon 1999)
192
KALORİFER YAKITLARININ HAVA KİRLİLİĞİ
ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİNİN
İRDELENMESİ
Yakup KILIÇARSLAN, Mehmet KARALI, Ertuğrul KANMAZ
Mehmet GÜCÜYETMEZ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çan Meslek Yüksekokulu
ÖZET
Çan yöresi taş kömürü ve linyit rezervleri bakımından zengin bir bölgedir. Özellikle
kışın kalorifer yakıtı olarak bu kaynaklar, yöre halkı tarafından tercih edilmektedir.
Ancak bu katı yakıtların yanması sonucunda çevreye bıraktığı zararlı atıkların insan
sağlığı, diğer canlılar ve bitki örtüsü üzerinde olumsuz etkileri mevcuttur. Bu çalışmada
taş kömürü ve linyitin filtreleme yapılmaksızın yakılması sonucu Çan yöresi üzerindeki
olumsuz etkilerine dikkat çekilecek ve yetkililerin daha etkin tedbirler almasına katkı
sağlanacaktır.
Anahtar kelimeler: Linyit, Taş kömürü, Kalorifer yakıtı, Çevre, Linyit işletmesi
ABSTRACT
Çan has a big capacity of coal and lignite reserves. Especially in winter, these resources
are preferred as heating oil by the people here. However the harmful waste left on
environment after using of these resources has a negative effect on human health, other
alives and flora. In this study, it is called attention to the negative effects on Çan zone as
a result of using these resources without filtering and it is helpful for the authorities to take
effective measures.
Key words: Lignite, Coal, Heating oil, Environment, Lignite pit
GİRİŞ
Fosil yakıtlar yeryüzünde doğal olarak bulunan ve güneş enerjisi ile senteze uğramış
bitkisel maddelerin kalıntılarından ibaret olan organik maddelerdir. Bu yakıtlardaki
depo edilmiş enerji aslında güneş enerjisidir. Dünya yakıt rezervi 717 milyar ton
petrol eşdeğeridir. Bu enerji rezervinin %62’sini (444.8 milyar TEP) katı yakıtlar,
%20’sini (145.2 milyar TEP) petrol, %18’ini (127.1 milyar TEP) ise doğalgaz
oluşturmaktadır. Ülkemizde ise, birincil enerji kaynakları olan kömür, odun ve
artıklar, petrol, doğalgaz ve hidrolik enerji ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Enerji
kaynakları yakıt olarak dört grup altında toplanarak özellikleri incelenmektedir.
Katı, sıvı, gaz ve atık yakıt başlıkları altında toplanan yakıtlar ise üretimi,
depolanması ve spesifik kaynaklar açısından çok değişik karakteristiklere sahiptir.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
KÖMÜR VE KÖMÜR OLUŞUMU
Kömür yanabilen sedimanter organik bir kayadır. Kömür başlıca karbon, hidrojen
ve oksijen gibi elementlerin bileşiminden oluşmuş olup, diğer kaya tabakalarının
arasında damar haline uzunca bir süre (milyonlarca yıl) ısı, basınç ve mikrobiyolojik
etkilerin sonucunda meydana gelmiştir (1). Kömür organik olgunluğuna göre Şekil
1’de gösterilmiştir. Kömür insanoğlunun yaşamında önemli bir yer tutar ve elektrik
üretiminde, demir-çelik ve çimento imalatında, endüstriyel proseslerde buhar
üretmek ve ısınma amacı ile kullanılır. Dünya'da elektrik üretiminin yaklaşık olarak
% 40'ı kömürden sağlanmaktadır. Birçok ülkede elektrik üretiminin önemli bir
bölümü kömürden elde edilmektedir. Bu oran ABD'de ve Almanya'da (%53),
Yunanistan’da (%69), Çin de (%75), Danimarka da(%77), Avustralya’da (%83),
Güney Afrika’da (%93), Polonya’da (%95)’dir. Türkiye’de ise elektrik enerjisinin
(%32) 'si kömürden elde edilmektedir (2).
Tüm fosil yakıtlar (kömür, petrol, doğalgaz) içinde kömür dünyada en çok ve
yaygın biçimde bulunan enerji kaynağıdır. Mevcut madencilik teknolojisi ile
dünyada 1 trilyon ton kömür ekonomik olarak üretilecek seviyededir.(Şekil 2)(3)
Kömür; Ana elamanı karbon olan bitki kökenli madde olup, zaman içersinde
basınç altında bitkilerin sıcaklıkta değişmesi sonucu oluşmuştur. Kömür; karbon,
hidrojen, oksijen ve azottan oluşan ,içinde kükürt ve mineral maddeler ihtiva eden
bir madendir. Üretimi kolay, verimi yüksek, ucuz ve temiz bir fosil yakıttır.(4)
Kömür, nebatların bataklık alanlarda birikmesi sonucu oluşan tabakaların değişime
uğraması neticesi meydana gelmiştir. Bu tabakalar üzerine çeşitli çökeltilerin
birikmesi ve arz'ın hareketleri sonucu derinliklere gömülmüştür. Gömülmüş olan
bu nebatlar; artan ısı ve basınca maruz kaldıklarında bünyelerinde fiziksel ve
kimyasal değişikliğe uğrayarak kömüre dönüşürler. Bu proses milyonlarca yıl içinde
gerçekleşerek kömürler organik olgunluklarına göre Linyit, Altbitümlü, Kömür,
Bitümlü kömür ve Antrasit tiplerine ayrılırlar.
Linyit ve kısmen AltBitümlü kömürler genellikle yumuşak, kırılgan ve mat
görünüştedirler. Bu tip kömürlerin ana özelliği göreceli olarak yüksek nem içerirler
ve karbon içerikleri düşüktür. Antrasit ve Bitümlü kömürler ise genellikle sert ve
parlak görünüştedirler. Göreceli olarak nem içerikleri düşük olup, karbon oranları
yüksektir. Jeolojik olarak kömürlerin yaşları 400 milyon yıl ile 15 milyon yıl arasında
değişir. Genellikle yaşlı kömürler daha kalitelidir.(5)
ÇAN KÖMÜRÜNÜN TARİHÇESİ
Çanakkale - Çan havzasındaki kömür oluşumu;1940 yılında tespit edilmiş ve 1979
yılında yürürlüğe giren 2172 sayılı yasa ile devletleştirilinceye kadar özel sektör
tarafından işletilmiştir.
Çanakkale-Çan havzasında, 1995 yılı başı itibariyle 780.100.000 ton
işletilebilir kömür rezervinin; sanayinin enerji ve ısınma amaçlı ihtiyacını karşılamak
amacıyla işletmeye alınmıştır. Son yıllarda oluşan çevre bilinci nedeni ve yüksek
kükürt içeriği nedeniyle( % 1.00- 8.00 ) cazibesini yitiren Çan kömürü, 7. beş yıllık
kalkınma planı çerçevesinde 2000 yılı Haziran ayında kurulmasına başlanan
194
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
2x160MW gücündeki Çan termik santralinin devreye girmesiyle, ülkemizin artan
enerji ihtiyacına katkıda bulunacaktır. Havzanın 1940 yılında tespit edilen kömür
varlığı; jeolojik yarma ve galerilerle kısmen geliştirilmiş, varlığı saptanan linyit
rezervinin kesin olarak belirlenebilmesi için MTA tarafından 1956-1957 yıllarında
35 adet arama sondajı yapılmış ve MTA-TKİ işbirliği ile de 1975-1976 yıllarında
arama, rezerv geliştirme ve işletme amaçlı olmak üzere 73 adet sondajla çalışmalara
devam edilmiştir. 1976 yılında saha ile ilgili 1/25000 ölçekli jeolojik haritalar
hazırlanarak, sahanın stratigrafi ve kısmen de tektoniği aydınlatılmıştır.
Sahanın 1979 yılında devletleştirilmesinden sonra da TKİ Kurumu
tarafından DSİ ve EİE idaresine, havzanın kesin kömür varlığını ve işletme
yöntemini kesin olarak belirlemek amacıyla, 1990 yılı sonuna kadar toplam 333 adet
sondaj yaptırılmıştır. Bu sondajlarla; Çan ilçesi yerleşim alanı altında da kömür
varlığının tespit edilmesinin yanında, tektonik açıdan değişkenlik gösteren Çan
Havzasının yapısını daha iyi değerlendirebilmek mümkün olmuştur.
Ancak havzada bulunan linyit rezervinin santral amaçlı olarak değerlendirilmesinin
kesinleşmesinden sonra, rezervin bütün boyutları ile belirlenebilmesi amacıyla
işletme sondajlarına, sahada 1980’li yıllardan bu yana devam eden ve dekapaj ile
üretim faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyen heyelanların sebeplerinin araştırılması
ve şev stabilitesi (Eğim Tutarlılığı) ile ilgili değerlerin bütün boyutları ile
belirlenebilmesi amacıyla jeoteknik sondajların yapılmasına karar verilmiş olup, bu
kapsamda TKİ-MTA arasında düzenlenen protokol çerçevesinde sondaj
çalışmalarına 2001 yılında yeniden başlanmış ve halen devam etmektedir. Aralık
2001 sonu itibariyle 41 adet sondaj (6743,45 m)gerçekleştirilmiştir.
Çan havzasında genel olarak tek bir linyit damarı oluşumu gözlenmekte olup
kalınlık 0-35m arasında değişmektedir. Havzada yapılan genel değerlendirme
sonucunda ise ortalama linyit damarı kalınlığın 19,29m olduğu, örtü tabakasının
kalınlığı ise 30-300m arasında değiştiği anlaşılmaktadır.
Katman eğimleri 0°-20° arasında değişmektedir. 30° üzerindeki eğilimlere
genellikle fay zonları civarında rastlanmaktadır. Eğim genel olarak Kuzey yönüne
doğru olup, havzanın doğusundaki Çan-1 panosunda Güney-Güneybatı
yönündedir. Katman doğrultuları ise havzada genel olarak Doğu-Batı yönündedir.
Havzada birbirine paralel ve Kuzey-Güney yönünde 6 adet, KuzeydoğuGüneybatı doğrultusunda 7 adet olmak üzere toplam 13 adet fay saptanmıştır.
Faylar genellikle basamak faylar şeklinde gelişmiş olup, derinliği 0-90 m. arasında
değiştiği, fayların eğimlerinin ise genellikle 45° civarında olduğu anlaşılmaktadır.
Kömür serisinin oluşumu üzerinde orejenik hareketlerin yanı sıra, volkanik
hareketlerinde etkisi bulunmaktadır (6).
ÇAN’DA KÖMÜR VE KÖMÜR ÜRETİMİ
Çan İlçesi ve Durali Köyü civarı 90 818 486 ton görünür, Çan Çomaklı-Yeniçeri
Köyü civarında 10 000 000 ton muhtemel linyit rezervi bulunmaktadır. Çan
havzasının hemen hemen tamamı Türkiye Linyit işletmeleri (Çan linyitleri)
tarafından işletilmektedir. 90 milyon ton civarında görünür rezervi olan bu sahanın
195
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
işletilebilir rezervi 70 milyon ton kadardır. Bu havzanın bir kısmı Çan ilçesi yerleşim
merkezi altında kaldığı için görünür rezervde önemli bir miktar kayıp olmaktadır.
2003 yılı üretimi 540 883 ton olan Çan Linyit İşletmeleri’ne ait sahada bu güne
kadar yapılan toplam dekapaj miktarı 830 milyon m3 civarındadır. Bu havzanın
ortalama toprak/kömür miktarı 12m3/ton ‘dur. Çan linyitlerinin orijinal
numunelerinin alt ısıl değeri 3023kcal/kg (Havza Ortalaması), kuru numunelerde
yanar kükürt oranı minimum %0,53, maksimum %6,66 ve ortalama kükürt miktarı
%2,62-6,66 civarında bulunmaktadır.
Yine Yeniçeri Köyü civarında görünür rezervi 100 000 ton civarında olan ve
kapalı işletme şeklinde özel bir firma tarafından çalıştırılan kömür ocağı
bulunmaktadır. Bu ocaktaki linyitlerin alt ısıl değeri ortalama 5150 kcal/kg olup,
kuru numunede kükürt oranı ise %0,45-%0,7 arasında, Çan Karlı Köyü civarında
bulunan ve 5 596 600 ton muhtemel linyit rezervi olan ocak sahasından istihsal
edilen linyitlerin orijinal numunede alt ısıl değeri ise 2960-3150kcal/kg arasında
değerler göstermektedir (7).
ÇLİ de rezerv; 2001 ve 2002 yılı başı itibariyle yapılan sondajların da
değerlendirmesiyle en son rezerv hesabı Tablo 1’de, kömürün karakteristik
özellikleri ise Tablo 2’de gösterilmiştir (Tablo 1, 2, 4). Bölgedeki Linyit üretimi
''AÇIK İŞLETME '' yöntemi ile yapılmaktadır. Açık işletme yöntemi, dekapaj ve
kömür + kazı + yükleme + nakliye olmak üzere iki aşamada gerçekleşen bir
madencilik sistemidir. Dekapaj; açık işletme projesine göre maden yatağının
üzerindeki örtü tabakasının delme + patlatma yöntemi ile gevşetilmesi, kazılması,
yüklenmesi, taşınması, toprak harmanına dökülmesi, serilmesi, harman sahasının
düzeltilmesi, toprak harmanı kademe yollarının yapımı ve bakımı gibi muhtelif işleri
kapsayan işlemlerin tümüdür. Bölgedeki dekapaj faaliyetlerinde ekskavatör +
kamyon grubu kullanılmaktadır. Kömür damarının üzerindeki örtü tabakası delik
makinaları (9'') ile delinerek uygun nitelikteki patlayıcı maddelerle patlatılarak
gevşetilmekte ve daha sonra 20 yd3 kepçe kapasiteli ekskavatörlerle kazılarak 77
tonluk toprak kamyonlarına yüklenmekte ve bu kamyonlar vasıtasıyla taşınarak
toprak harmanlarına (kömürsüz alanlara) dökülmektedir. Ocaktan kamyonlara
yüklenen kömürler, yaklaşık 2,5km uzaklıktaki kriblaj tesisine taşınmakta ve bu
tesislerde ayıklanıp, çuvallanmaktadır (Tablo 3 ve 4).
HAVA KİRLETİCİLERİ VE KAYNAKLARI
Enerjinin üretilmesi ve kullanılması şehir yaşamının bir çok yönünü etkiler. Enerji,
ısınma ve aydınlanma, motorlu ulaşım ve endüstriyel prosesler için gereklidir. Fosil
yakıtlar dünyadaki bütün şehirlerde bu enerji ihtiyaçlarının çoğunun
karşılanmasında direkt olarak veya elektrik enerjisine dönüştürülme yoluyla
kullanılmaktadır. Artan şehir nüfusu ve sanayileşme düzeyleri kaçınılmaz biçimde
daha fazla enerji ihtiyacının ortaya çıkmasına bu da genelde kirletici emisyonlarının
artmasına yol açmaktadır.
Fosil yakıtların ısınma, güç üretimi için, motorlu taşıtlarda, endüstriyel
proseslerde ve katı yakıtların yakma yoluyla her tarafında kullanılması şehirlerde
196
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
atmosfere verilen hava kirleticilerinin temel kaynaklarıdır. Şehir çevresinde görülen
en yaygın hava kirleticileri kükürt dioksit (SO2), azot oksitleri (NO veya NO2,
genellikle NOx olarak adlandırılmakta), karbon monoksit (CO), ozon (O3), askıda
katı madde (PM) ve kurşun (Pb)’dan oluşmaktadır. Bu kirleticiler geleneksel hava
kirleticiler olarak da adlandırılmaktadır. Yakma, geleneksel hava kirleticilerin temel
kaynağıdır. Sabit kaynaklarda fosil yakıtların yakılması SO2, NOx ve partiküllerin
oluşumuna neden olur. Isınmada katı yakıt kullanımı da (temel olarak odun ve
kömür) bazı şehirlerde bu kirleticilerin önemli bir kaynağıdır. Benzinle çalışan
motorlu taşıtlar NOx, CO ve Pb`nin temel kaynakları iken, dizel yakıtlı motorlu
taşıtlar NOx`a ilaveten önemli miktarlarda partikül madde ve SO2 yayar. (Şekil 3)(8)
Hava Kirliliğinin Canlılara Etkileri
İnsan Sağlığına Etkileri
Geleneksel hava kirleticilerin çoğu, solunum ve kardiyovasküler sistemleri direk
etkiler. Hastalık, ölüm ve akciğer fonksiyon bozukluklarındaki artışlar, SO2 ve
partikül madde düzeylerindeki artışlarla ilişkilidir. NO2 ve ozon da solunum
sistemini etkiler, bunlara akut maruz kalma iltihaplı (enflamatuvar) hastalık ve
geçirgenliğe duyarlılık, akciğer fonksiyon bozuklukları ve nefes borusu
reaktivitesinde artışlara neden olur. Ozonun aynı zamanda göz, burun ve boğazı
tahriş ettiği ve baş ağrılarına neden olduğu bilinmektedir. CO hemoglobine
bağlanabildiğinden kandaki oksijenin yerini alır, bu da kardiyovasküler ve sinirsel
davranış problemlerine yol açar. Kurşun kemik iliğindeki kırmızı kan hücrelerinde
hemoglobin sentezini engeller, karaciğer ve böbrekleri bozar ve nörolojik zararlara
yol açar.
Hava kirliliğinin doğrudan insan sağlığına etkileri, kirliliğe maruz kalınan süre
ve yoğunluk ile ilgili nüfusun genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Çocuklar
ve yaşlılar, solunum ve kardiyovasküler hastalığı olanlar, alerjik olanlar ve egzersiz
yapanlar gibi nüfustaki bazı gruplar daha çok risk altındadır. (8)
Bitkilere Etkileri
Kükürt ve azot oksitleri, asidik birikimin temel bileşenleridir. Uzun süreli
taşınımları kara ve su eko sistemlerinde olumsuz etkilere yol açan toprak ve suların
asidifikasyonuna yol açmaktadır. SO2 ve ozon bitkilere zararlıdır, özellikle ozon,
ürün kayıpları ve ormanlara zarar vermektedir. Bunlar kloroplastların sayısında
azalma ile renk solması veya sararma, dış epidermal tabakanın tahribatı neticesinde
yaprak yüzeylerinin parlaklaşması veya yüzeyde benekleşme şeklinde fiziksel etkiler
veya mekanizmalarında aksaklıklar gibi fizyolojik ve biyokimyasal etkilerdir.(8)
Hava Kirliliğinin Çevresel Etkileri
Küresel Isınma (Sera Etkisi)
Fosil yakıtların yoğun bir şekilde yakılması ile başta karbondioksit olmak üzere,
atmosferde sera gazlarının giderek artması ve buna bağlı olarak dünyamızın
ısınması, sera etkisi (küresel ısınma) olarak tanımlanmaktadır. Sera etkisi yapan
197
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
gazlar arasında karbondioksit, metan, karbon monoksit, hidrokarbonlar ve
kloroflora karbonları sayılabilir. Küresel ısınmanın en büyük etkisinin, kutuplardaki
buzulların erimesine yol açması ve denizlerin yükselerek bir çok ülkenin sular
altında kalması olacağı belirtilmiştir. Fosil yakıt tüketiminin aynı hızla sürmesi
sonucunda, önümüzdeki 50 yıl içinde dünyamızın sıcaklığının 5 derece artacağını ve
bunun da büyük felaketlere yol açacağını göstermektedir. Ayrıca, sera etkisi neniyle
yeryüzü sıcaklığının artması ile, denizlerden, göllerden ve nehirlerden daha çok
buharlaşma olacak, dolayısıyla daha fazla yağmur ve doğal sel felaketleri
olacaktır.(10)
Asit Yağmurları ve Yapılara Etkileri
Özellikle kömür ve petrol gibi fosil yakıtlardan havaya atılan kükürt dioksit, azot
oksitler ve karbon gazları, yağmur damlaları ile birleşerek sırasıyla sülfürik asit,
nitrik asit ve karbonik asit oluşturur. Asit yağmurlarının zararı, ormanlarla sınırlı
olmayıp, canlı varlıkların yanı sıra, demiryolları, binalar, köprüler ve tarihsel
kalıntılar üzerinde de etkili olmaktadır. Fosil yakıtların yanma reaksiyonu
sonucunda atmosferik sera etkisine yol açan CO2 salımı 1990 yılında 0,6milyar
ton/yıl iken, özellikle son 40 yılda büyük bir artı göstererek 1998 yılında 5,5milyar
ton/yıl’a ulaşmıştır.
SO2 atmosferde veya metal yüzeylerinde sülfürik asit oluşturmak suretiyle
metallerin korozyon hızlarının artmasına neden olmaktadır. SO2`nin yapılar üzerine
etkisi, kireçtaşı ile reaksiyona girerek suda çözünebilen, dolayısıyla yapılarının
zamanla yıpranmasına yol açan maddeleri meydana getirme şeklindedir. Ozonun en
önemli etkisi kauçuk materyallerini çatlatma şeklindedir. (10)
KÖMÜR VE GETİRDİĞİ ÇÖZÜMLER
Kömür Dünya'nın en bol, en sağlam ve en güvenilir fosil yakıtıdır. Aynı zamanda
rekabet edebilir bir maliyete sahiptir. Kömür gün geçtikçe daha temiz bir yakıt
olmaktadır. Temiz kömür teknolojileri; enerji verimliliğini artırmakta ve kömürün
neden olduğu çevre gaz emisyonlarını azaltmaktadır. Madencilik sırasında, enerji
verimliliği, kaçak emisyonlardan kaçınma/azaltma ve kömür yatağındaki metanın
kullanımı ve iyileştirilmesi vasıtasıyla madenciliğe ilişkin gelişmeler başarılı
olabilmektedir.
Kömürün hazırlanması/yararlı hale getirilmesi(zenginleştirilmesi) yoluyla
mineral miktarı, nem, kükürt ve kül miktarının azaltılması termal tüketim
verimliliğini artırmaktadır. Yeni ve ikame edilen tüketim kolaylıklarıyla daha yüksek
verimlilik teknolojisinin yaygınlaşması ve verimli yönetim programlarının tanıtımı
kömürün performansını artırmaktadır. Aynı zamanda kömürün, (biolojik
kütle),(şeker kamışı) ve atık maddeler gibi yenilenebilir, yanabilen bitkiler için
"ortak yakıt" olarak anahtar bir rol oynadığı unutulmamalıdır.
Karbondioksitin tutulması, kullanımı ve depolanmasıyla yanma sonrası ortaya çıkan
olanaklar endüstri çözümleri olarak ortaya çıkmaktadır. Çelik üretimi sırasında
ortaya çıkan ısı/enerji kullanımını maksimize etmek ve kok yapımı esnasında
198
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
üretilen gazların kullanımı ve iyileştirilmesi yoluyla çelik yapmada kullanılan
kömürden çıkan emisyonların azaltılması ve enerji verimliliği için olanaklar
mevcuttur.
Kömür yanma ürünleri her ne kadar atık olarak değerlendirilse de bu yanma
ürünlerinin çelik üretimine uygulanmasıyla önemli enerji ve emisyon avantajları
sağlanabilmektedir. Kömür evriminin bütün aşamaları, yeni buluşlar ve teknik
gelişmeler vasıtasıyla emisyon azaltımları ve verimliliği artırmak için potansiyel
imkanlar sağlanmaktadır. Gelişen kömür teknolojisi ve verimliliği hem gelişmiş
hemde özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli yararlar sağlamaktadır.
Önemli olan kömürün kullanımı değil, kömürün nasıl kullanıldığının hedef noktası
olmasıdır. Temiz Kömür Teknolojileri; kömürün üretimi, zenginleştirilmesi ve
kullanımında verimliği artırarak kömür kullanımının çevresel etkilerini azaltmaya
yönelik teknolojiler olarak tanımlanır. Temiz Kömür Teknolojilerinin uygulanması
ile kömürün yanması sonucu ortaya çıkan emisyon azaldığı gibi, tüketilen her ton
kömürden elde edilen faydalı enerji artırılmış olur. Temiz kömür teknolojileri
çoğunlukla kömürün en fazla tüketildiği alan olan elektrik enerjisi üretiminde
kullanılmaktadır (11).
Kükürt Gazı Arıtma Tesisleri
Kömürün içeriğinde bulunabilen kükürt elementi ve/veya minerali kömürün
yanması sonucu kükürt dioksit (SO2) gazına dönüşür. Atmosfere salınan bu gazın
çevreye olan olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla "Baca Gazı Arıtma"
tesisleri kurulur. Baca gazları ile atmosfere salınmadan önce SO2 gazı ve CaCO3
eriyiğinden geçirildiğinde kalsiyum sülfat (CaSO3) bileşiğine dönüşerek katı halde
jips elde edilir. Elde edilen jips inşaat sanayinde faydalı bir yapı malzemesi olarak
kullanılır (Şekil 4) (11). Her insan faaliyetinde olduğu gibi kömür madenciliğimizin
de çevreye etkisi bulunmaktadır. Kömürün kullanımı aşamasında çevreye olan
etkilerinin kabul edilebilir sınırlar içinde kalabilmesi için "TEMİZ KÖMÜR
TEKNOLOJİLERİ" uygulanmaktadır. Kömürün madenciliği aşamasında da
çevreye olan etkileri önlemek üzere çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle açık işletme
madencilik yöntemi ile üretilen kömür yataklarında büyük miktarda arazi tahrip
edilmekte ancak tahrip olan arazi madencilik safhasında tekrar eski konumuna
getirilerek çoğu kez orijinal araziden daha verimli bir biçimde ağaçlandırılmakta ve
düzenlenmektedir (Tablo 4) (12).
SONUÇLAR/ÖNERİLER
Türkiye’de enerji tüketimi nüfus artış hızından iki üç kat hızla artmaktadır. Enerji
miktarındaki artış ise sorunlarının giderek fazlalaşmasına neden olmaktadır. Oluşan
çevre problemleri insan sağlığını tehdit etmekte, ekolojik dengenin bozulması gibi
kısa ve uzun vadeli etkiler yaratmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre, eğer gelişmekte olan ülkeler 2025 yılına kadar
enerji tüketimlerini gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarırlarsa ekosistem kirlilik yükü beş
defa artacaktır. Üstelik bu enerji tüketimi katı yakıtlara oranla verilirse dünya
199
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ekosistemi buna hiçbir şekilde dayanamayacağı belirtilmektedir. Günümüz
faaliyetleri sonucu ortaya çıkan çevre sorunlarının en önemlisinin sera etkisi
dolayısıyla iklim değişikliği beklentisi, asit yağmurları ve nükleer tehlike olacağı
belirilmektedir.
Diğer taraftan çevre kirliliği yaratıyor diye enerji tüketiminden vazgeçmek ise
ekonomik gelişmenin sağladığı faydalardan vazgeçmektir. Önemli olan kaynakların
birbirlerine göre artıları ve eksileri göz önüne alınarak optimal çözümün
bulunmasıdır. Bunun için araştırma ve geliştirme çalışmalarında teknolojinin
seçiminde ve yönlendirilmesinde enerji planlamalarının yapılmasında çevre
önceliklerinin göz önüne alınarak önceliklerin tespitinin doğru yapılması ve uzun
vadede belirlenen hedefleri gerçekleştirecek doğrultuda olmasıdır.
Ayrıca son yıllarda enerjinin yarattığı çevre sorunlarının çözümüne önemli
oranda katkıda bulunabilecek ve özellikle fosil yakıtların tüketimini azaltabilecek
kaynaklar olarak gösterilen alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesine önem
verilmelidir.
1.Kullanılacak kömürlerin kalorifik değerinin yüksek olması ve kükürt, nem, uçucu
ve kül oranlarının ise düşük olması sağlanmalıdır. Isınmada kullanılan kalorifer
kazanları ve sobalarda tam yanma sağlamalı ve bunların yakıcıları eğitilerek
tekniğine uygun yakmasına dikkat edilmelidir.
2.Diğer taraftan binalarda ısı yalıtımı yapılarak ısı kayıplarının önlenmesi yoluna
gidilmelidir.
3. Yeşil alanlara gereken önemi verip bu alanların genişletilmesine çalışılmalıdır.
4.Hava kirliliğinin Çan yöresi gibi fazla olduğu bölgelerde mümkün olan merkezi
ısıtma sistemi, doğalgaz, havagazı veya elektrikle ısıtmanın planlanarak uygulamaya
geçirilmesi.
5. Yeni enerji üretim teknolojilerinin başında gelen Akışkan Yataklı Kazan
sistemlerinin evlerimizde kullanılan soba veya kazanlara uyarlanması gereklidir. Bu
akışkan yataklı kazanlar yanma veriminin yüksekliği, kirletici emisyonların yanma
sırasında kontrol edilmesi gibi özellikleri nedeni ile Çan’ımızın kalori değeri düşük,
kükürt içeriği yüksek linyitlerinin değerlendirilmesinde uygulanması gerekli bir
teknolojidir.
6.Enerji üretimi, taşınımı, dönüştürümü ve kullanımında mutlaka çevre faktörünü
göz önüne alan bir ekonomik değerlendirme yapılmalıdır.
7.Her ilde özellikle hava kirliliğinin yoğun olduğu illerde, merkezi çevre
laboratuarları kurulmalı ve bunların tarafsız, bağımsız, bilimsel ve verimli
olmalarına imkan sağlayacak bir yöntem ile çalışmaları sağlanmalıdır.
KAYNAKLAR
İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri)
http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/komur_nedir.htm
İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri)
http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/ener_kom.htm
200
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri)
http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/tur_dun_kom.htm
İnternet: (Çan Linyit İşletmeleri)
http://www.cli.gov.tr/uretim.html
Enerji Hammaddeler Alt Komisyonu Kömür Çalışma Grbu
“Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Raporu, DPT 2605-ÖİK:616, Ankara 2001.
İnternet: (Çan Linyit İşletmeleri)
http://www.cli.gov.tr/tanitim.html
Önder Ü., Baran Ş., Yorulmaz H.
“Çanakkale 2004 Yılı İl Çevre Durum Raporu”, Çanakkale 2005, T.C. Çanakkale
Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Sf:24.
İnternet
http://www.tedaviler.net/hava-kirliliğinin-beden-sagliğimiza-etkileri.htm
Hilmioğlu B., Güler N., Özkurt N.
“Dış Ortam Hava Kirliliğini Engelleyen, Azaltan Yöntemler:Hava Kalitesi
Yönetimi ”, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Kimya ve Çevre Enstitüsü,
Gebze/Kocaeli.
Kumbur H., Özer Z., Özsoy H.D., Avcı E.D.
“Türkiye’de Geleneksel ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Potansiyeli ve
Çevresel Etkilerinin Karşılaştırılması”, Mersin Üniversitesi, Çevre Mühendisliği
Bölümü, Elektrik Mühendisleri Odası.
İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri)
http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/tem_kom_tek.htm
İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri)
http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/kom_mad_cev.htm
201
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
RESİM ve TABLOLAR
Şekil 1: Kömür Tipleri ve Kullanıldıkları Yerler (1)
Şekil 2:Dünya’da Kömür Rezervi (Mton) (3)
202
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Çan Yöresi Kömür Rezervi Değerleri (4)
Görünür rezerv
Üretilebilir Rezerv
Toplam dekapaj
Ortalama Toprak- Kömür oranı
Orjinal Kömür ortalama AID
Orjinal Kömür ortalama nem
Orjinal Kömür ortalama Kül
Orjinal Kömür ortalama Kükürt
Kömür yoğunluğu
Ortalama Kömür kalınlığı
88 833 000
69 321 800
830 264 600
11,98
3023
% 23,65
% 24,25
% 2,62-6,66
1,4
17,62
Ton
Ton
M3
M3/Ton
KCAL/KG
Ton/ M3
M
Tablo 2. Kömürün karakteristik özellikleri (4)
AID
(Kcal/kg)
4.000-5.000
3.000-4.000
2.000-3.000
1.000-2.000
TOPLAM
ÜRETİLEBİLİR
REZERV (TON)
9 136 613
27 181 078
13 704 920
19 299 189
69 321 800
%
13,18
39,21
19,77
27,84
100,00
Tablo 3. Yıllara Göre Kömür Üretimi ve Satışı (1000 ton)
Yillar
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Toplam
Tevsii
Projesine Göre
Hazirlanacak
Kömür
922
1 738
2 320
2 403
2 458
2 235
12 076
Sosyal
Yardimlaşma
Fonuna Teslim
Edilen Kömür
24
29
31
67
47
198
İş Programina Göre Satiş
Termik
Piyasa
Toplam
----115
397
577
762
1 568
3 419
238
304
449
455
612
365
2 423
238
443
875
1 063
1 441
1 933
5 993
203
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 3. Hava Kirliliği Kaynakları ve Kirletici Türleri (9)
Şekil 4. Kükürt Gazı Arıtma Tesisi (11)
204
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 4. TKİ Kurumuna Bağlı İşletmelerdeki Ağaçlandırma Çalışmaları (12)
BÖLGE VE
İŞLETM E
MÜD
AĞAÇ.
AL. (ha)
AĞAÇ
SAYISI
TUTM A
ORANI
(%)
AĞAÇ
TÜRLERİ
ÇAL. BAŞ
TARİHÎ
320,9
696 .200
100
Akasya,
Karaçam,Kızılçam,Meşe,İğde
1977
1997 yılından somaki
dik ÇaL Dev. Et
155
357.080
95
Y. Akasya, Aylantus, İğde,
Zeytin,Üzüm Fidesi
1992
Tamamlama Dik Ve
Bak ÇaL Dev.
119,5
288.000
95
Y.Akasya ve ÇamTürleri
1993
Tamamlama Dik Ve
Bak ÇaL Dev. Et
GLİ (Tavşanlı)
GELİ(Talaşan)
YL|(Sekköy)
ÇLİ(Çan)
1993
1998
Bakım Çalışmaları
Devam Et
Dik Ve Bak ÇaL Dev.
BL
316.000
252.500
60-70
90
46
54.400
90
Sedir, Karaçam, Akasj-a,
Ajiantus, Seni
1998
Bakım Çalışmaları
Devam Etmektedir
30
25.271
70
Akasya v.b. tür.
1999
150
146.000
90
Yalana Alaska, Kızılcam,
Fıstık Çamı
1999
Çakmalar Devam
Etmektedir.
Çakmalar Devam
Etmektedir.
TLİ (Saray)
ELİSoma)
Akasya.,Katalpa,Kız.Çam,
Mor Çam, Kovak, Söğüt,
Çeşitli Meyve Türleri
Aylantus,Akçağaç,Mahlep,
Akasya, Kavak, İğde
342
100
SLİ(Seyitömer)
GÖLİ(Göynük)
AÇIKLAMA
TKİ TOPLAM 1.263,40 2.135.451
205
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
206
TÜRKİYE LİNYİTLERİ ARASINDA ÇAN
LİNYİTLERİNİN ÇEVRESEL AÇIDAN
İRDELENMESİ VE HAVA KİRLİLİĞİNE KATKISI
ÜZERİNE BİR ÖN DEĞERLENDİRME
Hasan Göksel ÖZDİLEK
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Çevre Mühendisliği Bölümü
ÖZET
Henüz 150 yıl önce 132 milyon ton olarak kullanılan kömür günümüzde yaklaşık
olarak 5400 milyon ton olarak çıkarılmakta ve hem enerji elde etmede hem de yakıt
olarak ısınma amaçlı tüketilmektedir. Ülkemizin en önemli linyit rezervlerinden birisi
Çanakkale sınırları içerisinde Çan’da bulunmaktadır. Çanakkale’nin de içerisinde
bulunduğu Marmara Bölgesi, Türkiye’deki coğrafi bölgeler arasında yalnızca ekonomik
olarak en gelişmiş bölge olarak değil aynı zamanda nüfus olarak da neredeyse ülkede
yaşayan toplam insanların üçte birine ev sahipliği yapması ve ülkenin Asya kıtasını
Avrupa kıtasına bağlayan bağlantı noktası olma itibariyle en öne çıkan coğrafi
bölgemizdir. Nüfus, sosyoekonomik göstergeler, kentleşme ve benzeri birçok unsur çevre
kalitesi ile sıkı sıkı ilişkileri olan faktörler arasında sayılabilir. Bu çalışmada, ana
olarak Çan’da kurulu 2x160 MW gücündeki termik santralde değerlendirilen ve
2003’de 115.000 ton tüketiminden 2007’de 1.568.000 tona ulaşan linyit tüketimin
yanma reaksiyonuna bağlı olarak neden olduğu gaz emisyonları irdelenmektedir.
Karbonlu ve kükürtlü bileşenler bakımından yanma reaksiyonuna bağlı olarak oluşan
emisyonların özellikle olumsuz hava koşulları altında problemlere neden olma
potansiyelinin olması sonucuna varılmıştır.
GIRIŞ
Kömür başlıca karbon, hidrojen, azot ve oksijen gibi elementlerden oluşmuş diğer
jeolojik formasyonlar arasında milyonlarca yılda basınç, ısı ve mikrobiyal
proseslerin sonucu meydana gelmiş bir tükenebilen kaynaktır. Kömür endüstri
devriminden sonra stratejik bir kaynak olarak ortaya çıkan en önemli
hammaddelerden birisi olarak değer kazanmıştır. Petrol ve doğalgaza göre
bugünkü tüketim hızı ile insanoğluna daha uzun süre yetecek bir kömür rezervi
mevcut bulunmaktadır. Taş kömürü yüksek kalorifik değeri ile öne çıkmaktaysa da
ülkemizde sadece Zonguldak’ta işletilmektedir. Öte yandan daha düşük ısıl değere
sahip linyit rezervlerimiz daha çok enerji elde etmede kullanılmaktadır. Ülkemizde
sadece Zonguldak’ta kurulu bulunan Çatalağzı Termik Santrali ile Adana’da kurulu
bulunan Sugözü Termik Santrali’nde taş kömürü hammadde olarak kullanılırken
diğer santrallerde ısıl değeri düşük ancak rezerv bakımından önemli miktarlarda
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
bulunan linyit kaynakları değerlendirilmektedir. Bu çalışmada 2008 itibari ile çalışır
bulunan Türkiye termik santrallerinin hammadde kullanımı sonucu açığa çıkan ve
yanma kalitesi ile ilgili olan parametreler irdelenmekte; Çan 18 Mart Termik
Santrali’nin Türkiye’de konuşlu bulunan santraller arasındaki payı tartışılmaktadır.
MATERYAL VE METOT
Türkiye’de kurulu bulunan termik santraller Tablo 1’de özetlenmektedir. Türkiye
Kömür İşletmesi Türkiye’nin elektrik üretiminde kömürün payını %32 olarak
vermektedir. Bu da kabaca ülkemizdeki kömür kaynaklarının enerji elde
etmemizdeki önemini ortaya koymaktadır. Bu termik santrallere ait hammadde
kalite değerleri ise Say (2006)’dan alınarak genelinde tüm Türkiye özelinde ise
Çanakkale için kömür yanması sonucu ortaya çıkan reaksiyon ürünleri üzerine
değerlendirmeler Perry ve Gren (1997)’den alınan bilgiler ışığında tamamlanmıştır.
BULGULAR VE TARTIŞMA
Termik santrallerimizde kullanılan kömürlerin genel özellikleri Çizelge 2’de
sunulmaktadır (Say, 2006). Özellikle termik santrallerde kullanılan linyitlerin düşük
ısıl değere sahip olması elektrik üretim merkezlerimizde verimin düşük olmasının
bir nedenidir. Normalde termik santrallerde tüketilen kömürün kükürt içeriğinin
%1 seviyelerinde olması istenir ancak ülkemizde halihazırda kurulu bulunan termik
santrallerde tüketilen kömürlerde ortalama kükürt değeri %2,4 olarak tespit
edilmiştir. Termik santrallerde kullanılan kömürlerin kütlece üçte biri nem ve
%28’i de külden ibarettir. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ, 2004)’e göre
ülkemizdeki kömürlerin kül içeriği %17,39; uçucu madde içeriği %35,47 ve toplam
kükürt %2,52’dir.
Çizelge 3’de ise bu termik santrallerin kükürt dioksit emisyon değerleri kg
saat-1 olarak ve birim kurulu güç başına saatlik SO2 emisyon değerleri kg MW-1 saat1 olarak verilmektedir. Çizelgeden de görülebileceği gibi 15 kömürle çalışan termik
santral arasında Çan 18 Mart Termik Santrali birim kurulu güç başına SO2
emisyonu bakımından dokuzuncu sırada yer almaktadır. Bu bakımdan çevre
kalitesi bakımından diğer santrallerle kıyaslandığında çok yüksek derecede bir
probleme yol açmayacağını söylemek mümkündür. Ancak dikkat çekilmesi gereken
bir nokta santralde gün geçtikçe artan linyit tüketimidir. Yük olarak değere
vurulduğunda ortaya ciddi rakamlar çıkmaktadır. Şekil 1’de yıllar bazında santralde
tüketilen, piyasaya sunulan linyit miktarı sunulmaktadır. Konutlarda kullanılmak
üzere piyasaya arz edilen linyit miktarı son yıllarda bir parça düşmüş olsa da hemen
hemen yılda 500.000 ton civarında sabittir. Oysa termik santralde tüketilen linyit
miktarı yıllar bazında artarak 2007’de 1,6 milyon tona yaklaşmıştır.
Qh = (146,58 × C) + (568,78 × H) + (29,4 × S) – (6,58 × Kül) – (51,53 × (O+N))
(1)
208
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan linyitleri için Baba vd. (yayımlanmamış) tarafından yapılan bir projede
Gürdal’dan alınan bilgilere göre ilgili C, H, S, kül, O ve N değerleri yerine
konulduğunda Qh 85,75 Btu (British thermal unit) lb-1 olarak saptanır. Bu değer
yaklaşık 200 kJ kg-1 değerine eşittir. Bu ham değerler kuru kömür için
hesaplanmıştır. Isıl değer açısından bu rakam düşük bir seviyededir.
Rakamsal olarak havzadan çıkarılan Çan linyiti 2002-2007 arasında %142 artmıştır
ve 2003-2007 yılları arasında termik santralde kullanılan linyit ise %1263 oranında
artmıştır. Hatırlatmakta fayda vardır ki Çan 18 Mart Termik Santrali 2003’de
faaliyete geçmiştir. Kahriman vd. (2000) bu santralin sadece elektrik üretim
potansiyeli dikkate alınarak uygulanabilir olduğu sonucuna varmışlardır. Termik
santralde bu yıllar arasında yılda yaklaşık 684.000 ton linyit kullanıldığından
hareketle yılda termik santralden teorik olarak 15.454.000 kg kükürt dioksit
kaynaklanacağı hesaplanabilir. Bu ise her evde bir kış sezonunda ortalama 5 ton
kömür yakıldığını varsayarsak 137000 evin atmosfere kışın salacağı kükürt dioksit
miktarına eşittir. Yıllar bazında teorik olarak (stokiyometrik hesapla) termik
santralden atmosfere salınan SO2 ve NO2 miktarları Çizelge 4’de özetlenmiştir.
Hem SO2 hem de NO2 bakımından artan emisyonlar dikkate değerdir.
Yanma reaksiyonu sonucu şu temel kirleticiler açığa çıkar:
Fosil yakıt (S, C, N, H gibi)+ O2 CO2 + SO2 + Hidrokarbonlar (CHn) + diğerleri
(2)
Çanakkale’nin en önemli yenilenemez kaynaklarından biri olan Çan linyiti
kalitesine göre %1,13 yanar kükürt içeren 1 birim kütle Çan linyit kömürü
yakıldığında tam yanma reaksiyonunun oluştuğunu varsayılarak teorik olarak
yukarıda verilen reaksiyon uyarınca atmosfere yaklaşık 0,023 birim kütle kükürt
dioksit salımı meydana gelmektedir. Daha iyi betimlemek için yetişkin ve sağlıklı
bir ağacın saatte 2,3 kg karbondioksiti sentezleyerek 1,7 kg oksijen ürettiğini
vurgulamak yararlı olabilir. Çan linyit kömürünün karakteristik özellikleri
bakımından Çan Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğü (ÇLİ, 2008) ortalama linyit
alt ısıl değerini 2878 kCal kg-1 olarak belirlemiştir. Türkiye Kömür İşletmeleri
(2004), laboratuar analizine göre linyit için alt ısıl değer 4620 kCal kg-1 ve üst ısıl
değer 4910 kCal kg-1 olarak saptanmıştır.
25 °C’de 0,101 MPa basınç altında 1 kg katı yakıtın yanması için gerekli
oksijen hacmi şu formülle hesaplanabilir (Perry ve Green, 1997):
24,45 [(C/12)+(H/4)+(S/32)-(O/32)]
(3)
Bu formüle göre ortalama %46,55 C; %4,28 H; %1,55 S ve %12 O içeren Çan
linyitinin 1 kilogramının yanması için gerekli oksijen miktarı hacimce 0,0462 m3
olarak hesaplanır.
2007 yılı rakamlarına göre termik santralde tüketilen
1.568.000.000 kg linyit için ise 72.442.600 m3 oksijen ihtiyacı olduğu sonucu ortaya
çıkmıştır. Bu ise kimyasal olarak ideal koşullarda (0 °C ve 1 atm basınç altında)
209
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
103.593 ton oksijene gerek duyulduğunu göstermektedir.
Yani yanma
reaksiyonunun tersi olan fotosentezle üretilmesi gereken oksijen miktarı 103.592
tondur. Bu ise kabaca saatte 1,7 kg oksijen üreten bir yetişkin ağaç hesabından
hareketle sadece yaz döneminde (Haziran-Ağustos) 8 saat çalışma esasına göre
çalışması gereken yaklaşık 83.000 yetişkin ve sağlıklı ağacın çalışmasını gerekli kılar.
Bu yaklaşık hesapta küresel iklim değişikliğinin, atmosferde artan karbondioksit
seviyesinin ve gittikçe daha derine giden toprak suyunun seviyesinin etkileri göz
ardı edilmiştir. Ancak bu gibi unsurların da detaylı çalışmalarda dikkate
alınmasında elbette fayda vardır. Artan linyit kullanımına paralel olarak üretilen
karbonlu ve kükürtlü bileşikleri elimine etmek veya en azından dengelemek için o
oranda fotosentez yapan organizmaların yetiştirilmesi ve bunun mümkün
olduğunca yaygınlaştırılması gerekir. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ, 2004)
Çan’da 1993’den beri bakım çalışmaları devam eden 316.000 ağacın (kendi ifadeleri
ile “Akasya, katalpa, kızılçam, morçam, kavak, söğüt, çeşitli meyve ağaç türleri”) var
olduğunu ve bunların tutma oranının % 60–70 olduğunu belirtmiştir. Bu
faktörlerde göz önüne alındığında belirtilen bu mevcut ağaç sayısının burada kurulu
bulunan termik santralden kaynaklanan emisyonu elimine etmek için bu şartlar
altında yeterli olduğu kanısına varılabilir. Küresel iklim değişikliğine sadece ağaç
dikmekle çözüm getirilebileceği kanısına varmak zordur. Önemli olan uzun vadeli
düşünmek ve karbonlu, kükürtlü, azotlu ve diğer elementli bileşiklerin salınımlarını
elimine etmek veya dengelemek amacıyla sadece ağaç dikmekle değil bu ağaçların
yetişmelerinin ve sağlıklıca büyümelerinin garanti altına alınmasıdır. Bu nedenle
etkin bir çevresel yönetim planının uygulamaya alınmasında fayda vardır.
SONUÇ
Türkiye’de kurulu bulunan 15 termik santral arasında Çan 18 Mart Termik Santrali
kurulu güç bakımından 12. sırada yer almasına rağmen birim güç başına kükürt
dioksit emisyonu bakımından 9. sırada bulunmaktadır. Ülkemizdeki ilk ve tek
akışkan yataklı yakma teknolojisine sahip bulunan santral ülke enerji ihtiyacının
hatırı sayılır bir kısmını karşılamakta ve Çan havzasındaki linyitleri kullanmaktadır.
Her ne kadar Çan bölgesinde bakım çalışmaları devam eden 316.000 ağaç
varlığından söz edilmekte (TKİ, 2004) ise de yılda 1,5 milyon ton linyit tüketen
santralin uzun dönem hava kirletici emisyon ve yük değerlerini dikkate alarak daha
etkin ve verimli ağaçlandırma çalışmalarının yapılmasının gerekliliğinin altı
çizilmelidir. Gerekli çalışmalar sadece ağaç dikmek değil; öncelikle mevcut ağaçları
korumak ve yeni ağaçlandırma çalışmalarının amacına ulaşmasını garanti altına
almakla tamamlanmalıdır. Bölgede kurulması düşünülen yeni enerji üretim
tesislerinin tahsisinden yıllar hatta on yıllar önce ağaçlandırma çalışmalarına
başlanmalıdır.
210
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
KAYNAKLAR
Çan Linyit İşletmeleri Müdürlüğü (ÇLİ) (2007). İnternette mevcut. Ziyaret edilme tarihi
15.07.2008: http://www.cli.gov.tr
Kahriman, A., İpekoğlu, B., Kesimal, A., Tuncer, G., Karadoğan, A. ve Görgün, S. (2000).
“Çan linyit sahasının rezerv hesabı ve termik santralde değerlendirilebilirliği” Türkiye 12.
Kömür Kongresi Bildiriler Kitabı, 23-26 Mayıs 2000, Karadeniz Ereğlisi, Zonguldak, 213228.
Perry ve Green (1997) Perry’s Chemical Engineers’ Handbook. McGraw-Hill, New York.
Say, N.P. (2006). “Lignite fired thermal power plants and SO2 pollution in Turkey”, Energy
Policy, 34: 2690-2701.
Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) (2004). İnternette mevcut. Ziyaret
edilme tarihi 15.07.2008: http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/ener_kom.htm
211
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Ülkemizdeki termik santrallere ait temel göstergeler
Termik Santral
İl
Çatalağzı
Sugözü
Tunçbilek
Soma A
Soma B
Yatağan
Afşin-Elbistan A
Afşin-Elbistan B
Yeniköy
Çayırhan
Kangal
Orhaneli
Kemerköy
Seyitömer
Çan 18 Mart
Ortalama
Zonguldak
Adana
Kütahya
Manisa
Manisa
Muğla
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş
Muğla
Ankara
Sivas
Bursa
Muğla
Kütahya
Çanakkale
(15 merkez)
Kapasite,
MW
300
1210
365
44
990
630
1355
1440
420
620
457
210
630
600
320
639
İşletmeye alınma
tarihi
1948
2004
1956
1957
1981
1982
1984
2004
1986
1987
1989
1992
1993
1973
2003
Toplam 47 ünite
Yakıt türü
Yerli taşkömürü
İthal taşkömürü
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Linyit
Çizelge 2. Termik santrallerimizde kullanılan kömürlerin genel özellikleri
Termik Santral
Çatalağzı
Sugözü
Tunçbilek
Soma A
Soma B
Yatağan
Afşin-Elbistan A
Afşin-Elbistan B
Yeniköy
Çayırhan
Kangal
Orhaneli
Kemerköy
Seyitömer
Çan 18 Mart
Ortalama
Standart sapma
Isıl değeri, kCal kg-1
3200
6150
2600
2400
2200
2100
1050
950
1750
2800
1300
2560
2600
1500
2600
2384
1239
Yüzde kükürt
0,8
0,9
2
0,7
1,5
2,7
1,4
1,4
4
4,7
2
1,9
3,2
2
4,2
2,5
1
Yüzde nem
13
20
23
25
27
36
57
57
33
27
50
34
34
34
32
33
13
Yüzde kül
48
23
42
24
40
20
15
15
29
29
22
23
24
40
22
28
10
212
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Değişkenlik
Katsayısı
0,52
0,4
0,38
0,37
Çizelge 3. Ülkemizdeki termik santrallerin SO2 emisyon değerleri (Say, 2006)
Termik Santral
SO2 emisyon değeri, kg saat-1
Çatalağzı
Sugözü
Tunçbilek
Soma A
Soma B
Yatağan
Afşin-Elbistan A
Afşin-Elbistan B
Yeniköy
Çayırhan
Kangal
Orhaneli
Kemerköy
Seyitömer
Çan 18 Mart
Ortalama
Standart sapma
Değişkenlik
Katsayısı
1425
921
5492
364
11540
8280
29867
17331
17920
5919
1432
499
951
17397
1960
8087
8913
1,10
Birim kurulu güç başına SO2
emisyon değeri, kg MW-1 saat-1
4,75
0,76
15,05
8,27
11,66
13,14
22,04
12,04
42,67
9,55
3,13
2,38
1,51
28,99
6,13
12,14
11,51
0,95
Çizelge 4. Son beş yılda Çanakkale Çan 18 Mart Termik Santrali’nden
kaynaklanan teorik (stokiyometrik) SO2 ve NO2 emisyonları
Yıl
2003
2004
2005
2006
2007
Ortalama
Toplam SO2 emisyonu, ton
2599
8972
13040
17221
35437
15454
Toplam NO2 emisyonu, ton
3779
13044
18958
25037
51520
22468
213
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 1. Yıllar bazında Çan Havzası’ndan linyit arzının kaleme göre değişimi Isıl
değer olarak Perry ve Green (1997) aşağıdaki formülü önermişlerdir:
214
HAVA KİRLİLİĞİNE NEDEN OLAN BACA
ATIKLARINI GİDERME YÖNTEMLERİNİN
İNCELENMESİ
Mehmet KARALI, Yakup Kılıçarslan,
Mehmet Gücüyetmez, Ertuğrul KANMAZ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Çan MYO
ÖZET
Taş kömürü ve linyit rezervleri bakımından zengin bir bölge olan Çan yöresi halkı
özellikle kış aylarında kalorifer yakıtı olarak bu yakıtları kullanmaktadır. Özellikle
Apartman bacalarından çıkan (SOX , NOX vb.) zehirli gazlar insan sağlığını ve
çevreyi tehdit etmektedir. Oysa ki küçük yatırımlarla bu problem bazı bölgelerde
çözülmüş denecek kadar azaltılmıştır. Bu çalışmada baca gazlarının kabul edilebilir
seviyeye indirilmesinin yöntemleri irdelenecektir. Çalışmadan elde edilecek bulguların
yetkili mercilerin de desteği ile hayata geçirilmesi beklenmektedir.
ABSTRACT
The residants who live in Çan where are rich in terms of coal and lignite reserves prefer
these fuel for home heating. Especially in winters, The poisonous gases (SOX , NOX
etc.) which rise up from chimney threaten the human wealth and environment. Whereas
these problems are solved in the many vicinities by the small investments. In this study,
eliminating of the harmful gases is researched. It is hoped that obtained datas will put into
effect by authorized persons and residants.
GİRİŞ
Çan ilçesinin yerleşim yeri, coğrafik yapısından dolayı çukurda kalmaktadır. Çan’ın
bu özelliği hava dolaşımının yetersiz olmasına neden olmaktadır. Çevredeki sanayi
tesislerinden çıkan baca gazları ve özellikle kış aylarında konutların kalorifer
bacalarından çıkan kirleticilerin uzaklaştırılması yeterince mümkün olamamaktadır.
Uzaklaştırılamayan bu kirleticiler başta insan sağlığı olmak üzere çevreye, diğer
canlılara ve bitki örtüsüne zarar vermektedir. Bunların en belirgin sonucu ise son
yıllarda Çan ilçesinde artan kanser vakalarının artmasıdır. Bu kirleticilerin asgariye
indirilebilmesi için gelişen teknolojik imkânlardan yararlanılması ve bu yolda etkin
tedbirler alınması hem sade vatandaşların hem de yöneticilerin öncelikli görevleri
arasında olmalıdır. Son yıllarda geliştirilen filtreleme yöntemleri, arıtma yöntemleri
ve etkin yakma yöntemleri bu sorunları çok büyük oranda çözebilecek durumdadır.
İlçenin çevre il ve ilçelere göre çok daha önceden doğalgaz imkânına kavuşmasına
rağmen yöredeki kömür rezervlerinin fazla olması ve yöre halkının bu imkânlardan
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
yararlanmayı sürdürmek istemesi ve doğalgaz dönüşümü için apartmanlarda
yapılması gereken yatırımların maliyetleri gibi nedenler temiz çevre ve sağlıklı bir
yaşam imkânını zorlaştırmaktadır. Bu çalışmada, filtreleme, arıtma ve etkin yakma
teknikleri ve teknolojileri üzerine bir araştırma çalışması yapılmıştır. Çalışmada,
ilçenin özel durumları göz önüne alınarak en uygun dönüşüm sistemleri hakkında
kıyaslamalı yorumlar yapılmış ve önerilerde bulunulmuştur.
TEMİZ ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ
Çevrenin temiz tutulması ve dolaylı zararlarından korunmanın iki yolu
görülmektedir. Bunlardan birincisi: Yanma sonucu ortaya çıkan kirleticilerin
filtrelenerek arıtılması, ikincisi ise: yanmadan önceki tedbirler yada yakma
teknolojilerinin kullanımına yönelik çözümlerdir.
Filtreleme ve arıtma Yöntemleri
Çan ilçesi için acil ihtiyaç duyulan arıtma sistemi evler ve apartmanlar için
olmalıdır. Çünkü ilçenin havasını asıl kirleten apartman bacalarından çıkan
yanmamış yada yarı yanmış gazlardır. Teknolojik olarak bir bacadan çıkan her türlü
parçacık yada gaz arıtılabilir durumda iken bu teknolojik yatırım genellikle sanayi
tipi yatırımlardır. Bacadan çıkan kül yada parçacıkların arıtılabilmesi için siklonlar,
çökeltme odacıkları, filtreleme gibi yöntemler uygulanmaktadır. Bacadan çıkan
zararlı gazların atmosfere atılmadan yok edilebilmesi için ise; kimyasal, biyolojik
veya sulu sistem arıtmayla müdahale edilebilmektedir. Kimyasal yada biyolojik
yöntemlerle yapılan arıtma teknolojisinin yatırım ve işletme masraflarının yüksek
olması dolayısıyla bu tip uygulamalar sanayilerde yer bulabilmiştir. Ancak sulu
sistem filtreleme küçük çaplı işyerleri yada apartmanlar için düşünülebilir. Bu
amaçla tasarlanmış bir sulu sistem baca arıtma sistemi Şekil 1’de görülmektedir.
Sulu sistem arıtmada, baca gazı atmosfere atılmadan önce yağmurlama
yöntemiyle yıkanmakta ve çıkan gazın su ile teması sağlanmaktadır. Suyun içerisine
giren zararlı gazlar su kütlesi tarafından tutulmakta ve %99 lara varan bir arıtma
sağlanmaktadır [2]. Bazı dezavantajlarına rağmen küçük çaplı işletmeler başta olma
üzere endüstriyel alanlarda bu teknoloji yer bulabilmiştir. Ancak;
· Kurulum maliyeti
· İşletme esnasında harcanan enerji
· Su kaybı
· Kükürt ile suyun bileşmesiyle ortaya çıkan ve hemen hemen bütün
metalleri eritebilen zehirli sülfürik asitin oluşması
· Bu sülfirik asitin atıldığı her yere (Kanalizasyon için denizlere, Toprak için
bitki örtüsüne) zarar vermesi
Gibi nedenler bu teknolojinin kullanılabilirlik düzeyini düşürmüştür.
Şu aşamada görülen odur ki; Arıtma yerine kirletmemeyi esas alan
teknolojiler ön plan çıkmaktadır. Bu da, Katı yakıtların küçültülerek, bol oksijenle,
sürekli ve otomatik beslemeli olarak yakılması ve dolayısıyla atmosfere yanmamış
216
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
gaz bırakılmaması esasına dayanmaktadır. Bu amaçla etkin yakma teknolojileri
geliştirilmiş ve pek çok firma bu alanda yatırım yapmıştır[3-6 ].
Etkin Yakma Yöntemleri
Yanmamış gaz ve duman oluşumu yetersiz oksijenden kaynaklanmaktadır.
Özellikle ilk yanma esnasında kömürün tutuşma ısısına ulaşması ve yanma odasına
yeterli oksijeni alabilecek kanalların oluşabilmesi için geçen zaman zarfında yüksek
miktarda duman ortaya çıkmakta ve bu dumanla birlikte oksijen yetersizliğinden
dolayı yanamayan gazlar da çevreye atılmaktadır.
Bir parça kömürün yanması ele alındığında bu kömürün iri bir parça halinde
yanmasıyla bir kaç parçaya bölünerek yanması arasında ciddi farklar ortaya
çıkmaktadır. Çünkü kömür küçültüldüğünde birim hacme düşen yüzey alanı
artacaktır. Yüzey alanının artması ise daha fazla havayla temas etmesi ve dolayısıyla
daha verimli yanması anlamına gelmektedir. Bu bilgiler ışığında küçültülmüş
kömürleri yüksek oksijenle yakan kazan çeşitleri imal edilmiştir. Bunların başında
akışkan yataklı kazanlar gelmektedir.
Akışkan yataklı kazanlar; püskürtülen hava üzerine inceltilmiş kömür
tanecikleri bırakılarak hem yüksek oksijenle hem de kömürün yere düşmeden bir
hava yastığı üzerinde tamamen yanmasını sağlamaktadır. Bu tip bir yakmanın büyük
avantajları olmasına rağmen kazan boyutunun büyük olması ve maliyetinin yüksek
olması gibi teknik nedenlerden dolayı daha ziyade sanayide kullanım alanı
bulabilmektedir. Çan ilçesinin çevre kirliliği daha ziyade apartman bacalarından
çıkan kirleticilerden kaynaklandığından, apartman tipi kazanlar daha önem arz
etmektedir. Bu kapsamda, yine kömürün küçültülmesi ve otomatik beslemeye sahip
stokerli otomatik kömür yakma sistemleri ön plana çıkmaktadır. Bir örneği Şekil
4’te görülen Otomatik kömür yakma sistemlerinin en önemli özelliği, kömüre ideal
ortamı hazırlayıp yanma aşamasında ısınan kömürden açığa çıkan yanıcı gazları da
yakarak enerjiye dönüştürmesidir. Bu sistem, çevreci bir sistemdir. Bacadan çıkan
duman ve diğer zararlı gazlar yakılarak minimuma indirilmiştir. Havasını
soluduğumuz atmosfer daha az kirlenir [3].
Stokerli Yakma Teknolojisinin Avantajları [3]
· Sıvı yakıtlı kalorifer kazanına sahipseniz %30-40 daha ucuza ısınacaksınız
Sıvı kalorifer yakıtının ısıl değeri ile ithal fındık kömürünün ısıl değeri arasında
farklılıklar vardır. 1 ton sıvı yakıtın verdiği enerjiyi elde etmek için ortalama 1,45
ton fındık kömür tüketmek gerekmektedir. Sıvı yakıt ve fındık kömür maliyetleri
göz önüne alındığında ortalama %30-40 daha ekonomik ısınmanız mümkündür.
· Mevcut Kazanınızı Değiştirmeden Kömür Yakabilirsiniz
Mevcut sıvı yakıtlı kalorifer kazanınız ve ısıtma sisteminiz teknik elemanlar
tarafından incelendikten makine mühendislerimiz tarafından incelendikten sonra,
kazanınız otomatik stokerli kömür yakma sistemine dönüştürülerek, 10-22 mm
kalibreli fındık kömürü yakan, otomatik beslenen bir kömür yakma sistemine sahip
217
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
olursunuz. 10-22 mm kalibreli kömür diğer kömür cinslerine göre de çok daha
ekonomiktir.
· Otomatik Stokerli Kömür Yakma Sistemi Diğer Kömürlü Kazanlar Göre
%10-20 daha az kömür yakar
Otomatik stokerli dumansız yakma sisteminin uygulandığı kazanlar, kömürde
yanma aşamasında ideal ortamı hazırlayıp kömürü eski elle yükleme yapılan sisteme
oranla %10-20 daha verimli yakar. Sisteme özel tasarlanmış (Şekil 3) yakma potası
ve hava kanalları, kullanılan fındık kömürünün yanması için gerekli oksijeni (havayı)
kömürün bütün yüzeylerine eşit olarak dolaşmasını sağlar ve bu şekilde en verimli
yanma oluşur. Otomatik stokerli kömür yakma sistemi, kömürdeki yanma oranını
yüzde %50-60'tan, %90'lara çıkarır.
· Gazlar Yanmadan Bacadan Çıkmaz ve Kömür Izgaradan düşmez.
Hava kanalları ve yakma potası sayesinde, elle beslemeli klasik sistemde
oluşan ızgara yüzeylerinden yanması tamamlanmadan küllüğe düşen kömür
parçaları olmayacaktır. Siyah duman çıkmasına yol açan tam olarak yanmadan
bacadan kaçan yanmamış gazlar ve kömür partikülleri oluşmayacak bacadan çıkan
dumanın
rengi
siyahtan
açık
rengine
dönecektir.
Yanıcı gazların sıkışması sonucu patlamalar mümkün değildir.
· Kömür Külü Minumuma Düşer
Bu sistemde optimal (mükemmel) yanma oluştuğundan, kömürün kendi özelliğine
de bağlı olarak ortalama kül oranı % 4 olarak oluşmaktadır. 1 ton kömür yakıldığı
takdirde 40 kg kül oluşacaktır. Ekonomik Otomatik Kömür Yakma sistemi ile
kazan ömrü uzar. Elle yüklemeli sistemde yanmamış kömürden dolayı alev duman
borularında meydana gelen hasarlar bu sistemde ortadan kalkmaktadır.
· Kazan Otomatik Olarak Çalışır
Kömür taşıma sisteminde bulunan helezon mili redüktör kontrol eder. Yakma
potasındaki hava kanallarına sağlanan havayı da bir fan yardımıyla sağlarız. Hem
fan hem de redüktör kumandasını sisteme kurulan bir termostat kontrol eder. Bu
sayede kazan suyu istenilen sıcaklığa ulaştığında sistem otomatik olarak durur.
Isıtma suyu sıcaklığı 5-7 derece düştüğünde sistem tekrar orantılı olarak çalışır. Bu
özellik gereksiz kömür tüketimini önler kazan içindeki suyun çok yavaş soğumasını
sağlar. Buhar kazanlarında istenilen basınca gelindiğinde sistem devre dışı kalır.
Basıncın düşmeye başlaması ile tekrar devreye girer ve düzenli, ekonomik buhar
temin eder.
· Kömür Yükleme Esnasında Isı Kaybı Ortadan Kalkar
Sistemde bulunan kömür taşıyıcı helezon mil sayesinde sisteme kömür girişi
tamamen otomatik olacağından; elle yüklemeli sistemde kömür atarken kapağın
açılması sonucu ortaya çıkan ısı kaybı ortadan kalkıyor.
· Kazan Tutuşturulması ve Yeniden Yakılması Gibi Problemler Ortadan
Kalkar
Yakma potasına taze kömür girişi aşağıdan yukarıya doğru oluşur, köz halinde
bulunan yanmış kömür, aşağıdan gelen taze kömürü tutuşturur ve fan sisteminin de
218
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
yardımıyla bir kez yakıldıktan sonra 4 gün yanmasa dahi istenildiğinde tekrar
yardımcı tutuşturucu olmaksızın yanacaktır. Ekonomik Otomatik kömür yakma
sisteminde, yükleme otomatik olduğu için elle yükleme esnasında kapağın açılması
sonucu kaybolacak ısı kazanılmış olur. Elle yükleme işi olmadığı için kalorifer
görevlisi artan zamanını diğer işlerde kullanma fırsatı bulur[3].
SONUÇLAR ve DEĞERLENDİRME
Çevrenin korunması öncelikle vatandaşın duyarlılığından geçmesine rağmen, etkin
tedbirler almak ve vatandaşı bilgilendirmek yerel idarelerin görevleri arasında
olmalıdır. “Her şey insan içindir” ilkesi içerisinde sağlık ön plana çıkmaktadır.
Yaşanabilir bir çevre sağlıklı bir toplum oluşturmak için yapılacak hiçbir yatırım
pahalı değildir. Ancak insanların kurulu sistemlerinden yararlanmak, daha
ekonomik yöntemler geliştirmek, Geri kazanımı yüksek ve verimli teknolojileri
geliştirmek yada bulmak bilim insanlarının işidir. Bu amaçla, yapılan bu
çalışmamızda Çan ilçesinde yaşayan insanların başta sağlığını, çevresini, bitki
örtüsünü, diğer canlıları ve ekolojik dengeyi koruyabilmek için şu an hâlihazırda
kullanmakta oldukları kömür kazanlarına stokerli bir sistem ekletmeleri tavsiye
olunmaktadır. Bu sistem hem pratik hem verimli hem de çözüm getiren bir
sistemdir. İstenildiği takdirde bir başka yakıt için dönüştürülebilmekte ve çok
yüksek maliyetler gerektirmemektedir. Daha da önemlisi Apartmanına bu dönüşüm
sistemini yaptıran kullanıcılar en geç bir yıl içerisinde fazlasıyla kâra geçmektedir.
Daha temiz bir çevre, daha sağlıklı bir yaşam için sadece küçük bir girişim yada bir
yaptırım kararı yeterli olacaktır.
KAYNAKLAR
[1] http://www.dazkir.com/ds100.html
[2] http://www.lalaritma.com/baca.htm
[3] http://www.enisa.com.tr/stoker.html
[4] http://makinecim.com/ilan_3466_KAYARO-Kati-Yakit-Robotu-STOKERTURBO-S
[5].www.isiproje.com/urun.asp?ana=1&kategori=Katı%20Yakıt%20Dönüşüm%2
0Sistemleri%20(Stoker)
[6] http://www.stokerci.com/
RESİM ALTYAZILARI LİSTESİ
Şekil 1. Sulu sistem baca gazı arıtma sistemi
Şekil 2. Stokerli otomatik beslemeli etkin yakma sistemi
Şekil 3. Özel tasarlanmış yakma potası
Şekil 4. Yanma potası
Şekil 5. Optimal yanma
Şekil 6. Su sıcaklığına bağlı olarak kömür atma işleminin otomatik kontrolü
219
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 1. Sulu sistem baca gazı arıtma sistemi [1]
Şekil 2. Stokerli otomatik beslemeli etkin yakma sistemi [3]
Şekil 3. Özel tasarlanmış yakma potası [3]
220
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 4. Yanma potası [3]
Şekil 5. Optimal yanma [3]
Şekil 6. Su sıcaklığına bağlı olarak kömür atma işleminin otomatik kontrolü [3]
221
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
222
GÜNEŞ ENERJİSİNİN KULLANIMININ ÇAN
YÖRESİNE KATKILARININ İNCELENMESİ
Mehmet GÜCÜYETMEZ , Mehmet KARALI , Yakup KILIÇARSLAN
Ertuğrul KANMAZ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Çan Meslek Yüksek Okulu,
ÖZET
Enerji ihtiyacı insanoğlunun varlığı ile başlayan bir süreçtir. Günümüzde enerji insan
yaşamı için yiyecek, giyecek gibi temel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Hızla artan enerji
ihtiyacı beraberinde yeni sorunları da getirmektedir. Bunların başında dünyanın özellikle
küresel ısınma ve küresel ısınmaya dayalı çevre sorunları, daha fazla üretim ve yeni
teknolojiler için enerji ihtiyacı ve enerjinin sürekliliği örnek verilebilir. Küresel ısınmaya
sebep olan petrol ve türevi yakıtlardır. Küresel ısınma, bu yakıtların üretimde,
ulaştırmada ve çeşitli sektörlerde kullanımı ile atmosfere zarar veren ve dünyanın
ısınmasına sebep olan gazların salınımı sonucu meydana gelmektedir. Çevreye zarar
vermeyen, atmosfere zararlı gaz salınımı olmayan enerjilere alternatif enerjiler, bu enerji
kaynaklarına da alternatif enerji kaynakları denilmektedir. Alternatif enerji
kaynaklarına güneş, rüzgâr, jeotermal, dalga enerjisi örnek olarak verilebilir. Çanakkale
ili Çan ilçesi sanayileşmiş bir bölge olmasının yanı sıra Çan Termik Santralinin, kömür
işletmelerinin bulunması, çukur yapıda olması, ısınma ihtiyacında yüksek oranda kömür
kullanılması dolayısıyla hava kirliliğinin yoğun yaşandığı bir bölgedir. Hava kirliliği
çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasında ve ilçenin daha hızlı gelişememesinde önemli bir
nedendir. Bu çalışmada, güneş enerjisinin dünyada ve Türkiye’de gelişimi, güneş
panellerinden elektrik üretimi ve güneş enerjisi ürünleri hakkında bilgi verilerek bu
ürünlerin Çan yöresine ne türde katkıları olacağı incelenmiştir. Bu veriler ışığında şu
anda ve gelecekte güneş enerjisi ürünlerinin kullanımı ile ilgili öngörüler ve yapılması
gerekli çalışmalar ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler: Güneş enerjisi, Güneş panelleri ile elektrik üretimi, Güneş
enerjisi ürünleri, Güneş enerjisinin Çan yöresine katkıları.
ABSTRACT
In this study, the development of solar energy as an alternative energy in the world and in
Turkey, electric production from solar panels and examples of alternative solar energy
products have been informed and what kind of contributions will be made to Can district
have been studied. From these data, foresight including usage of solar energy product
currently and in the future and necessary studies have been tried to form.
Key Words: Solar energy, Electrical production from Solar panels, Solar energy
products, Contributions of solar energy to Çan district.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
MATERYAL VE YÖNTEM
Bu çalışmanın materyalini güneş enerjisi hakkında yapılan çeşitli yüksek lisans ve
doktora çalışmaları, bu ürünleri satan işletme ve e-mağazaların internet siteleri,
çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının güneş enerjisi ile ilgili araştırma ve verileri ve
bu konuda yazılmış çeşitli kitaplar oluşturmaktadır.
Materyallerden sorunlar için çözüm olacak teknikler, gelişmeler, değişimler tespit
edilerek gelecek için sorunların çözümünde bir perspektif ve öngörü oluşturulmaya
çalışılmıştır.
ARAŞTIRMA BULGULARI
Güneş Enerjisi ve Güneş Enerjisinden Elektrik Elde Edilmesi
Güneş enerjisi kaynağını Güneş’teki füzyon tepkimelerinden alan temiz bir enerji
kaynağıdır. Dünya üzerine düşen güneş enerjisi miktarı, kömür rezervlerinin
yaklaşık 150 katıdır. Günümüzün ana enerji kaynakları olan petrol, kömür,
uranyum gibi kaynaklar ve bunların üretimi önümüzdeki 10–20 yıl içerisinde
önemli ölçüde azalacak ve güneş enerjisi gibi alternatif enerji kaynaklarının
kullanımı kaçınılmaz olacaktır (1).
Dünyaya gelen güneş enerjisi 130 trilyon ton kömüre eşdeğerdir. Bu değer
dünyada tüketilen toplam enerjinin 15000 katıdır. Türkiye üzerine bir yılda düşen
güneş enerjisi 3,517.10E15 MJ kadardır. Bu değer yıl boyuna göre Türkiye’nin
elektrik santralleri kurulu gücünün 500 katını aşmaktadır (2).
Güneş enerjisinden çeşitli faydalanma yolları vardır. Bunlardan en bilineni
kolektör denilen sistemlerde güneş enerjisi ile sıcak su elde etme yoludur. Güneş
enerjisinden elektrik elde etmek için gerekli yapı Şekil 1’de verilmiştir (8).
Güneş enerjisinden elektrik üretiminde ilk aşama güneş panellerine ışımaların
düşmesidir. Bu ışımaların enerjisi ile panelde elektron hareketi şeklinde bir takım
fiziksel olaylar meydana gelerek enerji açığa çıkmasına neden olacaktır. Açığa çıkan
elektrik enerjisi solar akülere depo edilerek doğru ve alternatif akımla çalışan
cihazlara yönlendirilmek üzere şarj düzenleyicisi ve invertör elemanlarına
gönderilecektir. Sonuç olarak, hem doğru hem de alternatif akımla çalışan cihazlar
için elektrik enerjisi temin edilmiş olacaktır.
Güneş enerjisini elektrik enerjisine çevirme sisteminin dezavantajlarından
birisi panele gelen güneş ışımasının tamamının elektrik enerjisine
dönüştürülememesidir. İlk güneş panellerinde verimi %5 oranında ve çok düşüktü
ve panel fiyatları da pahalı idi. Ancak gelişen panel teknolojisi ile panel verimleri
artmıştır. Günümüzde güneş paneli verimle %25-30’lar civarındadır. Panel
üretiminin de artması panel fiyatlarını düşürmüş bunun sonucu Watt (W) başına
elektrik üretim maliyeti önemli ölçüde azalmıştır.
Güneş enerjisinden elektrik üretiminin son yıllara kadar pahalı olması
yaygınlaşmasını engellemiş ve elektriğin ulaştırılması zor olduğu ücra yerlerde
kullanılmıştır. Bu kullanımlara örnek olarak dağ ve tepelerdeki baz istasyonları,
deniz fenerleri, çiftlik evleri verilebilir.
224
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
120m²'lik iyi yalıtılmış bir konutun bir yıllık enerji ihtiyacı yaklaşık
12.500kwh'dir. Aynı büyüklükte bir evin uygun iklim şartlarında yüzeyine düşen
güneş enerjisi miktarı ise 120.000 kwh civarındadır. Bu rakamlar göstermektedir ki
güneş enerjisi tek başına dünya için yeterlidir. Bir evin elektrik ihtiyacını büyük
oranda karşılayabilen güneş pili sistemleri giderek yaygınlık kazanmaktadır.
AB ülkeleri başta olmak üzere dünyada çevreci enerji kaynaklarına ilgi
giderek artmaktadır. Ülkeler temiz enerji kaynaklarını desteklemekte, enerji üretim
kapasitelerinin belirli bir kısmını güneş teknolojilerinden sağlamayı taahhüt
etmektedir. 2007 yılında güneşten toplamda 11.000 MW elektrik enerjisi
üretilmiştir.
Güneş enerjisinin geleceği teknolojik gelişmeleri de dikkate aldığımızda
oldukça parlaktır. Geçmiş birkaç yüzyılda fosil yakıtların sahip olduğu krallık
giderek sarsılmaktadır. Güneş enerjisinin uzayda üretilebileceğini ve böylece gece
etkisinin ortadan kaldırıp devasa santrallerle 5000–10.000MW gücünde enerji
sağlamanın mümkün olduğunu savunan görüşler de mevcuttur (9).
Güneş Enerjisinin Dünya ve Türkiye’deki Durumu
Güneşten enerji elde etme fikri ilk çağlardan itibaren bilinmesine karşın güneş
panelleri ile su ısıtılması ve elektrik üretiminin 70’li yıllarda başladığı ve günümüzde
üretim miktarının o zamanla kıyaslanmayacak şekilde arttığı görülmektedir. Güneş
enerjisinden üretilen enerji miktarı yapılan yatırımlarla doğru orantılıdır. 1995
yılında yatırım miktarının 1 milyar dolar dahi değilken 2007 sonunda 20 milyar
dolar civarında bir yatırım vardır (Şekil 2).
Yatırım miktarının artmasının ana nedeni 1997 yılında imzalanan Kyoto
protokolüdür. 2007 yılında eski yatırımlarla beraber alternatif enerji kaynaklarına
yapılan yatırım 100 milyar doları aşarken sadece 2007 yılındaki yatırım tutarı 66
milyar dolardır. Güneş piliyle üretilen elektrik miktarı da diğer türlerde olduğu gibi
geçtiğimiz yıllarda artış göstermiştir. 2006 yılına oranla % 50 artış gösteren güneş
pilleriyle elektrik üretimi şebeke içinde 8000 MW, toplamda ise yaklaşık 11.000
MW civarında gerçekleşmiştir ( Şekil 3).
1975–2007 yılları arasında megawatt (MW) olarak yıllık üretim ve toplam
üretim miktarları hızla artmıştır (Tablo 1). Özellikle 2000 yılı sonrası gelişme dikkat
çekicidir. Geçtiğimiz son beş yılda dünyada güneş pili üretimi yıllık %30 civarında
büyüme oranına sahip olmuştur. 2007 de dünya genelindeki toplam kurulu güç
kapasitesi 4000 MW' a yaklaşmıştır (4).
Güneş enerjisiyle sıcak su üreten sistemlerde geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi
bu yılda Türkiye ilk sıralardadır. Türkiye, Çin ve Avrupa Birliği ülkelerinin ardından
üçüncü sırada gelmektedir (Şekil 4).
Türkiye’de ise güneş enerjisi ile ilgili çalışmalar Elektrik İşleri Etüt İdaresi
tarafından sürdürülmektedir. Ancak genel anlamda günümüze kadar güneş enerjisi
ile elektrik üretimine yeterince önem verilmediği görülmektedir.
Türkiye’de aylara göre toplam güneş enerjisini-güneşlenme süresini ve
Türkiye'nin yıllık toplam güneş enerjisi potansiyelinin bölgelere göre dağılımı
225
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
tablolarından güneş enerjisinin Marmara Bölgesinde yeterli olduğu görülmektedir
(Tablo 2–3),(5).
Güneş enerjisi ile ilgili en önemli sorunlardan birisi Watt başına maliyettir.
Ancak petrol ve doğalgaza dayalı elektrik birim maliyetinin sürekli artması bunun
yanı sıra gelişen teknoloji ile güneş enerjisi teknolojisi ürünlerinin veriminin ve
maliyetlerinin azalması sonucu birim maliyetlerde önemli iyileşmeler elde edilmiştir
(Şekil 5).
Yıllık üretim hızla artarken Watt(W) başına maliyette önemli oranda
düşmektedir. 1975’te 100 dolar civarında olan maliyet 2006’da 3,5–4 dolar
civarındadır. Daha verimli güneş panellerinin üretimi ve toplam üretim miktarının
da artmasıyla birlikte maliyetlerin çok önemli oranlarda düşeceği görülmektedir.
Türkiye’de üretilen güneş enerjisi miktarlarına bakıldığında,1986 yılında
başlayan ve uzun yıllar yatay seyir izleyen bir üretim görülmektedir. 1986 yılında
yalnızca 5 ton eşdeğer petrol (Tep) üretim yapılırken 2005 yılında 385 ton eşdeğer
petrol üretime ulaşılmıştır. Üretim miktarlarında önemli oranda artış olmasına
karşın bu miktar toplam enerji üretimi içerisinde ve ülkemizin güneş enerjisi
kapasitesi düşünüldüğünde çok düşük kalmaktadır (Tablo 5),(7).
Güneş Enerjisi Uygulamaları ve Türkiye’deki Güneş Enerjisi ile İlgili
Çalışmalar
Güneş Enerjisi Uygulamaları
Güneş enerjisinin uygulamaları düşük (20–100°C), orta (100–300°C) ve yüksek
sıcaklıklarda (>300°C) güneş enerjisi uygulamaları olarak 3 kategoride
incelenmektedir. En yaygın uygulamalar;
Düşük Sıcaklık Uygulamaları
Sıcak suyu eldesi
Konut ısıtılması-soğutulması
Sera ısıtılması
Tarım ürünlerinin kurutulması
Yüzme havuzu ısıtılması
Güneş ocakları ve fırınları
Deniz suyundan tatlı su eldesi
Tuz üretimi
Sulama ve toprak solarizasyonu
PV sistemler
Orta Sıcaklık Uygulamaları
Endüstriyel kullanım için buhar üretimi
Büyük ısıtma-soğutma sistemleri
226
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Yüksek Sıcaklık Uygulamaları
Güneş fırınları (10).
Güneş enerjisi teknolojileri yöntem, malzeme ve teknolojik düzey açısından çok
çeşitlilik göstermekle birlikte iki ana guruba ayrılabilir.
Isıl Güneş Teknolojileri: Bu sistemlerde öncelikle güneşten enerji elde edilir. Bu ısı
doğrudan kullanılabileceği gibi elektrik üretiminde de kullanılabilir.
Güneş Pilleri: Fotovoltaik piller de denilen bu yarı-iletken malzemeler güneş ışığını
doğrudan elektriğe çevirirler (21).
Bu çalışmada güneş pilleri (fotovoltaik piller) ile elektrik üretimi ele alınmaktadır.
Konutlarda Güneş Enerjisi Kullanılarak Elektrik Üretimi
Evlerin çatılarına güneş panelleri yerleştirilmek suretiyle o ev için gerekli elektrik
enerjisi rahatlıkla sağlanabilmektedir. Bunun için evin yıllık enerji ihtiyacı ve bu
ihtiyaca göre gerekli panel ve akü sayısı belirlenir. Konutlarda güneş enerjisinden
elektrik üretimi gittikçe yaygınlık kazanan uygulamalardandır. Amerika ve
Kanada’da şahıslara, konutların güneş enerjisine çevriminde uygulamalı eğitimler
verilmektedir (Resim 1),(20).
Sokak Aydınlatması
Güneş paneli ya da pillerinin kullanılabileceği uygulamalardan birisi de sokak
aydınlatmasıdır. Yerleşim yerlerinde ve daha geniş çaplı olarak şehirlerarası yollarda
bu tip sistemler yaygınlaştırılabilir (Resim 2).
Bahçe/Park Aydınlatması
Güneş pilleriyle bahçe ya da park aydınlatmaları da son yıllarda yerel yönetimler
tarafından gündeme alınan ve küçük çaplı da olsa uygulamaya başlanan sistemlerdir
(Resim 3).
Karayollarında ve Ulaşımda Kullanım
Karayollarında trafik işaret lambalarında ve trafik ışıklarında güneş enerjisi
sistemleri kullanılabilir (Resim 4).
Su Pompalama Sistemleri
Su pompalama sistemlerinde güneş enerjisinden faydalanılabilir. EİE tarafından
Atatürk Orman Çiftliğinde kurulmuş sistem 2 yıl kullanılmış ve yılda yaklaşık
11000m3 su pompalanmıştır. Sistem dizel motor pompalarıyla ekonomik olarak
rekabet edebilmektedir (Resim 5),(11).
Şebekeye Elektrik Sağlama
Güneş modüllerinin çok sayıda olduğu büyük çaplı elektrik üretim çalışmalarında
güneş tarlaları denilen ve çok sayıda modülün kurulu olduğu yapılar oluşturulabilir.
İstenirse buradan şebekeye elektrik aktarımı da yapılabilir (Resim 6),(11).
227
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Oyuncak Sektörü
Oyuncak sektöründe de pil ya da batarya yerine güneş enerjili araba ya da çeşitli
oyuncaklar ve hesap makinalarında güneş enerjisi kullanılmaktadır (Resim 7).
Ev Elektroniği
Cep telefonu, ipod gibi cihazların şarj edilmesinde, bilgisayarlarda ve benzer ev
elektroniği ürünlerinde güneş enerjisi kullanılmaktadır (Resim 8),(10).
Türkiye’de Güneş Enerjisi ile İlgili Uygulama ve Çalışmalar
Güneş enerjisi uygulamaları kurumsal ve bireysel temel uygulamalar olarak genel
anlamda sınıflandırılabilir. Kurumsal uygulamalarda devlet kurumları, yerel
yönetimler ve üniversiteler ön plana çıkmaktadır.
Kurumsal Uygulamalar ve Çalışmalar
Bu uygulamalara park ve bahçe aydınlatması, güneş enerjisinin tanıtımı niteliğindeki
güneş arabası yarışları, tarihi mekânların aydınlatılması gibi örnekler verilebilir.
Elektrik işleri etüt idaresi önemli çalışmalar yapmaktadır. Bunlar sistemlerin
kurulumu ve istatistik çalışmalarıdır. Bu amaçla yenilenebilir enerji parkı
kurulmuştur (11).
Enerji Bakanlığı da güneş enerjisinin önemli olduğunu fark etmiştir. Ülkede
380 milyar kilowatt saatlik bir güneş enerjisi potansiyeli olduğu belirtilerek büyük
çaplı güneş tarlaları ve yasal işlemlerin netleştirilmesi konularında çalışma
yapılacağını açıklamışlardır (13).
Üniversiteler güneş enerjisi ile birlikte diğer alternatif enerjilerin kullanımı
hakkında çeşitli konferans, seminer, çalıştaylar düzenlenmektedir. Bu etkinlikler de
sonuç bildirgeleri ile konunun önemine dikkat çekilmektedir. Bu çalışmalardan
birisi de 22-23 Mayıs 2008 tarihlerinde Çan ilçesinde yapılmış olan yerli enerji
kaynakları sergi ve çalıştayıdır.
Güneş enerjisinden faydalanılarak akademik çalışmalar da yapılmaktadır.
Bunlara örnek olarak, fındığın güneş enerjisi ile kurutulması işlemi verilebilir (19).
Çanakkale’de Gelibolu yarımadasındaki 57.Alay şehitliği 2007 yılında 30 bin YTL
harcamayla güneş enerjisi ile aydınlatılmıştır (14).
Bireysel Uygulamalar
Bu uygulamalara bahçe aydınlatması, bina uygulamaları, oyuncak sektörü, cep
telefonu bilgisayar, ev elektroniği gibi örnekler verilebilir. Bireysel uygulamalar çok
yaygın değildir.
Çan İlçesi
Çan ilçesi yaklaşık 30000 civarında nüfus barındıran sanayi ve endüstrinin gelişmiş
ve bunun yanı sıra termik santral ve Türkiye Kömür İşletmelerinin bulunduğu bir
ilçedir. İlçede hava kirliliğinin olduğu önceden beri bilinen ve yaşanılan bir gerçektir
(Tablo 6),(15). Son yıllarda doğalgaz kullanımı, hava kirliliğini belli oranda
azaltmaktadır; buna karşılık doğalgazın dışa bağımlı bir enerji olması, dış kaynaklı
228
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
kesintiler ve fiyat istikrarsızlıkları doğalgazın kesin bir çözüm olmadığını
göstermektedir. Bu durum güneş enerjisi ve güneş enerjisi çalışmalarının önemini
göstermektedir.
Sonuçlar/ Öneriler
1) Çan ilçesinde hobi amaçlı birkaç küçük çaplı uygulama dışında güneş
enerjisinden elektrik üretiminin olmadığı tespit edilmiştir. Şahıslara ait bahçe ve
mülklerde güneş enerjisi uygulamaları arttırılmalı ve bu amaçla halka bilgi
verilmelidir. Böylece şahıslara ait dış mekânlar temiz enerjiye kavuşacak ve karbon
salınımında azalma olacaktır.
2) Çanakkale ilinin yılın 10 ayında güneşli olması, bu yörede Güneş enerjisinin
yaygın kullanımı için önemli bir fırsattır; orta ve uzun vadede Güneş enerjisi
kullanımı için gerekli Ar-Ge çalışmalarının yapılmasının özendirilmesi ve
desteklenmesi gerekmektedir (16).
3) Enerji politikalarının oluşturulmasında çevre faktörü göz ardı edilmemelidir.
Petrol ve doğalgazda dışa bağımlılığı azaltacak her türlü önlem alınmalıdır. Bu
kaynaklar başka alternatiflerin bulunmadığı durumlarda kullanılmalıdır. Dışardan
temin edilen petrol ve doğalgaz dışındaki kaynaklar çeşitlendirilmelidir (17).
4) Park ve bahçelerde, yol kenarlarında, havuz ve benzeri tesislerde güneş enerjisi
ile aydınlatma uygulamalarına geçilmelidir.
5) Toplumun alternatif enerji hakkında bilgi sahibi olması amacıyla halkın da
katılımının olduğu geniş çaplı toplantılar düzenlenmelidir.
6) Alternatif enerji ürünlerinin bireysel olarak da yaygınlaştırılması amacıyla bu
ürünler teknolojik ürün satan mağazalarda satışa sunulmalıdır.
7) Konutlarda güneş enerjisi ile su ısıtma ve elektrik üretimi uygulamaları
arttırılmalı, bunun için tanıtımlar yapılmalıdır.
8) Güneş enerjisi yatırımlarının kendini amorti etmesi için belli bir zamanın geçmesi
gerekmektedir ancak çevre kirliliğine engel olma yolunda bugün başlatacağımız bir
çalışmanın maliyeti, ilerde çevreyi temizlemek için katlanmamız gerekecek
maliyetlerden çok daha düşük olacaktır (18).
KAYNAKÇA
Petritsch K.
2000
Organic Solar Cell Architectures, Graz Üniversitesi, Doktora Tezi.
Acaroğlu M.
2007
Alternatif Enerji Kaynakları, Nobel Yayın Dağıtım, İstanbulİnternet: (ren21.netDünya yenilenebilir enerji raporu) http://www.alternaturk.org/enerji_raporu_2007.php
Prometheus Institute
2007
"23rd Annual Data Collection - Final," PVNews, 26; 8-9.
İnternet: (EİE Genel Müdürlüğü) http://www.eie.gov.tr/turkce/gunes/tgunes.html
Maycock P.
2007
"Boomer," PVNews, 11-12.
nternet: (Enerji Bakanlığı) http://www.enerji.gov.tr/istatistik_belge/(1970–
2007)B.üretim.xls
229
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Gücüyetmez M., Karalı M., Kanmaz E., Kılıçarslan Y., Karaaslan B.
2008 Güneş Enerjisi ve Güneş Enerjisi ile Tipik Bir Elektrik Üretim Uygulaması, Poster
Sunu, Yerli Enerji Kaynakları Sergi ve Çalıştayı, YENKA’08, 22–23 Mayıs 2008, ÇanÇanakkale.
İnternet: http://www.alternaturk.org/gunes.php
İnternet: http://www.frmacil.com/konu-disi-basliklar/747-gunes-enerjisi-potansiyeli-veuygulamalar.html
İnternet: http://www.eie.gov.tr/turkce/gunes/eiegunes.html
İnternet: http://www.alternaturk.org/gunesresim.php
İnternet: http://www.enerji.gov.tr/ayrinti.asp?numara=80
İnternet: http://www.alternaturk.org/haber97.php
İnternet: http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/CEVRE/260499.html
Yerli Enerji Kaynakları Sergi ve Çalıştayı Sonuç Bildirgesi, YENKA’08, 22–23 Mayıs 2008,
Çan-Çanakkale.
Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyum ve Sergisi Sonuç Bildirgesi, 24/25 Haziran 2005,
Mersin.
Turan G., Faysal M.G.
1993
‘Ege Bölgesinin Hava Kirliliğinin Önlenmesinde Güneş Enerjisi Bina Isıtma
Sistemlerinden Yararlanma.’, Çevre Dergisi 9: 28–32.
Olgun H., Rzayev P.
2000
‘Fındığın Üç Farklı Sistemde Güneş Enerjisi ile Kurutulması’, Turkish Journal of
Engineering Enviromental Science 24: 1–14.
Minshall W.
2003
‘Women’s PV Workshop’, home power magazine 98, 60–65.
Varınca K.B., Gönüllü M.T.
2006
Türkiye’de Güneş Enerjisi Potansiyeli ve Bu potansiyelin Kullanım Derecesi,
Yöntemi ve Yaygınlığı Üzerine Bir Araştırma’, I. Ulusal Güneş ve Hidrojen Enerjisi
Kongresi, 21–23 Haziran 2006, Eskişehir, Osmangazi Üniversitesi, 270–275.
230
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Dünya Fotovoltaik Üretimi (1975–2007) (4)
Yıl
1975
1980
1985
1990
1995
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Yıllık Üretim
Toplam Üretim
Megawatt (MW)
2
2
7
20
23
99
47
275
78
594
277
1,442
386
1,828
547
2,375
748
3,123
1,194
4,317
1,786
6,103
2,521
8,623
3,800
12,423
Tablo 2. Türkiye'nin Aylık Ortalama Güneş Enerjisi Potansiyeli (5)
Aylar
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayis
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasim
Aralik
Toplam
Ortalama
Aylık Toplam Güneş Enerjisi
(Kcal/Cm2-Ay)
(Kwh/M2-Ay)
4,45
51,75
5,44
63,27
8,31
96,65
10,51
122,23
13,23
153,86
14,51
168,75
15,08
175,38
13,62
158,40
10,60
123,28
7,73
89,90
5,23
60,82
4,03
46,87
112,74
1311
308,0 Cal/Cm23,6 Kwh/M2Gün
Gün
Güneşlenme Süresi
(Saat/Ay)
103,0
115,0
165,0
197,0
273,0
325,0
365,0
343,0
280,0
214,0
157,0
103,0
2640
7,2 Saat/Gün
231
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 3. Türkiye'nin Yıllık Toplam Güneş Enerjisi Potansiyelinin Bölgelere Göre Dağılımı
(5)
Bölge
G.Doğu Anadolu
Akdeniz
Doğu Anadolu
İç Anadolu
Ege
Marmara
Karadeniz
Toplam Güneş
Enerjisi
(Kwh/M2-Yıl)
1460
1390
1365
1314
1304
1168
1120
Güneşlenme Süresi
(Saat/Yıl)
2993
2956
2664
2628
2738
2409
1971
Tablo 4. Dünya Ortalama Fotovoltaik Üretimi ve Watt Başına Modül Maliyeti, 1975–2006
(6)
Yıl
Yıllık Üretim (MW)
1975
1980
1985
1990
1995
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2
7
23
47
78
277
386
547
748
1,194
1,786
2,521
Watt Başına
Maliyet ($)
99.61
27.79
10.68
7.47
5.33
4.21
3.79
3.73
3.65
3.55
3.70
3.84
232
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 5. Türkiye’de yıllar içerisinde üretilen enerji türlerinin kaynaklara göre dağılımı ve güneş enerjisinin durumu (7)
Hayvan
Ve
Jeotermal
Taşkömürü
Linyit
YILLAR
(Binton)
(Binton)
1970
1975
1980
1985
1986
1990
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005*
4573
4813
3598
3605
3526
2745
2248
2441
2513
2156
1990
2392
2494
2319
2059
1946
2170
5782
9150
14469
35869
42284
44407
52758
53888
57387
65204
65019
60854
59572
51660
46168
43709
55282
Doğal
Hidrolik Elektrik
Isi
Gaz
(Binton) (Binton) ( 106 M3 ) (Gwh) (Gwh) (Bintep)
Asfaltit
36
456
558
523
607
276
67
34
29
23
29
22
31
5
336
722
888
Petrol
3542
3095
2330
2110
2394
3717
3516
3500
3457
3224
2940
2749
2551
2420
2375
2276
2281
23
68
457
212
182
206
253
565
731
639
312
378
561
708
980
3033
5904
11348
12045
11873
23148
35541
40475
39816
42229
34678
30879
24010
33684
35330
46084
39561
6
44
80
86
84
83
85
81
76
90
105
89
93
94
23
56
60
232
304
364
437
471
531
582
618
648
687
730
784
811
926
Rüzgar
Güneş
(Gwh)
(Bintep) (Binton)
6
21
33
62
48
61
58
59
5
28
143
159
179
210
236
262
287
318
350
375
385
Odun
12816
14562
15765
17368
17570
17870
18374
18374
18374
18374
17642
16938
16263
15614
14991
14393
13819
Bitki Art.
Toplam
(Binton)
(Bintep)
9253
10495
12839
11039
11343
8030
6765
6666
6575
6396
6184
5981
5790
5609
5439
5278
5127
14516
16473
17358
21935
23538
25478
26719
27386
28209
29324
27659
26047
24576
24259
23783
24332
25185
*Geçici TEP (ton eşdeğer petrol)
233
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 6. SO2 ve Duman Ortalamalarının En Yüksek Olduğu İl ve İlçe Merkezleri (15)
Ocak Ayı So2
Ortalamalarının En
Yüksek Olduğu İl Ve
İlçe Merkezleri (1999)
Kütahya
Isparta
Çanakkale (Çan)
Ağri
Adiyaman
Yozgat
Çanakkale
Denizli
Kayseri
Afyon
µg/M³
409
405
395
354
276
215
195
194
193
181
Ocak Ayi Duman
Ortalamalarinin En
Yüksek Olduğu İl Ve
İlçe Merkezleri (1999)
Ağri
Zonguldak
Adiyaman
Afyon
İçel
Denizli
Diyarbakir
Manisa
Kayseri
Antalya
µg/M³
278
193
176
174
167
161
148
139
137
135
Şekil 1. Güneş Enerjisinden Elektrik Üretim Şeması (8)
234
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 2. 1995–2007 yılları arasında yenilenebilir enerji ve güneş enerjisine yapılan yatırım
miktarı (4)
Şekil 3. 2000–2007 arasında dünya fotovoltaik pil üretim kapasitesi (4)
235
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 4. 2007 yılı Dünya ülkeleri Güneş enerjisiyle sıcak su üretme oranları (4)
Şekil 5. Watt başına Ortalama Fotovoltaik Modül Maliyeti (6)
236
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 1. Elektrik İhtiyacını Güneş Panelleri ile Karşılayan Yapılar (11)
Resim 2. Güneş Paneli ile Sokak Aydınlatması (11)
237
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 3. Güneş Enerjisi ile Park/Bahçe Aydınlatması
Resim 4. Güneş Enerjisinin Trafikte Kullanılması (11)
238
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 5. Güneş Enerjisi ile Su Pompalama Sistemi (11)
Resim 6. Şebekeye Elektrik Sağlayan Bir Güneş Tarlası
239
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 7. Güneş Enerjisi ile Çalışan Oyuncak Araba (12)
Resim 8. Güneş Enerjisiyle Şarj Olan Cep Telefonları (12)
240
ÇAN YÖRESİNDEKİ JEOTERMAL POTANSİYELİN
KULLANILABİLİRLİĞİNİN
İNCELENMESİ
Kezban KANMAZa, Ertuğrul KANMAZb, Mehmet KARALIb
aÇanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi
Fen Bilimleri Entitüsü
bÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çan Meslek Yüksek Okulu
ÖZET
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini ilgilendiren en önemli sorunlardan birisi
de enerjidir. Dünyada hızlı bir artış gösteren enerji gereksiniminin büyük bir kısmı, bir süre
daha fosil yakıtlar ve hidrolik enerji ile karşılanabilecektir. Petrol, kömür gibi fosil enerji
kaynaklarının tükenirliği ve enerji darboğazı, tüm ülkeleri yeni enerji kaynakları bulma ve
geliştirme çabası içine sokmuştur. Bu yeni enerji kaynaklarının en önemlilerinden biri de
jeotermal enerjidir [1]. Jeotermal enerji yerkürenin ısısıdır. Bu ısı, yeryüzüne doğal olarak
sıcaksu kaynakları ve buhar şeklinde veya sondajlarla çıkarılan sıcak su, sıcaksu-buhar
karışımı ve buhar şeklinde ulaşmaktadır [1]. Bu enerji türü yenilenebilir,ucuz, düşük
teknoloji seviyeli ve çevreyi kirletmeyen avantajlara sahiptir. Jeotermal enerji doğrudan ya da
başka enerji türlerine dönüştürülerek,merkezi ısıtma, elektrik üretiminde, sera ısıtması,
sıcak su ihtiyacının karşılanması, kaplıcalarda,kimyasal madde üretiminde ekonomik
olarak kullanılır [2]. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan jeotermal enerji
bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli ölçüde kullanılır duruma
gelmiştir.Jeotermal enerji aynı zamanda temiz bir enerji kaynağı olup, uygun teknolojilerin
kullanılması halinde kirletici etkisi sıfır olan bir enerji kaynağıdır. Türkiye zengin
jeotermal kaynaklara sahip olup, potansiyel olarak dünyanın 7. ülkesi konumundadır.
1962 li yıllarda envanter çalışmaları ile başlatılan aramalar zaman içerisinde geliştirilerek
önemli ölçüde enerji kaynağı oluşturan bir sonuca ulaşmıştır. Bugüne kadar, MTA Genel
o
Müdürlüğünce sıcaklığı 35 C nin üzerinde olan 170 adet sahanın varlığı keşfedilmiştir
[3]. Öte yandan jeotermal kaynağın entegre kullanımı da göz önüne alınırsa ülke
ekonomisine katkısı daha da artacaktır. Ancak bu kaynağın daha verimli bir şekilde
kullanılabilmesi için bu konudaki yasal boşluğun bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Giderek artan enerji ihtiyacımızın bir bölümünün öz kaynağımız olan jeotermal enerji ile
karşılanması ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacaktır. Bu çalışmada Türkiye’deki ve
Çan’daki jeotermal kaynaklar değerlendirilmiş. Bu kaynakların ekolojik yararı ve
kullanım alanları ile olumsuzlukları değerlendirilmiştir. Çünkü sürdürülebilir bir
kalkınmanın temeli çevreyi tahrip etmeden gerçekleşmekte olanıdır. Bu çalışmada maliyeti
düşük ve potansiyel açıdan zengin olduğumuz jeotermal enerji üzerinde durularak, bu
enerjinin kullanılabilirliği incelemiştir.
Anahtar kelimeler: Jeotermal enerji, fosil yakıtlar, alternatif enerji kaynakları,
yenilenebilir enerji kaynakları
ABSTRACT
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Energy is the most important problem concerned economies of developed and developing
countries. Most part of energy need which increases greatly can be covered fossile fuels a little
time more. Running out of fossile fuels like petroleum, coal and energy lack is forced the
countries of the world to find new energy sources and to develop them. The most important
one of this new energy sources is geothermal energy. Geothermal energy is the heat of the earth.
This heat is coming onto earth’s surface naturally as vapour, mixing of hot water-vapour, hot
water from driling and hot water sources. This kind of energy has some advantages such as
renewable, cheap, depending on low technological process, and not polluting the environment.
As directly or converting to other kinds of energy, geothermal energy is used economically in
central heating, in energy production, in greenhouse heating, in need of hot water, in thermal
springs, in chemical material production. Geothermal energy which is the new and renewables
energy sources has been used greatly in Turkey like whole world. Geothermal energy also is a
clean energy source and in using of appropriate technologies it has a zero polluting effect.
Turkey has rich geothermal sources and it is the 7th country of the world potentially. With
inventory searches in 1962s, an important result was gained as an important energy source.
o
Up to now, 170 field which has a temperature over 35 C were discovered from MTA
(mine study and searching institute) general directorate. From the other side, if the
integration use of geothermal energy with other sources, its contribution to country
economy will increase much more. But to use this source more productively, legal
problems must be solved. To cover our need of enery which increases fast by our
natural geothermal sources will contribute importantly to our country economy. In
this study, Geothermal sources in Çan and in Turkey and ecological benefits and use
of field and negative sides have been studied. Because, basic of a sustainable
development is the one which is out of destruction to the environment. In this study,
low costly and potentially rich geothermal energy and the useability of this energy
have been studied.
Key words: Geothermal Energy, Fossile Fuels, Alternative Energy Sources,
Renewable Energy Sources
GİRİŞ
Dünya’da ve ülkemizde nüfus artışı, sanayileşme, yatırımların büyümesi ve yaşam
standartlarının yükselmesi enerji alanındaki teknolojik ve bilimsel çalışmaları
zorunlu kılmaktadır. Enerji bugün uluslar arası bir sorun haline gelmiştir. Diğer
taraftan, enerji harcamaları önümüzdeki yıllarda da hem kamu ve özel kurum ve
kuruluşlarda hem de aile bütçesinde önemli bir yer tutmaya devam edecektir.
Fosil yakıtlı enerji kaynaklarının belli bir süre içinde bitecek olması ve yeni
rezervlerin üretiminin oldukça pahalı olması, alternatif yeni kaynakların
bulunmasını zorunlu kılmaktadır. Bu konuda başta AB ülkeleri ile ABD ve Japonya
gibi gelişmiş dünya ülkeleri araştırma-geliştirme (AR-GE) çalışmalarına oldukça
yüksek miktarlarda maddi kaynak ayırmaktadırlar. Bilim adamları alternatif enerji
kaynakları ile ilgili çalışmalarda, sırası ile üretilen enerjinin ekonomik olması, uzun
vadede enerji açığını büyük ölçüde kapatması, ülkeyi enerji açısından dışa
bağımlılıktan kurtarması ve çevreyi en az şekilde kirletmesi konularını göz önünde
242
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
bulundurmaktadır. Ülkemiz açısından yukarıda belirtilen hususlar dikkate
alındığında alternatif enerji kaynaklarının önemi ortaya çıkmaktadır [2].
Jeotermal enerji, kaynagını yerkürenin derinliklerindeki magmadan ve
kayaclardaki radyoaktiflikle olusan sıcaklıktan alan bir enerji türüdür [4]. Bir başka
deyişle Jeotermal Enerji, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının
oluşturduğu, sıcaklıkları atmosferik sıcaklığın üzerinde (sıcaklığı sürekli 20 0C den
fazla) olan ve çevresindeki normal yeraltı ve yerüstü sularına oranla daha fazla
erimiş mineral, çeşitli tuzlar ve gazlar içerebilen sıcak su, buhar ve gazlar olarak
tanımlanabilir. Ayrıca herhangi bir akışkan içermemesine rağmen bazı teknik
yöntemlerle ısısından yararlanılan, yerin derinliklerindeki "Sıcak kuru kayalarda"
jeotermal enerji kaynağı olarak nitelendirilmektedir. En geniş anlamda
yerkabuğunda depolanan ısıl enerji, jeotermal enerjiyi oluşturmaktadır. Yerkürenin
merkezi çok sıcak olduğundan yüzeye doğru ısı transferi olmakta ve dolayısıyla
yüzeyden derine doğru inildikçe sıcaklık artmaktadır [5]-[8].
Jeotermal akışkanı meydana getiren sular, genellikle meteorik kökenli
olduklarından yeraltındaki rezervuarlar sürekli beslenmekte ve kaynak
yenilenebilmektedir. Bu sebeple pratikte beslenmenin üzerinde kullanma olmadıkça
jeotermal kaynakların azalması söz konusu değildir [3]. En ucuz jeotermal enerji
üretimi kendiliğinden yüzeye çıkan sıcak sulardan faydalanılarak gerçekleşir. Bu
kaynaklar çoğunlukla yeterli değildir ve kullanım alanları kısıtlıdır. Bunun yanında
daha yüksek kapasiteli kaynaklara ulaşmak için sondaj çalışmaları yapılır.
Günümüze değin gerçekleşen sondaj çalışmaların çoğu petrol aramak amacıyla
yapılmış fakat, jeotermal kaynaklara rastlandıktan sonra kuyuların işletme amacı
değişmiştir.
Jeotermal sular çok derinlerdedir. Bu suların yukarı çıkarılması boru hatları
döşeme ve pompalama gibi sorunları ortaya çıkarır. Bu suların borularla
taşınmasında ortaya çıkan sorun suların aşındırıcı etkiye sahip olmasıdır. Jeotermal
kuyularda sık sık boruları ve pompalama sistemlerini değiştirmek gerekebilir [4].
Jeotermal enerji üç aşamada incelenir:
-Yüksek enerjili Jeotermi (yüksek sıcaklıklı sahalar)
150 - 300 °C suları barındıran kaynaklardır. Sıcaklığın fazla olması elektrik enerjisi
üretiminin kolayca gerçekleşmesini sağlamakla birlikte yüksek entalpili sahalardan
elde edilen akışkan entegre olarak diğer alanlarda da kullanılabilmektedir.
-Orta Enerjili Jeotermi (orta sıcaklıklı sahalar)
Su sıcaklığı 80 - 150 °C'dir. Elektrik enerjisi üretiminde yararlanmak mümkündür
fakat; bu sıcaklık elektrik santrallarında su kaynaması için yeterince verimli olmadığı
için, santralarda su yerine buharlaşma noktası daha düşük sıvılar kullanılır.
-Düşük Enerjili Jeotermi (düşük sıcaklıklı sahalar)
Ortalama su sıcaklığı 70 °C'dir. Elektrik enerjisi üretiminde kullanılamayan bu sular
genellikle konutların ısıtılmasında kullanılır.
Düşük ve orta sıcaklıklı sahalar, bugünkü teknolojik ve ekonomik koşullar altında
başta ısıtmacılık olmak üzere (sera, bina, zirai kullanımlar), endüstride (yiyecek
243
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
kurutulması, kerestecilik, kağıt ve dokuma sanayiinde, dericilikte, soğutma
tesislerinde), kimyasal madde üretiminde (borik asit, amonyum bikarbonat, ağır su,
akışkandaki CO2 den kurubuz eldesinde) kullanılmaktadır [4].
JEOTERMAL ENERJININ KULLANIM ALANLARI
VE TEMEL AVANTAJLARI
Jeotermal kaynaklar genellikle içerdiği ısı enerjisi ve kimyasal maddeler nedeniyle
değerlendirilirler. Jeotermal enerjinin akışkan sıcaklığına göre başlıca faydalanılma
alanları şunlardır:
· Isı enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesi,
· Doğrudan ısı enerjisinden endüstriyel amaçlı ısıtma ve kurutma
işlemlerinde yararlanılması (şeker, tekstil, kağıt, ilaç, konservecilik vb.
ürünlerde),
· Merkezi sistemle ısıtma ve soğutmada kullanımı (sera, toplu konut,
kampüs vb. ısıtılması veya soğutulması),
· Kimyasal madde üretimi (tatlı su, mineral ve kimyasal tuz üretimi vb),
· Turistik ve tedavi amaçlı kaplıca, yüzme havuzu ve turistik tesislerde
kullanımı.
(Tablo 1)’de değişik sıcaklıklardaki jeotermal akışkanların kullanım alanları
özetlenmiştir.
Jeotermal enerjinin temel avantajları ise şunlardır:
· Jeotermal enerjinin öncelikle, birden çok amaca gerekirse aynı anda hizmet
etmesi, çevre ve ekonomik açıdan sahip olduğu önemli avantajlarının
başında gelmektedir.
· Jeotermal kaynaklar, yeraltındaki rezervuarlar tarafından sürekli
beslenmekte, ayrıca kullanılan jeotermal akışkanın yeraltına tekrar
basılmasıyla kaynak yenilenebilmektedir.
· Diğer enerji kaynaklarına göre oldukça ekonomiktir. Doğal ve kendi
kaynağımız olan jeotermal enerji dışa bağımlı değildir ve politik ilişkilerden
etkilenmez. Büyük yatırımlar gerektirmemesi, yapılan yatırımı kısa sürede
geri ödeyebilmesi ekonomik fayda oranının yüksekliğini işaret eder.
· İhtiyaç duyduğu düşük teknoloji seviyesi nedeniyle jeotermal enerjiye
yapılacak yatırımı cazip kılmaktadır.
· Jeotermal enerjinin kullanılması ile havaya karbonmonoksit, azot oksitler
ve kükürt oksitler atılmamakta ve çevre kirletilmemektedir.
· Ucuz elektrik üretiminin sağlanması, elektrik fiyatlarında istikrar
sağlanması, fosil yakıtların fiyatlarındaki dalgalanmaların önlenmesi, bol ve
ucuz elektrik temini sayesinde endüstrinin gelişmesi, dolayısıyla ihracatı
artırıcı etkisinin olması gibi avantajlar sağlayacaktır [6].
244
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
JEOTERMAL ENERJİNİN TARİHÇESİ
· M.Ö. 10.000: Jeotermal akışkandan Akdeniz Bölgesi'nde çanak, çömlek, cam,
tekstil, krem imalatında yararlanıyorlardı.
· M.Ö. 1.500: Romalı'lar ve Çin'liler doğal jeotermal kaynakları banyo, ısınma ve
pişirme amaçlı olarak kullanıyorlardı.
· 630: Japon İmparatorluğu'nda kaplıca geleneği yaygınlaştı.
· 1200: Jeotermal enerji ile mekan ve su ısıtması yapılabileceği Avrupa'lılar
tarafından keşfedildi.
· 1322: Fransa'da köylüler doğal sıcak su ile evlerini ısıtmaya başladı.
· 1800: Fransa'da yerleşim birimlerinin jeotermal enerji ile ısıtılması yaygınlaştı.
· 1800: ABD'de kaplıcacılık hızla yaygınlaşmaya başladı.
· 1818: F. Larderel ilk defa jeotermal buhar kullanarak Borik Asit elde etti.
· 1833: P. Savi tarafından İtalya'daki Larderello Bölgesi'nin altındaki jeotermal
rezervuarın yayılımı araştırıldı.
· 1841: İtalya (Larderello)'da yeni teknikler kullanılarak jeotermal kuyularının
açılmasına başlandı.
· 1860: ABD (California)'da "The Geysers" tesisleri açıldı.
· 1890: ABD (Boise Idaho)'da ilk jeotermal bölge ısıtma sistemi uygulaması
gerçekleşti.
· 1900: California (Calistoga)'da otuzdan fazla kaplıca merkezi açıldı.
· 1904: İtalya'da Larderello jeotermal buhardan ilk elektrik üretimi sağlandı.
· 1920: California (The Geysers)'de ilk jeotermal kuyular açıldı.
· 1929: Oregon (Klamath Falls)'da evler jeotermal enerji ile ısıtıldı.
· 1930: İzlanda'da büyük ölçekli merkezi ısıtma projesi çalışmaları başladı.
· 1930: İzlanda, ABD, Japonya ve Rusya'da jeotermal akışkanın kullanımı
yaygınlaştı.
· 1943: İtalya (Larderello) jeotermal sahasından elektrik üretimi 132 MWe
kapasiteye erişti.
· 1945: Süt pastörizasyonunda ilk kez jeotermal akışkandan yararlanıldı.
· 1945: ABD'de buzlanmaya karşı yer ısıtmasında, hacim ısıtmasında ve sera
ısıtmacılığında jeotermal ısı kullanıldı.
· 1958: Yeni Zelanda'da "Flash Metodu" ile jeotermal elektrik üretimine başlandı.
· 1960: California (The Geysers) jeotermal alanında ticari elektrik üretimi için ilk
kez kuru buhar kullanıldı.
· 1963: Türkiye'de ilk jeotermal sondaj kuyusu İzmir (Balçova)'de açıldı.
· 1966: Japonya'da ilk jeotermal elektrik santrali kuruldu.
· 1968: Türkiye'de elektrik üretimi amaçlı ilk jeotermal kuyu Denizli (Kızıldere)'de
açılarak, Denizli (Kızıldere) jeotermal alanı keşfedildi.
· 1969: Fransa'da büyük jeotermal ısıtma projeleri başladı.
· 1970: Çin'de ilk kez elektrik üretiminde jeotermal akışkandan yararlanıldı.
· 1975: ABD (California)'de "The Geysers" jeotermal alanındaki kaynaklardan 500
Mwe'lık elektrik üretimi kapasitesine ulaşıldı.
245
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
· 1978: ABD (Nevada)'de ilk jeotermal gıda kurutma tesisi kuruldu.
· 1978: Meksika (New Mexico)'da kızgın kuru kayada jeotermal rezervuar
oluşturulup test edilmeye başlandı.
· 1979: Endonezya'da ilk jeotermal elektrik üretimi gerçekleştirildi.
· 1980: Batı Amerika'da bazı jeotermal elektrik santralleri kuruldu.
· 1981: Hawaii (Puna)'de kurulan jeotermal tesisler faaliyete geçti.
· 1982: Türkiye'de Aydın (Germencik) jeotermal alanı keşfedildi.
· 1983: Türkiye'de kuyu içi eşanjörlü ilk jeotermal ısıtma sistemi İzmir (Balçova)'de
kuruldu.
· 1984: Türkiye'nin ilk ve Avrupa'nın İtalya'dan sonra ikinci jeotermal enerji santrali
(20.4 MWe kapasiteli) Denizli (Kızıldere)'de hizmete açıldı.
· 1985: Jeotermal elektrik santrallerinde yaklaşık 2.000 MW'lık elektrik üretim
kapasitesine ulaşıldı.
· 1987: ABD (Nevada)'de jeotermal akışkan altın üretiminde kullanıldı.
· 1987: Türkiye'nin ilk jeotermal merkezi ısıtma sistemi Balıkesir (Gönen)'de
işletmeye açıldı.
· 1990: ABD'de jeotermal elektrik üretimi kurulu kapasitesi 3.000 MWe'e yükseldi.
· 1992: Dünya'da 21 ülkede jeotermal elektrik üretimi yaklaşık 6.000 MWe'e ulaştı.
· 1996: Türkiye'de 15.000 konut ana kapasiteli İzmir (Balçova) jeotermal merkezi
ısıtma sistemi devreye girdi.
· 2000: Tüm Dünya'da jeotermalden yaklaşık 8000 MWe jeotermal elektrik ve
17.000 MWt civarında jeotermal doğrudan kullanım gerçekleştirildi.
· 2001: Türkiye'nin jeotermal kurulu ısıtma gücü 493 MWt'e ulaştı. Türkiye böylece
jeotermal elektrik dışı uygulamalarda Dünya'nın 5. büyük ülkesi durumuna geldi [7].
DÜNYADA JEOTERMAL
Dünyada;1995'den 2000 yılına kadar, jeotermal elektrik üretiminde %17, jeotermal
elektrik dışı uygulamalarda ise % 87 artış olmuştur. Filipinler'de toplam elektrik
üretiminin %27'si, Kaliforniya Eyaleti'nde %7'si, İzlanda'da toplam ısı enerjisi
ihtiyacının %86'sı jeotermalden karşılanmaktadır.
Dünyada jeotermal elektrik üretiminde ilk 5 ülke sıralaması:A.B.D., Filipinler,
İtalya, Meksika ve Endonezya Dünyada jeotermal ısı ve kaplıca uygulamalarındaki
ilk 5 ülke sıralaması: Çin, Japonya, A.B.D., İzlanda ve TÜRKİYE
2000 yılı itibariyle, dünyadaki jeotermal elektrik üretimi 7974 MW elektrik
kurulu güç olup, 65 Milyar kWh/yıl üretimdir.
Jeotermalin doğrudan kullanımı ise 17174 MW termal olup, 3 Milyon konut
ısıtma eşdeğeridir. Dünyada 10 bin dönüm, Türkiye'de is 500 dönüm jeotermal sera
vardır. Şanlıurfa'daki yaklaşık 250 dönümlük jeotermal seradan Avrupa'ya ihracat
yapılmaktadır. Dünyada ve Türkiye'de Jeotermal Kullanımı Şekil 1’de verilmiştir [7].
TÜRKİYE’ DE JEOTERMAL
Türkiye, Hindistan ile Avrasya Plakalarının çarpışması sonucu oluşan Dünyanın en
büyük jeotermal kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya Kuşağı üzerindedir. Dünya
246
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
jeotermal kaynakları içinde Türkiye 7. en zengin potansiyele sahip ülke olup, sahip
olduğu avantajlar kullanım alanlarının yoğunluğu gözönüne alındığında jeotermal
kaynakların Türkiye’de kullanımının yaygınlaştırılması vazgeçilmezdir. Türkiye’de
ilk jeotermal araştırmalar 1960’lı yıllarda MTA tarafından başlatılmış ve günümüze
değin yaklaşık %95’i direkt kullanıma uygun olan düşük ve orta entalpili 170 kaynak
tespit edilmiştir [6].
Ülkemizde de dünya standartlarına uygun olarak
a) yüksek sıcaklıklı (>1500C),
b) orta sıcaklıklı (150-700C) ve
c) düşük sıcaklıklı (<700C) olmak üzere birçok saha bulunmaktadır.
Türkiye'de bilinen 1000 dolayında sıcak su ve mineralli su kaynağı ile
jeotermal kuyu mevcuttur. Türkiye'de 40°C'nin üzerinde jeotermal akışkan içeren
170 adet jeotermal saha bulunmaktadır. Bunların 11 tanesi yüksek sıcaklı saha olup
konvansiyonel olarak elektrik üretimine uygundur Aydın-Germencik (232 ° C),
Manisa-Salihli-Göbekli (182 °C), Çanakkale-Tuzla (174 ° C), Aydın-Salavatlı (171
°C), Kütahya-Simav (162 °C), İzmir-Seferihisar (153 °C), Manisa-Salihli-Caferbey
(150 °C), Aydın-Yılmazköy ( 142 °C) İzmir-Balçova (136 °C) İzmir-Dikili (130 °C))
[9].
Yüksek sıcaklıklı jeotermal akışkan içeren sahalar genelde genç tektonik
etkinlikler sonucu oluşan grabenlerden dolayı Türkiye'nin batısında yer almaktadır.
Düşük ve orta sıcaklıklı sahalar ise volkanizmanın ve fay oluşumları etkisi ile Orta
ve Doğu Anadolu'da ve Kuzey Anadolu fay hattı boyuncada Kuzeyde yer
almaktadır. Türkiye’deki jeotermal kaynak sıcaklıklarının bölgelere göre oransal
dağılımı (Çizelge 1)’de verilmektedir [6].
Türkiye'de elektrik üretimine yönelik ilk uygulamalar, 1968 yılında DenizliKızıldere sahasının geliştirilmesi ile başlamış 20 MW gücünde santral kurulmuş
olup 12 MW elektrik üretimi yapılmaktadır [8]. Ülkemizde jeotermal sahalar büyük
bir çoğunlukla orta ve düşük sıcaklıklı sahalardır ve bilinen jeotermal sahaların
%95'i jeotermal merkezi ısıtma uygulamalarına uygundur. Türkiye'de jeotermal
ısıtma uygulamaları 1964 yılında Gönen Park Otelinin ısıtılması ile başlamıştır.
Balıkesir-Gönen'de 1987 yılından beri 16,3 MWt kapasiteli ısıtma (konutlar, sera ve
otel) yapılmakta ve 54 adet tabakhanenin sıcak proses suyu ihtiyacı
karşılanmaktadır. Türkiye'nin muhtemel jeotermal ısı potansiyeli 31500 MWt olarak
tahmin edilmektedir. 2005 yılı sonu itibariyle MTA tarafından yapılan jeotermal
sondajlara göre muhtemel potansiyelin 2924 MWt 'ı görünür potansiyel olarak
kesinleştirilmiştir. Türkiye'deki doğal sıcak su çıkışlarının 600 MWt olan potansiyeli
de bu rakama dahil edildiğinde toplam görünür jeotermal potansiyel 3524 MWt
ulaşmaktadır (MTA). Türkiye’ de jeotermal enerjinin mevcut durumu (Tablo 2)’ de
verilmiştir.
Türkiye'de jeotermal enerji ile ısıtılabilecek potansiyel yerleşim birimlerinin
toplamının meydana getirdiği 945 bin konutluk kapasite, sadece şehir ısıtmasına
yöneliktir. Sera ve kaplıca ısıtma, soğutma, endüstriyel kullanım, mineral eldesi,
247
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
balık üretimi v.b. için kullanılan enerji bu değerin dışındadır. Jeotermal Alanların
Kullanımlarına Göre Dağılımları Şekil 2’de verilmiştir. Bazı Jeotermal
kaynaklarımızın yerleşim birimlerine uzaklığı ve küçük yerleşim birimleri olmaları
nedeniyle 5 Milyon konut eşdeğeri ısı potansiyelinin yaklaşık 1 Milyon konutu
bugünün şartlarına göre ısıtma amaçlı olarak değerlendirilebilecektir. Ancak
jeotermal sahalara yakın bölgelerde sera ısıtması, endüstriyel kullanım, kaplıca
maksatlı kullanım, kimyasal madde üretimi, balık çiftlikleri v.b. kullanımları
uygulamak mümkündür. Jeotermal Merkezi Isıtma/soğutmadan arta kalan
potansiyelimiz ile de yukarıda adı geçen değerlendirmeleri gerçekleştirerek
potansiyelimiz tam olarak değerlendirilebilecektir.
2003 yılı sonu itibarıyla jeotermal enerji ile ısıtılan yerleşim birimleri ise
şöyledir. Gönen 3400 Konut, Simav 3200 Konut, Kırşehir 1800 Konut,
Kızılcahamam 2500 Konut, Balçova 11500 Konut, Afyon 4500 Konut, Kozaklı
1000 Konut, Sandıklı 2000 Konut, Diyadin 400 Konut, Narlıdere 1500, Salihli
2000 konut jeotermal merkezi ısıtma sistemine ilaveten termal tesis ve 565 dönüm
sera ısıtması (Şanlıurfa, Balçova vb) [9]. Türkiye'de jeotermal enerji, yukarıda söz
edildiği gibi elektrik üretiminden, ısıtmacılığa, kimyasal madde üretimine
(karbondioksit üretimi) ,sağlık turizmi amaçlı olarak ve deri işlemesine kadar birçok
alanda kullanılmaktadır.
Türkiye’nin Toplam Jeotermal Elektrik Potansiyeli
Dünyada jeotermal zenginliği ile yedinci sırada yer alan Türkiye, jeotermal
potansiyeli ile toplam elektrik enerjisi ihtiyacının % 5'ine kadar, ısıtmada ısı enerjisi
ihtiyacının %30'una kadar karşılayabilecektir. Ancak bunların ağırlık ortalaması
alındığında Türkiye enerji (elektrik + ısı enerjisi) ihtiyacının %14'ünü karşılamaya
taliptir. Toplam jeotermal potansiyelimizin (2000 MWe, 31500 MWt) elektrik
üretimi, şehir ısıtma, soğutma, sera ısıtma, termal tesis ısıtma, kaplıca kullanımı,
kimyasal maddeler üretimi, sanayide kullanım vb uygulamalarda tam
değerlendirilmesi ile sağlanacak hedef yıllık net yurtiçi katma değer 20 Milyar USD
civarındadır (Grafik 1) [9]. Türkiye; jeotermal potansiyeli bakımından, Avrupa'nın
1'nci, Dünyanın 7'nci, ülkesi konumundadır. Potansiyel oluşturan alanlar Batı
Anadolu'da yoğunlaşmıştır. Jeotermik potansiyelimizin yaklaşık %70’i Marmara
Bölgesindedir (Şekil 3). Jeotermal Elektrik Üretim Projeksiyonu (Grafik 2)
verilmiştir.
ÜRETIM YÖNTEMI VE TEKNOLOJI
Jeotermal enerjinin aranması, üretimi ve kullanımıyla ilgili olarak dünyada kullanılan
teknolojlerin hemen tamamı Türkiye'de de kullanılmaktadır. Özellikle jeotermal
enerjinin aranması ve üretimi konularında teknolojik bakımdan herhangi bir sorun
bulunmamaktadır. Gelişen teknolojiyle, jeotermal enerjiye ilişkin işletme
problemleri büyük ölçüde çözülmüştür. Kabuklaşma ve korozyon gibi jeotermal
enerjiye ilişkin en önemli işletme problemleri, bugün için büyük ölçüde sorun
olmaktan çıkmıştır.
248
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Maliyetler
Jeotermal enerjide üretim maliyeti, diğer enerji kaynaklarına göre (özellikle fosil
yakıtlara göre), çok daha düşük değerdedir. Bununla birlikte gerek elektrik enerjisi
üretiminde gerekse elektrik dışı uygulamalarda (özellikle ısıtmacılık) maliyet, nükleer
enerji ile kömür, petrol gibi fosil enerji kaynaklarına oranla düşük olmaktadır.
Entegre kullanımların sözkonusu olduğu durumlarda maliyet daha da düşük
olmaktadır.
Stok Durumu
Jeotermal akışkandan elde edilen kimyasal maddeler stoklanabilir. Bunun dışında
jeotemal akışkanın stoklanması söz konusu değildir
Çevre Sorunları
Jeotermal enerji, fosil yakıtların tüketimiyle ilgili olarak ortaya çıkan sera etkisi ve
asit yağmuru gazlarının atmosfere atılmasından doğan çevre sorunlarının önlenmesi
bakımından büyük önem taşımaktadır. Jeotermal enerjiye dayalı modern elektrik
santrallarında C02, NOx, SOx atımı çok düşük düzeylerdedir. Merkezi ısıtma
sistemlerinde ise, söz konusu gazların deşarj miktarları sıfır
değerine indirilmiştir [8].
Çanakkale ilindeki Jeotermal Enerji Kaynakları
Çanakkale İli sınırları içerisinde çok sayıda jeotermal enerji kaynağı
bulunmaktadır. (Tablo 3) İlin zengin jeotermal enerji kaynaklarından Ayvacık–
Tuzla ve Ezine – Kestanbol jeotermal kaynakları ısıl enerji açısından belli bir
kapasiteye sahiptir. Jeotermal enerji üretiminde kurulacak tesislerin rantabilitesi,
hizmet götürdüğü yerleşim alanlarındaki nüfus yoğunluğu ile direk ilgilidir. Bu
nedenle İlimizdeki jeotermal enerji kaynaklarının bulunduğu yerlerin nüfus
yoğunluğu açısından zayıf kalması, jeotermal enerji konusunda yapılacak çalışmaları
yeterince cezbetmemiştir [10]. İl sınırları içinde yer alan jeotermal kaynaklar ancak
kaplıca turizimi ile hizmet vermektedirler. Bununla beraber 173 ºC rezervuar
sıcaklığı bulunan Tuzla jeotermal alanında entegre kullanımlar düşünüldüğünde bu
alandaki potansiyelden önemli ölçüde enerji ve ısınma amaçlı yarar sağlanabileceği
ortaya çıkmaktadır. Ayvacık İlçesi Tuzla Köyünde bulunan ve daha önceden
MTA’ya ait iki adet jeotermal kuyu, özel bir şirket tarafından kiralanmış olup, şirket
söz konusu jeotermal enerjiden yararlanarak distile su ve rafine tuz üretimi
yapmaktadır.
Çanakkale İlinin yeraltı suları yeterince araştırılmamakla birlikte, ormanlık
alanlarda iyi kaynak sularına rastlanır. Kirazlıdaki Balaban Suyu ve böbrek
hastalarının kullanıldığı ekşi su, çam suyu ve Kızılcık Suyu gibi sertliği çok az olan
içme suları vardır. Bunlardan Kızılcık Suyu ruhsatlı bir kaynak suyu olup, şişelenip
satılmaktadır [11] . Bu kaynaklar şunlardır:
Küçükçetmi Kayanağı
249
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Ayvacık ilçesi Küçükçetmi köyünün 1,5-2 Km Kd. Da yer almaktadır. 2 adet
kaynak vardır. Kaynaklar 40-42 oC sıcaklıkta , 2,5-4 l/s debidedir. Fluorür içeren
mineralce fakir termal sular sınıfına girer .Kaynaklar kaplıcada kullanılmaktadır.
Tuzla Jeotermal Alanı
Ayvacık İlçesi Tuzla Köyünün hemen doğu kesiminde yer almaktadır. 11 adet
kaynak saptanmıştır. Köyün kuzeyinde ise başka kaynak grubu bulunmaktadır.
Doğudaki kaynakların sıcaklıkları 97 oC , debileri ise 4,5 l/s, kuzeydeki kaynakların
karışım sıcaklıkları 51 0C , debileri 3 l/s olarak ölçülmüştür.
Ayrıca bölgede MTA tarafından yapılan 4 adet sondaj vardır (Tablo 1). Saha,
elektrik üretiminin yanı sıra, tarımsal (sera ısıtmacılığı, kurutmacılık) ve endüstriyel
uygulamalara uygundur. Sular ; iyot ve florür içeren sodyumlu klorürlü sıcak sular
sınıfına girer.
Külcüler Kaynağı
Bayramiç ilçesi Külcüler Köyünün yaklaşık 3 km kadar GB'sında 3 adet kaynak
vardır. Kaynaklar 34-35 0C sıcaklığa sahip olup toplam debi 1 l/s dir. Kaynaklar
flörür içeren , minarelce fakir sıcaksu sınıfına girer .Küçük bir motel vardır.Bu
otel kaplıca amaçlı kullanılmaktadır.
Palamutova Kaynakları
Bayramiç ilçesi Yukarı Palamutlu Köyünün 2 Km batısındaki ılıca derede yer
almaktadır. Kaynaklar dere suyana karışmaktadır. 3 adet ana kaynak bulunmakla
beraber, çok küçük çıkışları da vardır. Kaynakların ortalama sıcaklıkları 35.3 0C,
toplam debi 0.3 1/s kadardır. Kaynak suyu sodyumlu , kalsiyumlu , sülfatlı,
klorürlü sıcaksular sınıfına girer . Eski hamam kalıntıları vardır.
Kırkgeçit Kaynağı
Biga İlçesine 20 km mesafededir. Beş adet kaynak vardır. Kaynakların sıcaklıkları
52-60 0C arasında değişmektedir. Toplam Debi 5 l/s dir. Florür içeren mineralce
fakir sıcaksu sınıfına girer . Ilıca , uygun sıcaklık ve debisi ile halka hizmet
vermektedir.
Çan Jeotermal Alanı-Pazarköy Kaynağı
Çan İlçesinin içinde yer almaktadır. Sıcak su pompa ile çekilerek kaplıca tesislerine
verilmektedir. Sıcaklıkları 47 0C, kaplıcadaki debisi ise 0,3 l/s ‘dir. E.İ.E 2 adet
sıcak su kuyusu açmıştır. Bu kuyulardan elde edilen sıcak suların debisi 8 l/s dir.
Ayrıca MTA’nın yapmış olduğu sondajlar bulunmaktadır. Bu sondajlara ait veriler
aşağıda verilmiştir (Tablo 2).
Etili Kaynakları-Ilıcaalan Kaynakları-Kara Ilıca ( Tepeköy)
Etili-Ilıcalan Kaynakları , Çan İlçesi Etili Beldesinin kuzeybatısında yer alır. 3 adet
kaynak saptanmıştır. Sıcaklıkları 32 0C debileri 0,35 l/s dir.Kara Ilıca Etili
Beldesinin güneydoğusunda bulunur. 4 adet kaynak tespit edilmiştir. Sıcaklıkları 32
250
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
0C
debileri 0,35 l/s dir. Her iki sıcak suda fluorür içeren, sodyumlu, kalsiyumlui
sülfatlı sıcak sular sınıfına girer . Burada da ılıca tesisleri bulunmaktadır.
Ozancık ( Ozancık) Kaynağı
Çan ilçesi Bardakçılar Köyünün güneybatısında yer alır. 7 adet kaynak saptanmıştır.
Kaynakların sıcaklıkları 54-60 0C arasındadır. Toplam debi 2 l/s dir. Sular , fluorür
içeren, sodyumlu, kalsiyumlu , sülfatlı sıcak sular sınıfına girer. Kaptajları vardır.
Ilıcada bir küçük bir motel halka hizmet vermektedir.
Akçakeçili Kaynağı
Ezine İlçesi Akçakeçili Köyünün 1 Km kadar güneybatısındadır. Kaynak dere
kenarından çıktığı için dere suyuna karışmaktadır. Sıcaklık 40 0C, debi yaklaşık 1 (s
dir. Kaynak sodyumlu, klorürlü termal tuzla suyu özelliğindedir. Etrafında tuz
çökelimleri vardır. Tesis yoktur.
Kestanbol Kaynağı
Ezine ilçesinin 18 km güney batısındadır. 2 adet kaynak vardır. Kaynakların
sıcaklıkları 64 ve 73 0C dir. Toplam debi ise 5 l/s dir sular , flourür içeren sodyumlu
klorürlü termal tuzla suyu özelliğindedir. Etrafında tuz çökelimleri vardır.
Kestanbol’da MTA tarafından yapılan 1 adet sıcak su sondajı vardır (Tablo 3).
Kaynağın kaptajı yapılmıştır. Bir tesis bulunmakta olup, halka hizmet etmektedir.
Ayrıca sıcak su, sera ısıtmacılığında da kullanılmaktadır.
Kocabaşlar Kaynağı
Lapseki İlçesinin Kocabaşlar Köyünün 300m güneyindedir. Sıcaklığı 38 0C, debisi
0,35 l/s dir.Fluorür içeren , mineralce fakir sıcak su sınıfına girmektedir. Kaptajı
vardır. Kaplıca amaçlı olarak ilkel şartlarda kullanılmaktadır.
Hıdırlarlar Kaynağı
Yenice ilçesi Hıdırlar Köyünün batısında yer almaktadır. 7 adet kaynak vardır.
Suların sıcaklığı 84 0C debileri yaklaşık 3,2 l/s dir MTA tarafından yapılan 1 adet
sondaj vardır. Kaynaklar , fluorür içeren mineralce fakir sıcak sular sınıfına
girer.Kaynakların kaptajı vardır. Banyo amaçlı kullanılmaktadır. Hemen Hıdırlar
Ilıcasının KD’sunda yer alan bir başka kaynak grubu vardır. Kaynağın sıcaklığı 40
0C, debisi 4 l/s dir.
Uyuz Kaynağı
Hıdırlar Ilıcasının yaklaşık 800 m kadar batısında yer alır. Kaynağın sıcaklığı 46.2
0C, debisi 0,25 l/s dir. Kaynağın kaptajı yoktur.
Topraklar Kaynağı ( Kum Ilıcası )
Yenice İlçesi Kabalı Köyünün 3 Km KB sındadır. 8 adet kaynak vardır. 2 tanesi
kaynak grubu şeklindedir. Kaynakların sıcaklığı 45-67 0C arasında değişmekte olup
251
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
, toplam debi 2,5 l/s dir. Kaynakların suları , fluorür içeren sodyumlu, sülfatlı sıcak
sular sınıfına girer.Kaptajları yoktur. Ilıcanın olduğu yerde tarihi bir hamam vardır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Jeotermal enerjinin diğer enerji kaynaklarına göre avantajlı olan yönleri,
yenilenebilir ve kesintisiz olması, fosil enerji kaynaklarına göre düşük maliyetli
olması ve çevre kirlenmesinin yok denecek kadar az olması, aranması ve
işletilmesinde ileri teknoloji gerektirmemesi ve en önemlisi yerli enerji kaynağı
olmasıdır.
Ülkemizde jeotermal enerjinin aranması ve kullanımı ile ilgili geniş kapsamlı bir
yasa bulunmamaktadır.Yürürlükteki tek yasal düzenleme olan 1923 yılındaki 927
sayılı kanunla Özel İdarelere yetki verilmiş olup bu yasa sadece kaplıca amaçlı
kullanılan suları kapsamaktadır.Günümüzde jeotermal akışkanın ısıtma, elektrik
üretimi, endüstriyel kullanım alanlarında aranması ve işletilmesine yönelik kuralları
belirleyen geniş kapsamlı bir yasa olmadığından mevcut kaynaklar yeteri kadar
değerlendirilememekte ve bu alana fazla yatırım yapılmamaktadır. Bu nedenle
jeotermal enerjinin aranması ve işletilmesini düzenleyecek çağdaş bir jeotermal
yasasının bir an önce yürürlüğe girmesi gerekmektedir [12].
Ülkemizin giderek artan enerji ihtiyacının karşılanmasında, kendi öz kaynağımız
olan jeotermal enerjiden daha fazla yararlanılması ekonomimize önemli katkı
sağlayacaktır. Jeotermal enerjinin kullanımını yaygınlaştırmak için;
1..Jeotermal enerjinin aranması ve işletilmesi ile ilgili yasal boşluk giderilmeli
ve jeotermal yasası bir an önce yürürlüğe konulmalıdır.
2. Fosil yakıtlara dayalı enerji üretimine kıyasla daha ucuz, yenilenebilir, çevre
açısından daha temiz ve yerli enerji kaynağı olması nedeniyle, jeotermal kaynakların
araştırılması ve geliştirilmesine öncelik verilmeli, jeotermal enerjinin halka tanıtımı
konusunda çalışmalar yapılmalı, bu sektörde yatırımlar özendirilmelidir.
3. Jeotermal enerji politikası oluşturulmalı ve jeotermal kullanım teşvik
edilmelidir. Yapılacak yatırımlar, jeotermal enerjinin her aşamada kullanılacağı
entegre tesisler şeklinde planlanmalıdır.
4. Muhtemel jeotermal potansiyelimizi görünür hale getirmek için, bugüne
kadar arama çalışmalarını sürdüren MTA desteklenmeli, özellikle jeotermal
potansiyelin bulunduğu bölgelerde başta MTA, yerel yönetimler, üniversiteler, DSİ,
ilgili diğer kurumların ortaklaşa
ve koordineli olarak çalışmaları hızla yürütmeleri gereklidir.
5. Jeotermal enerji maliyetinin, gerek elektrik üretimi ve gerekse ısıtmacılıkta
alternatif kaynaklara göre oldukça düşük olması nedeniyle, jeotermal kaynaklar
bulunduğu yörelerde, öncelikli enerji kaynağı olarak dikkate alınmalıdırlar. Ucuz,
ekonomik ve temiz enerji sağlayan jeotermal kaynakların öncelikli olarak devreye
alınması bu yörelere ve ülkemize önemli ölçüde ekonomik ve sosyal katkı
sağlayacaktır.
252
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
6. Jeotermal akışkanın içinde bulunan minerallerin toprağa ve yer altı sularına
zarar vermemesi ve rezervuarın yeniden beslenmesini sağlamak için reenjeksiyon
uygulaması mutlaka yapılmalıdır.
7. Türkiye'de 40 0C nin üzerinde kaynak sıcaklığı bulunan 170 dolayındaki
jeotermal sahadan dört adedinin, ekonomik olarak elektrik üretimine uygun olduğu
belirlenmiştir. Bu sahaların(Kızıldere, Germencik, Salavatlı ve Tuzla)
geliştirilmesine öncelik verilmelidir. Bu dört saha ile birlikte yukarıda sözü edilen
yaklaşık 170 sahadaki kaynakların termal kullanıma yönelik olarak geliştirilmesine
hız verilmelidir.
8. Türkiye'de yukarıda sözü edilen 170 dolayındaki sahanın yaklaşık
tamamında ısıtmacılığa yönelik yatırım yapılabilir. Bunun yanında bu sahaların
birçoğunda soğutma, kimyasal madde üretimi, sağlık ve turizm açısından entegre
kullanım olanakları bulunmaktadır. Yurdumuzdaki ilk önemli merkezi ısıtma
sistemlerinin ve entegre kullanım uygulamalarının yapıldığı Gönen ve Simavda ucuz
ve temiz enerji sağlanmış bulunmaktadır. Bu örneklerin hızla çoğaltılması için
yatırımların desteklenmesinde büyük yarar vardır. Bu sahaların gelişmesi
yurdumuza hem ekonomik hem de önemli sosyal katkı sağlayacaktır.
9. Türkiye'de jeotermal enerjinin aranması ve işletmesine yönelik
çalışmalarda, gerek kamu gerekse özel sektör olarak dünya çapında önemli bir
düzeye gelinmiş bulunmaktadır. Bu kapsamda, yurt dışında ve özellikle Türk
Cumhuriyetlerinde jeotermal kaynakların araştırma ve işletilmesine yönelik projeler
geliştirilebilir. Bu nedenle yurt dışı temaslarda bu potansiyelimizin de gözönünde
bulundurulmasında yarar bulunmaktadır [12]-[8].
KAYNAKÇA
1) Akkuş M.F.
“Jeotermal Enerji ve Türkiyenin Jeotermal Enerji Potansiyeli”, Bilim Teknik Dergisi,1-5
2) Etemoğlu A.B., İşman M.K., Can M.
2006 “Bursa ve Çevresinde Jeotermal Enerjinin Kullanılabilirliğinin İncelenmesi”,
Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Dergisi,cilt11,sayı 1
3) Koçak A.
“Türkiyede Jeotermal Enerji Aramaları ve Potansiyeli” , 217- 233
4) İnternet:
http://www.alternaturk.org/termal.php
5) İnternet:
http://yenilenebilirenerjikaynaklari.ws.tc/jeotermal_enerjisi.htm
6) Etemoğlu A.B., Can M., Kılıç M.
2004 “Ülkemiz Jeotermal Kaynaklarının İkinci Kanun Verim Değerine Bağlı
Sınıflandırılması”, Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Dergisi,cilt9, sayı 1
7) İnternet: (EİE Genel Müdürlüğü)
http://www.eie.gov.tr/turkce/jeoloji/jeotermal/12dunyada_jeotermal.html
8) Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Endüstriyel Hammaddeler Alt Komisyonu
Mayıs 1996, “Jeotermal Çalışma Grubu Raporu” ,DPT:2441-ÖİK:497
9) İnternet: (EİE Genel Müdürlüğü)
http://www.eie.gov.tr/turkce/jeoloji/jeotermal/13turkiyede_jeotermal_enerji.html
253
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
10) İnternet:
http://www.canakkaleili.com/ Çanakkale İlinde Jeotermal Enerji Kaynakları.mht
11) T.C. Çevre Orman Bakanlığı, T.C. Çanakkale Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü
Çanakkale-2005, “Çanakkale 2004 Yılı İl Çevre Durum Raporu”, 1-361
12) Arslan S., Darıcı M., Karahan Ç.
Teskon 2001, “Türkiye’ nin Jeotermal Enerji Potansiyeli”, Jeotermal Enerji Semineri,
254
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. MTA verileri
Kuyu
No
T-1
T-2
T-3
T-4
Tarih
Derinlik
Sıcaklık (0C)
Debi ( l/s)
1982
1983
1993
1993
814
1020
81
128
174
168
90
90
31,5
44
44
Tablo 2. Çan ilçesinde MTA’nın yapmış olduğu sondajlar
Kuyu
No
Çan-1
Çan-2
93-1
93-2
Tarih
Derinlik (m)
Sıcaklık (o C)
1991
1991
1993
1993
300
100
97
103
33
43
49
42
Debi
(l/s)
0,32
0,60
10
11
Tablo 3. Kestanbol kaynağı verileri (MTA)
Kuyu No
K-1
Tarih
1975
Derinlik (m)
290
Sıcaklık (o C)
75
Debi (l/s)
25
Tablo 3. Hıdırlar kaynağı verileri (MTA)
Kuyu No
H-1
Tarih
1985
Derinlik (m)
380
Sıcaklık (o C)
58
Debi (l/s)
0,5
255
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Türkiye jeotermal potansiyelinin bölgelere bağlı dağılım [6]
Türkiye’ de Jeotermal Enerjinin Mevcut Durumu [9]
Türkiye'de Jeotermal Enerjinin Mevcut Durumu
(2006 Yılı İtibarıyle Güncelleştirilmiştir)
Değerlendirme
Kapasite
Jeotermal Merkezi Isitma
103.000 Konut Eşdeğeri
(Şehir, Konut, Termal Tesis,
(827 Mwt)
Sera V.B.)
Kaplica Kullanimi
215 Kaplica (402 Mwt)
Toplam Doğrudan Isi Kullanimi
1229 Mwt
20 Mwe'lik Denizli-Kızıldere Santrali
Işletiliyor. Aydın-Salavatlı'da 7,9 Mwe Binary
Cycle Jeotermal Elektrik Üretim Santrali
Kurulmuş Olup Mart 2006'da Üretime
Başlamıştır. Aydın-Germencik'te 25/40/(100)
Elektrik Üretimi
Mwe Kapasiteli Jeotermal Elektrik Üretim
Santrali Inşaatı Devam Etmektedir.
Kızıldere Jeotermal Santralinin Atığı Olan 140
°C ‘Lik Jeotermal Sudan 5.5 Mwe Kapasiteli
256
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Karbondioksit Üretimi
Bir Jeotermal Elektrik Santrali Inşaatı
Başlamıştır. Çanakkale-Tuzla Jeotermal
Alanında 7,5 Mwe Kapasiteli Bir Jeotermal
Santral Kurulması Için Üretim Lisansı
Alınmıştır. 10 Mwe Kapasiteli Simav
Jeotermal Elektrik Üretim Santrali Ise Proje
Aşamasındadır.
120.000 Ton/Yıl
Jeotermal Akışkanların Sıcaklıklarına Göre Değerleri (Kullanım Alanları) [8]
Jeotermal Elektrik Üretim Projeksiyonu (Teknik Yaklaşım,Tahmini Güç) [9]
Saha Adı
Denizli-Kızıldere
Aydın-Germencik
Manisa-AlaşehirKavaklıdere
Manisa-SalihliGöbekli
Çanakkale-Tuzla
Aydın-Salavatlı
Kütahya-Simav
Sıcaklık
(0C)
2010 Tahminleri (MWe)
200-242
200-232
213
75
100
10
2013
Tahminleri
(MWe)
80
130
15
182
10
15
174
171
162
75
60
30
80
65
35
257
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
İzmir-Seferihisar
Manisa-SalihliCaferbey
Aydın-Sultanhisar
Aydın-Yılmazköy
İzmir-Balçova
İzmir-Dikili
Toplam
153
150
30
10
35
20
145
142
136
130
10
10
5
30
455
20
20
5
30
550
Çanakkale İli Jeotermal Su Kaynakları[11]
258
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 1. Dünyada ve Türkiye'de Jeotermal Kullanımı şekil 1 de verilmiştir.[7]
Şekil 2. Jeotermal Alanların Kullanımlarına Göre Dağılımları [9]
Şekil 3. Türkiyede Jeotermal Potansiyel Oluşturan Sahaların Yüzde Oranları [9]
259
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Grafik 1. Türkiye’ nin 2013 Jeotermal Elektrik Üretim Hedefi [9]
260
ÇAN YÖRESINDEKI RÜZGÂR POTANSIYELININ
KULLANILABILIRLIĞININ İNCELENMESI
Ertuğrul KANMAZ, Mehmet KARALI, Yakup KILIÇARSLAN,
Mehmet GÜCÜYETMEZ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çan Meslek Yüksek Okulu
ÖZET
Çağımızda enerji dünya ülkelerinin en önemli problemi haline gelmiştir. Gezegenimiz,
sanayi devriminin başlangıcından beri giderek artan ve aşırı boyutlara ulaşan, tükenme
pahasına sürdürülen fosil yakıt kullanımı sonucu giderek kirlenmiştir. Diğer enerji
kaynaklarının da doğal çevre üzerinde etkileri vardır fakat onların kullanımı fosil
yakıtlar düzeyine ulaşmadığından teknolojilerinin farklılığından etkileri daha sınırlı
olmaktadır. Teknik ve teknolojik açıdan kirli enerji yoktur ama kirli üretim teknolojisi
vardır. Bu nedenle temiz üretim, temiz ürün çözüm yolu görülmelidir. Fosil yakıtlarının
sınırlı olması ve çevreye verdiği zararlar dikkate alındığında tüm dünyada yenilenebilir
enerji kaynaklarına olan ilgi ve ihtiyaç giderek artmaktadır. Ülkemizin geleceği
açısından da hayati öneme sahip olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım
alanlarının çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Yenilenebilir kaynaklar
içerisinde yer alan ve son yıllarda dünyada büyük bir gelişim ve ilerleme gösteren oldukça
büyük bir potansiyele sahip olduğumuz rüzgar enerjisinin kullanımı ülkemizde çok
azdır. u çalışmada Türkiye’ nin mevcut rüzgâr enerjisi potansiyeli incelenmiş ve
dünyadaki rüzgâr enerjisi kullanımının gelişimine paralel olarak Ülkemizdeki durumu
ortaya konulmuştur. Buna bağlı olarak Çanakkale ili Çan ilçesindeki rüzgar
potansiyelinin kullanılabilirliği hakkında bilgi verilmeye çalışılmış ve rüzgar enerjisinden
faydalanma yöntemleri incelenmiştir.
Anahtar klimeler: Rüzgar enerjisi, Rüzgar türbini, Elektrik enerjisi,
Yenilenebilir enerji, Çan ilçesinde rüzgar enerjisi kullanımı.
ABSTRACT
In our age, energy is the most important problem of world countries. Our planet has been
polluting as a result of using fossil fuels which is used more and is carried on their usage
since the beginning of industry revolution. Other energy sources also have some impacts on
environment but their impacts are limited because of their lack of use and different
production techniques. There aren’t dirty energy as a point of technical and technological
view but there is dirty production technology. Therefore, clean production, clean product
must be seen as a solution method. n whole world, the need and the interest in renewable
energy sources has been increasing because of harmness to environment and lack of fossil
fuels. The use of field of renewable energy sources which has a vital importance from the
point of future of our country must be varied and must be developed. The use of wind
energy from renewables, which has a great potential and shows a great improvement and
development in all world recently is too few in our country. n this study, the potential of
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
wind energy of Turkey is researched and the its situation has been exposed as a parallel
according to development of wind energy in the world.
Key words: Wind energy, Wind turbine, Electrical energy, Renewable
energy, Use of wind energy in Çan district
GİRİŞ
Karalar denizler ve havaküre farklı özgül ısılara dolayısı ile farklı sıcaklıklara sahip
olurlar. Sıcaklık dağılımı, coğrafik ve çevresel koşullara bağlıdır. Yerkürede ortaya
çıkan sıcaklık ve buna bağlı basınç farklılıkları, rüzgarların oluşmasına neden
olurlar. Yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru hareket eden
hava, “Rüzgar” olarak isimlendirilmektedir. Yeryüzünde oluşan hava kütlesi
hareketleri, yerin dönmesinden kaynaklanan “Corriolis” kuvvetten ve yeryüzü ile
akışkan hava kütlesi arasındaki sürtünme kuvvetinden etkilenirler. Yer yüzeyinin
gerek duyduğu enerjinin tümü güneşten gelir. Güneş yer yüzeyine her saat 100 000
000 GWh’lık enerji yayar. Başka bir değişle, yer yüzeyi güneşten 1017 Watt gücünde
enerji alır. Güneşten gelen enerjinin yaklaşık %1-2 si Rüzgar enerjisine dönüşür.
Yani rüzgar enerjisi, güneş enerjisinin bir türevidir [1].
Enerjinin yeterli, zamanında, kaliteli, ekonomik, güvenilir ve temiz olarak
sunumu günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeylerini belirleyen en önemli
göstergelerden biridir. Sanayinin olduğu kadar halkın günlük yaşantısının da en
önemli girdilerinden olan enerjiye talep sürekli olarak artarken enerji kaynakları da
hızlı bir şekilde tükenmektedir. Sürdürülebilir bir dengenin sağlanabilmesi için
enerji kaynak çeşitliliğinin sağlanması ve konvansiyonel enerji kaynaklarının
yanında, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıma sunulması büyük önem
kazanmıştır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından olan rüzgâr enerjisi, dünyada çoğu
ülkenin yararlandığı ve son zamanlarda ülkemizde de büyük önem kazanmaya
başlayan bir enerji türüdür. 1970'li yıllardaki petrol krizi modern rüzgâr
türbinlerinin gelişimine katkıda bulunmuştur. Bu türbinler (Darrieus, Savonius vb.)
ucuz enerji üretiminde çok avantajlara sahiptirler. Rüzgâr türbinleri gece ve gündüz
rüzgâr olduğu sürece sürekli enerji üretirler [2].
RÜZGAR ENERJİSİNİN TARİHÇESİ
Rüzgar türbinleri tarihçesiyle ilgili değişik dokümanlara rastlanmakla birlikte, en
eski rüzgar kuvvet makinesi olan yel değirmeninin, bundan yaklaşık 3000 yıl önce
İskenderiye yakınlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Türkler tarafından ilk defa
M.S. 640 yılına doğru imal edilen yel değirmeni tipleri, haçlı seferleri sırasında
Avrupa’ya geçmiştir. Yel değirmenleri, 1105 tarihinde Fransa’da görülmeye
başlanmış. Yazılı belgeli ilk yel değirmeni, M.S. 644 yılına ait İran-Afganistan
sınırındaki Seistan’dadır. Yel değirmenleri, Çin’de M.S. 750–850 yıllarında pirinç
tarlalarının sulanmasında kullanılmıştır. İlk olarak Doğuda kullanılan düşey eksenli
yel değirmenleri, Batılılar tarafından geliştirilmiş ve yatay eksenli hale getirilmiştir.
262
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Yatay eksenli ilk yel değirmeni örneği, 1180 yılında Normandiya Krallığı zamanına
aittir. 1882 yılında New York’da elektrik santrali kurulmuş ve daha sonra da elektrik
enerjisi kullanımı yaygınlaşmıştır. İlk rüzgar elektriği de, Danimarkalı Profesör Paul
La Cour tarafından 1891 yılında üretilmiştir. 1918 yılı sonrasında büyük şehirler
elektriğe kavuşmuş ve dizel yakıtların ucuzluğu nedeniyle rüzgar enerjisini
değerlendirme çabaları, bir kenara bırakılmıştır. Rüzgar enerjisinin bu bir kenara
itilmişliği, enerji sıkıntısı nedeniyle 2. Dünya Savaşı’na kadar sürmüştür [3].
RÜZGAR ÇEŞİTLERİ
Tüm dinamik hava olayları atmosferin yer yüzeyine en yakın tabakası olan
troposfer denilen katman içinde olur. Rüzgârların kaynağı küresel, bölgesel ve yerel
olarak değişmektedir. Rüzgârdan enerji üretimi açısından denizler, karalar, dağlar ve
vadiler arasındaki hava akımlarına dayalı yerel rüzgârlar oldukça önemlidir [Şekil 1].
Yüzey Rüzgârları yeryüzünden yaklaşık 100 m yükseklik içerisinde oluşur ve
yer yüzünden çok etkilenirler. Yerel Rüzgârlar (dağ, vadi rüzgârları) belli bir alanda
baskın rüzgârları belirlemede önemlidir ve büyük ölçekli rüzgarlara katkıda
bulunurlar. Deniz meltemi, gündüz daha çabuk ısınsan kara üzerindeki havanın
yukarı doğru çıkmasıyla oluşan alçak basınçtan dolayı deniz üzerindeki havanın
karaya doğru hareket etmesiyle oluşur. Kara meltemi, gece ise kara denizden daha
soğuk olduğu için havanın karadan denize doğru hareketiyle oluşur. Jeostrofik
Rüzgar, sıcaklık farklılıklarıyla nedeniyle oluşan basınç farkından oluşur,
yeryüzünün şeklinden etkilenmediği varsayılır, bu rüzgarın oluştuğu yükseklik
yaklaşık olarak 1000 m olduğu için hava balonları kullanılarak ölçümü yapılır
[1],[Tablo1].
Rüzgar için çeşitli kriterlere göre farklı sınıflandırmalar yapılabilir. Örneğin
hızının baz alındığı Beaufort Cetveline göre kara ve deniz kriterleri ele alındığında
Tablo 2 ve Tablo3’de belirtilen sınıflandırma ortaya çıkmaktadır [4]. Coriolis
kuvvetleri nedeniyle oluşan hakim rüzgar yönlerinin çeşitli enlemlere göre
gösterdiği değişim Tablo4’de belirtilmiştir [4].
RÜZGAR ÖLÇÜMLERİ
Rüzgâr hızının ölçülmesinde kullanılan ölçü aletine anemometre denir. Ölçümlerde
genellikle kap anemometresi (cup anemometer) kullanılır. Kap anemometresi düşey
bir eksene ve 3 tane kaba (küçük fincan) sahiptir bu kaplar ile rüzgar yakalanır. Her
dakikadaki dönme devri elektronik olarak kaydedilir. Normalde anemometre rüzgar
yönünü tespit edebilmek için rüzgar fırıldağı ile donatılmıştır. Diğer anemometre
türleri ultrasonik veya lazer anemometrelerdir. Mekanik anemometrelerin
dezavantajı elektronik olanlara göre buzlanmaya karşı daha hassas olmalarıdır. Eğer
bir rüzgar santrali kurmak istersek anemometre %10 hata ile ölçüm yaparsa bu
kurulum ekonomik anlamda felaket olur. Bu durumda rüzgarı olduğundan %33
daha hızlı ölçmüş oluruz (1.13 −1= %33 ). Eğer hesaplamalarımızı farklı rüzgar
kuleleri için yeniden yaparsak (10-50m) bu 1.3 bir hata faktörü oluşturur ve
sonuçtaki enerji hesaplamalarında %75’lik bir hata yapılır. 700-900$ fiyat aralığında
263
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
%1 hata ile ölçüm yapan bir anemometre alınabilir ve böylece bu riski (ekonomik
anlamda daha büyük zararı olacak) ortadan kaldırmış oluruz. Rüzgar türbini,
üstündeki anemometreden aldığı rüzgar verilerine göre hücum açısını(rotoru rüzgar
yönüne çevirir) değiştirir, durma konumuna girer (25m/s rüzgar hızı ve üstü) veya
çalışmaya başlar (4m/s rüzgar hızı ve üstü) [5].
Rüzgâr ölçüm analizleri yapmak, Rüzgâr tarlası verimini hesaplamak, Rüzgâr
türbinlerinin mikro yerleşimini tasarlamak, güç üretimi hesaplamalarını yapmak için
bazı programlarda kullanılır. WAsP Programı “The Wind Atlas Analysis and
Application Program” yani “Rüzgâr Atlası Analize Uygulama Programı” rüzgâr hız
ve yön bilgilerinin, Rüzgâr gözlem istasyonu çevresindeki engellerin, arazi yüzey
pürüzlülüğünün ve arazinin topografik özelliklerinin birlikte değerlendirilmesinden
yola çıkarak, bölgesel rüzgâr atlas istatistiklerinin ve enerji potansiyelinin
belirlenmesinde kullanılır [6]. Bu programda tahmin edilen veya hesaplanan güç
üretimi değerleri, aynı bölgede veya yakın bölgelerde ölçülen rüzgâr verilerine
dayanır [6]. WindPro 2 programı ise bir rüzgâr çiftliği alanının optimizasyonu,
rüzgâr verilerine göre kurulabilecek rüzgâr çiftliğinin veya tesisinin kapasitesini, bu
tesisin fizibilitesini bilgisayar ortamında kullanıcıya sunan bir programdır [7].
SURFER programı ise rüzgâr potansiyeli olan bölgelerin haritalarının
oluşturulduğu, grid (enlem ve boylam çizgileri) çizgilerinin oluşturulduğu,
yükseltilere ve yer şekillerine göre yüzey haritalarının çıkarıldığı programdır [2].
Bu programlar kullanılarak, rüzgâr çiftliklerinin kurulabileceği alanlar için,
potansiyel belirleme çalışmaları yapılmaktadır. [8].
RÜZGÂR TÜRBİNLERİ
Rüzgar türbinleri, atmosferdeki sıcaklık farkından oluşan rüzgarların kinetik
enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren mekanizmalardır [9]. Rüzgar türbinleri,
boyut ve tiplerine göre çeşitlilik gösterseler de, genelde dönme eksenlerine göre
yatay ve düşey eksenli olmak üzere ikiye ayrılırlar [Şekil 2],[Resim1]. Elektrik üretim
uygulamalarında çoğunlukla yatay eksenli rüzgar türbinleri kullanılmaktadır [Şekil
3],[Şekil4].
Yatay eksenli rüzgar türbinlerinde, türbin ana mili konumu rüzgar esme
yönüne paraleldir. Bu tarz türbinler, ticari enerji üretimi alanında kullanılırlar.
Türbin rotoru, rüzgarı en iyi alabilecek şekilde döner bir tabla üzerine
yerleştirilmiştir. Böylelikle, türbinin her an rüzgara bakması sağlanır. Yatay eksenli
rüzgar türbinleri, tek,iki,üç yada çok kanatalı olarak tasarlanabilmektedirler [10].
Kanatlar rüzgar enerjisini hareket enerjisine dönüştürür ve bu enerji, türbin
ana mili üzerinden bir dişli kutusu vasıtasıyla jeneratöre iletilir. Jeneratör, stator ve
rotor arasında elektrik enerjisine dönüştürür. Şekilde görülen ana milin görevi
kanatları taşımaktır. Kanat flanşı ve kanat motoru, kanadın uygun açısını ayarlar.
Rüzgar ölçüm sensöründen gelen bilgiler doğrultusunda, kabin motoru kabini
çevirir [10].
Yatay ve dikey rüzgar türbinlerine örnekler [Resim2,3,4,5] ve rüzgar
enerjisini kullanarak şarj eden el cihazı [Resim 6].
264
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Modern türbinler aerodinamik olarak rüzgarın sürüklenme ve kaldırma
kuvvetlerinden yararlanarak çalışır. Sürüklenme kuvveti rüzgar esme yönünde
türbin yüzeyine, kaldırma kuvveti ise esme yönüne diktir [11]. Piyasada mevcut
türbinlerin çoğu 4 m/s’lik rüzgar hızlarından başlayarak enerji üretmeye başlar. İşte
bu ilk hız değerine, rüzgar türbini enerji üretimine başlama (cut-in) hızı adı verilir.
Bu hızdan daha düşük olan türbinlerden rüzgar enerjisi üretilmesi mümkün olamaz.
Genel olarak bu hız, V0 notasyonu ile gösterilir. Bu ilk hız değerinden başlayarak
artan rüzgar hızıyla üretilen enerji miktarı doğru orantılı olarak artar ve birçok
çalışmalarda bu artışın doğrusal olduğu kabulü yapılır veya türbin tasarımı buna
göre ayarlanır. Bu doğrusal artış V1 gibi bir üst rüzgar hızına kadar devam eder. İşte
bu üst hız türbin stabilitesi için çok önemlidir. Bu hızdan sonra artık türbinin enerji
üretmesine müsaade edilemez. Pratik uygulamalarda üst hız 25m/s’yi pek geçmez
[11].
Rüzgar enerjisi üretmeye elverişli olan bir yere en azından birkaç tane rüzgar
gücünü elektrik enerjisine dönüştürecek türbin kurulmasıyla rüzgar çiftlikleri
oluşur. Rüzgar çiftlikleri, kurulmaları uygun yerlere yaklaşık 100-200 m aralıklarla
türbin yerleştirilmesi ile ortaya çıkar [12].
Genel olarak türbin sistemlerinde kullanılan alt sistemler şunlardır;
· Kanatların, göbeğin ve milin bağlandığı rotor,
· Vites kutusu, fren mekanizması ve jeneratör,
· Kule, denetim ve güvenlik sistemleri,
· Elektrik bağlantıları, hizmet ve destek sistemleri [4].
Rotorun Süpürme Alanı
1MW’lık bir rüzgar türbininde rotor çapı 54m’dir. Rotor süpürme alanı türbinin
rüzgârdan ne kadar enerji elde edeceğini belirler. Rotor çapının arttırılması ile
süpürme alanının artması sağlanır [Şekil5]. Şekil 5’den rüzgar türbinlerinin rotor
ölçüleri hakkında fikir edinilebilir. Tipik bir rüzgar türbini düşünelim (600 kW
gücünde jeneratöre sahip ve 44m rotor çapında). Eğer rotor çapını 2 kat arttırırsak
rotor alanı 4 kat artar böylelikle elde ettiğimiz enerjiyi de 4 kat arttırmış oluruz.
Büyük güçlü bir jeneratör daha güçlü bir rüzgar ile kullanılabilir bundan dolayı eğer
düşük rüzgar gücüne sahip bir bölgeye kurulum yapılacaksa düşük güçlü jeneratör
seçilmelidir [5].
Rüzgar Türbini Rüzgarı Saptırır
Bir rüzgar türbini rüzgarı, rüzgar rotor düzlemine varmadan, saptırır. Buradan şu
sonuca varırız rüzgar türbini kullanarak rüzgardaki enerjinin tamamını elde etmek
mümkün değildir. Bu Betz Kuralı ile açıklanır. Bu kurala göre rüzgardaki kinetik
enerjinin %59’nu (16/27) rüzgar türbini ile mekanik enerjiye dönüştürebiliriz.
Rüzgar türbini rüzgardaki kinetik enerjiyi alıp dönme enerjisine çevirirken rüzgarı
265
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
yavaşlatır. Buradan rüzgarın türbine gelmeden önce ki hızının, türbinden çıktıktan
sonraki hızından daha büyük olduğunu çıkarırız [5],[Şekil 6].
Rüzgar Engelleri
Rüzgar engelleri (binalar, ağaçlar vb) rüzgar hızını önemli ölçüde düşürebilir ve
sıklıkla türbülansa sebep olabilir [Şekil 7]. Eğer türbinler birbirine yakın (1km den
daha yakın) ve temel rüzgar yönünde tasarlanırsa bunu da bir engel olarak görmek
ve hesaplamaları buna göre yapmak gerekir [5].
Türbinlerin Yerleşim Etkisi (Park Effect)
Her rüzgar türbini rüzgardaki enerjiyi alıp elektrik enerjisine çevirdikten sonra
rüzgarı yavaşlatır. Bundan dolayı türbin yerleşim planında, türbinler arasında, hakim
rüzgar yönünde yeterli mesafe bırakılmalıdır. Diğer taraftan, türbinlerin elektrik
bağlantıları için türbinleri mümkün olduğunca yakın planlamalıyız. Türbin yerleşim
planında, türbinler arasında hakim rüzgar yönünde rotor çapının 5 veya 9 katı,
düşey yönde 3 veya 5 katı mesafe bırakılır [Şekil8]. Şekil 8’de 3 sıradan oluşan ve
her sırada 5 türbin olan bir örnek vardır(noktalar türbini simgeliyor). Hakim rüzgar
yönünde(ok ile gösterilmiş) türbin sıraları arasında rotor çapının 7 katı ve aynı
sıradaki türbinler arasında rotor çapının 4 katı mesafe bırakılmıştır [5].
Tünel Etkisi (Tunnel Effect)
Yüksek binaların arasında veya dar dağ geçitlerinde yürüdüğümüzde bu etkiyi
hissederiz. Hava binalar veya dağlar arasında rüzgarlı taraftan sıkıştırılır ve rüzgarın
hızı engeller arasında hissedilir derecede artar. Rüzgar açık alanda 6m/s hızla
esiyorsa doğal tünelde (dağ aralarında) 9m/s hızla esebilir [5],[Şekil 9].
Tepe Etkisi (Hill Effect-Speed Up Effect)
Türbin yerleşiminde uygulanan yaygın bir yolda, türbini tepenin üstüne
yerleştirmektir [Şekil10].
Özellikle rüzgarın hakim yönünde geniş alanlar varsa bu yerleşim avantajlıdır.
Tepelerde rüzgar hızı yere göre daha yüksektir. Rüzgar, rüzgar türbini rotorundan
geçerken çok düzensizdir. Eğer tepe sarp (dik) ise veya engebeli ise türbülans göz
önünde bulundurulmalıdır [5].
Rüzgardaki Enerji
Havanın kütlesi ve hızı olması nedeniyle kinetik enerjisi vardır. Rüzgar gücünün ve
enerjisinin belirli bir yörede belirlenmesi kinetik enerjisinden yararlanarak
yapılmaktadır [1]
Kinetik enerji EK =
1 2
mv
2
m:havanın kütlesi (kg), v:havanın hızı(m/s)
ρ: yoğunluk (kg/m3) , V: hacim (m3) olmak üzere m= ρ.V dir.
266
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Rüzgara dik (A) alanından (V) hızıyla (t) süresinde geçen havanın hacmi V = v.A.t
dir. Bu değer kütle eşitliğinde yerine konulursa ve t=1 alınırsa hız enerjisi eşitliği
güç eşitliğine dönüşür; P =
1
r .V 3 . A.c p
2
P:güç çıktısı, ρ: hava yoğunluğu, A:süpürme alanı, cp: güç katsayısı, v: rüzgar hızı.
Güç katsayısı (cp)bir türbinin rüzgardaki enerjiyi elektriğe dönüştürme verimi olarak
adlandırılır [1],[Tablo5]. Rüzgardan elektrik elde edilmesinde rüzgar hızının çok
büyük önemi vardır. Elde edilecek enerji ortalama rüzgar hızının küpü ile orantılıdır
(eğer rüzgar hızı 2 kat artar ise elde edilen enerji 8 kat artar) [Grafik 1]. Grafik
1’den görüleceği üzere rüzgar hızı 8m/s iken elde edilen enerji 314
Watt/metrekare’dir. Rüzgar hızı 16m/s olduğunda ise 2509 Watt/metrekare’dir [5].
Rüzgar Hızının Yükseklikle Değişimi;
é ln( z z0 ) ù
v = vref . ê
ú
êë ln( zref z0 ) úû
v → yerden z seviyesinde rüzgar hızı (m/s)
vref → zref seviyesinde referans (ölçülen veya bilinen) rüzgar hızı (m/s)
z → bulunacak rüzgar hızının ( v ) estiği yükseklik (m)
z0 → rüzgar yönündeki pürüzlülük uzunluğu (m)
zref → referans ( vref hızı ile esen rüzgarın) yükseklik (m)
Rüzgar Türbini Alanının Seçimi
Rüzgar santrali kurarken (rüzgar tarlası) göz önünde bulundurulması gereken
faktörler; Arazinin engebeliği, rüzgar engelleri, park etkisi, tünel etkisi, tepe etkisi
olarak düşünülebilir. Rüzgar türbinini yerleştirecek en uygun yeri bölgenin doğal
şartlarına bakarak seçeriz. (Eğer bölgede ağaçlar, çalılar, fundalıklar varsa bunlara
bakarak rüzgarın hakim yönünü kolayca belirleriz.) Meteoroloji verileri (30 yıllık bir
periyotta çıkarılmış rüzgar gülünden) bizim için en iyi rehberdir. Fakat bu rüzgar
verileri direk olarak kurulum yapmayı düşündüğümüz bölgeden elde edilmemiş
olabilir buna dikkat edilmelidir. Eğer kurulum yapmayı planladığımız bölgede
rüzgar türbini varsa bunlardan elde edilen veriler bölgenin rüzgar şartlarını tespit
etmede en iyi rehberimiz olur. Almanya ve Danimarka gibi ülkelerde ülke geneline
yayılmış çok sayıda türbin olduğundan, imalatçı firmalar kurulumdan sonrası için
hesaplanan değerlerde üretim garantisi verirler [5].
Rüzgar şartlarını belirledikten sonra bölgenin hakim rüzgar yönünde geniş ve
açık olup olmadığı kontrol edilir. Eğer bu geniş ve açık alanda hakim rüzgar
yönünde birkaç tane engel varsa ve düşük pürüzlülük sınıfında ise bunlar kabul
edilebilir. Eğer bölgede türbin yerleştirecek yuvarlak tepeler varsa bu çok iyi olur
(Hill Effect). Büyük rüzgar türbinleri elektrik şebekesine bağlanmalıdır. Daha
küçük projeler içinde bu gereklidir fakat bağlantı masrafları analiz edilmelidir(uzun
267
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
iletim hatları gerekebilir). Türbin alanının seçiminde toprak şartları analizi de
gereklidir. Hem türbin temeli için fizibilite hem de türbinin ağır parçalarını bölgeye
götürmek için yol yapımı fizibilitesi gereklidir [5]. Rüzgar hızı ölçümlerindeki
hassaslık (kesinlik) rüzgar enerjisi planlamasında diğerlerine (hava tahmini vb) göre
daha önemlidir [5].
Rüzgar Türbinlerinin Güç Kontrolü
Rüzgar türbinleri elektrik enerjisini en ucuza mal edecek şekilde dizayn edilirler.
Bundan dolayı rüzgar türbinleri yaklaşık 15m/s rüzgar hızında maksimum çıkış
verebilecek şekilde tasarlanırlar. Daha yüksek hızlarda maksimum çıkış üretebilecek
şekilde rüzgar türbinlerini dizayn etmek mantıklı değildir çünkü daha yüksek
hızlardaki rüzgarlar pek meydana gelmez. Eğer daha kuvvetli rüzgarlar meydana
gelirse rüzgar türbinlerine zarar vermesini önlemek maksadı ile aşırı rüzgarın bir
kısmından mahrum olmak gerekmektedir. Büyük güçlü rüzgar türbinlerinde hız
kontrolü için genelde güç elektroniği sistemleri kullanılır. Kontrol şekilleri;
· Hız kontrolü yapılmaz. (Bu yöntemde türbin, generatör, ve tüm sistem
yüksek hıza dayanabilecek şekilde tasarlanır.)
· Yaw (yön) kontrolü. (Yaw mekanizması rotoru rüzgarın karşısına çevirmek
için kullanılır. Bu yöntemle, rüzgar hızı dizayn sınırlarını aştığı zaman rotor
rüzgar yönünün aksine çevrilir.)
· Pitch (değiştirme) kontrolü. (Rotor hızını düzenlemek için değişen rüzgar
hızları ile birlikte pervanelerin yönü değiştirilir.)
· Stall (durdurma) kontrolü. (Bu kontrol yönteminde, rüzgar hızı sistemdeki
güvenli çalışma limitini aştığı zaman kanatlar durdurulur. Ani rüzgar sona
erdikten sonra türbin yeniden faaliyete geçirilir. )
Son yıllarda stall ile Pitch kontrol sistemlerinin karışımı olan aktif stall sistemi
geliştirilmiştir. 1MW ve üstünde ki türbinlerde bu sistem tercih edilmektedir.
Teorik olarak bu sistem Pitch kontrollü sistemlerle benzerlik göstermektedir.
Çünkü bu sistemde de döndürülebilir kanatlar bulunur. Düşük hızlarda yüksek
moment elde edebilmek için makine kanatları düşük hızlarda dönebilecek şekilde
programlanmıştır [5].
TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİM KAPASİTESİ
Türkiye günümüzde enerji ithal eden, enerji kaynakları teorikte yeterli olmasına
rağmen, ürettiği enerji kendine yetmeyen bir ülkedir. Nüfus artışı ve kalkınmaya
paralel olarak enerji tüketimimiz giderek artmış fakat enerji üretimimiz çok fazla
artış gösterememiştir. Ülkemizin elektrik enerjisi üretimini 2006 ve 2005 yılları için
TÜİK verilerine dayanarak karşılaştırırsak aşağıdaki sonuçlara ulaşırız;
Ülkemizde elektrik enerjisi üretimi 2006 yılı II. Döneminde (Nisan-MayısHaziran), bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,01 artarak 41.660 GWh olarak
gerçekleşmiştir. Elektrik enerjisi üretimi 2006 yılı II. döneminde bir önceki döneme
268
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
göre %2,05 azalmıştır. Üretilen elektriğin 2005 yılı II. döneminde; 27.537,5 GWh' ı
termik, 10.667,7 GWh' ı hidrolik ve 12,2 GWh’ ı da rüzgar enerjisi iken, 2006 yılı
II. döneminde ise; 29.690,3 GWh' ı termik, 11.947,4 GWh' ı hidrolik ve 22,4 GWh’
ı da rüzgar enerjisi olarak gerçekleşmiştir. 2006 yılı II. döneminde, 2005 yılı II.
dönemine göre termik elektrik enerjisi üretiminde % 7,82, hidrolik elektrik enerjisi
üretiminde ise % 12 oranında üretim artışı görülmüştür. 2006 Yılı II. Döneminde
elektrik enerjisi üretiminin % 48,72’si EÜAŞ ve EÜAŞ' a bağlı ortaklıklar, %
41,59‘u üretim şirketleri, % 9,69’u oto prodüktörler tarafından gerçekleştirilmiştir.
Elektrik üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre EÜAŞ ve EÜAŞ’ a bağlı
ortaklıklarda % 13,86, üretim şirketlerinde % 6,19 artmış, oto prodüktörlerde ise %
0,94 oranında azalmıştır [5].
Brüt elektrik enerjisi üretimi, enerji kaynaklarına göre 2005 yılı II. döneminde
% 43,73'ü doğal gaz, % 27,91'i su, % 17,11'i linyit, 2006 yılı II. döneminde ise %
44,36'sı doğal gaz, % 28,68’i su, % 17,01’i linyit ile çalışan santrallerden
sağlanmıştır. Bir önceki yılın aynı dönemine göre elektrik üretimi, doğal gaz
santrallerinde % 10,59, linyit santrallerinde % 8,40 oranında artmıştır. Elektrik
tüketimi, 2006 yılı II. döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,21
artarak 30.875 GWh olarak gerçekleşmiştir. Elektrik enerjisinin % 42,79'u sanayide,
%25,34'ü meskenlerde, % 14,26’sı ticarethanelerde, % 4,34’ü resmi dairelerde, %
2,07’si sokak aydınlatmasında, % 1,69’u şantiyelerde % 1,66’sı tarımsal sulamada ve
% 7,85’i ise diğer ve doğrudan satışlar olarak tüketilmiştir [13]. TÜİK verilerinden
de görüldüğü üzere 2006 Nisan, Mayıs Haziran döneminde ülkemiz elektrik
enerjisinin %44,36 sı doğalgaz çevrim santrallerinde üretilmiştir.
TÜRKİYE’DE RÜZGAR ENERJİSİ POTANSİYEL BELİRLEME
ÇALIŞMALARI
Enerji amaçlı rüzgâr potansiyelinin belirlenmesi amacıyla Elektrik İşleri Etüt İdaresi
(EİE), Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü (DMİ) ile birlikte Türkiye’deki
meteoroloji istasyonlarının rüzgâr verilerini WASP programı ile değerlendirerek
2002 Yılı’nda Türkiye Rüzgâr Atlası’nı hazırlamıştır. Atlas, Türkiye’deki rüzgâr
enerjisi dağılımı ile ilgili genel olarak bir fikir vermekte olup, yer seviyesinden 50
metre yükseklikteki rüzgâr potansiyelleri incelendiğinde Ege, Marmara ve Doğu
Akdeniz bölgelerinin yüksek potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Bu verilere
dayanarak Türkiye’nin bugünkü teknik koşullarda rüzgâr enerjisi teknik
potansiyelinin 88.000 MW, ekonomik potansiyelinin ise, 10.000 MW civarında
olduğu tahmin edilmektedir [8],[Şekil 11].
Türkiye’nin rüzgâr enerjisi potansiyelinin belirlenmesine yönelik EİE
tarafından yürütülmekte olan bir başka çalışma, rüzgâr gözlem istasyonu projesidir.
Bu proje, Türkiye’de enerji amaçlı rüzgâr potansiyelinin belirlenmesi için noktasal
rüzgâr hız ve yön ölçümlerinin yapılmasına dayanır [8].
Söz konusu projede EİE, ilk adım olarak DMİ’ ye ait 114 istasyonun 19701980 yılları arasındaki aylık rüzgâr hızı ve yönüne ait 10 yıllık verileri değerlendirmiş
ve ülke genelindeki doğal rüzgâr dağılımını “Türkiye Rüzgâr Enerjisi Doğal
269
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Potansiyeli” adı altında yayınlamıştır. Çalışmanın ikinci aşaması ilk inceleme
sonucunda belirlenen ve rüzgâr açısından ümit verici görülen yerlere mikroişlemci
kontrollü modern gözlem istasyonları kurarak enerji üretimi amaçlı noktasal rüzgâr
verilerinin toplanmasıdır. Proje kapsamında halen Türkiye’nin farklı yerlerinde
kurulmuş olan 24 rüzgâr gözlem istasyonunda mikroişlemci kontrollü logger’larla
(Logger: Rüzgâr ölçümlerinde kullanılan bir cihaz) sürekli olarak rüzgâr hız ve yön
değerleri ölçümleri yapılmaktadır. Bu istasyonların 10 m. yüksekliğinde olanlarda
potansiyel belirlemeye yönelik, 30 m. yüksekliğinde olanlarda ise fizibilite hazırlama
amaçlı rüzgâr verileri toplanmaktadır [8].
Elektrik İşleri Etüt idaresi tarafından hazırlanan “Türkiye Rüzgar Atlası” na
göre yerleşim alanları dışında 50 m yükseklikteki rüzgar hızları, Marmara, Batı
Karadeniz, Doğu Akdeniz kıyılarında 6.0 – 7.0 m/s, iç kesimlerde ise 5.5 – 6.5 m/s
civarında, Batı Akdeniz kıyılarında 5.0 –6.0 m/s iç kesimlerde 4.5 – 5.5 m/s, Kuzey
–Batı Egede ise kıyılarda 7.0-8.5 m/s, iç kesimlerinde ise 6.5-7.0 m/s dir.
Bu çalışmalara göre Türkiye’ nin 43 meteoroloji istasyonunun verileri WASP
bilgisayar programı ile değerlendirilmiştir. 10 metre ölçüm yüksekliğinde ortalama
yıllık hızı 2.7 – 3.5 olan yörelerimiz Afyon, Antalya, Isparta, Samsun, Sarıyer,
Akhisar, Malatya, Anamur ve hızı 3.5 – 4 m/s olan yörelerimiz Bergama, Bodrum,
Çanakkale, Çorlu, Gökçeada, İnebolu, Sinop ve son olarak hızı 4 – 6 m/s olan
yöreleriz ise Antakya, Bandırma ve Mardin olup, en yüksek hız 6.2 m/s ile
Bozcaada’ da saptanmıştır [14].
Bölgelere göre rüzgar enerjisi potansiyeli (Ural, G., 1994, s.67) Tablo 6’ da
verilmiştir.
Yurdumuzda yıllık ortalama güneş enerjisi yoğunluğu, bir saat için 0.149
kWh/m2 olarak verilmekte (Demirci, B. & Yıldırım, E., 1986, s.255-265) [16] ve
güneş enerjisinin yaklaşık %2’lik kısmının rüzgar enerjisine dönüştüğü
varsayılmaktadır. Bu enerjinin de, Betz Kriteri uyarınca teorik olarak en çok %
59’luk; pervane, jeneratör ve dişli kutusundaki gibi kayıplar dikkate alındığında ise
uygulamada ancak %40‘lık kısmı elektrik enerjisine çevrilebilmektedir. Rüzgar
enerjisinden genel amaçlı yararlanmak için, rüzgar hızının 3 m/s’den yüksek olması
gerekliliği göz önünde bulundurulursa, ülkemiz yüzölçümünün %20’lik bölümünde
ve küçük çapta elektrik üretimi amaçlandığında ise %2’lik bölümünde rüzgar
enerjisinden elektrik enerjisi üretmek mümkündür [10], [17].
Türkiye rüzgar enerjisi yıllık teknik potansiyeli kaba bir tahminle;
ETürkiye = 0,149 (kWh/m2) x 7,8 x 1011(m2) x 8760 (h/Yıl) x 0,40 x 0,02 x 0,02 =
163 milyar kWh/ Yıl (Özdamar, A. & Gürsel, K.T., 1999, s.54). olarak bulunur [18].
Türkiye’nin 1998 yılı elektrik enerjisi brüt tüketiminin 114,02 Milyar kWh olduğu
düşünüldüğünde yukarıda belirtilen ülkemiz “Yıllık rüzgar enerjisi teknik
potansiyeli“ ile karşılaştırıldığında, rüzgar enerjisinin kullanımının ne denli önemli
olduğu ortaya çıkmaktadır. [4].
270
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
RÜZGAR ENERJİSİNİN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI
Dünyamızda enerji ihtiyacı her yıl %4–5 oranında artmaktadır. Buna karşılık, bu
ihtiyacı karşılayan fosil-yakıt rezervleri ise, çok hızlı bir şekilde azalmaktadır [4].
Küresel ısınmaya neden olan fosil yakıtlarının kullanılması sonucu dünyamız
giderek yaşanması zor bir hal almaktadır. Kuraklıklar, seller, hava kirliliği, fırtınalar,
yangınlar, besin kirliliği, açlık, değişen iklimler vb. yaşanan bütün bu olumsuzluklar
şüphesiz her insanı kötü etkilemektedir. İşte bütün bu nedenlerden dolayı, alternatif
ve temiz enerji kaynakları günümüzde ve yakın gelecekte günlük yaşamımıza hakim
olacaktır. Sınırsız ve sorumsuzca enerji tüketiminin yerini, bilinçli, çevreye saygılı ve
ihtiyacını karşılamaya yönelik enerji kullanımı alacaktır. Böyle bir ortamda da refah
düzeyini, en fazla enerjiyi tüketen yerine, enerjiyi en verimli kullanan belirleyecektir.
Türkiye’de de benzeri bir anlayışın hâkim olması ile yenilenebilir enerji
kaynaklarının önemi daha da artacaktır [4].
RÜZGAR ENERJİSİNİN AVANTAJLARI
1. Temiz, çevreyi kirletmeyen, yakıt parası olamayan bir enerjidir.
2. Enerji hatlarının ulaşmadığı uzak noktalarda kurularak bu tip yerlerin enerji
ihtiyacı karşılanabilir. Rüzgar enerjisinde ham madde ulaştırma masrafı
yoktur. Doğadaki rüzgar direkt olarak kullanılabilir.
3. Rüzgar türbinleri karmaşık makineler değildir. Gayet basit bir şekilde
operatöre ihtiyaç duyulmadan çalıştırılabilmektedirler. Tamamen otomatik
olarak çalışabilecek şekilde dizayn edilmişlerdir. Ayrıca bu şekilde sadece
periyodik bakımlarının yapılması ile 20-30 yıla yakın çalışabilirler.
4. Rüzgar türbinleri, patlama yapmazlar, radyasyon yaymazlar. Ayrıca her
hangi bir radyoaktif ışınım tahribatı yapmazlar. Dolayısıyla tehlikeli
değildirler. Montaj aşaması hariç bugüne kadar hiçbir rüzgar santralinde
ölümlü kaza olmamıştır. Bakım sürelerinde alınabilecek tedbirler ile
herhangi bir ufak kaza oluşması da engellenebilir. Yinede rüzgar türbini
kazası sonucu ölüm riski %0,0006 gibi bir rakamdır (www.bwea.com).
5. Artan petrol fiyatları veya aniden ortaya çıkan başka maliyetleri
olmadığından vergi artırımı olarak vatandaşa yük olmazlar.
6. Atmosfere veya yakındaki nehir ve denizlere ısıl emisyonları yoktur. Buna
ilaveten başka bir atık üretimi de söz konusu değildir.
7. Rüzgar yerli bir enerji kaynağıdır. Yerel kaynaklar kullanılarak üretilebilen
türbin grupları ile dünya genelinde onbinlerce insana iş olanakları
sunmuştur. Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre, rüzgar enerjisinden
üretilen 10 milyon kWh elektrik enerjisinin, yine aynı elektrik miktarını
üreten kömür santraline göre %27, doğalgaz santraline göre %66 daha
fazla iş imkanı sağlamaktadır (www.awea.org).
8. Rüzgar türbinin işletmeye alınması, inşaatın başlamasından ticari üretime
geçişine kadar, üç ay gibi kısa bir sürede gerçekleşebilmektedir.
271
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
9. Rüzgar türbinleri modüler olup her hangi bir büyüklükte imal
edilebilmektedir. İstenildiğinde kısa bir süre içinde sökülüp başka bir yere
sorunsuz olarak parçalar halinde taşınabilir. Ayrıca tek olarak yada gruplar
halinde kullanılabilirler.
10. Ömrünü tamamlamış rüzgar türbinlerinin söküm maliyetleri yoktur. Çünkü
sökülen türbinlerin hurda değeri söküm maliyetlerini kolayca
karşılamaktadır. Bu santrallerin ömürlerini tamamlamasından sonra
türbinlerin kullanıldığı alan eski haline kolayca getirilebilmektedir.
11. Genelde kırsal alanlara kurulan bu santraller, arazi için ödenen satın alma
veya kira bedelleri ile yöredeki insanlara ciddi bir ekonomik girdi
sağlamaktadır. Ayrıca yapım aşamasında da, inşaat faaliyetleri yöredeki
insanlara iş olanakları yaratır.
12. Genellikle Rüzgar Enerjisi santralleri, rüzgarın çokluğu sebebiyle çıplak ve
yüksek tepe ve tepeciklere kurulmaktadır. Bu tepeler ancak küçük
ekonomik faaliyetler, hayvancılık, veya tarımsal faaliyetler için
kullanılabilen yerlerdir. Genel olarak rüzgar enerjisi santralleri için dikilen
türbinlerin her biri en fazla 100 m2’lik bir alan kaplamaktadırlar. Her bir
türbinin birbirlerinden uzaklıkları ise kanat çapına ve rüzgar rejimine bağlı
olarak 50 ila 200 metre arasında değişmektedir. Rüzgar türbinleri arasında
kalan arazinin ise başka faaliyetler için kullanılmasında hiçbir sakınca
yoktur. Nitekim yurt dışında bu alanların tarımsal ve hayvancılık faaliyetleri
için sıkça kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca dünya genelinde rüzgar
santrallerinin offshore tabir edilen deniz üstünde kurulan tipleri oldukça
yaygınlaşmaktadır. Bu durumda santral inşaatı için alan kaybı söz konusu
bile olmamaktadır [4].
13. Rüzgar santralleri, termik, hidrolik vb. santrallerle, ekonomik açıdan
rekabet edebilecek düzeye gelmiştir. kWh başına maliyeti 3-6 cent
civarındadır. Bununda yakın zamanda düşeceği tahmin edilmektedir.
14. Rüzgar santralleri diğer santrallere göre daha az su harcar [Tablo 7].
Tablo 7’de çeşitli santrallerin kWh başına kullandığı su miktarı
verilmektedir. Rüzgar türbinlerinde sadece yağışların etkisiz olduğu
yerlerde kanatları yıkamak için su kullanılır [4].
RÜZGAR ENERJİSİNİN DEZAVANTAJLARI ve BUNLARA AİT
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yenilenebilir ve temiz bir enerji olmasına rağmen rüzgar enerjisi teknolojisinin
çevrede olumsuz değişikliklere neden olduğu görülmektedir. Ayrıca kullanım
alanında da sorunları vardır.
1. Rüzgar tarlalarının en çok tartışılan çevresel etkisi görsel ve onları
çevreleyen manzara üzerindeki etkisidir. Ama rüzgar türbinlerinin görsel
kirliliği kişisel bir kavramdır. Bazen de ilgi çekici olabilir.
272
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
2. Gölge titreşimi ve parıltı görsel etkinin bir başka durumudur. Güneşin
doğuşu ve batışı esnasında rüzgar türbinlerinin dönmekte olan kanatları
gölge oynamasına, gölge titreşimine neden olabilir. Aynı şekilde cilalı
kanatlara gelen güneş ışığı da civara yansıyarak parıltı etkisi yaratabilir. Bu
sorunlar, kanatların ve türbinin günün her şartlarındaki renk koşullarına
uyan açık mat gri renk ile boyanması ile en aza indirilebilir [4].
3. Belki de rüzgar türbinlerindeki en büyük çevresel sorunu gürültü teşkil
etmektedir. Gürültü kanat uçlarından, dişli kutularından, aerodinamik fren
mekanizması ve hidrolik motorlardan kaynaklanmaktadır. İngiltere’de bu
sorundan dolayı 10 türbinden fazla veya 5 MW’tan büyük güçte olan
rüzgar çiftlikleri milli park alanlarında kurulamamaktadır. Oluşan gürültüye
rağmen türbin sahasında iki kişi çok rahatlıkla sesini yükseltmeden
konuşabilir. Kanat ucu tasarımı ve diğer ses üreten mekanizmaların
seçimine dikkat edilerek ses problemi oldukça azaltılabilir. Bir diğer önlem
ise bu tip santrallerin yerleşim alanlarının dışında kurulmasıdır [4].
4. Bir başka çevresel dezavantaj ise kuş ölümleri olarak karşımıza çıkar. Kuş
ölümleri daha çok toplu göçler sırasında karşılaşılan bir sorundur. Fakat bu
sorun yüksek gerilim hatlarının yarattığı tehlikelerden büyük değildir.
Danimarka’da Ornis Consult tarafından yapılan bir araştırma ile yerleşik
kuşların türbinlere kolayca alışarak yuva yaptığı görülmüştür. Bir çok
göçmen kuş sürüsü de 150 metreden yukarıda uçtuğundan, türbin kanatları
bunlar için bir tehlike teşkil etmez. Ama yine de rüzgar tarlalarının
kurulduğu alanların göç yolları üzerinde olmaması en iyi çözümdür [4].
5. Elektromanyetik girişim, diğer bir sorundur. Yapılan araştırmalarda,
elektromanyetik girişim ile TV ve radyo yayınlarının, havacılık ve denizcilik
haberleşmelerinin olumsuz etkilendiği ortaya konmaktadır. Ancak radyo ve
televizyon antenlerinin türbin yakınında olmadığı sürece bir çok frekansın
etkilenmediği gözlenmiştir. Türbinlerin elektromanyetik girişim etkisi kanat
büyüklüğü ve malzemesi ile ilişkili olarak değişmektedir. Metal
malzemelerin kullanıldığı türbinlerde gürültü ve elektromanyetik girişim
oranı yüksektir. Bu sorun polyester esaslı malzeme kullanılarak en aza
indirilebilir [4].
6. Çevresel olmayan en büyük dezavantaj, rüzgârın değişken olmasıdır.
Yeryüzünde rüzgârın sabit olduğu az yer vardır. Bu yüzdendir ki, insanoğlu
istediği her yere rüzgâr santrali kuramaz. Son yıllarda rüzgâr enerjisinden
elde edilen elektrik enerjisinin, direkt olarak şehir elektrik şebekesine
verilmesi, bu enerjinin depolama sorununa bir ölçüde çözüm getirmiştir.
Bir başka uygulama ise; farklı rüzgâr enerjisi potansiyeline sahip noktalara
kurulan çok sayıda rüzgar türbininin aynı elektrik şebekesini beslemesi
durumunda, her bir türbindeki güç değişiminin birbirini dengeleyeceği ve
sabite yakın bir elektrik enerjisi gücü elde edileceğidir. Ama belki de
geleceğin çözümü rüzgar ve güneş enerjisinin birlikte kullanımıdır. Bu
sayede kış aylarındaki yüksek rüzgâr potansiyelinin çevirdiği türbinlerle ve
273
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
yaz aylarındaki yüksek güneş ışınları enerjisinin dolduracağı güneş pilleri
birlikte çalışarak bütün bir yıl için bize enerji sağlarlar [4].
7. Bir diğer dezavantaj ise türbinlerin maliyetleridir. Birçok türbin teknik
olarak başarılı çalışma göstermesine rağmen, çok yeni teknolojiler
kullandığından maliyet biraz yüksektir. Bu maliyetlerde gün geçtikçe
iyileşme sağlanmaktadır. Şuanda araştırma-geliştirme maliyetlerini çok fazla
satılarak kapatmış olan 500–600 kW güçteki türbinler diğer türbinlere göre
daha ucuz durumdadırlar. Fakat bu geçicidir [4].
8. Bir başka dezavantaj ise, özellikle yurdumuzda da karşılaşıldığı gibi iyi
derecede rüzgâr alan bölgelerde arazilerin elde edilmesindeki zorluklar veya
sit alanı olarak görülmesinden dolayı yaşanan sorunlardır [4].
9. Ülkemiz için bir başka sorun ise bu tip santrali kurmak için gerekli
malzemelerin bir çoğunun ithal edilmesi ve bu yüzden pahalı olmasıdır. Bu
sorun yerli sanayinin kurulması ile büyük ölçüde ortadan kalkacaktır [4].
ÇANAKKALE VE ÇAN İÇİN RÜZGAR ENERJİ POTANSİYELİ
Çanakkale İli rüzgar enerjisi bakımından oldukça iyi bir coğrafi konumdadır. İlk on
metre yükseklikteki rüzgar hızı ortalama 3,9 m/s iken, bu rakam Gökçeada’da 3,5
m/s, Bozcaada da ise 6,2 m/s olarak karşımıza çıkmaktadır [21],[Tablo 8]. İlimizde
ortalama rüzgar hızı 4,6 m/s, hakim rüzgar yönü ise 42 yıllık rasatlar sonucunda
13.842 rüzgar esme sayısı ve 4,3 m/s ortalama hız ile (NE) poyrazdır. Çanakkale
için hazırlanmış rüzgar atlası istatistikleri kullanılarak yapılan kestirimler Çanakkale
sınırları içerisinde daha yüksek rüzgar hızı ortalamalarına sahip bölgelerin
bulunduğunu göstermektedir [21].
İlimizde 1500 W/m2’yi aşan rüzgâr potansiyeline sahip lokasyonlar
bulunmaktadır. Bu yerler rüzgâr çiftlikleri kurulması için fizibilite çalışmalarının
yapılmasına değer yerlerdir. Yapılacak fizibilite çalışmaları sonucunda rüzgar
enerjisi potansiyelinin yanısıra ekonomik ve çevresel değerlendirmeler de uygun
olduğu taktirde İlimizin belirli alanlarında rüzgar enerjisi için yatırım yapmak hem
yatırımcıya ekonomik kazanç sağlayacak hem de ulusal enterkonnekte elektrik
şebekemizi güçlendirerek elektrik enerjisi sıkıntımızın azalmasını sağlayacaktır.
Bunlara ek olarak fosil yakıt kullanan santrallerin kurulmasına duyulan ihtiyaç da
azalacağı için önemli bir çevre kirliliği problemi de önlenmiş olacaktır.
Çanakkale’de ticari ölçekte (5 MW’ tan büyük) rüzgâr çitlikleri kurarak elektrik
üretimi yapmak da mümkündür. Ancak böyle bir yatırım daha kapsamlı, teknoekonomik rüzgâr enerjisi fizibilite çalışmalarını gerektirmektedir [Şekil 12].
Çanakkale Meteoroloji İstasyonunda rüzgâr hızı verilerinin aylık
değerlendirilmelerde en alçak seviyede dahi (10m) her ayın enerji üretimine uygun
olduğu gözlenmektedir [Şekil 13]. Çanakkale yerleşmesi ve yakın çevresinde rüzgâr
hızının yüksek olma nedeni hem konumunun özellikleri hem de yer şekli özellikleri
ile ilgilidir [Şekil14]. Çanakkale Boğazı’nın kuzeydoğu güney batı doğrultulu uzanışı
rüzgârın boğazda kanalize olmasına ve hızının artmasına neden olmaktadır. Bütün
bunlar yanı sıra rüzgâr ölçümünün yapıldığı seviyedeki yerleşme kaynaklı
274
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
pürüzlülük etkisinin kalktığı yüksek seviyelerde rüzgâr hızı ve buna bağlı olarak
enerji üretim potansiyeli daha da belirginleşmektedir [21]. 2000 yılı dâhil son 11
yıllık meteorolojik rasatlarda yıllık; orta kuvvette rüzgârlı gün sayısının 190, fırtınalı
gün sayısının ise 68 olduğu belirtilmektedir [Tablo 9], [Tablo 10], [Tablo 11].
Son 22 yıllık rasatlarda; yıllık ortalama 10.103 esme sayısı ile hakim rüzgar
yönünün Kuzeydoğu rüzgarları olduğu tespit edilmiş olup, son 34 yıllık rasatlar
sonucu en hızlı rüzgar yönü ve hızının 35,4 m/sn. ile Güneydoğu yönünden estiği
gözlemlenmiştir. Yine bu rasat süresi içinde yıllık ortalama rüzgar hızı 4,9 m/sn
olarak kaydedilmiştir [21]. Çanakkale ve çevresi rüzgar yönünden ülkemizin en
önemli potansiyeline sahip oluğundan elbette ki bu potansiyelin çok iyi
değerlendirilmesi gerekir. Rüzgar haritasında görüldüğü gibi Çanakkale ilçeleri de
rüzgar enerjisi potansiyeli yönünden zengindir.
Çanakkale – Bandırma - Kuşadası Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası
çalışmasına göre Çan ilçesi konum itibari ile 5.derece lokasyonlara girmektedir.
Buna göre ulaşım her zaman mümkün fakat orman içinde Türbinlerin dikilmesi,
bakım ve onarımı için yeni yol veya yolların yapılması zorunludur [Resim 7].
5.derece lokasyonlar (Trafo merkezlerine uzak, Ormanlık tepeler) için örnek
verecek olursak, Balıkesir – Balya – Yenice ,Çanakkale – Çan – Biga, İzmir –
Bergama sayılabilir [22].
Çan ilçesin coğrafi konumu adından da anlaşılacağı gibi ters çan şeklinde
olduğu için ilçe merkezi çukurda kalmıştır. İlçe merkezinde rüzgar enerji santrali
kurulması pek mümkün olmamakla beraber ilçenin etrafında RES’ler için çok
uygun tepeler ve yükseltiler bulunmaktadır. Rüzgar potansiyeli oldukça iyi olan Çan
yöresinde henüz ciddi anlamda rüzgar ölçümleri yapılmamıştır. Çan ilçesinde
kullanılan fosil yakıtlar neticesinde özellikle kış aylarında hava kirliliği hat safhalara
ulaşmakta ve ilçe halkının sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. İlçede rüzgar
enerji santrallerinin kurulması elbette ki bu kirliliğin azaltılması yönünde ciddi bir
adım olacaktır. Temiz ve yenilenebilir bir enerji olan rüzgar enerjisinden
faydalanarak elektrik üretilebilir, tarımda sulamada kullanılabilir, seracılığın
gelişmesi sağlanabilir ve yeni iş imkanları doğacağından işsizliğin önüne geçilebilir.
Çanakkale ve ilçelerinin coğrafi yapılarına göre rüzgar hızları Tablo 12’de
verilmektedir. Çan İlçesinin bu tablodaki konumu “tepe ve bayırlar” şeklinde
yazılan kısımlara daha uygundur [Tablo 12].
Birçok şirket Çanakkale ili ve ilçelerinde rüzgar enerji santralleri kurmak için
müracaat etmiş durumda. Bu şirketlerin 1kasım 2007 tarihinde rüzgar enerjisine
dayalı lisans başvurularından, kabul edilenler Tablo13’de verilmiştir [Tablo 13]. Çan
yöresi için RES (Rüzgar Enerjisi Santrali) lisans müracaatında bulunan Turna
Elektrik Üretim A.Ş.’nin mekanik kurulu gücü 40,5 MW’lık tır. Turna Elektrik
Üretim A.Ş.’nin Çan İlçesinde kuracağı rüzgar enerji santralinin araştırmalardan
sonuçlarına göre Bıçak Tepe, Çam Tepe, Aktuzluk Tepe, Ahmettarla Tepe, Çal
Tepe, Balıklıada Sırtları, Dede Tepe ve Bulut Tepe mevkilerine kurulması
beklenmektedir. Kurulacak olan RES için 27 adet 1500kW’lik Kanat çapı 82,5 m
olan türbinler tercih edilmiştir [Tablo 14].
275
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
SONUÇ
Şimdiye kadar yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucunda açıkça ortaya
koymuştur ki, Türkiye rüzgar potansiyeli bakımından oldukça zengindir. Hatta
teorik olarak Türkiye, enerji ihtiyacının tamamına yakınını RES’ lerden (Rüzgar
Enerji Santrallerinden) elde edebilecek kadar rüzgar potansiyeline sahiptir
diyebiliriz. Ancak henüz bu potansiyel çeşitli nedenlerden dolayı verimli
değerlendirilmemektedir. Ülkemizin daima enerji açığı ile karşı karşıya kalmasının
nedeni öz kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanamayışımızdan kaynaklanıyor.
Tüm dünya ülkelerinin en önemli hedefi minimum maliyete enerji
üretebilmektir. Çünkü enerji üretim maliyeti ne kadar düşük olursa, sanayi üretim
birim fiyatları da aynı oranda düşük olur. Buna yönelik olarak gelişmiş ülkeler enerji
üretim kapasitelerini alternatif enerji kaynaklarına yönelerek arttırmaktadır. Böylece
doğaya ve insana zarar vermeksizin, başka bir ülkeye bağımlı olmaksızın elektrik
enerjisi üretilebilmektedir [5]. Ülkemiz için en uygun alternatif enerji kaynağı rüzgar
enerjisidir. Ülkemizin rüzgar enerjisi potansiyeli 200 milyar kWh/yıl dır (2006
yılında elektrik enerjisi tüketim miktarımız 173 milyar kWh dir.) Rüzgar
potansiyelimizin bu kadar büyük olmasına rağmen, ülkemizde bu potansiyelin
sadece %0.086 sı kullanılmaktadır. Buna karşın hammaddesini ithal ettiğimiz doğal
gaz santralleri ile 2006 yılı elektriğimizin %42.2’sini ürettik [5]. Rüzgar yönünden en
şanslı bölge Marmara Bölgesi, bu bölgede de en şanlı illerden biri Çanakkale’dir.
Çanakkale ili ve yakın çevresinde rüzgâr hızının yüksek olma nedeni hem
konumunun özellikleri hem de yer şekli özellikleri ile ilgilidir. Çanakkale ili ve
ilçelerinde rüzgar potansiyeli oldukça yüksektir.
Türkiye Rüzgar Atlası ve Türkiye Rüzgar Hızı Haritası’na bakıldığında Çan
yöresindeki rüzgar potansiyeli küçümsenmeyecek kadar yüksektir. Çan yöresi ve
çevresine kurulacak rüzgar enerjisi santralleri ile sanıldığından daha verimli, temiz,
ucuz, sağlıklı ve yenilenebilir bir enerji ile elektrik üretimi yapılabilir.
Rüzgar enerjisi potansiyelini en verimli şekilde kullanabilmek, zamanın,
paranın ve emeğin boşa harcanmasını önlemek için ön araştırma ve çalışmaların
çok hassas yapılmasına dikkat etmek gereklidir. Elbette bu çalışmalar uzun sürelidir
ancak sonucu düşünüldüğünde yapılması şarttır. Kurulacak türbinlerinin rüzgar
özelliklerine uygun olması çok önemlidir.
RES’ in kurulacağı alanın seçiminde yeterli rüzgar potansiyeli ve arazi şartlarından
başka iletim hatlarına uzaklığı, trafo gücü, milli park, sit alanı ve kuşların göç yolu
üzerinde olup olmadığı yakın çevresinde yayın alan yada veren anten olmaması gibi
özelliklere dikkat edilmelidir. RES’ lerin, bölgeye olumsuz etkilerini en aza
indirilecek şekilde özen gösterilerek kurulması gereklidir. Sonuç olarak;
· Çan yöresinde kurulacak olan rüzgar enerji santralleri hava kirliliğini büyük
oranda azaltacaktır.
· Yöre halkına iş olanağı sunacaktır.
· Tarla sulama işinde kolaylıklar sağlayacaktır.
· Yörede seracılığın gelişmesine katkı sağlayacaktır.
276
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
·
·
·
Kurulumları diğer enerji santrallerine göre daha hızlıdır ve kurulduğu
arazinin özelliğini değiştirmediklerinden
Yatırım maliyetini 2-3 sene içinde çıkardığı için karlıdır.
İlçenin gelişmesine büyük katkılar sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
[1] Acaroğlu M.
2007 Alternatif Enerji Kaynakları, Nobel Yayın Dağıtım, İstanbul
[2] Bayrakçı,H.C., Delikanlı, K.
“Türkiye’de Rüzgar Enerjisi ve Potansiyel Belirleme Çalışmaları” Mühendislik ve Makina
Dergisi Cilt:48 Sayı: 569 : 78-80
[3] Özgener,Ö.
2002 “Türkiye’de ve Dünyada Rüzgar Enerjisi Kullanımı” DEÜ Mühendislik Fakültesi.
Fen ve Mühendislik Dergisi Cilt:4 Sayı: 3: 159-173
[4] Şen, Ç.
2003 “Gökçeada’nın Elektrik Enerjisi İhtiyacının Rüzgar Enerjisi İle Karşılanması” Dokuz
Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. Mimarlık Bölümü, Bina
Bilgisi Anabilim Dalı.
[5] Ağçay, M.
2007 “Türkiye’nin Elektrik Enerjisi Arz Talep Dengesinin Tespiti, Üretim Projeksiyonuna
Yönelik Rüzgar Elektrik Santrali Tasarımı RES’in Kurulum Maliyetlerinin ve Üretim
Parametrelerinin Analizinin Matlab&Simulink İle Yazılan Programda Yapılması” Yıldız
Teknik Üniv. Elektrik Elektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümü. Bitirme Tezi.
[6] Çalışkan, M.
2003 “Gelibolu-Çanakkale Rüzgar Enerjisi Potansiyelinin Analizi ve bu Kaynaktan Elektrik
Enerjisi Üretimi” Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu Bildiriler Kitabı
Sayfa: 239–247, Kayseri
[7] http://www.wasp.dk
[8] http://www.eie.gov.tr, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Web Sayfası
[9] Kültür, Ö.F.
2004 “Enerji ve Çevre İlişkisi” Mimar ve Mühendis Dergisi, Sayı:33
[10] Yalkı, H.
2007 “Türkiye’deki Güneş ve Rüzgar Enerjisi Potansiyelinin İncelenmesi ve bu
Enerjilerden Faydalanılması” Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü
[11] Şen, Z.
2002 “ Temiz Enerji ve Kaynakları”, Su Vakfı Yayınları, İstanbul.
[12] Varınca, K.B., Varank, G.
“Rüzgar Kaynaklı Enerji Üretim Sistemlerinde Çevresel Etkilerin Değerlendirilmesi ve
Çözüm Önerileri”, Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü
[13] TÜİK (T.C Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu-www.tuik.gov.tr) 2006 Sayı:156,
[14] Uyar ,T.S.
“Enerji Üretiminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı”, Cilt 39 , Sayı 403,
Sayfa:27-31, Ankara.
[15] Ural, G.
1994 “Rüzgar Enerjisinin Dünya’daki ve Türkiye’deki Durumu”, Türkiye 6. Enerji
Kongresi Teknik Oturum Tebliğleri I, İzmir.
277
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
[16] Demirci, B., Yıldırım, E.
1986 “Elektrik Enerjisinde Özel Sektörün Yeri”, Türkiye 4. Enerji Kongresi, İzmir.
[17] EİE Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü
1984 “Türkiye Rüzgar Enerjisi Doğal Potansiyeli, Yayın NO:85-1, Ankara
[18] Özdamar, A., Gürsel, K.T.
1999 “Rüzgar Pervanesi Aerodinamiği ve Enerji Eldesi Üzerine Bir Araştırma”, Güneş
Enerjisi Enstitüsü Dergisi, Cilt:3, Sayı:1, İzmir.
[19] www.bwea.com
[20] www.awea.org
[21] T.C.Çanakkale Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü
2005 “Çanakkale 2004 Yılı İl Çevre Durum Raporu”, Çanakkale
[22] Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyeli Atlası
Çanakkale- Bandırma- Kuşadası Bölümü
[23] Karadeniz, Z.
2002 “Rüzgar Enerjisi ve Elektrik Üretimi Amaçlı Kullanımı”, Bitirme Projesi, Dokuz Eylül
Üniversitesi, İzmir.
[24] Ertürk, E.
1985 “Rüzgar Enerjisinden Yararlanma ve Eskişehir İlinde Enerji Üretim Olanaklarının
Araştırılması”, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir.
[25] Alpaslan, M., Tekinay, A.A., Sağlam, M.
“Çanakkale Boğazı’na Ait Bazı Meteorolojik Parametreler ve Bunların Yöre Balıkçılığı
Üzerine Etkileri” E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 20 (1-2): 185 - 192
[26] Özdamar, A.
2000 “Büyük Anma Güçlü Rüzgar Türbinlerinin Çeşitli Kriterlere Göre Karşılaştırılması”,
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
Mühendislik Bilimleri Dergisi, Sayı: B.30.2.PAU.0.45.00.00/600-2000-032, Denizli.
[27] www.pinnaclet.com
[28] Yerli Enerji Kaynakları Sergi ve Çalıştayı Sonuç Bildirgesi,
YENKA’08, 22–23 Mayıs 2008, Çan-Çanakkale.
[29] Kanmaz E.
2008 “Bazı Yenilenebilir Enerji Kaynakları”, Poster Sunu, Yerli Enerji Kaynakları Sergi
ve Çalıştayı, YENKA’08, 22–23 Mayıs 2008, Çan-Çanakkale.
RESİM ALTYAZILARI LİSTESİ
Şekiller
Şekil 1. Dünyanın dönüşü ile oluşan Rüzgar Akımları. (Sayfa 4)
Şekil 2. Yatay ve Dikey eksenli rüzgar türbinlerinin kabaca yapıları (Sayfa 6)
Şekil 3. Yatay eksenli rüzgar türbini yapısı. (Sayfa 6)
Şekil 4. Yatay eksenli rüzgar türbini yapısı. (Sayfa 6)
Şekil 5. Rotor Ölçüsü Değişimi ile Elde Edilen Enerji Miktarı Değişimi (Sayfa 7)
Şekil 6. Türbine Rüzgarın Girişi ve Çıkışı (Sayfa 8)
Şekil 7. Bir Engel Etrafında Rüzgar Akışı (Sayfa 8)
Şekil 8. Türbin Yerleşim Planı (Sayfa 8)
Şekil 9. Tünel Etkisi Örneği (Sayfa 8)
278
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 10. Tepe Etkisi Örneği (Sayfa 8)
Şekil 11. Türkiye Rüzgâr Atlası (Sayfa 12)
Şekil 12. Çanakkale ve İlçeleri (Sayfa 19)
Şekil 13. Çanakkale meteoroloji istasyonunda aylık ortalama rüzgar hızı. EÜAS:
Enerji Üretiminin Alt Sınırı (ms-1, 1971-2002). (Sayfa 19)
Şekil 14. Türkiye rüzgar hızı haritası. 100 m yükseklikte yıllık ortalama (Sayfa 19)
Resimler
Resim 1. Dikey eksenli bir rüzgar türbini (www.pinnaclet.com). (Sayfa 6)
Resim 2, 3, 4, 5. Yatay ve dikey rüzgar türbinlerine örnekler (Sayfa 6)
Resim 6. Rüzgar enerjisini kullanarak şarj eden el cihazı (Sayfa 6)
Resim 7. 5.derece lokasyonlar (Trafo merkezlerine uzak, Ormanlık tepeler) (Sayfa
20)
Tablolar
Tablo 1. Genel olarak rüzgarların sınıflandırılması (Özdamar, 2000 ) (Sayfa 4)
Tablo2. Beaufort cetveli kara kriterleri (Karadeniz, Z., 2002, s.13) (Sayfa 4)
Tablo3. Beaufort cetveli deniz kriterleri (Ertürk, E., 1985 s.10) (Sayfa 4)
Tablo4. Enlemlere göre hakim rüzgar yönü (Karadeniz, Z., 2002, s.15). (Sayfa 4)
Tablo 5. Rüzgar hızına göre türbin güçleri (kW) (Rüzgar türbini katalogları,
Özdamar, A., 2000 (4), s.5 ). (Sayfa 9)
Tablo 6. Bölgelere göre rüzgar enerjisi potansiyeli (Ural, G., 1994, s.67). (Sayfa 13)
Tablo 7. Çeşitli santrallerin kWh başına kullandığı su miktarı (www.awea.org)
(Sayfa 16)
Tablo 8. Çanakkale ilinin son 25 yıılık aylık ortalama rüzgar hızının uzun yıllar ile
mukayesesi (Sayfa 19)
Tablo 9. Çanakkale ili ortalama rüzgar hızı (m/sn) (Sayfa 20)
Tablo 10. Çanakkale ili Fırtınalı gün sayısı (17.2 m/sn ve üzeri) Alpaslan ve diğ., /
E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 20(1-2): 185 – 192 (Sayfa 20)
Tablo 11. Çanakkale ili Kuvvetli rüzgar gün sayısı (10.8 – 17.1 m/sn ) (Sayfa 20)
Tablo 12. Çanakkale ve ilçelerinin coğrafi yapılarına göre rüzgar hızları (Sayfa 21)
Tablo 13. 1Kasım 2007 tarihinde rüzgar enerjisine dayalı lisans başvurularından,
kabul edilen firmalar. (Sayfa 21)
Tablo 14. Turna Elektrik Üretim A.Ş. ye ait “Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim
Tesisine İlişkin Bilgi Formu” (Sayfa 21)
Grafikler
Grafik 1. Rüzgar Hızındaki Değişime Karşın Elde edilecek Enerji Değişimi (Sayfa
9)
279
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Genel olarak rüzgarların sınıflandırılması (Özdamar, 2000 )
Tablo2. Beaufort cetveli kara kriterleri (Karadeniz, Z., 2002, s.13)
280
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo3. Beaufort cetveli deniz kriterleri (Ertürk, E., 1985 s.10)
Tablo4. Enlemlere göre hakim rüzgar yönü (Karadeniz, Z., 2002, s.15).
281
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 5. Rüzgar hızına göre türbin güçleri (kW) (Rüzgar türbini katalogları, Özdamar, A.,
2000 (4), s.
Tablo 6. Bölgelere göre rüzgar enerjisi potansiyeli (Ural, G., 1994, s.67)
282
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 7. Çeşitli santrallerin kWh başına kullandığı su miktarı (www.awea.org)
Tablo 9. Çanakkale ili ortalama rüzgar hızı (m/sn)
Tablo 10. Çanakkale ili Fırtınalı gün sayısı (17.2 m/sn ve üzeri)
283
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 11. Çanakkale ili Kuvvetli rüzgar gün sayısı (10.8 – 17.1 m/sn )
284
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 12. Çanakkale ve ilçelerinin coğrafi yapılarına göre rüzgar hızları
Bölge Adı ve
Rüzgar Hız
Durumu
(Ölçek
1/250.000)
Topoğrafik
Durum
Alan
(km2)
Yıllık
Ort.
Rüzgar
Hızı
(m/sn)
Potansiyel
(GWh/yıl)
Min.*
Potans
iyel
(GWh
/yıl)
Maks.*
*
Kurulabilecek Güç
Toplamı
(MW)***
Trafo
Merkezlerine
Bağlanabilir
RES
Kapasitesi
(MW)
Çanakkale
Kırmızı
Tepe ve
Bayırlar
1331.6
10.8
31128.5
34338.
0
8710.0
75.7
275.4
26.2
7.8
7.0
Çanakkale
Sarı
Kıyılar
Açık
Araziler
Tepe ve
Bayırlar
Kıyılar
Açık
Araziler
609.8
9.3
11471.3
76.7
-
6.5
-
12066.
4
EPDK’dan
Üretim
Lisansı Alan
Firmaların
Kurulu Güç
Toplamı
(MW)
74.7
Kalan
Şebeke
Bağlantı
Kapasites
i
(MW)
Arazi
Durumu
(km2)
1.0
1087.6
Orman
659.7
Milli P.
151.9 Sit
285
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 13. 1 Kasım 2007 tarihinde rüzgar enerjisine dayalı lisans başvurularından, kabul
edilen firmalar
Sıra
(Arşiv
No)
2218
2228
2240
2241
2242
2246
2248
2249
2250
2253
2256
2263
2271
2272
2274
2287
2292
2306
2308
2323
2337
2338
2339
2364
2367
2393
2396
Firma
Tesis Adı
Tesis Yeri
Çanakkale Enerji A.Ş.
Gazires Elektrik Üretim Sanayi ve
TicaretA.Ş.
Biges Elektrik Üretim ve Ticaret Ltd. Şti.
Yures Elektrik Üretim ve Ticaret Ltd. Şti.
Eres Elektrik Üretim ve Ticaret Ltd. Şti.
Ventek Enerji A.Ş.
İçdaş Çelik Enerji Tersane Ulaşım Sanayi
A.Ş.
Bahar Enerji Elektrik üretim San. Ve
Tic.Ltd. Şti.
Ventel Enerji Elektrik Üretim A.Ş.
Turcas Rüzgar Enerji Üretim A.Ş.
Turcas Rüzgar Enerji Üretim A.Ş.
Nuh Enerji Elektrik Üretim A.Ş.
Cankurtaran Enerji Üretim Dağıtım
Ltd.Şti.
Garet Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş.
Ezineres Elektrik Üretim A.Ş.
Ayes Enerji San. Ve Tic. A.Ş.
HFS Enerji Üretim Dağıtım Danışmanlık
San. Ve Tic. Ltd. Şti.
Mutlupet Petrol Ür.Nak.Paz.San. Ve
Tic.Ltd. Şti.
Maktel Rüzgar Enerji Elektrik Üretim
Dağıtım San. Tic. A.Ş.
Yel Elektrik Üretim Ltd. Şti.
Çetmi Rüzgar Enerjisinden Elektrik
Üretim Ltd. Şti.
Bozköy Rüzgar Enerjisinden Elektrik
Üretim Ltd. Şti.
Çarıksız Rüzgar Enerjisinden Elektrik
Üretim Ltd. Şti.
Das Yenilenebilir Enerjiler Tic. Ve San.
Ltd. Şti
Das Yenilenebilir Enerjiler Tic. Ve
San.Ltd. Şti
Turna Elektrik Üretim A.Ş.
Çetinler Asfalt Yol Yapı İnş.
Taah.Madencilik Tur. San. Ve Tic. Ltd. Şti
Tepe
Çanakkale
Meka
nik
Kurul
u
Gücü
(MW)
7,2
Gazi-9
Biges
Yures
Eres
Gökçebayır
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
51
50
50
50
50
Karabiga
Çanakkale
106
G Res
Çamoba
Gümüşçay
Geyikli
Karabiga
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
5
50
50
30
40
Çamköy
Sares-2
Ezineres
Yeniköy
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
13,6
120
25
15
Ozancık
Çanakkale
18
Yeniköy
Çanakkale
51
Ülkü
Güneyli
Çanakkale
Çanakkale
60
32
Çavuşköy
Çanakkale
10
Bozköy
Çanakkale
50
Çarıksız
Çanakkale
100
Bodular
Çanakkale
64
Dede
Çan
Çanakkale
Çanakkale
122
40,5
Mahmudiye
Çanakkale
111
286
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
2408
2413
2417
2420
2421
2422
2423
2430
2436
2468
2484
2493
2514
2521
2526
2529
2530
2536
2537
2555
2560
2576
2579
2580
2584
2587
2597
2603
2643
2644
2649
2650
2651
2653
2654
2655
2656
Sone Enerji Yatırım Üretim ve Tic. A.Ş.
Başyazıcıoğlu Enerji Üretim Elektrik San.
Ve Tic. Ltd. Şti
Casem Enerji Ltd. Şti
Akçansa Çimento San. Ve Tic. A.Ş.
Or Enerji İnş. San. Ve Tic. A.Ş.
Or Enerji İnş. San. Ve Tic. A.Ş.
Doğanyurt Enerji Proje İnş. Sanayi veTic.
Ltd. Şti
Anadolu Taşıt Tic. A.Ş.
Uzay Enerji Yat. Ür. Ve Tic. A.Ş.
Suay En. San. Ve Tic. Ltd. Şti.
Güral Porselen Tur. Ve Vitrifiye San.A.Ş.
Verim Enerji Yat. Üretim Tic. A.Ş.
Çekim Enerji Yat. Üretim Tic. A.Ş.
Park Teknik El. Madencilik Tur. San. Ve
Tic. A.Ş.
Çömlekler Elektrik Üretim A.Ş.
Park Teknik El. Madencilik Tur. San. Ve
Tic. A.Ş.
Asmalı Elektrik Üretim A.Ş.
Eni Enerji İnş. Taah. Tic. Ve San. A.Ş.
Eni Enerji İnş. Taah. Tic. Ve San. A.Ş.
Çekim Enerji Yat. Üretim Tic. A.Ş.
Boylam Enerji Yat. Üretim Tic. A.Ş.
Marmara Enerji Yatırımları San. Ve
Tic.A.Ş.
Batı Enerji Yatırımları San. Ve Tic. A.Ş.
Batı Enerji Yatırımları San. Ve Tic. A.Ş.
Men Enerji elektrik Üretim A.Ş.
GYY Proje İnş. Tur. Tic. A.Ş.
Avrupa Enerji ve Elektrik Üretimi Ltd. Şti
Rasa Radyatör San. A.Ş.
Konbay Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.
A.Ş.
Yersu Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş.
Poldem Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Ospolo Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Derbent Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Isıder Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş.
Isıder Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş.
Isıder Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş.
Kovancı Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Gelibolu
Çanakkale
152
Biga
Cevizli
Akçansa
Yeniköy
Ilgardere
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
21
30
10
10
10
Pazarlı
Özbek
Saros Türker
Lapseki
RES
Aksaz
Dededağ
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
9
32,2
1500
20
9,6
150
20
Lapseki
Çömlekler
Çanakkale
Çanakkale
82,5
51
Bayramiç
Asmalı
Maslaktepe
Yeniköy
Yeniçiftlik
Saros
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
85
123
20
20
20
500
Umurbey
Bozcaada
Mavriya
Yel
Erezen
Lapseki
Kirazlı
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
27,5
190,8
80,4
51
24
50,4
30
Kemiklialan
Dedetepe
Çanakkale
Çanakkale
18
75
Akçeşme
Çanakkale
50
Yenioba
Çanakkale
51
Üçpınar
Aksaz
Kocalar
Bekirli
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
99
42
39
33
Kutluoba
Çanakkale
50
287
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
2657
2658
2659
2660
2661
2664
2666
2678
2723
2724
2729
2734
2824
2825
2828
2830
2834
2837
2849
2867
2898
2911
2913
2914
2917
2922
2930
2932
Kovancı Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Kovancı Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Sonyar Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş.
Sonyar Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş.
Mendirek Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Eskoda Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Doğadan Enerji Üretim Paz. İth. Ve
İhr.A.Ş.
Dinamik Enerji Yatırımlar San Ltd. Şti
Gökten Enerji Elektrik Üretim A.Ş.
Delti Enerji Elektrik Üretim A.Ş.
Delti Enerji Elektrik Üretim A.Ş.
YtP Enerji El. Ür. Dağ. Paz.San. Ve
Tic.Ltd. Şti
Akenerji Elektrik Üretim A.Ş.
Akenerji Elektrik Üretim A.Ş.
Ankares Enerji Üretim. Ltd. Şti
Vizyon Enerji Üretim. Ltd. Şti
Egeres El. Ür. İl. Ve Dağ. A.Ş.
Sares En. Ür. San. Ve Tic. Ltd. Şti
Vento Rüzgar Enerjisi Üretim A.Ş.
GRC Enerji Elektrik Üretim San. Ve
Tic.A.Ş.
Manres Rüzgar Enerji Üretimi San. Ve
Tic.A.Ş.
Eceres Elektrik üretim A.Ş.
Eceres Elektrik üretim A.Ş.
Eceres Elektrik üretim A.Ş.
Kıres Elektrik Üretim A.Ş.
Sakres Elektrik Üretim A.Ş.
Hidro Enerji Elektrik Üretim San. A.Ş.
Yel Enerji Elektrik Üretim San. A.Ş.
Hasanoba
Çanakkale
51
Çamoba
Kirazlı
Karadağ
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
51
42
30
Çeşmealtı
Çanakkale
30
Koru
Çanakkale
50
Elmalı
Demirtepe
Dedeler
Zerdalilik 1
Zerdalilik 2
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
51
24
117
126
27
Yenice
Salihler
Çamlıca
Yahşıeli
Tokatkırı
Egeres
Sares
İntepe
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
45
120
50
50
50
600
600
15
Değirmencik
Çanakkale
2
Eskibalıklı
Eceres
Kozlu
Paşaköy
Beyçayırlı
Çamyurt
Çardak
Harmancık
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
50
50
50
50
50
50
15
18,7
288
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 14. Turna Elektrik Üretim A.Ş. ye ait “Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisine
İlişkin Bilgi Formu”
289
Şekil 1. Dünyanın dönüşü ile oluşan Rüzgar Akımları.
Şekil 2. Yatay ve Dikey eksenli rüzgar türbinlerinin kabaca yapıları
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 3. Yatay eksenli rüzgar türbini yapısı.
Şekil 4. Yatay eksenli rüzgar türbini yapısı.
291
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 1. Dikey eksenli bir rüzgar türbini (www.pinnaclet.com).
Resim 2
292
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 3
Resim 4
Resim 7
293
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 8
Şekil 5. Rotor Ölçüsü Değişimi ile Elde Edilen Enerji Miktarı Değişimi
294
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 6. Türbine Rüzgarın Girişi ve Çıkışı
Şekil 7. Bir Engel Etrafında Rüzgar Akışı
Şekil 8. Türbin Yerleşim Planı
295
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 9. Tünel Etkisi Örneği
Şekil 10. Tepe Etkisi Örneği
296
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Grafik 1. Rüzgar Hızındaki Değişime Karşın Elde edilecek Enerji Değişimi
Şekil 11. Türkiye Rüzgâr Atlası
297
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 8. Çanakkale ilinin son 25 yıılık aylık ortalama rüzgar hızının uzun yıllar ile
mukayesesi
Şekil 12. Çanakkale ve İlçeleri
298
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Şekil 13. Çanakkale meteoroloji istasyonunda aylık ortalama rüzgar hızı
Şekil 14. Türkiye rüzgar hızı haritası. 100 m yükseklikte yıllık ortalama
299
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 7. 5.derece lokasyonlar (Trafo merkezlerine uzak, Ormanlık tepeler)
300
ÇAN İLÇESİ’NİN ARKEOLOJİK GEÇMİŞİ
ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER
Ertan KÜÇÜKEFE
Erzurum Arkeoloji Müzesi
ÖZET
Çanakkale ya da antik dönemdeki ismiyle Troas Bölgesi, tarihi önemine paralel olarak
arkeolojik açıdan da oldukça zengin bir yöredir. İlçe bazında bakıldığında hemen
hemen bütün ilçelerin önemli birçok antik kente ev sahipliği yaptığı gözlenir. Ancak
Çan ilçesi, Troas Bölgesi’nin iç kısmındaki konumuyla diğerlerine oranla oldukça
yoksuldur. Bunda bölgedeki yerleşimlerin daha çok sahil kesiminde yoğunlaşması etkili
olsa da Çan ve civarının arkeolojik anlamda yeterince araştırılmamışlığı da önemlidir.
Çünkü bölgede yapılan az sayıdaki araştırma geleceğe yönelik olarak daha çok yerleşim
yeri ve arkeolojik buluntuların çıkabileceğine işaret eder. Çan yöresindeki ilk iskân
izleri Orta Paleolitik döneme dek iner. Daha sonra ise, Neolitik ve İlk Tunç Çağı’na
tarihli buluntu yerleri Çan için olduğu kadar Kuzey Marmara Bölgesi için de önemlidir.
Diğer buluntular arasında Klasik ve Hellenistik Dönemlere tarihlendirilen birkaç
yerleşim yerine ek olarak bölgedeki Tümülüs ve Tümülüs buluntuları Çan’ın arkeolojik
zenginliğin önemli göstergeleridir. Özellikle Altıkulaç Çingenetepe tümülüsü ve buradan
çıkarılan Pers Dönemi’ne tarihli lahit bölgedeki Pers izlerini en iyi şekilde gösterirken
birçok köyde rastlanan kaya mezarları ve Kızılelma köyündeki Roma Dönemi’ne
tarihlendirilen anıt mezar önemli buluntular arasındadır. Sonuç olarak Çan ilçesi
arkeolojik değerleriyle Troas Bölgesi’nin önemli bir kültürel geçmişe sahip yörelerinden
biridir. Bu nedenle arkeolojik anlamda bilimsel çalışmaların Çan odaklı olarak daha
ayrıntılı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu çalışma ileride
yapılacak olan araştırmalara ışık tutması bakımından bir aşama olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Çanakkale, Çan, Troas bölgesi, Kaya kezarları, Tarihi
cCoğrafya
ABSTRACT
The Çanakkale region or “Troas” of Ancient times is rather material area on the
historical side and becomes the owner of a crucial archaeological potential. Just about, all
districts of the Çanakkale province hosted many considerable ancient cities. As is known
in Troas region, the ancient settlements were generally majored on costal sections. But the
Çan district which located in midland of the region has not acquired the settlement
density as much as other district of the province. On the other hand the limited
investigaions in the Çan district displayed the archeological wealthy of the region.
According to these limited investigations show that the settled life in this area had been
started in Middle-Paleolithic period. After this process during the Neolithic and Early
Bronze Ages, the area are mightly important in terms of prehistory of North Marmara
Region. Except for few archeological sites dated to Classical and Hellenistic period, the
tumuli and their findings are most important indicators of the archaological wealthy of
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
the region. Notably Altıkulaç and Çingenetepe tumuli are highlighted beacuse of the
sarcophagus dated to Persian period. Also the rock cut tombs in most villages dated to
different periods and monumental tomb in Kızılelma Köyü dated to Roman period are
other striking archaeological remains of the region. In conclusion because of the its
archaeological values, the Çan district is one of the important cultural areas of Troas.
Because of its potential this region centred Çan should be analysed more detailed. This
essay consists of a general evaulation on archeological values of Çan district and the main
idea of it is show the way to future archaeological works related this district.
Key words : Çanakkale, Çan, Troas region, Rock cut tombs, Historical geography
GİRİŞ
Antik Troas Bölgesi1; Çanakkale ili’nin Anadolu yakasındaki topraklarını, bir başka
deyişle Biga Yarımadası’nı kapsar (Resim 1). Üç tarafı denizlerle çevrili olan bölge
diğer yönde ise, İda Dağı ve buradan doğup kuzey doğuya doğru kıvrılan Aisepos
(Gönen Çayı) ile sınırlanmıştır. Coğrafi özellikleri yönüyle önemli bir köprü ve
kavşak noktası ama aynı zamanda Çanakkale Boğazı nedeniyle de doğal bir set
durumundadır. Bu yüzden jeopolitik konumu Bölge tarihçesine büyük ölçüde etki
etmiştir. Batı uygarlığının oluşumuna kökenlik eden Anadolu Yarımadası, tarih
boyunca birçok budunun ilgisini çekerek büyük göç dalgalarına sahne olmuştur. Bu
göçlerde genellikle Çanakkale Boğazı kullanıldığından Troas Bölgesi destanlara
konu olacak denli şiddetli ve unutulmaz savaşlara tanık olur. Antik çağda Troia ve
yakın tarihimizde Çanakkale Savaşları gibi. Özellikle Troia savaşlarının Homeros’un
İliadası ile ölümsüzleşmesi Troia ve çevresinin 17. yy. dan bu yana yüzlerce gezgin
ve araştırmacının ilgisini çekmesine neden olmuştur. Her ne kadar bu araştırmaların
özünde ünlü Troia Kralı Priamos’un zengin Troia’sını bulmak olsa da sonuçta,
Troas’ın tarihi, coğrafyası ve topografyası ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve
incelenmeye de devam edilmektedir. Coğrafyacı Amasya’lı Strabon, günümüzden
2000 yıl önce Anadolu hakkında yazmış olduğu 3 kitaptan birisini (Kitap XIII)
Troas Bölgesi’ne ayırmakla daha o zamanlar Bölge’nin önemini vurgulamıştır.
Ancak, ne yazık ki bütün bu araştırmalar o günlerde olduğu gibi bu gün de Doğu
Troas’ın bir bölümünü oluşturan Çan İlçesi sınırlarını kapsamamaktadır.
Dolayısıyla bu bölgenin de ayrıntılı bir şekilde araştırılması gerekmektedir.
1 Genel olarak Çanakkale İli’nin Anadolu’daki topraklarını kapsayan Troas Bölgesi, 17. yy.dan bu yana
çok sayıda gezgin ve araştırmacının ziyaret ettiği oldukça önemli bir bölgedir. Bölge’ye olan ilginin
günümüzde de yoğunlaşarak devam etmesi, Troas’ın arkeolojik anlamda neredeyse bir laboratuara
dönüşmesine yol açmıştır. Halen çok sayıdaki ekip tarafından gerçekleştirilen yüzey araştırmaları ve
kazılar bunun en iyi göstergesidir. Bu anlamda Çanakkale ve ilçelerinin diğer tüm alanlarda olduğu gibi
tarihi ve arkeolojik olarak da böylesine kapsamlı fakat bir o kadar da zahmetli sempozyumlara konu
edilmesi her türlü övgünün ötesindedir. Bu bağlamda sayın Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU’nun
şahsında, Çanakkale ve ilçelerinin her yönüyle ortaya koyulmasına büyük katkı sağlayacak
sempozyumlar dizisi fiknin olarak ortaya çıkmasından gerçekleştirilmesine kadar emeği geçen tüm
yetkili ve bilim adamlarına teşekkür etmeyi sadece bir katılımcı olarak değil aynı zamanda yöre
insanından biri olarak borç bilirim.
302
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan İlçesi; doğudan Yenice-Biga, kuzeyden Biga-Lâpseki, batıdan Çanakkale
Merkez İlçe-Bayramiç, güneyden de Bayramiç-Yenice İlçeleri ile çevrilerek Troas
Bölgesi’nin Doğu iç kesimini oluşturur. 887 Km2 lik bir yüz ölçüme sahip olan
ilçenin toprakları genellikle engebelidir. Güneybatı bölümünde ilçenin en büyük
yükseltisi Ağı Dağı (983 m.), Yangılık Tepesi (737 m.), Güneydoğuda Düz pirem
(523 m.), Doğuda Asmalı Tepesi (516 m.) ve Erenler Tepesi (424 m.),
Kuzeybatıdaki Karadağ ve Azap Tepesi (749 m.) en önemli yükseltileridir.
Karakoca, Bahadırlı ve Helvacı Ovaları da önemli düzlükleri arasındadır. İlçenin
belli başlı tek akarsuyu olan Kocabaş Çayı antik ismiyle Granikos Nehri, İda
Dağı’ndan doğarak yaklaşık 90 km. uzunluğa eriştikten sonra Karabiga’da Marmara
Denizi’ne dökülür. Gölcük Deresi, Dereoba Deresi, Kaz Dere, İnceçay Deresi,
Yuvalar Deresi, Soğuksu (Altıkulaç) Deresi önemli kolları arasındadır. İlçe sınırları
dahilinde Çanakkale’nin özellikle de sahil kesimlerinde yoğunlaşan önemli antik
kentlerin ve diğer buluntuların sıkça yer aldığı ilçelerin aksine Çan ilçe sınırlarında
gerek antik kaynaklarda gerekse günümüzde yapılan az sayıdaki araştırmada pek
fazla arkeolojik bilgi bulgu ve buluntuya rastlanmaz. Ancak, yine de bölgedeki
arkeolojik veriler aşağıdaki satırlarda da görüldüğü gibi sanıldığı kadar az değildir.
Çan’daki arkeolojik anlamda ilk bilimsel araştırmalar İstanbul Üniversitesi’nden M.
ÖZDOĞAN tarafından 1988 ve 1989 yıllarında “Marmara Bölgesi Yüzey
Araştırmaları” kapsamında (Özdoğan 1990, 1991) prehistoryasına yönelik olarak
gerçekleştirilmiş, ardından Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi Arkeoloji
Bölümü’nden N.ARSLAN tarafından 2002 ve 2003 yıllarında “Lâpseki ve Çan
İlçeleri Yüzey Araştırmaları” çalışmalarıyla (Arslan 2004, 2005) önemli arkeolojik
veriler gün ışığına çıkmıştır. Bu iki bilim adamının gerçekleştirdiği bilimsel
çalışmalardan başka zaman zaman tarafımdan yapılan arazi çalışmaları sonucu
tespit edilen kaya mezarları ve kutsal alanlar bölgenin arkeolojik potansiyelinin
zengin olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bölgede yapılacak bilimsel
araştırmaların Çan merkezli olarak yeniden ele alınması gerekmektedir. Çünkü
yukarıda bahsedilen araştırmalarda elde edilen veriler bölge tarihi ve arkeolojisi için
oldukça verimli aynı zamanda geleceğe yönelik olarak umut vericidir.
ÇAN İLÇESİ’NİN PREHİSTORİK GEÇMİŞİNE AİT VERİLER:
Çan’daki ilk iskân izlerine Karlıköy yakınlarında yer alan Karlı Dere sekilerindeki
Taşlıtarla Mevkiinde elde edilen Orta Paleolitik Dönem’e tarihli buluntularla
rastlanır ki bu buluntular aynı zamanda Kuzey Batı Anadolu’da bilinen 3 Orta
Paleolitik yerleşmeden biridir (Özdoğan 1990: 447). Yine Karlıdere civarındaki
Çalca Mevkii olarak adlandırılan yerde elde edilen buluntular ise, Epi-Paleolitik ile
İlk Neolitik Dönem arasındaki (M.Ö. 8000- M.Ö. 5500) tarihlere aittir (Özdoğan
1990: 448). Özdoğan, Hurmaköy yakınlarındaki Üyücekler höyüğünü de M.Ö.
3.bin yılından 2. bin yıla geçiş olarak tarihlendirirken, Demir Çağ’a ait yerleşmelerin
tespit edilemediğini ancak antik çağda yörede küçük fakat zengin yerleşimlerin
olduğunu belirtmektedir (Özdoğan 1990: 449). Bu buluntular ışığında Çan
Bölgesi’ndeki Orta Paleolitik, İlk Neolitik ve İlk Tunç Çağ’a ait yerleşimlerin
303
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
oldukça geniş bir zaman dilimi boşluğunu göstermesine rağmen aradaki tarihleri de
kapsayacak başka yerleşim yerlerinin daha detaylı yapılacak araştırmalarla ortaya
çıkabileceği ortadadır. Fakat konumuz açısından ve Çan’ın dip tarihini göstermesi
bakımından bu üç örnek Çan için olduğu kadar Troas ve hatta Kuzey Marmara
Bölgesi için de oldukça önemlidir.
DİĞER KALINTILAR
Çanın kuzey batısında bulunan Duman Köyü, gerek 1970 li yıllarda açılan bir
mezar ve buluntularıyla ( Hellenistik Döneme ait bu buluntular Çanakkale
müzesindedir) gerekse kutsal alan? ve kaya mezarlarıyla önemlidir. Duman Köyü ilk
kez 2002 ve 2003 yıllarında N.ASLAN tarafından araştırılır ve sadece köyün
güneydoğusunda çok az buluntu veren bir yerleşim yerinden bahsedilir (Arslan
2002: 121). Ancak duman köyü Altıkulaç, Kızılelma gibi önemli buluntu veren
köyler arasındadır.
Duman Köyü- Koca Kışla Mevki Kaya Mezarı: Köyün hemen kuzeyindeki
kışla ya da koca kışla diye adlandırılan alçak bir tepe üzerindeki kaya mezarı oldukça
ilginçtir ( Resim 4). Yaklaşık 2.65 m. yükseklikte 2.80m. genişlik ve 2.75 m. uzunluk
ölçülerine sahip kaya bloğu üzerine 1.70 m. x 0.65 m. 0.40 m. ölçülerinde mezar
teknesi oyularak mevcut kaya bloğu doğu batı doğrultusunda şekillendirilmiştir
(Resim 5). Mezar teknesinin güney uzun kenarı yanında ise, 0.40 m. çapında ve
0.40-43 m. derinlikte muhtemelen adak çukuru olan iki adet kaya çanağı açılmıştır
(Resim 6). Söz konusu kaya mezarını tarihleyebilmek için veriler yetersiz olmakla
birlikte Çan civarında tek örnek olmasıyla oldukça önemlidir ( bu ve ileride ele
alınacak diğer mezarlar üzerinde tarafımdan yapılan araştırmalar Troas Bölgesi Ölü
Gömme Gelenekleriyle ilgili yayın çalışmaları kapsamında devam etmektedir).
Duman Köyü- Çukur Çayır- Kutsal Alan ve Kaya Mezarı Döşemi?: Yine
Duman köyünün kuzeyinde Kadılar-Üvezdere köy yolunun yaklaşık 2 km. lik
mesafesinden sonra ulaşılan Çukur Çayır-Bağlar mevkiindeki kaya döşemi kutsal
alan (Resim 7) ve kuyu mezarı? ile oldukça ilginçtir ( Resim 8-9). Ağaçlık alanda ve
büyük bir yerli kaya kütlesinin güney cephesi yaklaşık 3m. düzleştirilerek orta
kısmına 0.85x 0.50x 0.25m. ölçülerinde derin bir niş oluşturulmuştır. Kaya
bloğunun ön zemin kısmı ise, seçilebildiği kadarıyla 2.90m. genişlikte muhtemelen
bir platform olarak düzenlenmiştir. Kayanın zeminle birleştiği batı yönünde 0.90m.
çapında ve 0.60 m. derinliğinde bir çukur olasılıkla çukur mezar? ve hemen
bitişiğinde ise, 0.63x0.47x 0.40m. ölçülerinde dikdörtgen bir çukur açılmıştır (Resim
9). Kaya bloğunun kuzey doğu kenarında ise, çok az bir bölümü korunan biraz
daha küçük boyutlu kaya mezarı çukuru bulunmaktadır. Mezar çukurları, nişi ve
muhtemel platformuyla kaya bloğunu tarihlendirmek mevcut veriler üzerinden
oldukça zordur. Ancak gerçekten niş önünde bir platform oluşturularak kutsal alan
amacıyla düzenlenmiş ise, Çukurçayır mevkiindeki kaya döşemi bölgede tek örnek
olmasıyla önemlidir. Görüldüğü gibi bu güne kadar hiç bir yerde yayınlanmayan
Duman köyündeki çeşitli arkeolojik kalıntılar kendine özgü yapılarıyla dikkat
çekmektedir. Bir an önce ayrıntılı olarak incelenmesinde büyük yarar vardır.
304
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Altıkulaç Köyü ve Çingenetepe Tümülüsü
Arkeolojik buluntuların yoğunluğu bakımından bölgedeki önemli köylerden biri de
Altıkulaç köyüdür. Çan ilçe merkezinin yaklaşık 10 km. kuzey doğusunda bulunan
Altıkulaç, Çan- Biga yolunun bir başka deyişle Granikos vadisinin 2 km. kadar
kuzey tarafındadır. Köyün önemi 1999 yılında kaçakçılar tarafından kazılan
Çingenetepe tümülüsü ve bu tümülüste ele geçirilen Greko-Pers etkili boyalı lahtin
ortaya çıkmasından kaynaklanır. Ancak daha önceki yıllarda M. ÖZDOĞAN
tarafından Altıkulaç köyüne uğranılarak köyün üzerindeki Kozalan mevkiinde İlk
Tunç Çağı’ndan Hellensitik Dönem’e dek uzanan bir yerleşme, Bağdat dere
boyunda antik yol kalıntısı ile 20 tümülüs ve Kazalan mevkinde arkaik dönem
kutsal alan ilk kez yayınlara girmesi bakımından önemlidir (Özdoğan 1991: 348).
Köy ve çevresi 2002 yılı çalışmaları kapsamında N. ARSLAN tarafından da ziyaret
edilerek önemli bilgiler verilmiştir ( Aslan 2004: 119-121). Bu bilgiler arasında
değirmen deresi boyunca elde edilen bulgular ( Aslan 2004: 121) önemlidir.
Çingenetepe Tümülüsü ve lahti: Çan için olduğu kadar Troas Bölgesi için de
önemli olan bu tümülüsden çıkarılan lahit günümüzde Çanakkale Arkeoloji
Müzesinde sergilenen en önemli lahitlerden biridir. Tümülüs, 1998 yılı kış aylarında
kaçak kazıcılar tarafından iş makinasıyla kazılarak neredeyse tamamen tahrip
edilmiştir (Resim 10). Olayın fark edilmesiyle birlikte yetkililere haber verilmiş
bunun üzerine Çanakkale Arkeoloji Müzesi tarafından kısa bir ön çalışma yapılmış
ve kaçakçıların buradan çıkardıkları lahti beraberlerinde götürdükleri
düşünülmüştür. Ancak aradan geçen 1 hafta sonra köyün yaklaşık 5 km. kuzeyinde
Çingenetepeden çıkarılan lahtin daha sonra uygun bir zamanda kaçırılmak amacıyla
saklanmış olduğu anlaşılmıştır. Lahit daha sonra Çanakkale Arkeoloji Müzesine
taşınarak koruma altına alınmış günümüzde ise, Kızöldün lahti ile birlikte
segilenmektedir. Altıkulaç Çingenetepe tümülüsü iki açıdan çok önemlidir.
Bunlardan ilki lahtin yerleştirilmiş olduğu Tümülüs tholos planlı yapısıyla bölgedeki
diğer tümülüslerden ayrılır. Çünkü Troas’da her ne kadar bu güne kadar açılmış
olan tümülüs sayısı az da olsa bazılarında örneğin Biga- Kızöldün tümülüsünde
olduğu gibi lahit doğrudan toprağa yerleştirilip üzeri toprak yığınıyla kapatılmıştır.
Dardonos tümülüsünde görüldüğü gibi ana toprak altında oluşturulan mezar odası
ölülerin koyulduğu yer olarak düzenlenerek üzeri toprak yığınıyla tümülüs haline
getirilmiştir. Ancak burada ise, lahtin yerleştirildiği bölüm literatürde tholos plan
olarak isimlendirilen yuvarlak planlı bir yapıdır (Resim 11). Bu yönüyle Troas
bölgesinde tek örnektir. Diğer önemli bir nokta ise, Lahtin kendisidir. Çünkü lahit
üzerinde boyalı kabartmalar stilistik açıdan Grek- Pers etkisindedir (Resim 12,13)
ve üzerinde av sahnesi işlenmiştir (Körpe ve diğ. 2001: 181 vd.). Eserin boyalı
olması da Greko-Pers etkili lahtin Çanakkale Bölgesi için ayrıcalıklı konuma
taşınması anlamına gelmektedir. Bu yönleriyle Çan- Altıkulaç Çingene tepe
tümülüsü ve lahti, Çan için çok önemli olduğu kadar gerek Altıkulaç Köyü’nde
gerekse diğer köylerde zengin arkeolojik buluntuların gelecekte gün ışığına
305
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
çıkabileceğinin habercisidir. Kazıcıları tarafından Lahit, M.Ö. 5.yy. ın ortalarından
sonraki bir tarihe verilmektedir(Körpe ve diğ. 2001: 185).
Kızılelma Köyü Anıt Mezar
Çan’ın güney batısında Bayramiç ve Yenice ilçelerine komşu ayrıca Strabon’un
bahsettiği Troas’ın 3 önemli akarsuyundan biri olan Garanikos nehrinin kaynağının
çıktığı Kotylos tepesine (Strabon XIII,18) yakın bir yerdedir. Kızılelma köyü
önemli arkeolojik potansiyelin bulunduğu bir köydür. Daha önce gördüğüm ancak,
ilk kez N.ARSLAN tarafından kısaca bahsedilerek fotoğrafı yayınlanan (Arslan
2002: 121, 125-Resim 5) Anıt mezar Üvecik höyük mevkiinde bulunmaktadır.
Tonozlu bir üst yapıya sahip ve kısmen iyi korunmuş olan yapı, Kızılelma ve diğer
köylere uzak aynı zamanda oldukça sık bir ormanın içinde yer almaktadır. Yoğun
orman ve bitki örtüsüne rağmen seçilebilen arkeolojik kalıntılar bölgenin ayrıntılıca
araştırılmasını gerektirmektedir. (Ayrıca şimdi nerede olduğunu bilemediğim ama
bir zamanlar Çan eski Belediye Başkanlarından rahmetli M. Keçili tarafından
getirtilen ve bir süre İlçe merkezindeki Onsekiz Eylül İlkokulunun bahçesinde
bulunan Geç Roma Dönemi? stelleri de kendisi ifadesiyle aynı bölgeden
getirilmiştir.) Kuzey – güney doğrultusunda inşa edilen Mezarın yüksekliği 2 m. dir.
3 m. uzunluğundaki mezar odası girişi 2.2 m. genişliğe sahiptir. Güney yönden
dromosla girilen yapının tonoz kısmı yapının boyunca çökmüş durumdadır.
Yapının ön cephesi oldukça sağlamdır (Resim 14). Buna karşın arka duvarı ise,
tamamen yıkılmıştır (Resim 15). Roma Dönemi’ne (Arslan 2002: 121)
tarihlendirilebilecek olan mezar Çan ilçesi dahilinde mevcut tek anıt mezar olması
bakımından önemlidir.
Küçükpaşaköy Kral Kızı Kaya Mezarı
Küçük Paşa köyünün güneyinde yüksekçe bir tepe üzerinde yer alan büyük bir kaya
kütlesinin üzeri düzgün işçilikli oyularak mezar olarak kullanılmıştır (Resim 16).
Kaya kütlesinin doğal konumuna göre şekillenen mezar 3.70 m. ye 1.80 m. lik
düzleştirilmiş alanda, kuzey- güney yönündedir. Oldukça büyük ve yüksek olan
kaya bloğu (yüksekliği 2.80 m. ile 3.60 m. arasında değişmektedir.) üzerine
konumlandırılan yapısıyla bölge için tekil örnektir. Kaya üzerindeki mezar çukuru
içten içe 1.90 m. uzunluk ve 0.63 m. genişlikte, 0.57 m. derinliktedir. Dıştan ise,
yaklaşık 0.15 m. lik genişlik aynı zamanda olası kapağın oturduğu genişliktir. Ancak
başta bu ve diğer çukur kaya mezarlarının kapaklarının ne şekilde olduğuna dair her
hangi bir gösterge olmasa da daha ayrıntılı yapılacak olan araştırmalarda ortaya
çıkacaktır ancak yine de, tıpkı lahitler gibi tek parça ve üçgen alınlıklı? Kapak
sistemiyle örtülü oldukları tahmin edilebilir. Mezar, içten ve dıştan düzgün bir
şekilde işlenmiştir (Resim 17). Ancak asıl ilginç olan kayanın batı cephesinin kuzey
ucunda mezarın hemen altına yakın bölümde kaya yüzeyi fazla derin olmayan bir
şekilde düzleştirilerek üzerine oldukça yüzeysel İon Tapınak cephesini andıran
üçgen alınlık ve iki yanında sütun benzeri bir şekil verilmiştir (Resim 18). Fakat bu
düzenlemenin mezarla çağdaş olup olmadığı ve işlevi belli değildir. Sonuç olarak
306
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
mevcut yapısıyla kral kızı kaya mezarı bölgedeki önde gelen bir beye ait olmalıdır ve
tekrarlamak gerekirse çan bölgesiyle ilgili bu tür kalıntıların ayrıntılı çalışmalarına
tarafımdan devam edilmektedir.
Küçükpaşaköy- Uzunalan Arasındaki İkili Kaya Mezarı
Küçükpaşa- Uzunalan yolunun yaklaşık 2. Km. sinde yolun hemen sağ tarafındaki
çeşmelerin bulunduğu yerde, yoldan 50 m. içeride bu kez zemindeki ana kayalara
oyulmuş iki adet kaya mezarı bulunmaktadır (Resim 19). Bu mezarlardan yola yakın
olanı 2.03 m.x 0.70 m.x 0.56 m. ölçülerinde, ikinci mezar ise, buradan 2.60 m.
geride 1.85 m.x 0.63 m.x 0.65 m. ölçülerindedir. Her iki mezarda doğu- batı
yönünde konumlandırılmıştır. Mezarlardaki işçiliğin çok da iyi olduğu söylenemez
ama bunda teknelerin oyulduğu kayaların kalitesiz yerli taş olmasının payı vardır.
Yine bu mezarların üzerinin nasıl kapatıldığına yönelik yakın çevresinde de her
hangi bir iz olmamakla beraber tek parça taş bir kapakla kapatıldığı düşünülebilir.
Ayrıca, mezarları tarihleyebilmek içinde eldeki veriler yetersizdir.
Kadılar Köyü- Ahırkapı Mevkii Kaya Mezarı
Duman köyünün yaklaşık 5 km. kuzey doğusuna denk düşen kadılar köyü, ahırkapı
mevkiinde biri küçük boyutlu olmak üzere iki adet kayaya oyulmuş mezar
barındırır. Büyük olan mezar 1.85 m. uzunluğunda ve 0.80 m. derinliktedir (Resim
20, 21) . Fakat bu mezarda bölgedeki diğer örneklere göre ilginç bir durum söz
konusudur. Mezarların genişlikleri diğer örneklerde üst kısımda ne ise tabanda da
aynı genişliğe sahip olmasıdır. Fakat buradaki örnekte mezar teknesi üstten 0.63 m.
genişlikteyken bu genişlik tabana inildiğinde 0.90 m. ye çıkmaktadır ki bu
düzenlemenin ne amaçla yapıldığı anlaşılamamıştır.
Çan ilçesinde bu buluntulardan başka önemli diğer merkezler yeniceye bağlı
Çal Köyü’nün Kaletepe sırtlarındaki düzlükte yer alan Hellenistik Döneme tarihli
(Özdoğan 1991: 348) kale ve yerleşim yeri ki aynı zamanda bulunduğu konumu
itibariyle önemlidir. çan ile yenice arasındaki boğazı kontrol eden bir boğaz
üzerindeki tepeye kurulmuştur. Burada muhtemelen Hellenistik öncesi de yerleşim
olmuştur. Çünkü yüzeyden toplanabilen seramiklerin bir bölümü Klasik Dönem
özellikleri gösterirler.
Semedeli/ Sameteli köyündeki Tümbetepe höyük, üzerindeki Hellenistik
çanak çömlek parçaları ve asıl önemlisi Tunç Çağa tarihlendirilen seramik
parçalarıyla önemlidir. höyükten ilk kez N.ARSLAN tarafından (Arslan 2004: 121)
kısaca bahsedilmiştir. Diğer buluntu yerleri gibi buranın da ayrıntılıca araştırılması
gerekmektedir.
Çan’daki diğer arkeolojik merkezler arasında Yaykın Köyü yakınındaki
Çalkıtepede bulunan kale kalıntısı, Yaykın’dan doğuya gidildikçe ulaşılan asmalı
köyü civarında muhtemel kalıntılar ve oradan kuzeye Kocabaş Çayı vadisine bakan
yüzde Hellenistik seramik buluntuların yoğun olduğu bir yerleşim yeri
araştırmacıları beklemektedir.
307
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kocayayla Köyü yakınlarındaki yüksekçe bir tepe üzerinde bulunan Sapan
tepe yoğun ağaçlık ve bitki örtüsü nedeniyle kısmen daha sağlam kalabilmiş Bizans
Dönemi’ne ait bir kaledir. Fotoğrafı ilk kez N. Bilge Ceylan tarafından Çanakkale
Seramik Fabrikaları adına hazırlanan 1990 yılı takviminde yer almıştır. Kale,
kaçakçıların sıkça ziyaret ettiği yerlerden biridir.
Kocayayla’dan batıya doğru gidildiğinde bölgenin en yüksek tepesi olan Azap
Tepeye ulaşılır. Yıllar önce buraya çıktığımda herhangi bir mimari kalıntıya
rastlamasam da bakırdan yapılmış Roma Dönemi sikkelerinin varlığına tanık
oldum. Dolayısıyla burada en azından kale türü bir yapılanmanın varlığı ileri
sürülebilir. Bölgeye yaptığım araştırma gezilerinin birçoğuna hazırlıklı olarak gitsem
de bazen hiç hesapta olmayan bir anda birileriyle konuşurken varlığını öğrendiğim
dolayısıyla fotoğraf makinesiyle görüntüleyemediğim yerlerde oldu. YayaköyGöksu mevkii de bunlardan birisidir. Yayaköy- Göksu mevkiinde merdivenler var
duyumuyla gittiğimde çok tahrip olmuş fakat çok da önemli kaya döşeminin
varlığını gördüm. Yörenin bilinen niteliksiz ve tahribata açık kayalarında ne için ve
nereye indiği belli olmayan 6-7 basamaklı bir merdiven alt tarafında küçük bir
düzleştirilmiş alan ve yine aşağıya doğru 2 basamakla inilen daha küçük bir
platformun varlığı oldukça ilginçtir. Hemen yanı başında ise, neredeyse çepeçevre
tahrip olmuş fakat yinede kayaya oygu bir mezar olduğu anlaşılan mezar çukuru
bulunmakta. Tarihin her döneminde bu tür kaya döşemlerinin kutsal alan olarak
kullanıldığı birçok örnekle sabittir. Dolayısıyla buradaki yapılanma da bu anlamda
önemlidir. Ayrıca hemen yanı başında bir kaya mezarının olması kaya mezarı ile
kutsal alanın işlev olarak birleştirilmiş olabileceğinin bir işaretidir.
Bölge’de dikkat çeken bir başka yer, Halilağa Köy sapağından 7-8 km.
güneydeki Künktaş Dağı’nda bulunan kalıntılardır. Künktaş, 1970 li yıllarda J. M.
COOK tarafından ziyaret edilmiş ancak burada bulunan oldukça gösterişli kaya
mezarlarından(Resim 22, 23, 24, 25, 26) bahsedilmemiştir. Künktaş, her ne kadar
Bayramiç ilçesi sınırlarına dahil olsa da bulunduğu konum itibariyle Çan
topraklarına hakim bir noktadadır. Buradaki araştırmalar tarafımdan ayrıntılı olarak
devam etmektedir. Ancak yine de tepe üzerindeki 2li ve 3lü gruptan oluşan kaya
mezarlarının en azından fotoğraflarının araştırmacıların ilgisine sunulmak üzere
burada yer almasının gerekli olduğunun düşünüyorum.
Görünen o ki Çan ve neredeyse bütün köylerinde yazılıp çizilebilecek
arkeolojik eserler bulunmaktadır. Her ne kadar bu eserler diğer ünlü antik
kentlerdeki gibi gösterişli olmasalar da tarihi geçmişimize ışık tutmaları bakımından
önemlidir. Bölgede yapılacak olan daha detaylı çalışmalar birçok arkeolojik verinin
elde edilmesine katkı sağlayacaktır. Bu yüzden bir an önce konuyla ilgili bilim
adamlarının yapacağı bilimsel çalışmaların Çan İlçesinin arkeolojik değerlerine ve
Bölge tarihinin daha iyi anlaşılabilmesine yönelik olarak gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. Ayrıca söz konusu eserlerin gerek kaçakçılar tarafından gerekse
diğer doğal yollarla tahrip olmasını hatta giderek yok olup gitmelerini önlemek ve
kayıt altına almak için bu gereklidir.
308
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
KAYNAKÇA
Arslan, N.
2004 “Çan ve Lapseki İlçeleri Yüzey Araştırması Ön Raporu” 21. Araştırma Sonuçları
Toplantısı, 119-126.
Arslan, N.
2005 “2003 Yılı Lapseki (Lampsakos) ve Çan İlçeleri Yüzey Araştırması” 22. Araştırma
Sonuçları Toplantısı, 317-324.
Duman, B.-Konakçı, E.
2006/2 “Kolossai: Höyük, Kalıntı ve Buluntuları” Arkeoloji Dergisi, Ege Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, 79-104.
Körpe, R.,Tombul, M., Sevinç, N.
2001 “1999 Yılı Çan Altıkulaç Köyü Çingene Tepe Tümülüsü Kurtarma Kazısı”11. Müze
Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Sempozyumu, 181-192.
Tombul, M.
2004 “Observations On the Çan Sarcophagus” 60. Yaşında Fahri Işık’a Armağan, T.
Korkut (derl.), İstanbul,769-775.
Özdoğan, M.
1990 “1988 Yılı Trakya ve Marmara Bölgesi Araştırmaları” VII. Araştırma Sonuçları
Toplantısı, 443-457.
Özdoğan, M.
1991 “1989 Marmara Bölgesi Araştırmaları ve Toptepe Kazısı” XII.Kazı Sonuçları
Toplantısı C.I, 345-375.
309
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 1. Çanakkale Haritası
Resim 2. Çan civarı Buluntu yerleri, Özdoğan 1991: Resim 1.
310
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 3. Çan İlçesi ve Köyleri
Resim 4. Duman- Koca Kışla Kaya Mezarı
311
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 5. Duman- Koca Kışla Kaya Mezarı, ayrıntı
Resim 6. Duman- Koca Kışla Kaya Mezarı, sunu çukurları?
312
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 7. Duman- Çukur Çayır Mevkii kutsal alan?
Resim 8. Duman- Çukur Çayır mevkii kutsal alan?
313
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 9. Duman- Çukur Çayır mevkii kutsal alan?
Resim 10. altıkulaç Çingenetepe tümülüsü, Körpe ve diğerleri 2000: Res.3.
314
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 11. Altıkulaç Çingenetepe Tümülüsü, Sevinç ve diğerleri 2001: 387, Res.2.
Resim 12. Altıkulaç Çingenetepe tümülüsü Greko- Pers Lahti
315
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 13. Altıkulaç Çingenetepe Tümülüsü Greko- Pers Lahti
Resim 14. Kızılelma-Roma Mezarı, cepheden
316
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 15. Kızılelma-Roma Mezarı, arkadan görünüm
Resim 16. Küçük Paşaköy Kral Kızı Kaya Mezarı
317
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 17. Küçük Paşaköy Kral Kızı Kaya Mezarı Ayrıntı
Resim 18. Küçük Paşaköy Kral Kızı Kaya Mezarı Ayrıntı
318
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 19. Küçük Paşaköy- Uzunalan Arasındaki İkili Kaya Mezarı
Resim 20. Kadılar Ahırkapı Kaya Mezarı
319
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 21. Kadılar Ahırkapı Kaya Mezarı
Resim 22. Künktaş Kaya Mezarları
320
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 23. Künktaş Kaya Mezarları
Resim 24. Künktaş Kaya Mezarları
321
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Resim 25. Künktaş Kaya Mezarları
Resim 26. Künktaş Kaya Mezarları
322
ÇAN’DA SOSYAL YAPI VE SÖZLÜ HALK
EDEBİYATI ÜRÜNLERİ
Hamdi GÜLEÇ
ÇOMÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
ABSTRACT
Çan district is located on the interior part of çanakkkale. It was established on a hollow
valley and its height from the sea is 73 metres. The place of tthe Çan is uneven. The Ağı
öountain –which is the highest place of district of district – is located on the south west of
the district. Çan is a repulic district. And it became a district in 1945. Before the
establishment of the industry associations in the district people were living on
stockbreeding. It has rich mine sources. Çan is also a rich district with the verbal folk
literature.
Çan ilçesi, Çanakkale ilinin iç kısımlarında yer alır. Çukur bir vadiye kurulmuş olup
denizden yüksekliği 73 metredir. Çan ilçesinin toprakları genellikle engebelidir.
Güneybatı bölümünde ilçenin en büyük yükseltisi Ağı Dağı vardır. En çukur yeri
ise Kocabaş Çayının Biga ilçesi topraklarına geçtiği yerdir. İlçede genellikle Akdeniz
iklimi ile Karadeniz iklimi arasında geçiş iklimi hakimdir. Kuzey rüzgarları daha
etkilidir.
Çan ilçesi maden bakımından çok zengindir. İlçede yıllık nüfus artış hızı
binde sekiz dolaylarındadır. Çan, Osmanlı dönemi boyunca Biga sancağına bağlı bir
bucak ve nahiye olarak kaldı. Çan’ın Milli Mücadele döneminde bölge için oldukça
önemli bir yeri vardır. İşgal döneminde büyük acılar çeken Çanlılar, Yunanlılar
çekildiğinde yıkılmış, yanmış, harabe bir şehir görüntüsü ile baş başa kalmışlardı
(Güven 1965: 93).
Çan tam anlamıyla bir cumhuriyet ilçesidir. Çan, 1945 yılında ilçe olmuştur.
İlçeye sanayi tesisleri kurulmadan önce halkın geçim kaynağını hayvancılık
oluşturuyordu. İlçe merkezinde çok eski yıllardan bu yana pazar kurulmaktadır.
Pazarda hayvanların boyunlarına takılan çan en çok satılan eşyalar arasındaydı.
Çevre köy ve ilçelerden pazara çan almak için gelinirdi. Çan adının ilçeye buradan
geldiği sanılmaktadır.
Çan, sözlü halk edebiyatı ürünleri bakımından da oldukça zengin bir yöredir.
Çan’da sosyal yapı olarak bölgedeki yerleşimlerle ilgili kesin bilgiler yoktur. Çeşitli
medeniyetlere ait izler antik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Tarihçi Heredot,
“Gergisler” adı verilen topluluğun yerleşim yeri olarak Çan bölgesini işaret eder.
Bölge Roma döneminde Sergis veya Nargis adıyla anılır. Kısaca, Gergis bölgesi
olarak tanımlanan yerin Çan ile Çanakkale arasında dağlık arazide bulunduğu ve
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Çan bölgesine yerleşmiş ilk toplulukların Gergisliler olduğu kuvvetle muhtemeldir
(Eren 1994: 15).
Çan, Roma döneminden beri eski bir yerleşim merkezidir. Roma devrinden
kalma eski bir hamam ve şehrin kuzey yönünde bir konak harabesi vardır. Çan
bölgesi Osmanlıların kuruluşundan kısa bir süre sonra Osmanlı egemenliğine girer.
1953 depreminde yıkılan bir caminin Fatih Sultan Mehmet dönemi eserlerinden
olduğu bilinmektedir. Çan’ın Yunanlılara karşı örnek mücadelesinde öne çıkan sima
Osman Efendi’dir.
Osman Efendi, Çan’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurucusudur. Kuva-i
Milliye’ye asker toplamada yardımcı olmuş ve Akbaş Cephaneliğinin boşaltılıp
Anadolu’ya taşıtılmasında Edremitli Hamdi Bey’in yanında yer almıştır. 15 Mayıs
1921’de Çan’a baskın yapan Yunan birliğini imha eden Osman Efendi, 24 Mayıs
1921’de Yunanlıların işgalinde kadın elbisesi giydirilerek kaçırılmıştır. Daha sonra
Kurtuluş Savaşına katkılarından dolayı “İstiklâl Madalyası” ile ödüllendirilmiştir.
Osman Efendi soyadı kanunu çıkınca Çaneri soyadını almıştır (Eren 1994).
Çan sözlü halk edebiyatı ürünleri içinde, çocuk geleneğinde yeri olan
tekerlemeler dikkat çekmektedir.
Leylek leylek lekirdek
Leylek leylek havada
Hani bana çekirdek
Yumurtası tavada
Çekirdeğin içi yok
Geldi bizim hayata
Sarı kızın saçı yok
Hayat kapısı kilitli
Leyleğin başı bitli
Mini mini birler
Çalışkandır ikiler
Tembeller üçler
Misafir dörtler
Kapı dışarı beşler
Çan yöresinde çocukları uyutmak için anneler tarafından söylenilen
ninnilere de rastlanılmaktadır:
Asmaya astım salıncak
Eline de verdim oyuncak
Benim oğlum uyuyacak
Uyuyacak da büyüyecek ninni!
Ayağımda mestlerim,
Bastığım yeri seslerim,
Ah benim küçük yavrum
Uyumanı isterim ninni!
Bahçede kara kuzu
Yavrumun şirin sözü
324
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Ayırmasın Mevla bizi
Ninni yavrum ninni!
Dağlara vardım dağlar uyur
Kuşlara vardım kuşlar uyur
Eve geldim benim yavrum uyur
Ninni de yavrum ninni
Uyusun da büyüsün ninni
Çan ve köylerinde halk edebiyatı ürünleri olarak manilerin özel bir yeri
vardır:
Asmadaki üzüme
Baygın bakma gözüme
Kız seni alırlarsa
Tükürsünler yüzüme
Altın yüzük solar mı?
Suya atsam dalar mı?
Sevdiğimin yüreği
Benim gibi yanar mı?
Altıkulaç minaresi
Otuz iki basamak
Olur mu sevdiceğim
Senden ayrı yaşamak
Çan yöresinde bazı manilerde insanın içini sızlatan ayrılık ve ölüm acısı
vurgulanmaktadır:
Boynumdaki yarımlık
Bugün günlerden Pazar
Yüzüme vurdu sarılık
Katipler yazı yazar
Etili’nin içinde
Kör olası katipler
Beni buldu ayrılık,
Hep ayrılık mı yazar
Çan’dır benim pazarım
Kendim okur yazarım
Oğlan sana varmazsam
Ateş olsun mezarım
Çan’da bilmece kültürü de yaygındır. Yöreden derlenen bazı bilmece
örnekleri:
Allah yapar yapısını, kullar açar kapısını
(Kavun, karpuz)
325
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Ah namussuzun gâvuru
Kulağını çekince bağırır
(Radyo)
Atlayarak yürür, patlayarak ölür
(Pire)
Ben giderim, o gider
Önümde tin tin eder
(Baston)
Nar tanesi, nur tanesi
Bu dünyanın bir tanesi
(Anne)
Üstünde et biçerim
Altından süt içerim
(İnek)
Yeraltında kara çömlek
(Turp)
Odanın içinde
Oda onun içinde
(Ayna)
Günlük konuşma dilinde çok kullanılan deyimlerin Çan ve çevresinde de
kullanıldığını görmekteyiz:
- Abayı yaymak
- Abuk sabuk konuşmak
- Aç mezarı olmaz
- Ahret sorusu sormak
- Bulup buluşturmak
- Boğazına düşkün olmak
- Canından bezmek
- Canına ciğerine tak demek
- Diline dolamak
- Dizginleri eline almak
- Dünyaları satın almak
- Gökte ararken yerde bulmak
- Göz aşinası olmak
326
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
-
Hakkın rahmetine kavuşmak
Haddini aşmak
Hızır gibi yetişmek
İçi içini yemek
İpe un sermek
Maşa varken elini yakmak
Mırın kırın etmek
Pişmiş aşa su katmak
Pabucu dama atılmak
Şeytana pabucu ters giydirmek
Tası tarağı toplamak
Uçan kuştan medet ummak vd.
Toplumsal gerçeklerin dili olan türküler, yaşanmış bir olaya veya efsaneleşen
aşklara aracı da olabilirler. Çan türkülerinde de bu duygular çok yoğun olarak
işlenmiştir.
KADRİYEM
Elek elek içinde Kadriyem
Elek tekne içinde
Bizim köyün kızları
Sırma yelek içinde
Kadriyeme ben yandım
Karanfilim deste deste Kadriyem
Beni annemden iste
Annem babam vermezse
Beni Allah’tan iste
Kadriyeme ben yandım
Çan halkı arasında efsaneleşen bir türkü de “Karyolamın demiri”dir. Bu
türkü ile ilgili yaşanmış bir olayın efsaneleşmiş şekli şöyledir:
Çan’ın köylerinden Şerbetli köyünde Ayşe isminde bir kızın düğünü
olacaktır. Bütün hazırlıklar tamamlanır. Geline çeyiz olarak bir demir karyola alınır.
Demir karyola dilden dile dolaşır. Bütün gözler demir karyoladadır. Düğün üç gün,
üç gece devam eder. Davullar, zurnalar çalınır. Aksilik buya düğüne misafirlerin
geleceği gün olan ikinci günü damat ölür. Köyü yas bürür. Düğün mateme döner.
Gelin Ayşe’nin iki gözü, iki çeşme olur. Demir karyola düğüne uğursuzluk
getirmiştir. Sağdıçlar Ayşe’ye ağıt yakar. Gün gelir ağıt türkü olur. Bu türkü yörede
yanık yanık söylenir. Bu türkü aynı zamanda kadınların zeybek ahengin de oynadığı
bir oyundur.
327
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
KARYOLAMIN DEMİRİ
Karyolamın demiri
Yandım Ayşe’m o yar benim değil mi?
O yar benim olmazsa
Yandım Ayşe’m öldürürüm kendimi
Bahçelerde mor meni
Yandım Ayşe’m verem ettin sen beni
Oy nasıl verem olmayım
Yandım Ayşe’m eller saracak seni
Çan yöresindeki halk oyunları zeybek özelliği taşımaktadır. Ayrıca Trakya
yöresi oyunlarından karşılama oyunları da oynanmaktadır. Karşılama oyunları,
karşılıklı olmak, gelenin hatırını hoş tutmak için oynanır.
Erkek oyunlarının Çan harmandalısı, Çan süzmesi(Çan sekmesi), Kaba
güvengi, Çifte telli, Roman, Horo gibi çeşitleri vardır. Kadın oyunlarının ise
Harman dalı, Karyolamın demiri, Nina, Pınarım oyunu, karşılama gibi çeşitleri
vardır.
Halk edebiyatı ürünleri içinde gelenek, görenek ve inançların özel bir yeri
vardır. Çan ve köylerinde bayram hazırlıkları arife gününden başlar. Bayram
yemekleri yapılır. Bayram sabahı çok erken kalkılır, erkekler bayram namazına
giderler. Erkekler namazdan sonra eve gelirler ve bütün aile birlikte sofraya
otururlar. Yemekten sonra en büyükten başlanılarak el öpülür ve bayramlaşma
yapılır. Küçüklere para ve çeşitli hediyeler verilir. Bayram ziyaretine gelenlere de
şeker, baklava ve çeşitli yemekler ikram edilir.
Sünnet geleneği, askerlik geleneği, çiftçi bayramı, çeşitli dini gelenekler, hatim
cemiyetleri ve düğün gelenekleri gibi halk arasında bugün de yaşayan ve canlılığını
koruyan gelenekler vardır.
Sonuç olarak Çan yöresi sözlü edebiyat ürünleri kaybolmaya yüz tutar olsa
bile, yüksek ve dağlık kesimlerde bu değerlerin ayakta kaldığı ve yaşadığını da
söylemek yanlış olmaz. Çanakkale’nin gülen yüzü olan Çan, taşıdığı değerleri
gelecek kuşaklara ulaştıracağı kanısındayız. Araştırmacıların son ve eksik olan halk
edebiyatı ürünlerini çok iyi değerlendireceği ve halk bilimi alanına önemli katkıları
olacağı düşüncesindeyiz. Sanayisi, santrali ve diğer kalkınma araçları ile Çan
ilçesinin ufku daha aydınlık olacaktır.
KAYNAKÇA
Eren, R.
1994
Çanakkale İlinin Tarih İçindeki Gelişimi ve Folklor İncelemeleri, Çanakkale
Gençsan, M.İ.
1996
Çanakkale Savaşları ve Menkıbeler, Bayrak Yayıncılık, İstanbul
Güven, Z.
1965
Aznavur İsyanı, Türkiye, İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara
328
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Güzel, A.
1996
Türk Edebiyatında Çanakkale Zaferi, ÇOMÜ Yayınları, Çanakkale
İl Yıllığı (1973), Çanakkale
Umar, B.
Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılâp Kitabevi, İstanbul
Yalgın, A.R.
1987
Cenupta Türkmen Oymakları, I-II, Ankara
Sözlü halk edebiyatı ürünleri için özel arşivimizdeki kaynak bilgilerden yararlanılmıştır.
329
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
330
ÇANAKKALE İLİ ÇAN İLÇESİ’NDE EL
SANATLARININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA
Ahmet GÖNÜZa, Aslı AKSOYb
aÇanakkale
On Sekiz Mart Üniversitesi
Biyoloji Bölümü
bÇanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi
Ayvacık Meslek Yüksek Okulu
ÖZET
Bu çalışmada, üretimi giderek azalmakta ve terk edilmekte olan el sanatlarının güncel
ihtiyaç ve beğeniler doğrultusunda yeniden canlandırılması için öneriler sunulması
amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, Çan ilçesine bağlı altmış altı köy ve bir belde de köy
muhtarı ile sakinlerin bilgilerine başvurularak, geçmişte var olup terk edilen ve
günümüzde var olan el sanatlarının envanteri çıkarılmıştır. Envanter çalışması sonucuna
göre; İlçe köylerinde toplam 26 farklı el sanatı yapılmakta bunlar arasında bugün
üretimine devam edilen çetik ve çorap örücülüğü 59 köyde yapılarak en yüksek oranı
teşkil ederken, çarıkçılık, nazarlık yapımı ve çömlekçilik 1 köyde yapılarak en düşük
değeri teşkil etmektedir. Fıçıcılık 6 köyde, hasırcılık 2 köyde, kolan dokumacılığı 6
köyde var iken bugün terk edilen el sanatları arasındadır. İlçede el sanatlarına gereken
önemin verilmediği, el sanatlarından yöre halkının önemsenecek düzeyde gelir elde
etmedikleri, el sanatlarının giderek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı
görülmektedir.
Anahtar kelimeler: Çan, El sanatları, Sürdürülebilirlik
ABSTRACT
This study intends to make suggestions for reactivation of handicrafts those productions are
on the decrease and about to abandoned by considering the contemporary designs and
necessities. Within this scope, the inventories of handicrafts, from past to present, were
created by using the knowledge of headmen and inhabitants of sixty-six villages and one
town as references in the vicinity of Çan. The results of the inventories show that there are
26 different handicrafts have been produced. Among these handicrafts, the highest
inventory number belongs to socks that is made in 59 different villages. Leather sandal
making, charm making and pottery are each produced in only one village. There were the
work of cooper in 6 village, making rush in 2 village and in 6 village broad band before
but they are among the handycrafts that were leaved today .It can also be said that the
proper attention is not given to handicrafts, the inhabitants are not making enough income
from handicrafts, and finally the production of handicrafts are facing the danger of
disappearing in the town of Ayvacık.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
GİRİŞ
El sanatları, insanoğlunun varoluşundan bu yana doğa şartları ile sosyal
yapılanmaya bağlı olarak farklı alanlarda ve farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Bu
sanatsal çeşitlilikler, ortaya çıktıkları toplumların duygularını, sanatsal beğenilerini,
kültürel özelliklerini ve hatta sosyo-ekonomik durumlarına bağlı olarak medeniyet
seviyelerini yansıtan geleneksel bir araç olarak kabul görmektedir. El sanatlarının
sürdürülebilirliği, var olduğu toplumun kültürel özelliklerini koruması ve yaşatması,
ekonomik fayda sağlaması, doğal yapıyla uyumlu olması, iç ve dış pazarda turistik
değer taşıması ve yerel halka yeni iş sahaları yaratarak kırsal kesimden kente göçün
engellenmesi açısından önemlidir.
Sanatsal üretimler geçmişten günümüze değişim ve gelişime uğramıştır.
Büyük toplumsal değişimler sanatsal ürünlerde farklılaşmayı beraberinde
getirmiştir. El sanatları üretimi yoğun emek ve zaman istemektedir. Endüstri
devrimiyle sanat anlayışı ve uygulamalarında büyük değişimler yaşanmış ve sanat
ürünlerinde, el üretiminden makine üretimine bir başka deyişle “endüstriyel
üretime” geçilmiştir.
20. yy başlarında insanlığın hizmetine sunulan endüstri ürünlerine estetik
değer katma isteğiyle “Bauhause” akımı (1919-1933) doğmuş, Bauhause uygulaması
da “endüstriyel sanat” kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Böylece sanat
ve zanaat ikilemine birde tasarım olgusu eklenmiştir. El sanatlarında makineleşme,
endüstriyel tasarım sebebiyle birçok el sanatı giderek önemini ve işlevini
yitirmektedir. Bu durumun engellenebilmesi için, el sanatı ürünlerinin geleneksel
özelliklerini yitirmeden günümüz koşullarına uygun işlevsel hale getirilmesi
gerekmektedir. Bu çalışmada; Birinci bölümde el sanatları ve sürdürülebilirlik
kavramları üzerinde durulmuş, ikinci bölümde literatür taraması yapılmış, üçüncü
bölümde veri yapısı ve yöntem tanımlanmış, dördüncü bölümde ise bulgulara yer
verilmiştir.
EL SANATLARI VE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK
El sanatları çeşitli disiplinler tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır.
Encyclopedia Of World Art’da el sanatları, “Bir işçinin işlem süresince elleriyle ya
da araç kullanarak kontrolü altında oluşturduğu yararlı ve süsleyici özellikte
ürünler” olarak belirtilmektedir ( Encyclopedia of World Art: 1970, 270).
Encyclopedia Britanica’da ise el sanatları; “el becerisi, elle yapılan becerili iş,
genellikle elle uygulanan ev dekorasyonu ya da giyim donatımı ile ilişkili görsel
sanatlar için seçilmiş bir tamlama” olarak tanımlanmaktadır (Encyclopedia
Britannica: 1970,127).
El sanatları ürünleri; işlevleri, yararlılıkları, ekonomik ve kültürel yapımızdaki
etkinlikleri, sanatçısı, malzemesi, üretim koşulları, özgün örneklerinin çağlarına
tanıklık etme nitelikleri ile tanıtılıp değerlendirilebilmeleri için geniş kapsamlı farklı
boyutlarda çalışmalar gerektiren kompleks bir yapıya sahip bulunmaktadır. Konuyu
yakından tanımak, algılayabilmek ve kalıpçı bir yapıdan kurtarıp değerlendirmek,
geliştirmek, soyuttan somuta yöneltebilmek için bilimsel veri ve ölçülere dayalı
332
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
köklü uğraşlara gereksinim duyulmaktadır (Erden, 1982: 84- 85). İnsanların el
sanatı üretiminde, üretimin sonraki kuşaklara aktarılması için, örgütlenme ve
kurumsallaşmaya gitmeleri bu alana büyük yenilikler getirmiştir. Ayrıca üretim
biçimi değişikliği de sözgelimi kapalı ekonomi üretiminden (aile içi üretim) küçük
işletmelere geçiş gibi el sanatlarına bütünlük kazandırmada etken olmuştur (Öztürk
1984:224).
1992 Rio Konferansı ile gündeme gelen “sürdürülebilir kalkınma” kavramı,
tüm sektörlerin kendi iş kollarında “sürdürülebilirlik” faaliyetlerini şekillendirmeleri
gereğinin altını çizmektedir. Sürdürülebilir kalkınmanın, çevresel değerler üzerinde
bir olumsuz etkiye sebep olmadan, ekonomik kalkınmanın devam ettirilmesini
özellikle vurguladığı göz önünde bulundurularak, sürdürülebilir el sanatları ;
“sektörü besleyen doğal çevre ve insan kaynaklarını olumsuz yönde etkilemeden, el
sanatları kapasitesini ve el sanatları ürünlerinin kalitesini arttırmak” olarak
tanımlanabilir. El sanatlarının, kültürel yapıyı koruması bağlamında
sürdürülebilirliği ulusların kültürel kimliklerini koruması açısından önemlidir.
LITERATÜR TARAMASI
Ayvacık ilçesinde el sanatlarının günümüzdeki durumunu tespit etmek amacı ile
yaptığımız envanter çalışmasına benzer geçmişte yapılmış çalışmalara değinecek
olursak; Arlı ve diğ ( 1999), Sinop ili Ayancık ilçesindeki keten el dokumacılığı ile
ilgili yaptıkları çalışmada, Ayancık Belediyesi tarafından her yıl düzenlenen keten
festivalinin yörenin el dokumaları üretiminde canlanmaya yol açtığını
belirtmişlerdir( Arlı ve diğ. , 1999: 15 ). Dulkadir (1999)’da Mersin ilinde yaptığı
çalışmada, 1996- 1998 yılları arasında “İl Özel İdaresi tarafından hazırlanan İçel
Yöresi Halk El Sanatlarının Derlenmesi, Üretimin Gelişmesi ve Pazarlanması” adlı
proje de, halkın elindeki tezgahların %80’ini üretime geçirdiğini, yöredeki mekikli
dokumanın tanıtımının yapılarak, modacı Cemil İpekçi tarafından ayda 2000 metre
kumaş siparişi verildiğini fakat modacının istediği teknik değişikliklerin
yapılamaması ve üretim yetersizliği nedeniyle başarısız olunduğunu belirtmiştir.
Daha sonra pazar arayışı daha bilinçli yapılarak VAKKO ile çalışılmıştır. Kirkitli
dokumalar alanında ise, 2000m2 kilim siparişi alınmıştır (Dulkadir, 1999: 107-110).
Kocaman (1999)’da yaptığı çalışma da, Trabzon- Çarşıbaşı El dokuma kumaşının
geçmişte baş örtüsü ve iş önlüğü olarak kullanıldığını fakat doksanlı yılların
sonlarında Halk Eğitim merkezi tarafından açılan kurslar sayesinde söz konusu
kumaşın dış giyim ve ev tekstili olarak pazara yönelik değerlendirilebildiği sonucuna
ulaşmıştır. Söz konusu çalışmada talebin artması ile üretimde artış gözlenmiş,
geleneksel özelliği olan bu kumaşın yok olması önlenmiştir (Kocaman, 1999: 181182). Kahveci (1997) de Bayburt yöresi ehram dokumacılığının çağdaşlaştırılması ve
yeni fonksiyonlar kazandırılması adlı çalışmada, ilk olarak; Ünlü tekstilci ve
modacılara Ehram kumaşının tanıtımının yapıldığını belirtmiş, daha sonra
modacıların bir kısmı dış giyim ve iç giyim aksesuarları olarak (dopiyes, yelek,
pelerin, çanta, v.b.) kullanılabilirliğine değinmiş bunun yanı sıra endüstri
tasarımcıları ile görüşülmüş ve ev aksesuarları olarak kullanılabileceği de
333
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
vurgulanmıştır. Bu kapsamda, aynı yıl, 20 tezgah ile ehram dokumacılığı
canlandırılmış ve ehram dokuma ürünlerinin tanıtımı için bir katalog geliştirilmiştir
(Kahveci 1997: 295- 296).
Özdemir ve Yetim (1997) de yaptıkları çalışma da İsviçre de saat üretimi,
Polonya da folklorik yapma bebek sanatı, Fransa da ve İsrail de dekoratif çiçekçilik,
Çin de yapılan el işlemesi örtülerin ülke turizminde önemli bir yeri olduğunu
belirtmişlerdir (Özdemir ve Yetim 1997: 193).
Japonya tüm üretim alanlarında olduğu gibi el ve ev sanatlarında da kendine
has bir sistem geliştirmiştir. Japon hükümeti 1910’larda başlayarak küçük ve orta
teşebbüslere kredi teşkilatı kurmuş, kooperatifleri desteklemiş, teknik danışmanlık
hizmetleri vermiş, düşük faizli kredi imkanları sağlamıştır (İmer 1997: 239).
2007 yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde Doğu Anadolu Kalkınma Projesi
(DAKP) KOBİ bileşenleri kapsamında alınan 130.000 Euro’luk AB desteği ile yeni
makineler sipariş edilmiş ve bastonculuk canlandırılmaya çalışılmıştır
(www.kenthaber.com-2007).
VERI YAPISI VE YÖNTEM
Bu çalışmada; Çanakkale ili Çan ilçesine bağlı 66 köy’de 1 belde de 68 adet el sanatı
çeşidinin yer aldığı envanter raporu hazırlanmış, köy muhtarları ve sakinleri ile yüz
yüze görüşme tekniği kullanılarak mevcut köylerde bugün üretimi yapılan ve terk
edilen el sanatları tespit edilmiştir.
BULGULAR
Envanter çalışması sonucuna göre, bugün üretimine devam edilen el sanatları; ağaç
oymacılığı 4 köyde, bastonculuk 3 köyde, cacala dokumacılığı 5 köyde, çetik
örücülüğü 59 köyde, çorap örücülüğü 59 köyde, çömlekçilik 1 köyde, doğal
boyamacılık 8 köyde, dokuma tezgahı yapımı 2 köyde, halıcılık 12 köyde, keçecilik 6
köyde, kilimcilik 8 köyde, kumaş dokumacılığı 3 köyde, nakış işleri 38 köyde,
nazarlık yapımı 1 köyde, oya-iğne işleri 58 köyde, semercilik 3 köyde, sepetçilik 9
köyde, süpürgecilik 14 köyde, tahta kaşıkçılık 14 köyde, taş işlemeciliği 10 köyde, tığ
işleri 56 köyde, yapılmaktadır. İlçe köylerinde toplam 26 farklı el sanatı yapılmakta
bunlar arasında çetik ve çorap örücülüğü 59 köyde yapılarak en yüksek oranı teşkil
ederken, çömlekçilik ve nazarlık yapımı 1’er köyde yapılarak en düşük değeri teşkil
etmektedir. Geçmişte fıçıcılık 6 köyde, hasırcılık 2 köyde, kolan dokumacılığı 6
köyde, çarıkçılık 5 köyde var iken bugün terk edilen el sanatları arasındadır. Yörede
yapılan el işlemelerinin yöreye özgü niteliği bulunmamaktadır.
Geçmişte Çan’ın 27 köyünde kumaş dokumacılığı yapılmakta iken
günümüzde sadece üç köyde geleneksel kumaş tezgahlarında aba adı verilen
hammaddesi yün olan ve pantolon ve ceket yapımında kullanılan kumaşlar
dokunmaktadır. Bu kumaşlar boyanmayıp koyunun kendi renginden yapılmakta
genellikle siyah koyun yünleri tercih edilmektedir. Bu köyler Kalburcu, Koyunyeri
ve Yaykın’dır. Geçmişte Bahadırlı köyünde pamuklu çarşaflık bez ve havlu
dokunduğu da söylenmektedir.
334
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Günümüzde Türkiye’nin geleneksel kumaş dokumacılığıyla ilgili birçok
yöresinde olduğu gibi Çan ilçesinde de dokumacılık ucuz maliyetli ve emek
gerektirmeyen fabrikasyon kumaşlara yenik düşmüştür. Konuyla ilgili sorunların
başında el tezgahlarında dokunan kumaşlara farklı, güncel kullanım alanları
bulunamaması dolayısıyla da bunların günümüz iç ve dış Pazar ihtiyacına yönelik
olmayışı gelmektedir.
Günümüzde Çan ilçesinde halıcılığın sona ermek üzere olduğu
görülmektedir. Geçmişte halıcılık Çan’ın 42 köyünde yapılmakta iken günümüzde
sadece 12 köyde yapılmaktadır. Bunun nedenlerinin başında; yöre halkının makine
halılarına özenip kendi imalatları olan el halılarını değersiz görmeleri ve ticaretini
yapacak Pazar bulamamaları gelmektedir. Bugün, Türkiye’nin el halısı ihracatı
145.009 milyar dolara ulaşmıştır. Dünya’nın en büyük halı ithalatçısı ülkeleri ABD
(%20,1), İngiltere (%13,3), Almanya (%11,1), Kanada (%6,9), Japonya (%4,6),
olarak sıralanmaktadır. Bu beş ülke, dünya toplam halı ithalatından 2005 yılında
%56,3, 2006 yılında ise %55,9 pay almıştır.
Türkiye’de 2004 yılında 2 milyon metrekare düzeyinde el halısı ve kilimi
imalatı mevcuttu. Fakat 2 milyon metrekarelik bu imalatın, yaklaşık on yıllık bir
seyir içinde seviyesinin 1 milyon metrekareye kadar düştüğü görülmektedir. Bunun
nedeni, Türkiye’deki maliyetin yüksekliğinden kaynaklanmakta, Türkiye’de imalat
yapan halı ve kilim firmalarının, daha ucuz işçiliğin bulunduğu Çin, Hindistan,
Afganistan gibi ülkelerde ürün yaptırıp Türkiye’ye getirmesi, AB ülkeleri veya
ABD’de kurulan alternatif şirketlere, Çin’de dokutulan halılar havale edilerek
pazarlanmasıdır.
Bir diğer neden, halkın Pazar için yaptığı ürüne, çeyizlik veya kendi kullanımı
için yaptığı kadar özen göstermemesi, daha kalitesiz malzeme kullanması ve özensiz
işçiliktir.
Yöre halıları geçmişte doğal boyalarla boyanmakta ve doğal boyamacılık 27
köyde yapılmakta iken günümüzde yörede doğal boyamacılık sadece 8 köyde
genellikle çetik ve çorap örmede kullanılan sümen adı verilen eğirilmiş yün
ipliklerini boyama amaçlı kullanılmaktadır. Doğal boyamacılık halen Çan’ın
Doğaca, Göle, Hacıkasım, Halilağa, Bahadırlı, Kızılelma, Ozancık, Söğütalan
köylerinde yapılmaktadır.
Yakın zamana kadar keçecilik ile uğraşan köy sayısı 15 iken günümüzde bu
sayı 6’ya kadar düşmüştür. Aynı şekilde kilimcilik yapan 46 köyden sadece 8
tanesinde dokumacılık sürdürülmektedir.
Eskiden Danapınar köyünde Karabiga’dan getirilen sazlarla hasırcılık
yapıldığı bilinmektedir.
Geçmişte taş işlemeciliği en az 17 köyde yapılırken günümüzde bu sayı 10
köyle sınırlı kalmıştır. Bu köyler, Göle, Halilağa, Hurmaköy, İlyasağa çiftliği,
Bahadırlı, Bilaller, Söğütalan, Tepeköy, Cicikler ve Karakoca köyleridir. Ayrıca
Karakoca köyünde Şömine taşı işlemeciliği de yapılmaktadır.
Ağaç işlemeciliği, yakın zamana kadar yaklaşık 12 köyde gerçekleştirilirken
Günümüzde 4 köyde canlı kalabilmiştir. Geçmişte Doğaca köyünde doğal boya ile
335
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
boyanmış ve süslemeli tahta kaşık, tarak, kızak, saban, yaba, baston üretimi,
Kalburcu köyünde ise pipo oymacılığı yapıldığı köylülerce ifade edilmektedir.
Ayrıca tahta kaşıkçılık yapan 27 köyden 14 tanesinde halen günlük kullanıma
yönelik üretim yapılmaktadır.
Terzialan beldesinde geçmişte, tahta alınlık ve cumbası bulunan evler ve
tahta oymalı cami minareleri yapabilen ustalar bulunduğu bildirilmektedir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Çan ilçesinde, halıcılık, kilimcilik, kumaş dokumacılığı, ve çetik –çorap işleri, ağaç
oymacılığı,
kolan dokumaları kendine has desen ve özellikleri sebebiyle
geliştirilmesi ve yaşatılması gereken el sanatları çeşitleridir. Ayrıca ağaç oymacılığı,
bastonculuk, doğal boyamacılık, fıçıcılık, keçecilik, sepetçilik, süpürgecilik, tahta
kaşıkçılık, taş işlemeciliği dekoratif özellikleri geliştirilerek sürdürülebilirlik özelliği
kazandırılabilecek potansiyeldedir.
Yapılan envanter çalışması sonucunda; ilçede el sanatlarına gereken önemin
verilmediği, el sanatlarından yöre halkının önemsenecek düzeyde gelir elde
etmedikleri, el sanatlarının giderek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı
görülmektedir. Bu bağlamda el sanatlarının yeniden canlandırılması, üretiminden
yöre halkının gelir elde edebilmesi için özel ve kamu kurumlarının desteğine ihtiyaç
olduğu aşikardır. İlçede el sanatlarının canlandırılması için aşağıdaki öneriler
sunulabilir:
1. El Sanatlarında hammadde kalitesi ile ilgili özellikleri belirlemek.
2. El Sanatları üretiminde standardizasyonun sağlanması.
3. El sanatları gelişiminin sürdürülebilir kılınması için; Çan el sanatlarının
uluslararası ve ulusal pazarlarda net bir imajının oluşturulması
4. Bölgesel ve Yerel olarak El Sanatları İmajı Oluşturulması; pazarlama
faaliyetlerinde bir bütün halinde hareket edilmesi ve bölgesel değerlerin ön plana
çıkarılması yoluyla varış noktalarının marka haline getirilmesi sağlanabilir.
5. Merkezi, yerel kamu ve özel sektör örgütlerinin yanı sıra araştırma ve
istatistikî çalışmaların izlenmesi ve değerlendirilmesi işletme bazında da sürekli bir
iyileştirme ve geliştirme hedeflenerek sürdürülmesi sağlanmalıdır.
6. İşbirliğinin arttırılması; kamu ve özel sektör arasında işbirliği ve
eşgüdümün sağlanması.
7. Özel sektör, belediye ve Üniversite desteğiyle İlçede El Sanatlarının
satışa sunulabileceği bir mağazanın açılması. Bu mağazada; Çan yöresinde dokunan
düz dokuma yaygılardan yelek, çanta, heybe, cüzdan, albüm kılıfı gibi turistik amaçlı
hediyelik eşyaların yanı sıra kilim, cicim ve sumak dokumalarla kaplanan kanepe,
koltuk sandalye, yastık minderlerin satılması. Şirince örneğinde olduğu gibi evlerin
içlerinin el sanatı ürünleri ve yöreye özgü yiyecek içecek ve hatta müziklerle
desteklenip tur operatörleri ve rehberler vasıtasıyla yöreye geziler düzenlenmesinin
sağlanması.
336
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
8. Yöreye ait özgün desen örnekleri olan çetik adı verilen patik ve
çorapların günümüzde işlevselliğini yitirdiği görülmektedir. Bu ürünlerin
üzerlerindeki motiflerin sürdürülebilmesi için el dokuması kazak, ceket ve benzeri
dış giyim eşyalarında kullanılması öngörülebilir.
9. Yörede halen Roman vatandaşlar tarafından sepetçilik yapıldığı
görülmektedir. Yörede sepet dışında da, bitkisel örücülük yapılarak duvar süsleri,
nihaleler, yapma çiçek ve sehpa altlıkları, tepsi gibi dekoratif ürünler üretilebilir.
Ayrıca bambu ve hasır mobilya üretimi yapmak üzere eğitilebilirler.
10. Yörede el tezgahlarında dokunan kumaşların, boyutlarına uygun olarak
hazırlanan giysi kalıplarıyla, Çan’ta kurulacak bir konfeksiyon atölyesinde, iç ve dış
pazara yönelik güncel dış giyim eşyaları üretilmesi sağlanabilir. Aynı zamanda bu
giysilerden yöreye özgü bir koleksiyon oluşturulabilir.
11. Geçmişte Çan köylerinde turşu yapımında kullanılmış ve günümüzde
artık terkedilmiş olan fıçıcılık sanatı, Bozcaada’da şarap yapımında kullanılmak
üzere tekrar canlandırılabilir.
12. Çan’da kullanım amaçlı yapılan bastonların, yöreye ait çetik, çorap, halı
ve düz dokuma yaygıların üzerindeki motiflerle süslenip, doğal boyalarla
renklendirilmesiyle, yöreye özgü bir nitelik kazanıp değerlendirilmesi mümkün
olabilir.
KAYNAKÇA
Aksoy A.
2003
“Ayvacık (Çanakkale) Yöresi Halılarında Kullanılan Bitkisel Boyarmaddeler Ve
Alternatifleriyle Renk Denemeleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü,
Sanatta Yeterlilik Tezi, İzmir.
Arlı, M ve diğ.
1999
“Ayancık İlçesinde Keten El Dokumacılığı” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel
Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyum Bildirileri, 2527 Kasım, 1998, Ankara, 14-19.
Dulkadir, H.
1999
“Halk El Sanatlarının Derlenmesi, Araştırılması, Eğitim ve Pazarlanmasında Halk
Eğitim Merkezlerinin Önemi ve Bir Uygulamanın Sonuçları” 2000’li Yıllarda Türkiye’de
Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyum
Bildirileri, 25-27 Kasım, 1998, Ankara, 107-111.
Encyclopedia of World Art ,1970 ,C.5,7,s.270.Çev.H.Örcün Barışta , A.g.m.,s.
Encyclopedia Britannica, 1970, C.5,7, s.127. Çev. H. Örcün Barışta, A.g.m., s.7.
Erden, A.
1984
“Kamu Kuruluşlarındaki El Sanatları Çalışmaları Üzerine Düşünceler” II.Ulusal El
Sanatları Sempozyumu, 18-20 Kasım, 1982, İzmir. Öztürk İ, Ş Sezgin (Editör). İzmir:
Dokuz Eylül Üniversitesi, 83-85.
İmer, Z.
1997
“El Sanatlarımızın Geleceği ve Japonya Örneği” Türkiye de el sanatları geleneği ve
çağdaş sanatlar içimdeki yeri sempozyumu, Ankara, 1997, 234-240.
Kahveci, M.
337
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
1997
“Bayburt Yöresi Ehram Dokumacılığının Çağdaşlaştırılması ve Yeni Fonksiyonlar
Kazandırılması” Türkiye de el sanatları geleneği ve çağdaş sanatlar içimdeki yeri
sempozyumu, Ankara, 1997, 294-299.
Kocaman, A.
1999
“Trabzon-Çarşıbaşı El Dokuma Kumaşı; Keşan” 2000’li Yıllarda Türkiye’de
Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyum
Bildirileri, 25-27 Kasım, 1998, Ankara, 181-182.
Özdemir, M., Yetim, F.
1997
“Günümüz Ekonomisinde Geleneksel El Sanatlarının Yeri ve Önemi” Türkiye de
el sanatları geleneği ve çağdaş sanatlar içimdeki yeri sempozyumu, Ankara, 1997, 191-194.
Öztürk, İ.
1984
“ Kaynak Değerlendirilmesi ve Kültürel Bakımdan Tekstil El Sanatları” II. Ulusal
El Sanatları Sempozyumu, 18-20 Kasım, 1982, İzmir. Öztürk İ, Ş Sezgin (Editör). İzmir:
Dokuz Eylül Üniversitesi, 227-240.
www.kenthaber.com-2007
338
ÇAN’ DA EĞİTİM BEKLENTİLERİNE YÖNELİK
DEĞERLER
Remzi Y. KINCAL, Selçuk UYGUN, Gürkan ERGEN
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
ÖZET
Eğitim nedir? Amacı ne olmalıdır? Çocuklarımıza nasıl bir eğitim vermeliyiz? vb.
sorular, Antik dönem filozoflarından beri tartışılagelmekte ve eğitime farklı işlevler
yüklenmektedir. Eğitimin işlevi çoğu zaman beklentilere göre şekillenmektedir.
Beklentiler, ihtiyaçlara, coğrafi bölgelere, kültürel ortamlara, zamana… vb. olgulara göre
değişebilmektedir. Bu beklentilere paralel olarak işlevsel olan eğitim, bir başka coğrafi
bölgede, kültürel ortamda veya zamanda anlamsız hale gelebilmektedir. Öğrencilerin,
öğretmenlerin, ailelerin ve diğer grupların eğitime ilişkin beklentileri farklılaşabilmektedir.
Bu beklentilerin paylaşım noktası, eğitimin amacını oluşturmaktadır. Beklentilerin
uyuşmazlığı eğitim kurumlarının işlevini anlamsızlaştırabilir. Bu nedenle eğitim
kurumlarının temel bileşenleri olan öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin beklentileri
önemlidir. Bu araştırmada Çanakkale Çan ilçesinde öğrencilerin, öğretmenlerin ve
velilerin eğitim beklentilerine yönelik değer algıları betimlenmeye çalışılmıştır. Böyle bir
çalışma, Çan ilçesinde eğitimin daha işlevsel hale getirilmesi için yapılacak çalışmalara
temel oluşturacaktır. Araştırmanın evreni Çan ilçesi, örneklemi ise bu ilçeden lise birinci
sınıflardan rastgele seçilen öğrenci, öğretmen ve velilerdir. Araştırmanın verileri öğrenci,
öğretmen ve veliler için geliştirilen anket soruları ile toplanmıştır. Toplanan veriler, SPSS
13.0 programında analiz edilerek yüzde, aritmetik ortalama t ve F (Anova) testlerine
göre değerlendirilmiş ve önemli bulgulara ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çan’da Eğitim, Eğitim Beklentileri, Eğitim Değerleri.
GİRİŞ
Eğitim nedir? sorusu her devirde sorulmuş ve bu soruya farklı zaman ve mekanda
bir çok cevaplar verilmiştir. Aynı şekilde eğitimin gerekliliği ve amacına yönelik
sorulara, da farklı zaman ve ortamlarda cevap bulunmaya çalışılmıştır. Bu soruları
yalnız eğitimciler sormamış; farklı meslek ve disiplinden insanlar (felsefeciler,
toplum bilimciler, antropologlar, din adamları, siyasetçiler…) eğitimin ne olduğunu,
niçin veya hangi amaç için ve nasıl olması gerektiğini sorgulamış ve cevap bulmaya
çalışmıştır (Büyükdüvenci 2001). Bu soruların sıkça sorulmasının en önemli nedeni,
insanın eğitilebilir bir varlık olmasıdır.
Eğitimin ne olduğu, Antik dönem filozoflarından beri tartışılagelmekte ve
eğitime farklı işlevler yüklenmektedir. Eğitimin işlevi ise çoğu zaman beklentilere
göre şekillenmekte ve bu beklenti doğrultusunda yeni bir tanım ve yapıya
kavuşabilmektedir (Oğuz, 1999). Beklentiler; ihtiyaçlara, coğrafi bölgelere, kültürel
ortamlara, zamana vb. olgulara göre değişebilmektedir. Bu beklentilere göre işlevsel
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
olan bir eğitim, bir başka coğrafi bölgede, kültürel ortamda veya zamanda anlamsız
hale gelebilmektedir. Bu araştırmada eğitimin tanımına ilişkin tartışmalara
girmeksizin genel anlamda eğitim kurumunun beklentileri üzerinde durulacaktır.
Eğitimin işlevsel olup olmadığını, ona bir anlamda beklentiler karşısında
atfedilen değerler belirlemektedir. Çünkü, toplumları oluşturan bireylerin her
davranışı, dolaylı ya da dolaysız olarak değerler tarafından yönlendirilmektedir (akt.
Dilmaç 2002). Toplumu oluşturan bireyleri bir arada tutan tek tek bireylerin sahip
oldukları ortak değerlerdir. Toplumun problemleri bireylerin problemlerinden
bağımsız değildir. Bireylerin önemli problemlerini ve o kişilerin benimsedikleri
değerler hakkında güvenilir bilgileri dikkate almadan, onların tutum ve davranışları
kestirmek ve onları istendik olarak yönlendirmek veya eğitmek güçtür. Değerler,
farklı kültür ve ortamda zamanla değişim göstermektedir. Eğitim kurumlarının da
işlevi buna paralel olarak değişmektedir. Bu işlevi dikkate almayan eğitim kurumları
tartışmalı hale gelmektedir.
Eğitim kurumu olarak genelde okul örgütü akla gelmektedir. Okulların amaç
ve yapılarının şekillenmesinde yalnız eğitim kurumunun değil; aile, ahlâk, din,
hukuk, ekonomi, demografik yapı, siyaset kurumları gibi değişkenlerin etkisi söz
konusudur (Ertürk 1979).
Eğitim, bir anlamda toplumsallaşmadır. Eğitim yoluyla hayatın ve
toplumun beklentilerine uygun davranış geliştirmeksizin topluma sağlıklı bir katılım
gerçekleşmeyeceği gibi hayatta başarılı olmak da zordur. İnsanın topluma başarı ile
katılması, uyum göstermesi yetişkinlere yüklenen bir görevdir. Eğitimin iki ucu
vardır. Bir ucu yetişmekte olanlar, diğer ucu ise yetişkinlerdir. Eğitim bu iki ucun
birbirlerine karşı sorumlulukları çerçevesinde yetişkinleri yetişmekte olanlar
karşısında yükümlü kılan toplumsal bir olaydır (Doğan 2004).
Tüm toplumsal kurum ve kişilerin eğitim üzerinde etkisi vardır. Ancak eğitim
kurumunun temel bileşenleri olan öğrencilerin, öğretmenlerin ve ailelerin yeri
ayrıdır (Titiz, 1998). Öğrencilerin, öğretmenlerin, ailelerin ve diğer grupların eğitime
ilişkin beklentileri farklılaşabilmektedir. Bu beklentilerin paylaşım noktası, eğitimin
amacını oluşturmaktadır. Beklentilerin uyuşmazlığı eğitim kurumlarının amacını
işlevsizleştirebilir.
1973 tarih ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda Türk Millî
Eğitiminin Amaç ve İlkeleri açık bir şekilde belirtilmiştir. Türk Millî Eğitiminin
genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini;
1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk
Milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlâki, insanî, manevî ve kültürel
değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini
seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın
başlangıçtaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti
olan; Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları
davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
2. Beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde
gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir
340
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer
veren, topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler
olarak yetiştirmek;
3. İlgi, eğilim ve yeteneklerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve
birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve
onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda
bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;
Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve
mutluluğunu artırmak; öte yandan millî birlik ve bütünlük içinde iktisadî, sosyal ve
kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletine çağdaş
uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.
Türk Millî Eğitiminin bu genel amaçları çerçevesinde belirlenen ilkelerin
değişen koşullar çerçevesinde işlevselliğini daimi kılabilmek için ihtiyaç analizleri
sürekli yapılmalıdır. Dünyada ve Türkiye’de insan hakları ve demokrasi, dünya
insanı olma yönündeki değerler her geçen gün yükselmektedir. Küreselleşme denen
olay, tüm insanlığı kuşatmıştır. Küreselleşme ile yükselen yeni değerler söz
konusudur. Yerel grupların ihtiyaç ve istekleri, iletişim ağının da yaygınlaşmasıyla
birlikte her geçen gün daha belirgin hale gelmektedir. Tüm bu değişimler, eğitim
kurumundan beklentileri de farklılaştırmaktadır. Türk Millî Eğitiminin temel
amaçları doğrultusunda okulları, daha işlevsel hale getirebilmek için eğitim
kurumundan beklentilere yönelik araştırmalar yapılmalıdır. Bu araştırmanın amacı
da, Çan’da eğitim beklentilerine yönelik değerleri öğrenci, öğretmen ve veli
görüşlerine göre belirlemektir.
AMAÇ
Araştırma, Çan’da öğrenci, öğretmen ve velilerin eğitim kurumundan beklentilerine
yönelik değerleri saptamayı amaçlamıştır. Bu temel amaca uygun olarak alt problem
ifadeleri şöyledir:
1. Öğrenci, öğretmen ve velilerin eğitim kurumundan beklentileri nelerdir?
2. Eğitim kurumundan beklentiler
a) Cinsiyet,
b) Okul türü ve
c) Öğretmen, öğrenci ve veli rolleri
özelliklerine göre değişmekte midir?
YÖNTEM
Bu çalışmada veriler, araştırmacılar tarafından geliştirilen “eğitim beklentileri”
anketi ile toplanmıştır. Anketin geliştirilmesinde öncelikle ön tarama yapılmış;
öğretmen, öğrenci ve velilerin eğitim kurumlarından beklentilerine yönelik görüşleri
alınmış ve bu görüşler çerçevesinde 42 maddelik bir anket oluşturulmuştur. Anket
maddeleri öğretmen, öğrenci ve velilerin katılım düzeylerini belirlemeye yöneliktir.
Ayrıca bu maddelere ek olarak “eğitim kurumlarından ilk beş beklentinizi sırayla
341
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
maddeler halinde yazınız?” şeklinde açık uçlu bir soru ile eğitim beklentileri
tanımlanmaya çalışılmıştır.
Evren ve Örneklem
Araştırmanın evreni Çan ilçesinde bulunan tüm ortaöğretim kurumlarıdır.
Örneklem ise İbrahim Bodur Anadolu, Çan Anadolu, Endüstri Meslek ve Çan
Liselerinin birinci sınıflarında öğrenim gören öğrenciler ve bu öğrencilerin
öğretmen ve velilerinden rastgele ulaşılabilenlerdir. Örnekleme yalnız lise birinci
sınıfların seçilmesi anlamlıdır. Çünkü alan seçimi ve mesleki yönelimde (19.10.2005
tarihli Sınıf geçme ve sınav yönetmeliği) ortaöğretimin ilk basamağı olan lise birinci
sınıf önemlidir. Araştırmaya toplam 323 kişi katılmıştır. Rastgele seçilen bu
örneklem, Çan ilçesinde eğitim beklentilerini açıklamak için yeterli sayılabilir.
Verilerin Toplanması ve Çözümlenmesi
Veriler geçerliği ve güvenirliği test edilen “eğitim beklentileri” anketi ile
toplanmıştır. Eğitim beklentilerine yönelik değerleri ifade eden 42 maddelik likert
tipi anketin Cronbach Alpha iç tutarlılık güvenirlik katsayısı 0.78’dir. Veriler,
bilgisayar yardımı ile SPSS 13.0 (Statistic Program for Social Sciences) programına
aktarılmıştır. SPSS 13.0 programına kodlanarak yüklenen veriler, araştırmanın
problemi ve alt problemleri doğrultusunda analiz edilmiştir. Kullanılan istatistiksel
işlemler frekans, yüzde, t ve Anova (F) testleridir.
BULGULAR
Bulgular bölümünde örnekleme girenlerin kişisel bilgileri, eğitim beklentilerine
yönelik değer düzeyleri ve bağımsız değişkenlere göre eğitim beklentilerinin
farklılaşması konularına ilişkin bulgulara yer verilmiştir.
1. Katılımcılara İlişkin Kişisel Bilgiler
Bu kısımda ankete cevap verenlerin (katılımcıların) bazı kişisel özelliklerine yer
verilmiştir. Bu özellikler, araştırmanın bağımsız değişkenleridir. Tablo 1’de
görüldüğü gibi, katılımcıların % 44.9’u kadın, % 55.1’i erkektir. Tablo 2
incelendiğinde katılımcıların % 38.1’i İbrahim Bodur Anadolu Lisesi, % 18.0’i Çan
Anadolu Lisesi, % 15.2’si Endüstri Meslek Lisesi, % 28.8’i Çan Lisesi’nde öğrenci,
öğretmen ve velidir. Burada açıkça görüldüğü gibi, okul türleri arasında dengeli bir
dağılım bulunmamaktadır. Bunun en önemli nedeni 2007-2008 eğitim-öğretim
yılının son haftasında anketlerin uygulanmış olmasıdır. Burada tesadüfi bir
örneklemin sonuçları ile karşılaşılmıştır. Bu veriler, yine de anlamlı sonuçlara
ulaştırabilir niteliktedir.
Tablo 3’te görüldüğü gibi katılımcıların % 26.0’sı öğrenci, % 32.5’i öğretmen,
% 41.5’i velidir. Bu veriler, eğitim beklentilerine ilişkin değerleri saptamak için
kabul edilebilir sayıda öğrenci, öğretmen ve veliye ulaşıldığını göstermektedir.
342
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Katılımcıların cinsiyet, okul türü ve üstlendikleri rol değişkenlerine göre
dağılımlarında kabul edilebilir bir denge söz konusudur.
2. Eğitimden Beklentiler
Bu kısımda öğrenci, öğretmen ve velilerin eğitimden beklentilere ilişkin görüşlerine
yer verilmiştir. Katılımcıların beklenti ifadelerine katılım oranları Tablo 4’te
gösterilmiştir.
Tablo 4 incelendiğinde eğitime yönelik çağdaş nitelikteki beklentilerin
aritmetik ortalaması yüksektir. “İtaat eden bireyler yetiştirilmelidir” maddesine
katılımcıların % 29.7’si “tamamen katılıyorum”, % 31.6’sı “katılıyorum” demiştir.
“Entelektüel insanlar yetiştirmelidir” maddesine ise katılımcıların % 23.5’i
“tamamen katılıyorum”, % 40. 2’si “katılıyorum” demiştir. Öte yandan
katılımcıların “Lâikliği benimsemiş bireyler yetiştirmelidir” maddesine katılımcıların
% 60.1’i “tamamen katılıyorum”, % 29.1’i “katılıyorum” demiştir. “Öğrenmeyi
öğretmelidir” maddesine katılımcıların % 65.0’i “tamamen katılıyorum”, % 29.7’si
“katılıyorum”; “Kendisiyle barışık bireyler yetiştirmelidir” maddesine ise % 60.7’si
“tamamen katılıyorum”, % 34.1’i “katılıyorum” demiştir.
Bulgular genel olarak değerlendirildiğinde bireyin ve toplumun ihtiyaçları
olan hedeflerin önplana çıktığı görülmektedir. Eğitimin siyasi amacına yönelik
beklentilerde ise Millî eğitimin temel amaçlarına uygun bir beklentiden söz
edilebilir. Ancak beklentilerin önceliğini bu bulgularla saptamak güçtür.
“Eğitim kurumlarından ilk beş beklentinizi sırayla maddeler halinde
belirtiniz?” şeklindeki açık uçlu soruya cevap verenlerin oranı % 50’dir. Bu soruya
daha çok sırayla öğrenciler, veliler ve öğretmenler cevap vermiştir. 84 öğrenciden
235, 134 veliden 237, 105 öğretmenden 91 beklenti ifadesi tespit edilmiştir.
Bunların kendi içerisinde sıraya sokulmadan frekansları verilmiştir.
Tablo 5’te öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin eğitimden beklentilerine
ilişkin görüşlerine yer verilmiştir. Tabloda frekansı en çok olan beklenti ifadesinden
en aza doğru bir sıralama yapılmıştır. Her cümle bir beklenti ifadesini temsil
etmektedir.
Tablo 5 incelendiğinde öğrenci, öğretmen ve velilerin beklentilerinin çok
çeşitli olduğu görülmektedir. Ortak beklentiler ise, genelde bireysel ve toplumsal
boyuttadır. Bireylerin geleceğe ve mesleğe yönelik yetişmesi ve topluma yararlı ve
uyumlu bireyler olması istendik özelliklerdendir.
Katılımcıların eğitimden beklentilerine ilişkin görüşlerinde cinsiyetlerine göre
anlamlı bir farklılık olup olmadığına ilişkin bulgular tablo 6’de belirtilmiştir.
Tablo 6 incelendiğinde katılımcıların (öğrenci, öğretmen, veli) eğitimden
beklentilerine ilişkin görüşlerinde, cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık
bulunmamıştır [t(1.83) = p>.05] Başka bir deyişle kadın ve erkek katılımcıların
eğitim beklentilerinde anlamlı bir farklılık yoktur.
Tablo 7’de görüldüğü gibi katılımcıların eğitim beklentileri okullara göre
değişmektedir [F(3-316) = 5.375]. Tukey testine göre Çan Anadolu Lisesi, diğer üç
liseden anlamlı bir şekilde farklık göstermektedir.
343
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 8’de görüldüğü gibi katılımcıların öğrenci, öğretmen ve veli rollerine
göre eğitim beklentilerinde anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. [F(2-321)=1.990].
Başka bir ifade ile öğrenci, öğretmen ve velilerin eğitim beklentilerinde benzerlikler
olduğu söylenebilir.
SONUÇ
Araştırmanın sonuçları, maddeler halinde şöyle sıralanabilir:
1. Eğitim beklentileri çok çeşitlidir. Beklentileri etkileyen etmenler bu
çeşitliliği artırmaktadır. Eğitim beklentilerini etkileyen etmenleri, bu
araştırmanın sınırlılığı içinde somut olarak betimlemek güçtür. Eğitimden
beklentiler, çağdaş yaklaşımlara uygun olarak daha çok birey ve toplum
merkezlidir. Beklentilerin yoğunluk taşıdığı maddelere bakıldığında bireysel
ve toplumsal ihtiyaçlar önplandadır. Bireyler, eğitimin kendilerini hayata
hazırlamasını ve pratik bir yarar sağlamasını istemektedir. Toplumsal uyum
ve toplumun çağdaş gelişmeler çerçevesinde değişimini sağlayacak şekilde
bir eğitim yapılanması da eğitimden beklentiler arasındadır.
2. Öğrenci, öğretmen ve velilerin görüşlerinin alındığı katılımcıların
eğitimden beklentilerinde;
3. Cinsiyet, rol (öğrenci, öğretmen, veli) değişkenlerine göre anlamlı bir
farklılık görülmezken,
4. Okul türüne göre anlamlı bir farklılık ortaya çıkmıştır. Anlamlılığın hangi
değişkenden kaynaklandığına ilişkin yapılan tukey testinde Çan Anadolu
Lisesinin, diğer üç liseden farklı bir eğitim beklentisi içinde olduğu
görülmüştür.
Bu sonuçlar üzerinden genel bir değerlendirme yapmak güçtür. Bu tür bir
araştırma eğitim beklentilerine yönelik yapılacak yeni araştırmalar için verilerin
toplanması ve araştırma sahasının genişletilerek yapılmasında bir öncü
niteliğindedir. Yerel anlamda okul türünde çıkan farklılığın ayrıca araştırmaya değer
olduğu söylenebilir.
Yapılacak yeni araştırmalarda beklenti ifadelerinin gruplanarak yapılmasının
daha somut bulgulara ulaştıracağı düşünülmektedir.
344
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
KAYNAKLAR
AYDIN, İ. (2003). Eğitimde ve Öğretimde Etik. Ankara: Pegem Yayıncılık.
BÜYÜKDÜVENCİ, S. (2001). Eğitim Felsefesine Giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi.
DİLMAÇ, B. (2002). İnsanca Değerler Eğitimi. Ankara: Nobel Yayınları.
DOĞAN, İ. (2004). Toplum ve Eğitim Sorunları Üzerinde Felsefi ve Sosyolojik
Tahliller. Ankara: Pegem Yayıncılık.
ERTÜRK, S. (1979). Eğitimde Program Geliştirme. Ankara.
KENNER, M. (2007). Soziale integration durch politische Bildung? Erwartungen,
Konzepte und Befunde in der beruflichen Bildung. Bielefeld.
KUSCHEL, A. (2007). Bildungsvorstellungen und Bildungserwartungen von eltern
aus so genannten bildungsfernen Millieus für İhre Kinder. München.
OĞUZ, M. (1999). 2000’li Yıllara Yaklaşırken Toplumumuzun Eğitim ve
Öğretimden Beklentileri. İstanbul: Kurtiş Matbaacılık.
TİTİZ, M. T. (1998). Ezbersiz Eğitim “Yol Haritası”. Ankara: Beyaz Yayınları.
345
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 1. Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Dağılımı
Cinsiyet
Kadın
Erkek
Toplam
F
145
178
323
%
44.9
55.1
100,0
Tablo 2. Katılımcıların Okullara Göre Dağılımı
Okul
İ. Bodur Anadolu Lisesi
Çan Anadolu Lisesi
Endüstri Meslek Lisesi
Çan Lisesi
Toplam
F
123
58
49
93
323
%
38.1
18.0
15.2
28.8
100,0
Tablo 3. Katılımcıların Rollerine Göre Dağılımı
Rol
Öğrenci
Öğretmen
Veli
Toplam
F
84
105
134
323
%
26.0
32.5
41.5
100,0
346
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tamamen
Katılıyorum
Katlıyorum
Kararsızım
Katılmıyorum
Hiç
Katılmıyorum
Tablo 4. Katılımcıların Eğitimden Beklentileri
N
%
N
220
68.1
153
96
29.7
137
3
9
28
3
9
3
1
3
2
%
47.4
42.4
8.7
.9
.6
N
171
134
14
2
2
%
52.9
41.5
4.3
.6
.6
N
198
106
13
5
1
%
61.3
32.8
4.0
1.5
.3
N
%
N
%
N
204
63.2
76
23.5
184
93
28.8
130
40.2
95
20
6.2
70
21.7
28
4
1.2
32
9.9
8
2
.6
15
4.6
6
%
57.0
29.4
8.7
2.5
1.9
N
%
N
175
54.2
172
110
34.1
115
27
8.4
30
8
2.5
6
3
.9
0
%
53.3
35.6
9.3
1.9
0
N
%
N
218
67.5
125
85
26.3
120
18
5.6
58
1
.3
18
1
.3
2
%
38.7
37.2
18.0
5.6
.6
Beklenti ifadeleri
1.
Hayatta başarıyı
sağlamalıdır
2.
Bireylerin kendilerini
gerçekleştirmelerine
olanak vermelidir
Bireylerin
toplumsallaşmasını
sağlamalıdır
Toplumun kültürel
değerlerini yeni
kuşaklara aktarmalıdır
Bireyleri hayata
hazırlamalıdır
3.
4.
5.
6.
Entelektüel insanlar
yetiştirmelidir
7.
Teknolojiye uyum
sağlayabilmeyi
kazandırmalıdır
Pratik bilgi ve becerileri
bireye kazandırmalıdır
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
Evrensel ahlâki
değerleri
kazandırmalıdır
Bireyleri geleceğe
hazırlamalıdır
Bireylerin ekonomik
gereksinimlerine cevap
vermelidir
Ulusal ve evrensel
değerlerle uyumlu
bireyler yetiştirmelidir
Güncel sorunlara cevap
vermelidir
Çok bilen değil,
düşünen, eleştiren ve
sorgulayabilen bireyler
yetiştirmelidir
İtaat eden bireyler
yetiştirmelidir
N
156
122
36
7
2
%
48.3
37.8
11.1
2.2
.6
N
%
N
135
41.8
211
131
40.6
73
34
10.5
29
17
5.3
4
5
1.5
6
%
65.3
22.6
9.0
1.2
1.9
N
96
102
50
44
31
X
S
4.6
4
.58
4.3
5
4.4
6
4.5
3
.73
.67
.68
4.5
3
.72
3.6
8
1.08
4.4
8
4.3
8
4.4
0
4.6
0
4.0
8
4.3
1
4.2
2
4.3
8
3.5
8
1.83
.82
.73
.64
.92
.80
1.35
.85
1.30
347
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
16.
Problem çözebilen
bireyler yetiştirmelidir
17.
Ezberci olmamalıdır
18.
Tek doğruyu değil, çok
yönlülüğü önplana
çıkarmalıdır
Teorik bilgiler
kazandırmalıdır
19.
20.
Özgün değerleri olan
bireyler yetiştirmelidir
21.
İnsan haklarına saygılı
ve hoşgörülü bireyler
yetiştirmelidir
Demokrasiye duyarlı
bireyler yetiştirmelidir
22.
23.
Lâikliği benimsemiş
bireyler yetiştirmelidir
24.
Sorumluluk alabilen
bireyler yetiştirmelidir.
25.
ÖSS Sınavında başarılı
kılmalıdır
26.
Bireyleri meslek sahibi
yapmalıdır
27.
Bireylerin
yaratıcılıklarını
geliştirmelidir
Toplumda ulus
bilincini geliştirmelidir
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
Ulus bilinci yanında
evrensel değerleri de
kazandırmalıdır
Bireylere yaşam sevinci
aşılamalıdır
Toplumsal değişimi
sağlayabilen bireyler
yetiştirmelidir
Bireylerin iletişim
becerilerini
geliştirmelidir
Evrensel değerleri
bireylere
kazandırmalıdır
Özgüveni yüksek
bireyler yetiştirmelidir
Ekonomik güvence
sağlamalıdır
N
198
100
19
3
3
%
61.3
31.0
5.9
.9
.9
N
%
N
181
56.0
190
102
31.6
108
28
8.7
19
6
1.9
4
5
1.5
2
%
58.8
33.4
5.9
1.2
.6
N
%
N
%
N
116
35.9
179
55.4
232
136
42.1
110
34.1
76
55
17.0
23
7.1
10
12
3.7
8
2.5
1
4
1.2
2
.6
4
%
71.8
23.5
3.1
.3
1.2
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
N
200
61.9
194
60.1
223
69.0
152
47.1
174
54.0
173
103
31.9
94
29.1
88
27.2
126
39.0
117
36.3
116
12
3.7
25
7.7
8
2.5
30
9.3
17
5.3
29
5
1.5
4
1.2
3
.9
10
3.1
10
3.1
3
3
.9
3
.9
1
.3
5
1.5
4
1.2
2
%
53.6
35.9
9.0
.9
.6
N
%
N
164
50.8
152
133
41.2
135
24
7.4
31
2
.6
2
0
0
3
%
47.1
41.8
9.6
.6
.9
N
%
N
178
55.1
145
112
34.7
137
27
8.4
35
5
1.5
6
1
.3
0
%
44.9
42.4
10.8
1.9
0
N
175
123
22
2
1
%
54.2
38.1
6.8
.6
.3
4.5
1
4.5
5
4.4
9
.73
2.94
.72
4.0
8
.89
4.5
7
2.87
4.6
4
.68
4.5
2
.73
4.8
2
4.08
4.6
4
.61
4.2
7
.87
4.3
9
.83
4.4
1
4.4
2
4.3
3
4.4
3
4.3
0
4.4
5
.74
.66
.75
.74
.74
.68
.79
N
158
122
35
6
2
%
48.9
37.8
10.8
1.9
.6
4.3
3
N
%
223
69.0
79
24.5
14
4.3
6
1.9
1
.3
4.6
0
.69
N
138
111
50
17
6
4.1
1
.98
348
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
36.
37.
38.
39.
Bireylerin toplumsal
statülerini
değiştirmelidir
Öğrenmeyi
öğretmelidir
Bireylerin kendilerini
ifade edebilmelerine
olanak tanımalıdır
Kendisiyle barışık
bireyler yetiştirmelidir
40.
İnsan sevgisi
kazandırmalıdır
41.
Doğa ve çevre bilinci
kazandırmalıdır
42.
Küresel olgu ve olaylara
duyarlı bireyler
yetiştirmelidir
N
120
134
45
16
8
%
37.2
41.5
13.9
5.0
2.5
N
%
N
210
65.0
211
96
29.7
88
11
3.4
21
4
1.2
3
1
.3
0
%
65.3
27.2
6.5
.9
0
N
%
N
%
N
%
196
60.7
195
60.4
199
61.6
110
34.1
109
33.7
109
33.7
12
3.7
11
3.4
10
3.1
2
.6
4
1.2
3
.9
2
.6
4
1.2
2
.6
N
185
113
18
4
3
4.0
6
4.7
4
4.5
7
.97
2.88
.66
4.6
9
2.83
4.5
1
.74
4.5
5
.66
4.4
6
.74
349
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 5. Katılımcıların Rollerine Göre Beklentileri
Rol
Öğrenci
Sıra
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
Öğretmen
1
2
3
4
Eğitim Beklentisi
Hayata hazırlamalıdır. Meslek sahibi yapmalı ve ekonomik
güvence sağlamalıdır.
ÖSS’yi kazandırmalı
Özgüven kazandırmalı.
Eğlenceli, güzel bir ders ortamı sağlanmalı ve baskı olmamalı
Bireyleri geleceğe hazırlamalı
Ezberci olmamalı
Bireylerin kendilerini ifade edebilmelerine olanak tanımalıdır.
Baskı yapmamalı
Çok bilen değil, düşünen eleştiren ve sorgulayabilen bireyler
yetiştirmeli.
Topluma yararlı bireyler yetiştirmeli. Teknolojiye uyum
sağlayabilmeyi öğretmeli. Öğrenmeyi öğretmeli.
Disiplin oluşturmalı. Problem çözebilen bireyler olarak
yetiştirmeli. Eğitimde fırsat eşitliği sağlamalı. Topluma ve
çevreye yararlı bireyler yetiştirmeli.
Tek doğruyu değil, çok yönlülüğü önplana çıkarmalı. Özgür bir
eğitim. Öğrencilere toplum bilinci kazandırmalı. Sorumluluk
alabilen bireyler yetiştirmeli. Ekonomik değil, manevi eğitim
verilmeli. Millî değerlere uygun bir eğitim verilmeli.
Sevgi ve saygı kazandırmalı. Hoşgörülü insan yetiştirmeli. İnsan
sevgisi kazandırmalı. Sınav için değil, öğrenmek için eğitim
verilmeli. Toplumda ulus bilinci kazandırmalı.
Demokrasiye duyarlı bireyler yetiştirmeli. İnsana beceri
kazandırmalı. Kişilikli insanlar yetiştirmeli. Ayrımcılık olmamalı.
İnsan haklarına saygı ve hoşgörü kazandırmalı. İletişim
becerilerini geliştirmeli. Kendisiyle barışık bireyler yetiştirmeli.
Ahlâklı insanlar yetiştirmeli
Kalıcı bilgiler vermeli. Yaşam sevinci aşılamalı. İtaat eden
bireyler yetiştirmeli. İnsan gibi insan yetiştirmeli. Bireylere
haklarını öğretmeli. Öğrencileri yarış atı durumuna getirmemeli.
Yaratıcılığı geliştirmeli. Teorik bilgiler kazandırmalı. Doğruyuyanlışı ayırt edebilen bireyler yetiştirmeli. Dershanelere ihtiyaç
duymayan bir eğitim. Kültürel değerleri yeni kuşaklara aktarmalı.
Laikliği benimsemiş insanlar yetiştirmeli. Evrensel değerleri
bireylere kazandırmalı.
Bireyi hayata hazırlamalı. Bir meslek kazandırmalı ve ekonomik
güvence sağlamalı.
Çok bilen değil, düşünen sorgulayan bireyler yetiştirmeli.
Demokratik bir eğitim.
Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı bir eğitim. Sorumluluk ve
özgüven duygularını geliştirmeli. Mesleğe hazırlamalı. Sevgi dolu
insanlar yetiştirmeli. Yurt ve dünya sorunlarına duyarlı insanlar
yetiştirmeli.
Ahlâki değerleri benimsetmeli. Çevre bilinci taşıyan bireyler
yetiştirmeli. Pratik beceriler kazandırmalı. İnsan haklarına saygılı
F
21
16
14
13
12
10
8
7
6
5
4
3
2
1
8
5
4
3
350
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
5
6
Veli
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
ve hoşgörülü insanlar yetiştirmeli. Özgüveni olan bireyler
yetiştirmeli. Millî ve manevi değerlere bağlı bir eğitim olmalı.
Fırsat eşitliğini sağlamalı.
Mutlu bireyler yetiştirmeli. Vatan, millet, bayrk ve insan sevgisi
kazanmış bireyler yetiştirmeli. Toplum içinde uyumlu yaşamayı
öğretmeli. Bireyin kendisini tanımasını sağlamalı. Özgür ve
saygılı bireyler yetiştirmeli. Aykırı düşüncelere saygı duyan
bireyler yetiştirmeli. Problem çözebilen bireyler yetiştirmeli.
Çağdaş düşünceli bireyler yetiştirmeli. Herşeye “evet” diyen
bireyler değil, düşünen bireyler yetiştirmeli. Hayata pozitif
bakmayı öğretmeli. Teknolojiye uyum sağlamayı öğretmeli.
Öğrenmeyi öğretmeli. Kültürel değerleri yeni kuşaklara
aktarmalı. Yüksek öğrenime hazırlamalı. Lâik bireyler
yetiştirmeli.
Bireyleri hayata hazırlamalı
Meslek sahibi yapmalı ve ekonomik güvence sağlamalı
Sorumluluk ve özgüven duygularını geliştirmeli. Lâik sisteme
uygun bireyler yetiştirmeli.
Ezberci öğrenciler yetiştirmemeli.
Sevgi ve saygı kazandırmalı. Disiplin oluşturmalı. Teknolojiye
uyum sağlayabilen insanlar yetiştirmeli. ÖSS’ye hazırlayıcı
olmalı.
Problem çözebilen bireyler yetiştirmeli. Öğrenmeyi Öğretmeli.
Doğa ve çevre bilinci kazandırmalı
Ahlâklı insanlar yetiştirmeli. İnsan sevgisi kazandırmalı.
İnsan haklarına saygılı ve hoşgörülü insan yetiştirmeli. Topluma
yararlı insan yetiştirmeli. Tek doğruyu değil, çok yönlülüğü ön
plana çıkarmalı. Özgüveni yüksek bireyler yetiştirmeli
Fırsat eşitliği sağlamalı. Yaratıcılığı geliştirmeli. Kendisiyle
barışık bireyler yetiştirmeli.
Maddi duygulardan çok, manevi duyguları aşılamalı.
Bireyleri kendilerini ifade edebilecekleri şekilde yetiştirmeli.
Demokrasiye duyarlı bireyler yetiştirmeli. Teorik bilgiler
kazandırmalı. Fırsat eşitliği sağlamalı. Kültürel değerleri yeni
kuşaklara aktarmalı.
Evrensel değerleri kazandırmalı. Dersler eğlendirerek yapılmalı.
Sosyalleşmeyi sağlamalı. Yaşam sevinci kazandırmalı. Toplumsal
değişimi sağlayan bireyler yetiştirmeli. Atatürk ilke ve
inkılâplarına bağlı insan yetiştirmeli. İletişim becerilerini
geliştirmeli. Kişiliği geliştirmeli.
Öğrencileri sıkmamalı. Özgün değerleri olan bireyler
yetiştirmeli. Kültürlü insan yetiştirmeli. Sosyal bireyler
yetiştirmeli. Bireysel haklara saygıyı öğretmeli
2
1
24
18
16
14
9
8
7
6
5
4
3
2
1
351
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tablo 6. Cinsiyet Değişkenine Göre Eğitim Beklentileri
Cinsiyet
n
Kadın
Erkek
144
178
X
4.46
4.37
s
Sd
t
p
.44
.42
320
1.83
.068
p<.05
Tablo 7. Katılımcıların Okullara Göre Eğitimden Beklentileri
Varyansın
Kaynağı
Gruplararası
Gruplariçi
Toplam
KT
sd
KO
F
P
2.889
56.610
59.499
3
316
319
.973
.179
5.375
.001
p<.05
Tablo 8. Katılımcıların Rollerine Göre Eğitimden Beklentileri
Varyansın
Kaynağı
Gruplararası
Gruplariçi
Toplam
p<.05
KT
Sd
KO
F
P
.735
58.893
59.628
2
319
321
.367
.185
1.990
.138
352
ÇANAKKALE SAVASLARI VE BU SAVASLARDA
ÖLEN ÇANLILAR
Muhammet ERAT
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Tarih Bölümü
ÖZET
I. Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri ile çarpıştığı en önemli
cephelerden birisi de Çanakkale Cephesi’dir. I. Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri
safında giren Osmanlı Devleti, Çanakkale Boğazı’na saldıran İngiltere ve Fransa’ya
karşı büyük bir savunma savaşı yaparak denizden boğazın geçilmesine izin vermemiştir.
18 Mart 1915’te Çanakkale’yi denizden geçemeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan’dan
itibaren Gelibolu Yarımadası’na ve Kumkale’ye asker çıkararak karadan Çanakkale’yi
geçmeye çalışmıştır. Yaklaşık 8.5 ay süren kara muharebeleri sonunda yüz binlerce
kayıp vermesine rağmen Türkler, Çanakkale’yi geçirtmemiş ve savaşın sonunda İngilizler
ile Fransızlar mağlup bir şekilde Gelibolu Yarımadası’nı terk etmek zorunda
kalmışlardır. (9 Ocak 1916) Çanakkale Cephesi’nde resmi kayıtlara göre Türk
tarafının toplam zayiatı 208.022’dir. Bu zayiatın 57.084’ü (er-subay) şehittir. Geri
kalanı ise sakat, hasta, kayıp ve esirlerden oluşmaktadır. Şehit olan Çanakkalelilerin
sayısı ise 1.788’dir. Şehit olanlar arasında Çan merkez ve köylerinden savaşa katılan
askerler de yer almaktadır. Çan ve çevresinden cepheye gidip şehit olan askerler daha çok
şu bölgelerde çarpışmışlardır: Arıburnu, Conkbayırı, Sığındere, Soğanlıdere,
Anafartalar. Resmi kayıtlara göre şehit olanların sayısı 83‘türr. Rütbeleri daha çok
er’dir. Şehitler arasında subay bulunmamaktadır. Türk ordusu Çanakkale Cephesi’nde
İtilaf Devletlerine karşı büyük bir zafer kazanırken, Çan ve çevresinden cepheye giden
askerlerin de bu zaferin kazanılmasında önemli katkısı olmuştur.
ABTRACT
The Gallipoli Campaigns were one of the most important fronts of the First World War
I. I. The Ottoman army successfully repulsed the naval and land attacks of the British
and their allies in the Dardanelles and Gallipoli. According to the Ottoman official
records, the number of the Ottoman casualties at Gallipoli front was 208.022, of whom
57.084 lost their lives during the campaign. The rest includes the wounded, injured,
MIA and prisoners. Of the soldiers who fell during the Gallipoli campaigns 1.788 were
from Çanakkale. Many of the fallen came from Çan and its villages, 83 soldiers (no
officers) according to the official records. They mostly fought at Arıburnu, Conkbayırı,
Sığındere, Soğanlıdere and Anafartalar.
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Birinci Dünya Savaşı’nın Başlaması ve Çanakkale Cephesi’nin Açılması
Almanya’nın ve İtalya’nın 19. yüzyılın ikinci yarısında birliklerini tamamlayarak
Avrupa’da büyük bir siyasi ve ekonomik güç olarak ortaya çıkması, hâkimiyet
mücadelesinin kızışmasına yol açmıştır. Fransa’yı yendikten sonra Bismark’ın
önderliğinde büyük ilerleme kaydeden Almanya, dünyanın değişik yerlerindeki
sömürge alanları ile ilgilenmeye başladığı gibi, Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu ve
stratejik önemi yüksek olan toprakları ile de yakından ilgilenmeye başlamıştır. Bu
amaçla Osmanlı Devleti ile yakın ilişkiler kurmuştur. Bilindiği üzere II.
Abdülhamit döneminde kara ordusunun ıslahı için Alman subaylarına önemli
görevler verilmiş ve bazı ekonomik imtiyazlar Almanlara verilmiştir. II.
Abdülhamit dönemindeki bu ilişkiler, sonraki yıllarda İttihat ve Terakki’nin
iktidara gelmesiyle de artarak devam etmiştir3.
Bu arada 19. yüzyıl sonlarından itibaren Avrupa’daki devletlerin birbirleri ile
çeşitli antlaşmalar imzalayarak, ittifaklar kurmaya başladığı görülmektedir.
Almanya’nın Avrupa’nın ortasında büyük bir siyasi ve askeri güç olarak ortaya
çıkması, İngiltere ile Fransa’nın aralarındaki sorunları bir kenara bırakarak
yakınlaşmasına yol açmıştır. Siyasi ve ekonomik çıkarları zarar gören Rusya’nın da
bu oluşuma girmesi ile İtilaf grubu meydana gelmiştir. Almanya bu oluşuma,
yanına Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile İtalya’yı da alarak karşı çıkmak
istemiş, bu şekilde İttifak bloku meydana gelmiştir4.
1914 yılına gelindiğinde Avrupa’daki bu siyasi kamplaşmanın, silahlanma
yarışının ve hâkimiyet mücadelesinin yakın bir tarihte savaşa neden olacağı belli idi.
Nitekim 28 Haziran 1914’te Saraybosna’da Avusturya-Macaristan Veliahtı ve
eşinin bir Sırplı tarafından öldürülmesi, uzun yıllardır her iki blok arasında süren
sömürge yarışının ve dünya siyaseti üzerindeki hakimiyet mücadelesinin sıcak bir
savaşa dönüşmesini sağlamıştır. Bunun akabinde gelişen olaylar sonucunda
Ağustos ayı başlarında Avrupa kendisini büyük bir savaşın içerisinde bulacaktır.
1914 Ağustos ayı başında İttifak bloku içerisinde yer alan Almanya ve AvusturyaMacaristan, İngiltere, Fransa ve Rusya ile savaşa girişmiştir. İtalya ise İttifak bloku
içinde yer almasına rağmen silahlı tarafsızlığını ilan etmiştir. Osmanlı Devleti’nin
durumu ise belirsizliğini korumakla birlikte Harbiye Nazırı Enver Paşa ve diğer
bazı yetkililer Almanların yanında savaşa girilmesi taraftarı idiler. Bu nedenle olsa
gerek, üst yönetimin daha kesin bir kanaate varmamasına rağmen 2 Ağustos
1914’te Osmanlı Devleti, Almanya ile bir gizli ittifak imzalamıştır. Bu antlaşmaya
göre; Almanya, Rusya ile savaşa girerse Türkiye de Almanya’nın yanında yer
alacaktır. Eğer Türkiye savaşa girerse Alman Askeri Islah Heyeti, Türkiye’nin
3 Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, Çev. M. Şevki Yazman, İstanbul 1968, s. 14-36;
Joseph Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü, 1914-1918 I. Dünya Savaşı,
Çev. Kemal Turan, İstanbul 1990, s. 35-41.
4 Almanya ve İtalya’nın birliklerini tamamlamaları ve Avrupa’daki bloklaşmalar için bkz;
Rifat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-1999), İstanbul, 2000, s. 291-308.
354
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
emrinde olacaktır. Bu heyet, ordunun sevk ve idaresinde etkili olacaktır. Bu arada
Osmanlı Devleti tehdide uğrarsa Almanya, kendisine silahla yardım edecektir5.
Antlaşmaya göre Almanya’nın Rusya ile bir savaşa girişmesi karşısında
Osmanlı Devleti’nin de savaşa girmesi mümkündü. Halbuki Almanya antlaşmadan
bir gün önce (1 Ağustos 1914) Rusya’ya savaş açmıştı. Bu önemli husus Türk
heyetinden gizlenmiş ve 2. madde antlaşmada bu haliyle yer almıştır. Bu
antlaşmaya rağmen Osmanlı Devleti, hemen Almanya’nın yanında, İttifak bloku
içerisinde savaşa girmemiştir.
Bu arada Osmanlı Devleti’nin daha önceki yıllarda İngiltere’ye sipariş ettiği
Sultan Osman I ve Reşadiye gemileri, bitmiş olmasına rağmen 3 Ağustos 1914’te,
teslim almaya giden Rauf Bey başkanlığındaki Osmanlı Heyeti’ne Churchill
tarafından verilmemiştir6. Bu olay Osmanlı Heyeti’nde ve kamuoyunda büyük
hayal kırıklığına yol açmıştır. Bu olumsuz durumu iyi değerlendiren Almanya
olmuştur. Şöyle ki; Goeben ve Breslau adlı savaş gemileri, Akdeniz’de İngiliz
gemilerinden kaçmakta ve sığınabilecekleri bir yer aramaktadır. Bu iki geminin
sığınabilecekleri en iyi yer de Çanakkale Boğazı’dır. Goeben ve Breslau, İngilizleri
atlatarak 10 Ağustos 1914’te Osmanlı Başkomutanlığı’nın izniyle Çanakkale
Boğazı’na giriş yapmıştır7. Aslında bu tarihte Osmanlı Devleti hâlâ tarafsızdır ve
gemilerin Marmara’ya geçişine izin vermemelidir. Fakat artan Alman baskısı
karşısında bu iki gemiye Marmara’ya geçiş izni verilmiş ve takip eden İngiliz
gemilerinin boğaza girmeleri engellenmiştir. İngiltere bu durumu protesto etmiştir.
Çünkü, yapılan tarafsızlık ilkesine uymamaktadır. O yüzden Osmanlı tarafı bu iki
gemiyi satın aldığını belirtmiş ve isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirmiş,
asker ve subaylarına da Türk denizci kıyafeti giydirmiştir8. Bu şekilde Türk
donanması her ne kadar komutanı ve askerleri Alman olsa da, iki önemli savaş
gemisine sahip olmuştur. Bir süre sonra Amiral Souchon, deniz kuvvetlerinde
5 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918),
C. IX, Ankara 1999, s. 381; R. Uçarol, s. 466-467.
6 Alan Moorehead, Gelibolu, (Çev. Ali Cevat Akkoyunlu), İstanbul 2002, s. 20; Fahri
Çoker, Bahriyemizin Yakın Tarihinden Kesitler, Ankara 1994, s. 158-159; Dretnot Ateşi ve
Osmanlı Devleti, Reşadiye ve Sultan Osman Savaş Gemilerinin Öyküsü, Haz. Serhat
Güvenç, İstanbul 2005, s. 3.
7 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekâtı, (Haziran 1914 – 25
Nisan 1915), C. V, I. Kitap, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Harp Tarihi Yayınları,
Ankara 1993, s. 91-92; Nazmi, (Deniz Mayınları Grup Komutanı Binbaşı), Çanakkale
Deniz Savaşları Günlüğü (1914-1922), Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı, İzmir, 2004,
s. 16; Erol Mütercimler, Destanlaşan Gemiler, Hamidiye, Yavuz, Nusrat, Alemdar,
İstanbul 1987, s. 106-108; Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş (Yay. Haz.), Çanakkale’de
Bahriyelilerimiz (Muharriri: Emil Vedel), ÇOMÜ, Atatürk ve Çanakkale Savaşları
Araştırma Merkezi Yay., Çanakkale, 1997, s. 6; Matti E.Makela, Yavuz (Goeben)’un
İzinde, Çev. Namık Kemal Ebiz, İstanbul 2006, s. 56-58.
8 Joseph Pomiankowiski, s. 67.
355
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
önemli bir makama getirilerek Yavuz ve Midilli ile birlikte, yanında diğer gemiler
de olduğu halde, Marmara’ya geçerek tatbikat yapmaya başlamıştır.
11 Ağustos’ta İngiliz kruvazörleri Çanakkale Boğazı önlerine gelmiştir.
Sonraki günlerde Boğaz’ın önündeki İngiliz gemilerinin sayısı artış göstermiştir. 9
Eylül’de Osmanlı donanmasında danışman olan Tümamiral Arthur Limpus’la
birlikte İngiliz Deniz Heyeti de İstanbul’dan ayrılmıştır9. Bu arada İngiltere,
Osmanlı Devleti’nin Goben ve Breslau savaş gemilerini satın almasının hukuki
geçerliliğinin olmadığını ileri sürerek 27 Eylül’de Çanakkale Boğazı’nı ablukaya
almıştır10. Boğaz girişindeki İngiliz gemilerinin bir Türk torpidobotunun çıkışına
izin vermemesi üzerine Osmanlı yetkilileri, aynı gün Çanakkale Boğazı’nın diğer
ülke gemilerine kapatıldığını ilan etmişlerdir11.
Boğazların yabancı devlet gemilerine kapatılması, İtilaf tarafında yer alan
Rusya’yı çok etkilemiştir. Çünkü, ekonomik yönden kötü durumda olan Rusya’nın
dış ülkelere ürün satması ve gelir elde etmesi gerekiyordu. Boğazlar kapatıldığında
Karadeniz’de yüzlerce gemi, içlerinde binlerce ton hububatla mahsur kalmıştı. Bu
durum Rus ekonomisine büyük zarar vermiştir.
Amiral Souchon, Osmanlı yetkililerinin izniyle, donanmanın başında 27
Ekim’de Karadeniz’e çıkmıştır12. Sözde talim yapmak için 11 parçadan oluşan
(Yavuz ve Midilli dahil) donanmanın başında Karadeniz’e geçen Souchon, 29/30
Ekim gecesi Rus limanlarını ve limanlarda bulunan savaş gemilerini bombardıman
etmiştir13. Bu bombalama hadisesi Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na
girmesini sağlayacak ve savaşın sonunda fiilen ortadan kalkmasına sebep olacaktır.
Bu olay devletin geleceğini belirleyen önemli bir olay olmuştur.
1 Kasım’da Ruslar, Kafkas sınırında harekete geçtiler. Ertesi gün de Çar II.
Nikola yayınladığı bildiride, Türklere karşı savaşın başlamış olduğunu, Karadeniz
kıyılarında atalarının vasiyeti olan Rus emellerini gerçekleştireceğini belirtmiştir14.
Bu şekilde 2 Kasım 1914’te Osmanlı Devleti, Rusya ile savaşa girişmiş oldu.
Ardından da İngiltere ve Fransa ile siyasî ilişkiler kesildi. 5 Kasım’da İngiltere ve
Fransa, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti15. Bunun üzerine Hükümet yetkililerinin
görüşünü Ayan ve Mebuslar Meclisi’nin onaylamasıyla Osmanlı Devleti de, 11
Kasım 1914’te İtilaf Devletleri’ne savaş ilan etti16.
9 Nigel Steel-Peter Hart, Gelibolu, Yenilginin Destanı, Türkçesi: Mehmet Harmancı, Yeni
Binyıl, [İstanbul], b. t. yok, s. 4; Alan Moorehead, s. 23.
10 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 51.
11 Joseph Pomiankowiski, s. 72.
12 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, 1914-1918 Genel Savaşı, C. III-I, Ankara
1991, s. 235.
13 Liman von Sanders, s. 47-48.
14 I. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’u ele geçirebilmek için yapılan Rus planları hakkında
geniş bilgi için bkz; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, Çanakkale Vuruşmaları ve
Onların Tepki ve Sonuçları, C. III, K.II, Ankara 1991, s. 44-50.
15 Steel ve Hart, s. 5; Karal, s. 398.
16 Enver Ziya Karal, s. 394-399.
356
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Bu arada Ağustos ayından beri Çanakkale Boğazı’nın çıkışında bekleyen ve
boğazı ablukaya alan İtilaf Devletleri donanması, 3 Kasım 1914 tarihinde ilk defa
boğazın girişindeki tabyaları bombardıman etti 17. 3 Kasım sabahı 18 savaş
gemisinden meydana gelen İtilaf donanması, erken saatlerde Boğaz girişine
yaklaşmış ve dört gemisi ile saat 06.55’ten itibaren18 giriş tabyalarını, yaklaşık
13,716 m. uzaklıktan bombardımana başlamıştır. İki İngiliz gemisi Seddülbahir ve
Ertuğrul Tabyalarını bombalarken, iki Fransız gemisi de Kumkale ve Orhaniye
Tabyaları’nı 60 mermi kullanarak bombalamıştır. 17 dakika süren bu saldırıya karşı
Osmanlı topçuları da karşılık vermişlerdir19. Saldırı esnasında Seddülbahir
Tabyası’nın cephaneliğine bir merminin isabet etmesi sonucunda büyük bir
patlama meydana gelmiş ve bazı subaylarla beraber birçok asker de şehit olmuştur.
Türk bataryalarının toplam kaybı 5 şehit, 2 yaralı toplam 7 subay; 66 şehit ve 19
yaralı olmak üzere toplam 85 er idi20. Çanakkale Cephesi’nde Türk tarafının vermiş
olduğu ilk kayıplar bunlardır.
Bu saldırıdan sonra Türk tarafı boğazın güvenliğini sağlamak için büyük bir
hazırlığa girişmiştir. Tabyalarda bazı değişiklikler yapılmış, Edirne’den,
İstanbul’dan ve eski savaş gemilerinden toplar sökülerek Boğaz’a yerleştirilmiştir.
Bu bombardıman esnasında zarar gören dış tabyalar tamir edilmiş, kısa menzilli
topların bir kısmı iç tabyalara yerleştirilmiş ve mayın hatları çoğaltılmıştır21.
Aslında İngilizlerin Çanakkale Boğazı’na yönelik bir harekât düşüncesi, daha
önceki yıllara dayanmaktadır22. Ancak, savaşın başlamasına kadar herhangi bir
ciddi fiili müdahale gerçekleşmemiştir. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi ile
birlikte artık 1914 yılı sonlarında ve 1915 yılı başlarında Londra ve Paris’te seri
toplantılar düzenleniyor ve Çanakkale Boğazı’na yönelik bir saldırı ihtimali
üzerinde hararetli tartışmalar yapılıyordu.
Bilindiği üzere Deniz Bakanı W. Churchill, Çanakkale Boğazı’na yapılacak
saldırının sadece deniz kuvvetleri ile yapılmasının yeterli olacağını, karaya asker
17 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 99; Aziz Kaylan (Der.,), Çanakkale İçinde Vurdular
Beni, Tercüman Binbir Temel Eser, [İstanbul], b. t. yok., s. 53; Ahmet Altıntaş-Zeynep
Altıntaş, s. 8.
18 Emin Ali, “Çanakkale’ye Düşman Donanmasının Hücumları 5 Mart 1331”, Yeni
Mecmua, (Özel Sayı), Neşre Haz. Abdurrahman Güzel, AÇASAM Yay., Çanakkale 1996, s.
10.
19 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 99-100. Kal’a-i Sultaniye Mutasarrıflığı’ndan
Dahiliye Nezareti’ne 21 Teşrin-i Evvel 1330 (3 Kasım 1914)’da gönderilen şifre, BOA,
DH.EUM, 3. Şb, 2/48’den nakleden Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri – I,
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay.,
No: 71, Ankara 2005, s. 9-10.
20 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 100; Şemsettin Çamoğlu, Çanakkale Boğazı ve
Savaşları, İstanbul 1962, s. 87; Şemsettin Çamoğlu, 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi,
Çanakkale 1953, s. 17; Nazmi, Çanakkale Deniz Savaşları Günlüğü, s. 21.
21 Bayur, III/II, s. 60.
22 Mete Tuncoku, Çanakkale 1915, Buzdağının Altı, Ankara 2002, s. 106-107.
357
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
çıkarmanın gerekli olmadığını düşünmekte idi. Lord Fisher ise bu düşünceye karşı
çıkmakta idi. Fisher buna rağmen, gerekli olan bütün teşebbüslerin yapılarak, her
türlü fedakârlığın gösterilerek ne pahasına olursa olsun, İstanbul’un zapt edilmesini
istiyordu23.
Ocak ayı başında daha önce Rusların da teklif ettiği amaca hizmet etmek
gayesiyle Churchill ve Kitchener, Türklerin Kafkas Cephesi’ne asker göndermesini
engellemek için Doğu Akdeniz’de ekonomik bir “gösteri” yapılabileceğini
düşünüyordu. Kitchener, bu düşüncesini Ruslara da iletmiştir. Ayrıca Churchill’e
de küçük bir operasyon düşündüğünü, gayesinin korkutma ve blöf olduğunu ve
“doğuya gidecek destek güçlerini durdurmada etkili olacak tek yerin Çanakkale
Boğazı olduğunu” ifade etmiştir.
6 Ocak’ta Churchill, Amiral Carden’dan Çanakkale Boğazı’nı geçmek için
yapılması gereken harekâtın planının ayrıntılarını istedi. Beş gün sonra 11 Ocak’ta
Carden, Doğu Akdeniz Filosu’nu Akdeniz’den Marmara’ya geçirmek için ayrıntılı
bir savaş planını Savaş Konseyi’ne sundu24. Planda 12 zırhlı, 3 savaş kruvazörü, 3
hafif kruvazör, 12 destroyer, 6 deniz uçağı, 12 mayın tarayıcı gemi ve daha birçok
geminin kullanılması gerektiği belirtiliyordu. Planın yürürlüğe girme tarihi olarak 15
Şubat öngörülmüştü. Planın başarılı olabilmesi hava koşullarının iyi olmasına, yol,
cephanenin tedarikine ve Türk tarafının savunmada göstereceği başarısızlığa
bağlıydı. Amiral Carden’in planında en önemli engelin saldırı karşısında Türklerin
moral gücünden bahsedilmesi, bataryaların yetersiz olduğu ve mayın hatlarından
kolayca geçeceklerini düşünmelerinden kaynaklanmaktadır25.
Carden’in hazırlamış olduğu boğazı geçme planı 13 Ocak’ta Savaş
Konseyi’ne sunuldu ve yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi26. Diğer taraftan
hem Çanakkale Boğazı’nı, hem de İstanbul’u elde tutmak için önemli miktarda
askere ihtiyaç duyulacağı belirtilmiş, ancak donanmanın başarısızlığı durumunda
prestij kaybetmeden daha önceki bir aşamada, sınırlı bir operasyon için
gönderildiği ileri sürülerek geri çekilebileceği konusunda fikir birliğine varılmıştır27.
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Boğazı’na girişilecek harekât hakkındaki
bu kararı 18 Ocak’ta Fransız hükümeti’ne bildirilmiş ve bu operasyona katılması
istenmiştir28.
Savaş Konseyi’nin 28 Ocak toplantısında Amiral Fisher’in muhalefetine
rağmen, Çanakkale’ye yalnız denizden savaş gemileriyle saldırma kararı alınmıştır29.
23 İngiltere Bahriye Nazırı W. Churchill’in Aralık 1915’ta Avam Kamarası’nda yaptığı
konuşma için bkz; Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri – II, T.C. Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın No: 73, Ankara
2005, s. 183-185.
24 Bayur, III/II, s. 26; Steel-Hart, s. 7.
25 Karal, s. 432.
26 Moorehead, s. 33-42; Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş, s. 118-124 (Kitabın içinde yer
alan Çanakkale Raporu’ndan).
27 Steel-Hart, s. 8.
28 Bayur, III/II, s. 27.
358
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Churchill’in ısrarları sonunda Savaş Konseyi’nin Çanakkale harekâtı
hakkında verdiği karardan sonra, 5 Şubat’ta Amiral Carden’a gerekli emirler
verilmiş ve harekâta mümkünse iki hafta sonra başlanması istenmiştir.
Çanakkale Boğazı’nın zorlanmasının İtilaf Devletleri açısından birçok sebebi
bulunmaktadır. Bunların birincisi, Çanakkale Boğazı’nın kapalılığı devam ettiği süre
içerisinde Rusya’nın tek başına İttifak Devletleri ile barış antlaşması imzalayacağı
hakkındaki tehdididir30.
Çanakkale Cephesi’nin açılmasında ikinci sebep olarak, diğer tarafsız
devletler üzerinde nüfuz elde ederek onların İtilaf safına geçmelerini sağlamak ve
özellikle Balkan ülkelerinden Bulgaristan ve Romanya’nın İttifak Devletleri
yanında savaşa girmelerini engelleyerek, kendi saflarında yer almalarını sağlamak
düşüncesi ifade edilebilir31.
Üçüncü sebep Osmanlı Devleti’nin başkent İstanbul’u işgal ederek, mağlup
etmek ve barış imzalamaya zorlamak olarak ileri sürülebilir32.
Diğer bir sebep de Osmanlı kuvvetlerinin Mısır’a sevkini önlemektir33.
Yukarıda dile getirilen sebepler elbette Çanakkale Cephesi’nin açılmasına
etki yapmıştır. Ancak, bütün bu sebeplerin dışında en önemli ve dikkat çeken
husus Boğazların ele geçirilmesidir. Çünkü Boğazlar tarih boyunca stratejik
önemini her zaman korumuş ve bir çok devlet bu bölgeyi ele geçirmek istemiştir.
Bu nedenle Cephenin açılmasında Boğazların İngiltere ve Fransa tarafından ele
geçirilme düşüncesinin ön planda olduğunu söylemek mümkündür.
İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’na Yaptığı Saldırılar ve 18 Mart
Zaferi
Çanakkale Boğazı’na saldıracak donanmanın komutanı olan Amiral Carden’e
verilen yönergede bu saldırının ilk amaçları şu şekilde belirtilmişti:
1. Çanakkale dışında bulunan 4 tabyanın (Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale
ve Orhaniye) tahribi.
2. Boğazın girişinde bulunan mayınların toplattırılması.
3. Çanakkale’ye kadar olan tabyaların tahrip edilmesi.
4. Kilitbahir (Namazgâh, Mecidiye ve Hamidiye) ve Çanakkale bölgesindeki
(Çimenlik, Mecidiye ve Hamidiye) tabyaların susturulması.
5. Çanakkale’nin kuzeyindeki tabyaların tahrip edilmesi ve mayın hatlarının
toplattırılması.
6. Müttefik donanmasının Boğaz’dan geçerek Marmara Denizi’ne girmesi34.
7. Başkent İstanbul’a karşı bir gösteride bulunulması35.
Bayur, III/II, s. 38-40; Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 78.
Çanakkale Muharebeleri – I, s. 35, 42; Mete Tuncoku, s. 31.
31 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 35, 65; Bayur, III/II, s. 55-57; Tuncoku, s. 31.
32 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 35, 42; Karal, s. 434; Tuncoku, s. 31.
33 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 35, 42, 65.
34 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 47-48.
29
30
359
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
19 Şubat saldırısı öncesinde Müttefik Filosu’nun sahip olduğu gemilerin, üç
tümenden oluştuğu görülmektedir. 1. ve 2. Tümenler İngiliz gemilerinden, 3.
Tümen ise Fransız gemilerinden meydana geliyordu.
1. Tümen’de Inflexible, Agamemnon, Queen Elizabeth; 2. Tümen’de
Vengeance, Albion, Cornvallis, Irrestible, Triumph; 3. Fransız Tümeni’nde ise
Suffren, Bouvet, Gaulois ve Charlemagne gemileri bulunuyordu.
Inflexible Amiral Carden’in, Vengeance Amiral de Robeck’in ve Suffren de
Amiral Guepratt’ın sancak gemileri idi.
Müttefik Filosu’nda yukarıda belirtilen savaş gemilerinin dışında daha birçok
gemi mevcuttu. İngilizlerin gemi sayısı 15’i muharebe gemisi, 4’ü hafif kruvazör, 1
depo gemisi, 6 uçak mevcutlu 1 uçak gemisi, 16 muhrip, 5 denizaltı, 7 mayın
arama-tarama gemisi olmak üzere toplam 49 idi.
Fransızların gemi sayısı da 5’i muharebe gemisi, 1’i uçak gemisi, 6’sı muhrip,
2’si denizaltı olmak üzere toplam 13 idi.
Bu filoya sahip olan Müttefik donanması hedefini gerçekleştirmek için Şubat
ayı ortalarında harekete geçmiştir. Bu amaçla Boğaz’ın dışında hazırlıklarını
tamamlayan İtilaf Devletleri donanmasından iki torpido 19 Şubat 1915 günü Saat
09.51’de36 yaklaşık 11.000 metreden Corwallis, Orhaniye; Saat. 10.01’de Triumph,
Ertuğrul ve Saat.10.32’de Suffren, Kumkale Tabyalarına ateş açmaya başlamıştır.
Yedi buçuk saat süren bu bombalama esnasında 1.000’den fazla top
mermisi37 kullanıldıysa da önemli bir başarı elde edilememiştir. Bu saldırısı
sırasında Türk savunma hattının karşı koyması üzerine İtilaf donanmasından üç
zırhlı gemi zarar görmüş ve bu mukavemet karşısında donanma geri çekilmek
zorunda kalmıştır38. Türk tarafında 2’si subay 4 şehit verilmiş, 11 er yaralanmıştır. 2
top kullanılamaz hale gelmiştir. Bir topun ön tekerlekleri zarar görmüş, kundak ve
kızağında hasar oluşmuştur. Seddülbahir ve Kumkale tabyalarında, rampa ve
döşemeler zarar görmüş, özellikle Kumkale daha çok tahrip edilmiştir. Genel
olarak tabyaların mazgalları, bonetleri, siper ve şivlerinin bazı kısımları önemli
ölçüde zarar görmüştür.
19 Şubat saldırısının büyüklüğüne, kullanılan cephanenin ve gemilerin
çokluğuna, uzun bir süre bombardımanın sürmesine rağmen Türk tarafının kaybı
büyük olmamıştır. Ancak, giriş kısmındaki tabyaların yandan ateş altına
alındıklarında hasar gördükleri anlaşılmış olduğundan bunun için tedbir alınması
gereği ortaya çıkmıştır39.
Çanakkale Boğazı’na ikinci büyük saldırı Müttefiklerin hazırlıklarını
tamamlaması ve hava şartlarının elverişli olması üzerine 25 Şubat’ta
gerçekleşmiştir. Bu saldırıda hedeflenen amaç, 19 Şubat saldırısında tahrip
Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş, s. 11; Bayur, III/II, s. 61-62; Karatay, s. 179.
William Manchester, s. 533; Moorehead, s. 46.
37 Aziz Kaylan, s. 54.
38 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 16-18.
39 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 118; Çanakkale Muharebeleri – I, s. 36-37.
35
36
360
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
edilemeyen giriş kısmındaki tabyaların tamamının tesirsiz hale getirilerek, Carden
planının birinci aşamasını gerçekleştirmektir.
On iki savaş gemisi40 ile sabah saatlerinden akşam saat 17.30’a kadar İtilaf
donanmasının bombardımanı devam etmiştir. İlk taarruz Amiral de Robeck’in
sancak gemisi olan Vengeance ve Cornwellis ile yapılmıştır. Daha sonra
Agamemnon, Queen Elizabeth, Irresistible ve Gaulois devreye girerek Ertuğrul,
Seddülbahir, Kumkale ve Orhaniye Tabyalarını bombalamaya başlamıştır. Saat
10.13’te Queen Elzabeth, Helles burnu fenerinden 10.600 metre uzaklıktan
Seddülbahir Tabyası’nı ateş altına almıştır. Bu sırada Ertuğrul ve Orhaniye
bataryaları, Müttefik gemilerinin yoğun ateşi ve mesafenin uzaklığından dolayı
karşılık veremediler. Ancak, Saat 10.17’de Ertuğrul bataryası Agamemnon’a
karşılık vermeye başladı. Agamemnon da buna cevap verdi. Bataryanın ateşi 15
dakika sürmesine rağmen, zor durumda kalan Agamemnon oradan hemen
uzaklaşmak zorunda kaldı. Çünkü, 10 dakikada yedi isabet almış, 8 personelini
kaybetmiş ve geminin bazı kısımlarında hasar oluşmuştu41.
25 Şubat saldırısı Müttefik donanması için büyük kazanç sağlamıştır. Boğaz
girişindeki tabyaların susturulması42 Müttefik donanmasına adeta Boğaz’ın girişini
açmış oluyordu.
25 Şubat’ta gerçekleştirilen bu saldırı, hem daha çok gemi ile
gerçekleştirilmiş, hem de aralıksız şekilde, daha uzun bir süre içerisinde tabyalar
bombalanmıştır. Bu saldırı esnasında Ertuğrul’un yanısıra Orhaniye ve Seddülbahir
tabyaları da önemli ölçüde zarar görmüştür43. Dört top etkisiz hale getirilmiş,
tabyalar tahrip edilmiş ve boğazın medhal kısmı mayınlardan temizlenmiştir44. 25
Şubat’taki saldırıda Türk tarafında beş şehit ve on dört yaralı vardır.
Bu saldırının hemen ertesi günü (26 Şubat) kalabalık bir şekilde gelen İtilaf
donanması (on iki mayın arama gemisi, üç torpido ve dört zırhlı) yine boğazın giriş
kısmında iken batarya mevzilerini aramaya başlamıştır.45. 26 Şubat’ta batarya ve
tabyalara fazla zarar veremeyen İtilaf donanması, Anadolu obüs bataryalarının da
cevap vermesiyle yavaş yavaş boğaz dışına çıkmıştır46. Fakat bugünkü saldırı
esnasında Müttefik Filo karaya asker çıkarak Kumkale ve Seddülbahir’deki
bataryaları tahrip etmeye çalışmıştır47.
İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan donanmanın Çanakkale Boğazı’nı
zorlaması 18 Mart saldırısından önceki günlerde aralıksız bir şekilde devam
Karal, s. 435.
Çanakkale Muharebeleri – I, s. 18, Emin Ali, s. 14-16.
42 İdari Faaliyetler ve Lojistik, X, s. 201; Joseph Pomiankowiski, s. 103.
43 Ahmet Altıntaş, Belgelerle Çanakkale Savaşları, ÇOMÜ, Atatürk ve Çanakkale Savaşları
Araştırma Merkezi Yay., Çanakkale, 1997, s. 37.
44 Steel-Hart, s. 11.
45 Nazmi, s. 41.
46 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 19.
47 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 131-132.
40
41
361
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
etmiştir. Bu zorlama zaman zaman boğaz içerisine girilerek iç kısımlardaki
bataryaların bombalanması ve mayın hatlarının temizlenmeye çalışılması şeklinde
olduğu gibi, bazen de bombardımandan sonra Gelibolu Yarımadası’nın güney
ucuna (Seddülbahir) veya Anadolu yakasının kıyı kesimine (Kumkale) asker
çıkarmak şeklinde de olabiliyordu.
İtilaf donanması bir yandan Seddülbahir’e asker çıkarmaya çalışırken, diğer
taraftan Kumkale’ye de asker çıkarmaya teşebbüs etmiştir. 4 Mart’ta Seddülbahir48
ve Kumkale’ye yapılan ve başarısızlıkla sonuçlanan çıkarmalar, Müttefikler
nezdinde olumsuz bir hava doğurmuştur. Bu yüzden 25 Nisan’a kadar bir daha
karaya asker çıkarma girişiminde bulunulmamıştır. Diğer taraftan bu başarısızlık
Türk tarafının moral açısından daha iyi bir duruma gelmesine neden olmuş ve
topçuların kendine güvenini sağlamıştır.
Diğer taraftan Çanakkale Boğazı’nda ciddi bir başarı elde edilememesine
rağmen önemli miktarlarda kayıpların verilmesi, İngiltere’de kaygıya neden
olmuştur. Özellikle mayın arama-tarama faaliyetlerindeki başarısızlık ve bu esnada
seyyar bataryalara hedef olunarak kayıpların verilmesi, özellikle Churchill nezdinde
tenkit konusu olmuştur49.
Bu arada d’Amade’nin Doğu Sefer Gücü’nün başına atanması üzerine50
İngilizler daha üst mertebede bir komutanı bölgeye göndermek zorunda
kalmışlardır. Aslında Birdwood en üst komutan olmayı bekliyordu. Ancak
Kitchener, 11 Mart’ta Savaş Bakanlığı’na Merkezi Kuvvetler Komutanı olan
General Sir Ian Hamilton’u Çanakkale Boğazı’na girişilecek büyük harekât için en
üst komutan olarak atadığını bildirdi51. Ertesi gün, Hamilton Kitchener’la görüştü
ve yeni görevi tebliğ edildi. Hamilton ve kurmayları en kısa sürede Doğu
Akdeniz’e ulaşabilmek için hemen yola çıktılar. Hamilton ve kurmay heyeti Doğu
Akdeniz Filosu’nun üstlendiği Bozcaada’ya 17 Mart akşamı ulaşabildiler52.
Mart ayı başlarına kadar yapılan saldırılar herhalde Carden’de Boğazı sadece
donanma ile geçme ihtimalini zayıflatmış olsa gerek, 16 Mart’ta rahatsızlanmıştır.
Bunun üzerine Londra, Carden’i görevden almış yerine vekili John de Robeck’i
getirmiştir53.
Mart ayı ortasında İtilaf Donanması bütün hazırlıklarını tamamlamış ve
büyük saldırı için artık gün saymaya başlamıştı. Bu arada Müttefikler, geceleri
boğaz içerisindeki mayın hatlarının temizlenmesi için büyük gayret gösteriyor,
Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 147.
Moorehead, s. 50.
50 General de Amade emrindeki Fransız Doğu Sefer Kuvveti, 11 Mart’ta Bizerte’den
hareket etmiş ve 15 Mart’ta Mondros Limanı’na gelmişti. Bkz; Çanakkale Cephesi
Harekâtı, V/I, s. 178.
51 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 178; Karal, s. 436.
52 Steel-Hart, s. 14-15.
53 Steel-Hart, s. 16; Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 178-179; Moorehead, s. 51-52;
Karal, s. 436; Karatay, s. 180.
48
49
362
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
gündüzleri de tabya ve bataryalara taciz ateşinde bulunuyordu. Amiral de
Robeck’e, Boğaz’ın en dar yerine kadar olan bölgenin yedi kilometre yakınına
kadar mayınların temizlendiği yönünde rapor verildi. O yüzden donanma KepezSoğanlı hattına kadar rahat sokulup manevra yapabilecekti. Ancak Nusret Mayın
gemisinin, gemilerin manevra yapabileceği alana, Karanlık Liman açıklarına
(Erenköy Koyu) bir mayın hattı döşemesi bu planları bozacaktı54.
Boğaz önünde büyük bir saldırı için hazırlık yapmakta olan Carden, Deniz
Bakanlığı’na “çetin ve kesin davranma zamanının geldiği konusunda” hemfikir
olduğunu, Marmara’ya geçtiği anda bağlantıyı sağlamak için geride askerî
faaliyetlerin başlaması gerektiğini, bu geçiş esnasında büyük kayıplar olabileceğini,
bu yüzden yedek savaş gemilerinin hazır tutulmasının gerekli olduğunu belirtmiş
ve mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde yedek cephane istemiştir.
Bakanlık bunun üzerine 15 Mart’ta Amiral Carden’e, harekât esnasında
Mondros’ta 59.000 askerin bulunabileceğini, ayrıca 18.000 kişilik 29. Tümen’in 2
Nisan’dan sonra bölgeye varabileceğini belirtmiştir.
18 Mart büyük deniz taarruzundan önce Çanakkale Müstahkem Mevki
Komutanı Cevat Paşa, Başkomutanlığın isteği doğrultusunda, Boğaz bölgesindeki
bazı birlikleri iç kısımlara kaydırmış, yeni gelen birlikleri de boğazın her iki yakasına
yerleştirmeye gayret etmiştir.
Bu hazırlıklar esnasında Nusret Mayın Gemisi de 7/8 Mart gecesi Çimenlik
Kalesi önünden ayrılmış ve Erenköy Koyu’na Saat 05.00’ten itibaren 100 metre
aralıklarla 26 adet karbonik mayın dökmüştür. Mayın aralıkları 100 ile 150 metre,
su yüzeyinden derinlikleri 4,5 metredir55.
17 Mart 1915’te Queen Elizabeth gemisinde, donanma tarafından Boğaz’a
yalnız denizden yöneltilecek saldırı konusunda bir toplantı yapılmıştır. Bu
toplantıya Müttefik Filo Komutanı De Robeck, Kurmay Başkanı Keyes, Limni Üs
Komutanı Wemyss, Fransız Filo Komutanı Guepratte ve Akdeniz Sefer Kuvveti
Komutanı Hamilton ile Fransız Doğu Sefer Kuvveti Komutanı De Amade
katılmıştır. Toplantıda 18 Mart’ta yapılacak taarruzun nasıl bir plan dâhilinde
yapılacağı kararlaştırılmıştır.
18 Mart Saldırısını yönetecek olan İngiliz Amiral de Robeck Müttefik
donanmasının başında bulunuyordu. Donanma ikisi İngiliz ve bir de Fransız
olmak üzere, 3 deniz tümeninden meydana geliyordu. Donanmanın Kurmay
Başkanı Komodor Roger Keyes’dir.
Amiral de Robeck’in komutası altında bulunan 1. Tümen donanmanın en
güçlü gemileri olan Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson savaş gemileriyle,
Inflexible muharebe kruvazöründen oluşmaktaydı.
2. Tümen’in komutanı Albay Hayes Sadler’dir. İngiliz Ocean, Irresistible,
Albion, Vengeance, Swiftsur, Majestic, Canepus ve Cornwallis gemilerinden
meydana gelmişti.
54
55
Steel-Hart, s. 17.
Nazmi, s. 44; Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 170-173; Emrullah Nutku, s. 23-24.
363
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
3. Tümen’in komutanı Fransız Amirali Gueprate idi. Fransız Suffren,
Bouvet, Gaulois ve Charlemagne gemileri ile İngiliz Triumph ve Prince George
muharebe gemilerinden oluşmaktaydı.
Bu kuvvetlerin yanı sıra kara kuvvetleri de hazır edilmişti. Herhangi bir
durum karşısında kullanılabilecekti56.
17/18 Mart gecesi İngiliz Mayın tarama filosu Akyarlar’la Kepez Körfezi
arasındaki alanı taramış ve 18 Mart sabahı vermiş olduğu raporda bölgenin
mayınsız olduğunu belirtmiştir57. Aynı şekilde Fransız mayın arama-tarama filosu
da Akyarlar’a kadar olan bölgenin mayından temizlenmiş olduğunu bildirmiştir.
Müttefik donanmasının büyük bir hazırlık içinde olduğunu değişik
kaynaklardan öğrenen Albay Cevat Bey (Paşa), Bozcaada’da savaş gemilerinin
toplanmakta olduğuna dair de bazı haberler almıştı. Ayrıca 18 Mart sabahı bir keşif
uçağı Bozcaada’da büyük bir hareketlilik olduğunu tesbit etmiş ve komutanlığına
bildirmişti. Ancak, Müstahkem Mevki Komutanlığı herhalde bu hareketliliği farklı
bir şekilde değerlendirmiştir. Belki bu sebeple Cevat Paşa, 18 Mart sabahı Gelibolu
Yarımadası’nda Kirte’de bulunan askeri birliklerini ve Seddülbahir sahil mıntıkasını
Mustafa Kemal Paşa ile birlikte teftişe gitmiştir58. Karargâha ancak öğleden sonra
Saat 14.00’te gelebilmiştir59. Bu süre içerisinde savaşı Kurmay Binbaşı Selahaddin
Adil (Paşa) yönetmiştir60.
Yapılan hazırlıklardan sonra Müttefik donanması, 18 Mart sabahı Amiral De
Robeck komutasında kalabalık bir şekilde Çanakkale Boğazı’na giriş yaptı. 1. İngiliz
Tümeni, Saat 10.30’da61 Agamemnon önderliğinde Boğaz’dan içeri girmiştir. Saat
11.00’da gemiler, Kumkale’nin arkasından açılan obüslerin ateşi altına girmişlerdir.
Gemiler hedeflenen yere doğru gittikçe, bu taciz ateşi de şiddetini arttırmıştır. Saat
11.30’da 14.000 yardadan (12,801,60 m.) İtilaf donanmasına ait 13 büyük savaş
gemisi, yanlarında birçok torpido ile beraber Dardanos, Hamidiye ve Rumeli
yakasındaki Mecidiye istihkâmlarını şiddetli bir şekilde bombardımana başlamıştır.
Müttefikler açısından ilk yarım saatlik bombardıman başarılı idi. Ancak, gemilerin
iç kısımlara ilerlemeleri devam ederken sayıları artmış olan obüslerin atışları
eskisinden daha etkili bir şekilde yapılıyordu.
Queen Elizabeth savaş gemisinin ateşe başlamasından kısa bir süre sonra “A
Hattı” gemilerinin tamamı bombardımana başlamıştır. Tabyalardan bu atışlara
karşılık verilmiyor veya bir-iki tane atış yapılıyordu. Ancak, mayın hatlarını koruyan
bataryalarla, obüs bataryalarının ateşi şiddetlenerek artıyordu. Öğle üzeri Queen
Elizabeth, Çimenlik Tabyası’nı bombalamaya başlamış ve attığı bir mermi
Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 188-192.
Steel-Hart, s. 17.
58 Mustafa Kemal Atatürk, Arıburnu..., s. 8; Selahattin Adil Paşa, “Çanakkale Hatıraları”,
Çanakkale Hatıraları, Yay.Haz., Metin Martı, C. 1, İstanbul 2001, s. 130.
59 Selahattin Adil Paşa, s. 134-135.
60 Karal, s. 440.
61 Bayur, III/II, s. 69; Selahattin Adil Paşa, s. 131; Moorehead, s. 53; Karatay, s. 181.
56
57
364
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
patlamaya neden olmuştu. Bu arada Triumph savaş gemisi de Dardanos Tabyası’nı
hedef almıştı. Öğleye kadar Müttefik donanması şiddetli bir şekilde tabyaları ve
bataryaları bombalamış, ancak Türk topçusundan ciddi bir karşılık görmemişti.
Bu durum karşısında Amiral de Robeck, Saat 12.06’da verilen zararı yeterli
görerek 3. Tümen’in “A Hattı”nın arasından geçerek daha yakın bir yerden atış
yapmasını emretmiştir62.
Ancak bu sırada kapalı mevzilerde bulunan toplar ve obüs bataryaları
atışlarını arttırmışlardır. Bu atışlardan gemiler fazla zarar görmemesine rağmen, bir
süre sonra Agamemnon ile Inflexible63 isabet almaya başlamıştır. Erenköy’ün
güneyinde bulunan bir bataryanın atışlarından isabet alan Agamemnon’un
komutanı, Türk topçularına mesafe kaybettirmek için 360 derecelik dönüş
yaptırarak eski yerini almak zorunda kalmıştır.
Amiral Guepratte, Amiral de Robeck’den işareti alınca, “A Hattı” gemilerine
yer açmak için Suffren ve Bouvet gemileriyle Anadolu kıyısından ve Gaulois ile
Charlemagne gemileri de Boğaz’ın batı kıyısından ilerlemeye başlamıştır. Ancak,
gemiler daha ateşe başlayamadan Çanakkale-Kilitbahir ve diğer topçuların ateşi
altında kalmışlardır. Buna rağmen Guepratte, gemilerinin 10.000 yarda (9,144.00
metre) mesafeye kadar yaklaşmalarını istemiştir. Müttefik donanmasının bu ağır
ateşi karşısında bazı bataryalar susturulmuşsa da, tabyalardaki toplar bütünüyle
susmamıştır. Ancak, donanmanın ateşi gittikçe şiddetini arttırmaktadır.
Saat 13.20’de Anadolu Hamidiye Tabyası Dardanos’a yaklaşmak isteyen
Bouvet gemisini hedef alarak ateşe başlamıştır.
Saat 13.30’da İngiliz filosu ağır bir şekilde ama sürekli ve düzenli bir ateşle
ilerlemekte, savaş alanına giren Fransız gemileri de bu şiddetli ateşe ortak olmakta
idi. Böylelikle Rumeli Mecidiye, Hamidiye ve Namazgâh Tabyaları şiddetli bir ateş
altında bırakılmıştı. Bu arada Queen Elizabeth 380 mm çapındaki toplarıyla
Anadolu Hamidiye Tabyası’nı şiddetli bir şekilde ablukaya almıştı.
Dardanos, Mesudiye bataryalarıyla, Soğanlı Bölgesi, sürekli olarak
donanmanın şiddetli ateşine maruz kalıyordu. Rumeli Mecidiye Tabyası’nda yoğun
bombardıman esnasında isabet alan mermiler yüzünden iki top takım erlerinin
hepsi şehit veya yaralandığından, toplar savaş dışı kalmıştı. Bu bataryada 10 şehit
ve 24 yaralı bulunmakta idi.
Saat 14.00’e doğru Türk topçularının ateşinin azalmaya başladığı
gözlenmektedir. Bu sırada Rumeli Mecidiye Tabyası’nda sadece 1-2 top karşılık
verebilmektedir. Anadolu Hamidiye Tabyası’nda 355/35’lik iki topla 240/25’lik
toplardan sadece birkaçı ateş açabiliyordu. Rumeli Hamidiye Tabyası’nda ise her iki
top da zarar gördüğü için savaşa katılamıyordu64.
Steel-Hart, s. 17
Bayur, III/II, s. 70; Karal, s. 441.
64 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 194-207.
62
63
365
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Saat 14.00’te Anadolu Hamidiye Tabyası tarafından ateş altına alınan Bouvet
gemisinin isabet aldığı görülmüş, hafif bir duman yükselmiş65 ve gemi yan yatmaya
başlamıştır. Üç dakika sonra da batmıştır. Bouvet’nin isabet aldığını gören filodaki
diğer gemilerdeki mürettebat, hemen sandallarla yardıma gitmiş, fakat
patlamasından korkulduğu için fazla yanaşılamamış, sadece bazı mürettebat
kurtarılabilmiştir66. Bouvet’de mahsur kalan Albay Rageot ve mürettebattan 639
denizci boğulmuştur67. Bouvet’nin batması ile savaşın gidişatı değişmeye başlamış,
Müttefik donanması Saat 14.10’da ateşini azaltmıştır.
Saat 15.15’te Namazgâh kışlasına düşen bir mermi, kışlanın çatısını
uçurduğu gibi büyük bir yangın çıkarmış ve 15 dakikada kışla büyük ölçüde
yanmıştır. Saat 15.20’de Anadolu Hamidiye Tabyası, ateşini Irresistible’e
yöneltmiştir. Saat 16.14’te İngiliz gemisi bir mayına çarpmıştır68.
Bu arada saat 16.11’de büyük bir yara almasına rağmen “A Hattı”ndaki
yerine korumaya çalışan Inflexible, sancak tarafından bir mayına çarparak ağır
hasar almıştır. Tehlikeli bir şekilde yana yatan gemi, mayına çarptığını, savaş
alanından çıkmak istediğini bildirmiştir. Inflexible, yanına yardım için gelen
Phaeton kruvazörünün eşliğinde güç bir şekilde Boğaz dışına çıkmıştır69.
Saat 16.30’de Irresistible, iskele yönüne yatmış ve duman içinde kalmıştır.
Gemi obüs bölgesine yakın olduğu için şiddetli top ateşine tutulmuştur. Ateş
edemediği gibi, hareket de edemiyordu. Akıntıyla önce Karanlık Liman, sonra da
Dardanos bataryası doğrultusunda yol almaya başladı. Saat 17.30’da gemiye Rumeli
Mecidiyesi’nden de isabetli atışlar yapıldı.
Bu arada Irresistible gemisinin yanına gelmeye çalışan Ocean70, sancak
yönüne doğru eğilmiştir. Torpidolar Irresistible’a yardıma gitmek istiyor, ancak
obüsler buna izin vermiyordu. Bu yüzden torpidolar Ocean gemisinin yanına
gitmiştir. Zor şartlar altında batmakta olan her iki geminin mürettebatını tahliye
etmeye çalışmışlardır71.
Muharebelerin en çetin anında Rumeli Mecidiye Tabyası’na isabet eden bir
merminin verdiği hasardan dolayı askerlerin bir kısmı şehit olmuş ve topların
mekanizması bozulmuş, çalışamaz hale gelmiştir. Müttefik gemilerinin Boğaz’ın iç
kısımlarına doğru gelmekte olduğunu gören Edremitli Mehmet oğlu Seyyid
Onbaşı, yaklaşık 150 kilogram olan top mermisini sırtına alıp topun ağzına
sürmüştür. Topun hedefinde İngiliz Ocean gemisi vardır. Seyyid Onbaşı’nın atışı
Ocean’a isabet etmiş ve gemi bulunduğu yerden ayrılarak, geriye dönmek
Selahattin Adil Paşa, s. 134; Steel-Hart, s. 17.
Çanakkale Muharebeleri – I, s. 44-45, 67-68; Nazmi, s. 47; Karal, s. 442; Bayur, III/II, s.
70; Karatay, s. 181-182; Ş. Çamoğlu, Çanakkale Boğazı.. s. 96.
67 Moorehead, s. 55.
68 Steel-Hart, s. 19;Bayur, II/II, s. 70.
69 Moorehead, s. 56.
70 Karal, s. 442.
71 Moorehead, s. 56-59.
65
66
366
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
istemiştir. Ancak manevra yaparken mayın hattına çarpmış, bir süre sonra da
batmıştır72.
18 Mart saldırısı esnasında yoğun bir şekilde ateşe maruz kalan Dardanos
bataryası, bu bombardımana karşılık vermeye çalışırken Batarya Komutanı
Üsteğmen Hasan’ı, Teğmen Mevsuf’u, yedek subay adayı Halim’i ve iki eri şehit
vermiştir. Ancak Batarya Komutanlığı’na atanan Yüzbaşı Muhittin, kısa zamanda
bataryayı hazırlamış ve ateşe başlayarak Irresistible üzerine bomba yağdırmaya
başlamıştır73.
Müttefik donanmasının beş muharebe gemisi Saat 17.00’de Bozcaada’ya
doğru çekilirken, hasara uğrayan iki gemisi Saat 18.00’de Boğaz’da kendi
kaderlerine bırakılmış, diğer gemiler çekilmeye başlamıştır. Böylelikle Müttefik
donanması geride birçok kayıp bırakarak, Boğaz’ın sadece donanma ile
geçilemeyeceğini anlamış bir şekilde geri çekilmek zorunda kalmıştır74. 18 Mart’ta
Müttefikler yenilmiş, Türk topçusu donanmayı Boğaz’dan geçirtmemiştir.
18 Mart’ta Müttefik Filosu’nun kaybı büyük olmasına rağmen Türk tarafının
kaybı daha azdı. Kullanılan 176 toptan sadece sekizi tahrip edilmişti75. İnsan kaybı
olarak 4 subay şehit, bir subay yaralı, 22 er şehit 52 er yaralı; Almanların da bir
subay yaralı 3 er ölü ve 14 er yaralı olmak üzere toplam kayıp 97’dir76.
18 Mart saldırısında Türk tarafı 1968 mermi atmış olmasına rağmen,
Müttefikler sadece Dardanos tabyasına 4.000 mermi atmışlardır77.
Müttefik donanmanın üç önemli gemisi (Bouvet, Ocean, Irresistible) batmış,
dört gemisi (Inflexible, Goulois, Suffren ve Agamemnon)78 savaş dışı kalmıştır.
İnsan kaybı ise 800’ü bulmuştur79.
18 Mart 1915 günü dünyanın en modern savaş gemileri, bol cephaneli ağır
ve uzun menzilli toplarıyla Türk tabya ve bataryalarına karşı gerçekleştirdikleri
bombardımanları sonucunda Boğaz’ı cehennemî bir hale getirmişlerdir. Ancak,
gün sonunda bu modern ve büyük armada gücünün 1/3’ünü kaybederek geri
çekilmek zorunda kalmıştır.
Bu büyük gücün karşısında bulunan Türk topçuları ise sınırlı cephane ve
menzillere sahip olmasına rağmen dayanabilmiştir. Savaş bitiminde Türklerin
cephanesinin sadece 1/3’ünün kullanıldığı anlaşılmıştır80. Çanakkale Müstahkem
72 Baha Vefa Karatay, s. 162-164.; İlhan Akşit, Çanakkale Savaşları Harp Sahaları ve
Abideler, İstanbul 1973, s. 80; Ekrem Boz, Adım Adım Çanakkale Savaş Alanları, İstanbul
1994, s. 29.
73 Şükrü Erkal, s. 65.
74 18 Mart 1915’teki çarpışmalar hakkında geniş bilgi için bkz; Emin Ali, s. 24-52.
75 Karal, s. 433.
76 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 209-211. Ş. Çamoğlu, 3 subayın şehit, 2 subayın
yaralı, 22 erin şehit ve 50 erin de yaralı olduğunu kaydetmektedir. Bkz; 18 Mart 1915.. s. 34.
77 Ş. Çamoğlu, Çanakkale Boğazı.., s. 99-100.
78 Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş, s. 41.
79 Bayur, III/II, s. 71.
80 Joseph Pomiankowiski, s. 110.
367
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Mevki Komutanı Cevat Paşa, bütün birliklerin büyük gayret ve mücadelesi ile bazı
tabya ve bataryaların hasara uğramalarına rağmen, bunları kısa zamanda tamir
etmiş ve tekrar savaşa hazır hale getirmiştir. Bu arada Cevat Paşa, topçuların
gösterdiği kahramanlığı yakından görmüş ve bu gayretleri takdir etmiştir. Hatta
Başkomutanlığa yazdığı bir telgrafla, Hasan ve Mevsuf Beylerin gösterdiği
kahramanlık dolayısıyla onların anısına Dardanos Bataryası’nın isminin “HasanMevsuf Bataryası” olarak değiştirilmesini teklif etmiştir81.
Savaşı yakından izleyen İngiliz gazeteci Ellis Ashmead-Bartlett, 18 Mart
Zaferi üzerine Türklerin kazandığı moral güç hakkında şu hususları dile
getirmektedir: “Türklerin Avrupa’daki günlerinin sayılı olduğu herkesçe
bilinmekteydi. Ne var ki, bu işin pek güçlükle vukuua geleceğini ve Türklerin
insanüstü bir kahramanlık ve fedakârlık göstereceklerini de kimse inkâr edemezdi.
Çanakkale’de iki İngiliz ve bir Fransız zırhlısının batırıldığını ve birçoklarının da
mermi vuruşlarıyla yaralandıklarını 19 Mart sabahı okuduğumuz zaman herkes
yıldırımla vurulmuşa döndü”82.
18 Mart 1915’te İtilaf Devletleri’ne karşı Osmanlı Devleti’nin kazandığı
zafer, yurt dışında da etki yapmıştır. Özellikle İttifak bloku içerisinde yer alan
Avusturya, bu başarıya çok sevinmiştir83.
Bu arada 18 Mart Zaferi’nin kazanılmasında önemli bir rolü bulunan
Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa’ya, Almanya Devleti
tarafından ikinci rütbeden “Croix de Fer” nişanı verilmiştir84.
Bu arada Osmanlı Devleti’nin Rusya, İngiltere ve Fransa’ya karşı savaşa
girdiğinden beri ordu ve donanmanın kazanmış olduğu çeşitli başarılardan ve
özellikle 18 Mart’ta elde edilen “Çanakkale Muzafferiyet-i Azîmesi” üzerine HalifePadişah Mehmed Reşad’a Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ üyelerinin imzalarıyla “Gazi”
ünvanı verilmiştir85.
18 Mart Zaferi’nin kazanılması, en çok uzun bir zamandır yenilgi yüzü
görmeyen İngilizlerin moralini bozmuş, onların “yenilmez armada” ününe gölge
düşürmüştür. Sömürgeler üzerindeki itibarını sarsacak bir sonuç doğurmuştur.
Sömürgelerde yaşayan
-Müslüman olsun olmasın- halklar, bu zaferi kendi
kurtuluşları için “değerli bir örnek” olarak görmüşlerdir. Türkler açısından ise
durum çok daha farklıdır. Bazı maddi kayıplara rağmen, elde edilen moral güç ve
kazanç çok daha fazladır. Çünkü, Çanakkale’nin geçilip geçilemeyeceği konusunda
bir çok kişi tereddüt içerisindeydi. Boğaz’ın çok iyi bir şekilde tahkim edilmesine
rağmen yine de Müttefik donanmasının elindeki yüksek silah gücü karşısında
durulup durulamayacağı tartışmalı idi. Bu nedenle İstanbul’da Çanakkale’nin
81 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 209-212; Selahattin Adil Paşa, s. 137-138; Şükrü
Erkal, s. 66.
82 Karal, s. 443.
83 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 50, 60-62.
84 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 63-64.
85 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 78-79; Hatemi, s. 318.
368
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
geçilmesi ihtimaline göre hazırlıklar yapılıyor, hükümetin ve Padişah’ın Eskişehir’e
taşınması için girişimlerde bulunuluyordu86.
18 Mart’ta elde edilen zafer, Türkler için “kurtuluş anlamını taşıyordu”. 18
Mart akşamı Müttefik donanmasının Boğaz’ı geçemediği haberi İstanbul’a ve diğer
şehirlere ulaştığında, evler bayraklarla süslenmiş, aydınlatılmış ve şenlik
yapılmıştır87.
Bu arada 18 Mart Zaferi’nin kazanılmasında önemli katkıları olan Çanakkale
(Bahr-i Sefid) Boğazı Mevki-i Müstahkem Komutanı Cevad Paşa, kara
muharebelerinin neredeyse bittiği ve tahliyenin konuşulmaya başlandığı bir sırada 9
Ekim 1915’te 14. Kolordu Komutanlığı’na atanmıştır88.
Birleşik Filo’nun 18 Mart 1915 mağlubiyetinden sonra Amiral de Robeck
donanma ile Çanakkale’yi geçme fikrinden vazgeçmemiştir. 18 Mart akşamı
Churchill’e gönderdiği ilk raporda, saldırıda hasar gören ve batan gemilerin
dışında, donanmanın geri kalan kısmının yeniden harekâta hazır olduğunu, ancak
saldırı planını yeniden gözden geçirmenin ve mayınların hakkından gelmenin
yolunu bulmak gerektiğini belirtmiştir. Amiral, mayın tarama işinde görülen
başarısızlık üzerine bu gemilerin personelini değiştirmiş, -çünkü çoğunluğu balıkçı
idi- ve yerlerine batan veya yara alan gemilerin tayfalarından mürettebat
oluşturmuştur. O’na göre, tekrar harekâta başlanılınca savaş gemileri kısa zamanda
tabyalara karşı mayın arama-tarama işine girişebilecek ölçüde bir üstünlük
sağlayabilecekler, tabyaların çoğunu susturabilecekler, mayınları buna göre hazırlık
yapan torpido muhripleri tarayacak ve bu iş başarılı olunca Marmara’ya
geçilecektir. Görüldüğü üzere Amiral’in planındaki tek değişiklik, mayın arama
işinin torpido muhriplerine havale edilmesidir.
19 Mart’ta Deniz Bakanı Churchill, de Robeck’e gönderdiği bir telgrafta,
savaş dışı kalan gemilerin yerlerine dört zırhlının yola çıkarıldığını, tabyaların tamir
edilmesine meydan vermeden harekâta devam edilmesini ve Queen Elizabeth’in
Gelibolu Yarımadası üzerinden bombardıman yapması için bol cephane verildiğini
kaydetmiştir. Bu arada Fransızlar da batan Bouvet zırhlısının yerine VI. Henri
gemisini harekât alanına göndereceklerini bildirmişlerdir89.
Diğer taraftan Ruslar, uzun bir zamandan beri ısrarla bir gemilerinin de
Boğaz harekâtına katılmasını istemişler, sonunda İngiltere bunu kabul etmiş ve 25
Mart’ta Askold kruvazörü Müttefik donanması içerisinde yer almıştır90.
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere, de Robeck gibi Churchill de
donanmanın tek başına Boğaz’ı geçemeyeceği gerçeğini görmek istememektedir. O
yüzden harekâta devam edilmesi için aralarında yazışmalar devam etmiştir. Ancak
Bayur, III/II, s. 72-74.
Karal, s. 443-444.
88 Çanakkale Muharebeleri – II, s. 141.
89 Bayur, III/II, s. 82-83.
90 Askold’un Çanakkale Savaşları’ndaki faaliyetleri için bkz; Tuncoku, s. 33-37.
86
87
369
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
bir süre sonra Churchill de bu işin olamayacağını görmüş ve başarısızlığını kabul
etmiştir91.
Çanakkale Cephesi’nde Kara Savaşları
Sadece donanma ile Boğaz’ın geçilemeyeceğini anlayan İtilaf Devletleri,
Çanakkale’yi geçme fikrinden ise vazgeçmemiştir. Müttefikler, bu sefer
donanmanın desteğiyle Gelibolu Yarımadası’na asker çıkararak bu hedefini
gerçekleştirmek istemiştir. Bu amaçla hemen hazırlıklara başlayan İngiltere ve
Fransa, bölgeye sevk edeceği birlikleri oluşturmaya ve eğitmeye başlamıştır.
Çanakkale Boğazı’na karadan yapılacak bir harekat için hemen hazırlıklara
girişilerek 70 bin kişilik bir kuvvet toplanmaya başlanmıştı. Bu kuvvete Akdeniz
Harekat Kuvveti adı verildi. Akdeniz Harekat Kuvveti’nin başına General Sir Ian
Hamilon getirildi. Ian Hamilton Boğaz harekatından dört gün sonra Müttefik
Deniz Kuvvetlerinin Komutan Amiral De Robeck ile bir durum değerlendirmesi
yaparak donanma ve kara kuvvetlerinin ortak harekatı ile başarıya ulaşılabileceği
konusunda fikir birliğine vardı. Çıkarma için hazırlanacak kuvvetler Mısır’ın
İskenderiye şehrinde toplanacak ve gemilerle bölgeye getirilecekti. Hedefe ulaşmak
için iki aşamalı bir plan düşünüldü. Birinci aşamada Kara kuvvetleri donanmanın
desteğiyle Gelibolu yarımadasını işgal edecek, ikinci aşamada da Marmara’ya
girilerek İstanbul işgal edilecekti.
Hamilton, strateji olarak Osmanlı kuvvetlerinin asıl çıkarma yapılacak
bölgeden uzakta tutulması için “gösteri çıkarmaları” yaparak, Osmanlı kuvvetlerini
oyalamayı amaçladı.
Hamilton bütün çıkarmalar için 150 bin askere ihtiyaç olduğunu belirtmişse
de ancak 75 bin kişilik bir kuvvet harekat için hazırlanabildi.
Osmanlı Başkomutan Vekili Enver Paşa 24 Mart 1915 tarihinde, Çanakkale
Boğazı’nı savunmak amacıyla kurulmuş olan 5. Ordu Komutanlığı’na Mareşal
Liman von Sanders’i atadı. Liman von Sanders hiç vakit kaybetmedi ve
atanmasının ertesi günü Gelibolu Yarımadası’na hareket etti.
Liman von Sanders 5. Ordu Komutanı olarak göreve başladığında bölgedeki
Osmanlı Ordusunun kumanda heyetinde 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa,
Kurmay Başkanı Fahrettin Bey, 9.Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey,
Kurmay Başkanı Binbaşı Hulusi Bey, 19.Tümen Komutanı Kurmay Yarbay
Mustafa Kemal (Atatürk) Bey, Kurmay Başkanı Binbaşı İzzettin Bey bulunuyordu.
Liman von Sanders İtilaf devletlerinin şu bölgelere asker çıkaracağını
öngörerek 5. Ordu’yu şu şekilde konuşlandırdı:
Birinci derecede önemli yer olarak eski Truva şehrinin doğusunda ve
batısında konuşlanmak üzere 3. ve 11. Tümenler görev yapacaktı. 3. Tümenin
komutanı Albay Nikolai, 11.Tümen’in komutanı Rafet Bey’di.
İkinci derecede önemli olan yer Bolayır’dı. Bolayır’da 5. ve 7. Tümenler
konuşlandırıldı. 5. Tümen’in komutanı Albay Sodenstern, 7. Tümen’in komutanı
91
Bayur, III/II, s. 92.
370
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Yarbay Remzi Bey’di. Seddülbahir’in savunulması için ise sadece 9. Tümen ayrıldı.
Komutanı Albay Halil Sami Bey’di.
Liman von Sanders özellikle Saroz Körfezi üzerinde durmuştur. Sanders’e
göre, bu bölge İtilaf devletlerinin eline geçerse Gelibolu yarımadasındaki Osmanlı
kuvvetlerinin destek görmesi mümkün olamaz ve kısa sürede Gelibolu İtilaf
devletlerinin eline geçebilirdi.
Diğer taraftan General Hamilton yönetiminde toplanan Müttefik sefer
kuvvetleri İskenderiye’de kalanlar hariç şu kadardı:
-Generall Paris Komutasındaki Tümen: Her biri dörder taburlu üç deniz
piyade tugayı, bir bisiklet bölüğü, 120’lik iki top, toplam 10 bin askerden
oluşmaktadır.
-General Hunter Weston Komutasındaki 29.Tümen: Her biri dörder taburlu
86, 87 ve 88’nci tugaylar, bir bisiklet bölüğü, bir süvari bölüğü, 84 sahra topu,
115’lik 6 obüs, 120’lik 8 obüs, toplam 18 bin askerden meydana gelmişti.
-General Birdwood Komutansında İki Tümenli Anzac Kolordusu:
Avustralya Tümeni üç tugaydan oluşmaktaydı. Her tugayda dört tabur, bir
bindirilmiş piyade alayı, dörder toplu dört sahra bataryasından oluşan üç grup, 24
ağır makineli tüfek; Yeni Zelanda Tümeni dörder taburlu iki tugay, dörder obüsten
oluşan üç sahra grubu, toplam 35 bin askerden oluşmuştu.
-General Amade Komutasındaki Fransız Kolordusu: General Masnou
komutasında iki tugaylı bir tümen. Bu tugaylardan birisi General Vanderberg’in
komuta ettiği 175’nci Piyade Alayı ve 1’nci Afrika Alayı’ndan oluşan Anavatan
Tugayı, diğeri 4’ncü ve 6’ncı Sömürge Alaylarından oluşan, Albay Rueff
komutasındaki Sömürge Tugayı idi.
108 taşıma gemisini 12’si deniz tugayına, 20’si 29.Tümene, 41’i Anzac’lara,
25’i Fransızlara, 6’sı yiyeceğe ayrılmıştı. 4 tane de hastane gemisi bulunuyordu.
Tüm bu gemiler Mondros’ta toplanmıştı. Yer bulamayanlar ise demir yeri dışında
veya Bozcaada’da idiler.
Kara Kuvvetleri Başkomutanı General Ian Hamilton, Birleşik Deniz
Kuvvetleri Komutanı Amiral De Robeck idi. Her ikisi de kendi görevlerinde
bağımsızdılar. Eşit seviyede bulunarak kara kuvvetleri ile deniz kuvvetleri
arasındaki işbirliğini yürüteceklerdi.
Türk tarafında ise Jandarma Taburu ve Bursa Jandarma Taburu 3. Kolordu
Komutanlığı’na bağlı idi. 5. Tümen ve Bağımsız Süvari Tugayı doğrudan 5. Ordu
Komutanlığı’na bağlı bulunmaktaydı. 15. Kolordu Komutanlığı’na ise 3.Tümen ve
11.Tümen Komutanlıkları bağlıydı.
3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın karargahı Gelibolu’daydı ve Gelibolu’yu
savunmakla yükümlüydü. Emrinde bulunan 7. Tümen’in Komutanı Albay Remzi
Bey, 9. Tümen’in Komutanı Albay Halil Sami Bey ve ihtiyat olan 19. Tümen’in
Komutanı Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk)’di.
15. Kolordu Komutanlığı’nı ise Alman General Weber üstlenmişti.
Karargahı Kalvert Çiftliği’nde bulunuyordu ve Anadolu yakasını savunmakla
yükümlü idi. Emrinde 3. Tümen ile 11.Tümen bulunmakta idi.
371
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
5. Tümen Saros bölgesinde, 7. Tümen Bolayır bölgesinde, 9. Tümen
Seddülbahir bölgesinde konuşlanmıştı. Yarbay Mustafa Kemal komutasındaki
ordu ihtiyatı olan 19.Tümen ise karargâhını Bigalı köyüne kurmuş ve savaşın
durumuna göre kullanılacaktı. Bursa Jandarma ve Gelibolu Jandarma Taburları ile
kıyı gözetlemesinde görev yapacaklardı.
15. Kolordu Komutanlığı’na bağlı 3. Tümen Kumkale bölgesinde, 11.
Tümen de Beşige bölgesinde konuşlanmıştı.
Müttefik orduların toplamı yaklaşık 80 bin kişiden oluşurken, Osmanlı
kuvvetleri 60 bin kadardı. Müttefiklerin donanma hariç 140 topları, Osmanlı
kuvvetlerinin ise 72 topu vardı. Tarafların savaş gücünü asıl etkileyen asker sayısı
değildi. Müttefik Ordusunun silah araç-gereç ve ağır makineli tüfek bakımından
ezici bir üstünlüğü bulunuyordu. Ayrıca balonlar ve uçaklar da müttefik
donanmasının ateşinin hedeflere yönelmesinde önemli bir güç oluşturuyordu.
Saroz Körfezi Çıkarması
Biri zırhlı olmak üzere altı İngiliz savaş gemisi ve yedi İngiliz nakliye gemisi 25
Nisan 1915 sabahı Saros Körfezi açıklarına geldiler. Akşama kadar Saros Körfezi
kıyılarını bombaladılar ve bölgede mayın taraması yaptılar. Akşam saatlerinde 1.200
kişilik bir kuvveti Saroz kıyılarına getirdiler. Bu askerlerden bir bölümü gece
olunca sahile çıktı ve sahilde ateş yaktılar. Sahilde bulunan Osmanlı gözetleme
postaları sahile çıkan birliklere herhangi bir karşılık vermedi. Sahilde yaklaşık üç
saat kalan İngiliz askerleri saat 21.30 civarında gemilerine geri döndüler. 26 Nisan
sabahı Saroz Körfezi civarında herhangi bir İngiliz savaş gemisi bulunmuyordu.
Anadolu Yakasına Yapılan Çıkarmalar
Liman von Sanders Anadolu yakasına yapılacak olan bir müttefik saldırısı için 15.
Kolordu Komutanlığı’na bu bölgenin savunması görevini verdi. Savunma bölgesi
Kumkale’den Geyikli güneyine kadar uzanan oldukça geniş bir alandı.
15.Kolordu Komutanlığı’nın sorumluluk sınırları; Kalvert Çiftliği’nin
kuzeyinden başlayarak güneyde Küçük Beşige burnunun güneyi çizgisine kadar
olan bölgeydi. Kolordu’nun bütün kuvvetleri Erenköy’ün güneyinde İntepeGeyikli hattında idi.
3. Tümen Komutanlığının sorumluluk sahası; Menderes Çayı çevresindeki
İntepe, Halileli, Sarıçalı, Tevfikiye, Çıplak köyleriydi.
11. Tümen Komutanlığı’nın sorumluluk sahası; 3. Tümen’in güneyinde,
Beşige, Pınarbaşı, Üvecik, Mecidiye ve Geyikli bölgesiydi.
Fransız filosu 25 Nisan saat 04.30’da Kumkale önlerine geldi. Saat 05.15’de
Jaurequibery ve IV. Henry adlı muharebe gemileri Kumkale-Orhaniye arasında
ateşe başladı. Jeanne d’Arc ve Ascold kruvazörleri de Orhaniye sırtları ve
Yenişehir’e toplarını yönelttiler. İngilizlerin Prince George adlı muharebe gemisi
boğaz girişindeki bataryalara ateşe açtı. Fransızlar’ın aynı anda Beşige’ye
düzenledikleri gösteri harekâtı öğleye doğru basan sis sebebiyle sona erdi.
372
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Saat 07.00’de Fransız çıkarma filikaları Kumkale’ye yöneldilerse de
akıntının şiddeti nedeniyle ancak saat 10.00 civarında karaya çıkabildiler. Bu sırada
İntepe bataryalarından devam eden ateş bir Fransız filikasının batmasına ve paniğe
neden oldu.
Saat 10.15’te karaya çıkan Fransızların 10. ve 11.Senegal Bölüğü
Kumkale’de bulunan 6. Bölük Komutanlığı’nın bir takımı ile savaşa girişti. Bir saat
kadar dayanabilen takım, geriden yetişen yarım takıma rağmen Kumkale köyüne
çekildi. Burada sokak savaşlarına devam etti. Saat 11.30 civarında 6. Bölük
Komutanlığı ve bağlı iki takım Kumkale Mezarlığı’na çekildi. Kumkale
Mezarlığı’na çekilmiş olan 6. Bölük Komutanı Şevki Bey, epeyce zayiat verdi.
Şevki Bey, akşam karanlıktan yararlanarak yaklaşan Fransız müfrezesine karşı
süngü hücumuna kalktı. Bu hücum sırasında yüzünden kurşun yarası aldığı halde
hücuma devam etti. Fransız müfrezesini köyün içine kadar çekilmeye mecbur etti.
Sol tarafta Yüzbaşı Burhanettin Bey de süngü hücumu yaparken Kumluk’ta
Fransızların karanlık basınca çektiği tel örgüsünde şehit düştü.
25 Nisan günü Kumkale’de cephe oluşurken ve yaşanan sıkıntılar ve hiç
durmayan donanma ateşi nedeniyle gayet nazik bir durum yaşanırken, aynı gün
saat 12.00’den itibaren 5. Ordu Komutanlığı 15. Kolordu’dan ısrarla yardım
istemeye başlamıştı. Kumkale çıkarmasının olduğu bölgeyi savunmakla görevli 3.
Tümenden bir Piyade Alayı Gelibolu’da Esat Paşa emrine istenilmekteydi. 15.
Kolordu akşam 17.00 sıralarında çıkarmanın henüz açıklık kazanmadığı
gerekçesiyle ancak 64. Alayı (iki taburlu) verebileceğini bildirmiştir.
Karaya çıkan 1. Fransız Tümen Komutanı General d’Amade Osmanlı
taarruzunu durdurmak için kendi birliklerini de feda etme pahasına köy üzerine
şiddetli donanma ateşi emri verdi. Bu nedenle taarruzdan vazgeçildi ve birlikler
Mezarlık-Kumkale Köyü-Orhaniye sırtları hattına çekildiler. Kumkale Köyü saat
16.00’da tamamen boşaltıldı. Kumkale taarruzlarında önemli zayiat verildi.
Özellikle subay kaybı çok oldu. Birçok bölükte subay kalmadı. Ayrıca Tümen
Sıhhiye Bölüğü’nün bölgeye çok geç gelmesi nedeniyle zamanında tedavi olanağı
bulunamayan yaralılardan pek çoğu şehit oldu.
General Hamilton’ın emri ile Fransız birliklerine Kumkale’den 26/27 Nisan
gecesi sessizce çekilmeleri emredildi. Akşam Saat 22.00’den itibaren Fransız
birlikleri Kumkale’den çekildiler. 27 Nisan sabahı Kumkale’de hiçbir Fransız
askeri kalmadı. Kumkale’deki bu durumdan üst komuta kademesi ancak öğleden
sonra haberdar oldu. 27 Nisan sabahı Kumkale köyünde bir eve sığınmış olan 31.
Alay 1. Taburdan İbrahim onbaşı ve beraberindekiler Kumkale’nin boşaltıldığı
haberini bildirdiler.
İki gün geceli gündüzlü devam eden Kumkale muharebelerinde Osmanlı
kuvvetleri 17 subay, 450 er toplam 467 şehit verdi. Ayrıca 23 subay, 740 er yaralı,
373
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
5 subay ve 500 er kayıp oldu. Toplam zayiat 45 subay, 1690 er olmak üzere
toplam 1735 kişidir92.
Beşige Limanı Çıkarması
25 Nisan 1915 sabahı Beşige Limanı açıklarına gelen Fransız gemileri sahili
bombaladı. Amaç Osmanlı kuvvetlerini oylamaktı. İki saat kadar devam eden
bombardımandan sonra çıkarma yapacak araçlar kıyıya doğru ilerlemeye başladı.
Ancak kıyıya çıkmadan geri döndüler. Beşige Limanına hiçbir Fransız askeri
çıkmadı. Bu arada bölgede gittikçe yoğunlaşan sis sebebiyle Fransız savaş gemileri
saat 11.00 civarında bombardımanı durdurdular ve Bozcaada’ya geri dönüler. Bu
bölgede bulunan Albay Rafet komutasındaki 11. Tümen serbest hareket etme
imkânına kavuştu.
Gelibolu Yarımadası’na Yapılan Çıkarmalar
Seddülbahir Bölgesindeki Çarpışmalar ve Kirte, Kerevizdere, Zığındere
Muharebeleri
Akdeniz Seferi Kuvvetler Başkomutanı Ian Hamilton, stratejik açıdan önemli bir
yere sahip olan Alçıtepe’yi ele geçirmek için asıl çıkarma bölgesi olarak
Seddülbahir’i seçmişti. Hamilton Alçıtepe’yi ele geçirdikten sonra Kilitbahir
Platosuna yönelerek Çanakkale Boğazı’ndaki Osmanlı topçularını arkadan vurmayı
planlamıştı. Planını gerçekleştirmek için bir İngiliz tümeni, bir Fransız tümeni, bir
İngiliz kraliyet deniz tümeni ve 29. Hint Tugayı’nı bunun için hazırlamıştı.
Hamilton Alçıtepe’yi ele geçirdikten sonra bölgede donanma için bir gözetleme
şebekesi oluşturulacak ve donanma boğazdaki Osmanlı topçuları ile kolaylıkla
mücadele edebilecekti. Bundan sonra da kara kuvvetleri Kilitbahir Palotusunu ele
geçirerek Çanakkale’de kesin sonuca gidilecekti.
Seddülbahir bölgesine ilk önce çıkartma yapacak olan 29. İngiliz
Tümeni beş ayrı noktada karaya çıkarma yapacaktı. Bu çıkartma yerleri harflerle
belirlenmişti. 29. İngiliz Tümeni’nin çıkarma yapacağı yerler şöyle tanımlanmıştı:
1. Eskihisarlık Çıkarması (S)
2. Ertuğrul Koyu Çıkarması (V)
3. Tekke Koyu Çıkarması (W)
4. İkiz Koyu Çıkarması (X)
5. Zığındere Çıkarması (Y)
Geniş bilgi için bkz; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, V. Cilt, 2.
Kitap, Ankara 1978, s. 39-90.
92
374
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Seddülbahir bölgesine yapılan çıkarmalar Çanakkale Cephesi’nin
ağırlık merkezini oluşturdu. İngilizler planlarında ilk hedef olarak Alçıtepe’yi
seçmelerine rağmen beklemedikleri sert direnişle karşılaşınca planlarını değiştirmek
zorunda kaldılar. İkinci kademede karaya çıkaracakları bir Tugayı da Tekke koyuna
yönlendirdiler.
Tümen ihtiyatlarının 26. Alaya Seddülbahir bölgesinde yardıma zamanında
yetişmemesi nedeniyle büyük kayıplar verildi. 26. Alay’ın 3. Taburu üstün kuvvetler
karşısında kahramanca savunmasını sürdürdü. Saat 15.30’da 25. Alay’ın 3. Taburu
Kirte’nin batısında İngilizlere karşı taarruza başladı. Bu taarruz başarılı oldu. Ancak
ertesi günü düşman donanmasının saldırıları karşısında Tabur geri çekilmek
zorunda kaldı. 26. Alay’ın 3. Taburu emrine iki Piyade Bölüğü ile bir Makineli
Tüfek Takımı geldikten sonra bu Tabur da gece baskınları düzenlemeye başladı.
Seddülbahir’deki bu savunmada bir günde 1.900 kişi zayiat verildi.
Birinci Kirte Savaşı
Üç günlük kıyı savaşlarında Osmanlı kuvvetlerinin başarılı savunmaları karşısında
ne yapacaklarını şaşıran İngiliz birliklerine takviye olarak Fransız Tümeninin de
gelmesi ile rahat bir nefes aldılar. 25 Nisan’da başlayan ve 28 Nisan’a kadar geçen
üç günlük süre içerisinde Seddülbahir bölgesine çıkan İngiliz birliklerinde üç
Tugay, Dokuz tabur Komutanı yaralandı. 29.İngiliz Tümeninin üç Tugay
komutanı yerlerine geçen iki albay ve tugayların kurmay subayları da vuruldukları
için İngiliz birliklerinin sevk ve idareleri aksadı. İngiliz Taburları yarı mevcutlarını
da kaybettiler. 29.Tümen Komutanı General Hunter Weston Alçıtepe’nin şimdilik
ele geçirilmesinin mümkün olmadığını değerlendirerek yeni bir plan yapmak
zorunda kaldı
İngiliz ve Fransız birlikleri toplam 19 taburla bu ileri harekâtı
gerçekleştirmeyi planlamışlardı. Osmanlı kuvvetleri zayıftı. 25. ve 26. Alaylar
mevcutlarının yarısını kaybetmişlerdi.
28 Nisan 1915 sabahı saat 08.00’da İngiliz-Fransız donanması yoğun
topçu ateşiyle saldırıya başladı. Osmanlı kuvvetlerinin bulunduğu yan kanatlardan
375
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
sokulan gemilerden atılan toplar çok etkili oldu. Saat 09.00’da her iki tarafın asıl
kuvvetleri muharebeye tutuştu. 87. İngiliz Tugayı batı taraftan Yassıtepe’ye doğru
ilerledi ancak 20. Alay bunları durdurdu ve öğleye kadar devam eden İngiliz
saldırılarında İngilizlere ağır zayiat verdirdi.
88. İngiliz Piyade Tugayı merkezden Kirte şosesinden saldırıya geçti.
Başlangıçta Osmanlı kuvvetleri arasında bazı karışıklıklar olmuşsa da saat 10.00’da
Kirte yolu kontrol altına alındı.
Öğleden sonraki çarpışmalarda Fransız birlikleri ve Fransız birlikleri
içerisinde yer alan Senegal askerleri paniğe kapıldılar. 20. Alay üstün düşman
kuvvetleri ile mücadelesini sürdürdü. 3. Tabur Komutanı Mahmut Sabri Bey
askerlerine süngü hücumu yaptırarak kendisinden 4-5 kat üstün İngiliz birliklerini
önüne katarak uzaklaştırmayı başardı. Cepheye yetişen iki taburdan oluşan 19. Alay
önce Fransızlara sonra da İngilizlere karşı taarruza geçti ve muharebeyi akşama
kadar sürdürdü.
I.Kirte Savaşı ile Alçıtepe’yi batıdan yapılacak bir kuşatma ile Yassıtepe
üzerinden ele geçirmeyi hedefleyen İngiliz-Fransız taarruzu boşa çıkarıldı. Düşman
birliklerinde büyük bir moral çöküntüsü oldu. Bu yüksek komuta kademesinde de
kendini gösterdi. Komuta kademesi diye karamsarlıklarını ifade ederken,
9.Tümenin İngiliz ve Fransızlara karşı taarruz yapacak bir durumu yoktu. O
nedenle düşman Seddülbahir’den atılamadı.
I.Kirte Savaşında 9.Tümen’in verdiği zayiat çok ağır oldu. En fazla kaybı da
26.Alay verdi. Osmanlı kuvvetlerinin zayiatı 2.378’di. Müttefiklerin toplam kaybı
3.000’i geçmişti. Bu kayıpların 1.000’i Fransızlara aitti.
İkinci Kirte Savaşı
6 Mayıs’ta başlayacak olan II. Kirte Savaşı üç gün devam etti. İngiliz Savaş Bakanı
Lord Kitchener, daha fazla beklemenin hata olacağını belirtmesi üzerine İngiliz
Orduları Başkomutanı General Ian Hamilton 6 Mayıs’tan başlamak üzere yeni bir
taarruz planı hazırladı. Bu arada yeni kuvvetler isteyen Hamilton’a Mısır’da
bulunan 42.İngiliz Tümeninin 125.Tugayı gönderildi. Bir Fransız Tugayı da yola
çıkarıldı. Ayrıca Arıburnu’nda bulunan Anzak Kolordusunun iki tugayının da
Seddülbahir’e kaydırılması emri verildi.
Hamilton, taarruzun 6 Mayıs tarihinde donanma ve müşterek topçu ateşi ile
başlamasını, daha sonra tüm birliklerin saat 11.00’de Kirte’nin güneyinden
Osmanlı mevzilerinin ele geçirilmesini planlamıştı.
İkinci Kirte Savaşı öncesinde İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25.000 asker,
300’den fazla ağır makineli tüfek, 105 kara topçusu, 400’den fazla deniz
topçusundan oluşuyordu. Buna karşılık Osmanlı kuvvetleri 10.000 asker, 24 ağır
makineli tüfek ve 40 toptan meydana geliyordu.
6 Mayıs günü saat 11.00’de başlayan top atışlarından sonra 17 taburdan
oluşan Fransız Tümeni saat 12.00’de Osmanlı 7.Tümenine saldırdı. Ancak
kendisinden birkaç kat üstün olan Fransız Tümenine karşı savunma örneği verdi
ve Fransız Tümeni ilerleyemedi. Göğüs göğüse süngü hücumuna dönüşen savaşta
376
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Mehmetçik büyük başarı elde etti. Savaşın ilk günü İngiliz ve Fransız taarruzları
başarısızlıkla sonuçlandı.
7 Mayıs 1915 günü General Ian Hamilton aynı hedefleri gerçekleştirmek için
tekrar taarruza geçti. Bu arada Fransız kuvvetlerine Marsilya’dan gelen birlikler de
dahil oldu. Saat 10.00’da başlayan donanma ve kara topçusunun ateşi sonrasında
İngilizler 9. Tümen mevzilerine doğru taarruza geçtiler. Bir ara 9. Tümenin asıl
mevzilerine yaklaştılarsa da şiddetli ateş karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar.
Öğleden sonra şiddetli bir şekilde devam eden İngiliz hücumu yeni
kuvvetlerle sürekli takviye edilse de 9. Tümenin savunmasını aşamadı.
Türk ordusunun bu mücadelesi karşısında Müttefik Orduları Başkomutanı
Ian Hamilton planını 7 Mayıs’ta da gerçekleştirmedi.
8 Mayıs sabahı saat 10.15’te donanma ve kara topçularının atışlarıyla
başlayan İngiliz-Fransız taarruzu sırasında İngilizler 9.Tümenin mevzilerine 300400 metre kadar yaklaştılar, ağır kayıp verdiklerinden taarruzlarını durdurmak
zorunda kaldılar.
7.Tümen karşısında taarruza geçen Fransız ve İngiliz birlikleri hiçbir başarı
elde edemediler. 83 rakımlı tepe Fransız ve Osmanlılar arasında birkaç kez el
değiştirdi.
Akşamüzeri saat 17.30’da başlayan taarruz İngiliz ve Fransızlar için daha da
büyük kayıp vermeleriyle sonuçlandı. İngiliz ve Fransız birlikleri geri çekilmek
zorunda kaldılar ve mevzilerine döndüler. Bundan sonra Seddülbahir bölgesindeki
savaşlar mevzi savaşlarına döndü.
İkinci Kirte Savaşı sonrasında Alçıtepe’nin alınamayacağını anlayan İngiliz
ve Fransızlar yeni takviye birlikler istemek zorunda kaldılar. II.Kirte Savaşı’ndaki
başarı Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa ve 5.Ordu Komutanı
Liman von Sanders’i Arıburnu Cephesinde büyük bir hataya sürükledi. 19 Mayıs’ta
Arıburnu’nda düşmanı denize dökmek için yapılan dörtbuçuk saatlik bir hücumda
10.000 asker zayiat verildi.
İkinci Kirte Savaşı’nda Osmanlı kuvvetlerinin zayiatı yaklaşık 2.000 kişi,
İngiliz ve Fransızların zayiatı ise 6.500 kadardı93.
Üçüncü Kirte Savaşı
4 Haziran 1915 sabahı saat 08.00’de İtilaf donanmasının ve kara topçularının
hazırlık ateşiyle başlayan saldırı giderek şiddetlendi. 8. İngiliz Kolordusu 31.000
mevcutlu, 2 tümenden oluşan Fransızlar ise 22.000 kişiden meydan geliyordu. Bu
kuvvetlerin karşısında savunma durumunda olan Osmanlı kuvvetlerinin sayısı ise
yaklaşık 25.000 askerdi.
İtilaf devletlerinin topçu ateşini takiben saat 12.10’da Güney Grubu
Cephesi’ne genel bir taarruza geçtiler. Osmanlı savunma mevzilerinin yoğun topçu
atışı sonunda susturulduğunu zannettiler. Ancak 12. Tümene taarruz eden Fransız
Geniş bilgi için bkz; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, V. Cilt, 2.
Kitap, s. 213-424.
93
377
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
birlikleri, Osmanlı mevzilerinden açılan makineli tüfek ve piyade tüfeği atışlarıyla
ağır kayıplara uğradılar. Çok kısa sürede geri çekilmek zorunda kaldılar.
Sol tarafta taarruza kalkan 7. ve 8.Fransız Sömürge Alayları da geri atıldılar.
Böylece 12.Tümene karşı Fransız Kolordusunun tüm taarruzları durduruldu.
Fransızlar ağır kayıplar verdiler.
88.İngiliz Tugayı’nın solundan taarruz eden takviyeli Hint Tugayı,
Zığındere’nin iki yanında ilerlemesini sürdürdü. Ortadan ilerleyen Lancashire
Taburu ise Osmanlı kuvvetlerinin direnişi ile karşılaştı ve geri çekildi. Batıdan
Zığındere sırtının deniz tarafından ilerleyen Gourkhas Taburu, 74 rakımlı tepeyi
ele geçirdi. Ancak kısa bir süre sonra geri çekilmek zorunda kaldı.
Üçüncü Kirte Savaşı’nın ilk gününde İngilizler 4500, Fransızlar ise 2000
kişilik bir kayba uğradılar. Kazançları ise 1,5 kilometrelik bir cephede 200-450
metre derinlikte bir araziye ele geçirmek oldu.
5 Haziran günü İngiliz ve Fransız birlikleri bulundukları siperleri tahkim
etmek ve savaş alanını temizlemekle geçirdiler. Zira savaş alanı birliklerin
ilerlemesine engel olacak kadar çok şehit, ölü ve yaralılarla dolmuştu. Osmanlı
birlikleri ise 6 Haziran’da yapacakları taarruzun hazırlıkları ile meşgul oldular.
Üçüncü Kirte Savaşı diye bilinen 4-6 Haziran tarihlerinde gerçekleşen üç
günlük savaş sonucunda Osmanlı kuvvetlerinin zayiat toplamı 65 subay ve 4.952
erden ibaretti.
İngilizlerin kayıpları sadece birinci günde 8.Kolordunun 4.500 kişiydi. Daha
sonraki kayıplarla bu rakam 9000’e ulaştı. Fransızlar ise ilk günkü kayıpları 2031’di.
Onların daha sonraki kayıplarla bu sayı 4000’e yaklaştı.
Birinci Kerevizdere (83 Rakımlı Tepe) Savaşı
Üçüncü Kirte Savaşı sırasında tüm çabalara karşın direnen ve
Zığınderesırtı’ndaki İngiliz hatlarına bir kama gibi girmiş olan iki küçük Türk siperi
atılamamıştı.
8. İngiliz Kolordu Komutanı General Hunter Weston ile Fransız Kolordu
Komutanı General Gouraud Alçıtepe’ye yapılacak genel bir saldırı öncesinde
Osmanlı kuvvetlerinin elinde bulunan hakim tepeleri ve siperleri ele geçirmek için
sınırlı bir taarruz yapılmasına karar verdiler.
Fransızlar 21 Haziran 1915 günü 04.30’da ağır topçu ateşiyle taarruza
geçtiler. Topçu ateşi karşısında 2.Tümen Komutanı Yarbay Hasan Askeri Bey
Tümen mevzilerini geri kaydırmak zorunda kaldı. 6. ve 176. Fransız Alayları ilk
hamlede 83 Rakımlı Tepe’yi ele geçirdiler. Osmanlı 6.Alayı’nın sol kanadındaki
siperler yok oldu. 1.Alay’ın sağ kanadındaki siperler de aynı akıbete uğradı. Bunun
üzerine buradaki askerler gerideki istinat siperleri ve irtibat yollarının içine girerek
savunmayı buradan yapmaya çalıştılar. Fransızlar ilk gün hedeflerine ulaştılar.
Osmanlı birlikleri 21/22 Haziran gecesi süngü hücumu yaptı ve sağ
kanattaki mevzilerini geri aldı. Ancak Fransızların karşı süngü hücumu sonucunda
buraları tekrar boşaltmak zorunda kaldı.
Fransızlar 22 Haziran günü 6. Osmanlı Alayı’nın bulunduğu cepheye
saldırdılar. Ancak bunda başarılı olmadılar. Fransızlar planladıkları 600 metrelik
378
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
taarruz cephesinde sadece birinci savunma hattı ile 83 Rakımlı Tepe’yi ele
geçirebildiler. Dolayısıyla hedeflerine ulaşamadılar.
Bu savaşta İngiliz ve Fransızların toplam zayiatı 7000 civarındaydı.
Osmanlı kuvvetleri ise 79 subay ve 5.800 er zayiat verdiler.
Zığındere Savaşları
Fransızların 83 Rakımlı Tepe’ye düzenledikleri taarruzu başarılı bulan İngiliz
Akdeniz Seferi Kuvvetleri Başkomutanı General Ian Hamilton, bölgede yeni bir
taarruz yapılmasını istiyordu.
İngiliz General Hunter Weston, taarruzun sadece Zığındere sırtı üzerinden
değil, derenin doğusundaki Keçideresi’nin Zığındere’le birleştiği nokta boyunca
ilerlemeyi sağlayacak şekilde Çamağacı sırtı üzerinden 650 metre uzunluktaki
siperlere kadar yapılmasını önermiş ve Ian Hamilton da bu öneriyi onaylamıştı.
İngiliz topçusu 25 Haziran’dan itibaren Zığındere sırtlarındaki Osmanlı
mevzilerine tanzim ateşine başladı. Bu atışlar 26 ve 27 Haziran tarihlerinde de
devam etti.
28 Haziran gece 00.20’de başlayan İngiliz bombardımanı sabaha kadar
sürdü. Saat 09.00’da hem kara hem de donanma topları ateşin şiddetini arttırdılar.
Saat 10.45’te 11.Osmanlı Tümenini orta kesimine saat 11.00’da da bütün
11.Tümenin cephesine saldırıya geçtiler. Zığındere batısındaki içi yaralı ve şehit
dolu tüm mevziler İngilizlerce ele geçirildi.
Solda taarruz eden ve Osmanlı mevzilerini kuşatmaya çalışan Hint Tugayı
durduruldu. İngilizlerin 11.Tugayın sağ tarafına yaptıkları saldırılar kaşısında
Güney Grubu Komutanı Weber Paşa cepheyi Alçıtepe’ye kadar geri almaya
düşündü ancak daha sonra bu düşüncesinden vazgeçti. İngilizler 28 Haziran’da
önemli bir başarı elde ettiler. Osmanlı kuvvetlerinin zayiatı 2013 kişiydi. İngilizlerin
ise 1750 kişiydi.
29 Haziran günü Güney Grup Komutanı yarımadaya yeni gelen 2.
Kolordu Komutanı Faik Paşa’nın kuvvetlerinden yararlanmak için 5. Ordu
Komutanlığı’na öneride bulundu. Bu öneri Liman von Sanders tarafından kabul
edildi. Güney Grup Komutanı Weber Paşa Faik Paşa’nın Güney Grubunun sağ ve
orta bölgesinde savunma düzeninde bulunan 11. ve 7. Tümenlerin doğrudan
doğruya komutasına verildiğini bildirdi.
2. Kolordu Komutanı Faik Paşa’nın emrindeki birlikler 29/30 Haziran
günü saat 22.00’de taarruza başladılar. İngilizler çok sayıda makineli tüfek ve
topçularının desteği ile taarruzu durdurdular. 1. Tümen Komutanı Yarbay Cafer
Tayyar Bey taarruz kanadı komutanı olarak görevlendirildi. Yarbay Cafer Tayyar
Bey yeni bir hücum girişiminde bulunduysa da fazla bir ilerleme kaydedilemedi.
30 Haziran günü Fransız kuvvetleri komutanı General Gouraud yaralandı.
12.Tümen bölgesinde de karşılıklı hücumlar yapılmış; özellikle 30 Haziran
1915’te cepheyi ziyarete gelen Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın da izlediği
taarruzda Osmanlı kuvvetleri İngilizleri geri püskürtmüştü.
379
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
2 Temmuz günü yapılan taarruzda sadece 70.Alayın 3.Taburu 10 subay ve
443 er zayiat verdi. 2.Kolordu Komutanı Faik Paşa ileri hatlardaki durumu bizzat
takip ettiği için taarruzun daha fazla ileri götürülemeyeceğine karar verdi.
Bulunulan hatta savunmaya geçilmesini ve tahkimata hız verilmesini emretti.
Bunun üzerine 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders 2.Kolordu Komutanı Faik
Paşa’yı görevinden aldı.
5.Ordu Komutanlığınca Güney Grup Komutanlığı’nda bazı düzenlemeler
yapıldı. Takviye birlikler getirildi. Yorgun olan birlikler ihtiyata alındı.
5 Temmuz 1915 sabahı saat 03.45’te 3. ve 5.Tümenler, İngilizleri Zığındere
Sırtalından atmak için taarruza başladılar. İki Tümenin toplam 13.695 mevcudu
vardı. Önde bulunan erler el bombalarıyla donatılmıştı. Topçuların ateşleri isabetli
idi. Başlangıçta düşman mevzileri ele geçirildi. Ancak çok zayiat verildi. Saat
06.50’de yıpranan ve yorulan birlikler geri çekildi.
Taarruzlar bütün gün sürdü ancak başarı elde edilemedi. 5. Ordu
Komutanı Liman von Sanders’in emri ile durduruldu. 5 Temmuz’daki taarruzda
3.Tümen 1401 şehit, 1.555 yaralı ve 226 kayıp, toplam 3.182 zayiat verdi. 5.Tümen
ise; 758 şehit, 726 yaralı ve 359 kayıp olmak üzere toplam 1.843 zayiattı. Toplam
olarak 1.Kolordu bir günde 5.025 zayiat vermiş oldu. 28 Haziran 5 Temmuz 1915
tarihleri arasında Zığındere Savaşlarında Güney Grubu 16.000 zayiat verdi.
Zığındere Savaşları Seddülbahir bölgesinde 25 Nisan’dan itibaren yapılan
savaşların en kanlısı oldu.
İkinci Kerevizdere Savaşı
9 Temmuz günü Esat Paşa’nın kardeşi Vehip Paşa Güney Grubu Komutanlığının
karargahı olan Salimbey Çiftliği’ne gelerek saat 17.30’da görevi Weber Paşa’dan
devraldı. Vehip Paşa cephede yeni düzenlemelere girişti. 10 Temmuz’da
14.Kolordu Komutanı Trommer Paşa, 13 Temmuz’da da 5.Kolordu Komutanı
Fevzi (Çakmak) Paşa bölgeye geldi.
İngiliz ve Fransız birlikleri 12 Temmuz 1915 günü saat 04.30’da Güney
Grubu Cephesinin sol kanadından 4. ve 7.Tümenlere karadan, denizden ve
havadan saldırdılar. Bu saldırı 07.30’a kadar devam etti. Bombardıman nedeniyle
Osmanlı birlikleri arasında tüm haberleşme hatları kesildi. Birinci hat siperleri,
ihtiyat siperleri ve irtibat hendekleri kullanılamaz duruma geldi.
29.İngiliz Tümeni 11.Osmanlı Tümenine bir gösteri taarruzu yaptı. Bu
taarruz geri püskürtüldü. Siperlere giren iki manga İngiliz askeri süngülenerek yok
edildi.
52.İngiliz Tümeni 4. ve 7. Tümenlere taarruz etti. Bu sırada muhribi 305
mm.lik toplarıyla Alçıtepe’yi bombaladı. İlk başta ilerleme kaydeden İngiliz ve
Fransız birlikleri mevcutlarının %60’nı ve özellikle de çoğunluğu subaylardan
oluşan zayiat verdiler.
12 Temmuz taarruzunda İngiliz-Fransız birlikleri 170-360 metre
ilerleyebildiler. 13 Temmuz günü Vehip Paşa ne pahasına olursa olsun gerekirse
“şiddet kullanarak” ikinci hattın kesinlikle savunulmasını emretti. Gün boyu şiddetli
380
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
savaş devam etti. İngiliz ve Fransızlar her ne kadar Kemal Bey Tepesi’nin (83
Rakımlı Tepe) bulunduğu sırtlarda Kerevizdere’ye egemen bir hat tuttularsa da,
Türk askerinin direnişini kıramadılar ve hedeflerine ulaşamadılar.
İki gün devam eden Kerevizdere Savaşlarında 4., 6. ve 7.Tümenlerin
bulunduğu sorumluluk sahasında 113’ü subay olmak üzere 9.462 zayiat verildi.
Buna karşılık İngilizlerin zayiatı 3.100, Fransızlar ise 800’dü.
Kerevizdere Savaşları Güney Grubu askerlerinin moralini yükseltti. İngiliz
ve Fransızlar iyice hazırlanmadan taarruz etmenin bilincine vardılar.
Bundan sonra Seddülbahir bölgesindeki İngiliz ve Fransız birlikleri ciddi
taarruzlarda bulunmadılar. Bazen küçük çaplı gece baskınları, bomba atışları ve
lağım patlatmaları oldu.
6-13 Ağustos 1915 tarihleri arasında Seddülbahir bölgesinde Osmanlı
kuvvetleri 41 subay 2.717 er şehit, 64 subay 4.116 er yaralı, 572 er kayıp olmak
üzere toplam 7.510 kişidir. İngiliz ve Fransız birlikleri de yaklaşık bu kadar zayiat
verdiler.
Kasım 1915’te 52.İngiliz Tümeninin elinde bulunan bağlık bir sahayı
genişletmek için yaptıkları taarruz dışında önemli bir olay olmadı.
Arıburnu Bölgesindeki Savaşlar
25 Nisan 1915’te üç savaş gemisi ve yedi muhriple saat 03.00’da Arıburnu
bölgesine hareket eden Avustralya 3.Piyade Tugayı, saat 03.30’da kıyıya yaklaştı.
Açıkta bekleyen Majestic, Triumph, Prince of Wales, London ve Queen savaş
gemileri kıyıda gözetleme yapan Bigalı İdris ve Gelibolulu Cemil tarafından
görüldü ve 8. Bölük Komutanı Üsteğmen Faik Efendi tarafından tabur
komutanına rapor edildi. Saat 04.25’te kıyıya 50 metre kala ilk ateşle karşılaşan
Avustralya 3.Piyade Tugayı askerleri filikalardan atlayarak dizboyu su içerisinde
karaya çıkmaya başladılar. Şiddetli bir ateşle karşılaşmadıkları için yamaçlara
tırmanmaya başladılar. Avustralya 3.Piyade Tugayı ilk zayiatını Arıburnu’nun biraz
kuzeyinde bulunan Balıkçı Damları’nda verdi. 3.Piyade Tugayı’nın çıkarmasına ilk
karşılık verenler Küçük ve Büyük Arıburnu kıyılarını gözetleyen iki mangadan
oluşan birlikten gelmişti. Haintepe’de bulunan 2.Takım bu sırada savaşa başlamıştı.
Çarpışmalar sırasında Takım Komutanı olan Gelibolulu Süleyman Çavuş yaralandı.
Bu sırada Üsteğmen Faik Efendi’ye de bir kurşun isabet etti ve Bölüğünü komuta
edemeyecek hale geldi. Bölük Lapsekili Muharrem Çavuş’un komutasına girdi.
Ancak Muharrem Çavuş da üç yerinden yaralanınca askerler siperlerinden çıkarak
Balıkçı Damları mevkiindeki 1.Takıma katılmak üzere harekete geçtiler.
Saat 05.00’te ikinci ve üçüncü kademe birlikler de karaya ayakbastılar.
8.Bölük 3.Takım erleri Anzaklara karşı şiddetli ateşleriyle karşılık verdiler. Bu
sırada açıkta bekleyen İngiliz savaş gemileri Palamutluk Sırtı-Topçular SırtıConkbayırı hattını yoğun şekilde top ateşine tuttular. 3.Takım şiddetli saldırılar
karşısında ağır kayıplar verdi. Anzaklar Cesarettepe’yi işgal ettiler. Takım elinde
kalan az bir kuvvetle Conkbayırı’nın güney sırtlarına geçerek mücadeleyi sürdürdü.
İngilizler öğleye doğru destek için sadece bir top çıkarabildiler. 2.Piyade Tugayı ise
ancak saat 17.00’de karaya çıkabildi. İngilizler 25 Nisan günü akşama kadar karaya
381
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
15 bin asker ve 5 top çıkardılar. Çıkartmanın ilk günü olan 25 Nisan’da 2 binden
fazla kayıp verdiler.
Bölgede bir gece evvel tatbikat yapan 27.Alay Komutanı Yarbay Mehmet
Şefik Bey, bombardıman seslerini duyar duymaz 27.Alayı alarma geçirdi. Ayrıca
durumu hemen 9.Tümen Komutalığı’na bildirdi.
27.Alay aldığı emir üzerine harekete geçerek Anzakların ilerlemesini
durdurmak için Kemalyeri-Merkeztepe doğrultusunda taarruz etmeye karar verdi.
Kumtepe ve Arıburnu kıyılarında 27.Alay’ın bir taburuna gözetleme görevi
verilmişti. Tabur Komutanı bu bölgeye bir bölük bırakmış ve taburun diğer
efradını daha geride topluca tutmaktaydı. Çıkarma başladıktan sonra Eceabat’ta
bulunan 27.Alay’ın ihtiyatta tutulan iki Taburu ve iki bataryası da Arıburnu
yönünde harekete geçirildi. 27. Alay kısa bir hazırlıktan sonra saat 08.00’da
taarruza geçti.
27.Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik Bey, alarmda bekleyen 1.ve
3.Taburları hemen harekete geçirdi. 17 atlıdan üç keşif kolu düzenleyerek bunları
Arıburnu, Kabatepe ve Palamutluk istikametine gönderdi. Çamburnu’ndaki dağ
bataryasının da Kocadere Köyü’nün batı sırtarına hareketini emretti. Ayrıca dağ
bataryasının korunması için de bir piyade bölüğünü bataryanın geçeceği yollara
bıraktı. 27.Alay iki kol halinde savaşın cereyan ettiği bölgeye yürüyüşünü
sürdürürken ilk kez Kakma Dağı’nın batısındaki boyunda İngiliz savaş gemilerinin
topçu ateşiyle karşılaştı. Kanlısırt ve onun kuzeyindeki tepelerde düşman askerleri
görülüyordu. Topçular Sırtı henüz Anzacların eline geçmemişti.
27.Alay Kılıçbayırı-Merkeztepe-Kırmızısırt hattını taarruz için ilk hedef
olarak seçti. Alayın ağır makineli tüfek bölüğü de Haydartepe’de mevzilendi.
27.Alay’ın taarruzu başarıyla sürdü. 27.Alay’ın 3.Taburu saat 11.30’da FundalıksırtıMersinsırtı-Edirnesırtı’nı aşarak Kırmızısırt’a yaklaştı. 1.Tabur da Kanlısırt’ta
Anzaklarla karşı karşıya geldi. 27.Alay Karayürek deresindeki Anzak öncülerini
tamamen temizledi.
19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey bu olaydan hemen sonra
57. Alayın harekete geçmesi ve 27.Alayın da taarruzları sonucunda düşmanı geri
püskürttü. Mustafa Kemal’e göre bu taarruz sıradan bir taarruz değildi. 19.Tümen
Komutanı Yarbay Mustafa Kemal kumandanlara şu tarihi emri verdi:
“Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar
geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir.”
Mustafa Kemal’e göre taarruz, düşmana boyun eğdirmiş, savaşan askerleriin
hem manevi gücünü arttırmış, hem de savaşma istek ve arzusunu kamçılamıştır.
57.Alay kendisinden üç kat fazla düşmanla boğaz boğaza savaştı. Anzaklar
Düztepe’den çekilmek zorunda kaldı.
19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey 3.Kolordu Komutanı Esat
Paşa ile görüşerek 27.Alayın da Tümen emrine girmesini ve bundan sonra
Anzakların denize dökülmesi için taarruz önerisinde bulundu. Bu öneri Esat Paşa
tarafından kabul edildi. 19.Tümen 27.Alay da dahil olmak üzere 27, 57, 72 ve
382
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
77.Alaylarla taarruz planı yaptı. Ancak 72.Alay bölgeye geç sayılabilecek bir saatte
16.30’da gelebildiği için taarruz ertesi güne bırakıldı.
19.Tümen Komutanlığı’na gönderilen ilk takviye 64.Alay ile 11.Tümen
33.Alay birlikleriydi. Ancak bu birlikler yapılacak taarruza tüm kadroları ile
katılamadılar. Çünkü parça parça ve geniş zaman aralıkları ile 19.Tümen
Komutanlığı emrine girebildiler.
27 Nisan’da Arıburnu bölgesindeki savaşalar çok şiddetli geçti. 15 Osmanlı
Taburuna karşın 21 Anzak Taburu bölgede bulunuyordu. 9 Topçu bataryasına
(yani 36 top) karşın düşmanın denizde ve karada 255 topu vardı.
27 Nisan taarruzlarında 33.Alay Komutanı Yarbay Ahmet Şevki Bey,
33.Alay 1.Tabur Komutanı Binbaşı Faik Bey şehit oldu. 3.Tabur Komutanı
Binbaşı Besim Bey yaralandı.
27 Nisan taarruzları sonucunda elde edilen sonuç şudur: Mevziler;
Cesarettepe doğusu-Bombasırtı-Kırmızısırt-Kanlısırtolarak kesinleşti. Bütün savaş
boyunca bu hat değişmedi. Taraflar mevzi savaşlarına başladılar. Siper kazarak
tahkimata başladılar.
19 Mayıs 1915 Taarruzu
Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa 11 Mayıs 1915 tarihinde
Gelibolu Yarımadası’na geldi ve 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders’le
görüşerek Arıburnu bölgesinde İngilizlerin denize dökülmesi konusunda yeni bir
plan hazırladı. Enver Paşa 3.Kolordu Komutanı Esat Paşa’yı da ziyaret etti ve
taarruz konusunda ısrarlı olduğunu gösterdi.
Enver Paşa’nın ziyaretinden sonra Arıburnu Cephesindeki birliklerde yeni
düzenlemeye gidildi. 25 Nisan 1915 tarihinde çıkarmanın başlamasından 17 Mayıs
tarihine kadar geçen 23 günlük sürede Arıburnu’ndaki tüm birlikler 19.Tümen
Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in komutası altında idi. Yeni düzenleme ile
komutanlık Esat Paşa’ya devredildi. Esat Paşa karargahını Maltepe’den
Kemalyeri’ne taşıdı. Mustafa Kemal ise 19.Tümeni idare ettiği savaş yerini
Conkbayırı civarındaki yeni yerine kaydırdı.
Kuzey Grubu Komutanlığı’na atanan Esat Paşa’nın sorumluluk sahası
kuzeydeki Despot Limanından, güneydeki Kumtepe’ye kadar olan saha idi. Yeni
düzenlemeye göre; 19.Tümen kuzey kanatta, 5.Tümen merkezde, 16.Tümen de
güney kanatta konuşlandı. Güney Grubu Komutanlığı’na (Seddülbahir bölgesi) ise
15.Kolordu Komutanı Weber Paşa getirildi.
Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa 18 Mayıs 1915 günü saat 20.00’da
Arıburnu için taarruz emrini yayımlar. Emre göre taarruz baskın şeklinde
planlanmıştı. Dört Tümenden oluşan Osmanlı kuvvetleri üç buçuk kilometrelik
dar bir şerit üzerinde taarruzu gerçekleştireceklerdi.
19 Mayıs 1915 günü saat 03.00’da başlayan taarruz tüm cephe boyunca
kanlı bir savaşa sahne oldu.
383
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
64. ve 57. Alaylar saat 03.30’da taarruza başladılar. Anzak mevzilerine
girdiler. Ancak sol kanatta aynı gelişmeler gerçekleşmediğinden başarı elde
edilemedi.
Kuzey kesimin merkezinde bulunan 5.Tümen’in ilk hattında bulunan 13.
ve 14.Alaylar aynı saatte taarruza başladılar. Ancak Anzakların makineli tüfek ve
piyade ateşi ile karşılaştılar. Ağır kayıplar verdiler. 14.Alay’ın subayları kılıçlarla
Anzak siperlerine girdiler fakat makineli tüfek ateşi karşısında başarı sağlanamadı.
İhtiyat birlikleri de cepheye sürüldü ise de başarı elde edilemedi.
Arıburnu Cephesinin merkezinin güneyinde bulunan 2.Tümen 4. ve
5.Alayları ilk hatta olmak üzere saldırıya geçtiler. Baskın şekilde yapılan saldırıda
birlikler fazla ses çıkarınca Anzaklar karşı saldırıya geçmiş ve Osmanlı birlikleri
birbirine girerek büyük bir karmaşa yaşanmıştı.
19 Mayıs gündüz taarruzlarında da tüm ihtiyatları da cepheye sürüldü.
Ancak Anzak birliklerinin makineli tüfek ateşi karşısında tüm birlikler büyük kayıp
verdiler.
Bunun üzerine 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders’in onayı ve Kuzey
Grup Komutanı Esat Paşa’nın emri ile bütün Arıburnu Cephesinde taarruzlar saat
10.00’da durduruldu.
19 Mayıs taarruzlarında siperlerinden çıkan Osmanlı askerleri Anzak
siperlerine ulaşıncaya kadar 200-300 metrelik mesafeyi koşmak zorunda idiler.
Makineli tüfekler bu mesafedeki askerlerin üzerine kurşun yağdırdılar ve pek çoğu
şehit oldu. Buna rağmen sürekli taarruza devam edildi. Anzaklar bunun üzerine
siperden bir Osmanlı subayı çıkınca ateşi kesip bütün bölük veya takımın siperden
çıkmasını bekleyip sonra ateşe başlıyorlardı. Bu da kayıpları arttırdı. Osmanlı
askerleri ancak küçük gruplar halinde Anzak siperlerine erişebildiler onlar da şehit
edildi.
Osmanlı kuvvetlerinin 19 Mayıs’ta taarruz ettiği cephede 13.000 düşman
askeri vardı. Buna karşılık Osmanlı askeri 42.000’di. Ancak sevk ve idaredeki
hatalar nedeniyle başarı elde edilemedi.
19 Mayıs taarruzu Çanakkale Savaşlarında ağır bir yenilgi ile sona erdi.
Fiilen dört buçuk saat süren taarruzlarda Osmanlı Ordusunun zayiatı yaklaşık
10.000 kişi idi94.
İlk Ateşkes
21 Mayıs günü İngiliz hatlarından Kızılhaç bayrağı kaldırılarak yaralı ve ölüleri
toplamak için ateşkes önerildi. Ateşkes önerisini görüşmek üzere Osmanlı
tarafından Harekat Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Ohrili Kemal Bey gönderildi.
Kemal Bey, yaptığı görüşmelerde bir günlük ateşkesi yapılması için 22 Mayıs
sabahı Kabatepe kumsalında iki tarafın siperleri arasında kalan bölgede
buluşulmasına teklifini içeren protokolü getirdi. Osmanlı 5.Ordu Komutanı Liman
Geniş bilgi için bkz; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, V. Cilt, 2.
Kitap, s. 91-212.
94
384
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
von Sanders adına Kuzey Grubu Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin Bey, İngiliz
Orduları Başkomutanı Ian Hamilton adına 1.Avustralya Tümen Komutanı
General Walker ateşkes protokolünü imzaladılar. 24 Mayıs 1915 günü sabah hava
kapalı ve hafif hafif yağmur çiselerken şehitlerin toplanmasına geçildi.
24 Mayıs günü saat dörtte Osmanlı sıhhiye erleri işlerini bitirerek siperlerine
çekildiler. Anzaclar da aynı şekilde tekrar siperlerine döndüler. 45 dakika sonra
savaş yeniden başladı.
Bu taarruzlarda pek çok mensubunu şehit ve yaralı olarak veren 57.Alay 25
Mayıs günü cephedeki yerini 27.Alay’a bıraktı. 57.Alay’dan kalanlar ise
19.Tümen’in ihtiyatında bulunmak üzere Topbayırı ile İncebayır arasındaki dereye
yerleştirildiler.
Kanlısırt Savaşları
Kuzey Grubu’nun Arıburnu Cephesindeki savunma durumuna göre; 6 Ağustos
1915 günü Albay Mustafa Kemal komutasındaki 19.Tümene bağlı dört alay
Sazlıdere-Azmakdere arasındaki cephenin sağında, Albay Rüştü Bey
komutasındaki 16.Tümenin dört alayı da solunda mevzilenmişti. 19.Tümenin
komuta yeri Düztepe’nin 500 metre güneyinde Topsırtta, 16.Tümenin komuta yeri
Adanabayırı’ndaydı. Esat Paşa komutasındaki Kuzey Grup Komutanlığı’nın
komuta yeri ise Kemalyeri’nde bulunmaktaydı. 5.Tümen ise ihtiyat olarak
Kurucadere köyü yakınlarındaydı.
Anzaklar ise General Birdwood komutasında Yükseksırt-Merkeztepe ile
Haintepe ve güneyinde bulunuyordu.
İngiliz savaş gemileri ve kara topçuları 6 Ağustos 1915 günü saat 15.00’te
Kanlısırt’a doğru şiddetli top atışına başladılar. Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa
ciddi bir harekatın başlamak üzere olduğuna karar vererek 16.Tümen
Komutanlığı’nı İhtiyatta olan 5.Tümenin 13.Alay’ı ile takviye etti. 1.Avustralya
Tugayı saat 17.30’da 47.Alay’a karşı taarruza geçti. Osmanlı topçusu etkin ataşe
başlamışsa da peşpeşe gelen saldırılar karşısında Kanlısırt tepeleri Avustralyalıların
eline geçti. Anzak ölüleri ve Türk şehitleri siperleri doldurdular. Askerler boğaz
boğaza boğuşup süngüleştiler.
Boğaz boğaza süren Kantlısırt Savaşında dört gece üç gün devam etti.
Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa 15.Alay’ın Kanlısırt’a ulaşmasını, 9.Tümen
Komutanı Albay Kannengiesser’e de 25. ve 64.Alayları alarak ve getirebileceği
kadar topçu ile hemen Kanlısırt’a hareket etmesini emretti. 16.Tümen Komutanı
Albay Rüştü Bey’in saat 23.00’te başlayan ve bizzat yönettiği taarruz sabaha kadar
devam etti ancak bir sonuç alınamadı. Bu geceki savaşta İngilizlerin çok sayıda el
bombası kullanması bu sonucu ortaya çıkardı. 47.Alay Komutanı Binbaşı Tevfik
Bey ve 15.Alay Komutanı Yarbay İbrahim Şükrü Bey bu geceki taarruzda şehit
düşenler arasındaydı.
8 Ağustos’ta İngilizlerin Conkbayırı’na yaptıkları harekat gelişme gösterdi.
Bunun üzerine 16.Tümen Komutanına bulunduğu yeri tahkim etmesi emredildi.
385
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tümen Komutanı 77.Alay ve diğer birliklerle Kanlısırt’ın orta kesimine taarruz
yaptı ancak önemli bir başarı elde edilemedi.
16.Tümen 9 Ağustos’ta 05.00’da 12.Alay’la Kanlısırta hem cepheden hem de
kanatlardan taarruz yaptı, ikinci hat siperler ele geçirildi.
6-10 Ağustos 1915 tarihleri arasında yapılan Kanlısırt Savaşlarında
Osmanlı kuvvetleri 1.520 şehit, 4.750 yaralı, 760 kayıp ve 134 esir verdi.
Avustralyalıların kayıpları ise 2.000’e yakındı.
Conkbayırı Savaşları
İngilizler 6 Ağustos 1915 günü saat 22.00’de ileri harekata başladılar. Sağ kol
öncüleri Sazlıdere’yi geçerek, Hailt ve Rıza Tepesi ile Keskintepe-Pilavtepe ve
Yaylatepe’deki Osmanlı ileri karakollarına taarruza geçtiler. Sol kol yancı İngiliz
kuvvetleri de Çatlakdere’yi geçip Damakçılık Bayırı’na saldırdılar. İngilizler gece
yarısından sonra Pilavtepe ve Keskintepe’yi ele geçirdiler, Halit ve Rıza Tepesi’ni
de kuşattılar. Ağıldere yönünden gelen silah sesleri nedeniyle 19. Tümen Komutanı
Albay Mustafa Kemal tüm birliklerin uyanık ve tetikte olmalarını emretti.
7 Ağustos 1915 günü İngiliz kuvvetleri Sazlıdere ile Ağıldere arasından
Conkbayırı’na ilerlemeye başladılar. Bunun üzerine Albay Kannengiesser 9.Tümen
Komutanlığı’na bağlı Yarbay Nail Bey komutasındaki 25.Alay ile Yarbay Servet
Bey komutasındaki 64.Alayı Conkbayırı’na yönlendirdi. Ağıldere müfrezesi ile
5.Topçu Alayı’nın 8.Bataryası 9.Tümen’in emrine verildi. İngilizler gece yarısına
kadar Sazlıdere ile Ağıldere arasındaki Osmanlı birliklerini geri attılar ve 15 askeri
de esir aldılar. Şahinsırt’a doğru ilerlemeye başladılar. İngiliz topçusu aynı gün saat
04.00’ten itibaren 19.Tümen’in sağ tarafını bombalamaya başladı. İngilizler saat
04.30’da Yükseksırt’taki siperlerinden çıktılar ve Korkuderesi’nden Binbaşı
Mustafa Bey komutasındaki 18.Alay siperleri ile Boyun noktasındaki 34 ve 35
numaralı siperlere hücum ettiler. Bazı siperlere girdiler ancak bu taarruzlarında
büyük zayiat vererek durduruldular. 18.Alay Komutanı Binbaşı Mustafa Bey şehit
oldu. 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal İngiliz kuvvetlerinin bir kısmının
Şahinsırtı ele geçirdiğini ve diğer bir kısmının da Conkbayırı’na ilerlediğini haber
alır almaz, elindeki 14.Alayın 1.Taburunu Kocaçimen Tepe’ye, 72.Alayın iki
bölüğünü de Conkbayırı’na gönderdi. Böylece 19.Tümenin elinde hiç ihtiyat birliği
kalmadı. Mustafa Kemal, ne pahasına olursa olsun Conkbayırı’nın tutulmasını
emretti. Mustafa Kemal’in bu emri uygulandı ve bu iki bölük ConkbayırıKurtgeçidi hattını İngilizlerden önce tuttu.
9.Tümen Komutanı Albay Kannengiesser, saat 08.00’de yaralandı ve
komutayı Kurmay Başkanı Binbaşı Hulusi Bey’e bıraktı. 5.Ordu Komutanı Liman
von Sanders 9.Tümen Komutanı Albay Kannengiesser’in yaralandığı haberini
öğrenince Kocaçimen Tepesi’ndeki kuvvetlerin komutasının 4.Tümen Komutanı
Yarbay Cemil’e verilmesini ve Anafarta Bölgesi Komutanı Binbaşı Wilmer’in de bu
komutanlığın emrine girmesini emretti.
386
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
6/7 Ağustos gecesi Ağıldere’de baskına uğrayan 14.Alay’ın 2.Taburu
oldukça fazla zayiat vererek Asmalıdere’nin batı sırtlarına çekildi ve Anafartalar
Müfrezesi’nden gelen 32.Alay’ın 1.Taburu ile takviye edilerek İngilizleri durdurdu.
Abdurrahman Bayırı’na ihtiyat olarak gönderilen 64.Alay sol kanada
alınarak, 25.Alay’ı takviye etti ve İngilizleri Şahinsırt’tan atması emredildi. Yarbay
Nail Bey Komutasındaki 25.Alay ve Yarbay Servet Bey komutasındaki 64.Alay
İngilizlerin Kocaçimen-Conkbayırı hattını ele geçirmelerini önleyen birlikler
oldular.
7 Ağustos gecesi 5.ordu Komutanlığı’nın emri ile Kuzey Grubu’nda yeni
düzenlemeler yapıldı. 9.Tümen ve Anafartalar Müfrezesi, Saros Grubu
Komutanlığı’na bağlandı. Grup Komutanı Albay Fevzi Bey gece yarısından hemen
sonra Anafartalar’a geldi. Grup Komutanı Albay Fevzi Bey, 4.Tümen Komutanı
Yarbay Cemil Bey’e Kocaçimen Bölgesi Komutanı olarak kendisine bağlandığını, 8
Ağustos’ta 7. ve 12.Tümenlerle birlikte Anafartalar’dan İngilizlere taarruz
edileceğini, Yarbay Cemil Bey’in emrine 33. Alay ile 11.Topçu Alayı 5.Bataryası’nın
verildiğini bildirdi. Söz konusu bataryanın da Sarıyar veya Dağçeşme mevkiine
yerleştirilmesini istedi. Bundan sonra “Anafartalar Grubu” diye anılan komutanlık
Kuzey Grup Komutanlığı’ndan alınarak doğrudan 5.Ordu Komutanlığı’na
bağlandı. 8 Ağustos 1915 günü saat 21.45’te 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa
Kemal Anafartalar Grup komutanlığı’na atandı.
Conkbayırı’ndaki savaşlar bütün şiddetiyle 8 Ağustos günü öğleden sonra da
devam etti. 4.Tümen Komutanı Yarbay Cemil Bey, çoğu 9.Tümene ait olan karma
kuvvetlerle İngilizlerin bütün taarruzlarını durdurdu.
Güney Grubundan gönderilen Albay Ali Rıza Bey komutasındaki 8.Tümen
23.Alay, 24.Alay ve bir sahra bataryasıyla birlikte Kuzey Grubu emrine verildi.
Albay Ali Rıza Bey Conkbayırı’ndaki birliklerin yönetimini almak, İngilizleri geri
atmak üzere 24.Alay ile birlikte Conkbayırı’na yöneldi. Ali Rıza Bey 8/9 Ağustos
gecesi İngilizlere taarruz yaptı ancak İngilizleri geri atamadı. İki kez daha taarruzu
denedi ancak yine başarı elde edilemedi.
9 Ağustos 1915 sabahı saat 04.30’da İngiliz savaş gemileri ve Arıburnu
Cephesi’nin kuzeyindeki tüm kara topçuları ile Kurtgeçidi-Conkbayırı hattını ve
gerisini bombalamaya başladılar ve daha sonra da asıl hedef Besimtepe olmak
üzere taarruza geçtiler. İlk saldırıda bir kısım İngiliz birlikleri Conkbayırı’nın
kuzeyindeki tepe çizgisinde bulunan Osmanlı kuvvetlerine ait siperlere kadar
yaklaştılar ancak geri püskürtüldüler. 19.Tümen’in sağ tarafına yapılan İngiliz
taarruzları da durduruldu. Saat 05.30’da İngiliz topçuları 24.Alay siperlerine yoğun
top ateşine başladılar. Birçok subay ve er şehit oldu. Bu saldırı nedeniyle Kuzey
Grup Komutanlığı 23.Alay’ın 2.Taburu ile 3.Taburu’nu 8.Tümen’in emrine
gönderdi. Saat 10.00’da İngiliz birliklerini Conkbayırı sırtları’ndan uzaklaştırmak
için 8.Tümen bir taarruz başlattı ise de bunda başarı sağlayamadı.
Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal Kocaçimen-Conkbayırı
hattının İngilizlerin eline geçmesini önlemek için 9 Ağustos günü akşamüzeri
Çamlıtekke’den Conkbayırı’nda bulunan 8.Tümen Komutanlığı’nın karargahına
387
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
gitti ve durum tespiti yaparak 10 Ağustos günü saat 04.30’da baskın tarzında bir
taarruzun yapılmasına karar verdi.
Bu taarruz Gelibolu yarımadasında yapılan süngü savaşlarının en şiddetlisi
oldu. General Baldwin ve Kurmay Başkanı bu hücumda öldürülenler arasında idi.
Ağıl kesimi ele geçirildi. Şahinsırtı’nın tamamı ele geçirilemediyse de doğu kesimi
alındı. 9.Tümen birlikleri de İngilizleri bulundukları siperlerden sökerek
Çakmakpınar Sırtlarını ele geçirdiler.
İngiliz donanması ve kara topçularının yoğun ve etkili atışlarına karşın Albay
Mustafa Kemal’in yönettiği bu taarruzda Besimtepe-Conkbayırı-261 Rakımlı Tepe
hattının 500-800 metre batısındaki sırtlar ele geçirildi. 10 Ağustos’taki savaşta 47.
Alay Komutanı Binbaşı Tevfik Bey ve 15.Alay Komutanı Yarbay İbrahim Şükrü
Bey şehit oldular.
Bilindiği üzere 10 Ağustos taarruzunda Anafartalar Grup Komutanı Albay
Mustafa Kemal de ölümden döndü.
6-10 Ağustos 1915 tarihleri arasında Conkbayırı Savaşlarında Osmanlı
kuvvetleri 9.200, İngilizler 12.000 zayiat verdiler. Şehit olanlar ve İngiliz ölüleri
sürekli savaş nedeniyle gömülememişti. Ancak, 10 Ağustos akşamı savaşın
duraklaması üzerine şehitler ve İngiliz ölüleri gömülebildiler.
Anafartalar Bölgesindeki Savaşlar
Anafartalar (Suvla) Çıkarması
Akdeniz Seferi Kuvvetleri Başkomutanı Ian Hamilton, Kirte Savaşları sonucunda
mevcut kuvvetlerle Çanakkale Cephesi’nde hedeflenen sonuca ulaşılamayacağını
anladı. Hamilton, planlanan hedefin gerçekleştirilebilmesi için hükümetten yeni
kuvvetler gönderilmesini talep etti. İngiliz hükümeti talebi her yönüyle ele aldı.
Özellikle Winston Churchill’in ısrarlı tutumu ve Lord Kitchener’in desteklemesi ile
General Ian Hamilton’a beş yeni tümen takviye birlik gönderilmesi kararlaştırıldı.
Lord Kitchener hemen takviye hazırlıklarına başladı. Hamilton da girişilecek yeni
taarruzun planlarını büyük bir gizlilikle hazırlamaya koyuldu.
İngiltere’den gelen Tümgeneral Frederich Stopford komutasındaki
9.Kolordu’nun askerlerini taşıyan gemiler İngiliz donanmasının koruması altında 6
Ağustos 1915 akşamüzeri harekete geçtiler. İlk karaya çıkacak olan 11.Tümen’in
32. ve 33.Tugaylarının çıkarma araçlarını taşıyan yedi muhrip kıyıya sessizce
yaklaştı ve 400 metre açıkta demirledi. Askerleri taşıyan tüm küçük araçlar boru
sesi ile kıyıya doğru yol alamaya başladılar. Dubalar kıyıya yanaştılar ve rampalarını
kumlar üzerine attılar. Saat 22.00’ye kadar dört tabur herhangi bir direnme ile
karşılaşmadan güney çıkarma kıyısına ayakbastı. Kuzey bölgesindeki çıkarma
kıyısına çıkanlar burada mevzilenen Osmanlı gözetleme müfrezelerinin ateşi ile
karşılaştılar. Ancak bu müfrezeler çok zayıf oldukları için geri çekildiler. İngiliz
birlikleri de başka bir güçlükle karşılaşmadan kıyıya çıktılar. Kıyıya çıkan İngiliz
birlikleri hiç ilerlemeyi düşünmediler ve hemen kendilerini güvenlik altına almak
için siper kazmaya başladılar.
388
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Anafartalar (Suvla) çıkarması baskın şeklinde gerçekleşti ancak karaya çıkan
İngiliz birliklerinin hareketsiz kalması ve Anafartalar Grup Komutanlığı’na bağlı
çok az sayıdaki birliğin direnmesi İngilizlerin bu baskından yararlanmasını önledi.
Osmanlı kuvvetlerinin ikinci savunma hattına çekilmesinden sonra İngiliz
General Felix Hill, üç taburunu Tuz Gölü’nün kuzeyindeki Pınartepe’ye
taarruzunu emretti. Ancak taarruzdan vazgeçildi. 11.Tümen’in katılımı, donanma
ve kara topçu birliklerinin desteği ile akşamüzeri yapılması kararlaştırıldı. Taarruz
başladığında akşam olmak üzereydi. İngilizler sadece küçük bir tepenin alınması
için çaba sarf ettiler. 9.İngiliz Kolordu Komutanlığı’na bağlı 27.000 kişilik kuvvet
karşısında Osmanlı birlikleri sadece 3.000 kişiydi. İngilizler sadece Mestantepe’nin
kuzeyindeki Karakol Dağı’nın bir bölümünü ele geçirdiler. Kıyıdan ise sadece 800
metre ilerleyebildiler.
Albay Mustafa Kemal’in Anafartalar Grup Komutanlığı’na Atanması
19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal, 8 Ağustos günü cephedeki durumun
tehlikeli bir durumu geldiğini gördü. Kolordu Komutanı Esat Paşa da durumu
yakından izliyordu. Bu bölgeye dirayetli bir komutanın atanması zorunluluk haline
geldi. Kuzey Grubu Kurmay başkanı Yarbay Fahrettin Bey bu durumu Esat
Paşa’ya bildirdi ve Albay Mustafa Kemal Bey’in Kolordu Komutanı olarak
Anafartalar Bölgesine atanmasını önerdi. Esat Paşa bu teklifi uygun buldu ve
Kuzey Grubu Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin Bey’e 5.Ordu komutanlığı ile
konuşmasını emretti. 5.Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay Kazım Bey’le
görüşen Fahrettin Bey Albay Mustafa Kemal Bey bu göreve atanması için Kuzey
Grup Komutanlığının ısrarcı olduğunu belirtti.
Albay Mustafa Kemal Bey’e 21.45’te Anafartalar Grup Komutanlığı’na
atama emri geldi ve derhal oraya gitmesi istendi. Mustafa Kemal 23.30’da
19.Tümen Komutanlığı’ndan ayrılarak Anafartalar Grup Komutanlığı’na geldi.
Birinci Anafartalar Savaşı
5.Ordu Komutanı Liman von Sanders Albay Mustafa Kemal’i Anafartalar Grup
Komutanlığı’na ataması ile birlikte, eski grup komutanı Albay Ahmet Fevzi’nin
ertelediği taarruzun 9 Ağustos 1915 sabahı yapılmasını emretti.
9 Ağustos günü taarruza katılacak Osmanlı kuvvetleri; Albay Halil Bey
komutasında 5.982 mevcutlu 7.Tümen, Yarbay Selahattin Adil Bey komutasında
10.471 mevcutlu 12.Tümen, Binbaşı Tahsin Bey komutasında 1000 mevcutlu
Bursa Jandarma Taburu, Yüzbaşı M.Şevki Efendi komutasında 500 mevcutlu
31.Alay’ın 2.Taburu ile Binbaşı Kazım Bey komutasında 150 mevcutlu 32.Alay’ın
1.Taburu bulunuyordu. Bu kuvvetlerin toplam mevcudu 18.987 kişi idi.
Bölgede bulunan 18.987 Osmanlı kuvvetine karşı, İngilizlerin 32.Tugayı,
31.ve 33.Tugaylarından beş tabur, 53.Territorial Tümeni, 53.Tümene bağlı
160.Tugayın iki taburu, 11.İngiliz Northern Tümenine bağlı birlikler ile
34.Tugaydan beş taburu vardı ve bunları toplam asker sayısı 32.000’di.
389
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal’in karargahı
Çamlıtekke’deydi. 9 Ağustos sabahı saat 04.00’te taarruz başladı. Yarbay Mehmet
Ali Bey komutasındaki 34.Alay ileri harekata başlayarak İbrikçe’deki İngiliz
taburunu süngü hücumu ile geri attı ve Yusufçuk Tepesi ile 500 metre kuzeyindeki
Menteştepe’yi ele geçirdi. Yarbay Abbas Bey komutasındaki 35.Alay gecikmesi
üzerine sağ kanadı açık kalan 34.Alay’ın bu kanadına Mestantepe’den yapılan
İngiliz taarruzu karşı taarruzla durduruldu. 35.Alaya da ilerleyince İngilizler ağır
kayıplar vererek düzensiz biçimde geri çekildi.
Albay Halil Bey komutasındaki 7.Tümen saat 04.30’da taarruza başladı.
Yarbay Halil Bey komutasındaki 20.Alay Kayacık Deresi’ni geçerek Damakçılık
Bayırı’na tırmanmaya başladı. Ancak İngiliz siperlerinden açılan etkili yan ateş
nedeniyle 100-200 metre kadar sokulduğu İngiliz siperleri önünde durmak zorunda
kaldı. İngiliz siperlerine çok yaklaşan 1.Tabur ağır zayiat verdi.
Taarruzun durakladığını gören 7. Tümen Komutanı Albay Halil Bey İngiliz
makineli tüfeklerini susturmak için sahra bataryasını açık mevziiye çıkardı. Ancak
batarya komutanı ve pek çok erin vurulması üzerine batarya tekrar kapalı mevziiye
alındı. 4.Tümen topçusu da İngiliz makineli tüfeklerini susturmak için atışa başladı
ama yine susturulamadı.
12.Tümen’e bağlı 34.Alay Anzakların Yusufçuk ve İsmailoğlu Tepelerine
yaptıkları taarruzlarda ağır zayiat verdi. Bu alayı takviye edecek ihtiyat kuvveti de
bulunmuyordu. O nedenle taarruz yapamayan 34.Alay, elindeki İsmailoğlu
Tepesi’ni savunmak zorunda kaldı.
9 Ağustos’ta yapılan taarruzda Osmanlı kuvvetleri İngiliz-Avustralya ve Yeni
Zelanda birliklerinden daha önce taarruza başladığı için onların taarruz avantajını
yok etmiştir. Bugün Osmanlı kuvvetleri 12.Tümen 1.085, 7.Tümen 978 ve Bursa
Jandarma Taburu 51 olmak üzere toplam 2.114 zayiat verdi. Buna karşılık
İngilizlerin zayiatı 27 subay ve 718 erdi. İngilizlerden üç subay ve 53 er esir alındı.
İngilizler 10 Ağustos sabahı saat 05.00’te 11. ve 53.Tümenleri ile taarruza
başladılar. Taarruz Yarbay Selahattin Adil Bey komutasındaki 12.Tümen’in
bulunduğu cepheye yöneldi. Birkaç saat devam eden taarruz 7.Tümen tarafından
durduruldu. Saat 11.00 ve saat 14.00’te tekrarlanan taarruzlarda da İngilizler
başarılı olamadı. Bunun üzerine İngilizler bütün kuvvetleriyle, kara ve donanmanın
topçu desteğini de alarak dördüncü kez taarruz başlattılar. 34.Alay çok sayıda
zayiat verdi ve geri çekilmeye başladı. Bu sırada iki ihtiyat bölüğü süngü hücumuna
giriştiler ve İngilizler geri çekilmek zorunda kaldılar.
İngilizlerin 10 Ağustos’ta öğleden sonra Kireçtepe’de bulunan Yüzbaşı
Kadri Efendi komutasındaki Gelibolu Jandarma Taburuna yaptıkları iki taarruz da
geri püskürtüldü.
Albay Halil Bey komutasındaki 7.Tümene yapılan İngiliz taarruzu da geri
atıldı.
10 Ağustos’ta İngilizler yaptıkları taarruzlarda hedeflerine ulaşamadılar.
7.Tümen 687, 12.Tümen 413 olmak üzere 1.100 zayiat verdi. İngilizler de bugün
çok sayıda zayiat verdiler.
390
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
11 Ağustos günü sabahı erkenden 163.İngiliz Tugayı, 35 ve 36.Alayların 3.
ve 1.Taburlarının bulunduğu cepheye taarruza başladılar. Taburlar karşı taarruz
başlattılar ve İngiliz birliklerini 500 metre kadar geriye atarak ulaştıkları hattı
tahkim edip savunmaya geçtiler.
Takviye edilen İngiliz birlikleri saat 18.25’te Yarbay Münip Bey
komutasındaki 36.Alay’ın bulunduğu cepheye taarruz yaptılar. Çekilmek zorunda
kalan 1.Taburu takip etmeye başladılar. İki bölükten oluşan Alay ihtiyat birlikleri
takibe geçen İngilizlere süngü hücumuna geçtiler ve başta tabur komutanı olmak
üzere tamamını süngüden geçirdiler. Bunun üzerine diğer İngiliz birlikleri
taarruzdan vazgeçerek taarruza başladıkları hatta geri döndüler.
12 Ağustos’taki savaşlarda İngilizler, ünlü Isle of Wight Taburu’ndan 8
subay 300 er, Norfolk Taburu’ndan 22 subay ve 350 er kaybettiler. Toplam
zayiatları 680 kişiydi. Ayrıca İngilizlerden 37 esir ve 250 tüfek ele geçirildi.
12.Osmanlı Tümeninin kayıpları ise 70 şehit ve 212 yaralıdan ibaretti.
Kireçtepe Savaşları
7 Ağustos’ta Kireçtepe’ye konuşlanan Gelibolu Jandarma Taburuna iki bölüğü
tepeyi savunmaya başladı.
9 Ağustos sabahı İngilizler gemi topçusunun desteği ile beş taburluk bir
kuvvetle Kireçtepe’ye taarruz başlattılar. Burada bulunan Gelibolu Jandarma
Taburu’nun iki bölüğü yardım istedi. Gelibolu Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı
Kadri Efendi 35.Alay’ın 1.Taburundan ikibölük ve 36.Alay’ın 3.Taburundan bir
bölük takviye birlik gönderdi. Kireçtepe’nin batısındaki Sivri Tepe, öğle üzeri
İngilizlerin eline geçti. Bunun üzerine buradaki birlikler Aslantepe-Projektörtepe
hattına, sağ kanadı da Kanlıetep-Küçüktepe hattına çekildiler.
Bu arada Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal 5.Tümen
Karargahının Turşunköyü’ne sevk edilmesini emretti ve komutanlığına da Yarbay
Wilmer’i atadı. 19.Alay, 127.Alay, 11.Topçu Aalayı ve Gelibolu Jandarma Taburu
da 5.Tümen’e bağlandı.
İngilizler Kireçtepe’yi almak ve kuzeyden ilerleyerek Yukarı Kapanca-241
Rakımlı Tepe- Kavakatepe hattını ele geçirmek için deniz ve kara topçusunun
desteği ile 15 Ağustos günü saat 14.15’te Kireçtepe’deki Osmanlı mevzilerine ateşe
başladılar. İngilizler Gelibolu Jandarma Taburu’nun sağ kanadından dört taburla
taarruza geçtiler. Ayrıca bir kısım İngiliz kuvveti topçu ateşi desteğiyle
Kireçtepe’nin kuzey eteklerinden bir kısmı da güneybatısından harekete geçti.
Gelibolu Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı Kadri Efendi’nin elindeki
127.Alayın iki bölüğü ve Gelibolu Jandarma Taburu geri çekilmek zorunda kaldı.
İngilizler İngilizler Aslantepe ve Projektörtepe’yi ele geçirdiler. Çekilen kuvvetler
Kanlıteepe ve Havantepe’de tutundular. 19.Alay’ın 1.Taburu ile 39.alay’ın
1.Taburu Kanlıtepe’yi takviye için harekete geçti. Akşam olduğu için İngilizler
Aslantepe-Kanlıtepe arasında durmak zorunda kaldılar. Bu arada kahraman
Gelibolu Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı Kadri Efendi saat 19.00’da başından
ağır yaralandı. Bilincini kaybedinceye kadar birliğinin başından ayrılmadı. Kireçtepe
391
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
savaşlarında Gelibolu Jandarma Taburu 103 şehit, 189 yaralı ve 56 kayıp olmak
üzere 348 zayiat verdi.
17 Ağustos’ta 19.Alay’ın 1. ve 2. Taburları Kireçtepe’nin 500 metre ilerisinde
daha evvel Jandarma tarafından bırakılmış siperleri ele geçirdi. Bölgede çok sayıda
şehit ve yaralı vardı. Bunun üzerine 7.Tümen Komutanı Albay Halil Bey durumu
Mustafa Kemal’e bildirdi. Mustafa Kemal bölgeye iki sıhhiye bölüğü gönderdi.
İngilizler öğleden sonra saat 14.00’te 34.Alay’ın sol kanadına taarruz yaptılar ancak
geri atıldılar.
Kireçtepe Savaşlarında Osmanlı birlikleri 3 subay, 315 er şehit, 8 subay
1.238 er yaralı, 2 subay 85 er kayıp olmak üzere toplam 1.651 zayiat verdi. Buna
karşılık İngilizlerin zayiatı 2.000 kadardı. Ayrıca Osmanlı birlikleri 335 tüfek, 276
kasatura, 40 bomba ile pek çok lojistik malzeme ele geçirdi.
İkinci Anafartalar Savaşı
17-20 Ağustos tarihleri arasında birkaç küçük çatışma dışında önemli bir olayla
karşılaşılmadı. İngilizler yaşadıkları başarısızlar karşısında komuta kademesinde
değişliklere gittiler. 9.Kolordu Komutanı General Stopford görevinden alındı ve
yerine 29.Tümen Komutanı General de Lisle atandı. Lisle’ye 9.İngiliz Kolordu’nu
hemen toparlayarak İsmailoğlutepesi-Küçük Anafarta hattına taarruz yapmak
görevi verildi.
İngilizler 21 Ağustos 1915 günü saat 14.30’da donanma ve kara toplarıyla
Kanlıköprü Deresi’den güneye doğru uzanan 12. ve 7.Tümen mevzilerini
bombalamaya başladılar. Top ateşi Yusufçuk Tepesi ve İsmailoğlu Tepesi’ne
yoğunlaştı. Bu atışlara 12.Tümen’nin topçuları cevap verdi ve Sülecik ile Mestan
Tepe’yi bombalamaya başladı.
Saat 15.30 sıralarında İngilizler önce 34.Alay, sonra 35.Alay, kısa süre
sonra da 7.Tümen mevzilerine saldırıya geçtiler. Taarruzun yönü 12.Tümen
cephesinde Yusufçuk ve İsmailoğlu Tepesi, 7.Tümen cephesinde ise 20.Alay’ın
bulunduğu sağ taraftı.
İngilizler Yusufçuk Tepesi’nin güneyindeki Yarbay Mehmet Ali Bey
komutasındaki 34.Alay’ın sağ kısmındaki ilk hat Osmanlı mevzilerini ele geçirdiler
ve ikinci hatta ilerlediler. Bu sırada yan ateşe maruz kaldılar ve birinci hattı bile
bırakmak zorunda kaldılar. Lalababa’dan İsmailoğlu Tepesi’ne doğru ilerleyen
İngiliz birlikleri ise Osmanlı topçuları tarafından ateş altına alındı. İngiliz
taarruzlarının başlaması üzerine Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal
saat 14.50’de 25.Alay, 26.Alay’ı Küçük Anafarta üzerinden 12.Tümen’e takviye
olarak gönderdi. 11.Süvari Alayı’nın da saat 15.30 civarında 12. ve 7.Tümenler
arasına gitmesini emretti. Ayrıca Albay Nazif Bey komutasındaki 6.Tümen’i de
Küçük Anafarta’ya sevk etti.
İngilizler özellikle Yusufçuk Tepesi’ne pek çok isabetli top ateşi yaptılar.
Bir saat süren İngiliz topçu ateşi sonrasında İngilizler 12.Tümen’in sol tarafından
Mestantepe’nin batısına taarruz ettiler. Osmanlı topçuları bu taarruzu durdurdu.
İngilizler saat 18.00’de çok şiddetli bir taarruz daha gerçekleştirdiler. Bu taarruz
392
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
sonucunda 34.Alay’ın sağ tarafındaki mevzilerin bir kısmı İngilizlerin eline geçti.
34.Alay’ın ihtiyat bölüğü ile 64.Alay’ın bir bölüğü karşı hücuma geçerek saat
21.00’de kaybedilen mevzileri geri aldılar.
İkinci Anafartalar Savaşı’nda 7. Tümen 329 şehit 1.077 yaralı ve kayıp,
12.Tümen ise 350 şehit, 561 yaralı ve 281 kayıp verdi. Toplam zayiat 2.598’dir.
İngilizler ise toplam 8.500 zayiat verdi.
Bombatepe (Kayacıkağılı) Savaşı
Osmanlı kuvvetleri İkinci Anafartalar Savaşı sonrasındaki durgunluktan
yararlanarak 7.Tümen’in sorumluluğunda bulunan Bombatepe’yi tahkim ettiler.
General Cox, Anzac Kolordusu ile 9.Kolordu’nun bağlantısını temin
etmek için önemli gördüğü Bombatepe’yi ele geçirmeye karar verdi. Bu amaçla 27
Ağustos 1915 günü saat 16.00’da İngilizler donanma ve kara topçuları ile
Kayacıkağılı bölgesindeki 7.Tümen mevzilerini bir saat ateş altına aldılar. Siperdeki
askerlerin çoğu şehit oldu veya yaralandı. Saat 17.00’de üç hat halinde 7.Tümen
cephesine Kayacıkağılı’nın kuzey ve güneyinden taarruza başlayan İngilizler geri
püskürtüldü.
Kayacıkağılı istikametine taarruz eden İngiliz birlikleri, Bombatepe’nin
güneybatısında bulunan Binbaşı Ahmet Zeki Bey komutasındaki 21.Alay’ın
3.Taburu ile 2.Taburu arasındaki bir bölüklük siperleri ele geçirdiler. 46 Osmanlı
askeri esir düştü, üç makineli tüfek de İngilizlerin eline geçti. Bunun üzerine
Yarbay Sabri Bey komutasındaki 33.Alay’ın 1. ve 2. Taburları Bombatepe’ye
yöneldi. İngilizlerin ileri hareketi durduruldu ancak 33.Alay’ın taburları İngilizlerin
yoğun top ateşi sebebiyle taarruz edemediler. Sürekli olarak Bombatepe’deki
siperler el değiştirdi. Saat 17.30’da Yarbay Nurettin komutasındaki iki taburlu
17.Alay 7.Tümen bölgesine gönderildi. Ayrıca 9.Tümenin ihtiyat taburu da
Azmakdere’ye sevk edildi ancak İngilizler ele geçirdiği mevzilerden geri atılamadı.
Bombatepe Savaşı Anafartalar bölgesindeki son harekat oldu. Bundan
sonra Anafartalar ve Arıburnu bölgesindeki savaşlar siper çarpışmalarına dönüştü
ve İngilizlerin tahliyesine kadar çok önemli bir savaş yaşanmadı.
Bombatepe Savaşı’nda Osmanlı birliklerini zayiatı 679, İngilizlerin zayiatı
1.100 kişidir.
Çanakkale Cephesi’ndeki Muharebelerin Sona Ermesi, Gelibolu
Yarımadasının Tahliyesi ve Zaferin Sonuçları
Ağustos ayındaki yenilgiler İtilaf Devletlerinin kamuoyunda tepkilerle
karşılandı ve bu sonun başlangıcı oldu. Bu yenilgilerin altında İtilaf Devletlerinin
birliklerini kolektif bir komuta zincirine sokmakta yaşanan zorluklara bağlayan
batılı stratejistler, hayatlarında ilk kez böyle uzak bir yere gelen ve ilk kez savaşan
askerlerin tam bir savaş malzemesi olarak kullanıldığı yorumunu yapmaya
başladılar. Ian Hamilton bu yenilgide suçun %50’sinin kendisinde olduğunu
söyledi.
Eylül ayındaki çarpışmalar yaz mevsimine nazaran daha az şiddette olsa da
Gelibolu’da karşılıklı atışlar ve süngü savaşları devam etti. Gerek Seddülbahir’de
393
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
gerek Anafartalar’da ve gerekse Arıburnu’nda Osmanlı topçularının atışları ve
piyadesinin ileri harekâtları ile İtilaf devletlerini birlikleri kayıp vermeyi
sürdürdüler. Ama artık başarı kazanmanın mümkün olmadığı sadece komutanlar
tarafından değil, siyasetçiler ve bu ülkelerin kamuoyları tarafından da kabul edildi.
Bu aşamada Gelibolu Yarımadası’nın boşaltılıp boşaltılmaması tartışılmaya
başlandı. Yaklaşık bir buçuk ay süren bu tartışma süreci sonunda boşaltma kararına
varıldı.
Bu nedenle Ekim ayı Çanakkale Savaşları için bir dönüm noktasını
oluşturdu. Zira Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ordularının
Sırbistan’a saldırması üzerine, 7 Ekim’de General Ian Hamilton ve General
d’Amade’ın taburlarının bir kısmı Selanik’e gönderildi. Bunun üzerine İngiltere’de
kurulan Çanakkale Komitesi Gelibolu Yarımadası’nın boşaltılması durumunda
kaybın ne kadar olacağını General Ian Hamilton’dan sordu. Bir taraftan da
Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmayı düşünen İtilaf devletleri, diğer taraftan da
Akdeniz Seferi Kuvvetleri Başkomutanı General Ian Hamilton’ı görevinden
uzaklaştırdılar. Yerine 15 Ekim 1915’te General Monroe atandı. General Monroe
kısa süre içerisinde Gelibolu yarımadasına gelerek 30 Ekim 1915’te cepheyi dolaştı
ve muhtemel bir boşaltmanın hesaplarını yapmaya başladı.
9 Kasım 1915’te İngiliz Savunma Bakanı General Kitchener’in
Gelibolu’ya gelerek durumu yerinde inceledi. Yaklaşan Kış mevsimi nedeiyle
Gelibolu yarımadasında savaş şartlarının daha da zorlaşacağına karar verdi.
General Monroe 22 Kasım 1915’te Gelibolu’nun boşaltılmasına yönelik bir rapor
hazırladı. Kasım ayının 25’inde Gelibolu’da başlayan şiddetli fırtına ve gök
gürültülü sağanak yağış tüm siperlerin su ile dolmasına ve pek çok askerin
boğularak ölümüne neden oldu. 26/27 Kasım’da rüzgarın poyraza dönmesi ile
başlayan kar yağışı ve şiddetli soğuk bu kez askerlerin soğuktan donmalarına sebep
oldu ve bu üç gün içerisinde İtilaf devletleri doğa şartlarından Gelibolu
yarımadasındaki orduların % 10’luk kısmını kaybettiler.
7 Aralık 1915’te İngiltere Hükümeti Gelibolu yarımadasının bir kısmının
boşaltılması konusunda kesin karara vardı. 9 Aralık’tan itibaren Gelibolu
yarımadasının kuzey bölgesinden gizlice çekilme hazırlıklarına başlandı. 19/20
Aralık gecesinde bölgede çok yoğun bir sis vardı. İtilaf devletlerinin askerleri
bundan yararlanmasını bildiler ve Gelibolu Yarımadası’nın kuzey bölgesini tahliye
ettiler. 27 Aralık’ta İngiltere Hükümeti Seddülbahir Cephesi’nden de çekilme
kararını onayladı. İtilaf devletleri 9 Ocak 1916 tarihinde buradan da çekilerek
Gelibolu yarımadasını boşalttılar.
18 Ocak 1916 tarihinde Osmanlı Tümen ve Kolorduları diğer cephelere
sevk edildiler95.
Çanakkale’yi sadece donanma gücüyle geçeceğine inanan Churchill, “sınırlı
bir direnme hareketiyle (Çanakkale Boğazı Harekâtı) direnmekten
Mithat Atabay-Muhammet Erat, Çanakkale Şehitleri, İstanbul 2008, (Kara harekâtı
hakkında bu eserden faydalanılmıştır)
95
394
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
vazgeçmeyeceğiz” düşüncesiyle, Boğaz’daki Türk savunma sistemini ve
topçularının göstereceği gayret ve fedakârlığı gözden kaçırmıştır. Aslında bütün
İngiliz yetkililer, O’nun gibi düşünmemekte idi. Ancak, Çanakkale Boğazı’ndan
geçildiği zaman elde edilecek kazançlar, zamanla diğer yetkilileri de bu fikre sıcak
yaklaşmalarına sebep oldu. İngilizler ve Fransızlar, Boğaz’dan geçeceklerine o
kadar emindirler ki, sonraki süreç için bütün planları yapmışlar hatta “Çanakkale
Boğazı Geçildikten Sonra İzlenecek Siyaset” başlıklı raporlar bile hazırlamışlardır.
Çanakkale Boğazı’ndan geçilememesi sonucunda Rusya’da iç siyaset ve
ekonomik durum gittikçe karmaşık bir hale gelmiş ve Çarlık rejiminin yıkılıp
Bolşeviklerin iktidara geçmelerine yol açmıştır.
‘İtilaf Devletleri’nin 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’nın geçememesi ve
sonrasında kara muharebelerinde mağlup olarak Gelibolu Yarımadası’nı tahliye
etmesi I. Dünya Savaşı’nın iki yıl daha uzamasına sebep olmuştur’ denilebilir.
Lloyd George’un bir konuşmasında, “Bu muharebe Karadeniz’e geçiş, bizim için,
hayati bir sorundur. Halbuki bizi bu harekete bırakmadılar ve bu yüzden savaş en
azından iki yıl daha uzadı” ifadelerini kullanması bu görüşü teyid etmektedir.
Asırlardır yenilgi yüzü görmeyen İngiliz ve Fransız donanması, uzun bir
zamandır zafer kazanamamış olan Türk askeri karşısında mağlup olmuştur. Balkan
bozgununu yaşamış olan bir ordunun, kısa bir süre sonra böyle bir mücadeleyi
sergilemesi beklenmemekteydi. 18 Mart Zaferi ve kara muharebeleri sonucunda
elde edilen başarılar, Türk ordusunun kendisine güven duymasını sağlamış, bütün
ülkede sevinç gösterileriyle karşılanmıştır.
Çanakkale Cephesi’nde Şehit Olan Çanlılar
Çanakkale Cephesi’nde çarpışan Osmanlı askerleri arasında Çan’ın köylerinden
giden askerler de yer almaktaydı. Bu askerlerin bir kısmı şehit oldu, bir kısmı da
yaralandı, sakat kaldı veya diğer cephelere gönderildi. I. Dünya Savaşı’nda
Çanakkale cephesi’nde çarpıştıktan sonra diğer cephelere gidip geriye gazi olarak
dönenler de vardır96.
Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere Türk Ordusunun toplam kaybı
208.022’dir. Boş hanelere kaydedilmemiş kayıpların toplamı 42.000 kadardır.
Bunlar da ilave edilince genel zayiat 250.000 olmaktadır97.
Şehit olan subay sayısı 589; asker sayısı 56.495’tir. Bu 56.495 şehit içerisinde
şehit olan 1.788 Çanakkaleli şehit de yer almaktadır.
Çanakkale Cephesi’nde şehit olan Çanlıların Çarpıştığı bölgeler şunlardır:
İsmailoğlu Tepesi’nde, Conkbayırı’nda, Arıburnu Muharebesi’nde, Anafartalar
Muharebesi’nde, Kirte Muharebesi’nde, Seddülbahir Muharebesi’nde, Bomba
96 Bu konuda Çanakkale Gazileri ile ilgili yapılmış yararlı ve orijinal bir çalışma için bkz;
Cahit Önder, Doğumunun 100. yılında Atatürk'ün Silah Arkadaşları- Yaşayan Çanakkaleli
Muharipler, Çanakkale 1981.
97 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, V. Cilt 3. Kitap, Ankara 1980;
Selahattin Çetiner, Çanakkale savaşı Üzerine Bir İnceleme, s. 218.
395
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Tepesi’nde, Arıburnu Kanlı Tepe’de, Tekke Koyu’nda. Bazı askerler de tedavi
edilmek üzere gittikleri hastanelerde şehit olmuşlardır. Mesela; Haydarpaşa
hastanesi, Gülhane hastanesi, Beyoğlu Hilal-i Ahmer hastanesi, Tekirdağ Mecruhin
hastanesi.
Tablo 1. Şehitlerin köylere dağılımı şu şekildedir:
KÖY
Şehit Sayısı
Altıkulaç
2
Bahadırlı
2
Bostandere
8
Çakılköy
1
Çomaklı
2
Doğaca
2
Doğancılar
1
Dondurma
3
Duman
1
Emeşe
1
Hacı Kasım
1
Helvacı
1
İlyasağa Çiftliği
2
Kadılar
1
Kalburcu
4
Karlı
1
Kazabat
1
Kızılelma
1
Kocayayla
7
Koyunyeri
1
396
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
Kumarlar
5
Küçükpaşa
2
Mallı
2
Maltepe
1
Okçular
7
Söğütalanı
2
Şerbetli
2
Terzialan
6
Uzunalan
1
Yaya
1
Yuvalar
1
Köyleri Belli Olmayan
10
TOPLAM
83
Aşağıdaki tabloda Çan’ın köylerinden Çanakkale Cephesi’nde şehit olanların
isimleri, şehit oldukları yer, bağlı bulundukları birlikler ve şehit oldukları tarih
(Rumi olarak) verilmiştir.
397
Tablo 2. Çanakkale Cephesi’nde Türk tarafının kayıpları:
Belgenin Yeri
Subay
Er/Erat
Fihrist
Şehi
t
Yara
lı
Esir
/Ka
yıp
Topl
am
(a)
H-24
10-2
562
949
27
1538
3474
H-24
10-2
4
8
-
3474
H-25
11-6
15
42
-
4
3474
H-25
11-10
3
11
-
14
5
3474
H-26
12-17
2
7
-
9
6
3474
H-55
14-32
T
a
r
i
h
Kıs.
1
3474
2
3
G
e
n
e
l
T
o
p
l
a
m
H.C.
Şehit
Yaralı
Hastane
Esir/K
ayıp
Hav
a
Değ
işim
i
10.710
7084
Hast.
gönder
ilen
Topl
am
(b)
18746
-
1762
85
3.349
5.442
3.338
14.79
1
3.184
2063
89
Hast.
şehit
olan
53.535
86.209
12
606
2.630
3
-
-
-
57
1.150
3.468
419
-
-
-
583
2.737
18
-
-
-
502
1.532
-
-
1022
11.735
3
-
-
3
119
271
-
-
529
2.265
589
1017
27
1633
56.495
96.847
11.151
7084
20297
14.000
Topl
am
Topl
am
(a+b
)
1778
23
3.361
5.499
3.352
14.80
0
3.187
2080
22
Tablo 3. Çanakkale Cephesi’nde Çan Merkez ve Köylerinden Şehit Olanlar98
SIRA
NO
LAKAP
ADI
BABA ADI
D.
YILI
Abdullah
Hüseyin
1297
Adem
Hacı İsmail
1297
Adem
Hüseyin
Ahmet
Halil
1295
Ahmet
Hüseyin
1308
Ahmet
Kasım
1301
Ali
Yusuf
1297
Ali
Ahmet
1307
Ali
Bekir
1294
Ali
Hüseyin
1293
11
Ali
Osman
Ahmet
12
Ali
Osman
Molla
İbrahim
1
2
3
4
5
Hamza
Oğulları
ndan
8
9
10
Çanakkale
Çanakkale
İLÇ
E
BUCAK
KÖY
ÖLÜM
TARİHİ
Çan
Merkez
Bostandere
29.02.1331
Çan
Merkez
Bostandere
29.02.1331
Çan
Merkez
Kızılelma
29.02.1331
Çan
Etili
Hacı Kasım
20.02.1331
Çan
Etili
Duman
18.09.1331
Çan
Merkez
Maltepe
30.07.1331
Çanakkale
1308
6
7
İL
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
98
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
1298
Çanakkale
Çan
26.05.1331
Çan
Merkez
Terzialan
26.05.1331
Çan
Merkez
Küçükpaşa
29.02.1331
Çan
Merkez
Kocayayla
29.02.1331
Çan
Merkez
Küçükpaşa
26.05.1331
Çan
Merkez
Çomaklı
29.02.1331
Milli Savunma Bakanlığı, Şehitlerimiz, C. II, Ankara 1998, s. 232-235.
K
F
A
T
B
SINIF
RÜT
BE
ÖLÜM
YERİ
AS.ŞB
3
-
26
3
11
Piyade
Er
Soğanlıdere
Biga
3
-
26
3
11
Piyade
Er
Soğanlıdere
Biga
3
-
26
3
12
Piyade
Er
Soğanlıdere
Edrem
it
26
4
14
Sahra
Topçusu
Çavu
ş
Tekke Koyu
Hücumunda
Biga
Piyade
Er
İsmailoğlu
Tepesi
İsmailoğlu
Tepesinde
Yolda
Conk
Bayırında
Conk
Bayırında
Biga
3
3
9
25
1
3
9
25
3
11
Piyade
Er
3
9
25
3
4
Piyade
Er
3
9
25
3
4
Piyade
Er
3
64
3
9
Nizamiy
e
Er
Arıburnu
Muharebesi
Biga
3
64
3
9
Nizamiy
e
Er
Arıburnu
Muharebesi
Biga
64
3
9
Piyade
Er
Conk
Tepe’de
Biga
26
3
11
Piyade
Er
Soğanlıdere
Biga
3
3
9
Biga
Biga
Biga
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
Aziz
Ahmet
1304
Bekir
Mehmet
1309
Beytulla
h
Recep
1306
Cemal
Kara
Mustafa
1301
Cemali
Mustafa
1307
Emin
Hüseyin
1302
Halil
Çoban
Hasan
1298
Halil
Süleyman
1306
Halil
Abdullah
1299
Halil
Halil
1304
Halil
Mustafa
1298
Halil
İbrahim
İsmail
1305
Hasan
Halil
Hasan
Hasan
1296
Hasan
Mehmet
1303
Hasan
Osman
1296
Hasan
Selim
1293
25
26
27
28
29
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çan
Merkez
Kocayayla
29.02.1331
Çan
Merkez
Terzialan
08.09.1331
Çan
Merkez
Doğaca
26.05.1331
Çan
Etili
Kumarlar
20.04.1331
Çan
Etili
Kumarlar
20.04.1331
Çan
Merkez
Kalburcu
26.05.1331
Çan
Merkez
Yaya
28.05.1331
Çan
Etili
Bahadırlı
26.05.1331
Çan
Merkez
Çomaklı
26.09.1331
Çan
Merkez
Doğaca
07.04.1331
Çan
Merkez
Kocayayla
28.08.1331
Çan
Etili
Şerbetli
25.06.1331
Çan
Etili
Doğancılar
16.03.1331
Çan
Etili
Kadılar
18.02.1331
Çan
Merkez
Yuvalar
19.09.1331
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çan
Çan
23.02.1331
Merkez
Uzunalan
400
29.02.1331
3
26
3
3
19
27
1
3
9
25
3
3
19
27
4
27
2
11
2
4
Piyade
Er
Soğanlıdere
Biga
Piyade
Er
Arıburnu
Muharebesi
Biga
Piyade
Er
Conk
Bayırında
Biga
Piyade
Er
Arıburnu
Muharebesi
Er
Arıburnu
Muharebesi
Piyade
Er
Conk
Bayırında
Lapsek
i
Çanak
kale
Biga
Piyade
Er
Kemikburu
n Mıntıkası
Biga
3
9
25
3
3
9
25
1
3
9
25
3
3
Piyade
Er
Conk
Bayırında
Biga
3
9
25
2
7
Piyade
Er
Biga
3
9
25
3
3
Piyade
Er
Anafartalar
Muharebesi
Haydarpaşa
Hastanesi
3
25
2
8
Piyade
Er
3
27
2
4
Piyade
Er
3
25
1
2
Nizamiy
e
27
2
4
Er
(5.
Mang
a)
Er
Anafartalar
Muharebesi
Arıburnu
Muharebesi
Biga
Biga
Lapsek
i
Kirte
Harbinde
Arıburnu
Muharebesi
Çanak
kale
Biga
3
9
25
3
12
Piyade
Er
İsmailoğlu
Tepesi
3
9
25
2
12
Piyade
Er
Gülhane
Hastanesi
Biga
26
3
11
Piyade
Er
Soğanlıdere
Biga
3
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
30
31
32
33
34
35
36
37
Hüseyin
İbrahim
1308
Hüseyin
Zekeriya
1304
Hüseyin
Şuayip
1307
Hüseyin
Mustafa
1302
Hüseyin
Osman
1294
İbrahim
İsmail
1299
İbrahim
Mehmet
İbrahim
Veli
İbrahim
Yusuf
İlyas
Hüseyin
1302
İlyas
Ali
1301
İsmail
Ömer
1301
İsmail
İbrahim
1303
İsmail
Süleyman
1294
İsmail
Süleyman
İsmail
Süleyman
İsmail
Hasan
1302
Kadri
Mustafa
1305
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
1301
Hacı
Oğulları
Çanakkale
Merkez
Altıkulaç
16.02.1331
Çan
Merkez
Çakılköy
02.03.1331
Çan
Merkez
Bostandere
26.02.1331
Çan
Merkez
Kocayayla
16.02.1331
Çan
Merkez
Kalburcu
28.07.1331
Çan
Etili
Şerbetli
06.1331
Çan
Merkez
Kazabat
15.06.1331
Çan
Merkez
Okçular
14.02.1331
Çan
Merkez
Okçular
04.08.1331
Çan
Merkez
Terzialan
26.05.1331
Çan
Merkez
Kocayayla
16.02.1331
Çan
Merkez
Emeşe
22.03.1331
3
25
2
6
Nizamiy
e
Er
Seddülbahir
Muharebesi
Biga
3
9
25
1
4
Nizamiy
e
Er
Sığındere’de
Biga
3
9
25
3
3
Piyade
Er
Haydarpaşa
Hastanesi
Çan
25
2
6
Nizamiy
e
Er
Seddülbahir
Muharebesi
Biga
64
1
1
Piyade
Er
Gülhane
Hastanesi
Biga
27
2
Nakliye
Er
Arıburnu
Muharebesi
57
3
Er
Bombatepes
i
27
1
Er
Arıburnu
Muharebesi
Er
İntepe
Muharebesi
nde
Conk
Bayırında
Çanak
kale
Lapsek
i
Çanak
kale
Çanak
kale
3
3
3
9
19
Çanakkale
1305
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Hatip
Oğulları
ndan
Çan
Çan
16.02.1331
Çan
Merkez
Kalburcu
25.02.1331
Çan
Merkez
Dondurma
23.03.1331
Çanakkale
Çan
1291
Çanakkale
Çanakkale
3
19
25
3
4
Piyade
Er
3
25
2
7
Nizamiy
e
Onba
şı
Seddülbahir
Muharebesi
3
25
2
5
Piyade
Er
Sığındere’de
Biga
3
3
1
1
Çavu
ş
Er
Seddülbahir
Muharebesi
Arıburnu
Muharebesi
Biga
64
Sahra
Topçusu
Nizamiy
e
25
3
4
Piyade
Er
Sığındere’de
Biga
3
3
19
3
Merkez
Bostandere
27.05.1331
Çan
Merkez
Mallı
22.03.1331
401
Biga
3
9
64
2
5
Piyade
Er
Conkbayırın
da
Biga
3
9
25
1
1
Piyade
Er
Kemikburu
n Mıntıkası
Biga
25
2
8
Piyade
Er
Sığındere’de
Biga
26.05.1331
Çan
Biga
3
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
48
49
50
51
Çanakkale
Kasım
Mehmet
1304
Mehmet
Hasan
1297
Mehmet
Salih
1302
Mehmet
Mustafa
1295
Mehmet
İsmail
1301
Mehmet
İbrahim
1294
Mehmet
Hüseyin
1300
Mehmet
Ali
1303
Mehmet
Ahmet
1294
Mehmet
Hüseyin
1307
Mehmet
Ali
Ahmet
1306
Mustafa
Hasan
Mustafa
Recep
1306
Mustafa
Hüseyin
1306
Mustafa
Emin
1303
Mustafa
Arif
1304
Mustafa
Hasan
52
53
54
55
56
61
62
Kara
Ahmet
Oğulları
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
10.03.1331
Çan
Etili
Söğütalanı
09.03.1331
Çan
15.02.1331
Çan
Etili
Koyunyeri
14.02.1331
Çan
Merkez
Terzialan
21.02.1331
Çan
Merkez
Kalburcu
15.02.1331
Çan
Merkez
Altıkulaç
22.03.1331
Çan
Merkez
Helvacı
15.02.1331
Çan
Merkez
Bostandere
14.02.1331
Çanakkale
3
9
3
9
3
3
19
3
Çanakkale
Çanakkale
1299
Çanakkale
Er
Nizamiy
e
Nizamiy
e
Er
Merkez
Dondurma
22.02.1331
Çan
Merkez
Okçular
12.02.1331
Çan
Merkez
Bostandere
14.02.1331
Çan
Merkez
Terzialan
14.02.1331
Çan
Etili
Kumarlar
18.02.1331
Çan
Etili
Kumarlar
19.03.1331
Çan
Merkez
Kocayayla
11.07.1331
402
Biga
Biga
25
1
2
25
2
6
64
1
2
Nizamiy
e
Er
Arıburnu
Muharebesi
26
4
14
Nizamiy
e
Er
Tekke Koyu
Süngü
Hücumunda
Arıburnu
Muharebesi
Er
Biga
Biga
1
1
Nizamiy
e
Er
3
9
9
2
4
Topçu
Er
25
2
6
Nizamiy
e
Er
64
1
1
Er
13
1
Nizamiy
e
Piyade
64
1
Nizamiy
e
Er
Arıburnu
Muharebesi
27
3
Er
Arıburnu
Muharebesi
Çanak
kale
26
3
11
Nizamiy
e
Er
Soğanlıdere’
de
Biga
3
3
19
Er
18.02.1331
Çan
Sığındere
Tahkimatın
da
Kirte’nin
Şimalinde
Seddülbahir
Muharebesi
64
3
19
3
1
Biga
150 Rakımlı
Tepede
Seddülbahir
Muharebesi
Biga
Arıburnu
Muharebesi
Arıburnu
Kanlıtepede
Biga
Biga
Süley
ma
niye
Biga
3
19
64
1
2
Nizamiy
e
Er
Arıburnu
Muharebesi
Biga
3
9
27
2
2
Nizamiy
e
Er
Arıburnu
Muharebesi
26
4
2
Er
25
2
3
9. Fırka
Sıhhiye
Bölüğü
Beyoğlu
Hilal-İ
Lapsek
i
Çanak
kale
Çanakkale
Topçu
Oğulları
Nizamiy
e
19
Çanakkale
Çanakkale
3
3
2
Çan
1306
63
64
Çanakkale
Terzialan
Çanakkale
59
60
Çanakkale
Merkez
Çanakkale
57
58
Çanakkale
Çan
3
9
Piyade
Er
Biga
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
ndan
65
Mustafa
Mehmet Ali
1307
Mülayim
Destan
1305
Nazif
Ahmet
1304
Nuri
Ali
1303
Osman
Bekir
1294
Ramazan
Ahmet
1307
Ramazan
Halil
Ramiz
Ali
Recep
Mehmet
Recep
Mehmet
1306
Recep
Hasan
1298
Recep
Hasan
1296
77
Süleyma
n
İsmail
1307
78
Süleyma
n
Süleyman
1305
Şaban
Hamza
1293
Şakir
Mehmet Ali
1307
Tahir
İdris
1307
66
67
68
69
70
71
72
73
76
79
80
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
1302
Çanakkale
Çanakkale
74
75
Çanakkale
Çan
Merkez
Mallı
15.02.1331
Çan
Etili
Bahadırlı
21.08.1331
Çan
Merkez
Kocayayla
18.02.1331
Çan
29.02.1331
Çan
Merkez
Karlı
29.02.1331
Çan
Merkez
Okçular
23.03.1331
Çan
Merkez
Dondurma
26.05.1331
Çan
25.03.1331
Çan
24.05.1331
Çan
17.07.1331
Çanakkale
81
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Çan
Merkez
Bostandere
29.02.1331
Çan
Merkez
Okçular
11.09.1331
Çan
Etili
Kumarlar
08.04.1331
Çan
Merkez
İlyasağa
Çiftliği
07.09.1331
Çan
Etili
Söğütalanı
12.02.1331
Çan
Merkez
Bostandere
28.07.1331
Çan
Merkez
Okçular
09.05.1331
Çanakkale
3
25
2
6
Nizamiy
e
Er
3
25
2
8
Piyade
Er
Anafartalar
Muharebesi
Biga
3
25
2
5
Nizamiy
e
Er
Seddülbahir
Muharebesi
Biga
3
26
3
12
Er
26
3
11
Soğanlıdere’
de
Soğanlıdere’
de
Biga
3
Nizamiy
e
Piyade
3
25
1
2
Piyade
Er
Sığındere’de
Biga
25
3
4
Piyade
Er
Conk
Bayırında
Biga
26
4
13
Piyade
Er
Sığındere’de
Biga
Piyade
Er
Bombatepes
i
Biga
Tekirdağ
Mecruhin
Hastanesi
Soğanlıdere’
de
Arıburnu
Muharebesi
Biga
3
9
3
Er
3
19
57
3
3
19
57
3
4
Piyade
Er
26
3
11
Piyade
Er
3
Biga
Biga
Biga
3
19
27
3
9
Piyade
Er
3
19
27
2
1
Piyade
Er
Arıburnu
Muharebesi
3
9
25
3
11
Piyade
Er
Anafartalar
Muharebesi
26
3
11
Er
1
1
Soğanlıdere’
de
İsmiloğlu
Tepesi
Biga
25
Nizamiy
e
Piyade
27
2
3
Piyade
Er
Şimal
Gurubu
Mecruhin 1.
Seyyar
Lapsek
i
3
3
3
403
Ahmer
Hastanesi
Seddülbahir
Muharebesi
9
Er
Lapsek
i
Lapsek
i
Biga
Biga
Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008)
82
83
Tevfik
Süleyman
1303
Veli
Ramazan
1291
Çanakkale
Çanakkale
Çan
Merkez
İlyasağa
Çiftliği
05.03.1915
Çan
Merkez
Okçular
28.03.1331
Kısaltmalar
K: Kolordu
F: Fırka (Tümen)
A: Alay
T: Tabur
B: Bölük
As. Şb: Ask
404
3
9
25
3
3
Piyade
Er
27
1
1
İkmal
Er
Hastanesi
Haydarpaşa
Hastanesi
Biga
Arıburnu
Muharebesi
Biga