Posta Ege

Transkript

Posta Ege
SÖYLEŞİ
Sezin ’in
seçtikleri
MEKANLAR-İNSANLAR-TRENDLER
SEZİN SİVRİ
[email protected]
23 Ağustos 2009 Pazar
7
Brooklyn’de yaşayan
OSMAN AKAN, The New York Sun
gibi birçok gazeteye ve dergiye
kapak olmuş, kendi tarzını
yaratmış modern bir sanatçı...
New York
sokaklarında
onun izi var
O
fiber optik (ışıklı tel) kablolarla çalışmaya yönelmiş. Bu
konudaki ilk tasarımını, 2006’da Franconia Heykel
Parkı’nda sergilenmiş. 2007’de NYSCA Bireysel Sanatçı
Ödeneği’ni ‘Üçüncü Köprü’ isimli işini gerçekleştirmek
üzere almış. New York parklarına yerleştirilen sanat
işlerinin 40. yılı kutlamaları kapsamında seçilen 40
sanatçıdan biri olan Akan’ın eseri olan fiber optik
kablolardan yaptığı çim görünümlü eser ise Brooklyn
Bridge Park’ta sergilenmiş. Bu yıl ise 2009 Denver şehri
için sürekli olacak bir heykel heyeti oluşturmak üzere
görevlendirilmiş. Şu aralar 14 metrelik dev projesi üzerinde
çalışıyor. Akan’ın eserleri şimdilerde New York’ta kamusal
alanlarda sergileniyor. Akan’ın Harvard mezunu, mastırlı
insan hakları uzmanı Amerikalı bir eşi ve 2 yaşında Leyla
isminde bir de kızı var. Akan’la Alaçatı’da konuştuk.
* (Dip not) Yerleştirme sanatı: Geleneksel sanat eserlerinin aksine, çevreden bağımsız bir sanat nesnesi
içermeyip belirli bir mekan için yaratılan, mekanın niteliklerini kullanıp irdeleyen ve izleyici katılımının temel
bir gereklilik olduğu sanat türüdür. Kapalı veya açık mekanlarda yapılabilir.
■ Nasıl bir eğitim aldığınızı anlatır mısınız?
- Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nden
1994’te mezun olduktan sonra California Institute of
the Arts (CalArts)’da ‘Kritisizm ve Yeni medya’
alanlarında eğitim aldım.
■ Neden güzel sanatların başka bir dalı değil de grafik
tasarımını tercih ettiniz?
- Heykel, resim gibi klasikleşmiş dallar yerine daha
yeni ve hayatın içinde yaşayan bir bölüm olması
nedeniyle grafik tasarımı tercih ettim. Grafik tasarım
daha çok belirli mesajın üzerine kurulu sistemle
ilgilenir, o mesajın nasıl gittiği üzerinde çalışır. Çok
sembolik ve çok klasik bir sanat dalı değildir. Benim
öğrencilik yıllarımda Bilkent Üniversitesi Grafik
Tasarım Bölümü’nde sanatın biraz daha felsefi yanına
yaklaşan bir tutum sergilenmekteydi. Amaç sadece
logo yapmak, bir mesaj vermek değildi. O mesajın
içeriğinin ve nereden geldiğinin sorgulandığı bir
yaklaşım vardı. Bu tutum o yıllarda Bilkent’in yeni bir
üniversite olmasıyla da alakalı bir şey. Hocalarımızın
çoğu, yurt dışından yeni gelmiş hocalardı.
Ailenin çoğu sanatçı
■ ‘Sanatçı olacağım, güzel sanatlar eğitimi almak
istiyorum’ dediğinizde ailenizin tepkisi ne oldu?
- Zaten güzel sanatlar okuyacağım belliydi. Bizim
ailede sanatçılar olduğu için hiç yadırgamadılar. Hatta
ilginç bir şekilde annem; “Bana ya sanatçı ol ya asker
ol” derdi. İkisini de hiç birbirine benzemen yönleri var
aslında! Benim sanatçı olacağım kesin gibi bir şeydi,
bu biraz karakterle ilgili aslında.
■Ailenizde sanatla uğraşanlar mı var?
- Var.Annemin soyadı Eyüboğlu. ‘Bedri Rahmi
bizdendir’ demek yanlış olur. Uzak bir akrabamız
çünkü. Rauf Eyüboğlu var mesela, onu örnek
verebilirim. Anne tarafım özellikle ressam ya da
yazardır. Sanata yatkındır. Ama ben onlardan çok
farklı bir sanat dalıyla uğraşıyorum. Tam tersiyim
diyebilirim. Baba tarafım genelde doktor. O yüzden
bizim ailede ‘Oğlan muhakkak mühendis olsun, doktor
olsun’ diye bir şey yoktu zaten.
■ Okul yıllarınıza dönersek... Okul hayatınızın
bugünkü başarınıza nasıl katkısı oldu?
- Son senemde okurken Avrupa’da düzenlenen bir
tasarım yarışmasına katıldım. Yarışma paketleme
üzerine idi. Fransa’da Les Atölye diye bir okul var. O
okulun aracılığı ile Fransa’nın üniversiteler arasında
açtığı bir yarışmaydı bu. O yarışmanın finalistlerinden
bir tanesi oldum. İlginç de bir çalışmaydı, tuzdan
yapılmış kendi kendini yok eden bir paket tasarladım
ve yaptım. Paketten geriye hiçbir şey kalmıyordu.
Hatta okuldaki hocam bana ‘Tez olarak şimdiye kadar
çalıştığın her şeyi yok eden bir şey yaptın’ demişti.
Grafik tasarım okuyorsunuz, bir şeyleri göstermek ön
plana çıkarmak için imaj üzerine çalışıyorsunuz.
Sonra tüm bu öğrendiklerinizin tamamen tersini
yapıyor, kendi kendini yok eden bir paket
yapıyorsunuz. O zamanlar çok klasik bir grafik
tasarımcı olmayacağıma karar vermiştim. Daha felsefi
yaklaştım hep. Sonradan bu yaklaşım benim mastır
konumda oldu zaten.
Malzemeleri çağı yansıtıyor
■ Üniversiteyi bitirdikten sonra neler yaptınız?
- Daha sonra yarışma finalisti olarak Fransa’ya davet
edildim. Fransa‘da o okulda kalıp eğitime devam
etmeyi planlamıştım. Ama okulun açılmasına 6 ay
vardı ve bu zamanı hep merak ettiğim New York’ta
geçirmeye karar verdim. İlk gidişimdi, çok sevdim ve
kaldım. İlk önce New York’ta Art Center diye bir okula
girdim. O dönemde çok yeni olan medya gibi
bölümlerden dersler almaya başladım. Sonra
Kaliforniya’da bu konuda daha iyi olan California
Institute of the Arts (CalArts) Valencia’ya girmeye
karar verdim. İlginç bir şekilde başta çok rahat bir yer
gibi gelmişti, sonradan öyle olmadığını gördüm. Daha
çok sanatsal eleştiri konusunda dersler aldım. Elle bir
şeyler yapmaktansa bu konu üzerine çalışmak bana
daha yakın göründü. Sufizm teorileri ya da Celalettin
Rumi ile Rosenberg’i birbirine soruşturan dersleri
aldım. Çok ilginçti. Sonra feminizm teorilileri gibi bir
sürü ders aldım. 8 sene kadar hocalık yaptım. Aynı
zamanda Dumbo’da bir tane stüdyom vardı. Başlarda
ses ve görüntülü tasarımlar yapıyordum. Zaten
bildiğim konulardı ve sevdiğim bir daldı. İşlerime
bakarsanız; gerisine gittikçe işlerim, elle
dokunurluluğu azalan, ses - video gibi işlere dönüşür.
Sonraları ben bu videoları yapıyorum güzel de, ama
görebilmek için ya monitöre ya da bir yüzeye
yansıtmak zorundasınız. ‘Sanatçı olarak yansıttığım
yüzey benim için nasıl önemli olmaz’ gibi endişelerim
oldu. Bu endişeler giderek arttı ve ‘Çalışmalarım
■ Ne zaman evlendiniz? Eşiniz ne iş yapıyor?
- Eşimle 3 yıl önce bu zamanlarda, Ağustos’ta
tanıştık. Eşim Harvard Üniversitesi mezunu. Columbia
Üniversitesi’nde de mastır yaptı. İnsan hakları
uzmanı. İnsan hakları için ayrılmış fonları yönetiyor.
Leyla isminde 2 yaşında bir kızımız var.
somutlaşsa mı? Acaba daha mı elle tutabileceğim bir
şeyler yapsam?’ diye düşünmeye başladım. Daha sonra
fiber optik kablolarla çalışmaya başladım.
■ Neden böyle bir malzeme seçtiniz?
- Fiber optik kablolar bütün iletişimin temelidir. Ben
de iletişim çağının sanatçısıyım. Bizden öncekiler
televizyon, bir öncekiler ise sinema çağının
sanatçılarıydı. İçinde yaşadığımız internet ve iletişim
çağına uygun, onun temeli olan yani kablolarla
çalışmak da hoşuma gitti. Zaten ışıkla çalışıyordum.
Işık hızında bir yerden bir yere bir mesaj göndermek,
grafik tasarımın teorilerine de uyuyor. Duvara
koyduğun poster koyarak gönderdiğin mesajla; email’le (elektronik posta) mesaj göndermek, o mesajın
geriye gelmesi, zaten her zaman görsel tasarımın
kaygılarından biridir. Dolayısı ile tüm bunları
çalışmalarıma taşımak çok zor olmadı. İlk başta biraz
pahallı bir malzeme olan fiber optik kablolardan bir
arkadaşım vasıtası ile az miktarda da olsa temin ettim.
İlk fiber optik çalışmayı, 2006’da Franconia Heykel
‘SEZİN’CE...
Sezin Sivri,
Osman
Akan’la
Alaçatı’da
görüştü.
Henüz 38 y
aşı
yaptığı kablolar ile
Parkı’na yaptım. Bu çalışma için bir vakıftan
rağmen New nda olmasına
York’un gö
doğayı
çakıştırmak
ödenek, hibe aldım. Heykel parkında 1 yıl
parklarına,
b
bahçelerine eğine
istedim.
Bu 3 katlı bir
sergilenen eserim çok hoşlarına gitti ve
koyduğu sa
nat eserleri
binanın
önüne
konacak.
biraz daha kalmasını rica ettiler.
il
adını düny
aya duyurm e
■ Burada sergilenen eserinizle nasıl bir
Çalışmanın
boyutu
da 3
u
sanatçı Osm
ş
an Akan. K bir
mesaj vermeyi amaçladınız?
katın
da
üstüne
çıkacak.
endi
yetiştiği ok
ull
Dışarıdan da görünebilecek
- Hiç görmediğimiz duvarların arkasında
nesiller, yen arda şimdi o yeni
i sanatçılar
yükseklikte
olmasını
kalan internet teknolojisi network’ün (bilgi
yetiştiriyor.
tasarladım.
ağı), bizim kendi doğamız olan çayıra
Sanatın dah
a
■Kamusal alanlar, parklar
çimene çıkmasıydı. Yerleştirmeydi. Bizim
yönüne oda çok felsefi
k
lanmış,
için
sanat eseri tasarlamak
görmediğimiz bir şeyi görünür hale
tasarımları
nda estetik
nasıl
bir şey?
getirmek, hatta onun rüzgarın etkisiyle
k
a
mesaj verm
enin yanı sı ygı ve
doğalmış gibi hareketlenmesini
Özel
bir yer için özel bir
ra
mesajın içer
iğinin ve n o
göstermekti esasında.
şeyler
yapmaktan
ereden
geldiğinin so
rgulandığı
■Benim de gördüğüm ve hayran
hoşlanıyorum.
O eser, o
bir
yaklaşım se
rgiliyor.
kaldığım Brooklyn Bridge Park’ta
mekan
için
yapılmış.
Onu
Kendi halin
de bir adam
sergilenen ‘Üçüncü Köprü’ isimli
oradan
alıp
başka
bir
yere
aslında. Ço
k mütevazi
çalışmanızdan da bahseder misiniz?
koysam
çok
da
bir
anlam
ifade
,p
para kazan
mak çok ta ek de
etmeyecek.
Mekan
benim
için
- 2007’de yılında New York‘ta; kamusal
n
ınmak
bir gibi kay
gıs
önemli olduğundan; onun
alanda, sanatın 40. Yılının kutlamaları
iyisini yapa ı yok. ‘Ben en
yım da içim
üzerine düşünmek, oraya ait bir
kapsamında seçilen 40 sanatçıya, şehrin
huzurlu ols
un
şeyler tasarlamak hoşuma
çeşitli yerlerinde eserlerini sergileme
Kendine ha ’ derdinde.
s bir karizm
gidiyor.
fırsatı verildi. Bu 40 sanatçıdan biri de
ası var.
Genç yaşın
a rağmen
İnsanların tepkileri de çok hoş.
bendim. NYSCA Bireysel Sanatçı
beyazlamış
, karmakarı
Tabii
birde bu eserler New
Ödeneği’ni alarak Brooklyn Bridge
şık
kabarık saçl
arı ve masm ,
York’ta
da yüz binlerce insan
Park’a ‘Üçüncü Köprü’ isimli işimi
gözleriyle b
avi
ir başka ba
tarafından
görünebilen şeyler.
yerleştirdim. Bu çalışmaya ‘Üçüncü
k
ıy
hayata. Asl
or
ınd
Sırf bunu görmeye gelen insanlar
Köprü’ ismini vermemin nedeni,
nevi tasarım a kendisi de bir
harikası
oldu. Parka gelen giden insan
Brooklyn Bridge Park’ında tam
diyebiliriz..
. Sohbet etti
sayısı
arttı. Bunlar benim
Brooklyn köprüsünün altında ve
k
işlerini, ail
e hayatını, çe,
tarafından
beklenmedik şeylerdi.
Manhattan köprüsü ile Brooklyn
yaşam
tarzını öğre
ndikçe dah
Sergi
yaparsanız,
gelir gezerler o
köprüsünün bulunduğu alanda
ad
dikkatinizi
çekiyor. Üst a bir
kadar...
Ama
halka
ait olan bir yere
yerleştirilecek olmasıydı. Benim
elik
sanatçı yön
ünün yanı
bir
şey
koymak,
çok
farklı.
yapmaya çalıştığım fiber optik
sı
ra
oldukça zek
i de bir ada
Beraberinde birçok endişeyi de
kablolar ile internet üzerinden ya
m;
Harvard m
ezu
getiriyor aslında. ‘Buradaki kabloya
da chat(sohbet) siteleri üzerinden,
duyarlılıkla nu, akıl almaz
rı
dokunur mu?’ ‘Birini elektrik çarpar
sürekli bizi birbirimize bağlayan,
insan hakla olan, dünyada
rı
mı?’ gibi endişeleriniz oluyor. ‘Bu
bugünün köprülerini yansıtan bir
fonları yön için ayrılmış özel
et
en zeki bir
sanat
eseridir, buna dokunmayalım’
iş yapmaktı. İnternet- network
kadınla
evlenmeyi
başarmış.
gibi bir şey yok. O yüzden açık alan
teknolojilerinin temelini
oluşturan malzemelerden
üçüncü bir köprü
oluşturmaktı.
■ New York’ta yaşayan
binlerce sanatçı varken
40 sanatçı arasına
girmek nasıl bir duygu?
Onlar mı sizi buldu? Bu
40 sanatçı içinde başka
Türk Sanatçı var mıydı?
- Onlar beni buldu. O 40
sanatçının çoğu zaten meşhur
sanatçılardı. Benden başka da Türk
sanatçı yoktu. Benim için çok hoştu tabii. New
York’un bahçelerine parklarına benden önce iş koyan
hiç kimseyi duymadım. Burası dünyanın en iyi
sanatçılarının üretim yaptığı bir yer. Mastır yaparken
beraber okuduğum arkadaşlarımın, hocalarımın
isimlerinin geçtiği kartta benim ismimin de olması
nefis bir şeydi tabii. Kendi kendime ‘Şimdi oldu galiba’
dedim. Bir sanatçıya moral veren bir şey. Zaten biz
sanatçılarda her zaman ‘Acaba doğru mu yapıyorum?
Yoksa yapmıyor muyum?’ gibi endişeler vardır. O
konuda çok rahatladım.
■Şimdi ne üzerinde çalışıyorsunuz?
- Bu defa kalıcı bir proje yapıyorum. Bu yaptığım
çalışma artık hep orada duracak. Bu yıl Denver şehri
tarafına daimi bir heykel tasarlıyorum. Botanik
bahçesinde sergileneceği için; sentetik olan, insanların
CMYB
için bir şey tasarlarken beraberinde
birçok şeyi düşünmek
zorundasınız.
Osman Akan
’ın
Damlacık ça
lışması
İstanbul’da sergi
■ Sanat eserine halkın
dokunarak hakkında konuşarak
katabileceği bir platformda
sergilenmesi hakkındaki
yorumlarınız neler?
- Bu önemli bir soru. Bu işten sonraki
çalışmamın konusu oldu zaten. Bir de tabii
çayır çimen gibi bir şey yapınca... Benim fiber optik
kablolardan yapılma çimlerimin üzerine de tıpkı
gerçekmiş gibi kar yağıyor, yağmur yağıyor, köpekler
tuvaletlerini yapıyor...
■ Bu çalışmalarınız hiç Türkiye’de sergilendi mi?
- İstanbul’a ‘Hasat’ diye bir sergi açtık. Tabii bütün
sergiyi götürmedim. Bu serginin bir bölümüydü. Bu
fiber kablolardan yapılmış çimleri buğday balyaları
gibi bağladım. Başka bir yerde ekilen, başka bir yerde
üretilen bir şey, yine normal gıda sanayinde olduğu
gibi ekilip biçilip başka bir yerde ambarlandı mesela.
■ İstanbul’dan ya da Türkiye’den ilham alıp yapmak
istediğiniz bir proje var mı?
- Külliye mimarisini ve ses dolaşım sistemini acaba bir
şekilde bir galeriye taşımak ya da onun taşınmasının
ne anlama geldiği konusunu çalışmak istiyorum.
CMYB
sman Akan, New York - Brooklyn’de
yaşayan bir Türk sanatçı. Yaptığı
eserlerle The New York Sun gibi birçok
gazeteye ve dergiye kapak olmuş, kendi
tarzını yaratmış modern bir sanatçı olan Akan,
Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü
mezunu. Henüz Bilkent’i bitirmemişken,
Fransa’da üniversiteler arasında düzenlenen
paket tasarım yarışmasında, kendi kendini imha
eden tuzdan yapılmış ambalaj tasarımı ile yarı
finale kalmış. Daha sonra Disney’in kurduğu en
bilenen ismi ile CalArts’da ‘Kritisizm (eleştiri) ve
yeni medya’ alanlarında mastır (yüksek lisans)
yapmış. 1997’den bu yana ses ve görüntü
‘enstelasyon’ları* üretmeye başlamış. 2005’de