CHE için söylenenler

Transkript

CHE için söylenenler
MERHABA GENÇ YOLDAÞLAR;
Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle birliteyiz. Geçen sayý çaðrýsýný yaptýðýmýz “Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste!” Yürüyüþü’nü beþ ayrý ilde gerçekleþtirildi. Che’yi anmak önemli dostlar. Çünkü Che’yi anmak Alevi halkýnýn
asimilasyonuna, onlara karþý gerçekleþtirilen linç politikalarýna dur demektir. Che’yi anmak Bedaþ, Hey Tekstil, THY... iþçilerinin yanýnda olmak demektir. Che’yi anmak zindanlarda devrimci tutsaklarý
sahiplenmektir. Che’yi anmak Kürt halkýnýn özgürlük þiarýný haykýrmaktýr. Che’yi anmak ezilen halklarýn umudu olmak demektir. Özellikle emperyalist bir savaþa adım adım ilerlediğimiz þu günlerde Che’yi
anmak daha fazla önem arz etmiþtir. Çünkü Che bize emperyalizmin yenilebileceğini gösterdi. Che emperyalist bir savaþta devrim ateþini tutuþturmamýz gerektiðini gösterdi. Che emperyalistlerin, kapitalistlerin
korkulu rüyasý, ezilen halklarýn dostu, sosyalizmin umudu oldu.
Evet dostlar emperyalist bir savaþýn içine sürüklenmek isteniyoruz.
Faþist devlet savaþ çýkarmak için elinden ne geliyorsa yapýyor desek yanlýþ bir þey söylemiþ olmayýz. Ellerinden ne geliyorsa yapsalarda devlet
hala halk nezdinde destek bulabilmiþ deðil. Kimse onlar için öldürmek,
onlar için ölmek istemiyor. Brecht’in þiirindeki gibi;
Bu gelen savaþ ilk deðil./Çok savaþ oldu bundan önce./Bittiði gün en
son savaþ /bir yanda yenilenler vardý gene,/bir yanda yenenler vardý./Yenilenlerin yanýnda/kýrýlýyordu halk açlýktan./Yenenlerin yanýnda /halk açlýktan kýrýlýyordu.
Evet bir savaþ burjuvalarý açlýða, sefalete ve ölüme sürüklemeyecek.
Bir savaþta ilk ölenler biz olacaðýz, açlýk ve sefaleti onlar deðil biz çekeceðiz. Peki ne için onlar daha fazla kazansýn diye. Biz onlarýn çýkarý için
savaþmaktansa ezilen halklar, iþçiler, emekçiler... Kýsacasý kendimiz için
savaþma yolunu gösteriyoruz ve diyoruz ki bu savaþý ancak ve ancak
Halk Devrimi - Halk Ýktidarý önler!
Bir sonraki sayýmýzda görüþmek üzere...
Hoþçakalýn.
MARKSÝZM -LENÝNÝZMÝN
YOL GÖSTERÝCÝLÝÐÝNDE
Umut Güneþ
Gençlerde umutsuzluk ve dýþlanmýþlýk hissi arttýkça, gençler
kapitalizmi de dýþlayacak ve kapitalizme dair tüm umutlarýný yitirecektir. Ama burada karþýmýza
çýkan sonuç ne yapýlmasý gerektiðidir. Ýþte gençler bu yüzden
Marksizmi Leninizmi öðrenmek
zorundadýr. Çünkü gençlere yaþam için bir yolu yalnýzca Marksizm Leninizm vermektedir.
Çünkü gençlere yaþadýðý sorunlarý ve bu sorunlarýn kaynaðýný
tüm çýplaklýðý ve dürüstlüðü ile
Marksist Leninist örgütlenmeler
göstermektedir. Ve yalnýzca
Marksizm Leninizm bizlere özgürce yaþayacaðýmýz dünyanýn
yolunu aydýnlatmakta, bizlere
cesaret vermektedir.
2
“...biz iþçiler sadece Marks’ta ve
Lenin’de / yaþam için bir yol görürdük
görsek görsek...” Beltolt Brecht’in Ninniler þiirinde böyle yazýyor. Bir ananýn
kendi çocuðuna yakarýþlarýnda, kendileri ve kendisi gibi olanlarýn yaþamýn sýkýntýlarýndan ve karmaþýklýðýndan nasýl
kurtulacaklarýnýn yolunu gösteriyor.
Çünkü dönem ikinci emperyalist savaþ
dönemidir ve iþçiler yoksulluktan kýrýlýrken, kendi çýkarlarýna olmayan bir savaþta genç iþçiler, kadýnlar harap
olmaktadýr. Yaþam için bir yolu yalnýzca
Marksizm- Leninizm vermektedir.
Marksizm- Leninizm bir bilimdir, iþçilerin, emekçilerin, sömürülenlerin, kapitalist toplumda en fazla baský altýnda
bulunan sömürülen sýnýflarýn kurtuluþunun bilimidir.
20. yy ve içinde bulunduðumuz 21.
yy’da hala toplumlar, Marksist- Leninist
yol ve yöntemlerin öncülüðünde kendi
kurtuluþlarýný yaþadýlar ve yaþýyorlar.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Doðu
Avrupa devrimleri, Küba devrimi, Kore
Halk devrimi, Vietnam, Angola ve daha
pek çok ülke, kapitalist sömürüden ve
emperyalizmin savaþlarýndan, faþizmden ancak Marksist- Leninist ideoloji ve
partilerin kurmaylýðýnda zafer kazandý.
Bugünün gençliði de ayný þekilde
Marksist Leninist ideolojinin yol göstericiliðinde, mücadelesini ileriye taþýyacak ve sosyalizmin kurulmasýnda yer
alacaktýr. Peki, biz bugün neden bu konuyu ele alýyoruz? Gençlik neden Marksizmi- Leninizmi öðrenmelidir?
Bugün gençliðin içinde bulunduðu
durumu göz önüne alýrsak, cevabý da
kendiliðinden ortaya çýkar. Toplumun önemli bir kesimi gençlikten oluþuyor.
Üstelik gençlik dinamik ve hareketli bir
güçtür. Gelecek demektir. Öyleyse gençliðimiz, yani geleceðimiz ne durumdadýr? Gençlik toplumda bir sýnýf teþkil
etmez. Genel olarak gençliði; iþçi, emekçi ve öðrenci gençlik diye ayýrmak
mümkündür. Gençlik kesiminin her bi-
rinin kendine özgü sorunlarý olmakla
birlikte ortak sorunlarý da vardýr. Zaten
bu ortak sorunlar yaþamda tüm bu gençlik kesimlerini yan yana getirir. Þimdi
bunlarýn her birini inceleyelim!
Lenin yýllar önce Bolþevik partiye
þöyle sesleniyordu; “gençliðe gidin baylar, gençliðe, çünkü savaþýmýn sonucunu gençlik belirleyecektir, özellikle iþçi
gençlik!” Bu sesleniþ hala canlýlýðýný koruyor. Ýþçi gençlik savaþýmýn sonucunu
belirleyecek güçtür. Ama ne yazýk ki, bu
topraklarda geliþkin bir iþçi gençlik örgütlenmesi mevcut deðildir. Geçmiþte
çeþitli deneyimler yaþanmýþ ve birçok
devrimci kadroyu sýnýf mücadelesine kazandýrmýþ örgütlenmeler olsa da yeterli
deðil. Ýþçi gençlik örgütlenmesinde sosyalist hareket yetersiz bir durumdayken,
iþçi gençliðin sýnýf mücadelesine kazandýrýlmasý için nesnel koþular son derece
olgundur.
Bu çeliþki çözülmek zorundadýr.
Çünkü yaþanan son devrim örnekleri de
gösteriyor ki, gençlik belirleyici konumdadýr. Türkiye’de Genç iþçiler ekonomi
de büyük yer kaplýyor. Ýstatistiklerle
gençlik 2011 adlý raporda Türkiye’de
15- 24 yaþ grubunda 12 milyon 542 bin
kiþi bulunduðu belirtiliyor. Raporda,
2011’de gençlerde iþgücüne katýlým oraný yüzde 39,3 olarak belirtilmiþ. Ucuz emek olarak görülen gençlik kapitalist
sömürüde önemli bir yere sahip. Bu rakam resmidir ve her resmi sonuçta olduðu gibi gerçek bir parça gizlenir. Zira
birçok yerde çalýþtýrýlan gençlerin, önemli bir kesimi de bu resmi rakamlara
dahil edilmemektedir. Sonuçta gençlik
ekonomide daha büyük bir yer kaplýyor.
Burada artýk kapitalizmde sürekli hale
gelen iþsizliðe ve genç iþsizlere de deðinmek gerekiyor. Düzeni esas korkutan
da bu kesimdir. Raporda yine 15- 24 yaþ
arasýndaki gençlerde iþsizlik oraný yüzde
18,4, tarým dýþý iþsizlik oraný yüzde 22,1
olarak açýklanmýþ. TÜÝK lise ve dengi
meslek lisesi mezunu gençler arasýndaki
iþsizlik oranýný yüzde 21,8 olarak saptamýþ. Bu kategoride erkekler arasýndaki
iþsizlik oraný yüzde 18,6 iken, kadýnlarda iþsizlik oraný yüzde 27,3 olarak açýklanmýþ.
Yükseköðretim
görmüþ
gençlerde iþsizlik oraný ise yüzde 30 olarak yer almýþ. Yükseköðretim görmüþ
genç erkeklerde iþsizlik oraný yüzde 24
iken, genç kadýnlarda iþsizlik oraný yüzde 35,6 olduðu belirtilmiþ. Ýþte bu resmi
rakamlara bakýldýðýnda dahi gençliðin
örgütlenmesi anlamýnda ne kadar uygun
koþullara sahip olduðumuz görülebilir.
Bununla birlikte genç kadýnlarýn oraný,
genç kadýnlarýn devrimci mücadele içerisinde giderek daha fazla yer almasýný
açýklýyor. Genç kadýnlar zincirlerini kýrýyor, daha fazlasýný da kýrmalýyýz!
Bu gidiþat sadece bizde deðil, dünyanýn pek çok bölgesinde böyle. Yunanistan, Ýspanya ve daha pek çok ülke…
ÝLO’ dan ( Uluslararasý Çalýþma Örgütü) yapýlan açýklamaya göre ise, genç iþsizlerdeki artýþ önümüzdeki 4 yýl
boyunca devam edecek ve korkutucu
boyutlara ulaþacak. Örneðin Afrika’da
kayýp bir kuþaktan bahsediliyor. Kayýp
bir kuþak geleceðimizin kaybedilmesi
demektir. Ve geleceðimizin kaybedilmesi resmi rakamlarla her yýl açýklanýyor…
Gençliðin diðer bir kesimi olan öðrenci gençlik ise iþçi gençliðe göre daha
örgütlü ve sosyalizm mücadelesinde çok
daha aktiftir. Geçen yýllarda liselilerin
sokaklara dökülmesi ile birlikte bu alanda çok genç yaþtaki öðrenciler dahi sosyalizm mücadelesine kapitalizm karþýtý
mücadeleye dahil olmaktadýr. Kapitalizm öðrenci gençliðe hiçbir þey vermemektedir. Yukarýda genç iþsizlere dair
verilen rakamlarda lise ve üniversite
gençliðinden gençliðin iþsizlik gibi bir
sorunla karþý karþýya olduðunu ve yarýnlarýnýn koca bir hiçlik olduðunu görüyoruz. Kaldý ki bu rakamlarýn çýplak
gerçeði yansýtmadýðýný belirtelim. Zira
eðitimde yaþanan sorunlar sadece bunlar deðil ve her þey rakamlarýn donukluðunda ifade edildiði gibi de deðil.
Örneðin sýnav baskýsýndan intihar eden
öðrenciler…
Ya da kamu alanýnda ve diðer alanlarda çalýþan genç emekçilerin yaþadýðý
sorunlar… Hizmet sektöründe de genç
emekçilerin yoðunluðu vardýr ve çok
yansýmasa da giderek sokaklarý zapt edecek güçlerden olacaklardýr.
Umutsuzluk, Öfke ve Ýsyan
Buraya kadar açýklamaya çalýþtýðýmýz þey; gençliðin kapitalizmde her gün
daha fazla sorunlar yumaðý ile karþý karþýya olduðu ve kapitalizmin buna bir çözüm bulamadýðýdýr. Bizler gerçeklerin,
düzenin resmi kurumlarýnýn ifade ettiðinin çok daha ötesinde olduðunu biliyoruz. Ama tüm engellemelerine raðmen
kendilerinin de itiraf ettikleri bir þey var;
gençlerde yaþanan sorunlarýn sonuçlarý… Afrika gibi Avrupa’da da kayýp kuþak olabileceði uyarýsýnda bulunan ILO’
ya göre, gençler arasýnda umutsuzluk
yaygýnlaþýyor, iþ bulamadýkça baþarýsýzlýk ve dýþlanmýþlýk hissi artýyor. Bu nedenle yaklaþýk altý milyon gencin iþ
aramayý býrakacak noktaya geldiði, birçok gencin kendi eðitiminin ve kapasitesinin altýnda, çoðunlukla vasýfsýz
iþlerde çalýþmak sorunda kaldýðý da raporda yer alýyor. Okurun dikkatini gençlerde artýþ gösteren umutsuzluk,
dýþlanmýþlýk gibi hislere vermek istiyoruz. Bu his Tunus’ta kývýlcýmý yakan histi. Lenin umutsuzlukla birlikte yükselen
devrimci mücadelenin baðýný yýllar önce ortaya koymuþtu.
Gençlerde umutsuzluk ve dýþlanmýþlýk hissi arttýkça, gençler kapitalizmi
de dýþlayacak ve kapitalizme dair tüm umutlarýný yitirecektir. Ama burada karþýmýza çýkan sonuç ne yapýlmasý
gerektiðidir. Ýþte gençler bu yüzden
Marksizmi Leninizmi öðrenmek zorundadýr. Çünkü gençlere yaþam için bir yolu yalnýzca Marksizm Leninizm
vermektedir. Çünkü gençlere yaþadýðý
sorunlarý ve bu sorunlarýn kaynaðýný tüm
çýplaklýðý ve dürüstlüðü ile Marksist Leninist örgütlenmeler göstermektedir. Ve
yalnýzca Marksizm Leninizm bizlere özgürce yaþayacaðýmýz dünyanýn yolunu
aydýnlatmakta, bizlere cesaret vermektedir.
Düzene karþý umutsuzluk ve öfkeyle birlikte isyan dalgalarý da her yere yayýlýyor, burada isyanlarýn zaferle
sonuçlanmasý için gençlerin sýký bir örgütlenmeye ve Marksist Leninist eðitime ihtiyaçlarý vardýr. Bu öyle bir
bilimdir ki, yaþamýn tüm temel sorunlarýný çözecek anahtarý vermektedir. Bu
çaðrý sadece tüm gençlere deðildir, özellikle sosyalizm mücadelesi içerisinde
yer alan genç devrimcileredir. Çünkü
Marksizm Leninizmi bilmeden düþmanýmýzla nasýl savaþacaðýmýzý bilemeyiz.
Nasýl ki bir asker silah kullanmayý bilmiyor, sürünmeyi, siper kazmayý bilmiyor ve yenik düþüyorsa; Marksizmi
Leninizmi yeterince öðrenmemek de ayný sonuca yol açar. Sosyalizmin zaferi,
gençliðin sömürüden ve faþizmden kurtulmasý için Marksizmi- Leninizmi öðrenelim!
3
GENÇLÝÐÝN ÝÇÝNE SIZAN
SAÐ SAPMALAR
K. ÇİÇEK İÇLİ
Ýþçi, iþsiz ve öðrenci gençlik
kitlesinin bu coþkulu çýkýþý tekellerde büyük bir korku yarattý.
Anti-kapitalist hareket sokaklarda gençlik eylemleriyle büyürken
bütün reformist hareketleri de þu
ve ya bu biçimde etkiledi. Kimileri ne denli uslanmaz oportünistler, burjuvazinin sadýk
hizmetkarlarý olduðunu ispatlarken, kimi resmi komünist partiler içinde ise art arda ayrýþmalar
gündeme geldi. Ancak hiçbirisi
bu hareketi sürükleme yeteneðini gösteremediði gibi bu kabuk
ve içerik deðiþtirme hala tamamlanamadý.
4
Y
eryüzü kýtamýzda dinamik
ve köklü- güçlü deðiþimler
arzulayan bir gençlik kitlesi
var. Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan
Ortadoðu ülkelerine dek, 21. yüzyýla tekellerin yakasýna eylemlerle yapýþmýþ olan büyük bir gençlik kitlesinin devrimci
umutlarý her yana yaymasýyla girdik.
Ýþçi, iþsiz ve öðrenci gençlik kitlesinin bu coþkulu çýkýþý tekellerde büyük
bir korku yarattý. Anti-kapitalist hareket
sokaklarda gençlik eylemleriyle büyürken bütün reformist hareketleri de þu veya bu biçimde etkiledi. Kimileri ne denli
uslanmaz oportünistler, burjuvazinin sadýk hizmetkarlarý olduðunu ispatlarken,
kimi komünist partiler içinde ise art arda ayrýþmalar gündeme geldi. Ancak
hiçbirisi bu hareketi sürükleme yeteneðini gösteremediði gibi bu kabuk ve içerik deðiþtirme hala tamamlanamadý.
Sokaklarda tekellere yönelmiþ, zoru
da içeren eylemlerden büyük bir ürküntü duyan kapitalizm bu hareketi hem
bölmek hem de içeriðini boþaltmak için
büyük bir çaba içine girdi. Burjuvazi,
genç iþçi, iþsiz ve öðrencilerin baþýný
çektiði bu anti- kapitalist hareketi önce
anarþizme mal etmeye çalýþtý. Öyle ki
sanki sokaklarda yalnýzca bunlar varmýþ
gibi göstermeye gayret etti. Ancak Avrupa’dan gelen haberler durumun hiç de
öyle olmadýðýný gösteriyordu. O günlerde kitapevlerinde aranan ve yeniden basýmý yapýlan kitap Marks’ýn büyük eseri
Kapital’di. Bu bile kendi içinde genç kitlelerin arayýþýný göstermeye yeterlidir.
Burjuvazi bu sosyalist eðilimin önünü
almak için büyük bir hýzla kollarý sývadý
ve ardýndan on yýllar öncesinden kalma
3. Yol tezlerini yeniden hortlatmaya baþladý. Sosyalizm yerine; ‘kapitalizm deðil ama adaletli paylaþým’, sýnýf yerine;
‘çoðunluk’, marksizm-leninizm; yerine
‘ Nietzche -Bakunin ya da Anarþizm’i
vb. koymak için çabaladý. Bu durumun
üzerine o güne kadar kýyýda köþede kalmýþ bütün troçkistler, anarþistler, sözde
devrimciler ve sözde komünistler atladý.
Sovyetler Birliði’nin büyük devrim deneyimiyle ortaya koyduðu proletarya
diktatörlüðü baþta olmak üzere alttan alta ya da doðrudan Marksizm-Leninizme
saldýrmaya baþladýlar.
21.yüzyýlýn ilk on yýlýný daha devirmemiþtik ki, Avrupa’da iflas eden ülkeler, dev tekeller gündeme geldi. Halk
ayaklanmalarý biçiminde görülen kitle
eylemleri burjuva kulvarlarda dolaþmaktan yosun tutmuþ resmi sosyalist partileri bile sokaða çýkmaya zorladý. Ancak
cesetleþmiþ olanlardan ileri bir hareket,
kitlelerin eylemlerini yönlendiren devrimci bir hareket yaratýlamazdý. Özel bir
örnek de olsa, Yunanistan’da sadece Aralýk 2008 Yunanistan ayaklanmasýndan
sonra art arda onlarca yeni örgüt kuruldu. 2008 ayaklanmasýndan sonra içine
girilen sürecin sertleþmesi zoru öne çýkartmýþtý ve resmi komünist partisine
duyulan bir tepkinin de sonucu olarak
Yunanistan’da kurulan örgütlerin büyük
kýsmý ya anarþist ya da anarþizme yakýn
örgütler oldu. Bu örgütler devrimci dalgalanýn yükseldiði sýralarda ortaya çýkýp
kitle eylemlerinin son bulmasýyla da yok
olmaktaydý. Zaten anarþist gruplarýn
geçmiþ zamandan beri bütün tarihleri tutarsýzlýklar ve sürekli daðýlmalar biçimindedir. Bu süreci karþýlamaya ne
anarþist hareketin, ne de resmileþmiþ komünist- sosyalist partilerin yetmeyeceði
çok açýktý. Burada asýl dikkat çekilmek
istenen þey, sýnýfsal çeliþkilerin her yerde yoðun ve sert yaþanýyor olmasýyla,
kitlelerin de sürdürdüðü sýnýfsal mücadelenin sertlik kazanmasýdýr.
Buraya kadar çok kýsa bir özet tablo
çýkarmaya çalýþmamýzýn asýl nedeni Türkiye ve K. Kürdistan’daki gençliðin de dünyada yaþanýlan geliþmelerden etkilenimini
irdelemek isteyiþimizdir. Burjuvazinin alttan alta verdiði destek ve çabalarla Avrupa’dan ortaya saçýlan sað sapma
düþünceler bugün birçok ülke gençliðini
düþünsel ve pratik açýdan etkilemektedir.
Baþta üniversiteli gençlik olmak üzere genel olarak gençlik kitlelerinin içine sýzmaya çalýþan ‘Bakunin- TroçkiNietzche’ karýþýmý sol düþünce içindeki
sapma bir “akým” olduðu gerçeðiyle karþý karþýyayýz. Tam da baþta belirttiðimiz,
Marksizm-Leninizme saldýrý biçimindedir bu “akým”. Örgütlülükten ziyade örgütsüzlüðü, kapitalist iktidarý yenmek
için iþçi sýnýfýnýn iktidarý yerine biçimsiz bir “devlet” anlayýþýna, kapitalizmi
bugün alt etmek yerine belirsiz bir geleceðe ertelemeye, iþçi sýnýfýnýn yok olduðu gibi temelsiz ve yanlýþ bir saptamaya
uzanan, Sovyetler Birliði’nin en büyük
hatasýnýn proletarya diktatörlüðünü kurmak olduðu sonucuna varan, ayný zamanda
kitlelerin
mücadelesini
küçümseyip “bireysel devrim” gibi kavramlarý öne çýkaran, bir dizi tutarsýz, tarihsel ve nesnel bakýþ açýsýndan yoksun
olan düþünceler silsilesi var karýþýmýzda.
Eðer bunlar gençlik içinde tartýþýlmayan konular olsaydý, yalnýzca gülüp
geçerdik ama uzun yýllar önce ele alýnýp
sonuçlandýrýlmýþ bu tartýþmalarý bir kez
daha dergi sayfalarýnda da olsa ele almaya çalýþacaðýz.
Burjuvaziye karþý savaþta önemli bir
güç olan gençliðin sýnýfsal mücadele de
tutarlý ve doðru bir düþünceyle donanmasý, Marksist- Leninist bir bakýþ kazanmasý burjuvazinin kesin olarak
yenilmesini getirecektir.
Öncelikle þunun anlaþýlmasý gerekiyor, kapitalizmi yok etmek, tarih sahnesinden kaldýrmak ancak sýnýflar
savaþýnýn proletarya ve ezilenler lehine
sonuçlanmasýyla mümkündür. Toplumun sýnýflý karakterine son verecek yegane sýnýf proletaryadýr. Kapitalizmi
kapitalizm yapan en önemli þeylerden
birisi emeðini satarak yaþayan iþçiler ordusudur. Yani, artý deðer sömürüsü iþçi
sýnýfýnýn emeðinin sömürülmesiyle gerçekleþtirilmektedir. Kapitalist zenginliðin asýl kaynaðý hala buradan
gelmektedir. Banka kasalarýnda sürekli
biriken sermayenin yaratýcýsý ne borsa oyunlarý, ne hisse ve tahvil kaðýtlarýdýr.
Artý-deðer olmadan bu kaðýtlarýn hiçbir
kýymeti harbiyesi yoktur.
Marks’ýn “insanlar tüketmekten nasýl vazgeçemezlerse üretmekten de vazgeçemezler” sözü kapitalist sistem için
de þöyle ifade edilebilir: Kapitalist, sermaye sýnýfý var olduðu sürece ezilen, sö-
mürülen, üreten iþçi sýnýfý da olacaktýr.
Ýþsizlerin oranýnýn yüksek olmasý ya da
makineleþmenin üretimde giderek yetkin- hakim duruma gelmesi iþçi sýnýfýnýn
niteliðini deðiþtirmez. Ýþsizliðin devasa
boyutlara gelmesi sermaye sýnýfýnýn yýkýcýlýðýnýn en büyük göstergelerinden biridir. Ýþsizlik bu denli büyükken üretim
oranlarý hala yüksek ise bu, çalýþan iþçilerin daha fazla sömürüsünü ispatlar, onun niteliðinin deðiþimini ya da yok
olduðunu deðil. Ama bu “akým”ýn çevreleri bugün kapitalizmin sýnýfý yok ettiðini, bu nedenle de sýnýfýn artýk
belirleyici olmadýðýný, bunun yerine ezilen çoðunluk olduðunu iddia etmektedir.
Oysaki kapitalist sistem günümüzde her
lise ve üniversite öðrencisini dahi kalifiye olsun ya da olmasýn iþçileþtirme eðilimindedir. Bedava ya da ucuz iþçi
gözüyle bakmakta, kullanmaya çalýþmaktadýr.
Üretimdeki makineleþme ise, iþçilerin sömürüsünü yoðunlaþtýran ama ayný
zamanda kapitalizmi de vuran önemli
bir geliþmedir. Bugün birçok sektörde
onlarca iþçinin yapacaðý iþi makineler
yapabilirken, iþçiler makinenin bir parçasý haline gelmekte. Hatta þunu söyleyebiliriz ki, bizatihi kapitalizm eriþilen
teknolojik geliþimin üretime yansýmasýný gerici bir sýnýf olarak engellemekte.
Çünkü ölü emek olan makinelerden artýdeðeri gerçekleþtiremeyeceðini bütün akademisyenlerden daha iyi bilmektedir.
Ve bugün emperyalist kapitalist sistem
bütün toplumun büyük bir refah içinde
yaþama ve insanca çalýþma koþullarýnýn
önündeki en büyük engeldir. Öte yandan
kapitalizm içine girdiði derin bunalým
nedeniyle geliþkin üretim araçlarýný üretimde kullanmak kendisine daha pahalýya geldiðinden alabildiðine kol emeðine
yönelmiþ durumda. Makineleþme bu aklýevvel beyefendileri deðil, Marksistleri
haklý çýkarýr. Marks on yýllar önce kapitalist üretimi tahlil ederken iþçilerin nasýl da makinelerin birer parçalarý haline
geldiðini ortaya koymuþtur. Günümüzde kapitalizm bir yandan ucuz emek gücünü týpký sermayenin ilkel birikim
sürecinde vahþi biçimde kullanýrken diðer yandan artan ve giderek daha da geliþen makineleþmeyle de emek
sömürüsünü katlamaktadýr.
Ýþçi sýnýfýnýn varlýðýnýn, belirleyiciliðinin tartýþýlmasý, onun yerine “çoðun-
luk” gibi belirsiz bir kitlenin getirilmesi
demek kapitalistlerin de zamanla ortadan kalkabileceðini, kapitalizmi yýkmak
için de bir devrime gerek olmadýðýný
söylemek demektir. Peki, o halde bu mücadele nereye varacak? “Çoðunluk” kapitalizm yerine neyi koyacak?
Sosyalizmi proletarya diktatörlüðünden
ayýrýrsak ondan geriye ne kalacak? Tüm
bunlara bu çevrelerin elbette bir sözü var
ama hepsi birbiriyle çeliþen, tutarsýz sözlerdir. Hepsini burada bu yazýda iþlemek
mümkün deðil. Ancak genel olarak ele
alýp tartýþabiliriz.
Ýþçi sýnýfýný ve onun tarihsel devrimci misyonunu el çabukluðuyla hiçleþtiren bu aklýevvellerin sözlerinin neden
tam da kitlelerin devrimci ayaklanmalarýnýn her yerde görüldüðü bugün ortaya
çýktýðýný iyi düþünmek gerekiyor. Çünkü deðiþim diye ortaya koyduklarý þeyler
uzun yýllardýr kapitalizmin içinde geliþmektedir: Sürekli büyüyen iþsizler yýðýný ve teknolojik ilerlemenin üretimde
yaygýnlýk kazanmasý kapitalizmin kendi
doðasýnda vardýr. O halde geriye bir tek
þey kalýyor. Onlarýn, on yýllar önce dönek Kautsky’nin öncelleri ve ardýllarýnýn
yapmaya çalýþtýðý iþçi sýnýfý ve ezilen
halklar arasýnda burjuvaziyle iþbirliðine
dayanan oportünizmi güçlendirmek,
yaymak istemeleri. Bugün bunu ortaya
atmak çürümüþ emperyalist-kapitalist
sistemi yýkma hedefinden kitleleri uzaklaþtýrmaya çalýþmaktýr.
Bu çevrelerin böylesi tartýþmalarýna
basit akademik tartýþmalar gözüyle bakamayýz. Çünkü bunun devamý sýnýf savaþýmýnýn reddine kadar gitmektedir.
Öyle ya madem ortada “çoðunluk” var,
bu savaþa da “çoðunluk- azýnlýk” savaþý
demek gerekir! Ýktidarý da belirsiz bir
“çoðunluk” alacaðýna göre… Yoksa almayacak mý? Aman þimdi iktidar olmayý baþýna bela mý etsin, doðrudan
komünizmi kurup devleti ortadan kaldýrýversin! Okura bunlarý böyle okumak
komik gelebilir. Ama iþte durumlarý da
zaten komedidir. Yazýmýzýn ilerleyen bölümlerinde devlet- sosyalizm olarak neyi ortaya koyduklarýný daha uzun
biçimde tartýþacaðýz. Þimdilik duruma iliþkin genel bir tablo çýkarmakla kalalým.
DEVAMI GELECEK...
5
EZÝLEN HALKLARIN UMUDU
HALK DEVRÝMÝ- HALK ÝKTÝDARI!
CEM BORAN
“Sürekli ve demokratik barýþ isteyen herkes,
hükümetler ile burjuvaziye karþý bir iç savaþtan yana olmak zorundadýr.” V.İ.LENİN
“Bu görev ancak þu slogan ile doðru olarak ifade edilir: Emperyalist savaþý iç savaþ
durumuna çeviriniz; ve savaþ sýrasýndaki bütün tutarlý sýnýf savaþýmlarý, ciddi bir biçimde
yürütülen bütün ‘yýðýn hareketleri’, eninde sonunda bu amaca
yönelmelidir. Güçlü devrimci bir
hareketin, büyük devletler arasýndaki birinci mi, yoksa ikinci
mi emperyalist savaþ sýrasýnda olacaðýný; savaþtan önce mi, savaþtan
sonra
mý
patlak
vereceðini þimdiden söyleyemeyiz, ama ne olursa olsun bizim
görevimiz bu yönde sistemli olarak, yýlmadan çalýþmaktýr.”
6
Her geçen gün Suriye ile yaþanacak olasý bir savaþa, emperyalist bir savaþa bir adým daha yaklaþýyoruz.
Karþýlýklý top atýþlarý, tezkerenin meclisten çýkmasý, sýnýrda mevzilerin kazýlmasý vs.. Böyle bir savaþa ne kadar
yakýn olduðumuzu bizlere gösteriyor.
Faþist devlet Suriye ile bir savaþa girmek için elinden ne geliyorsa yapýyor.
En son Moskova’dan Þam’a giden bir
yolcu uçaðýný F-16’larýn zoruyla Ankara’ya indirdi. Buna gerekçe olarak da
silah bulunduðuna dair istihbaratýn geldiðini gösterdi. Sonuç yine fiyasko...
Uçaktan beklenilen roketler, füzeler, aðýr silahlar yerine telsizlerin çýkmasý
TC’yi içinden çýkýlmaz bir duruma daha soktu. Devlet savaþ propagandasýný
tabi ki burjuva medya üzerinden de yapýyor. Ana haber bültenlerini takip edebilenler
bunu
daha
net
kavrayabilecektir. Örneðin Suriye uçaðýný indirme meselesinde Mehmet Ali
Birand saçmalýðý aslýnda aðzýndan kaçýrsa da bizim her ne olursa olsun Baþbakanýn,
bakanlarýn
dediklerine
kayýtsýz þartsýz inanmamýz gerektiðini
yineleyip durdu.
Peki halk bu haydutlara, yüzleri kýzarmadan yalan söyleyenlere ne kadar
inanýyor. Açýkçasý hiç ama hiç inanmýyor. Buna ne AKP’nin, ne MHP’nin, ne
de CHP’nin tabaný inanýyor. Konuþmalarýnýz, sohbetleriniz sýrasýnda savaþtan
yana tavýr alan kaç kiþi ile karþýlaþtýnýz?
Kaç kiþi Suriye’ye girmenin gerekliliðini savunabiliyor? Ýnanýn çoðu AKP
ve MHP milletvekili bile böyle bir savaþýn tutulur yanýnýn olmadýðýnýn farkýnda. Zaten savaþ için can atanlarýn
istedikleri gibi adým atamamasý bu nedenledir. Çünkü istedikleri kitle tabanýný bulabilmiþ deðiller. Salt bu da deðil
TC destek olarak gördüðü ABD, NATO gibi emperyalistlerin arkasýnda durmamasý yüzünden de rahat hareket
edememektedir.
Kitlelerin emperyalist savaþ karþýtlýðý aleni bir þekilde gözükmekte ve insanlar kimlerin savaþ çýðýrtkanlýðý
yaptýðýný, kimlerin onlarý emperyalist
bir savaþa sürüklediðini çok açýk bir þekilde görmekteler. Ancak kitlelerin
kendiliðinden hareketi devrimcilerin
doðru politikalara, hedeflere yönlendirmesi sayesinde zafer ile taçlanabilir.
Þimdi politikalaramýzýn hayata geçme
aciliyeti kendini daha fazla dayatmaktadýr. Þimdi savaþa dair söylediklerimiz, eylemlerimiz, çalýþmalarýmýz kat
be kat önemlidir. Ýnsanlarýn savaþa karþý olduklarý açýktýr. Bunu meclisten tezkere çýkar çýkmaz Taksim’de toplanan
binlerce kiþide görmek mümkün. Bunu
Akçakale’ye bomba düþer düþmez halkýn kaymakamlýða yürümesiyle de gördük. Akçakale’de insanlar niye
Suriye’ye saldýrmayý deðil de kaymakama yürümeyi, ona saldýrmayý seçtiler? Çünkü bu olayýn TC’nin
emperyalist savaþý azgýnca bir þekilde
istemesi ve körüklemesi sonucunda yaþandýðýnýn bilincindeydiler. Doðal olarak hedef doðrudan faþist devlet
kurumlarý oldu.
Evet, insanlar emperyalist bir savaþa karþý!
Evet, kimse emperyalistler için ne
ölmek ne de öldürmek istiyor!
Peki kitlelerin kendiliðinden gerçekleþtirmiþ olduklarý savaþ karþýtlýðý
yeterli midir? Irak savaþýný sokaklara
dökülen ve “Savaþa Hayýr” diyen milyonlarca insan durdurabildi mi? Irak’ta
1 milyon insanýn ölmesi engellenebildi
mi? Binlerce insanýn kaybolmasýnýn, iþkence görmesinin önüne geçilebilindi
mi?
Kitlelerin kendiliðinden geliþtirmiþ
olduklarý emperyalist savaþ karþýtlýðý
deðerlidir. Ancak devrimciler bununla
yetinemez, yetinmemeli.
“Bu duygularýn bilinçli bir duruma gelmesi, derinleþmesi ve biçimlenmesinde yýðýnlara yardým etmek bizim
görevimizdir.” diyordu Lenin ve devam
ediyordu: “Bu görev ancak þu slogan ile doðru olarak ifade edilir: Emperyalist savaþý iç savaþ durumuna çeviriniz;
ve savaþ sýrasýndaki bütün tutarlý sýnýf
savaþýmlarý, ciddi bir biçimde yürütülen bütün ‘yýðýn hareketleri’, eninde sonunda bu amaca yönelmelidir. Güçlü
devrimci bir hareketin, büyük devletler
arasýndaki birinci mi, yoksa ikinci mi
emperyalist savaþ sýrasýnda olacaðýný;
savaþtan önce mi, savaþtan sonra mý
patlak vereceðini þimdiden söyleyemeyiz, ama ne olursa olsun bizim görevimiz bu yönde sistemli olarak, yýlmadan
çalýþmaktýr.”
BU SAVAÞ
YOKSULLAR
ÝÇÝN DEÐÝL!
Biz sosyalistler salt emperyalist savaþ karþýtlýðý ile yetinemeyiz. Ýþçiler, emekçiler, emekçi kadýnlar, gençler...
Evet bizler savaþýn karþýsýndayýz. Ancak her türlü savaþýn deðil. Emperyalist
bir savaþ tabi ki karþý olacaðýmýz bir
þeydir. Ancak iþçiler, emekçiler, emekçi kadýnlar, gençler... Kendi özgürlükleri için emperyalistlere- kapitalistlere
verdikleri savaþýn destekleyicileri, savaþçýlarýdýrlar. Çünkü böylesi bir savaþ
ezilen halklarýn umudu, halklarýn kardeþliðinin gerçek ifadesi, iþçilerin-emekçilerin tek kurtuluþ yoludur.
Emekçi kadýnlarýn cinsel-ulusal-sýnýfsal sömürüden kurtulma umudu bu savaþtadýr. Gençlerin özgürlük þiarý,
öðrencilerin parasýz-bilimsel-anadilde
eðitim istemi ancak ve ancak böylesi
bir savaþla, burjuvalarýna karþý verdikleri uzlaþmaz bir savaþ ile gerçekleþtirilebilir.
Bizlerin hedef tahtasýnda ne Suriye’li iþçi-emekçiler, ne Suriye’li kadýnlar ve gençler vardýr. Bizlerin hedefinde
emperyalist- kapitalistler, faþistler, ezilen halklarýn düþmaný haydutlar var.
Sizlerin sonu bizim özgür günlerimiz
yakýndýr. Bizler biliyoruz ki emperyalist bir savaþý ancak Halk Devrimi-Halk
Ýktidarý önler. Ezilen halklarýn kurtuluþu ancak bu þekilde gerçekleþebilir.
Þimdi her yerde bunu öne çýkarma
zamanýdýr. Ýnsanlarla iletiþime geçtiðimiz her yerde, eylemlerde, sokaklarda,
çalýþmalarýmýzda emperyalist savaþý iç
savaþa çevir þiarýný yükseltme zamanýdýr. Daha fazla çocuðun katledilmesini
istemiyorsak, emperyalist haydutlar uðruna ölmek ve öldürmek istemiyorsak
Halk Ýktidarý için savaþma zamanýdýr.
Bu ülke bir savaþa giriyor, artýk bu
an meselesi. Bu savaþ birilerinin iþtahýný kabartýyor. Nedenini belki de bilmediðimiz bu savaþ baþlayýnca artýk hiçbir
þey eskisi gibi olmayacak. Kimimiz havan toplarýyla parça parça edileceðiz,
çocuklarýmýz kurþunlarýn altýnda delik
deþik edilecek, iþkencelerden geçirilecek kimilerimiz, tecavüze uðrayacak,
katledileceðiz. Açlýk ve hastalýklarla
boðuþacaðýz. Asker üniformasý giydirecek, cepheye gönderileceðiz. Ölecek,
öldüreceðiz. Tüm bunlardan bize kalacak olansa bombalarla yerle bir edilmiþ
kentler, alt üst olmuþ yaþamlar. Ama ne
için? Kim için? Ta dünyanýn ötelerine
tanklar, silahlar gidiyor; sýnýr ötelerine
savaþmaya biz gençleri yolluyorlar. Ama bizim ne sorunumuz var ki bir Afganla, bir Mýsýrlýyla, bir Tunuslu ya da
bir Suriyeli ile? Eðer yoksa o cepheye
gönderilen neden biziz? Topun aðzýna
sürülen neden biz oluyoruz?
Bu savaþ yoksullar için deðil, ezilenler için deðil; bu savaþ ezenler için,
egemenler için, tahtlarý sallantýda olanlar için. Onlarýn yaptýðý kar kazanmak
için kan dökmek. Kendi menfaatleri
uðruna milyonlarýn canýný, yaþamýný,
geleceðini hiçe saymak; umutlarýný yok
etmek.
Hayýr! Bu savaþ bizler için deðil.
Bu savaþta taraf olmak zorunda deðilsiniz. Sizler insansýnýz, makine deðil!
Kendinizi bu vahþiliðe teslim etmeyin.
Savaþacaksanýz eðer, esaret altýna
alýnmak için deðil, özgürlüðünüz için
savaþýn. Savaþacaksanýz eðer onlarýn
vataný için deðil, ulusal sýnýrlarýn olmadýðý bir dünyada yaþamak için savaþýn.
Ýnsanlýðý çürüten bu düzenin köleliðini
sürdürmek için deðil, dünyanýn özgürleþmesi için; hýrstan, nefretten, açgözlülükten arýndýrýlmýþ insancýl bir
dünyada yaþabilmek için savaþýn!
Geleceðimizi kurtarmak bizim elimizde!
GEB’li Bir Ýþçi
7
Antep Yargýsýnýn
Sosyalistlere Tahammülü Yok
Geliþen devrimci durumun korkusu ve Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi, devletin kendisine karþý tehdit gördüðü her þeye
saldýrmasýna neden oluyor. 6 Mayýs’ta yapýlacak olan Deniz Gezmiþ anmasýný yasaklayan, yayýnevimizin çýkardýðý afiþ ve bildirilere toplatma kararý çýkaran Antep 1. Sulh Ceza Mahkemesi,
bu defa da yayýnevimizden çýkan kadýn broþürüne ve Z.K.Genç
Yoldaþ, Y.E.Mücadele Birliði dergilerinin son sayýlarýna toplatma kararý çýkardý.
17 Ekim günü aldýðý karar doðrultusunda Þubat 2012’de yayýnlanan Emekçi Kadýn Broþürü ve dergilerimiz için 19 Ekim
günü yayýnevimize yapýlan tebligatta, “Gaziantep Ýl Emniyet
Müdürlüðü Terörle Mücadele Þube Müdürlüðü ekiplerince yapýlan çalýþma sýrasýnda, Türkiye Komünist Emek Partisi/ Leninist
(TKEP/L) adlý terör örgütünün fikir ve görüþleri doðrultusunda
yayýn yaptýðý deðerlendirilen Emekçi Kadýnlar Broþürü 2012 isimli broþür, Zafere Kadar Genç Yoldaþ Sayý:66, Eylül 2012 isimli dergi ile Yeni Evrede Mücadele Birliði Dergisi Sayý:220, 26
Eylül-10 Ekim2012 isimli dergilerin ele geçirildiði ve ele geçirilen dergi ve broþürlerin yapýlan incelemesinde; terör örgütünün
propagandasýný içeren suç unsuru niteliðinde ibarelerin tespit edildiði ve 3713 sayýlý yasa kapsamýnda konusunun suç unsuru
niteliði taþýmasý nedeni ile; 5187 sayýlý yasa 25/2maddesinde yer
alan 3713 sayýlý Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesinin 2.
ve 5. fýkralarýnda öngörülen suçlarla ilgili olarak, basýlmýþ eserlerin tamamýna hakim kararýyla el konulabilir hükmü dikkate alýndýðýnda isimli derginin tamamýnýn toplatýlmasý ile el
konulmasýna karar verildi” denildi.
Yayýnevimiz bünyesinde yasa olarak aylýk ve 15 günlük olarak yayýnlanan ve daðýtýmý yapýlan Z.K.Genç Yoldaþ ve
Y.E.Mücadele Birliði dergilerini “olaðanüstü çalýþmalar yapýla-
P
8
KK ve PJAK tutsaklarýnýn baþlatmýþ olduklarý açlýk
grevleri devam ediyor. Her geçen gün açlýk grevine
katýlanlarýn sayýsý artmakta. Tüm cezaevlerine yayýlan açlýk grevlerinde 12 Eylül’den bu yana süresiz- dönüþümsüz açlýk grevini sürdürenlerin durumu ise kritik eþikte. 50’li
günlerine yaklaþýlan süresiz- dönüþümsüz açlýk grevine 12 Eylül’de baþlayanlarda burun kanamasý, sese duyarlýlýk rahatsýzlýklarý... vb. baþladý.
Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Dernekleri Federasyonu
(TUAD FED) Baþkaný Zübeyde Teker yaptýðý açýklamada:
“Açlýk grevinin temelini 15-20 yýldýr cezaevinde bulunan hükümlüler oluþturuyor. Bu nedenle bunlarýn yaþlarý 35-40’ýn üstünde. Sayý bugün 615’e çýktý ve her gün artýyor. Birçok
cezaevlerinde grevdeki eylemcilere þeker, limon, tuz ve B1 vitamini verilmiyor. Bazý mahkumlar da B1 vitaminini kendile-
rak ele geçirilmiþ” olan yasa dýþý yayýnlarmýþ gibi lanse edildi. Emekçi Kadýnlarýn ezilmiþliðini, sömürüsünü toplumlar tarihi ile
açýklayan ve kurtuluþ yolu olarak örgütlenmelerini, mücadele etmelerini söyleyen, 9 ay önce 8 Mart Emekçi Kadýnlar Günü çalýþmalarý sýrasýnda yayýnevimizden özel sayý olarak çýkan Emekçi
Kadýnlar Broþürü de bu saldýrýdan payýný aldý. Aylardýr ülke çapýnda ve Avrupa’da daðýtýmý yapýlan kadýn broþürü, 9 ay sonra
“sakýncalý olduðu ve terör örgütünün fikirlerini taþýdýðý” gerekçesi ile toplatýldý.
Faþizmin hiçbir saldýrýsý, bugüne kadar devrimcileri, sosyalistleri yýldýramadý, yýldýramayacak. Emperyalist-kapitalist devletler, dünya çapýnda korkulu günler-geceler geçirmeye devam
edecekler.
BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!
SOSYALÝST BASIN SUSTURULAMAZ!
ri almýyor. Eylemin baþladýðý ilk yedi cezaevindeki 63 kiþinin
durumu her geçen gün gittikçe aðýrlaþýyor. Kanamalar baþladý,
genel semptomlar aðýr bir þekilde görülüyor. Kritik aþamaya
gelenler var, eylemler fiilen ölüm orucuna dönüþüyor. Adalet
Bakanlýðý, Türk Tabipleri Birliði’nin uzman bir heyetle, bütün
cezaevlerindeki eylemcileri muayene etmek için baþvurusuna
olumsuz yanýt verdi. Bakanlýk ‘bilinçlerini kaybetsinler müdahale edeceðim’ diyor, hiç bir talebi kabul etmiyor. Açlýk grevine baþladýklarýnda ilk 10 gün B1, þeker ve tuz verilmedi. Þu
anda 58 cezaevinde grev var, PKK ve KCK tutuklularýnýn olduðu ülke genelindeki 76 cezaevine yayýlacaktýr yakýnda. Bu
sayý ay sonu binlere ulaþýr.” dedi.
Sizleri cezaevlerindeki bu sürecin takipçisi olmaya, zindanlarda ki tutsaklarýn yalnýz olmadýðýný göstermeye çaðýrýyoruz.
SENDÝKALAR ve GENÇLÝK
DORUK ARAS
Gençliðin militan yanýnýn kokuþmuþ sendikal bürokraside çürüyüp gitmemesi için sendika
tabanlarýnda yer alan gençleri mücadeleye çekmeli ve onlarýn devrimci enerjisini sadece sendikal mücadeleyle sýnýrlý olmamasý gerektiðini anlatmalýyýz. Biz gençler, kuracaðýmýz komitelerle sendikalarý sýnýfýn sendikalarý haline getirebilir ve sýnýfýn uzlaþmazlýðýnýn güvencesi haline
gelebiliriz. Genciz ve tüm militanlýðýmýzla devrimci enerjimizle gençliði yanýmýza çekebiliriz.
Kuracaðýmýz, kurmamýz gereken komitelerle sendikalardan baðýmsýz çalýþmalýyýz. Sýnýf mücadelesinin asýl alanýnýn sendika koridorlarý deðil sokaklar olduðunu unutmamalýyýz.
Devrimin kendini dayattýðý, kapitalizmin tüm çatlaklarýndan gelecek güzel günlerin bize göz kýrptýðý þu
günlerde, biz genç emekçilerin bulunduðumuz her alanda daha çok politik
teþhir ve daha çok örgütlenme yapmasý
gerekiyor. Halkýn örgütlendiði, bir araya geldiði her alanla; sendikalarla, odalarla, inanç ve yöre dernekleriyle
iliþkiler geliþtirmek ve halk kitleleriyle
saðlam baðlar kurmamýz gerekiyor. Buralarda, baþta gençlik ve kadýnlar olmak
üzere tüm ezilenleri “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Uluslara Kendi Kaderini Tayin Hakký”, “Zindanlar Yýkýlsýn
Tutsaklara Özgürlük” talepleri etrafýnda emek emek örmemiz, gerçek kurtuluþun ancak politik iktidarý fethederek,
emeðin iktidarýný kurduðumuzda gerçekleþeceðini anlatmamýz gerekiyor.
Bunu baþarmanýn yol ve yöntemlerini
bulmak ve geliþtirmek zorundayýz.
Bu çalýþmalarý yapabileceðimiz önemli alanlardan biri de hiç þüphesiz
sendikalardýr. Sendikalarla genç emekçilerin iliþkisine göz atarken sendikalara hakim mevcut uzlaþmacý reformist
anlayýþýn tutumlarýna deðinmektense
‘biz neler yapabiliriz’ sorusuna cevap
aramaya çalýþacaðýz.
Sendikalar sýnýf ve kitle örgütleridir. Ama bu örgütlerin son dönemlerde
ne hale geldiðini ve süreci karþýlamakta ne kadar yetersiz olduðunu hepimiz
görüyoruz. Birbirinin karþýtý ve birbiriyle savaþan iki sýnýfý uzlaþtýrmaya çalýþmakla meþgul, mevcut sendikalist
anlayýþ süreci karþýlayamaz. Ýçinde yaþadýðýmýz süreci karþýlayacak olan yegane araç; bugünün ayaklanma yarýnýn
ise iktidar organlarý haline gelecek olan
komite ve konseylerdir.
Sendikalarý iþçilerin, emekçilerin
militan mücadele araçlarýndan biri haline getirmek için biz gençlerin sendikalarda yer almasý ve sendikalarý “sýnýf ve
kitle” sendikasý haline getirecek ideolojik ve politik kavgayý vermesi gerekir. Sendikalarýn asýl söz ve karar
merciinin taban olduðu ve yönetim kurullarýnýn tabandan gelen kararlarýn yürütücüsü olacaðý “yürütme kurullarý”
olmasýnýn gerekliliði sendikalarda örgütlü bütün emekçilere anlatýlmalýdýr.
Asýl kazanýmlarýn sokakta verilecek
militan mücadeleyle olacaðýnýn propagandasýný yapmalýyýz. Sendikalarda örgütlü ya da örgütsüz emekçi gençliði
mücadelede birer özne haline getirmek
için komite ve konsey örgütlülüðünü
temel almalý ve propagandasýný her alanda yapmalýyýz. Zira sendikalar yasal
kurumlar olduðundan devlet onu yasaklayabilir ya da kapatabilir, bu ise mücadelenin geçici de olsa sekteye
uðramasýna yol açar. Ama komite ve
konsey örgütlenmesinde yasal sýnýrlamalar, tüzüksel sýnýrlamalar yoktur. Her
þey komitelerde bulunanlarýn kararlarýyla hayata geçer ve burjuvzinin denetleyemeyeceði, engel olamayacaðý
mücadele birlikleri oluþturulmuþ olur.
Sendikalarda da bu örgütlenme araçlarýyla sarý sendikacýlýk denen uzlaþmacý
anlayýþa karþý kararlý bir mücadele yürütülebilir. Tabiri caizse emekçilerin
kendi kendilerini yönetmesini saðlayacak araçlardýr komite ve konseyler.
Ayrýca sendikalarý ivmelendirmek
için genç emekçileri bir arada tutabile-
cek “gençlik komisyonlarý” kurmalý, eðer varsa komisyonlar, bu komisyonlarý birer politik teþhir mecralarýna
çevirmemiz gerekir.
Gençliðin militan yanýnýn kokuþmuþ sendikal bürokraside çürüyüp gitmemesi için sendika tabanlarýnda yer
alan gençleri mücadeleye çekmeli ve
onlarýn devrimci enerjisini sadece sendikal mücadeleyle sýnýrlý olmamasý gerektiðini anlatmalýyýz. Biz gençler,
kuracaðýmýz komitelerle sendikalarý sýnýfýn sendikalarý haline getirebilir ve sýnýfýn uzlaþmazlýðýnýn güvencesi haline
gelebiliriz. Genciz ve tüm militanlýðýmýzla devrimci enerjimizle gençliði yanýmýza çekebiliriz. Kuracaðýmýz,
kurmamýz gereken komitelerle sendikalardan baðýmsýz çalýþmalýyýz. Sýnýf mücadelesinin asýl alanýnýn sendika
koridorlarý deðil sokaklar olduðunu unutmamalýyýz. Var olan sendikalarda
proletaryanýn baðýmsýz sýnýf tavrýný egemen kýlmak için, sendikalý emekçi
gençler büyük bir inat ve ýsrarla reformizmi teþhir etmeli, yapay gündemlere
müdahale etmeli, emekçilerin baðýmsýz
gündemini saptamalý ve devrimci politikalarý geliþtirmeli, eðitim çalýþmalarýný
örmeli,
tabanýn
tepkilerini
örgütlemeli, toplumsal olaylarda pratik
kararlar alarak fiili eylemler düzenlemelidir. Kýsacasý proletaryanýn baðýmsýz sýnýf tavrýný her yerde ortaya
koymalýyýz. Ancak bu yöntemlerle sendikalarý devrim mücadelesinin birer silahý haline getirebiliriz.
9
ANKARA
GENÇLÝK BULUÞMASI
Saat 12:00’de baþlayan panelde ilk önce açýlýþ konuþmasýný yapacak olan Liseli DÖB’lü yoldaþýmýz söz aldý. Sözlerine baþlamadan önce, katýlýmcýlarý ölümsüzleþen bütün devrim savaþçýlarý için saygý duruþuna çaðýrdý. Saygý duruþundan sonra, konuþmasýnda gençliðe yönelik sürekli yeni
politikalar ortaya atýldýðýndan, paralý, gerici, faþist karakterli eðitim gibi öðrencilerin birçok sorunu olduðundan; ancak bunlarýn sebeplerini anlayabilmek için faþizmi, emperyalist savaþý ve ulusal sorunu anlamak gerektiðini, bu yüzden panel konularý olarak bunlarýn seçildiðini anlattý.
Panelin konularýna ve iþleyiþine dair bilgi verdikten sonra, sözü panelistlere býraktý.
10
Devrimci Öðrenci Birliði, geçen yýl
Þubat ayýnda merkezi olarak gerçekleþtirdiði “Gençlik Buluþmasý – Gençlik
Ne Yapmalý” panellerini çalýþma yürüttüðü illere yayarak, buralarda güncel
konularý tartýþmaya devam ediyor.
13 Ekim günü Ankara’da yapýlan
panel de bunun bir ayaðý oldu. Elektrik
Mühendisleri Odasý Genel Merkezi
Toplantý Salonu’nda yapýlan panelde,
faþizm, emperyalist savaþ ve ulusal sorun tartýþýldý.
Saat 12:00’de baþlayan panelde ilk
önce açýlýþ konuþmasýný yapacak olan
Liseli DÖB’lü yoldaþýmýz söz aldý.
Sözlerine baþlamadan önce, katýlýmcýlarý ölümsüzleþen bütün devrim savaþçýlarý için saygý duruþuna çaðýrdý. Saygý
duruþundan sonra, konuþmasýnda gençliðe yönelik sürekli yeni politikalar ortaya atýldýðýndan, paralý, gerici, faþist
karakterli eðitim gibi öðrencilerin birçok sorunu olduðundan; ancak bunlarýn sebeplerini anlayabilmek için
faþizmi, emperyalist savaþý ve ulusal
sorunu anlamak gerektiðini, bu yüzden
panel konularý olarak bunlarýn seçildiðini anlattý. Panelin konularýna ve iþleyiþine dair bilgi verdikten sonra, sözü
panelistlere býraktý.
Ýlk olarak sözü alan DÖB’lü öðrencinin konusu, “Türkiye’de Faþizmin
Geliþimi ve Gençliðe Etkileri” idi. Konuþmasýna Komintern’in faþizm tanýmýyla baþlayarak, faþizmin “tekelci
sermayenin en gerici, en þoven, en emperyalist unsurlarýnýn açýk terörist dik-
tatörlüðü” olduðunu ve bir devlet biçimi olduðunu vurguladý. Ýtalya’da ve
Almanya’da yaþanan faþizm örneklerine deðinerek, faþimin niteliklerini ve
uygulamalarýný örneklerle açýkladý. Daha sonra Türkiye’de faþizmin nasýl geliþtiðini anlattý; bunun askeri darbeler
yoluyla olduðunu, 12 Mart 1971’de
devletin faþistleþmeye baþladýðýný, 12
Eylül 1980’de ise devletin bütün kurumlarýyla tamamen faþizmin egemen
olduðunu açýkladý. Bu yüzden faþizme
karþý mücadelenin sadece sivil faþistlerle mücadele olarak algýlanmamasý, tekellere ve onlarýn iktidarýna karþý
mücadele etmek olarak ele alýnmasý gerektiði anlattý. Faþizmden kurtulmak isteniyorsa,
tekellerin
ekonomik
temellerini ve politik iktidarýný yýkmak
gerektiðini açýkladý. En son olarak da,
son dönemde kullanýlan “AKP Faþizmi” tanýmlamasýnýn tamamen bir bilinç
bulanýklýðýnýn ve faþizmin ne olduðunu
bilmemenin bir sonucu olarak ortaya
çýktýðýný, bu kavramý kullananlarýn, faþizmi sadece AKP’ye baðlayarak, aslýnda burjuvazinin bir kanadýna
yedeklendiðini, devleti akladýðýný açýkladý. Sunum, katýlýmcýlarýn sorularý ve
söylemek istedikleri ile devam etti. Verilen aradan sonra, son derece güncel olan emperyalist savaþ konusuna geçtik.
“Savaþý Nasýl Durdurabiliriz” konu
baþlýðý altýnda ele alýnan emperyalist
savaþa dair hazýrladýðý sunumunu yapan DÖB’lü öðrenci, öncelikle kýsaca
son günlerde yaþananlarý hatýrlattý.
Bunlar ne demek diye sorarak, bu soruya devletin umudu savaþ desek yanlýþ
olmaz dedi. Daha sonra savaþýn emperyalizmle olan iliþkisine deðinerek günümüz için asýl meselenin Türkiye’nin
Türkiye ve K. Kürdistan’da yükselen
devrimi durdurmak isteði olduðunu belirtti.Haklý haksýz savaþ ayrýmý yapmanýn savaþ karþýsýnda alýnacak tutumu
belirlemek açýsýndan önemli olduðunu
söyledikten sonra bugünkü savaþýn emperyalist nitelikte bir savaþ olduðunu
söyledi.Bir savaþ karþýsýnda kitleleri
devrimci iktidar hedefli eylemlere yöneltmeyen yalnýzca savaþa hayýr demenin yanlýþ bir tutum olduðunu ve savaþý
önlemeyeceði ve ortadan kaldýramayacaðýný belirtti. Ayný zamanda Esad yanlýsý tutum almanýn da sosyalistlerin
savunmamasý gereken bir tutum olduðunu söyledi.Çünkü Suriye’de iktidarda olan sýnýfýn burjuvazi olduðunu ve
Esad’ýn da burjuvazinin temsilcisi olduðunu belirtti. Bir savaþý önlemenin
ve durdurmanýn en iyi yolunun emperyalist savaþý iç savaþa çevirmek olduðunu söyledi ve kitlelerin devrimci
iktidar hedefli eylemlere yönelmesi gerektiðini belirtti. Bir savaþ durumunda
yapýlacak belli baþlý þeylerin þöyle sýralanabileceðini söylendi: Kesinlikle emperyalist savaþ karþýsýnda tutum almak,
iç barýþ anlayýþýndan vazgeçmek çünkü
bu ciddi anlamda sýnýf savaþýmýný kabul etmek demektir, özgürlüklerin kýsýtlandýðý her yerde alternatifler
yaratmak, kendi hükümetinin, devleti-
nin yenilgisini istemek ve bunun için
mücadele etmek, askere gidenlere cephelerde kardeþleþmenin önemini propaganda etmek ve burjuvazinin savaþ
yanlýsý yalan söylemlerini teþhir etmek.
Son olarak da savaþlarý ortadan kaldýrmanýn koþulunun sýnýflarý ortadan kaldýrmak olduðunu söyledi. Bir iç barýþ
ve dünya barýþýnýn sýnýflar kalktýðý zaman mümkün olacaðýný söyledi.
Bir sonraki sunum “Kürt Ulusal
Sorununa Bakýþ” baþlýðý altýnda yapýldý.
Sunumu yapan DÖB’lü öðrenci sunuma baþlarken dinleyicilerden kendilerini bir Kürt çocuðunun yerine
koymalarýný ve o þartlar altýnda büyüyen bir çocuðun özgür bir geleceði nasýl düþleyebileceðini sorgulamalarýný
istedi. Daha sonra ülkesi iþgal ve ilhak
edilmiþ bir çocuðun böyle düþler kuramayacaðýný ve bunun nedeni olarak ilhakýn açýklamasý yapýldý. Sömürünün
en aðýr biçimi olarak ilhaka deðinilirken özellikle bunun basit bir sýnýr geniþletilmesi olmadýðý, daha fazla
topraðýn daha fazla pazar alaný, daha
fazla ucuz iþ gücü ve daha fazla yer altý zenginliði olduðu vurgulandý. Ýlhaký
sömürgeden ayýran en belirgin özelliðin de bir halkýn yok sayýlmasý, dilinin
ve kültürünün yasaklanmasý, topraklarýnýn ezen ulus tarafýndan kendi topraklarýna katýlmasý olduðuna deðinildi.
Devamýnda bu nedenlerden ötürü Kuzey Kürdistan koþullarýnda ulusal sorunun salt ulusal mücadele ile
çözülemeyeceði söylendi. Bunun en önemli belirtisinin iþçi ve emekçilerin arasýnda Kürt halkýndan çok sayýda
insanýn olmasý söylendi. Sorunun çözüm kýsmýna gelindiði zaman bunun
tek çözümünün Kürt ulusuna kendi kaderini tayin hakkýnýn tanýnmasý olduðuna vurgu yapýldý. Bu hakkýn kendine
sosyalist diyen, kendini Kürt halkýnýn
yanýnda gören ve mücadelesine destek
veren herkesin þartsýz koþulsuz kabul edilmesi gerektiðinin altý çizildi. Faþist
devletle müzakereler, katliamlar için özür dilenmesini istemek, anadilde eðitim için kampanyalar düzenlemek ya da
özerklik ya da federasyon gibi faþizmin
egemenliðini kaldýrmayacak öneriler
getirmek hiçbir þekilde sorunu gerçek
anlamda çözmeyecektir. Çünkü Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký, ezilen
ulusun kendi devletini kurmasý demektir, diðer önerilerin hiç biri UKKTH ilkesinin kendisi ya da gerçekleþtirilmesi
olamaz denildi. Ulusal sorunun çözümü için onun çýkýþ noktasýnýn, yani faþist devlet yapýsýnýn yýkýlmasý ve bunun
için Türkiye tarafýndan tüm iþçi ve emekçilerle birlikte mücadele edilmesi
gerektiði ama asýl bizlere düþenin Kürt
halkýnýn yanýnda olduðumuzu pratikte
göstermek olduðunu dile getirilmesi ile sunum bitirildi.
En son olarak ise, DÖB’lü bir öðrenci “Sonuç Yerine” baþlýðý altýnda sunumunu gerçekleþtirdi. Sunumunda
öðrencilerin yaþadýklarý sorunlara deðinerek baþladý, bu paneli gerçekleþtirme
sebeplerinin öðrencilere ve gençlere
yönelik ortaya sürekli yeni politikalar
atýlýrken, öðrencilerin bu konularda konuþmalarýný saðlamak olduðunu, ancak
bunlarý anlayabilmek için faþizmi, savaþý ve ulusal sorunu anlamanýn, bunlar
üzerine tartýþmanýn ve konuþmanýn zorunlu olduðunu söyledi. Burada kapitalizmin
durumuna
deðinirken,
kapitalistlerin artýk yönetemediðini, emekçilerin ve gençlerin de eskisi gibi
yönetilmek istemediðini bütün dünyada yaþanan deneyimlerin bizlere gösterdiðini söylerken, bunun adýnýn
devrimci durum olduðunu belirtti. Devrimci durumun olduðu bir yerde, artýk
örgütlenme tiplerinin de, hedeflerinde
devrimci olmasý gerektiðini, okullarda
dernek- topluluk gibi örgütlenmelerin
süreci karþýlamayacaðýný, kendi kararýný kendi alan, hýzlý ve kendini sadece
devrimin yasalarýyla sýnýrlayan komiteler ve konseyler kurulmasý gerektiðini,
hedeflerin de sadece okul içi olmamasý
gerektiðini, emekçilerin ve gençlerin
bütün sorunlarýný sahiplenmeleri, destek olmalarýnýn zorunluluðunu, okul içi
sorunlarýn ancak diðer emekçiler ve
gençlerle birlikte devrim için mücadele ederek çözülebileceðini belirtti. Bunun dýþýnda, savaþ hazýrlýðýnýn direk
olarak öðrencileri ilgilendirdiðini, savaþ baþladýðýnda öðrencilerin zorla asker yapýlacaklarýný, bu yüzden savaþýn
durdurulmasý mücadelesinin öðrenciler
için önemini vurguladý. Okullarda ulusal kimlikleri ve inançlarý yüzünden ezilen öðrenciler olduðunu belirterek,
özellikle Alevi ve Kürt öðrencilerin sorunlarýnýn çözümü için birlikte mücadele etmek gerektiðinin öneminden
bahsetti. Öðrencilerin kendilerini sadece öðrenci olarak deðil, toplumsal devrimin bir parçasý olarak görmeleri
gerektiðini,bu yüzden diðer emekçilerle baðlar kurmalarýnýn zorunluluðunu
vurgularken, en önemlisinin de öðrenci
gençlikle, iþçi ve emekçi gençliðin birlikte hareket edebilmesinin koþullarýný
ve örgütlenmesini saðlamak gerektiðini
vurguladý. Öðrencilerin gerçek özgürlüðünün ancak devrimle saðlanabileceðini, bu yüzden her sorunun
çözümünün devrim mücadelesi ile baðlanmasýný tekrar vurgulayarak sunumunu bitirdi. Bu sunum da yapýlan
tartýþmalarla devam etti. Böylece “Ankara Gençlik Buluþmasý – Gençlik Ne
Yapmalý” paneli sona erdi.
Ankara/ Devrimci Öðrenci Birliði
11
“Barýþ Ýsteyen Sav
Emperyalist bir savaþýn kesin olarak karþýsýnda olunmalýdýr! Her yerde emperyalist
savaþ karþýtý komiteler oluþturulmalý ve bunun bizim savaþýmýz olmadýðý anlatýlmalýdýr.
Üniversite kampüsleri, kantinleri birer kürsüdür ve oradan
sesimiz yankýlanmalýdýr. Atölyeler, sokaklar birer kürsüdür.
Savaþ konusunda söylenecek
sözleri sokakta dinlemeyecek
insan yok, ajitasyon ve propagandamýzý her yere yayalým!
12
Ekim ayýna TBMM’de çýkartýlan
tezkere ile girdik ve savaþa doðru bir adým daha attýk. Ayný zamanda tezkere
kararýndan sonra sokaklarý dolduran emperyalist savaþ karþýtý eylemcilerin güçlü karþý koyuþu ile... Sonrasýnda ise
savaþ yaþamýn her alanýna her zamankinden daha fazla yer almaya baþladý.
Üniversitelerde öðrenciler, eylemdeki
iþçiler, Kürt halký bu konuya daha fazla
yer vermeye ve savaþýn önüne nasýl geçeriz tartýþmasý sokaktaki en apolitik insanýnýn dahi kafa yormaya baþladýðý bir
konu oldu.Türkiye zaten Suriye politikasý ile yeterince dünyada küçük düþmüþken, ardýndan Suriye’nin Rusya’dan
havalanan uçaklarý Ankara ve Erzurum’da “silah var” gerekçesiyle indirmesi onu daha da zor duruma soktu.
Kriz daha da büyüdü ve bu konuda atýlan her adým hükümet partisi AKP’ye ve
devlete toplumda daha fazla tepki duyulmasýna yol açýyor. Emekçi yýðýnlar
ve özellikle gençlik bir savaþa ve savaþla birlikte gelecek olan felaketlere karþý
daha politik, daha öfkeli ve daha kararlý olarak harekete geçiyor...
AKP hükümeti belki de hiç olmadýðý kadar sýkýþtý. Çünkü zindanlardan da
açlýk grevi dalgasý yayýlmaya baþladý.
Yaklaþýk 10.000 civarýnda tutsak açlýk
grevine giriyor. Kürt halký bu hamleden
sonra olduðu yerde duramaz ve bunun
herkes farkýnda. Geliþmeler büyük bir
dikkatle izleniyor ve herkes Rubikon’un
ne zaman geçileceðini bekliyor! O saate kadar kýlýçlar bileniyor, saflar düzene
sokuluyor ve savaþýn tüm psikolojik, fiziksel hazýrlýðý son noktaya yaklaþýyor.
Bu þartlar altýnda gençlik nasýl bir
politik hat izleyecek? Mücadelesine nasýl yön verecek? Dikkatleri nerede yoðunlaþtýracak?
Güçlerini
nerede
toplayacak? Rubikon geçildiðinde savaþ
sancaðýnda ne yazacak? Þimdi önüne
devrim hedefini koymuþ olan gençliðin
sormasý gereken sorular bunlardýr. Ve bu
sorulara devrimci cevaplar verilmek zorundadýr!
“Barýþ Ýsteyen Savaþa HazýrOlsun!”
Roma imparatoru Sezar’ýn savaþ ve
barýþ diyalektiðini çok iyi anlattýðý bu
sözü bugün pek çok sol- sosyalist hareket tarafýndan kavranabilmiþ deðil! Hemen her konu da pasifist ve uzlaþmacý
olan ortalama sol, halklarýn yaþamýnda
dönüm noktasý olabilecek savaþ gibi temel konularda neredeyse burjuvaziye
hizmette sýnýr tanýmayacak durumdadýr.
Bu misyonlarý ile de gençliðe ve emekçi halklara köleliði sunmaktadýrlar. Tezkere çýktýðýnda ortalama solun en çok
söylediði þey “Savaþa Hayýr” ve “Ýçeride Dýþarýda Savaþa Hayýr” sloganlarý idi.
Ýþçi emekçi gençliðimiz ortalama
sol tarafýndan savunulan bu politikalara
karþý her yerde devrimci politikayý, Leninist emperyalist savaþ karþýtý politikayý savunmalýdýr. Ortalama solun bilinç
bulanýklýðý yaratma çabalarýna karþý her
yerde mücadele etmelidir. Ýlkin Leninist
savaþ karþýtý politikayý açýklayalým ve
sonrasýnda ortalama sola bakalým.
Lenin ve proletaryaya ihanetinden
önce 2. Enternasyonal, emperyalist bir
savaþ karþýsýnda alacaklarý tutumu þöyle belirtiyorlardý. Gerici bir savaþta proletarya kendi hükümetinin yenilgisini
istemek zorundadýr, bu bir aksiyomdur.
Çünkü bu savaþýn yürütücüsü olan politika burjuvaziye aittir ve proletaryanýn
politikasý böylesi bir savaþta burjuvaziye karþý savaþmaktýr. Proletarya böylesi
bir savaþta devrim ve iktidar için yararlanacaksa, baþka halklarla kardeþçe birlik kuracaksa, savaþýn yarattýðý
yoksulluk, sefalet ve her türlü insanlýk
dýþý olaylara karþý bir tavýr sergileyecekse burjuvazinin karþýsýnda olmalýdýr. Bu
da emperyalist bir savaþta iþçi sýnýfýnýn
kendi iktidarýný kurmasý için, “Emperyalist Savaþý Ýç Savaþa Çevir” politikasýný savunmasý ile olur.
Lenin iþçi sýnýfýnýn etkili bir savaþ
karþýtlýðý yapmasýný savunur ama proletaryanýn her türlü savaþýn karþýnda olmasýný deðil. Lenin emperyalist savaþýn
vaþa Hazýr Olsun!”
Ama þunu herkese ilan edelim! Biz bu emperyalist savaþýn karþýsýndayýz ve engel olmak için de elimizden gelen tüm güçle mücadele edeceðiz! Ama savaþ baþlar ise silahlarýmýzý Suriye halkýna deðil, sizlere, siz
burjuvalara ve onun devletine çevireceðiz! Emekçilerin savaþsýz ve sömürüsüz iktidarý için mücadele edeceðiz. Bize Lenin‘in gösterdiði yolun dýþýnda yol gösterenleri burjuvazinin hizmetçisi olarak ilan edeceðiz!
karþýsýnda olmak gerektiðini söyler ve
emperyalist savaþ karþýtý politikayý da,
proletaryanýn devrim için mücadelesi ile birlikte ele alýr. Fakat ortalama sol pasifist ve uzlaþmacý bir tutum takýnarak,
bu politikanýn sadece “Savaþa hayýr”
kýsmýný ele alýrlar. Hem Leninizmi çarpýtýrlar hem de kendi küçük burjuva kafa yapýlarýný ortaya koyarlar.
“Ýçeride Dýþarýda Savaþa Hayýr”
sloganý ortalama solun tam olarak ne
düþündüðünü ortaya koyuyor. Ýçeride
süren savaþ sýnýf savaþýdýr. Sýnýf savaþýna hayýr demek, kapitalizmin aðýr sömürüsünün ve her türlü insanlýk dýþý
sonuçlarýnýn devamýný istemek demektir. Çünkü yoksulluða, açlýða, iþsizliðe,
yozlaþmaya, akademik ya da demokratik sorunlarýn tam anlamýyla ve kalýcý olarak çözülmesi kapitalizmin ve onun
faþist devletinin yýkýlmasý ile mümkündür. Bu sýnýf savaþýmýný sonuna kadar
götürmek anlamýna gelir ki, bu sloganýn
anlamsýzlýðý daha doðrusu proletaryaya
ve gençliðe þu biçimde seslenmekten
baþka bir anlama gelmez; “kapitalizmde savaþlar vardýr, ama hep kötü yöneticiler sayesinde. Bu kötü yöneticiler
olmasa ne güzel olurdu. En iyisi onun
kötü yanlarýný törpüleyelim, bakýn o zaman kapitalizm nasýl bir sistem! Kapitalizme karþý savaþ mý!? Nerde kaldý o
zaman sizin savaþ karþýtlýðýnýz? Hayýr,
kapitalizme karþý savaþmak olmaz, onunla anlaþabiliriz. Burjuvaziyle anlaþabiliriz! Sonuçta insanlar konuþa konuþa
anlaþýr deðil mi?” Ýþte size bir reformistin bilinçaltýnda yatanlar!
Bizler böyle bir yolu izlemeyeceðiz. Bizler Dünya halklarýnýn öncüsü
Lenin’in bizlere söylediði gibi burjuvaziyle uzlaþmaz bir savaþ içerisindeyiz ve
bu savaþý zaferle sonuçlandýracaðýz. O-
nunla uzlaþamayýz çünkü aramýzda milyonlarca emekçinin kaný var!
Gençler Görev Baþýna, Burjuvaziyi
Yenmek Ýçin!
Reformizm kendi yolunda biz kendi yolumuzda yürüyelim! Somut geliþmeler gösteriyor ki burjuvazi içeride
yükselen devrim mücadelesini boðmak
için bir savaþ istiyor. Ama bu savaþa tek
baþýna girmeye cesaret edemiyor. Emperyalist efendilerinin arkadan pohpohlamalarý ve itelemeleri de ona yeterince
güven vermiyor. Fakat bir savaþa öyle
ya da böyle adým adým ilerliyoruz ve biz
bu gidiþata karþý bir þeyler yapmalýyýz.
Tüm iþçi ve emekçi, öðrenci gençliðe
sesleniyoruz!
Emperyalist bir savaþýn kesin olarak karþýsýnda olunmalýdýr! Her yerde
emperyalist savaþ karþýtý komiteler oluþturulmalý ve bunun bizim savaþýmýz olmadýðý anlatýlmalýdýr. Üniversite
kampüsleri, kantinleri birer kürsüdür ve
oradan sesimiz yankýlanmalýdýr. Atölyeler, sokaklar birer kürsüdür. Savaþ konusunda söylenecek sözleri sokakta
dinlemeyecek insan yok, ajitasyon ve
propagandamýzý her yere yayalým!
Ama þunu herkese ilan edelim! Biz
bu emperyalist savaþýn karþýsýndayýz ve
engel olmak için de elimizden gelen tüm
güçle mücadele edeceðiz! Ama savaþ
baþlar ise silahlarýmýzý Suriye halkýna
deðil, sizlere, siz burjuvalara ve onun
devletine çevireceðiz! Emekçilerin savaþsýz ve sömürüsüz iktidarý için mücadele edeceðiz. Bize Lenin‘in gösterdiði
yolun dýþýnda yol gösterenleri burjuvazinin hizmetçisi olarak ilan edeceðiz!
Þimdi üniversitelerde, liselerde, atölyelerde, fabrikalarda ya da gençliðin
bulunduðu her alanda iþte bu politikalarý savunmalýyýz! Bu politikalarýn ajitasyonunu,
propagandasýný
ve
örgütlenmesini yapmalýyýz. Emperyalist
bir savaþý bir devrimin önleyebileceðini
bilmeli, ona göre hareket etmeliyiz.
Þimdi gençliðin tüm gündemi emperyalist savaþla baðlantýlý olarak ele alýnmalýdýr. Çünkü böylesi bir savaþ
burjuvazinin iktidarýný kurtaramasa da,
proletaryanýn iktidarýný hazýrlayabilir!
13
GERÇEKÇİ OL İ
ÝSTANBUL
“Ýþçi ve öðrenci gençlik olarak Che’yi anýyoruz! Onun
“Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste” çaðrýsýný hayata geçiriyoruz!
Bugün Emperyalist savaþlara ve faþizme karþý Che’nin yolunda gitme vaktidir” diyen iþçi ve öðrenci gençlik, Che Guevara’yý ölümsüzleþmesinin 45. yýlýnda eylemlerle andý.
Yürüyüþ boyunca Che Guevara’nýn
devrimci ve enternasyonalist kimliði üzerine, Küba devrimi üzerine konuþmalar yapan gençler, þimdi Che gibi olmak
gerektiði, Che gibi savaþmak gerektiðini anlattýlar. “Che ve idealleri ezilen ve
sömürülen halklarýn mücadelesinde yaþýyor! Che ve hayatýný adadýðý kavga
emperyalizme karþý ayaða kalkmýþ olan
Arap halklarýyla yaþýyor! Che ve fikirleri dünyanýn her yerinde sokakta, fabrikada, okulda emeðin kurtuluþu için
mücadele edenlerce yaþýyor! Che ve
Che’nin emperyalist sisteme olan nefreti bugün kapýmýzdaki bir emperyalist savaþa, ‘Emperyalist Savaþý Halk Devrimi
Önler’ diyen Denizlerin yoldaþlarýyla
yaþýyor!” dediler.
Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB)-Genç Emekçiler Birliði(GEB) yaptýklarý basýn açýklamasýnda “Comandante Che 45 yýldýr aramýzda yok! Ama düþmanlarý 45 yýldýr rahat yüzü göremiyor! Çünkü her ayaklanmada,
sokak çatýþmalarýnda Che’nin resimlerini görüyorlar ve korkuyorlar! Çünkü Che’nin mücadelesi 45 yýldýr devam ediyor ve bugün tüm dünya üzerinde devrime yürüyen halklar, emperyalizme ve sömürülmüþlüðe karþý ayaklananlar Che’nin ‘Daha Fazla Vietnam’ çaðrýsýný hayata geçiriyorlar! Ýþte bizler bugün burada ‘Gerçekçi Ol,
Ýmkansýzý Ýste’ diyerek onun çaðrýsýný yerine getireceðimizi söylüyoruz!
14
Açýklamalarýný “Bizler Che’nin ve Denizin yolunda yürüyenler; bu topraklarda ezilen uluslarýn kendi geleceðini belirleme hakkýný tanýyarak ve bunun için mücadele ederek bu çaðrýyý yerine getireceðiz! Kürt halkýnýn yanýndayýz ve onun isyanlarýný, devrimlerini selamlýyoruz! Selam olsun halk devrimini gerçekleþtiren Kürt
halkýna! Çünkü Che olsaydý Güney Batý Kürdistan’da halk devrimini gerçekleþtiren Kürt halkýnýn cesur inisiyatifinden övgüyle söz eder ve ihtiyacýmýz olan budur derdi. Bu cesaret!” diye bitiren gençler son olarak “Bu
topraklarda da sosyalizmin insaný özgürleþtirmesi için, sosyalizmin kýzýl bayraðý dalgalansýn diye ‘Ya Devrim,
Ya Ölüm’ diyerek mücadeleyi sürdüreceðiz!” dediler.
İMKASIZI İSTE!
ANTEP
Gün nihayet 9 Ekim. Hepimizde heyecan… Her þeyi gözden geçiriyoruz bir kez daha; evet
her þey tamam. Che’nin gençliði
olarak
sokaklara
çýkmaya,
“Che’den Denize, bayraklarý ellerimizde” demek için HAZIRIZ!
Ve “Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste” yürüyüþü
baþlýyor. Okulu kýrýp sokaklara akan bir çok
genç var alanda. Açýklamadan sonra biri þöyle diyor: “Her genç bunu yapmalý!” Yürüyüþ
boyunca sloganlar kesilmiyor. “Deniz Ýsyan
Devrim, Gerçekçi Olun Ýmkansýzý Ýsteyin,
Dünya Emeðin Olacak, Emperyalist Savaþý
Halk Devrimi Önler, Yaþasýn Devrim, Yaþasýn Sosyalizm” Zindanlarý selamlamayý da unutmuyor Che Gençliði. “Bugün Che’nin
yolundan gidenleri devlet zindanlara atýyor.
Biz de Che’nin yolundayýz ve Che’nin yolundan giden zindandaki yoldaþlarýmýzý buradan
selamlýyoruz, hep birlikte yoldaþlar; Zindanlar
Yýkýlsýn, Tutsaklara Özgürlük”.
Açýklama okunuyor; Kürt halkýnýn mücadelesi ve Batý Kürdistan’daki halk iktidarý selamlanýyor.
Gençliðin emperyalist savaþa karþý
halk iktidarý için mücadele etmesi gerektiði vurgulanýyor, Che’nin emperyalizme
karþý
yürüttüðü
enternasyonalist mücadeleyi örnek
almamýz ve “Zafere Kadar Devrim”
þiarýyla, kararlý ve cesurca mücadeleyi yükseltmemiz gerektiði söyleniyor.
Açýklama boyunca Che gençliðinin
sloganlarý eksik olmuyor.
Açýklama bittiðinde Çav Bella yeniden söyleniyor, kýzýl bir coþku sarýyor Yeþilsu Parký’ný, Che gençliðini; ayný kýzýl coþku, karanlýk bir korku salýyor Che’yi katlederek mücadeleyi bitireceði yanýlgýsýna kapýlanlarýn varislerine. Sýkýlý yumruklarýmýz,
yüreklerimizdeki devrim ateþi ve bilincimizdeki sosyalizm kararlýlýðý, zafer sözümüz oluyor Che Yoldaþ nezdinde, ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarýna! Zafer sözümüz korku
salýyor düþmanýn bedenine, yüreðine, bilincine.
15
CHE’DEN DENİZ’E SÜ
ANTAKYA
!
ANTAKYA’DA
YASAKALAMALARA
RAĞMEN CHE EYLEMİ
GERÇEKLEŞTİRLDİ
6 Ekim günü saat 18.00’de Saray Caddesi giriþinde “Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste”, “Emperyalist Savaþý Devrim Önler” yazýlý DÖB ve GEB imzalý pankartlarýmýzý açtýk. Megafon ile bir yandan ajitasyon
ve Suriye gündemi ile ilgili konuþmalar yaptýk, basýn açýklamasýna çaðrýda bulunduk. Daha sonra Çav
Bella Marþý hep birlikte söylendi.
Bu sýrada evlerinden Che posterleri alarak gelen dostlar kortejde yerlerini almaya baþladýlar. Bir süre daha ajitasyon yapýldýktan
sonra yürüyüþe geçileceði duyurusunun yapýlmasýyla birlikte çevik
kuvvet kortejin etrafýný sardý. TMÞ amirleri gelerek daha önce Antakya Valiliði’nin aldýðý karar doðrultusunda yürüyüþ yapýlamayacaðýna dair uyarýda bulundu ve yürüyüþe izin vermeyeceklerini söyledi.
Bu engellemeyle karþýlaþýlacaðý bilindiði için basýn açýklamasýnýn
gerçekleþtirileceði Ulus Meydaný’na ayný pankart ile baþka bir grup
DÖB’lü ve GEB’li çýktý.
Ýki grubun yan yana gelmesi coþkuyla,
sloganlarla gerçekleþti. Eylem boyunca “Emperyalist Savaþý Devrim Önler”, “Che Yaþýyor Savaþýyor”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”,
“Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür” gibi sloganlar atýldý. Önce gitar eþliðinde þiirler okundu, marþlar söylendi. Bunun ardýndan
basýn açýklamasýna geçildi ve açýklamada
“…Kapýmýzda savaþ davullarý çalýyor! Bu
emperyalist bir savaþtýr! Bizler bu savaþa
karþýyýz! Bizler Suriye halkýna ve çocuklarýna silah çekmeyeceðiz! Bizler bir avuç haydut uðruna ölmeyecek, öldürmeyeceðiz!
Çünkü bu savaþa destek vermek demek emperyalizme hizmet etmek demektir. Oysa
emperyalizm halklarý köleleþtirir. Emperyalizm insaný hayvanlaþtýrýr! Emperyalizm bugün Suriye’de, dün Irak’ta, Afganistan’da,
Vietnam’da olduðu gibi kadýnlarýn, çocuklarýn acýmasýzca öldürülmesi demektir! Emperyalizm insanlýðýn özgürlüðe dair son
düþlerini, hayallerini ve isteðini yok etmek
Ve buradan bir kez daha haykýrýyoruz: Emperyalist ve kapitalist haydutlar duysun bu sözümüzü; sizlerin
savaþlarýnda yer almayacaðýz! Bizler sizlere karþý ve sizlerin yenilgisi için, sizi tarihin çöplüðüne atmak için
mücadele edeceðiz, çünkü Che olsaydý böyle yapardý! Bizler halklarýn özgürce yaþayabileceði, savaþsýz ve sömürüsüz yaþayabileceði sosyalizm için mücadele edeceðiz! Bugün insanlýða sosyalist dünyanýn örneklerini
gösteren halklara selam olsun! Selam olsun Küba halkýna, selam olsun sosyalist Kore’ye, Vietnam’a ve selam
olsun sosyalizm yolunda yürüyen ezilen ve sömürülen halklara! …Ve son olarak Che’yi öldürmekle mutlu olacaðýný sanan, ölümü ile kendini avutanlar duysun bizi; Che burada, bizlerle bayrak tutuyor, slogan atýyor. Deniz burada bizlerle yumruðunu sýkýyor, devrim diye haykýrýyor!” dedik.
16
ÜRÜYOR BU KAVGA!
İZMİR
Devrim bayraðý Leninist gençliðin ellerinde büyümeye devam ediyor. Dünya halklarýnýn komünist
önderi Che’nin katlediliþinin 45. yýlý. Bizler onu anmak ve selamlamak için bir basýn açýklamasý ve yürüyüþ gerçekleþtirdik. Eylemimiz Konak YKM
önünde toplanarak baþladý.
“Che yoldaþ sen devrim bayraðýný biz genç
komünistlere devrettiðin günden bugüne tam 45
yýl geçti. Fakat devrim bayraðý daha yukarýlara
yükselmeye devam ediyor. Avrupa’da, Kuzey Amerika’da halklarýn düþmaný emperyalistlerin
kalbinde bile iþçiler, emekçiler, siyahiler, Latinler,
baský altýnda tutulan ve yok sayýlan halklar sosyalizm uðruna mücadeleye devam ediyor. Dünya
halklarý seni en yukarýlara, hak ettiðin yere taþýmaya; uðruna mücadele ettiðin ezilen uluslarýn
özgürlüðü, iþçi sýnýfýnýn iktidarý hedefini zaferle
taçlandýrmaya adým adým ilerliyorlar.
Bizler, senin bizlere gösterdiðin yoldan mücadele eden gençler; sana ve devrim için ölümsüzleþen tüm yoldaþlarýmýza söz veriyoruz. Devrimi yapacak ve halklarýmýzýn özgür ve mutlu dünyasý
sosyalizmi kuracaðýz. Bizlere gösterdiðin onurlu yoldan týpký haykýrdýðýn gibi yaþayacaðýz. Gerçekçi olup imkansýzý isteyeceðiz!
Bunu baþaracak güçteyiz ve baþaracaðýz!” diyerek sonlandýrdýk.
ANKARA
9 Ekim salý günü Devrimci Öðrenci Birliði uzun süredir çalýþmasýný yaptýðý “Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste” yürüyüþünü Ankara’da gerçekleþtirdi.
Yürüyüþ saati geldiðinde
DÖB’lü öðrenciler toplanarak
þiir ve sloganlarla yürüyüþü
baþlattý. Basýn açýklamasýnýn
yapýlacaðý Sakarya Caddesi’ne
doðru yürürken “Gerçekçi Olun Ýmkansýzý Ýsteyin”, “Emperyalist Savaþý Halk Devrimi
Önler”, “Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm”, “Comandante Che Ölümsüzdür”, “Bir
Ýki Bir Ýki Üç Daha Fazla Vietnam Ernesto’ ya Bin Selam”
gibi sloganlar attýlar.
Sakarya Caddesi’ne gelindiðinde DÖB’lü öðrenciler baþta Comandante
Che olmak üzere ölümsüzleþen bütün devrim savaþçýlarý adýna saygý duruþu
gerçekleþtirdiler. Okunan basýn açýklamasýnda emperyalizme karþý sömürülen
halklarýn savaþýný örgütleyen büyük komutan Che Guevara’nýn gençliðe örnek
olduðunu ve insanlýðýn en soylu mücadelesi olan sosyalizm mücadelesini gerçekleþtirdiði vurgulandý. En son olarak ise “Comandante Che Emrindeyiz” denildi ve Söz Veriyoruz marþýný hep beraber söyleyerek eylem sona erdirildi.
17
HASTA LA VICT
CHE için söylenenler...
*Yüzünde hep bir gülümseme, ölürken bile
gülümsemiþ, inadýna
gülümsemiþ...
Siz beni öldürdünüz ama benim gittiðim yoldan gelenler bunun
hesabýný soracak der
gibi gülümsemiþ...
* “Bir çiçeði katledebilirsiniz ama baharý asla...”
* “Ben Ernesto’ydum sadece Ernesto, siz de sadece bir þey olarak var olursunuz. Che olmayý kendim istedim, sizde inanýrsanýz olursunuz, inanýrsanýz.”
*ERNESTO CHE GUEVERA;
DOKTOR, BABA, AÞIK, KOMÜNÝST, YAZAR, KOMUTAN,
ÝNANMIÞ BÝR YÜREK, TANRILARLA SAVAÞMAYI SEVEN
MÝTOLOJÝK KÝÞÝLÝK...SELAM
OLSUN BÝNBAÞI ERNESTO
CHE GUEVERA’YA!
*ÖZGÜRLÜK SAVAÞÇILARINA, BÝN SELAM...
*Ölüm belki ayrýlýktý ama seni bize unutturacak kadar ayrýlýkçý degildir. Sen ERNESTO
: Varlýðýnla binleri, ölümünle
milyonlarý var eden adam,
tüm emperyalist güçlerin hayal bile edemeyecekleri kadar
büyük bir komutan, büyük bir
liderdin. Belki ölüm ayýrdý bizi ama unutma seni yaþatan
milyonlar, senin hayat felsefen ve ilkelerinle yasamaktadýr. Büyük lider ERNESTO
CHE GUEVARA!
*BÝZ ÝÞÇÝ SINIFININ ASKERLERÝYÝZ
BURJUVAZÝNÝN DEÐÝL !!!
18
ORIA SIEMPRE!
CHE için söylenenler...
*Sömürüye baþkaldýrýþýn simgesi
Ezilen halklarýn haykýrýþý,
Güneþi, dostu, yoldaþý
Gülen yüzü...
*Sosyalizm ve Che sonsuza kadar var olacak.
*Bu konuda çalýþmalarýnýzdan dolayý sizi kutluyorum ve baþarýlar diliyorum, biliyorum ki en
güzel þekilde organize olup birilerine biz varýz ve buradayýz, bizim hiç kimseyi unutturmayacaðýmýzý bilesiniz. Yurt dýþýnda olduðum için belki gelemeyebilirim ama yüreðim hep sizinle,
baþarýlar dilerim.
*Yoksula gülmedim, zenginliðe özenmedim, faþistleri sevmedim, ezilenleri dövmedim, ben devrimci doðdum, devrimci öleceðim... Ernesto Che Guevara... CHE’yi ölümsüzlüðünün
45.yýlýnda saygýyla anýyoruz...
*ERNESTO, KAPÝTALÝZME KARÞI SAVAÞTIR!
*Büyüdükçe büyüyor dünyada senin kavgan, kabus gibi çöküyor
emperyalizmin üstüne. Sen ölmedin, yüreðin aramýzda bizlere güç
veriyor. Sen rahat uyu yoldaþ kumandan CHE sevgi ve saygýyla anýyoruz.
*Che: tenimi bronzlaþtýrýyordum.
Savcý: peki binayý neden havaya uçurdun?
Che: güneþimi kapatýyordu.
19
Madenlerde, fabrikada
Sokaklarda, meydanlarda
Vurulup düþtük
Kuþatýlmýþ sokakta.
LÝNÇTEN KURTULAN AÝLEYE MAHKEME
“SUÇ UYDURMA” DEDÝ!
Hatýrlamakta güçlük çekmeyeceksiniz. Kýsa bir zaman önce Malatya’da
Alevilere dönük bir linç giriþimi olmuþtu. Malatya Doðanþehir’de gerçekleþen
olayý kýsaca tekrar hatýrlatalým. GeçtiVe Kamber Ateþ’in
ðimiz Ramazan Ayýnda 28 Temmuz
Annesinin sesi olduk…
günü Sürgü Beldesi’nde Alevi aile ile
Alanlarda kavgalara
ramazan davulcusu arasýnda yaþanan
Yarýnlarý kurtarmaya,
tartýþmadan sonra dinci faþist güruhlaSöz verdik
rýn Alevi aileyi linç etme giriþimleri,
Sosyalizmi kurmaya!
evlerinin taþlanmasý, ahýrlarýnýn yakýlmasý ve evlerinin yakýlmak istenmesi
Þarkýlar umut oldu
gibi kýsa sürede büyüyen olaylara iliþSilah oldu…
kin
hazýrlanan iddianamede; evleri taþHalklarýn dilinde,
lý saldýrýya uðrayan Alevi ailenin
Emekçinin dilinde,
bireyleri Servet Evli ile Leyla Evli hakÝþçinin dilinde söyledik!
kýnda hakaret ve örgütsel tehditten 14
yýla kadar, davulcu hakkýnda yaralama
Dêrsîm’de Seyid Rýza
ve mala zarar vermeden 10 yýla kadar,
6 Mayýs’ta Deniz, Yusuf, Hüseyin
linç
giriþiminde bulunan 48 gösterici
olduk!
hakkýnda ise 6.5 yýla kadar hapis cezaSokaklarda
larý istenmiþti.
Gazete kaðýdý örttü bizi;
Kýsa bir süre ceza evinde kalan daYine de þarkýlarla
vulcu hemencecik tahliye edilivermiþti.
yarattýk umudumuzu!
Davulcu’nun tahliyesinden sonra mahkeme
ilginç bir karara daha imza attý.
EMEÐE EZGÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR!
Savcý saldýrýya uðrayan ailenin bireyleAntep’ten DÖB’lü bir Öðrenci rinden Hasan Hüseyin Evli’nin olay tarihini yanlýþ verdiði gerekçesi ile ’Suç
Uydurma’ suçundan 6,5 yýldan 15 yýla
kadar hapsi istedi.
Alevi aile Evli ailesinin avukatý Ali Hamamcý, “Saldýrýya uðrayan ve linç
edilmek istenen ailenin bireyi Hasan
Hüseyin Evli, olaydan sonra savcýlýða
verdiði ifadesinde olay tarihini 24 Temmuz olarak söylemiþ. Ancak soruþturmayý yürüten savcýlýðýn jandarmadan
aldýðý bilgilere göre verilen tarihte böyle bir olay yaþanmamýþ. Ancak müvekkilimin verdiði ifadeler olay gecesi olan
28 Temmuz günü yaþananlarla bire bir
örtüþüyor. Savcýlýk, bu nedenle yanlýþ
tarih verdiði gerekçesiyle Hasan Hüseyin Evli hakkýnda ’suç uydurma’ suçundan 6,5 yýldan 15 yýla kadar dava
açtý. Kasým ayýnda baþlayacak duruþmada gerekli savunmalarýný yapacaklarýný söyledi.
KADIN HAKLARINI SAVUNMAK BEYNÝN YIKANMASI MIDIR?
20
Merhaba yoldaþlar,
Ben Ankara’da lise okuyan DÖB’lü bir öðrenciyim. Son sýnýf olduðum için derslerde sürekli ya test çözüyoruz ya da
kitap okuyoruz.
Her zaman ki gibi Çaðdaþ Türk ve Dünya Tarihi dersinde kadýn öðretmen bizi kendi halimize býraktý; bu yüzden ben
de derste Emekçi Kadýnlar broþürünü okumaya baþladým. Öðretmen broþürü inceledikten sonra, yanýma gelip “beynimin
yýkandýðýný” söyledi. (Ona göre kadýn haklarýný savunmak beynin yýkandýðýnýn göstergesidir.) Ýlk önce cevap vermek istemedim; çünkü bundan bir sene önce 5 gün uzaklaþtýrma cezasý almýþtým; “müdürü hedef göstermek ve okulda ayaklanma
çýkartmak” gerekçesiyle. Ama öðretmen ben sustukça üstüme geliyordu. Ben de en sonunda; siz de bize okul adý altýnda
faþizmi öðretiyorsunuz, dedim. Tartýþma uzun süre sürdü.
Cuma günü olmasý nedeniyle okul çýkýþý “Ýstiklal Marþý”okunacaktý. Tartýþtýðým öðretmen biliinçli olarak arkamda
durdu; söylemeyeceðimi biliyordu çünkü. Marþ bittikten sonra direk müdürün odasýna götürdü beni. Ýki olayý da abartýlý
bir þekilde anlattý. Müdür de hiç düþünmeden ikinci uzaklaþtýrma “cezasýný” verdi. Ama bilmiyorlar BASKILAR BÝZÝ
YILDIRAMAZ!
Ankara’dan Liseli DÖB’lü Bir Öðrenci
“Dünya, sosyalist toplumun insanlýðýn diðer
hayallerini de gerçekleþtirdiðini görecek”
Böyle yazýyordu Sovyet halkýnýn komünist gazetesi Pravda, dünyada uzaya
gönderilen ilk uydu olan Sputnik1’in baþarýsýndan sonra. Sosyalizm insanlýðýn pek
çok hayalini gerçekleþtirdi. Ýnsanlýk sosyalizmde her alanda büyük ilerlemeler kaydetti. Spor, sanat, edebiyat, týp, sinema,
tiyatro vb. Bunlardan biri de uzay ve teknoloji alanýdýr. Ve kapitalist dünyaya karþý ilk
büyük zaferi olan Sputnik 1’in uzaya gönderilmesi olayý ile baþarýlarýna baþarý katmýþtýr. Uzaya gönderilen ilk insan Sovyet
kozmonot Yuri Gagarindir. Kadýnlarýn uzay çalýþmalarýndaki dayanýklýlýðý tartýþýlýrken uzaya gönderilen ilk kadýn yine bir
Sovyet kadýnýdýr. Uzayda bir martý... Kendisine martý lakabýný alan sovyet kadýn
kozmonot notlarýnda þöyle yazýyor... “Ufku gördüm. Açýk mavi, güzel bir þerit. Ýþte bu dünya. Ne kadar da güzel! Her þey
çok iyi gidiyor.” 16 Haziran 1963 günü
12:30 itibariyle Asteðmen Valentina Tereþkova uzaya fýrlatýlan ilk kadýn oluyor.
Valantina tekstil iþçisi olarak yaþamýný sürdürür ve havacýlýða duyduðu tutku onu bu noktalara getirmiþtir yalnýzca
sosyalizmde bir emekçi kadýn böylesine
düþleri kurabilir ve gerçekleþtirebilir. Sosyalizmin bilim alanýndaki geliþmeleri gizlenemez ve yok sayýlamaz. Bu nedenle
hala Rusya’da Sputnik günü olarak anýlan
4 Ekim gününü kutluyoruz. Çünkü 4 Ekim
sosyalizmin insanlýðýn diðer hayallerinin
de gerçekleþebileceðinin ilanýdýr.
Bu olay ayný zamanda emperyalist
dünya ve onun baþ temsilcisi olan ABD ile, uzay alanýnda müthiþ bir yarýþýn baþlamasýna da neden oldu. Çünkü ABD uzaya
ilk uydu aracýný kendisinin göndereceðini
düþünüyordu. Ellerinde bulunan atom
bombasý ile teknolojik üstünlüðün kendilerinde olduðuna inanýyorlardý. Ama Sovyet
bilim emekçileri gizlice yürüttükleri çalýþmalarý; Sputnik 1’i Kazakistan’ýn ýssýz bozkýrlarýndaki füze üssünden fýrlattýklarýnda,
tarih 4 Ekim 1957’ydi. Ve teknolojik üstünlük sosyalizmin eline geçmiþ kapitalistler,
emperyalistler
büyük
korku
duymuþlardý.
Tam 50 yýl önce, Rusça “Yol arkadaþý”
anlamýna da gelen 84 kilo aðýrlýðýndaki
Sputnik, basketbol topu büyüklüðündeki alüminyum bir küre, 2 radyo vericisi ve 4 uzun antenden oluþuyordu. Fýrlatýldýktan
birkaç saat sonra bu basit uydudan gönde-
rilen ilk sinyaller, operasyonun baþarýlý olduðunun ve Sputnik’in yörüngeye girdiðinin göstergesiydi. Sputnik’in yapýsý ise
þöyle; 58,5 cm. çapýnda içi boþ iki yarým
küreden yapýldý. Yarým küreler bir conta ve
36 vida ile birbirine baðlanarak hava geçirmez bir küre oluþturuldu. Kürenin içi 1,3
atmosfer basýnçta azot gazýyla dolduruldu.
Kürenin dýþ kýsmýnda, 1 milimetre kalýnlýktaki alüminyum- magnezyum- titanyum
alaþýmýndan yapýlmýþ koruyucu ceket vardý. Küreye yaklaþýk 2,5 metre boyunda 4
anten çubuðu takýldý. Sputnik’in içinde 51
kilo aðýrlýðýnda 3 adet gümüþ- çinko aküsü
ve 3,5 kilo aðýrlýðýnda 1 watt gücünde iki
radyo vericisi vardý. Radyo vericileri farklý frekansta sinyal gönderiyordu. Sýcaklýk,
ýsýtýcý yardýmýyla sabit tutuluyordu. Sputnik’e çarpan meteorlar gövdeyi deler ve
basýnç düþerse, radyo sinyalleri farklý zaman aralýklarýnda gelecek ve basýncýn düþtüðü anlaþýlacaktý.
Sputnik’in bilimsel ve siyasi etkisi büyüktü. ABD, fen ve matematik eðitimine
verilen önemi artýrdý, uzay çalýþmalarýný
hýzlandýrdý. 1959’daysa Amerikan Uzay ve
Havacýlýk Dairesi NASA kuruldu.
ABD’li roket uzmanlarý, Vanguard roketi ile TV3 adlý uyduyu uzaya fýrlatýp
SSCB’ye cevap vermek istedi. Uydu 1,8
kiloydu ve küçük olduðu için ona “Greyfurt” adý takýldý. Uyduyu taþýyan roket, 5
Aralýk 1957 günü basýnýn önünde ateþlendi. Roket, 120 cm. yükselip yanarak düþtü
ve tepesindeki uydu yere yuvarlandý. Bu
mahcubiyetten sonra ABD basýný yere düþen uyduya “Kaputnik” adýný taktý.
Sputnik’in arkasýnda son derece titiz
bir çalýþma bulunuyor, bu çalýþmanýn baþýnda ise Sovyetlerin efsanevi roket uzmaný S. Korolev bulunuyordu. Korolev
1954’te uydu hazýrlýklarýna baþladý. Sovyetlerin roket ve uzay çalýþmalarý çok gizliydi. Korolev’in adýný bazý yetkililer
dýþýnda kimse bilmezdi ve ona sadece “Baþ
Tasarýmcý” denilirdi. Sputnik dünyayý sarsarken, onu yaratan Rus bilim adamý Sergei Korolyov’un kimliði uzun süre sýr
olarak kaldý.
Ýsveç’teki Nobel komitesi, ödül için
Nikita Kruþçev’den bu bilim adamýnýn ismini istediðinde, Kruþçev þöyle söyledi
“Bu baþarý tüm halkýndýr, ödül de tüm
halkýn olmalýdýr”
Kendine inanmayan onca kiþiye raðmen, Sputnik’i Amerikalýlardan önce uzaya göndermeyi baþaran Korolev, ancak
1966’da ölümünün ardýndan Rus basýnýnda çýkan “Uzay programýnýn babasý” haberleriyle tanýndý.
Korolev’in ekibinden, 95 yaþýndaki
Boris Cherrtok, “Ýnsanlýk tarihine geçen
bu basit uyduyu tüm dünya tanýdý. Biz ondan Korolev’in küçük oyuncaðý olarak
bahsediyorduk. Bu küçük topun, insanlýk
üzerinde bu kadar etki yaratacaðýný doðrusu biz de tahmin etmemiþtik” diyor.
Korolev’in adý bugün Rusya’da bir kasabada, ay ile Mars’taki kraterlerde ve bir
asteroidde yaþýyor.
21
YARIM ASIRDIR VARLIÐI ÝLE
EMPERYALÝSTLERÝN KABUSU!
53 yýl geçti, 10 Amerika Baþkaný
deðiþti, 638 kez devirme giriþiminde
bulunuldu, ama yüzyýlýn komünü Küba
ambargonun 50. yýlýna raðmen komünizm için savaþmaya devam ediyor. Amerika’nýn 50 yýldýr uygulamýþ olduðu
ambargo ne deðiþtirdi. Hiçbir þey deðiþtiremedi, çünkü emperyalizmin tüm
saldýrýlarýna karþý Küba halký örgütlülüðünü koruyarak ve örgütlülüðünü daha da güçlendirerek devam ediyor
savaþa. Birkaç yýl önce Küba’ nýn ekonomik krizden dolayý reforma gitmesi
emperyalistlerin hemen bunun anti-propagandasýný yapmaya baþlayarak Küba’ da sosyalizmin düþeceðinin
yorumlarý yapýldý. Ama farkýnda olmadýklarý kendi çürümüþ sistemlerinin tarihin çöplüðüne gittiðidir.
Neden Fransýz bir burjuva politikacý Eski bakan ve milletvekili Jack Lang
Küba’ ya yönelik ekonomik kuþatmasýnýn ‘kabul edilemez, saçma ve desteklenemez’ olduðunun söylüyor. Çünkü,
ekonomik kriz emperyalist – kapitalist
ülkelerde kemer sýkma politikalarýna
götürdü buda o ülkelerdeki halký huzursuz etti. Yaþam koþullarý iyice kötüleþtiren bu politikalar iþçileri, emekçileri
ve gençleri sokaða döktü. Ekonomik
kriz artýk ezilen sýnýflara, ezilen halkla-
22
ra ve gençlere bu sistemin çürümüþlüðünü görmesini saðladý ve onlara yeni
arayýþlar içine soktular. Bu arayýþ doðal
olarak insanlarý özgür Küba halkýna ve
sosyalizme yakýnlaþtýrýyordu. Bu yüzden artýk ambargonun saçma olduðunu
düþünüyorlar, çünkü, insanlarýn ayaklanmacý ruh halini bu þekilde bir nebze
azaltmaya çalýþýyorlar.
Tüm bu saldýrýlara raðmen sosyalist Küba dimdik ayakta durmaya devam ediyor. Tüm dünyaya sosyalizmin
gerçekliliðini bir kez daha gösteriyor.
Sosyalizmin insanlýðýn kurtuluþunun
tek seçeneði olduðunu kanýtlýyor. Sosyalizm ile insanlýðýn nasýl geliþtiðini
dünyaya ispatlýyor. Sosyalizm ile Küba
saðlýk ve eðitimde inanýlmaz bir ilerleme gösterdi. Saðlýkta dünyanýn en önemli ülkelerinden biri haline geldi.
Uygulanan ambargoya raðmen saðlýk
alanýnda iyi bir örgütlenme ve kolektif
bir çalýþma ile mükemmel bir duruma
geldi. Eðitim alanýnda tüm öðrenciler
eþit þartlarda eðitim görüyor ve dil, din,
ýrk vb. ayrým yapýlmaksýzýn bilimsel bir
eðitim verilmektedir. Ulaþým alanýnda
halen devrim döneminden kalma araçlarý kullanan Küba, ambargoyu bu alanda en çok hissediyor. Buna raðmen bu
çok büyük bir sorun deðil çünkü toplu
taþýma araçlarý yaygýn bir þekilde kullanýlýyor bu hem ülkede trafik sorununu
yok ediyor hem hava kirliliði yok denecek kadar az. Barýnma sorunu ise
Küba da yok. Çünkü evi olmayan insanlara sosyalist devlet barýnma olanaðý saðlýyor.
Yüzyýlýn komünü Küba ABD tarafýndan uygulanan ambargonun 50. yýlýnda emperyalistler karþý savaþýna
devam ediyor ve ezilen bütün halklara
sosyalizmin gerçekliliðini ispatlamaya
devam ediyor.
OKUMAK GÜZELDÝR
Sýrtýna yüklediði büyük çuvalý kaldýrýma dayadý, eðildi
ve çöp kovasýnýn yanýna atýlmýþ kitaplarý aldý. Sanýrým bir
üst sýnýfa geçmiþ bir çocuðun bir önceki seneye ait ders kitaplarýydý bunlar. Çünkü okullar kapanalý üç gün olmuþtu.
Çocuk artýk onlara ihtiyaç duymayacaðý için çöpe atmýþ olabilirdi.
Hemen karþýdaki inþaatýn köþesine oturdu, sýrtýný tuðla
yýðýnýna yasladý ve kitaplardan birini alýp eline ortasýndan açýverdi. Baktý ve gülümsedi. Sayfalarý çevirdikçe yüzü þekilden þekle giriyordu.Gözlerini kocaman açýyor, elini
çenesine yaslayýp düþünüyor bir ara, sonra birden yüzü gülümsüyor; her sayfada yüzü deðiþiyordu. Kitaplara þöyle bir
baktý ve aralarýndan iki tanesini eline alýp diðerlerini çuvala
attý. Yine yüklenerek kendinden büyük çuvalý yürümeye koyuldu.
Belediyenin atýk kaðýt toplama aracý dolaþýyordu mahallede. Mahalle sakinlerinin bir haftadýr biriktirdikleri ve bu
yüzden çöpe atmadýklarý atýk kaðýt ve ambalajlarý toplayýp
geri dönüþüme kazandýrýyorlardý. Ýki tane çocuk ve belediye
aracý ayný sokaktaydý. Çocuklar sýrtlarýnda kendilerinden büyük bir çuvalla belediye iþçilerinden önce atýklarý alabilmek
için koþturuyor, iþçiler onlardan önce davranýyor hiç bir þey
býrakmýyorlardý.
Çocuklardan biri: “Abi hepsini aldýnýz ya, az da bize býraksanýz nolur.” derken iþçi gülümsedi ve görevim bu dercesine baþýný büktü.
Üç çocuk topladýklarý atýklarý kartoncuya getirmiþlerdi,
atýk yýðýnlarýnýn önünde kartoncu Hasan’ý bekliyorlardý. Kitaplarý bulan çocuk, ayýrdýðý iki kitabý paslanmýþ demir kapýnýn önüne býrakmýþtý. Diðer ikisi de içerideydi
selamlaþtýlar, ayný mahallenin çocuklarýydýlar bu yüzden tanýyorlardý birbirlerini.
Ýçerden bir adam çýktý, suratsýzýn teki. Çocuklarýn yüzüne bile bakmadan çuvallarýn birinin içini açtý. Ýlk baktýðý, ikilinin çuvalýydý. Elini çuvala daldýrýyor ve çoðuna iþe
yaramaz deyip atýyordu yýðýnlarýn üstüne. Sonra cebinden
üç-dört tane madeni para çýkarttý, çocuklardan erkek ve yaþça büyük olana uzattý. Çocuk hemen kaptý parayý çabucak
ayrýldýlar oradan.
Küçük kýz: “Abi bana da para vereceksin deðil mi? Ya
da bir tane þeker alsan da olur.” dedi. Abisi ise “Sana para
ne gerek kýzým, hem babam parayý harcadýðýmýzý anlarsa
yersin o zaman þekeri.” diye çýkýþtý.
Kapýdan çýkarken iki kitap gördü küçük kýz. Hemen aldý eline karýþtýrmaya baþladý. Abisi arkasýna döndü:
-Onlar ne kýz, nereden çýkardýn onlarý?
-Buradaydý abi içinde çok güzel resimler var.
-Tamam at çuvala yarýn getiririz.
-Bunlarý vermesek olmaz mý?
Diðer çocuk da çýktý kapýdan, kitaplarýný aldýklarýný görünce sinirlendi:
-Býrakýn kitaplarýmý, benim onlar.
Küçük kýz:
-Nereden seninmiþ ben buldum burada.
-Ben býraktým kýzým onlarý oraya, içeri götüreyim de
kartoncu elimden mi alsýn. Ver çabuk.
Büyük çocuk aldý kardeþinin elinden ve verdi kitaplarý
çocuða.
-Sen okuyabiliyor musun? dedi küçük kýz.
Abisi de ilgisiz gibi duruyor ancak; kitaplarý incelemek
istiyordu. Diðer çocuk:
-Hayýr ama resimlerine bakýp, yazýlanlarý anlamaya çalýþýyorum.
-Ben okumayý çok isterdim.
-Ben de, dedi abisi ve anlatmaya baþladý:
“Bizim mahallede asansörlü, büyük binada oturan bir
çocuk var. Bazen bizimle top oynamaya geliyor. O okula gitmeyi, okumayý filan hiç sevmiyormuþ. Ben de okula gitmediðim için sevinmiþtim o zaman. Versene þu kitabýn birini
bakayým.”
Üçü birlikte kaldýrýma oturup kitaplarý incelemeye baþladýlar. Küçük kýz öyle heyecanlýydý ki gözleri yerinden fýrlamýþ gibi bakýyordu. Kahkahayla gülüyor, þaþýrýyor, kýsacasý
þekilden þekile giriyordu. Kitaplarý bulan çocuðun bazen tutturduðu, bazen de yazanlarla hiç alakasý olmayan tahminlerini can kulaðýyla dinlediði oluyordu. Abisi çocuðun
söylediklerine bazen katýlýyor, bazen de onun tahminlerine
karþý çýkýyor;
-Hayýr öðretmen orada þarký söylüyor, kitap okumuyor.
Gibi þeyler diyordu.
Küçük kýz abisine :
-Abi okumak bence çok güzeldir. Senin arkadaþýn yalan
söylemiþ.
-Evet güzeldir herhalde.
Küçük kýz ve abisi diðer çocuða iyi akþamlar diyip evlerinin yolunu tuttular.
23
FİLM TANITIM
“Dekan: Ne cüretle beni Joy’un intiharýndan suçlu tutarsýn? Bir öðrenci baskýyý kaldýramayýnca, bizim mi suçumuz oluyor? Hayat baskýlarla dolu, hep baþkalarýný mý suçlayacaksýn?
Ranço: Ben sizi suçlamýyorum efendim, sistemi suçluyorum. Þu verilere bir göz atýn, Hindistan,
intihar vakalarýnda dünya birincisi. Her 90 dakikada bir, bir öðrenci intihara kalkýþýyor. Ýntihar, hastalýklardan daha çok can alýyor. Ortada yanlýþ bir þeyler var, efendim.
Dekan: Bunlar için bir þey söyleyemem. Hindistan’ýn en iyi okullarýndan biridir burasý. 32 yýldýr ben varým buranýn baþýnda. 28.likten 1.liðe yükselttim burayý.
Ranço: Ne birinciliði hocam, neyde birinci? Burada yeni fikirler ya da yeni icatlar konuþulmuyor. Notlar konuþuluyor, meslekler, Amerika’ya yerleþme. Nasýl iyi not alýnacaðý öðretiliyor,
mühendislik deðil.”
24
Hindistan’ýn en iyi mühendislik okulunda geçer hikaye. Ranço ve onun en yakýn arkadaþlarýnýn baþlarýndan geçenler, eðitim sistemini sorgulayýþlarý filmin
konusunu oluþturur. Ranço karakteri okulun ilk gününden ne kadar farklý biri olduðunu, her þeye sorgusuz tamam demeyeceðini gösterir. Ranço’nun amacý
ezberlemek deðil öðrenmektir. Bu yüzden derslere sýnavlardan yüksek not almak için girmez. Zaten çoðu dersten
kovulduðu için derslere de doðru düzgün giremez. Ranço’nun sorgulayýcý tavrý baþta dekan olmak üzere okuldaki bütün hocalarý rahatsýz eder. Çünkü Ranço yýllardýr
süren sistemlerini eleþtiriyordur ve istedikleri öðrenci
profilinin dýþýna çýkmaktadýr. Ranço herkesin yeteneklerine ve isteklerine göre okumalarý gerektiðine inanýr.
Kendisi birçok dersten kovulmasýna ve notlarý önemsememesine raðmen mühendisliði sevdiði ve gerçekleþtirmek istediði þey olduðu için sýnavlarda baþarýlý olur. En
yakýn iki arkadaþýnýn notlarý kötüdür. Onlar sadece aileleri istediði için oradadýr ancak hayalleri ve olmak istedikleri þeyler çok farklýdýr. Ranço onlara da bu konuda
yardýmcý olur ve hayallerini gerçekleþtirmeleri için elinden geleni yapar.
Chetan Bhagat’ýn kitabýndan Vindhu Vinod Chopra
tarafýndan senaryoya uyarlanan yönetmenliði Rajkumar
Hirani’ye ait olan 2009 yýlý yapýmý film Hindistan’ýn en
iyi mühendislik okuluna baþlayan öðrencilerin hayatý üzerinden sistemin daima yarýþ üzerine kurulu olduðunu,
herkesin en iyi olmaya çabaladýðý bir okulda, sistemi deðiþtirmeye çalýþan bir öðrenci ve onun en yakýn 2 arkadaþýnýn baþlarýndan geçenlerin anlatýldýðý bir film.
Ýzlenilmesi gereken bir film; özellikle öðrenciler için.

Benzer belgeler

Che Guevara - Anti-Emperyalist ve Anti

Che Guevara - Anti-Emperyalist ve Anti için iþçi sýnýfýnýn iktidarý yerine biçimsiz bir “devlet” anlayýþýna, kapitalizmi bugün alt etmek yerine belirsiz bir geleceðe ertelemeye, iþçi sýnýfýnýn yok olduðu gibi temelsiz ve yanlýþ bir sapt...

Detaylı