aylık bülten için tıklayınız

Transkript

aylık bülten için tıklayınız
AYLIK BÜLTEN
TEMMUZ 2010
Yıl:4 Sayı:46
İÇİNDEKİLER
BAKIŞ AÇISI..
1
GİRİŞ
1
ALTIN DAHA NEREYE KADAR…
5
BDI’A NELER OLUYOR?
8
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
MAKRO EKONOMİ
14
22
ENFLASYON
22
SANAYİ ÜRETİMİ
25
GLOBAL PİYASALARDAKİ GERÇEKLEŞMELER
27
DÜNYA BORSALARININ 2010 YILI PERFORMANSI
27
ABD DOLARININ 2010 YILI PERFORMANSI
29
İMKB FİNANS SEKTÖRÜ GLOBAL KARŞILAŞTIRMA
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRKİYE BANKACILIK SEKTÖRÜ
30
30
P/BV KARŞILAŞTIRMASI.
GLOBAL FİNANS SEKTÖRÜ VE SEGMENTLERE GÖRE
32
F/K KARŞILAŞTIRMASI
İMKB HİSSE SENETLERİ
33
BANVİT
33
BİM
35
TAV HAVALİMANLARI
36
TEKFEN HOLDİNG
41
TESCO KİPA
45
HAZİRAN AYI YABANCI İŞLEMLERİ
50
GİRİŞ
2009 yılının ilk üç ayında hisse senedi
fiyatları dip yaparken, yatırımcılar
aşırı düşük fiyatlardan ne satışta ne
de
alımda
bulunmak
istemediklerinden hacim ciddi şekilde
daralmıştı. Bugün ise bunun tersi
durumla karşı karşıyayız. Fiyatların
yüksek olduğunu düşünen yatırımcılar
mal alımı yapmak istemiyor, fakat
diğer taraftan da satışa istekli değil.
Her panik durumunda olduğu gibi bu
durumda da değişecek kısa vadeli
sapmalardan çekinmemek lazım ve
uzun vadeli bakmak gerekmekte.
Stresin yükseldiği durumlarda ya ECB
ya FED ya IMF musluklarını açıp ateşi
söndürüyor. Bu da piyasaların geçici
süre de olsa normale dönmesini
sağlıyor.
Diğer taraftan baktığımızda bu kadar
likiditeye rağmen enflasyon ortalarda
görünmüyor, tüketim yeterli seviyede
artamıyor, AB bütçeleri daraltıyor,
ABD teşviklere devam ediyor ama
verimlilik
arttığından
istihdam
yerinde
sayıyor,
dolayısıyla
tüm
gözler
Çin
ve
gelişmekte
olan
ülkelerde oluyor.
Peki bu durum neye neden oluyor?
Yüksek likiditenin neden olacağı talep
enflasyonu
gerçekleşmediğinden
faizlerde artış ve borsada düşüş
gerçekleşmiyor. Bu da geçen ayki
bültenimizde belirttiğimiz gibi Merkez
Bankası’nın
bu
yıl
faiz
artışı
yapmasının
neredeyse
imkansız
olmasını sağlıyor.
Bu durumda yatırımcının üç seçeneği
kalıyor; tüketim, altın ya da borsada
yatırım. Çünkü düşük kalan bono faizi
hem sanayi hem de bankaların
karlılıklarının artmasını sağlayacak
olup, bu durum da en çok borsamıza
yarayacak.
Fakat
seçicilik
daha
fazla
önem
kazanacak. Büyüme hikayesi olan, ön
plana çıkacak hisseleri seçerken genel
düşünmeyeceğiz.
Çünkü;
inşaat
sektörü
patlayacak
beklentisi
gerçekleşmedi,
hem
Euro’nun değer kaybı hem de AB’nin
içinde bulunduğu borç sarmalı AB’den
gelen talebin azalmasına neden olunca,
otomotiv sektörü sekteye uğramaya
başladı.
Yağışlarda
kırılan
rekolte
enerjide arz fazlasına neden oldu ve
elektrik
–
doğalgaz
makasının
belirsizliğine
neden
oldu,
hesaplamalarımıza göre elektrikte %15
seviyelerinde
indirime
gidilmesi
gerekiyor ama EPDK indirime izin
vermiyor.
Lokomotif sektör olan bankacılılıkta ise
rekabetin artması kredi faizlerinin ve
net kar marjının azalmasına neden
olmaktadır.
Türkiye'de de siyasi gelişmelere bağlı
olarak piyasa hareketleri olmaktadır.
Ancak
geçmişte
piyasaların
siyasi
olan
duyarlılığı
daha
gelişmelere
fazlayken,
son
dönemlerde
bu
duyarlılık azalmıştır. Çünkü piyasaların
ve ekonominin siyasi gelişmelere karşı
direnci arttı ki, bu gelişmenin, hem iç
piyasada ve hem de özellikle dış
piyasalarda Türkiye'ye karşı uzun
vadede duyulan güven ve inanç ile ilgili
olduğunu düşünmekteyiz.
Diğer taraftan dünyaya entegre olmuş
liberal
ekonomimizin
ve
bölge
ülkelerine
göre
istikrarlı
bir
demokrasimizin
bulunması,
uzun
vadede Türkiye'nin güçlü bir hikayesi
olduğu inancına neden olmaktadır.
1
GİRİŞ
Merkez
Bankası’nın
2001’de
bağımsız statüsüne kavuşması ile
itibarının artması, son yıllarda siyasi
arenada ne çekişmeler olursa olsun
hükümetlerin bütçe disiplinini elden
bırakmamaya gayret etmesi, Mali
Kural'ın hükümetlerden bağımsız
uygulanması, siyaset ve ekonomi
arasındaki mesafeyi daha da açarak,
Türkiye'ye
sermaye
girişini,
doğrudan yabancı yatırım iştahını
destekleyecek ve siyasetin ekonomi
üzerindeki
etkisini
azaltacak
noktalar olarak öne çıkmaktadır.
Endeks bu beklentiler sayesinde direnç
seviyelerine yükselmekte, fakat 57.750’yi
de geçmekte zorlanmaktadır. Yatırımcı
açısından kritik eşik 57.750 seviyesidir.
Önümüzdeki dönemde birkaç etmeni
bir arada değerlendirmek lazım. Mali
kuralın Meclis’ten geçmesi ile not
artırımı olacağı beklentisi çok güçlü.
Eğer not artımından sonra Türkiye
yatırım
yapılabilir
seviyeye
çıkarılırsa,
bu
Türk
piyasasına
mevzuatları
gereği
yatırım
yapamayan
fonların
gelmesini
sağlayacağından ciddi bir yükseliş
olacaktır
ve
bundan
bankacılık
sektörü piyasadaki derinliklerinden
dolayı çok olumlu etkilenecektir.
İkinci etmen ise AB’nin içinde
bulunduğu durum. Bu süreçte nasıl
bir
gelişme
kaydettiklerine,
bankaların birbirlerine kredi açıp
açmadıklarına,
stres
test
sonuçlarının
ne
olduğuna,
ekonomilerinde canlanma belirtileri
olup olmadığına bakılacak, eğer
kıpırdanma
görülürse
ticaret
kanalları da açılacak beklentisi yine
borsalarca olumlu karşılanacaktır.
Zaten ABD’de bilanço dönemindeyiz.
Oradan gelecek iyi karlar bir trend
oluşturmasa da günü kurtarmamıza
yardımcı olacaktır.
2
GİRİŞ
Erken
seçim
riskinin
Anayasa
Mahkemesi kararıyla kısmen kalkması
ve Mali Kural’ın Meclis’ten geçmesi ile
kredi
not
artırımı
beklentileri
İMKB’deki geri çekilmelerin dalga
boyunu kısaltmaktadır.
Band aralığımızı geçtiğimiz ay 52.500
– 57.500 olarak belirlemiş ve geri
çekilmelerin alım fırsatı olduğunu
söylemiştik. Bu ayki band aralığımızı
ise
53.500
–
58.500
olarak
belirlemekteyiz.
2004 yılının ikinci çeyreğinden bu
yana ilk defa çift basamaklı büyüme
oranı yakaladık. Baz etkisi ve güçlü
sanayi üretimi performansı zaten
büyüme
oranının
çift
basamaklı
olacağına dair sinyaller vermişti.
Üretim tarafında büyümeye en büyük
katkı
imalat
sanayinden,
talep
tarafında ise özel sektörden geldiğini
görmekteyiz.
Arındırılmış
karşılaştırmalarda
büyüme oranının son dört çeyreğin en
düşüğü olduğuna dikkat çekmekteyiz.
Türkiye ekonomisi ilk üç ayda göz
kamaştıran bir büyüme sergiledi ama
bir önceki çeyreğe, yani 2009'un son
üç ayına kıyasla sadece %0,1 büyüdü!
İstihdam artışı ve uzun dönemli
büyüme oranının yukarıya çekilmesi
için yatırımların hızlanması gerekiyor.
Fakat AB’nin içinde bulunduğu durum
ve küresel belirsizlikler başta olmak
üzere
önümüzdeki
çeyreklerde
büyüme hızının yavaşlayacağı da
aşikar.
Fakat her şeye rağmen tahminiz olan
%5,9’luk
yıllık
büyüme
hızımızı
yakalamayı
beklemekteyiz.
Diğer
taraftan büyümede asıl sorunun dış
ticarette yaşandığını görmekteyiz.
Yılın ilk beş ayında ihracat %16
artarken, ithalat ise %37 artış
gösterdi.
Öncelikle aşırı değerlenmiş TL dış
ticaret dengesini bozarak, ihracatı
frenleyip ithalatı yükseltmekte ve
yüksek seyreden cari açığın daha da
artmasına neden olmaktadır. Ki burada
Euro/Dolar paritesindeki değer kaybına
da dikkat çekmekte fayda olduğunu
düşünüyoruz.
İhracata
dayalı
büyüme
modeli
içerisinde
ekonomik
büyümenin
sürdürülebilmesi, ihracatın arttırılarak
devam ettirilmesine bağlıdır. İhracatın
artarak
devam
edebilmesinde
ise
rekabetçi kur seviyesi çok önemli bir
etkendir.
Döviz
artış
hızının
enflasyonun
gerisinde kalması sanayi kuruluşlarının
girdi
alımlarında
dış
dünyaya
yönelmesine, KOBİ’lerin bir bölümünün
zorlanmasına ve işsizliğin artmasına
neden olabilmektedir.
İthalatta
büyük
oranda
artış
yaşanırken, ihracatın daha az artış
göstermesi cari işlemler açığının da
artmasına neden olmaktadır.
Üretim
miktarlarının
artmasına
rağmen, maliyet artışları ve ülkenin
rekabet
gücünü
kaybetmesi,
yan
sanayicilerde sermayenin erimesine
neden
olurken,
ihracattaki
kar
marjılarının da düşmesi sonucunu
doğurmaktadır.
Merkez Bankası’nın dövizde yapacağı
müdahaleler,
kur
seviyesini
yükselterek ihracatçıya destek adımı
olarak görülebilir.
Merkez Bankası'nın döviz alımlarının
yaratacağı
risk
ise
alınan
döviz
piyasaya
karşılığında
verilecek TL'nin enflasyon
üzerinde
yukarı yönlü baskı yapmasıdır. Ancak
bu duruma karşı Merkez Bankası’nın
piyasadaki fazla TL'yi çekecek araçları
bulunmaktadır.
3
GİRİŞ
Herşeye rağmen büyümemizi olumlu
etkileyecek
faktörler
arasında
canlanan iç tüketim, azalmış olan
stokların
yenilenmesi,
bankaların
elindeki likidite fazlası ve kamu
borcunun
yenilenme
oranının
azalmasını olarak görmekteyiz.
Mart ayında %34,3’lük artışla zirve
yapan ihracatımızdaki düşüş eğilimi
Haziran
ayında
da
devam
etti.
Nisan’da %25,4, Mayıs’ta %24,8’lik
artıştan sonra Haziran’daki artış oranı
sadece %13,15 olurken, yılın ilk
yarısında 53 milyar 345 milyon
dolarlık ihracat gerçekleştirildi.
İhracatta ilk beş ülke Almanya,
İngiltere, İtalya, Fransa ve Irak oldu.
İhracat artış oranının %20’lerden
%10’lara
gerilemesi
hem
AB
ülkelerinin
kemer
sıkma
politikalarından hem de Euro/Dolar
paritesinden kaynaklandı.
En çarpıcı değişim yılın ilk beş ayında
%39 ihracat artışı gerçekleştiren
otomotiv
sektörünün
Haziran’daki
ihracatının %0,5 gerilemesi oldu.
Hazır giyimin artışı yılın ilk beş
ayındaki %15’ten %6,5’e ve kimyevi
maddeler
ihracatı
ise
%48’den
Haziran ayında %23’e geriledi.
İhracattaki lokomotif olan bu üç
sektörümüzün
de
ortak
sorunu
ihracatlarında AB ülkelerinin belirgin
ağırlıkları. AB’deki mali tedbirler ve
frene basma zorunluluğu, bu gidişle
iki
aya
kalmadan
ihracat
rakamlarımıza daha sert yansıyacak.
Diğer bir zorluk da AB’nin Güney Kore
gibi ülkelerle yaptığı serbest ticaret
anlaşmaları
ile
üreticilerimizin
rekabet güçlerini kaybetmesidir.
2010 yılı Mayıs ayında sanayi üretim
endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre
%15,6 ile bekletimiz olan %15,4’e göre
paralel bir artış gösterdi. TÜİK'ten
yapılan açıklamaya göre, aylık artış oranı
%3,7 oldu.
Takvim etkisinden arındırılmış endeks
2010 yılı Mayıs ayında bir önceki yılın
aynı ayına göre %15,1 artış gösterirken,
mevsim
ve
takvim
etkilerinden
arındırılmış sanayi üretim endeksi ise bir
önceki aya göre %1,9 artış gösterdi.
Bu büyüme hızının son dört aylık sürecin
en düşüğü olduğunu ve düşük baz
etkisinin olumlu desteğinin giderek
azaldığını
yansıtmakta
olduğunu
söylemekle
birlikte,
iç
talepteki
toparlanma ve düşük baz etkisinin
büyümenin
çift
hanede
kalmasını
sağladığını,
arındırılmış
serideki
%1,9’luk artışın ise Kasım 2009’dan
sonraki en belirgin artış olduğunu da
belirtmemiz gerekmektedir.
İmalat sanayi performansına büyüyen
sektörler oldukça dengeli bir katkıda
bulunmuştur. Tekstil %22,1 artışla 2,4
puan,
ihracatın
gözdesi
otomotiv
%26’lik büyüme ile 1,6 puan ve makine
ve
teçhizat
ise
%24,1
büyüme
gerçekleştirdi.
AB’deki sıkıntının artığı Mayıs ayında
bile
ihracat
ağırlıklı
sektörlerdeki
büyüme umut verici olmakla birlikte, asıl
etkiyi Euro’daki değer kaybının arttığı ve
baz etkisinin ortadan kalktığı Haziran ayı
datalarında göreceğiz.
Nisan ve Mayıs aylarına ait sanayi
üretiminin ortalama %16,4 olması yılın
ikinci çeyreğindeki büyümenin %7-9
bandında olma ihtimalini artırmaktadır.
Düzeltilmiş serilerin büyüme hızında
görülen yeniden ivmelenme piyasaları
rahatlatan bir gelişme olmuştur. Şimdilik
genel resim yılın geneli için %5,9 olan
büyüme tahminimizi desteklemektedir.
4
ALTIN DAHA NEREYE KADAR…
Para
birimlerine
olan
güvenin
azalması
ve
enflasyon
kaygıları
yatırımcıların altına olan talebinin
kesilmemesine neden olmaya devam
ediyor.
Altın’ın ons fiyatı 2006 yılında 600
dolardı. Buradan başlayan yükselişini
Haziran ayında 1250 dolarla zirve
seviyesine kadar çıkardı.
Nedeni ne olursa olsun sürecin
enflasyona ya da ekonomik krize
işaret etmesi altın fiyatlarının sert bir
şekilde yükselmesine neden oluyor.
Euro’nun dip yapması ile tavan yapan
altın, ardından Euro’nun toparlanması
ile kar realizasyonları ile karşılaştı.
Euro’dan
bahsediyoruz
çünkü
altındaki yükselişin başlıca nedeni
Euro bölgesinin içinde bulunduğu
durum.
Kredi derecelendirme şirketlerinin
sert not indirimlerine maruz kalan
Yunanistan'dan sonra diğer ülkelerin
notlarının da indirileceğinin gündeme
geleceği beklentisi, AB'de finansal
piyasalardaki istikrarsızlık, ülkelerin
borçlarını ödeyememe riskinin ortaya
çıkardığı
ekonomik kriz beklentisi,
Euro’nun diğer para birimlerine göre
erimesi,
Euro
bölgesine
yönelik
tehditlerdir.
Bunlardan bahsetmemizin nedeni ise
geçmiş dönemlerde de altın ile
euronun birbirine paralel hareket
etmiş olması ve 2010’un başından
beri altının %9,2 değer kazanmasına
karşın
Euro’nun
%11
değer
kaybetmesidir.
Mayıs ayından bu yana altındaki sert
yükselişin nedenlerine baktığımızda
ise;
1- Avrupa’daki
borç
sarmalının
belirsizliği,
2- IMF ve AB'nın ortak hareket
ederek Yunanistan'a kredi verecek
olmasının Euro Bölgesi ve bu ülkeye
yönelik
belirsizlikleri
ortadan
kaldırmadığı ve bu durumun da altına
talep olarak yansıması,
3- Yunanistan, İspanya, Portekiz,
Macaristan’ın borçlarının önümüzdeki
yıllarda büyümeye devam edeceğinin
beklenmesi,
4- ABD borsalarında 6 Mayıs’dan
buyana görülen %12’lik düşüş,
5- Borç krizinin yeni bir global kriz
ve buna bağlı olarak durgunluk
başlatabileceği
endişesinin
genel
olarak
emtia
fiyatlarında
da
gerilemeye neden olması,
6- IMF’in satıldığı açıklanan 403 ton
altından
200
tonunun
Hindistan
Merkez Bankası tarafından alınması,
7Hindistan, Çin ve Vietnam gibi
ülkelerin merkez bankalarının altının
fiyatının
rekor
seviyelere
yakın
olmasına
karşın
rezervlerini
çeşitlendireceklerini açıklamaları,
8- Global çapta faizlerin çok düşük
seviyelerde olması ve ucuz paranın
çoğalması,
9- Başta ABD olmak üzere düşük
faiz politikasının devam etmesi ile
ucuz paranın kendine daha fazla
kazanç imkanı sunan fırsatlardan
yararlanma isteği,
10- Enflasyon beklentisi, hisse senedi
piyasasındaki dalgalanmalar,
yatırımcıların
güvenli
liman
aramasına neden olunca, altın da
vazgeçilmez güvenli liman olmaya
devam etmiştir.
5
ALTIN DAHA NEREYE KADAR…
2008 sonu ile 2009 başındaki
dönemle
günümüz
arasında
benzerlik
kuran
kurumlar
ise
gelecek altı ay içinde altının ons
başına 1.500 dolar seviyelerine
çıkacağını beklemektedir.
Çin'in Yuan politikasında değişikliğe
gitmesinin altın fiyatları üzerinde yukarı
yönlü
bir
harekete
neden
olması
muhtemel. Çünkü Çin hane halkının alım
gücünün artması altına olan talebi de
körükleyecektir. Çünkü Çin’li6ler de altın
biriktirmeyi seviyorlar.
Global
piyasalarda
güçlü
bir
canlanma
olmadığı
takdirde
altındaki
yükselişin
duraksaması
pek
mümkün
görünmüyor.
Bu
noktada Çin devreye giriyor, çünkü
Çin’in
sanayi
üretimindeki
ve
ihracatındaki artış altın fiyatlarında
baskı
yaratırken,
ekonomilerin
istikrara
kavuşması,
emtia
fiyatlarındaki yükseliş ile hisse
senedine
yönelecek
yatırımların
altında ciddi realizasyona neden
olması bekleniyor.
Diğer taraftan ise 2.2 trilyon dolarlık
rezervi olan Çin Merkez Bankasının bu
rezervlerin
bir
kısmını
değiştirme
niyetinde olduğunun bilinmesi ki, Çin’in
rezervlerinin dünyanın altıncı büyük
rezervi olmasına karşın bu rezervler
içinde
altının
payının
sadece
%2
olduğunu bilmekteyiz bu durumda altının
payının %2.2’ye çıkması durumunda bile
altın piyasasında 400 tonluk bir talep
yaratacağı hesaplanmakdır.
Fakat altında ciddi bir düzeltme
görsek de Asya kökenli Merkez
Bankalarının talebinin devam etmesi
(ki
Çin
ve
Japon
Merkez
Bankalarının
altın
rezervlerinin
Batılı ülkelere göre düşük kaldığı
bilinmektedir)
ve
yatırımcıların
altını ciddi bir yatırım aracı olarak
görmeleri ana yükseliş trendinin
devam etmesini sağlayacaktır.
Altın fiyatlarına Türkiye açısından
baktığımızda ise farklı bir durum
dikkat çekiyor. Cumhuriyet altınında
dolar/TL
etkisini
görüyoruz
ki,
TL’nin
güçlü
konumu
altın
fiyatlarındaki yükselişin ülkemize
yansımasını
sınırlıyor,
TL
zayıflamaya başladığından içeride
ralli yaşanıyor. Sonuç olarak biz
altını hem meta hem de dolar
bazında değerlendiriyoruz.
Dünya altın konseyi (WGC) 2010 yılı
birinci
çeyrek
verilerine
göre
Hindistan’dan gelen toplam tüketici
talebi %68’lik artışla 193,5 tona ve
Çin’den gelen talep ise %11’lik artışla
105,2 tona ulaşmıştır. Buralardaki talep
daha çok mücevher alımına yönelik
olduğundan altın pazarının gelişmesine
neden olmaktadır.
WGC’nin dikkat çektiği bir diğer nokta da
başta elektronik olmak üzere altının
kullanıldığı sanayi sektörleri ve diş
hekimliği kaynaklı altın talebinin de
%31’lik artışla kaydetmesiydi ki, bu artış
103,2
tonluk
bir
rakama
işaret
etmektedir.
WGC,
AB
ve
ABD’nin
ekonomik
toparlanmasının
yanında
mevcut
stokların 2009 yılının ilk yarısında çok
düşük seviyelere inmesi nedeniyle de
altın fiyatlarının güç kazandığına dikkat
çekiyor.
6
ALTIN DAHA NEREYE KADAR…
Genel olarak belirttiğimiz sorunlardan
birinin bile sonuca bağlanamaması
hatta
biri
bitmeden
diğerinin
başlaması güvensizliği tetiklemekte
bu da altındaki yukarı yönlü trendin
devamına neden olmaktadır. Global
piyasalara
duyulan
güvensizlik
giderilmeden sular durulmayacak gibi
görünmektedir.
7
BDI’A NELER OLUYOR?
Bu yılın ilk dört ayında BDI (Baltic Dry
Index) yukarı ve aşağı hareketlerle
3000 seviyelerinde seyretti. Takip
eden dönemde ise, sürekli olarak
yüksek miktarda yeni tonaj arzına
rağmen
özellikle
capesize
piyasasındaki
yüksek
navlun
kazançları BDI’yı 26 Mayıs’ta yılın
zirvesi olan 4209 seviyesine taşıdı.
Mayıs ayı sonu ve Haziran ayı başında
toplam altı seans 4000 puanın
üzerinde
kalmayı
başaran
BDI,
yatırımlara
yeniden
başlamak
konusunda armatörleri ateşlemişti
ancak
daha
sonra
yaz
sezonu
düzeltmesi ile 26 Mayıs’taki zirveden
24 Haziran 2010’a kadar sürekli
düşerek 2502’ye kadar indi.
BDI'IN HAREKET BANDI
Şimdi
kısaca
BDI’daki
gerileme
sürecine ve gelişmelere bakalım;
Bu yıl deniz yolu ile yapılan küresel
demir cevheri ticaret hacminin geçen
yıla göre yüzde 9-10 artarak toplamda
1 milyar tonu aşması bekleniyor. Bu
artış beklentisinin en önemli gerekçesi,
Çin çelik üretimindeki inanılmaz artış
ve gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerin
çelik
endüstrilerindeki
toparlanma
nedeniyle demir cevheri ithalatlarını
artırmalarıdır.
Demir cevheri ticaretinin geleceği
hakkında yorum yapabilemek için
Çin’in aylık demir cevheri ithalat
rakamlarının çok iyi takip edilmesi
gerekiyor. Çünkü bu ülkenin yaptığı
alımlar deniz yolu ile yapılan dünya
demir cevheri ticaretinin üçte ikisinden
fazlasını oluşturuyor.
Bu ek bilgi ışığında Mayıs ayının son
haftasını güçlü capesize piyasasının
%21’lik artışı sayesinde BDI 4078’den
kapatmıştı.
6000
4000
Piyasanın
lokomotifi
durumundaki
capesize pazarı doğal olarak bütün
dikkatleri
üzerine
toplamaktaydı.
Navlun fiyatları artmaya başlamış,
pazarlık
ve
bağlantı
sayılarında
patlama yaşanmıştı.
2000
2 4 .1 2 .2 0 0 9
0 7 .0 1 .2 0 1 0
2 1 .0 1 .2 0 1 0
0 4 .0 2 .2 0 1 0
1 8 .0 2 .2 0 1 0
0 4 .0 3 .2 0 1 0
1 8 .0 3 .2 0 1 0
0 1 .0 4 .2 0 1 0
1 5 .0 4 .2 0 1 0
2 9 .0 4 .2 0 1 0
1 3 .0 5 .2 0 1 0
2 7 .0 5 .2 0 1 0
1 0 .0 6 .2 0 1 0
2 4 .0 6 .2 0 1 0
0
S1
Yaşanan
bu
düşüş,
çoğunluğun
piyasadaki
istikrarsızlığın
bu
yıl
boyunca
da
devam
edeceğini
anlamasını sağladı. Diğer idrak edilen
bir husus da Çin faktörünün piyasanın
davranışı üzerindeki etkisinin gittikçe
önemini artırması oldu.
2010’un ilk çeyreğinde 45 yeni inşa
cape teslim edilirken yıl sonuna kadar
bu
rakamın
180’e
ulaşması
bekleniyordu.
Bunun
ardındaki
etmenler ise; Çin’de termal kömür
talebinin yaz boyunca yüksek seviyede
kalmasının beklenmesi, Hindistan’da
yaklaşan muson mevsimi nedeniyle
Çin’in demir cevheri ihtiyacını Brezilya
ve
Avustralya
gibi
daha
uzak
kaynaklardan
sağlamak
zorunda
kalacak
olmasıydı
ve
bütün
bu
gelişmeler capesize piyasasının işine
geliyordu.
8
BDI’A NELER OLUYOR?
Spot piyasasında Atlantic, Pasifik'e
göre daha iyi durumdaydı ancak
hafta sonuna doğru bölgeye gelen
boş
gemiler
durgunluğun
işaretiydiler.
Panamax piyasası eksiye doğru gitmiş,
Atlantik başta olmak üzere, boştaki gemi
sayısı, yük talebine göre çok yüksek
kalınca ve durgun olan Cape piyasasından
destek
gelmeyince,
endekslerdeki
düşüşün devam etmesine neden olmuştu.
Haziran’ın ilk haftasında capesize
endeksi hafif gerilemeye başlamış,
panamax
ve
supramax
endekslerindeki kayıplar %8’lerin
üzerine çıkmaya başlamıştı ve BDI
3850’lere gerileme gösteriyordu.
Handy piyasasında da spot gemi sayısı,
yük
talebinden
daha
fazlaydı
ve
hareketsizlik nedeniyle navlunlar baskı
altındaydı.
Avrupa’da çelik mamullerine olan
talep yavaşlarken Çin’de üretim ve
demir
cevherine
olan
talep
zayıflıyor, ayrıca başlıca Çin çelik
fabrikalarının cevher stokları yeterli
miktarda, limanlardaki stoklar da iyi
durumdaydı bulunuyordu. Özellikle
Hindistan demirine olan talep iyice
gerilemişti.
Bunda muson mevsiminin etkisi
olduğu gibi, buradan taşınan cevher,
liman
kısıtlamaları
nedeniyle
supramax ve panamax gibi nispeten
daha
düşük
tonajlı
gemilerle
yapılabiliyor, bu nedenle ton başına
maliyet
daha
yükseliyordu.
Bu
sebepten zaten talep daralması
olduğunda
Çinli
alıcılar
capesize’larla cevher taşımayı tercih
ediyordu. Bu durum spot demir
cevheri
fiyatlarının
düşmesine
neden olurken, son bir ay içerisinde
fiyatlar
nerdeyse
dörtte
bir
gerileme kaydediyordu.
Armatörler, özellikle Pasifik'te o ana
kadar
bağladıkları
navlun
seviyelerinin altına ikna olmamaya
başlamışlardı. Hafta sonuna doğru
bu hava Pasifik'e de bulaşmış,
kiracılar
navlun
fiyatlarını
düşürmeye
çalışınca,
yapılan
bağlantı
sayılarında
düşüş
görülmüştü.
Tatiller, piyasadaki karışıklık ve Euro'nun
zayıflığı
nedeniyle
Baltık'ın
kötü
etkilenebileceği bekleniyordu. Bazı ticaret
rotalarında gemi sayısının düşmesiyle
armatörler piyasada baskın taraf olarak
kaldılar.
Yakıt fiyatlarının 625 doları bulmasıyla,
gemilerin işletme bedellerinde iniş çıkışlar
görüldü ve armatörler bunu pazarlıklarda
lehlerine olabilecek bir şekilde kullandılar.
Haftanın son gününde Baltık'ın artık
Karadeniz'e göre daha güçlü gözüktüğüne
dair raporlar geldi. Bundaki ana neden
Karadeniz'de görülen düşüştü.
Armatörler, kiracıları arayarak yük bulma
yoluna gittiler. Boştaki gemi sayısının son
zamanlardaki
en
yüksek
seviyesine
ulaşması bu gidişattaki ana etkendi.
Baltık'ta ise gübre gibi bağlantı yapılması
zor yüklerde, kiracılar navlun fiyatlarında
üst seviyelere kadar çıkmak durumunda
kaldılar. Navlun fiyatları üzerindeki bu
baskının
sürmesi
trendin
devam
etmesinin beklenmesine neden oldu.
Piyasa
üzerindeki
baskının
artması
Capesize
gemi
talebini
düşürürken,
periyot bağlantılarda da bir durgunluk
hakimdi.
9
BDI’A NELER OLUYOR?
Çin çelik üretiminin yakın gelecekte
yavaşlayacağına ilişkin beklenti ve
Güney Amerika hububat sezonunun
sona yaklaşması nedeniyle hububat
bağlantılarındaki düşüş sonucunda
panamax ve supramax kazançları da
azalmıştı. Bu gelişmeler sonucunda
BDI’da sert gerileme görülüyor ve
3288’e kadar geriliyordu.
BDI 2008- (Haftalık)
5000
4500
4000
3500
3000
2500
2000
Piyasayı yakın vadede etkilemesi
beklenen
gelişmeler
arasında,
Kolombiya
termal
kömür
madencilerinin greve gitmesi, Çin’in
soya
fasulyesi
ithalatının
güçlü
seviyelerde sürmesi, demir cevheri 3
aylık kontrat görüşmelerinin demir
cevheri
alımlarını
etkilemesi
gösteriliyordu ve umut verici hiçbir
şey ufukta yoktu.
Beklenen yaz düzeltmesi erkenden
gelmişti.
Kuru
yük
navlun
piyasasındaki düşüş devam ederken,
özellikle capesize ve panamax gibi
büyük tonajlarda düşüş daha sert
oluyordu. Çin ve Tayvan pazarlarının
haftanın üç günü tatil olması da
olumsuzluğu artırmış, BDI bir ay
içinde neredeyse %30 gerilemiş ve
2694 puanlara gelmişti. 2008’den
buyana gerçekleşen en büyük haftalık
düşüş gerçekleşmişti.
1500
1000
500
0 7 .0 5 .2 0 1 0
0 7 .0 3 .2 0 1 0
0 7 .1 1 .2 0 0 9
0 7 .0 1 .2 0 1 0
0 7 .0 9 .2 0 0 9
0 7 .0 5 .2 0 0 9
0 7 .0 7 .2 0 0 9
0 7 .0 3 .2 0 0 9
0 7 .1 1 .2 0 0 8
0
0 7 .0 1 .2 0 0 9
Navlun fiyatlarındaki düşüş devam
ediyor, özellikle de Atlantik baskı
altında
kalıyordu.
Panamax
piyasasında,
emtia
fiyatlarının
düşmesi dolayısıyla spot yük talebi
azalmıştı.
Panamax piyasası da
bundan
zarar
gördü.
Periyot
bağlantılarda durum biraz daha iyiydi
ancak kiracılar beklentilerin gerçeğe
dönüşmesi için işi zamana bırakmayı
tercih ettiler. Emtiya piyasasındaki
endişe verici hava devam edebilir ve
bu da periyot bağlantı fiyatlarının
daha da azalmasına neden olabilirdi.
Yaşaşan
bu
düşüş
çoğunluğun
piyasadaki
istikrarsızlığın
bu
yıl
boyunca da devam edeceğinin ve Çin
faktörünün
piyasanın
davranışı
üzerindeki etkisinin gittikçe önemini
artırmasını
anlamalarına
neden
oluyordu. Çin ekonomisinin büyüme
hızının kısa süre içerisinde azalacağının
tahmin edilmesi navlunları düşürüyor,
Çin kömür ithalatının bu yıl geçen yıla
göre %65 artacak olmasının navlunlara
olumlu
olarak
yansıyacağı
düşünülüyordu. Çinden gelen her haber
fiyatları aşağı yukarı dalgalandırıyordu.
Kiracılarla armatörler daha önceki
fiyatlardan bağlantılar yapıyorlardı. En
büyük beklenti, genellikle Haziran
ortası veya sonu gibi başlayan buğday
hasatıydı. Bu hasat Temmuz ayına da
sarktığı için buğday yüklerinde her
geçen gün artış olması bekleniyor,
ancak bu sürecin sonunda, Ağustos gibi
yaz durgunluğunun navlun fiyatlarını
aşağıya çekmesi bekleniyordu. Fakat
Akdeniz'deki
boş
gemi
sayısının
azalmasıyla beraber bu sefer coaster
piyasasından
bir
durgunluk
görülüyordu.
10
BDI’A NELER OLUYOR?
Batı Akdeniz'den kuzey Avrupa'ya
olan dönüş yüklerinde armatörler
bağlantı yapmakta zorlandılar. Genel
beklenti yaz durgunluğunun yakın
olduğu
yönündeydi.
Hatta
Karadeniz'de
bunun
sinyalleri
görülüyordu.
Türkiye'ye olan hurda bağlantıları ve
Ukrayna ile Rusya'dan çıkan buğday
bağlantılarında azalma vardı. Ek
olarak
Türkiye'den
Karadeniz
ülkelerine olan çimento ithalatı da
yavaşlamış, Baltık'ta ise armatörler
kendilerine cazip gelmeyen fiyatları
reddetmekten çekinmiyorlardı.
Genel endeks 21 gün üst üste
düşüşün ardından 2009 Ekim ayından
bu yana en düşük seviyesine, 2501
puana gelmişti. BDI’da bu derece bir
art arda gerileme serisi en son Nisan
2009’da yaşanmıştı.
Yönünü bir türlü belirleyemeyen
Capesize
piyasasında
günlük
kazançlar
neredeyse
panamax
kazançları ile aynı seviyeye gelmişti.
Piyasa
Çin
inşaat
sektöründeki
yaklaşan
yavaşlama
korkusunun
negatif etkisinde kaldı. Bu korku Çin
çelik
fabrikalarının
fiyat
düşüşü
nedeniyle üretimlerini geçici olarak
kısma haberleri ile yoğunlaştı.
Yeni inşa gemi teslimleri nedeniyle
filonun hızlı oranda büyümesinden
dolayı gelecek bir-iki ay daha cape
piyasasının
aşağı
yönlü
olması
beklenmeye başlamıştı.
Hatta gelecek yıl cape kazançlarının
panamax
kazançlarının
altına
düşebileceği
dillendirilmeye
başlanmıştı.
Piyasanın baskı altında kalmasına neden
olan diğer bir sebep ise, Hindistan demir
cevheri taşımaları ile ilgili bu ülkede
Hükümet yetklilerinin kanun dışı demir
cevheri ticaretine karıştığı yönünde
şüpheler üzerine hükümetin bir maden
şirketinin
faaliyetlerini
durdurma
kararıydı.
Ayrıca
mevsimsel
muson
yağmurları,
bu
ülke
limanlarından
yapılan yüklemeleri aksatıyordu.
Capesize piyasında günler ilerledikçe
beklentiler yükselse de Pasifik'in durgun
olduğu görülüyordu. Panamax’da ise
Pasifik'teki gemilerin ECSA ve Uzak
Doğu'ya bağlantı yapmaları geçici olarak
beklentilerin artmasını sağlamıştı.
Ancak
Atlantik'teki
navlun
fiyatları
iyimser
havaya
rağmen
yeterince
artmamıştı. Coaster piyasasında ise
Fransa'dan
Kuzey
Afrika'ya
ve
Yunanistan
ile
İtalya'ya
hububat
bağlantıları vardı.
Baltık'ta ise hububat ticareti daha ağır
ilerliyordu, zaten bölgedeki gemi sayısı
da azdı. Ancak Baltık'ta armatörler gemi
sayısının
azlığı
sayesinde
düşük
navlunları
reddedebiliyorlardı.
Avrupa'daki ticaret seviyesinde yaz
durgunluğunun
belirtileri
görülmeye
başlanıyordu. Doğu Akdeniz'de boştaki
gemilerin gitgide artması bu tarafın
biraz yavaşlayacağına işaret ediyordu.
Temmuz’un ilk haftasına girildiğinde
Kuru yük piyasası son dokuz ayın en
düşük seviyesine inmişti.
Panamax
endeksi diğerlerine göre oldukça fazla
olarak % 20 gibi büyük oranda düşmüş,
ortalama günlük panamax TC kazançları
Ekim 2009’dan bu yana ilk kez 20 bin
doların altına gerilemişti.
11
BDI’A NELER OLUYOR?
Panamax piyasasındaki bu büyük
düşüş genel endeksi de % 9 civarında
aşağıya çekmiş, Ağustos 2005’den bu
yana en uzun peş peşe düşüşünü
gerçekleştirerek 27 seans boyunca
sürekli gerileyen BDI 2300 puanın da
altına inerek son 9 ayın en düşük
seviyesine gelmişti.
BDI 2005 - Haftalık
12000
10000
8000
6000
4000
2000
Öte yandan Akdeniz'de daha da fazla yük
piyasaya girerken, bölgeye daha fazla
gemi
gelmesi
halinde
navlunların
düşeceği yönündeki korkuların yersiz
olduğu ortaya çıktı. Armatörler ana
hedef olarak bu bölgeyi seçtiler.
Türkiye limanlarında ise Kuzey Afrika ve
Güney İtalya'ya yapılan maden, gübre ve
hububat
ihracatından
kaynaklı
bir
hareketlilik vardı. Türkiye limanları
hurda
ithalatı
nedeniyle
oldukça
yoğundu. Türk ihracatçılar bu hurdaları
ucuza almaya çalışıyorlardı ancak artan
talep nedeniyle daha sonra yüksek
fiyatlarla karşılaşmaya başladılar.
01
. 07
0 1 .2 0 0
. 11 5
0 1 .2 0 0
. 03 5
0 3 .2 0 0
. 07 6
0 1 .2 0 0
. 11 6
0 1 .2 0 0
. 03 6
0 2 .2 0 0
. 07 7
0 1 .2 0 0
. 11 7
0 4 .2 0 0
. 03 7
0 1 .2 0 0
. 07 8
0 4 .2 0 0
. 11 8
0 3 .2 0 0
. 03 8
0 1 .2 0 0
. 07 9
0 3 .2 0 0
. 11 9
0 2 .2 0 0
. 03 9
0 1 .2 0 1
. 07 0
.2 0
10
0
Ancak Akdeniz'e daha fazla boş gemi
gelmesi durumunda navlun fiyatlarının
düşeceğinden
korkuluyordu.
Kuzey
Denizi ve yukarı Baltık'taki tüccarlar
yüklerin ve gemi talebinin oldukça
azaldığına dikkat çekmeye başladılar.
Cape
piyasasında
sessiz
bir
başlangıçtan
sonra,
Atlantik'teki
önemli
kiracıların
fiyat
sormaya
başlaması, piyasanın iyiye gideceğinin
göstergesiydi. Düşük yakıt fiyatları
navlunları belli bir seviyenin üstünde
tutuyordu.
Yük talebi ve gemi arzı birbirine çok
yakındı. Ancak Kuzey'de daha fazla
tüccarın tatile çıkmasıyla beraber,
yukarı Baltık'taki hububat ticaretinde
daha çok durgunluk hakimdi. Çelik
piyasasında ise talepte ufak bir artış
olsa da navlunlar değişmiyordu.
Akdeniz'de genel olarak bir düşüş
vardı. Çoğu yük için olan talepler
azalırken, seviyesini koruyan tek
emtia, gübreydi.
12
BDI’A NELER OLUYOR?
Çin , Çelik fiyatları ve beklentiler…
Çin’in demir cevheri ve kömür ithalatı
iki aydır peş peşe düşüyordu. Çin
ekonomisinin
yavaşlamasının
navlunlar üzerinde çok büyük etkisi
bulunurken,
diğer
ülkelerin
ekonomilerindeki
toparlanma
ise
henüz tek başına piyasayı ayakta
tutacak seviyede değildi.
Çin çelik fabrikaları piyasadaki aşırı
çelik
arzını
azaltmak
ve
çelik
fiyatlarındaki düşüşün önüne geçmek
için üretimlerini kıstı. Çin çelik
üretiminin kısa vadede normalde
olması
gerekenden
daha
düşük
seviyelerde seyretmesi ve fiyatların
eski seviyesine gelmesi ile çelik
üretiminin tekrar normal seviyelerine
dönmesi bekleniyor.
Çelik üretiminin azalmasıyla demir
cevheri talebi ve özellikle capesize ve
panamax navlun kazançları baskı
altında kalıyor.
Demir cevheri talebindeki bu düşüşün
kısa vadede termal kömür ve hububat
ticareti ile dengelenebileceği ancak
bunun ne kadar süreceği yazın
ilerleyen günlerinde belli olacak.
Nitekim
G.Amerika
hububat
sezonundaki düşüş de navlunları
olumsuz etkilemeye başladı.
Navlun
kazançlarını
baskı
altına
sokacak diğer bir faktör ise yeni inşa
gemi teslimleri nedeniyle oluşan aşırı
taşıma kapasitesi. Kuru yük filosunun
bu yıl % 16 büyümesi, diğer bir ifade
ile filoya yeni 1100 geminin daha
katılması beklenirken, yük talebindeki
artış
634
gemiye
denk
geldiği
hesaplanıyor.
Çin piyasasında Nisan ortalarında zirve
yapan çelik fiyatları o tarihten bu yana
gerilemeye başladı. Bu gelişmeyi doğal
olarak ham çelik üretimindeki düşüş
takip etti. Nisan ayı günlük ham çelik
üretim ortalaması 1,821 milyon ton iken
Mayıs ayında günlük ortalama üretim,
1,805 milyon tona düştü.
İçinde bulunduğumuz dönemde çelik
üreticilerinin şişen stokları eritmeye
çalışması ve zayıf talep sonucunda
Körfez bölgesinde gelecek haftalarda
çelik fiyatlarının daha da düşmesi
bekleniyor.
Çelik piyasası için büyük önemi olan
inşaat faaliyetleri Körfez bölgesinde
geçen yıl krizi takiben yavaşlamıştı.
Müteakiben
piyasada
oluşan
arz
sonucunda
bir
çok
çelik
üreticisi
ihracatını artırmaya çalıştı.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi önemli
tüketim
bölgelerinde
talepteki
mevsimsel yavaşlama sinyalleri ile çelik
fiyatlarının bulunulan seviyelerden daha
da aşağıya düşmesi bekleniyor.
Ağustos ortasında başlayacak Ramazan
ayı nedeniyle BAE, Kuveyt, Bahreyn’de
bulunan
inşaat
firmalarının
siparişlerinde azalma görülüyor. Bu
firmaların şu sıralar satın almadan
ziyade
stoklarını
kullanacakları
değerlendiriliyor.
13
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
Dünyada sermaye piyasalarında hisse
senedi piyasası kadar büyük, hatta
bazı ülkelerde daha da gelişmiş olan
özel sektör tahvil bono piyasasının
var olduğunu görmekteyiz.
Sermaye piyasamız için milat 1985
olduğundan, bu tarihten günümüze
piyasanın sadece hisse senetleri ile
yani tek bacakla çalıştığını rahatlıkla
söyleyebiliriz.
Türkiye ekonomisi son dönemde
görülmektedir ki, birçok ülkeden daha
olgun, daha kurumsal ve batıyla olan
ilişkileri ve halka açıklık oranları
açısından da bakıldığında çok daha iyi
durumdadır.
Diğer nedenleri bir tarafa bırakırsak
devlet tahvili ve hazine bonolarının
piyasaları işgal etmesinden dolayı özel
sektörün tahvil çıkaramadığı da inkar
edilemez diğer bir gerçek olarak
karşımızda durmaktadır.
Fakat, Türkiye’de özel sektör tahvil
piyasasının,
gerek
yurtdışı
ile
kıyaslandığında,
gerekse
de
yurtiçinde diğer sermaye piyasası
enstrümanı olan hisse senedi ile
kıyaslandığında oldukça küçük kaldığı
görülmektedir.
Devlet tahvili ve hazine bonoları
yıllardır öylesine reel faiz verdiler ki,
tasarruf sahiplerinin başka bir yatırım
alanı aramasına gerek kalmamıştı. Reel
faiz
vermede
dünya
birinciliğini
kimseye kaptırmamayı başarmıştık.
Borçlanma
senedi
olarak
adlandırdığımız
tahvil,
finansman
bonosu, banka bonosu gibi yatırım
araçları gelişmedikten sonra güçlü bir
sermaye piyasasından bahsedebilmek
zorlaşmaktadır.
Bu piyasanın bugüne kadar yeterince
gelişmemesinin temelinde ise üç
gerekçe gösterebiliriz. Bunlar da;
a) Kamunun borçlanma ihtiyacının
fazla olması,
b) Yüksek enflasyon ve buna bağlı
olarak TL faizlerin yüksek olması
c) Resmi prosedür ile vergisel bazı ek
maliyetlerdir.
Yüksek
enflasyon/yüksek
TL
faizi
TL
cinsi
borçlanmak
ortamında
şirketler için çok pahalıydı. Bu nedenle
şirketler de uzun vadeli yatırımların
finansmanını
ağırlıklı
olarak
uzun
vadeli yabancı para borçlanmalarıyla
gerçekleştiriyorlardı.
Çünkü
bu
dönemde şirketler değil
tahvil/bono
araçlarını, uzun vadeli TL kredi bile
kullanmadılar.
TL faizlerinin yüksekliğinden dolayı,
özel sektör yıllarca işletme sermayesi
için bile döviz kullanıyor ve kur riski
taşımaya razı olmak zorunda kalıyordu.
Özel
sektör
tahvilleri
olmayınca
tahvil-bono piyasası ağırlıklı olarak
kamu kağıtlarından (devlet tahvili hazine bonosu) oluşuyordu.
Sermaye piyasasındaki enstrümanları
temelde ikiye ayırabiliriz. Ortaklık
hakkı veren araçlar ve borçlanma
senetleri. Bunların da tipik temsilcileri
hisse senetleri ve tahvillerdir.
14
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
İhraç
yeniden
başlıyor...
gözde
olmaya
Son yıllarda enflasyondaki düşüşe
paralel faizlerdeki düşüş trendi ve
Merkez
Bankası’nın
piyasalarda
iyimserliği artıran açıklamalarıyla
birlikte neredeyse unutulmaya yüz
tutan özel sektör tahvil ihraçları
yeniden gündeme gelmiştir.
Devlet iç borçlanma kağıtlarındaki
faizlerin
hızla
gerilemesi,
yeni
enstrümanlara olan ihtiyacı artırdı.
Faizler aşağıya gelmeye başlayınca
para piyasası faiz oranlarıyla kredi
piyasası faiz oranları arasındaki
makas açıldı ve şu anki özel sektör
tahvil faizleri işletme sermayesi için
bu maliyetin katlanılacak seviyeye
gelmesi sonucu tahvil arzları için
ideal bir dönem oluştu.
Şirketler tahvil çıkartarak uzun
vadeli borçlanmak istiyor. Şirketler
artık farklı yollardan finansman
sağlayabilecek ve belirli kaynaklarla
sınırlı kalmayacaklar.
Diğer taraftan da artık şirketler
kendi olanakları ile kendi reyting ve
bilançolarına göre, ülke riskinin
ötesine geçip borçlanabilecekler.
Yatırımcı açısından tahvilin, riskine
göre
getirisinde
farklılıklar
olabilecek, devlet fonlarının risksiz
olmasına
karşın,
özel
sektör
şirketlerinin barındırdıkları riskleri
belirleyecek
reyting
kuruluşları
önem
kazanacak
ve
şirketlerin
reytinglerden aldıkları puanlar ve
borçluluk durumuna göre riskleri
belirlenince
bu
sonuçlara
göre
ödeyeceği faiz oranları da belli
olacaktır.
Devletin en kötü ihtimalle para basarak
borcunu ödeme gücü olduğundan devlet
tahvilleri, en risksiz enstrüman olarak
tanımlanır.
Şirketlerin ise böyle bir imkanı yoktur.
Gelir
yaratamadıkları,
varlıklarının
olmadığı ve yeniden borçlanamadıkları
durumlarda borçlarını ödeyememe riski
bulunmaktadır.
Ayrıca özel sektör tahvilleri çok işlem
görmediklerinden vadesinden önce nakde
çevrilmesi istendiğinde makul bir fiyattan
nakde çevirememe riski de mevcuttur.
Dolayısıyla
yatırımcılar
özel
sektör
tahvillerinin benzer vade ve benzer
yapıdaki devlet tahvillere göre daha
yüksek
bir
getiri
sağlamasını
beklemektedir.
Faiz oranlarındaki bu fark risk primi
olarak adlandırılır ve bu risk primi
şirketten şirkete ve konjonktüre göre
değiştiği için, ne kadar olması gerektiğine
yönelik genel bir şey söylemek mümkün
değil. Bu risk primi her tahvil ihracında
yatırımcılardan
gelen
taleplere
göre
belirlenir.
Özel sektör tahvillerinde daha rekabetçi
bir yapının oluşması şirketlerin alacakları
reytinglere göre olacaktır. Şirketler sahip
oldukları reytingler dahilinde içerdikleri
risklere göre borçlanabilecek, böylece
hem
ülke
hem
de
firma
olarak
kurumsallaşma
aşamasında
önemli
adımların atılması sağlanmış olacaktır.
Ülke
açısından
da
likidite
bolluğu
anlamına geldiğinden, diğer olumlu bir
gelişme olmaktadır.
15
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
Bu süreçte en önemli konu, kredi
riskini alacağınız şirketin gelecekte
geri ödemelerini gerçekleştirebilecek
potansiyeli ve geçmişi olup olmadığı
ile bu risk karşılığında istenecek ek
faiz
oranının
hangi
vadede
ne
olacağıdır.
İhracın
türünü
belirlerken
veya
fiyatlandırmayı
yaparken
şirketin
durumu
dışında,
gelecek
piyasa
koşullarının ne olacağı da ayrıca
dikkate alınmalıdır.
Diğer
taraftan
ise
tahvil
ihracı
sayesinde
şirketler
mevcut
fon
kaynaklarına
alternatif
sağlarken,
finansal
esneklikleri
artmakta,
şirketlerin bilinirliliği sağlanmakta,
operasyonel
verimlilikte
artış
kaydedilmektedir.
Halka arz yoluyla yapılacak ihraçlar,
ihracın daha geniş tabana yayılmasını
ve
likiditesinin
yükselmesini
sağlayacaktır.
Dolayısıyla özellikle halka arz edilerek
yapılacak ihraçlarda likiditesinin fazla
olması sebebiyle ihracın en önemli
alıcısı
kurumsal
yatırımcılar
olmaktadır.
İşin bir de risk içeren zayıf tarafları
da vardır. Bunlar ise; yurtdışında
döviz
yoluyla
borçlanılabilirken
yurtiçinde
borçlanılamaması,
DİBS’lerin ortalama vadesinin üzerine
çıkılamaması, sabit faizli ihraçlarda
faizin vade sonuna kadar revize
edilememesi, riske göre gösterge
faizin oluşmaması, SPK ön hazırlık
süreci,
faiz
oranının
kamuya
açıklanma
zorunluluğu,
derecelendirme
yapılamamasının
kredi riskinin tespitini güçlendirmesi
ve bağımsız denetim yükümlülüğü
olarak görmekteyiz.
Kolaylaştırıcı düzenlemeler...
Faizlerdeki
düşüşün
yanı
sıra
şirketlerin tahvil ihracını zorlaştıran
vergilendirme
başta
olmak
üzere
yapılan
yasal
düzenlemelerin
de
yardımıyla, son günlerde şirketlerin
tahvil ihracını gündemlerine aldığı
gözleniyor.
Yapılan
düzenlemelerle
mevzuat
Avrupa
Birliği’ne
uyumlaştırılırken,
özel
sektör
tahvillerinin
önündeki
bürokratik engeller kaldırıldı. Kamu
kağıdı ile özel sektör tahvili arasındaki
BSMV farkı kaldırıldı.
Ayrıca SPK da özel sektör tahvillerinin
repoda kullanılmasına onay verdi.
Devlet kağıtları repoda kullanılırken,
özel sektör borçlanma senetlerinin
kullanılamaması ve hatta bankalar için
kredi sayılması ciddi bir eşitsizlikti.
Banka ve aracı kurumların aldıkları
tahvili
repoda
teminat
olarak
kullanabilmelerine
böylece
olanak
sağlandı.
Bu tür araçların en büyük alıcısı
bankalar, sigorta şirketleridir. En son
yapılan
düzenlemeler
ile
yatırım
fonlarının,
portföylerinin
%10’una
kadar tahsisli ihraçlara katılım hakkı
verildi.
Emeklilik fonları için de olumlu bir
gelişme olan bu durum sayesinde,
daralan
faiz
ortamından
getirisi
benchmarkın üzerinde olan özel sektör
tahvillerini
emeklilik
fonları
da
portföylerine katabilecekler.
16
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
Daha fazla gelişmesi için...
Özel
sektör
SGMK
piyasasının
gelişmesi için temel olarak talebin ve
arzın artması gerekmektedir.
İhraç maliyetlerinde yaşanan olumlu
gelişmelerin devam etmesi, faizlerin
düşmesi,
kamunun
borçlanma
ihtiyacının azalması ve de yasal
düzenlemelerin
kolaylaştırılmasının
devamı halinde piyasanın hem arz,
hem de talep açısından gelişmesi
sağlanabilir.
Hazine tahvil ve bonolarında %8,5–9’lar
seviyesine gerileyen getirilerin, özel
sektör tahvillerinde artı 2–4 puan
arasında olduğu görülmektedir.
Tek haneli getirilere düşüldüğü bir
ortamda 2–3 puan getirinin, toplam
getiriyi
%20-25
artması
anlamına
gelmektedir. Bu nedenle, yatırımcıların
özel sektör tahvillerine talebini artırması
beklenmektedir.
Talep ve arzı artıracak diğer bir
etmen de yatırımcıların kredi analizini
yapabilmelerini
kolaylaştırıcı
mekanizmanın diğer bir ifadeyle
derecelendirme
sisteminin
oluşturulmasıdır.
Enflasyon ve faizlerin düşmesine
rağmen mevduat ağırlıklı olarak bir
ay
vadede
yoğunlaşan
yatırımcı
kitlesinin bu düşüncesinin değişmesi
gerekmektedir ki, bu da derinlikli bir
piyasa ile yavaş yavaş sağlanabilir.
İhraçcının olabildiğince şeffaf olması
ve aracı kurum ya da bankanın
çıkarılan tahvilde ikincil piyasayı
sağlaması, yani fiyat yapıcılığı ile
likidite sağlaması oldukça önemlidir.
Özellikle likidite çok önemli olup, eğer
likidite sağlanmazda yatırımcı ilgisi
çok sınırlı kalabilmektedir.
Bu
tür
ihraçlarda,
bireysel
önce
yatırım
ve
yatırımcılardan
emeklilik fonlarının talebi çok önemli
olup, bu şekilde ihraçlar artabilecek
ve piyasalar derinleşebilecektir.
Özel sektör tahvil ihraçları sadece
şirketler için değil, yatırımcılar için de
cazip bir fırsat sunmaktadır.
17
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
SON DÖNEM GELİŞMELERİ…
2005 yılından bu yana toplam 1.369
mn
TL’lik
27
adet
işlem
gerçekleştirilmiş, bunlardan 728 mn
TL’lik kısmı aynı ihraççıya aitken,
maksimum ihraç büyüklüğü de 150
mn TL olmuştur.
Bir işlem hariç piyasada işlem gören
DİBS’lerin
ortalama
vadelerinin
üzerinde ihraç gerçekleştirilmemiş,
vadeler 1,5-2 yıl arasında olmuş ve en
yüksek risk primi 700 baz puanla
Pamuk Faktoring’de olmuştur.
2009 yılında toplam 8 adet ve 291 mn
TL değerli özel sektör borçlanma aracı
ihraç edilmiştir. 1Ç10 döneminde ise
4 adet işlemle 210 mn TL’lik ihraç
gerçekleştirilmiş ve 805 mn TL
değerinde 7 adet başvuru da SPK’ya
iletilmiştir.
İhraç Büyüklükleri ve Adetleri
9
450
İhraç Büyüklüğü (mn TL
350
7
290
300
250
270
290
4
2
2
13
Faiz türü seçiminde;
Sabit Faizli Araçlar; İskontolu borçlanma
araçları ve sabit kuponlu tahviller
Değişken
Faizli
Araçlar;
Değişken
kuponlu tahviller (Belirlenmiş bir tahvile
veya
endekse
dayalı)
olarak
yapılmaktadır.
3
120
100
7
5
4
150
8
Halka arz; Borçlanma araçlarının çok
sayıda
ve
önceden
bilinmeyen
yatırımcılara çağrı ve ilan yoluyla satış.
Tahsisli satış; Halka arz edilmeksizin
tahsisli olarak ya da İMKB’nin ilgili
pazarında toptan satış.
Nitelikli yatırımcıya satış; Kurumsal
yatırımcılar (Yatırım fonları, yatırım
ortaklıkları, aracı kurumlar, bankalar,
sigorta şirketleri vb.) ile ihraç tarihi
itibariyle en az 1 milyon TL tutarında
Türk ve/veya yabancı para nakit veya
sermaye piyasası aracına sahip olan
gerçek ve tüzel kişilere satış.
6
5
200
50
385
İhraç türlerine baktığımızda 3 yöntem
görmekteyiz.
İhraç Adedi
8
400
Bu işlemler gerçekleştirildiği takdirde
2010 yılı toplamında 1 milyar TL
üzerinde finansman sermaye piyasaları
üzerinden temin edilmiş olacaktır.
1
1
0
0
2005
2006
2007
2008
2009
2010/4
İhraç Yıllar
Büyüklüğü
İhraç Adetleri
18
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
İkinci el piyasası ve likitide;
Borçlanma araçları borsada işlem görebilmekte, repoya konu olabilmekte, yatırım
fonları borçlanma araçlarını portföylerine alabilmektedir.
Satış esnekliği;
Nitelikli yatırımcıya halka arz imkanı yoluyla, sadece nitelikli yatırımcıya yönelik
izahname düzenlenmeksizin halka arzda bulunulabilir.
Tahsisli satış;
100 kişiyi geçmemek kaydıyla izahnamede düzenlenmeksizin satış yapılabilir.
1 yıllık süreçte satış imkanı;
Kurul kaydına alınan borçlanma araçları, bir yıllık dönem içinde farklı vade yapısı
ve faiz oranı üzerinden satılabilir. Bir yıllık dönem içinde her ihraç için Kurul’a
başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Vade esnekliliği;
Özel sektör tahvillerinin vadeleri en az iki yıl olmak üzere serbestçe
belirlenebilmekte, sabit veya değişken faizli olarak ihraç edilebilmektedir. Kupon
ödemeleri yılda 1, 2 ya da 4 kez olabilir. İhraççının vaya tasarruf sahibinin talebine
bağlı olarak kısmen veya tamamen erken itfa edilebilir nitelikte borçlanma aracı
ihraç edilebilir.
Faiz esnekliği;
Bir göstergeye veya endekse bağlı, kısmen endeksli kısmen faiz oranlı borçlanma
aracı ihraç etme kolaylığı bulunmaktadır. Ayrıca ihraççılar esas sözleşmelerinde
veya varsa özel mevzuatlarında hüküm bulunmak şartıyla tahvillere kardan pay
verebilirler ki, bu da ihraca olan talebi artırıcı etkide bulanacaktır.
19
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
Maddesel özetleme yaptığımızda ise
2010 yılında özel sektör tahvillerinin
hız kazanmasının nedenlerini;
a) Gösterge faiz oranlarının tarihin en
düşük seviyelerinde olması,
b) Düşük sabit maliyetlerin olması,
c) Teminat ve ipotek gerekliliğinin
olmaması,
d) Vade yapısı ve faiz oranlarında
esneklik olması,
e) Kısa vadeli yüksek maliyetleri
bulunan
borçların
yeniden
yapılandırma olanağı,
f) İhraç limitleridir.
Burada belirtmemiz gereken bir not ise;
ihraççıların daha önce ihraç ettikleri ve
halen
tedavülde
olan
borçlanma
araçlarının nominal tutarı, yeni ihraç
limitinin hesaplanmasında bir indirim
kalemi olarak dikkate alınır, şartının
bulunmasıdır.
Halka açık anonim ortaklıkların ihraç
limitleri;
(1) Halka açık anonim ortaklıkların
ihraç
edebilecekleri
borçlanma
araçlarının toplam tutarı, sermaye
piyasası
mevzuatı
çerçevesinde
hazırlanmış, bağımsız denetimden
geçirilmiş ve genel kurul tarafından
onaylanmış son hesap dönemine
ilişkin yıllık finansal tablolarda yer
alan özkaynak toplamının on katını
geçemez.
(2) Halka arz edilmek suretiyle ihraç
edilecek borçlanma araçlarının toplam
tutarı,
birinci
fıkra
çerçevesinde
hesaplanan
genel
ihraç
limitinin
yarısını geçemez.
Halka
açık
olmayan
anonim
ortaklıkların ihraç limitleri;
(1) Halka açık olmayan anonim
ortaklıkların
ihraç
edebilecekleri
borçlanma araçlarının toplam tutarı,
sermaye
piyasası
mevzuatı
çerçevesinde hazırlanmış, bağımsız
denetimden geçirilmiş ve genel kurul
tarafından onaylanmış son hesap
dönemine
ilişkin
yıllık
finansal
tablolarda
yer
alan
özkaynak
toplamının altı katını geçemez.
(2) Halka arz edilmek suretiyle ihraç
edilecek borçlanma araçlarının toplam
tutarı,
birinci
fıkra
çerçevesinde
hesaplanan
genel
ihraç
limitinin
yarısını geçemez.
20
FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI…
Bankalara etkisi...
Özel sektörün bankalardan kredi
kullanması yerine reytinglerine göre
çıkaracakları tahvil, bankaların artık
bankacılık yapmasına neden olacaktır.
Kaynaklar:
Halka
arz
seferberliği
broşürleri, SPK, www.spk.gov.tr ve
www.imkb.gov.tr
Merkez Bankası'nın faizleri tarihi
düşük
seviyelerde
tutması
ve
önümüzdeki
dönemde
de
bir
değişiklik beklenmemesi borçlanacak
şirketlerin bankaların aracılığı ve
uyguladığı
yüksek
kar
marjları
olmadan finansman sağlamalarının
önünü açmıştır.
Kamunun likidite ihtiyacının azalması,
şirketlerin tahvil arzı ile finansman
sağlamaları, yatırımcı için de farklı
yatırım alanı oluşmasını sağlamıştır.
Bankacılık sektörünün karını artıran
önemli bir enstrümandan kopmalar
yaşanacak ve şirketler bankalara
ödedikleri faiz farkını daha düşük
maliyetlerle yatırımcılara ödeyecektir.
Böylece banka, kaynaklarını özel
sektördeki büyük şirketlere borç
vermek yerine, tüketiciye ve küçük
şirketlere kredi vermek durumunda
kalacaktır.
Bankalar, özel sektöre ya da büyük
şirketlere kredi vermenin yanında
ağırlığı daha küçük ve orta çaplı
kesimlere yönelik kredi vereceklerdir.
Artık
çok
büyük
şirketlerin
de
bankalardan
borçlanmaya
ihtiyacı
olmayacaktır. Bankaların pastaları bu
nedenle küçülecektir.
21
MAKRO EKONOMİ
ENFLASYON
Gıda
fiyatlarındaki
öngörülemeyen
düşüş nedeniyle beklentilerden daha
fazla
gerileyen
Mayıs
verileri
sonrasında
yıllık
enflasyonun
tek
haneye
gerilemesinin
ardından,
Haziran
ayında
da
enflasyon
beklentilerin altında kaldı. Haziran
ayında yaşanan düşüşte yine gıda
fiyatlarında yaşanan gerileme etkili
oldu.
2010 yılının Şubat ayında %14,84’e
kadar yükselen yıllık gıda enflasyonu,
Mayıs ayında sert bir düşüşle %6,66
seviyesine geriledikten sonra Haziran
ayında da %5,62 düzeyine gerilerken,
yine bu yılın Şubat ayında %10,13,
Nisan ayında %10,19 seviyelerine
yükselen yıllık TÜFE, Mayıs ve Haziran
aylarında düşüş trendi içine girerek
%8,37 seviyesine kadar gerilemiştir.
Haziran ayında tüketici fiyat endeksi
(TÜFE) %0,56, üretici fiyat endeksi
(ÜFE) %0,50 gerilerken, böylece yıllık
enflasyon TÜFE’de %8,37’ye, ÜFE’de
%7,64’e geriledi.
Grafikte de görüldüğü üzere gıda
gurubunda
yaşanan
fiyat
dalgalanmalarıyla, TÜFE’de meydana
gelen değişimlerin hemen hemen
paralel bir seyir izlediği gözönüne
alınırsa, Haziran ayında enflasyonda
yaşanan gerilemede belirleyici olan
gıda
ve
alkolsüz
içecekler
grubunundaki
dalgalanmanın
önümüzdeki dönem için de belirleyici
olacağını öngörmekteyiz.
TÜFE’nin hesaplanmasında en büyük
ağırlığa sahip olan gıda ve alkolsüz
içecekler grubunun ve TÜFE’nin 2009
yılı Ocak ayından bu yana yıllık
değişimleri
aşağıdaki
grafikte
görülmektedir.
16,00
Gıda Enflasyonu Yıllık Değişim (%)
14,00
12,00
10,00
Önümüzdeki ay düşük seviyelerde
seyretmesi beklenen sebze-meyve
fiyatları öncülüğünde gıda fiyatlarında
devam etmesi beklenen gerileme ve
diğer mevsimsel etkiler sonucunda
enflasyondaki
düşüşün
sürmesini
beklerken, Ağustos ayında Ramazan
ayı etkisiyle gıda fiyatlarında yükseliş
yaşanması muhtemeldir.
8,00
6,00
4,00
2,00
Oc
a
Şu .09
b.
Ma 09
r.0
Ni 9
s.0
Ma 9
y
Ha .09
z.0
Te 9
m
Ağ .09
u.
0
Ey 9
l.0
Ek 9
i
Ka .09
s.0
Ar 9
a.
Oc 09
a
Şu .10
b.
Ma 10
r.1
Ni 0
s.1
Ma 0
y
Ha .10
z.1
0
0,00
TÜFE
Gıda ve alkolsüz içecekler
Küresel kriz ortamının devam etmesi
ve
düşük
seyreden
enflasyon
fiyatlarının Merkez Bankası’nın faiz
artırımı konusunda elini rahatlattığını
düşünürken, faiz artırımlarına 2011
yılının ilk çeyreğinde başlanacağını ve
yılın sonuna doğru devreye girecek
olan baz etkisi ile enflasyonun yıllık
bazda
%7,3
seviyelerinde
gerçekleşeceğini öngörüyoruz.
22
MAKRO EKONOMİ
ENFLASYON
TÜFE - Haziran
Ana
Harcama
Grupları
Genel
Gıda ve alkolsüz iç.
Alkollü iç. ve tüt.
Giyim ve ayakkabı
Konut
Ev eşyası
Sağlık
Ulaştırma
Haberleşme
Eğlence ve kültür
Eğitim
Lokanta ve oteller
Çeşitli mal ve hiz.
ÜFE - Haziran
Bir önceki Enflasyona
aya göre
Aylık
Ana
değişim
Katkı
Harcama
oranı(%)
Grupları
-0,56
-2,52
-0,01
0,35
0,46
0,37
0,01
-0,42
0,70
-0,10
1,04
0,20
-0,25
-0,56
-0,70
0,00
0,03
0,08
0,03
0,00
-0,06
0,03
0,00
0,03
0,01
-0,01
Genel
Tarım
Sanayi
*Madencilik
*İmalat
Gıda
Tekstil
Petrol Ür.
Kimyasal Ür.
Ana Metal
Makine
*Enerji
Bir önceki Enflasyona
aya göre
Aylık
değişim
Katkı
oranı(%)
-0,50
-0,70
-0,45
-1,88
-0,50
-0,34
1,13
-2,74
-0,41
-3,56
0,49
0,33
-0,50
-0,12
-0,37
-0,05
-0,36
-0,07
0,08
-0,16
-0,03
-0,33
0,03
0,02
Yukarıdaki tabloda Haziran ayında TÜFE ve ÜFE’nin alt kalemleri ve enflasyona
aylık katkıları görülmektedir. Bir önceki aya göre %2,52 oranında gerileyerek
TÜFE alt grupları arasında en fazla gerileme gösteren ve grup içinde en büyük
ağırlığa sahip olan gıda ve alkolsüz içecek grubu, TÜFE’nin eksi çıkmasında -0,70
puan etki göstererek en büyük katkıyı sağladı.
Gıda grubunda yaşanan gerilemede, mevsimsel etkilerden dolayı taze sebze ve
meyve fiyatlarında yaşanan düşüşün yanı sıra, dana eti et fiyatlarındaki %2,15
düşüş ve tavuk eti fiyatlarındaki %9,83 oranındaki gerilemenin etkili olduğunu
görmekteyiz.
Gıda grubunun yanı sıra alkollü içecek ve tütün (%-0,01), petrol fiyatlarındaki
gerileme nedeniyle ulaştırma (%-0,42), eğlence ve kültür (%-0,10) ve çeşitli mal
ve hizmetler ürün gruplarındaki azalma da TÜFE’deki gerilemede etkili oldu.
Fiyat artışlarında ise %1,04 ile en fazla artış gösteren eğitim grubu TÜFE’yi 0,03
puan yukarı çekerek, TÜFE’deki düşüşü sınırlayıcı etki yarattı. Yanı sıra geçen aya
göre %0,70 artış gösteren haberleşme grubunun TÜFE’ye katkısı +0,03 puan
olurken, konut grubu fiyatlarındaki %0,46 artış da TÜFE’yi 0,08 puan yukarı
çekti. Giyim grubunda da fiyatların son iki yılın Haziran ayının aksine bu yıl bir
miktar artış göstermesi dikkat çekti.
ÜFE'yi oluşturan sektörlerin oluşturduğu enflasyon rakamlarını incelediğimizde
ise, tarım fiyatlarındaki %0.70’lık gerileme ve sanayi grubu fiyatlarındaki
%0.45’lik düşüş ÜFE’deki geri çekilmede etkili oldu. Tarımda mevsim koşulların
nedeniyle tarımsal ürün fiyatlarında yaşanan gerileme bu düşüşte etkili olurken,
Sanayi grubunda emtia ve enerji fiyatlarındaki gerileme ÜFE’deki düşüşü
destekledi.
23
MAKRO EKONOMİ
ENFLASYON
ÜFE
TÜFE
ÜFE
TÜFE
Oca.08
6,44
8,17
0,42
0,80
Şub.08
8,15
9,10
2,56
1,29
Mar.08
10,50
9,15
3,17
0,96
Nis.08
14,56
9,66
4,50
1,68
May.08
16,53
10,74
2,12
1,49
Haz.08
17,03
10,61
0,32
-0,36
Tem.08
18,41
12,06
1,25
0,58
-0,24
Ağu.08
14,67
11,77
-2,34
Eyl.08
12,49
11,13
-0,90
0,45
2,60
20,00
Yıllık Enflasyon(%)
15,00
10,00
5,00
0,00
-5,00
Eki.08
13,29
11,99
0,57
Kas.08
12,25
10,76
-0,03
0,83
Ara.08
8,11
10,06
-3,54
-0,41
Oca.09
7,90
9,50
0,23
0,29
Şub.09
6,43
7,73
1,17
-0,34
Mar.09
3,46
7,89
0,29
1,1
10,00
Nis.09
-0,35
6,13
0,65
0,02
8,00
May.09
-2,46
5,24
-0,05
0,64
6,00
Haz.09
-1,86
5,73
0,94
0,11
4,00
Tem.09
-3,75
5,39
-0,71
0,25
2,00
Ağu.09
-1,04
5,33
0,42
-0,3
0,00
Eyl.09
0,47
5,27
0,62
0,39
-2,00
Eki.09
0,19
5,08
0,28
2,41
-4,00
Kas.09
1,51
5,53
1,29
1,27
Ara.09
5,93
6,53
0,66
0,53
Oca.10
6,30
8,19
0,58
1,85
Şub.10
6,82
10,13
1,66
1,45
Mar.10
8,58
9,56
1,94
0,58
Nis.10
10,42
10,19
2,35
0,6
May.10
9,21
9,10
-1,15
-0,36
Haz.10
7,64
8,37
-0,5
-0,56
16,00
YILLIKÜFE
YILLIKTÜFE
AylıkEnflasyon(%)
14,00
12,00
-6,00
Oca.00
Haz.00
Kas.00
Nis.01
Eyl.01
Şub.02
Tem.02
Ara.02
May.03
Eki.03
Mar.04
Ağu.04
Oca.05
Haz.05
Kas.05
Nis.06
Eyl.06
Şub.07
Tem.07
Ara.07
May.08
Eki.08
Mar.09
Ağu.09
Oca.10
Haz.10
AYLIK (%)
Oc
a.0
5
Ha
z.0
5
Ka
s.0
5
Ni
s.0
6
Ey
l.0
6
Şu
b.
07
Te
m.
07
Ar
a.0
7
Ma
y.0
8
Ek
i.0
8
Ma
r.0
9
Ağ
u.
09
Oc
a.1
0
Ha
z.1
0
YILLIK (%)
AYLIK ÜFE
AYLIK TÜFE
24
MAKRO EKONOMİ
SANAYİ ÜRETİMİ
Sanayi Üretimi - Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Değişim (%)
30,0
25,3
21,2
18,0
20,0
17,3
12,3
15,6
7,0
3,2
8,4
Ek
im
K
as
ım
ğu
st
os
Ey
lü
l
-10,1
-9,0
-6,3
-8,9
-6,8
-13,3
-17,6
-21,4
-20,9
-2,2
A
m
uz
ra
n
Te
m
H
az
i
M
ay
ıs
is
an
N
M
ar
t
at
Şu
b
ca
k
-3,6 -4,3
-10,0
-20,0
6,5
3,8
2,6
0,0
O
8,0
2,4
ra
lık
11,6
A
10,0
-18,7
-17,8
-23,8
-30,0
2008
2009
2010
Mayıs ayında sanayi üretiminde güçlü toparlanma biraz ivme kaydetse de
devam etti. Bir önceki aya göre %3,7 oranında artış gösteren sanayi üretimi,
geçen yılın aynı ayına göre %15,6 düzeyinde artış gösterdi. Takvim etkisinden
arındırılmış endeks, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,1 oranında artış
kaydederken, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ise
önceki aya göre %1,9 artış göstererek Kasım 2009’dan beri en yüksek
büyümeyi kaydetti.
Aylık bazda arındırılmış serilerde görülen artış, Mayıs ayı itibarıyla ekonomik
aktivitede hareketlenme yaşandığını gösteriyor olsa da, geçen yılın aynı ayına
göre sanayide büyüme hızı son dört aylık sürecin en düşüğü olurken bunun,
giderek zayıflayan düşük baz etkisinin bir sonucu olduğunu ve bu etkinin
giderek daha da azalacağını söyleyebiliriz.
Giderek zayıflayan baz etkisinin yanı sıra, en büyük ihracat kapımız olan
Avrupa’ya yapılan ihracatta, bölgedeki borç krizi nedeniyle yavaşlama olacağı
beklentimize paralel, sanayi üretimi artış hızında ilerleyen aylarda yavaşlama
görüleceğini düşünmekteyiz.
Öte yandan Nisan ve Mayıs ayındaki güçlü sanayi üretimi verilerinin ardından
ikinci çeyrekte de büyüme verilerinin kuvvetli olmasını bekliyoruz. 2010 yılının
ikinci yarısı ve 2011 yıl için dış piyasalardaki risk algısı artmış olsa da,
Türkiye’nin, kredi notu artırımı beklentilerinin etkisiyle ve erken seçim riskinin
de son Anayasa Mahkemesi kararıyla kısmen azalması nedeniyle gelişmekte
olan ülkeler arasında göreli güçlü konumunu koruması mümkün görünüyor.
25
MAKRO EKONOMİ
SANAYİ ÜRETİMİ
Mayıs ayında ana sanayi grupları
sınıflamasına göre geçen yılın aynı
ayına göre en yüksek artış %22,9
ile aramalı imalatında görülürken,
sermaye
malı
imalatı
%22,
dayanıklı tüketim malı imalatı
%13,1 ve dayanıksız tüketim malı
imalatı %7,2 artış gösterdi. Enerji
üretimi ise %7 oranında artış
gösterdi.
İmalat
sanayi
alt
sektörleri
arasında ise bir önceki yıl aynı
döneme göre en yüksek artış,
%57,1
ile
başka
yerde
sınıflandırılmamış elektrikli makine
ve cihazların imalatında görülmüş,
onu %40,4 ile tıbbi ürünler imalatı,
%28,6 ile de makina ve techizat
hariç
metal
ürünleri
imalatı
izlemiştir.
Bir önceki aya göre ise sektörlerin
çoğunda üretim artışı görülürken,
otomotiv
sektöründeki
üretim
artışlarına bağlı olarak bir önceki
yılın aynı ayına göre üretimi en
hızlı
artan
önemli
sektörlerin
başında %26 ile otomotiv sektörü
yer aldı.
Bu sektörü %24.1 ile makina ve
teçhizat üretimi izlerken, tekstil
sektöründe
büyüme
oranı
da
%22’yi
aştı.
Metalik
olmayan
mineral ürün üretiminde üretim
artışı %18 oldu. Geçen aya göre
daha iyi performans gösteren
kimyasal
ürünler
sektöründe
büyüme %11.7 olurken, ana metal
sanayiinde de üretim artışı %10’u
aştı. Gıda ve içecek sektörü ise
belli başlı sektörler içinde %7.6 ile
en yavaş büyüyen sektör oldu.
Mayıs Ayı Sanayi Üretimindeki Değişimler (%)
Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre
Aramalı İmalatı
Dayanıklı Tüketim Malı İmalatı
Dayanıksız Tüketim Malı İmalatı
Enerji
Sermaye Malı İmalatı
Madencilik ve Taşocakcılığı
İmalat Sanayi
Gıda ürünleri ve içecek imalatı
Tütün ürünleri İmalatı
Tekstil ürünleri İmalatı
Giyim eşyası imalatı
Derinin tabaklanması ve işlenmesi
Ağaç ve ağaç mantarı ürünleri imalatı (mob. hariç)
Kağıt hamuru, kağıt ve kağıt ürünleri imalatı
Basım ve yayım
Kok kömürü rafine edilmiş petrol ürünleri
Kimyasal madde ve ürünleri imalatı
Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı
Metalik olmayan diğer mineral ürünleri imalatı
Ana metal sanayii
Makina ve teçhizat hariç; metal ürünleri imalatı
B.y.s. Makine ve teçhizat imalatı
Büro makineleri ve bilgisayar imalatı
B.y.s elektrikli makine ve cihazların imalatı
Radyo, TV, haberleşme teçhizatı ve cihazları iml.
Tıbbi hassas ve optik aletler ile,saat imalatı
Motorlu kara taşıtı, Römork ve y.römork iml.
Diğer ulaşım araçlarının imalatı
Mobilya imalatı b.y.s.diğer imalatlar
Elektrik, Gaz, Buhar ve Sıcak Su Ürt. ve Dağıtımı
22,9
13,1
7,2
7,0
22,0
13,3
16,5
7,6
-41,3
22,1
14,6
4,3
24,5
6,4
19,0
9,2
11,7
22,6
18,0
10,2
28,6
24,1
-54,1
57,1
15,1
40,4
26,0
-10,1
11,3
9,4
26
DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSI
Haziran ayı başında yatırımcıların
Euro
Bölgesine
yönelik
risk
algılamasındaki bozulmayla birlikle
global
borsalarda
büyük
değer
kayıpları yaşanırken, Haziran sonunda
gerçekleştirilen G20 toplantısından
somut kararlar çıkmamasına rağmen,
toplantıdaki
iyimser
mesajlar,
ülkelerin 2013 yılına kadar kamu
açıklarını yarı yarıya azaltma ve
2016'ya kadar da borç yüklerini
istikrarlı seviyeye indirme taahhüdü,
bankalara vergi kararı çıkmaması ve
sermaye zorunlulukları konusunun da
ileri bir tarihe ertelenmiş olması
global borsalarda iyimser bir havanın
oluşmasına neden olmuştur.
Fakat
Haziran’ın
son
haftasında
yaşanan
bu
iyimserlik,
Çin
ekonomisine ilişkin hayal kırıklığı
yaratan verilerle kısa sürdü ve
küresel borsalarda satış baskısını
başlattı. Asya tarafındaki kaygılar
sadece
Çin
kaynaklı
değildi,
Japonya’da
da
beklentileri
aşan
işsizlik oranı ve sanayi üretim verisi
morallerin iyice bozulmasına neden
oldu.
Asıl vurucu darbe ise Avrupa Merkez
Bankası’ndan geldi. Avrupa Merkez
Bankası, 1 Temmuz Perşembe günü
sona erecek bir yıllık 442 milyar euro
tutarındaki
bankalara
kredi
programını
yenilememe
kararı
alırken, %1 faiz oranı ile sağlanan bu
likiditeden en fazla fayda sağlayan
Yunanistan, İspanya, Portekiz ve
İrlanda’nın
risk
primleri
rekor
seviyelere yükseldi.
Aynı dönemde uluslararası kredi
derecelendirme kuruluşu Moody’s’in
Bağımsız Devletler Topluluğu ve Doğu
Avrupa Bölgesinde bankaların mevcut
döviz kredileri nedeniyle risk altında
olduklarını ve durumun bölgedeki
birçok banka notu üzerinde baskı
yaratmayı sürdüreceği belirtmesi risk
algılamasını daha da artırdı.
DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSLARI
Ülke
Endeks
AMERİKA
Brezilya
Bovespa
ABD
S&P 500
ABD
Nasdaq Composite
ABD
Dow Jones
Peru
PERU LIMA GENERAL I
Arjantin
Merval
Meksika
Bolsa Index
Venezuella
Venezuela Stock Mkt.
ASYA / PASİFİK
Çin
Shanghai Composite
Avustralya
All Ordinaries Index
Japonya
Nikkei 225
Hong Kong
Hang Sang
Tayvan
Taiwan Taiex Index
Avusturya
ATX Index
Rusya
RTS
İsrail
Tel Aviv
Güney Kore
Kospi
Vietnam
Vnindex
Hindistan
Mumbai Sensex
Malezya
Kuala Lumpur Comp Ind
Endonezya
Jakarta JSX
AVRUPA / AFRİKA / ORTADOĞU
Yunanistan
ASE
B.A.E
DFM General Index
İspanya
IBEX 35
İtalya
Mibtel
Portekiz
PSI 20
Fransa
CAC 40
Kuveyt
Kuwait Stock Exc.
B.A.E
Abu Dhabi Sec. Market
Norveç
OSE Benchmark Index
Bahreyn
Bahrain Stock Exc.
İsviçre
Swiss Market Index
İngiltere
FTSE 100
Hollanda
Amsterdam
Güney Afrika
JSE
Polonya
Varşova
Almanya
DAX
Çek CuM.
Prague Stock Exch
Pakistan
Karachi 100 Index
İsveç
Stockholm 30
Macaristan
Budapeşte
Türkiye
IMKB-100
Danimarka
Copenhagen (KAX)
MSCI ENDEKSLERİ (USD)
MSCI DÜNYA ENDEKSİ (USD)
MSCI EM AVRUPA (USD)
MSCI EM LATİN AMERİKA (USD)
MSCI EMERGING MARKETS (USD)
MSCI EM ASYA (USD)
MSCI TÜRKİYE
Yıl Başından
Bugüne
Değişim (%)
-7,45
-4,02
-3,33
-2,77
-2,48
-1,35
-0,50
19,95
-26,30
-10,42
-9,58
-8,33
-7,07
-6,39
-5,60
-4,86
0,94
0,95
1,07
3,40
15,06
-30,56
-16,84
-15,57
-12,92
-12,07
-10,11
-8,20
-7,85
-7,22
-6,31
-5,96
-5,68
-3,79
-2,19
0,97
1,31
2,10
6,22
6,46
6,72
8,56
18,47
-7,38
-6,66
-6,41
-4,06
-3,15
7,96
NOT: Endekslerin 08.07.2010 kapanışları kullanılmıştır.
27
DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSI
Kendi grubundaki ülke endekslerinde
yıl
başından
beri
büyük
değer
kayıpları
yaşanırken,
İMKB-100
endeksi yılbaşından bugüne %8,56
değer kazancıyla ön plana çıkmıştır.
Türkiye ekonomisinin 2010’un ilk
çeyreğinde bir önceki yılın aynı
dönemine
göre
%11,7
oranında
büyüme göstererek OECD ülkeleri
arasında
ilk
sıraya
oturması,
TBMM’nin tatile gireceği 16 Temmuz’a
kadar
mali
kuralın
yasalaşacağı
beklentisi,
beklentilerden düşük
gelen enflasyon rakamlarının faizler
üzerinde baskı yaratarak bankacılık
sektör
hisselerinin
karlılıklarına
olumlu yansıyacağı öngörüleri ve
Anayasa
Mahkemesi’nin
Anayasa
Değişiklik paketine ilişkin kararıyla
birlikte
erken
seçim
olasılığının
gündemden
kalkması
ve
referandumun
belirlenen
tarihte
yapılacak
olması
İMKB-100
endeksinin
yurt
dışındaki
bu
olumsuzluklara
direnmesini
sağlamıştır.
ABD’de bilanço sezonuna ilişkin olumlu
beklentilerle ve Avrupa’da banka stres
testlerinin detayının belli olmasıyla
artan iyimserlik, IMF’nin global büyüme
tahminini %4,2 seviyesinden %4,6
seviyesine yükseltmesiyle devam etti.
Her ne kadar bilanço sezonunun güçlü
geçeceği beklentisi piyasalarda hakim
olsa
da
2.çeyrek
bilançolarında
1.çeyrekte olduğu kadar yüksek kar
beklenmemektedir.
Avrupa’da özellikle ikinci çeyrekte
etkinliğini iyice artıran borç krizinin
bankacılık sektörüne yansımaları ve
finansal
regülasyon
yüzünden
bankaların
karlılıklarına
ilişkin
beklentiler de bozulmuştur.
Bu nedenle bilanço sezonuyla kesintisiz
bir yükseliş beklemek yerine, dalgalı
bir piyasa görmeye hazırlıklı olmak
gerekmektedir.
Global piyasalardaki kötümser hava,
kredi programını yenilemeyeceğini
açıklayan Avrupa Merkez Bankası’nın
düzenlediği 3 aylık ihalelerin başarılı
geçmesiyle dağılırken, Avrupa Birliği
Komisyonu’nun Ekonomik ve Parasal
İşlerden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’in,
Avrupa’da 23 Temmuz’da açıklanacak
bankacılık stres testleri öncesinde
piyasaları
rahatlatmaya
çabaları
başarılı oldu.
Öte yandan ABD’de 12 Temmuz’da
Alcoa ile başlayacak 2.çeyrek bilanço
sezonunun güçlü geçeceğine ilişkin
beklentiler de piyasalardaki ivmenin
hız kazanmasını sağladı.
28
ABD DOLARININ 2010 YILI PERFORMANSI
Haziran ayı başında yatırımcıların
Euro
Bölgesi’ne
yönelik
risk
algılamasındaki bozulmayla birlikle
Euro, Dolar karşısında hızla değer
kaybederek, 7 Haziran’da 1,1914
seviyesini test etti ki, bu seviye
Mart 2006’dan bu yana en görülen
düşük seviye olmuştur.
Ayın geri kalan döneminde ise,
ABD ekonomisindeki toparlanma
sürecine ilişkin endişelerin yeniden
gündeme
gelmesi
nedeniyle
euro/dolar paritesinde toparlanma
hareketleri başlamıştır.
Özellikle ABD’de son dönemde
haftalık işsizlik maaşı başvuruları,
ISM imalat verisi ve bekleyen
konut
satışları
gibi
makro
ekonomik verilerin kötüleşmesi,
ekonomik toparlanma kaygılarını
derinleştirirken, ABD borsalarında
yaşanan
satıcılı
seyir,
global
borsalara
da
öncülük
etmeye
başladı.
Bu
durumda
da,
Euro/dolar
paritesinde Avrupa kökenli ülke
borçlarına dair kaygılar yerini,
makro ekonomik verilerde yaşanan
bozulma
nedeniyle
ABD
ekonomisine
ilişkin
endişelere
bırakınca dolar euroya karşı değer
kaybetmeye başladı.
Bu
süreçte
442
milyar
euro
tutarındaki
bankalara
kredi
programını yenilememe kararı alan
Avrupa
Merkez
Bankası’nın
düzenlediği
3
aylık
tahvil
ihalelerinin başarılı geçmesi ve
Avrupa’da 23 Temmuz’dan itibaren
açıklanamaya
başlanacak
olan
stres
testlerinin
sonuçlarının
beklendiği kadar kötü olmayacağı
beklentisi de euroyu destekleyici
etki yarattı.
EURUSD
USDHUF
USDPLN
USDBGN
USDLVL
USDLTL
USDDKK
USDRON
USDALL
USDCZK
USDMAD
USDTND
USDNOK
USDSEK
USDCHF
USDGBP
USDKES
USDBRL
USDCLP
USDTL
USDZAR
USDKRW
USDRUB
USDDZD
USDEGP
USDILS
USDARS
USDKWD
USDINR
USDTWD
USDIRR
USDPKR
USDCAD
USDSGD
USDJMD
USDHKD
USDHNL
USDCNY
USDBEC
USDSKK
USDSAR
USDQAR
USDJOD
USDMXN
USDUAH
USDPEN
USDJPY
USDIDR
USDTHB
USDMYR
USDSDD
EURO/DOLAR
MACAR FORINTI
POLONYA ZLOTY
BULGAR LEVI
LETONYA LATI
LITVANYA LITASI
DANIMARKA KRONU
ROMANYA RONU
ARNAVUTLUK LEKE
CEK KORUNASI
MOROCCAN DIRHAM
TUNUS DINARI
NORVEC KRONU
ISVEC KRONU
ISVICRE FRANGI
USD/INGILIZ STERLINI
KENYA SILINI
BREZILYA REALI
SILI PESOSU
TURK LIRASI
GUNEY AFRIKA RANDI
KORE WONU
RUS RUBLESI
CEZAYIR DINARI
MISIR PAUNDU
ISRAIL SHEKELI
ARJANTIN PESOSU
KUVEYT DINARI
HINDISTAN RUPEESI
TAYVAN DOLARI
IRAN RIYALI
PAKISTAN RUPEESI
KANADA DOLARI
SINGAPUR DOLARI
JAMAIKA DOLARI
HONG KONG DOLARI
HONDURAS LEMPIRASI
CIN YUANI
BELCIKA FRANGI
SLOVAK KORUNASI
SUUDI ARABISTAN
KATAR RIYALI
URDUN DINARI
MEKSIKA PESOSU
UKRAYNA HRYVNIA
PERU SOLU
JAPON YENI
ENDONEZYA RUPIAH
THAI BAHT
MALEZYA RINGGIT
SUDAN DINARI
Yıl Başından Bugüne
Değişim (%)
-11,51
17,16
12,37
13,07
13,23
12,98
13,21
12,63
13,08
8,60
11,07
11,60
9,96
5,14
1,45
6,64
7,35
1,35
4,78
3,46
2,21
3,17
2,53
2,87
3,40
2,08
2,73
0,91
0,57
0,64
1,09
1,45
-0,99
-1,62
-1,80
0,44
0,04
-0,76
0,00
0,00
-0,02
-0,01
0,00
-2,13
-1,75
-2,23
-4,88
-4,31
-3,14
-6,95
2,00
NOT: Veriler 08.07.2010 tarihinde saat 17:55’de güncellenmiştir.
29
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ P/BV KARŞILAŞTIRMASI
ORT.
1,80
1,3%
Gelişm ekte Olan Ülkeler ve Türkiye
Bankacılık Sektörü Ortalam a P/BV
Karşılaştırm ası
Gelişm ekte olan ülkeler
az
.1
0
H
is
.1
0
N
.1
0
Şu
b
Ek
i .0
9
A
ra
.0
9
1,89
2,00
1,92
1,90
1,79
1,80
1,75
1,80
1,72
1,70
1,62
1,71 1,78
1,70
1,84
1,60
1,49
1,62
1,60 1,47
1,62
1,74
1,54
1,50
1,55
1,531,53 1,52
1,40
1,461,46
1,49
1,30
1,36
1,20 1,28 1,27
1,10
1,00
ğu
.0
9
Yurt dışında bu olumlu gelişmeler
yaşanırken,
yurt
içinde
açıklanan
enflasyon rakamlarının faiz artırımına
ilişkin beklentileri öteleyerek bankaların
bu durumdan kar sağlayacağı öngörüsü,
mali kuralın TBMM’nin tatile girmeden
önce yasalaşacağı beklentisi ve Anayasa
Mahkemesinin
Anayasa
Değişiklik
paketinin referanduma götürülmesine
ilişkin kararı, Haziran ayı başında
%1,62x seviyesine kadar gerileyen Türk
Bankacılık
sektörü
P/BV
değerinin
toparlanarak 1,80x seviyesine kadar
yükselmesini
sağlamış
ve
Türk
bankacılık
sektörü
P/BV
değeri
gelişmekte olan ülkelerin bankacılık
sektörü P/BV değerine göre %1,3
oranında primli hale gelmiştir.
P/BV
2,22
2,20
1,04
1,95
3,25
2,26
0,89
2,13
2,33
1,70
0,94
1,26
0,91
2,86
1,17
1,27
2,23
NOT: 07 Temmuz Kapanışları Kullanılmıştır.
A
Ardından Avrupa bankalarına ait stres
detayların
testlerine
ilişkin
bazı
açıklanmasıyla belirsizliğin biraz olsun
azalması ve stres testine tabi tutulan
bazı
bankaların
testi
başarıyla
sonuçlandıracıklarına
yönelik
açıklamaları, finansal sektör hisselerine
destek olurken, genel olarak bankacılık
sektörü
P/BV
değerlerinde
de
toparlanma yaşanmasını sağlamıştır.
ORT.
1,78
İSKONTO /PRİM
Kaynak: Bloomberg
az
.0
9
Finans sistemine yönelik olarak alınan
veya
alınması
planlanan
tedbirler
piyasalarda kaygı yaratmaya devam
ederken, G-20 Zirvesi’nden bankalara
global bir vergi uygulanması konusunda
bir karar çıkmaması piyasalar tarafından
olumlu karşılandı.
TEMMUZ 2010
HİSSE
AKBNK
ALBRK
ALNTF
ASYAB
DENIZ
FINBN
FORTS
GARAN
HALKB
ISCTR
SKBNK
TEBNK
TEKST
TKBNK
TSKB
VAKBN
YKBNK
ÜLKE
P/BV
ARJANTIN
1,48
BREZİLYA
1,86
ÇEK CUM.
1,82
ÇİN
2,05
HINDISTAN
1,79
İSRAİL
0,89
KORE
0,94
MACARİSTAN 1,09
MEKSİKA
2,79
MISIR
2,10
POLONYA
2,01
RUSYA
1,85
ŞİLİ
3,41
TAYLAND
1,57
TAYVAN
1,00
H
Haziran ayı başında, Avrupa’daki borç
krizinin bankacılık sektörüne yayılması
riski piyasalar üzerinde bankacılık sektör
hisseleri öncülüğünde baskı yaratırken,
gelişmekte olan ülkelerin bankacılık
sektörü ortalama P/BV değeri 1,71x
seviyelerine
kadar
gerilemiş,
Türk
bankacılık sektörü ortalama P/BV değeri
de bankacılık hisselerinde yaşanan kar
realizasyonları ile 1,62 seviyesine kadar
geri çekilerek, %5,3 oranında iskontolu
işlem görür hale gelmişti.
Türkiye
30
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ P/BV KARŞILAŞTIRMASI
Gelişmekte olan ülkelerin 2010 yılı için
tahmini P/BV değerlerini incelediğimizde
ise, Şili ve Brezilya dışında kalan
ülkelerin
P/BV
değerlerinde
düşüş
yaşanması beklenmektedir.
Tahmini
P/BV
değerlerine
göre
gelişmekte olan ülkelerin bankacılık
sektörü ortalama P/BV değerinin 1,67
seviyesine
gerilemesi
beklenirken,
Türkiye’nin şu an 1,80x seviyesinde
bulunan
bankacılık
sektörü
P/BV
değerinin 1,65x seviyesine gerilemesi
beklenmektedir.
31
İMKB HİSSE SENETLERİ
GLOBAL FİNANS SEKTÖRÜ VE SEGMENTLERE GÖRE F/K KARŞILAŞTIRMASI
F/K
TAYLAND
TAYVAN
KORE
HINDISTAN
ÇİN
RUSYA
POLONYA
İSRAİL
MACARİSTAN
MISIR
ÇEK CUM.
MEKSİKA
ŞİLİ
BREZİLYA
ARJANTIN
E.M.ORT.
TüRKİYE
EM'LERE
GÖRE
İSKONTO
/PRIM
ABD
ABD'YE
GÖRE
ISKONTO
/PRIM
ALMANYA
FRANSA
İNGİLTERE
HAZİRAN 2010
SEKTÖR
GYMO
SİGORTA BANKALAR
ORT.
13,0
31,0
18,4
25,7
16,6
29,6
21,3
8,4
11,1
14,8
11,8
13,8
14,2
14,4
7,7
16,8
10,9
8,7
14,3
25,3
28,9
2,9
19,1
6,3
65,5
15,6
16,6
35,8
21,3
38,2
29,7
16,2
13,5
16,1
19,7
21,0
26,3
-
13,3
45,3
17,3
14,9
10,8
29,7
19,6
9,8
10,0
9,8
11,8
13,8
13,8
14,1
8,1
16,1
9,5
-34,8%
6,9%
-
-41,3%
20,1
48,5
12,8
17,5
-45,6%
-56,7%
-
-45,9%
15,1
15,3
18,2
79,0
16,9
4,5
12,2
11,8
12,9
13,8
9,9
18,3
TEMMUZ 2010
F/K
SEKTÖR
ORT.
TAYLAND
TAYVAN
KORE
HINDISTAN
ÇİN
RUSYA
POLONYA
İSRAİL
MACARİSTAN
MISIR
ÇEK CUM.
MEKSİKA
ŞİLİ
BREZİLYA
ARJANTIN
E.M.ORT.
TüRKİYE
14,1
35,4
17,0
31,8
17,1
30,2
21,6
8,3
11,4
13,9
11,5
16,2
14,7
14,9
7,9
17,7
11,3
18,4
15,1
16,2
25,3
23,5
29,3
-
14,2
63,0
17,0
15,3
11,1
30,2
19,6
9,7
10,2
10,0
11,5
18,3
15,4
14,8
8,2
17,9
10,4
-36,2%
-6,9%
-
-42,1%
20,3
48,2
13,8
17,5
-44,4%
-51,1%
-
-40,6%
13,1
17,4
19,6
76,9
19,7
5,6
7,7
8,6
13,6
13,6
11,1
22,0
EM'LERE
GÖRE
İSKONTO
/PRIM
ABD
ABD'YE
GÖRE
ISKONTO
/PRIM
ALMANYA
FRANSA
İNGİLTERE
GYMO
11,3
16,3
26,2
29,3
57,6
18,5
6,6
74,2
14,0
SİGORTA BANKALAR
18,4
39,7
23,7
43,8
34,1
15,8
15 gelişmekte olan ülkenin finans sektörü F/K ortalamalarını ve de kırılımlarını
Türkiye ile kıyasladığımızda, Haziran ayı başında 10,9x F/K oranıyla gelişmekte
olan ülkeler arasında Arjantin ve İsrail’den sonra en düşük F/K oranına sahip
olan Türkiye, gelişmekte olan ülkelere göre %34,8 oranında iskontolu işlem
görürken, Temmuz ayına başlarken Türkiye’nin finans sektörü ortalama F/K
oranı 11,3x’e yükselmiş, ancak özellikle Hindistan’nın finans sektörü ortalamala
F/K’sında yaşanan sert yükselişin, gelişmekte olan ülkelerin ortalama F/K
oranını yukarı çekmesi sonrasında, Türkiye ile gelişmekte olan ülkeler
arasındaki iskonto oranı %36,2’ye yükselmiştir.
Yılın ilk çeyreğinde %8,6 gibi yüksek oranda bir büyüme yakalayan Hindistan,
gelişmekte olan ülkeler arasında ön plana çıkmaya başlamıştır. Yüksek oranlı
büyüme rakamlarının yanı sıra düşük maliyetli işgücü, ülkeyi üretim üssü olarak
ön plana çıkartmaktadır.
32
BANVİT
2009 yılının ilk çeyreğinde 24,8
milyon TL zarar açıklayan şirket,
2010 yılının ilk çeyreğinde 20,4
milyon TL kara geçti.
Net
karda
yaşanan
artışta
operasyonel performansta görülen
iyileşmenin yanı sıra, sigorta hasar
gelirlerinde yaşanan artış sonucu
diğer
faaliyet
gelirlerinin
yükselmesinin ve kur farkı giderinin
azalmasıyla
gerileyen
finansman
giderlerinin
katkısı
da
görülmektedir.
Kırmızı
et
fiyatlarında
yaşanan
yükseliş sonrası tabelin beyaz ete
yönelmesiyle, ilk çeyrekte beyaz et
fiyatlarında ortalama %21 oranında
artış
yaşanırken,
hem
talepte
yaşanan artış hem de fiyatlarda
yaşanan yükseliş sonrasında, 1Ç10
döneminde şirketin satış gelirleri
geçen yılın aynı dönemine göre
%37,6 oranında artışla 231,4 milyon
TL’ye çıkmıştır
“Banvit Kırmızı” markası ile %100
dana
şarküteri
ürünlerini
2009
yılında piyasaya
sunan şirket,
Beyaz
et
fiyatlarında
yaşanan
artıştan fayda sağladığı gibi kırmızı
et fiyatlarında yaşanan artıştan da
yararlanmıştır.
Mamül Piliç
İleri İşlem
Kırmızı Et
Yem
Mamül Hindi
Diğer
Toplam
31.Mar.10
143.539.606
36.535.951
25.422.193
13.834.457
4.657.818
7.409.844
231.399.869
31.Mar.09
104.473.970
25.590.654
8.832.362
19.387.738
5.766.350
4.068.196
168.119.270
Net
satışların
dağılımından
da
görüleceği
üzere
kırmızı
et
fiyatlarında yaşanan artış sonucu,
şirketin 1Ç10 döneminde kırmızı
etten elde ettiği gelir geçen yılın
aynı
dönemine
göre
%187,8
oranında artış gösterirken, kırmızı
etin toplam satış gelirleri içindeki
payı
da
%5,3’ten
%11’e
yükselmiştir.
Kırmızı et fiyatlarında yaşanan fiyat
artışının beyaz ete olan talebi
arttırdığı görülürken, ithalat ile
kırmızı
et
fiyatlarındaki
artışın
önüne geçilmeye çalışılmış, ancak
gerçekleştirilen ithalatın piyasada
önemli
miktardaki
arz
açığını
kapatmakta
tek
başına
yeterli
olmayacağı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla et ithalatının kırmızı et
fiyatlarını
düşürmedeki
etkisinin
geçici olacağını ve Banvit’in kırmızı
et fiyatlarındaki artıştan her iki
yönlü
fayda
sağlamaya
devam
edeceğini söyleyebiliriz.
Ancak,
özellikle
Haziran
ayının
ağırlıklı olarak yağmurlu geçmesi
nedeniyle piknik sezonunun bir türlü
başlamaması, tavuk eti fiyatlarının
düşmesine neden olmaktadır. TÜİK
tarafından son yayınlanan Haziran
ayı enflasyon rakamlarına göre,
tavuk eti %9,83 düşüşle fiyatı en
fazla gerileme gösteren ürünler
arasında yer almaktadır.
Sektör üreticileri iç pazarda fiyatlar
nedeniyle karşı karşıya kaldıkları bu
durumu en az zararla atlatabilmek
için
ihracata
umut
bağlamıştı.
Özellikle
de
Rusya’ya
gerçekleştirilecek beyat et ihracatı
konusunda
ihracat
vizesi
alan
şirketler arasında yer alan Banvit’in
de
bu
pazardan
önemli
bir
potansiyel
yaratabileceğini
öngörüyorduk.
33
BANVİT
Ancak Rusya’nın gerçekleştireceği
ithalat için ABD ile anlaşmaya
varması,
Banvit
için
hedef
fiyatımızda
revizyona
gitmemize
neden oldu.
Buna karşın kırmızı et sektörüne
giren ve şu an sahip olduğu 20 bin
büyükbaş hayvan sayısını üç yıl
içerisinde
50
bine
çıkarmayı
hedefleyen
Banvit’in
kırmızı
et
gelirlerinde
artış
yakalayacağı
öngörümüz devam etmekte olup,
yaklaşan Ramazan ayı nedeniyle de
kırmızı
ete
ikame
olacağını
düşündüğümüz beyaz et satışlarında
yaşanan artıştan şirketin yeterli payı
alacağını beklemekteyiz.
Beklentimizi
değiştirdiğimiz
Banvit’te yeni hedef fiyatımız 6 TL
olurken, mevcut fiyata göre şirket
hisseleri %17,7 iskontolu işlem
görürken, AL yönündeki tavsiyemizi
TUT’a indirdik.
34
BİM BİRLEŞİK MAĞAZALAR A.Ş.
2010 yılının ilk çeyreğinde 66 milyon
TL kar açıklayan BİM, karında geçen
yılın aynı dönemine göre %19,7, bir
önceki çeyreğe göre ise %20
oranında
artış
yakalamayı
başarmıştır.
Yılın ilk çeyreğinde açılan 76 yeni
mağaza ile birlikte Mart ayı sonu
itibari ile mağaza sayısını 2.704'e
çıkartan şirket, yılsonuna kadar
mağaza ağına 300 yeni mağaza
eklemeyi hedeflemektedir.
Net karda yaşanan iyileşmede, 1Ç10
döneminde açılan yeni mağazaların
katkısıyla satış gelirlerinde yaşanan
yükseliş
etkili
oldu
ki
1Ç10
döneminde şirketin satış gelirleri
1Ç09
dönemine
göre
%28,8
oranında artışla 1,57 milyar TL’ye
yükseldi.
Şirketin özellikle Anadolu’da da
gerçekleştirdiği mağaza açılışlarıyla
geniş mağaza ağı avantajından
faydalanacağını düşünüyoruz.
Şirketin 1Ç10 dönemi brüt karı
geçen yılın aynı dönemine göre
%18,8 oranında artış göstermesine
maliyetlerde
yaşanan
karşın,
%31,1’lik
yükselişin
satış
gelirlerinde
yaşanan
%28,8’lik
artışın üzerinde gerçekleşmesi, 1Ç09
döneminde %18,4 seviyesinde olan
brüt kar marjının, 1Ç10 döneminde
%17 düzeyine gerilemesine neden
olmuştur.
Yanı sıra Fas’ta da faaliyetlerini 7
mağaza ile sürdüren şirketin bu
ülkedeki operasyonlarının da şirket
faaliyetlerine katkıda bulunacağını
öngörüyoruz. Hem yurt içi hem de
yurt dışı benzer şirket çarpanlarının
ortalamasına
göre
şirket
için
belirlediğimiz hedef fiyatımız %7,4
yükseliş potansiyeline işaret eden
47,50 TL’dir.
1Ç10 döneminde elde edilen FAVÖK
ise geçen yılın aynı dönemine göre
beklentilerin
üzerinde
%16,5
oranında artışla 94,5 milyon TL
seviyesine yükseldi.
1Ç09
dönemine
göre
faaliyet
giderlerinde
%19,9
oranında
yükseliş görülmesine karşın, 1Ç09
döneminde %12,8 düzeyinde olan
faaliyet giderinin ciroya oranının,
1Ç10
döneminde
%11,9’a
gerilemesi,
FAVÖK
marjındaki
gerilemeyi
sınırlayarak,
1Ç09
döneminde %6,6 seviyesinde olan
FAVÖK marjının 1Ç10 döneminde
%6 olarak gerçekleşmesine neden
olmuştur.
35
TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG
Türkiye'nin
lider
havalimanı
işletmecisi
TAV
Havalimanları,
Türkiye'de İstanbul Atatürk, Ankara
Esenboğa, İzmir Adnan Menderes
Havalimanı
ve
Antalya
Gazipaşa
Havaalanı'nı işletmektedir.
Yurtdışında ise Gürcistan'ın Tiflis ve
Batum, Tunus'un Monastir Habib
Bourguiba ve Enfidha Zine Abidine
Ben
Ali,
Makedonya'nın
Üsküp
Alexander the Great ile Ohrid'deki St
Paul
the
Apostle
Uluslararası
Havalimanları
TAV
Havalimanları
tarafından işletilmektedir.
TAV Havalimanları duty-free, yiyecekiçecek hizmetleri, yer hizmetleri, bilgi
işlem, güvenlik ve işletme hizmetleri
gibi havalimanı operasyonunun diğer
alanlarında da faaliyet gösterirken,
şirket iştirakleriyle yılda yaklaşık 300
havayolu şirketinin 375 bin uçak
seferine ve ortalama 42 milyon
yolcuya hizmet sunmaktadır.
TAV
Havalimanları
Holding’in
1Ç09’daki 28,8 milyon Euro’luk zararı
1Ç10’da
15,3
milyon
Euro’ya
gerilemiştir. Konsolide gelirler yolcu
sayısındaki %19’luk artışa paralel
%19’luk yükselişle
134,9 milyon
Euro’ya çıkarken, FAVÖK ise %7
artışla 41,4 milyon Euro’ya ulaşmıştır.
Gelirlerin büyük bir kısmı döviz (Euro
ve ABD doları) cinsindendir. 1Ç10’da
toplam faaliyet gelirlerinin %40’i
havacılık
faaliyetlerinden
(yer
hizmetleri dahil), %60’si ise havacılık
dışı faaliyetlerden gelmektedir.
Düzeltilmiş havacılık gelirleri (yer
hizmetleri gelirleri hariç) 1Ç09’de
28,6 milyon euro iken (UFRS’ye göre
24,4 milyon euro) 1Ç10’da 34,7
milyon euroya (UFRS’ye göre 29,7
milyon euro) yükselmiştir.
Gümrüksüz mağaza satışları 1Ç09’de
28,9 milyon euro iken 1Ç10’da %13
oranında artarak 32,5 milyon euro
olarak gerçekleşmiştir.
Yer hizmetleri gelirleri, 1Ç09’de 21,1
milyon euro iken 1Ç10’da %35 artarak
28,9
milyon
euroya
yükselmiştir.
TGS’nin
Istanbul,
Ankara,
Izmir,
Antalya
ve
Adana’da
faaliyetlere
başlaması gelire katkıda bulunurken,
Havaş’ın aynı dönemde hizmet verdiği
uçak sayısı (TGS hariç) %29 artış
göstermiştir.
1Ç09’de 12,1 milyon euro Gümrüksüz
mağaza hizmetleri imtiyaz gelirler,
gelirler %25 artışla 1Ç10’da 15,1
milyon euroya yükselmiştir.
Yiyecek-içecek gelirleri 1Ç09’de 7,8
milyon eurodan 1Ç10’da 9,3 milyon
euroya yükseliş göstermiştir.
Diğer gelirler 1Ç09’de 24,6 milyon euro
iken 1Ç10’da %11 artışla 27,2 milyon
euroya yükselmiştir.
Gelirlere genel olarak baktığımızda
mevsimsel
olarak
zayıf
olan
bir
çeyrekte,
şirketin
satış
gelirlerin
toplam yolcu sayısının artmasına bağlı
olarak
TL
bazında
%17
artış
kaydettiğini ve en büyük büyümeyi
kaydeden
segmentin
de
havacılık
gelirleri olduğunu görmekteyiz. Yer
hizmetlerinin gelirlerinde yaşanan %35
artışta TGS’nin Istanbul, Ankara, Izmir,
Antalya
ve
Adana’da
faaliyetlere
başlaması ve Havaş’ın hizmet verdiği
uçak sayısındaki %29’luk artışın neden
olduğunu görmekteyiz.
Düzeltilmiş
faaliyet
karı
(inşaat
gelirleri ve harcamaları hariç, garanti
yolcu gelirleri dahil) 1Ç09’de 1,3
milyon eurodan 1Ç10’da 5,2 milyon
euroya yükselmiştir.
36
TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG
Düzeltilmiş FAVÖK, 1Ç09’da 10,4
milyon eurodan 1Ç10’da %68 artışla
17,6 milyon euroya ulaşmıştır.
Düzeltilmiş FAVÖK (imtiyaz kira
ödemelerinden önceki düzeltilmiş
FVAÖK),
1Ç09’da
43,1
milyon
euro’dan
%8
oranında
artarak
1Ç10’da 46,4 milyon euro olarak
gerçekleşmiştir. Toplam FAVÖK’ün
%85’i TAV İstanbul’dan gelirken,
TAV İstanbul’un FAVÖK marjı ise
1Ç10’da
%70
seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Faaliyet giderleri,
personel ve
amortisman
giderlerindeki
artış
ağırlıklı 1Ç09’deki
116,4 milyon
euro’dan 1Ç10’da %16 oranında bir
artışla
134,7
milyon
euroya
ulaşmıştır.
İmtiyaz
kira
giderleri
1Ç10’da
Istanbul Atatürk Havalimanı için
ödenen kira giderinin azalmasının
etkisiyle
%12’lik
düşüşle
28,9
milyon euro olmuştur.
Kira
giderleri,
Atatürk
Havalimanı’nın kira sözleşmesine
istinaden DHMİ’ye yapılan kira
ödemelerini (28,3 milyon euro) ve 1
Ocak
2008
tarihinden
itibaren
işletilen Monastir Havalimanı ve
Aralık 2009’dan itibaren faaliyette
olan Enfidha Havalimanı için Tunus
Sivil Havacılık Otoritesi (OACA)’ne
yapılan kira ödemelerini (0,4 mn
euro) kapsamaktadır. Makedonya’da
imtiyaz kira bedeli (1Ç10’da 0,2
milyon euro) her iki havalimanını
kullanan yolcu sayısı 1 milyona
ulaşıncaya kadar yıllık brüt cironun
%15’idir.
Gümrüksüz mağaza ürünlerinin maliyeti
1Ç10’da 13 milyon euro olup, önceki yılın
aynı
dönemine
göre
%13
artış
yaşanmıştır.
Personel giderleri TGS, TAV Makedonya ve
Enfidha
Havalimanı
faaliyetlerinin
başlamasından dolayı personel sayısındaki
%26’lik artış kaynaklı 1Ç09’daki
36,5
milyon euro’dan 1Ç10’da %34’lük artışla
48,8 milyon euro seviyesine yükselmiştir.
Amortisman giderleri 1Ç09’da 9,1 milyon
euro iken, yeni faaliyetlerin başlaması
nedeniyle 1Ç10’da %36 artarak 12,4
milyon euroya yükselmiştir.
Tunus ve Makedonya’da yeni faaliyete
geçen havalimanlarının arttırdığı faaliyet
giderleri,
gelirlerdeki
artışı
oldukça
sınırlamıştır.
Vergi geliri (gideri) ertelenmiş vergi ile
kurumlar
vergisinden
oluşmaktadır.
1Ç09’de 5,2 milyon euro ertelenmiş vergi
gideri oluşmuşken 1Ç10’da 6,8 milyon
euro
ertelenmiş
vergi
geliri
kaydedilmiştir. Bu nedenle, toplam vergi
gideri 1Ç09’ da 6,1 milyon euro olurken,
1Ç10’ da 0,3 milyon euro olmuştur.
Finansman faaliyetlerinden sağlanan net
nakit…
Finansman faaliyetlerinden kaynaklanan
nakit akışları çoğunlukla banka borçları,
proje finansmanı borçları ve bunların geri
ödemeleriyle ilişkilidir.
Yeni kurulan Havaş Holding’te %65 pay
sahibi
olan
TAV
Havalimanları,
Havaalanları Yer Hizmetlerini (Havaş)
devralma operasyonunda yaklaşık 60
milyon euro tutarında borç kullanmıştır.
37
TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG
Havaş hisselerinin Havaş Holding’e satışından elde edilen nakit ise holding
seviyesindeki borçları azaltmak için kullanılmıştır.
2009 yılının ilk üç ayında finansman faaliyetlerinden dolayı 103 milyon euro nakit
girişi olmuştur ki Tunus Enfidha yatırımı için alınan proje finansman kredisinin
kullanılan kısmı ile bedelli sermaye artışından (57 milyon euro) kaynaklanan nakit
girişleri bu rakama dahildir.
Toplam finansal giderler 1Ç09’de 24,9 mn euro iken 1Ç10’da 15,8 mn euro
olmuştur.
Havacılık sektöründe yılın en zayıf dönemi olan ilk çeyrekteki operasyonel taraftaki
verimlilik TAV için yüksek beklentilerimizin ilk göstergesi olmuştur.
Şirketin holding düzeyinde net borcunun HAVAŞ hisse satışının tamamlanmasıyla
72 milyon Euro seviyesine gerilemesi diğer olumlu gelişmedir.
Tav Havalimanları, geçen yıl Tunus’ta Manastır ve Enfidha Havaliman’larını
kapsayan TAV Tunisie’deki %15 payını 28 milyon euro bedelle IFC’ye satarken
toplam şirket bedeli 187 mn Euro olarak gerçekleşirken, bu yıl %18’lik payını Pan
African Infrastructure Development Fund'a 39,7 milyon Euro’ya satınca toplam
şirket bedeli de 221 mn Euro’ya yükselmiş oldu.
TAV Havalimanları, Letonya'nın yıllık yolcusu yaklaşık 4 milyon 100 bin olan Riga
Uluslararası Havalimanı'nın (%10’luk yolcu artışıyla Avrupa’nın en hızlı büyüyen
havalimanları arasındadır) yaklaşık 2 milyon 800 bin yolcusunu taşıyan AirBaltic
ile %50-%50 ortaklık şeklinde Riga Uluslararası Havalimanı'nda yapılacak yeni
terminal binasının inşası ve işletimi için iyi niyet sözleşmesi ("MOU") imzalamıştır.
38
TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG
Diğer taraftan TAV Havalimanları
Holding iştiraki Havaş ile Riga'da yer
hizmetleri veren North Hub Services
ile
Riga
Havalimanı'nda
faaliyet
göstermeye de devam etmektedir.
Bu yıl için imtiyaz ödemesinin yapıldığı
göz önüne alındığında, TL’nin Euro
karşısında değer kazanması şirketin
karlılığını etkileyebilecek etken olarak
öne çıkmaktadır.
Yeni
inşaa
edilecek
terminalin
maliyetinin 100 milyon euro civarında
olması ve 2013 yılından önce hizmete
girmesi beklenmektedir.
Yenileme ve uzatma çalışmaları için 7
Ağustos 2009’da kapatılan 06-24 pisti
15 Şubat 2011 olarak öngörülen tarihten
önce,
30
Haziran’da
tekrar
inişkalkışlara açılıyor. DHMİ pistinin yeniden
devreye
girmesiyle
1
Temmuz’dan
itibaren havalimanında %10’luk kapasite
artışı öngörülüyor.
AirBaltic 2009’da Avrupa’da uçuş
noktasını en fazla artıran şirket
olurken, Riga’dan 80 uçuş noktasına
hizmet
vermektedir.
Avrupa,
İskandinavya,
Rusya,
Bağımsız
Devletler Topluluğu Devletleri ve Orta
Doğu'yu kapsayan ağında North Hub
Riga bağlantısıyla uygun aktarma
olanakları sağlamaktadır. Bu gelişme
sonuç olarak TAV’ın uzun vadeli
büyüme stratejisinin bir bacağını
oluşturmaktadır.
TAV
Havalimanları
Endonezya'da
mukim Sigma Group/PT Wira Cipta
Sukses
ile
Endonezya
Hükümeti
arasında, Endonezya'daki potansiyel
havalimanı
projelerinde
işbirliği
yapmak üzere bir iyi niyet sözleşmesi
imzalandığını açıklamıştır. Endonezya
hükümeti halen 3 büyük uluslararası
havalimanı
genişleme
projesini
tamamlamak üzeredir.
Ayrıca 30 kadar küçük havalimanı
inşa etmeyi (ki en önemlisi Bali
adasında yapılacak şeklinde yer alan
havalaminanıdır) planlamaktadır.
DHMİ’den
yapılan
açıklamaya
göre
yenilenen pist ve halen devam eden
düzenlemelerle havalimanının toplam
kapasitesi 50 milyon yolcuya çıkacak.
Söz
konusu
havalimanının
toplam
Türkiye
hava
trafiğinin
%35’ini
oluşturduğunu
düşündüğümüzde,
bu
gelişmenin başta TAV ve THY’nin yıl
sonu
beklentilerinde
pozitif
etkisi
olacağını düşünüyoruz.
TAV Havalimanları Holding %66.66 paya
sahip olduğu BTA Havalimanları Yiyecek
ve İçecek Hizmetleri'nin (BTA), İstanbul
Atatürk
Havalimanı
İç
Hatlar
Terminali'nde bulunan ve daha önce
Usaş Uçak Servisi (UCAK) tarafından
işletilen 5 adet hizmet noktasını 1
Temmuz
itibariyle
devraldığını
da
açıklamıştır. BTA'nın hizmet verdiği
toplam birim sayısı, devralınan yeni
noktalarla birlikte 138'e çıkmıştır.
2009 yıl sonu verilerine göre Bali’deki
havalimanlarının kapasitesi TAV’ın
kapasitesinin %14’üne ulaşmaktadır.
Bu gelişmede büyüme projesinin
diğer bacağını oluşturmaktadır.
39
TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG
TAV 2010 yılı içerisinde transit
yolculardan
ekstra
gelirler
elde
etmeye başlayacaktır. Diğer taraftan
DHMI’nın Haziran verilerine göre
yolcu trafindeki artış devam ediyor,
TAVHL’nin
işletiminde
olan
havalimanlarında toplam yolcu trafiği
Haziran ayında yıllık bazda %6, 2010
yılbaşından buyana ise %12 büyüme
kaydetti. İstanbul Atatürk Havalimanı
yolcu sayısında Haziran ayında yıllık
bazda %3, Ankara ve İzmir'de ise
yaklaşık %30’luk artış kaydedildi.
Enfidha’nın da etkisi ile birleşince
yılın geri kalanında daha güçlü
operasyonel sonuçlar açıklamasını
beklerken, 2010 için yolcu sayısının
4.5
milyona
yükseleceğini
öngörüyoruz.
Gelirlerin büyük bir kısmının döviz
(Euro ve ABD doları) cinsinden olması
ve Euro’daki gerileme ile birlikte
Akfen halka arzı TAVHL’nin İMKB’deki
performansını olumsuz etkilemiştir.
DCF ve benzer şirket çarpanlarına
%50’şer
ağırlık
verdiğimiz
analizimizde
hedef
fiyat
olarak
karşımıza 7,45 TL çıkmakta ve ALIM
yönünde tavsiyemizi korumaktayız.
40
TEKFEN HOLDİNG
Tekfen Holding 1Ç10 döneminde hem
konsensus beklentisi 39 milyon TL
hem de bizim beklentimiz 44 milyon
TL’nin üzerinde 67 milyon TL kar
açıklamıştır.
Karın
beklentimizin
üzerinde
gelmesinin nedeni faaliyet karının
yüksekliğinden (ki bu da gübre
fiyatlarındaki yükseliş ve stok değer
kazancı
ağırlıklıdır)
kaynaklanmaktadır.
Geçen yılın aynı döneminde elde ettiği
6 milyon TL’lik karın yıllık bazda 10
katına çıkmasının nedeni ise Toros
Tarım
tarafında
artan
gübre
fiyatlarının karlılığa olumlu etkisiyle
faaliyet
karındaki
artış,
inşaat
segmentinde
tahsil
edilemeyen
alacakların
bir
kısmının
tahsil
edilmesi ve finansal giderlerdeki
azalıştan kaynaklanmıştır.
Gübre faaliyetlerinde birinci çeyreğin
en güçlü dönem olmasından dolayı bu
segmentin yılın ikinci ve üçüncü
çeyreğinde katkısının zayıflamasını
beklemekteyiz.
Tekfen Holding’in konsolide cirosu
1Ç10’da
bir
önceki
yılın
aynı
dönemine göre taahhüt grubu ağırlıklı
olarak %7 oranında gerileyerek 602
milyon TL olmuştur.
Cirodaki
gerileme
karlılık
artışı
nedeniyle EBITDA’ya yansımadı
ve
konsolide
EBITDA
taahhüt
segmentindeki
gerilemeye
karşın
tarımsal sanayi segmentinin olumlu
katkısı ile geçen yılın aynı dönemine
göre %11’lik artışla 110 milyon TL’ye
çıkarken EBITDA marjı ise %18 oldu.
Segmentler
bazında
baktığımızda
taahhüt segmentinin gelirleri inşaat
sektöründeki yavaşlama neticesinde
%27 oranında gerilemiş ve geçen yılın
aynı döneminde toplam satışlardan
%50’lik pay alan taahhüt grubunun
payı bu dönemde %39’a düşmüştür.
Taahhüt segmentinin EBITDA marjı ise
bazı hak edişlerin alınmasıyla birlikte
%16.7’ye yükselirken bizim tahminimiz
%12,2 seviyesindeydi. Bu istisnai
duruma karşın yılın tamamı için
öngördüğümüz EBITDA marjı %11,2
seviyesindedir.
2010 yılının ilk çeyreği sektörde
krizden göreceli çıkış sürecinin devam
ettiği ancak belirgin bir iyileşmenin de
ortaya çıkmadığı bir dönem olmuştur.
Taahhüt Grubu Türkiye dahil toplam 10
ülkedeki
17
şantiyede
(üretim
biriminde) faaliyet göstermekte olup,
31 Mart 2010 itibariyle yaklaşık 1,3
milyar ABD Doları tutarında aktif iş
portföyü bulunmaktadır. Devam eden
bu
projelerin
yaklaşık
%98’i
yurtdışındadır.
Bu ortamda yılın ilk çeyreğinde, Tekfen
İnşaat’ın da dahil olduğu ATA (AzfenTekfen-AMEC)
Konsorsiyumu,
Azerbaycan’da yeni bir deniz üstü
petrol platformunun imalat ve montaj
ihalesini kazanmıştır. Toplam tutarı
334,8 milyon dolar olan projenin 163,4
milyon ABD Dolarlık kısmı Tekfen’e
aittir.
Diğer
taraftan
şirket,
geçtiğimiz
haftalarda
Tekfen Socar’ın yönetim
binası yapım işlerini içeren 235 milyon
dolarlık bir proje almıştır ki tahminimiz
yıl sonuna kadar Orta Doğu ve Hazar
Denizi bölgesinde 500 milyon dolarlık
daha
yeni
proje
elde
edeceği
yönündedir.
41
TEKFEN HOLDİNG
Gübre
fiyatlarındaki
artış
ve
hacimsel
yükseliş
ile
düşük
hammadde maliyeti sayesinde gübre
segmentinin cirosunda yıllık bazda
%14 ve 4Ç09 ile karşılaştırdığımızda
ise
%80
oranında
artış
görülmektedir.
Gübre
faaliyetlerindeki
EBITDA
marjı
1Ç09’daki
%12’nin
ve
1Ç10’daki tahminiz olan %13’e göre
ciddi artışla %18,5’e yükselmiştir.
Bu
dönemde
tarımsal
sanayi
grubunun EBITDA’ya katkısı %62
oranında olmuştur. 2010 yılı için
tahmini EBITDA marjımız ise %12
seviyesinde bulunmaktadır.
Türkiye gübre sektöründe toplam 7
üretici firma bulunmaktadır. En
güncel DPT verilerine göre, bu
üreticiler toplam 10 fabrikada 5,3
milyon ton/yıl kurulu kapasiteye
sahiptir.
Toros
Tarım,
Ceyhan/Adana,
Mersin
ve
Samsun’da kurulu üç üretim tesisi
ile Türkiye’de kurulu kimyevi gübre
kapasitesinin %38'ine sahiptir ve bu
açıdan lider konumdadır. Ayrıca, 800
kadar
bayisiyle
de
gübre
pazarındaki
liderliğini
pekiştirmektedir.
Toros Tarım 2010 yılının birinci
çeyrek döneminde 363 bin ton
üretim gerçekleştirmiştir. 2009’un
ilk çeyreğinde üretim tonajı 231 bin
ton olarak gerçekleşmişti. Ceyhan,
Mersin
ve
Samsun’daki
üretim
birimlerinin
1Ç10’daki
kapasite
kullanım oranları sırasıyla %76,
%119 ve %69 olup, toplam kapasite
kullanım oranı ise %88’dir. 2009
yılının aynı döneminde ise kapasite
kullanım oranları sırasıyla %27,
%117 ve %19, toplam kapasite
kullanım oranı ise %55 idi.
2010 yılının ilk çeyreğinde Tarımsal
Sanayinin yurtiçi gübre satış miktarı bir
önceki yılın aynı dönemine göre %19
artmıştır (Yurt içinde gübre tüketimindeki
%3’lük
düşüşe
rağmen).
Grubun
pazardaki liderliğini %35’lik pazar payı ile
2010 yılının ilk çeyreğinde de koruduğu
tahmin edilmektedir. 2009 yılının aynı
döneminde ise pazar payı %29 idi.
Terminalcilik faaliyeti kapsamında Toros
Tarım’ın,
Ceyhan
ve
Samsun
İşletmelerinin bünyesinde olmak üzere iki
adet terminali mevcuttur. 2010 yılının ilk
üç ayında toplam 798 bin ton dökme
katı/sıvı
yük
ve
genel
kargo
elleçlenmiştir.
2009
yılının
aynı
döneminde ise 512 bin ton dökme
katı/sıvı yük ve genel kargo elleçlenmişti.
Petrol
ürünleri
depolamasında
2009
yılının ilk çeyreğinde %50 civarında olan
doluluk
oranı
2010’un
ilk
çeyrek
döneminde 100%’e çıkmıştır.
Tarımsal
sanayi
ve
terminalcilik
alanlarında
son
dönem
piyasa
gelişmelerine
bakıldığında,
Türkiye’de
gübre tüketiminin 2010’un ilk çeyreğinde
2009’un aynı dönemine kıyasla azotlu
gübrelerde azaldığı, fosfatlı gübrelerde ise
arttığı tahmin edilmektedir. Terminalcilik
faaliyeti açısından ise, görece iyileşen
ekonomi ve artan dış ticaret hacmi sonucu
terminallerde
elleçlenen
yük
miktarı
2009’un aynı dönemine göre artmıştır.
2009’un ilk çeyreğinde Klasik Gübre
yurtiçi satışların ortalama fiyatı 284
ABD$/ton
iken
2010
yılının
aynı
döneminde 308 ABD$/ton’a çıkmıştır.
Emlak geliştirme segmentinin gelirleri ise
Levent ve Bodrum projeleri sayesinde
%73’lük
artışla
10.4
milyon
TL’ye
çıkmıştır.
42
TEKFEN HOLDİNG
Yüksek büyüme potansiyeli taşıyan
ekonomisi ve üretken nüfusu ile
Türkiye Avrupa’nın en çekici emlak
pazarlarından biridir. Tekfen Emlak
Geliştirme Grubu, üst seviye emlak
konusunda
uzmanlaşma
yoluna
gitmiştir. Akmerkez, Tekfen Tower,
Taksim Residences ve Yalıkavak
Tekfen
Evleri
gibi
projelerle
sektördeki yerini pekiştirmiştir.
Tekfen
Grubu,
sektördeki
faaliyetlerini 3 şirket aracılığıyla
yürütmektedir. Tekfen, 2007 yılında
Och Ziff isimli Amerikan menşeli bir
varlık yönetim şirketi ile Tekfen OZ
Gayrimenkul
Geliştirme
A.Ş.’ni
kurmuştur. Şirket, konut ve ticari
gayrimenkul projeleri geliştirmek
üzere
kurulmuştur.
Şirkette
Tekfen’in
payı
%16,4
olmakla
birlikte, Tekfen her proje özelinde
karar verme hakkına sahip olarak
hissesini toplamda %26,2’ye kadar
yükseltebilmektedir.
Tekfen Emlak Geliştirme Grubu’nun
geliştirme, inşaat veya tamamlanma
aşamasında olan altı adet projesi
bulunmaktadır.
Grubun Yalıkavak projesindeki son
konutu da Ocak 2010’da satılmıştır.
Tekfen - OZ bünyesindeki 4. Levent
Ofis Binası projesinde ince işler
imalatı safhasına geçilmiştir.
2009 yaz başında ruhsatı alınan
Kağıthane
projesinde,
2010
ilk
çeyrekte, iksa işleri ve temel altı
kazıklarının imalatı devam etmiş
2010 yılı 2. çeyrekte kaba inşaat
işlerine
başlanması
öngörülmektedir.
Tekfen-OZ’un
Rönesans
Alışveriş
Merkezleri
Yatırım
Grubu
ile
geliştirdiği İzmir’deki gayrimenkul
projesinin içinde yeraldığı bölgenin
imar planlarının yürütmesi, mahkeme
kararı ile durdurulmuştur ve konu ile
ilgili gelişmeler takip edilmektedir.
Konya
Meram-Kozağaç
Projesi’nin
geliştirme
faaliyetlerine
devam
edilmektedir.
Tekfen Emlak Geliştirme Yatırım ve
Ticaret A.Ş. %100 Tekfen Holding
A.Ş. kontrolünde bir şirket olup
geçmişte
münferiden
emlak
geliştirme
konusunda
hizmet
vermekteyken,
Tekfen
OZ
Gayrimenkul
Geliştirme
A.Ş’nin
kuruluşunu
takiben
ana
faaliyet
konusu, Tekfen OZ’un yatırım kararı
aldığı lokasyonlarda yapılacak inşaat
işlerini üstlenmek haline gelmiştir.
Bu bağlamda Tekfen Emlak Geliştirme
Yatırım ve Ticaret A.Ş yapılan inşaatın
tüm
projelendirme,
danışmanlık
mimari
ve
mühendislik
fonksiyonlarını üstlenmekte ve bu
kapsamda
bünyesinde
oluşan
maliyetleri
anlaşılmış
bir
kâr
yüzdesiyle
Tekfen
OZ’a
yansıtmaktadır.
Tekfen Turizm ve İşletmecilik A.Ş. ise
bakım
ve
işletme
hizmetlerini
yüklendiği gayrimenkullerin amacına
uygun olarak kullanılmasını temin
etmekte ve ayrıca gayrimenkullerin
bakımı
ve
onarımı
için
gerekli
çalışmaları yapmaktadır.
Gümüşlük projesinde, 2010 yılının
ilk çeyreğinde ince inşaat işleri
devam etmiş; proje Nisan 2010’da
tamamlanmıştır.
43
TEKFEN HOLDİNG
Şirketin bugün itibariyle belli başlı
faaliyetleri: Tesis yönetim hizmeti
(Tekfen Tower, Taksim Residences,
Topkapı
Arşiv,
Tekfen
Sitesi,
Yalıkavak Tekfen Evleri), yönetim
hizmet
faaliyetleri
(Holding),
kafeterya hizmeti (S-Cafe, Tekfen
Tower ve Yalıkavak Tekfen Evleri),
otopark ve oto yıkama işletmeciliği,
konferans salonu işletmeciliği, özel
yemek salonu işletmeciliği, fitness
center işletmeciliği, özel temizlik
hizmeti,
teknik
bakım
onarım
hizmetleri ve elektronik giriş kart
satışları olarak özetlenebilir.
Eurobank Tekfen A.Ş. 1989 yılında
kurulduktan sonra uzun yıllar yatırım
bankası olarak faaliyet gösteren ve 2001
yılında Bank Ekspres’i satın aldıktan
sonra mevduat bankacılığına başlayan
Tekfenbank’ın %70 hissesi 2007 yılında
EFG Holding’e satılmıştır. 2008 yılı
başında bankanın adı Eurobank Tekfen
olarak değişmiştir.
Şirketin faaliyet
alanlar ise;
4Ç09’da toparlanmaya başlayan gübre
sektörüne
yönelik
tahminlerimizdeki
revizyon
ve
iskonto
oranımızı
düşürmemiz neticesinde NAD değerimiz
olan 1.631 milyon dolara göre holding
hisseleri %30 iskonto içermekte olup,
ALIM
yönündeki
tavsiyemizi
korumaktayız.
gösterdiği
diğer
Tekfen Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş;
halihazırda 21 sigorta ve emeklilik
şirketinin yetkili acenteliğini yürüten
Tekfen Sigorta Aracılık Hizmetleri
A.Ş., tüm sigortacılık branşlarında
faaliyet göstermektedir.
2009 yılının ilk çeyreğinde kur farkı
giderinin yükselmesi ile 53 mn TL net
finansal gider kaydeden Tekfen Holding,
1Ç10 döneminde ise net finansal giderini
3 milyon TL’ye çıkarmıştır.
Tekfen Endüstri ve Ticaret A.Ş.;
Tekfen markası ile Çin’de fason olarak
imal ettirdiği aydınlatma ürünlerini
Türkiye’ye ithal edip pazarlama ve
satışını yapmaktadır. Ayrıca yurt
içinde fason olarak Fentox markası ile
ürettirdiği
insektisid
(Aerosol)
ürünlerinin Türkiye’de pazarlama ve
satışını gerçekleştirmektedir.
Papfen Joint Stock Company; Papfen
Joint Stock Company 1996 yılında
Özbekistan’da kurulmuş olup, Mart
itibariyle sermaye yapısında Tekfen’in
payı
%90,23’dür.
Muhtelif
numaralarda %100 pamuk ipliği
üretmekte olup, üretim kapasitesi
4.000 ton/yıl’dır. Üretilen iplikleri
kısmen iç piyasada satmakta, kısmen
Türkiye, Rusya ve Beyaz Rusya’ya
ihraç etmektedir.
44
TESCO KIPA
1Ç10 döneminde (1 Mart 2010 – 31
Mayıs
2010
hesap
döneminde)
Manisa Turgutlu, Ankara Polatlı ve
Armada
AVM
olmak
üzere
3
hipermarket, İzmir’de 3, Antalya’da
1 ekspres mağaza olmak üzere
toplam 7 yeni mağazada faaliyet
göstermeye başlayan Tesco Kipa,
31 Mayıs 2010 itibariyle, Türkiye
genelinde 40 hipermarket, İzmir,
Antalya, Manisa ve Aydın’da bulunan
72 ekspres mağazası olmak üzere,
toplam 112 mağazası ile 261.568
metrekare
net
satış
alanına
ulaşmıştır.
Ayrıca, şirketin İzmir’de 2 akaryakıt
istasyonu ve bir Dağıtım Merkezi
bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Şirket’in faaliyet
konuları arasına elektrik üretiminin
eklenmesini
sağlamak
amacıyla,
Şirket
ana
sözleşmesinin
ilgili
maddesi,
onaylandıktan
sonra,
Enerji
Piyasası
Düzenleme
Kurulu’ndan 24 Eylül 2008 tarihinde
EO/1770-2/1262
No’lu
otoprodüktör lisansı alınmış olup 4
Mayıs 2009 tarihi itibariyle elektrik
üretimine başlanmıştır.
Yenilenebilir
enerji
kaynakları
kullanımına ilk Marmaris mağazası ile
adım atan, daha sonra Kuşadası,
Salihli,
Mersin,
Derince,
Yalova,
Edirne, Keşan, Çorlu, Lüleburgaz,
Kırklareli ve Ayvalık mağazalarında da
gün ışığı enerjisini kullanan Tesco
Kipa’nın, 12’nci doğa dostu mağazası
olma
özelliğini
taşıyan
Ayvalık
mağazasında, yeşil enerji kullanımı
için, 300 bin dolarlık ek bir yatırım
gerçekleştirildi.
Ayvalık Kipa’da kullanılan gün ışığı
enerjisi sayesinde, 250 bin kW’lık
enerji tasarrufu yapılarak, 125 bin ton
daha az karbondioksit salgılanıyor.
Kuşadası ve Marmaris mağazalarında
kurulan
her
biri
30
kW
olan
fotovoltaik
tesisler,
güneş
enerjisinden
elektrik
üretme
konusunda
Türkiye’nin
halen
en
büyük
tesisleri
olma
özelliğini
korurken, alınan önlemler ile, Kipa’nın
tüm mağazalarında, elektrikten yıllık
%18 oranında tasarruf edildi.
45
TESCO KIPA
FİNANSAL ANALİZ
Kipa’nın hesap dönemi; her yılın Mart ayının 1.günü başlar ve sonraki yılın
Şubat ayının son günü sona ermektedir.
Son açıklanan 1Ç10 dönemi mali tablolarına göre (1 Mart 2009 – 31 Mayıs
2009 hesap dönemi), Tesco Kipa'nın aktif büyüklüğü 1Y09 dönemine göre
(2010 yılının Şubat ayı sonuna göre) hemen hemen aynı kalarak 1,54 milyar
TL olarak gerçekleşmiştir. Aktifin %11’ini stoklar, %78,4’ünü duran varlıklar
oluştururken, maddi duran varlıklar ve yatırım amaçlı gayrimenkuller toplam
aktifin %73,3’ünü teşkil etmektedir.
Bankalarla ve Şirket’in ana ortağı Tesco PLC ile yine grup şirketlerinden Tesco
Stores Ltd. ile yapılan çalışmalar sonucunda, Şirket ihtiyaç duyması halinde
piyasa koşullarında nakdi kredi kullanılabilmekte ve yine Şirketin ihtiyaç
duyması halinde kullanıma hazır nakdi ve gayri nakdi kredi limitleri
belirlenmektedir.
KISA VADELİ YÜKÜMLÜLÜKLER
Finansal Borçlar
Ticari Borçlar
Diğer Ticari Borçlar
İlişkili Taraflara Ticari Borçlar
Diğer Borçlar
Diğer Kısa Vadeli Borçlar
İlişkili Taraflara Diğer Borçlar
Borç Karşılıkları
Çalışanlara Sağlanan Faydalar
Diğer Kısa Vadeli Yükümlülükler
458.098
441.450
64.901
52.466
218.623
240.363
215.733
236.273
2.890
4.090
115.986
115.424
2.880
2.830
113.106
112.594
30.276
16.504
5.243
4.573
23.069
12.120
655.190
655.139
650.710
650.768
710
768
İlişkili Taraflara Diğer Borçlar
650.000
650.000
Çalışnalara Sağlanan Faydalar
4.434
4.243
46
128
UZUN VADELİ YÜKÜMLÜLÜKLER
Diğer Borçlar
Diğer Uzun Vadeli Borçlar
Diğer Uzun Vadeli Yükümlülükler
Şirketin 31 Mayıs 2010 itibariyle 64,7 milyon TL anapara 166 bin TL faizden
oluşan toplam 64,9 milyon TL tutarında finansal borcu bulunmaktadır ki, bu
borç yatırım harcamaları ödemelerinin finansmanında kullanılmıştır.
Ayrıca Şirket’in ana ortağı Tesco PLC’den kullandığı krediler 650 milyon TL,
Tesco Stores Ltd.’den kullandığı krediler 110 milyon TL’si anapara ve 3,1
milyon TL’si faiz olmak üzere toplam 113,1 milyon TL’dir.
Anapara ödemelerinden 60 milyon TL’nin vadesi 01.04.2013, 50 milyon TL’nin
vadesi 31.03.2020, 650 milyon TL’nin vadesi 02.10.2058’dir.
46
TESCO KIPA
Şirket 1Ç09 döneminde (1 Mart 2009 – 31 Mayıs 2009 hesap döneminde) 26,8
milyon TL zarar açıklayan şirketin, 1Ç10 dönemi (1 Mart 2010 – 31 Mayıs 2010
hesap döneminde) net zararı 18,7 milyon TL’ye gerilemiş olup, net zararın
gerilemesinde satış gelirlerinde yaşanan artış, finansman giderlerinde yaşanan
gerileme ve ertelenmiş vergi gelirlerinde yaşanan artış etkili oldu.
Şirketin net satışları 1Ç10 döneminde (1 Mart 2010 – 31 Mayıs 2010 hesap
döneminde) bir önceki yılın aynı dönemine göre %8,7 artış göstererek 395.4
milyon TL olarak gerçekleşmiş olup; satışların 390.7 milyon TL’si yurt içi
satışlardan 4.63 milyon TL’si yurt dışı satışlardan oluşmaktadır.
Satış rakamının %94,5’ini ticari mal satışları oluştururken, %5,5’lik payı kira
gelirlerinin yanı sıra satıcı ve taşeronlara sağlanan hizmetler oluşmaktadır.
Satış artışı mevcut mağazalardan ve 1Ç10 döneminde (1 Mart 2010 – 31 Mayıs
2010) hesap döneminde açılan yeni mağazalardan kaynaklanmaktadır.
Şirketlerin Yurt içi Satış Payları %
Yurt içi Satışlar
1Ç09
Yurt içi Satışlar
1Ç10
BİM A.Ş
1.223.269.000
1.575.876.000
MİGROS
1.278.669.000
1.434.086.000
12,2%
37,6%
35,8%
538.466.208
601.756.889
11,8%
15,8%
15,0%
CARREFOURSA
KIPA
Toplam
363.752.000
395.411.000
3.404.156.208
4.007.129.889
Değişim %
28,8%
8,7%
17,7%
1Ç09
1Ç10
35,9%
39,3%
10,7%
9,9%
100,0%
100,0%
1Ç10 döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre satışlarında %8,7 artış
gerçekleştiren Kipa’nın yurtiçi satış payında ise geçen yılın aynı dönemine göre
gerileme olurken, bu dönemler itibariyle yurt içi satış payını artıran tek şirket
BİM olmuştur.
1Ç10 döneminde satış gelirlerinde 1Ç09 dönemine göre yaşanan %8,7 oranındaki
artışa karşılık, yine aynı dönemler karşılaştırıldığında satışların maliyetinde %10
oranında bir artış yaşanması, brüt karın %4,7’lik sınırlı bir artışla 93,7 milyon
TL’ye yükselmesine neden olmuştur.
Özet Gelir Tablosu (Bin TL)
1Ç10
1Ç09
Değişim (%)
Satış Gelirleri
395.411
363.752
8,7%
Satışların Maliyeti (-)
-301.703
-274.221
10,0%
93.708
89.531
4,7%
-105.494
-102.147
3,3%
BRÜT KAR/ZARAR
Faaliyet Giderleri
Net Diğer Finansal Gelir / (Gider)
181
-2.772
-106,5%
-11.605
-15.388
-24,6%
Diğer Finansal Gelir / (Gider)
-9.170
-11.649
-21,3%
- Ertelenmiş Vergi Gelir/Gideri
2.010
153
1213,7%
-18.765
-26.884
-30,2%
FAALİYET KARI/ZARARI
DÖNEM KARI/ZARARI
47
TESCO KIPA
Brüt karda yaşanan artışa rağmen, faaliyet giderlerinin %3,3 oranında artış
göstererek 105,5 milyon TL’ye yükselmesi 1Ç10 döneminde 11,6 milyon TL
faaliyet zararı yazılmasına neden olmuş ancak bu zarar, şirketin 1Ç09
döneminde yazdığı 2,77 milyon TL net diğer faaliyet giderinin, 1Ç10 döneminde
181 bin TL net diğer faaliyet gelirine dönüşmesi sonrasında 1Ç09 döneminde
yazılan 15,38 milyon TL faaliyet zararının altında kalmıştır.
Faaliyet zararında yaşanan gerilemenin yanı sıra şirketin 1Ç09 dönemindeki
11,6 milyon TL net esas faaliyet dışı finansal giderinin, 1Ç10 döneminde 9,17
milyon TL’ye gerilemesi sonucu şirketin 1Ç09 dönemi karşılaştığı 26,8 milyon TL
net dönem zararı, 18,7 milyon TL’ye gerilemiştir.
Faaliyet giderlerinde yaşanan artış şirketin ana sorununu oluştururken,
bankalardan borçlanmak yerine ana ortağa borçlanan şirketin diğer bir sorunu
da, büyümeyi finanse etmek için ortağından kullandığı kısa vadeli krediler
nedeniyle oluşan finansman maliyetine katlanmasıdır. Şirketin önümüzdeki
dönem açacağı yeni mağazalarla net satış gelirlerinde yaşanan iyileşmenin
devamlılığının sağlanması ve artan brüt kar, bu giderlerin dengelenmesini
sağlayacağı için, şirket yeni mağaza açma politikasını bu doğrultuda belirlerken,
faaliyet giderlerini de dengelemeye çalışmaktadır.
Bu doğrultuda şirket 1Ç10 döneminin sona erdiği 31 Mayıs 2010 tarihinden
sonra da mağaza açılışlarını sürdürmüş, 5.231 m2 satış alanlı Tekirdağ
Çerkezköy Mağazası, 4.040 m2 satış alanlı Muğla Mağazası, 6.948 m2 satış
alanlı Balıkesir Edremit Mağazası, 170 m2 satış alanlı Antalya Anafartalar
Ekspres Mağazası ve son olarak 1.962 m2 satış alanlı Muğla Fethiye Mağazası
hizmet vermeye başlamıştır.
Şirketin 2010 yılında yeni mağazalar açma hedefi doğrultusunda 2000 kişi
istihdam etmeyi planlayan şirket, istihdam hedefinin %25’ini gerçekleştirerek
yılın ilk çeyreğinde 500 kişiye istihdam sağlamıştır.
48
TESCO KIPA
KIPA (TL)
BİMAS
CARREFOURSA
MİGROS
KIPA
3 Şirketin ortalaması
KIPA Verileri
(Kaydırılmış/Son)
Şirket Değeri
(Ağırlıklandırılmış)
Birim Hisse Değeri TL
KIPA Son Kapanış
KIPA
İSKONTO PRİM
Net Borç
PD/DD
14,46
2,54
3,23
2,26
2,88
PD/S
1,06
1,08
0,84
0,61
0,99
PD/NSA
7.315
5.803
3.719
6.559
FD/FAVÖK
19,20
26,56
16,25
14,55
20,67
430.237.000
1.586.131.639
261.568
69.965.938
495.913.410
314.977.457
343.113.564
972.752.776,80
-21,5%
972.752.776,80
-38,2%
972.752.776,80
-43,3%
280.228.939
1.434.233.369
12,8
8,7
972.752.776,80
-30,6%
Mevcut piyasa değeri ile şirket 2,26x PD/DD, 0,61x PD/Satışlar, 3.719 PD/Net
Satış Alanı ve 14,55x FD/FAVÖK çarpanlarıyla işlem görürken,
İMKB’de yer alan benzer şirketler ise 2 Temmuz 2010 kapanışları itibariyle
ortalama 2,88x PD/DD, 0,99x PD/Satışlar, 6.559 PD/Net Satış Alanı ve 20,67x
FD/FAVOK çarpanlarıyla işlem görmektedir.
KIPA bu doğrultuda PD/DD, PD/S, PD/NSA ve FD/FAVÖK’e göre sırasıyla %21,5,
%38,2, %43,3 ve %30,6 oranında iskontolu işlem görürken;
PD/DD
çarpanı
%40,
kalan
çarpanlar
%20’şer
olacak
şekilde
ağırlıklandırıldığında, hesapladığımız hisse başı fiyatı 12,80 TL olup, mevcut 9,15
TL’ye göre şirket hisseleri %28,5 oranında iskontolu işlem görmektedir.
49
2010 HAZİRAN AYI YABANCI İŞLEMLERİ
İMKB
verilerine
göre
yabancı
yatırımcılar, Haziran ayında 4,68 milyar
dolarlık alış, 4,37 milyar dolarlık da satış
işlemi sonucunda nette 313,9 milyon
dolarlık alış gerçekleştirdiler.
HAZİRAN Ayında EN FAZLA ALIŞ Yapılan Hisseler (ABD $)
Alış
Satış
Net
Haziran ayı işlem hacmi geçen yılın aynı
ayına göre %3,4 oranında artarak 9,05
milyar dolara yükseldi. En fazla işlem
hacminin gerçekleştirildiği hisse Garanti
Bankası hisseleri olurken, tek başına
Garanti
Bankası
hisselerinde
gerçekleştirilen işlem hacmi, toplam
işlem hacminin %27’ini oluşturdu.
Nisan
ve
Mayıs
aylarında
kar
realizasyonları ile satış baskısı altında
kalan bankacılık sektör hisseleri, Haziran
ayında alışların en fazla yoğunlaştığı
hisseler oldu. İş Bankası, Vakıfbank,
Yapı Kredi Bankası, Halk Bankası ve Asya
Bank Haziran ayında en fazla alım
gerçekleştirilen hisseler arasında ilk
beşte yer aldı.
Düşüş trendi içine giren enflasyonun bir
süre daha düşük seviyelerde kalmaya
devam edeceği ve Merkez Bankası’nın
faiz artırımına ilişkin beklentilerin 2011
yılına ötelenmesiyle faizler üzerindeki
aşağı yönlü baskının devam etmesi,
bankacılık
hisselerinde
yoğunlaşan
alımlarda etkili oldu.
Haziran
ayında
en
fazla
satış
gerçekleştirilen hisse Türk Ekonomi
Bankası oldu. Aslında hissede yaşanan
satıcılı
seyir,
yabancı
yatırımcıların
Türkiye’de pozisyon almalarını sağlayan
ve içindeki hisse değişikliklerinin büyük
önem taşıdığı MSCI Türkiye küçük
endeksinden
TEBNK
hisselerinin
çıkarıldığının açıklandığı 26 Mayıs’tan bir
hafta
önce
başlamış,
endeksteki
değişiklilerin geçerliliğini kazanmasıyla
satışlar hız kazanmıştı. Haziran ayında
da devam eden satışlar ise Haziran ayı
başında TEB-Fortis birleşmesi açıklandığı
günden itibaren devam etti.
Hacim
ISCTR
364.676.852
278.388.063
86.288.789
643.064.915
VAKBN
304.243.161
235.713.393
68.529.768
539.956.555
YKBNK
270.548.229
223.449.853
47.098.376
493.998.082
HALKB
216.765.344
177.499.534
39.265.809
394.264.878
ASYAB
106.285.969
76.448.327
29.837.642
182.734.296
ENKAI
69.101.516
42.180.386
26.921.130
111.281.902
TUPRS
132.436.629
108.424.708
24.011.921
240.861.336
AYGAZ
44.284.928
22.163.147
22.121.781
66.448.075
TTKOM
54.217.413
33.434.533
20.782.879
87.651.946
ULKER
22.696.356
6.956.547
15.739.809
29.652.903
HAZİRAN Ayında EN FAZLA SATIŞ Yapılan Hisseler (ABD $)
Alış
Satış
Net
Hacim
TEBNK
46.870.971
74.934.175
-28.063.204
121.805.145
THYAO
144.251.301
171.751.927
-27.500.626
316.003.228
SNGYO
10.126.603
30.803.523
-20.676.920
40.930.125
DOHOL
60.150.849
77.470.776
-17.319.927
137.621.624
KRDMD
1.863.046
12.937.165
-11.074.119
14.800.211
HURGZ
17.201.793
25.610.310
-8.408.517
42.812.103
ECILC
7.609.740
13.030.791
-5.421.050
20.640.531
GSDHO
986.913
6.244.610
-5.257.697
7.231.524
ISGYO
4.898.259
9.721.771
-4.823.512
14.620.030
29.341.877
33.600.695
-4.258.818
62.942.573
SISE
HAZİRAN Ayında EN FAZLA İŞLEM Yapılan Hisseler (ABD $)
Alış
Satış
Net
Hacim
GARAN
1.227.440.816
1.229.185.213
-1.744.397 2.456.626.029
ISCTR
364.676.852
278.388.063
86.288.789
643.064.915
VAKBN
304.243.161
235.713.393
68.529.768
539.956.555
YKBNK
270.548.229
223.449.853
47.098.376
493.998.082
IST30
242.747.049
245.926.898
-3.179.849
488.673.947
AKBNK
225.603.685
226.785.881
-1.182.196
452.389.566
HALKB
216.765.344
177.499.534
39.265.809
394.264.878
TCELL
161.052.404
156.410.699
4.641.705
317.463.103
THYAO
144.251.301
171.751.927
-27.500.626
316.003.228
KCHOL
145.208.629
144.639.688
568.941
289.848.317
50
2010 HAZİRAN AYI YABANCI İŞLEMLERİ
Aynı
şekilde
MSCI
Türkiye
büyük
endeksinden 26 Mayıs itibariyle çıkarılan
Şişe Cam hisseleri de Haziran ayında
yabancıların
en
fazla
satış
gerçekleştirdiği hisseler arasında yer
aldı.
51
M. Baki ATILAL
Araştırma, Müdür
[email protected]
+ 90 212 315 1071
Filiz SARI
Araştırma, Uzman
[email protected]
+ 90 212 315 1061
Araştırma Bölümümüzün Hazırladığı Diğer Raporlarımıza
www.turkborsa.net
www.turkishyatirim.com
adreslerinden ulaşabilirsiniz.
ÇEKİNCE :
Bu rapordaki bilgi ve fikirler Turkish Yatırım tarafından güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan
derlenerek hazırlanmıştır. Turkish Yatırım bu bilgilerin doğruluğu veya bütünlüğü konusunda bir garanti
veremez. Raporda yer alan yatırım, bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.
Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar
ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Bu
rapordaki görüşler, tahmin ve projeksiyonlar raporu hazırlayan analistlerin fikirlerini yansıtmaktadır.
Analist/ler görüş ve tahminlerini haber vermeksizin değiştirme hakkına sahiptirler. Bu rapor sadece bilgi
vermek amacıyla hazırlanmıştır. Turkish Yatırım ve personeli bu rapordaki bilgilerin eksikliğinden veya
yanlışlığından dolayı hiçbir şart altında sorumlu tutulamaz.

Benzer belgeler