ıtu_mımarı tasarım yüksek lisans programı_archıtectural desıgn

Transkript

ıtu_mımarı tasarım yüksek lisans programı_archıtectural desıgn
ITU_MIMARI TASARIM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI_ARCHITECTURAL DESIGN THEORY_2013 BAHAR
NİSA GÜNDÜZ
BIR MODERN MIMARLIK ANLATISI ÇABASI
Bazı ta r ih ç ile r
yüz y ılda ki
modern zam anların 15. yüzyılda ki Hümanizma, bazıları Rönesans ile,
E n d ü s tri
Devrimini
izleyen
y ılla rd a
başladığını
kabul
e t m e k te d irle r.
te m e lle ri Aydınlanma ile o r ta y a çıkan p o z it if düşüncenin ve te k n ik
y üzyıl o rta la rın a
dayanm akla b irlik te ,
modern mimarlığın 18.
Devriminin içerdiği te k n ik , s o s y a l ve k ü l t ü r e l
bazıları da 18.
Modern
mimarlığın
geliş m e le rin başlangıcı olan 18.
yüzyıl o rta la rın d a
b aşlayan E n d ü s tri
değişim lerle b ir lik te o r ta y a çıktığı kabul edilir. [1]
Resim 1:sanayi devrimi ve çocuk işçiler
XX. Yüzyılın başlarında f i z ik t e A l b e r t Einstein ünlü R ö la t iv ite Teorisi'ni, M atem atikçi Herman Minkowski
de 'zaman mekân' k avram larını o r ta y a a ta r a k p o z it if bilim lerde yeni u f u k la r açıyorlardı.
Resim 2: M inkowski ,'Space and Time' teo re m i diyagramı
B u n la ra p a ra le l o la ra k f e ls e f e d e de s o y u t lu k kavram ı g e liş iy o r ve Edmund H u ss e rl 1912-13 yıllarında
fenom enoloji fe ls e fe s in i kuruyordu..R esim s anatında Paul Cézanne, 'in t e o rile rin i o r t a y a a tıy o r ve Pablo
Picasso, G eorges Braque gibi re s s a m la r da bu akımın ilk ö rn e k le rin i v e riy o rla rd ı. [2]
Resim 3:Cezanne ,S a in te - V ic to ir e Dağı(1904) ve Pıcasso (1881-1973)'Factory, H o rta de Ebbo', 1909
Mimarlık alanında ise 1890 yılla rında
b aşlayan
A rt
Nouveau h a re k e ti,
E k le k tis iz m 'in e ve Neoklasisizm 'ine k a r ş ıt olm asıyla önem k a zanm aktadır.
19. yüzyılın olumsuz
Resim s anatında gelişen Empresyonizm (1870), Kübizm (1907) h a r e k e tle rin d e n s onra mimarlığında
y e r aldığı çok önemli s o y u t ve a n ti n a t ü r a li s t akım lardan Fü tü riz m (1914), De S tijl (N eo- P las tis izm )
(1917),Pürizm (1918), E kspresyonizm (1918), K o n s tr ü k tiv iz m ve S üprem atizm (1925) gibi akım lar çağdaş
mimarlık ve sanatın te m e lle rin i o lu ş tu r u y o r la r d ı. [3]
Mimaride A d o lf
Loos,
Tony G arnier ve A u g u s te
g e liş tir e r e k belli n o k ta la rd a A r t Nouveau
P e r r e t,
A rt
N ouveau'daki yalınlaşma yaklaşımını
ile çakışan, belli n o k ta la rd a da ondan tü m ü y le ayrılan Erken
Modernizmin te m e lle rin i a ta r la r .
G arnier ,Une Cite In d u s trie lle (1917)
Ö zellikle A d o lf Loos, "K ü ltü r ü n evrimi kullanım a dönük nesn e le rin süslem eden arındırılması ile
eş anlam lıdır" ve "süslem e
su çtu r"
d iy e re k
yapının simgesel değerini re d d e d e r ve yapıyı minimum
m a liy e tle ekonomik o la ra k yapmak g e re k tiğ in i, ekonomik yapının da aynı zamanda toplum a hitap e ttiğ in i
b e lir tir . Bunu en iyi S te in e r evinde a n la tm a k ta d ır.
Loos ,Haus S te in e r, Vienna
P e te r s'in AEG F a b rik a s ıA d o lf Loos'un, 1903 te inşa e t tiğ i V iyana'da A p a rtm a n yapısı ve W a lte r
G ropius'un ta s a rla d ığ ı Fagus Fabrikası, bu dönemin mimari yaklaşımını y a n s ıta n yapı ö rn e k le rid ir.
AEG T urbine F a c to ry , Be hrens ve Fagus F a c to ry , Gropius
M im arlıkta
modern h a re k e tin
e tra fın d a
b illû rla ş tığ ı k o n u la r ve te m a la r yıkım ve yapımın avangard
m antığıyla iliş k ilidir. Bu da her şeyden önce burjuvanın, g ö s te riş ç i süs ile kiç k ulla nan ve e k le k tis iz m
ş ekline bürünmüş z e v k s iz lik k ü ltü rü n ü n reddini kapsıyordu. Bunun y erine s a flık ve o t a n tik lik a rz us una
öncelik verildi. Tüm süsleme biçimleri kabul dilemez b u lunuy ordu; g e re k li olan daha çok, malzemelerin
kullanım ınla
o ta n tik lik li
ve
yapısal
mantığının
biçimsel
ifadede
k e s in lik le
g ö rü n ü r
olması
g e re k tiğ i
düşü n ü lü y o rd u . Y irm ile rd e bu te m a la r ayn bir p o litik b o y u t da kazandı: Yeni Bina to p lu m s a l o la ra k
içinde e ş it h a k la r ve ö z gürleş m e idealinin g e rçekleşeceği daha dengeli ve e ş itlik ç i bir toplum biçimine
duyulan özlem le ilişkiliydi. [4]
Yirminci yüzyılın başında
kullanılm aya başlanan te k
gerçek
yenilik gergi yapı dizgesi oldu.
Yapıların düzenlenm esinde ve görünüm ünde g e tirile n diğer d e ğ iş ik lik le r, Makina Çağının doğası ile ilgili
ve mimarlığın to p lu m s a l amacına ilişkin a p rio ri ku ra m la rın bir sonucudur. İkisi b irlik te . Dışavurumcu.
K ü b is t ya da N eoklasik e s t e t i k k u ram larından doğan çok güçlü bir " iş le v s e lc i" mimarlık o lu ş tu r d u la r . [5]
Yine p a ra le l anlamdaki bir başka s ınıflandırm aya S ie g frie d Giedion'da ra s tlıy o ru z ."S p a c e , Time
and A r c h it e c t u r e " 'da ifade e tt iğ i ş e k liy le :M im a rid e p la s t is it e e ğ ilim le rin in da h a da
k u v v e tle n m e s i... İç
ve dış fo r m la r a ra s ın d a o ld u ğ u k a d a r m e k â n d a k i k ü t le le r a ra s ın d a da daha s e r b e s t b ir i lin t i. " [6 ]
Modern
mimari anlayışı to p lu m s a l
tu tu m u n
tem elinde
g e n e llik le
"b e lirg in lik ,
düzgünlük,
saf
biçimler, b ü tü n lü k , arınmışlık, ya lın lık" ifa d e le ri ile açıklanır. Çünkü Modernizm döneminde m im arlıkta
mekân anlayışında f o n k s iy o n / iş le v ön plandadır. Bu, yaşanılan sanayi devrimi sonrası dönemin ekonomik,
s osyal, s iya sa l ve k ü l t ü r e l koşulla rın ın doğal bir sonucudur. Çünkü 18., 19. ve 20. y.y. boyunca o r ta y a
çıkan ekonomik, so s y a l sıkıntıların, k o n u t s orununun , yeni yaşam k oş ullarının aşılması, bu ilk e le rin
öngördüğü mimari tu tu m la olanaklıdır. Bu ilk e le rin ve iş levin ön planda olması mimari tas a rım a ve
mimarın ü s tle n d iğ i ro le değişik ş e k ille rd e y a n s ır.- [7]
Modern Mimari, dış biçimi, görünüşü,
G e s ta lt'i işlevin b e lirlediği iç düzene d ire k t, dolaysız
o la ra k iz le t e r e k , iç mekânı birb irin d e n son derece f a r k lı yorum lanm ış çözüm lerde bile özde birle ş e n
fe v k a lâ d e
başarılı s o nuç lara
e riş m iş tir. Bu konuda v e rile b ile c e k
g e liv e re n üçü Mies van der Rohe'nin
k a ra k te ris tik
ö rn e k le rd e n
ilk akla
T iy a tro s u projesi, Hans Scharoun'un B erlin Filârmoni binası ve
Frank Lloyd W rig h t'in New Y o r k 't a k i Scharounve Guggenheim Müzesi'dir.
Mannheim National T h e a tr e model , Rohe; B erlin Philharmonic, Scharounve Guggenheim M üzesi,W right
Bunların
ilkinde,
ki
aynı
düşünceyi
Mies
Chicago'daki
Mimarlık
F a k ü lte s i'n d e
u y g ulam ıştır,
işlevin
r a s y o n a lis t bir y orum uy la ka rş ıla ş ırız . Katı bir g e o m e trik a n la y ış ta n h a r e k e t e derek genel geçer bir iç
mekân düzeni g e liş tir e n mimar, bunun k ü tle s e l düzeniyle cephe s istem ini de aynı e s pri içerisinde ele
almış, bu arada dış iç'in dolaysız bir sonucu halinde ü rb a n is tik mekâna s u n u lm u ş tu r. [8]
M odern mimarlık ile modern bilim arasındaki ilişki, bilim sel g örüş ün mimari k u ra m la ra yansıması ve
bilim sel
uygulam aların,
mimari
ta s a rım la rd a
s o ru n la rın
çözümünde
kullanılması
o la ra k
iki
düzeyde
k u ru la b ilir. Modern mimarlığın modern bilim ve k uram sal düzeyde k u rduğu ilişkinin, d e te rm in is t anlayış
çerçevesin de nedenselliğin be lirle y ic iliğ i ve mekanik g ö rüş ün kullanılm ası ile; uygulamada düzeyindeki
k u rd u ğ u ilişkinin ise bu g ö rü ş le ri o n aylayan fo n k s iy o n e l bir tu tu m içinde, te k n o lo jin in kullanılm ası ile
kendini g ö s te rd iğ in i s ö y le n e b ilir.- [9]
Örneğin Kübizm, Einstein'ın " g ö re c e lik " kuramından büyük oranda e tk ile n m iş tir. K ü b is tle r aynı
nesnenin f a r k lı zam anlardaki görünü m lerini ü s t ü s te ç ize rek zamansızlığı -a y n ı zam andalığı- yani zaman
ve mekanın göreceliğini, değişkenliğini vurg u la m ış la rd ır.
Pablo Picasso, 1909-10, Figure dans un F auteuil
Bu s o y u tla m a yaklaşımını da s a f, yalın ve som ut birincil g e o m e trik ele m a n la rla (küp, kare,
k o n i...vb.
) g e rç e k le ş tirm iş le rd ir.
Kübik
yaklaşım
öncelikle
resimde
s o n ra la rı
heykel
ve
mimaride
g ö rü lm ü ş tü r. Kübizm'in mimariye g e tir d ik le r i yalınlığa dönüş ve yapının modern g e re k s in im le re yanıt
verebilm esi
şeklinde
o lm u ş tu r.
Mimaride
Kübizm, biçim çokluğundan
biçim b ü tü n lü ğ ü n e
gidiş
o la ra k
tanım lanabilir. K ü b is t y apılarda g e n e llik le beyaz kulla nılm ış tır. [10]
Robie House,
W rig h t
Mimaride Kübizm Etkisi: Neo P lastisizm (D e Stijl)
Fü tü riz m
ise;
ilk
o la ra k
ş a ir
Filippo
Tommaso
M a rin e tti
ta ra fın d a n
y a z ıla ra k
P a r is 'te
le
Figaro
g a z e te s in d e yayınlanan 1. F ü t ü r is t m a n ife s to s u y la o r ta y a çıkmıştır. Özünde dönemin genel yaklaşımı
olan dinamizmi kendine tem el edinm işti [11]
Giacomo Balla, A b s t r a c t Speed + Sound, 1913—1914& P e rs p e c tiv e draw ing fro m La C ittà Nuova by
Sant'Elia, 1914.
E n d ü s tri Çağı mimarisinin s t r ü k t ü r e l yönden en ilginç ta r a f ı, te k n o lo jik y e tk in liğ in sağladığı, n e rede ys e
sınırsız denebilecek bir ö z g ü r lü k tü r . 1964 Lausanne, 1967 M o n tré a l ve 1970 Osaka dünya fu a rla rın d a k i
pav y o n la rın Modem Mimari'ye g e tir d ik le r i s t r ü k t ü r e l çözüm ler, s öz k onus u ö z g ü rlü ğ ü n som ut ifa d e le rid ir.
B e tonarm enin,
çeliğin,
alüminyumun,
fo n k s iy o n la ra
k a v u ş tu ru ld u ğ u
p lâ s tik
modern
maddelerin
s trü k tü r
kılık ta n
anlayışı
kılığa
modern
sokulup
mimarlığın
taşıyıcı
ve
bambaşka
ö rtü c ü
b o y u tla ra
ulaşmasını sağlam ıştır. [12]
90 derece ya da b e lirli bir açısal düzeni vazgeçilm ez ko ş u l o la ra k kabul etm eyen iki önemli eğilimden
birine
t,
yani
ifadeci
tu tu m
diyebiliriz.
Alman
mimarı Erich
M endelsohn'un 1915-19 y ılla rı
arasında
g e liş tir d iğ i p ro je le rle P o tsda m 'da inşa e ttiğ i m eşhur ra s a th a n e , Einstein Kulesi bu tu tu m a a it belirgin
ö rn e k le rd ir. [13]
Einstein T o w e r in Potsdam ,M endelsohn
Ö zellikle 1960 ların başlangıcından itib a re n s e s le rin i y ü k s e ltip e tk ile rin i a r tt ır m a y a başlayan birtakım
kişi ve akımlar, Modern Mimari'nin Mies'den Scharoun'a varıncaya k a d a r tüm üne k arş ı çıkıp yazı, proje
ve yapılarıyla yeni çözüm y o lla rı aramaya başlam ışla rdır. Dış biçime önem verilm esine; p lâ s tik s a n a tla rın
cephelerden ş e h irs e l mekâna yansıtılm asına; ta rih le , geçmişle, ç e v re y le iliş k ile rin yeniden kurulm asına
çalışan b irtakım olumlu çabalar ne yazık ki genelde k a n ta rın to p u n u bir hayli kaçıran gelişm elere yol
açmıştır. [14]
D ışavurum culuk kuramının m im arlıktaki Modem H a re k e t üzerine e tk is i belki de çok güçlüdür. Mimarlığa
uygulanışı,
resme
uygulanışından
çok
daha
belirgin
bir
sonuç
v e re c e k tir,
çünkü
m im arlıkta
açıkça
ifa d e s e l olan biçim ler y o k tu r. [15]
Berman'a göre ö z e llik le 2. Dünya Savası'ndan s onra ise modern mimarinin yaratıcı ve yenilikçi
ta ra fın ın gerilediğini s a vunm aktadır. Bu dönemden s onra modern mimarlık t e o r ile r i ve ü rü n le ri dünyanın
her y erine yayılmış ve yeni uygulama alanları bulmuş olm alarına rağmen başladığı gündeki heyecanını
koruyam am ış ve b a s it t e r a r l a r a d önüşm üştür.
20. yüzyılda ş e h irc ilik te de ç e ş itli gelişm eler o lm u ş tu r.B u "ile rle m e c i' akımın karşısında F. L.
W rig h t ve M um fold'un yine bir önceki yüzyıla a it d ü ş üncelerden -H o w a rd ve Geddes'in d ü ş ü n c e le rin d e n beslenen k arş ı ş e h irc ilik akımı bulunuyordu. Ş ehirleşm e k a rş ıtı düşüncenin b ü tü n ü y le A n g lo s a k s o n bir
düşünce
olduğunu
" ış ıy a n k e n t" i
is te r
belirte lim .
W rig h t'in
Ancak
söz
" T a lie s in 'l
konusu
olsun
bu
olan
is te r
Le C orbusier,
düşüncede
her
zaman
Bauhaus
geleceğin
ve
Gropius'un
ş ehri
idealini,
Fou rie r'n in f a l a n s t e r takıntısını bulmak mümkündür. [16]
"Işıyan K e n t" (ViUe Radieuse) (1930), Corbusier
E n d ü s tri çağının mimarlığına Modern Mim arlık" denm iştir. Bunun nedeni ünlü A v u s tu r y a lI mimar
O tto Wagner, 1896'da yayımladığı k ita b a verdiği "M odern M imarlık" başlığını k u lla n a ra k , daha s onra tüm
s a n a t biliminin k abulleneceği deyimin y erleş m es in i sağlamasıdır..Ne v a r ki "P o s t-M o d e rn iz m "in o r ta y a
çıkıp kendini kabul e ttirm e s iy le ,
Modern Mimari deyiminin tüm çağdaş mimariyi kapsama durumunda
ş üphesiz hatırı sayılır bir gevşeme meydana gelm iş tir. [17]
18'inci Yüzyıl'ın sonlarında o r ta y a çıkmaya b aşlayan demir k ö p rü le r, o yüzden Modern Mimari'nin
ilk o ta n tik ö rn e k le ri s a y ılırla r 19. yüzyılda yapı üretim inde yeni yapı m alzem eleri ve yapım yön te m le rin in
kullanılm ası ve ü lk e le r arasında te k n o lo ji alanında yaşanan re k a b e t, mimarlık dünyasının gündemine
" f u a r y a p ıla rı" adı v e rile n yeni bir yapı tipinin girmesine yol açar. 1851 yılında Londra 'da açılan ilk
dünya fu a rın d a İn g ilte re 'y i te m s il eden K r is t a l Saray (C ry s ta l Palace), ilk kez dökme demir ve camın
b ir lik t e yapı malzemesi o la ra k kullanıldığı ve böylece te k n o lo jin in biçimlendirdiği bir yapı olduğu için
büyük önem taşır). [18]
The C ry s ta l Palace was designed by Joseph P a xto n f o r th e G re a t Exhibition o f 1851
İlkinden
s o n ra k i en önemli
dünya
sergisi,
1889'da P a ris 'te
açılan 5. dünya
s e rg is id ir.
Bu sergide
mühendis G ustave E if fe l ta ra fın d a n Fransa ve Paris için bir simge o lu ş tu rm a k ü z e re inşa edilen E iffe l
Kulesi ve F ransa'yı te m s il eden M akineler Galerisi, (Galerie des Machines), te k n o lo jin in mimari biçimi
yönlendirdiği yapı ö rn e k le rid ir [19]
E if f e l T o w e r,P a ris W orld Exhibition 1889
M imarlar, bir yandan te k n o lo jin in onla ra yeni sağladığı o la n a k la rı k u lla n a ra k o zamana k adar
c e s a r e t edilmemiş tü r d e ve s t r ü k t ü r d e e s e r le r ü re tir k e n , diğer yandan da halkın is te k le r in e cevap
vermenin yollarım
a rıy o rla rd ı. O yüzyıla
k a d a r çoğunlukla
dini ya p ıla r ya da e lit
sınıf için k o n u t
ta s a r la y a n m imarların bu dönemde g ittik ç e k a la b a lık la şa n ş e h irle rin s o s y o - k ü l t ü r e l yapılarına uygun
o la ra k a lış v e riş m e rk e z le ri, büro binaları, o te l ve m üzeler ta s a rla m a y a b aş ladık ları g ö rü lm e k te y d i.[20]
Dönemin önemli mimarları arasında Henry Van de V elde 1986'da modern mimarlığın yazınına
k a tk ıla rd a bulunmaya başladı ve 1900'lerden itib a re n ismi A r t Nouveau ile anılmaya başladı. V e lde'y e
g öre zamanın hiç önemi y o k tu , modern o la ra k o r ta y a çıkan biçimler en eski biçimlerdi. [21]
H enry Van De Velde ,B lo e m e n w e rt House
Alman devriminin g iz il-g ü cü n ü n
öğretm en in, P e te r B e h re n s 'in
R o m a n tik -K la s ik
m im arlara,
g e rç e k le ş tirilm e s i ve s a ğlam laştırılm ası, büyük bir yapıcı ve
varlığı sayesinde
ö z e llik le
Schinkel'e
mümkün o lm u ş tu r. Behrens'in
yakınlık
duyduğunu
y a p ıtla rı onun, e rken
göste rir.1 9 0 9
ta r ih li
Turbine
Fabrikası, ro m a n tik -k la s is iz m in o k o rk u n ç ölçekli geom etris ini makineden çıkmış m alzem elerin aynı ölçüde
ro m a n tik bir d ra m a tiz a s y o n u y la bir a ra y a g e tirm e k te d ir. [22]
Modernizmin ve g ö k d e le n le rin babası o la ra k bilinen Louis Sullivan, Chicago Okulu'nu e le ş tir ile r i
ile e tk ile m iş Frank Lloyd W rig h t gibi isim lere de öncülük eden bu dönemin önemli a k t ö r l e r i arasındadır.
Sullivan'ın
meşhur
"biçim işlevi
iz le r "
söylemi
oluşmasında önemli bir dayanak o lm u ş tu r. [23]
m o d e rn is t
m imarları
çok
e tk ile m iş
ve
işlevselciliğin
Louis Sullivan, Carson, Pirie, S c o tt Building (Chicago), 1899-1904
F a k a t "biçim işlevi i z le r " anlayışının onun mimarlığını tamamen açıkladığını ve k atı bir ş ekilde
uygulandığını düşünmek doğru o lm ayacaktır. S u llivan işlev ve s t r ü k t ü r ü n tamamen açığa vurulm asından
çok,
ifade
edilmesini
veya
sem bolize
edilmesini
önem sem ekte,
işlevciliği
hem duygusal
ve
ru h s a l
g e rç e k le rle hem de fiz ik s e l g e rç e k le rle iliş k ile n d irm e k te d ir[2 4 ]
1920'lerin sonunda Işlev selc ilik , yapıyı insan etkin liğ in in bir aracı o la ra k gören Hugo Haring ve
Hans
Scharoun
düzensiz,
bazen
gibi
m imarların
de garip
organik
biçim leri
se rb e st
biçimleri
Akılcılığın sözde
var
ile
olan
ö z d e ş le ş tir ilm iş tir.
nesnelliği
D ışavurum culuğun
ile k a r ş ıtlık
g ö s te rm iş tir.
Bununla b e ra b e r s o s y a l g e re k s in im le rin mimarlığa n ü fu z etm e s iy le , iş le v s e lc ilik D ışavurum culuğun önüne
geçm iştir. [25]
Haring ve Gut Garkau fa rm , Germany, 1923-1926
Le C orbusier ve Mies van der Rohe'nin savunduğu d ü ş ü n c e le rle ta b a n ta b a n a zıt olan bu t ü r
bir
Modernizm bazen
'ö te k i gelenek'
o la ra k
da adland ırılm a k ta d ır. Bu tu tu m
1 9 5 0 -6 0 'la rd a
te kra r
o r ta y a çıkarak S charoun'un B erlin Filarmoni Binası ile doruğa u laşm ıştır. Bu h a re k e tin en y e te n e k li
m imarları işleve sim gesel bir g ö re v y ü k le m iş le rd ir[2 6 ]
Dönemin önemli isim lerinden A dolf Loos kendisini A r t Nouveau ve Alman W erkbu nd'un
a te ş li bir düşmanı yapan, ra d ik a l e s t e t i k purizmini g e liş tir d i.A dolf Loos "Süslem e ve Suç (C inayet)" adlı
m akalesinde
süslemenin
neden
olduğu
z a r a r la r ı
birçok
açıdan incelem iştir. Loos'a
göre
süslemenin
aşırılığı a r tık insanda e s t e t i k bir ho ş lu k y erine bir t ik s in ti o lu ş tu ru y o rd u . [27]
Şikago O kulu'nun önemli isim lerinden F rank Lloyd W rig h t'a göre Organik Mimarlık çerçevesinde
binayı, donanımından, konumundan ve çevresinden
ayrı
o la ra k
ele almak
pek olanaklı değildir.
Bu
binaları o r ta y a çıkaran Ruh, tüm bu u n s u rla rın bir a raya gelm esiyle oluşur. Yapının doğası bağlamında,
bunların tüm ü öngörü lm eli ve gereği y erine g e tirilm e lid ir. Ancak bun la r bitm iş ve kişiliğini bulmuş
yapının
içinde
yalnızca
b ire r
a y rın tıy a
dönüşm elidir.
A ydınlatm a,
ısıtma
ve
havalandırm a
bunlara
e k le n e b ilir ya da bunların dışında bırakılabilir. İskem leler, masalar, d o la p la r, h a t t a bazen müzik a le tle r i
bile binanın kendisine a i t t i r , ona e k le n ti değil... [28]
Modern mimarlık içerisinde döneminin en ilerici, en yenilikçi akımı olma ve bilim sel gelişm eleri
mimarlık ve s a n a ta yansıtm a, günün hızını bu y a p ıtla rd a g ö s te re b ilm e k adına 1909'da I. F ü t ü r is t Bildiri
yayım lanmıştı. Çok geçmeden A n to n io S a nt'E lia ve Mario C hiattone, Milano'da "Y eni K e n t" için çizim ve
planlarını
s e rg ile d ile r.
A n to n io
Sant'Elia'nın
k a ta lo g u n
önsözünde
ileri
s ü rdüğü
ra d ik a l
d üşünceleri
Ita ly a n Fütürizm inin sözcüsü M a rin e tti derh a l yeniden y o ru m la y a ra k 'F ü t ü r i s t Mimarlığın m a n ife s to s u '
ş eklini verdi. [29]
F ü t ü r is t m im arlara göre kendisini s ü re k li t e k r a r eden modern mimarlığın içine d ü ş tü ğ ü en büyük
açmaz,
zeka
hapishaneleri
o la ra k
n ite le n e b ile c e k
akadem ilerin
kendi
çık a rla rı
d o ğ ru ltu s u n d a
suç
o rta k lığ ı etm esi sayesinde, gençleri yeni ve kaçınılmaz bir s o ru n o la ra k o r ta y a çıkan 'F ü t ü r i s t k o n u t ve
k e n t'in s ınırları ve soru n la rın ı çözmeye y ö n e ltm e k yerine, k la s ik m odelleri kopya e tm eye zorlam asıdır.
[30]
F ü t ü r is t k e n t tasarım ı, antonio s a n t' elia, 1914.
Döneme damgasını vurm uş e v re n s e l re n k le r ve asal birbirini esmeyen ç iz g ile rle bir
mimarlık o lu ş tu rm a y a çalışmış ve s anatın bir çok alanında e tk is in i g ö s te rm iş De S tijl (N e o -P la s tis izm )
akımı ilk m a n ife s to s u n u 1918 yılının Kasım ayında y ayınlam ıştır. Bu gru b u n amacı mimarlık, heykel ve
resmin d uygusal olmayan, açık ve b e rra k bir yapıda o rganik o la ra k bir a ra y a gelmesiydi. Grubun ismi
olan "De S t ijl" s a flık demekti. [31] De S tijl t a r a f t a r l a r ı tin s e l harmoninin ve düzenin yeni bir ütopik
idealinin u ğ ra ş ın d a d ırla r. Saf bir çalışma ve e v re n s e lliğ in s a vunucuları o la ra k fo rm ve r e n k le ri b a s ite
in d irg e m iş le rd ir,
e s e rle ri
r e n k le rd e n o luş m ak tadır. [32]
sadece
y a ta y
ve
dikey
çizgiler, siyah ve beyazla b ir lik te ana
Mimaride Kübizm Etkisi: Neo P la s tis iz m (De S tijl) ve
S chrö der Evi,Rietveld, 1924.
Bu to p lu lu k elemanlarından Theo Yan Doesburg ve P iet Mondrian te o r ik ilk e le ri o r t a y a koymak ve bu
ilk e le r d o ğ ru ltu s u n d a e s e r le r verm ek konusunda grubun önde gelen isim lerinden olm uşlardır. Sanatın
gelişine çizgisinde n a t ü r a l i s t - f i g ü r a t i f ve k ü b is t e v re le rin d e n g e ç tik te n s onra ulaşmış olduğu m utlak
s o y u tla m a
aşamasında
Mondrian'ın,
daima
daha
uzak
sloganı
d ik k a t
çeker.
Bu
s ö z ü y le
Mondrian.
k o n s t r ü k t i f s o y u tlu ğ a doğru gitm ek g e re k tiğ in i b e lirtiy o rd u . [33]
P iet M ondrianComposition in Red, Y e llow , and Blue, 1921
A lm anya'da y e tiş m iş ve H itle r'in baskıcı rejiminden T ü rk iy e 'y e kaçan modernizmin önemli m im arlarından
B runo
T a u t'u n
yazdığı
A r c h ite c tu r - P ro g r a m m
(Mimarlık
İçin
Program )
1918'de
S anar
için
Çalışma
K u ru lu 'n u n onayıyla bastırdı. [34] B runo T a u t'a göre s a n a t - v a r olduğu zaman bir te k şeydir! Bugün
s a n a t y o k tu r. Değişik parçalanm ış eğilim ler ancak yeni bir mimarlığın k a n a tla rı
altında
te k
birliğe
d ö n e b ilirle r, böylece her bir disiplin yapıda ro l o y n a yacaktır.. [35]
Daha s o n ra la rı 1919 M art'ında B e rlin'de S anat İçin Çalışma Ku rulu p ro g ra m a tik bir genelge
y ayınlam ıştır. Bu genelgede Bruno T a u t'u n 1918 yılında yazdığı Mimarlık İçin Program , y önlendirici bir
ilke ve altı istem halinde ö z e tle n m iş tir . S a nat için Çalışma K u ru lu o zam anlar W a lte r Gropius, Cesar
Klein ve A d o lf Behne t a ra fın d a n y ö n e tiliy o rd u . [36] Bu grubun en önemli ilk e le ri arasında ;Sanat ve
halkın birlik o lu ş tu rm a s ı, sanatın a r tık yalnızca bir azınlığın zevki değil, k i tle le r in yaşamı ve m utluluğu
olması, s a n a tla rın büyük bir mimarlığın kanadı altında b irle ş tirilm e s id ir. [37] Bu a ltı n o k ta daha sonra
1919'da k u ru la c a k olan Bauhaus'un ön te m e lle ri niteliğin dedir.
W a lte r Gropius ve bir grup arkadaşı daha s o n ra 1919'da B e rlin 'd e Tanınmamış m im arlar Sergisi
D üze n le d ile r ve bu s erginin b ro ş ü rü n d e A d o lf Behne, B runo T a u t ve W a lte r Gropius üç m a n ife s to
b e nz eri metin y a zdılar.G ropius'un yazdığı metin B auhasus'un ilk e le rin e p a ra le llik g ö s te re n ve mimarın
kimliğini
açıklar
vurgulam ış,
n ite lik te d ir .
mimar,
Bu
h e y k e ltıra ş ,
m etinde
ressam
Gropius,
gibi
fa r k lı
mimarın
sanat
çalış a ra k s anatı b ü tü n le ş tirm e g a y re ti içerisine g irm iş tir.
kimliğini
ve
insanlık
için
olan
önemini
disip lin le rin e
mensup
insanların
b ir lik te
Bauhaus, Almanya,1919-1933
1920'lerden b a ş la y a ra k 1939'lara k adar modern mimarlık gücünü en e tk ili biçimde k o ru m a k ta d ır.
Bu dönemde A m erika'da Şikago Okulu e tk in d ir. A m erika'daki modern m im arlar arasında Frank Lloyd
W rig h t, Lewis M um ford, Henry R ussell Hitchock, Philip Johnson sa y ıla b ilir. Rusya'da bu akımın öncüleri
arasında Vladim ir Lenin, I. M eyerzon, Vladim ir T a tlin sayılabilir. H ollanda ve çevresinde De S tijl akımı
o r ta y a çıkmış ilkel r e n k le r ve b a s it g e o m e trik biçimler arsındaki iliş k ile ri a ra ş tırm ış la rd ır. Bu akımın
te m s ilc ile ri arasında Piet Mondrian, Theo van D oesburg sayılabilir. De S tijl daha s onra ünlü Bauhaus
okulunda geleceğin tasarım cılarını y e tiş tir m e d e uygulanan m etodların bir bakıma öncüsü sayılabilecek
n ite lik te d ir . F ransa'da Le Corbusier ve Amedee O z e n fa n t t a ra fın d a n biçimsel saflığı önemseyen Pürizm
o r ta y a
çıkmıştır.
te m s ilc ile ri
Alm anya'da
arasında
W a lte r
Alman
Gropius,
İfadeciliği
B runo
ve
Taut,
Bauhaus
Oswald
ekolü
o lu ş m u ş tu r.
S p engler
ve Mies
Bu
van
akımın
der
önemli
Roche yer
alır.Dönemin diğer önemli mimarları arasında S ig frie d Giedion, E r n s t May, Erich M endelson gibi isim ler
y e r a lm ak tadır.1928 'lere gelindiğinde CIAM K ongresi yapılmış, mimaride s ta n d a r tla ş m a ve e v re n s e lle ş m e
önem kazanm ıştır.
A rt
Nouveauya
karşı,
Almanca
konuşan
ü lk e le rd e ,
20.
yüzyılın
başında
o r ta y a
çıkan
başkaldırm a daha k a rm a ş ık tır ve daha verimli o lm u ş tu r. Bu tepkinin de tem elinde bir ç e ş it usçuluk ve
b e lirli k la s ik le ş tiric i
eğilim leri y a tm a k ta d ır. O tto
W agner'in V iyana'daki 1904-6 ta r ih li p o s ta binası,
V ic to r H o rta 'n m H alkevinin tam k a rşısına konmalıdır. Bu yapıdaki çizg is ellik a r tık sıkı ve s e r t t i r ; te k il
elem anlar da, tavanın eğriliğine rağmen, e s a s ta d ik d ö r tg e n s e ld ir le r ve o rganik değil, makinemsi bir
k a r a k t e r l e r i v ardır. [38]
A u s t r ia n P o s ta l Savings Bank, O tto W agner
Bu bağlamda Erich Mendelsohn, ö z e llik le b etonarm enin im kânları ç erçevesin de e k s p re s iy o n is t anlamda
b irtakım p ro je le r o ta y a k o y m u ş tu r. Potsda m 'daki ra s a th a n e binasının 1920 yılında inşa edilebilm iş olması
M odern Mimari hesabına şüphesiz büyük bir ka z a n ç tır. Ö zet ola ra k , g e n e llik le " ü t o p is t ç alışm alar"
adıyla n ite le n d irile n söz konusu pro je le rin , b ü tü n h a y a lî t a r a f l a r ı n a rağmen kısmen çağdaş mimarinin
bazı akımlarına tem el t e ş k il e t t i k l e r i , kısmen de 21 'inci Y ü zyıl'a doğru ışık t u t t u k l a r ı bugün a rtık
he rk e s ç e onaylanan bir h u s u s tu r. [39]
Bu döneme U lu s la r arası Ü s lu p 'ta denm ektedir. Bu akımın ismi H e n ry -R u s s e ll Hitchcock ve Philip
Johnson adlı
iki mimarın 1932 yılında New Y o rk
şehrinde
yer
alan
MoMa
müzesinde
ge rç e k le ş e n
U lu s la r arası Modern Mimari için y azdıkla rı bir k ita b a d a yanm aktadır. [40]
1928'de
CIAM k u ru lu n c a y a
kadar,
b iz z a t
toplum s al,
ekonomik
ve
te k n ik
z o r u n lu lu k la r
ü to p is t
m imarları te k e r t e k e r aşırı biçim cilikten k o p a r ta r a k ras y onaliz m e s evk ed e c e k tir. Yani, ra s y o n e lle ş m e
bir bakıma kendiliğinden g e rç e k le ş e c e k tir . Örneğin; Gropius, ku rm u ş olduğu Bauhaus'da geçerli ş a r t l a r a
g öre ç e ş itli ta s a rım alanlarında toplum a g erçek ta t b ik a tç ı y e tiş tir m e k is te y e c e k , bu durumda da ü topik
f i k ir le r e veda etm ek z o runda k a la c a k tır. [41]
1930'larda
Hugo
Haering
ile
Hans
Scharoun'un
önderliğinde
'Organımsı
Mimari'
adı
altında
mimarlığın norm al gündemine y e rle ş e c e k olan, e k s p re s iy o n is t yönü son derece güçlü bir mim arî ta rz ın ,
W assili L u c k h a rd t ile b ir lik te henüz başla n g ıç ta ilginç ö n e rile rle kendini belli e ttiğ i f a r k olunuyor. [42]
1800'lerin sonundaki A r t Nouveau h a re k e tin in s a d e le ş tirilm e s iy le b ir lik t e modern h a r e k e t yav aş yavaş
başlamış, 1920'lerin başından 1930'lar'ın o r ta la rın a
k a d a r k uram sal ve uygulama alanında en güçlü
e s e rle rin i v e rm iş tir. 1930'lardan başlayıp II.Dünya Savaşı'nın b itiş in e k a d a r olan dönemde A v ru p a 'd a
baskıcılık artm ış, bir çok mimar f a r k lı y e r le r e ö z e llik le de İn g ilte re ve A m e rik a 'ya göç e tm iş tir. Bu
dönemde Am erika'da
C orbusier,
Mies
van
Akademik
der
ve Mimari r e f o r m la r g e liş m iş tir. Dönemin e tk in isim leri arasında Le
Roche,Frank
Lloyd
W rig h t,
S ig frie d
Giedion,
B u ckm inister
F üller,
Lewis
M um ford, Nikolaus P e vs n e r y e r a lm aktadır.
Bir k arş ı s a n a t h a re k e ti olmamasına rağmen Bauhaus mimarlık, s a n a t ye z a n a a t okulu (1919­
1932) da, s a n a tla z anaatı yeniden b irle ş tirm e y e ve sanatın to p lu m s a l amacım yeniden te s is e çalışarak,
y e rle ş ik güzel s a n a t siste m ine k arşı d ireniyordu. [4 3 ]
Gropius Bauhaus'un amaçlarını yaratıcı çabaları bir a raya
mimarlığın ayrılm az öğ e le ri o la ra k
re s s a m la rı
yaratıc ı
ve
h e y k e ltı r a ş la r ı
sanatçı
olmalarını
ve
kurgulam ak
y e te n e k le rin e
geleceğin
o la ra k
göre
önde
g ö rm ü ş tü r. Bauhaus
e ğ ite re k
gelen
g e tirm e k ve bu bileşimi yeni bir
bunların
u s ta
her düzeyden mimarları,
zanaatçı
s a n a tç ı-z a n a a tç ıla rın d a n
ya da bağımsız
oluşm uş
bir
çalışma
to p lu lu ğ u kurm alarını is te r. [44]
W a lte r Gropius, th e Bauhaus (Dessau, Germany), 1925 - 1926
Gropius, Bauhaus'u Fourie r'n in "ge n e lle ş m iş e s t e t i k " bakış açısıyla k u rm u ş tu . G ropius'un amacı
s a n a ta saldırm ak değil, aksine her şeyin s a n a ta dönüşmesini sağlam aktı. [45]
1926'da
W a lte r
ta ş ı tla r ın
o lu ş tu rd u ğ u
s a v u rg a n
bir
Gropius
Bauhaus
yaşayan
anlamsızlık
çevrenin
taşımadan,
üretim inin
ilk e le rin i
k a ra rlılık la
bugünkü
açıkladı.
onaylanması;
y a s a la ra
dayalı
İlke
ola ra k ;
nesnelerin,
o la ra k
m akinelerin
ro m a n tik
o rganik
bir
tasarım ı;
cila
ve
ve
h e rk e s in
k o la y lık la erişebileceği k a r a k t e r i s t i k ana biçim ve re n k le r le sınırlı kalınması; ç e ş itlilik le sadelik; mekan,
malzeme, zaman ve paranın ekonomik kullanımı dem ektir. Her gün k ullanılan p r a tik e ş y a la r için s t a n d a r t
tip le rin ya ra tılm a s ı to p lu m s a l bir gerek s in im d ir.ş e klin d e k i d ü s t u r l a r b e lirle n m iş tir [46]
Tıpkı Mondrian ve Van D oesburg gibi Gropius da, Bauhaus'u k u ra rk e n , kübizmden s o n ra resmin
diğer
tüm
s a n a tla rın
öncüsü
haline
geldiğine
ve
yeni
mimarinin
ilke le rin in ,
res s a m la rın
o rta y a
k o y a c a k la rı yeni e s t e t i k t e içerildiğine inanıyordu. [47]
Gropius yüzden Kandinsky, Klee, Schlemmer, İtte n , Feininger, Van D onersburg, El L is s itz k y ,
M alevitch
gibi
a v angard
re s s a m la rı
sanayinin deneyim sel la b o ra tu a rın a
Bauhaus'a
d e rhal
kabul
e tm iş tir.
F akat
Bauhaus
dönüşecek biçimde k a v ra m s a l bir ro l ü s tle n d ik çe ,
tic a r e tin
ve
re s s a m la rd a n
itir a z s e s le ri y ükselm eye başladı. [48]
Okul 1932'de H itle r Alm anya'sı ta ra fın d a n kapatıldı. 1932 ile 1933 yılla rı arasında Mies van der
Roche okulu d iriltm e y e çalış tıys a da başarılı olamadı.Bu o kuldaki bir çok mimar daha sonra İngiltere,
Am erika ,İsrail gibi ü lk e le re göç e t t i l e r ve orada yeni akım lar o r ta y a çıkardılar.
Bauhaus
k a p a tıld ık ta n
s o n ra k i
çalışm alarında
Mies
van
der
Roche
yapım
sürecinin
tü m ü y le ilgili ç e ş itli ilk e le r o rta y a koymaya çalışmıştır. Roche'ye göre mimarlık alanında e n d ü s trile ş m e
s a ğ la n a b ilirs e ekonomi, zaman ve uygulama kolaylığı gibi y ö n lerden
k o la y lık sağlanabilir. M imarlıkta
p r e fa b rik a s y o n u n önemine ve bu sayede uygulama alanında k olay işgücünün sağlanabileceği konusuna
v u rg u yapm ıştır. [49]
Mies van der Rohe'nin W e is s e n h o f Sitesi ndeki mesken bloğu, "ç o k lu k içinde b ir lik " veya " b irlik
içinde ç o k lu k " diye kısaca
fo rm ü le
edilebilecek bir anlayışın
çağdaş
mimarideki im kânlarla
ulaştığı
fe v k a lâ d e başarılı bir s o n u ç tu r. G erçekten de, ekonomik, te k n ik ve e s t e t i k f a k t ö r l e r i n bileş kes i halinde
o r ta y a çıkan p ü r is t rasyonalizm in kabul e ttir d iğ i yalın dış form , içerdeki iş le v s e l fa rk lıla ş m a la ra yer
v erebildiği ta k d ird e 'fo n k s iy o n e l' olabilirdi. [50]
Mies van der Rohe, German Pavilion in in te r n a tio n a l Exposition (Barcelona, Spain), 1929
Modern mimarinin u s ta la rı için çelik, b e to n a rm e ve camla b ir lik te
yüksek
yapı yeni sanayi
k e n tin in simgesiydi. Mimari p ra tiğ i kuram dan önce düşünen Mies için tem el s o ru n yeni o r ta y a çıkan bu
yapı
tü rü n e
uygun
bir
biçimin
y a ra tılm a s ı
olm uştu.
Mies'in
ilk
gökdeleni
1921-22'de
Berlin'de
F r ie d ric h s tra s s e İs ta s y o n u yakınındaki bir a rs a için hazırladığı gök delendir. [51]
Mies van der Rohe e s e rle ri Stijl h a re k e tin in f ik ir le r in in
halidir. [52]
ve Mondrian'ın e s te tiğ in in işlenmiş
Rohe .F a rn s w o rth House
Ludwig Mies van der Rohe , ö z e llik le ABD'ye göç e t t i k t e n s onra yaşlılık çağında, katı
R asyonalizm i
e s e rle rin d e
ifade
e tm iş tir.
Mies'in
bu
dönemindeki
binaları
hep
d ik d ö rtg e n
k u tu la r,
p riz m a la r şeklinde dir. Kendisi bu durumu şö y le açıklam ıştır: biçim p ro b le m le riy le uğraşm ayı re dded iy or,
f a k a t binanın p ro b le m le riy le u ğ ra ş ıy o ru z ". [53]
G erç ek ten
de Mies, değişik biçimler
aramayı denemek
yerine,
ta rih s e l,
g eleneksel,
en çok
bilinen " k u t u " biçimini hemen b a ş ta n s a p tıy o r; f a k a t b ü tü n uğra ş ıl bu bina'nın s t r ü k t ü r e l , malzeme,
d e ta y ,
k o n s tr ü k s iy o n
vb.
s o ru n la rın ı
çözmek
için
v e riy o rd u .
Bu
ra s y o n e l
g e o m e trik
biçime
karar
v erişin in sebebini de ünlü d üş ünür Thomas Acquinas'm şu s ö z le riy le ifade e tm e k te d ir:" A k ıl, b ü tü n insan
e s e rle rin in ilk e s id ir" [54]
1924'te Gropius'un In te rn a tio n a le A r c h ite k tu r 'u n d a s unulan s ek s en modelden kırk ta n e s i proje
o la ra k kaldı. 1932'de Hitchcock ve Philip Johnson The In te rn a tio n a l S ty le , A r c h ite c tu r e since 1922 adlı
k ita p la rın ı
y ılla rd a
yayım ladıklarında
doğan
çıkıyordu.
'u lu s la ra ra s ı
U lu s la ra ra s ı
üslup
ise
h a y a ta
ü s lu p "
a r t ık
geçirilm iş
"m odern
(O tto
p ro je le rin
ü s lu b u n "
Wagner,
oranı
y erini
Van
n is p e te n
alıy o r
de Velde,
ve
daha
ra d ik a l
H orta,
y ü k s e k ti.
biçimde
Berlage,
Yirm ili
ona karşı
W rig h t,
P e rre t,
B e hrens gibi) " ö n c ü le rin " e s e rle ri için geçerli olduğu gibi aynı h edefe yönelm iş b ire y s e l çalışmaların
birb irin e yaklaşm ası değil, üzerinde i t t i f a k edilmiş bir üslubun ilke le rin i meydana çıkarma iradesiydi. [55]
Ludwig Mies van der Rohe and Philip Johnson, Seagram Building (New Y o rk), 1956 - 1958
U lu s la ra ra s ı bir üsluba kavuşm a a rz u s u , pek çok mimarda, "dü nya v a ta n d a ş ı' olma bilinciyle
b ir lik t e o r t a y a çıkıyordu. Bu itib a rla birçok mimarın ayrım göz e tm e k s izin kâh bir ülkede kâh diğerinde
bir
tü r
göçebe
gibi
çalıştığına
ş a h it
olu ru z .
Z a te n
-S ta lin c i,
fa ş is t ,
Nazi
veya
burjuva
o ls u n -
mücadele
e ttiğ i
akademiden m imarların k arşı ç ık tık la rı şey de bu "ko z m o p o litiz m "d i. [56]
İşlevselci
ve
ra s y o n a lis t
ö ğ r e tile r e
bağlanan
Bauhaus'un
ş id d e tle
e k s p r e s y o n is t m imarların u s ta la rı, ra k ip le rin in de u s ta s ı olan Van de V elde ve Behrens'di. F akat
e k s p r e s y o n is tle r in
bu
u s ta la rd a n
aldığı
ş e y le r
e lb e t t e
J u g e n d s til'in
süzgecinden
geçmişti.
E k s p r e s y o n is tle r de iş le v s e lc ile r gibi, resmi e k le k tiz m d e n k u rtu lm a k ve bir ç e ş it u lu s a l ro m a n tik t a r z
g e liş tirm e k is te d ik le rin i öne s ü rü y o rla rd ı[5 7 ]
K r is ta l S araydan bu yana camın yoğun bir biçimde kullanımı mimarlığı maddesizliğe itiyo rd u .
A d o lf Betine 1918'de Leipzig'de camı n e re d e ys e m istik bir ta v ır k g ö k le re ç ık a rta n bir makale yazmıştı:
Mies van
der
Rohe'nin cam gökdelen
fik r i,
iş te
"camın g e tird iğ i
b ire y s e llik k a rş ıtlığ ı bağlamında bağlamında o r ta y a
iy im s e rlik "
ve deyim y e rindeyse,
çıkmıştır. Gropius gibi B runo T a u t ve Hermann
O b ris t de ü to p y a hakkını ta le p ediy orlardı. Bruno T a u t (1880-1938) 1919 yılında10 Hagen'de cam bir
k ubbeyle hav alandırılan ve içinden bir dağın z irv e sin in görülebildiği bir proje yayımladı. [58]
Savaşın hemen ardından gelişen iyim serliğe ka rş ılık e k s p r e s y o n is tle r Bauhaus'un M arksizm iyle
bağdaşmayan bir k a ra m s a rlığ a kapıldılar.H erm ann F in s te rlin 'in 1919-1920 yılla rında yaptığı Casa Nova,
E tie n n e -M a rtin 'in çağdaş K o n u tla rın ı haber v e re n bir t ü r b a ro k h e y k e ltıra ş lık eseridir. K ie s le r'in Sonu
Olmayan Ev'i (1924-1926) dik açı çılgınlığına k arş ı ş id d e tli bir p ro te s to d u r.. [59]
Casa di v e t r o (Glass house), 1924; F in s te rlin
Erich M endelsohn P o tsda m 'daki Einstein Kulesi (1917-21) ile, mekân ve zaman arasında yeni bir
ilişki y a ra tırc a s ın a ünlü fizikçinin fo rm ü lle rin i s e r b e s t mimari biçimlere d ö n ü ş tü re re k dışavurum culuğu
en ü s t sev iye y e ula ş tırd ı. [60]
E k s p re s iy o n is t
eğilim lerin
bir
bakıma
öncülüğünü
yapmış
olan
Merıdelsohn,
cepheyi
k ü tle
e s te tiğ in in doğal bir sonucu halinde d e ğ e rle n d ire re k her binaya te k d e fa y a özgü bir p lâ s tik kimlik
sağlama gere k liliğ in i ilke edinm iştir. [61]
Hugo Häring , F. L. W rig h t'ın k in d e n h is s e d ilir ölçüde fa rk lılık g ö s te re n bir " o r g a n ik " mimarinin
öncüsüydü.Häring, kendisine bir biçimcilik gibi gelen, Le C orbusier'nin g e o m e trik ö n s e lle rin i de re d d e tti.
Bazı genç Alman m im arlar üzerinde e tk is i büyük oldu. Ancak bu s o nunc ular dar açılı ü s lu p ta n kaçayım
d e rk e n
bir başka biçimciliğe m e y le ttile r :
e ğ rilik
ilkesi.
Häring bu eğilimini kınıyordu. G e rç e k te
pek
tanınm ayan bu Alman mimarın savunduğu organikçiliğini en güzel biçimde h a y a ta geçirecek olan kişi
A lv a r A a lto o la c a k tır. [62]
G o e b e ls tra ß e dans le G roßsiedlung ,Berlin, Häring
Bu dev ird e k i önemli bir başka h a r e k e t H ollanda çevresinde oluşmuş ve Bauhaus'u e tk ile m iş olan De
S tijl akımıdır. Bu akım 1917'de k u ru lm u ş tu ve 1920'lerden itib a re n b ü tü n dünyaya sesini duyurdu. Theo
van D oesburg uygulama alanının kendisi genişlem işti. De Stijl 1920'de yazın m a n ife s to s u n u ve 1921 'de
de V e rs une n ouvelle ro rm a tio n du monde adlı m a n ife s to y u kaleme aldı. [63]
S tijl
h a re k e tin d e n
m imarların
ilk
dayandığı yadsınamaz. Dikey ve y a ta y
ta s arım larının
te k
Mondrian'ın
resim
alanında
çizg ilerin dengesi, sadece ana r e n k le rin
verdiği
ilhama
(mavi, sarı ve
kırmızı) kullanımı gibi Mondrian'm o r ta y a koyduğu H ollanda S tijl'in e yön v e re n tem el e s t e t i k ilk e le r
grubun mimarları ta ra fın d a n h a r fi h a rfin e benimsendi. Mondrian ve Van D oesburg'a göre resm in te k
misyonu mimara doğru yolu g ö s te rm e k ti. [64]
De S tijl'in geçmiş olduğu yolu g eriy e b a k a ra k gözden geçiren Theo van D oesburg, De Stijl
grubunun 1923 sonunda P a ris 'te k i ilk serg is in e genç mimarların g ö s te rd iğ i büyük ilgiyi a n la tıy o rd u .
'M imarlık ve resmi, mümkün olan en sıkı yaratıcı ilişki içine sokm ak is tiy o rd u k . K o nut p a rç a la n a ra k
p la s tik öğelerine ayrıldı. Eski yapının s t a t i k ekseni yıkılmıştı... Konut, y e rd e n bağımsız o la ra k y ü k s e liy o r
ve çatı te ra s ı halindeki ta v a n sanki " ü s t ü açık" bir k a t haline geliyordu.' [65]
A re c o n s tr u c tio n o f th e dance h all/c ine m a designed by Theo van Doesburg: "C inebal" a t th e A u b e t te
in S tra s b o u rg .
1900'lü yıllarının Fransız mimar H e cto r Guimard I. Dünya Savaşı'nın p a tla k v erm es iy le b ir lik te
o rta d a n yok olan hamilerinin d e s te ğ i olmadan a r tık yalnızca te k n ik te n ve iş le v s e lc ilik te n söz eden bir
nesle çağdışı görünm üş olmalıdır. Buna karşın Guimard p re fa b r ik a s y o n y ö n te m le ri için y e tk i b elgeleri
a la ra k a y a k ta kalm aya çalışm ıştır. [66]
Buna
ka rş ılık
A u g u s te
P e r r e t'n in
çalışmaları,
iki
sav aş
arası
dönemde
önem
taşıyan
çalışm alardır. [67]
1920'li yılla rın başında beklenm edik bir olay meydana gelir. Resim alanına köklü y enilik g e tire n
bir yaklaşım mimarinin de dönüşmesini sa ğ la r. Böylece te k n ik a r tık e s te tiğ e uygulanacaktır.1911 yılından
itib a re n Cezanne n e s n e le ri çözü m le ye re k onları p a rç a la ra a y ırıy o r daha s o n ra bu p a rç a la rı silindir ve
k ü p le r halinde yeniden b ir le ş tir iy o r d u . Bu yaptığı işlem 1911'den itib a re n gelişecek olan bir mimarlığın
üslubunu da o lu ş tu ra c a k tı.1 9 6 5 yılında s ilin d ir ve k ü p te n oluşan bir yapının altın d a ölmek istediğini
s ö y le ye n ve Cezanne'ye bu saygısını sunan mimar Le Corbusier'di. [68]
Kübizmin mimarlık üzerindeki e tk is i hemen g e rç e k le ş m e y e c e k tir. 1910-1914 yılla rı arasında k ü b is t
re s s a m la rd a n
bahsedilebilm esine
k arş ın
kübizmin
m im arlar
üzerindeki
e tk is in e
ancak
1917-1920
y ılla rından itib a re n r a s tla n ıla b ile c e k t ir. [69]
Le C orbusier Fra n s a 'd a 1920'lerden s onra p o s t kübizm o la ra k adlandırdıkları biçimlerin s a f ve
yalın
o la ra k
kullanılm asını
öneren
"p ü riz m "
akımını
b a ş la ttı.
Pürizm
ideolojisi
içinde
Le
C orbusier
güzelliği, s a f, yalın birincil fo rm la rd a bulm uştu. Ona göre, mimarlık, ışıkta bir a raya g e tirilm iş k ü tle le r in
us tac a, doğru ve m uhteşem oyunuydu. Form lar, küp, koni, küre, s ilindir ve piram it b a ş ta olmak üzere
k endilerini ışık ve gölge ile ifade eden birincil fo rm la rd ı. [70]
Le C orbusier'de görü le n ve s anatın ge le n e k s e l diliyle varılan bu uzlaşıma, genelde modernizmin birinci
döneminde
görü le n
tip ik
bir
eğilimdir.
Modern
sanat
ne
denli
g e le n e k s e l
e ğ re tile m e le rin
"ö te s in e
geçm ek" ve s a n a ts a l ürünü g e rç e k lik le bire bir ilişkili bir simya ürünü o la ra k g ö s te rm e k is te d iy s e de
böylesi e ğ re tile m e le ri k u lla n m a k ta n uzak duramadı. [71]
1923 yılında V e rs Une A r c h it e c t u r e (Bir Mimarlığa Doğru) adlı m a n ife s to n iteliğin dek i eseri, S tijl'in,
Bauhaus'un, fü tü riz m in , Rus k o n s trü k tiv iz m in geleceğe dönük tüm fik ir le r in i bir p o ta d a e ritiy o rd u . Aynı
yıl P aris'in banliyösünde La Roche villasını inşa e t ti. La Roche villası ile b ir lik te yine onunla aynı yıl
H ye re s'd e M a lle t- i S te v e n s ta ra fın d a n inşa edilen Noailles villası Fra n s a 'd a k i ilk iki " k ü b i s t " yapı olma
öz elliğine s a h ip tirle r. [72]
Noailles ve La Roche villası
Le C orbusier'nin, k itabında u ç a k la ra ayırdığı son bölüme özdeyiş o la ra k koyduğu, "e v ik a m e tt edilen bir
m akinedir" sloganı, çok önceden F. L. W rig h tta r a f ın d a n kullanılm ıştı. Ayrıca bu slogan D e s c a rte s 'in
"m a k in e -in s a n "ıy la başlayan ra s y o n a lis t g e le n e k te de y e r a lm aktadır. [73]
V illa savoye,Le corbusıer.
Le C orbusier ideal bir k e n ts e l fo rm u n
ne olması g e re k tiğ i hakkm daki ö n e rile rin i y aşantısı
boyunca birkaç kez d e ğ iş tirm iş tir. 19. yüzyıl k e n tin e a l t e r n a t i f o la ra k Le C orbusier'nin önerdiği üç
f a r k l ı k e n ts e l fo rm b u lu n m a k ta d ır "Çağdaş K e n t" (V ille C ontem porraine) (1922) "Işıyan K e n t' (Ville
Radieuse) (1930) ve "E n d ü s triy e l Lineer K e n t" (la Cite Lineaire In d u s trie lle ) (1942). B u nlar s ırasıyla
Urbanisme
(1924.),
La
V ille
Radieuse
(1935)
ve
Les
T ro is
E ta b lis s e m e n ts
Humains
(1945)
isimli
k ita p la rın d a d e ta y lı o la ra k a n la tılm ış tır. Üç f a r k lı k e n t önerisi olmasına rağmen, 20. yüzyılda ütopyacı
yaklaşımı
benimseyen
diğer
m im arlarla
kıyaslandığında
Le
C orbusier'nin
tüm
ö n e rile rin d e
mimari
d e te rm in is t düşünceye olan inancını belirgin bir biçimde ifade e ttiğ i, yazılarında mimarlık ve planlamanın
s o s y a l değişime yol açacağını vurguladığı s ö y le n e b ilir. [74]
Le
C o rbusier'e
göre
"Mimarlık,
ışıkta
bir
a ra y a
g e tirilm iş
k ü t le le r in
ustaca,
doğru
ve
muhteşem oyunudur. Gözlerimiz fo rm la rı ışıkta görm ek için yapılm ışlardır; ışık ve gölge bu fo rm la rı
açıklar: k ü p le r, ko n ile r, k ü re le r, s ilin d irle r ve p ira m itle r ışıkta avantajı olan büyük birincil fo rm la rd ır;
bunların imgesi içimizde bir karışıklığa meydan v erm ek s izin anlaşılabilir. Bu s e b e p te n dolayıdır ki bunlar
güzel f o rm la rd ır, en güzel fo rm la r d ı r . " [75]
Le Corbusier, N o tre Dame du Haut (Ronchamp, France), 1950 - 1955
Le C o rbusier'e göre bina yapımı, yapı öğelerinin amaca uygun ve t u t a r l ı biçimde bir a raya
g e tirilm e s id ir. Bu öğelerin üre tim i için e n d ü s tr iy e l ve te k n o lo jik g iriş im le r b a ş la tılıy o r. Seri ü re tim bu
öğelerin
doğru,
ucuz
ve
iyi
yapılmasını
sağlar.
Önceden,
is te n ile n
sayıda
ü r e tile b ilir le r .
E n düstri,
öğelerin tamamlanmasını ve giderek k u s u rs u z hale gelm elerini s a ğ la y a c a k tır. Böylece mimar mimari
yete n e ğ in i özgürce k u lla n a b ilir. Yapı program ı aracılığıyla mimarlığını b e lirle y e n te k şey budur. [76]
Fransa'da Le C o rbus ier'den daha önce o r t a y a
çıkmış o la ğ a n ü s tü m im arlardan biri de Henri
S auvage'dir. [77]
P o rte M a illo t Henri Sauvage 1931
1925 yılı s ergisinden, Fra n s a 'd a modern üslubun mirasını devralm ış gibi görünen bir "süslem e
s a n a t la r ı " ( a r ts deco) üslubu doğdu. Bu üslup denildiği gibi "F ra n s ız u s u lü "y d ü yani W erkbund zihniyeti
ile 1900 yılının d e k o r anlayışını harm anlayan bir t ü r kübizmdi. Öyle ki buna "g e o m e triz e edilmiş süslü
ü s lu p " adı verildi. [78]
Helsinki Garı (1919)
Dönemin bir başka önemli Fransız k ü b is t mimar d e k o r a tö r P ie rre Chareau F ransa'da "cam " ve
görüne n ç e lik te n ilk evi, g e rç e k le ş tir m iş tir : Bir avlunun içine inşa edilen evin tüm a y rın tıla rı m im arlar
ta ra fın d a n adım adım çizilm iş tir. [79]
1922'de
Chicago
şehri,
Chicago
T ribune
Binası
için düzenlenen
ve
birçok
A v ru p a lı
mimarın katılım ıyla g e rç e k le ş e n mimari yarışm ayla bu alanda t e k r a r ön plana çıkmıştır. Gropius, Loos ve
ikinciliği kazanan Finlandiyalı Eliel Saarinen bu yarışm aya k a tıla n pek çok mimardan sadece birkaçıydı.
[80]
William van Alen (American), The C h ry s le r Building (New Y o rk), 1928 - 1930
Bu megaloman f a n t e z i l e r e
tam t e z a t
a rz
edecek ş ekilde üç göçmen mimar yirm ili yılların
A m erikan mimarisinde önemli ro l oynam ıştır: Schindler, N e u tra ve Eliel Saarien. R udolf M. Schindler'in
mimarideki ro lü n e (1887-1953) ancak 1960'ta E s th e r Mccoy d ik k a t çekti (Five C a lifo rn ia A rc h ite c ts ). Daha
s o n ra
Davi Gebhard'ın
1967 ta rih in d e
K a lifo rn ia
Ü n iv e rs ite s i
için hazırladığı
k a ta lo g d a
bu mimarın
e s e rle rin e y e r verilm esi b a h s e ttiğ im iz ro lü n c iddiyetinin anlaşılmasını sağladı. [81]
Viyana doğumlu, f a k a t Cek kökenli olan Schindler, O tto W agner'in d e rs le rin i ta k ip e t t i ve
1914'te mimarlık diplomasını aldı. I. Dünya Savaşının p a tla k verm esinden önce Chicago'da bir mimarlık
büro s u n d a çalışmak ü z e re A m e rik a 'ya geldi. [82]
Doğaya saygı, g ü z e llik arayışı, N e u tra 'y ı iş le v s e lc iliğ i ve e s t e t i k t e n y oksun bir 'u lu s la ra ra s ı
ü s lu b u " re d d e tm e y e itm iş tir. N e u tra , "biçim
veya ifadenin uyg u n lu ğ u " gibi çağdaş m efh u la rı " fa z la s ıy la
iddialı ve k e s in lik le yapmacık" b u lu r ve onları "ç o k ta n miadını doldurm uş uzlaşıla rın, makbulü peşin
h ü k üm ler"in sonucu o la ra k g örür.
Eliel Saarien, e s e rle rin d e
ve
bu
durum
1923
yılında
ise Richardson ve Sullivan'ın e s e r le r iy le b e n z e rlik le r a rz ediyordu
Am erika
da
yaşam aya
b a ş la d ık ta n
s o n ra
Chicago
S aarinen'in üzerine çekti. [83]
Eero Saarinen, Term inal a t Kennedy A i r p o r t (New York), 1952 - 1956
ekolünün
dikkatin i
A l b e r t Kahn dahil, 1920'lerdek A m erikalı m imarlar, A v ru p a lı M odenist u s ta la rın k i k a d a r iş le v s e l
f a k a t uygulamada çok daha e tk ili f a b r ik a la r ta s a rla d ı. 1930'larda ise iş organiz a s y o n u n u n yeni ilkelerini
y a n s ıta n o f is le r yapan Frank Llyod W rig h t, W isconsin'deki ikonik Johnson Wax'm ünlü Y ö netim Binası'nı
ta s a rla d ı.
H e n ry -R u s s e l Hitchcock ve Philip Johnson U lu s la ra ra s ı biçeni y a n s ıta n New Y o r k 't a k i Modern S a n a tla r
Müzesi (MoMA) (1932)'nde A v ru p a
Modernizmı'nin çe ş itliliğ in in
öğelerini te k
bir b ü tü n
içinde sundu.
Oldukça seçkin ve çağdaş görüne n ş i r k e t l e r ekonomik k riz ve II. Dünya Savaşı'nın ardından bu mesaja
sıkı sıkıya sarıldı. [84]
Museum o f Modern A r t & Seagram Building
Şikago O kulu'nun belki de en güçlü isim lerinden olan W rig h t çiçek açm akta olan A v ru p a iş le v s e l
mimarisine
k arş ı
e le ş tirin in
dozunu
a y a rlay am ıy ordu.
Bu
mimari
ta rz ı,
" a lt ı
ka v a l
ü s tü
şişhane
k u tu c u k la r " o la r a k tanım lıyordu. [85]
W rig h t 1931 yılında Şikago E n s titü s ü n d e yaptığı konuşmasında Organik mimarlığı t a r i f l e m i ş t ir .
W rig h t'a göre organik m im arlıkta, k a tı z o ru n lu lu ğ u n b ittiğ i y erde s e r t , düz çizgi n o k ta lı çizgiye dönüşür
ve b ö y le lik le uygun bir ritm in işin içine katılm a s ıy la kendi doğru d e ğ e rle rin in kalmasını sağlar. K o şut
yü z lü d ö r tg e n le r m eselesi henüz sorgulanm aya başlam adan önce Frank Lloyd "k u tu n u n yok edilmesi"
diye adlandırdığı şeyin peşindeydi; bu sadece k u tu n u n dış görünüm ünün değil, aynı zamanda k u tu - e v in
içini, yani bölmelenmiş parç a la rın da yok edilmesini ima ediyordu. [86] Modern Mimari anlayışı "k u tu n u n
parçalanm ası" g ö rü ş ü d o ğ ru ltu s u n d a özel k o n u t çalışm alarına yansır. Şelale Evi, W rig h t'ın k u tu n u n
parçalanm ası ilkesini belirgin o la ra k kullandığı ta s a rım la rın d a n biridir. [87]
Frank Lloyd W rig h t, Falling w a t e r (P ennsylvania, USA) 1935 - 1937
W rig h t'ın biçim lendirişindeki t u t a r l ı ve akışkan bu m ekânsal n ite lik en ağır, katı ve yoğun k ü tle li kâgir
e v le rin d e
bile
k a y n a ş tıra b ilm e y i
g ö rü lü r.
Bu
b a ş a rm ış tır;
yoldan
W rig h t,
bu yap ıla r
s ü re k li
kalıcı
ve
mekânı
to p ra ğ a
yeni
bir
b ağlıdırlar,
ç e ş it
y o n tu s a l
a n ıts a l
bir
k ü t le
eylemi
ile
değil,
te rs in e , k endilerini e t r a f la r ı n d a t a r a t t ı k l a r ı z o ru n lu ç evre ile tam am layan m ekânsal bir amacı açık la rla r.
[88]
A slında Am erikan mimarisindeki dönüm n o k ta s ın a on la r ülk e y e varm adan önce girilm işti. G ökdelenler
1930'lardan itib a re n New Y o r k 't a o r ta y a çıkmaya b a şlam ıştır: Raymond Hood 'un duran McGravv Hill
Binası ve Daily News Binası ve Hood ve H a rris o n 'u n R o c k e fe lle r C enter'ı. George R o c k e fe lle r C enter'de
ilk defa, g ö k d e le n le r çevreden yalıtılm ış bir kule olm aktan çıkıyor, dikey bir m erkez t e ş k il eden bir
b ü tü n ü n bir parçası haline geliyordu. [89]
McGraw HiH Building, 1931, & R o c k e te lle r Center,1939; Hood
Rus mim arları O rta A v ru p a A r t Nouveausu içinde bir üslup o lu ş tu rm a arayışına girmiş ve bu,
20. yüzyılın başlarında egemen eğilim olm uşsa da aynı yılla r, zaman zaman aynı e s t e t i k ve biçimsel
a ra ç la rı k ulla nan u lu s a l ro m a n tik eğilimin gelişimine de tanık o lm u ş tu r. [100]
1914'ten itib a re n , b a ş ta Vladim ir T a tlın (1885-1953) gelmek üzere, bir grup sanatçı ta ra fın d a n
M oskova'da
g e liş tir ile n
" k o n s t r ü k s iy o n la r " ,
1920
yılında
yine
aynı
şehirde
kamu
oyuna
açıklanan
"G erçekçi M a n ife s to " ile sağlam bir ge re k ç e y e k a v u ş a c a k la rd ır. Bildirge A n to in e P e vs n e r ile k ardeş i
Naum Gabo'ya a i t t i r . " K o n s t r ü k t i v iz m " deyimi fe v k a lâ d e
güçlü bir anlama s a h ip tir. Öylesine ki, tıpkı
Ekspresiyonizm ya da S ü rre a lizm 'd e n ba h s e d e rk e n iş a r e t e ttiğ im iz üzere, burada da K o n s tr ü k tiv iz m
b e lirli bir e s t e t i k k a te g o riy i en iyi ş ekilde ifade edebilen bir te rim haline g e lm iş tir. [101]
Rus K o n s tr ü k tiv iz m i
1920'de Gabo ve P e vs n e r'in yazdığı bu bildiride genel o la ra k y e r alan ilkeler;m ekanın kendi derinliği
üzerinden içten dışa doğru şek illendirilm es i, p la s tik cisim lerin s t e r e o m e tr ik o la ra k ü re tilm e s i, som ut
malzemenin resim si bir öğe o la ra k kullanılm ası, bezeme u n s u ru o la ra k çizgi yerine, bu çizgilerin cismin
içindeki
kuvvet
yö n le rin i
tanım lam ak
için
kullanılm ası,
devinimin
ve
zamanın
tas a rım a
katılması,
s ta tik liğ in kırılması o la ra k sıra la n a b ilir. [102] P e v s n e r'e göre Hacim mekânın ölçüsünü v e rem em ek tedir.
B ü tün bu h u s u s la rı g e r ç e k le ş t ir ir k e n mekânı da bir malzeme o la ra k k ulla nm ak g e re k ir. [103]
K o n trü k tiv iz m ;
iki
varsayım dan
o r ta y a
çıkmıştır;
biri
mimarlığın
yeni
Sovyet
toplum unun
ya ra tılm a s ın a k a tk ı yapacağı düşüncesi diğeri de biyoloji ve fiz iğ in buna k a tk ı sağlayacağı düşüncesidir.
Bu düşünceyle b ir lik t e bilim geleneğin t e k r a r edilmeden yeni biçim lerin o lu ş tu ru la b ilm e s in i sağlayacak
böylece yeni bir toplum un mimarlığı o r t a y a çıkacaktır. [104] K o n s re ü k tiv iz m ile b ir lik te mekânın ön plana
geçmesi,
bu
ana
malzemeyi
taş ıy ac ak ,
d e ğ e rle n d ire ce k ,
başka
bir
deneyimle
onu
d e s te k le y e c e k
malzemenin de söz konusu olmasını bu arada eski m alzem elerden çoğunun bir yana itilm esi g e re k m iş tir.
[105]
ABD, Rusya, İtalya, Hollanda, Fransa, Alm anya'nın yanı sıra 1920'lerde İskandilavya Ü lk e le ri'n d e de
m odern mimarlığın önemli te m s ilc ile ri y e r alıyordu..İskandinav modernizmi denilen bu modern mimarlık
akımının en önemli te m s ilc ile ri arasında A lv a r A a lto , M arkelius, A splund, ve Bryggm an gibi önemli
isim ler y e r a lm ak tadır. Kendini giderek E n te rn a s y o n a l S til'd e n sıyırmış olan A lv a r A a lto 'n u n yapıları,
ö z e llik le de son 20 yılda yapılmış o la n la r, k a rş ıla m a k ta o ld u k la rı insan eylemine doğrudan doğruya
verilm iş bir ce v a p ta n y ola koyulm uş gibi g ö rü n m e k te d ir le r . Bu eylemi fig ü r a l bir anlamda ifade e tm e z le r
ama onu iç lerine alır, c e s a r e t le n d ir ir ve d ra m a tiz e e d e rle r; biçim leri de ondan ileri gelir. A a lto 'n u n
V u o ks e n n is k a 'd a k i k ilisesi'nin plan ve k e s iti, hem Johnson'un Sinagogunun hem de W rig h t'in Guggenheim
Müzesinin tam karşısına konmalıdır.. [106]
Church a t V u oks e n n is k a , A a lto
A a lto 'n u n mimarisi insan eyleminden yola k o y u lu r ve kendisini bu eylemin esnek bir kabuğu,
kılıfı o la ra k ifade eder; grup ta s a rla m a la rın d a ise, a k t i f k ü t l e l e r arasında bir denge öğesi olur. Öte
yandan Kahn'da eylem için y a ra tılm ış olan çevrenin kendisi "b ü tü n le n m iş ", zorlayıcı bir n ite lik ta ş ır.
[107]
Le Corbusier, P. Chareau, G uevrekian ve birkaç başka Fransız mimarının katıldığı to p la n tın ın
konusu P a ris 'te hazırlanan ve yeni mimarlığın karşısına çıkan s o ru n la rın y e r aldığı bir programdı. [108]
Bu ilk e le r genel o la ra k k e n tle r d e o tu ra n la r ın biyolojik ve psikolojik ihtiyaçların ı karşılayamadığı,
makine çağının başlangıcından beri özel ç ıkarların a rttığ ı, k e n t le r in düzensiz geliş tiğ i, k e n t planındaki
tüm
b o y u tla rın
yalnızca
konumlandırmasının
ta s a rla n m a s ı g e re k tiğ i,
hesaba
k a t ıla r a k
insan
gerekliliği,
üç
kent
b o y u tlu
başlanması g e re k tiğ id ir. [109]
ölçeğine
mekanik
ve y ö re
dayandığını,
hızların
kent
planlamanın
ke n tte
te h lik e
k e n tin
iş le v le rin i
y a ra ttığ ı,
k e n tin
ulaşımlarının önemi, k e n t
düşünülm esinin
g e re k liliğ i
ve
k e n ts e l
b ü tü n
insan
içinde
ölçeğinde
planlam asında y ü k s e kliğ in
planlam aya
konut
de
üz erinden
Hans
Scharoun
(1893-1972),
Bauhaus
zamanındaki
öncülerin
dönemiyle
devamlılığı
s ağlayan
Alman m im arlardan biridir. Scharoun o dönem, A lm anya'da Hugo H äring'in kuramcılığını yaptığı "o rg a n ik
mimari" ek olüne bağlıdır. Biçimlerin o rganik niteliğin e inancını ifade etm eyi bırakm az ve B erlin Filarmoni
binasının yapımında kuram larının göz kam aştırıcı bir örneğini s e rg ile r (1960-1963). [110]
Yeni
Theod ore
Alman
Heuss
mimarisinin
k öprüs ü;
en göze
K a rl
çarpan
L ies er'in
çalışmaları
F r a n k f u r t 't a
arasında
öne
çıkanlar:
g e rç e k le ş tird iğ i
D ü s s e ld o r f t a k i
H enninger
Kulesi;
L e v e rk u s e n 'd e k i B ayer Kulesine de imza a ta n Helm ut H entrich ve H e r b e r t P e tschnigg'in inşa e t t iğ i
D ü s s e ld o r ft a k i
P h ö n ix -R h e in rh o r
AG
firm asının
ikiz
k u le le r
(1957-1960);
W e rn e r
Ruhnau'un
G elsen k irs c h e n 'd e k i inşa e ttiğ i camdan t i y a t r o (1956-1959); Abel ve G utbrod'un, o r t a k dinleme salonu
olan
üç
konser
salonu
S tu ttg a r t'ta k i
L ie d e rs a lle ;
Frei
O tto
ve
G utbo rd 'u n
M o n tre a l
E vren sel
S e rgisindek Alman pavyonu. [111]
H enninger Turm
Bauhaus'un 1933'te kapatılm asından s onra A m e rik a 'ya göç eden Mies van der Roche'nin yaptığı
Lake S hore D rive'daki iki gökdelen, Mies'in ta rz ın ın son derece özgün bir yanı olan hacim ler arası t e z a t
ilişkisini yan s ıtır. Binaların önünde h a r e k e t eden kişi dolu ve boş a la n la r arasında k in e tik bir h a re k e tin
başladığına ş a h it olur. [112] Mies'in daha s o n ra k i y a p ıtla rı, b ö y le lik le , a s im e tri ile m ekânsal yönden akıcı
biçim lerin az altılm as ına
ve yapıyı ideal bir
dayanan yeni bir derişime
örgü
ve hüm anist
düzenin
bir ifades i
o la ra k
görm eye
y ö n e lm iş tir. Mies'in ideal o la ra k istediği, F a rn s w o rth Evin de görüldüğü gibi,
b ü tü n iş le v le ri barındıran sakin ve duruğa n te k bir pavyondur. [113]
M im arilerini k e n tle b ü tü n le ş tirm e y e çalışan W rig h t ve N eutra 'n ın aksine, Mies kendi mimarisini
olanca
s o y u tlu ğ u y la
k afas ından
çıktığı
gibi
k e n te
b e n im s e tir.k a p a tıld ık ta n
s onra
A m e rik a 'ya
gelen
W a lte r G ropius'a A m aerika daha az f ı r s a t s u n m u ş tu r. H a rv a rd 'd a eğitimci ve ihyacı o la ra k son derece
verim li olsa da; kendisinden önce eski A v ru p a güzel s a n a tla r okulu gelenegine y aslanan Am erikan
mimari eğitimini d ö n ü ş tü rs e de, XX. yüzyılın büyük y a ra tic ıla rın d a n biri kabul edilen Gropius bundan çok
daha fa z la bir e tk in lik g ö s te re m e m iş tir. [114]
Philip Johnson 1949'da New Canaan'da, ne re d e ys e tamamen saydam olan kendi evi, daha sonra
New Y o rk Modern S anat Müzesi ek bölümü (1950) ve en son Mies'in iş b irliğ iy le Seagram Binasını inşa
eder.
1960'dan
s o n ra
kendisi
de
düpedüz eskimiş sürecini te r s in e
neoakademizme
m ey ledec ek tir.
çevirm ek ve modern ç a rtın
yeniden yakalam ak is te m e k te d ir. New Y o r k 't a
[115]
adeta,
m ekânsal
s ü re k liliğ in
ilk mimari s e z g ile rin in aç ık -s eç ik liğini
P o r tc h e s te r 'd a yaptığı Sinagogun k o n t r a s t g e o m e trik
biçim lerden oluşan dışı, a ş ik â r şekilde, hem Ledoux'yu hem de 18. yüzyılda Yunan mimarisi üzerine
yapılan yayınlan akla g e tir m e k te d ir [116]
Glass House (1949), Philip Johnson
Philip Johnson, bir zam anlar mimaride k atı rasyonalizm in, pürizmin, kendi koymuş olduğu isimle
" U lu s la r a ra s ı Ü slûp" diye tanınan akımın en önde gelen kuram cılarından, te m s ilc ile rin d e n biriydi. Mies
van der Rohe'nin de ondan daha yakın, daha sâdık izleyicisi yok gibiydi. Nitekim, 1949 yılında inşa etm iş
olduğu kendi eviyle, "açık plâ n " ya da " t o t a l mekân" te r im le r iy le adlandırıla gelen aşırı ra s y o n a lis t
eğilimin belki de en uçta sayılabilecek örneğini çağdaş mimarlık ta rih in e kazandırm ış o la c a k tır. [117]
Am erikan mimarisinin büyük değişiminin pek çok sebebi vardır. Bir t a r a f t a n şüphesiz n e re d e ys e
tamamı
birb irin e
benzeyen
cam
binaların
g e tird iğ i
bıkkınlık
ve
yeni
bir
mimarın,
Louis
Kahn'm
çalışmalarının y a ra tt ığ ı cazibedir. Louis Kahn'm bir ö ğ re tm e n o la ra k y a p tık la rı en az inşa e t t i k l e r i
k a d a r önemlidir ve Bauhaus k a rş ıtıd ır. [118]
Kahn Modern Mimarlık ilk e le rin e genelde k arşı çıkarken, Modem Mimarlık'm öncülerinden aldığı
bazı f i k ir le r i de fa r k lı bir biçimde uygulam ıştır. Kahn, m alzem elerin doğasını, s t r ü k t ü r e l sistem i ve
binadaki eklem n o k ta la rın ı p ro je le rin d e ö z e llik le ifade e tm iş tir. [119]
Yale U n iv e rs ity A r t G allery, 1951, Louis Kahn
Ö zellikle Mies van der Rohe ve iz le y ic ile rin d e rastladığım ız ra s y o n e l tüm dengelen ta s a rla m a
ta r z ı ve onun t a b i î sonucu olan " t o t a l m ekân" fik rin e k arşı çıkan Kahn, b e lirli bir binada değişik
fo n k s iy o n la ra , f a r k l ı s t r ü k t ü r ve k o n s trü k s iy o n n ite lik le rin e sahip kısımların b irb irle rin d e n ay rılm aları
g e re k tiğ in i s a v u n m u ş tu r. Böylesine bir anlayışla elde edilecek parçalanm a, çözülme, kademelenme de
ş üphesiz o b je k tif k a r a k t e r d e o la c a k tır.[120]
Bir başka mimar, Paul Rudolph, daha çok Ingiliz "b r ü ta liz m i"n i ve Alman e k s pres y oniz m ine yakın d ursa
da y a ra ttığ ı e tk i ç oğunlukla Louis Kahn'ınkiyle b ir lik t e anılır. [121]
Rudolph Hall, Paul Rudolph
New Y o r k 't a (P e te r Eisenman, Michael Graves, Richard Meier, Charles Gwathmey, John Hejduk
adında beş mimardan oluşan) "New Y o rk Five" dinamik bir grup o l u ş t u r u r l a r . Michael G raves manierizme
dönüşen k ü b is t bir s e n ta k s la ; Richard Meier ise Michigan'daki Douglas House, H a r tfo r d 'd a k i Ekümenik
genel
m erkez,
P a ris 'te k i
[122]1957'de 'L e t t r i s t e
R en a u lt
sosyal
genel
m e rk e z iy le
b ir lik te
u lu s la ra ra s ı
bir
ün k a z a n ırla r.
Intem a tio n a le 'n in In te rn a tio n a l Union f o r a P ic to ria l B a uhaus'la birleş m es iy le,
e ylem lerinde slogan o la ra k 'B irim sel Kent Planlaması' kavramını k u lla n a n 'In te rn a tio n a le S itu a tio n n is te '
o r ta y a çıktı. 'D urum cular'ın s ö z c ü le rin d e n Debord 1957'de şö y le yazıyordu: 'B ü tü n s e l k e n t planlamasının
tanımı,
önce
s a n a tla rın
ve
te k n o lo jile r in
tüm ünün
o r ta k la ş a
g üç ler
o la ra k
bü tü n le ş m iş
bir
çevre
kom pozisyonuna uygulanm asıyla yapılır... Dahası, b ü tü n s e l k e n t planlaması dinam iktir, diğer bir deyişle
yaşam biçimi ve d a v ra n ış la rla sıkı ilişki içindedir. Mimarlık, heyecan verici biçim ler yerine, heyecan verici
durum ları kendine konu a la ra k ilerlem elidir.'[123]
Guy Debord, 1955, 'P sychoge ographic guide o f P a ris'
Fransız mimarları İn g ilte re , Hollanda, İsveç ve Finlandiya'daki gibi, y e n ilik le ri benimsemeye hazır
h ü k ü m e tle re ra s tla m a şansına sahip olm am ışlardır. Fransız mimarisi g e le n e k le r, zorbacı bir b ü ro k ra s in in
ağırlığı,
a razi
vurguncularının
oyu n la rı
ve
P a ris 'te
yoğunlaşan
akıl
almaz
kalabalık
ta ra fın d a n
y ıpratılm ış bir mimaridir. B ü tün y e n ilik le r şüpheli g ö rü lü r. [124]
İki dünya savaşı arasında F ransa'daki modern mimarlığın tüm önc ülerinden yalnızca Le Corbusier
ve
Jean
P rouvé
başla n g ıç ta k i
k a tk ıla rın ı
a r tı r a n
y a p ıtla r
meydana
g e t ir ir le r .
1950'den
1965'e,
Le
C orbusier en e tk ile y ic i çalışmalarını g e r ç e k le ş tir ir ve b ü tü n dünyada m ütemadiyen yorum lanacak olan
p ro je le rin in sayısını a r tır ı r . [125]
Roncham p'ta N o t r e - D a m e - d u - H aut k ilisesini inşa e ttiğ i sırada (1950-1953), d ik d ö rtg e n liğ in bu
önde gelen savunucusunun e ğ rile r kullandığını gören h e rk e s şaşırır. [126]
1951'de İngiliz mimarlığı, Lond ra 'd a k i Büyük B r ita n y a F e s tiv a li'n in k u ru lm a s ıy la resmi bir te ş v ik
alır. Böylece dünya fu a rla rın ın ilkinin yüzüncü yılı ve K r is t a l S a ra y la m odern mimarinin ta rih i başlangıç
n o k ta s ı k u tla n ır. R o b e rt H. M a tth e w 'u n S o uth B a n k 'ta inşa e ttiğ i Royal F e s tiv a l Hall k o n s e r salonu ve
bir p ilo t bölge
fe s tiv a ld e n s o n ra da v a rlık la rın ı s ü r d ü r ü r . [127] Bazı çalışm alar bir k enara bırakılırsa,
s av aş sonrası İngiliz mimarisi d o n u k tu r ve k e n t planlaması alanındaki başarılarının gerisindedir. [128]
P e te r ve A lison S m ithson yeni bir mimari ta rz ın önde gelen uygulayıcıları o la ra k u lu s la ra ra s ı
bir akım b a ş la tır la r : brü ta liz m . P e te r ve A lis on Sm ithson t a ra fın d a n N o r f o l k 't a (1949-1954) inşa edilen,
" b r ü t a l i s t " o la ra k n ite le n d irile n ilk bina H u n s ta n to n Okulu'dur.[129]
İngiliz mimarisinin diğer önemli ş a h s iy e ti, b e to n a rm e mühendisi o la ra k e tk is i çok büyük olan ve
In g ilte re 'n in
dışına
yayılan
Ove
A r u p 'tu r .
Sir
Basil
Spence'in
C o v e n try
k a te d ra li
ve
Sussex
Ü n iv e rs ite s in d e ; Jom U tzo n 'u n Sydney Opera Binasında; Piano ve R ogers'ın Paris, G. Pompidou ulusal
s a n a t ve k ü l t ü r m erkezinde danışm an- mühendisliğini Ove A ru p yapar. [130]
Yeni ş e h irle rin çok küçük ta s a rla n d ık la rı, dolayısıyla çok kısıtlı iş t ü r l e r i s u n a b ild ik le ri ve
m e rk e z le rin in y e te r i k a d a r ilgi çekici olmadıkları izlenimi doğar. Bunun için p la n la rd a k i gereğinden fa z la
sınıflandırm adan v a z g e ç ile re k, 1960'tan itib a re n o lu ş t u r u la n yeni m e rk e z le rin n ü fu s la rı çok daha fa z la
y o ğ u n la ş tırılır. Ayrıca yeni k e n tle rd e , özel bahçelerin çoğalması ve ç ev redek i k ır la r nedeniyle daha az
g e re k li hale gelen açık y eşil a lanların çok fa z la olduğunun da fa rk ın a v arılır. [131]
Yeni
ş e h irle rin
kurulm ası
dışında
bazı
eski
ş e h irle rin
ve
s a v a ş ta
harabe ye
dönmüş
bazı
s e m tle rin yeniden inşası da İngiliz şehirciliğine saygınlık kazandırır. [132]
II. Dünya Savaşından s o n ra A v ru p a 'n ın kuzeyinin, mimaride de k e n t planlamasında da başka
ü lk e le rd e n çok öne çıkmıştır. İskandinav ü lk e le ri savaş öncesi y ılla ra k ıyasla
gerilem e g ö s te rm e z le r.
Mimari ve ş e h irc ilik İs k andinavya'da y ü k s e k bir düzeye ulaşır[133].
Bazı sem t ve binaları inşa e tm e le ri için k endilerine b a ş v u ru la n en iyi Finlandiyalı m im arlardan
birkaçı Jorma Jârvi bir karm a okul, Kaija ve Heikki Siren (1918) bir ilko k u l, Viljo Revell bir çocuk
bahçesi, A u lis B lo m s te d t bir sanatçı evi inşa eder.B u n la rd a n başka dönemin e tk in Finlendiya'lı mimarları
arasında
k a r ş ıt k e n tle ş m e anlayışından, yani ş ehir s a k in le rin i ağaçlandırılmış k e n te yayma eğiliminden
vazgeçm eye ö rn e k o la ra k J y v â sk y lâ , F orte p o h ja ve to p ra ğ ın büyük kısmının o r t a k yeşil alana kalması
için daha sıkışık k o n u tla rın yapıldığı XIX. yüzyıl Finlandiya ş e h irle ri geleneğini canlandıran B. L u n d s te n 'i
(1967) s ay abiliriz . Jorma Jârv , Kaija ve Heikki Siren, ö z e llik le de Reima P ietilâ (1923) günümüz A v ru p a
mimarisinde önde gelen m im arlardandır. [134]
İsviçre Mimarlığı'nda A lv a r A a lto 'n u n e tk is i altın d a iri hacimleri v u rg u la y a n tuğlanın kullanımı
birçok
dini
binaya
yeni
bir
e s te tik
kazandırır.
Örnek
o la ra k
1958-1960
yılla rında
P e te r
Celsing
ta ra fın d a n inşa edilen H ârlanda, A ltu n a ve V â llin g b y 'd e k i k ilis e le r sayılabilir. [135]
Danim arka'da mimarinin g e le n e k s e l malzemesi tu ğ la d ır. Tuğla modern m im arlar ta ra fın d a n sık
k u lla n ılm a kta d ır. Ama Danimarka, tüm İs k andinav y a'y a ihraç e t tiğ i mükemmel k a lite d e k i beyaz P o rtla n d
çim entosunun ü re tic is id ir ve doğal o la ra k bu malzemeye bazı Danim arka binalarında da ra s tla n ılır. [136]
Danim arka'nın bir başka önemli mimarı Jonah O tto von S p re c ke ls e n u lu s la ra ra s ı bir mimarlık
yarışm asında
boşaltılm ış
birincilik
yalın
ödülünü
bir k ü p 'te n
kazanıp
ib a re ttir
Paris,
La D éfense
m ahallesinde
(1984-1989). Bu eser,
g e r ç e k le ş tir ile n
Danimarka
mimarisinin
yapısı,
içi
özüne, esasına
uygundur: d ü r ü s tlü k , sadelik, yalınlık, doku ve y ü k s e k k a lite d e k i işçilik. [137]
Mimaride
m odernizm'in
çözülmeye
başladığı,
ütopyacılığın
ileri
te k n o lo ji
kullanımına
dayalı
mimarlığın o r t a y a çıktığı bu d evir 1950'lerin sonunda başlayıp 1960'ların sonlarında sonla n m a k ta d ır. Bu
dönemde mimarlık yazınında daha çok y ü k s e k te k n o lo jik m alzem eler k u lla n ıla ra k ç e ş itli ü to p ik p ro je le rin
öne s ü rü ld ü ğ ü dönemdir .Ayrıca bu dönemin s onlarına d o ğru mimaride p o s t modern h a r e k e t başlam ıştır.
[138]
Bu
ekonomik
dönemdeki
fo rm e l
ve
ş a r tla r ın d a k i
te k n ik
zenginleşm e,
biçimsel
genişlem eyle,
olgudur. E n d ü s tri düzenine tamamen a dapte
o turan
bir
olaydır.
T e k n o k ra tik
düzenin
ilk
fe ra h la m a
g e rç e k te
zenginleşm eyle,
olmuş, kalkınmış
s a fh a s ıy la
A v ru p a
Batı'nın k ü l t ü r
b ir lik t e
toplum unun
fe ra h la m a y la
el
ele
ta rih in e
insanoğlunun
sosyal,
y ü rü y e n
bir
g e rç e k le riy le
yaşayışını
birtakım
kalıp la ra , norm lara, s t a n d a r t l a r a sokan, monoton, isimsiz bir mekanizmaya sığdırmaya çalışan sistem in
k a rşısındaki te p k id ir. [139]
Dönemin önemli m im arlarından Konrad Wachsmann 1933'de t e r k e ttiğ i A lm any a'ya 1954'de ilk
kez dönüşünde o lu ş tu rd u ğ u t e z l e r i e n d ü s triy e l yapım için bir başlangıç n o k ta s ı sayılır. [140]
Konrad Wachsman B u ck m in is te r F ü lle r ile b ir lik te ABD'de İn g ilte re 'd e Z.K. Makowski Alm anya'da
Frei O tto ve G ü nther Günschell ile b ir lik t e Uzay k a fe s s t r ü t ü r l e r i n kuram dan uygulama aşamasına
geçilmesine neden o lm u ş tu r. [141]
The M o n tre a l B iosphère by B u ck m in s te r F uller, 1967
Bu dönemde P la s tiğ in bulunm asıyla b ir lik te p la s t ik te n e v le r s e rg ile ri düzenlenir. 1957'de Dietz,
Heger ve McGarry, ABD'de "geleceğin evi" denilen ve büyük bir tanıtım a konu olan M onsanto Evi'ni
y a p a rla r. [142]
1961'den
itib a re n
mimar
A rth u r
Quarmby
İn g ilte re 'd e ,
kendisini
organik
malzeme
k ullanılan
mimarinin önc ülerinden biri haline g e tire c e k olan p r o t o t i p ve p ro je le r sunar. Alm anyada Frei O tto 'n u n
a ra ş tırm a la rı da p la s tik m alzem elerin kullanım ıyla çok yakından ilgilidir. F ransa'da ö z e llik le Pascal ve
Claude
H ausserm ann,
A ix le s -
Bains'deki
Chanéac
gibi
otonom
küçük
odalar,
p la s tik
malzemeden
k a b u k la r fik rin i b e n im s e tirle r. [143]
Bununla
b e ra b e r
betonun,
kabuk
biçimini
benimsemeye
b a ş la y a ra k
kendi
yapı—sal
"h a k ik a tle r in d e n " birine doğru yöneldiği g örünü r. Felix Candela, doğal h a y v a n s a l k a b u k la r ile betonarm e
arasındaki n ite lik ilişkisini v u rg u la r. [144]
L'O ceanografic in Valencia by Candela
İşLevseLciLik, planı taşıyıcı d u v a rla rın zorbalığından k u r ta r m ış tır . Bunun sonucunda s e r b e s t plan
o r ta y a çıkmıştır. Bugün yöneldiğimiz d o ğ ru ltu da, biçimin s e r b e s t bırakılmasıdır. Konsoldan, s aydam lıktan
s o n ra ağırlığın önemsenmeyecek hale geldiği te k n ik le r be lirir. K a b u k la r gibi aynı zamanda çelik h a la tlı
asma s t r ü k t ü r l e r , yelken biçimli çatı ö r t ü le r i, germe s t r ü k t ü r l e r , z a rla r, esnek bina k abuklan bu t e k ­
n ik le re a i t t i r . [145]
1956'da D u b ro v n ik 'te k i X. U lu s la ra ra s ı Modern Mimarlık K ongresi'nde, Candilis'in, S o ltan'ın, Yona
Friedman'ın
m üda h a le le riy le
"te m e l
ilk e le rd e n
sapma"
modern
mimaride
belirm eye
baş la r.
Candilis,
Bakema ve A lison S m iths on'la b e ra b e r Team Xi k u r a r a k bu sapmayı re s m ile ş tirirk e n , belli sayıdaki
mimar, k a ra rlı bir ş ekilde ClAM'a s ırtla rın ı d önere k 1957'de GEAM'ı (Mobil Mimari Çalışmaları Grubu)
k u r a r la r .
O s ıra la r
hepsi genç ve tanınmamış
m im arlardır: H ayfa 'd a n
Yona Friedman, V a rş o v a 'd a n
S o lta n , A m s te rd a m 'd a n Trapman; Fransa'dan Aujame, Emmerich ve Maymont; A lm anya'dan Frei O tto,
S c h u ltz e - F ie litz ve Ruhnau; Japonya'dan Otaka. Daha s o n ra gruba A lm anya'dan G ü nther Günschell,
L ü ksem burg'dan Camille Fileden, İs v e ç 'te n F rie b e rg e r k a tıla c a k tır. [146]
1950'lerin sonunda m o d e rn is t k e n t planlama anlayışı t e r k edilmiş ve yeni ü to p ik k e n t ta s a rım la rın a
yönelik p ro je le r o r ta y a konmaya ç a lış ılm ış tır.C o n s ta n t'a göre modern k e n t ölm üştü. Yeni Babilon, içinde
y aş anabildi bir k e n tin projesidir. Ve yaşamak yaratıcı olmak dem ektir. Yeni Babilon tem elde bir k e n t
planlaması projesi değildir. Aynı şekilde, g e le n e k s e l anlamda bir s a n a t yapıtı ya da bir a r k ite k to n ik
yapı örneği olmak amacını da taşımaz. [147]
C onstant,N ew Babilon
1961'de P a ris'e y e rle ş e n mimar H a n s - W a lte r M uller (1935) " ş iş ir ile b ilir hacim lerde" uzm anlaşır. Bu
t e k n ik te
birçok
yapı g e r ç e k le ş t ir ir :
tiy a tro ,
s ergi
s alonları,
k a ra y o lu n d a
ta ş ın ıla b ilir
özel
V a l-d 'O is e 'd a
evler.
Yine
bir salon projesi;
kilise,
Fra n s a 'd a
A u b e rt,
S a in t- P a u l- d e - V e n c e 'd a
B runo
Maeght
S c h n e id e r-M a u n o u ry
Jungmann ve S tin k o
V a k fı
gezici,
için
şişme,
gezici s ergi salonu, 5000
s e y irc ilik bir gezici podyum ve "D y o d o n " denilen bir pnöm atik k onut; Quasar s ilin d irik şişme yarısaydam
e v le r önerir. Q uasar aynı zamanda A u b e rt-J u n g m a n n -S tin k o , B e rn a rd Quentin ve Quarmby gibi mobilya
tasarım cısıdır. [148]
1963'te İn g ilte re 'd e W a rre n Chalk, Dennis Crampton, P e te r Cook, David Greene, Michael Webb, Ron
H erron, P e te r T a y lo r ve Ben F e th e r ta ra fın d a n o lu ş tu r u la n A rchigra m grubu o r ta y a çıkar. A rchigra m
bir
p o p -a rt
resim ciliğiyle
süslenm iş
makineci
bir
kent
çizmekle
uğraşır.
Sonsuz
s ü r e k lilik t e k i
bir
u z a y s a l s t r ü k t ü r d e n meydana gelen bu k e n t tüm k o n u t ve ulaşım h iz m e tle rin i d e s te k le r. [149]
M u tla k mimarlık - 'şimdi in s a n la r onun e tk i alanında ancak hoş g ö rü lm e k te d ir.' W a lle r P ichler'in (d
1936 P onte Nova) bu önerisi yüzyılımızın mimarlık m a n ife s to la rı içindeki en m u tla k te z d ir. Çünkü m utlak
kopuk
anlamına
gelir.
B uradaki anlamı: t a r i h t e n
kopuk,
eyle m le rd e n
kopuk,
düşünceden
kopuk.
Ve
m u tla k mimarlığın burada ki anlamı: nesnesinden, yani insandan bağımsız bir mimarlık, n e s n e l- olmayan
mimarlık. Bu yüzyılda yeni bir mimarlık öğrenmek is te y e n le rin
başlarından geçen s e rü v e n le r zinciri
'M u tla k Mimarlık' denen bu tü m ü y le bağlantısız olguyla son bulur. Hans Hollein'in (d. 1934 Viyana)
b e l i r t t i ğ i gibi amacı y o k tu r . [150]
KOLAJLAR
A n t o n io
Gaudí
A rt
Nouveau
the
Fr e n c h / B e l g ia n
nam e
IN
of
an
art
REACTION
A C A D E M IC A L
AT THE
END
is
m o vem en t
TO THE
SC HOOLS
OF T HE
XIX TH
CENTURY
( 1B94-1 9 14).
HENRY
VAN
DE
A rt
N ouveau
STYLES
AND
DEVELOPED
ART
Well
m ea n s
AN D
kno w n
CRAFT
in
IN
for
‘‘ n e w
s t y le s
RE SPO NSE
TO
”
in
French
IN D U S T R I A L
MOVEMENT
Fr e n c h ,
B e l g iu m
an d
Germany
REVOLUTION
Fo rm
FOLLOWS
FUNCTION’
F r a n k L l q y d Wr ig h t
‘ ORNAMENT IS A CRIME» Louis
S u l l iv a n
A T e * iA » -S
"t r u t h
TO
b a
S» M P l I
y lS U A lgU A L
A o a P t'o N
R ’
O E t A ' 1-
Form
F o l l o w s F u n c t io n !
’ Sch l e s in q eh -M ayer
S t o r e ", "
Ch ica go .
LO U IS
SULLIV AN
(Boston,
A SIM PLE
FORM
GEOMETRIC
OECORATED WITH
O RNAMENTATION
OR GAN IC
AS
AN
BABEO
ORGAN IZER A N D
ON AEST
HE P R O P O U N D E D AN
NEEDS
ONE
OF T HE
WHICH
AND
HE
t h e
OF T H E
CALLE
S chool
STRUCTURES
i
ITS
SPIRIT
PEOPLE
MOST INFLUEN1
C h ic a g o
LIE VED IN D E S I G N I N G
WRIGHT
ARCHI1
E X H IB IT E D T H E
AND
in
ON
SY M BO LISM .
FO R M A L T H E O R IS T
THAT
SSN
1B56 -1 9 2 4 )
La r k in g
A D MIN IBTRATIOf«
N V IR O N M E N T ,
O R G A N in
A
P H IL O S O P H
E: u
A H C H ITrC T LIR E.
R
c j b i e
H
o u s e
ILLINOIS. 1 9 0 8
A lV ^ g
*
PE N N SY LVA N IA
G u g g e n h e im
Museum ,
NE W Y O R K
1959)
Cl
Perspective drawing from La Citt^ Nuova by Sant'Elia, 1914.
KNOWN AS
Early modermsmjn Italy: Futurism
Futurist architecture began in the early-20th century,
characterized by anti-historicism and long horizontal
lines suggesting speed, motion and urgency. Technology
and even violence were among the themes of the Futurists.
The movement was founded by the poet Filippo Tommaso Marinetti,
who produced its first manifesto, the Manifesto of Futurism in 1909
KAYNAKÇA
Hilde Heynen,Mimarlık Ve M o d e rn ite ,V e rs u s Kitap
A lan Colquhoun,Mimari E le ş tiri Y a zıları,Ş evki Vanlı Mimarlık V a k fı Yayınları, 20. Y üzyıl U lu s la ra ra s ı
Mimarisi Dizisi
B ü le n t B ü le n t Ö z e r,K ü ltü r S a nat Mimarlık,Yapı E n d ü s tri M erkezi Y a yın la rı,İsta n b u l, 2009,S.3 8 9 -4 0 0
Sezgin,F,Mimarlığın Geleceği Üzerine K e s tirim le r,S ü le ym a n Demirel Ü niv ers ites i,F en Bilimleri
E n stitü s ü ,D e rg is i
Ekincioğlu, Meral, M im arlıkta Bilimin Y e ri D e k o n s t r ü k t if Mimarlığa Bakış, Y ü k s e k Lisans Tezi, İs tanbul
T eknik Ü n iv e rs ite s i, İstanbul,1997
Ekincioğlu, Meral, M im arlıkta Bilimin Y e ri D e k o n s t r ü k t if Mimarlığa B a kış,Y ükse k Lisans Tezi, İsta n b u l
T eknik Ü n iv e rs ite s i, İstanbul,1997
Ragon, Michael,Modern Mimarlık Ve Şehircilik Tarihi,Ç eviren M u ra t Aykaç Erginöz, İs ta n b u l : Kabalcı
Yayınevi, 2010
Scully, Vincent, Modern M im ari,Türkçesi Selçuk B a tu r, İtü Mimarlık F a k ü lte s i Y a yın la rı,İsta n b u l, 1972
Melvin, Jerem y,İzm ler Mimarlığı Anlamak,YEM Yayınları, İs tanbul, 2009 Mimarlığı Anlamak,YEM Yayınları,
İs tanbul, 2009 S.108-9
Conrads, Ulrich, 20.Yy Mimarlığında P rogram Ve M a n ife s to la r, Şevki Vanlı Mimarlık V a k fı Yayınları,1991
H t tp ://T r .W ik ip e d ia .O r g /W ik i/D e _ S tijl
A ta y , Pınar,ÇAĞDAŞ MİMARLIKTA ANLAM SORUNUNUN,Yüksek Lisans Tezi, İs ta n b u l T eknik Ü n iv e rs ite s i,
İstanbul,1998
Shiner, L e rry ,S a n a tın İcadı: Bir K ü ltü r Tarihi,çev. İsmail Türkm en, A y rın tı Y a y ın la rı,İsta n b u l, 2004
H ttp ://W 3 .B a lik e s ir.E d u .T r/~ B iro l/M o d e rn iz m .P d f
Mimari A k ım la r-I , Y a p ı-E n d ü s tri M erkezi Yayınları, İstanbul,1996

Benzer belgeler