sanayideki gelişmeler

Transkript

sanayideki gelişmeler
Dünyada ve Türkiye’de Verimlilikte Son Durum s. 4
Mevzuat Ertelemeleri ve Türk Sanayi Politikaları s. 10
Türkiye’de Motosiklet Sanayisinin Küreselleşme
Potansiyeli s. 30
Krizlerin Etkileri ve 2016 Türkiye Sanayisine
Genel Bakış s. 36
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
AĞUSTOS 2016, Yıl 28, Sayı 332
SANAYİDEKİ
GELİŞMELER
EMEK - ANKARA - PP - 2
AĞUSTOS 2016
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
AĞUSTOS 2016 YIL: 28 SAYI: 332
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi, Avrupa’da 18. ve 19. yüzyılda yeni buluşların
üretime olan etkisi sonucunda ortaya çıkarak, ilk olarak Birleşik Krallık’ta ardından da
Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’ya ulaşmış, daha sonra dünyaya yayılmıştır.
Hızlı nüfus artışı, tarımda, ulaşımda ve hayatın her alanındaki teknolojik gelişmeler
ve yaşam düzeyinin yükselmesi gibi nedenlerin de yer aldığı etkilerle ortaya çıkan
Sanayi Devrimi sonuç olarak; toplumsal sınıf yapısında değişimler, sosyal devletin
gelişmesi ve kentleşmenin ortaya çıkması gibi çok temel değişim ve dönüşümlere
neden olmuştur.
Dünyada değişen politikalar ve küreselleşmenin getirdiği etkiler düşünülürse,
sanayide de üretim yapıları değişime uğrayacak, her ölçekten sanayi kuruluşu
bilgi ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte yeni üretim modelleri ortaya çıkaracaktır.
Tüm bu oluşumların sonucunda, dünyada sanayi faaliyetlerinin değişen yapıya
uyum sağlama gereksinimindeki hareketlenme sürerken, Türkiye’de 2000 yılında
uygulamaya giren yasa ile Organize Sanayi Bölgeleri aracılığıyla sanayi kuruluşlarını
planlı bir şekilde bir araya getirme çabası büyük ölçüde başarılı olmuştur. Bu
başarının sürdürülebilmesi geleceğin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde sanayinin
yapısal dönüşümünü sürdürebilmekten geçmektedir. Sanayinin dijital dönüşümü
bu çerçevede öne çıkmaktadır. Cumhuriyet ve demokrasimizin büyük bir badireyi
atlattığı şu günlerde önümüzdeki iddialı 2023 hedefleri için sanayimizin kritik önemi
ve üstleneceği rol, bu alanda daha da fazla çalışmayı gerekli kılmaktadır.
“Sanayide Gelişmeler” temalı dergimizin bu sayısında; dünyada ve Türkiye’de
verimlilikle ilgili gelişmelere, sanayi politikalarına, 2016 Yılı Verimlilik Proje
Ödüllerine ait proje tanıtımlarına, bilim ve teknoloji göstergelerine, bölgesel ve
ulusal-uluslararası verimlilik istatistiklerine yer verdik. Bu sayının hazırlanmasında
makale ve değerlendirmeleriyle katkı sağlayanlara teşekkür ederiz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
Fulya KOÇ
BASKI
ELMA TEKNİK BASIM MATBAACILIK
İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sok.
No:35 Yenimahalle-ANKARA
Tel:(312) 229 92 65 Faks:(312) 231 67 06
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin AĞUSTOS 2016 sayısı
18.08.2016 tarihinde basılmıştır.
01
AĞUSTOS 2016
İÇİNDEKİLER
04
Dünyada ve Türkiye’de Verimlilikte
Son Durum
Dr. Halit SUİÇMEZ
10
Mevzuat Ertelemeleri ve Türk Sanayi
Politikaları
Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN
14
Yeni Bir Sanayi Devriminin Eşiğinde
Umut DEMİRTAŞ
22
Tarımda Verimlilik Sorunu: Tarımdan
Sanayiye İş Gücü Transferi ve
Zirai Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları
Mehmet AŞICI
30
Türkiye’de Motosiklet Sanayisinin
Küreselleşme Potansiyeli
Sinan DURMAZ
36
Krizlerin Etkileri ve 2016 Türkiye
Sanayisine Genel Bakış
Dr. Sinan BORLUK
42
Asya Verimlilik Teşkilatı “Seçilmiş Asya
Ülkelerinde Kamu Kesimi Verimliliğinin
Ölçümü” Kitabı Yayımlandı
Dr. Yücel ÖZKARA
44
Yeşil Verimlilik Teşviki İçin Politika
Geliştirme: Asya Verimlilik Teşkilatı Üye
Ekonomilerinden Örnekler
Selin ENGİN
46
Bilgi Ekonomisinde Verimlilik Üzerine
Yeni Perspektifler
Umut DEMİRTAŞ
47
Ulusal Verimlilik Teşkilatları ve Ulusal
Teknoloji Enstitüleri Arasında İşbirliğine
Yönelik Bir Çerçevenin Geliştirilmesi
Gül TAŞKIRAN BATTAL
04
14
30
02
AĞUSTOS 2016
48
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Esnek Üretim Projesi
49
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Tedarik Süreci ve Stok Optimizasyonu
Projesi
50
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
TÜMOSAN Yalın Dönüşüm Projesi
51
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Seri Üretim Hakkında İş Yükü Kısıtlı Montaj
Hattı Dengeleme Modeli Geliştirme Projesi
52
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Bilgi Teknolojileri Projelerinde Kanban
(Yalın) Süreçlerinin Uyarlanması ile
Verimlilik Sağlanması Projesi
53
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Kaynağında Teknolojik Geri Dönüşüm
Projesi
54
56
58
36
Projeler
OECD 2016 Verimlilik Küresel Forumu
Developments in Industry
60
Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri
Sustainable Production Indicators
61
Bölgesel Verimlilik İstatistikleri
Regional Productivity Statistics
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri
National and International Productivity
Statistics
42
57
03
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE VERİMLİLİKTE SON DURUM
Dr. Halit SUİÇMEZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
1. Giriş
Bu makalenin amacı; dünyada ve
Türkiye’de, ekonomik verimliliğe ilişkin
gözlemler yapmaktır.
Çalışmanın kapsamı ise; imalat sanayinde
iş gücü verimliliğinin Türkiye ve Avrupa
ülkelerinde karşılaştırmalı olarak
incelenmesidir.
Çalışma dönemi olarak, 2005-2015
tarihleri esas alınmıştır.
Bu çalışmada oran analizi yöntemi
kullanılmıştır.
İş gücü verimliliği hesabında, yıllık
üretim değerlerinin çalışan sayısına
bölünmesi sonucunda elde edilen değer
kullanılmıştır.
2005-2014 döneminde Türkiye 24 OECD
ülkesi içinde verimlilik değişiminde
17. sırada yer almaktadır. Söz konusu
dönemde Türkiye’nin yıllık ortalama
iş gücü verimliliği artışı %1,64 olarak
hesaplanmıştır. 24 ülkenin ortalaması ise
%3,20 olarak bulunmuştur.
2012 yılında 121 ülkenin iş gücü
verimliliği düzeyi üzerinden yapılan
analize göre, Türkiye; 28.490 Dolarlık
seviye ile 43. sırada bulunmaktadır.
Bu sonuçlar, Türkiye’nin verimlilik
alanında yeni bir yaklaşım oluşturması
gerektiğini göstermektedir.
2. Verimlilik Artışının Önemi
Verimlilik değişkeni, ülkelerin
hem makroekonomik sorunlarının
çözümlenmesinde, hem de toplumsal
04
kalkınma hedeflerinin
gerçekleştirilmesinde
en önemli unsurdur. Bu
gerçeklik hem kuramsal
olarak hem de ülkelerin
gelişme deneyimleri
sonucunda genel kabul
görmektedir. Bu durumda
ülkemizin bir “verimlilik
ekonomisi” olabilmesi
için başta iş gücü
verimliliği olmak üzere
tüm üretim faktörlerinin
verimliliklerinin hızlıca
artırılması gerekmektedir.
İş gücü verimliliği,
ülkelerin toplumsal
gelişiminin en temel
göstergesidir. Küresel
rekabette yer almak
ve daha ileri noktalara
geçebilmek için başta iş
gücü verimliliği olmak
üzere toplam faktör verimliliklerinin
sürekli geliştirilmesi gerekir. Yapılan
araştırmalarda, Türkiye’nin her iki
göstergede de Avrupa Birliği ülkelerindeki
ortalamaların altında olduğu ortaya
konulmuştur. Ülkemizin yaşamakta olduğu
temel makroekonomik sorunlarının
temelinde de verimlilik düşüklüğünün
olduğu düşünülmektedir. Bu noktadan
hareketle imalat sanayindeki iş gücü
verimliliğinin hem ülke içindeki gelişimi
hem de benzer yapısal özellik gösteren
Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılması anlamlı
bir çalışma olacaktır.
3. Dünya Ülkelerinde ve Türkiye’de
Verimlilik Değişimleri
Ülkelerin verimlilik değişimleri Tablo 1’de
gösterilmiştir.
Tablo 1’ de çeşitli OECD ülkelerinin yıllar
itibarıyla iş gücü verimlilik endeksleri
ve yıllık ortalama iş gücü verimliliği
değişim oranları tarafımızca hesaplanarak
verilmiştir. Bu hesaplama 2005-2014
yılları arası her yılın bir önceki yıla göre
olan değişimi hesaplanarak sonuçta
yıllık ortalama değişimler bulunmuştur.
Türkiye’nin ilgili dönemdeki yıllık
ortalama iş gücü verimliliği değişim oranı
%1,64 olarak elde edilmiştir. (Kaynak;
Dr. Dursun Balkan, Dr. Halit Suiçmez,
Türkiye ve Dünya’da İşgücü Verimliliğinin
Karşılaştırmalı Analizi, 2007/1 Verimlilik
Dergisi’nde yayımlanacak makale).
AĞUSTOS
MAYIS 2016
Tablo 1. Yıllık Ortalama İş Gücü Verimliliği Değişim Oranları (2005-2014)
YILLAR
ÜLKELER
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
Yıllık Ortalama İşgücü
Verimliliği Değişim Oranı
Slovakya
0,544
0,668
0,786
0,906
0,876
1,000
1,021
1,144
1,226
1,265
10,12%
Romanya
0,532
0,612
0,711
0,765
0,844
1,000
1,059
1,051
1,132
1,191
9,53%
Estonya
0,734
0,795
0,847
0,841
0,760
1,000
1,190
1,175
1,186
1,208
6,29%
Letonya
0,672
0,713
0,747
0,840
0,869
1,000
1,050
1,115
1,131
1,105
5,80%
Polonya
0,718
0,795
0,847
0,854
0,885
1,000
1,050
1,072
1,104
1,130
5,24%
Macaristan
0,692
0,717
0,731
0,776
0,822
1,000
1,043
1,083
1,053
1,070
5,14%
Almanya
0,777
0,878
0,960
0,953
0,884
1,000
1,023
1,027
1,033
1,093
4,07%
Çek Cumhuriyeti
0,799
0,873
0,955
0,930
0,887
1,000
1,053
1,048
1,065
1,118
3,95%
Malta
0,695
0,805
0,912
0,931
0,883
1,000
0,995
1,051
1,009
0,943
3,76%
Bulgaristan
0,876
0,939
1,024
1,039
0,915
1,000
1,059
1,088
1,124
1,159
3,35%
Slovenya
0,810
0,873
0,940
0,969
0,877
1,003
1,034
1,014
1,032
1,070
3,34%
Luxemburg
0,907
1,000
1,058
1,123
1,079
1,000
1,159
1,164
1,190
1,184
3,23%
Finlandiya
0,877
0,944
0,991
1,039
0,904
1,000
1,041
1,029
0,998
1,035
2,08%
Amerika Birleşik
Devletleri
0,866
0,919
0,940
0,959
0,923
1,000
1,019
1,009
1,015
1,023
1,93%
Avusturya
0,896
0,957
0,993
1,004
0,911
1,000
1,035
1,017
1,026
1,040
1,81%
Norveç
0,919
0,918
0,936
0,946
0,933
1,000
1,019
1,030
1,047
1,075
1,78%
Türkiye
0,876
0,915
0,941
0,931
0,915
1,000
1,034
1,007
1,008
1,009
1,64%
Portekiz
0,921
0,985
1,019
0,993
0,949
1,000
0,997
1,012
1,049
1,052
1,55%
Fransa
0,931
0,991
1,035
1,021
0,870
1,000
1,054
1,018
1,011
1,022
1,34%
İspanya
0,963
1,003
1,035
0,965
0,938
1,000
1,007
0,984
1,018
1,030
0,83%
Litvanya
1,035
1,072
1,094
1,040
0,891
1,000
1,036
1,012
1,003
1,079
0,73%
Makedonya
0,997
1,026
1,059
1,041
0,913
1,000
1,049
1,021
1,024
1,039
0,63%
İşveç
0,921
0,965
0,991
0,964
0,883
1,000
1,004
0,978
0,958
0,941
0,40%
Kıbrıs
1,066
1,048
1,087
1,107
1,002
1,000
0,961
0,920
0,912
0,914
-1,62%
ORTALAMA
3,20%
Kaynak: Eurostat Kısa Dönemli İş İstatistikleri verileri kullanılarak tarafımızca hesaplanmıştır.
05
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE VERİMLİLİKTE SON DURUM
Gelişmiş, yarı gelişmiş ve gelişmekte olan
bir grup ülke içinde Türkiye’de 20052014 döneminde iş gücü verimliliğindeki
değişim performansı karşılaştırıldığında,
ülkemizin pek parlak bir noktada olmadığı
izlenmektedir. Tablo 1’de görülebileceği
gibi, Türkiye iş gücü verimliliği
değişiminde, söz konusu dönemde, adı
geçen 24 adet ülke içerisinde 17. sırada
yer almaktadır. Ağırlığı yarı gelişmiş
ülkeler olan bu ülkeler kümesi içinde
Türkiye’nin elde ettiği 17. sıra ülkemizin
potansiyeline göre arzu edilmeyen bir
seviye oluşturmaktadır.
2011 sonrasında, üretim ve istihdam
değişiminin hemen hemen aynı oranda
gerçekleştiği izlenmektedir. Bunun
06
sonucu olarak da iş gücü verimliliği
2011 sonrasında durgun bir seyir
içinde olmuştur. 2011 sonrası dönemde
ekonominin genelinde reel değişkenler
olarak adlandırdığımız üretim, istihdam
ve verimlilik eğilimlerinin genel bir
durgunluk ve durağanlık içinde olduğu
saptanmaktadır.
Bir başka veriden yaptığımız
hesaplamalara göre; (Kaynak: Dünya
Bankası Ekonomi ve Büyüme Göstergeleri
(World Bank Web Sitesi, 2015) son 7
yıllık dönemde Türkiye iş gücü verimlilik
merdiveni sıralamasında birkaç basamak
aşağıya inmiş durumdadır.
2005-2012 döneminde verimlilik düzeyi
sıralamasında en yüksek performansı
gösteren ülkelerden biri Çin olmuştur.
Çin 91. sıradan 71. sıraya ilerlemiştir.
Elbette ki bu durumun Çin’deki yüksek
büyüme hızları ile yakından ilgili olduğu
düşünülmektedir. Yine performansı
yükselen ülkelerden birisi de Güney
Kore’dir. O da 26. sıradan 21. sıraya
yükselmiştir. Almanya küresel ekonomik
krizin yoğun yaşandığı 2008 yılında 21.
sırada iken 2012’de 25. sıraya gerilemiştir.
ABD kriz öncesi, kriz yılları ve sonrasında
verimlilik sıralamasında birincilik
özelliğini kaybetmemiştir.
AĞUSTOS
MAYIS 2016
Yapısal durum ve ekonomik özellikleri
bakımından Türkiye’ye benzerlik gösteren
Brezilya, Şili, Malezya, Portekiz ve İspanya
gibi ülkelerin söz konusu dönemde iş gücü
verimliliği sıralamasında bulundukları
yer açısından önemli bir değişiklik
göstermediği gözlemlenmektedir.
Yunanistan ise yapısal durum açısından
Türkiye’ye benzerlik taşıyan bir ülke
olarak verimlilik sıralamasında az da
olsa belirgin bir güç kaybetmiştir. Bunun
nedeni olarak 2009 sonrası yaşadığı
ekonomik krizi öne sürebiliriz. Türkiye
ise sadece küresel ekonomik krize bağlı
olmadan 2005 yılından itibaren kademeli
olarak iş gücü verimliliği sıralamasında
düşüşler göstermiştir. Bunun nedenleri
olarak; 2002 sonrası yüksek sayılabilecek
bir büyüme oranı yakalanmasına karşın
bu performansın sürdürülebilir olmayışı,
verimlilik değişkeni ile makroekonomik
gelişmeler arasında ilişki zayıflığı
ve küresel finansal krizin etkilerini
sayabiliriz.
İş gücü verimliliği sıralamasında Türkiye
121 ülke içerisinde 2005 yılında 36. sırada
iken, 2012 de 43. sıraya düşmüştür. Bu
durum Şekil 1’de izlenmektedir.
2005-2012 döneminde düzenli bir düşüş
eğilimi yaşanmıştır. Bu durumun iki
sebepten kaynaklanmış olabileceği
düşünülmektedir. Birincisi 2008-2009
yıllarında yaşanan küresel ekonomik kriz,
ikincisi de bu krize bağlı olarak, dünya
piyasalarından Türkiye’ye gelen sabit
sermaye yatırımlarındaki azalmalardır. Bu
nedenlerden dolayı 2011 yılından sonra
Türkiye’de büyüme hızı önemli ölçüde
düşmüştür.
4. Türkiye’de İmalat Sanayinde
İş Gücü Verimlilik Değişimi
Her, “gelişme-kalkınma iktisatçısına”
sorulması gereken ilk soru şudur:
Memleketin sanayisinde, emek verimliliği
ne durumdadır?
Yani, imalat sanayisinde çalışan her bir
kişi, ne kadar üretim yapmaktadır?
Şekil 1. Türkiye’nin 2005-2012 yılları arasındaki İş gücü Verimliliği Sıralaması
Kaynak: Dünya Bankası Ekonomi ve Büyüme Göstergeleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
07
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE VERİMLİLİKTE SON DURUM
Verimlilikte bir duraklama döneminde
miyiz?
Bu soruya evet diyebiliriz.
Bu göstergeye işgücü ya da emek
verimliliği denilmektedir.
Çok önemli bir göstergedir. Her dönem,
ülkelerin esas gelişme ve kalkınma
göstergesi emek verimliliğidir.
Çünkü bu gösterge; çalışan bireyler ile
üretim arasındaki ilişkiyi göstermekte,
bunun artması ve ortaya çıkan katma
değerin adil bölüşümü ülkelerin toplumsal
kalkınma yolunda ilerlediğine işaret
etmektedir.
T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün aylık
yayın organı “Kalkınmada Anahtar
Verimlilik” dergisindeki veriler esas
alınarak oluşturulan Tablo 2’ye göre;
Hedeflenmesi gereken; her dönemde iş
gücü verimliliğinin sürekli artırılması ve
bunun da esas olarak, teknolojik yenilikler
sonucu yapılan yatırımlara dayanmasıdır.
Diğer yandan, yine aynı kaynakta
(Anahtar, Mayıs 2016,s;48) 2005-2015
döneminde, ileri teknoloji grubuna giren,
“bilgisayarların, elektronik ve optik
ürünlerin imalatı” sektöründeki iş gücü
verimliliğinin düşme eğiliminde olduğu
ifade edilmektedir.
Bu olgular, 2023 yılına doğru küresel
rekabet iddiasında olan bir ülke için önem
arz etmektedir.
2010 yılı ile 2015 yılı arasında, emek
verimliliğinde, küçük oranda artış ve
azalışlar olsa da, esas olarak endeks
yerinde saymıştır.
2010’dan bu yana, verimlilikte
“duraklama”, yüksek teknolojili önemli
bir sektörde de “gerileme” eğilimi içinde
olmak, iktisat politikalarımızı, özellikle
de büyüme modelimizi yeniden gözden
geçirmeyi gerektirmektedir.
2010 yılında, sanayide 100 olan verimlilik
endeksi 2015’e gelindiğinde yine 100
civarındadır.
5. Sonuçlar ve Öneriler
Benzer bir sonuç bir diğer çalışmada da
ortaya konulmuştur.
TİSK’in 7 Haziran 2016 tarihli
Bülteninde,(s;2) imalat sanayiinde 2010’da
100 olan verimlilik endeksi, 2014’te 100,9
olarak hesaplanmıştır.
Ülkeler arası verimlilik
karşılaştırmasındaki duruma baktığımızda
şu eğilimleri görmekteyiz; 2005-2014
döneminde Türkiye 24 OECD ülkesi
içinde verimlilik değişiminde 17.
sırada yer almaktadır. Söz konusu
dönemde Türkiye’nin yıllık ortalama
iş gücü verimliliği artışı %1,64 olarak
hesaplanmıştır. 24 ülkenin ortalaması ise
%3,20 olarak bulunmuştur.
2012 yılında 121 ülkenin iş gücü
verimliliği düzeyi üzerinden yapılan
analize göre, Türkiye; 28.490 dolarlık
seviye ile 43. sırada bulunmaktadır.
Bu sonuçlar Türkiye’nin verimlilik alanında
yeni bir yaklaşım oluşturması gerektiğini
göstermektedir.
Ülke içinde imalat sanayisinde iş gücü
verimlilik değişimine baktığımızda ise, şu
saptamaları yapmaktayız;
- 2010 - 2015 döneminde iş gücü
verimlilik endeksi durağanlaşmıştır.
- 2005 - 2015 döneminde ,”ileri teknoloji
grubunda” iş gücü verimliliği düşme
eğilimi içindedir.
Hem ülkeler arası, hem de yurt içi
verimlilik gelişmeleri, Türkiye’nin
potansiyelleri açısından arzu edilen bir
düzeyde olmadığını göstermektedir. Bu
koşullarda, başta büyüme olmak üzere
tüm iktisadi değişkenlerin, “verimlilik
ilkelerine” göre yönlendirilmesi zorunludur.
Kaynakların üretken alanlara dağılımına
ağırlık verilerek, başta nitelikli eğitim
Tablo 2. İş Gücü Verimliliği
Toplam Sanayi
2005
Ort.-.
86,58
2006
Ort.-.
90,43
2007
Ort.-.
93,22
2008
Ort.-.
92,99
2009
Ort.-.
92,65
2010
Ort.-.
100,00
2011
Ort.103,38
2012
Ort.-.
101,22
2013
Ort.-.
100,64
2014
Ort.-.
101,52
2015
3.Çeyrek
101,25
İmalat Sanayi
87,56
91,54
94,22
93,09
91,63
100,00
103,45
100,81
100,85
100,97
99,26
Kaynak: Ulusal Verimlilik İstatistikleri, Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi(2010=100), Anahtar, Mayıs 2016, S;65), İsimli Kaynaktan Alınarak Tarafımızca Düzenlenmiştir.
08
AĞUSTOS
MAYIS 2016
olmak üzere, iş gücü piyasalarının
iyileştirilmesi ve toplumsal verimlilik
bilincinin arttırılması yerinde olacaktır.
6. Yararlanılan Kaynaklar
• (2015, Nisan 16). Eurostat Web Sitesi:
http://ec.europa.eu/eurostat/web/
short-term-business-statistics/data/
database adresinden alınmıştır.
• (2015, Nisan 16). World Bank Web
Sitesi: http://data.worldbank.org/
indicator adresinden alınmıştır.
• (2013). Onuncu Kalkınma Planı 20142018. Ankara: Kalkınma Bakanlığı.
• Saraçoğlu, B., & Suiçmez, H. (2006).
Türkiye İmalat Sanayiinde Verimlilik,
Teknolojik Gelişme, Yapısal Özellikler
ve 2001 Krizi Sonrası Reel Değişimler
(1980-2005). Ankara: Milli Prodüktivite
Merkezi.
• Suiçmez, H. (2008). Ekonomik
Büyümede Toplam Faktör
Verimliliğinin Rolü (Verimlilik Odaklı
Büyüme). Ankara: Milli Prodüktivite
Merkezi Yayınları - 698.
• Dünya Bankası Ekonomi ve Büyüme
Göstergeleri(World Bank Web Sitesi,
2015)
• Balkan, D.Suiçmez, H. Türkiye ve
Dünya’da İşgücü Verimliliğinin
Karşılaştırmalı Analizi, 2007/1
Verimlilik Dergisi’nde yayımlanacak
makale)
• Ulusal Verimlilik İstatistikleri, Çalışan
Kişi Başına Üretim Endeksi(2010=100),
Anahtar, Mayıs 2016, S;65).
09
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
“Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım”
Hz. Mevlana
MEVZUAT ERTELEMELERİ VE TÜRK SANAYİ POLİTİKALARI
Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN / Sanayi Genel Müdürü
Türk motor sanayisinin duayenlerinden Prof. Dr. Sedat ÇELİKDOĞAN’ı
rahmetle anıyoruz.
Otomotiv sektörü, diğer sanayi sektörlerini
etkileyen üretken bir sektör olduğu için
gelişmiş tüm ülkelerde ekonominin itici
gücüdür.
yakından etkilemekte ve sektörlerde
ortaya çıkacak teknolojik gelişme ve
ilerlemelerin de katalizörü görevini
görmektedir.
Tedarik sanayi ve ilişkili olduğu hizmet
sektörü de düşünüldüğünde, 76 Ar-Ge
Merkezi, 8.000 civarında Ar-Ge personeli
ve 300.000 civarında istihdam ile otomotiv
sanayinin Türkiye ekonomisi üzerine
etkisi çok önemli olup en büyük ihracat
kalemlerinden birini oluşturmaktadır.
Türk otomotiv sektörü uluslararası teknik
ve ticari mevzuata uyum göstererek,
üretim ve pazarlama alanlarında
küresel entegrasyonunu büyük oranda
tamamlamıştır. Otomotiv sektörü üretim
kalitesini nitelikli iş gücü, gelişen Ar-Ge
kabiliyeti, küresel ve gelişmiş pazarlara
yaptığı ihracat ile kanıtlamıştır.
Otomotiv sektörü, demir-çelik ve
petro-kimya sanayisinin başlıca alıcısı
durumundadır. Dolayısıyla, alıcısı
durumunda bulunduğu sektörü çok
10
pazarı içinde de iyi bir yere sahiptir. 2015
yılındaki toplam ihracatımız 143,7 milyar
Dolar olurken bunun yaklaşık %15’ini
(21,6 milyar Dolarını) “Otomotiv
Endüstrisi” ürünleri oluşturmaktadır.
2002 yılında ülkemizde yaklaşık 357 bin adet
olan toplam motorlu karayolu araç üretimi,
2015 yılında %281’lik bir artışla 1 milyon 410
bin adet olarak gerçekleşmiştir.
2015 yılında 2014 yılına göre, toplam
üretim yüzde 16, otomobil üretimi
ise yüzde 8 oranında artmış olup aynı
Ülkemiz otomotiv ana sanayi ve tedarik
dönemde otomobil üretimi 791 bin adet
sanayi üretimi ülkemizin ihracatı açısından düzeyinde gerçekleşmiştir.
çok önemli bir konumda olup Avrupa
AĞUSTOS
MAYIS 2016
Bununla birlikte, 2015 yılı itibarıyla
Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki
imalat sanayinin payının %94 olması,
sanayi adına olumlu bir gelişme olmasına
rağmen ortalama ihracat kilogram
değerinin 1,6 Dolar civarında olması, Türk
sanayisinin “teknoloji yoğunluğu” ve
“katma değeri” yüksek ürünler üretmesi
gerektiğini göstermektedir.
Türk sanayisinin üretim kabiliyetini
ve kapasitesini geliştirerek, orta
ve yüksek teknolojili ürün gamına
geçişe yönelik politikalar ve
destek mekanizmaları üretmek
ise Bakanlığımız sorumluluğunda
bulunmaktadır.
Türk sanayisinin teknoloji yoğunluğunun
yükseltilmesi, sürdürülebilir ekonomi ve
sosyal refah için önemli olup sanayinin
derinliğinin artması da ayrıca diğer sektörleri
etkileyecek, kalkınmayı hızlandıracak ve
refahı yayacak bir gelişme olacaktır.
Türk sanayisinin üretim kabiliyetini ve
kapasitesini geliştirerek, orta ve yüksek
teknolojili ürün gamına geçişe yönelik
politikalar ve destek mekanizmaları
üretmek ise Bakanlığımız sorumluluğunda
bulunmaktadır.
Sürdürülebilir bir üretim yapısının
oluşturulması, Türk sanayisinin
uluslararası düzeyde rekabet yeteneğinin
artırılması ve ithalata olan bağımlılığın
azaltılması için Türk sanayisinin
markalaşması gerekmektedir.
Sanayimizin bilgi ve teknolojiye dayalı
yerli ve yüksek katma değerli üretiminin
geliştirilmesi, imalat sanayinin yapısal
dönüşümü ile olacaktır.
Bu bağlamda, Sanayi Genel Müdürlüğünün
koordinasyonunda hazırlanan Türkiye
Otomotiv Strateji Belgesi’nde; otomotiv
sektörünün vizyonu; “Sahip olduğu yerli
markaları ile dünya otomotiv pazarında
söz sahibi olmak” ve genel amacı;
“Güçlü ve rekabetçi tedarik sanayi ve
kendi ürettiği yerli markaları ile ileri
teknoloji kullanımını yaygınlaştırmak ve
katma değer oranını yükseltmek” olarak
belirlenmiştir.
Sanayimizin bilgi ve teknolojiye
dayalı yerli ve yüksek katma değerli
üretiminin geliştirilmesi, imalat
sanayinin yapısal dönüşümü ile
olacaktır.
Benzer şekilde Otomotiv Strateji
Belgesi’nin hedefleri ise aşağıdaki şekilde
belirlenmiştir;
• Yerli marka araç üretimi için gerekli
altyapıyı oluşturmak,
• Sektörün markalaşma kabiliyetini ve
küresel rekabet gücünü artırmak,
Sürdürülebilir bir üretim yapısının
oluşturulması, Türk sanayisinin
uluslararası düzeyde rekabet
yeteneğinin artırılması ve ithalata
olan bağımlılığın azaltılması için
Türk sanayisinin markalaşması
gerekmektedir.
11
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
MEVZUAT ERTELEMELERİ VE TÜRK SANAYİ POLİTİKALARI
• Otomotiv sektörünün
güçlendirilmesine yönelik hukuki ve
idari düzenlemeler geliştirmek.
Oyak-Renault Otomobil Fabrikaları
A.Ş, Türkiye de, yıllık 450.000
lisanslı motor üretim kapasitesi ile
binek otomobil motoru üretimi
yapan tek sanayi kuruluşudur.
2015 yılında Oyak-Renault üretim
hatlarında 246.257 adet motor imal
edilmiştir.
Türkiye Otomotiv Strateji Belgesi’nde yer
alan birçok hedef ve eylemin içerisinde
üretimde yerlilik oranının artırılması, yerli
üretimi yapılan ürünlerin kullanımının
desteklenmesi gibi planlamalar yer
almaktadır.
ürünlerin yurt dışından alımının azaltılması
ve yerli olarak temin edilmesi de önemli bir
adımdır. Zira 2015 yılında ülkemizin toplam
ithalatının %70’i ara malı ithalatıdır.
Ülkemizde otomotiv alanında yerli olarak
üretimi yapılan motor sayısı yaklaşık 240
bin civarında olup söz konusu eylem ve
hedefler çerçevesinde bu kapasitenin
geliştirilmesi gerekmektedir. Yerlileştirme
politikasının temeli yerli sanayiye de
iş verilmesi ve iş geliştirme ortamının
sağlanması olmalıdır.
Bu sayede, ülkemiz cari açığının azaltılması
ve diğer ekonomik göstergelerde de
önemli oranda bir iyileşme sağlanması
hedeflenmektedir. Aynı zamanda yüksek
teknolojik ürünlerin de teşvik edilmesi,
uluslararası rekabet edebilirlik ve çevre
dostu yenilikçi ürünlerin oluşturulması
açılarından önemlidir.
Mevzuatın ertelemesi ile, Türk
tedarik sanayisinin “teknolojik
yetenek düzeyinin” artırılması
hedeflenmiştir. Bununla beraber
ithal edilmesi gereken 117 milyon
Avro tutarındaki motorun ithalatı
engellenmiş ve işin Türkiye tedarik
sanayinde yapılışı sonucu 325 adam/
yıllık bir iş hacmi kazanılmıştır.
Temel amaç ürünlerin yerli üretiminin
teşviki olmasının yanında, söz konusu
üretim aşamalarında kullanılan ara malı
12
bir üretim politikası mevcuttur. Yüksek
teknolojik ürünlerin teşvik edilmesi,
uluslararası rekabet edebilirlik ve çevre
dostu yenilikçi ürünlerin oluşturulması
açılarından önemlidir.
Son dönemde Avrupa’da oluşan ekonomik
krizin sonucu olarak ortaya çıkan üretim
düşüşleri ve rekabetçiliği koruma
yönünde gerçekleştirilmiş eylem planları,
Avrupa’daki otomotiv üretim bölgelerini
ülkemize göre daha avantajlı bir konuma
getirmiştir. Bunun yanında otomotiv
ithalatı ülkemiz açısından dezavantajlı bir
ortam oluşturmaktadır.
Sanayi Genel Müdürlüğü
koordinasyonunda hazırlanan Türkiye
Sanayi Strateji Belgelerinde yer alan
sanayi politikalarımız temel olarak,
uluslararası sorumluluklarımızın da göz
önüne alınması suretiyle yerli üretimin
yeni teknoloji ve inovasyon eksenli olarak
teşvik edilmesi ve yerli sanayicinin
önündeki engellerin kaldırılması amacıyla
hazırlanmakta ve yürütülmektedir.
Dolayısıyla, ülkemiz açısından oluşan
bu dezavantajlı durumun ortadan
kaldırılabilmesi için söz konusu
yerlileştirme stratejilerinin öncelikli
olarak değerlendirilmesi ve yukarda da
bahsedildiği üzere, sanayi politikalarımız
çerçevesinde uygulamaların bu stratejiyi
kolaylaştırıcı hale getirmesi gerekmektedir.
Ülkemiz otomotiv sanayi alanında da
söz konusu politikalara paralel olarak
yürütülen ve yerli motor üretimi ve
diğer katma değeri yüksek teknolojik
ürünlerin geliştirilebilmesi ve üretimin
teşvik edilebilmesi açısından desteklenen
Bu çerçevede, yukarıda belirtilen hususlar
da dikkate alınarak; 27/12/2009 tarih ve
27445 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren ve hafif yolcu ve ticari araç
kategorileri için Euro 5 ve Euro 6 emisyon
uygulamalarının geçiş tarihlerini ve ilgili
AĞUSTOS
MAYIS 2016
uygulama kapsamındaki araçların son
imal ve son tescil tarihlerini belirleyen
Hafif Yolcu ve Ticari Araçlardan Çıkan
Emisyonlar (Euro 5 ve Euro 6) Bakımından
ve Araç Tamir ve Bakım Bilgilerine Erişim
Konusunda Motorlu Araçların Tip Onayı
ile İlgili Uygulama Usul ve Esaslarına
İlişkin Tebliğde (Tebliğ No: SGM-2009/22)
değişiklik yapılması gerekli hale gelmiştir.
Söz konusu değişiklik ile diğer bazı
hususları da içeren Tebliğ çalışması
kapsamında; 22/8/2015 tarihli ve 6/1/2016
tarihli Resmi Gazete’de Hafif Yolcu ve
Ticari Araçların Euro 6b Emisyonları ile
ilgili olarak sırasıyla SGM-2015/26 ve
SGM-2015/32 Tebliğleri yayımlanmıştır.
Bahse konu değişiklikle;
• M1 (binek araçlar),
• M2 (oturma yeri 8+1’den fazla ve azami
kütlesi 5 tonu aşmayan yolcu taşıyan
araçlar) ve
• N1 Sınıf I araçlar (boş ağırlığı 1305 kg
altındaki kamyonetler) için
2017 olan Euro 6 emisyon tarihleri 2018
olarak değiştirilmiştir.
2015-M1 Kategorisi Araç
Üretim
Yerli Satış
İthal Satış
Oyak-Renault Üretimi
339.240
69.063
32.683
Türkiye’de Toplam Üretim
791.027
187.881
537.715
Toplam Üretimdeki Oranı
%43
%37
%6
durumunda yerli üretimi yapılacak olan
motorların ithali yoluna gidileceğinden
gerçekleşecek cari açığın yaklaşık
olarak 117 milyon Avro mertebesinde
olacağı ve bunun da ülkemiz ekonomisi
açısından olumsuz bir tablo oluşturacağı
öngörülmüştür. Ayrıca; hem üretici,
hem de mevcut yerli tedarikçi ağında 1
yıl boyunca 325 adam/yıllık bir iş hacmi
kaybının söz konusu olacağı ise diğer bir
öngörüdür.
Sonuç itibarıyla, ilgili sektör
temsilcilerinden alınan talepler ve
ülkemizde üretimi yapılan yerli motorların
üretim planlaması kapsamında öngörülen
yatırım ve ürün yerlileştirme programları
dikkate alınarak söz konusu Euro 6b
tarihlerinde 1 (bir) yıl öteleme yapılmasının
ülkemizin bu alanda Avrupa ile rekabeti
açısından daha iyi bir konumda yer
alabilmesi, yerli üretimin ve yerli
markaların önünü açmak açısından uygun
olacağı değerlendirilmiştir.
Otomotiv Sanayinin Gelişme Süreci
Bahse konu düzenlemeye ülkemiz tek binek
otomobil motoru üreticisi firma olan OyakRenault özelinde bakmak gerektiğinde;
Oyak-Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş,
Türkiye’de, yıllık 450.000 lisanslı motor
üretim kapasitesi ile binek otomobil motoru
üretimi yapan tek sanayi kuruluşudur. 2015
yılında Oyak-Renault üretim hatlarında
246.257 adet motor imal edilmiştir.
Üretilen dizel motorların %70’i OyakRenault’un üretmiş olduğu araçlara
takılmakta olup kalan %30’u ise,
Renault’nun Romanya Dacia Pitesti
fabrikasına ihraç edilmekte ve buradan,
yine ağırlıklı olarak Türkiye pazarına ithal
edilerek satılan, Logan, Duster ve Clio
Symbol modelleri üzerine takılmaktadır.
Söz konusu emisyon geçiş tarihlerinin
ertelemesinin gerçekleşmemesi
Kaynak: MÜSİAD Otomotiv Sektör Raporu (2013)
Sürdürülebilir bir ekonomi ve
Sosyal refah için
“Sanayide Yapısal Dönüşüm” başladı.
13
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE
Umut DEMİRTAŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Fiziksel olarak daha çevik, esnek ve uyumlu yeni nesil robotlar özellikle tekrara dayalı, rutin ya da tehlikeli işlere aday.
Üçüncü Bölüm: Türkiye Perspektifinden
Bir Değerlendirme
Bu yazı dizisinin önceki bölümlerinde
gelişmiş ülkeler tarafından öngörülmekte
ve bir anlamda şekillendirilmekte olan
yeni sanayi devrimini hazırlayan teknolojik
gelişmelere değinilmişti. Kimi gelişmekte
olan ülkelerde bu öngörüler gündeme
alınarak, hızlı bir şekilde uyum sağlamak
için alınması gereken tedbirlerin neler
olabileceği tartışılmaya başlandı.
Gelişmelere zamanında karşılık vererek
sadece teknolojinin alıcısı konumunda
kalma riskini bertaraf etmek isteyen kimi
ülkeler ise kendi stratejilerini yürürlüğe
koyma hazırlığında. Ülkemizde bu yöndeki
14
çalışmaların somut bir yansıması, Bilim
ve Teknoloji Yüksek Kurulunun 17 Şubat
2016 tarihli toplantısında alınan ‘Akıllı
Üretim Sistemlerine Yönelik Çalışmaların
Yapılması’ başlıklı kararı oldu. Karara
göre, ‘ülkemiz sanayisinin yüksek teknoloji
üretiminde uluslararası rekabet gücünün
artırılmasını sağlayacak akıllı üretim
sistemlerine geçiş amacıyla’ çeşitli
çalışmalar yapılacak. Bu bölümde, bu
kapsamdaki olası tartışma konularının
neler olabileceğine ilişkin Türkiye
perspektifinden kısa bir değerlendirme
yapılarak konu özelllikle eğitim açısından
ele alınacak.
Nesnelerin interneti ve siber fiziksel
sistemler yeni sanayi devriminin özünü
oluşturan teknolojik gelişmelerin
başında geliyor. Siber fiziksel sistemler,
etraflarındaki fiziksel dünyayı görüntü,
ısı, basınç, kızılötesi vb. algılayıcılarla
‘kavrayıp’ yorumlayabilecek,
sayıllaştırıp siber dünyaya taşıdıkları
veriyi yorumlayabilecek, ağ üzerinden
birbirlerine ileterek bağımsız veya yarı
bağımsız olarak hareket edebilecek. Siber
fiziksel sistemler, güvenliği sağlanmış
yerel ağlar, internet ve bazı özgün iletişim
protokollerinden oluşan nesnelerin
internetinde bir araya gelerek etkileşecek.
Akıllı fabrikalar, akıllı ürünler, gelişmiş
AĞUSTOS
MAYIS 2016
malzemeler, eklemeli üretim, robotik,
büyük veri, bulut bilişim ve analitik
yazılımlar da yeni sanayi devriminin sıkça
duyacağımız diğer kavramları olacak. Tüm
bu gelişmelerin potansiyeline ulaşabilmesi
için ön koşul niteliğindeki veri iletim ve
depolama sistemleri, analiz yöntemleri,
iletişim protokol ve standartları, siber
güvenlik gibi teknik alanlarda yoğun
araştırma ve geliştirme çalışmaları
yapılması gerekmekte.
İnternet fiziksel altyapısının milyarlarca
nesne tarafından üretilen çok büyük
hacimli verinin kesintisiz ve hızlı iletimini
sağlayabilecek nitelikte olması, teknik
bir ön koşul. Ülkemiz açısından iletişim
fiziksel altyapısının gelişmelere hazır
olması gereğinin yanısıra kaliteli ve
kesintisiz enerji temini de bir ön koşul
olarak geçerliliğini koruyor. Fiziksel ve
siber güvenlik de bir diğer potansiyel
sorun alanı. Veri merkezleri ve fiziksel
yedekleme önem kazanırken, siber
saldırıların da gelişmeler ölçüsünde
kolaylaşması, alınması gereken
önlemlerin niteliğinin de değişmesini
gerektiriyor. Ülkemizde bu konuya
ilişkin standartların ve hukuki altyapının
uluslararası iş birliğiyle oluşturulması gibi
çalışmalara ihtiyaç duyuluyor. Büyük veri
ise ancak hangi verilerin derleneceği, nasıl
derleneceği ve nasıl analiz edileceğine
ilişkin çalışmaların başarısı ölçüsünde
yararlı olabilecek. Üretim sürecinden bir
örnek vermek gerekirse, algılayıcıların
mümkün olan her veriyi değil, sadece
kalite ve verimliliği doğrudan etkileyen
ilgili veriyi toplamasının sağlanması dahi
önemli miktarda emek gerektirmekte.
Ayrıca, algılayıcılar yoluyla derlenen
verinin amaca uygun bir biçimde
yorumlanabilmesi, yararlı bilgi elde
edilebilmesi için kritik bir başarı
faktörü. Öncelikle, toplanan muazzam
miktardaki veriyi işleyebilecek etkin
algoritmaların üretilebilmesi gerekli.
Bu açıdan yararlı bilgi üretecek analitik
yazılımların geliştirilebilmesi önem
Araştırmalar, standart Legolarla kendi tasarımını yapmak gibi ‘kötü tanımlanmış’ sorunlarla uğraşanların, hazır
lego kitini talimatlar doğrultusunda birleştirmek, çizgilerin içini boyamak ya da seçenekler arasından doğrusunu
bulmak gibi ‘iyi tanımlanmış’ sorunlarla uğraşanlara göre daha yaratıcı olduğunu ortaya koyuyor.
kazanacak. Analitik yazılımlar geliştiren
yerli firmaların desteklenmesi, diğer
yandan bu firmaların belgelendirilmesine
ilişkin düzenlemelerin yapılması da
önemli çalışma alanlarından birisi olarak
değerlendiriliyor.
Ülkemizde sayılan özellikte ön koşulların
yerine getirilmesi yanında devletin önayak
olabileceği birçok çalışma yapılması
gerekmekte. Kamuoyu, sanayi ve karar
vericilerde konuyla ilgili farkındalık
oluşturmak bu çalışmalardan birisi.
Konunun çok boyutlu niteliğine uygun
olarak akademi, sanayi, kamu ve diğer
ilgili tarafları bir araya getirecek uzmanlık
mekanizmasını kurarak işletmek diğer
birçok çalışmanın çatısını oluşturabilir.
Bu mekanizma öncelikle mevcut durum,
boşluk, etki ve ihtiyaç analizlerinin
yapılmasını ve buradan hareketle
kapsamlı bir strateji oluşturulmasını
kolaylaştırabilir. Diğer yandan gerekli
standartları belirlemek ve hukuki altyapıyı
oluşturmak; teşvikleri planlamak ve
yönlendirmek de devletin bu türden
çalışmaları arasında sayılabilir.
Yazı dizisinin önceki bölümlerinde,
teknolojik gelişmelerin ekonominin
aktörleri ve üretim süreçleri üzerinde
beklenen etkilerine de ayrıntılı olarak
değinilmişti. Örneğin değer yaratma
anlayışı ve değer zincirlerinin yapısı
değişecek, mevcut ürünlerin doğası
değişirken yeni ürünler ortaya çıkacak,
üreticilikle tüketicilik arasındaki
sınır belirsizleşecek, piyasaya giriş
kolaylaşırken yeni iş modelleri ortaya
çıkacak, rekabetten çok iş birliği önem
kazanacak, aracılara ihtiyaç giderek
azalacak ve bazı işler ortadan kalkarken
yeni iş tanımları doğacak. Gelişmeler, ucuz
iş gücünü rekabet açısından bir avantaj
olmaktan çıkarırken, daha yetenekli ve
daha nitelikli çalışanlara duyulan ihtiyacı
da artıracak. Yine belli sektörlerde
pazara yakınlık da bir avantaj olmaktan
15
AĞUSTOS 2016
MAKALE
YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE
çıkacak. Kişiselleştirme, verimlilik, kalite ve hız
gibi alanlarda sağlanacak gelişmeler düşük iş
gücü maliyetleri üzerinden rekabet etmeyi iyiden
iyiye geçersiz kılacak. Bu şekilde imalat sanayi
ABD ve Avrupa gibi bölgelere artan bir şekilde
geri dönebilecek. Dolayısıyla stratejisini iş gücü
maliyeti ve pazara coğrafi yakınlık gibi avantajlara
dayandırmış ülkeler açısından gelişmiş ülkelerin
imalat sanayi faaliyetlerini tekrar kendi ülkelerine
çekme yönündeki bu istekleri dikkate alınması
gereken unsurların başında geliyor.
Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler
arasındaki imalat maliyeti farkları hâlihazırda
azalıyor, gelişmekte olan ülkeler şimdiden bu
avantajlarını kaybetme eğilimine girmiş gibi
görünüyor. Sanayi üretimi 1990’ların sonlarından
itibaren özellikle iş gücü maliyetleri nedeniyle
gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere
kaymaya başlamıştı. Güney Amerika, Doğu Avrupa
ve Asya kıtasının önemli bir bölümü, düşük
maliyetli üretim yerleri olarak görülürken, ABD,
Batı Avrupa ve Japonya ise yüksek maliyetli yerler
olarak değerlendiriliyordu. Ancak geçtiğimiz
yıllarda ücretler, verimlilik, enerji maliyeti, döviz
kuru gibi etmenlerin etkisiyle bu tabloda önemli
değişiklikler yaşanmaya başlanmış durumda. The
Boston Consulting Group firmasının 2014 yılında
gerçekleştirdiği bir çalışmada, dünya imalat sanayi
ürünleri ihracatının %90’ını gerçekleştiren 25
ülkede ücretler, emek verimliliği, enerji maliyeti
ve döviz kuru değişkenlerinin dikkate alındığı bir
‘imalat maliyeti endeksi’ oluşturulmuş. ABD’nin
100 kabul edildiği endeksteki tarihsel değişimi
ortaya çıkarmak için de 2004 ve 2014 yılları
için hesaplamalar yapılmış. Tablo 1’de 2014 yılı
sonuçları görülen bu çalışmanın sonuçlarına
göre geçmişte düşük maliyetli olarak görülen
bazı ülkeler bu pozisyonlarını kaybetme baskısı
altındalar. Özellikle Çin’in ABD karşısındaki
maliyet avantajının %5 civarlarına gerilemiş
olması dikkat çekici. Diğer yandan Brezilya, Batı
Avrupa’dan daha pahalı bir yer haline gelmiş
durumda. Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Rusya
da göreli olarak maliyet avantajlarını kaybeden
ülkeler arasında yer alıyor.
Beklentiler, önceki bölümlerde ayrıntılı olarak
ele alınan teknolojik gelişmelerin, aniden ve
16
Bireylerin STEM gibi önem kazanan alanlarda yetiştirilmelerinin yanında yaratıcılık, eleştir
rel düşünme, problem çözme, işbirliği yapabilme gibi becerilerle de donatılmaları gerekiyor.
AĞUSTOS 2016
kökten bir şekilde değil de adım adım
yaygınlaşarak hayatımıza gireceği
yönünde. Her sektör bu gelişmelerden
eşit derecede ve hızda etkilenmeyecek
olsa da üreticiler, tüketiciler, çalışanlar ve
hükümetler yapısal bir değişiklikle karşı
karşıya kalacak. Bir kez gerçekleştiğinde
bu değişikliklere uyum gösterebilme hızı
ise gelişmekte olan ekonomiler açısından
özellikle önemli. Teknolojik gelişmelerin
yaygınlaşmasına ilişkin tarihsel bulgular
da bunu işaret ediyor. Örneğin Diego
Comin ve Marti Mestieri tarafından 2013
tarihinde gerçekleştirilen bir çalışmada
geçtiğimiz 200 yıllık dönemde tüm
dünyayı etkilemiş 25 belli başlı teknolojik
gelişmenin, ortaya çıkmasıyla diğer
ülkelere ilk kez ulaşması arasında geçen
süreler ile bir kez bu ülkelere ulaştıktan
sonra orada yaygınlık kazanması arasında
geçen süreler tespit edilmiş. Daha sonra
bu sürelerin ülkeler arasındaki verimlilik
farklarıyla ilişkisi irdelenmiş. Çalışmaya
göre teknolojinin kullanıcısı durumundaki
ülkelerin yeni teknolojilerle ilk kez
tanışması giderek daha kısa bir süre alıyor.
Öte yandan yeni teknolojinin bir ülkeye
ilk kez gelişinden sonra o ülke içinde
özümsenerek yaygın şekilde kullanılması
için gereken süre ise bu 200 yıllık dönem
boyunca giderek uzamış. Comin ve
Mestieri, çalışmalarında yeni teknolojinin
özümsenmesi ve yaygınlaşması için geçen
sürenin giderek uzamasının, özellikle
teknoloji üreten ülkeler ile teknolojiyi
bu ülkelerden alarak kullanan ülkeler
arasındaki verimlilik farkının %80’ini
açıkladığı sonucuna ulaşmışlar. Örneğin,
OECD verilerine göre (Amerikan Doları
cinsinden cari fiyatlarla çalışılan saat
başına gayri safi yurt içi hâsıla olarak)
verimlilik, 2014 yılında Türkiye’de 32
civarında gerçekleşirken, OECD ülkelerinin
toplamında yaklaşık 50, Avrupa Birliği üye
ülkelerinin toplamında ise 57 değerini
almıştır. Rakamlardan görülebildiği gibi,
ülkemiz aleyhine önemli bir fark söz
konusu. Anılan çalışmada işte bu farkın
büyük bir bölümü, teknolojik gelişmelerin
17
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE
Tablo 1. İmalat Sanayi Maliyet Endeksi (2014, ABD:100)
Kaynak: “Shifting Economics of Global Manufacturing”, Boston Consulting Group
özümsenmesi için geçen sürenin giderek
uzamasıyla ilişkilendirilmiş.
Transfer edilen teknolojilerin hızla
özümsenebilmesi için bu teknolojilerin
ulaştığı ülkelerde teknoloji geliştirme
yönünde bir çabanın olması gerekiyor.
Aksi takdirde yeni teknolojilerdeki
örtük bilginin kavranması zorlaşır ve
teknolojinin yaygınlaşması zaman alacağı
gibi, etkin de kullanılamaz. Bu sürenin
mümkün olduğunca kısa olabilmesi
için gerekli olan yabancı teknolojileri
özümseme kapasitesi ile kendi
teknolojilerini geliştirme kapasitesinin
eşit derecede önemli ve birbirlerinin
tamamlayıcısı olduğu ‘teknoloji yeteneği’
kavramı önem taşıyor. Çok boyutlu bir
kavram olan ulusal teknoloji yeteneğinin
düzeyi, bu özelliğinden ötürü çeşitli
göstergeler yoluyla ölçülebiliyor. Teknoloji
yeteneğinin saptanmaya çalışıldığı
çalışmalarda teknolojik faaliyetlerin
girdilerini, yeniliklerin ortaya çıkmasını
kolaylaştırıcı kimi etmenleri, bu
faaliyetlerin çıktılarını ve ekonomik
etkilerini temsil eden çeşitli göstergeler
18
kullanılabilmekte, dolayısıyla yapılması
gerekenler de birçok alana dağılmakta.
Eğitim, beşeri sermaye, teşvik ve
destekler, işletmelerce yapılan yatırımlar,
bilimsel bilgi üretimi, işbirlikleri,
fikri varlıklar, fiziksel altyapı gibi çok
boyutlu göstergeler teknoloji yeteneği
karşılaştırmalarında kullanılmakta. Bu
karşılaştırma çalışmalarından birisi
de Avrupa Birliği tarafından düzenli
olarak yayınlanmakta olan ‘Yenilik
Birliği Karnesi’. 25 göstergenin dikkate
alındığı çalışmanın 2015 yılı raporunda
Türkiye, AB ortalamasının oldukça
altında bir performans göstererek,
çalışmaya dâhil edilen 34 ülke arasında
31. sırada yer alıyor. Dünya Fikri Mülkiyet
Örgütü öncülüğünde gerçekleştirilen
ve 141 ülkenin dâhil edildiği daha geniş
kapsamlı bir çalışma olan Küresel Yenilik
Endeksinde ise çeşitli alt başlıklarda 79
göstergenin farklı ağırlıklarla hesaba
katıldığı bir endeks oluşturuluyor. Bu
kapsamlı çalışmanın sonuçlarına göre ise
2015 yılında Türkiye 141 ülke içerisinde
58. sırada yer alıyor. Bu tür çalışmalar
geriye doğru incelendiğinde ülkemizde
teknoloji yeteneğinin artırılması yönünde
sürdürülen çalışmalarla belirli bir ivme
kazanıldığı gözlenebilmekle birlikte
uluslararası karşılaştırmalarda henüz
düzey olarak arzulanan konumda
olunamadığı görülüyor.
Yeni teknolojilerin alıcısı konumunda
kalmamak ve uzun vadede geliştirici
konumda olabilmek açısından gelişmekte
olan ülkelerin özellikle ve öncelikle
eğilinmesi gereken alanların başında
eğitim geliyor. Daha yetenekli ve daha
nitelikli çalışanlara duyulan ihtiyacın
giderek artacak olmasının yanısıra, yeni
sanayi devrimiyle ortaya çıkması beklenen
ekonomik yapıda neredeyse tüm aktörlerin
rolleri yeniden tanımlanacak. Ulusal
teknoloji yeteneğinin artırılabilmesi için
eğitimin de bu yönde yapılandırılması,
diğer tüm çabalar için sağlam bir temel
oluşturulmasına hizmet ediyor.
Önceleri kas gücünün ikamesi haline
gelen robotların şimdilerde bilişsel
yeteneklerin ikamesi haline gelmek üzere
olduğunun eğitim ve istihdam açısından
özellikle dikkate alınması gerekiyor.
Yeni sanayi devriminin özünde yer alan
siber fiziksel sistemler ve nesnelerin
interneti gibi gelişmelerin yanında
robotik alanındaki gelişmelerin istihdam
üzerinde çok önemli etkileri olması
bekleniyor. Robotlar iş gücünü hızlı bir
şekilde ikame etmeyecek olsa da yine
de imalat sanayi istihdamında giderek
artan bir pay alacaklar. Carl Benedikt
Frey ve Michael A. Osborne tarafından
2013 yılında gerçekleştirilen bir çalışmada
Amerika Birleşik Devletlerinde 700’ün
üzerinde meslek tek tek değerlendirilerek,
bunların %47’sinin önümüzdeki 10 ila 20
yıl içerisinde robotlara devredilebileceği,
dolayısıyla risk altında olduğu tespit
edilmiş. Gelişmekte olan ülkelere ilişkin
tahminler ise %85’lere kadar tırmanıyor.
Robotik alanındaki gelişmeler, robotların
insanlarla bir arada çalışmasına
elverecek şekilde ilerliyor. Daha çok,
AĞUSTOS
MAYIS 2016
daha çeşitli ve daha nitelikli algılayıcılarla
donatılmış robotlar çevrelerini daha iyi
algılayıp karşılaştıkları durumlara yanıt
verebilir hale geliyorlar. Fiziksel olarak
daha çevik, esnek ve uyumlu yeni nesil
robotlar, nesnelerin interneti üzerinden
iletişim kurarak önden programlama
ihtiyacını azaltıyor. Daha çeşitli işler
için kullanılabilir hale gelen robotlar
özellikle tekrara dayalı, rutin ya da
tehlikeli işlere aday. Dünya çapında satılan
endüstriyel robot sayısında son yıllarda
istikrarlı bir artış eğilimi var. Önümüzdeki
yıllarda da gelişmelerin etkisiyle robot
satışlarında iki haneli yıllık artış oranları
bekleniyor. Robotların niteliği artarken
fiyatı ucuzladığından, bunun gerçekçi bir
beklenti olduğu söylenebilir. İnsanlar için
güvenlik sakıncası oluşturmayan yeni nesil
akıllı ve hafif robotların rutin veya tehlikeli
işleri devralmasıyla insanların daha
karmaşık işleri ve bu arada robotların
kontrolünü ve yönetimini üstlenmesi
bekleniyor.
Bu gelişmelere çalışanlar açısından
bakıldığında, daha nitelikli işlere doğru
bir yönelimin ortaya çıkması kaçınılmaz
görünüyor. Değişime uyum sağlayabilen,
yeterlilikleriyle olduğundan çok,
yetenekleri ve yaratıcılığıyla ön plana
çıkan bir çalışan profili öngörülüyor. Diğer
yandan, yaratıcılık ve problem çözme gibi
bilişsel yeteneklerin yanında duygusal
zekâ ve sosyal beceriler de yeni çalışma
hayatında daha önemli bir hale gelecek.
Teknolojik gelişmenin hızı iyiden iyiye
arttığından çalışanların öğrenme ve
yeniliklere uyum sağlama yetenekleri de
ön plana çıkacak.
Ülkemizde eğitim sisteminin bu profile
uygun bireyler yetiştirip yetiştiremediği,
OECD tarafından gerçekleştirilen
çalışmalar üzerinden irdelenebilir.
Örneğin 15 yaş grubu öğrencilerin
matematik, fen ve okuduğunu anlama
alanlarında değerlendirilmesi amacıyla
gerçekleştirilen PISA (Uluslararası
Öğrenci Değerlendirme Programı)
Sınavı sonuçları bu konuda Türkiye’nin
mevcut durumu hakkında fikir verebilir.
Bu sınavda öğrencilerden özellikle
fen ve matematik alanlarında sahip
oldukları bilgilerini kendilerine verilen
sorunlara uygulayarak çözüme ulaşmaları
bekleniyor. Diğer bir deyişle sadece
öğrencilerin bilgilerinin değil de bu bilgiyle
neler yapabildiklerinin (sorunun analiz
edilmesi, bilgilerin sentezi, yaratıcı bir
şekilde duruma uygulanması…) ölçüldüğü
bir sınav gerçekleştiriliyor. 2003 yılından
bu yana üç yılda bir gerçekleştirilen
sınavların sonuç raporları oldukça
kapsamlı olmakla birlikte, alınan
puanların gözden geçirilmesi durumun
karşılaştırmalı olarak ortaya konması için
yeterlidir. Tablo 2’de Türkiye’nin
2003 - 2012 yılları arasında katıldığı
sınavlardan elde edilen puanlar, OECD
üye ülkeleri ortalamasıyla karşılaştırmalı
olarak verilmiştir. Görüldüğü gibi, yıllar
itibarıyla bir gelişme söz konusu olmakla
birlikte ülkemiz, OECD ortalamasından
anlamlı derecede düşük puanlar
almaktadır.
OECD tarafından gerçekleştirilen bir
diğer çalışma ise yetişkin bireylerin
okuryazarlık, sayılar ve matematiksel
kavramlara yatkınlık ve teknolojik
açıdan zengin ortamlarda sorun çözme
(enformasyona ulaşma yorumlama ve
değerlendirme, dönüştürme ve iletişimini
yapabilme) yetkinliklerini ölçmek amacıyla
gerçekleştirilen Yetişkin Yetenekleri
Anketi’dir. Ankette ayrıca katlımcıların
yeteneklerini iş hayatında ve gündelik
hayatlarında nasıl kullandıkları, eğitim
düzeyleri, sürekli eğitim faaliyetlerine
katılımları gibi diğer konularda da
sorular yöneltilmektedir. Ülkemizde 2015
yılında tamamlanan anket çalışmasının
sonuçlarına göre Türkiye’de yetişkinler
her üç alanda da çalışmaya katılan diğer
OECD ülkelerinin ortalamasının altında
performans gösteriyor.
PISA sınavında öğrencilere ülkemizde
alıştığımız ‘iyi tanımlanmış sorun’
niteliğindeki soruların yanında, ‘kötü
tanımlanmış sorun’ niteliğinde sorular da
yöneltiliyor. Bir sorunda, içinde bulunulan
durum ve ulaşılması istenilen durum
açıkça belirlenmişse ve istenilen duruma
Tablo 2. OECD PISA Sınavı Puanları
Kaynak: OECD
19
AĞUSTOS 2016
MAKALE
YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE
ulaşmak için izlenmesi gereken yöntemler
de yeterince açıksa, bu iyi yapılandırılmış
bir sorun olarak tanımlanıyor. Eğer içinde
bulunulan durum ya da varılmak istenen
durum net değilse, kullanılması gereken
yöntemlerin hangileri olabileceği muğlaksa
bu da kötü yapılandırılmış bir sorun olarak
tanımlanmakta. Yaşamda karşılaşılan
sorunların büyük bir kısmının, yaratıcılık
gerektiren, kötü yapılandırılmış sorun
niteliğinde olduğunu belirtmek gerekiyor.
C. Page Moreau ve Marit Gundersen
Engeset, bu yılın başlarında yayınladıkları
bir araştırmalarında iyi tanımlanmış
sorunlarla uğraşmanın bireylerde hem
yaratıcılığı hem de yaratıcı faaliyetlere
katılma isteğini azalttığını tespit ettiler.
Araştırmacılar, denekleri gruplara
ayırarak bir kısmını iyi tanımlanmış
sorunlarla (deney amacıyla hazır Lego
kitleri) diğerlerini ise kötü tanımlanmış
sorunlarla (klasik Lego blokları)
uğraştırdıktan sonra testlere tabi
tutmuşlar. Araştırmada herhangi bir
talimat içermeyen ve serbest bir şekilde
istenen şekle ulaşılan standart lego
bloklarıyla kendi tasarımlarını yaparak
uygulayan gruplar ile belirli bir modelin
elde edildiği adım adım talimatlar içeren
hazır lego takımlarını yapan gruplar
arasında yaratıcılık bakımından ciddi
ve uzun döneme yansıyabilecek bir fark
tespit edilmiş. Sonuçta bu iki farklı
sorun tipinden biriyle yoğun olarak
karşılaşmak tamamen farklı mizaçlara yol
açıyor. Şaşırtıcı olmayacak şekilde, kötü
tanımlanmış sorunlarla uğraşarak daha
yaratıcı olanlar, iyi tanımlanmış sorunlar
karşısında da hiç sıkıntı çekmiyor.
İnsanı insan yapan, hayal kurma, ilham,
yaratıcılık, yenilikçilik, duygusal zekâ,
azim, sabır gibi bazı özelliklerdir. Bunlar,
robotların sahip olamayacağı özellikler
arasında yer alıyor. Her ne kadar teknoloji
şimdilerde basit bilişsel yeteneklerinin
ikamesi haline gelmek üzereyse de
sonuçta robotlar talimatları takip eder
20
ve bunun dışına çıkamaz. Bu bakımdan
robotların öncelikle iyi tanımlanmış
sorunların çözüldüğü işleri insanların
elinden alacağı söylenebilir. Bilindiği gibi
eğitim sistemimizde eğitim amaçlarına
ulaşılıp ulaşılmadığı çoktan seçmeli
sınavlarla ölçülmekte. Öğrenciler daha
çok ezbere dayalı, verilmiş seçenekler
arasından doğrusunu bulmaya
yoğunlaştıkları ve bu sırada talimatlara
uydukları sınavlarla yoğrulmuş bir eğitim
deneyiminden geçiyor. Şimdiki haliyle
öğrencilerin yoğun olarak iyi tanımlanmış
sorunlarla karşılaştığı eğitim sisteminin,
robotların insanları taklit edebileceği
niteliklere değil, yukarıda örnekleri verilen
niteliklere ağırlık vermesi gerekmekte.
Aksi takdirde robotlar insanlaşma
eğilimindeyken, eğitim sisteminin
insanları robotlaşmaya sürükleyip
sürüklemediği geçerli bir tartışma konusu
olacak.
problem çözme, iş birliği yapabilme gibi
beceriler daha da önemli hale gelecek.
Bu şekilde yetiştirilmiş bilim insanlarının,
araştırmacıların, mühendislerin,
teknisyenlerin ve nitelikli işçilerin süreçte
önemli rol oynayacağı beklenmekte.
Diğer yandan, yeni sanayi devriminde
ortaya çıkması beklenen ekonomik yapıda
giriş engelleri görece düşeceğinden ve
coğrafi konum da görece önemsiz hale
geleceğinden, bireylerin tasarımlarını
ve fikirlerini internet üzerinde birleşen
dünyaya sunarak küresel beynin bir
parçası haline gelme potansiyeli de
bulunmakta. Burada yetenekler önemli
rol oynayacak. ABD Rekabet Edebilirlik
Konseyi’nin Deloitte firması iş birliğinde
gerçekleştirdiği Küresel Rekabet
Edebilirlik Endeksi çalışmasının bir
kısmı da imalat sanayinde rekabetçiliği
belirleyen unsurları belirlemek amacıyla
uluslararası firmaların yöneticileriyle
anket yapılmasından oluşuyor. Bu anketin
Gerek PISA sınavları ve gerekse Yetişkin
2016 yılı sonuçlarına göre uluslararası
Yetenekleri Anketi çalışmalarının sonuçları firmaların üst düzey yöneticileri için
uluslararası karşılaştırmada eğitimde
‘yetenek’, verimlilikten de önemli
henüz arzulanan düzeye erişemediğimizi
görülerek rekabet gücünün birinci sırada
gösteriyor. Yeni iktisadi yapıya hızla uyum
gelen unsuru olmuş.
gösterebilmek ve kendi teknolojilerimizi
üretir duruma gelmek açısından eğitim
Özetle, yeni sanayi devriminin ortaya
sisteminin de yeni sanayi devriminin
çıkaracağı ekonomik yapı içinde
öngörüleri ışığında geliştirilmesi
teknolojinin sadece alıcısı konumunda
gerekmekte. Örneğin, eğilimi bu yönde
kalmadan kendi teknolojilerimizi geliştirir
olan bireyler için STEM eğitimi özellikle
konuma gelmek uzun vadeli verimlilik
önemli. Sanat, tasarım, programlama
artışı ve büyüme için kritik bir önem
ve girişim gibi alanlara genişletilebildiği
taşımakta. Dördüncü sanayi devrimine,
görülen STEM eğitim modelinde fen,
gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan
matematik, teknoloji ve mühendisliğin ilk, ülkelerce yarattığı fırsat ve tehditler
orta, lise ve yükseköğretimde birbirlerini
bakımından dikkate alınması gereken bir
kapsayacak bir biçimde öğretilmesi
öngörüsü olarak bakmak gerekiyor. 2008
hedefleniyor.
küresel finansal krizinden sonra gelişmiş
ülkeler makroekonomik stratejilerinde
Ancak yetişmekte olan bireylerin
imalat sanayine yeniden merkezi bir rol
beklentiler doğrultusunda çizilen bu
vermeye başladı. Büyümenin sınırlarını
dünyada kendilerine yer bulabilmeleri
genişletme ana amacıyla hareket eden
için STEM gibi alanlarda da olsa bilgiyle
gelişmiş ülkelerin yeni sanayi devrimine
donatılmaları yeterli olmayacak gibi
dönük yatırımlarla imalat sanayi
görünüyor. 21. yüzyıl becerileri olarak
faaliyetlerini tekrar kendi ülkelerine
anılan yaratıcılık, eleştirel düşünme,
çekmek ve geliştirecekleri teknolojilerin
AĞUSTOS 2016
(örneğin siber fiziksel sistemlerin, ilgili
yazılımların ve danışmanlık hizmetlerinin)
sağlayıcısı olmak gibi amaçları da var.
Bu yönde stratejiler yürürlüğe konmaya
ve yatırımlar yapılmaya başlandı.
Günümüzde teknolojik gelişme süreci,
buluş-yenilik-yayılma aşamalarının iç içe
geçtiği karmaşık bir süreç haline gelmiş
durumda. Teknolojik yeniliklerin ortaya
çıkması, çok çeşitli faaliyetlerin etkileşim
içinde gerçekleştirilmesini gerektiriyor.
Bu etkileşim işletme içiyle sınırlı kalmıyor,
işletmenin diğer işletmeler, tüketiciler,
üniversiteler ya da Ar-Ge merkezleri gibi
aktörlerle de yoğun etkileşim ve iş birliği
içinde olması gerekiyor. Teknolojik bilginin
ortaya çıkarılması giderek artan bir şekilde
karmaşıklaşmakta ve zorlaşmaktayken
devletin teknolojik gelişmenin
sağlanmasında aktif rol üstlenmesine
duyulan ihtiyaç da belirginleşiyor.
Ülkemiz, uluslararası karşılaştırmalarda
teknoloji yeteneği ve verimlilik düzeyi
bakımından henüz arzulanan konumda
bulunmuyor. Yeni teknolojilerin transfer
edilmesi ve yaygın şekilde kullanılabilmesi
için yapılması gerekenler ise geniş bir
yelpazeye yayılıyor. Öncelikle, veri iletim
ve depolama sistemleri, analiz yöntemleri,
iletişim protokol ve standartları,
siber güvenlik gibi alanlarda yoğun
araştırma ve geliştirme çalışmaları
yapılması gerekmekte. Ön koşul olarak
nitelendirebileceğimiz bu alanların yanısıra
devletin iş birliğini ve eşgüdümü sağlamak
adına yapabileceği bazı çalışmalar da
söz konusu. Kamuoyunda farkındalık
oluşturmak; iş birliği mekanizmasını
kurarak işletmek; yol haritasına
dayanak oluşturacak analizleri yapmak,
strateji belirlemek; hukuki altyapıyı
oluşturmak; öne çıkması ve kilit önemde
olması beklenen ileri teknoloji ürün ve
malzemeleri belirlemek; teşvikleri buna
göre planlanmak ve yönlendirmek; iş birliği
kültürünü geliştirmek bunların arasında
yer alıyor. Uzun vadede bu ve buna benzer
çalışmaların sonuç verebilmesi için insan
kaynağına dönük çalışmalar bir temel
oluşturuyor. STEM gibi alanlarda eğitimin
nitelik ve nicelik olarak geliştirilmesi ve
bireylerin bilgiyle donatılmaları bu açıdan
gerekli olmakla birlikte yeterli görülmüyor.
21. yüzyıl becerileri olarak anılan yaratıcılık,
eleştirel düşünme, problem çözme, iş
birliği yapabilme gibi beceriler daha da
önemli hale gelecek. Teknolojik gelişmeleri
hızlı bir şekilde özümsemek, kurulan yeni
ekonomik yapıda rahat bir şekilde yerini
alabilmek ve hepsinden önemlisi kendi
teknolojilerini geliştirir duruma gelmek için
bireylere eğitimle kazandırılan bu nitelikler
büyük önem taşımakta.
geliştirerek herkese eşit refahı sağlaması
için bu yönde bir iradenin oluşması
gerekmektedir. Dünya Ekonomik
Forumu’nun kurucusu ve başkanı
Klaus Schwab’ın belirttiği gibi, “Yeni
sanayi devrimini hazırlayan teknolojik
gelişmeler, en kötümser senaryoyla
insanı ‘robotlaştırarak’ yürekten ve ruhtan
yoksunlaştırma tehlikesi taşıdığı gibi,
ortaklaşa sahiplenilen değerler bilincine
yükseltme potansiyeli de taşımaktadır.
Bize düşen bunun olmasını sağlamaktır.”
Hükümetler ve düzenleyici kuruluşlar,
sivil toplum, akademisyenler, uzmanlar
ve iş dünyası sürekli bir iş birliği
içerisinde geleceği insan odaklı ortak
değerler ve amaçlar yönünde beraberce
şekillendirmelidir.
Bazı yorumculara göre, yaşamımızı kökten
değiştirecek, ölçek kapsam ve karmaşıklık
bakımından öncekilerden çok daha büyük
bir teknolojik devrimin eşiğindeyiz. Böyle
bir devrimin insanlığın durumunu ne
yönde etkileyebileceği de gündemdeki
önemli konu başlıklarından birisidir.
Tarihsel olarak değerlendirildiğinde,
bilimsel araştırmalar ve teknolojik
gelişmelerin, ekonomik ve siyasi çıkarlar
doğrultusunda finanse edildiği dolayısıyla
insanlığın durumunu kendiliğinden
iyileştirmediği görülebilmektedir.
Teknolojik gelişmelerin, sosyal adaleti
Sayfa Sayısı: 52
New Perspectives on Productivity in the
Knowledge Economy (Bilgi Ekonomisinde
Verimlilik Üzerine Yeni Perspektifler)
Yayıncı Kuruluş: Asya Verimlilik Teşkilatı,
2016
21
AĞUSTOS 2016
MAKALE
TARIMDA VERİMLİLİK SORUNU: TARIMDAN SANAYİYE İŞ GÜCÜ
TRANSFERİ VE ZİRAİ GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIKLARI
Mehmet AŞICI / AB Uzman Yardımcısı (AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü)
Uluslararası Çalışma Örgütü
istatistiklerine göre 2014 yılında Türkiye’de
çalışan nüfusun %22,30’una karşılık
gelen 5,6 milyon insan tarım sektöründe
istihdam edilmiştir. OECD istatistiklerine
göre ise Türkiye’deki 5,6 milyon tarım
çalışanı; 2014 yılı fiyatlarıyla 125 milyar TL
değerinde katma değer üreterek toplam
katma değerin %8,03’ünü oluşturmuştur.
Tarımsal üretimin, toplam katma
değerden bu kadar yüksek pay almasının
sebebi payda yer alan tarım sektörü katma
değerinin büyüklüğü değil, paydada yer
alan toplam katma değerin göreceli olarak
küçük olmasıdır. Ülkelerin ekonomileri
gelişip refah düzeyleri yükseldikçe, tarım
sektörünün toplam katma değerden aldığı
pay hızla azalmaktadır. Tarım sektörü çok
gelişmiş ülkeler dahi bu genel kuraldan
istisna değildir.
Tarımda istihdam edilen nüfus ile tarım
sektörünün toplam katma değerden
aldığı payları gösteren ve uluslararası
Şekil 1a. Tarımda İstihdam Edilen Nüfus Oranı
22
karşılaştırma imkânı sunan grafikler
Şekil 1a, Şekil 1b, Şekil 2a ve Şekil 2b’de
sunulmuştur.
Şekil 1a ve Şekil 1b incelendiğinde,
ülkelerin refah düzeyleri arttıkça tarımda
istihdam edilen nüfus oranının azaldığı
gözlenmektedir. Tarımdan elde edilen
katma değerin düşük olması sebebiyle,
refah seviyesi yüksek ülkelerde iş gücü
daha yüksek katma değer sağlayan sanayi
ve hizmetlere yönelmektedir. Şekil 1a ve
AĞUSTOS 2016
Şekil 1b. Tarımda İstihdam Edilen Nüfus Oranı
Şekil 1b’de yer verilen OECD ülkeleri, 3
grupta tasnif edilebilir.
• Türkiye – Polonya – Kore
• Avustralya – Fransa – Hollanda –
İsviçre
• ABD – Almanya – İsrail – Lüksemburg
Grafiklerde de gözlendiği üzere, bu ülke
grupları arasında refah seviyesi en üst
düzeyde olan ABD – Almanya – İsrail
– Lüksemburg dörtlüsünde tarımın
istihdamdan aldığı pay %1,8 civarındadır.
Bu ülkelerde iş gücü tarımdan ziyade daha
yüksek katma değer üreten sektörlere
yönelmekte ve tarım sektörünün toplam
katma değerden aldığı pay düşük
kalmaktadır.
Tarım sektörünün istihdamdan aldığı
paya kıyasla düşük katma değer üretmesi
durumu Şekil 2a ve Şekil 2b’de net
bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bazı
yıllarda İsrail haricinde, istisnasız bütün
ülkelerde tarımın katma değerden aldığı
pay istihdamdan aldığı payın altında
kalmaktadır. Yukarıda bahsedilen 3 ülke
grubundan ABD – Almanya – İsrail ve
Lüksemburg’dan oluşan grupta tarımın
istihdamdan aldığı pay %1,8 iken,
katma değerden aldığı pay %0,8’lere
gerilemektedir.
İsrail’i diğer ülkelerden ayıran faktör bu
ülkenin tarım sektöründe yaptığı araştırma
ve geliştirme sayesinde tarım sektörünün
katma değerini yükseltebilmiş olmasıdır.
İsrail’in Şekil 1b’de birlikte gruplandırıldığı
ülkelerden;
• ABD, nüfusunun %1,57’si ile toplam
katma değerinin %1,21’ini
• Almanya, nüfusunun 1,73’ü ile toplam
katma değerinin ancak %0,76’sını
• Lüksemburg ise nüfusunun %1,49’u
ile toplam katma değerinin ancak ve
ancak %0,32’sini
tarım sektörü marifetiyle üretebilmektedir.
Şekil 2b’de İsrail, Şekil 1b’de birlikte
gruplandırıldığı ülkelerden ayrışmakta ve
Tarım sektöründe yaptığı araştırma ve
tarımın gerek istihdamdaki payı gerekse
geliştirme faaliyetleri sayesinde İsrail’i
katma değerden aldığı pay her iki şekilde
de %1,6 – 1,7 mertebesinde seyretmektedir. diğer ülkelerden başarılı kılan faktör
23
AĞUSTOS 2016
MAKALE
TARIMDA VERİMLİLİK SORUNU: TARIMDAN SANAYİYE İŞ GÜCÜ TRANSFERİ VE
ZİRAİ GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIKLARI
Şekil 2a. Tarım Sektörünün Toplam Katma Değerden Aldığı Pay
Şekil 2b. Tarım Sektörünün Toplam Katma Değerden Aldığı Pay
24
AĞUSTOS 2016
öylesine etkilidir ki, 2009 yılında toplam
katma değerin %1,93’ünü üreten İsrail
tarım sektörü istihdamdan sadece %1,70
pay almıştır. Benzer bir başarı, 2011 yılında
%1,70 toplam katma değer üretimi ve
%1,68’lik istihdam payı ile tekrar edilmiştir.
Şekil 1 ve Şekil 2 tarımda istihdam edilen
nüfusun verimliliğine dair fikir verici olsa
da bu şekiller üzerinden analiz yapmak
güçtür. Bu iki şeklin ayrı ayrı sunduğu
bilgiyi sentezleyerek tarımda istihdam
edilen nüfusun verimliliğini analiz etmek
için Şekil 3 üretilmiştir. Şekil 3, tarım
sektörünün toplam katma değerden
aldığı payın, tarım sektörünün toplam
istihdamdan aldığı paya bölünmesiyle elde
edilmiştir. Bu sayede, çalışan nüfusun
%1’ini tarımda kullanarak elde edilen
toplam katma değer payı hesap edilmiştir.
Şekil 3’teki grafiklerin formül olarak
ifadesi şu şekildedir;
Bu formül neticesinde, çalışan nüfusun
%1’inin tarım sektörünün üretim
kabiliyetlerini kullanarak toplam
katma değere ne kadar katkı yaptığı
ölçülebilmektedir.
Şekil 1 ve Şekil 2 üzerinde İsrail’e ilişkin
yapılan yorumlar, Şekil 3 üzerinde somut
bir hal almıştır. Görüldüğü gibi, 2009 ve
2011 yıllarında İsrail’e ait grafik çizgisi %1
değerinin üzerine çıkmıştır ve bu ülkenin
ortalama değeri en üst düzeydedir.
İsrail’in bu başarılı grafiğinin ardında daha
önce de belirtildiği gibi yoğun araştırma –
geliştirme faaliyetleri vardır.
İsrail’in özel durumu ayrı tutulup,
Şekil 3’te Türkiye’den daha iyi performans
gösteren Avustralya, Amerika Birleşik
Devletleri, Hollanda, Fransa ve Almanya
incelendiğinde bu ülkelerdeki ortalama
çiftlik büyüklüğünün Türkiye’den büyük
olduğu görülmektedir. Ortalama çiftlik
büyüklüğünün sağladığı ölçek ekonomisi
avantajları sayesinde, söz konusu ülkeler
Türkiye’den daha verimli tarımsal üretim
yapabilmektedir. Türkiye’nin ve bahsi geçen
ülkelerin ortalama çiftlik büyüklüğü
Tablo 1’de sunulmuştur.
Tablo 1’in yanı sıra, Şekil 4 de Türkiye’nin
Avrupa Birliği üyesi ülkelere kıyasla çok
küçük çiftlik alanlarına sahip olduğunu
göstermektedir.
Türkiye’deki ortalama çiftlik büyüklüğünün
diğer ülkelerle mukayese edilemeyecek
ölçüde küçük olması, Türk çiftliklerine
maliyet dezavantajı yaratmaktadır. Bu
dezavantaj kendisini başta enflasyon
olmak üzere çeşitli makroekonomik
göstergelerde belli etmektedir.
Şekil 3. Çalışan Nüfusun %1’inin Tarım Sektöründe Ürettiği Katma Değer Oranı
25
AĞUSTOS 2016
MAKALE
TARIMDA VERİMLİLİK SORUNU: TARIMDAN SANAYİYE İŞ GÜCÜ TRANSFERİ VE
ZİRAİ GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIKLARI
Ortalama çiftlik büyüklüğünün küçük
olmasına etken diğer sebepler ise
Türkiye’nin demografik ve kültürel
özellikleridir. Son yıllarda nüfus artış
hızı azalsa da, kırsaldaki nüfus artış hızı
halen yüksektir ve yüksek nüfus artışı
sebebiyle tarım arazileri miras yoluyla hızla
bölünmüştür. Tarım, Gıda ve Hayvancılık
Bakanlığı tarım arazilerinin miras yoluyla
bölünmesini engellemek için yasal
düzenlemeler yapmış ve bu Bakanlığa
bağlı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
de çeşitli faaliyetler yürütmektedir. Ancak
bu çalışmalar bugüne dek bölünmüş
olan tarım arazilerinin birleştirilmesine
hızlı ve kesin bir çözüm sunamamaktadır.
Örneğin, bugüne dek miras sebebiyle
bölünerek 10 hektar büyüklüğüne kadar
gerilemiş bir arazinin daha fazla bölünmesi
engellenebilmiş ancak, bu 10 hektarlık
arazinin diğer arazilerle birleşerek çok
daha verimli işletilmesi sağlanamamıştır.
Miras yoluyla bölünen ve küçülen tarım
arazilerindeki bir diğer sorun ise bu
arazilerin sahiplerinin büyükşehirlere göç
etmesi ve arazilerin tarımsal üretimde
kullanılamamasıdır.
Demografik sorunun yanı sıra çiftçilerimiz
arasında ortak iş yapma kültürünün yaygın
olmaması, parçalı ve çok küçük arazilerde
tarımsal üretim yapılması sonucunu
doğurmaktadır.
Tablo 1. Ortalama Çiftlik Büyüklükleri
Ülke Adı
Ortalama Çiftlik Büyüklüğü (hektar)
Türkiye
0,6
Avustralya
3.124,2
ABD
173,6
Fransa
58,7
Almanya
58,6
Hollanda
27,4
AB Ortalaması
16,1
1
Kaynak: TÜİK, ABS, USDA, EuroStat.
Şekil 4. Avrupa Birliği’nde Ortalama Çiftlik Büyüklüğü
Kaynak: EuroStat
1
26
2.573 hektarı otlaktır.
AĞUSTOS 2016
Tablo 2. ABD’de Halka Arz Edilmiş Olan ZGYO’lar
ZGYO İsmi
Çiftlik Sayısı
Arazi Büyüklüğü (hektar)
Farmland Partners
265
44.963,45
American Farmland
18
6.530,01
Gladstone Land
34
3.555,98
Neticede, örneğin ortalama çiftlik
büyüklüğü 586 dekar olan Almanya’daki
bir çiftlikte bir adet traktör kullanılırken
Türkiye’de aynı miktar arazi için en az
5-6 traktör kullanıldığı görülmektedir.
Traktör haricinde atıl kalan diğer tarımsal
ekipmanlar için ayrılan sermaye, israf
edilen akaryakıt ve daha önemlisi iş
gücünün sanayide kullanılması halinde
ülke ekonomisinin daha hızlı gelişme
göstereceği aşikârdır.
Ortalama çiftlik büyüklüğünün artırılması,
atıl duran tarım arazilerinin ekonomiye
tekrar kazandırılması ve en önemlisi
tarım arazilerinin miras yoluyla gelecekte
tekrar bölünmesi sorununu tamamen
ortadan kaldırabilecek araçlardan birisi
Zirai Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarıdır
(ZGYO). ZGYO’lar, tarım arazilerini satın
alıp bu arazileri profesyonel çiftçilere
kiralayarak gelir elde eden ayrıca tarım
arazileri fiyatlarındaki yükselişlerden de
faydalanmayı hedefleyen şirketlerdir.
arz edilen ZGYO olmuştur. 50 milyon
ABD Doları değerle halka arz edilen
Gladstone’ın ardından Farmland Partners
53,2 milyon ABD Doları piyasa değeriyle 16
Nisan 2014’te ve son olarak 20 Ekim 2015
tarihinde American Farmland Company 48
milyon ABD Doları piyasa değeriyle halka
arz edilmiştir (Peterson ve Kuethe 2015).
1960’larda gayrimenkul yatırım
ortaklıklarının ilk kez ortaya çıktığı
ülke olan Amerika Birleşik Devletleri,
ZGYO’larda Bulgaristan’la birlikte öncü
olmuştur. Gladstone Land yatırım
ortaklığı, 29 Ocak 2013 tarihinde Amerika
Birleşik Devletleri’nde ilk kez halka
Bu üç ZGYO’nun sahip olduğu çiftlik sayısı
ve toplam arazi büyüklüğü Tablo 2’de
sunulmuştur.
Tablo 2’deki ZGYO’ların ortalama çiftlik
büyüklüğü 173,6 hektar olup bu değer
Tablo 1’de Amerika Birleşik Devletleri
Şekil 5. Farmland ZGYO Çiftliklerinin Konumlarını Gösteren Harita
27
AĞUSTOS 2016
MAKALE
TARIMDA VERİMLİLİK SORUNU: TARIMDAN SANAYİYE İŞ GÜCÜ TRANSFERİ VE
ZİRAİ GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIKLARI
rekabete hazırlıklı olması gerekmektedir.
İşte bu hazırlık çalışmalarının bir bileşeni
de ortalama çiftlik büyüklüğünü artırmak
ve tarımsal ürünlerin birim maliyetini
düşürmek olmalıdır. Bu amaçla, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı ve Sermaye Piyasası Kurulu
eşgüdümlü çalışarak ivedilikle Türk
Zirai Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları
için gerekli yasal ve teknik altyapıyı
hazırlamalıdır.
Aerial Map
Türkiye’de ZGYO’ların kuruluş
aşamasında, doğrudan nakit sermayenin
yanı sıra parçalanmış küçük tarım
arazilerinin de bedeli tespit edilerek
sermaye olarak yatırım ortaklığına
aktarılmasına izin verilmelidir. Bu
sayede, atıl duran tarım arazileri de hızla
ekonomiye kazandırılabilecektir. Seçilen
köylerde pilot uygulama olarak kurulan ilk
ZGYO’ların ortaklarına yapacağı düzenli
kâr payı ödemeleri, pilot köyler dışındaki
çiftçilerin de ilgi göstermesini sağlayarak
ZGYO’ların hızla büyümesini sağlayacaktır.
map center: 42° 8' 37.28, 97° 27' 7.18
scale: 22104
17-25N-1W
Pierce County
Nebraska
5/11/2015
Şekil 6. Farmland ZGYO’ya Ait Bir Arazinin Konum Haritası
için verilen ortalama çiftlik büyüklüğüne
eşittir.
GYO’ların sermaye gücü sayesinde büyük
ölçekli çiftlik arazilerinin profesyonel
çiftçilere kiralanması imkânı doğmaktadır.
Büyük çiftlikleri kiralayarak tarım
yapabilen çiftçiler ise ürün başına
düşen sulama, alet ekipman, işçilik gibi
işletme maliyetlerini yüksek oranlarda
düşürebilmektedir. Bu maliyet avantajı ise
gıda fiyatları enflasyonunun kontrol altına
28
alınmasını ve ihracatta rekabet gücünün
artırılmasını sağlamaktadır. Bu duruma
verilebilecek en güzel örneklerden birisi,
2007 yılından beri Bulgaristan’da faaliyet
gösteren ve varlıklarının %92’si tarım
arazilerinden oluşan Advance Terrafund
isimli gayrimenkul yatırım ortaklığıdır
(Advance Terrafund 2015).
Avrupa Birliği üyeliği hedefi güden
Türkiye’nin, Birlik üyeliğinin ardından
tarım sektörünün maruz kalacağı
Geçimini tarımla sağlamaya çalışan
küçük çiftçiler ZGYO’lara devredecekleri/
satacakları arazilerinden düzenli kira
geliri elde etmeye devam edeceklerdir.
Bu gruptaki çiftçilerin, orta vadede elde
edeceği kira geliri mülkiyetlerindeki
arazilerde bilfiil çalışarak elde ettikleri
gelire yakınsayacaktır. Bu yakınsama,
ZGYO’ların sunduğu büyük tarım
arazilerinde düşük maliyetli üretim
yapabilen profesyonel çiftçilerin daha
yüksek kira ödemesi sayesinde olacaktır.
Tarımsal üretimden çekilen iş gücüne
ayrıca sanayi ve hizmetler sektörlerinde
iş bulabilmeleri için gerekli eğitim ve
beceriler kazandırılarak bu gruptaki
küçük çiftçilerin refah düzeyinin, mevcut
durumdan çok daha öteye taşınması
mümkün olacaktır. Sanayi sektörüne
kazandırılacak ilave istihdam sayesinde
bu sektördeki işçi maliyetinin azalması ve
uluslararası rekabet gücünün artırılması
da mümkün olabilecektir.
AĞUSTOS 2016
Amerika Birleşik Devletlerinde faaliyet
gösteren ZGYO’lar, sahip oldukları
arazilere ilişkin detaylı bilgileri web
sayfaları aracılığıyla yatırımcılarıyla
paylaşmaktadır. Farmland Partners
yatırım ortaklığının mülkiyetindeki
çiftliklerin konumlarını gösteren harita
Şekil 5’te sunulmuştur. Farmland’in,
ABD’nin Nebraska eyaletindeki 600 dekar
büyüklüğündeki bir arazisine ilişkin
konum ve toprak haritası ise Şekil 6 ve
Şekil 7’de sunulmuştur. Bugün itibarıyla,
Türkiye’deki çiftçilerimizin büyük bir
kısmının sahip olduğu arazinin toprak
yapısı hakkında detaylı bilgi sahibi
olmadığı dikkate alındığında ZGYO’ların
Türk tarımına disiplin kazandırabileceği
söylenebilir.
Soil Map
Nebraska
Pierce
17-25N-1W
South Branch
59.78
5/11/2015
State:
County:
Location:
Township:
Acres:
Date:
Kaynakça
Soils data provided by USDA and NRCS.
Area Symbol: NE139, Soil Area Version: 13
Code Soil Description
Acres Percent of SRPG
field
Legend
6535
Loretto fine sandy loam, terrace, 0 to
2 percent slopes
35.78
59.9%
Non­Irr
Class
IIe
Irr
SRPG Alfalfa Corn Corn
Class
hay
Irrigated
IIe
66
4
70
130
55
3
25
35
6570
Thurman loamy fine sand, terrace, 0
to 2 percent slopes
12.30
20.6%
IIIe
IIIe
34
6584
Ortello fine sandy loam, terrace, 0 to
2 percent slopes
11.70
19.6%
IIe
IIe
50
4
60
130
45
3
20
30
Weighted Average
56.3
3.2
53.6
2.4 18.9
26.8
Area Symbol: NE139, Soil Area Version: 13
Soils data provided by USDA and NRCS.
Şekil 7. Toprak Haritası
ZGYO’lar, orta vadede yargının
yükünün hafifletilmesine dahi katkıda
bulunabilecek bir sermaye piyasası
aracıdır. Hâlihazırda, gerçek kişilerin
mülkiyetinde olan tarım arazileri gerçek
kişilerin vefatı halinde mirasçıları arasında
paylaşılmaktadır. Bu paylaşımların
azımsanmayacak bir kısmı ise yargıya
taşınmakta ve yıllar süren miras davaları
yargı sistemimize yük getirdiği gibi dava
konusu arazilerin verimli kullanımını da
engellemektedir. Mülkiyetindeki tarım
arazilerini ZGYO’ya devreden bir çiftçi vefat
ettiğinde mirasçılarına arazi değil ZGYO
hisse senedi bırakacağı için paylaşımda
herhangi bir sorun yaşanmayacaktır.
Oats Pasture
103.3 41.7
Rye Soybeans
• Advance Terrafund. 2015. http://
www.advanceterrafund.bg/en/landbanking/ (Haziran 13, 2016 tarihinde
erişilmiştir).
• American Farmland
Company. 2016. http://www.
americanfarmlandcompany.
com/ (Haziran 10, 2016 tarihinde
erişilmiştir).
• Farmland Partners. 2016. http://www.
farmlandpartners.com/ (Haziran 10,
2016 tarihinde erişilmiştir).
ZGYO’ların bir diğer faydası ise büyük
üreticilerin ortaya çıkmasına imkân
• Gladstone Land Corporation. 2016.
sağlamasıdır. Mevcut durumda,
http://ir.gladstoneland.com/ (Haziran
küçük üreticiler ürünlerini doğrudan
10, 2016 tarihinde erişilmiştir).
pazarlamakta zorlanmaktadır ve hatta
bunun mümkün olmadığı dahi söylenebilir. • Peterson, Paul, ve Todd Kuethe.
Üretim tarafında piyasaya büyük üreticilerin
«Understanding Farmland REITs.»
girmesi, bu üreticilerin birlikte veya
farmdoc daily (5):200. Illinois:
bağımsız hareket ederek mevcut küçük
Department of Agricultureal and
üreticilere kıyasla daha güçlü pazarlama
Consumer Economics, University of
yapmasını sağlayacaktır. Kamuoyunda
Illinois at Urbana-Champaign, 28
“aracı” olarak tabir edilen ekonomik
October 2015.
aktörlerin önemini ve gücünü yitirmesi
sayesindeyse tüketiciler de daha düşük
fiyatlarla gıdaya erişim sağlayacaktır.
29
AĞUSTOS 2016
MAKALE
TÜRKİYE’DE MOTOSİKLET SANAYİSİNİN KÜRESELLEŞME POTANSİYELİ
Sinan DURMAZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü)
Özet
Motorlu araçlar üretimi ana ve yan
sanayisiyle beraber çok büyük bir sektör
olup şu an ihracatta Türkiye’nin bir
numaralı sektörü konumundadır. Ana
ve yan sanayisiyle sağladığı istihdam da
ülkemizdeki iş olanaklarına büyük katkı
sağlamaktadır. Motorlu araçlar denince;
akla ilk gelen otomobillerden, otobüs,
kamyon, traktör ve motosikletlere kadar
birçok sektörde üretime ev sahipliği yapan
ülkemizin motosiklet sektörünün durumu
incelenmektedir.
Giriş
Dünyanın artık her bir köşesine ne kadar
rahat ulaşılabildiği göz önüne alındığında,
küreselleşme potansiyeline sahip olan
ürünlerimizin küresel pazarda artık yerini
alma zamanının geldiği düşünülmektedir.
Bu çalışmada, ülkemizde motosiklet
sanayisi tüm açılardan incelenip
küresel pazardaki büyük söz sahibi
ülkelerin sanayileriyle karşılaştırılarak
örneklendirmelerle değinilecektir. Bunların
yanında, motosikletlerin üretimi ve
ülkemizde sanayi alanındaki tüm gelişmeleri
takip eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının motosikletlerle ilgili yaptığı
çalışmalara yer verilecektir. Motosikletler
konusunda ulusal ve uluslararası hukuki
metinlere ve uygulamalara değinilecek
olan çalışmanın içerisinde, motosikletler
ve üretim, BSTB’nin yapmakta olduğu
tip onay belgelendirme ile ilgili tanımlar,
tip onay belgelendirmeye haiz olan araç
kategorileri ve mevzuatı ile ilgili bilgiler de
yer almaktadır.
Küreselleşme örneklerine bakıldığında,
Güney Kore son 15 yılda inanılmaz bir
şekilde elektronik sektöründen otomotiv
sektörüne kadar marka değeri yüksek
ürünlerde atağa kalkmış ve dünya pazarında
önemli bir paya sahip olmuştur. Pazarda
tutunabilmesi için gerekli olan süre uzun
bir zaman zarfı iken kat edilen mesafede
kaliteli katma değeri yüksek ürünleri üretip
piyasaya sunması çok etkili olmuştur.
Motosiklet sektöründe ise Japon menşeili
ürünler yıllardır gelen pazar üstünlüklerini
korumakta, oluşturdukları markalarla
kaliteli ürünlerini revaçta tutmaktadırlar.
Japon markaların birçok AB ülkesinde
hatta rekabet içerisinde olduğu ABD’de
dahi satış rakamlarının yüksek olması
ürünlerini ne kadar iyi pazarlama
yaptıklarını göstermektedir.
Son dönemlerde ülkemizde siyasi
istikrar ve güven ortamının bulunması,
mali disiplinin devamı ve uygun vergi
politikalarının uygulanması, böylece;
yatırımların artırılması, talep istikrarının
sağlanması, iyi yetişmiş insan gücümüzün
varlığı, güçlü yabancı ortaklarımızın
bulunması, en son teknolojiyi uygulayan
üretim tesislerimizin mevcudiyeti,
Ar-Ge’ye önem verilmesi, küreselleşme,
rekabet gücünün gelişmesi ve ihracatta
süreklilik kavramlarını içeren ülkemiz için
bu sektör değerlendirilmektedir.
Önemli motosiklet üreticilerinin
bulunduğu ülkemizde küresel pazarda
yer alan kaliteli markaları sayesinde hem
ülke reklamına hem de milli gelire büyük
katkısı olacağı düşünülmektedir.
Motosiklet Sektörünün Durumu ve
Küreselleşme Potansiyeli
Dünya Motosiklet Sektörü
Sektörel bazda küreselleşmenin temelini
oluşturan tüm etmenlerin yanısıra dünyada
motosiklet sektörünün durumunun
ülkemizdeki duruma oranla inceleneceği
bu bölümde dünyadaki bu sektöre ait
bilgiler, istatistikler çerçevesinde ülkemizde
motosiklet sektörünün ne kadar ve
nasıl küreselleşebileceği hakkında fikir
sahibi olabilecek düzeye gelinebilecektir.
İlk olarak özellikle pazarda eksenin
kaydığı kıta olan Asya’nın bazı ülkelerine
değinilmiştir. Daha sonra AB üyesi ülkelerin
ve ülkemizin sektörel durumu incelenerek
sektörümüzün küreselleşme potansiyeli
daha net olarak ortaya çıkarılmıştır.
Tablo 1. Japonya’da 2012 Yılında Yapılan Üretim Sayısı
Motosiklet
Toplam (Birim)
Geçen Yıla Göre Değişim (Yüzde)
50 cc ve altı
90.886
% 13 azalma
51-125 cc
39.569
% 38 azalma
126-250 cc
91.925
% 12 azalma
250 cc üstü
373.093
% 2.2 artış
Kaynak: JAMA Production and Export Summary Report.
30
AĞUSTOS 2016
Tablo 2. Hindistan’da 2009-2012 Üretilen Motorlu Araç Sayısı
Motorlu Araç Üretimi (Araç Sayıları)
Kategori
2009-2010
2010-2011
2011-2012
Binek Araçlar
2.357.411
2.982.772
3.123.528
Ticari Araçlar
567.556
760.735
911.574
Üç Tekerli Araçlar
619.194
799.553
877.711
İki Tekerli Araçlar
10.512.903
13.349.349
15.453.619
Kaynak: SIAM Industry Statistics Production Trend.
Tablo 3. Çin’de 2012 Yılında Yapılan Üretim Sayısı
Motosiklet
Toplam (Birim)
Geçen Yıla Göre Değişim (Yüzde)
İki Tekerlekli
21.316.197
13.54% azalma
Üç Tekerlekli
2.313.594
1.57% azalma
Toplam
23.629.791
12.50% azalma
Kaynak: CAAM Motorcycle Statistics, 2013.
Japonların otomotiv sektöründe ne
kadar güçlü olduğu zaten bilinmektedir.
Motosiklet sektöründe de Yamaha, Honda,
Kawasaki ve Suzuki gibi çok büyük
markalarla damgasını vuran Japonya,
bu sektörde büyük söz sahibi bir ülke
konumunu uzun yıllar devam ettirecek
gibi gözükmektedir. Özellikle 250 cc üstü
motor hacmine sahip yarış amaçlı da
kullanılan araçların üretiminde neredeyse
tek el olan ülkenin markaları bu pazarda
büyümeye devam etmektedir.
İç pazarda kendine yeten ülkelerden
biri olan Hindistan’da üretilen araçların
belli bir kısmı Asya’daki diğer ülkelere
ihraç edilirken Avrupa’ya ihracat da gün
geçtikçe artmaktadır. Ülkemiz pazarına
da girmeye çalışan Hint menşeili
firmalar ülkemizde pazar araştırması
yapmakta Bakanlığımız ve yetkili teknik
servislerimizden konu hakkında bilgiler
almaktadır.
Özellikle son yıllarda dünyada akla
gelebilecek her sektörde üretim ve ihracat
rakamlarıyla hâkimiyeti ele geçiren Çin
Halk Cumhuriyeti’nin, 2020’li yıllarda
dünyanın en zengin ekonomisine sahip
olacağı düşünülmektedir. Günümüz
itibarıyla sahip olduğu sanayi, tüm
dünyanın ihtiyaçlarını karşılamak üzere
tasarlanmış olmakla beraber en kaliteli
ürünlerden imitasyon üretime kadar
geniş yelpaze de üretim yapmaktadır.
Ülke bu yüzden motosiklet sektöründe de
çok güçlü bir konumda bulunmaktadır.
Yaşanan global ekonomik krize rağmen
ülkemiz dışında büyüme gösteren bir diğer
ülke olan Çin’de son dönemde motosiklet
üretimi ve satışlarında azalmalar yaşansa
da ihtiyaç odaklı ürün geliştirmeleri, geniş
ürün ağı ve ucuz işçilik sayesinde ucuz
maliyetlere sattıkları ürünlerini satmaya
devam edeceklerdir.
Avrupa’daki motosiklet sektörünün
durumu, coğrafi konumlar dikkate
alınarak çeşitli analizler yapılmakta olup
sektörün durumu irdelenmektedir. Önemli
ekonomik güce sahip olan ülkelerin
motosiklet sektöründeki ihracat, üretim,
pazar payı, istihdam, kapasite gibi birçok
farklı alanda sahip oldukları ve ülkemizle
olan kıyaslamasının sektörümüze katkı
yapabileceği düşünülmektedir.
Türkiye Motosiklet Sektörü
Motosikletin hem üretim hem de gelişim
tarihine bakıldığında; bu tarihte pek yer
almayan ülkemizin bu süreçte biraz geç
kaldığı gerçeğine rağmen şu an sahip
olduğu üretim, kapasite ve pazarla dünyada
bu sektörde önemli bir yere sahiptir.
Türkiye, otomotiv ana ve yan sanayisinde
sahip olduğu potansiyel ve tecrübesiyle
gerek Avrupa gerekse Asya ülkelerinin
sektöre yaptığı yatırımları yakalamış hatta
birçoğunu geçmiştir. Son zamanlarda
31
MAYIS
2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
TÜRKİYE’DE MOTOSİKLET SANAYİSİNİN KÜRESELLEŞME POTANSİYELİ
ülkemizde yaşanan ekonomik istikrar,
sanayimize de yansımakta ve sanayi ürün
trendlerini ülkemize doğru kaymasına
sebep olmaktadır. Yerli marka otomobile
sahip olmaya yakın olduğumuz bu
dönemde yerli motosiklet markalarımızın
çok öncesinden var olduğu gerçeğiyle
ülkemizin motosiklet sektöründe büyük bir
güç olabilitesi hep bulunmaktadır.
Yerli üreticilerin yıllık üretim adetleri 2009
yılına göre artış göstererek 2011 yılında
250 bin seviyesini aşmıştır. Son iki yılın ilk
üç aylık rakamları da 2012 yılında üretimin
bir önceki yıla göre %41 oranında arttığını
göstermektedir.
Tablo 4. Ülkemizdeki Motosiklet Üreticileri
Üretici
Markası
Bulunduğu İl
Kuralkan A.Ş.
Kanuni
İstanbul
Ramzey Motosiklet
Ramzey
İstanbul
TT Motor A.Ş.
TT
İstanbul
Uğur Motorlu Araçlar A.Ş.
Uğur, Mondial
Aydın
Asya Motor
Asya, Pumarex
Aydın
Lifan Motosiklet (Çin menşeili)
Lifan
Düzce
Oruç Motorlu Araçlar
IZH Planet
Diyarbakır
Baş Isı San.
Kadırga
Trabzon
Bisan A.Ş.
Bisan
İzmir
Borbis
Arora
Adana
Kuba Motor
Kuba
Gaziantep
Yuki A.Ş.
Yuki, Kral
İstanbul
Oskar Makine Ltd. Şti.
Oskar
Ankara
Seger Motosiklet
Seger
Bursa
Kaynak: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı veri tabanı
Tablo 5. Ülkemizdeki Yerli Üretim Miktarı
Üretim
2009
2010
2011
2011 (1-3)
2012 (1-3)
Miktar (Adet)
89.348
141.170
254.810
47.566
66.928
Değişim (%)
-
58
80
-
41
Endeks
100
158
285
100
141
Kaynak: T.C. Başbakanlık Resmi Gazete. (2012). İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2012/2). EK-1.19.07.2012 gün, 28358 sayılı.
Tablo 6. Ülkemizde Ürün Bazında Gerçekleşen İthalat-İhracat Rakamları (2013-1)
Yıl
Ürün adı
İhracat (Euro)
İthalat (Euro)
2013
Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler
ve diğer kara taşıtları; bunların aksam, parça, aksesuarı
1.892.790.205
1.436.907.431
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Dış Ticaret İstatistikleri Veri Tabanı
32
MAYIS 2016
AĞUSTOS
Sonuç ve Öneriler
Özellikle AB ülkelerinin yaşadığı ekonomik
krizin etkilerine rağmen büyüyen bir
ekonomiye sahip ülkemizin önem verdiği
büyüme etmenlerinden olan yüksek
teknolojiye bağlı olarak üretilen katma
değeri yüksek ürünlerin sanayi potansiyeli
gün geçtikçe artmaktadır. Bu potansiyelin
farkında olan ve ülkemizde bilim, teknoloji
alanında da önemli yerlere gelmesini
sağlaması amacıyla 2011 yılında Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının yerini alan Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı her sektörün
nabzını tutmaktadır. Ülkemizde ihracat
rekorlarını kıran otomotiv sektöründe
de söz sahibi olan Bakanlığımızda belli
periyotlarla yayımlanan sektör raporları da
bunu kanıtlar niteliktedir. Binek otomobil
gibi motorlu araçların hep gölgesinde kalan
motosiklet sektörünün ülkemizdeki piyasa
değeri yaklaşık 300 milyon Dolar değerinde
olmakla birlikte birçok yerli markaya
sahiptir. Yerli marka otomobilin gündemde
olduğu günümüzde yerli motosiklet
üretiminin olduğu unutulmamalıdır.
Dünyada bu sektör; Asya ülkelerinin ya
kendi markalarının çok ön planda olduğu
ya da diğer üreticilerin Asya topraklarında
üretime geçtiği bir dönemde bulunmaktadır.
Almanya, Avustralya, Arjantin, ABD ve
Birleşik Krallık gibi çok sayıda üreticiye
sahip büyük ülkelerde üretimine son veren
firmaların bulunması ve dünyada yaşanan
ekonomik kriz bu ekseni Asya’ya kaydırmış
olup, Çin ve Hindistan gibi her sektörde
büyük atılımlara imza atan ülkelerin eline
geçmeye başlamıştır. Üretimin genelde
montaj olarak gerçekleştiği ülkemizde
yerli üreticilerimizin ise bu sektörde
sahip olduğumuz potansiyelle dünyadaki
ekonomik buhranı fırsata çevirmesi içten
bile değildir. Komple motosikletlerden
ayrı olarak ülkemizde bulunan motosiklet
aksam üreticilerinin de pazarlarını sadece
yurt içi olarak değil de yurt dışında
da çeşitli ülkelere ihraç edebileceği
düşünülmektedir. Bunlardan motosiklet
lastikleri için ülkemizde büyük çapta üretim
gerçekleştiren firmalar olsa da, motosiklet
aksesuarları üreticileri için aynı durum
geçerli değildir.
Küreselleşebilme adına her ne kadar
Çin, Hindistan gibi ülkelerin üreticileriyle
rekabet etmek kolay olmasa da yerli
üreticilerimize öneri olarak;
• Motosikletlerin sadece iki tekerlekli
araçlar olmadığı düşünülürse moped,
skuter ve motosikletlerin yanı sıra golf
araçları, ATV gibi araçların üretilmesi,
• Geleceğin enerji çeşidi sayılabilecek
yakıt türleriyle çalışan araçların
da üretilebilmesi için çalışmalar
yapılması,
• Sadece ülkemizde değil çeşitli
pazarlara açılacak çalışmaların
yapılması veya sektörde ortak pazar
partnerlerinin bulunması,
• Başlangıçta tüm dünyada olmasa da
sektörel ürünlerin Afrika’nın yanı sıra,
Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile zengin
Arap ülkelerine ihracat girişimlerinde
bulunulması,
• Kendi markalarına sahip çıkma
bilinciyle yaşayan çok sayıda gurbetçi
vatandaşımızın olduğu ülkelere
ihracat girişimlerinde bulunulması
düşünülmektedir.
33
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
TÜRKİYE’DE MOTOSİKLET SANAYİSİNİN KÜRESELLEŞME POTANSİYELİ
Bu adımlar üreticilerimizin ihracat
rakamlarını daha da yukarılara
çekebileceği için bu potansiyeller ışığında
ihracat stratejileri belirleyebilirler.
Ülkemizde motosiklet kullanımına göz
attığımızda; motosiklet kullanıcı sayısının
komşumuz Yunanistan’a oranla bile ne
kadar az olduğu gerçeği bile kullanım
bakımından çok gerilerde olduğumuzu
göstermektedir. Vatandaşlarımızın can
ve mal güvenliğinin en üst düzeyde
korunması bilinciyle motosiklet kullanımı
hakkında ilgili kamu kurumlarının
yapması gerekenler:
34
• İlgili kamu kurumları tarafından
motosiklet kullanımı ve farkındalığını
artırmak adına stratejiler
oluşturulması,
• Her geçen gün yoğunlaşan trafik
önlemleri adına vatandaşlarımıza daha
hızlı hizmet sunabilmek adına ilgili
kurumlarda bulunan sağlık ve emniyet
birimlerince motosiklet ekiplerinin
yaygınlaştırılması,
• Kamu spotu veya çeşitli basın, yayım
araçları yoluyla ülkemizde motosiklet
sektörü hakkında vatandaşlarımıza
bilinçlendirme yapılması,
• Motorlu araçların sahip olduğu yakıt
tüketimlerinin fazla olması nedeniyle
yakıt tüketim miktarları çok az olan
motosiklet kullanımının özendirme
çalışmalarının yapılması,
• İlgili kamu kurumlarınca gelecekte
bir adım öne çıkabileceğimiz
elektrikli, hibrit veya çevreyle dost
teknoloji üretim yapabilecek tesislerin
kurulması veya var olan tesislerin
bu yönde üretim yapması için yerli
üreticilerimize bilinçlendirme
çalışmaları yapılması,
AĞUSTOS
MAYIS 2016
• Yerli üreticilerin korunması adına
yapılan ithalatta koruma tedbirlerinin
ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca
ortak çalışmalar yapılarak
sıklaştırılması,
• Motosikletler adına kurulmuş
olan dernek, organizasyon ve
federasyonların ilgili tüm kamu kurum
ve kuruluşlarıyla her türlü bilgi alış
verişinde bulunması,
• Yerli üretimi desteklemek adına
ithalat yoluyla gelen kask, lastikler
gibi tüm motosiklet aksamlarının
Ekonomi Bakanlığı veya Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı nezdinde
gümrüklerde uygunluk kontrollerinin
sıkılaştırılması,
• Bahse konu kontrollerin daha
teknik olması açısından ilgili diğer
Bakanlıklardan da görüş alınarak
Bakanlığımızca görevlendirilen TSE’ye
devredilmesi,
• Piyasaya arz edilmiş ürünlerin Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı ve Bakanlığımız
piyasa gözetim ve denetim genel
müdürlükleri kanalıyla denetimlerini
artırması,
• Ekonomi Bakanlığı, TÜİK ve
Bakanlığımız gibi sektörel verileri
elinde bulunduran kamu kurum
ve kuruluşlarıyla bilgi paylaşımı
yapılması gerekirse ortak bir veri
tabanı kurularak sektörün daha
yakından takip edilmesi ve iyileştirme
stratejilerinin oluşturulması
düşünülmektedir.
Ülkemizde tüm sanayi kollarını içeren
sanayi kuruluşlarının iyileştirme
çabalarına ağırlık veren Bakanlığımız
motosiklet sektöründe de çalışmalarını
sürdürmektedir. Bu çalışmaların önemli
adımlarından biri olan sanayi ürünlerinin
üretiminin artması da Bakanlığımızca
uygulanan stratejiler sayesinde
gerçekleşmektedir. Ayrıca 2009 yılından
bu yana Sanayi Genel Müdürlüğünce
gerçekleştirilen ve 2011 yılında hız
kazanan tip onay belgelendirme hizmetleri
tüm de otomotiv sektör temsilcileri
tarafından beğeni elde etmektedir.
Kendini sürekli yenileyen ve geliştiren
Bakanlığımız çözüme yönelik pratik
kararlarıyla sektörün nabzını tutmaya
devam edecektir.
Bunlara ek olarak Bakanlığımızca
yapılması gerekenler:
• Motosiklet sektörünün
küreselleşebilme potansiyellerinin
ortaya konması için motosiklet strateji
belgesinin oluşturulması,
• Sektörü daha etkin kontrol edebilmek
için sektörde bulunan federasyon,
organizasyon ve derneklerle ve
ayrıca ilgili tüm kamu kurum ve
kuruluşlarıyla bilgi alış verişinde
bulunulması,
• Tip onay belgesi düzenleyen onay
kuruluşu olan Bakanlığımızın yerli
üreticilere daha iyi hizmet verebilmesi
adına AB onay kuruluşlarındaki yapıya
benzer yapılara kavuşturulması,
• Bakanlığımızın belgelendirmeden
ziyade motosikletlerle ilgili mevzuat
ve strateji işlerini yürütmesi görevinin
üstlendirilmesi,
• Ayrıca belgelendirme, test, sürücü
belgeleri, araç muayene gibi işlemleri
yürütmesi için Bakanlığımıza bağlı,
ilgili veya ilişkili kuruluş olarak ayrı bir
kurumun kurulması,
• Genel Müdürlüğümüzde yapılan Tip
Onay Belgelendirme işlemlerinin
tüm dünyaya açılan bir hizmet
olduğu düşünülürse internet web
sayfamızın güncel tutulması ayrıca
web sayfalarımızın İngilizce dilinde
de olması için çalışmaların yapılması
düşünülmektedir.
Kaynakça
• China Association of Automobile
Manufacturers, (2013). Motorcycle
Statistics. http://www.caam.org.cn/
english/newslist/a104-1.html
• Japan Automobile Manufacturers
Association, Inc. (2012). Production
and Export Report, http://www.jamaenglish.jp/statistics/production_
export/2012/index.html
• Society of Indian Automobile
Manufacturers, (2012). Production
Trend, Industry Statistics, http://www.
siamindia.com/scripts/productiontrend.aspx
• T.C. Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatı. (2007). Otomotiv Sanayii Özel
İhtisas Komisyonu Raporu Ankara: T.C.
Başbakanlık
• T.C. Başbakanlık Resmi Gazete. (2012).
İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin
Tebliğ (Tebliğ No: 2012/12). 19.07.2012
gün, 28358 sayılı.
• Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı.
(2013). Dış Ticaret istatistikleri. Türkiye
İstatistik Kurumu Veritabanı. Şubat
2013. http://tuikapp.tuik.gov.tr/
disticaretapp/
• United States of America Department
of Commerce. (2012). Motorcycles
European Market Briefs 2011-2012.
http://export.gov/build/groups/
public/@eg_main/@byind/@
autotrans/documents/webcontent/
motocycles046223.pdf
35
MAYIS
2016
AĞUSTOS
2016
MAKALE
KRİZLERİN ETKİLERİ VE 2016 TÜRKİYE SANAYİSİNE GENEL BAKIŞ
Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Küresel krizlerin genel etkileri ve yaygın
sonuçları göz önüne alındığında, Türkiye
gibi gelişmekte olan ekonomilerin küresel
krizleri atlatma süreçlerinin görece uzun
olduğu gözlemlenmektedir. Bu durum
modern ekonomi tarihinde gözlemlenen
tüm küresel krizler için geçerli bir
durumdur. Küresel krizlerin başlangıç
süreçleri, genelde gelişmekte olan ülke
ekonomilerinde ortaya çıkmakla birlikte,
bahse konu olan gelişmiş ekonomilerin
36
kendilerine yönelik aldığı tedbirler, küresel
likidite ve ticareti etkilemektedir. Azalan
sermaye hareketleri ve ticaret hacimleri
gelişen ülke ekonomilerinde durgunluk
yaratan etkilere sahip olmaktadır. Bu
etkiler arasında, üretimde daralma,
istihdamda azalma ve ücret düzeylerinde
düşme ön plana çıkmaktadır. Gelişmekte
olan ekonomilerde ortaya çıkan böylesi
durumlar bir kısır döngüye yol açmakta,
dış ticaret hacmindeki daralmaya, iç
talepteki daralma eşlik etmekte ve
gelişmekte olan ekonomiler daha uzun
süren buhranlarla karşılaşmaktadırlar.
Modern ekonominin yaşadığı krizler ve
etkilerinin hatırlanması küresel düzeydeki
krizlerin Türkiye gibi gelişmekte olan
ülkelerin ne şekilde etkilendiğinin
hatırlanması açısından önemli olacaktır.
Modern Çağın Önemli Ekonomik Krizleri
20. yüzyılın belki en önemli ve ilk krizi 1929
“Büyük Buhranı”dır. 17. ve 18. yüzyıl dünya
ekonomisinde rekabet halindeki en önemli
MAYIS 2016
AĞUSTOS
iki ekonomik güç olan Fransa ve Britanya
ekonomilerinin Amerika kıtasındaki
çıkar savaşları ve Avrupa’yı şekillendiren
politikaları ABD ekonomisinin hızını
düşürmüştür. Avrupa’nın bir diğer
ekonomik gücü Almanya ile girilen I.Dünya
Savaşı sonucunda harap olan Avrupa ve
ekonomisi, ABD’nin taze ekonomik gücüne
ihtiyaç duymuş 1918 (hatta 1915) sonrası
ABD savaşın tek ekonomik galibi olarak
çıkmıştır. Almanya savaşta yenilmiş,
Fransa ve Britanya galip gelmelerine
rağmen ağır yaralar almışlardır. Rusya’da
rejim değişmiş ve yepyeni alternatif
bir ekonomik düzen kurulmuştur. Çin
zayıflamış, karşısında Japonya ham
maddeye ihtiyacı artarak gelişmeye devam
etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun
yıkılmasının ardından Orta Doğu, Batı
kapitalizminin ham madde tedarikçisi
ülkeler coğrafyasına dönüştürülmüştür. Bu
küresel ortam ABD’nin ekonomik ivmesini
çok daha fazla artırmıştır. ABD’deki Dow
Jones endeksi 1924’te 63,90 puandan
1927 Aralık ayında 200 puan üstünü
1928 sonunda 300 puan üstünü görerek
muazzam bir büyüme performansını
ortaya koymuştur. Tıpkı 2007/2008 krizinde
görüldüğü üzere bu yüksek performansın
açıkça bir balon etkisinden kaynaklandığı
sonraki gelişmelerden anlaşılacaktır.
Ekim 1929’da başlayan kriz Kasım 1929’da
gördüğü dip ile daha da derinleşmiştir.
Daha sonra alınan önlemler ile ABD
ekonomisi toparlansa dahi yapısal
sorunlar giderilemediğinden 1932
Haziran’ında endeks dip yapmıştır. ABD’de
krizin döngüsel yaşanmasının temel
nedeni ABD piyasa aktörlerinin ekonomik
gelişmelerden elde ettikleri gelirleri
artırabilmek umuduyla spekülatif kaynaklı
kazançlara yönelmeleridir. Temelinde
ekonomik gelirlerin olmadığı kazanç
denemeleri, “ekonomik şişkinliklerin” ani
patlamalarına ve küresel etkilere neden
olmaktadır. 1929-1932 krizi sonucunda
daralan, duraksayan ve krizi derinden
yaşayan küresel ekonominin Avrupa’daki
etkisi siyasi olmuş en fazla etkilenen
ekonomilerden olan Almanya’da uç siyasi
rejim iktidar olarak dünyayı “bölüşüm
savaşı”nın devamı olan II. Dünya Savaşı’na
sürüklemiştir. Gelişmekte olan zayıf
ekonomiler siyaseten de bu savaşa zayıf
yakalanmış ve büyük hasarlar oluşmuştur.
sistem, Keynesçi “Talep Yönlü İktisat
Politikaları” tarafından şekillendirilmiştir.
Bu yolla yeni ekonomik krizlerin önüne
geçilmesi için devlete ekonomik düzene
sınırlı müdahale hakkı tanınmıştır ve bu
yeni sistem oldukça başarılı olmuştur.
Türkiye içinde “Karma Ekonomi”, “Planlı
Kalkınma” vb. yaklaşımlar bu yeni
Bu krizde gözlemlenen en önemli gösterge düzenden etkilenerek oluşturulmuştur.
batı kapitalizminde kişi başı üretimin
%30’lar civarına düşmesidir. SSCB’de
20. yüzyılın önemli bir diğer krizi 1968gözlemlenen durum başka bir çalışmanın
1975 yılları arasında yaşanan küresel
konusu olup durum, bu buhrana cevaben
krizdir. ABD’nin Vietnam savaşını takip
üretilen ilk politikaların milyonlarca kişinin eden durgunluk, Arap-İsrail Savaşı ve
açlıktan öldüğü büyük başarısızlıklarla
OPEC ülkelerinin petrol arzını kısmasıyla
sonuçlandığı şeklinde özetlenebilir.
derinleşmiştir. Verimlilik bakış açısıyla,
II. Dünya Savaşı ardından dünyada yaygın
azalan enerji arzı ve yükselen girdi
bir şekilde uygulanan yeni ekonomik
fiyatları verimliliği oldukça düşürmüştür.
37
AĞUSTOS 2016
MAKALE
KRİZLERİN ETKİLERİ VE 2016 TÜRKİYE SANAYİSİNE GENEL BAKIŞ
1968-78 döneminde tüm batı ekonomileri
özellikle 1973-75 yılları arasında önemli
bir durgunluk yaşamışlardır. 1975 sonrası
büyük ekonomiler bu durgunlukları
aşarken, Türkiye gibi gelişmekte olan
ekonomiler ağır ekonomik krizler ve bu
krizlerin sonucu olan ağır siyasi krizler
yaşamışlardır.
1980 yılında ABD ve İngiltere iktisat
politikalarını kökten değiştirerek “Arz
Yönlü İktisat Politikaları”na geçiş
yapmışlardır. Bu politikalar yine piyasa
“köpürmelerine” imkân tanıyan ve
spekülatif balonlara imkân tanıyan
politikalardır. Bu politikaların yaygın
etkilerinin gözlemlenebilmesi için 1989
“Duvarın Yıkılması”, Doğu Blok’unun
dağılması ve zayıf ekonomik altyapısına
sahip pek çok ekonominin küresel
sisteme, özellikle de Avrupa Ekonomisine,
dâhil olması gerekmiştir. Zayıflayan
küresel kapitalizm daha “siyasi zaferini”
kutlarken, 1992’de İngiltere’de yaşanan
“Kara Çarşamba” batı ekonomilerinde
yeni bir krizi tetiklemiştir. Yine Türkiye
gibi gelişmekte olan ekonomiler, artık
Doğu Blok’undan ayrılan ülkeler de dâhil
olarak, en ağır faturaları ödemişlerdir.
1992 sonrası batı ekonomileri bir türlü
düzelemeyerek 1994-2001 Latin Amerika
(1994), Asya (1997), Rusya ve Brezilya
(1998) ve gelişmekte olan ekonomiler
krizlerini tetiklemiştir (1999-2001). Bu
krizler başta Rusya, Türkiye, Meksika,
Arjantin ve diğer Güney Amerika
ülkelerini önemli ölçüde etkilemiştir.
Bu krizler sonucunda da üretim ve
istihdam daralmış, verimlilik azalmış ve
GSYİH’larda daralmalar gözlemlenmiştir.
OECD verilerine göre ABD ve G7
ülkelerinde 1992 sonrası yaşanan
verimlilik azalışları 2003’e kadar tam
anlamıyla telafi edilememiştir.
2003 sonrası düşen verimlilik oranları
ve daralmalar piyasada spekülatif
kazançlarla telafi edilmeye çalışılınca,
2007 yılında ABD’de 1929 Buhranı’na
38
benzer bir kriz oluşmuştur. Krizin etkileri
2008 ve sonrasında tüm dünyada etkili
olmuş, özellikle Türkiye gibi gelişmekte
olan ülke ekonomileri oldukça derinden
etkilenmiştir. Bu krizle ilgili en önemli
özellik krizin küresel çapta yaygın, derin
ve uzun süreli etkilerinin belirginliğidir.
Son Küresel Kriz Sonrası Türkiye Sanayisi
Küresel krizlerin genelde GSYİH
üzerindeki etkileri değerlendirildiğinden,
kriz sonrası değerlendirmeler genel
geçer olma niteliğindedir. Bir kriz
sonrasında GSYİH’daki daralma ve izleyen
yıllardaki gelişmeler analizlerin temelini
oluşturmaktadır. Oysa daha detaylı analiz
yapabilmenin öncelikli şartı, ekonominin
kalbi olan sanayinin krizden ne boyutta
etkilendiği ve kriz sonrası durumun
analizidir.
Türkiye ekonomisi 2007-2008 krizi
sonucu tarihinin en büyük üçüncü
daralmasını tecrübe etmiştir. Ancak bu
daralma iç piyasalarda çok derin etkiler
bırakmamıştır. Bunun başlıca sebebi
2001 sonrası Türkiye ekonomisinin
büyüme motorunun verimlilik olmasıdır.
Ekonomi politikaları da istihdamı
daraltıcı, yatırımları kısıtlayıcı nitelikte
kriz politikaları olmadığından Türkiye
ekonomisi dünya çapında derinden
hissedilen ekonomik krizi en azından
sanayi verilerine bakıldığında çok düşük
hasarla atlatmış görülmektedir.
Türk Sanayisi 2005 sonrası üretim
endeksi incelendiğinde, 2008 küresel
krizinden ciddi anlamda etkilendiği ve
üretim endeksi itibarıyla 2009 yılında
2005 yılındaki seviyesine düştüğü
görülmektedir.
Grafik 1. Sanayi Üretim Endeksi
Kaynak: TÜİK, 2016
AĞUSTOS 2016
Sonraki yıllarda ilk 2 yıl Türk sanayisi
toparlanma sürecine girmiş sırasıyla
%12.83 ve %10 büyümüştür. Bu oranlar
GSYİH büyüme oranlarıyla yüksek ilişki
içindedir. Sonraki 4 yıl 2012-2015 ortalama
%3 büyüyen Türk Sanayisi, 2010 üretim
seviyesi = 100 endeksine göre kriz yılına
göre toplamda %40.27 büyümüştür. Kriz
yılı endeksin düşük olmasının yanıltıcı
etkisi göz önüne alınarak 2005-2009
dönemi en yüksek endeks değerine göre
(2007 yılı) aynı analiz yapıldığında 2015
yılına kadar en yüksek endeks değerine
sahip yıla göre 2015 yılına kadar sanayinin
%25.7 büyüdüğü gözlemlenmektedir. Krize
rağmen Türk sanayisinin 11 yılda ortalama
yıllık %3.4 büyüdüğü görülmektedir.
Bu göstergeler benzer ekonomilerde
görülmeyen ve görülmesi beklenmeyen
göstergelerdir. Ortaya çıkan olumlu
tablonun başlıca nedeni Türk sanayicisinin
kriz algısının ve ekonomik perspektifinin
derinliği olduğu tespit edilmelidir. Klasik
“rasyonel karar birimi” olarak 2009
yılında ortaya çıkan %9’luk daralmanın
sanayiciyi piyasadan çıkışa teşvik etmesi
beklenir. Ancak 2008 yılındaki durgunluk
ve 2009 yılındaki tarihi daralma sanayiciyi
yıldırmamış ve üretime devam etme
durumunda tutmuş görülmektedir.
Bu durumun derin tahlillere ihtiyaç
duyduğunun altı önemle çizilmelidir.
Benzer analiz Takvim Etkisinden
Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi için
gerçekleştirildiğinde ortaya çıkan sonuçlar
benzerdir. Kriz sonrasında, 2009 yılında,
Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi
Ciro Endeksi 2007 yılındaki seviyesine
düşmüştür. Ancak hızlı bir şekilde
toparlanmış 2015 yılındaki Takvim
Etkisinden Arındırılmış Sanayi Ciro
Endeksi 2009 yılındaki, yani kriz yılındaki,
düzeyin %120.60 üzerindedir.
Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi
Ciro Endeksi göstergesi incelendiğinde
Türk sanayisinin cirosunun krizin olumsuz
etkisine rağmen yıllık ortalama %10.66
gibi çok yüksek bir oranda büyüdüğü
Grafik 2. Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi
Kaynak: TÜİK, 2016
39
AĞUSTOS 2016
MAKALE
KRİZLERİN ETKİLERİ VE 2016 TÜRKİYE SANAYİSİNE GENEL BAKIŞ
görülmektedir. Krizin Türk sanayisinin
cirosuna etkisinin %9.14’lük daralma
olduğunun altı çizilmelidir.
Krizlerin bir diğer önemli etkisi istihdam
üzerinedir. Kriz dönemleri ve sonrasında,
istihdam üzerinde daraltıcı bir baskı oluşur.
Bu baskı telafi edilemezse, daha önce bahsi
geçen, kriz kısırdöngüsüne girilir.
Son krizin Türk sanayisi istihdamı
üzerindeki etkileri, ciro ve üretim
üzerindeki etkilerinden çok daha fazla
olmuştur. Veriler incelendiğinde 2009
yılındaki düşüş sonrası Sanayi İşgücü
Girdi Endeksi, 2005 seviyesinin yaklaşık
%4 gerisine düşmüştür ve 2007 seviyesine
ancak 2011’de yeniden ulaşabilmiştir.
Başka bir gösterge olan çalışılan saat
endeksinde de durum çok benzerdir. 2009
yılında çalışılan saat endeksi bir önceki
yıla göre %11.3 azalmıştır. Toplam talep
üzerinde en önemli etkilerden birine sahip
olan ücretlerde ise, diğer gelişmekte
olan ekonomilerden farklı olarak keskin
düşüşler yaşanmamış, 2009 yılında bir
önceki yıla göre Brüt Ücret Endeksi %2.6
düşerken takip eden yılda %16 artmış ve
bu artış hızı çok az bir kayıpla 2015 yılına
kadar devam ettirilebilmiştir. Bu ücret
politikasının talep yönlü etkilerinin ne
denli önemli olduğu krizden çıkış hızı ve
esnekliğinde görülmektedir.
endeksi %9.50 ile diğer parametreler
olan üretim ve ciro endeksleri kadar
sert bir düşüş yaşamış (üretim endeksi
%9.88 ve ciro endeksi %9.14) ancak
diğer endekslerdeki kriz sonrası yıllık
ortalama büyüme oranına yakın bir
oranda toparlanamamıştır. 2009-2015
arasında sanayi üretim endeksi yılda %3,
Sanayi Ciro Endeksi yılda %7 oranında
ortalama yıllık büyüme oranlarına
ulaşırken, istihdam endeksi yılda %2’lik
yıllık ortalama büyüme hızı yakalamıştır.
Bir diğer anlatımla kriz sonrasında
istihdamda yaşanan kaybın telafisi daha
uzun zaman almıştır.
Grafik 3’ten de görüldüğü üzere krizin
etkisinin hissedildiği 2009 yılında istihdam
Ortaya çıkan bu asimetrik durumun
verimliliği doğrudan etkilemesi
Grafik 3. Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi İstihdam Endeksi
Kaynak: TÜİK, 2016
40
AĞUSTOS 2016
krizler düşünüldüğünde kısa/orta vadede
herhangi bir olumsuzlukla sonuçlanması
muhtemel bir tehdit görülmemektedir. Bu
çeşit bir riskin realize olması durumunda
dahi son krizde izlenen politikaların
başarısı göz önünde tutularak mikro ve
makro politikalar belirlenmelidir. Son
krizde üretimde kalan Türk sanayisinin
başarısı ve bu başarının getirileri
ortadadır. Bu kapsamda “ev yapımı”
olması gereken krizden çıkış politikaları
Türk ekonomisi için kendiliğinden
oluşmuştur. Bundan sonra kaynağı ne
olursa olsun ortaya çıkabilecek tüm
krizlerin aşılma potansiyeli çok yüksektir.
Dikkat edilmesi gereken en önemli konu,
kaybedilen işlerin yeniden sağlanması ve
istihdamın artırılmasıdır.
Kaynakça
1. TÜREL, Oktar ,VOYVODA, Ebru (ED.),
TÜRKİYE’de VE DÜNYADA EKONOMİK
BUNALIM, Bağımsız Sosyal Bilimciler,
Yordam Kitap Y.E., İstanbul 2009
2. WEICHER, J.C., “Changes in The
Distribution of Wealth”, Review of The
Fed. Res. Bank of St Louis. 1995,Ocak/
Şubat
3. OSTERBERG, W.P. , “Investment
and Endogenous Adjustment of
Financial Structure”, Journal of Public
Economics, Sayı:40, 1989
beklenmelidir. Üretimin ve cironun kriz
sonrası istihdamdan hızlı büyümüş
olması bu dönemde iş gücü verimliliğinin
arttığının önemli bir göstergesidir. 2009
sonrası verimlilikteki artış dalgalı bir seyir
izlemekle birlikte ilk yıl %8’lik artış dikkati
çekmektedir.
Veriler incelendiğinde 2000’li yıllarda
Türkiye ekonomisinin en büyük itici gücü
olan iş gücü verimliliğinin, sanayi üretimi
ile arasındaki makas açılmaktadır. Bir
başka anlatımla sanayi üretimi ile iş gücü
verimliliği arasındaki ilişki zayıflamakta,
üretim ile girdi hacmi arasındaki ilişki
güçlenmekte görülmektedir.
4. TUİK,2016
Geleceğe Dair Beklentiler
Bu çalışmanın kaleme alındığı Temmuz
2016 itibarıyla Türk Sanayisi için belirgin
bir iktisadi risk görülmemekle birlikte,
küresel piyasalarda oluşan AB kaynaklı
durgunluk, Türkiye için yaşanmış siyasal/
beşeri krizin taşıdığı potansiyel riskler
ortadadır. Bu çeşit riskler var olmadığı
dönemlerde dahi yaşanan derin ekonomik
41
AĞUSTOS 2016
KİTAP TANITIMI
ASYA VERİMLİLİK TEŞKİLATI “SEÇİLMİŞ ASYA ÜLKELERİNDE
KAMU KESİMİ VERİMLİLİĞİNİN ÖLÇÜMÜ” KİTABI YAYIMLANDI
Dr. Yücel ÖZKARA / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
ile ilgili bazı ülkeler
özelindeki literatüre
değinilmekte; bahsi geçen
projeyle birlikte geliştirilen
ölçüm yaklaşımı
anlatılmakta ve ayrı
bölümlerde Bangladeş,
Endonezya, İran, Pakistan,
Filipinler, Sri Lanka,
Tayland ve Vietnam
için kamu kesiminde
verimliliğe dair analizlere
yer verilmektedir. Kitabın
içeriğinde yer alan ölçüm
yaklaşımı aşağıda kısaca
özetlenmiştir.
Asya Verimlilik Teşkilatı; 2013-2014
yıllarında teşkilat tarafından yürütülen
Kamu Teşkilatlarında Performans Yönetimi
Araştırması isimli projenin bir çıktısı
olarak, “Seçilmiş Asya Ülkelerinde Kamu
Kesimi Verimliliğinin Ölçümü” isimli kitabı
2016 yılı itibarıyla yayımlamıştır. Kitapta
genel olarak kamuda verimliliğin ölçümü
42
Özellikle Asya’da
dönüşüm sürecinde olan
kamu teşkilatlarında
organizasyonel
performans yönetimi
başlığı altında verimlilik
ölçümü çok daha önemli
bir konuma gelmiştir.
Kamu kesiminin
çıktısının tam olarak
tanımlanamamasından
dolayı, şimdiye dek kamu
kesiminde verimlilik
ölçümü epey ihmal
edilmiştir. Bilindiği üzere,
özel kesimde piyasada bulunan ürün
ve hizmetlerin fiyatları belli olduğu için
çıktının değeri, miktar ve fiyat bilgisi ile
elde edilebilmekte ve verimliliğin temel
tanımı kullanılarak bu çıktılar kolaylıkla
girdiler ile oranlanabilmektedir. Kamu
kesiminin çıktısı ise, ürün veya hizmetin
yapısı gereği fiyatlanamadığı için
ölçülemez kabul edilmekte ve bu nedenle
verimlilik hesabı oldukça karmaşık bir hal
almaktadır.
Kitapta kamuda verimlilik ölçümü
konusunda çeşitli ülkelerin ne tür
yaklaşımlar içinde bulunduğuna
dair ayrıntılı bir literatür özeti yer
almaktadır. Bu ülkelere bakıldığında,
farklı yaklaşımlar geliştirseler de kamu
kesiminde verimlilik ölçümü konusunun
1990’lı yılların başında gündeme geldiği ve
özellikle ülkelerin istatistik kurumlarının
bu yönde kurumsal kapasitelerini
güçlendirdikleri görülmektedir. Finlandiya
İstatistik Kurumu, doksanlı yılların
sonunda veri altyapısını tamamlamış ve
2000 yılından itibaren gerek kamu geneli,
gerekse bakanlıklar düzeyinde hem
toplam verimlilik hem de iş gücü verimliliği
değişimlerini yayımlamaya başlamıştır.
Avustralya’da ise 1993 yılında hükümet
tarafından kurulan bir kurumsal yapı
ile birlikte kamuda verimlilik ölçümü
çalışmaları başlamıştır. Verimlilik ölçümü
çalışmaları, Finlandiya örneğinin aksine
verimlilik oranları üzerinden değil
genel bir çerçeve içerisinde performans
göstergeleri üzerinden yapılmaktadır.
Birleşik Krallık’ta ise kamu kesiminde
verimlilik ölçümüne dair çalışmalara
ülkenin istatistik kurumu olan ONS
öncülük etmektedir. Ülkede benzer
şekilde 1990’lardan bu yana fazlaca
önem verilen kamuda verimlilik ölçümü
ve değerlendirilmesi konusunda ONS,
2003 yılında Antony Atkinson tarafından
hazırlanan raporu temel alarak yeni bir
ölçüm yaklaşımı ortaya koymuştur. Bu
yaklaşımda kamu kesiminin verimliliğinin
AĞUSTOS 2016
belirlenmesinde çıktılar, maliyet ağırlıklı
faaliyet endeksleri yoluyla doğrudan
ölçülmektedir. Birleşik Krallık Hükümeti,
bu raporun bulgularını ve önerilerini
kabul etmiş ve ONS bu konuda öncü
bir rol üstlenmiştir. Bunun yanında
Londra Ekonomi Okulu Kamu Politikası
Grubu, çıktıyı ve verimliliği mümkün
olduğunca doğru ölçebilmek amacıyla
aynı alanda çalışmalarda bulunmuştur.
Grup, aynı zamanda Yeni Kamu Yönetimi
yaklaşımından Dijital Çağda Yönetişim
yaklaşımına geçişe de odaklanmaktadır.
Bu yeni yaklaşıma geçişle birlikte,
kamu hizmetlerinde bilgi ve iletişim
teknolojilerinin rolü oldukça artacak ve
bu teknolojilerle beraber artacak olan
sermaye yatırımları ilk etapta verimlilikte
düşüşe yol açsa da birkaç yıl içinde
verimliliği artıracaktır.
Asya Verimlilik Teşkilatı’nın bu kitabı,
esasen Dunleavy ve Carrera’nın
2013 yılında yayımlanan Growing the
Productivity of Government Services
(Devlet Hizmetlerinde Verimliliği Artırmak)
isimli kitabındaki ölçüm yaklaşımlarına
dayanmaktadır. Dunleavy ve Carrera’nın
Birleşik Krallık’ı konu edinen eseri, sosyal
güvenlik, vergi tahsili, gümrük politikaları,
pasaport tanzimi, ehliyet ve araç
lisanslarını kapsamaktadır. Bu eserdeki
yaklaşımlardan hareketle, Asya Verimlilik
Teşkilatı da iki temel kamu hizmetinin
verimliliğinin ölçümüne odaklanmıştır.
Bunlar vergi tahsili ve pasaport tanzim
hizmetleridir.
Vergi tahsili konusunda tanımlanan verimlilik ölçüleri şu şekildedir:
Benzer şekilde pasaport tanzimi ile ilgili olarak verimlilik ölçüsü aşağıdaki gibi
tanımlanmıştır:
Kitapta metodolojinin verildiği bölümün
devamında, uygulama yapılan sekiz
ülkenin (Bangladeş, Endonezya, İran,
Pakistan, Filipinler, Sri Lanka, Tayland
ve Vietnam) ayrı kısımlarda verilen
raporları yer almaktadır. Bu kısımlarda
her bir ülke için hem vergi tahsili hem de
pasaport tanzimine ilişkin kamu hizmetleri
özetlenmiş, bu hizmetlerin tarihsel
gelişimi ve mevcut durumu verilerek, ilgili
veriler ışığında analizi yapılmıştır. Ancak
bahsi geçen sekiz ülkenin bazılarında veri
eksikliğinden dolayı bu verimlilik ölçüleri
tam olarak uygulanamamıştır. Buna
rağmen, mevcut durumun iyi bir analizi
yapılmış ve duruma ilişkin öneriler her bir
ülke için kaleme alınmıştır.
Measuring Public-sector Productivity in
Selected Asian Countries (Seçilmiş Asya
Ülkelerinde Kamu Kesimi Verimliliğinin
Ölçümü)
Yayıncı Kuruluş: Asya Verimlilik Teşkilatı,
2016
Editör: Dr. Hiroaki Inatsugu, Japonya
Sayfa Sayısı: 272
ISBN: 978-92-833-2465-2 (PDF)
Kitapta her iki kamu hizmeti için iki ayrı
verimlilik ölçüsü verilmektedir. Bunlar
tüm girdilerin ölçüme dâhil edildiği
Toplam Faktör Verimliliği ölçüsü ile iş gücü
verimliliğine karşılık gelen ve kitapta
Tam Zaman Eşdeğeri Verimlilik olarak
tanımlanan ölçüdür.
43
AĞUSTOS 2016
KİTAP TANITIMI
YEŞİL VERİMLİLİK TEŞVİKİ İÇİN POLİTİKA GELİŞTİRME:
ASYA VERİMLİLİK TEŞKİLATI ÜYE EKONOMİLERİNDEN ÖRNEKLER
Selin ENGİN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Policy Development
for Green
Productivity
Promotion:
Evidence from Asian
Productivity
Organization
Member Economies
“Yeşil Verimlilik Teşviki için Politika
Geliştirme: Asya Verimlilik Teşkilatı
Üye Ekonomilerinden Örnekler (Policy
Development for Green Productivity
Promotion: Evidence from Asian
Productivity Organization Member
Economies)” adlı rapor Asya Verimlilik
Teşkilatı (AVT) tarafından 2016 yılında
yayınlanmıştır. Rapordaki veriler, 1013 Mart 2015 tarihlerinde AVT’nin
Çin’de düzenlediği ve 21 ülkenin katılım
sağladığı “Yeşil Verimlilik Teşviki
için Politika Geliştirme Çalıştayı”
kapsamında hazırlanan ülke belgelerine
dayanmaktadır. Söz konusu çalıştayın
amacı, (1) kaynak geri kazanımı, yeşil
enerji, yeşil işletmeler ve ekolojik tarım
inovasyonu gibi seçilmiş Yeşil Verimlilik
44
modelleri kapsamında, uygun politikaların
teşvik edilebileceği ve benimsenebileceği
alanların tanımlanması ve (2) kaynak geri
kazanımı, yeşil enerji, yeşil işletmeler ve
ekolojik tarım inovasyonu konularındaki iyi
uygulamaların teşvik edilmesi için mevcut
kamu politikalarının ve programlarının
başarılarının paylaşılmasıdır. Rapor,
çalıştay bulgularının ve aynı zamanda
bölgede AVT tarafından Yeşil Verimlilik
alanında gerçekleştirilen daha ileri
düzeydeki çalışmaların çıkarımlarının bir
sentezini içermektedir. Çalıştaya katılan
ülkelerde Yeşil Verimlilik kapsamında
uygulanan politika ve programlara ilişkin
özet bilgiler aşağıda verilmiştir.
Kamboçya: İklim değişikliği kaynaklı
tehditler nedeniyle Tarım, Ormancılık ve
Balıkçılık Bakanlığı tarafından “Kamboçya
İklim Değişikliği Stratejik Planı (20142018)” oluşturulmuş ve çeşitli hedefler
belirlenmiştir. Ülke tarafından oluşturulan
strateji ve programlar arasında 2050’ye
Doğru Düşük Karbonlu Kalkınma Stratejisi
(2015), Ulusal Yeşil Kalkınma Yol Haritası,
Ulusal Yeşil Kalkınma Politikası (2013)
ve Yeşil Kalkınma Ulusal Stratejik Planı
(2013-2030) yer almaktadır.
yeşil tarım uygulamaları kapsamında
verimliliği artırıcı yöntemlere ilişkin
araştırmalar yürütülmektedir. Bunların
yanında atıkların geri kazanımına yönelik
çeşitli uygulamalar yer almaktadır. 2009
yılında oluşturulan Yenilenebilir Enerji
Hareketi’nin yanı sıra yeşil enerjinin
teşvikini amaçlayan çeşitli politikalar
mevcuttur.
Fiji: 2014 yılında entegre ve kapsayıcı
sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmak
amacıyla kaynak verimliliğini de kapsayan
Yeşil Kalkınma Çerçevesi oluşturulmuştur.
Ulusal Eğitim ve Verimlilik Merkezi
tarafından Yeşil Verimlilik alanında
eğitim ve danışmanlık çalışmaları
yürütülmektedir.
Hindistan: Çalıştay kapsamında yer alan
ve Hindistan’ın dağlık bir bölümünü
oluşturan Ladakh’da, Yeşil Verimlilik
politikaları çerçevesinde yer alan
girişimler arasında “Eko-turizm ve
Kırsalda Geçimin İyileştirilmesi Girişimi”
ile “Ladakh Yenilenebilir Enerji Girişimi”
bulunmaktadır.
Endonezya: Çoğunluğunu mikro ve
küçük işletmenin meydana getirdiği 3,4
Çin Cumhuriyeti: Ülkede, 2013 yılında
milyon işletme, toplam ülke ihracatının
kurulan Yeşil Verimlilik Mükemmellik
%62’sini oluşturmaktadır. Bu doğrultuda
Merkezi tarafından Yeşil Verimlilik ödül
1984 yılından bu yana, öncelikli bir konu
çalışmaları, ülke kapasitesinin artırılması, olarak yeşil endüstrinin geliştirilmesi
bilgi ve teknolojilerin yaygınlaştırılması
çalışmaları yürütülmekte olup Sanayi
ve AVT üyesi ülkelerin kapasitesinin
Yasası (Industrial Act No.3/2014) ile
artırılması gibi faaliyetler yürütülmektedir. resmileştirilmiştir. 2014’te yürürlüğe giren
Çin’de Yeşil Verimlilik alanında yürütülen
yasa ile yeşil endüstri kapsamında kaynak
yeşil işletme etiketleme sistemi, Yeşil
kullanımının optimizasyonu, üretim
Bina Etiketleme ve Temiz Üretim
proseslerinin etkinliği ve sürdürülebilir
sertifikalarını birlikte içermektedir. Ülkede endüstriyel kalkınma konularına vurgu
AĞUSTOS 2016
yapılmaktadır. Sanayi Bakanlığı, yeşil
endüstri düzenlemelerini yürütmektedir.
Çimento, tekstil, seramik, çelik ve kağıt
sektörlerine yönelik yeşil endüstri
standartları oluşturulmuştur. Ülkede
2010 yılından bu yana üretim prosesleri,
atık ve emisyon yönetimi ile işletme
yönetimine yönelik Yeşil Endüstri Ödülleri
verilmektedir.
Nepal: Endüstriyel İşletmeler Yasası ve
Endüstri Politikası (2010), çevre dostu
ve enerji etkin endüstriler ile yeşil
işletmelere teşvik, teknik ve finansal
destek unsurlarını kapsamaktadır.
Pakistan: Yeşil Verimlilik ile dolaylı olarak
ilgisi olan politikalara örnek olarak; çeşitli
sektörlerde atıkların ayrı toplanması
ile cam, plastik ve kağıt gibi tehlikesiz
İran İslam Cumhuriyeti: İran, dünyanın
atıkların geri kazanımı verilmektedir.
en büyük fosil yakıt üreticilerinden biri
Ülkede doğrudan bir Yeşil Verimlilik
olmasına karşın, Enerji Tüketiminde
politikası olmamasına karşı Ulusal Çevre
Reform Politikası (2011), Ulusal Ekonomik, Politikası (2005), Ulusal Enerji Koruma
Sosyal ve Kültürel Kalkınma Planı (2001Politikası (2006) ve Ulusal Sanitasyon
2015) ve Hedeflenmiş Devlet Yardımları
Politikası (2006) gibi çeşitli politikalar bu
Yasası ekonominin enerji yoğunluğunu ve
kapsamda değerlendirilmektedir.
enerji tüketimini azaltacak çeşitli politika
araçlarını içermektedir.
Filipinler: Gönüllü başlayan ekoetiketleme programı, Ticaret ve Sanayi
Kore Cumhuriyeti: Çevre Bakanlığı
Dairesi ve bağımsız Green Choice
tarafından oluşturulan Çevresel Teknoloji Philippines kuruluşu bünyesinde
Destek ve Geliştirme Yasası (2000), ekosıkılaştırılmış, her ürün ve hizmet için
tasarım için yasal temeli oluşturmaktadır. çevresel taleplerin değerlendirilmesi
Ticaret, Sanayi ve Enerji Bakanlığı
zorunlu hale gelmiştir. Ayrıca çevre
tarafından eko-tasarım konusu Temiz
kalitesi ve standartları yanında enerjinin
Üretim Teknoloji Geliştirme Programına
etkin kullanımına yönelik çeşitli
da entegre edilmiştir. Yeşil Verimlilik
programlar yürütülmektedir.
uygulamalarının artırılması için Hükümet
tarafından KOBİ’lerin temiz üretim ve
Sri Lanka: 2002 yılında UNIDO tarafından
çevre-dostu yönetim faaliyetlerine %50-75 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde
arasında mali destek sağlanmaktadır.
Ulusal Temiz Üretim Merkezi kurulmuştur.
2015 yılında kurulan Yeşil Verimlilik
Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti:
Artırma Komitesi bu kapsamdaki
2020 yılında en az düzeyde gelişmişlik
bileşenlerin politika çerçevesine alınması
seviyesinden kurtulmak isteyen ülke,
amacıyla çalışmaktadır. Bunların
İmalat Sanayi Yasası (2013) ve Çevre
yanında endüstriyel kirlilik, temiz
Koruma Yasası’nı (2012) da içeren çok
üretim, iklim değişikliği, enerji ve yeşil
sayıda yasa hazırlamıştır. İsviçre Hükümeti işler gibi konularda çeşitli politikalar
tarafından fon sağlanarak Laos Temiz
bulunmaktadır.
Üretim Merkezi kurulmuştur.
Tayland: Yeşil Verimliliği teşvik eden
Moğolistan: Moğolistan Yeşil Kalkınma
çabalar Çevresel Yönetim Planı (2012Politikası; sürdürülebilir üretim ve
2016) ve 11. Ulusal Ekonomik ve
tüketimi de içine alan 6 stratejik amaçtan
Sosyal Kalkınma Planı (2012-2016) ile
oluşmaktadır. Politikanın uygulanması için çeşitli sektör planlarında ve kalkınma
2014-2020 ve 2012-2030 olmak üzere iki
stratejilerinde yer almaktadır. Tayland
aşamalı bir plan yapılmıştır.
Yeşil Kalkınma Stratejisi (2014-2018),
yeşil üretim ve hizmet, iklim değişikliği,
çevre yönetimi ve çevre dostu toplum
gibi konuları kapsamaktadır. Ülkede
ayrıca karbon ayak izi değerlendirmesi ve
etiketleme sistemi gibi çeşitli faaliyetler
yürütülmektedir.
Vietnam: Yeşil Verimlilik uygulamaları
ilk olarak 1998’de Yeşil Verimlilik
Gösterim Programı ile başlamıştır.
Bilim ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde
Yeşil Verimlilik Merkezi bulunmaktadır.
Yeşil Verimlilik, Ulusal Yeşil Kalkınma
Stratejisi’nin (2011-2020) önemli bir
bileşeni olmakla birlikte çevre koruma ve
enerji tasarrufuna ilişkin çeşitli yasalarda
bu kapsamdaki çeşitli ilkeler yer
almaktadır. 2009 yılından bu yana Vietnam
Yeşil Etiketi olarak adlandırılan eko-etiket
sistemi kullanılmaktadır.
SONUÇ
Sanayi kaynaklı kirlilik, Asya’daki
endüstriyel kalkınmanın yaygın bir
unsuru durumundadır. Çoğu ülkede
boru sonu arıtma ile hava ve su kalite
standartlarının var olmasına ve 3R
(Reduce-azaltım, Reuse-yeniden kullanım,
Recycle-geri dönüşüm) ile ilgili yasa,
düzenleme, politika ve teşviklerde ilerleme
kaydedilmesine karşın uyum ve uygulama
zayıf kalmaktadır. Çalıştaya katılım
sağlayan ülkelerin neredeyse tamamının,
farklı terimlerle adlandırılabilmekle
birlikte, Yeşil Verimlilik ile ilgili çok çeşitli
ulusal strateji oluşturduğu görülmektedir.
Ülke örneklerinin ve çalıştay çıktılarının
detaylı bir şekilde yer aldığı raporun
tamamına http://www.apo-tokyo.org/
publications/wp-content/uploads/
sites/5/Policy-Development-for-GreenProductivity-Promotion_2016.pdf
adresinden ulaşılabilir.
45
AĞUSTOS 2016
KİTAP TANITIMI
BİLGİ EKONOMİSİNDE VERİMLİLİK ÜZERİNE YENİ PERSPEKTİFLER
Umut DEMİRTAŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
New Perspectives
on Productivity
in the Knowledge
Economy
Üretim sürecine dâhil olan diğer
kaynaklarla karşılaştırıldığında bilginin
ölçülmesi, yönetilmesi ve artırılması daha
belirsiz bir alandır. Bilginin üretilmesi ve
yaygınlaştırılması aşamalarında verimliliğin
nasıl ölçülebileceği ve artırılabileceği
konusundaki çalışmalara tüm dünyada
olduğu gibi Asya Verimlilik Teşkilatı
üyeleri nezdinde de artan bir talebin var
olduğu görülmektedir. Asya Verimlilik
Teşkilatı, buradan hareketle çeşitli
etkinliklere yönelmiştir. Bu kapsamda
27 Mayıs 2015 tarihinde Tokyo’da Asya
Verimlilik Teşkilatı ile Japon Ulusal
Politika Çalışmaları Enstitüsü tarafından
bir etkinlik gerçekleştirilmiştir. Teşkilatın
“Bilgi Ekonomisinde Verimlilik Üzerine Yeni
Perspektifler” adını taşıyan yayını, etkinlikte
sahne alan ve alanında önde gelen isimler
olan Dr. Laurence Prusak ve Prof. Dr. Ikujiro
Nonaka tarafından yapılan konuşmaları
ve panel düzeninde gerçekleştirdikleri
tartışmaları içermektedir.
Dr. Prusak, Bilgi Ekonomisinde
Verimliliğin Yeni İlkeleri başlığını koyduğu
konuşmasında bir kaynak olarak bilginin
özgün doğasına değinmekte ve bu
türden maddi olmayan varlıkların nasıl
yönetilebileceğine ilişkin uygulamaya
dönük bilgiler paylaşmaktadır.
Prof.Dr. Nonaka ise tecrübeye dayalı
liderlik yoluyla bilgi üretiminin nasıl
kolaylaştırabileceği ve yenilik yapılmasının
nasıl teşvik edilebileceği üzerine
düşüncelerini aktarmaktadır.
Yayına http://www.apo-tokyo.org/
publications/wp-content/uploads/sites/5/
New-Perspectives-on-Productivityin-the-knowledge-Economy_2016.pdf
adresinden ulaşılabilir.
46
AĞUSTOS 2016
KİTAP TANITIMI
PROJELER
ULUSAL VERİMLİLİK TEŞKİLATLARI VE ULUSAL TEKNOLOJİ
ENSTİTÜLERİ ARASINDA İŞBİRLİĞİNE YÖNELİK
BİR ÇERÇEVENİN GELİŞTİRİLMESİ
Gül TAŞKIRAN BATTAL / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Development of a
Framework for Cooperation
between the APO, NPOs
and National Institutes of
Technology for the
Development of
Productivity Courses
Asya Verimlilik Teşkilatı (Asian
Productivity Organization), 2016
Asya Verimlilik Teşkilatı tarafından
yayınlanan raporun amacı, verimlilik
eğitimi konusunda kuruluşlar arası
iş birliği çerçevesine ilişkin bir model
önermek, Teknoloji Enstitülerinin
eğitimlerini verebileceği
yöntem ve teknikleri
belirlemek ve buna ek
olarak Asya Verimlilik
Teşkilatı (AVT), Ulusal
Verimlilik Teşkilatları
ve Ulusal Teknoloji
Enstitüleri tarafından
sunulabilecek yeni eğitim
konuları önermektir.
Rapor, 13-16 Mayıs
2014 tarihleri arasında
Taipei, Çin’de düzenlenen
“Verimlilik Alanında
Çalışanlar İçin Teknoloji
Enstitülerinde Verimlilik
Eğitimlerinin Geliştirilmesi
Çalıştayı”nda ele alınan
ülke raporları, sunumlar
ve tartışma materyallerine
dayanmaktadır.
Verimlilik alanında
verilecek eğitimlere konu
olması önerilen yöntem
ve tekniklerin sıralandığı
raporda iş birliği için
kurumlar arası karşılıklı
güven, açık iletişim,
uzun dönemli bağlılığın
önemine değinilmiştir.
Ortak amaçlar, uzmanlığın paylaşımı ve
yürütülecek çalışmaların tüm kesimlerce
sahiplenilmesi de iş birliğini geliştirici
konular olarak vurgulanmıştır.
için sistematik ve sürdürülebilir bir
gelişimi mümkün kılacağı belirtilmiştir.
Çalışmaya girdi olan çalıştayda
katılımcıların edindikleri kazanımların
devamını sağlayabilmeleri ve ileriye dönük
çalışmalara devam edebilmelerini teminen
AVT’nin bir web sayfası açabileceği ve
bu yolla bilgi paylaşımını ve iletişimi
artırabileceği, buna ek olarak faydalı
önerilerin burada paylaşılabileceği
belirtilmektedir.
Yayının tamamına http://www.apotokyo.org/publications/wp-content/
uploads/sites/5/Development-ofa-Framework_2016.pdf adresinden
ulaşılabilir.
Development of a Framework for
Cooperation between the APO, NPOs and
National Institutes of Technology for the
Development of Productivity Courses
(Verimlilik Eğitimi İçin Asya Verimlilik
Teşkilatı, Ulusal Verimlilik Teşkilatları
ve Ulusal Teknoloji Enstitüleri Arasında
İşbirliğine Yönelik Bir Çerçevenin
Geliştirilmesi)
Yayıncı Kuruluş: Asya Verimlilik Teşkilatı,
2016
Editör: Prof. Yoonhee Park, Kore
Sayfa Sayısı: 46
İyi yapılandırılmış bir iş birliği çerçevesinin
verimlilik alanında çalışan kişilerin eğitimi
47
AĞUSTOS 2016
2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
ESNEK ÜRETİM PROJESİ
(TOFAŞ TÜRK OTOMOBİL FABRİKASI A.Ş.)
Verimlilik Proje Ödülleri 2016 Büyük İşletme Süreç İyileştirme
Kategorisi Birincilik Ödülü
Tofaş’ta her yıl, Mayıs ve Ekim aylarında,
tüm yönetim ekibinin katılımıyla
gerçekleştirilen çalıştaylar ile strateji
tasarım süreci tamamlanır. Stratejilerin
belirlenmesi sonrasında; ilgili ekipler
tarafından yatırım, bütçe, planlama ve
devreye alma çalışmaları yürütülür.
“Esnek Üretim Projesi”, 2015-2024 yılları
için yapılan çalışma sonucunda stratejik
bir çalışma olarak doğmuştur.
Mevcut durumda boya proseslerindeki
ortak hat yapısı nedeni ile model bazlı
farklı vardiya ve mesai düzeni çalışması
yapılamamaktadır. İhtiyaç olmamasına
rağmen, tüm hatlar verimsiz şekilde
3 vardiya düzeninde çalışmak zorunda
kalmakta ya da fazla mesai ile yönetilmek
durumundadır.
Projenin hedefi; modellerin birbirinden
bağımsız vardiya ve mesai düzenlerinde
çalışabilmesini sağlamak, böylece
müşterilerimize zamanında teslimat,
verimli üretim, gereksiz stokları
engellemek ve modeller arası bağımsız
planlama yapılmasını sağlamaktır.
Hedeflerin alışılagelmiş metotlarla
gerçekleştirilmesi, maliyet (60 Mil.)
ve yatırım süresi (>3 yıl) göz önüne
alındığında mümkün değildir. Farklı
bir çözüme ihtiyaç bulunmaktadır. Bu
geliştirilmiş çözüm; akıllı transfer
bağlantıları, model bazlı hatlarda yeni
yerleşim planları ve çalışma düzenleri
ile akıllı stok hatları yatırımlarını
kapsamaktadır.
Bu çözümün doğrulanması fazında,
farklı senaryolar için, tüm boya proses
akışının simülasyonu yaratılmıştır.
Simülasyon çalışması ile hem kritik
noktalar belirlenmiş, hem de çözüm
içerisindeki sayısal veriler (Örnek; Akıllı
stok kapasitesi) tanımlanmıştır. Çözümün,
mevcut üretim süreçlerine olumsuz etkisi
olmaması için en kritik fazlardan biri,
detay planlama olmuştur. Bu kapsamda
bir taraftan üretim devam etmiş, diğer
taraftan plana göre çözüm için çalışmalar
yürütülmüştür.
Tüm bu çalışmalar ile birlikte “Esnek
Üretim Projesi” Ağustos 2015 tarihinde
devreye alınmıştır. Bu sayede, yalnızca
ihtiyaç duyulan modelde fazla mesai
çalışması yapılabilmiş ve işçilik, enerji,
stok, taşıma gibi birçok maliyet kaleminde,
sadece 2015 yılı son çeyreğinde işletme
maliyetlerinden ~2,8 Milyon ₤ kazanç
sağlanmıştır.
“Esnek Üretim Projesi” ile birlikte, 20162024 yılları arasındaki talep dağılımına göre
Fiat Doblo model üretim hatları 2 vardiya,
diğer hatlar 3 vardiya çalışabilir hale
gelmiştir. Bu sayede, birçok maliyet kalemi
toplamında yıllık ~14,2 Mil. ₤ kazanç
sağlanacaktır.
48
AĞUSTOS 2016
2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
TEDARİK SÜRECİ VE STOK OPTİMİZASYONU PROJESİ
(ÇALIK DENİM TEKSTİL SAN. VE T.A.Ş.)
Verimlilik Proje Ödülleri 2016 Büyük İşletme Süreç İyileştirme
Kategorisi İkincilik Ödülü
Çalık Denim 40.000.000 metre/yıl üretim
kapasitesi ile denim sektöründe faaliyet
göstermektedir. Kalite politikamız
doğrultusunda kaynakların korunması
ve israfın önlenmesi amacı ile süreç
optimizasyon çalışmaları yapılmaktadır.
Kapasite artışı ve müşteri beklentileri
doğrultusunda üretim çeşitliliğinin
artması nedeniyle malzeme hareketliliği
ivme kazanmıştır. Artan tedarik
hacmi nedeniyle üretim sürecinin
aksamadan devam ettirilmesi, müşteri
memnuniyetinin korunması ve kaynak
verimliliğinin artırılması amacı ile stok
yönetim etkinliğinin değerlendirilmesi
ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Stok miktarları,
devir hızı ve hareket periyotları ölçülerek
süreç performansı analiz edilmiştir.
Sürecin iyileştirilerek stok yönetim
etkinliğinin artırılması, tedarik ve
stok miktarının optimize edilerek stok
miktarının minimize edilmesi amacı ile
“Tedarik süreci ve stok optimizasyonu”
projesi başlatılmıştır. Stok yönetim
etkinliğinin artırılması ile stok miktarını
düşürerek stok devir hızı artacak ve
kaynak kullanım miktarı düşürecektir.
Üretim sürecinde kullanılan malzemeler
özelliklerine göre sınıflandırılarak
mevcut stok seviyeleri ve stok devir
hızları ölçülmüştür. Girdi olarak
kullanılan malzeme sınıflandırmasında
stok miktarının %49,6 sını oluşturan
kimyasallar proje kapsamına alınmıştır.
Üretim sürecinde kullanılan girdilerinin
dönemsel sarf miktarları, devir hızları ve
tedarik süreleri için kısıtlar belirlenerek
matematiksel model kurulmuştur.
Matematiksel modelleme neticesinde
stokta bulundurulmaması gereken
malzemeler, stok bulundurulacak
malzemelerin minimum stok miktarları,
hangi malzemenin ne kadar ve ne zaman
tedarik edilmesi gerektiği tespit edilerek
tedarik sürecinin performansını artıracak
yöntemler belirlenmiştir.
Veri analizi sonuçları kaizen grupları ile
değerlendirilerek iyileştirme fırsatları
belirlenmiştir. İyileştirme fırsatlarının
stok seviyesindeki etkisi için modelleme
yapılarak proje hedefi kimyasal stok
miktarının %25 düşürülmesi olarak
belirlenmiştir.
Proje süreci iki aşamada yürütülerek
iyileştirme yapılmıştır.
1.Aşama: Tedarik süreci optimizasyonu,
süreç yeniden dizayn edilerek tedarik ve
stok kontrol sistemi oluşturulmuş ve stok
yönetim etkinliği artırılmıştır.
2.Aşama: stok ve tedarik miktarı
optimizasyonu, malzemelerin aylık tüketim
miktarı, tedarik süresi ve ambalaj miktarları
dikkate alınarak emniyet stok miktarı,
ekonomik sipariş miktarı ve sipariş verme
noktası hesaplanarak tam zamanında
tedarik yaklaşımı yerleştirilmiştir.
Tedarik süreci ve stok optimizasyonu ile stok
miktarı %37,4 azaltılarak, proje hedefine
göre %149,6 başarısı sağlanmıştır.
49
AĞUSTOS 2016
2016 VERİMLİLİK ÖDÜLLERİ
TÜMOSAN YALIN DÖNÜŞÜM PROJESİ
(TÜMOSAN MOTOR VE TRAKTÖR SAN.A.Ş.)
Verimlilik Proje Ödülleri 2016 Büyük İşletme Süreç İyileştirme
Kategorisi Üçüncülük Ödülü
TÜMOSAN Yalın Dönüşüm Projesi,
Tümosan Traktör Fabrikası’nda Yalın
Üretim Sistemi ve Kaizen teknikleri
uygulanarak tüm operatif süreçlerde
verimlilik, teslimat, kalite kapsamında
iyileştirmelerle rekabetçiliğin artırılmasını
amaçlamıştır. Fabrikada kullanılan
otomasyon altyapısının da dünyadaki
önemli üreticilerin seviyesine çıkarılması
ve projenin sonunda da ciro ve kârın
artırılarak şirket değerinin artırılması
hedeflenmiştir. Genel Müdüre bağlı bir
Kaizen ekibi belirlenmiş ve Kanban şefliği
oluşturulmuştur. Yeni hatların üretimi için
tam zamanlı bir Kaizen Atölyesi kurulmuş,
alınan danışmanlık hizmeti kapsamında
farklı konularda farklı Kaizen uzmanlarıyla
çalışılmıştır.
Birinci yıl, haftalık Kobetsu Kaizen
Çalışması yöntemiyle fabrikadaki tüm
üretim alanlarında çalışmalar yapılmıştır.
İkinci yıl, iç lojistik ve ambar çalışmaları
kapsamında stokların azaltılması,
ambarların yalın mantığında yeniden
tasarlanması ve kurulması, malzeme
sevkiyatlarının standartlaşması amacıyla
çalışılmıştır. Sonraki üç yıl boyunca
fabrikada Boyahane dışında üretim yapılan
tüm hatlar AGV-kendinden yürür taşıma
aracı, Andon, Poka-Yoke-hata önleyici
sistemler de adapte edilerek Yalın Üretim
Sistemine göre yeniden tasarlanmış,
50
Kaizen Atölyesi’nde üretilerek yerlerine
kurulmuştur. Çalışmalara yöneticiler,
beyaz yaka ve mavi yaka çalışanlar
mutlaka en az bir kez katılmıştır.
Tüm yeni standartlar belirlenmiş ve hayata
geçirilmiştir. Kaizen Kalite Kapıları ve
Final Kalite Hattı kurularak Yerinde Kalite
uygulamasına geçilmiştir. Günlük 9 traktör
üretilirken kullanılan alanın %53’ünde günlük
40 traktör üretilebilmektedir, hedeflenen %30
alan tasarrufu %47 olmuştur.
Proje sonucunda kişi başı üretim, T-Gövde
Hattı’nda %84, Gövde Hattı’nda %88, Ön
Aks Hattı’nda %120, Kabin Hattı’nda %66,
Boyahane’de %20 ve Son Montaj Hattı’nda
%42 artmıştır. Traktör Montaj Fabrikası’nın
tamamında ise kişi başı üretim artışı %73
olmuştur. Böylece traktör başına montaj
direkt işçilik zamanı %42 azaltılarak hedef
olan %35 geçilmiştir.
Teknoloji kullanımı kapsamında AGV’ler,
forkliftlerin yaptığı işi insansız, standart
ve tekrarlanabilir şekilde yapmaya
başlamışlardır, Andon sistemleriyle
üretimler kişi bazlı olarak takip edilerek
aksaklıklara anında önlem alınmaya
başlanmış, Poka-Yoke sistemleriyle hatalı
ürünlerin bir sonraki proseslere geçmeleri
engellenmiştir.
Tümosan Yalın Dönüşüm Projesi, Konya
gibi Anadolu’nun merkezindeki bir
fabrikada tamamen yerli kaynaklarla
hayata geçirilmiş bir projedir. Alınan
danışmanlıklar ve hizmetlerin yanında
tüm teknolojik ürünler de (AGV, Andon ,
Poka-Yoke) yerli üretilmiştir.
AĞUSTOS 2016
2016 VERİMLİLİK ÖDÜLLERİ
SERİ ÜRETİM HAKKINDA İŞ YÜKÜ KISITLI MONTAJ HATTI
DENGELEME MODELİ GELİŞTİRME PROJESİ
(TECHNOVA YAPI VE YALITIM MALZEMELERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.)
Verimlilik Proje Ödülleri 2016 Orta Büyüklükteki İşletme
Kategorisi Birincilik Ödülü
girişinin sağlanması ve kesme hattı
performansının artırılması,
• İstasyonlar arası stok miktarının
azaltılarak stok maliyetinin
düşürülmesi,
• Üretim proseslerinin
standartlaştırılması ve izlenebilir hale
getirilmesi,
TECHNOVA Yapı bünyesinde üretim
süreçlerinde yapılan gözlemler sonucu;
istasyonlar arası stok miktarının
fazla olması, malzeme girişlerinde
değişkenliğin yüksek olması, günlük,
haftalık ve aylık bazda üretim
miktarlarının tahmin edilemiyor olması
nedeniyle işletmede bir süreç iyileştirme
ve verimliliğin artırılması çalışmasının
yapılmasına karar verilmiştir. Bu
kapsamda uygulanacak bir verimlilik
projesiyle, maliyetlerin düşürülmesi,
üretim kapasitesinin artırılması ve
dolayısıyla kârlılığın artırılması, daha
verimli bir üretimle gerçekleşecek kalite
artışı ve müşteri memnuniyeti sonucu
elde edilecek ekonomik kazanımlarla
pazar payının büyütülmesi ve firmanın
sektöründeki lider konumunun
sürdürülebilmesi amaçlanmıştır.
kayıpları tespit edilmiş, bu kayıpların
bertaraf edilmesi için uygun yöntem ve
teknikler seçilip uygulamaya konulmuştur.
• Kirlilik kaynaklı üretim firelerinin ve tel
kopmalarının minimize edilmesi,
• Katma değersiz aktivitelerin minimize
edilmesi,
Uygulanan verimlilik çalışmaları
kapsamında elde edilen sonuçlar şu
şekildedir:
• Yeni görev tanımlamaları yapılması
ile daha uyumlu ve verimli bir çalışma
sağlanması buna bağlı olarak iş gücü
verimliliğinin artırılması,
• Üretim sisteminin akış tipi üretim
sistemine dönüştürülmesi,
• Ergonomik iyileştirmelerle çalışanların
daha az yorulmalarının sağlanması,
• Bloklanan malzemelerde stoklama
standardizasyonu ile kesme
hattına standart kalitede malzeme
• Yapılan çalışmalar sonucu yıllık 81.600
TL tasarruf edilmesi.
İşletmenin ana prosesleri şişirme, EPS
blok presleme, yatay ve dikey kesim ve
EPS levha paketleme bölümlerinden
oluşmaktadır. Verimlilik çalışmaları
kapsamında gerçekleştirilen analizler
EPS blok istasyonu, kesme istasyonları ve
paketleme istasyonlarında yapılmış olup
bu süreçlerdeki gereksiz taşımalar, boşta
beklemeler, üretim fireleri ve performans
51
MAYIS 2016
AĞUSTOS
2016
2016 VERİMLİLİK ÖDÜLLERİ
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ PROJELERİNDE KANBAN (YALIN) SÜREÇLERİNİN
UYARLANMASI İLE VERİMLİLİK SAĞLANMASI PROJESİ
(OBASE BİLGİSAYAR DANIŞMANLIK HİZ. TİC. A.Ş.)
Verimlilik Proje Ödülleri 2016 Orta Büyüklükteki İşletme
Kategorisi İkincilik Ödülü
Kanban (yalın) süreçlerinin uyarlanması
ile verimlilik sağlanması projesinin amacı;
iş akışının görselleştirilerek iyileştirme
noktalarının belirlenebilmesinin ve süreç
sahipleri tarafından mutabık kalınan
bu iyileştirmelerin evrimsel bir şekilde
uyarlanabilmesinin sağlanmasıdır. Bu
dönüşüm sırasında sistem metriklerinin
gözlemlenmesi ve verimliliğin analitik
olarak izlenmesi; istenen verimlilik ve
memnuniyet noktasına ulaşmak için,
gereklidir.
Bu projeyle, 2013 yılından beri devam eden
bir projede, Nisan 2015 tarihinde kanban
(yalın) evrimsel dönüşümü uygulanmaya
başlanması sonrası alınan sonuçların
incelenmesi bulunmaktadır.
Kısaca proje sonunda;
• Lead Time değerleri 95 iş günden 6 iş
güne indirgenmiştir.
• İş bazında beklemede kayıp olan
zaman 38 iş günden 18 iş güne
indirgenmiştir.
• Açık olan iş sayısı (WIP) ağırlıklı
ortalamada 30 işten 8 işe azaltılmıştır.
Dönüşüm içerisinde metrikler yanında
kullanılan araçlar içinde Monte-
Carlo simulasyonları ve Little’s Law
hesaplamaları da bulunmaktadır. Kapasite
ve termin belirleme süreçlerinde geçmiş
verilerin analizi sonucunda (Lead Time,
Cycle Time, WIP ile birlikte) hesaplanan
tahmini bitiş tarihleri ile takımın kendi
planlamasını yapabilmesi için ortam
hazırlanmıştır. Bu şekilde mikro yönetimin
önüne geçilerek takımın kendi kendini
yönetme yetisinin geliştirilmesi sağlanmış
ve yönetici üzerindeki yük hafifletilerek
verim elde edilmiştir.
Kanban (yalın) süreçlerinin uyarlanması
ile verimlilik sağlanması projesinde
ele alınan yöntem, Taiichi Ohno’nun ilk
olarak Toyota’da 1953 yılında uygulamaya
başladığı, Kanban yalın yönetim
uygulamasının David J. Anderson (http://
www.djaa.com/) tarafından bilişim
teknolojileri sektörüne uyarlanarak
geliştirilen versiyonudur.
Kanban’ın 4 Temel İlkesi:
• Süregelen sistemi kullan,
• Evrimsel değişim yolunda ilerlemeyi
kabul et,
• İlk başta belirlenmiş rollere sadık kal,
• Liderlik kapısını herkese aç ve teşvik
et.
Kanban’ın 6 Ana Pratiği:
• Akışı görselleştir,
• Yapılan işi sınırlandır (WIP),
• Akışı yönet,
• Süreçleri paylaş ve açıkla,
• Geri bildirim mekanizmaları kur,
• Birlikte iyileştir ve deneyimleyerek
evrimleş.
52
AĞUSTOS
MAYIS 2016
2016 VERİMLİLİK ÖDÜLLERİ
KAYNAĞINDA TEKNOLOJİK GERİ DÖNÜŞÜM PROJESİ
(POLİNER PLASTİK AMBALAJ GERİ DÖN. DERİ SAN.TİC.A.Ş.)
Verimlilik Proje Ödülleri 2016 Orta Büyüklükteki
İşletme Kategorisi Üçüncülük Ödülü
Poliner A.Ş. 1998 yılında %100 yerli
sermaye ile Bursa’da kurulmuştur. Başta
otomotiv, gıda, beyaz eşya ve mobilya
olmak üzere tüm sektörlere polietilen
ambalaj üretimi konusunda hizmet
vermektedir.
Geliştirilen projenin amacı; üretimden
çıkan ve dışarıdan temin edilen polietilen
atıkların geri dönüştürülerek, orijinal
ham maddeye ikame ikinci kalite ham
madde üretip, orijinal hammadde
girdimizi azaltmaktır. Gerçekleştirilen
proje sayesinde yıllık 4000 ton polietilen
ambalaj atığının geri kazanımı yapılarak
üretimimize orijinal ham maddeye göre
daha uygun maliyetli ham madde girdisi
sağlanmıştır. Makinemizde yer alan gaz
alma sistemi sayesinde polietilen ambalaj
atığının sistemdeki döngü sayısı da
artmaktadır.
Hızlı nüfus artışı ve teknolojinin gelişmesi
ile birlikte her geçen yıl atık miktarında ve
çeşidinde bir artış gözlenmektedir. Ortaya
çıkan atıkların pek çoğu toprağa, suya ve
havaya çok büyük, bazen de telafi edilemez
zararlar vermektedirler. Doğal kaynakların
düşünüldüğü gibi sınırsız olmadığı göz
önüne alındığında, tüm bu atıkların doğa
tarafından parçalanması mümkün değildir.
Dünyamızı korumak, var olan ve gelecekteki
nesillerin yaşam standardını garanti altına
almak için firmamız da ambalaj atığı
geri kazanımı konusunda çalışmayı ilke
edinmiştir.
Geri dönüşüm uzun vadede verimli ve
ekonomik bir yatırımdır. Ham maddenin
azalması ve doğal kaynakların hızla
tükenmesi sonucunda ekonomik
problemler ortaya çıkabilmektedir. Geri
dönüşümün bu noktada ekonomi üzerinde
olumlu etkileri olabilmektedir. Enerji ve
doğal kaynakların tüketiminin azaltılması
ülke ekonomisi için de büyük önem
arz etmektedir. Ayrıca dışarıya bağımlı
olduğumuz petrol gibi ham maddelerin
tüketiminin azalması sonucu paramız yurt
içinde kaldığından ekonomimizi olumlu
etkilemektedir. Yapılan araştırmalara
göre 1 ton plastik ambalaj atığının geri
dönüşümü sonucunda 14.000 kWh enerji
tasarrufu sağlanmaktadır. Bu da Türkiye
genelinde tasarruf edilebilecek enerji
miktarının yıllık 4 milyon Megawatt saat
olduğunu gösterir.
53
AĞUSTOS 2016
PROJELER
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI YÜRÜTTÜĞÜ
REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI’NIN YENİ DÖNEMİNDE
YENİ PROJELERE DESTEK SAĞLIYOR
Rekabetçi Sektörler Programı (RSP),
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından uygulanan, Avrupa Birliği ve
ülkemiz eş-finansmanıyla oluşturulan
bir çatı programdır. RSP Çatı Programı
altında, 7 yıllık dönemler halinde, temelde
KOBİ’lere ve girişimcilere yönelik ve
rekabetçiliğin geliştirilmesine odaklı
mali destekler sağlayan operasyonel
programlar uygulanır.
54
RSP’nin 2007-2013 yıllarını kapsayan
birinci döneminde, teknik adıyla “Bölgesel
Rekabet Edebilirlik Operasyonel Programı
(BROP)” uygulandı. Bu dönemde, toplam
565 milyon Avro bütçeyle ülkemizin
göreceli olarak daha az gelişmiş 43 iline
mali kaynak aktarıldı.
milyon Avroluk kısmının ihale süreci
tamamlanıp sözleşmeye bağlanmış ve
314 milyon Avroluk kısmının ödemeleri de
gerçekleştirilmiştir. Ödenen miktarın 264
milyon Avrosu AB bütçesinden, 50 milyon
Avrosu Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden
karşılanmıştır.
Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında
şimdiye kadar desteklenen 45 proje için
502 milyon Avro kaynak sağlandı. 2016
Temmuz ayı itibarıyla bu projelerin 445
Yeni Dönem Yeni Projeler
Programın, 2014-2020 yıllarını kapsayan,
teknik adı “Rekabetçilik ve Yenilik
Operasyonel Programı” olan ve tüm
AĞUSTOS 2016
Türkiye’yi kapsayacak yeni döneminde
ise yaklaşık 405 milyon Avro bütçe
oluşturuldu. Bu kapsamda, 2016 yılının
sonunda bir teklif çağrısına çıkılarak
desteklenecek proje seçimine başlanması
planlanıyor. Yeni dönemde proje geliştirme
çalışmaları ile desteklenen proje sayısının
artırılması amaçlanıyor.
verilecek desteklerin, öncelikle bu iki
temel hedefe hizmet etmesi beklenecek.
Yeni dönem belirtilen dört ana faaliyet
alanından oluşuyor.
bulunuyorsa, temel hedef ve aktivitelerin
ağırlıklı olduğu faaliyet alanı seçilmesi
gerekiyor.
Birinci dönemde ülkemizin göreceli olarak
daha az gelişmiş 43 ili desteklenirken
yeni dönem tüm illerimizi kapsıyor. Diğer
bir deyişle, yeni dönemde, Türkiye’nin 81
ilinden de proje başvurusu alınacak.
Neler Hedefleniyor?
Programın yeni döneminin sanayide ve
üretimde verimliliğinin artırılmasına ve
cari açığın azaltılmasına katkı sağlanması
hedefleniyor. Program kapsamında
Projeler bu dört faaliyet alanından yalnızca
biri altında tasarlanabiliyor. Tasarlanan
projede birden fazla alana giren faaliyet
Aşağıdaki tabloda her bir faaliyet alanı
kapsamında geliştirilecek projelerin
neyi hedeflemesi gerektiği, uygulama
Faaliyetler
Hedef
Nasıl
Projelerde Aranan Özellikler
1. İmalat Sanayii
İmalat Sanayiinin dönüşümüne
yardımcı olmak ve küresel
değer zincirinde daha üst
seviyelere çıkmak
Türkiye’de toplam faktör verimliliğinin
artırılması hedefine hizmet eden
yüksek büyüme hızına sahip KOBİ’lere
ve girişimcilere odaklanarak
İhracatın ve katma değerin
artırılmasına doğrudan katkı
2. Hizmetler ve
Yaratıcı Endüstriler
Hizmetler sektörünün ve
bilhassa yaratıcı endüstriler
ve turizm sektörünün
rekabetçiliğini artırmak
Yaratıcı endüstriler ile imalat sanayii
arasındaki bağlantıları güçlendirerek
yaratıcılığı rekabetçiliğe kanalize
etmek
İmalat sanayiinin dönüşüme,
ihracatın ve katma değerinin
artırılmasına doğrudan katkı
3. Araştırma ve
Geliştirme
Ticarileşme potansiyeli olan
yeni ve yenilikçi ürünlerin
geliştirilmesine yoğunlaşarak
yenilik sürecinin ilk
aşamalarını desteklemek
Türkiye’nin araştırma altyapısından
yararlanacak kamu ve özel sektör
ortaklıkları yoluyla işbirliğine dayalı
ürün geliştirme (AR-GE) süreçlerini
destekleyerek
Ticarileşme potansiyeli
taşıyan ve üniversite-kamusanayi işbirliğine doğrudan
katkı
4. Teknoloji Transferi
ve Ticarileştirme
Yenilik sürecinin pazara
yakın aşamalarının, başlıca
ticarileştirme faaliyetlerinin
desteklenmesi
Yenilikçi girişimcilerin oluşmasının ve
faaliyete geçmesi, yenilikçi ürünlerin
ticarileşmesi, yenilikçi fikirler ile
sermaye yatırımcıları arasındaki
finansman açığının kapatılması
desteklenerek
Patenti alınmış,
ticarileştirilebilir ürün
olanakları
55
MAYIS
2016
AĞUSTOS
2016
PROJELER
için öneriler ve projelerin özelliklerine
dair bilgiler yer almaktadır. Başvuru
sahiplerinin öncelikle kendi faaliyet
alanlarını belirlemeleri ve bu faaliyet
alanı için projelere özel verilen bu
bilgiler doğrultusunda başvurularını
şekillendirmeleri bekleniyor.
Kimler Başvurabilir?
Yeni dönem desteklerine valilikler,
belediyeler, il özel idareleri, kalkınma
ajansları, üniversiteler, TOBB ve bağlı
oda ve borsalar, sanayi ve teknoloji ile
ilgili dernek ve vakıflar, ihracatçı birlikleri
genel sekreterlikleri, organize sanayi
bölgeleri ve teknoloji geliştirme bölgeleri
yönetimleri gibi kâr amacı gütmeyen
kuruluşlar başvurabilir. Girişimciler,
KOBİ’ler, ticari işletmeler, kâr amacı
güden kurum ve kuruluşlar doğrudan
başvuramazlar fakat desteklenen
KOBİ’lerin ortak yararına hizmet eden
projeler aracılığı ile program desteğine
dolaylı olarak ulaşabilirler.
Hangi Harcamalar Programdan
Karşılanabilir?
Daha ayrıntılı bilgi için çağrı sürecinde
www.rekabetcisektorler.org web sitesinde
yayınlanacak ve programın sosyal medya
hesaplarından duyurulacak başvuru
rehberini takip edebilirsiniz.
Proje bütçelerinden, makine/ekipman
alımı ve uzun süreli eğitim, danışmanlık,
tanıtım, doküman oluşturma gibi işleri
içeren teknik destek faaliyetleri ve
inşaat harcamaları karşılanabilecek
olup projelerde kurulacak tesis/yapıların
elektrik, su, doğal gaz, sarf malzemeleri
gibi masrafları ile bu tesisin işletilmesi
www.rekabetcisektorler.org :
56
için ihtiyaç duyduğu insan kaynakları
masrafları (beyaz ve mavi yakalı personel)
karşılanamayacaktır.
:Rekabetçi Sektörler
:RekabetciS
MAYIS 2016
AĞUSTOS
HABER
OECD 2016 VERİMLİLİK KÜRESEL FORUMU
Verimlilik artış hızı OECD üyesi ülkelerde
yavaşlamakta ve geleceğe ilişkin politika
arayışları gündeme gelmektedir. Pek çok
ülkede verimlilik konusunu odağına almış
kamu kurumu bulunmakta ve çalışmalar
yürütülmektedir. Söz konusu kurumların
yaptığı münferit çalışmalara uluslararası
iş birliği, iletişim ve bilgi paylaşımının
katkı sağlayacağı düşünülerek OECD
tarafından ilk aşamada 16 üye ülkenin
katılımıyla Verimlilik Küresel Forumu
oluşturulması 6-7 Temmuz 2015 tarihinde
Meksika’da yapılan Verimlilik Zirvesi
(Productivity Summit: Global Dialogue
on the Future of Productivity: Towards an
OECD Productivity Network) Toplantısı’nda
kararlaştırılmış, ülkemizin de yönetim
kurulunda yer almasına karar verilmiştir.
OECD üyesi ülkelerin verimlilik
alanında çalışan kamu kurumlarının
deneyimlerini ve iyi uygulama örneklerini
paylaşmalarını, veri alış verişini,
araştırma sonuçlarını tartışmalarını ve
ortak çalışmalar yürütmelerini sağlamak
amacıyla 2016 Verimlilik Küresel Forumu
7-8 Temmuz 2016 tarihlerinde, Portekiz
hükümetinin ev sahipliğinde Lizbon
kentinde düzenlenmiştir. Ülkemizden
konuyla ilgili çalışmalar yürütmekte
olan kamu kurumlarından temsilcilerin
katıldığı foruma Bakanlığımızı temsilen
Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz’ın
yanı sıra Sanayi ve Teknoloji Uzmanları
Faik Yücel Günaydın ve Gül Taşkıran
Battal katılmışlardır.
Etkinliğin açılış oturumunda Portekiz
Bilim, Teknoloji ve Yüksek Öğrenim
Bakanı Manuel Heitor ve OECD G20
Şerpası Gabriela Ramos birer konuşma
yapmış ve genel olarak 1990’lı yıllardan
itibaren verimlilik oranlarındaki düşüşten
bahsetmişlerdir. Manuel Heitor yaptığı
konuşmada Avrupa Birliği ve ABD
içinde Ar-Ge, bilim ve teknoloji alanında
gözlemlenen bölgesel farklılıklara
dikkat çekmiş, kamu kesimi tarafından
Ar-Ge yapılmasının özel sektörün bu
alanda eksik kalmasına bağlı olduğunu
dile getirmiştir. Gabriela Ramos ise
verimlilik düşüşünün yanı sıra yeni
kurulan işletmelerin sayısındaki azalmaya
ve verimlilik oranlarındaki bölgesel
farklılaşmalara dikkat çekmiş, çoğu OECD
ülkesinde gelir dağılımındaki eşitsizliğin
artmakta olduğunu dile getirmiştir.
40’tan fazla ülkeden
temsilcinin katıldığı 2 gün
süren etkinlikte 10 farklı
oturumda 30’dan fazla
konuşmacı yer almıştır.
Oturumlarda genel olarak
küresel finansal krizden
önceki dönemde başlayan
ve OECD üyesi ülkelerin
hemen hepsinde gözlenen
verimlilik düşüşleri ele
alınmış, düşüşün nedenleri
ve çıkış yolları tartışılmıştır.
Her geçen gün hızla ilerleyen
teknolojik gelişmelere,
giderek artan iş gücü
niteliklerine rağmen verimlilikte yaşanan
darboğazı ortaya koyan karşılaştırmalı
çalışmalara ek olarak darboğazı aşmak
için gerekli görülen politika önerileri
de konuşmalarda dile getirilmiştir.
“Verimliliğin Yayılması ve Kamu
Politikası”, “Verimlilik Farklılaşmaları”,
“Verimlilik, Küresel Değer Zincirleri ve
Ticaret İlişkisi”, “Verimlilik Artışı İçin
Kurumsal Yapılanma”, “Kamu Kesiminde
Verimlilik” gibi başlıklarda oturumların
düzenlendiği etkinlikte Verimlilik Genel
Müdürü Anıl Yılmaz “Yığılma Ekonomileri
ve Verimlilik” oturumunda oturum
başkanlığı yapmıştır.
Önümüzdeki dönemde etkinlik boyunca
dile getirilen öneriler doğrultusunda
geliştirilerek devam etmesi öngörülen
forumun aşağıda adresi yer alan web
sayfasından önemli dokümanlara ve
yapılan sunumların videolarına ulaşılabilir.
http://www.oecd.org/global-forumproductivity/
57
AĞUSTOS 2016
SUMMARY
DEVELOPMENTS IN INDUSTRY
Developments in Productivity around
the World including Turkey
The aim of this article is to elaborate
observations about productivity in Turkey
and around the Globe. The framework
includes the comparative research on
manufacturing industry labor productivity
–calculated by dividing the annual
production values to the number of
people employed- in Turkey and European
countries. The period of the research is
years between 2005 and 2015. As for the
method, ratio analysis is utilized.
Turkey has taken the 17th place among
24 OECD countries regarding productivity
increases within the period 2005-2014.
In fact, Turkey has increased its labor
productivity value by 1.64 % while the
OECD average has been 3.20 %. Moreover,
according to a research done in 2012
investigating the productivity levels of the
countries, Turkey with 28,490 dollars has
taken the 43th place among 121 countries.
These results show that Turkey should
develop a new approach for productivity.
The analysis depending on National
Productivity Statistics prepared by
Directorate General for Productivity
indicates that labor productivity index has
been stable between the years 2010 and
2015 if small increases or decreases are
ignored. Similarly, manufacturing industry
labor productivity index being 100 in 2010
has risen only to 100.9 in 2014 according
to TİSK’s Bulletin in July 2016. These
show that productivity has slowed down
in this period. What should be targeted
is to increase labor productivity for each
period and this should be based mainly on
technological innovation investments, not
decrease in employment.
58
Again National Productivity Statistics
indicates that labor productivity in
“Manufacture of computer, electronic and
optical products” has tended to fall. This
is significant especially for international
competitiveness of Turkey since this
sector is classified in high technology
group. In the light of these results, it is
vital to review economy policies focusing
especially on the growth model.
On the Eve of a New Industrial
Revolution
This part of this series of articles has
devoted to the evaluation for Turkey’s
attitude towards new Industrial
Revolution. The tangible indicator of this
endeavor in the country has been the
decision namely “Carrying out the Studies
towards Smart Production Systems” taken
in the meeting of the Supreme Council of
Science and Technology on 17th February
2016. According to this decision, various
studies will be carried out in order to
“support the transformation to smart
production systems that would increase
the international competitiveness of
Turkish industry in high technology
production”. This article will elaborate on
the discussions in this framework and will
focus on education in Turkish case.
has increased in general. 80% of the
productivity gap between countries using
and importing technology is explained
by this duration increase. Regarding the
low rank of Turkey in productivity sorting
should be reviewed by this perspective.
Instead of adopting developed
technologies, developing countries should
direct their effort to education in order to
begin to develop technology in the long
term. Besides the fact that there will be
more demand for more talented and more
qualified employees, almost all roles of
all actors will be redefined in the new
economic structure. Thus, restructuring
of education will be a fundamental step
in this way so that it serves to increase
national technology capacity.
Postponement of Legislation and
Turkish Industry Policy
Turkish automotive sector has almost
completed its global integration regarding
production and marketing by adapting to
international technical and commercial
legislation. The export share of the sector
has proved its production quality as
well as its qualified labor and developed
R&D capability. In line with the targets
declared in Turkish Automotive Strategy
Document, the number of motors produced
domestically has reached 240 thousand and
the policies aiming to increase demand for
domestically produced motors have been
implemented. In addition to the main aim
of the promotion of domestic production,
decrease in imports of intermediate
goods is another important step since 70
% of total imports of the country in 2015
belonged to intermediate goods.
Being a developing economy, the speed
of adjustment to changes brought by this
Revolution is especially important for
Turkey. Historical evidence regarding the
spread of technological developments also
supports this claim. According to study
done by Diego Comin ve Marti Mestieri
in 2013 indicates that countries using
recent technologies have adopted new
technologies in a shorter period. On the
other hand, necessary time period of the
In recent period, action plans prepared
spread of the new technology in any country in response to European economic crisis
AĞUSTOS 2016
made automotive production zones
in Europe more compatible according
to Turkey. Furthermore, automotive
importation has created disadvantageous
atmosphere for Turkey. Promotion of
domestic production is a valuable effort in
order to overcome this trouble. As a last
word, one year postponement of dates for
Euro 6b would support the effort aiming
to increase domestic production and
investment in the sector.
Globalization Potential of Motorcycle
Industry in Turkey
in various macroeconomic indicators
initially in inflation. Agricultural Estate
Investment Partnership (AEIP) can be
utilized as a useful tool for increasing farm
size, regaining idle agricultural lands and
the most importantly restraining division
of agricultural lands by inheritance. AEIPs
are companies that purchase agricultural
lands and hire them to professional
farmers as well as they benefit from the
increase in prices of these lands. This
method would help Turkish agricultural
sector in terms of the competition which
will rise by the EU membership. To
that end, Ministry of Food, Agriculture
and Livestock; Ministry of Finance and
Capital Markets Board of Turkey should
collaborate in order to establish the
infrastructure for required regulations for
Turkish Agricultural Estate Investment
Partnership.
Manufacture of motor vehicles is one
the largest sectors with its main and
sub-industry and has taken the first
rank among exporting sectors. Besides,
its contribution to employment is also
appreciable. In this study, motorcycle
industry in Turkey is analyzed in
comparison to industries in leading
countries in global markets. Moreover,
studies of the Ministry of Science, Industry
and Technology in this field have been
summarized. Last but not the least,
national and international legal texts and
implementations are elaborated.
Productivity Problem in Agriculture:
Labor Transfer from Agriculture
to Industry and Agricultural Estate
Investment Partnership
According to International Labor
Organization statistics 5.6 million people
in Turkey -22.30 % of total populationhave been employed in agriculture
producing 8.03% of total value added
in 2014. The level of the percentages is
related to the low level of the denominator
instead of high level of the numerator.
Yet the share of the agriculture in total
value added would decrease in time as the
country developed. This is true even for
developed countries.
Regarding Turkey, very small farm sizes
lead cost disadvantage that show up itself
59
AĞUSTOS 2016
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ / SUSTAINABLE PRODUCTION INDICATORS
Atık Yoğunluğu (Yaratılan katma değer başına oluşan toplam atık miktarı, kg/TL)
Waste Intensity (Total waste generated per value added, kg/TL)
2010
0,5
0,475
0,45
0,425
0,4
0,375
0,35
0,325
0,3
0,275
0,25
0,225
0,2
0,175
0,15
0,125
0,1
0,075
0,05
0,025
0
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
60
2012
2014
1,09
1,87
1,95
1,04
2008
E
D
TR22
E
TR31
G
C
G
G
L
D
TR32
L
D
J
D
TR33
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
G
J
C
H
TR52
G
D
TR51
TR81
J
D
TR42
C
İstanbul
Tekirdağ, Edirne, Kırklareli
Balıkesir, Çanakkale
İzmir
Aydın, Denizli, Muğla
Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak
Bursa, Eskişehir, Bilecik
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova
Ankara
Konya, Karaman
Antalya, Isparta, Burdur
Adana, Mersin
Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye
C
124,9
G
TR62
D
C
TR71
G
B
D
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir
Kayseri, Sivas, Yozgat
Zonguldak, Karabük, Bartın
Kastamonu, Çankırı, Sinop
Samsun, Tokat, Çorum, Amasya
Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane
Erzurum, Erzincan, Bayburt
Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan
Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli
Van, Muş, Bitlis, Hakkari
Gaziantep, Adıyaman, Kilis
Şanlıurfa, Diyarbakır
Mardin, Batman, Şırnak, Siirt
B
C
D
E
F
G
H
I
J
L
M
N
P
Q
R
S
Source : TurkStat, VGM-Regional Productivity Statistics
G
G
TR41
TR61
D
G
1.101,3
D
G
227,7
254,6
321,1
G
147,6
İBBS TR Düzey 2 Bölge Sınıflaması - NUTS Level 2 Regional Classification
Kaynak: TÜİK, VGM-Bölgesel Verimlilik İstatistikleri
G
D
D
L
207,3
D
1.421,1
TR10
TR82
G
D
G
G
D
E
G
C
C
G
G
D
C
TR63
TR72
TRC1
G
E
D
D
TR90
610,3
D
G
E
B
151,7
B
G
TRC2
TRB1
TRA1
G
137,3
TRB2
G
C
F
G
D
M
G
F
TRA2
F
124,5
0 - 40.000 TL
40.000 - 80.000 TL
80.000 - 120.000 TL
120.000 - 160.000 TL
160.000 - 200.000 TL
TR Düzey 2 bölgelerinin çalışan kişi başına ciro değeri (Sektörler Toplamı)
The turnover per employee value of NUTS 2 regions (Total Sectors)
TRC3
B
D
164,2
Mining and quarrying
Manufacturing
Electricity, gas, steam and air conditioning supply
Water supply; sewerage, waste management and remediation activities
Construction
Wholesale and retail trade; repair of motor vehicles and motorcycles
Transportation and storage
Accommodation and food service activities
Information and communication
Real estate activities
Professional, scientific and technical activities
Administrative and support service activities
Education
Human health and social work activities
Arts, entertainment and recreation
Other service activities
NACE Rev.2 Sanayi ve Hizmet Sektörleri Sınıflaması - NACE Rev. 2 Industrial and Service Sector Classification
C
TR83
196,6
Madencilik ve taş ocakçılığı
İmalat
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri
İnşaat
Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı
Ulaştırma ve depolama
Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri
Bilgi ve iletişim
Gayrimenkul faaliyetleri
Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler
İdari ve destek hizmet faaliyetleri
Eğitim
İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri
Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor
Diğer hizmet faaliyetleri
D
451,5
TR21
84,6
The highest three sectors based on turnover per employee value according to economic activity sections in NUTS 2 regions, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
168,4
1.432,5
251,5
189,0
647,3
121,7
245,1
175,9
163,2
494,2
163,1
1.354,7
558,2
365,8
121,5
334,0
304,6
251,0
294,6
148,1
195,9
159,2
648,9
301,6
535,8
246,4
157,0
86,2
110,0
234,9
170,6
107,3
183,2
141,3
130,7
1.114,2
108,4
192,2
381,9
153,7
1.279,3
190,8
503,0
170,6
482,7
101,4
200,4
219,3
İBBS TR Düzey 2 bölgelerinde Ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına ciro bazında en yüksek üç sektör, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
146,7
113,4
201,8
275,2
168,9
200,4
138,8
61,8
129,6
461,6
140,9
134,5
147,5
332,8
İBBS TR Düzey 2 Bölgelerinde Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Bazında En Yüksek Üç Sektör, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
The Highest Three Sectors Based on Turnover Per Employee Value According to Economic Activity Sections in NUTS 2 Regions, 2013 (%) (Nace Rev. 2) (1000 TL)
AĞUSTOS 2016
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
61
AĞUSTOS 2016
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Sanayi Üretim
(2010 Ort.=100)
- İmalat SanayiIndustry
Üretim Production
Endeksi (2010
Ort.=100)
Industrial
Production
Index Endeksi
(2010 Avg.=100)
- Manufacturing
Index
(2010 Avg.=100)
DEĞERLENDİRMEfgfgfgfgflkglfglfkgflkglfkglklfkglfkglk-
MAKALE
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
gflkgflglgklkglfgkflgkflkgl
145
137,4
140
135
130
121,3
125
120
110,5
115
100,0
130,1
135,2
129,0
121,6
116,5
131,7
133,2
126,3
120,5
120,1
115,2
112,9
100,0
98,5
136,5
136,2
117,5
116,3
110
105
113,0
134,0
138,3
133,1
110,1
100
95
98,9
90
98,3
85
88,6
100,0
Sanayi Üretim Endeksi Industrial Production Index
87,3
80
İmalat Sanayi Üretim Endeksi Manufacturing Industry
Production Index
75
70
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
AĞUSTOS 2016
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2014)
Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014)
Türkiye ve
Seçilmiş OECD Ülkelerinde
Çalışan BaşınaSayısı
Araştırmacı
SayısıBüyüme
(Tam zamanOranı
eşdeğeri)(Tam
(2014) zaman eşdeğeri) (2014)
Türkiye ve Seçilmiş OECD
Ülkelerinde
Toplam1000
Araştırmacı
Yıllık
Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014)
Total
Researchers
Growth Rate
in Turkey
andSayısı
Selected
OECD Countries
time
equivalent)
Türkiye
ve SeçilmişAnnual
OECD Ülkelerinde
Toplam
Araştırmacı
Yıllık Büyüme
Oranı (Tam(Full
zaman
eşdeğeri)
(2014) (2014)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014)
1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı
Total ResearchersPer Thousand Total Employment
18,0
Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı
Total Researchers Compound Annual Growth Rate
90,0%
Yunanistan
Greece
Türkiye
Turkey
Slovak Cumhuriyeti
Slovak Republic
Portekiz
Portugal
Polonya
Poland
Meksika
Mexico
0,0%
Macaristan
Hungary
0,0
-2,0
Kore
Korea
10,0%
Kanada
Canada
2,0
Japonya
Japan
20,0%
İtalya
Italy
30,0%
4,0
İspanya
Spain
6,0
İrlanda
Ireland
40,0%
İngiltere
United Kingdom
50,0%
8,0
Hollanda
Netherlands
10,0
Fransa
France
60,0%
Çekya
Czechia
70,0%
12,0
Belçika
Belgium
14,0
Avrupa Birliği (28 Toplam)
EU28 total
80,0%
Almanya
Germany
16,0
-10,0%
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
Türkiye’ de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2014)
Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2014)
Türkiye’ de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2014)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
63
AĞUSTOS 2016
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes İmalat
in Manufacturing
andEğilimler
Trends for Quarterly Data
Sanayi Verimlilik Industry
Değişimleri(Annually
(Yıllık ve Üç and
Aylık)Quarterly)
ve Üç Aylık için
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
120
115
110
105
100
95
90
85
80
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
70
1.Ç - Q1
75
2016
2016
Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2005=100) / Annual Value Added Per Person Worked
Resmi statistik
Kalite Belgesi
Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2009=100) / Annual Value Added Per Person Worked
Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2005 1.Ç-2008 2.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Productin Per Person Worked (2005 1.Q-2008 2.Q)
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2009 1.Ç-2011 4.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2009 1.Q-2011 4.Q)
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2012 1.Ç-2016 1.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2012 1.Q-2016 1.Q)
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /
Index of Production Per PersonSeçilmiş
Employed;
Average
ofÇeyrek
LastÇalışan
FourKişiQuarters
andEndeksi
Annual
Average
RateYıllıkofDeğişim
Growth
For/ Selected European Countries
Avrupa Ülkeleri
Son Dört
Başına Üretim
Ortalaması
ve Ortalama
Oranları
%18
%14
100
%12
80
%10
%8
60
%6
40
%4
20
İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi
64
İsveç-Sweden
Malta
Almanya-Germany
İspanya-Spain
Finlandiya-Finland
TÜRKİYE-Turkey
Portekiz-Portugal
Norveç-Norway
Avusturya-Austria
Lüksemburg-Luxembourg
Slovenya-Slovenia
Macaristan-Hungary
Letonya-Latvia
Sırbistan-Serbia
Polonya-Poland
Estonya-Estonia
Romanya-Romania
%2
Makedonya-Macedonia
0
Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı (2005-I - 2016-I)
Average Rate of Annual Productivity Change (2005-I - 2016-I )
%16
120
Slovakya-Slovakia
İmalat Sanayi Son Dört Çeyrek (2015 II - 2016 I) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi
(2010 Ort.=100)
Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average of Last Four Quarters (2015 II - 2016 I)
(2010 Ave.=100)
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European C
140
%0
İmalat Sanayi Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri ve EUROSTAT - Source: National Productivity Statistics of Turkey and EUROSTAT