petrol fiyatları - SETA | Siyaset Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı

Transkript

petrol fiyatları - SETA | Siyaset Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı
PETROL FİYATLARI
Taha ÖZHAN
SETA EKONOMİ ARAŞTIRMALARI
Aralık 2005
SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı
Reşit Galip Cad. Hereke Sok. No:10 GOP/Çankaya 06700 Ankara
Tel: 0312 405 61 51 Faks. 0312 405 69 03 www.setav.org
İÇİNDEKİLER
1.
Genel Bakış……………………………………………………………...1
2.
2004 Değerlendirmesi………………………………………………9
3.
Petrol Fiyatları Baskısı Altında Dünya Ekonomisindeki
Son Gelişmeler……………………………………………………….14
4.
Petrol Krizleri ve Fiyat Dalgalanmaları…………………….31
5.
Petrol Gelirleri………………………………………………………43
6.
Enerji Yatırımları…………………………………………………..48
7.
Fiyatların Küresel Ekonomik Büyümeye Etkisi…………56
8.
Son Dönem Petrol Fiyatları Hareketlenmesi……….…...61
9.
Arz-Talep Dengesi ve Petrol Fiyatları…………………..….69
10.
Petrol Arz Eden Ülkelere Bakış……………………………....80
11.
Türkiye’de Sıcak Enflasyon Gelişmeleri ve Petrol
Fiyatları…………………………………………………………………90
Sonuç…………………………………………………………………….93
Grafik 1
Ham Petrol Fiyatları ve Dünya Olayları……………………………..…2
Grafik 2
Büyüyen Dünya Enerji Talebinde Kalkınan Asya’nın Payı……..3
Grafik 3
Dünya Yedek Petrol Üretimi Kapasitesi………………………………..4
Grafik 4
Ham Petrol Fiyatları……………………………………………………….…..5
Grafik 5
İran Ham Petrol Üretimi………………………………………………….….6
Grafik 6
Küresel Petrol Talebindeki Artış……………………………………….….9
Grafik 7
Petrol Fiyatlarında Yeni Artış Sinyalleri……………………………..10
Grafik 8
Dünya Enerji Talebinde Yaşanan Büyüme…………………………..12
Grafik 9
2003 Dünya GSH’sı 36,3 Trilyon Dolar…………………………….…14
Grafik 10
2030 Dünya GSH’sı 76,5 Trilyon Dolar……………………………….15
Grafik 11
Dünya Ana Enerji Talepleri……………………………………….……….18
Grafik 12
Bölgelere Göre Artışlar………………………………………………….…..19
Grafik 13
Ham Petrol Fiyatları…………………………………………………………..31
Grafik 14
ABD-Dünya Olayları - Petrol Fiyatları……………………………..…33
Grafik 15
…………………………………………………………………………………….…..34
Grafik 16
Ham Petrol Üretimi (MVG) OPEC Ülkeleri……………………….…35
Grafik 17
Ham Petrol Üretimi (MVG) OPEC-Dışı Ülkeler…………………..36
Grafik 18
Ham Petrol Fiyatları………………………………………………………….38
Grafik 19
Yıllık Petrol Rezervi Artışı vs. Yıllık Petrol Tüketimi…………..40
Grafik 20
2005’in En Büyük petrol İhracatçıları…………………………….….43
Grafik 21
Kümülatif Enerji Yatırımları……………………………………………...48
Grafik 22
Ortalama Petrol Spot fiyatı ve Yedek Kapasite………………..…..57
Grafik 23
Petrolün Nominal ve Reel Fiyatları……………………………….….…61
Grafik 24
Petrol Yoğunluğu 1970-2003…………………………………………..…62
Grafik 25
OECD-Dışı Talep Büyümesi……………………………………………….63
Grafik 26
Petrol Talebinde toparlanma: OECD vs. OECD-Dışı…………….64
Grafik 27
OECD-Dışı Talep Büyümesi……………………………………………….65
Grafik 28
Çin Petrol Arzı Dengesi……………………………………………………..66
Grafik 29
En Büyük Petrol Tüketicileri………………………………………….…..69
Grafik 30
Küresel Talep Büyümesi 2004/2005/2006………………………...70
Grafik 31
Kişi Başına Tüketim…………………………………………………………..72
Grafik 32
Çin’in Dünya Üretiminde Büyüyen Payı ve Enerji Talepleri….74
Grafik 33
2004 Sonunda Kesinleşmiş rezervler……………………………….…76
Grafik 34
OPEC ve OPEC Dışı Üretim, 1960-2025………………………….....78
Grafik 35
OPEC Ham ve Rafine Petrol Akışı, 2003…………………………....80
Grafik 36
OPEC-Dışı Üreticiler, 2004’ten 2005’e Tahmini Üretim……..86
Grafik 37
Ham Petrol İthalatı…………………………………………………………...91
Grafik 38
ÜFE ve İmalat Sanayi Fiyatları (Aylık Yüzde Değişim)……..…91
Tablo 1
Büyüme Oranları, 2005-2006 %.............................................15
Tablo 2
Üretim………………………………………………………………………………26
Tablo 3
Petrol- Bölgeler Arası Hareketler……………………………………….27
Tablo 4
Petrol- Ticari Hareketler……………………………………………….…..27
Tablo 5
Petrol- Rafineri İşlem Hacmi……………………………………………..28
Tablo 6
Tüketim………………………………………………………………………….…29
Tablo 7
Petrol- Teyit Olunan Rezervler……………………………………….….30
Tablo 8
Petrol Şirketlerinin 3. Çeyrekteki Gelirleri……………………..…..44
Tablo 9
Dünya Enerji Yatırımları (2000/Milyar $)……………………..…..49
Tablo 10
Bölgelere Göre Dünya Enerji Yatırımları…………………………....50
Tablo 11
Çin ve Hindistan Kamu Şirketlerinin Dış Enerji
Yatırımları………………………………………………………………….….….51
Tablo 12
Nominal Petrol Fiyatları Artışının Etkisi…………………………….58
Tablo 13
2005’te 80 $ Fiyatın Etkileri………………………………………………59
Tablo 14
Küresel Petrol Piyasası: Talep, Kapasite ve Fiyatlar……….……67
Tablo 15
…………………………………………………………………………………….…..71
Tablo 16
Dünya Petrol Talebi 2002-25 (tahminleri)…………………………..71
Tablo 17
………………………………………………………………………………………...77
Tablo 18
Ham Petrol İthalatı 1996-2005……………………………………….…90
Petrol Fiyatları
1
1. Genel Bakış
Şubat ayında petrol endüstrisinin önemli isimlerinin katıldığı toplantıda,
Chevron Texaco’nun başkanı Dave O’Reilly, daha sonraları gazete ilanlarına da
yansıyan, ‘ucuz petrol ve çok ucuz doğal gaz dönemi bitmektedir’ itirafını
yapıyordu.
O’Reilly
ve
diğerlerinin
endişesini
haklı
çıkarırcasına,
bu
toplantıdan bir ay sonra, Venezuela Başkanı Chavez ‘Dünya ucuz petrolü
unutmalı’ diyecektir. 1998’de 10 Dolar seviyesinde ya da taban fiyatında
seyreden petrol fiyatlarının 2005 ile birlikte 50 Doların çoktan üstüne çıkmış
olması farklı yorumları da beraberinde getirmektedir. Fiyatların spekülasyon
sonucu olduğunu söyleyenlerden bundan sonra asgari-taban fiyatın 30 Dolar,
hatta 40 Dolar olması gerektiğini söyleyenlere kadar farklı yaklaşımlar
bulunmaktadır. Bu yaklaşımların her birisi beraberinde kendi risk analizini de
getirmektedir. Eğer fiyatların bugünkü seviyesi bir spekülasyon sonucunda
oluşmuşsa, fiyat balonu her an patlayabilir demektir. Aksi görüş, yani fiyatların
bugünkü halinin yapısal bir hareket olduğu doğruysa da önümüzdeki yakın
dönemde küresel ekonomiye baskısı çok ciddi olacak demektir. Bu baskının
içine yatırım maliyetleri ve son ürün fiyatlarının artmasını da eklersek daha
vahim bir tablodan bahsediyoruz demektir.
Hepsinin ötesinde petrol fiyatlarına dair bir analiz yapılırken hangi fiyatı ve
değişkeni baz alacağımız hayati bir meseledir. OPEC’in analizlerinde kullandığı
petrol referansı ile Amerika’nın kullandığı referans birbirinden farklıdır.
Amerika’daki analizlerde Kuzey Denizi ya da Norveç Brent ve Batı Teksası
Petrolü (WTI) kullanılırken, OPEC analizlerinde Petrol İhracatçısı Ülkeler
Örgütünün ‘ham petrol sepeti’ referans olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada
her iki referanstan da faydalanılacaktır.
Bir petrolün markör (fiyatlandırma standardı) içerisinde kabul edilebilmesi için
çok miktarda alım ve satımın gerçekleşmesi gerekmektedir. Batı Teksas Petrolü
(WTI), New York Vadeli İşlemler Borsası’nda (NYMEX) işlem gören bu
petrolün toplam günlük üretimi 1 milyon varilin altında olduğu halde vadeli
kontratlar aracılığı ile yapılan işlem milyonlarca varile denk geliyor. Bu
kontratlarla üreticiler belli bir zaman sonunda belli miktar petrol teslimatını
taahhüt etmiş oluyor. Ancak yatırımcılar daha çok petrol fiyatına yönelik
pozisyonlarla ilgilendiğinden gerçekte bu teslimatın çok azı gerçekleşiyor.
Norveç Brent petrolünün fiyatı Batı Teksas’tan farklı olarak daha çok gerçek
alışverişe bağlı olarak belirleniyor.
Petrol Fiyatları
2
Grafik 1
Petrol fiyatlarındaki artış, petrolün yakın gelecekteki miktarı, hatta varlığıyokluğu ve küresel jeopolitiğin dönüşen tabiatı beraberce dünyamızın enerji
sorunsalının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Petrolün akıbetine ve
fiyatlarına dair farklı pozisyonlar olduğunu biraz önce belirttik. Lakin bu farklı
yaklaşımlar birbirlerinden bağımsız değillerdir. Petrol fiyatlarının yaşadığı
volatilite ve son dönem vücuda gelen istikrarlı artışın arkasında hem finansal
spekülasyonlar hem de yapısal sebepler beraberce bulunmaktadır. Öyle ki,
vadeli
piyasalarda
gelecekteki
petrol
fiyatlarına
dair
yapılan
alım
ve
satımlardaki spekülasyonun arz ve talepte beklenen iniş çıkışlarla birleştiği her
dönemde fiyatlarda bir hareketlenme olması kaçınılmazdır. OPEC’in üretim
kotalarını başarılı stratejilerle manipüle etmesi petrol fiyatlarındaki arz
dinamiğinde yaşanan volatilitenin en önemli sebebidir. Asya krizinin çıktığı
sene yaşanan talep küçülmesi ile birlikte petrol fiyatları 10 Dolar seviyesine
kadar geriledi. OPEC bu düşüşe oldukça hızlı sayılabilecek bir üretim kotası
planı ile cevap verdi. Böylece hem fiyatların daha fazla kontrolden çıkmasını
engelleyerek ve hem de bir kaç yıl içinde zararı da karşılayacak düzeyde
toparlanmasını garanti altına almış oldular. Petrol arzının bu haline bir de son
dönem Amerikan lokal piyasasında yaşanan arz sıkıntısı da eklenince fiyatların
hareketlenmesi kaçınılmaz oldu.
Petrol fiyatlarındaki arzın tabiatını etkileyen diğer ilginç bir etkenin bu
dönemde ön plana çıkmasını da hatırlatmak gerekiyor. Petrol analistleri ve
ekonomistler arasında ‘korku etkeni’ olarak bilinen spekülasyon aracı da son 5
yıl içerisinde kendisine oldukça uygun zemin bulmuş oldu. 11 Eylül ile birlikte
Petrol Fiyatları
3
başlayan süreç, önce Afganistan işgali ve ardından Irak’ın işgaliyle ‘korku
etkenini’ zirveye çıkarırken; Venezuela, Nijerya ve İran gerilimleri de ayrıca
uzun süre zirvede kalmasını besleyen diğer ana sebeplerdendi. Korku etkenini
oluşturan spekülatif petrol piyasası hareketleri ise yakın gelecekte petrol
fiyatlarının varil başına 100 Dolara çıkacağı kanaati ya da havasının
spekülasyonlardan önce oluşmaya başlaması, ardından da net-uzun dönem
spekülasyonlarla
30
ve
40
Dolar
seviyelerindeki
fiyatlar
üstünden
spekülatörlerin gelecekteki petrol kağıtlarını bir sigorta ve kazanç aracı olarak
yoğun bir şekilde almalarıyla fiyatları etkilediler. Arzda yaşanan bu gelişmeleri
talebin de hızlı şekilde artması takip etti. Geçen sene küresel petrol talebi,
alışıldık %1-2’lik artışın dışına çıkarak, %3.4 seviyesinde gerçekleşti. Bu talep
artışının üçte biri, petrol tüketimi aynı sene içerisinde %16 artan Çin’den geldi.
Grafik 2
Küresel petrol krizlerinin tarihine bir göz atmak bile yaşanan son krizin ‘talepmerkezli’ olmasını görmek için yeterlidir. Bu anlamda bir ilk diyebileceğimiz
kriz, talebi karşılamak için yeterince yedek kapasitesi olmayan petrol üreticisi
ülkeleri de zor durumda bıraktı. Petrolün merkez bankası vazifesini ifa eden
Suudi Arabistan bile bu dönemde atıl tuttuğu kapasitesiyle yetersiz kaldı.
Küresel yedek kapasite günlük 1 milyon varil düşerek son 20 yılın en alt
seviyesine geriledi. Yedek kapasite marjının bu kadar sıkıştığı dönemlerde
talepte yaşanan, normal zamanlarda olağan sayılabilecek hareketlenmeler bile,
fiyatlara daha etkili bir şekilde yansıdı. IMF’nin analizlerine göre küresel
ekonominin petrol fiyatları karşısında bu denli kırılgan olmamasının tek yolu
günlük yedek kapasitenin 3-5 milyon varile yükseltilmesiyle sağlanabilir.
Petrol Fiyatları
4
Grafik 3
Yedek kapasitenin diğer bir ayağı ise petrol yatırımlarıdır. Rafineriler, petrol
çıkarma teknolojisi, mühendislik ve araç-gereç yatırımlarının son 10 yılda
istenilen düzeyde artmamış olması da kriz dönemlerini aşmayı zorlaştıran
yatırım sorunlarıdır. Bu yatırımların kısa vadede, hatta uzun vadede de
aşılacağını
düşünmek
finansmandan
ziyade
yanlış
olur.
OPEC’in
Yatırım
yedek
eksikliğinin
kapasiteyi
ana
anlaşılabilir
nedeni
stratejik
sebeplerden dolayı yükseltmek istememesindendir. Petrol kartelini oluşturan
firmaların hiç birisi yatırım maliyeti oldukça yüksek yeni adımlar atmayı
planlamamaktadırlar. Yatırımların hepsi tahmini petrol fiyatları analizleri
üstüne bina edilmektedir. Bu analizler ise, doğal olarak, enerji firmalarının
varil başı 20 Dolar veya altı bir kazancı projeksiyonları içinde görebildikleri
zamanlarda gerçekleşmektedir.
Yedek
kapasite
miktarını
büyük
oranda
sağlayan
Suudi
Arabistan’dır.
Venezuela, Libya, Endonezya ve Nijerya’nın toplamından daha fazla, 260
milyar varil, ispatlanmış rezervi bulunan Suudi Arabistan, yedek petrol
kapasitesini artıracak tek ülkedir. Öyle ki, petrol fiyatlarının uzun dönem
yüksek seyretmesi kısa-vadede oldukça yüklü finans gücü oluştursa da, uzun
vadede yatırımcıları OPEC-dışı petrol üreticisi bölgelere ve petrol-dışı enerji
kaynaklarına yatırım yapmaya yöneltebilir.
Kriz dönemlerindeki petrol fiyatları volatilitesinin neticelerini iyi bilenler, ani
fiyat artışından sadece petrol tüketicisi ülkelerin değil, petrol üreticisi ülkelerin
de etkilendiğini anımsarlar. Tüketici ülkeler orta-vadede fiyat mekanizmalarını
ve üretim maliyetlerini petrol fiyatlarıyla adapte etmekte çok büyük sıkıntılar
yaşamadılar. Suudi Arabistan’ın sık sık hatırlattığı bu tecrübenin arkasında
elbette jeopolitik pozisyonun da önemli bir yeri var. Venezuela ve İran’ın ısrarlı
Petrol Fiyatları
5
fiyatları yukarıda tutma politikalarına yedek petrol üretim kapasitesiyle cevap
vermeye çalışan Arabistan, gelecek sene İran’ın ABD’nin petrol borsası
hakimiyetini ve tekelini kırmaya yönelik ‘yeni bir petrol borsası’ girişimi
karşısında henüz nasıl bir adım atacağı belli değil. Uluslar arası petrol fiyatları
iki borsa tarafından tayin ediliyor: New York ve Londra borsaları. İran’ın 2006
Mart ayında açmayı planladığı petrol borsasının OPEC ve OPEC-dışı ülkelerden
ne kadar destek bulacağı henüz belli değil. Bu desteğin mahiyeti ve gücü elbette
Orta Doğu’da yaşanacak olan gelişmelere bağlı. Bunun anlamı ise ABD’nin,
özellikle, Rusya, Endonezya, Nijerya ve İran ile olan ilişkilerinin doğrudan rol
oynayacağı gerçeği. İran atacağı bu adım ile Londra Uluslar Arası Petrol Borsası
ve New York Vadeli İşlemler Borsası’nın (NYMEX) petrol fiyatları üstünde
kurdukları tekeli kırma ihtimalidir. Öyle ki, İran fiyatlandırmayı Dolar yerine
Avro üstünden yapmayı planlamakta.
Grafik 4
İran, 2003 senesinde de hayata geçirdiği bir yasa ile petrol ihracatı için Avro
üstünden ödeme yapılmasını zorunlu tutmuştu. İran’ın bu çıkışını destekleyen
diğer bir önemli petrol üreticisi ülke de Rusya’dır. Rusya Dolar yerine Avro ile
petrol satmak için birçok girişimde bulundu. Aynı şekilde, körfez ülkelerinin
ekseriyeti de, Amerika’dan ziyade Avrupa ülkelerine petrol sattıkları için
İran’ın yeni petrol borsası girişimi ile uyumsuzluğa düşme ihtimallerini
azaltıyor.
Petrol Fiyatları
6
Grafik 5
Bu noktada, elbette, körfez ülkelerinin Amerika ile olan ilişkilerinin mahiyeti
Avroya geçmelerini engelleyebilir. Avrupa ülkelerinin, petrol satın almak için
önce paralarını Dolara çevirip ardından satın almayı gerçekleştirmeleri, son
tüketimi yapanlara ek bir maliyet olarak yansıyor. Bu değişimden kaynaklanan
kazanç, küresel finans şirketlerine ve ABD Dolarına yarıyor.
Körfez ülkelerinin ithalatının %45’i Avrupa ülkelerine yapılıyor. Avro’da orta
vadede yaşanacak bir dalgalanma ihtimali olmadığı sürece, körfez ülkelerinin
ödemelerin Avroyla yapılmasını tercih etmeleri kendi avantajlarına olduğu
göstermektedir. Aynı şekilde Çin ve Hindistan da petrol karşılığı Avro üstünden
mübadeleye
girmeyi
tercih
edebilirler.
Petrolün
Avroyla
ihracatının
gerçekleşmesi için OPEC, Norveç Brent markörünün avro ile işlem yapması,
İngiltere’nin Avro kullanmaya geçmesi, Avro-Dolar paritesinin Avro lehine
olması ve AB genişleme planlarının gerçekleşmesini talep etmektedir. İran’ın 4
ay sonra hayata geçirmeyi planladığı petrol borsası ve Avro ile fiyatlandırılması
girişimi OPEC’in daha önce AB’den talep ettiği adımları farklı bir düzeye
taşıyabilir. İran’ın kuracağı yeni petrol borsası ile nasıl bir neticeye ulaşacağı şu
an için sadece projeksiyon düzeyinde kalmak zorunda. Bu gelişmeler, başarılı
olsun veya olmasın, önümüzdeki kısa-dönemde petrol piyasasını etkileyen
‘korkular ve spekülasyonlara’ destek verecek ve fiyatlara belli oranda
yansıyacaktır. Günlük 5.5 milyar Dolar paranın harcandığı petrol piyasasında,
önde gelen tüketicilerin Dolar yerine Avro ile alım yapmaları küresel petrol
piyasasını derinden etkileyebilir. Yakın gelecekte bu ihtimal zayıf olsa da,
spekülasyonun başlaması bile yedek petrol kapasite oranlarının bu denli düşük
olduğu bir dönemde fiyatlara beklenmedik şekilde yansıyabilir.
Petrol Fiyatları
ƒ
7
Amerikan Enerji Enformasyonu İdaresi’nin 2005 Haziran ayı dünya
petrol üretimi ve fiyatlarına ilişkin tahminlerine göre, OPEC’in 2005 yılı
net petrol ihraç gelirinin 430 milyar Dolar olması beklenmektedir. Bu
rakam 2004 yılındaki 338 milyar Dolarlık gelirin yüzde 27 fazlasına, 2005
yılı Ocak ayındaki gelir tahminlerinin ise yüzde 25 fazlasına tekabül
etmektedir.
ƒ
2006 için OPEC’in net petrol ihraç gelirinin, 2005 yılının yüzde 4 üstünde
gerçekleşerek, 447 milyar Dolar olması beklenmektedir. OPEC üyesi
olmayan ülkeler de piyasalardaki fiyat artışından faydalanmışlardır.
Örneğin Rusya, 2001’de 38 milyar Dolar olan net petrol ihracı gelirini
2004’te yaklaşık 90 milyar Dolara çıkarmıştır.
ƒ
Ocak 2005 tahminlerinin üstündeki artışın temel nedeni varil başına 8
Dolara yükselen ham petrol fiyatları ile Suudi üretimindeki artışa bağlı
gerçekleşen OPEC’in net petrol ihracındaki nispi artıştır.
ƒ
Son birkaç yılda petrol fiyatlarındaki artışın nedenleri arasında dünya
piyasalarındaki hızlı petrol talebi artışı ile tarihi ölçülerde düşük seyreden
fazladan üretim miktarları yer almaktadır. Bunun yanında 2003 ve
2004’te gözlenen piyasaya ilişkin şu faktörlerin bugün de devam ettiği
görülebilir:1- Irak’taki karışıklıklar ve petrol altyapısına yönelik saldırılar,
2- Asya piyasalarının petrol talebindeki düzenli artış, 3- Orta Doğu,
Venezuela ve diğer bölgelerdeki siyasi ortama ilişkin kaygılar. Bu
faktörlere Rus hükümeti ile petrol devi Yukos arasındaki gerilim de
eklenebilir.
ƒ
Bu hızlı yükselişe rağmen gelirlerdeki artış, 70’lerin sonundaki tavan
değerlerinden fazlasıyla düşüktür. OPEC’in tamamı için kişi başına petrol
ihraç geliri 2005 için 770 Dolardır, bu da 1980’deki 1804 Doların sadece
yüzde 43’üne denk gelmektedir.(Yine de bu rakamların 1990’lardaki yıllık
ortalama gelirlerin iki katı olduğu unutulmamalıdır.) Bu durum, OPEC’in
petrol fiyatı ve üretimi tercihlerine önemli oranda etki etmektedir.
ƒ
2003’te petrol ihracından 9.6 milyar Dolar kazanan Irak, bunu neredeyse
ikiye katlayarak 2004’te yaklaşık 18.2 milyar Dolar gelir elde etmiştir. Bu
rakamın 2005 ve 2006’da ise cüzi bir artışla 19 milyar Dolar civarında
olması beklenmektedir, zira bu dönemler için net petrol ihracının cüzi bir
düşüşe uğraması beklenmektedir. Öte yandan Irak’ın petrol gelirlerine
ilişkin tahminler; bu ülkedeki genel karışıklıklar, petrol altyapısına
yönelik saldırılar ve firmaların altyapıda gerekli onarımları yapmaması
nedeniyle yüksek orandaki belirsizliklerle karşı karşıyadır.
Petrol Fiyatları
ƒ
8
Suudi Arabistan’ın petrol ihraç geliri 2004’te 2003’e oranla yüzde 35
artmıştır ve 2006’daki yüzde 3’lük tahmini artıştan önce 2005’te de yüzde
30 artması beklenmektedir. Suudi Arabistan hem dünya piyasalarındaki
yüksek petrol fiyatlarından, hem de ihtiyaç duyduğunda petrol üretimi ve
ihracını artırabilme kapasitesinden yararlanarak Venezuela, Irak ve
Nijerya’dan kaynaklanan eksik üretimi ikame etmiş, sonuçta yüksek
gelirler elde etmiştir. Bununla birlikte; bu ülkenin fazladan üretim
kapasitesi şu anda günlük 0.9-1.4 milyon varile düşmüş, dolayısıyla
ihtiyaç duyulması halinde fazladan üretim yapması oldukça zorlaşmıştır.
ƒ
Bugün Suudi Arabistan tüm OPEC içinde 2004 yılındaki yüzde 34’lük
payla toplam petrol ihraç payı en fazla olan ülkedir. Bu payın 2005’te cüzi
bir artışla yüzde 35 olması beklenirken, Irak’ın payı 2004’teki yüzde 5’lik
paydan, 2005’te yüzde 4’e düşecektir.
Petrol Fiyatları
9
2. 2004 Değerlendirmesi
1970’lerin başlarında ham petrol fiyatlarının 1.26$/varil’den 1974’te 9.40$’a ve
1979’da da 24$’a çıkmasıyla bütün batı ekonomileri, doğal olarak siyasal
örgütlenmeleri de ciddi bir kriz yaşamışlardı. OPEC’in Aralık 1973’teki ham
petrol fiyatlarını 5.12$’dan 11.65$’a çekme kararını Kissinger “bu yüzyılın
tarihinin yaşadığı en önemli olaylardan birisi” şeklinde tarif etmişti. Kissinger
gerçekten de haklıydı. Öyle ki 1973 kararının tam 48 saat ardından Amerika,
Kanada, Batı Avrupa ve Japonya’nın petrol faturalarına toplam 40 milyar
Dolarlık ek bir yük gelmişti. Gelen maddi yükün ötesinde yaşanan siyasi
sonuçlar çok daha ağır olmuş, yaşanacak başka bir krizin maliyetini kaldırmayı
göze almayan Amerikalı ve Avrupalı güçler Orta Doğu’nun ucuz petrolü üstünde
tartışmasız hegemonyayı ABD’ye bıraktılar.
Bugün yaşanan petrol fiyatlarındaki artışın küresel anlamda bir şok etkisi
yaratmamasının asıl sebebi, iktisadi olarak kalkınmış olan ülkelerin 1970’te
gayri safi yurt içi hasılalarının (GSYİH) her bir Dolarının petrol masrafı
karşılığının bugün takriben yarısını kullanmalarındadır. Başka bir deyişle
GSYİH’de 1 Dolar üretmek için gerekli olan enerji miktarı son otuz yıl
içerisinde yüzde elli azalmıştır. Bu iyimser yorumu destekleyecek diğer bir
argüman ise petrol fiyatlarının bugün ulaştığı rekor seviyesine ani bir çıkıştan
ziyade tedrici olarak gelmesidir. Ayrıca, enflasyon hesaplanması yapıldıktan
sonra bugünkü petrol fiyatları 1980’lerdeki zirvesinin sadece yarısı kadardır.
Aynı şekilde, birçok farklı iktisadi model petrol fiyatlarındaki artışın üretim
üstündeki etkisinin daha az ve izafi olduğunu ortaya koymaktadır.
Grafik 6
Petrol Fiyatları
10
OPEC ve IMF’nin tespitlerine göre, varil başına 10$’lık bir artış, küresel üretimi
bir yıl sonra yüzde 0.5 oranında aşağı çekmektedir. Eğer fiyatlar şu anki
seviyelerinde kalır ve son dört yıllık ortalamalara yaklaşmaz ise; takriben yüzde
1’lik bir global üretim kaybı olabilir. Küresel GSYH’nın son yirmi yılın en hızlı
rakamına ulaşıp yüzde 5 olduğunu hesaba katarsak, yüzde 1’lik bir kaybın kayda
değer olmakla birlikte tehlike sinyalleri çaldıracak kadar öneme haiz olmadığını
ya da doğrudan bir küresel resesyona sebep olmayacağını da söyleyebiliriz.
Küresel petrol tüketimi bu sene yaklaşık olarak yüzde 2.5 artarken, ABD’nın
talebi aynı dönemin ikinci çeyreğinde yüzde 3.5 artış gösterdi. Bu önümüzdeki
yıllarda da petrol fiyatlarının muhtemelen yüksek seviyelerde kalacağının bir
işareti. Öyle ki, enerji kaynakları keşifleriyle ilgili olarak yapılan sermaye
yatırımları 1980’lerden bu yana ciddi bir şekilde gerilemiş durumda.
Önümüzdeki on yılda büyüyen enerji talebini karşılamak için 1990’larda
harcanan rakamın nerdeyse üç katına ulaşan 2.4 trilyon Dolarlık bir sermaye
yatırımı gerekmektedir. Şu anki yüksek petrol fiyatları bu enerji yatırımları için
zaruri bir hale geldi.
Grafik 7
Diğer bir etken ise arz ve talebin birleşerek petrol fiyatları üstünde oluşturduğu
baskıdır. Bu durum geçen aylar boyunca spekülatörler tarafından rölatif olarak
likit
olmayan
piyasaya
yapılan
ani
müdahalelerle
meydana
geldi.
Bu
spekülatörler son iki çeyrek boyunca bir trend göstermeyen borsa ve statik
bono piyasasından çekilip dünya piyasalarında normal şartlarda volatilitesi ve
Petrol Fiyatları
11
kâr marjı çok hareketli olmayan petrol piyasasına yöneldiler. Petrol fiyatlarının
şu an ulaştığı 50 Dolar civarından tekrar nasıl bir istikamete doğru gideceğini
kimsenin kestirmesi mümkün değil. Lakin, istikameti bilmemekle birlikte
dünya piyasaları ve Amerika için bir kaç senaryo ortaya koymak da o kadar zor
değil. Petrol fiyatları hali hazırda bir “kriz” havası yaratacak durumda değilse
de, krizin uzağında da değil. Kriz periferisine doğru tedrici bir şekilde yaklaşan
petrol fiyatları, üç ila altı ay kadar aynı seviyelerde kalırsa bir kriz döngüsü
başlatabilir. O halde hayati sual şu:‘fiyatlar altı ay sonra da bugünkü
seviyelerde kalırsa ne olacak?’. Geçmişte, petrol krizlerinin hepsini ciddi
resesyonlar takip etti. İlk petrol ambargosunu 1973-1975 arası sert ekonomik
iniş takip etti. 1979 ambargosu 1981-82 resesyonunu üretti. I.Körfez savaşını
müteakiben ise 1990-91 düşüşü yaşandı. Bu üç olayın da ortak paydası petrol
krizi çıktığında ekonomilerin durgunluk içerisinde olmalarıydı. 1973 ve 1990’da
küresel ekonomi yıllık yüzde 2.2 büyümekteydi. 1979’un ikinci yarısında ise
büyüme oranı daha da kötü bir seviyede, yıllık yüzde 0.6’da seyrediyordu.
Geçmiş tecrübeler gösteriyor ki, durgunluk hızı ile petrol krizinin birleşimi
ekonomi için ölümcül bir hal alabilir. Fakat yine aynı tablodan iyimser bir
sonuç olarak petrol fiyatlarının resesyon tehdidini ortadan kaldırmak üzere
düşeceğini söylemek de mümkün. Lakin son artışlar geçmişte olduğu gibi arızi
olmaktan ziyade daha uzun bir zaman dilimine yayılabilecek ve kalıcı özelliği
olabilecek bir mahiyet taşımakta. Buna en büyük delil özellikle beş yıllık
gelecekteki petrol işlem piyasası kağıtlarının varil başına 35 Doların üstüne
çıkmasıdır. Son 15 yılda kağıtlar 20 Doların dar çevresi etrafında işlem
görmüştü. Gelecekteki işlem piyasalarındaki bu hareket, yüksek petrol
fiyatlarının
bugünkü
seviyelerinde
uzun
süre
kalacağının
işaretlerini
vermektedir. Bu işlem piyasalarının zaten çok riskli olmasının üstüne Irak’ın
işgali, İran’ın düzenli olarak emperyalist bir tehdide maruz kalması, Rusya’daki
Yukos operasyonundaki kararlılık ve Chavez’in son iki senede Amerika’ya
rağmen ikinci zaferini kazanmasını eklersek, fiyatların seyri hakkındaki resmin
ciddiyetini daha iyi kavrayabiliriz.
Fiyatların yüksekliğine ve dünya ekonomisinin büyümesine etkide bulunacağı
bariz
olmasına
rağmen
piyasada
aynı
oranda
büyük
bir
tedirginliğin
olmamasının diğer bir önemli sebebi de, Amerika’da faizlerin ve enflasyonun
durumudur. Geçmişteki petrol fiyat artışları ve hatta krizlerde bildiğimiz
enflasyon artışları ve faizler üzerinde yükselmesi için oluşan ağır baskılar
hemen harekete geçerlerdi. Fakat bu sefer genel fiyatlar ciddi bir artış
göstermiyor, Amerika’da enerji ve yiyecek dışındaki fiyatlarda yaşanan artış
geçen seneye göre sadece yüzde 1.8 seviyesinde kaldı. Bu durum uzun dönem
faizlerin düşmesine sebep oldu. Böylesi bir ortamda ise farklı yatırım araçları
cazibesini koruyabildi. Mesela daha önceki petrol fiyat artışlarına paralel olarak
emlak piyasasının canlandığını görmek mümkün değildi. Ya da başka bir
piyasanın.
Bugün
göstermektedirler.
ise
bu
farklı
piyasalar
ciddi
canlanma
eğilimi
Petrol Fiyatları
12
Grafik 8
Bu sonuçları, petrolün dünya ekonomisinde önemli fakat 1970’lerdeki gibi tam
anlamıyla belirleyici tek güç olmadığı şeklinde de okumak mümkün. Petrolün
son yirmi yılda dünya ekonomisindeki hayati yeri bir değişime uğrayıp büyüme
trendi yoğun olan ekonomiler için en önemli mesele haline geldi. Amerika’nın
1980’deki harcamalarının yüzde altısını oluşturan petrol, bugün yüzde ikinin
altına inmiş durumda. Fakat, beş Dolarlık bir artışın bile dünya ekonomisinin
önümüzdeki bir-iki yıllık büyümesinde yüzde 0.5’lik bir etki gücüne sahip
olduğunu düşünürsek, petrol fiyatları ile büyüme arasında bir korelasyon
olduğunu daha iyi idrak ederiz. Büyüme noktasında farklılık ekonomilere göre
elbette değişkenlik gösterecektir. Çin ve Hindistan’ın petrol fiyatları karşısında
korelasyondaki yerleri ile hali hazırda en fazla petrol tüketimi yapan
Amerika’nın yeri ciddi farklılıklar içermektedir. Çin ve Hindistan bu artışlardan
en fazla zararı görecek olan ülkelerin başında gelmektedir.
Amerika’yı avantajlı çıkaran diğer bir durum Çin ve Hindistan’dan farklı olarak
aynı zamanda petrol üreticisi olması. Güvenlik rezervlerinin dışında, ABD ülke
içi petrol fiyatlarına kısa dönem müdahaleler yapacak kadar yerli üretime
sahip. Daha da önemlisi Çin ve Hindistan’ın, petrol fiyatından ziyade asıl
düşünmeleri gereken mesele en büyük müşterilerine arz ettikleri ürünlerin
fiyatlarının ne olacağı konusu. 1992’de Amerika Avrupa Birliğinin 15 ülkesinin
toplamıyla yaptığı ticarette 9 milyar Dolar ticaret fazlası veriyordu. Aynı sene
Çin ile 18.3 milyar Dolar ticaret açığı bulunmaktaydı. 2004 Temmuz
rakamlarına göre Avrupa Birliği ile 99.8 milyar, Çin ile 138.7 milyar Dolar
ticaret açığı vermektedir. Başka bir deyişle bugün malum olan petrol fiyatları
artışında ilk olarak endişelenmesi gereken Amerika değil, Amerika’ya mal
arzını yapan ve ticaret açığı tablosunu ortaya çıkaran ekonomilerdir. Avrupa,
Çin, Japonya, Kanada ve Hindistan başta olmak üzere, bu açık dengesini
Amerikan devlet tahvilleri alarak, Doların değerini koruma yolu ile Amerika’ya
arz akışında ciddi pürüzlerin çıkmasını bizzat bu üretici ülkeler engelliyor.
Petrol Fiyatları
13
Doların değerini muhafaza endişesi ile 689 milyar Dolar Amerikan devlet
tahvili elinde tutan Japonya’dan sonra 164 milyar Dolarla ikinci gelen Çin zaten
ciddi bir enerji krizi yaşamaktadır. Yaşadığı çok hızlı büyümeden ve iç
tüketiminin ciddi bir şekilde artmasından kaynaklanan enerji krizine bir de
petrol krizinin eklenmesi Çin üzerine yapılan birçok tahmini kısa vadede boşa
çıkarabilir. Böylece, matematiksel modellerden ibaret olmayan büyümenin
tabiatının, kurulmuş ve yönetilen ekonomi-politik düzen karşısında çok fazla
bir şansı olmadığı da bir kez daha doğrulanmış oldu.
Petrol ani ve siyasi ambargo dönemleri hariç, tedrici bir şekilde ambargo
dönemleri fiyatlarını bile geçmiş olmamasına rağmen küresel kapitalizmin
üretici olamayan safında yer alanlar için hayati bir mesele olmaktan çıkmış
bulunmaktadır. Bu sorunun elbette 15 Eylül’de toplanacak olan ve dünya
petrolünün üçte birinden fazlasını arz eden OPEC bakanları tarafından
halledilemeyeceği de aşikârdır. Özetle, petrol fiyatlarındaki artış küresel
Kapitalist sistemin merkezini değil tam aksine periferisini vurmaktadır.
Periferinin aldığı bu darbelerden merkezin ne kadar etkilendiği ya da ne kadar
rahatsız olduğunu tartışmak bizce doğru suali sormak olacaktır.
Ham petrol fiyatlarının 70 Doları görmesi ile birlikte dünya piyasalarında yeni
bir kriz spekülasyonlarından başlayan felaket tablolarından tedirginliğe gerek
olmadığını söyleyen birçok farklı tepkiler geldi. Öncelikle şu can alıcı suale
cevap bulmak durumundayız: Petrol fiyatlarındaki yükseliş doğal bir hareket
midir? 15 yıl önce ile bir mukayese yapıldığında bugün dünya piyasasına arz
edilen petrol miktarı azalmamış aksine artmıştır. Gerek Rusya, gerek Venezuela
ve gerekse de Orta Asya’nın değişik bölgelerinden daha fazla pompalanan
petrol bizlere arzın azalmadığını aksine arttığını göstermektedir. Yaşanan ciddi
bir talep artması (Çin, Hindistan) olduğu da muhakkaktır. O halde yaşanan
ekonomik bir sorun mudur, yoksa tamamen siyasî bir sonuç mudur?
Petrol Fiyatları
3.
14
Petrol Fiyatları Baskısı Altında Dünya
Ekonomisindeki Son Gelişmeler
Sanayileşmiş Ülkeler
ABD
Katrina sonrasında ortaya çıkan ilk verilere göre Amerika Birleşik Devletleri
ekonomisinin fırtınalardan beklenildiği gibi olumsuz etkilenmediği görülüyor.
Eylül ayında tarım dışı istihdam 35 bin düşerken işsizlik oranı yüzde 5.1’e
çıkmasına karşın geçen yılın aynı ayına göre iyimser veriler olarak görülebilir.
Bütün bunların neticesinde ekonomik büyümenin ikinci çeyrekteki gibi benzer
sonuçla 3.3’lük bir oranda gerçekleşeceği bekleniyor. Hane halkının taşıma ve
ısınma harcamalarının kış dönemlerinde artış göstermesine rağmen bu
dönemdeki büyüme beklentileri çok iyimser değiller. Bu bağlamda tüketim
tarafına bakıldığında ise kış döneminin etkileri ortaya çıkıyor. Netice itibariyle
2005 yılının son çeyrek büyümesinin, kamu tüketimi ve harcamalarındaki
ivmeye rağmen yüzde 2.5 seviyesine düşmesi bekleniyor. İkinci çeyrekle birlikte
ABD iç talebinde güçlü işaretler bulunurken bu durum enflasyonun yukarı
yönlü hareketi açısından önemli ipuçları barındırıyor. ABD merkez bankasının
açık piyasa komitesinin Eylül ayındaki toplantısında atıl(yedek) kapasite ve
yüksek enerji fiyatlarının 2006 yılında çekirdek enflasyonun beklenildiğinden
daha fazla yukarı yönlü baskı yapacağına dikkat çekti. Fed’in dikkat çektiği bu
nokta esasında para politikasının daha da sertleşeceği yönünde açık mesajlar
içeriyor. Bununla birlikte artık piyasalar faizlerinin 2005 yılının ilk yarısında
yüzde 5’e ulaşacağı konusunda daha ciddi davranmaya başladılar.
Grafik 9
Petrol Fiyatları
15
Gelecek yıl, ev fiyatlarında keskin bir ayarlama olursa yüksek faiz oranları
kişisel
tüketim
ve
ekonomik
aktivite
üzerinde
ciddi
olumsuz
etkiler
yaratabilecek. Amerika Birleşik Devletlerinin belli bölgelerindeki bir eve sahip
olma maliyeti 1989 yılındaki yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Yeni ev
satışlarıyla ilgili göstergeler ve emlak piyasasında düşük faizle borçlanmalar
piyasaların daha yüksek faizlere karşı direnç gösteremeyeceğini destekliyor.
Tablo1
Diğer taraftan diğer önemli bir risk unsur ise ABD Dolarının durgun seyri
olarak görülüyor. ABD Doları 2005 yılında yüksek ekonomik büyüme artan
faizler tarafından desteklenmesine karşın dış ticaret dengesi bu durumu ters
yönde etkilemeye devam ediyor. Ağustos ayında 59 milyar Dolar açık veren dış
ticaret dengesi Doları küresel düzeyine önemli etkiler yapıyor. Dolar için daha
önemli bir noktaysa artan petrol fiyatlarının Asya ülkeleri Dolar rezervlerini
küçültme niyetleri olarak dikkat çekiyor. Asya ülkelerinin ihracatlarını devam
ettirebilmek amacıyla Doları desteklemeye devam etmelerine karşın yetkililer
artan petrol fiyatları nedeniyle parasal varlıklarında çeşitleme yapmayı
düşünmeye başladılar.
Grafik 10
Petrol Fiyatları
16
Bu noktada OPEC’in tahminlerine göre 2005 yılında dünya ekonomisi yüzde
4.2 büyürken 2006 yılında bu büyüme yüzde seviyesinde gerçekleşecek. Diğer
taraftan dünya ekonomisinin itici gücü olan ABD ise OPEC’in tahminlerine göre
sırasıyla 2005 ve 2006 yılında 3.5 ve 3.1 oranında büyüyecek.
Japonya
Bu yılın ilk çeyreğinde yüksek ekonomik büyüme performansı gösteren
Japonya’nın, üçüncü çeyrekle birlikte bu performansında gerileme bulunuyor.
2005 yılının ilk yarısında iç talepteki canlanmayla yüzde 4.5 oranında büyüyen
Japonya üçüncü çeyrekte enerji fiyatlarında yaşanan artışla birlikte tüketici
güveninde kısmi bir bozulma yaşadı. Çalışan gelirlerindeki artışa karşın kişisel
tüketimdeki düşüklük nedeniyle Japonya’nın GSYİH büyümesi yüzde 1 ila 2
arasında kalması bekleniyor. Diğer tarafında şirket göstergelerine bakıldığında
ise beklentilerin altında gelişmelerin yaşanması dikkat çekiyor. Japonya
Merkez Bankası’nın ifadesine göre şirketlerin üretim ve üretim harici sektörler
bazında karlarında beklenenin altında sonuç verdikleri ifade ediliyor. Şirket
karlarının özellikle artan enerji maliyetlerinden derinden etkilenmesi fiyat
marjlarının düşmesine neden oldu. Ancak bütün bunlara karşın şirketler
yatırım yapmaya devam ediyor. Bu bağlamda 2005 mali yılında sermaye
harcamaları yüzde 6.8 oranında artış gösterirken bu artış özellikle küçük şirket
yatırımlarından geldi. Doğal olarak üçüncü çeyrek Japon ekonomik büyümesini
durdursa da Japonya ekonomik büyüme açısından şimdilik uygun bir yolda
hareket ediyor. Özellikle deniz aşırı talep beklenildiği gibi dördüncü çeyrek
ekonomik büyümesine olumlu katkı sağlarken Ağustos ayı ihracatı yıllık bazda
yüzde 9’luk bir büyüme gerçekleştirdi.
Diğer taraftan petrol fiyatında yaşanan hızlı artış 2005 yılı sonuna doğru
enflasyon oranlarında artışı gündeme getiriyor. Japon Merkez Bankası’nın
Ekim ayı değerlendirmesi fiyatlardaki durgun seyirle birlikte iç ve dış talep
büyümesi yönündeki beklentilerde ortak bir yargının var olduğunu ifade
ederken banka ortaya çıkan bu gelişmelere 2006 yılında para politikasında
değişikliğe giderek yanıt verdi. Mevcut para politikası para arzını kontrol
etmeye çalışırken 2006 yılıyla birlikte BOJ faiz oranı hedeflemeye geçmeyi
planlıyor. Merkez Bankasının para politikasındaki değişiklik bir yana iç
talepteki canlanmaya rağmen ABD ve Çin ekonomilerinde 2006 yılında
yavaşlama eğilimleri Japonya ekonomisinin en önemli bir risk unsuru olarak
karşısında duruyor. Bununla birlikte yüksek enerji fiyatları maliyetlerde artışa
neden olurken düşmüş kar marjlarının ekonomiye katkısı sınırlı düzeyde
gerçekleşiyor.
Euro Alanı
Yapılan birçok çalışma ve araştırmaya göre Euro alanı 2005 yılının üçüncü
çeyreğinde geçmiş dönemlere göre yüksek bir büyüme sergileyecek. Yüksek
enerji fiyatlarından iş dünyası olumsuz yönde etkilenirken Ağustos ayında 97.8
oranında çıkan Avrupa Birliği Birleşik göstergeleri Eylül ayında 98.6 oranında
gerçekleşirken bu artış art arda dördüncü artış anlamına geliyor. Üretim
sektöründe yaşanan hızlı yükselmeyle birlikte bütün sektörlerde ciddi bir
gelişme görülüyor. Tüketici tarafına gelindiğinde ise Ağustos ayında perakende
satışların yukarı yönlü hareket etmesine karşın tüketim kanadının sınırlı
Petrol Fiyatları
17
kaldığı görülüyor. Perakende ticaret satışları 2004 yılına göre iyileşme
göstererek yüzde 2 arttı.
Bu yılın son çeyrek dönemi ile ilgili olarak şirketler iyimser olmasına karşın
hane halkı bütçeleri artan fiyatlar karşısında ciddi bir mücadele veriyorlar. Yaz
ayları yüksek petrol fiyatlarıyla birleşmesi sonucunda enflasyon görünür bir
şekilde artış gösterirken Euro’da yaşanan gerileme de reel gelirler üzerinde
ciddi bir baskı oluşturdu. Bu noktada Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon
artması yönündeki kaygıları artarken birçok piyasa uzmanı Avrupa Merkez
Bankası’nın uzun zamandır yüzde 2’de tuttuğu faiz oranını artıracağını tahmin
ediyor.
Gelişmekte Olan Ülkeler
Bu yılın ikinci çeyreğinde Rusya ekonomisinin ilk çeyrekteki yüzde 5,1 oranlık
büyümesini yüzde 6,1 oranında artış takip etti. Özellikle ticarette yaşanan hızlı
artışı taşıma ve iletişim sektörü takip etti. Toplam sanayi üretimi yılın ilk
yarısında yüzde 4 artarken bu büyüme oranının arka planında geçen yılın
haziran ayına göre yüksek çıkan sanayi üretim rakamları yer alıyor. Bununla
birlikte yüksek petrol fiyatları petrol gelirlerinde yirmi milyar Dolar üzerinde
artış yaparak istikrar fonunun değerinin artmasına neden oldu. İlk sekiz ayında
istikrar fonu 29 milyar Dolara çıkarken yılsonunda 53 milyar Dolar olacağı
tahmin ediliyor. Mal ticaretinde fazla ilk üççeyrekte 140 milyar Dolara
ulaşırken toplam cari işlemler fazlası 98 milyar Doları buldu. Maliye tarafında
ise iyimser gelişmeler devam ederek bütçe fazlası Ağustos ayında GSYİH’nın
yüzde
10,2’sine
ulaştı.
Son
olarak
sosyal
güvenlik
sisteminde
yüksek
harcamaların varlığına rağmen yüksek petrol fiyatları GSYİH’nin yüzde 8’i
kadar fazla üretiyor.
Öte yandan dünyanın parlayan yıldızı olan Çin 2005 yılının ilk yarısında geçen
seneye benzer bir büyüme gerçekleştirerek yüzde 9,5 büyüdü. Kamu bazı
sektörleri ele geçirmesine rağmen yatırımlar ekonomik büyümenin en önemli
nedeni oldu. Deflasyon kaygısı Çin’de büyüse de yüksek enerji fiyatları bu
durumun önündeki en büyük engeller arasında yer alıyor. Çin gibi Hindistan da
son yıllarda hızlı bir gelişme gösteren ülkeler arasında yer alıyor. Güncel veriler
Hindistan’ın ikinci çeyrekte yüzde 8,1 oranında büyüyeceğini gösterirken Asya
ülkeleri için en önemli risk iç talepteki durgunluk olarak görülüyor. Diğer
taraftan Güney Amerika ekonomilerinden Brezilya’nın bu yılı biraz durgun
geçireceği tahmin ediliyor. Birçok beklenti 2005 yılı ekonomik büyümesinin
2004 yılında düşeceği yönünde birleşiyor.
Dünya Geneli Petrol 2005 Öngörüler ve Beklentiler
Bu yılın ortaları itibariyle 1990 yılından beri görülen en yüksek seviyelerine
ulaşan ham petrol fiyatları; global bazlı pek çok referans noktalarında gelecek
dönemlere ait tahminleri birer muamma olmaktan öteye geçemiyor.
Dünya petrolünün üçte ikisine sahip olan petrol ihraç eden ülkelerden Orta
Doğu ülkelerindeki siyasi istikrarsızlığa ek olarak Orta Doğu’daki muhtemel
terör potansiyeli ve Amerika Kıtasında gözlenen doğal afetlerin de olumsuz
etkileriyle ABD'deki petrol stoklarının öngörülenden daha hızlı azalmasının
yarattığı endişelerle petrol fiyatlarının yükselmesini sürdürdüğü görülüyor.
Petrol Fiyatları
18
Global ekonominin oynak bir zeminde ilerlemesi ise petrol talep miktarının
seyrinin uzun vadede tahmin edilmesini oldukça güçleştiriyor. Bu yüzden OPEC
2005 yılı içerisinde toplam petrol talep projeksiyonunu 6 kez revize etmek
zorunda kaldı. OPEC’in Ekim ayında yayınlanan raporuna göre toplam petrol
talebi büyümesinin 1,2 mv/g ile 1,4 mv/g arasında gerçekleşeceği tahmin
ediliyor. Talepte yıllık olarak büyüme rakamları ise 82.26 mv/g olarak tahmin
ediliyor.
Petrol Talebi Toparlanacak
Global diğer tüm referanslar gibi OPEC raporu da gelecek dönem toplam
talebin azalacağının kanıtları olduğunu vurguluyor ve bu azalışın bu yılın sonu
itibariyle artacağını söylüyor. Rapora göre ekonomiler petrol talebini azaltmak
için anahtar petrol ürünlerinin fiyatlarını artırıyorlar. Örneğin Endonezya’nın
bu yılın Eylül ayında fiyatları yaklaşık olarak yüzde 126 oranlarında arttırdığı
görülüyor. Özellikle gelir düzeyi düşük kesimler tarafından fırınlarda kullanılan
Kerosen’in fiyatı yüzde 185 artarken benzin fiyatının yüzde 87 olarak arttığı
vurgulanıyor. Tıpkı Endonezya’da olduğu gibi diğer ülkelerde de fiyatların
artmasına bağlı olarak petrol talebinin toparlanacağı öngörülüyor. Ancak
gelecek dönemlerde petrol tüketimi üzerine etkileri olabilecek diğer dışsal
etkileri şimdiden kestirmek oldukça güç.
Grafik 11
Global
ekonominin
entegrasyon
ihlalleri
geleceğiyle
vb.
gibi
ilgili,
cari
açık,
muammaların
tasarruf
paradoksları,
ağırlığının
hissedilmeyi
sürdürmesine rağmen büyümenin sağlıklı bir seyir izleyerek yüzde 4,24
oranlarında olduğu görülüyor. Büyümede gözlenen bu rakam ise gelecek
döneme ait bazı belirsizliklerin bertaraf edilmesine katkıda bulunuyor. Tabi
Petrol Fiyatları
19
büyümenin sağlıklı görünen tablosunda ABD’yi dışarıda bırakmak gerekecek.
Tam olarak Katrina ve Rita’nın büyüme üzerinde mutlak etkilerinin oranları
tartışılsa da büyüme rakamlarında Katrina ve Rita’dan sonra ikinci yarıyılda
yüzde 1’lik bir fark olacağı öngörülüyor. ABD’nin büyümesi ilk çeyrekte yüzde
3,5 olarak açıklanmıştı.
Grafik 12
OECD Ülkeleri
OECD ülkelerinde geçen yıl 2005 yılı için tahmin edilen petrol tahmin
oranlarında dünya genelinde son gelişmelerle birlikte yüzde 2 ile 3 arasında bir
değişiklik olduğu gözleniyor. OECD ülkelerinin toplam petrol talebi dünya
geneli petrol talebinin yüzde 60’ını temsil ederken, yıllık bazda 2005 için
tahmin edilen 1,2 mv/g büyüme tahmininin ancak 0,30’una ulaşabildiği
gözleniyor. Bölgesel olarak OECD ülkeleri değerlendirildiğinde; kasırgalara
bağlı olarak Kuzey Amerika ülkelerinin petrol taleplerinde bir gevşeme olduğu
görülüyor. Bu değişimin gözle görülür bir şekilde verilere yansıdığı gözlenirken,
Eylül
ayı
tahminlerine
göre
gelecek
dönemde
bu
bölgede
yeniden
yapılandırılmalarla ve daha sonrasında talep artışlarının olacağı konusunda
görüş birliği hâkim. Doğu Avrupa’ya gelince; Avrupa genelinde ekonomik
hantallık devam ediyor ve hantallık doğal olarak petrol talebine de yansıyor.
Doğu Avrupa için yapılan öngörülerde petrol talebinde gözle görülür bir
revizyona gitmelerine gerek kalmadığı bile anlaşılabilecek durumda olduğu
belirtiliyor. Ancak yine de gelecek dönemler için büyüme oranına bağlı olarak
petrol talebinde artış olacağı hesaplanıyor. Asya Pasifik Bölgesi Global
ekonominin en dinamik bölgesi olması itibariyle gelecek dönemde OECD Asya
Pasifik Bölgesi petrol talebinin en fazla oranda artacağı yer olarak karşımıza
Petrol Fiyatları
20
çıkıyor. 2005 kapsamında, yıllık bazda gerçekleştirilen öngörüde petrol
talebinin yüzde 0,09 ile 1,06 mv/g oranlarından yüzde 8,62 oranlarına artacağı
tahmin ediliyor.
Genel olarak OECD ülkelerinin petrol iç talepleri ürünler yönünde ele
alındığında yılın ilk yarısında talepte yüzde 0,47’lik bir artış olduğu görülüyor.
Önceki projeksiyonda daha fazla beklenen talep artışının az olmasıyla yüzde
0,21 mv/g kazanç elde edildiğini gösteriyor. Bu kazancın daha fazla
olmamasının nedeni ise LPG ve bir noktaya kadar benzin ve yakıt ürünlerinin
tüketiminin azalmasına rağmen benzin/dizel, kerosen, ve naftalin tüketiminin
seviyelerinin durumu olarak açıklanabilir.
Gelişmekte Olan Ülkeler
Dünya geneli petrol geneline kuş bakışı bir göz atıldığında, Asya-Pasifik
Bölgesinde Gelişmekte olan ülkelerin petrol taleplerinin az da olsa azaldığı
görülüyor. Ancak bölge için söylenebilecek en iyimser gözlem; yılın ilk
yarısında yüksek petrol fiyatlarına rağmen petrol talebinin artmaya devam
etmesiydi. Bölgenin büyüdüğünün, büyümeye devam edeceğinin sinyallerinin
algılanması için bir takım göstergelere katkısı olduğu kaçınılmaz oluyor.
Aslında bu durum oldukça garip ya da bir bilmeceden ibaret, yılın ilk yarısının
rakamlarına göre, Gelişmekte olan ülkelerin toplam petrol talebinin artışının
0,71 mv/g’den toplam 22,1 mv/g’e yükseleceği tahmin ediliyor. Diğer bir
ifadeyle toplam talebin yüzde 60 artacağı tahmin ediliyor. Dünya genelinde
görülen petrol fiyatlarında gözlenen artışa rağmen ve bu artışla birlikte
ekonomilerin kısmi olarak büyüme rakamlarına etkisine rağmen, Asya Pasifik
Bölgesinin gelişmekte olan ülkelerinin büyümeye devam etmesiyle birlikte
yüksek fiyatlara rağmen petrol talebinin artması geleceğe yönelik tahminleri
oldukça güçleştiriyor. Bu noktada öne çıkan modellerde göze çarpan diğer bağlı
değişkenlerden
takınacakları
biri
de
tavırları
hükümetlerin
kestirmek
artan
oldukça
petrol
zor.
fiyatları
Örneğin
yıl
karşısında
ortalarında
hükümetler artan petrol fiyatları karşısında sübvansiyonları kaldırmak zorunda
kalmışlardı.
Gelişmekte olan ülkeler arasında ekonomik dinamikliğiyle öne çıkan Çin ise,
2004 yılı rakamlarına göre petrol ürünleri talebinde azalma olan ülkeler
arasında dikkatlerin üzerine çekilmesine neden oluyor. Ocak- Ağustos ayı
rakamları, 2004 yılına göre yüzde 40 civarında bir azalma sergiliyor. Ham
petrol tarafında ise ticaret dengesinde yüzde 7’lik bir azalma gözleniyor.
Büyüme rakamlarının yüksek ve Çin’in gelir elastikiyetinin yüksek olmasına
rağmen
petrol
ticareti
dengesinin
ve
petrol
ürünlerine
olan
talebin
performansında düşüş sergilemesinin temelinde ise Çin’in iç talebinde gözlenen
azalışla birlikte tüketime yönelik talebin düşüklüğü olduğu gözlemleniyor.
Yapılan değerlendirmelere göre Çin’in 0,35 mv/g civarında petrol talebinde
canlandırma gerçekleştirmesi gerekiyor. Çin ile iyimser yaklaşım ise Ay Yılı
döneminde olması talebi destekler nitelikte olacağı tahmin ediliyor.
Petrol Fiyatları
21
Gelecek Yıl İçin Tahminler
Aylık petrol piyasaları raporuna göre gelecek yıl OECD ülkelerinin petrol
talebinin yüzde 0,47 mv/g ya da yüzde 0,94 civarında artacağı tahmin ediliyor.
Diğer bir ifadeyle OECD ülkelerinde petrol talebi 50,24 mv/g miktarında
artacak. Her zaman olduğu gibi Kuzey Amerika toplam taleple birlikte yüzde 80
oranlarında ilerleme sağlayacak. Petrol talebinde büyüme sağlayacak diğer
ülkeler ise, Doğu Avrupa ve OECD Pasifik Bölgesi, bu bölgelerin yüzde 0,4
oranlarında talepte artış kaydedecekleri tahmin ediliyor. Gelişmekte olan
ülkelerde ise petrol talebi artış seviyesi geçen yıl 1 mv/g olarak tahmin
edilmişti, Bu yıl sonu itibariyle 0,7 mv/g olarak hesaplanan talep artışının
gelecek yıl yüzde 0,57 mv/g ya da yüzde 2,6 oranında diğer bir ifadeyle 22,68
mv/g oranlarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
Gelecek yıl Asya-Pasifi
Bölgesinin, OECD ülkelerinin toplam büyümesinin yüzde 50’lik kısmını
gerçekleştireceği tahmin ediliyor. Son olarak Çin ve Eski Sovyet Bölgesinde
petrol talebinin 0,35 mv/g ve 0,07 mv/g oranlarında büyüme gerçekleştireceği
düşünülüyor.
Dünya Petrol Arzı
OPEC Harici
OPEC Harici ülkeler Amerika ekonomisinin seyrine bağlı olarak bir takım
petrol arzı tahminlerinde revizyona gitmek zorunda kaldılar. OPEC Harici
ülkeler geçen yıl rakamlarına göre 2005 yılında 50,30 mv/g artacağı tahmin
ediliyordu. Geçen ayın açıklanan rakamlarına göre 113.000 v/g beklenenin
altında bir arz rakamına ulaşıldığı gözlemleniyor. 2005 yılı bitimine doğru ise
OPEC harici ülkelerin ve geleneksel üretimlere devam eden rafinerilerin yüzde
0,7 oranında arzlarını artırmaları bekleniyor. Yılın ilk çeyreğine göre deflate
edilen değerlerde OPEC harici ülkelerin arz ölçeklerinde üçüncü ve dördüncü
çeyrek için 127.000 v/g ile 331.000 v/g arasında negatif yönlü revizyon
görülüyor. Negatif yönlü revizyon Meksika Körfezi ve İngiltere üretimlerinde
gözlenen yavaşlaması daha fazla olması bekleniyordu ancak Avustralya ve bazı
gelişmekte olan ülkelerin üretimlerini artırmalarıyla azalan arzın daha fazla
aşağıya çekilmesi dengelenmiş olduğu gözleniyor.
OECD
2005’in sonlarına doğru OECD ülkelerinin üretimi 0.71 mv/g oranlarında
azaltması bekleniyor. Diğer bir ifadeyle OECD ülkelerinin petrol üretiminin
20,56 mv/g azalması bekleniyor. Böylece geçen yıl tahmin edilen rakamlara
göre 170.000 mv/g’lük bir revizyona gidildiği görülüyor. OECD ülkelerinin
genelinde arz yönünde bir daralma gözlense de Danimarka’nın üretiminin
performansından gelen olumlu haberler ve Norveç üretiminin toparlanmasına
ek olarak Avustralya üretiminin beklenenden fazla olması bir takım iyimser
beklentilerin oluşmasını sağladı.
Ancak yine de Meksika Körfezini vuran kasırgaya ek olarak İngiltere’nin petrol
üretimindeki performans düşüklüğünün OECD ülkeleri ve OPEC harici
ülkelerin toplamda tüm performanslarına yansıdığı görülüyor. Bu bölgelerde
dikkat çeken en önemli gelişimlerden birinin de petrol üretimlerinin
Petrol Fiyatları
22
dengelenme çabaları olması iyimser yaklaşımına rağmen bölgede üretilen
petrol fiyatlarının kalitesinde bir azalma olacağı tahmin ediliyor.
ABD
Katrina ve Rita’dan sonra herkesin özellikle merak ettiği konu, gelecek dönem
ABD’nin petrol üretimi konusuydu. ABD için yapılan tahminler şu anda
tamamen Meksika Körfez’inin onarılmasına bağlı olarak şekilleniyor ki, durum
şu anda bir muammadan ibaret. Rakamlar ise geçen yılın aynı dönemine göre
üretimin 310.000 mv/g azaldığını gösteriyor. Geçen ay yapılan revizyonla
birlikte 2005’in dördüncü çeyreğinde 250.000 v/g’lük bir azalma olacağı
tahmin
edilmekteydi.
Kasırganın,
tahminlerde
oldukça
muhafazakar
davranılmasına yol açtığı görülüyor. Diğer yandan Katrina’ya bağlı olarak 2005
yılında, Eylül ayı için 750.000 v/g, Ekim için 350.000 v/g, Kasım için 200,000
v/g ve Aralık için 150.000 v/g miktarlarında toplam kayıp olacağı tahmin
edilmekteydi. Son verilerle birlikte güncellenen tahminler ise şöyle; Eylül
ayında kayıp 1.1 mv/g olarak açıklandı. Ekim ayı için kaybın 1 mv/g olacağı
tahmin edilmişti. Sırasıyla aylara göre tahminler ise; Kasım ayı için 750.000
mv/g ve Aralık ayı için 400.000 v/g olarak açıklandı. Katrina’dan sonra
gözlenen kayıplardan dolayı 2005’in dördüncü çeyreği rakamları için yeni bir
revizyona gidilme ihtiyacı duyuldu ve 2005 yılı için üretim azalışının 221.000
v/g ile 450.000 v/g olacağı tahmin ediliyor. Böylece ABD’nin toplam talebinin
2005’in üçüncü çeyreği için 7.14 mv/g olacağı ve dördüncü çeyrek için 6.6/
mv/g’e ineceği tahmin ediliyor. Tüm yıl boyunca ise toplam üretimin 7,34
olacağı ve 2004 rakamlarına göre yaklaşık 300.000 v/g azalacağı tahmin
ediliyor.
Rapor hazırlandığı dönemde yaklaşık 1 mv/g’lük hacme sahip Meksika
Körfezinin kapalı olması ki bu miktarın yüzde 80’lik kısmı New Orleons-Houma
bölgesine ait; gelecek dönem için yapılan tahminleri işin içinden çıkılmaz bir
hale sokuyor. Kıyı kesiminde onarım çalışmaları devam ediyor ve bu
çalışmaların üç aydan önce tamamlanması imkânsız gibi görünüyor. Buna bağlı
olarak kıyı kesiminde üretimin yüzde 35 civarında etkileneceği tahmin ediliyor.
Öte yandan diğer yüzde 25’lik kısmın sahil ötesinden çıkarılan petrol
platformlarının hasar görmesinden etkilendiği görülüyor ve sahil ötesi
platformların 8 aydan önce tamamlanmayacağı belirtiliyor.
Kuzey Amerika’nın diğer bölgelerinde, Kanada ve Meksika için petrol arz
oranlarında
herhangi
bir
değişiklik
olmadığı
görülüyor.
2005
yılında
Meksika’da petrol arzının 3.77 mv/g olacağı tahmin ediliyor. Geçen yıla göre bu
rakamın 70.000 v/g düştüğü görülüyor. Bu noktada dikkatleri çeken bir tahmin
geliyor; hasarların rafinerilere verdiği hasar nedeniyle Amerika’nın petrol
talebinin azalmasına bağlı olarak, gelecek dönemde Meksika’nın en büyük
petrol üreten şirketi Pemex’in petrol üretimini yüzde 10 azaltması bekleniyor.
Bu nedenle talepte meydana gelen gevşeme nedeniyle, Meksika petrol
üretiminin negatif yönlü potansiyeli olduğu algılanıyor. Kanada’da ise
pozisyonda pek fazla bir değişiklik olduğu görülmüyor. Kanada’nın üretimi
geçen yılın rakamlarına göre neredeyse aynı. Kanada’nın toplam petrol arzının
2005 yılı için 3.05 olacağı tahmin ediliyor. Bu rakam geçen yıla göre sadece
20.000 v/g olarak değişmiş. Kanada’da bazı petrol şirketlerinin hasara
Petrol Fiyatları
23
uğramasının toplam arzı etkileyebilecek kadar önemli olmadığı görülüyor.
Böylece tahminlere bunların yansıtılmadığı algılanıyor. Bu yılın sonunda
hayata geçirilmesi beklenen Beyaz Gül projesinin arz halkasına eklenmesiyle
gelecek dönem için yaklaşık 100.000 v/g petrol üretiminde artış bekleniyor.
Böylece geçen yıl 3.05 mv/g olarak tahmin edilen petrol üretiminin 2005 yılı
için toplamda 3.17 mv/g’ü görebileceği tahmin ediliyor. Bu yılın başında 2005
için tahmin edilen 3.00 mv/g’e göre Kanada’nın pozisyonunun iyi olduğu
söylenebilir.
OECD Avrupa
OECD Avrupa Bölgesi toplam petrol arz miktarı yaklaşık 5.82 mv/g olarak
tahmin ediliyor. Geçen yıl rakamlarına göre 300.000 v/g civarında bir azalış
olduğu gözleniyor. 2005’in ilk döneminde arz yönünde gözle görülür bir
performans düşüklüğü algılanıyordu. Düşük performansla birlikte revize edilen
yeni rakamlara göre OECD Avrupa Bölgesi arz yönünde Ağustos ayından
itibaren
200.000
v/g
civarında
bir
azalış
gösterecek.
OECD
Avrupa
Bölgelerinde önemli üretim merkezi olan Norveç’in bu yıl için üreteceği toplam
petrolün 3.06 mv/g olacağı tahmin ediliyor. Bu rakam geçen yıl ki rakamlardan
120.000 v/g azaldığını gösteriyor. Norveç’te petrol üretiminde gözlenen
yavaşlamanın nedeninin ise; hasarlarla birlikte vakit kaybettiren onarımların
beklenmedik bir zamanda yapılma mecburiyetinde kalınması olduğu görülüyor.
Dikkat çeken önemli nokta ise onarım çalışmalarının zorunlu olarak uzun
sürecek olması problemlerin 2006’ya da yansıyacak olacağı sinyallerini veriyor.
Asya-Pasifik
Asya-Pasifik Bölgesinde petrol üretiminin 580.000. v/g olacağı tahmin ediliyor.
Geçen yıla göre Asya-Pasifik Bölgesinin petrol üretimini 30.000 v/g artırdığı
görülüyor. Bu artışın nedeni ise Avustralya’nın petrol üretiminde sergilemiş
olduğu performans olarak karşımıza çıkıyor. Avustralya’nın 2005’in ikinci
yarısında resmi olarak açıklanan beklenen rakamlardan 71.000 v/g daha fazla
üretim
yapması,
Asya-Pasifik
Bölgesinde
diğer
bazı
ülkelerin
düşük
performansına rağmen dengenin nedenini açıklıyor.
Gelişmekte olan ülkeler
Gelişmekte olan ülkelerin petrol üretimlerinin de biraz arttığı görülüyor.
Gelişmekte olan ülkelerin 2005 yılı tahminleri 12,53 mv/g idi. Bu rakam geçen
yıla göre 620.000 v/g arttığını gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerde dikkat
çeken nokta ise, herhangi bir dengelemenin söz konusu olmadığı yani bölge
kolektif olarak birlikte üretimlerinin arttığının gözlenmesi olarak karşımıza
çıkıyor. Gelişmekte olan ülkelerde performansıyla göze çarpan ülkeninse pek
çok
alanda
ekonomisinin
dinamikliğinden
söz
ettiren
Malezya
olduğu
görülüyor.
Düşük performansıyla dikkat çeken ülke ise Çad. Çad’da büyük umutlarla
başlanan
Doba
projesinden
beklenen
performansın
elde
edilememesi
tedirginlik oluşturmaya devam ediyor. 2003 yılında başlayan Doba projesinde
hedef aylık 220.000 v/g petrol üretmekti. Ancak Mayıs ayından itibaren 5-6
aylık periyotta ancak 900.000 v/g petrol piyasada değerlendirildi. Bu rakam
Petrol Fiyatları
24
normal olması gereken miktardan 160.000 v/g ile 190.000 v/g civarında
kapasitesinin altında kullanıldığını gösteriyor.
Diğer Bölgeler
Eski Sovyetler Birliği Bölgesi üretimi biraz artmış gözüküyor. Bu artışlarla
birlikte Eski Sovyet Birliği Bölgesinin toplam petrol üretiminin 11,56 mv/g
olacağı tahmin ediliyor. Bu rakam gelecek yıla göre 0.41 mv/g artmış anlamına
geliyor. Geri kalan bölgelerde Avrupa ve Çin’in petrol üretiminde bir değişiklik
yok. Bu iki bölgede toplam üretimin 3.79 mv/g olacağı tahmin ediliyor.
Değişikliğin ise 140.000 civarında olacağı tahmin ediliyor. Rusya’da ise üretim
tahmin edilen şekliyle devam ediyor. Geçen yıla göre gözle görülür bir
değişiklik yok. Rus petrolünün bu yıl sonu itibariyle 200.000 v/g artışla
toplamda 9,39 mv/g olacağı bekleniyor. Ancak Vladimir Putin’in yaptığı
açıklamada petrol üretiminin 2005 ve 2006 yıllarında normalden az olacağını
söylemesi, tahminlerin karışmasına neden oldu. Böylece 1 Kasım’dan itibaren
uygulanmaya başlayan tarifeler varil başına 24,6 Dolarla rekor seviyelere ulaştı.
Tarifelerle birlikte Yukos’la birlikte gelecek olan petrol üretiminde azalış
beklentisinin birleşmesi gelecek dönem için petrol üretiminin azalacağı
sinyallerini pekiştirmiş oldu. Diğer bir belirsizlik ise Gazprom ve Sibneft’in
birleşmesiydi. Tüm gelişmeler petrolün geleceğinin tahminini zorlaştıran
değişkenler olarak karşımıza çıkıyor.
Kafkasya Bölgesinde ise Azeri petrolünün beklenenden daha iyi performans
gösterdiği algılanıyor. Kazakistan için ise pek fazla değişen bir şey yok. Sonuç
olarak bölgede geçen yılın rakamlarına göre 38.000 v/g petrol üretimi artmış
durumda. Dikkat çeken en önemli gelişme Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattının 17
Kasımdan itibaren kullanılmaya başlaması olarak karşımıza çıkıyor. Ancak
birçok analizde petrol transfer işlemlerinin 2006’dan önce başlayamayacağı
belirtiliyor. Kazak Petrolü’nün 80.000 v/g artarak 1.26 mv/g olması bekleniyor.
Bu gelişmeyle birlikte 2005’in son çeyreğinde Kazak Petrol üretiminin 30.000
v/g
artacağı
tahmin
ediliyor.
Eski
Sovyetler
Birliği
Bölgesi’nden
Türkmenistan’da ise 217.000 v/g olarak tahmin edilen petrol üretiminin
197.000 v/g olarak açıklanması Türkmenistan’da bir performans düşüklüğü
olduğunu ortaya koyuyor.
2006 İçi Arz Tahminleri
2006 Yılında OPEC Harici ülkelerin petrol arzının 2005’e göre 1.27 mv/g
artarak ortalama 51.57 mv/g olacağı tahmin ediliyor. Bölgesel olarak en fazla
petrol arzını artıracak olan ülkelerin 0,44 mv/g ile Afrika ülkeleri olacağı
tahmin ediliyor. Afrika’dan sonra sırayı Eski Sovyetler Bölgesi ve Kuzey
Amerika izliyor. Eski Sovyetler Bölgesinin ve Kuzey Amerika’nın petrol arz
miktarları aynı her iki bölge arzının 0,34 mv/g artacağı tahmin ediliyor. Latin
Amerika 0.14 mv/g artırırken, OECD Avrupa ve Pasifik ve Orta Doğu
Bölgelerinin sırasıyla ortalama 70.000 v/g, 20.000 v/g ve 90.000 v/g azalacağı
tahmin ediliyor.
Petrol Fiyatları
25
2006 için önceki tahminlerde yapılan değişiklikler
2006 yılı için yapılan tahminlerde revizyona gidilmesinin en önemli nedenleri
arasında Kuzey Amerika’yı vuran kasırgalar geliyor. Amerika’da 2006 yılının ilk
çeyreğinde beklenen zararın 0,3mv/g olacağı tahmin ediliyor. Bu kayıpların
2006 yılı boyunca süreceği tahmin edilmekle birlikte yılın ikinci çeyreğinde
kayıplar birinci çeyreğe göre azalarak 0.2 mv/g’e ve sürekli kayıpların ise yıl
içinde ortalama 50.000 v/g olacağı tahmin ediliyor.
2005 yılı Arz-Talep Dengesi
2005 yılında arz-talep dengesinin; gerek kimi ekonomilerin hantallığı, gerek
beklenmedik olaylar ve politik bazı pozisyonlardan dolayı optimal olarak
kurulamadığı görülüyor. 2005 yılı talep yönünden gevşek göründüğü gibi, arz
yönünden de beklenenin yakalanamadığı bir gerçek. OPEC ülkeleri için ham
petrol talebi tahminlerin biraz üzerine çıkmış görünüyor. Tahmin edilen değer
28,7 mv/g iken artış 0.5 mv/g olarak gerçekleşti. Ancak yine de bu rakam daha
önce belirlenen miktardan 200.000 v/g daha az. Son haliyle OPEC arz-talep
dengesi konusunda talepten kaynaklanan aksama nedeniyle kapasitesini tam
olarak kullanamıyor. OPEC’in 2005 yılı için atıl kapasitesinin yüzde 8,5
oranında olacağı tahmin ediliyor. Bu rakam 2004 yılında yüzde 4,9 idi.
2006 Yılı İçin Arz-Talep Denge Tahmini
2006 yılı için OPEC için tahmin edilen petrol talebi 28,5 mv/g olarak
açıklanıyor. Bu rakam geçen ayın projeksiyonuna göre 0.4mv/g daha az. 2006
yılının ilk çeyreğinde OPEC’in petrol talebi 29,7 mv/g olacak, ikinci çeyrekte,
27,7mv/g, üçüncüde 28 mv/g ve dördüncü çeyrekte 28.8 mv/g olacağı tahmin
ediliyor.
2006 yılında OPEC için atıl kapasitenin yüzde 14 civarına gerileyeceği çünkü
hâla Irak’ta bu yönde bir gelişmenin olmadığı vurgulanıyor.
Petrol Fiyatları
26
Tablo 2
Petrol Fiyatları
27
Tablo 3
Tablo 4
Petrol Fiyatları
28
Tablo 5
Petrol Fiyatları
29
Tablo 6
Petrol Fiyatları
30
Tablo 7
Petrol Fiyatları
31
4. Petrol Krizleri ve Fiyat Dalgalanmaları
Ham petrol fiyatları diğer maddeler gibi arzda açık ya da fazlalık olduğu
dönemlerde inişli çıkışlıdır. 20. yüzyılda ABD petrol fiyatları, üretim veya fiyat
kontrolleri ile denetim altına alınmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası ABD petrol
fiyatları 2004 Dolarıyla ortalama 20.94 $/varil düzeyindedir. Fiyat kontrolleri
olmasaydı ABD’de petrol fiyatı ortalama 22.86 $/varil olan dünya fiyatlarını
takip ederdi. Savaş sonrası dönemde ham petrolün ABD ve dünya için ortalama
fiyatı 2004 Dolarıyla 17.18 $/varil idi. 28 Mart 2000’e kadar OPEC ham petrol
basket fiyatı için 22$-28$ fiyat bandının benimsenmesiyle, petrol fiyatları
sadece Orta Doğu’daki savaş nedeniyle 23.00 $/varil’e yükselmiştir.
Grafik 13
Uzun dönemde 1869’dan beri ABD petrol fiyatları 19.41 $/varil olan dünya
fiyatlarıyla karşılaştırıldığında ortalama 18.59 $/varil düzeyinde seyretmiştir.
Uzun
dönem
tarihi
bir
rehber
olarak
kabul
edilirse,
ham
petrol
endüstrisindekiler zamanın yarısında 15.17 $/varil’in altında bir karla
çalışabilecek şekilde yapılanmalıdırlar.
Ambargo öncesi dönemde, 1948 – 1960 arasında ham petrol fiyatları 2.50 $ ile
3.00 $ aralığındadır. 2004 Dolarıyla aynı dönemde ham petrol fiyatları 15 $ -
Petrol Fiyatları
32
17 $ arasında dalgalanmıştır. %20 fiyat artışı enflasyonla doğru orantılıdır.
1958’den 1970’e kadar fiyatlar 3.00 $/varil civarında sabit kalmıştır fakat reel
değerlerle ham petrolün fiyatı 16 $/varil’den 13 $/varil’e gerilemiştir. Uluslar
arası işlemci için ham petrol fiyatındaki azalma 1971 ve 1972’de ABD Dolarının
zayıflamasıyla artmıştır.
OPEC, 1960’ta İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezuela’dan oluşan 5
üye tarafından kurulmuştur. 1971 sonunda Katar, Endonezya, Libya, Birleşik
Arap Emirlikleri, Cezayir ve Nijerya birliğe üye olmuşlardır. Savaş sonrası
dönemde petrol ihraç eden ülkelerin ham petrolüne talep artmış fakat ham
petrolün varil bazında satın alım gücü %40 azalmıştır. Mart 1971’de güç
dengesi değişmiş, ham petrol fiyatlarını kontrol etme gücü ABD’den OPEC’e
geçmiştir.
Orta Doğu Arz Kesintileri
1972’de 3.00 $/varil civarında olan ham petrolün fiyatı 1974 sonunda 12.00
$/varil olmuştur. Suriye ve Mısır’ın 5 Ekim 1973’te İsrail’e saldırmasıyla
başlayan savaşta ABD ve birçok batılı ülkenin İsrail’e destek vermesi üzerine
petrol ihraç eden Arap ülkeleri üretimi günde 5 milyon varil azaltarak İsrail’i
destekleyen ülkelere ambargo uygulamıştır.
Arap Petrol Ambargosu esnasında ham petrol fiyatlarını kontrol gücünün
ABD’den OPEC’e geçtiğine dair şüpheler ortadan kalkmış, 6 ay içinde fiyatlar
% 400 artınca fiyatların arzdaki açığa karşı aşırı hassasiyeti ortaya çıkmıştır.
1974’ten 1978’e ham petrol fiyatlarının 12.21 $/varil ile 13.55 $/varil arasında
sakin bir seyri olmuştur. İran devrimi Kasım 1978 ile Haziran 1979 arasında
günlük 2 ila 2.5 milyon varil petrol kaybıyla sonuçlanmıştır. Irak Eylül 1980’de
İran’ı işgal etmiş ve iki ülkenin toplam üretimi günde 6.5 milyon varilden
Kasım ayında 1 milyon varil seviyesine inmiştir. Dünya ham petrol üretiminde
1979’dan 1980’e %10 azalma olmuştur. İran devrimi ve İran-Irak Savaşının
etkisiyle 1978’de 14 $/varil olan ham petrol fiyatları 1981’de 35 $/varil
düzeyine çıkmıştır.
1973-74 fiyat artışının etkisini azaltmak için ABD, yurt içinde üretilen petrole
fiyat kontrolü uygulamış ve bu kontroller ABD ham petrol tüketicilerinin ithal
için yurt içi üretimden % 50 daha fazla ödemeleriyle sonuçlanmıştır. Bu
politika amacına ulaşmış mıdır? Kısa dönemde 1973-74 ham petrol fiyat
artışının sebep olduğu durgunluk, ABD tüketicilerinin düşük fiyatlarla karşı
karşıya kalması nedeniyle daha azdır. Fakat fiyat kontrolleri olmasa ABD
petrol arama ve üretimi kesinlikle daha fazla olur, tüketicilerin karşı karşıya
kalacağı yüksek fiyatlar daha az tüketim oranıyla sonuçlanırdı. Böylece
ABD’nin 1979-1980’de ithal petrole bağımlılığı azalır ve İran ve Irak’ın
petrolde yaptığı kesintinin sebep olduğu fiyat artışı daha az olurdu.
Kriz Dönemleri ve Küresel Ekonomi
1973’ten beri yaşanan beş büyük petrol krizinin iktisadi maliyeti oldukça ağır
oldu. Son beş krize kabaca bir bakış şu sonuca ulaşmamıza yardımcı olacaktır:
Yaşanan her yeni krizin verdiği zarar bir öncekine göre daha azalarak bugünkü
azami fiyat seviyelerine ulaşmış bulunuyoruz.
Petrol Fiyatları
33
Grafik 14
1973’de vuku bulan ilk büyük petrol krizi, genellikle, sadece İsrail’le yaşanan
savaşla açıklanır. Bu yaklaşım kendi içinde tutarlı ama eksiktir. 1973
sonbaharında
patlak
veren
savaşın
petrol
fiyatlarını
yükselişe
geçiren
saiklerden biri olduğunu ifade etmenin daha tutarlı bir okuma olacağı
kanaatindeyiz. Öyle ki, fiyatların kontrolden çıkmasının arkasında çok uzun
süredir devam eden ve biriken OPEC tatminsizliği bulunmaktadır. 1973’e kadar
takriben aynı seviyelerde devam eden petrol fiyatları, yükselen küresel
enflasyon karşısında reel ciro kayıpları vermekteydi. Yaşanan savaş ana saik
olmaktan ziyade bu dengesizliği ateşleyen sebep oldu. 1973’e kadar petrol
üreticisi ülkeler petrol fiyatlarını tayin etmekte bir ekonomi-politiğe sahip
değillerdir. Ekonomik sebepleri içine oturtacakları politik atmosfer yaşanan
savaşla ortaya çıkmış oldu. Ekonomi-politik sebeplerin olgunlaştığı anda da
fiyatları yükseltmek için fırsatı değerlendirmekten geri kalmadılar. Elde
ettikleri siyasi sermaye bu şekilde ekonomik bir değere dönüşmüş oldu. Bu
değerin ne anlama geldiğini idrak etmek için, savaş sonrası bir buçuk yıl
içerisinde, Arabistan hafif-ham petrol fiyatlarının varil başına 2 Dolardan 13
Dolara yükselmiş olduğunu hatırlamak yeterli olacaktır. Bu fiyat seviyesi 197375 arasında 15 Dolara kadar çıkma iradesi göstermiş olsa da, başka bir politik
bağlama
kadar
sadece
ekonomik
imkanlar
çerçevesinde
iniş
çıkışlar
yaşayabildi. Politik bağlam bu sefer fazla gecikmedi, altı yıl sonra, İran İslam
devrimi ile ortaya çıktı.
Petrol Fiyatları
34
1973 krizine piyasaların verdikleri tepkiler farklılıklar içermekteydi. Bu gayet
normal bir netice olmakla birlikte, en büyük petrol tüketicisi ABD daha panik
sayılabilecek
inişleri
finans
piyasasında
yaşamakta
gecikmedi.
Petrol
ambargosu başlamazdan bir gün evvel, yani 13 Ekim 1973’te Amerikan 10 yıllık
devlet tahvilleri %6.81 getirirken iki ay sonrasında %6.67’ye geriledi. Petrol
fiyatlarındaki yüksekliğin bir dalgalanmadan ziyade süreklilik olduğu ve ciddi
enflasyon
kaygıları
ortaya
çıkacağı
kanaatlerinin
piyasada
yerleşmeye
başlamasıyla birlikte Amerikan 10 yıllık devlet tahvilleri tedricen de olsa satışta
sorunlar yaşamadı. 18 Mart 1974’te, petrol ambargosu bittiğinde, aynı tahviller
sadede %7.4 getirecek düzeye yükselebildiler. Piyasalar intibak sürecinde fazla
gecikmediler ve 1974’ün sonbaharında yüzde sekize vararak tavan yaptılar. Bir
yıl sonrasında ise bu oran %8.5’e varmıştı. Bütün bunlar, bize, ilk petrol
krizinin uzun vadeli Amerikan hazine tahvillerinin %2 civarında kümülatif bir
artışına neden olduğunu söylemektedir.
Grafik 15
Savaştan ve petrol ambargosundan en fazla etkilenenlerin başında Amerikan
hisse senetleri piyasası gelmiştir. S&P 500 endeksi baz alındığında, kriz
başlangıcından 1975’in başlarına kadar olan süreçte yarı yarıya değer kaybetti.
Başka bir deyişle, Amerikan hisse senetleri GSMH’nın yüzde kırkını, 600
milyar Dolar kayıpla bu süreci tamamlamış oldular. Bu derin düşüşün,
mukayese edilmesi gerekirse, Bush yönetiminin iktidara gelmesinin ardından,
2000-2003 döneminde teknoloji hisselerinin yaşadığı çöküşten biraz daha
büyük olduğunu söylemek mümkündür.
Petrol Fiyatları
Krizin
35
arefesinde,
1971’den
beri
Bretton
Woods
sisteminin
çöküşünü
müteakiben Dolar karşısında değer kazanan Japon Yeni ciddi anlamda
zayıflamaya
başladı.
Japon
ekonomisinin
petrol
fiyatları
karşısındaki
kırılganlığı ortaya çıkmış oldu. Ambargo öncesi 265 Yen/1 Dolar paritesinde
olan takas, 1974’ün ortalarına varıldığında 300 Yen/1 Dolar seviyesine çıktı. Bu
seviye 1977’ye, Carter yönetiminin Japon dış ticaret fazlasını gündemine
almasına kadar, takriben aynı kaldı. Alman Markı da benzer bir seyir takip etti,
ama daha kısa sürede kendisini toparladı. Ambargo öncesi 2.40 seviyesinde
olan Mark, 1974 Ocak ayında 2.80’e gerilemişti. Fakat 1974 sonunda, ambargo
öncesi durumundan daha güçlü bir hale ulaşan Alman Markı, Amerikan Doları
karşısında değerlenmeye devam etti.
İlk krizin altı sene sonrasında meydana gelen gelişme petrolün ekonomik
değerine bağlam yaratan bir başka politik değerdi. Bu siyasi gelişme, 1979-81
arasında tüm sıcaklığı ile Orta Doğu’ya hakim olan İran İslam devriminin
yarattığı politik dalgadır. İran devrimi sırasında (Kasım 1978-Haziran 1979)
günlük 2 ila 2,5 milyon varil arasında azalan İran’ın ham petrol üretimi,
devrimin en sıcak günlerinde nerdeyse durma noktasına geldi. OPEC’in 1979’da
%15 fiyat artışına gitmesiyle birleşen İran devrimi etkeni yeni bir krizin
oluşmasını sağladı. Bütün bu siyasi kargaşanın üstüne, Eylül 1980’de Irak’ın
İran’ı işgal etmesi, iki büyük petrol üreticisi ülkenin bir yıl öncesinin 5,5 milyon
varil günlük üretiminin altına inerek, sadece 1 milyon varil üretmeleriyle
sonuçlandı. 1980-81 senesi boyunca piyasada petrol fiyatları zirve yaparak,
Suudi hafif-ham petrol fiyatları varil başına 25 Dolar artarak 40 Dolara
yaklaştı. Bu artış, 1978 ortalama fiyatının üç katına çıkması anlamına
geliyordu.
Grafik 16
Petrol Fiyatları
36
Yeni petrol krizi dalgasının Amerikan bono piyasasında yarattığı etki, petrol
fiyatlarındaki
dalgalanma
1973
şokunda
olduğundan
daha
hafif
gerçekleşmesine rağmen, bir önceki krize göre çok daha derin oldu. İran’da
gelişmeler 1978 boyunca devam ederken, Amerikan devlet tahvilleri getirisi
artarak devam ediyordu. Aralık ayında getirisi %9’a kadar ulaşmış olan
tahviller, bir öncesine göre 1 puanlık artış göstermişti. Bu trend artarak devam
eden petrol fiyatlarına rağmen 1979’un ortasına kadar çok ciddi bir değişiklik
göstermedi. Ayetullah Humeyni’nin İran’a dönüşü, Amerikan elçiliğinin
basılması ve İran’ın Amerika’daki varlıklarının dondurulması ile birlikte bono
piyasasını derinden etkiledi. Aralık 1980’e vardığımızda ise 10 yıllık Amerikan
hazine bonoları %11’in üstünü gördüler. Rehine krizinin devam ettiği müteakip
haftalarda ise piyasa daha da zayıfladı ve Şubat ayında rekor kırarak %13.5’un
üstüne çıktı.
Grafik 17
Aynı dönemde borsanın tepkisi ise daha farklı oldu. Bir önceki krizde oldukça
ciddi şekilde dalgalanma gösteren Amerikan borsası, yeni petrol şoku
karşısında petrol ve bono piyasalarıyla kıyaslanmayacak kadar sakin tepkiler
verdi. Her ne kadar bir kaç gün süren ani tepkiler olduysa da, genel olarak,
özellikle de 1980 boyunca borsa, bono piyasalarına göre daha sakin bir yıl
geçirdi. Bu durumu açıklamanın en iyi yollarından birisi, etkin olabilecek
Petrol Fiyatları
37
sektörlerin yükselen enerji fiyatlarından kâr edebileceklerini düşünmüş
olmalarıdır. Yatırımcılar petrol fiyatlarından en fazla etkilenecek sektörlerden
paralarını çekip enerji ve enerji-bağlantılı sektörler ile başka sektörlere
yöneldiler. Burada hatırlatmak gerekirse, krizin yaşandığı dönemde, Amerikan
hükümeti de Chrysler’i kurtarmakla meşguldü ve oto sanayiden uzaklaşmak
eğilimi hemen herkesin ortak kanaatiydi zaten.
İran devrimi, Carter yönetiminin Kasım 1978’de Doları korumak üzere
uygulamaya
koyduğu
detaylı
(IMF
kredilerini
kullanma
ve
Amerikan
hazinesinin yabancı kurlarda yaptığı borçlanma sayesinde basılan ve sonraları
Carter Bonoları diye anılacak olan tahvillerin basılmasını da içeren) programın
hemen akabinde vuku buldu. Bu girişim bir süreliğine de olsa işe yaradı,
Doların istikrarını korumasına yardım etti. İlk krizde olduğu gibi, Yen, petrol
fiyatlarının artışı ile birlikte dünya piyasalarında ciddi bir baskı altına girdi.
Fakat Alman Markının krize verdiği tepki bu sefer farklıydı. 1979 sonunda,
Amerikan enflasyon oranı artmaya devam ederken, Alman Markı tekrar Dolar
karşısında oldukça güçlü bir pozisyona değerlenerek yükseldi.
Petrol fiyatlarında yaşanan 1979–1980 krizinin ardından üçüncü bir kriz on yıl
sonra geldi. 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan belirsizlik çok uzun
sürmeden petrol fiyatlarına doğrudan yansıdı. Ağustos 1990’da, bir kaç hafta
içerisinde, Suudi hafif-ham petrol fiyatı 15 Dolardan 33 Doların üstüne çıktı.
Diğer krizlerden farklı olarak, bu sefer, petrol arzında ciddi bir sıkıntı
yaşanmadı. Petrol üreticisi Arap ülkeleri Amerika ile işbirliğine gittiler, günlük
üretimi artırarak Irak ve Kuveyt’ten kaynaklanan açığı kapattılar. Amerika’nın
aldığı küresel destekle, Irak’a müdahale edeceği ve Kuveyt’ten çıkaracağı iyice
kesinleşince petrol fiyatları da sakinleşti ve düşüş yaşanmaya başladı.
Fiyatlarda yaşanan düşüş istikrarlı bir şekilde 1994’e kadar devam ederek
(enflasyon hesaplanması yapılmış haliyle) 1973’ten beri en asgari seviyeye
ulaşmış oldu.
Kuveyt’in Saddam tarafından işgal edildiği sırada 10 yıllık Amerikan bonoları
%8 civarında getiriyordu. Daha önceki iki krizden de oldukça farklı bir şekilde,
petrol krizinin devlet tahvillerine olan etkisi asgari seviyede kaldı. Sadece 1
puan etkilenen bonolar, Irak’a müdahale ve savaş sonrası çekilme dönemi
dışında ciddi bir dalgalanma da yaşamadı. Bono piyasasının büyük oyuncuları,
özellikle Suudi Arabistan’ın savaşa iştirak etmiş olmasını en büyük güvence
olarak gördüler. Bono piyasasından ve son petrol krizinden farklı olarak borsa
Irak’ın Kuveyt’i işgali ile 1990 sonuna kadar olan dönemde ciddi düşüşler
yaşadı. Aynı şekilde, borsa da, Irak’ın mağlup olması ile birlikte hızlı bir
toparlanma sürecine girdi. Para piyasalarının tepkisi ise önceki krizlerle
kıyaslanmayacak kadar farklı oldu. Japon Yeni ve Alman Markı bu kriz
döneminde önce güçlendiler ve savaş bitiminde, petrol fiyatlarının geri
çekilmeye başlamasıyla birlikte de eski düzeylerine gerilediler.
Petrol Fiyatları
38
Grafik 18
1973, 1979 ve 1990 petrol krizlerinin ardından, 1996-99 arasında, Asya finans
krizinin ve Irak petrolünün BM güvencesinde gıda karşılığı satın alınmasının
petrol arzında yarattığı etkilerini müteakiben, diğer üç krizden de farklı olarak,
hiç bir sıcak jeopolitik sebep olmaksızın petrol fiyatları varil başına 10 Dolara
kadar düştü. Küresel petrol talebi, Kuzey Amerika, Asya ve Avrupa’da hızla
ortaya çıkan yüksek-teknoloji balonunun yarattığı hızlı yatırımlar ile harekete
geçti. 1998 sonrası hızla artan yatırımlar devam ederken OPEC üretimi
artırmadı. 2000 senesinin ortasına varıldığında petrol fiyatları üçe katlandı. Bu
yükseliş İran devrimi sırasındaki artıştan bile daha keskindi. Bu hızlı yükseliş
Clinton yönetiminin Amerikan Stratejik Petrol Rezervlerinden ham petrol satışı
kararı almasıyla aynı zamana denk geldi. Bu kararın dünya petrol fiyatlarında
etkisi konusunda tartışmalar olmakla birlikte, Amerikan ekonomisinde etkisi
olduğu muhakkaktır.
Petrol fiyatlarının üçe katlamasıyla birlikte Amerikan hazine bonoları fiyatlarla
simetrik bir şekilde hareket etti. Özellikle, 1999 senesinde tüketim patlaması ve
oldukça düşük bir işsizlik oranı gösteren Amerikan ekonomisi, 1998’in sonunda
%4,5 olan tahvillerini 1999 Şubat ayında %5 olarak görmekte gecikmedi. Aynı
ivme devam etti ve Haziran ayına vardığımızda tahvillerin getirisi %6’yı geçti.
Amerikan merkez bankası enflasyon baskısı endişesi ile para politikasını
tedricen sertleştirmeye başladı. Aynı şekilde Avrupa para politikaları da benzer
bir eğilim içerisine girdiler. Borsa genel anlamda petrol fiyatlarıyla fazla meşgul
değildi. 1999 sonu ve 2000 senesi boyunca son bir kaç yılda balon haline gelmiş
Petrol Fiyatları
39
olan birçok teknoloji hissesinin yarattığı dalgalanmalar ile uğraşıyordu. Alman
Markı bu süreçte zayıflayarak, Japon Yeni ise güçlenerek önceki krizlerden
daha farklı tepki verdiler.
OPEC nadiren fiyatları kontrol edebilmiştir. 1979-1980’de fiyatlar hızla
arttığında Suudi Arabistan petrol bakanı Ahmed Yamani diğer OPEC üyelerini
yüksek fiyatların talepte azalmaya neden olacağı hususunda uyarmış fakat bu
uyarılara kulak asan olmamıştır.
Fiyatların dalgalanması tüketicilerin yeni evlerde daha iyi yalıtım, endüstriyel
işlemlerde
artan
enerji
verimi
ve
daha
az
yakıt
yakan
otomobiller
geliştirmelerini sağlamıştır. Global bir durgunlukla birlikte bu faktörler
talebin azalmasına ve ham petrol fiyatlarının düşmesine neden olmuştur. Ne
yazık ki OPEC için sadece global düşüş geçici olmuş kimse evlerindeki yalıtımı
ya da enerji verimi yüksek tesis ve donanımları kaldırmayı düşünmemiştir.
Petrol fiyat artışına tepkinin çoğu kalıcı olmuş artan petrol talebiyle düşen
fiyatlardan etkilenmemiştir.
Ayrıca yüksek fiyatlar OPEC dışında petrol arama ve üretiminin artmasıyla
sonuçlanmış, 1980–1986 arasında OPEC dışı üretim günlük 10 milyon varil
artmıştır. 1982’den 1985’e OPEC, fiyatları dengelemek için üretim kotalarını
yeterince düşük tutmaya çalışmış fakat bazı OPEC üyelerinin üretimi
kotalarını aştığı için bu girişimler başarısız olmuştur. Suudi Arabistan serbest
düşen fiyatları durdurmak için üretimini keserek idareci üretimci rolünü
üstlenmiştir. Ağustos 1985’te Suudiler bu rolden bıkmış, petrol fiyatlarını
pazar ham petrol spot fiyatlarına göre düzenlemiş ve 1986’nın başlarında
üretimi günde 2 milyon varilden 5 milyon varile çıkarmışlardır. Ham petrol
fiyatları 1986 ortalarında aniden 10 $/varil’in altına düşmüştür.
1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgali ve onu takip eden Körfez Savaşı’nın neden
olduğu belirsizlikle ham petrol fiyatı aniden yükselmiş fakat savaştan sonra
1994’e kadar sürekli bir azalma göstermiştir. OPEC kota değişikliklerini
zamanlamada hatalar yapmış, üye ülkeler arasındaki üretim disiplinini
korumada her zaman problemler yaşanmıştır. Daha sonra fiyatlar yükselmeye
başlamıştır. ABD ekonomisi güçlenmiş ve Asya Pasifik Bölgesi süratli bir
gelişme kaydetmiştir. 1990’dan 1997’ye dünya petrol tüketimi günde 6,2
milyon varil artmıştır.
OPEC’in Asya’daki ekonomik krizin etkilerini önemsememesiyle fiyat artışları
hızlı bir sona yaklaşmıştır. Aralık 1997’de OPEC kotasını günde 2.5 milyon
varil artırarak 1 Ocak 1998’de günde 27.5 milyon varile ulaşmıştır. Asya
ekonomilerindeki hızlı büyümenin durması ve 1998’de Asya Pasifik petrol
tüketiminin azalması sonucunda tüketimin düşük olması ve yüksek OPEC
üretimi birleşince fiyatlar düşmeye başlamıştır. Bunun üzerine OPEC kotaları
Nisan’da 1.5 milyon varil/gün’de ve Temmuz’da 1.335 milyon’da kesmiştir.
1999 başlarında fiyatlar yükselmeye başlamış ve Nisan 1999’da OPEC fiyatları
1.719 milyon varil daha indirmiştir. 1999 başından ortasına kadar OPEC
üretimi günde 3 milyon varil azalarak fiyatların 25 $/varil seviyesine çıkması
sağlanmıştır.
Petrol Fiyatları
40
Büyüyen ABD ve dünya ekonomileriyle birlikte 2000 yılında fiyatlar artmaya
devam etmiştir. Nisan ve Ekim arasında toplamda günde 3.2 milyon varillik üç
kota artışı fiyat artışlarını dengeleyememiş, 1 Kasım 2000’de 500,000’lik bir
başka kota artışıyla fiyatlar nihayet düşmeye başlamıştır. 2000 yılından bu
yana Rusya üretimindeki artışlar OPEC dışı üretimdeki büyümeye hakim
olmuştur ve yüzyılın başından beri OPEC dışı artışların çoğundan sorumludur.
Grafik 19
2001’de zayıflayan ABD ekonomisi ve OPEC dışı üretimdeki artışlar fiyatların
azalmasına neden olmuştur. Buna karşılık OPEC 1 Eylül 2001 itibariyle 3.5
milyon varil keserek kotalarda bir dizi indirime gitmiştir. 11 Eylül 2001
terörist saldırısı olmasaydı bu indirimler trendi yatıştırmak hatta tersine
çevirmek için yeterli olurdu. Saldırı sonrasında ham petrol fiyatları aniden
düşmüştür. Mevcut siyasi iklimde OPEC bir başka kesintiyi Ocak 2002’ye
kadar ertelemiş ve bu tarihte kotasını günde 1.5 milyon varil azaltmıştır. Mart
2002’de 25 $ seviyesiyle petrol fiyatlarında istenilen etki elde edilmiştir.
Yıl sonunda Venezuela’daki PDVSA greviyle sonuçlanan problemler Venezuela
üretiminin aniden düşmesine neden olmuş ve fazla arz problemi ortadan
kalkmıştır. OPEC Ocak ve Şubat 2003’te kotaları günde 2.8 milyon varil
artırmıştır. 19 Mart 2003’te Irak’ta askeri harekat başlamıştır.
Venezuela’daki
üretim
kapasitesi
kaybının
artan
uluslar
arası
Irak ve
talebi
karşılamak için artırılan üretimle birleşmesi, fazla petrol üretim kapasitesinin
erozyona uğramasına neden olmuştur. 2002 ortasında günde 6 milyon varilin
üzerinde olan fazla üretim kapasitesi, 2003 ortasında 2 milyonun altında
seyretmiş, 2004 ve 2005’in büyük kısmında ise 1 milyon varilin altında
olmuştur. Bu rakam, günde 80 milyon varil petrol kaynaklı ürünler tüketen bir
Petrol Fiyatları
41
dünyada herhangi bir OPEC üreticisinin arzındaki kesilmeyi telafi etmek için
yeterli yedek kapasite değildir, ham petrol fiyatına önemli bir risk primi
eklemektedir ve 40 $/varili aşan fiyatlardan büyük ölçüde sorumludur.
1996-99 arasında talep artışı ile ortaya çıkan petrol fiyatlarındaki yükseliş,
2002-2005 arasında iki farklı unsurun bileşimiyle başka bir petrol fiyatları
dalgalanması yarattı. Gerek talepte yaşanan hızlı artış ve yine aynı şekilde
geleceğe yönelik talep artışının ciddi boyutlarda (Çin, Hindistan büyümesi)
devam edeceğine dair tahminler, gerekse de Irak’ın Amerika tarafından işgali
rekor seviyeleri gören petrol fiyatlarının yükselişindeki ana unsurların başında
gelmekteydi. Bu tabloya Venezuela’nın ve İran’ın ABD ile ilişkilerinde yaşanan
gerginliği de eklemek gerekmektedir. 2004 ortalarında, geleneksel petrol
fiyatları oranına göre hali hazırda yüksek olan petrol fiyatları önce ciddi
yükseliş sinyalleri verdi, ardından da hız kesmeden artmaya devam ederek
2005 yazıyla birlikte tarihinin azami seviyesine ulaştı.
Krizlerin Endüstriyel Sonuçları
Döner Kuyu Açma Teçhizatı Sayısı aktif olarak petrol ve doğal gaz arayan
ortalama sondaj teçhizatı sayısıdır. Teçhizat sayısı, petrol ve doğal gaz
endüstrisinin kendi geleceğine olan güveninin bir ölçüsüdür.
1974’te 1500’in altında olan teçhizat sayısı kontrol edilen ham petrol
fiyatlarıyla 1979’da 2000’in üzerine çıkmıştır. 1978’den 1981’in başına kadar
dünya enerji fiyatlarındaki hızlı büyüme ve yurt içi fiyatların serbest
bırakılmasıyla patlayan yurtiçi ham petrol fiyatları bir sondaj çılgınlığını
ateşlemiş,
1982’de çalışan döner teçhizat sayısında iki kattan fazla artış
olmuştur. Bir yıl sonra petrol fiyatları 1986 fiyat çöküşüne kadar devam eden
dik bir düşüşe geçtikten sonra sondaj en üst seviyeye ulaşmıştır. Sonraki
birkaç yıl petrol bölgelerindeki şehirler iflas, bankaların çöküşü ve yüksek
işsizlikle karakterize edilmiştir.
Çöküşten sonra ham petrol fiyatlarında birkaç trend ortaya çıkmıştır. Zor
zamanlardan sonra daha akıllı ve hesaplı bir petrol endüstrisi doğmuştur.
Sanayiciler, bankacılar ve yatırımcılar fiyat hareketliliklerinin riskinin daha
farkında bir tutum izlemiştir.
Dahil edilen teknolojik gelişmeler şunlardır:
•
Üç boyutlu sismik verilerin artan kullanımı sondaj riskini azaltmıştır.
•
Yönlü ve yatay sondaj birçok rezervuarda üretimin artmasına neden
olmuştur.
•
Fiyat hareketliliklerini önlemek için mali enstrümanlar kullanılmıştır.
•
Mevcut kuyularda üretimi artırmak için CO 2 sıvılarının kullanımının
artması.
Petrol Fiyatları
42
Bütün bu çabalara rağmen ham petrol sondajı için kullanılan teçhizatların
yüzdesi 1988’de toplam teçhizatın % 60’ı iken bugün bu rakam % 40’ın altına
inmiştir.
Bu noktada “tamamlanan kuyular başarının ölçüsü mü?” sualini
sormak gerekiyor. Sondajı yapılan bir kuyu petrol kuyusu, doğalgaz kuyusu
veya kuru delik olarak sınıflandırılır. Petrol ya da doğalgaz kuyusu olarak
tamamlanan kuyu yüzdesi bir başarı ölçüsüdür.
II. Dünya Savaşından sonra sondaj yapılan kuyuların % 65’i tamamlanmıştır.
1960 sonunda bu oran % 57’ye düşmüş, 1970’lerde artarak on yılın sonunda %
70’e ulaşmış, 1980’lerde bunu hafif bir düşüş izlemiştir. 1990’da tamamlanma
oranı % 77’ye çıkmıştır. Bu artış ya da azalışların sebebi nedir?
Azalış dönemlerinin her geçen yıl bulunabilecek petrol miktarının azalmasının
bir sonucu olduğu söylenebilir. Yetmişlerdeki artışlar ise teknolojiden çok fiyat
ile ilgilidir. Bir kuyunun tamamlanmasında belirleyici faktör ekonomidir.
Ancak kuyudaki petrol ya da doğalgaz, tamamlama ve üretim faaliyetlerinin
maliyetini karşılayabiliyorsa üretime geçilir. Reel fiyatlar artıyorsa başarılı
kuyu sayısında artış olacağı yorumu yapılabilir. 1990’lardaki artışın sebebi ise
yüksek fiyatlar değil gelişen teknolojidir. Tadilat teçhizatı sayısı endüstrinin
petrol ve doğalgaz kuyularının bakımına yaptığı yatırımın ölçüsüdür. Tadilat
aktivitesi seviyesi düşükse bu bakımın ertelendiğinin bir göstergesi olduğu için
kaygı vericidir. İşleticiler nakit sıkıntısı çektiğinde tadilatı olabildiğince
ertelerler. Tadilat aktivitelerinden ilgili sektörler de etkilenirler.
Petrol Fiyatları
43
5. Petrol Gelirleri
Birçok Amerikalı politikacı ve bilim adamı, cari işlemler hesabındaki çok
yüksek açığı, başlıca Çin olmak üzere Asya ülkelerinin fazla vermesiyle
açıklıyor. Düşük değerli kurların ve adaletsiz olan ucuz işgücünün Amerika’nın
rekabet etme yeteneğini kısıtladığını iddia ediyorlar. Aslında dünya genelinde
bakıldığında cari işlemler fazlası veren ülkelerin Asya ülkelerinden ziyade
yükselen fiyatların da avantajını arkasına alan petrol ihracatçısı ülkeler
olduğunu görüyoruz.
Grafik 20
Bu yıl petrol üreticilerinin petrol satışından 700 milyar Dolar kazanmaları
bekleniyor. Bu ülkeler sadece OPEC ülkelerinden oluşmayıp, en büyük ikinci ve
üçüncü üreticiler olan Rusya ve Norveç’i de kapsıyor. IMF’nin tahminlerine
göre bu ülkelerin cari işlemler fazlası 2002 miktarının 4 katı olan 400 milyar
Dolara ulaşabilir. Reel cinsten bu miktar, 1970’lerin ikiz petrol fiyatları
şoklarından sonra 1974 ve 1980’deki döviz fazlasının iki katına tekabül ediyor.
Çin’in ve diğer yükselen Asya ülkelerinin cari işlemler fazlası ise toplam ancak
188 milyar Dolar olarak tahmin ediliyor. Ekonomilerine göreceli olarak, petrol
üreticilerinin fazlaları Çin’e göre çok daha fazla. Bununla beraber, IMF bu sene
Çin’in GSYİH’sinin %6’sı kadar fazla vereceğini tahmin ederken, bu oran
nominal olarak yakın olsa da (100 milyar Dolar) Suudi Arabistan’da %32’ye
fırlıyor. Ortalama olarak Orta Doğu ülkelerinin %25 oranına ulaşması, Rusya ve
Norveç’in de sırasıyla %13 ve %18’i bulması bekleniyor.
Petrol Fiyatları
44
Petrol fiyatlarındaki yükseliş, alıcı ülkelerden üretici ülkelere ciddi bir gelir
transferini doğuruyor. Geçmişte yüksek kar dönemleri çok uzun sürmemişti
fakat bu sefer, ülkelerin karları devamlı görünüyor. Vadeli piyasalar fiyatı
yüksek belirlerken, Batı Teksas Ara ürününü bile fiyatının yine 60 Dolar/varil
seviyesine geldiğini görüyoruz.
Bu kadar petrodolara ne olacak? Bu kadar doğal olarak, harcanabilir ya da
tasarruf edilebilir. Her koşulda, yüksek bir miktar para petrol tüketicisi
ülkelerde harcanacaktır ve bu da yüksek fiyatların baskısını azaltacaktır. Eğer
ihracatçılar bu talih kaynağını harcarlarsa, diğer ülkelerden olan ithalatlarının
artmasıyla, küresel talep gelişmelerine de katkıda bulunurlar. Yine de tasarruf
oranları bu ülkelerde yüksek olduğu için petrol alıcılarından satıcılarına geçen
gelir küresel yatırım talebini düşürür.
Şirket*
Gelir (Milyar$)
Artış %
Exxon Mobil
9,92
75
Shell
9
68
BP
6,53
34
ConocoPhilips
3,8
89
Marathon
0,77
33
Petrol Şirketlerinin 3.Çeyrekteki Gelirleri
Tablo 8
Bu gelirlerini tasarruf eder ve bunu küresel piyasalarda değerlendirirlerse,
petrol alıcılarının cari işlemler açığının finanse edilmesine yarayabilir. Ve
taleplerini artırarak, varlık fiyatlarını artırıp, bono getirilerinin düşmesine de
neden olabilir.
Tecrübenin gösterdiği üzere, ekstra petrol gelirleri, akıllıca kullanılmalarına
bağlı olarak üretici ülkeler için bir nimet ya da faciaya dönüşebilir. Sıklıkla
önceki bolluklar büyük bütçe açıklarıyla kutlanıp ekonomik reformlar askıya
alınmıştır. Bu seferse, bu ülkeler daha az harcıyor görünmekle beraber bunun
yerine dış fazlalar verip, borçlarını ödüyorlar. 1973-76’da, petrol gelirlerinin
%60’ı mal ve hizmet ithalatına harcanmıştı. 1978-81’de bu oran %75. Fakat
şimdi bu oran IMF tarafından %40 olarak tahmin ediliyor.
Rusya’da hükümet, doğru bir hamle olarak bir petrol stabilizasyon fonu
oluşturup,
yüksek
dış
borçlarını
ödemeyi
hedefliyor.
Ülkenin
OPEC
ülkelerinden bile daha fazla harcama yaptığı tahmin ediliyordu. 2002’den beri
ihracat gelirlerindeki artışın 2/3 civarı ithalata gitmiştir. Bazı analistlerse,
petrol gelirleri fonunun istismar edileceğini tahmin etmektedirler. Temel konu,
çok fazla nakdin reformları geciktirmesidir. Orta Doğu’nun büyük bir
bölümünde hükümetler eskiye göre daha dikkatli tavır almakta. IMF’nin Orta
Doğu ve Orta Asya sorumlusu Mohsin Khan, bölgedeki birçok hükümetin
bütçelerini, petrol fiyatlarının bir sonraki sene 30-40 Dolar olması olasılığı
üzerine bina ettiklerini tahmin ediyor. 2002’den beri ekstra gelirin %30’unun
harcandığını tahmin ediyor. Bu oran, dik fiyat artışlarından sonra 1970’lerde ve
1980’lerin başında %75 olarak gerçekleşmiştir. Ortalama bütçe dengesinin
GSYİH’ye oranı 2002’de %2’den bu yıl yaklaşık %15’e çıkmıştır.
Petrol Fiyatları
45
Petrol ithal eden ülkeler, 1970’lerden ve 1980’lerden dersler çıkarmış
görünüyor. Bir: Petrol fiyatları sonsuza kadar yüksek kalamaz: OPEC’in 19812000 arasında yıllık ortalama petrol gelirleri 1980’deki seviyenin üçte biri
kadardı. İki: Umulmayan gelirinizi çarçur etmeyin. Önceki patlamalarda, bu
ülkeler petrol kazançlarını yabancı işçilerin ve kurulu sermayenin gerektiği
inşaat sektörlerine bolca harcadılar ve yerel ekonominin gelişmesine yönelik bir
çalışmada bulunmadılar. Yakın zamanda yayımlanan Bölgesel Ekonomik
Görünüm Raporu’nda IMF, ekonomi üzerinde kalıcı etkisi olan politikaların
izlenmesi gerektiğini vurguladı.
Aslında Khan, 1970’ler ve 1980’lere nazaran hızla artan nüfus ve yenilenmesi
gereken altyapı nedeniyle petrodolarların çoğunun ülke içerisinde harcanması
gerektiğini düşünmektedir. Yüksek işsizlik, artan sosyal baskı anlamına
geleceği
için,
yerel
harcamalar
artmalı
ve
özel
sektörün
istihdamını
uyarmalıdır. Suudi Arabistan’da, çok yüksek nüfus artış hızıyla birlikte %20’lik
bir işsizlik oranı vardır. 2000 yılında hükümetin borcu GSYİH’nin %100’ü
kadardı. Bu yıl bile Suudi Arabistan’ın kişi başına düşen reel petrol gelirleri,
nüfus 3 katına çıktığı için, 1980’deki seviyeden %70 azdır. Ülke fazladan
parasının birçoğunu borç geri ödemelerinde kullanmakla beraber, memur
maaşları 20 yıl içerisinde ilk defa %15 artış göstermiştir.
Sağlık, eğitim ve altyapı harcamalarının yanında bu ülkeler petrol üretimine de
yatırım yapmak ve üretim kapasitelerini gelecek arz şoklarına karşı geliştirmek
durumundadırlar. Uluslar Arası Enerji Ajansı, eğer petrol üretimine gerekli
yatırım yapılmazsa, önümüzdeki 20 yılda da fiyatların artacağını dile
getirmektedir. IMF aynı zamanda- olağanın dışında- bu ülkelerin, daha az
tutumlu olmalarını tavsiye etmektedir. Artan harcamalar, ekonominin gelecek
seyrini düzeltmekle kalmayacak, patlama yapan ithalat da küresel anlamdaki
dengesizlikleri düzeltecek. Bu durum da artan petrol fiyatlarının dünya
ekonomisine olan olumsuz etkisini azaltacak.
Bu zamana kadar fazladan olan para harcanmadı ve tasarruf edildiyse ne oldu?
1970’ler ve 1980’lerin başlarında, petrodolarlar Amerika ve Avrupa bankalarına
yatırılmıştı. Bu bankalar daha sonra bu parayı, gelişmekte olan petrol
ithalatçısı ülkelere, özellikle de Latin Amerika’nın finansal krizinin tohumlarını
toplamak için borç verdiler. Bu sefer ise parayı izlemek çok daha zor ve batı
bankaları yerine paranın çoğu yabancı hisselere ve tahvillere yatırılmış
durumda. Bu durum da, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra, yabancı
bankaların daha az tercih edilmesine yol açtı. Tam aksine Rusya’da yurt
dışındaki mevduatların artmasıyla, resmi rezervler 2003’teki 73 milyar
Dolardan bu yıl 161 milyar Dolara yükselmiştir. Gerek yabancı banka
mevduatlarına olsun, gerek Londra mülklerine olsun ya da gerek futbol
kulüplerine olsun, Rus yatırımı aşikar. Fakat IMF ve BIS uzmanları bile Orta
Doğu’daki parayı takip etmekte, artığın büyük bir bölümü resmi rezerv olarak
değil de yabancı petrol yatırımı olarak değerlendirildiği için zorlanıyorlar. Bu
ülkelerin resmi rezervleri 70 milyar Dolar artmış olup, bu miktar cari işlemler
dengeleri fazlasının %30’undan az bir miktara tekabül etmektedir.
Kafa karıştırıcı bir olay da, Amerikan hazinesinin yayınına göre, Orta Doğu
ülkelerinin tuttuğu Amerikan hazine bonolarının miktarının 67 milyar
Petrol Fiyatları
46
Dolardan 54 milyar Dolara düşmesidir. Fakat bu alımların muhtemelen büyük
bir bölümü Londra kanalıyla olmaktadır. Khan’ın tahminine göre Orta
Doğu’nun elindeki bonoların çoğu Dolar cinsinden olmakla beraber ABD
dışında tutulmaktadır. Büyük bir meblağ da, riskli yatırımlar fonlarına ve deniz
aşırı hesaplara yatırıldığı için, neredeyse takip edilemez durumdadır. Tury
dışındaki özel hisselere de petrodolar akışı vardır. Ocak’ta, Dubai Uluslar Arası
Sermaye, DaimlerChrysler’in 1 milyar Dolarlık hissesini satın aldı ve Mart’ta
Tussauds Grubu’nu sattı. Bu ay, Dubai’nin devlet tarafından sahip olunan
liman işleticisi, İngiltere’nin en büyük liman işletmeciliği grubunun ihalesine,
5,2 milyar Dolarla katıldı.
Orta
Doğu’daki
birçok
küçük
yatırımcı,
paralarını
ülkelerine
yakın
tutmaktadırlar. 1970 ve 80’lerde, Körfez’de, hisse senedi piyasaları gelişmiş
değildi. Bu para buralara aktı. Suudi Arabistan’da hisse fiyatları 2003’ten beri
4 katına çıktı ve Suudi borsası kapitalizasyon oranı en yüksek olan yükselen
piyasa oldu. Bölgedeki ortalama fiyat/getiri oranı 40. Dubai’de spekülatif bir
mülkiyet
patlaması
bekleniyor.
Buraya
dünyanın
en
büyük
alış-veriş
merkezinin açılması bekleniyor ve ülkenin havayolları Emirates’in 45 tane
Airbus A380 sipariş etmesi bekleniyor.
Verinin takip edilmesinin zorluğuyla beraber, birçok ekonomist, Amerikan
bonolarına büyük bir petrodolar hücumunun olacağını düşünüyor. Eğer
öyleyse, bonolar üzerinden dolaşan paranın dünya ekonomisi üzerinde banka
hesaplarında dolaşan paradan daha farklı bir etki yapması beklenir. Eğer
harcanmayan petrodolarlar küresel tahvil piyasalarına yönelirse getirileri
düşürecekleri için, petrol ithal eden ülkelerde tüketim harcamaları artacaktır.
Aslında bu durum Morgan Stanley’de iktisatçı olan Stephen Jen’i Avrupa’nın
yükselen petrol fiyatlarından Amerika’ya göre daha az etkilendiği görüşünü
sorgulamaya
yöneltmiştir.
Avrupa’nın
petrol
üreticilerine
ihracatının
Amerika’dan daha hızlı arttığı bir gerçektir. OPEC ithalatında Avrupa’nın payı
%32 iken Amerika’nın %8’dir. ABD OPEC’le dış ticaret açığı verirken, Avrupa
fazla vermektedir. Öte yandan, petrodolarların 3’te 2’si Dolar bazında olup
Amerikan
tahvil
getirilerini
düşürmüştür.
Bununla
beraber
Amerikan
ekonomisi Avro Bölgesi’ne nazaran faiz haddine daha duyarlıdır. Jen bununla
beraber, Amerika’nın düşük faizlerden kazanımının, OPEC’in halen Avrupa
ihracatının %5’inden azına sahip olması nedeniyle, Avrupa’nın yüksek
ihracatlardan olan kazanımından daha fazla olduğunu iddia ediyor. Jen’in
tahminine göre artan petrol fiyatlarının neden olduğu cari işlemler açığı,
ihracatçı ülkelerden gelen sermaye ile ödemeler dengesi fazlasına dönüşüyor.
Petrol parasının hareketi Doları nasıl etkiler? Petrol Dolar cinsinden
fiyatlandırıldığı için, artan fiyatlar başta Dolar talebini artırmaktadır. Fakat
daha sonra ne olacağını OPEC ülkelerinin ABD varlıklarını mı alacağı yoksa
Avroya mı geçeceği belirleyecektir. Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE, kurlarını
Dolara sabitlemiştir. Fakat Çin’in ihracat fazlalarının rezervlere dönüşmesi
yerine,
petrodolarlar
petrol
yatırım
fonlarına
dönüşmektedir.
Merkez
bankalarının likit varlıklar tutma zorunluluğu yoktur ve amaçları getiriyi
maksimize etmektir.
Petrol Fiyatları
47
Jen, bu durumun, Asya merkez bankalarından ziyade petrol üreticilerinin
varlıklarının daha bağımsız olduğu anlamına geldiğine işaret etmektedir. Bu
zamana
kadar
petrodolarlar
daha
likit
varlıklara
yönelerek
Doları
desteklemiştir. Fakat bu para Doların değer kaybetme durumunda başka
yerlere
yönelebilir.
Abu
Dabi
Yatırım
Otoritesi,
250
milyar
Dolarlık
varlıklarıyla küresel finansal piyasaların en zenginlerinden biridir. Rusya
merkez bankası rezervlerinin Dolar oranını, şu anda hala %65 olmasına rağmen
son iki yılda düşürmüştür. Ülke Avroya geçmek istediğini dile getirmektedir. Bu
durum Doları çok hassas hale getirmektedir. Fakat petrol üreticilerinin kur
politikaları nasıldır? Birçoğu kuru Dolara sabitlemiş ya da yoğun müdahalelerle
değerlenmeyi engellemektedirler. O zaman Amerika ve diğerleri, Asya
ülkelerinden talep ettikleri gibi bu ülkelerden de mi kurlarını revalüe
etmelerini talep etmelidir? Aslında bu ülkelerin kurlarındaki bir değerlenme
Amerika’nın açığını azaltmayacaktır. Doğru çözüm Amerika’nın tasarruflarını
artırması ve fazla veren ülkelerin de tüketimlerini artırmasıdır.
Yine de bazı araştırma kurumları bu ülkelerin kurlarını Dolara sabitlememeleri
gerektiğini savunmaktadır. Üreticilerin kurları üreticilerin fiyatlarını takip
etmelidir. Fakat 2002’ye kadar genelde aşağı yönde olmak üzere üreticilerin
kurları patlayan petrol gelirlerine rağmen Doları takip etmiştir. Yabancı
malların fiyatlarının artırılması ithalatı caydırdı. 1990’ların sonunda da düşük
petrol fiyatlarına rağmen yükselen Dolar bu ülkelere zarar verdi.
Aslında kurlarını Dolara sabitleyerek, bu ülkeler Amerika’nın para politikasını
da uygulamak zorunda kaldılar. Çok düşük faizlerle artık iç likidite enflasyona
ve varlık fiyatlarının artmasına neden oldu. Orta Doğu ülkelerinin para arzı son
iki yılda da %24 arttı ve enflasyon %9’a çıktı. Enflasyonu yenmek için bu
ülkelerin dalgalı kur politikasına ve esnek para politikalarına ihtiyaçları vardır.
Rusya resmi olarak “idare edilen dalgalı kur” politikasını uygulamaktadır.
Fakat yoğunluklu müdahaleden dolayı son yıllarda rublenin değeri Dolar
karşısında sabit kalmıştır. Sonuç olarak likidite fazlalığı ve tüketim patlaması
enflasyonu %12’ye çıkarmıştır.
Cari işlemler fazlası veren bir ülkenin kurunu cari işlemler açığı veren bir
ülkenin kuruna sabitlemesi anlamsızdır. Tam dalgalı kur, oynaklık nedeniyle
önerilebilir olmayabilir fakat daha esnek bir kur politikası fiyatları ayarlamaya
yardım edebilir. Varil başına 59 Doların üzerinde bir fiyatla, IMF, önümüzdeki
5 yılda 470 milyar Dolarlık bir cari işlemler fazlası tahmin etmektedir. Küresel
dengesizlikleri düzeltmede petrol üreticilerine de pay düşmektedir. Daha fazla
ithalat
yapıp
kurlarının
değerlenmesini
sağlamakla
beraber
kamu
harcamalarını artırıp ekonomilerini liberalleştirmek doğru yönde atılan
adımlar olacaktır.
Petrol Fiyatları
48
6. Enerji Yatırımları
2001-2030 arasındaki zaman zarfında dünya çapında enerji arzı altyapısı için
gerekli olan toplam yatırım 16 trilyon $-yıllık 550 milyar $’dır. Bu yatırıma,
projeksiyon süreci boyunca tükenecek olan veya kullanılamaz hale gelecek olan
hali hazırdaki ve gelecekteki üretim tesislerinin yenilenmesi için olduğu kadar,
%1,7 olarak tahmin edilen temel enerji talebi büyümesini karşılamak üzere
üretim kapasitesinin genişlemesi için de ihtiyaç duyulmaktadır. Toplam yatırım
gereksinimi miktarı mutlak anlamda büyük olmasına rağmen, bu miktar
küresel GSYİH’nın yaklaşık %1’ine tekabül etmesi itibariyle, dünya ekonomisi
büyüklüğüne
görece
mütevazı
bir
miktardır.
Fakat,
yatırım
meydan
okuyuşunun boyutu, OECD ülkelerinde %0,5’ten Rusya’da %5’e olmak üzere
değişen aralıklarda farklılaşmaktadır. Projeksiyon süreci boyunca sermaye
ihtiyacı muntazaman artacaktır. Elektrik sektörü projeksiyon süreci boyunca,
enerji yatırımının %60’ına ulaşacaktır. Eğer güç istasyonlarına enerji sağlamak
için ihtiyaç duyulan petrol, gaz ve kömür endüstrilerindeki yatırımlar da ilave
edilirse, elektrik sektörünün payı %71’e ulaşmaktadır. Global enerji yatırımının
%19’u toplam petrol yatırımı oranı, bir diğer %19’u gaz ve yaklaşık %2’si de
kömür olacaktır.
Grafik 21
Elektrik sektörü projeksiyon süreci boyunca, enerji yatırımının %60’ına
ulaşacaktır. Eğer güç istasyonlarına enerji sağlamak için ihtiyaç duyulan petrol,
gaz ve kömür endüstrilerindeki yatırımlar da ilave edilirse, elektrik sektörünün
payı % 71’e ulaşmaktadır. Global enerji yatımının % 19’u toplam petrol yatırımı
oranı, bir diğer % 19’u gaz ve yaklaşık % 2 si de kömür olacaktır.
Petrol Fiyatları
49
Petrol
Dünya petrol talebindeki 2002’de günde 77 milyon varilden 2030’da günde 120
milyon varile çıkacak olan tahmini artış, günde 230 milyon varillik yeni bir
üretim kapasitesinin sürece dahil olmasını gerektirecektir. Yeni kapasitenin
çoğuna, tükenen ya da önümüzdeki 30 senelik süreçte üretime dahil edilip,
zamanla tükenecek olan kuyuların değiştirilmesi için ihtiyaç duyulacaktır.
Bütün bu kapasiteyi üretim akımına dahil etmek 2,2 trilyon $’lık temel
aktivitenin ötesine geçen bir yatırımı gerektirecektir.
Petrol alanlarının azalması oranları, ne kadar yatırımın gerektiği noktasında bir
anahtar veri olacaktır. Aslında, küresel boyutta, yeni kapasitenin önemli bir
miktarına, eski kuyulardan olan azalan üretimin yerinin değiştirilmesi için
ihtiyaç
duyulacağı
için;
yatırım
gereksinimleri,
azalış
oranlarındaki
değişimlere, petrol talebindeki artış oranı değişimlerinden çok daha duyarlıdır.
OECD ülkeleri toplam petrol yatırımının en büyük payına sahip olacaktır
(%33), onları takiben Orta Doğu (%18), geçiş ekonomileri (%15) ve Afrika (%12)
gelmektedir. Fakat, en büyük katkı, varil başına keşif ve geliştirme birim
sermaye maliyetinin OECD ülkelerinin sadece çeyreği kadar olan Orta Doğu’da
gerçekleşecektir.
DÜNYA ENERJİ YATIRIMLARI (2000/Milyar$)
2021-30
Toplam
G.Toplama Oranı
2000
2010
2011-20
2001-2030
2001-30 (%)
Petrol
87
916
1045
1136
3096
19
Gaz
80
948
1041
1157
3145
19
Kömür
11
125
129
144
398
2
Elektrik
235
2562
3396
3883
9841
60
Toplam
413
4551
5610
6320
16481
100
Yıllık Ort.
413
455
561
632
549
100
Kaynak: IEA
Tablo 9
Petrol Fiyatları
50
BÖLGELERE GÖRE DÜNYA ENERJİ YATIRIMLARI
Toplam
(2000/Milyar$)
2001-10
2011-20
2021-30
2001-2030
OECD K. Amerika
1062
1179
1247
3488
OECD Avrupa
650
717
697
2064
OECD Pasifik
381
333
287
1000
Toplam OECD
2093
2228
2231
6552
Rusya
269
391
389
1050
Diğer Geçiş Ekonomileri
168
221
233
622
Toplam Geçiş Ekonomileri
438
612
622
1672
Çin
578
787
888
2253
Diğer-Asya (Hindistan dahil)
489
689
876
2055
Orta Doğu
268
332
444
1044
Afrika
248
393
567
1208
Latin Amerika
339
440
558
1337
Ülkeler
1923
2641
3332
7897
Bölgeler-arası taşıma
97
129
134
360
Dünya
4551
5610
6320
16481
Yıllık Ortalama
455
561
632
549
Toplam Kalkınmakta Olan
Kaynak: IEA
Tablo 10
Şüphesiz, gerekli yatırım miktarını finanse etmek üzere, nakit rezervleri ve borç
halinde yeterli sermaye elverişli şekilde bulunacaktır. Fakat belirli bölgelerde
ve sektörlerde, çeşitli faktörler, yatırımın gerçekleşmesini engellemek, yatırımı
caydırmak ve ertelemek üzere müdahale edebilir. Fiyatlar, teknik, ticari ve
ülkesel riskleri göz önünde bulundurarak, yeterli getirileri garantilemek için
gerektiği kadar yüksek olmak zorunda kalacaklardır.
Son yıllarda üretimin normal seyrinin ötesinde olan yatırım, petrol fiyatlarıyla
aynı hatta dalgalanma eğilimi göstermiştir. Rezervlere erişim, mali ve ticari
anlaşmalar,
gelecekte
çevre
politikalarındaki
değişmeler
ve
teknolojik
gelişmeler de yatırımın anahtar yürütücüleri olacaktır. Belirli bölgelerdeki
kaynakların miktarı ve bunları üretmenin ne kadara mal olacağı hakkında göz
önünde bulundurulması gereken belirsizlik vardır.
Petrol Fiyatları
51
Çin ve Hindistan Kamu Şirketlerinin Dış Enerji Yatırımları
Çin
Hindistan
Sudan:
Greater
Nile
Petroleum
firmasındaki ortaklığı. Günlük 150000
Sudan:
Greated
Nile
Petroleum’de
yüzde 25 hisse.
varil
Kazakistan: Kazak Aktobemunaigaz’ın
Rusya:
yüzde 60’ını Çin elinde bulundurmakta.
doğrudan yabancı yatırımı olan (2.77
milyar
Hindistan’ın
Dolar)
en
büyük
Sakhalin-1’deki
tek
yüzde
20’lik üretim paylaşım ortaklığı
İran: Sinopec firmasının günlük 300000
Vietnam: Doğal gaz üretiminde yüzde
varil petrol çıkaracağı Yadavran petrol
45’lik ortaklık. Toplam rezerv 2.04
bölgesi kontratı.
Kanada:
Sinopec
trilyon cubic feet
Northen
Lights
Myanmar:
4-6
trilyon
cubic
feet
2010’da günlük 100000 varil petrol
potansiyelli Shwe gaz bölgesinde yüzde
üretecek projesinde yüzde 40’lık hisse.
20 hisse.
Kaynak: US Energy Information Administration
Tablo 11
Çıkarımlarımızın ima ettiği üzere, Orta Doğu üretiminin normal seyrinin
ötesindeki petrol sektörüne sermaye akışlarının kolaylaştırılması hem üretici
hem de tüketici ülkelerin çıkarına olacaktır. Bu nokta, tüketici-üretici diyaloğu
içeriğinde atıfta bulunulacak olan anahtar bir konudur.
Doğal Gaz
Doğal gaz üretim zincirinde gerçekleşecek olan kümülatif yatırım, yarısından
fazlası keşif ve geliştirme üzerine olmak üzere 3,1 trilyon $ olacak. Bu yatırıma,
temelde, projeksiyon süreci boyunca yaklaşık iki katına çıkacak olan gaz
talebini karşılamak kadar üretim kapasitesindeki doğal azalmayı da telafi
etmek
üzere
ihtiyaç
duyulacak.
Kurulu
kapasite
2001’de
yılda
2800
metreküpten, 2030’da yılda 5800 metreküpe çıkacaktır. Her yıl ortalama
ilaveten
300
milyon
metreküp-OECD
Avrupa’nın
toplam
gaz
üretim
kapasitesine eşdeğer yeni gaz üretme kapasitesine gereksinim vardır. Yıllık
harcama, 1990’larda ortalama 80 milyar Dolardan az bir miktardan, içinde
bulunduğumuz on yılda 95 milyar Dolara, ve projeksiyon döneminin 3. on
yılında da 120 milyar Dolara yakın bir miktara ulaşacaktır.
Aktarım ve dağıtım ağlarına, LDG sıvılaştırma tesislerine ve benzeri tesislere
yapılacak küresel yatırımlar 1,4 trilyon Dolara ulaşacaktır. 2030’a kadar üçe
katlanacak olan bölgeler arası gaz ticareti sınır ötesi üretim altyapısının hızlı
büyümesini getirecektir. Çok artış göstermiş olan LDG ticaretinin birim
maliyetleri düşürmesi nedeniyle 2030’da bölgeler arası gaz ticaretinin yarısı
LDG üzerine olacaktır. Küresel yatırımın %30 civarı güçlü gelecek talebi
Petrol Fiyatları
52
karşılamak üzere OECD Kuzey Amerika’da gerçekleştirilecektir. Sonuç olarak
küresel yatırımın %49’u OECD ülkelerinde, %16’sı geçiş ekonomilerinde ve
%9’u da Çin’i de içeren Doğu Asya’da olacaktır. Bu bölgelerin hepsinde yatırım
gereksinimi Orta Doğu’dan fazladır. Çünkü bu bölgelerde aktarım ve dağıtım
ağları daha uzun olmakla beraber keşif ve geliştirme maliyetleri de daha
fazladır.
Maliyet durumu, fiyat ve talep gelişmeleri ve finansmanın karşılanması
konusunda dikkat çeken belirsizlikler vardır. Enerji piyasası reformları, üretim
zincirleri ve küresel gaz üretiminin uluslar arası ticaret boyutu gibi gelişmeler,
yatırım risklerinde, getirilerinde ve finansmanda oynamalara neden olacaktır.
Kamu şirketlerinin yatırımları kamu maliyesi nedeniyle sınırlı kalacağı için,
özel sektöre de büyük bir miktarda yatırım yapma görevi düşmektedir. Orta
Doğu, Afrika ve Rusya gibi bölgelerde, yabancı yatırım düzenlemeleri ve mali
politikalar sermaye akışlarını ve üretim tahminlerini etkileyecektir. Sadece
güçlü bilançolara sahip şirketler büyük yatırımlar yapabileceklerdir. Bu tür
sebeplerin sonucu olarak birtakım bölgelerde yatırımların yeterli seviyeye
gelememesi
tehlikesi
mevcuttur.
Böyle
bir
durumda
üretim
kıtlığıyla
karşılaşılabilir. Bu gibi yatırım azlıkları fiyatları yukarıya çekip, daha fazla
yatırımın yapılması ihtiyacını uyaran fiyat oynaklıklarına neden olabilir.
Kömür
2030 yılında dünyanın birincil enerji üretiminin %24’üne ulaşacak olmasına
rağmen kömür üretim zincirine yapılacak olan toplam yatırım yaklaşık 400
milyar Dolardan az olup yıllık 13 milyar Dolar düzeyinde olacaktır. Bu durum
sektörün yüksek emek yoğunluğuyla beraber, kömür çıkarmanın maliyetinin
düşük olmasıyla temel üretici ülkelerde artan piyasa rekabetinin birim sermaye
maliyetlerini düşürmesini yansıtmaktadır. Madencilik yatırımların temel
kısmını oluşturmaktadır. (%88) Çin, tek başına kömür yatırımının %34’ünü
alıp, OECD ülkeleri-temelde ABD ve Avustralya tarafından takip edilmektedir.
Piyasa koşulları gelişmeleri ve çevre politikaları yatırım belirsizliğinin en
önemli sebepleridir. Yatırım, cari üretim kapasitesini korumak ve talep
büyümesini karşılamak üzere gerçekleştirilecektir. Yakıtlar arası kuvvetli
rekabet ve küresel kömür pazarındaki doğal rekabet yatırım maliyetlerinin
birçok durumda düşük kalmasını garantileyecektir.
Elektrik
Küresel güç sektörü yatırımı 9,8 trilyon Dolar olacaktır. Dünya elektrik talebi
2030’a kadar ikiye katlanacak ve güç üretme kapasitesi 2000’de 3.498
cigavat‘tan 2030’da 7.160 cigavat‘a çıkacaktır. Güç yatırımının %60’ı OECD
ülkelerinin dışında olacaktır. Asya’nın payı yarısından fazlası Çin’in olmak
üzere %36’dır. OECD Kuzey Amerika, OECD Avrupa tarafından takip edilmek
üzere ikinci en büyük payı almaktadır. OECD ülkelerinde yatırımın temel
yürütücüsü eski fabrikaların değiştirilmesidir.
Petrol Fiyatları
53
Yaklaşık 4,5 milyar Dolarlık yatırım üretim üzerinedir. 30 yıllık dönemde hali
hazırdaki tesislerin yaklaşık üçte biri kullanılamaz hale geleceği için, 4.700
cigavat’lık 4 trilyon Dolara mal olacak üretim kapasitesi inşa edilmesi
gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkeler burada başı çekeceklerdir. OECD
ülkeleri ve geçiş ekonomilerinde bulunan hali hazırdaki güç istasyonlarına 400
milyar Dolardan fazla harcama yapılacaktır. Aktarım ve dağıtıma yatırım,
gelişmekte olan ülkelerde eskiye nazaran şebekeye bağlanan hane halkları
fazlalaştığı için bu miktardan çok daha fazla olacaktır. Aktarım ve dağıtım
harcamaları %55’i gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere 5,3 trilyon Doları
bulacaktır. Dağıtım ağları dünya çapında 30 milyon kilometre artırılacaktır.
Rekabet ve pazar reformları, çevre sınırlamaları ve mali erişebilirlik yatırımı
belirleyen temel faktörler olacaktır. Piyasa liberalizasyonları OECD ülkelerinde
çeşitli belirsizliklere yol açmıştır. Yatırım yeterliliği konusu tartışmalıdır.
Politikacıların sinyal mekanizmasını tesis edecek pazar çalışmaları yapmaları
gerekmektedir.
Çevre
yasalarıyla
ilgili
belirsizlik
de
yatırımcılara
risk
oluşturmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde bu sektöre sermaye bulmak çok daha zordur. Üçte ikisi Asya
ülkelerinden müteşekkil gelişmekte olan ülkelerin, projeksiyon sürecindeki
talep artışlarını karşılamak üzere gerçekleştirilen 5 trilyon Dolarlık elektrik
yatırımını finanse edebileceklerinin garantisi yoktur. Yerli sermayenin durumu
ve sektörün sermaye çekebilme yetisi konusunda çok büyük belirsizlikler
vardır. Uluslar arası piyasalardan borçlanılabileceği de şüphelidir. Dolayısıyla
özel yatırımcıları uyarmak için yeniden yapılandırmaya ve reformlara ihtiyaç
vardır. Temel elektrik gereksinimlerini bile karşılamakta zorlanan düşük gelir
grubuna da zarar vermeyecek bir şekilde tarife reformu yapmak gerekmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde 2030’da yaklaşık 1,4 milyar insan hala elektriğe
ulaşmada zorluk çekiyor olabilecektir. Tam ulaşıma kavuşmak için gerekli olan
665 milyar Dolarlık ilave yatırım zaten sermayeyi artırmakta güçlük çeken
bölgeler için çok büyük bir sorundur. Bu yatırıma çoklukla en fakir bölgeler
olan Sahra altında ve Güney Asya’da ihtiyaç duyulacaktır. Küresel elektrik
yatırımını sadece %7 artırmak bu bölgelere minimal bir katkı yapacaktır.
Uluslar arası kamuoyu, aşırı yoksullara elektrik seviyesinin sağlanması
noktasında sorumluluk almaya davet edilmelidir.
Yatırımlara Bölgesel Bakış
2001 ve 2030 dünya enerji talebindeki artışın %70’i ve enerji üretimindeki
büyümenin hemen hemen hepsi gelişmekte olan ve geçiş sürecinde olan
ekonomilerde gerçekleştiği için, enerji yatırımı ihtiyacı bu ülkelerde öne
çıkacaktır. 7,9 trilyon Dolarlık toplam enerji yatırımının yarısına yakını
gelişmekte olan ülkelerde ve % 10’u da geçiş ekonomilerinde gerçekleşecektir.
OECD ülkeleri de yarısından fazlası Kuzey Amerika’da olmak üzere yaklaşık
%41’lik
bir
pay
alacaktır.
Özellikle
petrol
ve
gaz
üretiminde,
geçiş
ekonomilerinde ve gelişmekte olan ekonomilerde birim kapasite artırımı
maliyeti daha düşüktür.
Petrol Fiyatları
54
Enerji yatırımının büyük kısmının gelişmekte olan ve geçiş sürecinde olan
ekonomilerde gerçekleşecek olmasına rağmen, OECD dışında olan ülkelerdeki
petrol, gaz ve kömür yatırımlarının yaklaşık %40’ı yine OECD ülkelerine ihracat
yapmaya yönelik olacaktır. Fosil yakıt rezervlerinin çoğunun OECD dışında
olması bu duruma yol açmaktadır. Petrol yatırımlarının yaklaşık üçte biri,
OECD ülkelerine ihracat yapmaya yöneliktir. Bu oran doğal gazda %21 ve
kömürde %8’dir. Dünya enerji talebi artışının yaklaşık %20’sini oluşturacak
olan Çin’in yatırım gereksinimi 2,3 trilyon Dolar olup, dünya enerji yatırımı
gereksiniminin %14’üne ulaşacaktır. Yatırımın payı talebin payından, talepteki
artışın büyük bir kısmı daha az sermaye yoğun olan kömürle karşılanacağı
üzere çok daha az olacaktır. Asya’nın geri kalan yatırımının büyük kısmı
Hindistan ve Endonezya’da olacaktır. 1,2 trilyon Dolar olan Afrika yatırımları
da
maliyetler
yüksek
olduğu
için büyük bir rakam olarak karşımıza
çıkmaktadır. Rusya ve Orta Doğu da 1’er trilyon Dolarla %6,5’lik pay
almaktadırlar.
Bölgeler arası tahmin edilen yatırım, kaynak dağılımına bağlı olarak farklılık
gösterecektir. Orta Doğu ve Rusya hariç bütün ülkelerde, elektrik yatırımı
yaklaşık %50 pay almaktadır. Bu pay Hindistan ve Çin’de %85, Asya’nın geri
kalanında %71, Latin Amerika’da %56 ve OECD’nin bütününde %62’dir.
Elektrik talebindeki hızlı artış, güç üretiminin yüksek sermaye maliyeti ve
aktarım-dağıtım
bu
durumu
açıklamaktadır.
Dünyadaki
hidrokarbon
kaynaklarının çoğunun bulunduğu Orta Doğu ve Rusya’da petrol ve gaz
yatırımının toplamı güç sektörünü geçmektedir. Orta Doğu’da %50 petrole ve
%25 doğal gaza gitmektedir. Rusya’da da kısmen yeni kuyuların maliyeti yüksek
olduğu için, bu iki sektörün yatırım toplamı %63’tür.
Önümüzdeki 30 yıl boyunca 16,5 trilyon Dolar olarak tahmin edilen toplam
enerji yatırımı küresel GSYİH’nın %1’ine tekabül etmektedir. Bu oranın içinde
bulunduğumuz on yılda %1,1’den 2021-2030 arasında %0,9’a düşmesi
beklenmektedir.
GSYİH’deki
pay
bölgeden
bölgeye
farklılaşmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde ve geçiş ülkelerinde, OECD ülkelerine göre çok
yüksek kalacaktır. En yüksek pay 2001-2003 döneminde Rusya’da %5,
Afrika’da %4,1, diğer geçiş ekonomilerinde %3,6 ve Orta Doğu’da %3’tür.
OECD’de bu pay sadece %0,5’tir. Küresel enerji yatırımının artacağı ön görülse
de GSYİH oranları farklı ülkelerde farklı gelişecektir. Örneğin Afrika’da artış
beklenirken, Çin’de azalış öngörülmektedir.
Projeksiyon süreci boyunca toplam küresel yerli yatırımın %4,5’inin enerjiye
gideceği tahmin edilmektedir. Rusya’da bu oran %31, Afrika’da %21’dir. Orta
Doğu ve geçiş ekonomilerinde de %15’lik bir pay vardır. Bu da bize enerji
sektörünün gelecek ekonomik büyüme ve milli refah düzeyini belirlemedeki
önemini göstermektedir. 16 trilyon Dolarlık sermaye kendi kendine harekete
geçirilemeyecektir.
Yeterli
sermaye
küresel
düzeyde
mevcuttur.
Fakat
sermayeye erişim, sektörel ve bölgesel farklılıklar göstermektedir. Dolayısıyla,
enerji şirketleri ve finansal piyasalar, doğru zamanlamayla ve uygun şartlarla,
ihtiyaç duyulan yatırımı finanse edebilecek yeterli sermayenin bulunup
bulunmayacağını sorgulayabilirler.
Petrol Fiyatları
55
Pratikte, yetersiz sermaye kaynakları, bölgesel ve milli az gelişmiş finansal
piyasalar ve yatırımların riskler karşısında düşük getiri getirmesi gibi faktörler
sermayeye erişimi zorlaştırmaktadır. Yerli tasarruflar, tüm bölgelerde yıllık
ortalama yatırım gereksiniminden fazladır. Fakat birçok gelişmekte olan ülkede
ve geçiş ekonomisinde tasarruflar toplam yerli yatırımdan azdır. Diğer
sektörlerle olan sermaye rekabeti yüzünden enerji yatırımını finanse etmede
zorluklar yaşanabilir.
Uluslar arası büyük petrol ve gaz şirketleri güçlü bilançoları sayesinde
sermayeye erişebilmektedirler. Maliyetlerin yükseldiği, olgun bölgelerdeki
şirketlerin
yatırımlarını
finanse
etmeleri
daha
zordur.
Petrol
ve
gaz
yatırımındaki beklenen bir artış, Rusya ve Batı Afrika gibi yükselen bölgelerde
sermayenin maliyetini artırabilir. Petrol üreten ülkeler ve bu ülkelerdeki kamu
firmaları uluslar arası petrol firmalarından aldıklarından daha az fiyatları
yabancı yatırımcılardan ve borç verenlerden alabilirler. Kömür şirketlerinin
sermayeye erişimi kömür dışı olan üretimi çeşitlilik arz eden şirketlerin
performansına bağlıdır. OECD üyesi olmayan, elektrik ve üretimi yatırıma
dönüştüren gaz şirketlerinin yatırımı finanse etmesi özellikle Afrika’da, geçiş
ekonomilerinde, Latin Amerika’da ve Güney Asya’da daha zor olacaktır. Az
gelişmiş finansal piyasalar ve getiri endişesi bu duruma yol açmaktadır. Dış
finans kaynaklarına daha bağlı olacaklar ve yüksek riskler ve düşük kar marjları
sermaye erişimini zorlaştıracak. En azından kısa vadede bu zorlukların devam
etmesi bekleniyor.
Piyasa
reformları
ve
teknolojik
gelişmeler
çoğunlukla
gelişmekte
olan
ülkelerde, doğrudan yabancı yatırımın(DYY) en önemli bölümü olan özel
sermaye akımlarının artmasını destekleyecektir. DYY’nin hisse bazında olan
sermayenin en önemli bölümü olması beklenirken, DYY yatırımcıların
ekonomik ve siyasi risk algılamalarına bağlı kalacaktır.
Hükümetin enerji yatırımlarını gözetmesi, doğrudan kamu yatırımı ve borç
vermesinin
azalışı
üzerine
vurgu
yaparak
değişmeye
devam edecektir.
Hükümetler, her yerde, politik, kanuni ve denetleyici çalışmaların yatırım
risklerini nasıl etkileyeceğine ve yatırımların karşısındaki engellerin nasıl
azaltılabileceğine dikkat etmek durumunda kalacaklar. Üretimin maliyet-etkin
bir
şekilde
devam
ettirilmesini
sağlayacak
olan
rekabetçi
piyasaların
fonksiyonu üzerindeki belirsizlikler devam ettiği için, hükümetler, gelişmeleri
yakından izlemeli ve piyasa kuralları ve denetimlerini değiştirme ihtiyacını
değerlendirmelidir.
Hükümetler
ayrıca,
yatırımcıların
riskleri
doğru
algılamaları ve tutarlı yatırımlara engeller oluşmaması için, daha kararlı, şeffaf
ve ön görülebilir denetleyici koşullar oluşturmalıdır. Hala birçok OECD üyesi
olmayan ülkede, iyi yönetimin uygulanışı ve saygıdeğer oluşu konusunda
sıkıntılar vardır. Bunlarla beraber yerli ve yabancı yatırıma ulaşılabilmesi için,
finansal piyasaların da gelişiminin hızlandırılması gerekmektedir.
Petrol Fiyatları
56
7. Fiyatların Küresel Ekonomik Büyümeye
Etkisi
Petrol fiyatlarının küresel ekonomik büyüme üstünde etkisi kaçınılmazdır.
Fakat son krizde yaşanan etki diğer krizlere göre daha az oldu. Çünkü reel
fiyatlar daha önceki krizlere göre daha düşük seviyelerde seyretti. Ayrıca
üretimde petrol yoğunluğu da kalkınmış ülkelerde önceki kriz dönemlerine göre
daha az seviyedeydi. Ayrıca son kriz döneminde küresel makroekonomik
göstergeler de petrol fiyatlarında yaşanan hareketliliği karşılayacak derecede
iyiydi. Özellikle kalkınmakta olan ve gelişen ülkelerin ekseriyetinde finansal
yapının eski kriz dönemlerine göre daha sıhhatli olması fiyatların etkisini
asgari düzeyde tutmaya yaradı. Bütün bu olumlu sayılabilecek tabloya rağmen,
fiyatların yükselmesiyle, kısa vadede, küresel talep ve büyüme üstünde küçülme
yaratması kaçınılmazdır. Petrol ihracatçısı ülkelerin mevduatlarının ithalatçı
ülkelere göre daha fazla birikeceği bu fiyat aralığında, küresel talep küçülmesi
kısa dönem içerisinde kendi kendine petrol yeterliliği olan ülkelerdeki toplam
talep üstünde bile olumsuz etki yaratabilir; GSMH’daki gelirlerin petrol
sektörüne yönelmesinden dolayı sıkıntılara yol açabilir.
Yüksek petrol fiyatları kaçınılmaz olarak enflasyonun artışını beraberinde
getirmektedir. Küresel anlamda hareketlenecek olan enflasyonun zarar verici
bir boyuta ulaşmadan sakinleştirilmesi, istihdam dengeleri ve üreticilerin
maliyetleri tüketicileri rahatsız etmeyecek bir şekilde ürünlerine yansıtmalarına
bağlıdır. Bu iki dinamiğin başarıyla yönetilmesi ise, her ülke için ayrıca (siyasi
şartlarının da) göz önüne alınarak değerlendirilmesini gerektirir. Özellikle, kriz
ortamından yeni çıkmaya başlamış olan birçok kalkınmakta olan ülkenin dikkat
etmesi gereken bu kırılgan nokta, Türkiye için de hayati öneme sahiptir.
IMF’nin 2000 senesinde yaptığı %20’lik sürekli petrol artışı modellemesi ve
tahminlerine göre, fiyat artışının küresel enflasyona yansıma projeksiyonu
şöyledir: ABD ve Avrupa için 0.3, Güney Amerika için 0.6 ve Asya için 0.7.
Enflasyon hareketlenmesi elbette tercih edilecek makroekonomik müdahale
yöntemleri ve arzın nasıl bir şekil alacağı ile doğrudan ilintilidir. Ayrıca, her
ülkedeki faiz oranları da bu hareketlenmelerin yönünü tayin edici bir etken
durumundadır. Özellikle, Türkiye’de son yıllarda yaşanan enflasyon düşüşü
hareketlenmesinin petrol fiyatlarının yüksekliğinin oluşturduğu baskı altında
devam edilebilirliği hayati bir öneme haizdir. Üretim maliyetlerinin yükseldiği,
kar oranlarının azaldığı bir dönem demek olan bu hareketlenme karşısında,
hükümetlerin azami dikkati göstermeleri gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerde,
petrolün bir sermaye malı olmaktan uzaklaşmaya başladığı bu dönemde,
Türkiye gibi kalkınan ülkelerde, üretimi doğrudan etkileyen petrol fiyatları,
makroekonomik planlamada önemli bir etken olarak ele alınmalıdır. Petrol
fiyatlarının büyüme hızına doğrudan ve kırılgan bir şekilde yansımamasının tek
şartı, maliyetlerin olabildiğince tedrici bir şekilde son-ürünlere yansımasının
yönetiminin başarıyla uygulanmasına bağlıdır. Bu noktada sorumluluk hem
üreticilerin hem de hükümetlerindir. Petrol tüketiminin yoğun olmadığı
sektörleri daha verimli hale getirecek yolların aranması yapılması gerekenlerin
Petrol Fiyatları
57
başında gelmektedir. Türkiye son iki kriz sonrasında, araç satışlarının hızla
arttığı
ülkeler
olmasından
arasındadır.
dolayı
yaşanan
Özellikle
bu
kredi
artışın
faizlerinin
petrol
oldukça
tüketimine
uygun
yansıması
kaçınılmazdır. 2010’a kadar araç artışı ve petrol maliyeti arasındaki dengenin
yönetilebilir bir plan dahilinde gerçekleşmesini sağlamak gerekmektedir.
IMF tahminlerine göre, fiyat hareketleri bu sene küresel ekonomi de %0.20.3’lük bir GSH azalmasına sebep olacak. Son krizde yaşanan fiyat hareketinin
büyüklüğü düşünüldüğünde, reel petrol fiyatları diğer krizlere göre daha sakin
bir volatilite izledi. Bu dönemde, ABD karşısında değerlenen para birimleri
(özellikle Avro), yerel kurların petrol fiyatları karşısında görecekleri muhtemel
zararı da hafif bir şekilde yaşamalarına yaradı. Petrol şokunu hafifleten diğer
bir neden de kalkınmış ülkelerde işçi piyasası ve finansal uygulamaların esnek
bir yapıya bürünmüş olmasıdır. Bütün bu etkenlerin ötesinde, petrol fiyatlarını
şekillendiren ana dinamik, diğer krizlerden farklı olarak yedek petrol üretim
kapasitesinde yaşanan küçülmedir.
Grafik 22
Yedek petrol kapasitesinin son 5 yılda bulunduğu düzey ve önümüzdeki 5 yılda
1980’lerin başlarındaki seviyeye ulaşma imkanının kolay olmayacağı gerçeği;
petrol ihracatçısı ülkelerin petrol gelirlerinin artmaya devam edeceğini
gösteriyor. Buradaki hayati mesele bu gelirleri ihracatçı ülkelerin nasıl bir
makroekonomik yapısal kalkınmaya dönüştüreceği ve petrol-dışı sektörlerini
nasıl besleyeceği, yatırımlara dönüştürme becerisi göstereceği sorunsalıdır.
Petrol Fiyatları
58
Küresel anlamda yaşanan bu devasa kapital transferi hem petrol üreticisi
ülkeler için bir şans hem de bir ziyan mekanizmasına dönüşebilir. Özellikle,
petrol-dışı
sektörlerinin
rekabetçiliğini
korumaya
yönelik
planlamalar
yapmaları kısa dönemde bu ülkeleri bekleyen en önemli meseledir.
Petrol ödemeleri ile yaşanan küresel finansal transferin diğer veçhesi de petrol
ithalatçısı ülkelerdir. Petrol fiyatlarındaki artıştan dolayı küresel ödemeler
dengesinde yaşanan büyük hareketlilik petrol ithalatçısı ülkeleri, özellikle de
kalkınmakta ve geri kalmış ülkeleri daha fazla etkilemektedir. IMF verilerine
(111 ülkenin cari işlemler dengesine) göre petrol fiyatlarındaki hareketlenmenin
sonucunda 2005 senesinde tahmini toplam finansal açık 29 milyar Dolar
olacaktır. Çin ve Hindistan’ın toplam açığın üçte birini oluşturduğu bu
tablonun anlamı, açık veren ülkelerin GSH’ın %0.5’inin açığa tekabül ettiği
gerçeğidir. Geri kalmış ülkeler için bu oran GSH’ın %2’sine varan bir açığa
ulaşmaktadır.
Gelişmiş ülkelere petrol fiyatlarının yansıması ise 1970’lerin iki krizinden daha
farklı olarak, 2004 senesinde GSH’larının %0.3’ü olarak yansıdı. Bu küçülme
1970’lerdeki etkinin ortalama yansımasının onda biri demektir. Yaşanan
küçülmenin az olmasının en büyük sebebi gelişmiş olan ülkelerin ham petrol
bağımlılığının eskiye göre azalmış olmasıdır. Diğer önemli bir sebep ise finans
piyasalarının geçmişe göre çok daha yoğun bir entegrasyon halinde olması,
petrol
ödemelerinden
kaynaklanan
hareketliliği
hafifletmektedir.
Petrol
ihracatçısı ülkelerden finansal piyasalarına büyük volatilite oluşturacak
düzeyde bir akış da olmamıştır.
Tablo 12
Özellikle ABD sermaye piyasalarına petrol gelirlerinin ciddi oranda aktığını
söylemek zordur. Geçen sene boyunca aylık 30 milyar Dolar civarında yabancı
para çeken ABD sermaye piyasası, bu miktarın sadece 1.5 milyar Dolarını OPEC
ülkelerinden alabildi. Toplam 76 milyar Dolarlık ortalama finansal akışın 2.5
milyar Doları petrol ihraç eden ülkelerden çıkarken, 30 milyar Doları Asya’dan
Petrol Fiyatları
59
gelmektedir. Bu finansal tabloya Londra üstünden yaşanan sermaye akışları
dahil
değildir.
Dolar
dışındaki
kurlardaki
akışın
son
alıcı
verilerine
ulaşılamadığından dolayı hangi düzeylerde olduğunu net bir şekilde söylemek
zor olsa da; petrol ihracatçısı ülkelerin, bu dönemde, aylık ortalama 10-15
milyar
Dolar
civarındaki
ciroları
göz
önüne
alındığında
küresel
kur
dengelerinde ciddi bir etki yaratması zor bir ihtimal olarak gözükmektedir
Fiyat hareketlenmelerinin (yapılan simülasyonlar ve ALTIMOD modellemesine
göre) 80 Doların çokça üstüne çıkması bir arz şoku olmadığı sürece, tahmini
talep mekanizması içerisinde yakın bir ihtimal olarak gözükmemektedir. Eğer
böylesi bir fiyat hareketlenmesi olursa küresel anlamda %0.5-0.7 arası bir
miktarda
ülke
sanayilerinin
büyümesini
azaltacaktır.
Bu
küçülme
şok
dalgasının uzunluğu ile doğrudan alakalıdır. Eğer fiyat dengesizliği uzun süreye
yayılırsa
küçülme
oranları
%1-1.5
düzeyine
kadar
çıkabilir.
Ortalama
küçülmenin yanında, özellikle kalkınmakta olan ülkeler bu gerilemeden daha
fazla pay alacaklardı. Petrol tüketiminin alanlarına göre değişkenlik arz edecek
olan küçülme, kalkınmakta olan ülkelerde %1-1.5 civarında gerçekleşecekken,
bazılarının %3’ün üstüne çıkması da muhtemeldir. Yüzde artışlarındaki
dağınıklığı şekillendiren ana neden, ülkelerin petrol dolayısı ile yaşadıkları
açığı finanse etme kabiliyetleridir. Ülke içi makroekonomik dengeleri sarsan bir
petrol maliyeti finansmanı artışların miktarını belirlemektedir. Bu etkilerin hiç
birisinin, ilk petrol krizlerinde yaşanan finansal dengesizliği beraberinde
getirecek düzeyde olması tahmin edilmemektedir.
Tablo 13
Gelişmiş ülkelerde 80 Dolarlık petrol fiyatının oluşturacağı etkileri 2009’a
uzanacak bir dönem içinde değerlendirdiğimizde, ABD’nin ilk yıl %0.8,
Avrupa’da %0.6, Japonya’da %0.6’lık bir GSMH küçülmesi yaşanacağı tahmin
edilmektedir. Böylesi bir küçülmenin gelişmiş ülkelerin büyümesine ortalama
yansıması ise %0.6 küçülme şeklinde olacaktır. Daha feci senaryolar göz önüne
alındığında, mesela petrol fiyatlarının 120 Doları bulduğu düşünüldüğünde,
ABD’de TÜFE rakamlarının %5’in üstüne çıktığı, GSH küçülmesinin ise %2.3
civarında olması tahmin edilmektedir.
Gelişmiş olan ülkeler, dış piyasalardaki güçlü finansal pozisyon ile iç
piyasalarda mali müdahale yapma gücünden dolayı, biraz önce aktardığımız
etkilenme yüzdelerinden çok fazla sapma potansiyeline sahip değildirler. Aynı
Petrol Fiyatları
60
şekilde bu ülkelerin dış piyasalardan gelecek müdahaleler karşısında kendi
sermaye piyasalarının da kırılgan olmaması, petrol fiyatları merkezli kriz
dalgası karşısında önemli bir ekonomik kriz halkası içine girmemelerini
sağlamaktadır. Kalkınmakta olan ülkeler ise, yetersiz sayılabilecek finansman
rezervleri ile daha fazla dış finansmana ihtiyaç duyacaklarından, gelişmiş
ülkelere göre petrol fiyatları karşısındaki kırılganlıkları daha fazla olacaktır.
Petrol ödemelerinden kaynaklanan sermaye hareketliliğinin oluşturduğu cari
işlemler açığını dış piyasalardan kapatma yoluna gitmek zorunda kalacaklardır.
Fiyatların etkisini sermaye piyasalarında kırmak üzere tercih edilecek bu yol,
aynı zamanda küresel faizlerin yüksek olmasından dolayı daha fazla sıkıntıya
yol açabilir. Bu sorun, belli bir miktarda, petrol ithalatçısı ülkelere petrol
ihracatçısı ülkelerden gelen sermaye ile hafifletilebilir. Özellikle petrol
ithalatçısı kalkınmakta olan ülkelerin petrol ihracatçısı ülkelerde bu dönem
içinde kuracakları ekonomi-politik ilişkilerin kısa-vadede yabancı yatırıma
dönüştürülmesi, ithalatçı ülkelerin enflasyon ve faiz durumlarını pozitif yönde
etkileyecek olan bir çözüm yoludur.
Petrol Fiyatları
61
8. Son Dönem Petrol Fiyatları
Hareketlenmesi
2004’ün başlarından bu yana ortalama ham petrol fiyatları 1990’da Irak’ın
Kuveyt’i işgal ettiği dönemde yaşanan nominal fiyat zirvesini de geçerek yüzde
40 oranında yükselip 2005 Ocak ayında 44.95 Dolara ulaştı. Nominal fiyat
analizinden ayrı olarak, reel fiyat analizi yapıldığında bu seviyenin zirve
olduğunu söylemek zordur. Hatta fiyat artışları ilk petrol krizinin yaşandığı
dönemle mukayese edildiğinde yaşanan hızlı yükseliş ve sonuçlarının rölatif
olarak daha hafif bir dalgalanma olduğu görülecektir. 1970’lerde yaşanan iki
şok dönemindeki fiyat hareketlenmesi ile 2005 senesinde yaşanan krizin bir
mukayesesi yapıldığında 2005 senesinde Dünya Enerji Organizasyonunun
petrol fiyatları için yaptığı tahmini artışın 2001-2003 arasındaki fiyatlardan
%55 daha fazla olduğu ortaya çıkar.
Grafik 23
Bunun anlamı ise 1970’lerdeki kriz dönemindeki yükseliş ile fiyatların üç kat
yukarıya çıktığı kriz dönemi fiyatlarına göre bugün daha düşük yoğunluklu bir
fiyat krizi yaşandığı gerçeğidir. Diğer önemli bir nokta ise kalkınmış olan
ülkelerin petrol merkezli üretimlerinde yaşadıkları ciddi gerilemedir. 19702004 arası petrol yoğunluğu hareketlenmesi aşağıdaki gibidir.
Petrol Fiyatları
62
Grafik 24
Bu değerlendirmeler, en azından kısa dönemde, petrol fiyatlarında yaşanan
dalgalanma ile ortaya çıkacak muhtemel makroekonomik maliyet ve sonuçların
daha önceki krizlere göre daha az tahribat yapacağı veya ‘dünya-sisteminin’
kapital-yoğunluklu bölgelerinin daha az zarar göreceği sonucuna ulaşmamızı
sağlar.
Fiyatlarda yaşanan artışa piyasaların ve makroekonomik dengelerin verdiği
tepki, petrol fiyatlarındaki krizin bir şok dalgası şeklinde ortaya çıktığından
ziyade, uzun bir zaman dilimine yayılacak şekilde fiyatların yüksek seviyelerde
kalacağına alışma şeklinde gelişti. Aynı şekilde, fiyatlardaki, özellikle son iki
senedir yaşanan seküler artış, volatilitenin de yükseldiği ama tarihsel iniş-çıkış
aralığından çok sapmadığını da göstermektedir.
takriben
%95’i
2006
yılı
sonu
Spot fiyatlarındaki artışın
gelecekteki-petrol-kağıtları
fiyatlarını
belirlerken, 2010 yılı sonu gelecekteki petrol kağıtları fiyatlarının da %60’ını
şekillendirmiş oldu. Her ne kadar gelecekteki petrol kağıtları fiyatlarını
belirlemede spot fiyatlarının iyi bir parametre olmayacağı bilinen bir gerçekse
de, yakın dönemde yaşanan şok artışlara dair süreklilik arz eden bir yönünün
olduğunu da ortaya koymaktadır. Tarihsel spot fiyatları volatilitesi ve
gelecekteki petrol kağıtları volatilitesi 2003 senesine göre 2004’te ortalama bir
artış gösterdi. Fakat bu artışa rağmen 14 yıl öncesindeki Körfez Savaşı
dönemindeki zirvesini de görmedi.
Petrol Fiyatları
63
Grafik 25
Petrol
piyasasının
en
belirgin
özelliği
uzun
dönem
arz
ve
taleplerle
şekillenmesidir. Bu piyasaya dair yapılacak kısa dönem analizler, geçmiş
tecrübelerle de sabit olduğu üzere, oldukça yanıltıcı olabilir. Kriz dönemlerinin
tabiatına ve piyasaların petrolle beraber geçirdiği yüz küsur yıllık tarihin
ayrıntılarına bakmak bile uzun dönemli analizlerin gerekliliğini teslim etmek
için yeterlidir. Bu tarih içerisinde vuku bulan kriz sayısı, diğer piyasaların
aksine, oldukça azdır. Bu petrolün hem ekonomik hem siyasi hem de stratejik
değerinden kaynaklanmaktadır. Bütün bu ana etkenlerin dışında petrolün gerek
bir sermaye malı olması gerekse de ana tüketim maddelerinden olmasından
dolayı kısa dönemler içerisinde büyük yapısal değişimlerin olması beklenemez.
Petrol Fiyatları
64
Grafik 26
Talep merkezli bir yaklaşım açısından bakıldığında, volatilite ve fiyatlardaki
belirsizliği şekillendirecek derecede bir hareketlenmeye sebep olacak değişimin
kısa zamanda şekillenmesi mümkün değildir. Öncelikle gelecekte oluşacak
talebin tahmin edilmesi oldukça zordur. Daha önemlisi, yüksek fiyatlara bir
tepki olarak tüketicilerin daha az enerji yoğunluklu teknolojilere kısa-dönemde
geçmeleri oldukça zordur. Makroekonomik bir kuralın da gereği olan teknoloji
değişimi bir karar meselesinden ziyade tedrici yapısal bir dönüşümü icbar eder.
Bu dönüşümün ise uzun zaman dilimine yayılması tabiatı gereğidir.
Arzın petrol piyasasında şekillenişi ise sabit yatırımın oldukça yüksek ve
sonuçlarının da bu maliyete ters orantılı olarak kesin olmadığı bir tabiatta
gerçekleşmektedir.
Sabit
yatırımların
yüksek
olduğu
sektörlerin
ana
özelliklerinin başında monopol olmaları gelir ve bu piyasalara şirketlerin
girmesi de çıkması da bir esnekliğe tabi değildir. Yapılan yüksek maliyetli
yatırımların kendisini tazmin etmesi ve kara geçmesi uzun bir zaman dilimine
yayılır ve yüksek oranda üretim düzeyini yakalamayı beklemek zorunda bırakır.
Arzın sorunu sadece yüksek maliyetli ilk yatırımda değildir. Şu an petrol
üretiminin yüzde ellisi ve rezervlerin yüzde yetmişi kamu ve özel sektördeki
kartellerin kontrolü altındadır. Gerek arzın gerekse de talebin petrol üretimi
içerisindeki yapısal rolleri üretim düzeyinde petrol fenomeninin sadece bir
parçasıdır. Petrol üretmek başlı başına bir bab, petrol üretiminin bir sonucu
olarak ortaya çıkan maluller ise bambaşka bir babtır. Her ikisinin bir biriyle
çapraz ilişkisi olsa da, fiyatları şekillendirmekte simetrik bir ünsiyete
büründüklerini her zaman söylemek mümkün değildir. Fakat bütün bu genel
Petrol Fiyatları
65
tespitler bizi petrol krizlerinin yaşandığı 3-5 yıllık yoğun dönemler üzerine bir
çözümleme yapmaktan geri koymaz. Mesela son dönem yaşanan fiyat
artışlarının ana saiklerinin başında Amerika ve Asya’da meydana gelen seküler
talep artışı gelmektedir. Lakin sadece talep artışı fiyatları tetiklememekte, aynı
zamanda atıl petrol kapasitesinin tarihsel olarak bulunduğu düşük seviye ile
petrol üretiminde yaşanabilecek muhtemel inkıta beklentileri de fiyatları
yapısal olarak şekillendiren diğer etkenler arasındadır.
Grafik 27
Petrol talebinin son dönemde bu denli hızlı bir şekilde artmasının arkasında ise
küresel anlamda yaşayan iktisadi toparlanma bulunmaktadır. Bu toparlanma
içerisinde, birçok iktisatçının yaptığı gibi, Doların yaşadığı zayıflama da ayrıca
bir etken olarak sayılmalıdır. Dolar zayıflaması karşısında tüketici ürünlerinin
fiyatlarının aksi yönde hareket etmesi şeklinde gerçekleşen bu döngü petrol
fiyatlarının da üstünde bir rol oynamaktadır. Talebin reel artışı, özellikle 2004
senesinde, küresel ölçekte yüzde 3.3 büyüyerek günlük 2.7 mv/g miktarına
ulaşmış durumda.
Bu 1976’dan bu yana talebin eriştiği en yüksek seviye demektir. 2003
sonbaharından bu yana, Amerika ve diğer OECD ülkelerindeki talep artışı da
ciddi oranda artmış olmasına rağmen, hızla büyüyen Asya’nın OECD’nin üç katı
bir hızla artan talebi göz önüne alınırsa, son petrol krizi ile talep büyümesi
arasındaki ünsiyet daha sarih bir şekilde görülebilir. Özellikle Çin’in son
yıllarda devam eden istikrarlı büyümesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan
Petrol Fiyatları
66
petrol talebi reel GSH büyümesinin de önemli bir parçası haline dönüşmüş
durumda. Genel anlamda Çin’in enerji açlığının kısa vadede etkili olduğu enerji
şeklinin petrol olması fiyatları doğal olarak etkileyecek bir güce ulaşmasına
hızla yol açtı.
Özellikle Çin’in ve Hindistan’ın ulaştırma sektöründe yaşanan seküler petrol
talebi artışı, petrol fiyatlarını doğrudan etkileyen sacayaklarından talebin
önümüzdeki dönemde de kendisini korumaya devam edeceğini göstermektedir.
Grafik 28
Dünya otomobil şirketlerinin iştahını kabartan Çin ve Hindistan’ın dev bireysel
oto piyasasına dair genel bir analiz bile talep büyümesi tahmininin gerçekliliği
ve tutarlılığı konusunda ipucu verecektir. Aynı şekilde küresel anlamda faaliyet
gösteren sigorta firmalarının önümüzdeki dönem Çin ve Hindistan’da taşıt
sigortacılığı için yapmayı planladıkları yatırımlar da bize kalkınan Asya’nın
petrol talebinin bir istikrar içinde olacağını söylemektedir. İşte petrol fiyatları
Asya
ve
Kuzey
Amerika’da
gerçekleşmesi
tahmin
edilen
talebin
bu
parametreleri, özellikle yatırım merkezli sebepleri ile enerji yatırımları ve
üretimi arasındaki makas içerisinde hareket eden dalgalanma içerisine
gitmektedir. Burada bu dalgalanmanın petrol fiyatlarını harekete geçiren
üçüncü sacayağı ile olan ilişkisini de zikretmek gerekmektedir. Arz, talep ve
küresel/bölgesel jeopolitik gelişmeler aynı anda farklı yönde veya aynı
istikamette hareketlendiğinde petrol piyasası da kaçınılmaz olarak dalgalanma
içerisine girmektedir. Son kriz bu tablonun güzel bir resmidir aslında.
Petrol Fiyatları
67
Petrol arzına dair son dönemde yaşanan siyasi tedirginliklerin yanında başlıca
sebep olarak yedek petrol kapasitesinin bulunduğu oldukça az düzeyi
görmekteyiz. 2003 senesinde küresel ham petrol yedek kapasitesi günlük 2
milyon varil civarındaydı. Bu oldukça düşük düzey 1991 Körfez Savaşından beri
yakalanan en geri kapasitedir. Bir sene sonrasında, OPEC tarafından üretim
artışına gidilmesine rağmen yedek kapasite oldukça güçlü talep ve arzda
yaşanan inkıtalar dizisiyle düşük seviyesini korumaya devam etmiş oldu.
Tablo 14
Yedek kapasitenin bu denli düşük bir düzeyde seyretmesinin ana sebebi son 15
yıl içerisinde petrol yatırımlarının reel petrol fiyatlarındaki düşük seviyeyi uzun
süre korumasından dolayı oldukça az gerçekleşmiş olmasındandır. Öyle ki bu
dönem içerisinde 19 Dolar ortalama fiyat düzeyinde seyreden petrol, bu fiyat
seviyesi ile 80’lerdeki fiyat ortalamasının yarısına inmişti. Böylesi bir fiyat
düşüşü ortamında, petrol yatırım piyasasının ve finansal türevlerinin ticaretini
yapanların yatırımlar konusunda endişeli olmaları kaçınılmaz oldu. 1970’ler
boyunca ve 1980’ler başında yaptıkları gereğinden fazla, dolayısı ile de atıl,
yatırımlardan dilleri yanan büyük oyuncular yeni petrol yatırımları konusunda
çekimser davrandılar. Yakın zamana kadar, petrol yatırımcısı şirketler,
yatırımlarını
18–20
yapılandırmaktaydılar.
Dolar
Lakin
son
düzeyinde
kriz
dönemi
bir
ile
fiyatlandırma
birlikte
bu
ile
yatırım
parametresi elbette değişti. Ama yaşanan bu hızlı değişimin, petrol piyasası gibi
oldukça yüklü sabit kapitale ihtiyaç duyan bir sektörde, aynı hızla yatırıma
yansımasını beklemek mümkün değildir. Bu ara-zaman kaybı da, fiyatlara
müdahaleyi geciktiren, spekülasyona açık kalan zaman dilimini de genişleten
bir neticeye sebep olmaktadır.
Keşif maliyetlerinin pahalı ve ucu açık tabiatı da ayrıca petrol şirketlerinin
yatırım kararlarını çekimser kılan veya geciktiren etkenlerdir. Bu yatırım
özelliklerini
doğru
okumak
petrol
piyasasını
ve
fiyatları
doğru
bir
değerlendirme sürecine tabi tutmak için önemli parametrelerdendir. Büyük
ham petrol projelerine girmezden evvel petrol şirketlerinin çıkardığı işletme
planları
da başlıca bu dinamikler tarafından
şekillendirilmektedir. Bu
meyanda, Türkiye’nin petrol arama veya petrol yatırımı yapma girişimleri de
aynı dinamiklere tabidir. Petrol ürünleri için de, yetersiz rafineri kapasitesi
sadece yatırım eksikliğinden değil, aynı zamanda hali hazırda var olan
Petrol Fiyatları
rafineriler
68
ve
marjinde
pompalanan
ham
petrolün
cinsi
arasındaki
uyumsuzluktan da kaynaklanmaktadır.
Her ne kadar, gelecekteki petrol piyasası fiyatları merkezli analizlere göre
fiyatların 35-40 Dolar düzeyine gerileyeceği beklense de, yedek petrol
kapasitesinin düzeyinde olumlu bir değişim olmadığı sürece, kriz veya kriz
beklentisini vücuda getiren arz-talep hareketlerinin hassaslığı devam edecektir.
Ancak yedek kapasite yükselirse, arz-talep hassasiyetinin fiyatlara yansıması
daha kontrollü hale gelebilir. Ham petrol arz ve talebine dair yapılan
projeksiyonlar, yedek kapasitenin 2010 senesine kadar benzer bir düzeyde
kalacağının işaretlerini vermektedir. Öyle ki, hali hazırda ve yakın gelecekte
yapılacak olan kapasite genişletmeye ve yeni-birikimlere yönelik projeler
sadece artan talebi karşılayacak düzeye ulaşabilirler. Bu dengenin bir diğer
veçhesi de, OPEC üreticilerinin petrol üretimini artırmaları beklenirken, OPECdışı
petrol
üreticilerinin
üretimlerinin
önümüzdeki
dönem
azalacağı
tahminidir. Uluslar Arası Enerji Kurumu’nun 2004 senesinde ortaya koyduğu
senaryo tabloya göre, 2030 senesinde OPEC’in dünya petrol üretimindeki payı
2002’deki
%37’lik
düzeyden
%53’lük
seviyeye
yükselecektir.
Burada
unutulmaması gereken diğer bir nokta, bu büyük pay artışının, gerekli
yatırımları piyasanın yapacağı varsayımına dayanıyor olmasıdır. Yatırımların,
birçok farklı sebepten dolayı, bir şekilde akim kalması durumunda ise senaryo
tablo ile OPEC’in payına dair tahminler oldukça farklı bir hale bürünerek,
bugüne kadar yaşanmamış en ciddi petrol krizini küresel ekonominin önüne
getirebilir.
OPEC’in önümüzdeki yıllarda yerleşeceği pozisyonun öneminin yanında, bugün
ana petrol üreticisi olarak günlük ham petrol üretim kapasitesinin 29 milyon
varil ve OPEC’in Orta Doğulu üyelerinin ispatlanmış dünya petrol rezervlerinin
yüzde 65’ine sahip olduğu göz önüne alınırsa, petrolün ekonomi-politiği ile
Orta Doğu jeoekonomik-jeostratejik resminin ehemmiyeti de anlaşılabilir. Yine
aynı
şekilde,
son
dönem
petrol
fiyatlarındaki
hareketlenmenin
ana
sebeplerinden olan yedek kapasite imkanları noktasında OPEC efektif yedek ya
da 30 gün içerisinde hazır olabilecek ve 90 gün de sürdürülebilir bir üretim
kapasitesi
günlük
bir
milyon
varil
civarındadır.
Uluslar
Arası
Enerji
Kurumunun verileri incelendiğinde aynı düzeyin 2002’in ekseriyetinde günlük
6-7 milyon varil civarında olduğu görülecektir. Bu açığın kapatılması yönünde
OPEC’in çok iştahlı olması beklenmemekte. Önümüzdeki dönem OPEC-dışı
üreticilerin, özellikle de Rusya’nın küresel yedek petrol kapasitesini beslemek
üzere üretim artışına gideceği tahmin edilmektedir.
Petrol Fiyatları
69
9. Arz-Talep Dengesi ve Petrol Fiyatları
Talep Büyümesi
Petrol talebi büyümesindeki ana sürükleyici sektör, değişmeyerek, taşımacılık
olmaya
devam
ediyor.
2001
senesinde
petrol
tüketiminin
%47’sini
gerçekleştiren sektör, önümüzdeki 20 yıl içerisinde de ana-tüketicilerden
olmaya devam edecek. Taşımacılık sektörünün büyüme parametreleri özellikle
gelecekteki petrol piyasalarını doğrudan etkileyecektir.
Grafik 29
Özellikle Çin ve Hindistan’da araç sahibi olma artışı, taşımacılık alt-yapısında
yaşanacak gelişmeler, taşıt kredileri, otoban ve yol yapım süratleri, şehir
planlamaları, toplu taşımacılık yatırımları, enerji tasarrufu, düşük yoğunluklu
enerji teknolojilerinin ve ARGE yatırımlarının gelecekteki akıbeti ve küresel
anlamda hiç hız kesmeden büyüyen turizm sektörünün alacağı şekil petrol
talebini oluşturan ana dinamiklerdendir. Bir önceki cümle başlıklara ayrılıp
analiz edildiğinde, petrol fiyatlarının oluşumunda, petrol rezervleri, petrol
ekonomi-politiğinin yanında, küresel anlamda kentsel yaşam eğilimleri ve
planlamanın ne derece önemli olduğu görülecektir. Araba üreticilerinin iştahını
kabartan Çin ve Hindistan piyasası ile yine bu bölgelerde imalat sanayinin hızla
büyüyen tabiatı sonucu ortaya çıkan nakliyat talebinin projeksiyonları da aynı
şekilde petrol talebinin hız kesmeyeceğinin teminatıdır.
Petrol Fiyatları
70
Grafik 30
Taşımacılık sektörü ile birlikte diğer önemli sektör de sanayidir. Petrokimyasal
ürünleri işleyen sanayi kollarının başta geldiği bu tüketim kolunda, bölgesel
enerji
talebine
değişimin
yanı
sıra
tüketim
mallarındaki
talep
yönü,
hane/ticari/zirai enerji ihtiyacı da eklenmelidir.
Taşımacılık sektöründe olduğu gibi, yükselen maliyetlerin sanayi yatırımlarının
ve hali hazırda imalat yapanların enerji tasarrufuna ne kadar yönelecekleri,
alternatif enerji kaynakları için ne kadar bütçe ayıracakları da talebi
şekillendiren unsurlar arasındadır. Özellikle Türkiye gibi petrol ithalatına
doğrudan
bağımlı
ülkelerin
petrol
taleplerini
oluşturan
ana
sektörler
konusunda hem mevzuat düzenlemesi yapmaları, hem tasarrufu hem de
alternatif enerji kullanımını teşvik etmeleri gerekmektedir. Alternatif enerji
kullanımına karşı vergi indirimi en makbul metotların başında gelmektedir.
Petrol Fiyatları
71
Düzeyler
Büyüme
Milyon Ton
Yıllık %
2000
2010
2020
2025
2000-10
2010-20
2020-25
Petrol
3614
4225
5059
5492
1.6
1.8
1.7
Katı Y.
2341
2818
3435
3750
1.9
2.0
1.8
Gaz
2101
2800
3808
4453
2.9
3.1
3.2
Hidro/Nükleer
953
1065
1153
1195
1.1
0.8
0.7
9,008
10,908
13,455
14,890
1,9
2,1
2,0
Yenilenebilir
Toplam
Kaynak: OPEC
Tablo 15
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere dünya enerji talebi yıllık ortalama %2
civarında artarak büyümektedir. Fosil yakıtlar küresel enerji talebinin yüzde
doksanını oluşturmakta. Doğal gaz talebinin, 2025 tahminlerinde, elektrik
santrallerindeki yoğun kullanımdan dolayı %6 artışla, yüzde otuz civarında
gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Her ne kadar petrolün talep oranı, 2000
senesindeki %40 seviyesinden 2025’te %37’ye düşse de, günlük petrol talebinin
77 milyon varilden 115 milyon varile yükselmesi tahmin edilmektedir.
Dünya Petrol Talebi 2002-25 (tahminleri)
MVG
2002
2005
2010
2015
2020
2025
K.Amerika
24.2
25.0
26.1
27.2
28.3
29.4
B.Avrupa
15.1
15.4
15.9
16.3
16.6
16.8
OECD Pasifik
8.5
8.8
9.2
9.4
9.5
9.6
OECD
47.7
49.3
51.2
52.9
54.5
55.8
G.Amerika
3.2
3.3
3.8
4.4
5.1
5.7
O.Doğu/Afrika
1.7
1.9
2.1
2.5
2.8
3.2
G.Asya
2.6
3.1
4.1
5.5
7.1
9.1
G.Doğu Asya
3.2
3.4
4.1
5.0
5.7
6.5
Çin
5.0
6.0
7.6
9.4
11.4
13.5
OPEC
6.2
6.5
7.3
8.1
9.0
9.9
Diğer
2.7
2.8
3.2
3.6
4.1
4.6
Kalk. Ülkeler
24.7
26.9
32.3
38.5
45.3
52.5
E.Sov.Birl.Ülk
3.8
4.1
4.4
4.7
5.0
5.2
Diğer Avrupa
0.7
0.8
0.9
0.9
1.0
1.1
Geçiş Ekono.
4.5
4.5
5.3
5.7
6.0
6.3
Dünya
77.0
81.0
88.7
97.1
105.8
114.6
Petrol İthalatçısı
Kalkınan Ülkeler
Petrol İhracatçısı
Kalkınan Ülkeler
Kaynak: OPEC
Tablo 16
Petrol Fiyatları
72
OPEC referanslarına göre dünya petrol talebi 2002–2010 arasında günlük 12
milyon varil artarak 89 milyon varile yükselmektedir. Bir sonraki onyılda ise bu
talep 17 milyon varil artışla 2020’de günlük 106 milyon varile ulaşmaktadır.
2010–2025 arasında ortalama %1.7 artış gösteren talep, 2025’de 115 milyon
varile ulaşmaktadır. 2002–2025 arasındaki artışın nerdeyse üçte ikisi kalkınan
ülkelerden gelmektedir.
Günlük 38 milyon civarında olan bu talep,
kalkınmakta olan ülkelerin 2002 senesinde dünya petrol talebindeki %32’lik
paylarını %46’ya çıkaracaklarını göstermektedir.
Kuzey Amerika’daki talep de, hacimli ekonomik büyümeden dolayı, diğer OECD
ekonomilerinden daha fazla olacaktır. 2002-2025 arasında, Asya ülkeleri
kalkınmakta olan ülkelerin petrol talebini belirlemede ana rolü oynamaya
devam edecek. Öyle ki, bu artış günlük 18 milyon varil veya toplam talebin
%65’e
varması
anlamına
gelmektedir.
Bu,
aynı
zamanda,
2002-2025
dönemindeki küresel artışın takriben yarısına tekabül etmektedir.
Grafik 31
Çin ve Hindistan bu talep büyümesinde temel rolü oynamaktalar. Özellikle
taşımacılık sektöründe planladıkları yatırımlar ve hali hazırda devam eden
büyüme projeleri talebi oluşturan ana sektördür. Bu iki ülkede, bin kişiye
yaklaşık on araç düştüğü ve aynı oranın bazı OECD ülkelerinde 500 olduğu da
hesaba katılırsa yaşanacak büyümenin boyutu daha iyi anlaşılabilir. Bu tahmini
artışı destekleyen başka bir bulgu da, kalkınmakta olan ülkelerin tarihsel
olarak, büyüme trendleriyle simetrik olarak, araç sayısındaki artışın yıllık %10
civarında seyretmiş olmasıdır. Bu yüksek artış beklentilerine rağmen, birçok
farklı sebepten dolayı diğer kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkelerden ayrılan
Çin ve Hindistan’ın, taşımacılık altyapısının taleple beraber simetrik bir trend
gösterme ihtimali kuvvetli değil. Aynı şekilde, daha önce hızlı kapital
birikiminin yaşandığı bölgelerde meydana gelen sermaye hareketlerinin de
akılda tutulması gerekmektedir. Böylesi müdahaleler olduğu takdirde, tahmin
edilen istikrarlı büyüme oranları beklentilerin uzağına düşebilir.
Petrol Fiyatları
73
2000–2025
yılları
taşımacılık
sektöründe
arasında
OECD
ülkelerinde
gerçekleşecek.
Benzer
petrol
bir
talebinin
artış
bütün
%78’i
geçiş
ekonomilerinde de aynı dönem aralığında beklenmektedir. OECD ülkelerinde
elektrik
üretiminden
kaynaklanan
petrol
talebinin
çok
artacağı
beklenmemektedir. Aynı şekilde sanayi ve diğer sektörlerde de petrol
kullanımının ciddi bir artış görmesi tahmin edilmemekte. Bu sektörlerde talep
artışındaki tahminlerin temel sebepleri: Sınırlı yapısal iktisadi değişim, nüfus
artışının zayıflığı, doğal gaz ve elektrik kullanımının bu sektörlerde daha yoğun
olacağı beklentileridir.
Kalkınmakta olan ülkelerde de, taşımacılık en temel petrol talebi artışı sebebi
durumunda. Öyle ki, toplam talebin takriben yarısına tekabül eden taşımacılık
sektörünü diğer hane, ticari ve zirai sektörler takip etmektedir. Bütün bu
talebin arkasında büyüme tahminleri bulunmaktadır. Nüfus büyümesi, kimyevi
ürünlerde yaşanacak tahmini artışların da besleyeceği talep yükselmesini
doğrulayacak bir başka gösterge de elektrik üretimi sektöründe tek ciddi
büyümenin kalkınmakta olan ülkelerde yaşanacağı gerçeğidir.
Taşımacılık sektörünün petrol talebi ve tüketiminde bu denli önemli bir yer
tutmasında ana aktör OECD ülkeleridir. 2001 senesinde 34.5 milyon varil
günlük tüketim yapan sektör, dünya petrol talebinin %47’sini oluşturmaktaydı.
OECD ülkeleri bu büyük oranın %55’ini harcarken, OECD dışında kalan ülkeler
ancak %40’nı harcayabilmekteler. Daha önemlisi, bu oranlar son 20 yıl
içerisinde artan talebin en temel kaynağı durumundadır. Hem OECD hem de
kalkınan ülkelerde, taşımacılık sektörü içerisinde de, en büyük payı, %80
tüketimle karayolu taşımacılığı almaktadır. Bu tablo, bizleri ister istemez,
karayolu taşımacılığı ekonomisini mercek altına almaya yönlendirmektedir.
Karayolu taşımacılığındaki petrol tüketim artışının en temel sebebi hızla artan
araç sayısıdır. Son 20 yılda küresel araç sahibi olma oranı ikiye katlayıp,
milenyumla birlikte 800 milyona ulaşmış durumdadır. Bu artışın gerçekleştiği
bölgeler, beklendiği üzere, kalkınmakta olan ülkelerdir. 2000 senesinde Çin ve
Hindistan’da 1000 kişiye düşen araç sayısı 10-12 civarında iken, OECD
ülkelerinde bu oran 50 kat daha fazlaydı. OECD içerisinde en büyük payı ise
1000 kişiye 774 araçla ABD almaktadır. Bu araç sayısını, Amerika’daki fazla
yakıt tüketen araç modelleriyle beraber düşününce, ABD’nin israf ettiği enerji
miktarı daha iyi anlaşılabilir.
Kalkınmakta olan ülkelerde de araç edinme oranı 1980’de 40 milyon iken,
2000 senesi ile birlikte 160 milyona ulaştı. Her ne kadar Türkiye, Meksika ve
Güney Kore’de daha aşağı oranlarda olsa da, OECD ülkelerinde de, araç sahibi
olanların 1000 kişi de 400 ile 600 arasında seyretmektedir. Orta gelir grubuna
giren Brezilya, Tayland, Tayvan ve Malezya gibi ülkelerde bu oran 100 ile 300
arasındadır. Bütün bu oldukça yüksek görünen araç oranlarına rağmen, dünya
nüfusunun 4 milyara yakınının yaşadığı bölgelerde araç sahibi olma oranı 1000
kişide 100’ün altında seyretmektedir.
Araç edinme büyümesinin ortalama artışı tarihsel olarak %10 civarındadır.
Özellikle bazı OECD ülkelerinde (İspanya, Türkiye, Güney Kore ve Meksika) bu
oran son üç senede düzenli olarak yakalanmaktadır. Araç sahibi olma
oranlarının önümüzdeki 20 yılda yakalayacağı büyüme oranı petrol talebini
Petrol Fiyatları
74
şekillendirecek ana etken olacaktır. Bu ana etkenin gelişimi ise genel anlamda
ekonomik büyüme ile alakalı olsa da doğrudan ilişki içinde değildir. İktisadi
paylaşımın daha başarılı olduğu ülkelerde ekonomik büyümenin doğal
sonuçlarından birisi de araç sahibi oranlarının doğrusal olarak yükselmesidir.
Dolayısı ile büyümeden ziyade, kişi başına düşen gelir ile araç sahibi olma
arasındaki ilişki petrol talebine dair yapılan tahminleri besleyen ana kaynaktır.
Kişi başı düşen gelir üstünden kurulan modeller ile petrol fiyatlarına dair
açılımlar getirilmektedir.
Petrol fiyatlarını etkileyen talebin oluşmasındaki ikinci büyük etken olan sanayi
ise 2001 senesinde dünya petrol talebinin %21’ini oluşturmuştur. Günlük 11.8
milyon varil olarak gerçekleşen bu tüketim, bölgelere göre oldukça değişken bir
yapı arz etmektedir. Çin’in ve OECD-Pasifik’in takriben %30 paya ulaştığı bu
bölgelerden Güney Asya ise %24’lük bir payla ikinci sırada gelmektedir. Sanayi
tüketimi diğer OECD bölgelerinde %18-19 civarındadır. Sanayi tüketimi
içerisinde petrokimsayasal ürünlerin aldığı yer Kuzey Amerika ve OECD
Pasifik’te %50 civarındadır.
Grafik 32
Kalkınmakta olan ülkelerde sanayi üretimi yapan şirketlerin ve orta ölçekli
imalat sektörünün petrol tüketimindeki payının da son 5 yılda istikrarlı bir
şekilde arttığı tahmin edilmektedir. Bu sektörlere dair güvenilir, detaylı veriler
elimizde olmasa da, ülkelerin petrol ithalatındaki artışlar araştırmacılara fikir
vermekteler. Özellikle kalkınan ekonomilerde, 1980’lerin başında, sanayi petrol
tüketimi toplam petrol tüketiminin beşte birini oluştururken, bu oran,
milenyuma vardığımızda, gerek kapital yoğunluklu ekonomilerin ucuz emek
talebi doğrultusunda sektörlerde yaşanan değişimden gerekse de kalkınan
ülkelerin petrokimyasal ürünlerindeki ihracat artışlarından dolayı, katlanarak
Petrol Fiyatları
75
arttı. Bu artışa en çarpıcı örnek, Çin’in 2001 senesinde toplam petrol
tüketiminin içinde, sanayi tüketiminin %50’ye yakınını oluşturmasıdır.
Endüstri petrol tüketiminde OECD toplam tüketiminde başı çekmeye devam
etmektedir. Dünya toplam endüstriyel petrol tüketiminin %60’ını oluşturan
OECD bloğu, bu talebini son on yıl boyunca korumaya devam etmektedir. Bir
artışın olmamasındaki ana neden kalkınan ülkelerdeki yoğun endüstriyel petrol
tüketiminin aynı dönemin son yarısında düzenli bir şekilde artması ile eski
Sovyetler Birliği bölgesinde yaşanan talep küçülmesinin oluşturduğu dengedir.
Son beş yıllık trend ise, bu dengenin kalkınmakta olan ülkeler yönünde
değişeceği işaretini vermektedir.
Petrol talebinin, dolayısı ile fiyatlarının kısa vadede yaşayacağı muhtemel
gelişmeleri doğru okuyabilmenin önemli bir şartı endüstriyel dinamiklerin
dönüşümünü sıhhatli tespit etmekten geçiyor. Bu ise gayri safi milli hasılalarda
birim başı sanayi katkısının içerisindeki petrol tüketimini analiz etmekten
geçiyor. Bu birim analizleri bizlere petrol ve büyüme arasındaki ilişkinin daha
tutarlı bir resmini çekme imkanı verecektir.
OECD ülkelerinde,
1970’ler
sonrası
sanayide toplam enerji kullanımı azalmakta, özellikle
petrol
fiyatlarında
yaşanan
krizlerle
(1986’daki
fiyat
düşüşlerinde bir süreliğine hız kesse de) birlikte bu trend değişmeden
bugünlere kadar devam etti. Fiyat hareketlerinin dışında da, küresel üretimin
ucuz emek yoğunluklu bölgelere doğru gösterdiği eğilim de OECD ülkelerindeki
sanayi petrol tüketiminin azalmasının diğer önemli bir sebebidir.
Petrol Arzı
Petrol arzında yaşanacak bir gerileme ya da petrolün yakın gelecekte
tükeneceğine dair endişeler özellikle dile getirilen yaygın söylemlerdendir.
Birçok analize göre küresel petrol arzının 2010 senesi ile birlikte zirveye
ulaşacağı dile getirilmektedir. Akademi ve bilim çevrelerinde zannedildiğinin
aksine, petrolün tükenmesi veya arzın ciddi inkıtalara uğramasına dair yaygın
söylem, siyasetten iş dünyasına, sektörün bizzat içinde olan şirketlerden
sektöre danışmanlık yapan STK’lara kadar birçok farklı kesimin beraberce
paylaştıkları bir popüler yaklaşımdır. Bu yaklaşımda elbette haklılık payı
bulunmaktadır. Lakin son beş petrol krizinin başlaması ve devamında meydana
gelen olaylar ve süreç tahlil edilirse, her seferinde benzer senaryoların petrol
arzı için farklı boyutlarda dile getirildiği görülecektir. Aşağıda bilim, siyaset,
sivil toplum kuruluşları ve sektörden üst düzey isimlerin petrol arzının
tükenişine ya da zirve yapışına dair farklı tarihlerini incelemek mümkün.
Elbette, bu tablo, çok daha geniş tutulabilirdi. Biz yalnızca petrol arzına yönelik
tahminlerin ne kadar farklı düzlemlerde yapıldığını görmek babından bazı
örneklerle yetinmeyi uygun gördük.
Petrol Fiyatları
76
Grafik 33
Önümüzdeki
yıl
içerisinde
petrol
arzının
zirve
yapacağından
başlayan
tahminler, dünya petrol devi Shell’in yirmi yıl sonrası için dile getirdiği sonsenaryosu beklentilerine kadar uzayabilmektedir. 2010 etrafında toplanan zirve
tahminlerinin bizi ne kadar yanıltacağını bilmiyoruz. Ancak şu hakikati
tekrarlamakta fayda var: Petrol fiyatları üstünde petrolün geleceğiyle ilgili
bildiklerimiz bilmediklerimizden daha etkili durumda. Petrol yatırımlarının ne
durumda olduğunu, yedek petrol üretim kapasitesinin hangi miktarda
olduğunu ve ana-petrol üretici olan ülkelerin gerek dünya-sistemi içerisindeki
pozisyonlarını gerekse de lokal siyasi istikrarlarının mahiyetini biliyoruz.
Dolayısı ile fiyatları şekillendiren bilmediğimiz petrol arzının ya da üretiminin
ne zaman zirveyi yakalayıp düşüşe başlayacağı endişesinden ziyade; bildiğimiz
yapısal altyapı ve yatırım sorunlarıdır.
Popüler ‘petrol bitiyor’ söyleminin bu denli kurumsal halkalarda bile dile
getirildiği bir dönemde, enerji ekonomistleri genelde tepkilerini olabildiğince
sert koymaktalar. Öyle ki Nihai Kurtarılabilir Petrol Rezervleri istikrarlı bir
şekilde artmaya devam etmektedir. 1940’larda 0.6 trilyon varil olan NKPR’leri,
1960’lar ve 70’lerde 2 trilyona, yakın zamanda ABD Jeoloji araştırmasına göre
ise 3.3 trilyon varile çıkmış bulunmaktadır. Bu tahminler sağlıklı veri
toplanması ve ilerleyen teknolojiye bağlıdır. 1980’lerden bu yana, son dört
NKPR tahminleri, kümülatif üretimin kaynaklara oranı bağlamında oldukça
istikrarlı
olduğunu
göstermektedir.
ABD
Jeoloji
Araştırmalarının
tahminlerine göre kümülatif üretim oranı yüzde otuzun altında çıkmaktadır.
bu
Petrol Fiyatları
77
Projeksiyon Tarihi
Projeksiyon Kaynağı
Referans
2006-2007
Bakhitari, A.M.S.
Petrol Yöneticisi (İran)1
2007-2009
Simmons, M.R.
Yatırım Bankacısı (ABD)2
2007’den Sonra
Skrebowski, C.
Petroleum journal editörü (İngiltere)3
2009’dan Önce
Deffeyes, K.S.
Jeolog (ABD)4
2010’dan Önce
Goodstein, D
Dekan, Californiya Teknik Ün. (ABD)5
2010 Civarı
Campbell, C.J
Jeolog (İrlanda6)
2010’dan Sonra
World Energy Council
STK7.
2012
Pang Xiongqi
Petrol Yöneticisi (Çin)8
2010-2020
Laherrere, J.
Jeolog (Fransa)9
2016
EIA nominal durum
DOE analizi (ABD)10
2020’den Sonra
CERA
Enerji Danışmanlığı (ABD)11
2025 veya Sonrası
Shell
İngiltere12
1
Bakhtiari, A.M.S. World Oil Production Capacity Model Suggests Output Peak by 2006-07. Oil
and Gas Journal. Nisan, 2004.
2
Simmons, M.R. ASPO Çalışması. Mayıs 26, 2003
3
Skrebowski, C. Oil Field Mega Projects - 2004. Petroleum Review. Ocak 2004
4
Deffeyes, K.S. Hubbert’s Peak-The Impending World Oil Shortage. Princeton University Press.
2003.
5
Goodstein, D. Out of Gas – The End of the Age of Oil. W.W. Norton. 2004
6
Campbell, C.J. Industry Urged to Watch for Regular Oil Production Peaks, Depletion Signals. Oil
and Gas Journal.. Temmuz 14, 2003.
7
Drivers of the Energy Scene. World Energy Council. 2003
Pang Xiongqi. The Challenges Brought by Shortages of Oil and Gas in China and Their
8
Countermeasures. ASPO Lisbon Conference. Mayıs19-20, 2005.
9
Laherrere, J. Seminar Center of Energy Conversion. Zurich. Mayıs 7, 2003
10
DOE EIA. Long Term World Oil Supply. Nisan 18, 2000.
11
Jackson, P. et al. Triple Witching Hour for Oil Arrives Early in 2004 – But, As Yet, No Real
Witches. CERA Alert. Nisan 7, 2004.
12
Davis, G. Meeting Future Energy Needs. The Bridge. National Academies Press. Yaz, 2003
Tablo 17
Jeoloji, teknoloji ve ekonomi sacayaklarından beslenen bu tartışmanın ‘zirve’
cenahında olanlara göre NKPR’nin yüzde ellisine ulaşıldığı takdirde petrol
üretimi için zirve yakalanmış olacaktır. Bu tahmin simetrik bir büyüme ve
üretimde düşüş olacağını farz etmektedir. Lakin ana-kaynaklara dair her yeni
teknolojik gelişim ve yeni keşiflerle birlikte, ‘zirveciler’ verdikleri tarihi ileri
atmak zorunda kaldılar. Aynı şekilde teknolojide yaşanan ilerleme ile birlikte,
konvansiyonel petrol ile konvansiyonel olmayan petrol ayrımı daha zor yapılır
hale geldi. Önceleri, çok rahat bir şekilde konvansiyonel olmayan petrol
şeklinde sınıflandırılan bazı kaynaklar, rafine metotlarında yaşanan ilerleme ile
birlikte bu kategoriden çoğu kez çıkmaktalar. Özellikle yeraltı gözlemleme (3D
ve 4D) tekniklerinde yaşanan ilerlemeler, sondaj ve kıyı petrol çıkarma
işlemlerinde sofistike hale gelen teknoloji derin sularda petrol arama
çalışmalarının çehresini değiştirmiş durumda. Elbette bu gelişmeler petrol
rezervleri konusunda yapılan tahminler ile üretim-tüketim paritesini de baştan
aşağı
değiştirebilmektedir.
Önümüzdeki
yıllarda,
petrol
işlenmesi
çıkarılması teknolojilerinde yaşanacak gelişmelerin benzer bir hızda devam
ve
Petrol Fiyatları
78
etmesi konvansiyonel olmayan petrolün daha az maliyetle çıkarılması ve
işlenmesini sağlayacaktır. Bu ise petrol fiyatlarını derinden etkileyecek bir
gelişmedir.
OPEC-dışı petrol üretimi önümüzdeki yıllarda artarak devam edecektir. Kısa ve
orta dönem analizleri ve tahminlerine göre, 2010 sonrası dönemde bu artışın
55-57 (milyon varil/günlük) olması beklenmektedir.
Grafik 34
OPEC-dışı petrol üretiminin artışında en büyük pay, 2002-2003 arasında %30
artış gösteren Rusya’ya aittir. Bu dönem içerisinde başka hiç bir ülkede
olmadığı kadar, günlük 2 milyon varil, artış göstermiştir. 2003 sonrası ile
birlikte Amerikan üretimini geçen Rusya, OPEC-dışı petrol üretici ülkeler
içerisinde birinci sırayı, dünya petrol üretiminde de ikinci sırayı almıştır. Yakın
geçmişte yaşanan bu petrol üretimi büyümesi Rusya için uzun vadede kendisini
koruyamayabilir. Bu sebepten orta ve uzun vadede yatırımlarını petrol ihracatı
altyapısına yönlendirmiş bulunmakta. Bununla birlikte yakın geçmişte, petrol
ekonomisi üstüne çalışmalar yapan farklı kurumların hemen hepsinin OPECdışı
petrol
artışında
baz
aldıkları
tahminlerinin
temelinde
Rusya
bulunmaktaydı. OPEC 2004 referanslarına göre, Rusya’nın önümüzdeki on
yılda üretimi günlük 11 milyon varile çıkacaktır.
Rusya’nın üretimini artırması beklenen dönem içerisinde OECD ülkelerinin
tedrici bir düşüş yaşayacağı tahmin edilmektedir. Amerika’da kara-petrolünde
aynı şekilde bir düşüş beklenmektedir. Kanada’nın konvansiyonel petrolü,
Meksika Körfezinde petrol üretimi artışı ile Kanada’nın konvansiyonel olmayan
petrolünün artışıyla Amerika gibi bir düşüş yaşayacaktır. Her ne kadar,
Kanada’nın oldukça geniş konvansiyonel olmayan petrol kaynakları olsa da,
maliyetlerin yüksekliğinden dolayı kısa ve orta vadede kendisine bir avantaj
sağlamamaktadır.
Petrol Fiyatları
79
Orta Doğu ve Afrika’daki OPEC-dışı petrol üretiminin ekseriyeti Afrika’da
gerçekleşecektir. Bu bölgede en ciddi artışın Angola’da olması beklenmektedir.
Orta vadede Angola’da gerçekleşeceği tahmin edilen bu artışı Çad, Sudan ve
Kongo takip edecektir. Güney Amerika’da ise, kısa vadede, en büyük artışı
Brezilya’nın
yaşayacağı
tahmin
edilmektedir.
Uzun
vadede,
OPEC-dışı
üretimlerinde yaşanacak yavaşlama ve azalma ile birlikte, özellikle 2020
sonrasında, OPEC’in yeniden piyasa payını artıracağı tahmin edilmektedir.
2020 ile birlikte, OPEC’in piyasa payını %46’ya çıkaracağı; 2025’e varıldığında
ise bu yüzdenin %50’ye ulaşacağı projeksiyonu yapılmaktadır.
Bütün bu tahminlerin diğer bir anlamı da, önümüzdeki dönem içerisinde petrol
yatırımlarının,
bütün
hidrokarbon
işleme
sürecini
kapsayan
ihtiyaçları
giderecek düzeyde yapılmasını icbar edeceğidir. Petrol yatırımlarının, son dört
yıl içerisinde yaşanan fiyat artışında önemli bir etken olduğu göz önüne
alınırsa, yapılan tahminlerin talep değişim senaryolarının dışında ağırlıklı
olarak yatırımlara bağımlı olduğu görülecektir.
Orta vadede ise bir başka sorun ortaya çıkabilir. Orta vadede güçlü talebin
kendisini
koruyacağı,
daha
önemlisi
bu
talebin
OPEC-dışı
üretimle
karşılanabileceği düşünülmektedir. Bunun anlamı ise OPEC-dışı üretimde ciddi
artış olacağı beklentisidir. Bu düzenek devam ettiğinde ise OPEC üretim artışı
sınırlı düzeyde gelişecektir. Böylesi bir durumun OPEC için anlamı kapasite
kullanım oranlarının oldukça kırılgan bir hale dönüşmesi olacaktır. Kapasite
kullanımının küresel ekonomik büyüme ile olan doğrudan ilişkisi göz önüne
alındığında, orta vadede OPEC üretimindeki atıl kapasitede büyük artışlar
olabilir. Bu tablo, talepte yaşanacak değişimlerle daha da kırılgan bir hal
alabilir.
Petrol Fiyatları
80
10. Petrol Arz Eden Ülkelere Bakış.
OPEC
Petrol İhraç Eden Ülkeler Organizasyonu, 1960’ta Bağdat’ta kurulmuş ve temel
gelir kaynağı petrol geliri olan 11 gelişmekte olan ülkeden müteşekkildir.
1987’den beri üyeleri için kotalar belirleyerek petrol üretimini regüle eden
kartel, üye ülkeler arasında gerçekleşen koordinasyonla petrol fiyatlarını
yönetmektedir. OPEC’in önceki fiyat hedefi 22 Dolarla 28 Dolar arası bir
bantken, hızla artan fiyatlar dolayısıyla Ocak ayında bu hedef iptal edildi. OPEC
üyesi ülkeler dünya rezervlerinin %75’ine sahipler ve dünya petrolünün
yaklaşık %40’ını üretiyorlar. Organizasyon her sene düzenli olarak iki kere bir
araya geliyor. Fakat 2000 yılından beri kartelin petrol üretimine “ince ayar”
çabaları gereğince “acil toplantılar”ın sayısı arttı.
Grafik 35
Petrol Fiyatları
81
SUUDİ ARABİSTAN
OPEC Kotası: 9,10 milyon varil/gün
Reel Üretim: 9,60 milyon varil/gün
Suudi Arabistan dünyanın bilinen petrol rezervlerinin ¼’üne sahip, en büyük
petrol üreticisi (yaklaşık 9,6 mv/g) ve ihracatçısı (8 mv/g’den fazla). Fakat
Suudi Arabistan’ın gücü, Riyad’ın, Irak’taki savaş ve Venezuela’daki 2002 kış
vurgunu gibi şiddetli arz kesilmeleriyle geleneksel olarak başa çıkmasını
sağlayan yaklaşık 1,5 mv/g’lik yedek kapasitesinde saklı.
Yine de, petrol talebi 1976’dan beri kaydedilen en hızlı artışı gösterdiği için,
krallığın yedek kapasitesi son günlerde tehlikeyle karşı karşıya. Bununla
beraber bu yedek kapasitenin çoğu düşük kaliteli petrolden müteşekkil olup,
rafineri kapasitesi çok sınırlı. Suudi Arabistan talebi karşılamak üzere, son
zamanlarda 1975’ten beri ilk defa büyük bir üretim genişlemesi yapmak
zorunda kaldı.
Suudi petrol politikası üç farklı aşamadan geçti. 1985’e kadar, Riyad, üretimini
OPEC’in petrol hedefini korumak üzere ayarladı. Fakat diğer ülkelerden gelen
üretim artışı Suudi Arabistan’ın üretiminde keskin düşüşe neden oldu. 1986’da,
OPEC üyeleriyle gerçekleştirilen başarısız bir toplantı sonrasında Riyad,
fiyatları birkaç hafta içerisinde 30 Dolardan 10 Dolara düşürerek çarpıcı bir
satış artışı gerçekleştirdi.
Daha sonra krallık normal fiyat seviyeleri izledi- 1987’den 1990’a 18 Dolar/varil
civarı ve 1990’la 2000 arası 21 Dolar/varil civarı. Fakat Asya’daki finansal
krizin gelişmekte olan ülkelerde petrol talebini azaltmasıyla ve Venezuela eski
hükümetinin
Suudi
Arabistan’ı
Pazar
payında
geçmek
üzere
üretimi
artırmasıyla, Riyad, 22-28 Dolar arasında gezen yüksek bir fiyat politikasına
yöneldi. O zamandan beri, Suudi Arabistan, temel tüketici ülkeler olan ABD,
Japonya ve Avrupa Birliği’ni takip eden bir petrol politikası izliyor.
Global Enerji Araştırmaları Merkezi, Suudi Arabistan’ın, bütçe dengesini
sağlaması için, fiyatları 30 Dolar seviyesinde tutması gerektiğine inanıyor.
80’den fazla petrol alanına sahip olmasına rağmen rezervlerin yarısı 8 alanda
yoğunlaşmış durumda. Bu alanlardan biri olan Gavar, tahmini 70 milyar
varillik kapasitesiyle dünyanın en büyük konvansiyonel petrol alanı ve Safaniya
19 milyar varillik kapasitesiyle en büyük deniz rezervi.
CEZAYİR
OPEC Kotası: 0,89 milyon v/g
Reel Üretim: 1,38 milyon v/g
Cezayir geleneksel olarak, fiyatların yükselmesi amacıyla üretimin azaltılmasını
savunan şahin bir ülke olmuştur. Bu ülke son zamanlarda, yabancı yatırımı
çekmenin tek yolu olarak üretimi artırmayı ilan edip, tam kapasiteyle üretim
yapmaktadır-yaklaşık 1,4 milyon v/g, OPEC kotasının 3 katından fazla- Ayrıca
Petrol Fiyatları
82
Amerika kıtasına ve Asya’ya da açılarak, müşteri tabanlarını genişletmeyi de
hedeflemektedirler.
Petrol
ilk
defa
Cezayir’de
bulunmasına
rağmen,
Cezayir
hala
tam
keşfedilememiş olarak düşünülmektedir. Son yıllarda çoğunlukla yabancı
şirketler tarafından birçok petrol ve gaz keşfi gerçekleştirilmiştir.
9,2 milyar varillik bilinen rezervleriyle Cezayir, kartelin üç Afrikalı üyesinden
biridir. 1,34 milyon v/g’lik net satışıyla en büyük 11. petrol ihracatçısıdır.
Cezayir’in ham petrol ihracatının yaklaşık %90’ı Batı Avrupa’yadır. İtalya en
büyük payı alırken, Almanya ve Fransa sonra gelmektedir. Hollanda, İspanya ve
İngiltere diğer büyük piyasalardır.
ENDONEZYA
OPEC Kotası: 1,45 milyon v/g
Reel Üretim: 0,94 milyon v/g
Endonezya’nın son iki yılda, üretimde OPEC kotasına yetişememesi karteldeki
etkisini
azaltmıştır
ve
Jakarta’nın
organizasyonu
terk
edeceğine
dair
spekülasyonlar doğurmaktadır. Endonezya 2004’te net petrol ithalatçısı
olmuştur ve bu durumun 2006’ya kadar sürmesi beklenmektedir.
Azalmanın temel nedenleri eskimiş kuyular, keşif yatırımı azlığı ve müdahale ve
vergi sınırlamalarıdır. Bununla beraber, artan iç talep, ihraç edilecek olan
miktarı Portekiz’in bir günlük tüketiminden daha az olan 300.000 v/g’ye
düşürmüştür. İlerleyen yıllarda üretimin aynı kalması ya da azalması
öngörülmektedir fakat bilinen rezervlerdeki %15’lik azalış, 2015’te üretimin
duracağına işaret etmektedir.
İRAN
OPEC Kotası: 4,11 milyon v/g
Reel Üretim: 4,00 milyon v/g
Dünyanın beşinci büyük petrol üreticisi ve ihracatçısı (Sırasıyla 3,5 milyon v/g
ve 2,26 milyon v/g) ve dünyanın bilinen petrol rezervlerinin %10’una sahip.
1979’da İran, Ayetullah’ların devrimi ve Irak savaşı gerçekleştiği zaman
meydana gelen ve fiyatların varil başına 40 Dolara sıçradığı, dünyanın ikinci
enerji krizinin kalbindeydi.
İran, finansal problemlerini çözmek için yüksek fiyat politikası izledi. Bununla
beraber ihtiyatlı bir üye olan İran, fiyatların düşmesi durumunda üretimi
kısmak için “acil toplantı” çağrısı yapıyor. Ülkenin coğrafi koşulları-birçok
petrol alanı yenilenme ve modernize edilme ihtiyacı içerisinde- uygun olmadığı
için ve iç talebin artması söz konusu olduğundan, üretim ve ihracat sınırlarına
yaklaşıyor olabilir.
Petrol Fiyatları
83
IRAK
OPEC Kotası: Ağustos 1990’dan beri OPEC kotasına bağlı değil
Reel Üretim: 1,90 milyon v/g
Irak uluslar arası sınırlamalardan dolay OPEC organizasyonuna dahil değil,
dolayısıyla kendi üretimini belirleme yetkisine sahip. Fakat, 20 yıllık savaş ve
ambargolar sürecinden sonra, ülkenin petrol endüstrisi çoğunlukla hasar
görmüş durumda.
Türkiye’yi Körfez’e bağlayan petrol boru hattının kısmen açılması ihracatı
geçen sene 1,8 milyon v/g’e artırdı fakat borular ve pompalama merkezleri
sürekli sabotajcıların tehditleri altında. Bu yüzden ihracat 1,50 milyon v/g
düzeyinde seyrediyor.
Irak, %60’ı güneyde ve %40’ı kuzeyde olmak üzere 212 milyar varillik bir
kapasiteyle dünyanın ikinci büyük petrol rezervine sahip. Kuzey üretiminin
temelini Kürt bölgesinde bulunan Kerkük petrol alanı oluşturuyor ve 1938’den
beri aktif. Geliştirilmemiş yeni petrol alanları bulunuyor. Bu alanların
önümüzdeki 10 yılda, yabancı yatırım çekilebilirse ve güvenlik sağlanabilirse,
günde 3 milyon varil ihracat kapasitesine sahip olacağı tahmin ediliyor.
KUVEYT
OPEC Kotası: 2,25 milyon v/g
Reel Üretim: 2,50 milyon v/g
Uzun zamandan beri normal fiyat seviyelerinin destekçisi olan Kuveyt, son
zamanlarda agresif bir tavır içerisine girerek fiyatların 22-28 Dolar bandından
40 Dolar seviyesine yükselmesini desteklemektedir. Emirlik, 96,5 milyar
varillik rezerviyle bilinen rezervlerin %8’ine sahiptir ve 1,7 milyon v/g’lik bir
ihracatı vardır. “Bölünmüş Bölge” olarak da bilinen Suudi-Kuveyt ortak
alanındaki 5 milyar varillik rezervle de toplam rezervler 99 milyar varile
çıkmaktadır.
Irak’ın 1990’daki işgali 2 senelik bir üretim duraksamasına sebep oldu ve
700’den fazla kuyunun saldırıya uğraması ekolojik bir felakete yol açtı. Ülke
rezervlerinin yaklaşık %2’si yok oldu ve yangınları söndürmek ve kuyuları tamir
etmek için 20 milyar Dolarlık harcama yapıldı. Büyük Burgan petrol alanı
Suudi Arabistan’daki Gavar alanından sonra dünyanın en büyük ikinci petrol
alanıdır ve 1938’den beri üretim yapıyor.
Kuveyt yabancı yatırımı tartışıyor fakat parlamentonun itirazı üzerine bu konu
askıya alınmıştır. Uluslar Arası Enerji Ajansı 2004’ün sonunda üretimin 2,5
milyon v/g’ye çıkacağını tahmin etmektedir ve 2007 hedefi 3 milyon v/g’dir.
Petrol Fiyatları
84
LİBYA
OPEC Kotası: 1,50 milyon v/g
Reel Üretim: 1,64 milyon v/g
Libya geleneksel olarak üyelerin çoğunluğunu karşısına almakla beraber
üretimin kısılmasını isteyen şahin bir üye olmuştur. Fakat son yıllarda
politikasında normal fiyatlara doğru bir yönelim gözlemleniyor.
Muammer Kaddafi’nin rejimiyle dış politikadaki değişim ve OPEC’e karşı olan
tavır örtüşüyor. İzolasyon yıllarından sonra Birleşmiş Milletlerle varılan
anlaşmalar bu ülke üzerindeki sınırlamaları kaldırdı. Kitle imha silahları
programlarının lağvedilmesi Washington’la ilişkileri geliştirdi ve 20 yıllık ABD
sınırlamaları kalktı. Amerikan şirketleri ülkeye döndü ve üretim arttı.
Bilinen 36 milyar varillik rezervleriyle, Libya, yüksek kalite düşük sülfür içerikli
petrolünü diğer Akdeniz ülkelerine sunuyor. Başlıca müşteriler, İtalya,
Almanya, İspanya ve Türkiye.
NİJERYA
OPEC Kotası: 2,31 milyon v/g
Reel Üretim: 2,45 milyon v/g
Nijerya, kartelle fikir birliğini destekleyen bir ülke olmasına rağmen petrol
zengini Nijer Deltası’ndaki etnik şiddet ve saldırılar üretimi düşürdü ve Nijerya
da düşük üretimi önermek durumunda kaldı. Yeni kapasite, etnik saldırı
tehdidinden uzak olması hasebiyle deniz üzerinde değerlendirilecek.
Nijerya’nın ham petrol ihracatının çoğu ABD’ye Batı Avrupa’ya olmakla beraber
Asya’da önemli bir pazardır. Nijerya 2 milyon varilden fazla üretimiyle
Afrika’da birincidir. 24 milyar varillik bilinen rezervlerinin %65’i yüksek
kalitedir ve düşük sülfürlüdür. Nijerya 2002’de Suudi Arabistan, Meksika,
Kanada ve Venezuela’dan sonra ABD’ye ham petrol ihraç eden 5. ülkedir.
KATAR
OPEC Kotası: 0,73 milyon v/g
Reel Üretim: 0,80 milyon v/g
Katar, 300.000 v/g’lik üretimiyle OPEC’in en küçük üyesi olup, en büyük alıcısı
Japonya olmak üzere genelde Asya’ya satış yapmaktadır. Katar üretim
kapasitesinin küçüklüğü nedeniyle OPEC kotasına uymamasına rağmen
cezalandırılmamıştır ve fiyat politikası diğer üreticilerle uyum içerisindedir.
1995’ten sonra Katar petrol üretimini artırma yönünde politika sergilemiştir ve
bu doğrultuda yabancı petrol şirketleriyle olan kontratlar artırılmıştır. Bugün
yabancı şirketlerin payı üretimin 3’te 1’inden fazla olmakla beraber, 2006’da
1,05 milyon v/g’lik üretim hedeflenmektedir.
Petrol Fiyatları
85
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ
OPEC Kotası: 2,44 milyon v/g
Reel Üretim: 2,40 milyon v/g
Abu Dabi, BAE’nin tek OPEC üyesi olan bölümüdür. Diğer altı emirlik petrol
üretmekte fakat kartelin sınırlamalarına tabi değildir. Geleneksel olarak Suudi
Arabistan’ın OPEC’teki liderliğini destekleyen ve normal fiyat seviyelerini
destekleyen BAE, son zamanlarda, dünya ekonomisine zarar vermemek
amacıyla düşük fiyat seviyelerini desteklemektedir.
BAE, 97,8 milyar varillik rezervleriyle dünya toplamının %10’a yakınına
sahiptir ve üretimin çoğu, Abu Dabi’nin kontrolündedir. Dünyanın 6. büyük
üreticisi olan bu federasyonun temel müşterileri Asya ve ABD’dir.
VENEZUELA
OPEC Kotası: 3,22 milyon v/g
Reel Üretim: 2,50 milyon v/g
1999’da Hugo Chavez’in başa geçişinden beri, Venezuela agresif aşırı üretim
politikasını
terk
etmiş
ve
kota
uyumluluğuyla
yüksek
fiyat
ilkelerini
benimsemiştir. Venezuela, “ucuz petrol tarihinin” sona erdiği yaklaşımıyla en
ses getiren yüksek fiyat hedefi belirleme taraftarlarından olmuştur.
Suudi Arabistan kotalara uyması noktasında Venezuela’yı takdir etmiştir. Bu
anlayış, koordineli üretim kısışlarının hayata geçirilmesi şekline bürünen OPEC
yanlısı olmayan Meksika’yla da Arap krallığının ilişkilerinin gelişmesini
sağlamıştır.
2,5 milyon v/g’lik üretimiyle dünyanın 9. büyük üreticisi olan Venezuela, Orta
Doğu dışında bilinen en büyük rezerve sahiptir. ABD’ye yakınlığı Venezuela’yı
anahtar ülke konumuna getirmiştir.
Petrol Fiyatları
86
OPEC ÜYESİ OLMAYAN ÜLKELERİN PETROL ÜRETİMİ
Grafik 36
ABD VE KANADA
ABD’nin karadaki üretimi ve Kanada’nın konvansiyonel petrol üretimindeki
azalış, Meksika Körfezi’ndeki ve Kanada’daki konvansiyonel olmayan üretim
artışıyla
karşılanmaya
devam
edecek.
Meksika
Körfezi’ndeki
denizaltı
üretiminin 2010 yılında zirve yapacağı beklenmektedir. Yeni kaynak keşfinde,
gelişen teknolojinin maliyetleri de azaltmasıyla beraber, Kanada’da Suudi
Arabistan’dan sonra, dünyada bilinen en büyük ikinci rezervlerin bulunduğu
iddia edilmektedir. Bu yeniden gözden geçirmeyle Kanada’nın tahmin edilen
rezervleri 5 milyar varilden 180 milyar varile çıkmış olmaktadır. Üretim
maliyetinin varil başına 6-11 Dolar arası olması beklenmektedir.
Yine de bu çok yüksek seviyedeki rezervlere rağmen, petrol fiyatlarının
gelecekte nasıl davranacağı, çevre yasalarının durumu ve kalifiye işgücü gibi
faktörler maliyetleri artırarak, üretimin kısılmasına yol açmaktadır. Başka bir
problem de ABD’nin denizaltı üretiminin, 3000 metreden sonra keşif çok
zorlaştığı için, ne kadar artacağıdır. Meksika körfezinde üretim yeterli seviyede
değildir ve ABD orta vade potansiyel petrol üretimini aşağıya doğru revize
etmiştir. 2006 yılında artış beklenmektedir. Sonuç olarak orta-uzun vadede,
ABD ve Kanada’nın üretimi günde 11 milyon varil olarak hesaplanmaktadır.
Petrol Fiyatları
87
MEKSİKA
Son 10 yılda petrol üretiminde, 3 milyon varil/günden 3,8 varil/gün’e artış
vardır. Bunun ötesindeki artışların ise, diğer alanlardaki azalış tarafından
dengelenme ihtimali düşüktür. Projeksiyon sürecinde 4 milyon varil/günlük
üretim beklenmektedir.
BATI AVRUPA
Kuzey Denizi’nde, üretim artışının devam etmesi beklenmektedir. Norveç’teki
Ekofiks bölgesi başı çekmeye devam etmektedir. Bununla beraber, Norveç
hükümeti keşifle ilgili yeni düzenlemelere gitmenin yanında, küçük alanları
geliştirme amaçlı vergilendirme politikaları da izlemektedir.
Benzer şekilde, Birleşik Krallık’taki üretimin de artırılmasına yönelik hükümet
çalışmaları
vardır
ve
çalışmakta
olan
kuyuların
da
genişletilmesine
uğraşılmaktadır. Kraliyet harcamalarının azalmasıyla beraber petrol geliri
vergisinin de düşürülmesiyle beraber, ilave bir yarım milyar varillik kapasiteye
ulaşılacaktır. Referans noktasında Batı Avrupa üretimi 6,5 milyon varil/gün
olup, 2007’den itibaren azalış gösterecektir. 2010’da 5,8 milyon varil/gün’e
düşecek ve 2025’de 3,7 milyon varil/gün’e düşecektir.
OECD PASİFİK
Avustralya’da rezerv artışı yaşanmasına rağmen kayda değer bir üretim artışı
beklenmemektedir. 1 milyon varil/gün’lük bir üretim projeksiyonu vardır.
ORTA DOĞU VE AFRİKA
Artışların Afrika’dan gelmesi beklenmektedir. Angola’nın ardından; Çad,
Sudan, Kongo ve Ekvator Gine’si gelmektedir. Angola’daki devlet şirketi, su altı
üretiminin artmasıyla, 0,9 milyon varil/gün’den, 1,6 milyon varil/gün’e artış
olabileceğini belirtti. Deniz dibi çalışmalarının yapılmasıyla, 2010’da 2,5
milyon varil/gün’lük bir miktarın bile yakalanabileceği düşünülüyor. ÇadKamerun arasındaki boru hattının tamamlanması da Çad’ı en yeni petrol
ihracatçısı yapacak. 0,2 milyon varil/gün’lük bir sıçrama bekleniyor. Sudan’da
da artış muhtemel olmasına rağmen, iç savaş nedeniyle boru hattının durumu
belirsiz olduğu için, üretim artışı net değildir. Büyük Nil Projesi’yle üretimin
2005’te 0,6 milyon varil/gün’e çıkabileceği tahmin ediliyor. Mısır’da 1995’te 1
milyon varil/gün’le üretim tavan yaptı ve o zamandan beri azalmaktadır.
Başarılı rezerv yönetimine rağmen yeni alan geliştirme çalışmalarının eksikliği
nedeniyle aşağı yönlü bir trend beklenmektedir. Orta Doğu’da OPEC üyesi
olmayan temel üreticiler Umman, Suriye ve Yemen. Umman’da 2007-08’e
kadar
bir
artış
yaşanabilir.
Suriye
ve
Yemen’de
araştırılmaması bir artış olmayacağının göstergesidir.
yeni
kaynakların
Petrol Fiyatları
88
LATİN AMERİKA
Uzun-orta vadedeki üretim artışında anahtar ülke, hala net petrol ithalatçısı
olan
Brezilya’dır.
Brezilya
üretiminin
%85’i
deniz
üzerinde,
Campos
Havzası’nda yapılmaktadır. Devlet şirketi olan Petrogas, 2007’de üretimin 2,2
milyon varil/gün olacağını açıklamıştır. Yeni projeler gündemde olmasına
rağmen 2001’de p36 platformunun infilak edip batması güvenlik tedbirlerini
kısıtlayıcı hale getirmiştir. Bununla beraber finansal problemler ve vergi
problemleri
de
gecikmelere
yol
açmaktadır.
Orta
vadede
yeterliliğin
sağlanmasıyla beraber sürdürülebilirlik gereksinimi üretimi sabitleyecektir.
Ekvador
da
genişlemenin
kaynaklarından
görülmektedir.
Arjantin
ve
Kolombiya’da üretim daralması görülmektedir. Latin Amerika’daki toplam
üretimin 2002’de 4 milyon varil/gün’den 2010’da 5 milyon varil/gün’e ve
2025’te 6 milyon varil/gün’e artması beklenmektedir.
ÇİN HARİÇ ASYA
Çok az bir genişleme beklenmektedir. Olgun alanlardaki azalmayı, Vietnam,
Malezya, Hindistan ve Brunei’deki artışın telafi etmesi beklenmektedir. Toplam
üretimin 2025’te 2 milyon varil/gün olması beklenmektedir.
ÇİN
Çin’de
üretimin
çoğu
karada
ve
devlet
kontrolü
altındadır.
Üretim
azalmaktadır. PetroÇin, birçok yenileme projesiyle hali hazırdaki üretimi
korumayı
başarmıştır.
havzalardaki
keşif
Gelecekteki
çalışmalarınca
durum,
özellikle
belirlenecektir.
kuzey
Referans
batıdaki
uç
durumunda,
üretimin 3,8 milyon varil/gün olması beklenmektedir.
HAZAR
Gelecek altyapı gelişmeleri Hazar ihracatı’nın belirleyicisi olacaktır. Hazar
Petrolleri Boru Hattı üretime etki edecek olan en önemli faktörlerdendir. Bu
hattın kapasitesinin artırılması, Kazakistan petrolünün de ihracıyla, 2015’te 1,3
milyon varil/gün’lük üretimi doğurabilecektir. Boru hattıyla ilgili çeşitli başka
altyapı
çalışmaları
da
vardır.
Bakü-Ceyhan
hattı
bölge
üretiminin
genişlemesindeki en önemli faktörlerdendir. 2025’te üretimin 4,5 milyon
varil/gün’e çıkması beklenmektedir.
RUSYA
2000-03 döneminde 2 milyon varil/gün’le Rusya en çok üretim artışı gösteren
ülke olmuştur. 2003’te Rusya, en çok üretime sahip olan OPEC dışı ülkedir.
Yakın gelecekte, dünyada birinci olması beklenmektedir. Bu artışların büyü
kısmı teknolojik ilerlemelerle Batı Sibirya’dan kaynaklanmaktadır. Yine de Rus
üretimindeki bu büyüme kalıcı olmayabilir. Yüksek vergilendirmelerle petrol
Petrol Fiyatları
89
piyasası belirsizlikleri üretimi sınırlayabilir. Yukos ve hükümet arasındaki
gerginlik de olumsuz etkide bulunabilir.
Gelecekteki potansiyel Rus üretimine baktığımızda
rezervlerin
üretim
artışına elverişli olduğunu görüyoruz. Şu andaki rezervler 60 milyar varil olup,
keşfedilmemiş rezerv miktarı da yadsınamayacak büyüklüktedir. Sürdürülebilir
üretim, yatırımlara bağlıdır ve yenilenmesi gereken alanlar göz önüne
getirildiğinde, çok da mümkün değildir. Bizi ilgilendiren ise ne kadar petrolün
üretilip ihraç edileceğidir.
Rus hükümetinin 2010 üretim tahmini 8,9 ve 9,8 milyon varil/gün arasında
değişmektedir. Bu ise, şirketlerin optimist tahminleri olan 11 milyon
varil/gün’lük tahminden farklılaşmaktadır. Tabii ki bu farklı ajanların
kendilerine göre farklı gelecek projeksiyonları da mevcuttur.
Petrol Fiyatları
90
11. Türkiye’de Sıcak Enflasyon Gelişmeleri ve
Petrol Fiyatları
Petrol fiyatlarındaki artış, sadece petrolde değil, diğer ithal enerji ürünlerinde
de zarar etmemize sebep oluyor. Döviz gideri ve maliyetler eşzamanlı artıyor.
DİE’nin verilerine göre bu yıl Eylül ayı itibariyle geçen seneye göre 3.7
oranında daha az petrol ithal ettik. Geçen senenin ilk 9 aylık döneminde
petrolün tonuna 243.1 Dolar öderken bu sene 360.9 Dolar ödedik. Başka bir
deyişle, ton başına yalnızca maliyetimiz %42 artış gösterdi. Varil başına bir
hesaplama yapıldığında ise, geçen sene 54.5 Dolar ödeyerek satın aldığımız
petrolü bu sene 48.9 Dolara mal etmişiz.
Tablo 18
Ekonomi büyürken petrol ithalatında yaşanan küçülmenin birkaç anlamı
bulunmaktadır. Petrol yoğunluklu sektörlerde hem tasarruf hem de küçülme
yaşanmaktadır. Türkiye ihracatını büyük oranda oluşturan büyük şirketler
petrol yoğunluklu çalışmamaktadırlar. Ama asıl etken fiyatların yüksekliğinden
dolayı tüketicilerin tasarruflarıdır. Geçen yıl Eylül ayına kadar olan dönemde
petrol faturamız 4.4 milyar Dolardı. Bu sene aynı dönemde petrol faturamız 6.3
milyar Dolar oldu. Bu ise 9 aylık dönemde ekonomiye yansıyan petrol faturası
yükünün geçen seneye göre 2 milyar Dolar daha fazla olduğunu gösteriyor.
Petrol Fiyatları
91
Grafik 37
Merkez Bankası Ekim ayı değerlendirmelerine göre imalat sanayi fiyatları Ekim
ayında yüzde 0,38 oranında artış göstermiştir. Eylül ayı sonundaki fiyat
artışlarının Ekim ayı içinde tersine dönmesi sonucunda, petrol ürünleri
fiyatlarının Ekim ayı artısı yüzde 0,35 ile sınırlı kalmıştır. Diğer taraftan, petrol
fiyatlarına duyarlı sektörler olan kimyasal madde ürünleri ile plastik ve kauçuk
ürünleri imalatı fiyatlarındaki artış eğilimi azalarak da olsa devam etmektedir.
Giyim eşyası ve tekstil ürünleri imalatı sektörlerinde Ekim ayında geçmiş
yıllara kıyasla düşük gerçekleşen fiyat artışları, imalat sanayi endeksindeki
yükselişi kısmen sınırlamıştır. Bunun yanında, kümes hayvanları etlerinde
görülen yüksek oranlı düşüş etkisi ile azalan gıda imalatı fiyatları, imalat
sanayisindeki fiyat artışının sınırlı kalmasını sağlayan faktörlerden biri
olmuştur.
Grafik 38
Petrol Fiyatları
Geçtiğimiz
92
aylarda,
enflasyondaki
düşüş
sürecinin
durakladığına
dair
izlenimlerin daha çok petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığına dikkat
çekilmişti. Nitekim Ekim ayında petrol fiyatlarındaki olumsuz katkının
zayıflamasıyla enflasyonun hedefin altına indiği gözlenmektedir. Geçtiğimiz bir
yılda petrol fiyat artışlarının enflasyon üzerindeki birincil etkilerinin 1,5 puan
civarında olduğu tahmin edilmektedir. Fiyat gelişmelerine ve bekleyişlere dair
veriler, petrol fiyat artışlarının enflasyon üzerindeki etkilerinin daha çok birincil
düzeyde kaldığını teyit etmektedir. Bir başka ifadeyle, petrol fiyat artışları petrol
ürünlerinin doğrudan girdi olarak kullanıldığı sektörlerle sınırlı kalmış,
enflasyon bekleyişlerindeki olumlu seyir devam etmiştir. Ancak kira ve lokantaoteller gibi hizmet kalemlerinde, ekonomideki göreli canlanma ve yapısal
faktörlere bağlı olarak hızlı fiyat artışları sürmektedir. Bunun yanında, petrol
fiyatlarının etkisiyle ulaştırma ve konut grubunun bazı alt kalemlerinde görülen
yüksek fiyat artışları da 2006 yılı hedefine ulaşılabilmesi açısından bir risk
unsuru olmaya devam etmektedir. Diğer yandan, enerji dışı mal grubu
enflasyonunun 2006 hedefi ile uyumlu bir seyir izlemesi olumlu bir faktör
olarak değerlendirilmektedir.
Özetle, mevcut arz-talep koşulları enflasyon üzerinde baskı yaratacak nitelikte
olmasa da, söz konusu faktörler petrol fiyat artışlarının ikincil etkileri
konusundaki kaygıları tamamıyla ortadan kaldıracak düzeyde de değildir. Ancak
yine de, verimlilik artışları, kapasite kullanım oranlarının düzeyi ve işgücü
piyasasının mevcut durumu göz önüne alındığında, önümüzdeki dönemde
önemli bir şok gerçekleşmediği takdirde enflasyonun ana eğiliminin yönünün
aşağı olma olasılığı daha ağır basmaktadır.
Önümüzdeki dönemde enflasyon hedefine ulaşılması konusundaki temel riskler
genelde dış kaynaklıdır. Bu risklerin birincisi petrol fiyatlarındaki yüksek
artışların devam etme olasılığıdır. Petrol fiyatları konusunda yapılan tahminler
sık sık değişmekte ve tutarlı bir görünüm arz etmemektedir. Bu nedenle Merkez
Bankası, petrol fiyat artışlarının devam etme olasılığını temel risk unsurları
arasında değerlendirmektedir. Şüphesiz, enflasyon bekleyişleri bozulmadığı
sürece,
petrol
etkilemeyecektir.
kaynaklı
Ancak,
fiyat
yıllar
artışları
boyunca
para
politikasını
yüksek
önemli
enflasyon
ölçüde
yaşamış
bir
ekonomide, enflasyon bekleyişlerinin yönetimi son derece dikkatle ele alınması
gereken bir konudur. Fiyat istikrarına henüz ulaşılmadığı bir ortamda para
politikasında temkinli duruşun sürdürülmesi gereği devam etmektedir. Bu
bağlamda, petrol fiyatlarındaki artışların devam ederek ikincil etkilerin ortaya
çıkması ve enflasyon bekleyişlerinin bozulması gibi olasılıkların göz ardı
edilmemesi gerekmektedir. Sonuç olarak, petrol fiyatları bugün itibarıyla para
politikası açısından ek temkin gerektiren bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır.
Enflasyonun ana eğiliminin orta vadeli hedeflerin gerektirdiği düzeyin üzerinde
seyretmesi, talep koşullarının enflasyondaki düşüş sürecine verdiği desteğin
geçtiğimiz üç yıla kıyasla azalmış olması, hizmet enflasyonundaki katılık, uluslar
arası likidite koşullarına dair belirsizlikler ve petrol fiyatlarının ikincil etkilerine
ilişkin kaygılar, söz konusu yön hakkındaki ifadenin netliğini engellemektedir.
Bu kapsamda, önümüzdeki dönemde enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak
her türlü yeni veri ve haberin, Merkez Bankası’nın geleceğe yönelik duruşunu
tekrar gözden geçirmesine neden olacağı özenle vurgulanmalıdır.
Petrol Fiyatları
93
Sonuç
Resmi çok kısa bir şekilde özetlemek gerekirse: Petrol artık son 30 yıldakinden
farklı bir potansiyel ve ekonomi-politik anlama sahiptir. Bu farklılığın başlıca
nedeni Petrolün yaşamaya başladığı metamorfozdur. Çin ve Hindistan’ın
ağırlıklı
olarak
Amerikalıların
hammadde
Dünya
tüketimine
standartlarına
dayalı
göre
bir
pekala
hızla
israf
büyüdüğü
ve
sayılabilecek
tüketimlerini göz önüne alınca, enerji literatürünün sık sık kullandığı
“zirve”nin yaklaşıp yaklaşmadığını sormaktan kendimizi alamıyoruz. Görünen
şudur ki, petrol aniden zirvenin arkasına düşüp kaybolup gitmeyecek. Hala
benzin istasyonlarında isteyen alacak. Lâkin üzerindeki etiketteki fiyat oldukça
pahalı olacak. Bu durum hem diğer enerji türlerini cazip hale getirebilir hem de
başka enerji kaynaklarının bulunmasını ciddi şekilde destekleyebilir. Petrolde
“zirveye” ulaşılması tabiî olarak beraberinde kriz ayarında bir kırılganlıkta fiyat
dalgalanmasını, arz kısılmasını ve siyasî karmaşayı beraberinde getirecektir.
Bugün böylesi feceat düzeyde bir havanın esmediği muhakkak. O halde yaşanan
nedir? Bir zirveye ulaşmaya başlama krizi olmasa da, bundan sonra kolay petrol
elde etmenin mümkün olmayacağı ortaya çıkmıştır. Petrolün fiyatının bu kadar
yükseleceği geçen seneki ilk işaretlerinden sonra bu senenin Nisan ayında
şekilde belli olmuştu. Nisan ayı içinde ciddi ekonomik analizlerin ekseriyeti
petrol fiyatı için 65 ile 80 Dolar arası olma ihtimalini oldukça ciddi
buluyorlardı. 2004 ortalarında başlayan volatilite bu dalgalanmayı kaçınılmaz
kılmıştı. Hatta Dünya piyasalarında spekülasyonları ile hareket getirebilen
kuruluşlardan bazıları (örn: Goldman Sachs) petrol fiyatının 105 Doları
görebileceğini bile öngörmekteler. 8 Temmuzda Amerikan Enerji bakanlığı
“kısa vadede petrol fiyatlarında bir iyimserliğe girilmemesi gerektiği ve artık
yeni bir PETROL REJİMİ ile karşı karşıya olduklarını” ifade etti. Bu
açıklamanın tam bir hafta sonrası Chevron’un New York Times, Wall Street
Journal gibi gazetelere verdiği ilanda “KOLAY PETROL DÖNEMİ KAPANDI”
diyordu. Dünya devi bir petrol şirketinin böylesi bir itirafta bulunması
gerçekten manidardır. Dünyanın önümüzdeki 30 yıl içerisinde 1 Trilyon Varil
petrol tüketeceğini göz önüne alırsak bu dönemin niye kapandığını daha iyi
anlayabiliriz. Mesela Goldman Sachs’ın felaket tablosunun bir an için
gerçekleştiğini düşünürsek, yani petrol fiyatlarının 100 Doları geçtiğini farz
edersek küresel anlamda bir iktisadi resesyon kaçınılmaz olur. Küresel siyasal
istikrarın oldukça kırılgan olduğu bir zaman diliminde böylesi bir resesyonun
maliyeti oldukça ağır olacaktır.
Bütün bu kaosun içerisinde Çin’in Amerikan UNOCAL’a 18.5 milyar Dolarla
talip olması geldi. UNOCAL Asya’da oldukça geniş rezervleri olan ve daha önce
Chevron tarafından 16.8 milyar Dolar fiyatla satın alınmak istenen stratejik bir
enerji devidir. Buradaki asıl mesele Çin’in Chevron’un teklifini ciddi şekilde
aşacak tarzda bir hazırlığa girmiş olmasında. Böylesi bir teklif karşısında
Amerika hemen “stratejik sektör” silahını kullandı ve CNOOC (Çin Milli Petrol
Firması)’un yüzde 70’nin devlet kontrolünde olduğu argümanı ile satışı
engelledi. CIA başkanı Woolsey verdiği ifade de çok açık bir şekilde “bu milli
güvenlik meselesidir” dedi. CIA’in Senato’da Silahlı Kuvvetler komisyonuna
Petrol Fiyatları
94
verdiği raporda “Çin’in batı Pasifik’te enerji piyasası üstünde sağlamaya
çalıştığı nüfuzun kabul edilemez” olduğu ifade edilmekte ve bu yüzden kongre
veya başkan tarafından bu ihalenin iptali istenmekteydi. 30 Haziranda
senatodan çıkan resmi bir karar ile UNOCO’un Çin tarafından satın alınması
1950’deki Soğuk Savaş döneminden kalma “Üretim Yasası” kullanılarak
başkana ihaleyi iptal hakkı verdi.
Aynı şekilde Pentagon’un 2005 senesine ait raporunda Çin Askeri gücünün
incelendiği bölümde benzer gerginlikleri bulmak mümkün. 20 Temmuz’da
yayınlanan rapor daha önceki senelere göre ciddi bir farklılık içermekteydi.
Gelenekselleşmiş Pentagon’un Çin raporlarında Çin’in Tayvan’a oluşturduğu
tehdidin işlenmesini artık kanıksamışken yeni rapor farklı bir konuya
değiniyordu: “Çin’in petrol ve doğal gaz ithalatına bağımlı olmasının askeri
veçheleri ve sonuçları” ağırlıklı olarak işlenmiş. Raporda Çin’in “Angola, Orta
Asya, Endonezya, Orta Doğu (İran), Rusya, Sudan ve Venezuela ile olan
ilişkilerinin gelişmesinin yegâne sebebinin savunma stratejisindeki enerji
sorununu ortadan kaldırmak üzere olduğu” söylenmektedir.
Amerika açısından petrolün stratejik önemi tahmin edilenden çok daha yapısal
bir kurgu üstüne bina edilmiştir. Bunun hem sosyoekonomik sebepleri hem de
sosyopsikolojik sebepleri bulunmaktadır. Dünya halklarının birçoğu petrol
tüketimini
bütçelerinin
ciddi
bir
kısmını
ayırarak
gerçekleştiriyorlar.
Amerika’ya göre hem daha az tüketiyorlar hem de daha fazla maliyet ödüyorlar.
Amerika içinse bu denklem adeta tersten işliyor. 100 yıldır hem daha fazla
tüketiyorlar hem de daha az ödüyorlar. Bir kriz anında Amerikanın bu dengeyi
koruyabilmesi için bugün yaşanan petrol krizine en hassas tepkileri vermesini
anlamamız bu açıdan daha kolaydır. Bu meyanda geçen aylarda Amerikan üst
yönetiminden isimlerin de (CIA direktörü Robert Gates, Connecticut senatörü
Joe Liberman, Deniz Kuvvetleri Komutanı P.Kelley vb.) katıldığı bir “petrol şok
dalgası” simülasyon oyun ve tatbikatının tertip edilmiş olması dikkate değerdir.
Petrol bölgelerinin hemen hepsinde en hafif şekilde karışıklık, en ciddi şekilde
de iç savaşı ortaya çıkaran bu simülasyonun Amerikan yönetimi tarafından
ciddiye alındığı bizzat katılanların ağzından doğrulandı. Böylesi bir senaryoda,
Irak’taki sıcak durumdan dolayı Amerikan yönetimi silahlı bir müdahaleyi
öngörmese de, simülasyona Carter Doktrini jargonunu bilinçli bir şekilde
eklemekten geri de durmamıştır.
Bu senaryo aslında Goldman Sachs’ın da açıkça ifade ettiği ve diğer bazı
ekonomik araştırma merkezlerinin de katıldığı şu felaket tablosunu içeriyor:
-
Küresel petrol fiyatları 150 Dolara ulaşır
-
Tüketici fiyat endeksi %12 fırlar
-
Resesyon başlar
-
S&P’de %25 civarında bir düşüş yaşanır
-
Çin ve Tayvan’da kriz çıkar
-
Orta Doğu’da yeni karışıklıklar başlar
Petrol Fiyatları
95
Yukarıdaki senaryonun hayata geçip geçmeyeceği üzerinden piyasalarda
yaşanan volatilite ve spekülasyon üzerinden son 1.5 yıldır uçuk kabul
edeceğimiz miktarda kağıtlar el değiştirdi, borsa iniş çıkışları yaşandı. Bu
dalgalanmayı anlamak için petrol fiyatlarının kısa bir ekonomi-politik tarihine
göz atmak yeterlidir.
11 Eylül sonrası petrol fiyatlarının 3 kat artacağını telaffuz bile etmek mümkün
değildi. Geçen hafta yaşanan dalgalanma (67 Dolar, 68 Dolar ve nihayet 70
Dolar) 1973-74, 1978-80 ve 1989-90’lardaki dalgalanmalar ile benzerlikler
göstermektedir. Aradaki ana fark, bugün küresel GSH büyümesi geçmişteki
krizlerden farklı olarak trendin üstünde ve enflasyon düşük seviyede
seyretmeye devam ediyor.
O halde dünya ekonomisinde niçin daha önceki krizlerde olduğu gibi bir
panik yaşanmıyor?
1-
Yaşanan fiyat artışı, eski kriz dönemlerindeki kadar trajik olsa da büyük
bir farkı bünyesinde barındırıyor. Adeta piyasalar “hazin bir son değil,
gidişat zaten tuhaftı” ruh halinde tepki veriyorlar ve kendilerince
hazırlıklı davranıyorlar. Daha öz bir ifade ile yaşanan dalgalanma
TEDRİCEN geliştiği için bir paniğe sebebiyet vermiyor.
2-
1979’da fiyatlar altı ay içerisinde iki kat artmıştı. Bu son dalgalanma
yaklaşık 18 aydır devam ediyor ve piyasalara kendilerini hazırlamaları
için zaman tanımış oluyor.
3-
Diğer bir önemli nokta reel fiyat analizi yapılıp nominal fiyat
göstergelerinden biraz uzaklaşıldığında, petrol fiyatlarının aslında çok da
pahalı olmadığı tespitidir. Reel fiyatların hesaplanması nasıl bir deflatör
ölçüsü kullanıldığı ile doğrudan alakalıdır. Türkiye gibi petrol ithal eden
ülkelerde en uygun deflatör ihracat fiyatlarıdır. Bu şekilde bir hesaplama
yapıldığında petrolün 90 Dolar civarında çıktığını dünya ihracat
fiyatlarından açıkça görürüz. Bu durum belki bir nebze rahatlatıcı olarak
görülebilir. Fakat aynı şekilde, 1980’den bu yana global ihracat
fiyatlarına rölatif olarak petrol fiyatları incelendiğinde, petrol fiyatlarının
bu mukayese tarihi içinde en yüksek seviyesinde olduğunu da görüyoruz.
4-
2004 analizinde de vurgu yaptığımız gibi, meselenin diğer bir veçhesi de
kalkınmış olan ülkelerin ya da kapital yoğunlaşmasının merkezinin
1970’lerdeki Gayri Safi Hasılasının reel Dolar harcamasında petrolün
işgal ettiği yer yarı yarıya azalmıştır. Teknoloji, üretim hakları, hizmet
sektörü ve finansman içerisinde yoğunlaşan merkez, petrolü sermaye
malı olarak ağırlıklı olarak kullanmaktan uzaklaşırken, periferide ve
kalkınmakta olan ülkelerde tam aksine petrol ihtiyacını azami seviyede
hissetmektedir. Özellikle Uzakdoğu ülkeleri ve Türkiye bu kategoridedir.
O halde önümüzdeki 30 yıl nasıl petrol akışını garanti altına alırız
sorusundan ziyade; GELECEK 30 YIL İÇİNDE NASIL PETROL DIŞI
ENERJİLERI
ehemmiyetlidir.
KULLANMAYA
GEÇEBİLİRİZ
sorusu
daha
Petrol Fiyatları
5.
96
IMF’nin modeline göre, petrol fiyatlarında yaşanacak her 10
Dolarlık artış, küresel GSH’nın yüzde 0.5-0.6 kadarını yok
etmektedir. O halde son yıldan beri yaşanan 30 Dolarlık artışın
küresel gayri safi hasılanın yüzde 2’ye yakınını silmiş olması
gerekirdi. Bu hesaplamaların hemen hepsinin 1973 ambargosu,
1979 İran devrimi ve son Körfez savaşı jargonunda hazırlanmış
olduğunu ve küresel ekonomide petrol talebinin artmasının
ekonomilerin
büyümesinin
de
bir
işareti
olduğunu
akıldan
çıkarmamak gerekmektedir.
6.
Özetle, kısa vadede petrol fiyatlarında bir düşüş beklemek
zordur. Daha da önemlisi, petrol fiyatlarında iniş ve çıkış bundan
sonra ani şoklardan ziyade tedrici bir ivme içerisine girmiştir.

Benzer belgeler