Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar

Transkript

Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
TARİHÎ METİNLERİN ÇEVİRİSİNDE KARŞILAŞILAN ZORLUKLARA
LİTVANYA TATARLARINA AİT ESERLERDEN ÖRNEKLER
Doç. Dr. Galina MİŞKİNİENE*
ÖZET
Makalede, Arap harfleriyle Slav dillerinde yazılmış Litvanya Tatarlarına ait
metinlerin tercüme sorunları ele alınmaktadır. Litvanya Tatarlarına ait el
yazmaları geleneği XVI. yüzyılda başlayıp XX. yüzyıla kadar sürmüştür. Arap ve
Türk dillerine ait metinlerin çevirisinde özellikle dinî terminolojide birtakım
zorluklarla karşılaşılmıştır. Terimlerin çoğu sadece doğrudan kopyalanmamış,
aynı zamanda Slav dillerinin (Beyaz Rusça ve Lehçe) fonetik ve morfolojik
sistemlerine de uyarlanmıştır.
Arap harfleriyle Slav dillerinde yazılmış olan Litvanya Tatarlarına ait
metinlerin bir taraftan Rusça, Beyaz Rusça ve Lehçe gibi akraba dillere, diğer
taraftan Litvanca ve İngilizce gibi diğer dillere çevirisi, bu metinlerin
anlaşılmasına ve lengüistik analizinin yapılmasına imkân sağlayacaktır. Slav
dilinde yazılan bu metinlerin diğer dillere çevirisi, aynı zamanda metinlerde olan
‘kara lekeler’in (bilinmeyen yerlerin) anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.
Böylece hazırlanan metinler okuyuculara metinlerin yapısını ve içindekileri daha
net bir şeklinde göstermektedir. Akraba bir dile yapılan metin çevirisi, yüzyıllar
boyunca metinde olan değişiklikleri açıkça gösterebilmektedir. Akraba olmayan
bir dile yapılan metnin çevirisi ise pragmatik hedefin gerçekleştirilmesinde bir
adım sayılmaktadır. Çünkü böylece tercüme edilen metin, benzer metinlerin de
dikkate alınmasıyla, lengüistik analize hazır olmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Litvanya Tatarları, El Yazmaları, Arap Dili, Türk Dili,
Tercüme, Sorunlar
The Problems of Historical Manuscripts Translation on the
Examples of Lithuanian Tatar Manuscripts
ABSTRACT
Article analyses the problems of Lithuanian Tatar manuscripts, which are
written in Slavic languages, but in Arabic script, translation from Arabic and
th
Turkish languages. Lithuanian Tatar manuscript tradition was born in the 16
*
Litvan Dili Enstitüsü - Vilnius / LİTVANYA
35
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
th
century and last till the 20 century. Translation from Arabic and Turkish
languages to unrelated (Belarussian and Polish) languages encountered with
religion terminology translation difficulties. Most of the terms are not only
copied as loan translation but also are adapted to Slavic phonetic and
morphology.
Translation of Lithuanian Tatar manuscripts, which are written in Arabic
script, to contemporary Belarussian and Polish languages and to Russian,
Lithuanian, and English languages allows to comprehend the text and to
accomplish linguistic analysis of it. Translation into another language clarifies
“dark places”, which exist in the original source. Thus allows the reader to
understand the content of the text with all features of its structure.
Furthermore, translation into contemporary Belarussian and Polish languages
helps to reveal the evolution of the language. Finally, during translation to
languages according to their consanguinity level linguistic interpretation of
similar texts measure could be applied.
Key words: Lithuanian Tatars, manuscripts, Arabic language, Turkish
language, translation, problems.
Giriş
Litvanya Tatarları1 arasında Arap harfleriyle Slav dillerinde (Beyaz
Rusça ve Lehçe) eser yazma veya tercüme yapma geleneği 16. yüzyılın
ikinci yarısında doğmuş ve 20. yüzyıla kadar devam etmiştir. Çünkü
Litvanya Tatarları beraberlerinde getirdikleri ana dillerini 16–17.
yüzyıllardan itibaren unutmaları nedeniyle, Kur’an tefsirleri, dua ve
ilmihaller gibi dinî kitapların çevrilmesine ihtiyaç duymuşlardır. Böylece
Arap harfleriyle Beyaz Rus ve sonraları Leh dilinde yazılmış Litvanya
Tatarlarına ait el yazmaları geleneği meydana gelmiştir. Tatarların
sayılarının az olması, vatanlarından uzak kalmaları, Hristiyan kadınlarla
evlenmeleri, sosyal durum farklılıkları, ibadetlerini yerine getirmek
amacıyla ortak bir dil kullanmamaları gibi sebepler, dillerini kaybetme
sebeplerinin en önemlilerindendir. Bu yüzden Tatar Türkçesinin yerini
zamanla Slav dilleri almıştır. Böylece Litvanya Tatarlarının dili yerini,
tarihsel olarak ilk önce Beyaz Rusçaya sonraları ise Lehçeye bırakmıştır.
Litvanya Tatarları, ana dillerini unutup yabancı dilleri kullanmaya
başladıktan sonra Arapça, Çağatay Türkçesi, Osmanlı Türkçesi ve Kırım
Türkçesi ile yazılmış dinî kitapların tercümesine ihtiyaç duymuşlardır.
36
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
Litvanya Tatarlarına ait el yazmalarının türleri değişiktir. Bunlar
arasında Slav dillerine çevrilen, edebiyat ve dil bakımından çok değerli
Kitab, Tefsir, Hamail ve Tecvit türünde eserler de bulunmaktadır. Kitab
türünün içinde Hz. Muhammed hakkında değişik hikâyeler, İslam
âdetleri, imanla ilgili bilgiler ve törenlerin tasviri, Müslümanların
vazifeleri, bazı yerlerde İncil efsaneleri, ahlaki ve serüven hikâyeleri yer
almaktadır. Hamail türünün içinde çeşitli dualar ve törenlerin dışında
İslam tarihi, rüya yorumu, çeşitli hastalıkların tedavisi ve büyü gibi
konulara rastlamaktayız. Kur‘an tefsirleri pek az sayıdadır. Günümüze
ulaşan tefsir sayısı on nüsha civarındadır. Günümüze ulaşan ve hemen
hemen her Tatar ailesinde bulunan el yazması, Kur‘an'dır.
Litvanya Tatarlarına ait bu tür el yazmalarının incelenmesi
çalışmaları, 19. yüzyılda başlamıştır. Şimdilik bu araştırma dalına
“kitabistik dalı” denir. Arap harfli Beyaz Rusça, Lehçe, Arapça,
Osmanlıca, Çağatayca ve Kırım Türkçesi ile yazılmış bulunan bu metinler
günümüze kadar değerini kaybetmemiş, fakat onların anlaşılmasında
zamanla zorluklar ortaya çıkmıştır. Defalarca kopyalanmış olmaları
nedeniyle bu el yazmalarında imla, üslup, düzeltme hataları gibi
problemlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Zaten bu tür el yazmalarında
baştan beri en az iki tabakadan oluşan hatalar bulunmaktadır. İlk önce
Arapçadan Türkçeye ve sonra Türkçeden Beyaz Rusçaya ve Lehçeye
çeviri yapıldığından bir sürü hata bulunmaktadır. Arap harflerinin
kullanılmış olması da bir başka hata tabakasına sebep olmuştur. Ayrıca
üslup bakımından da bazen eserlerin içeriğinin anlaşılamaması ve
cümlelerin özelliği, metindeki ek hatalara neden olmaktadır. Bu nedenle,
bu konuda uzman olmayanlar için Arap harfleriyle Slav dilinde yazılmış
bulunan Litvanya Tatarlarına ait eserler, anlaşılması zor metinler olarak
ortada durmaktadır. Bu durumda metinlerin diğer dillere çevirisi, onların
daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilmektedir. Bazı araştırmacılar
tarafından tarihî metinlerin çeviri metodu hakkında yapılmış başarılı
çalışmalar bulunmaktadır (Бархударов, 1975; Морковкин, 1984).
Litvanya Tatarlarına Ait El Yazmalarının Çevirisiyle İlgili Çalışmalar
Litvanya Tatarlarına ait eserler hakkında yapılan bizim bildiğimiz
çalışmalar arasında bu metinlerin çeviri metoduyla ilgili sadece üç
çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan biri, Cz. Lapicz ve H.
Jankowski’nin “Cennet Anahtarı” adıyla yayımlanan çalışmasıdır (2000).
37
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
Diğer çalışma, G. Mişkiniene’nin yayımladığı “Litvanya Tatarlarına Ait En
Eski El Yazmaları (Grafik, Transliterasyon, Çeviri, Metin Yapısı ve İçeriği)”
adlı çalışmadır (2001). Üçüncü çalışma ise yine G. Mişkiniene tarafından
hazırlanan “İvan Luckeviç Kitabı, Litvanya Tatarlarının Kültürel Mirası”
adlı yayındır (2009). Bir metnin dil araçlarıyla diğer bir dile çevirisi
esnasında, çeviri yapan araştırmacılar farklı zorluklarla karşılaşırlar. Eski
dinî metinler, din ve felsefe terimlerine sahip olmakla beraber, İslam dini
ve İncil alıntılarını da geniş bir şekilde içerir. Cz. Lapicz ve H.
Jankowski’nin çalışmasında Milkamanoviç Kitabı’nın (1771) Lehçeye
çevirisi bulunmaktadır. Çeviri ile beraber metnin derin filolojik
yorumlarıyla da karşılaşmaktayız. Fakat daha derinlikli çalışma
yapabilmek ve benzer metinlerle karşılaştırmak için metnin
transliterasyon yapılmış orijinali eksiktir. G. Mişkiniene ise 17-18.
yüzyıllara ait dört metni transliterasyonları ile birlikte vermiş, ayrıca
birbirine uzak akraba olan Rusça ve Litvancaya çevirilerini yapmıştır.
Eski metinlere ait çevirilerin teorik ve pratik prensipleri, sık sık
görülen tartışma konularından birisidir. E. Meşalkina, ‘Tarihî Stilizasyon
Teorisyenleri ve Çeviri Uygulayıcıları Arasındaki Anlayış Farklılıkları’ adlı
makalesinde, karmaşık çeviri sorunlarını çözmek için yol göstermektedir.
Makalenin yazarı, farklı araştırılmalarına dayanarak bu zor durumdan
çıkmak için seçilebilecek iki yol olduğunu söylüyor. Birincisi, metni o
zamana yaklaştırmak ve tarihlendirmek; ikincisi ise, metni
modernleştirerek orijinalinden uzaklaştırmaktır. “Çevirdiğimiz metin o
zamanki dille yazılmıştır. Bu nedenle şimdi çevirisini yapan tercüman, bu
metni çağdaş dili aracılığıyla aktarabilmektedir. Mümkün olduğunca
kelime hazinesi ve gramatik unsurları ile tarihî metni kurmaya yardımcı
olmaktadır” (Мешалкина, 2008).
Gaybulla Salyamov “ ‘Altın Orta’ Nerede? Klasik Eserlerin Çevirisinde
Modernleşme veya Stilizasyon’ adlı makalesinde, eski metinlerin çeviri
stratejileri hakkındaki sorunlara çözüm bulmaya çalışmaktadır. Yazara
göre, modernleştirme ve tarihselleştirme arasındaki en iyisi çözüm ‘altın
orta’dır. Bu amaca yönelik iki çeviri tipi kullanabiliriz. “Çeviri sürecinde
orijinal eser, eski güzelliğiyle beraber, canlı çağdaş sanatsal bilince
geçirilmektedir” (Салямов, 1986: 445). Haklı olarak yazar, çeviri eserin
kasten modernleştirilmemesi gerektiğini ve çevirinin varyasyon konusu
olmadığını söylüyor. Aynı zamanda “arkaik öğelerin ustaca kullanımı
zararlı değil, aksine eski metinlerin çevirisinde aslında gereklidir ve yeri
38
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
başkası tarafından doldurulamaz ölçüde değerli sayılmaktadır. Çünkü bu
sanatsal etki, aracılardan ve eserin içerisindeki anlatımdan daha
önemlidir” (ibid.).
Eski metinleri çevirenlerin karşılaştıkları problemler hakkında Brano
Hohel’in görüşleri çok önemlidir. Yazara göre, metnin orijinali ve çevirisi
arasında olan zamansal ve mekânsal uzaklık mutlaka kültürel vardiyaya
sebep olmaktadır. Çeviri metni oluşturulurken bunu dikkate almak
gerekmektedir. B. Hohel tarafından geliştirilen modelde, birinci ve ikinci
derecedeki iletişim parametreleri tamamlanıp metnin stilizasyonu
yapılmaktadır. Böylece yapılan stilizasyon kültürel, zamansal ve
mekânsal olarak orijinaldir ve çevirilen metnin özelliklerini iyice
yansıtmaktadır (Хохел, 1988).
Çağdaş çeviri çalışmalarının başarılarını göz önünde bulundurarak
eski metinlerin pratik deneyimlerini kullanırken modern okuyucuları eski
metinlerle tanıştırmayı amaçlamaktayız. Çeviri metnin dilinin orijinal
esere ve onun gerçeklerine yakın olması için çabalamaktayız.
Çalışmalarımızda sanatsal çeviri metotları değil, filoloji metotları tercih
edilmektedir. Böylece oluşturulan metin, bazen bilenmeyen ya da
egzotik, sıra dışı görüntülere sebep olabilmektedir. Çevirideki bu
yaklaşım tarzı, bazen çeviri yapılan çağdaş dilde olağan anlaşma
ihlallerine yol açabilmektedir.
Çevrilen metinde yapılan değişiklikler, ilaveler ve orijinalden
uzaklaşma durumları özel notlarla gösterilmektedir. Ayrıca seçilen
metot, tartışmalı olan sorunları çözümleyip daha sonra yapılacak olan
orijinal çözümlemelerde yol göstermeyi amaçlamaktadır. Bugüne kadar
görülen bazı çeviri sorunlarına Cz. Lapicz, H. Jankowski ve G.
Mişkinine’nin çalışmalarında cevap bulmak mümkündür.
Tarihî Metinlerin Çevirisinde Karşılaşılan Zorluklar
Çeviri yapılırken karşılaşılan zorluklarla ilgili bazı örnekler verebiliriz.
Arap harfleriyle Slav dilinde yazılmış olan Litvanya Tatarlarına ait eserler
üzerinde çalışırken karşımıza çıkan zorluklardan birisi, sentaksla ilgili
olanıdır. Bu metinlerde cümlenin parçalanmadığı, noktalama
işaretlerinin olmadığı, büyük harflerin kullanmadığı ve kelimelerin alt
satıra geçerken heceleme kurallarının bulunmadığı göze çarpmaktadır.
Bu nedenle çevrilen metinde yapılan cümle parçalama işlemleri bize ait
ve öznel sayılmaktadır. Eğer orijinal metin yayımlanacak olursa o zaman
39
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
yapılacak transliterasyonda cümleler olduğu gibi korunmalıdır. Böylece
okuyuculara, metni kendilerine göre okuma ve değerlendirme imkânı
verilmiş olacaktır. Bu durumda çevrilen metin yardımcı fonksiyonuyla rol
oynayacaktır.
İkinci zorluk ise İslam terimleriyle ilgilidir. Litvanya Tatarlarına ait
eserlerde kullanılan terimlerin çoğu kesinlikle özeldir ve bunlar İslam
bağlamı dışında anlaşılamaz. Bu dinî terimlerin özel olma durumu,
Arapça ve Türkçeden eski Beyaz Rusçaya ve Lehçeye çevirileriyle ilgilidir.
Yıllar boyunca belli olan dil eş değerlikleri tumturaklı sözlere veya
deyimlere dönüştürülmüştür. Mesela, peť Koran, peť suru, peť du‘а‘i
ifadelerinde kullanılan peť (söylemek) fiili çağdaş Rus dilinde ikinci bir
anlama sahip olmuştur. Bu fiile daha kesin bir eş değer, burada
“okumak” fiili olabilir (Kur’an okumak, dua okumak gibi). Cz. Lapicz, bu
fiili modlić (się) – dua etmek olarak tercüme eder. Biz ise bu ifadeyi čitať
Koran, čitať suru, čitať du‘а‘i şeklinde çevirerek okuyuculara
sunmaktayız. Çünkü Rus dilinde čitať (okumak) fiili, dinî metinlerde sık
sık kullanılmaktadır. Mesela, Rusça peť psalmy (Zebur söylemek), fakat
čitať Bibliyu, Evangeliye (İncil, Mukaddes kitap okumak).
Aynı semantik değişimi, klaniaťsia namaz (ritüel, rekâtla ilgili deyim)
ifadesinde de görebiliriz. Orijinal metinde klaniaťsia namaz şeklinde yer
alan ifadeyi biz, soverşať namaz (namaz kılmak) şeklinde çeviriyoruz.
Böylece bu ifade, namazda yapılan yalnızca bir hareketi değil, tüm namaz
prosedürünü karşılar. Eğer orijinal metinde sadece fiziksel olarak eğilme
kastediliyorsa o zaman çeviride klaniaťsia v namaze ifadesine yer
veriyoruz.
Bu tür örnekler ve onların çevirisinde karşılaşılan zorluklar çoktur.
Mesela, holop kelimesi, holop Bojiy (Allah’ın kulu) deyiminde
değiştirilmeden bırakılmaz. Bugünkü Rusçada holop kelimesi semantik
olarak ‘uşak, köle, kralın tebaası, bağlı’ anlamlarına gelir. Bu nedenle
çeviride холоп kelimesini değil, onun eş değeri olarak rab Bojiy (bir
kimsenin kendi iradesini ve eylemlerini başka bir kimseye bağlı tutması)
ifadesini kullanmaktayız. Deyim olarak rab Bojiy ifadesi, en açık şekilde
İslam felsefesini açıklamaktadır. Cz. Lapicz, “Cennet Anahtarı” adlı
kitabında bu kelimeyi sługa (hizmetçi) olarak çevirmektedir.
Orijinal metinde yer alan pıtalniki (işkence eden melekler) kelimesi,
İslam inancına göre kabirde insanı ilk sorguya çekecek olan meleklere
40
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
(Münker ve Nekir) verilen isimdir. Metinde geçen bu isim, Beyaz Rusça
ve Lehçede pıtať (soru sormak) fiilinden türetilmiştir. Aslında bu ismi
engizisyon hâkimi olarak çevirebiliriz. Cz. Lapicz, “Cennet Anahtarı” adlı
kitabında bu kelimeyi pytacz (ağzından lakırdı almak) olarak
çevirmektedir. Biz ise voproşateli kelimesini tercih ettik. Bu kelime,
semantik ve morfolojik olarak spraşivať (sormak) fiiliyle ilişkilidir.
Eskimiş ve kullanmayan kelimeler ile dar lehçesi olan ifadeler yerine
onların çağdaş Rus dilinde eş değeri olan kelimeler yer almaktadır.
Litvanya Tatarlarına ait eserlerde geçen dinî terimler, orijinal Arap
ya da Türk dilinde kullanılmaktadır. Bu terimlerin çoğu, Litvanya
Tatarlarının diline adapte edilmiştir. Alındıkları dillerde (Beyaz Rusça ya
da Lehçe) değişik şekillerde çekimlendiklerinden bu terimlerin sayısında
değişmeler olabilmektedir. Orijinal metinde adapte edilmiş terimlere ait
bazı örnekler:
“iž ťi pan bog iz nenadežnōgō mesca xalalnij pōžitōk privlaščiť”
cümlesinde yer alan xalalnij sıfatı (eril, teklik şekli, yalın hâl), Arapça helal
kelimesinden türetilmiştir. (-n) ekiyle türetilen bu kelime, Beyaz Rusçanın
morfoloji sistemine uygun görülmektedir.
“iž ōt tōgō falu tōbi vela fartunī pōkaze” cümlesindeki falu ismi (eril,
teklik şekli, genitif), Arapça fal kelimesinden oluşturulmuştur.
“gdı ku nemaźu prıstupujťe s panōm bōgōm majeťe razmōvi miťi
prigōťujťeśe xorošo” cümlesinde yer alan namazu ismi (eril, teklik şekli,
datif), Farsçadan alınmıştır ve metinlerde sabah, öğle, akşam gibi bir
belirten ile karşılanmaktadır. Bu belirleyiciler, metinlerde bazen Slav
diline çevrilmiş bazen ise Arapça ya da Türkçe olarak bırakılmıştır:
“človek nemaź sebah rannij pel i klanelśe bogū”, “ojle nemaź pel i
klanelśe bogū”, “a xtō bi iḱinde nemaź pel i klanelśe bogū”, “xtō bī
axšam nemaź pel i klanelśe bogū”.
Örneklerde de görüldüğü gibi Arapça, Farsça ve Türkçeden geçmiş
terimler metinde hiç değişmemiş, adapte edilmiş ya da Slav diline
tercümesiyle beraber yer almıştır. Birkaç örnek daha verebiliriz (altı çizili
olanlar Arapça ya da Türkçe kelimeler, italik olanlar ise bu kelimelerin
tercümesidir):
“štō jeśť na vśōm śveťe kafirōv i nevernikōv u bōga z uśix ťix na varu
musulmanśkuju navernūl”; “pan bōg rek Muxemmed tvoji ummeťi
41
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
kōtōrij bi člōvek nemaź sebax rannij pel i klanelśe panū bogū”, “bōže
ōbōrōni nas naʻuzu billahi”, “jeśť dōm ōdin śvetij ima emu bejtij
meʻmur”, “i v peršōm safe radi stanuť prišedši”.
Kur’an’dan alınan bölümlerde, yabancı kelimelerin yanında çoğu
zaman açıklamalar yapılmaktadır. Çeviri yapılırken adapte edilmiş bu
türden terimlerin ve kelimelerin olduğu gibi bırakılması çok önemlidir.
Çünkü ana dilini kaybetmiş olan Litvanya Tatarları, bu terimleri ve
kelimeleri ritüellerinde bugüne kadar kullanmışlardır. En doğrusu, çeviri
esnasında, terimlerin ilk kullanımlarındaki şekillerinin dipnot olarak
açıklamalarının yapılmasıdır. Eğer orijinal metinde bu terimlerin ya da
yabancı kelimelerin açıklamaları varsa o zaman bu açıklamaları hem
çeviri metninde olduğu gibi bırakmak hem de dipnotta açıklama yapmak
gerekir.
Orijinal metinde özel isimlerin yazımında fonetik veya imla
bakımından yanlışlıklar ya da bozukluklar varsa, o zaman bu isimler
çeviride genel kurallara uygun bir şekilde yazılmalıdır.
Herkesçe bilinen namaz, İslam, Müslüman, Kurban Bayramı,
Ramazan Bayramı, şeytan gibi İslamî terimleri açıklama yapmadan
bırakmak gerekir. Fakat yaygın bir şekilde bilinmeyen Arapça, Türkçe ve
Farsça terimler, özel isimler ve diğer dinî ifadeler ilk kullanılışta
açıklanmalıdır.
İncil ve Kur’an’dan alınan parçaları çevirirken daha farklı zorluklarla
karşılaşıyoruz. Bazen orijinal metinde onlar da çevrilemez durumda
olabilmektedir. Burada esas olarak Kur’an alıntılarından bahsetmek
gerekmektedir. Çünkü çoğu zaman bu alıntıları orijinal metnin yazarı
yorumlamış olabilmektedir. Böyle durumlarda yazara ait bu yorumları biz
de çeviriyoruz. Ayrıca translitere edilmiş metinlerde, eğer mümkün
oluyorsa sayfa kenarlarında Kur’an ve hadis alıntılarına ait açıklamaları
yazıyoruz. Böylece okuyucular, kitaptaki orijinal yorumları gerçek
metinlerle karşılaştırabilmektedir. Bununla beraber, bizim tarafımızdan
yapılmış çeviriler, bu orijinal bölümlerle de karşılaştırılabilmektedir.
Çeviride, eğer metnin anlamı bozulmuyorsa, Kur’an’a ve hadis kitaplarına
ait esas alıntıları koymak gereksizdir. Sadece dipnotla okuyucuların
dikkatine sunulabilir. Fakat metni anlamak için alıntıların semantik değeri
çok önemli olursa o zaman adapte edilmiş açıklamayı çeviride de
42
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
kullanmak ve çeviri metinde bu açıklamayı koyu ya da eğik olarak
göstermek gerekir.
Çeviriyi daha net ve anlamlı yapmak amacıyla orijinal metinde
olmayan kelimeler ve deyimler de kullanmaktayız. Bu şekilde yapılan
ilaveleri belli simgelerle işaretliyoruz. Okuyamadığımız ya da
anlayamadığımız parçaları yine sözleşilmiş simgelerle işaretliyoruz. Metni
okuyuculara net bir şekilde aktarma amacına ulaşmak için büyük
harflerin kullanılması, cümlelerin parçalanması, kelime düzeyinin
değiştirilmesi gibi hususlar çok önemlidir.
Çeviri yaparken içeriği okuyuculara aktarmak için sadece kelime
seçimi tüm problemleri çözmez. Gramer formları da büyük rol
oynamaktadır. Bu gramer formları, bir taraftan orijinal metinlere çok
yakın olmalıdır, diğer taraftan metnin içeriğini en uygun şekilde günümüz
okuyucularına aktarmalıdır.
Yazar, eserde etkili ve yüksek ifadeye ulaşmak amacıyla sürekli
fiillerin sayı ve şahıslarını değiştirmektedir. Bu durum, metnin tema ve
motiflerini tesadüfen değiştirebilir. Üçüncü şahıstan başlayan bir hikâye
birden bire doğrudan konuşmaya yönelebilir. Hitaplar, bazen ikinci şahıs
teklik bazen de çokluk formlarıyla başlar. Bu şekildeki değişmeler,
metnin küçük bir bölümünde de görülebilmektedir. O zaman çeviri
metinde, tam bir mantık uygulamasını takip etmek gerekmektedir.
Fiillerin zamanlarıyla ilgili problemler de yaşıyoruz. Eğer çeviri metinde
anlam bozulmuyorsa o zaman orijinal metinde kullanılan fiil zamanını
kullanıyoruz. Aksi takdirde metnin anlamına göre fiil zamanı seçiyoruz.
Miraçname’den Örnekler
Litvanya Tatarları arasında sözlü ve yazılı gelenekte Miraçname çok
popülerdir. Fakat söz konusu metnin yayılması ve aktarılması farklı
şekillerde oluşmuştur. Yukarıda belirttiğimiz gibi, Litvanya Tatarlarına ait
el yazmalarından Kitab, Tefsir, Hamail ve Tecvit türleri birer kültür
hazinesidir. Bu türlerden en değerli olanı, Kitab türündeki yazmalardır.
Katalog, inceleme ve makalelerde adı geçen 181 el yazmasından 27’si
Kitab türüne dahil edilmektedir. İncelediğimiz Miraçname metni,
günümüze kadar ulaşan Kitab türündeki eserlerin dokuzunda
bulunmaktadır. Bilinen bu dokuz Kitab’dan beşinde Miraçname’nin
Türkçe orijinaliyle birlikte Beyaz Rusça ve Lehçeye tercümesi de
verilmiştir. Diğer eserlerde bu metnin sadece Beyaz Rusça ya da Lehçe
43
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
tercümesi bulunmaktadır. Bahsettiğimiz Miraçname, İvan Luckeviç
Kitabı’nın (XVIII. yüzyıl başlangıcı) 107b–135a sayfaları arasında
bulunmaktadır. 494 beyitten oluşan metnin son kısmı eksiktir. 19.
yüzyılın ortalarında yazılmış ve içerik olarak İ. Luckeviç Kitabı ile aynı olan
A. Koricki Kitabı’nın 249–305 sayfaları arasında da Miraçname metni
bulunmaktadır. Bazı kelimelerin yazılışından kaynaklanan ufak tefek
farklılıklar içermekle birlikte A. Koricki Kitabı’nda bulunan miraçname ile
İvan Luckeviç Kitabı’nda bulunan Miraçname hemen hemen aynıdır. Bu
yüzden İ. Luckeviç Kitabı’nda eksik olan son bölüm, A. Koricki Kitabı’nın
304–305 sayfalarında yer alan 15 beyit eklenerek tamamlandığında 509
beyitlik bir Miraçname metni ortaya çıkmaktadır. İki kitapta yer alan
metnin tüm dil, içerik ve tercüme farklılıkları ve benzerlikleri H. Durgut
ve G. Mişkiniene tarafından yayımlanan makalede açıklanmıştır (Durgut,
Mişkiniene, 2009).
Yukarıda bahsedilen eserlerin içinde yer alan Türkçe Miraçnameler
ile onların Slav dillerine yapılan tercümelerini karşılaştırdığımızda birçok
ilgi çekici özelliğin olduğunu görüyoruz. Yapılan tercümeler satır altı
tercüme şeklindedir. Tercüman, bazı kelimeleri tercüme etmez ya da
onları Slavlaştırır, bazen anlamadığı kelimelerin yerine diğerlerini
koyabilir. Tercümede kullanılan Arapça ve Türkçe kelimelerin çoğu yanlış
yazılmıştır. Miraçname’nin orijinal metni, manzumdur. Tercümede ise
büyük oranda konuşma dilinin etkisi olduğu görülmektedir. Konuşma
dilinin özelliklerinden birisi de bol bol diyalog kullanılmasıdır.
Birkaç ilginç örneğe göz atalım.
Metinde yanlış yapılan ya da sadece anlama yakın yapılan çevirilerle
karşılaşıyoruz. Mesela, Türkçe dudaġı (Rus. губы) kelimesi metinde eñegi
olarak (Rus. плечи), eñegi kelimesi ise копыта (Tür. toynakları) olarak
çevrilmiş. Aynı hatayı A. Koricki Kitabı’nda bulunuyoruz:
КL dudaàı laèl ü gümüşden eñegi / ol irdi úamu purÀúlar begi (110v4)
КК dudaàı laèl ü gümüşden eñegi / ol irdi úamu purÀúlar begi (255,7)
КL плечи с кришталу капита з сребра / тōй бив ‘¬›их кōней
панем
КК плечи с криштал¬ капита за сребра/ той бив ‘у›им коним
панем.
44
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
seyri idüm burcları cümlesinde yer alan burc ve seyretmek
kelimeleri, Türkçede çok anlamlıdır: seyretmek (Tür. 1. Gözlemek,
bakmak; 2. Taşıt, ilerlemek, yol almak); burç (Tür. 1. Kale duvarlarından
daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı; 2. Zodyak
üzerinde yer alan on iki takımyıldıza verilen ortak ad). Orijinal metinde
yazar, on iki takımyıldızı seyrettiğinden bahsetmiş, fakat tercüman kale
duvarlarında gezeceğini anlatıyor.
КL geçdüm andan seyri idüm burcları / teferrüc eyledüm úamu
yalduzları (116r2)
КК geçdüm andan seyri idüm burcları / teferrüc eyledüm úamu
yalduzları (266,6)
КL пашōв ‘адт¬л г¬лав па вежах / разгледав ¬ćе звезди
КК пашов ‘адт¬л г¬лав па вежех / разгледав ‘¬ćо ґвазди.
Metinde yer alan eki budı arasında durur ḳamusı ve yedi gögi budı
arasında durur ifadelerinde geçen Tür. bud (Rus. ляжка) kelimesi ладья
(bot) olarak çevrilmiş. Oysa, bot kelimesi Türkçeye İngilizceden geçmiştir
(yaklaşık XVII yy.)
КL yedi kat yedi gögi cümlesi / eki budı arasında durur úamusı
(117v8)
КК yedi kat yedi gögi cümlesi / eki budı arasında durur úamusı
(270,3)
КL ćем крōт #емли и неба ¬ćе / меж± двух ладзвей стайац ‘у
йегō
КК ćем крот #емли и неба ‘¬ćе / межи двух ладзой стайац ‘¬ йего
КL yeri gögi budı arasında durur / her kim aña inanmaz kÀfir durur
(117v9)
КК yeri gögi budı arasında durur / her kim aña inanmaz kÀfir durur
(270,4)
КL {#емла и небоса межи двух ладзвей стайац / хтоб мов
невериц ќафиренам йест}2
КК #емла и небоса межи двух ладзвей стайац / хтоб мов
невериц ќафиренам йест.
45
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
ibret (Rus. пример, образец - örnek) kelimesi, «трунак» (Beyaz
Rus., Leh. напиток - içecek) olarak çevirilmiş:
КL anuñ üçüñ dÀéimÀ azar3 gözüm / bu èibreti görürem gülmez özüm
(127r1)
КК anuñ üçüñ dÀéimÀ azar gözüm / bu èibreti görürem gülmez özüm
(274,5)
КL дла тагō ‘у›егди плачу / гетий тр¬нак видзечи незаćмей¬ćе
КК дла тего ‘уćегди плачу / гетий трунак видзечи незаćмей¬ćе.
Aşağıdaki yer alan ifadeyi orijinal metine göre şöyle çevirmek
gerekiyordu «видел семьдесят тысяч огненных морей, земля и небо
сотряслись бы от страха», fakat eserde farklı bir şekilde çevrildiğini
görüyoruz:
КL yetmiş bin deñiz gördüm oddan / yeri gögi ditrer heybetinden
(128r9)
КК yetmiş bin deñiz gördüm oddan / yeri gögi dister heybetinden
etinden (277,4)
КL ćемдзеćат ¯и›ечей мōр видзев вадзених / прахем пōйдзе
хтōби раз напивćе
KK ćемдзеćат ¯и›ечей мор видзев вадзених / прахам пойдуц
хтопи раз напивćе.
Aşağıdaki cümlede geçen çāmūş (Rus. корова, буйволица)
kelimesi, «хомут» (Tür. hamut) olarak çevrilmiş; ḥurūş < ḥurūs (Rus.
петух) kelimesi ise «певне» (Leh. пожалуй, вероятно - muhtemelen,
belki) kelimesine dönüştürülmüştür:
КL her bir èaúreb yana çÀmÿş gibi / úarınlarında oturur óurÿş gibi
(130r1)
КК her bir èaúreb yana çÀmÿş gibi / úarınlarında oturur óurÿş gibi
(280,5)
КL кажнайе гадзина йак хам¬цина / на бр¬ху ćедзац так певне
КК кажнайе гадзина йак хам¬цина / на бр¬ху ćедзац так певне4.
Metinde hiç tercüme edilmemiş yerler de vardır. Mesela,
46
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
КL úuyruàı ùÀvÿs mercÀn doynaàı / kisfini deprer-idi úaç ayaàı
(110v7)
КК úuyruàı ùÀvÿs mercÀn doynaàı / kisfini deprer-idi úaç ayaàı
(256,1)
КL хвôст павий йак дарагий камен / <…>5
КК хвôст павий йак дарагий камен / <…>.
Bu beytin ilk dizesinin sonunda yer alan doynaġı (Rus. копыта)
kelimesi de çevrilmeden bırakılmıştır.
Aynı şekilde cümlenin sonunun eksik bırakıldığı başka örnekler de
vardır:
КL on altı biñ taà var zemherinden / on altı eridi serverinden (128v7)
КК on altı biñ taà var zemherinden / on altı eridi serverinden (278,2)
КL шеснаćце ¯и›ечей гōр йест / шеснаćце ¯и›ечей […] 6
КК шеснаćце ¯и›ечей гор йест / шеснацац ¯и›ечей […].
Slav diline yapılan tercümede boş bırakılan bazı yerleri Türkçe
yazılmış parçayla karşılaştırarak öğrenmek mümkündür. Mesela,
КL çulı dibÀc-idi ÀyÀnı nÿr / ãalavÀt viren yarın ana binür (110 v9)
КК çulı dibÀc-idi ÀyÀnı nÿr / ãalavÀt viren yarına aña binür (256,3)
КL {*адзене}7 также с перла каштōвнагô а вуздечка из ćветлаćци
/ хтō селева¯ пейец на с¬дний дзен ‘уćадзе
КК {*адзене} также с перла каштевнаго ‘¬здечка и ćветлоćци /
хто селева¯ пейе на с¬дн± дзен ‘уćадзе
КL nice kim saçradı şebekden8 bir balıú / şöyle suçradı elemden9 ey
Àèşıú (111r2)
КК nice kim saçratı yemekden bir balıú / şöyle suçradı elemden ey
Àèşıú (256,5)
КL йак скаче риба ‘у ćеци/ так вискачив з рук майих {о ашик}10
КК йак скаче риба ‘у ćеци/ так вискачив з рук майих {о ашик}
КL beş yüz yallık11 úalınıdur bu göküñ / vir ãalavÀt eydeyim durgil
aruñ (115r4)
47
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
КК beş yüz yallık úalınıdur bu göküñ / vir ãalavÀt eydeyim durgil
aruñ (264,8)
КL пацсōт гōд дарōги гр¬баćци тагō неба / пей селевай12 скажу
табе скажу табе {очистица от грехов}13
КК пацсот год дароги гр¬баćци таго неба / пей селева¯ скажу
табе {очистица от грехов}
Eğer metnin kaynağı belliyse ve benzer metinlerle karşılaştırma
yapmak mümkünse o zaman orijinal metnin ses ve şekil bilgisi ile kelime
hazinesinde yıllar boyunca meydana gelmiş değişikleri tespit etmek
mümkündür. Eserin içeriğini anlamak ve metinsel analiz, yayın için daha
değerli olan metni seçmede bize yardımcı olmaktadır. Bazen metni
yeniden kurmak ve bize ulaşmayan nüshayı restore etmek
gerekebilmektedir.
Sonuç
Çeviri süreci, çok yönlü ve özel sayılmaktadır. Barhudarov’a göre,
‘herhangi bir çeviri, yabancı dilde yazılan metin, tercüme edilen metin ve
birinci metnin ikinci metne transfer eylemi olmak üzere üçlü parçadan
oluşturulmaktadır’ (Бархударов, 1975:7). Çeviride karşılaşılan sorunlar
arasında ortak bir sorun olarak sezgisel yorum sorunu da bulunuyor.
Anlam süreci ve çeviri arasında olan iç mantıksal bağlantı sezgisel ve
söylemsel metin kavrayışının faydasını belirtir. Böylece malzemelerin
görsel sentez ve genel içeriğin kavranmasına imkânı sağlaması söz
konusudur. Her bakımdan tahmin imkânlarının kullanılması, bilinmeyen
kelimelerin ve içerikteki anlamın tahmini, sezgisel faktörlerin ilavesi
çeviri sürecinin esnek, aktif ve yaratıcı olmasına zemin hazırlamaktadır.
Bu nedenle çeviri yapmadan önce bilinmeyen kelimelerin anlamını iyice
araştırmak gerekmektedir. Kelime hazinesinin semantiği açıklanmak
istenirse, o zaman araştırdığımız ve çevirmek istediğimiz kelimeye
metinde ne kadar sık rastlarsak rastlayalım, onu tam metinde tümüyle
karşılaştırmamız gerekiyor. Bizim örneğimizde, kelimelerin anlamı Lehçe,
Beyaz Rusça ve Litvanca sözlüklere bakılarak ve en yakın el yazmalarının
tarzına göre kelimenin semantiği seçildikten sonra çeviri yapılmalıdır.
Arapça ya da Türkçeden çeviri yapılırken metinde kalem oynatması
sebebiyle oluşturulan hataların birkaç usulle çözülmesi mümkündür.
Birinci usul, bilinmeyen veya anlamından şüphe edilen kelimenin ne
48
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
olduğunu ulaşabildiğimiz tam metinlere bakıp karşılaştırarak çözmektir.
Mesela,
ïåðøåéà òåìàðà ö« èç ½âåêð«ì ñâˆéèì éåãóäàé¬ äâóõ ñèí«â
ôàðàñà è çàðàõà çà ê¬#åíà âóðàáèëà / ÷èòàé ó ïåðøèõ ê›åí¥àõ
ì«é#åø«âèõ ¬ ðà#äçåëè òðèäçå½öå «½ìèì ¬ âèðøå ½åäìíàñòèì
(Leipc. 280, 2v8–3r6)14.
Bu metin parçasında anlaşılmayan çà ê¬#åíà (kuzen) kelimesini
diğer Kitab‘a (1791) bakarak anlamak mümkündür. Burada olması
gereken kelime ‘за козла’ (erkeç) kelimesidir. Bu kelimenin ‘за козла’
olması gerektiğini, Simon Budny tarafından yapılan Kitab-ı Mukaddes
(1572) çevirisinde geçen aşağıdaki parça da teyit etmektedir:
Y rzekla co mi dasz ze wniodziesz do mnie. Y rzekl: ia posle tobie
kozle od drobu: y rzekla iesli mi dasz zaklad… (Yaratılış 38–17).
Herhangi bir dile çeviri yaparken bu tür karşılaştırmalar dikkate
alınmalıdır.
İkinci usul ise problemli kelimenin anlamını tam metne dayanarak
anlamaya çalışmaktır.
äåâàòèé âèðø óêà%óéå / èæ ¯è ñïðàâà ï«%àïàäëà / ïðåò«
ïè›ì« ï«æé« ïðè ñ«áè í«½è / ñïåðàâà ½ó «òâˆðè¯ / è äâó ›âåò«â
ïàðñóíà ìà áè¯ éàñíà (KU–1546, 44r10–13)15;
© äâàíàñòèé âèðø óêà%óéå / èæ ó›± ñïðàâó íà ä«áð« «áð«¯è¯ /
è äâóõ ›âåò«â ïàðñóíà ìà áè¯ éàñíà (KU–1546, 50v4–6).
ay gün mÀt ider-idi ãÿreti / yerden gökden direk olmış úÀmeti
ме›eц и слōнца #менили парс¬ну свайу /‘ад #емли да неба
‘аперлаćе величина йегō (KL, 108v7);
geçdüm andan uàradum bir èavrete / èacebÀ úaldum baúıçak ol
ãÿrete
пайехав далей видзев ‘адну невасту харōшуйу / дзивавćе
гледзечи на йейе парсуну (KL, 112v2);
aç göreyim ùamunuñ ãıfatını / nicedür bileyim heybetini
‘адджини ‘абачу пеќелнуйу парсуну / йак йест б¬ду знац страх
м¬ќи (KL, 128r6);
fÀrià oldum ùamudan döndüm girü / úorúudan olmışidi meñzüm ãaru
49
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
пōтим ‘адверн¬вćе назад ‘ад пекла / из страху стала перс¬на
майе жувта (KL, 131r3).
Muchemed praroku jeho milośc na božej daroźe ležav / chvorij biv /
velikaju bol mev / z boli drižav s parsuni źmenivśe / z ačej ślozi išli / čaška
uždichajuči plakav / milościvij bože / źmilujśe nad musśulmanami
(Londra Kitabı, 1831)16.
i duša ś cela višla prišli śvetlośc velikeja z neba po to śehośvetnuju
śvetlośc i stala ant prorokem udzerila bod nebo a lico parsunu
prarockuju eźraʼil nakril (Milkamanovič Kitabı, 1781)17.
A. Bulıka’nın sözlüğüne göre persuna, parsona, parsuna, persuna
(Lehçe persona < Latinceden persona) kelimesi ‘yüzü’ anlamına geliyor
(Булыка, 1972: 242). Türkçe yazılmış metne bakarak çeviride, kelimenin
daha geniş anlamlar ifade eden sinonimlerini de kullanabiliriz.
Üçüncü usul ise daha çok terimlerle ilgilidir. El yazması metinlerde
geçen Arapça, Farsça veya Türkçe terimler bazen çevirisiz, bazen
çevirisiyle beraber, bazen de sadece çevrilmiş olarak bırakılmıştır. Bu
durumda biz de çeviri yaparken gerekirse açıklama yaparız, gerekirse asıl
terimle birlikte başka dile yapılmış çeviriyi de veririz. Mesela,
ãäè øò« ï«òðåáà êóð©í18 // ò« é彯 ó ëåõìå19 ó êèéàì20 ó
ðó®å‘è21 ó ›åäæäåéè22 ó à¦åõèéà¯ó23 ó ‡åëàìå24 // ãäè ò« óæ« ñï«ëíà
ñï«ëíèø / õ«ð«ø« íåìà# (KU–1546, 56r2–3).
Namaz kılma esnasındaki hareketleri ifade eden Arapça kökenli
qıijam, rukkaʻ, sagda, attahijjat, ʼassalam terimlerinin yanındaki
“лехме” (vücut) kelimesi ritüel pozisyonu anlamına da kullanılmıştır. Bu
nedenle tercüme ederken belli olan hatayı düzelttikten sonra bu
terimlerin ISO sistemlerine göre transliterasyonu yapılmalı ve yanında ya
da çeviride dip not olarak açıklaması verilmelidir.
Arap harfleriyle Slav dilinde yazılmış olan Litvanya Tatarlarına ait
metinlerin bir taraftan Beyaz Rusça ve Lehçe gibi akraba dillere, diğer
taraftan Litvanca, İngilizce ya da herhangi bir dile çevirisi, bu metinlerin
daha iyi anlaşılması ve analiz edilmesine yardımcı olabilecektir. Slav
dilinde yazılan bu metinlerin diğer dillere çevirisi aynı zamanda
metinlerde olan ‘kara lekeler’in (bilinmeyen yerlerin) anlaşılmasına
imkân tanıyacaktır. Böylece hazırlanan metinler, okuyuculara metinlerin
yapısını ve içindekileri daha net bir şekilde gösterecektir.
50
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
NOTLAR
1
15–18. yüzyıl tarihsel kaynaklarında Tatar etnonimi ile Büyük Litvanya
Prensliğinin Tatarları, Radzivil Tatarları, Kazak Tatarları vs. belirtilmektedir.
Litvanya Tatarları ifadesi, 19. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Çünkü o zamanlarda Kırım, Kazan ve Sibirya Tatarları ve Litvanya’da kalan
Tatarlar arasında ayırım yapmak gerekiyordu (Bairašauskaitė, 1996: 14–15).
Bu çalışmada, Litvanya Prensliği’ne Altın Ordu’dan 14–16. yüzyıllar arasında
gelen Tatar Türklerinin torunları için Litvanya Tatarları ifadesini kullanıyoruz.
Günümüze kadar gelen Tatar Türkleri üç ayrı devlette (Beyaz Rusya, Litvanya
ve Polonya) yaşamaktadır. Bu ülkelerde yaşayan Tatar Türklerinin nüfusu
yaklaşık 13000 civarındadır.
2
Stankeviç’in makalesinde: з́емла и небо межи двӯх ладзвей стайац / хтоб
мне неверив ќафирин йест.
3
aġlar olmalı
4
A. Кoricki Кitabı’nda kurşun kalemle Türkçe orijinal metne göre düzeltme
yapılarak şöyle yazılmış: йак певни.
5
Tercümesi yapılmamış.
6
Satır tam çevrilmemiş.
7
Türkçe orijinal metne göre eklenen kelime.
8
A. Кoricki Кitabı’nda: yemekden
9
elimden olmalı.
10
Türkçe orijinal metne göre eklenen kelime.
11
yıllık olmalı.
12
Salavat.
13
Türkçe orijinal metne göre eklenen kelime.
14
Leipsig Hamaili, 17. yüzyılı (B.OR. 280).
15
Kazan Kitabı, 1645 (5750 т).
16
Parça, Shirin Akiner’in (1978), “Oriental Borrowings in the Language of the
Byelorussian Tatars”, Slavonic and East European Review, t. 56(2), p. 224–241
adlı makalesinden alındı.
17
Łapicz, Czesław (1989), “Z problematyki badawczej piśmiennictwa Tatarów
Białostockich”, Studia językowe z Białostocczyzny. Warszawa, s. 161–171.
18
Kur'an-ı Kerim.
19
Vücut.
20
Kıyam – Namazda ayakta durmaktır. Gücü yetenler ayakta, yetmeyenler ise
gücünün yettiği şekilde namazlarını kılarlar.
21
Rüku-Namazın şartlarından biri.
22
Secde-Namazın şartlarından biri.
23
Selam.
24
Selam.
51
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
KAYNAKLAR
Bairašauskaitė, Tamara (1996), Lietuvos totoriai XIX amžiuje, Vilnius: Mintis.
Biblia, to jest księgi Starego a Nowego Przymierza, znowu z języka ebrejskiego,
greckiego y lacinskiego na polski przełożone. Nieświż, 1572.
Jankowski, Henryk ve Łapicz, Czesław (2000), Klucz do raju: Księga Tatarów
litewsko-polskich z XVIII wieku, Warszawa: Wydawnictwo Akademickie
DIALOG.
Miškinienė, Galina (2009), Ivano Luckevičiaus kitabas — Lietuvos totorių
kultūros paminklas. Vilnius: Lietuvių kalbos institutas.
Бархударов, Леонид (1975), Язык и перевод, Москва: Международные
отношения.
Дургут, Хусеин ve Мишкинене, Галина (2009), “Легенда “Мирадж” из китаба
Ивана Луцкевича”, Lietuvos Didžiosios Kunigaikštystės kalbos, kultūros ir
raštijos tradicijos. (Bibliotheca Archivi Lithuanici 7), p. 357–375.
Мешалкина, Евгения (2008), “Историческая стилизация в понимании
теоретиков и практиков перевода. К постановке проблемы”,
http://www.thinkaloud.ru/science/mesh-istorstiliz. (Erişim: 28.01.2015
20:33).
Морковкин, В.В. (1984), Сочетаемость слов и вопросы обучения русскому
языку иностранцев, Москва: Русский язык.
Салямов, Гайбулла (1986), “Где же “золотая середина”? Перевод классики:
Модернизация или стилизация?”, Художественный перевод:
Проблемы и суждения, Москва: Известия, с. 442–461.
Хохел, Брано (1988), “Время и пространство в переводе”, Поэтика
перевода. Москва, с. 152–171.
52
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1 (1)
EKLER
İ. Luckevic Kitabı, 18. Yüzyıl Başları
53

Benzer belgeler