2. - Gülsa Tıbbi Cihazlar

Transkript

2. - Gülsa Tıbbi Cihazlar
Şaşırtan
Bukalemun Etkisi!
01
CLEARFIL MAJESTY TM ES-2
sayfa
01.
sayımızda
İ
İÇİNDEKİLER
Ç
İ
N
D
Dergi Adı
G MAG Diş Hekimliği Dergisi
İmtiyaz Sahibi
Ünzile Kaymak Aksakoğlu
Sorumlu Editör
Prof. Dr. Ebru Çal
İdare Merkezi
Gülsa Tıbbi Cihazlar A.Ş.
Meriç Mah. 5627 Sk. No.10
Çamdibi 35090 Bornova / İzmir
Tel: 0 232 469 00 33
Fax: 0 232 469 09 00
www.gulsa.com.tr
Yayın Türü
Yaygın Süreli 6 Ayda Bir Yayınlanır.
Tasarım ve Baskıya Hazırlık
Recro Creative
E
K
İ
L
Prof. Dr. Celal Artunç
“Yüzü Geleceğe Dönük
bir Fakülteyiz”
Dünden Bugüne
Kompozit Resinler
Bir Doktorun İzinde
Bir Doktorun Gözüyle
Capri Adası
24
Mehmet Ali Kılıçarslan:
Meslekte Sorun Var mı?
Döner NiTi aletler ile
genişletme ve şekillenmede
dikkat edilecek hususlar
Genç EDAD söyleşisi
Adeziv bağlayıcı sistemler
üzerine bir güncelleme
Baskı Tarihi
25 / 05 / 2015
Çok Uluslu İki Japon
Firmanın Ortaklığı
Kuraray Noritake Dental
02
Yazılar kaynak gösterilerek yayınlanabilir.
sayfa
R
04
10
14
Baskı
Printer Ofset
865 Sk. No.23 Kemeraltı / İzmir
0 232 489 88 03
Dergimizde yayınlanan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir.
E
Yaşama Dair
30
34
38
46
50
editörden .
Prof.
E
D
Dr.
İ
EBRU
T
ÇAL
Ö
R
D
E
N
Sevgili Okurlar,
G-Mag’ in düşünce olarak gündemimizde
yer almaya başlamasının ardından ilk sayının size ulaştığı şu ana kadar hislerimiz
hiç farklı olmadı. Uzun süredir devam eden
çalışmalarımız sırasında yaşadığımız coşku, heyecan eminiz sayfalar arasında dolaşırken sizlere de ulaşacak.
Mesleğimize gönül veren doktorların katkılarıyla yaratılan G-Mag sadece diş hekimlerinin değil, bu sektörün tüm çalışanlarının ya da rastlantıyla dergiyi edinenlerin
ilgisini çekecek bölümlerden oluşuyor.
G-Mag ilk sayısında alanlarında çok özel
ve etkin olan uzmanların bilimsel makalelerini, diş hekimliğinin güncel sorunlarını,
Genç EDAD grubunu sizlerle buluşturuyor.
Sektörde uzun yıllardır varlığını başarıyla sür-
düren Kuraray-Noritake firmasını ve Japon
kültürünü bu sayımızda daha yakından tanımanızı hedefledik.
Ege Bölgesinden köken alarak sizlere ulaşan dergimizin ilk sayısında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine yer vermeden geçemezdik...
Sevgili Dr. Lakme Toktaş’ ın canlı ve neşeli
gezi yazılarını yine elinizdeki sayfaların arasında bulacaksınız ve birlikte Capri adasına
kadar uzanacağız.
Yaşama dair paylaşımlar bölümünde yer
verdiğimiz deneme yazılarını okurken duygu yüklü anlar yaşayacaksınız...
Her kelime, her satır, her sayfa, her makale,
her sayıda bu coşku ve heyecanımızı umarız
yıllar boyunca sizlere taşıyabilelim.
Haydi şimdi, birlikteliğimizin keyfini yaşama
zamanı...
03
“İlk” kelimesi hedefe ulaşmak için çıkılan
yolun coşkusunu, yeniliklerin heyecanını,
güzel olacağı bilinse de öngörülemeyenlerin tatlı kaygısını anlatır.
sayfa
SÖYLEŞİ
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Yüzü geleceğe
dönük bir
FAKÜLTE
Türkiye’nin ve Ege Bölgesi’nin ilk kurulan Diş Hekimliği Fakülteleri arasında yer alan Ege Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesini; Dekan Prof.
Dr. Celal Artunç değerlendirdi...
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı
Prof Dr. Celal Artunç ile sosyal sorumluluk projelerinden, rakamlarla fakülte verilerine; ülkemizdeki diş hekimlerine yönelik politikalardan, meslek sonrası eğitimlerin de konuşulduğu kapsamlı
04
bir söyleşi yaptık.
sayfa
Fakültenizin geçmişi
hakkında bize bilgi verir
misiniz?
Özellikle yetersiz zamana
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fa-
rak gelişen yorgunluk; tüm
İsmail Ulutaş önderliğinde kuruldu.
Temelde 3 bina üzerine kurulu olan
fakültemiz, eğitim faaliyetleri, araş-
uyulmamasına bağlı oladünyada meslekte yol aldıkça diş hekimlerinin karşısına çıkmaktadır.
tırmalar ve değişen diğer ihtiyaçlara
te 200’den fazla eğitimci, klinisyen ve araştırmacı, 200’ü
aşkın personeliyle akademik eğitiminin yanı sıra, 900’den
fazla öğrenciye 5 yıllık tezli yüksek lisans eğitimi vermektedir.
2015 yılı itibariyle Fakültenizin akademik yapısını bizimle paylaşır mısınız?
Fakültemizde şu anda 66 profesör, 19 doçent ve 1 yardımcı
doçentten oluşan öğretim üyesi kadrosu ile eğitim verilmektedir. Doktorasını tamamlamış 24 asistanımızın yanı
sıra şu an 60 öğrencimiz doktora eğitimine, 43 öğrencimiz
de uzmanlık eğitimine devam etmektedir.
ğer Fakültelerimize de öncü olmaya
çalışıyoruz.
lamaları, tüm ağız köprülerini, estetik
bu günkü haline getirildi. Ege Üniverkalitesi, uzman kadrosu ile 21. yüzyıla taşınmaktadır. Fakül-
yakından takip ederek bu konuda di-
CAD- CAM Eğitim Kliniği: Tek kap-
karşılık vermek üzere 1995 yılında, sitesi Diş Hekimliği Fakültesi; eğitim
Fakültemizde teknolojik gelişmeleri
implant üstü protetik uygulamaları
ve porselen dolguları tek seansta ölçü almadan sıfır hatayla
hazırlama imkanı sunan CAD-CAM Eğitim Kliniği açıldı.
Çene Yüz Protezleri Kliniği Yeniden Yapılandırıldı :
Bu kliniğin yeniden yapılandırılması ile 2009 yılında 17 hastaya hizmet verilmişken, 2013 yılında bu sayı 131’e yükselmiştir.
Ultrason Kliniği: Radyasyon almadan baş-boyun bölgesine ait şişliklerin, çene eklemi hastalıklarının tanı ve
teşhisinde yardımcı bir görüntüleme yöntemidir. Erzurum,
Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültelerinden sonra Ege Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi bünyesinde de bu klinik açılacaktır.
05
kültesi 1968 yılında, Dekan Prof. Dr.
veya ergonomik koşullara
Diş Hekimliğindeki
teknolojik gelişmeler
ve yenilikleri ne ölçüde
kullanabiliyorsunuz?
sayfa
ile özellikle çocuk yaşlarda başlayan, erişkinlerde yüksek
oranda görülen diş hekimi korkusunun yenilmesinde büyük
katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Böylelikle ağız ve diş
sağlığı konusunda bilinçlenen bireyler kazanılacaktır.
Dental Volumetrik Tomografi İle Hasta Kuyruğuna Son:
Görüntüleme yönteminde gerçek bir ilerleme olarak kabul
edilen Dental Volumetrik Tomografi Cihazı ile daha geniş
bölgeyi içine alan röntgen çekme olanağı sağlanmış olup,
tedavi için yanılma payını minimuma indiren teşhis konulabilme olanağı yaratılmıştır. Bu teknoloji ile hem hastaların
bekleme süresi azalmış hem de teşhis koyma kolaylaşmıştır.
Yıllık ortalama 500.000 görüntü sisteme aktarılmakta ve
2 milyon görüntü arşiv kaydı olarak saklanmaktadır.
Bu kiniklerimiz dışında dijital görüntüleme sistemi oluşturularak yıllık ortalama 500.000 görüntü sisteme aktarılmakta
ve 2 milyon görüntü arşiv kaydı olarak saklanmaktadır.
Hasta Veri Programı:
Kağıt israfını önlemek
için oluşturulan bu program, istekler doğrultusunda geliştirilmektedir. Hasta veri programı ile ilk muayeneyi yapan
hekim hastanın hangi anabilim dallarında tedavi olacağını
online ortama aktarıyor. Hasta protokol numarasıyla sisteme giren hekim hastanın ne tür bir tedaviye ihtiyaç duyduğunu tespit ederek, tedavisini gerçekleştirmektedir.
Mevcut klinik yapılanmanız içerisinde
yılda kaç hastaya diş sağlığı hizmeti verebiliyorsunuz? Kliniklerinizde
standart diş hekimliği uygulamaları dışında öne çıkan yaklaşımlar nelerdir?
Yıllara göre değerlendirmek gerekirse;
Lazer Kliniği: Modern diş hekimliğinde kullanılan lazerlerin birçok uygulama alanı vardır. Çok sayıda avantajı olan
lazer uygulamaların neredeyse hiçbir yan etkisi yoktur. Lazerler diş hekimliğinde sert ve yumuşak doku uygulamalarında, implantolojide, ağız cerrahisinde ve diş beyazlatma
gibi çok geniş kullanım alanı bulmaktadır.
06
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ola-
sayfa
YILLAR
İLK KEZ
GELEN
HASTA
ÖNCEDEN
KAYITLI
HASTA
TOPLAM
MÜRACAAT
2009
29.473
47.800
77.273
2010
31.628
50.662
82.290
2011
47.006
68.600
115.606
2012
47.731
67.635
134.372
2013
49.182
73.894
174.316
36.754
60.350
153.453
rak kuracak olduğumuz lazer kliniğinde ger-
2014
çekleşecek olan lazer tedavi uygulamaları
(Ekim)
Kliniklerimizde standart diş hekimliği uygulamaları dışında;
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi olarak lisans yer-
ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçli nesiller yetiştirebil-
leştirme sınavlarında ilk sıralarda tercih edilen bir Fakülte-
mek için koruyucu hekimlik çalışmaları yapıyoruz. Onkoloji
yiz. Diş Hekimliği Uzmanlık Sınavlarında da (DUS) Türkiye
hastalarına kemoterapi tedavi öncesinde ağız ve diş sağlığı
derecesi yapan öğrencilerimiz uzmanlık eğitimleri için bi-
açısından bu süreci rahat atlatabilmeleri için tetkik ve teda-
zim Fakültemizi tercih etmiştir. 2012 yılı İlkbahar Dönemi
vilerini gerçekleştiriyoruz.
ve 2013 yılı Sonbahar Dönemi Diş Hekimliği Uzmanlık Sına-
Oldukça köklü bir geçmişe sahip olan
Fakültenizin Türkiye’deki Diş Hekimliği Fakülteleri arasındaki yerini değerlendirir misiniz?
Bizim Fakültemiz Ege Bölgesi’nin ilk Diş Hekimliği Fakültesi
vında Türkiye Birincisi, 2014 yılı Sonbahar Dönemi Türkiye
7.cisi olan öğrencilerimiz Uzmanlık eğitimlerini Fakültemizde almak üzere bizi tercih ettiler. Bizim öğrencilerimiz de
Fakültemizde verilen teorik eğitimin yeterliliğini DUS sınavındaki başarıları ile kanıtlamışlardır.
kip ederek, bilimsel gelişmelere katkı sağlaması nedeniyle
Gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımızda ülkemizdeki diş hekimlerine yönelik politikaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
yüzü geleceğe dönük bir Fakülteyiz.
Eğitim ve öğretim kalitesi açısından değerlendirildiğinde
olmakla birlikte Türkiye’nin ilk kurulan Diş Hekimliği Fakülteleri arasında yer almaktadır. Köklü bir geçmişi olması nedeniyle geleneklerine bağlı ancak teknolojiyi yakından ta-
Lisans eğitim programlarınızın diğer
fakültelere göre farklılıkları nelerdir?
gelişmiş ülkelerin daha ilerisinde bir gelişme kaydetmiş durumdayız.
tim görmüş olduğu Multidisipliner Eğitim Kliniği’nde vermiş
Fakültenizin günümüzdeki fiziksel yapısı ile ilgili bizi bilgilendirir misiniz?
olduğumuz eğitim Türkiye’nin pek çok Diş Hekimliği Fa-
Fakültemizin fiziksel yapısı ile ilgili yenileme çalışmalarımızı
kültesi’nde uygulanmamaktadır. Öğrencilerimiz bu klinikte
anabilim dallarına göre sıralayacak olursak;
Öncelikle belirtmek isterim ki; 5.sınıf öğrencilerimizin eği-
serbest bir diş hekimi gibi çalışmakta, hastalarının tüm tedavilerini asistanlarımızın ve öğretim üyelerimizin eşliğin-
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı’nda;
de gerçekleştirmektedir.
Hasta bekleme bölümü ve doktor kliniği yenilendi, ameliyathanenin bakımı yaptırıldı, seminer odası canlı ameliyat
Diğer Fakültelerden farklı olarak; ders programlarımızda
izlenebilecek duruma getirildi.
yer alan Topluma Hizmet Uygulamaları Dersleri yolu ile öğrencilerimizi sadece iyi birer diş hekimi olarak yetiştirmek-
Ağız, Diş ve Çene ve Radyolojiisi Anabilim Dalı’nda;
le kalmıyor, aynı zamanda toplumsal konularda farkındalık
Hasta çağırma ve hasta takip sistemi oluşturuldu, buradaki
yaratan, kamuoyunu harekete geçiren toplumsal projeler
röntgen cihazlarımız ve fiziki koşullarımız yenilendi.
üretmelerini de sağlıyoruz.
Endodonti Anabilim Dalı’nda;
Diş Hekimliğinde uzmanlaşmanın başlaması ile birlikte,
Diş Hastalıkları ve Tedavisi ile Endodonti Anabilim Dalları,
6 Ocak 2011 Tarihinde Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK)
aldığı bir kararla iki ayrı anabilim dalı olmuştur. Bu kararla
yaklaşık 42 yıldır iç içe çalışan Diş Hastalıkları ve Tedavisi
Bilim Dalı ile Endodonti Bilim Dalı uzmanlık eğitiminde de iki
ayrı anabilim dalı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu
ayrılış nedeniyle Endodonti Anabilim Dalı için yeni bir kliniğe ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebeple 2012 yılında Endodonti
Anabilim Dalı’nın açılışı gerçekleştirldi.
Pedodonti Anabilim Dalı;
Pedodonti Anabilim Dalımızda hasta takip sistemi oluşturuldu. Bu Anabilim Dalımız için ek bir klinik yapıldı.
Ortodonti Anabilim Dalı’nda;
Dudak damak yarığı kliniğini yenilendi. Bu
Anabilim Dalımıza fotoğraf odası yaptırıldı.
07
Mezunlarınızın DUS’da elde ettikleri
sonuçları bizimle paylaşır mısınız?
sayfa
Periodontoloji Anabilim Dalı;
kapsamında 120 dolayında Türk diş hekimimiz ve 10 Azeri
Bu Anabilim Dalımızda doktor kliniği yenilendi.
Anabilim dallarımızdaki fiziki yenileme ya da ek klinik yapma
çalışmalarımızın yanı sıra Fantom Laboratuvarımızı genişlettik. Öğretim Üyeleri kliniğimizi yeniden yapılandırarak
Hekim bizden eğitim aldı. Fakültemizde Uzmanlık eğitimi
veriyor olmamızın yanı sıra doktora programları da açıyoruz. Türkiye’de ilk defa Estetik Diş Hekimliği Tezsiz Yüksek
yeniledik.
Lisans Programı’nı açtık. Bu programdan mezun olan he-
Mevcut binamızda pek çok yenileme çalışmalarımız olma-
ramının Diplomasını alacaklar. İleriki dönemlerde de ikinci
kimlerimiz Estetik Diş Hekimliği Tezsiz Yüksek Lisans Prog-
sına rağmen; her geçen gün hasta sayılarımızın ve her yıl
da öğrenci kontenjanımızın artması nedeniyle ek hizmet
binasına ihtiyaç duyduk. Rektörümüz Prof.Dr.Candeğer Yılmaz’ın da katkıları ile ek hizmet binamızın 2010 yılında temelini attık. Bu yılın son çeyreğinde bitirmeyi planlıyoruz.
BİNA OTURMA ALANI
1780 m2
BİNA TOPLAM ALANI
9800 m2
TOPLAM KÜÇÜK AMELİYAT SAYISI
26 Adet
TOPLAM BÜYÜK AMELİYAT SAYISI
2 Adet
ÖĞRENCİ KLİNİK SAYISI (80 BOX)
2 Adet
ÖĞRENCİ KLİNİĞİ TOPLAM ALANI
1846 m2
ÖĞRETİM GÖREVLİSİ TOPLAM ALANI
6 Adet
781 m2
SEMİNER SALONU (100 KİŞİ)
1 Adet
TOPLANTI SALONU
3 Adet
ÖĞRETİM ÜYESİ ODALARI SAYISI
Fakültenizde yürüttüğünüz hangi sosyal projelerinizi duyurmak istersiniz?
2010 yılından bugüne kadar 19 Sosyal Sorumluluk projesi gerçekleştirdik. Rektörlüğümüz tarafından Yaşlı , Dişli,
Mutlu projesi mansiyon, Siyah Güller Solmasın projesi ise
EK HİZMET BİNAMIZ:
ÖĞRETİM GÖREVLİSİ KLİNİĞİ (10 BOX)
öğretim tezsiz yüksek lisans programını açacağız.
57 Adet
birinciliğe layık görülmüştür.
2013-2014 Eğitim – Öğretim yılı içinde; Organ bağışına dikkat çekmek, daha çok kitlelere ulaşabilmek için gerçekleştirdiğimiz Her Bağış Bir Gülüş Projesi ise; Metro Gross Market’in Sosyal Girişimcilik ödülleri 2014 yarışmasında sağlık
kuruluşları kategorisinde birinciliğe layık görülmüştür.
Ege Üniversitesi Rektörlüğü ile Ege Orman Vakfı işbirliğinde gerçekleştirilen 55.000 fidan projesi kapsamında
1008 fidanla Diş Hekimliği Fakültesi Korusu oluşturuldu. Bu yıl Üniversitemizin kuruluşunun 60. yılı kutlanı-
KAFETERYA
1 Adet
yor. 60. yıl dolayısıyla yine Rektörlüğümüzün Ege Orman
YEMEKHANE (150 KİŞİ)
1 Adet
Vakfı işbirliğinde gerçekleştirilen 60.000 fidan projesi
kapsamında Diş Hekimliği Fakültesi Korusu oluşturaca-
08
Fakültenizin meslek sonrası eğitim
ve doktora programları hakkında bilgi
verebilir misiniz?
sayfa
2012 yılında kurmuş olduğumuz Meslek Sonrası Eğitim Koordinatörlüğü’nün çalışmaları
ğız.
2014-2015 eğitim öğretim yılında da toplumumuzda farkındalık yaratacak, kamuoyunu harekete geçirecek projelerimizi hayata geçirebilmek için çalışıyoruz.
09
sayfa
MAKALE
Kılıçarslan:
meslekte sorun
VAR MI ?
‘Bir dokun, bin ah işit’ diye bir atasözümüz
vardır. Belki gerçekten dertliler için, belki de
devamlı söylenen mızmızlar için söylenmiştir
bilemeyiz ama, bizim cephede sorun var
mı diye sorulacak olursa; cevabımız bağıra
bağıra ‘evet’ olacaktır.
n e d i r
?
Nedir bu kadar yüksek sesle
derdimiz var diye söyleten?
Nedir bu meslek mensupları,
meslek örgütleri ve ilgili kurumlar arasındaki anlaşmazlıklar? Nedir bu bitmek, tükenmek
bilmeyen mücadele?
Olaya geniş bir pencereden bakacak olursak; mesleki problemleri tüm dünyadaki diş hekimliği uygulamaları
sırasında karşılaşılabilecek genel ve ülkemize özgü özel sorunlar olarak iki ana grupta irdeleyebiliriz. Evrensel
problemler; her şeyden önce diş hekimliğinin çalışma alanından kaynaklanan ve dünyanın neresinde icra
edilecek olursa olsun ortak olarak karşımıza çıkan bazı sıkıntılardır. Bu problemlerin başında şüphesiz ki uğraş
alanımızın insan sağlığı olmasından kaynaklanan stres gelmektedir.
Bütün vücut göz önüne alındığında orantısal olarak
içerisinde diş hekimliği de ön sıralarda yerini almaktadır.
genellikle ağız içi gibi küçük, kapalı bir alanla sınırlandırılmış
Mesleğimizin bir diğer evrensel problemi ise diş hekimliğinin
bir yerde binlerce sorunla uğraşmak, her hasta kendine
zeka, bilgi, beceri kadar yüksek fiziksel performans
özgü özellikte olsa da genellikle aynı işleri tekrarlıyor
gerektirmesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle özellikle
olmak, bizden hizmet alan kişilerin ızdırap çeken veya
yetersiz zamana veya ergonomik koşullara uyulmamasına
yüksek beklentileri olan kişilerden oluşması, çoğu zaman
bağlı olarak gelişen yorgunluk; tüm dünyada meslekte yol
mesleğimizi teknisyenler gibi ekip arkadaşları ile işbirliği
aldıkça diş hekimlerinin karşısına çıkmaktadır. Belki de bu
içerisinde icra etmemiz; işleyiş sırasında oldukça stresli
sorunla başa çıkmada en doğrusu; mesleki uygulamalar
dönemler geçirmemize neden olabilmektedir.
sırasında mesai sınırlaması veya mesaide iş sınırlaması
10
getirebilmek, özellikle dünya sağlık örgütünün çalışma
sayfa
İşte bu nedenledir ki tüm dünyada psikolojik
normlarını dikkate almaktır. Ayrıca yaşın sayısal olarak
sıkıntı
ilerlemesiyle fiziksel çalışma performansını da belirli
yatkınlığı
olan
meslek
grupları
Yıllar boyunca
ülkemizde en büyük
diş hekimi hizmet
sunum alanları özel
muayenehaneler
olmuştur. Kamuya
bağlı hastanelerdeki
yetersiz diş klinikleri
sosyal güvencesini
diş tedavisi için
kullanmak isteyen
hastalara yetişmekte
zorlanmıştır.
Özellikle yetersiz zamana
oranda düşürmek, ekip çalışmasını
ön plana almak gerekmektedir. Bu
da
beraberinde
organizasyon
ve
ekonomi problemlerini getirecektir.
Şüphesiz
ki
ülkelerin
gelişmişlik
ve refah durumlarına, sosyal ve
kültürel
özelliklerine,
iktisadi
düzenlemelerine
yasal
veya ergonomik koşullara
uyulmamasına bağlı olarak gelişen yorgunluk; tüm
dünyada meslekte yol aldıkça diş hekimlerinin karşısına çıkmaktadır.
ve
güçlü yanını oluşturmuştur. Ancak
2000’li yılların başından itibaren
diş hekimliği fakültesi açma furyası,
gerçekten ihtiyaç duyulan bölgelerin
yanı
da
sıra
zemin
popülist
yaklaşımlara
hazırlamıştır.
Yaklaşık
on yıl içerisinde özellikle plansız
yapılaşmaya
bağlı
olarak
açılan
göre
bazı fakülteler ya yetersiz kaynak
gerek yukarıda sayılan problemler
sorunu veya daha da vahimi, öğretim
şiddet çeşitliliği gösterir, gerekse
üye
kadrolarını
oluşturamamak
bu evrensel problemlere özel bazı başka sorunlar eklenir.
sorunu ile baş başa kalmışlardır. Ayrıca bir anda dramatik
Türk diş hekimliğinin de bu perspektifle şüphesiz ki pek çok
bir şekilde artan öğrenci ve buna bağlı mezun sayısı ile
genel ve özel sorunu bulunmaktadır:
bu öğrenciler arasında asgari bir eğitim standartının hala
oluşturulamamış olması, genel olarak öğündüğümüz eğitim
1.Eğitim:
kalitemizi gün be gün aşağıya çekmektedir. Bu sorunun
22 Kasım 1908 Yılında Cemil Topuzlu Paşa ve Halit Şazi
önüne geçilmesi amacıyla atılmış olan en önemli adım; diş
Bey’in ortak gayretleri ile ülkemizde de bilimsel eğitim
hekimliği dekanlar konseyinin kararı ile kurulan Diş Hekimliği
olanağı bulan diş hekimliği, özellikle 2000’li yılların başına
Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği
kadar belli başlı üniversitelerde açılmış olan sınırlı sayıda,
(DEDAD)’ın çalışmalara başlamış ve diş hekimliği için
eğitici portföyü deneyimli, öğrenci sayısı fiziki kapasiteleri
çekirdek eğitim programlarını (ÇEP) hazırlıyor olmasıdır.
ve
öğretim
üye
sayıları
ile
uyumlu,
pratik
eğitimi
2. Uzmanlık:
fakülteleri ile dünya standartlarında eğitim vermiştir. Bu
Diş hekimliğinde uzmanlık; meslektaşlar ve meslek örgütleri
yıllarda özellikle Türkçe ders kitabı gibi malzemelerde sıkıntı
arasında yıllar süren çekişmeli ve çelişmeli mücadelelerin
çekilse de, pek çok Avrupa ülkesine oranla hasta sayısının
ardından sekiz alanda kabul edilmesi ile yasal
fazlalığına bağlı olarak öğrencilerimize üst seviyede
bir gerçeklik kazanmıştır. Bu süreçte Sağlık
pratik eğitimi verebilmemiz Türk diş hekimliği eğitiminin
Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde yapılan pek
11
destekleyecek şekilde hasta profili geniş diş hekimliği
sayfa
çok uzmanlık kurultayı ve müfredat belirleme çalışmaları;
uzmanlık eğitimleri için bir ön standart oluşturulmasını
sağlamıştır.
Şüphesiz ki bu alanda yolun henüz başında olunduğu
unutulmamalıdır. Kabul edilen uzmanlık çekirdek eğitim
programları, zaman içerisinde yeni düzenlemeler ile daha
Prof. Dr.
Mehmet Ali
KILIÇARSLAN
doğru bir zemine oturacaktır. Uzmanlıkta karşımıza çıkan
en önemli iki konu; diş hekimleri ile uzman diş hekimleri
arasındaki yetki/çalışma alanlarının hiç kimseyi mağdur
1968 Yılında Trabzon’da doğan
etmeyecek ve kazanılmış haklara zarar vermeyecek şekilde
Mehmet Ali Kılıçarslan; 1990
düzenlenmesi ve uzmanlık öğrenci kontenjanlarının doğru
Yılında
ve adaletli olarak belirlenmesi/dağıtılmasıdır.
Diş
‘Farklı Tekniklerle Hazırlanmış
Porselen
Yıllar boyunca ülkemizde en büyük diş hekimi hizmet sunum
Laminate
Kronların
alanları özel muayenehaneler olmuştur. Kamuya bağlı
Sistemlerinin
hastanelerdeki yetersiz diş klinikleri sosyal güvencesini
ve
Veneer
Yapıştırma
Fiziksel
Değerlendirilmesi’
diş tedavisi için kullanmak isteyen hastalara yetişmekte
Olarak
konulu
doktora tezi ile Protetik Diş
zorlanmıştır.
Tedavisi alanında Diş Hekimliği
Zaman zaman kamunun, özel muayenehanelerden hizmet
satın alması gündeme gelmişse de hiçbir zaman bu konu
uzun soluklu ve kapsamlı bir birliktelikle sonuçlanmamıştır.
Yine 2000’li yılların modası olan Sağlık Bakanlığına
bağlı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri (ADSM) açma furyası
beraberinde pek çok diş hekiminin kamuda istihdam
edilmesini sağlamıştır. Diş hekimlerine iş olanağı sunması
ve ağız sağlığının topluma dengeli bir şekilde sunulması gibi
avantajları var gibi görünse de, bu sistemin yine belki de
popülist kaygılarla hatalı kurgulanması yarardan çok zarar
getirmiştir. Sistemde iş tanımlarının olmaması, performansa
dayalı çılgınlık; hem diş hekimlerini ucuz iş gücü durumuna
düşürmüş, hem de hastaların kantitatif olarak yüksek,
kalitatif olarak düşük hizmete ulaşmalarına yol açmıştır.
Ayrıca tüm tedavi kalemlerinin hastaya ücretsiz sunulması,
koruyucu hekimlik uygulamalarının belki de göz ardı
edilmesine yol açmıştır. Ayrıca bu sistem özellikle orta
ölçekli muayenehanelerle haksız rekabete yol açmış
ve muayenehaneleri sıkıntıya sokmuştur. Son yıllarda
ülkemizde sağlık çalışanları üzerinden vatandaşa şirin
görünme gayretlerinden tabii ki diş hekimleri de kendi payına
düşeni almıştır. Gerek hasta-hekim ilişkilerindeki saygı
sınırının zaman zaman hekim aleyhine aşılması, gerekse
hekime şiddet uygulamaları diş hekimlerinin onurunu ve
çalışma şevkini kırmaktadır. Ancak Sağlık Bakanlığının
tüm sağlık hizmeti sunum alanlarında sağlamaya çalıştığı
kalite standartlarının sadece hastalar için değil, tüm sağlık
çalışanları için de medeni ve kabul edilebilir çalışma koşulları
sağlayacağını ummaktayız.
Ankara, Haziran 2014
12
Üniversitesi
Fakültesi’nden
mezun olmuş ve 1997 Yılında
3.Mesleğin Uygulanma Şekli ve
İtibarı:
sayfa
Ankara
hekimliği
doktoru unvanını almıştır.
2006 Yılında doçent olan yazar, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde Protetik
Diş Tedavisi Anabilim Dalı başkanlığı, Klinik Bilimler
Bölüm başkanlığı ve dekan yardımcılığı yapmıştır.
2013 Yılında profesör olan Kılıçarslan, hâlen
Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi dekan
yardımcılığı
görevini
yürütmektedir.
Kendisinin
mesleki alanda ulusal ve uluslararası kongrelerde
sunulmuş çok sayıda sözlü ve yazılı tebliği, ulusal
ve
uluslararası
indekslerde
taranan
bilimsel
dergilerde basılmış yayınları ve Sağlık Bakanlığı
onaylı iki adet ‘Sabit Protez Ders Kitabı’, ‘İmplant
Destekli Overdenture / Klinik ve Laboratuvar
Uygulama El Kitabı’ adında çeviri kitabı ve 2013
yılında TÜBA ödülü alan ‘Dört Elli Diş Hekimliğinde
Yardımcı Personel ve Klinik Yöntemi’ isimli telif eseri
mevcuttur.
Türk Dişhekimleri Birliği - Ankara Dişhekimleri
Odası (TDB–ADO), Türk Prostodonti ve İmplantoloji
Derneği (TPID), European Prosthodontic Association
(EPA),
International
Association
for
Dental
Research (IADR) ile Diş Hekimliği Eğitim Programları
Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (DEDAD)
üyesi de olan Kılıçarslan; evli ve bir çocuk babası
olup, İngilizce bilmektedir.
13
sayfa
MAKALE
DÜNDEN BUGÜNE
KOMPOZİT REZİNLER
Prof. Dr. L. Şebnem TÜRKÜN
14
Mine ve dentin dokularına adeziv sistemlerle bağlanabilen kompozit
rezinler, ilk olarak 1962 yılında Dr. Ray Bowen tarafından geliştirilmiş
ve günümüze kadar pek çok farklı değişime uğrayıp, bağlayıcı
sistemlerin (adeziv sistemlerin) de hızla gelişmesiyle en yaygın
kullanılan estetik restoratif materyal grubu haline gelmişlerdir.
sayfa
Kompozit Rezinlerin Genel Yapısı
Kompozit terimi fiziksel olarak bir karışımdan oluşan bir materyali tarif etmektedir. Diğer
bir deyişle, kompozit rezinler matris faz içinde dağılmış olan doldurucu partiküllerin
bir silan ajan ile bağlanması sonucunda oluşmuş olan materyallerdir. Diş hekimliğinde
kullanılan kompozit restoratif materyaller üç esas öğeden oluşur 1-16
1. Rezin matris
(Organik faz)
2. İnorganik doldurucular
(İnorganik faz)
3. Silan ajan
(Bağlayıcı faz)
Kompozit rezin genel yapısı: a)
organik rezin matris b) inorganik
doldurucu c) bağlayıcı ajan (silan)
Rezin Matris
Silan Ajan
Rezin matris, kompozit rezinlerin kimyasal olarak aktive
Kompozit rezinlerin yeterli mekanik özelliklere sahip olma-
olan bileşenidir. Serbest radikaller polimerizasyon reaksi-
sı için doldurucu ve rezin matrisin güçlü bir şekilde birbirine
yonu ile rijit bir polimere dönüşür. Rezin matris plastik bir
bağlanması çok önemlidir. Bu bağlantıyı sağlayan ajan silan-
kitlenin katı sert bir forma dönüşmesini sağlayarak mater-
lardır ve cam dolduruculu kompozit rezinlerde en yaygın ola-
yalin diş restorasyonlarında kullanılmasına olanak sağlar.
rak kullanılanı γ-metakriloksipropil trimetoksisilan’dır. Cam
Yapısında en yaygın kullanılan monomerler üretan dime-
ve silan bağlanma ajanı arasındaki ara yüzeyde meydana
takrilat (UDMA), bisfenol-A glisidilmetakrilat (Bis-GMA) ve
gelen kondansasyon reaksiyonu silanın kovalent bağla cam
trietilen glikol dimetakrilat (TEGDMA)’tır. Yüksek moleküler
yüzeyine bağlanmasını sağlar. Silan bağlanma ajanları inor-
ağırlığı nedeniyle Bis-GMA ve üretan dimetakrilat (UDMA)
ganik fazın özellikle silika partiküllerinde olumlu sonuçlar
monomerler oldukça visközdürler ve küçük miktarda doldu-
vermiş, bu nedenle kompozit rezinlerin büyük bir çoğunlu-
rucu ilave edilmesi bile klinik kullanım için fazlasıyla sert bir
ğunda silika içerikli inorganik doldurucular kullanılmıştır. 1-14
kompozit rezin elde edilmesine neden olmaktadır. Bu problemin üstesinden gelmek için, viskozite kontrol edici olarak
Kompozit Rezinlerin Sınıflandırılması
bilinen metil metakrilat (MMA), etilen glikol dimetakrilat
Yıllar boyunca kompozit rezinler çeşitli özelliklerine göre ve
(EDMA) veya trietilen glikol dimetakrilat (TEGDMA) gibi dü-
sıklıkla da içeriklerindeki inorganik doldurucuların büyük-
şük vizkoziteli monomerler ilave edilmektedir.
lüklerine göre sınıflandırılmışlardır. Eski sınıflandırmalarda
1-16
İnorganik Doldurucular
Matris içine dağılmış olan çeşitli şekil ve büyüklükteki ku-
birçok grup mevcutken, burada sadece güncel olarak hala
piyasada mevcut olan kompozit rezin gruplarından bahsedilecektir. 1-15
artz (kristalin silika), borosilikat cam, lityum aluminyum silikat, stronsiyum, baryum, çinko ve yitriyum cam, baryum
aluminyum silikat gibi inorganik dolduruculardan oluşur.
Materyale fiziksel özelliklerini veren kısımdır. Saf silika,
kristalin (kristobolit, tridmit, kuartz) ve non-kristalin (silikat cam) formlarda bulunur. Kristalin formları serttir, ancak
nedenle kompozit rezinler, günümüzde silikanın non-kristalin formu (silikat cam) kullanılarak üretilmektedir. 1-14
Kompozit rezinlerin güncel sınıflandırmasında yer
alan kompozit rezin grupları. En solda makrofil
grup, ortada mikrofil grup, sağda hibrit grup.
15
kompozit rezinin bitirme ve cila işlemlerini güçleştirir. Bu
sayfa
1. Makrofil kompozitler
bağlayıcı sistemlerin kullanılmasından sonra ince bir tabaka
Partikül boyutları 1-15 μm arasında olup doldurucu içerikleri
hacimce %60’ın üzerindedir. Diğer kompozit rezinlere göre
daha yüksek basma ve aşınma direncine sahiptirler ve daha
çok arka bölge dişlerinin restorasyonu için uygun materyallerdir. Doldurucu partiküllerin boyutları fazla olduğundan,
çok parlak olarak cilalanmaları mümkün değildir ve ön bölge
şeklinde (0.5 mm) uygulanması önerilmektedir. 17-19
Hibrit kompozit rezinlere oranla daha küçük partikül boyutu, daha fazla organik matris ve daha az doldurucu içermekte ve dolayısıyla daha akışkan olabilmektedirler.6-14,19
Bu kompozit rezinler, pits ve fissür gibi dar bölgelere veya
restorasyonları için gerekli translüsentlikleri yoktur.
undercut’lı kavite kenarlarına rahatlıkla uygulanabilir. Mini-
2. Mikrofil kompozitler
rın tamir işlemlerinde, Sınıf V kavitelerde, hibrit ve kondan-
Partikül boyutları 0,1-1 μm arasında değişmekle beraber,
hacimce doldurucu içerikleri %20-50 arasındadır. Partikülleri çok küçük olduğundan, mükemmel derecede cilala-
mal invaziv kavite preparasyonlarında, eski restorasyonlase olabilen kompozit rezin restorasyonların altında düşük
elastiklik modüllerine bağlı olarak stres kırıcı kaide materyali olarak kullanılabilirler. 17-19
nabilmekte ve ön bölge estetik restorasyonları için uygun
materyal grubunu oluşturmaktadırlar. Hacimce partikül içerikleri az olduğundan, yük gelen arka bölge restorasyonları
için uygun materyaller değillerdir çünkü düşük basma ve
aşınma dirençleri vardır.
3. Hibrit kompozitler
Hibrit kompozitler hem makrofil hem de mikrofil olan iki
çeşit doldurucu partikül birleşiminden oluşmaktadır. Hacimce doldurucu içerikleri %50-70 arasındadır. Her iki grubun olumlu özelliklerini kombine etmektedirler yani hem iyi
oranda cilalanabilmekte hem de arka bölge restorasyonları
için yeterli dayanıklılığı sağlamaktadırlar.
Modern hibrit kompozitlerin doldurucularının çoğu kolloidal silika (0.04 μm) ve öğütülmüş cam partiküllerdir (0.6-2
μm). Toplam doldurucu içerikleri ağırlık olarak %75-80’dir.
Cam partiküllerin ortalama boyutları 1 μm’nin altında olan
hibrit kompozitler, mikrohibrit kompozit rezin olarak adlandırılır. Hibrit ve özellikle mikrohibrit kompozit rezinler, mekanik özelliklerin estetik özelliklerle başarılı şekilde birleştirilmesi ile hem ön hem de arka bölge dişlerde kullanılabilen
kompozit rezin türlerdir. 1-16
Yeni Kompozit Rezin
Materyal Grupları
1. Akışkan (flowable) Kompozit Rezinler
Akışkan kompozit rezinler 1995 yılında klinik kullanıma sunulmuştur. Hacimce doldurucu/rezin oranları çok düşüktür.
Bu kompozit rezinler iki işlemle elde edilirler: (1) partikül
boyutları arttırılarak, (2) doldurucu miktarları azaltılarak.
Akışkan kompozit rezinler mikrofil ve hibrit kompozit rezin-
Akışkan kompozit rezinin posterior
kompozitlerin altında stres kırıcı
olarak kullanılması.
lerle kıyaslandığında, daha az yapışkan ve çok daha kolay
kullanım özelliklerine sahiptir. Yine mikrofil ve hibrit kompozit rezinlerle kıyaslandığında, termal genleşme katsayıları, aşınma oranları ve yüzey pürüzlülükleri daha fazladır
ve fiziksel özellikleri de zayıftır.
17-19
Kompozit rezinlerin
polimerizasyon büzülmesinden kaynaklanan
16
aralık oluşumu ve streslerin zararlı etkilerini
sayfa
azaltmak amacıyla akışkan kompozit rezinlerin, direkt kompozit restorasyonlar altında
2. Kondanse Olabilen (packable) Kompozit Rezinler
Amalgama alternatif olarak ve arka bölge dişlerinin restorasyonları için geliştirilmiş yüksek viskoziteli kompozit rezinlerdir. Basınç uygulandığında, materyal hacmi azaldığı
için, sıkı sıkıya doldurma anlamına gelen “packable” kelimesi bu grubu oldukça iyi tanımlar. Bu kompozit rezinler piyasaya sürüldükten kısa süre sonra ise, kompozit rezinlerin
manipülasyonlarının ve yerleştirme tekniklerinin amalgam
sadece birkaç renk tonunda üretilmiş ve hibrit kompozit re-
ile hiç bir benzerlik göstermediği, daha farklı tekniklerin
zinlere göre daha düşük estetik ve cilalanma özelliklerine
kullanımının zorunlu olduğu fark edilmiştir.
sahiptir 6-14, 20-22
Hibrit kompozit rezinlerden daha fazla oranda doldurucu partikül içerdikleri ve partikül dağılımları da daha fazla
olduğu için viskoziteleri artmıştır. Sıkıştırılabilme özelliklerine bağlı olarak, bu materyaller ile Sınıf II kavitelerde
aproksimal kontağın daha kolay oluşturulabileceği iddia
edilmektedir. 6-14
En solda kondanse olabilen kompozit, ortada
hibrit kompozit en sağda ise akışkan kompozitin
kıvamlarını gösteren resim.
3. Ormoserler
1998 yılında diş hekimliği camiasına tanıtılmış olan ormoserlerin (Organik olarak Modifiye edilmiş Seramikler) en
önemli özelliği, bu materyalin gelişimine kadar kompozit
rezinlerin inorganik partikül yapısında, oranında ve boyuKondanse olabilen kompozit
rezinlerin (packable) kıvamları
tunda değişiklikler yapılmaktayken; ormoserlerin geliştirilmesiyle birlikte kompozit rezinlerin organik matrisinde de
yapısal değişiklikler yapılmış olmasıdır.6-14 Bu grupta, ön ve
arka grup dişlerin restorasyonlarında, kor yapımında, splint
ve vener uygulamalarında kullanılmak üzere geliştirilen tek
bir kompozit rezin bulunmaktadır (Admira/Voco).
Ormoserler çok fonksiyonlu üretan ile tioter oligo metakrilat alkoksisilanın inorganik-organik kopolimerlerinden oluşur. Silanın alkoksisil grupları, hidroliz ve polikondansasyon
reaksiyonları ile inorganik Si-O-Si ağını, metakrilat grupları
da fotokimyasal yolla organik polimerizasyonu gerçekleştirir. Doldurucu partikülleri 1-1,5 μm arasında olup hacimce
içerikleri %61 dir. Polimerizasyon büzülmeleri %1,97 dir.6-14
Ormoserlerin aşınma direnci geleneksel kompozit rezinlerden yüksek olup, onlara göre en önemli farkı, organik mat-
Kondanse olabilen kompozit
rezinlerin uygulanması
riste temel komponent olarak metakrilat polisiloksan kullanılmasının dimetakrilat monomer miktarını azaltarak alerjik
reaksiyon görülme riskini minimalize etmesidir. Ormoserler,
Üretici firmaların söylemlerine göre, 4 mm’lik tek kütle ha-
silanlanmış inorganik dolduruculara ek olarak inorganik-or-
linde aproksimal kavitelere de uygulanabilmektedirler. Kli-
ganik kopolimer içermektedirler. Düşük polimerizasyon bü-
nikte bu kompozitleri amalgamlara benzer şekilde işlemek
zülmesi, yüksek aşınma direnci, biyouyumluluğu ve çürük
oldukça zordur. Geleneksel matris sistemlerinin kullanılma-
önleyici etkinliği ormoserlerin avantajları olarak karşımıza
sı, yaygın olarak geniş kontakt alanlarına ve düz interprok-
çıkmaktadır. Ancak klinik basamakları, direkt kompozit rezin
simal konturlara neden olur. Bu problemin en iyi çözümü,
uygulamaları ile hemen hemen aynıdır.
üreticilerin farklı söylemlerine rağmen, kompozit rezinlerin
4. İyon Salabilen (Smart) Kompozit Rezinler
rak ışıkla polimerize edilmesi ile gerçekleşir. Bazı kondanse
Çok az sayıda kompozit rezinde florür salabilen ve tekrar
edilen kompozit rezinler aynı üretici tarafından pazarlanan
şarj olabilen cam partiküller mevcuttur. Yine
hibrit kompozit türleriyle aynı dolduruculara sahiptir. Fark-
de bu materyallerden salınabilen florür mik-
lılık yalnız bunların rezin matrislerinin %1-2 daha fazla dol-
tarı cam iyonomerler, kompomerler ve rezin
durucu içerecek şekilde üretilmiş olmasıdır. Bu ürün grubu
modifiye kompozit rezinlere oranla çok daha
17
tabakalar şeklinde yerleştirilmesi ve her tabakanın ayrı ola-
sayfa
azdır.6-14 Bu kompozit rezinlere tek istisna, iyon salabilen
bir kompozit rezin olan Ariston pHc (Vivadent) dir. Restorasyonun çevresindeki pH seviyesi aktif demineralizasyona
bağlı olarak düştüğünde, yapısında bulunan özel kimyasallardan salınan florür, kalsiyum ve hidroksil gibi fonksiyonel
iyonlar serbestlenir ve mikroorganizmalara ve ürettikleri
asitlere karşı etki gösterir.
Bu kompozit rezin materyal akıllı (smart) olarak tanımlanmaktadır çünkü remineralizasyonu başlatacak ve dental
plağı inhibe edecek iyonları tam gerektiği durumlarda serbestlemektedir. Hatta bu tip bir restorasyona komşu diş
dokularının ve dişlerin de demineralizasyondan korundukları iddia edilmektedir. Bu iyonların bakterisit etkileri ve asit
tamponlama kapasiteleri ile demineralizasyonu azaltacakları
ve ikincil çürük oluşumunu önleyecekleri düşünülmekteydi.
6-14
Ancak bu materyalin piyasadaki diğer kompozit rezinlere göre daha düşük fiziksel özelliklere sahip olması, aşınma
oranının fazla olması, düşük bağlanma direnci göstermesi ve
buna bağlı olarak da pulpa hassasiyeti ve başarısız klinik performans göstermesi sebebiyle artık piyasadan kaldırılmıştır.
Gelecekte, plağın adezyon özelliğini önleyen veya azaltan
restoratif materyaller büyük önem kazanacaktır ve bu doğrultuda daha fazla ARGE çalışması yapılacaktır.
5. Antibakteriyel Kompozit Rezinler
Antibakteriyel özellik gösteren kompozit rezinlerin elde
edilmesi iki yolla mümkün olmaktadır: 23-25
a. Rezin matris yapısına çözünebilir antibakteriyellerin ilave edilmesi
“Oksibismetakrilat monomerler”, yaygın olarak kullanılan dimetakrilatlarla karşılaştırıldığında, polimerizasyon büzülmesini %30-40 oranında azaltmaktadır. 26-28 Bunun yanı sıra,
likit kristal monomer sistemlerin de polimerizasyon büzülmesini azaltacağını gösteren laboratuar sonuçları da mevcuttur.
En son geliştirilen ise, Silorane ve Oxirane monomerdir ve
Filtek Silorane (3M/ESPE) isimi ile piyasaya sürülmüştür.
Silorane esaslı kompozit rezinde, olumlu biyouyumluluk,
artmış mekanik özellikler, 8,5-10 mm’ye kadar polimerizasyon derinliği ve düşük polimerizasyon büzülmesi (hacimce
%0,5-0,8) sonuçları elde edilmiştir. 26-28 Günümüz diş hekimliği pratiğinde kullanımları giderek artmaktadır ancak bu
materyalle ilgili çok az sayıda uzun dönemli klinik çalışma
yapılmış ve yayınlanmıştır. Bu az sayıdaki çalışmalarda ise
genellikle hibrit kompozitlerle karşılaştırmalar yapılmış ve
çok fazla bir üstünlük gösterdikleri bulunmamıştır. 28
7. Nano Partiküllü ve Nanohibrit Kompozit Rezinler
Günümüzde geliştirilen nano teknolojinin amacı, ürünleri
hafif, dayanıklı ve ucuz üretebilmektir. Geleneksel üretim
teknolojilerinin tersine, küçük birimlerden bir bütünü oluşturmaktadırlar. Nano partiküllü kompozit rezinlerin inorganik fazında iki farklı doldurucu bulunur: 11-14,29-31
1. Silika nanodoldurucular (nanomerler) 20-75 nm
2. Zirkonya/Silika nano-öbekler (nanoclusterlar) 5-20 nm.
Zirkonya/silika partiküller topluluk şeklinde zayıf bağlantılı
kümeler oluştururlar. Kümelerin partikül boyutları 0.601.4μm arasında değişir. Zayıf bağlantılı kümeler, termodinamik faktörler yardımıyla, tek bir ünite gibi hareket eder-
b. Antibakteriyel ajanların, rezin matrisin içinde sabit kalmasının sağlanması
Birinci yöntemde kullanılan ilave madde klorheksidindir.
Restorasyon materyalinden salınarak etkinlik gösterir.
İkinci yöntemdeki rezin materyaller antibakteriyel aktivite
sağlamak için yeni bir monomer olan 12-methacryloyloxydodecyl-pyridinium bromide (MDPB) geliştirilmiştir. Matris
içinde sabit kalan bu monomerin restorasyon dışına salınımı yoktur ancak bakteri üremesini ve bakteriyel plak birikimini önleyici etki göstermektedir.
18
6. Çok Az Büzülme Gösteren Kompozit Rezinler
Kompozit rezinlerin polimerizasyon büzülmeleri; molekül
ağırlıklarına, monomerlerin fonksiyonuna, içerdikleri doldurucu miktarına ve üretim teknolojilerine bağlı olarak farklılık
göstermektedir. 1990’larda “spiro ortokarbonat monomerler” olarak adlandırılan ve polimerizasyon sırasında genleşmeyen monomerler geliştirilmiştir. 6-14 Ancak, yetersiz
biyouyumlulukları ve epoksi rezinlerin sertleşmesindeki
yavaşlık bu monomerlerin gelişimini engellemiştir. Bis-GMA
ve TEGDMA rezinlerin epoksi rezinlerin yerine kullanılmasının, spiro ortokarbonat monomerlerinin büzülmeyi azaltma
etkisini çok aza indirgendiğinin görülmesi bu
malzemelere yönelik çalışmaları durma noktasına getirmiştir.
sayfa
Nano partiküllü ve nano hibrit kompozit rezinler
23-25
Filtek Silorane ile yapılmış olan bir posterior
kompozit rezin restorasyon
ler ve kompozit rezinin monomer miktarının çok azalmasına
Bu kompozitlerin inorganik partikül büyüklükleri, ışığın dal-
yol açarlar. Nano partiküllü kompozit rezinler, çok güzel
ga boyundan daha küçük olduğundan, görünür ışık ile emi-
cilalanabilmekte, rahatlıkla tabakalanabilmekte ve kolayca
lim ya da saçılım gibi etkileşimlere girmedikleri düşünül-
uygulanabilmektedirler. 29-33
mektedir. 29-33 Ayrıca, bu doldurucuların silika kökenli olması
da gerekmemektedir. Partikül boyutunun çok küçük olmasına bağlı olarak, çeşitli polimer zincirleri arasına uyumlu bir
şekilde yerleşebildikleri görülmüştür.
8. Giomerler
Bu materyal aynı kompomer materyal grubu gibi, cam iyonomer simanların kötü estetik sonuçlarını ve nemden etkilenmeleri gibi klinik olumsuzluklarını en aza indirgemek
ancak klinik avantajlarını da kullanmak üzere geliştirilmiştir. 35-36 Giomerler rezin esaslı materyallerdir ve içeriklerinde
‘prereacted’ cam partiküllerle (PRG) beraber, uretan dimetakrilat ve hidroksietil metakrilat bulunmaktadır. Bu cam
partiküller cam iyonomer simanlardaki fluorosilikat camlara
çok benzemektedir ve materyale katılmadan önce poliakrilik asitle muamele görmüşlerdir. Bu ön işlem partiküllerin
yüzeyini kaplayabildiği gibi (Beautifil, Shofu), tüm partiküllerin içinde de bulunabilir (Reactmer, Shofu)
21 nolu dişin travma sonrası nanohibrit bir
kompozit rezin ile restore edilmesi (üstte),
restorasyonun bitmiş hali ve cilası (ortada), 6 ay
sonra restorasyon cilasının korunması (en altta).
Bununla beraber, polimerize olmuş materyalin basma direnci çok artmıştır çünkü materyalde oluşabilecek herhangi
bir çatlak nanopartiküllerin dağılımları sebebiyle materyal
içinde ilerlemeden yüzeyde kalmaktadır. Işıkla polimerize
olan diş rengindeki restoratif materyallerin estetik, düşük
polimerizasyon büzülmesi ve çiğneme kuvvetlerine direnç
gibi olumlu özellikleri nano dolduruculu kompozit rezinlerde bir araya getirilmiştir. Organik matris yapılarına nanomer
ve nanomer grupları ilave edilerek ağırlıkça %72-87 oranında doldurucu partikül içeriğine sahip nano dolduruculu
kompozit rezinler üretilmiştir. Yapılan çalışmalar bu hipotezi destekler nitelikte sonuçlar vermiştir. 29-31
Giomer restoratif materyaller
Giomerler ışıkla sertleşmekte, oldukça radyoopak ve dişe
bağlanmak için mutlaka bir bağlayıcı sisteme ihtiyaç duymaktadırlar. İlk yapılan araştırmalar florür salınımları ile ilgili çelişkili raporlan sunmuştur.37,38 Itota ve ark.35
Reactmer’in bir kompomer ve kompozitten çok daha fazla
florür saldığını bildirmelerine karşın, Yap ve ark.36 materyalin başlangıç salınımının olmadığını, sonradan arttığını ve
28 gün sonrasında ise bir kompomerden daha düşük olduğunu bulmuşlardır.
9. İndirekt Kompozit Rezinler
Fazla miktarda diş dokusu kayıp olduğunda, kavitenin estetik bir materyalle restorasyonu gerektiğinde ve direkt
kompozit restorasyon yapmak mümkün olmadığında, laboratuarda yapılan ve sonradan ağız içine
Bir insizal fraktürün nanofil bir kompozit rezin ile
restore edilmesi
torasyonlar alternatif bir seçim olabilir. Buna
karşın, daha pahalı işlemler oldukları, zaman
19
simante edilen indirekt kompozit rezin res-
sayfa
aldıkları, geçici ve ölçü gerektirdikleri bilinmelidir. Ancak direkt restorasyonlara göre polimerizasyon dereceleri daha
yüksektir, aşınmaya daha dayanıklıdırlar ve mekanik özellikleri de daha güçlüdür. Bu restorasyonlarda aproksimal
kontaktlar ve oklüzal anatomiler daha uygun şekilde işlenebilmektedir. Bu materyaller ile dual-cure rezinlerle yapıştırılabilen inleyler, onleyler, overleyler veya lamina venerler
yapılabilmektedir. 6-14
Kanal tedavisi görmüş ve aşırı kuron harabiyeti olan
bir molar dişin SDR kaide materyali ve indirekt overley
şeklinde kompozit rezin ile restore edilmesi. Bu olgu
için Dt. Jusuf Lukarcanin’e teşekkür ederim.
İndirekt kompozit rezin restorasyonlar karşıt dişleri çok az
aşındırırlar, hem klinikte ve hem de laboratuarda yapılabilir ve hibrit kompozitlerle tamir edilebilirler. Hibrit kompozitlerle karşılaştırıldığında, indirekt kompozitlerin fiziksel
özellikleri, polimerizasyon derecesinin %100’e yakın artmış olması sebebiyle çok daha yüksektir. Bu artış laboratuarda oksijensiz bir ortamda, toplam polimerizasyonu uyaran yüksek basınç, ısı ve çok yoğun ışıkla sağlanmaktadır.
Metal ya da porselen indirekt restorasyonlara göre, okluzal
morfolojilerin ve konturların ayarlanması, cilalanmaları ve
simantasyonları çok daha kolay yapılmaktadır.
20
10. Dual-cure Kompozit Rezin Simanlar
Kompozit rezin simanlar, kullanım özelliklerini kolaylaştırmak için, hibrit kompozit rezinlerden daha az doldurucu
içerirler ve akışkan kompozit rezinlerin özelliklerine daha
yakındırlar. Birçok ürün setinde, otopolimerizasyonu başlatmak amacıyla farklı viskozitede iki katalizatör bulunur.
Materyalden beklenen; yüksek viskoziteye sahip bir ürün
olarak daha iyi fiziksel özelliklere ve daha düşük termal
genleşme katsayısına sahip olması ve uzun
süreli kenar uyumu açısından daha yararlı
olmasıdır. İnce bir indirekt kompozit ya da
kompozit vener simante edileceği zaman
sayfa
bu sistemler yaygın olarak kullanılmakta ve ışıkla sertleştirilmektedir. İnley, onley, overley ve venerler yerleştirildiği
zaman, ışığın ulaşamadığı bölgelerde simanın polimerizasyonundan emin olmak için otopolimerizan bir katalizör içermektedirler.
11.Tek Kütle Olarak Uygulanan Kompozit Rezinler
(Bulk-Fill kompozit rezinler)
Yıllar boyu kompozit rezinlerin kaviteye tabakalı tekniklerle
(inkremental) yerleştirilmesi standart bir uygulama olarak
kabul edilmiştir. Estetik materyalin fiziksel özelliklerinin
artması, iyi bir kenar uyumunun sağlanabilmesi ve rezidüel
monomer miktarının çok az olması sebebiyle sitotoksisitesinin de az olması bu tekniğin avantajlarındandır. Bunların
yanı sıra, uygulama sırasında fazla oranda polimerizasyon
stresinin oluşması, tabakaların arasında boşlukların kalabilmesi, tünel kaviteler gibi minimal invaziv tekniklerle açılan
kavitelerde tabakalamanın tam yapılamaması ve tekniğin
zaman alması gibi sorunlar da mevcuttu. 39,40
Tabakalama tekniğinin yerine geçebilecek tek kütle ve 4mm
kalınlıkta uygulanabilen kompozit rezinlerin geliştirilmesi uygulamaları oldukça kolaylaştırmıştır. Yapılan araştırmalar41,42 tek kütle uygulanabilen kompozit rezinlerin belli
özelliklere sahip olması gerektiğini ortaya koymuştur. Daha
iyi bir kavite adaptasyonu için kıvamlarının daha akışkan olması, düşük polimerizasyon büzülmesi göstermeleri, kolay
uygulanabilmeleri, üstün fiziksel özellikleri ve en az 4mm
polimerizasyon derinliğine sahip olmaları bu özelliklerden
bazılarıdır. Bu materyallerin içeriğindeki birbiriyle uyumlu
ışık kırma indislerine sahip pigmentler, doldurucular ve monomer matris kompozisyonuna bağlı olarak 4mm’lik tabakalar halinde yerleştirildiklerinde bile 20sn ışık uygulaması ile
polimerize olabilmektedirler. 40
Birçok firmanın bu tip ürünleri piyasada mevcuttur. Bunların bir kısmı, SDR (Dentsply), Filtek BulkFill (3M/ESPE),
Venus BulkFill (Hereaus Kulzer) ve X-tra Base (Voco) gibi
sadece kalın kaide şeklinde uygulanıp üzerleri mutlaka bir
kompozit rezin materyal ile örtülenmelidir.
Kaide olarak kullanılan bulk-fill kompozit
rezinlere örnekler.
ile 20 saniyede sertleşmektedir. İçeriğinde bulunan hidrofilik fosfat grupları diş sert dokularındaki mikromekanik ve
kimyasal bağlardan sorumluyken; mekanik dayanıklılık metakrilat gruplarının ağ yapısı oluşturması ile sağlanır.
Bu ürünlerde bulunan hidrofilik fosfat grubu aynı zamanda
su emiliminden de sorumlu olduğundan, bu ürünler diğer
akışkan kompozitlere göre belirgin oranda daha fazla su
emmektedir.
43
Dentin dokusuna olan tutunması mineye
göre daha yüksek olduğundan, kole defektlerinin restorasyonlarında kullanılırken mutlaka bir adeziv sistem ile
kombine kullanılmaları önerilmektedir.
44,45
Ancak minede
yüksek olmayan tutuculuk değerleri ortodontik braketlerin
Dolgu materyali olarak kullanılan bulk-fill kompozit
rezinlere örnekler.
Bir kısmı ise tamamen restoratif materyal olarak kullanılabilmekte ve 4mm’lik birkaç tabaka halinde uygulanabilmektedir. Bunlara örnek, X-tra Fill (Voco), Tetric Evo Ceram
BulkFill (Ivoclar Vivadent), QuiXfil (Dentsply), Filtek BulkFill (3M ESPE) ve SonicFill (Kerr) dir.
Tek kütle halinde uygulanan ve derin kavitelerde, aşırı
kuron harabiyeti olan dişlerde kullanılmak üzere geliştirilmiş, fiber ile güçlendirilmiş bir kompozit rezin (Ever-X Posterior, GC) de son yıllarda piyasaya sürülmüştür. Bu materyal de ilk grup bulk fill kompozit rezinler gibi kavite tabanına
kalın bir şekilde (4mm) uygulanmakta ve mutlaka restoratif
bir kompozit rezin ile örtülenmektedir.
12.Kendinden Adezivli Kompozit Rezinler
Son yıllarda piyasaya sürülen ve diş dokularına kendiliğinden tutunan, akışkan kıvamda olup adeziv içeren ilk ürün
Vertise Flow (Kerr) dur. Bu ürünün içinde, işlevsel bir fosfat
grubundan oluşan ve özel bir monomer olan GPDM (gliserol
yapıştırılmasında bir avantaj haline gelmektedir. Kendinden asitli adeziv sistemlerle yapılan karşılaştırmalı çalışmalarda, hem in vitro hem de in vivo olarak Vertise Flow ile
ortodontik braketlerin yapıştırılabileceği gösterilmiştir.46-48
Hatta braketler sökülürken, Etch-and-Rinse sistemlerinin
aksine, minede kalıcı hasar görülmemektedir.47
Şimdiye kadar piyasada mevcut olan kendinden adezivli
akışkan kompozitlerin minimal girişimsel kaviteler, dolgu
kenarlarının tamiri, Sınıf II kavitelerde liner ve braket yapıştırılması dışında güvenilir bir endikasyonları henüz yoktur.
Bu bakımdan bu tip akışkan kompozitlerle ilgili daha çok klinik araştırma ve geliştirme yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
KAYNAKLAR
1. Gilmore HW et al. Operative Dentistry, ed 4, St Louis 1982, Mosby.
2. Craig RG. Chemistry, composition and properties of composite resins.
Dent Clin North Am 1981; 25: 219-221.
3. Baum L et al. Textbook of Operative Dentistry, ed 3, Philadelphia 1995,
Saunders.
4. Wakefield CW, Kofford KR. Advences in restorative materials. Dent Clin
North Am 201; 45: 7-31.
fosfat dimetakrilat) bulunmaktadır. Bu malzeme ayrışmış
5. Wilson NHF, Roulet JF, Fuzzi M. Advences in Operative Dentistry Vol 2.
Challenges of the future, 2001 Quintessence Publishing Co. , Illinois.
formdadır ve diş sert dokusundaki kalsiyum ile kimyasal
6. Craig RG. Restorative Dental Materials, ed 11, St Louis 2001, Mosby.
bağ kurmaktadır. Bir taraftan asidik olan fosfat grubu yüze-
7. Albers HF. Tooth-colored restoratives. Principles and techniques, ed 9,
2002 BC, Decker Inc.
bağ oluştururken; öte yandan molekülün diğer ucunda bulunan metakrilat grupları başka monomerlerle bir ağ yapısı
oluşturabilmektedir. Bir diğer ürün olan Fusio Liquid Dentin
(Pentron Clinical) ise 4-MET’i adeziv monomer olarak içermektedir. Cam iyonomer siman ile benzer olarak karboksilat
grupları üzerinden diş sert dokularında bir tutuculuk sağlar.
Geleneksel akışkan kompozitlerden farklı olarak kendinden adezivli akışkan kompozitler adezivle ön işlem gerektirmeden kavitelere uygulanmaktadırlar. Ancak bu ürünün
dentin yüzeyi ile tutunması için aktif olarak (ovalanarak)
uygulanması gerekmektedir. Vertise Flow’da uygulama bir
fırça ile yapılmalıdır. Böylece akışkan kompozit ovalama
hareketi ile yaklaşık 0,5 mm kalınlığında bir tabaka halinde
dentin yüzeyine dağıtılmalıdır. Bu aktif uygulama şekli ile
asidik monomerlerin temas yüzeyi ile olan interaksiyonu
güçlendirilmiş olacaktır. Daha sonra ürün ışık aktivasyonu
8. Sturdevants CM et al. The art and science of operative dentsitry, ed 5, St
Louis, Missouri 2006, Mosby.
9. Summitt JB, Robbins JW, Hilton TJ, Schwartz RS. Fundamentals of operative dentistry. A contemporary approach, ed 3, Illinois 2006, Quintessence
Publishing Co. Inc.
10. Powers JM, Sakaguchi RL (eds). Craig’s Restorative Dental Materials. St.
Louis, Missouri: Mosby Elsevier, 2006.
11. Noort vR. Introduction to dental materials, ed 3, St Louis 2007, Mosby.
12. Mitchell C. Dental Materials in Operative Dentistry 2008, QuintEssential.
13. Lynch CD. Successful Posterior Composites 2008, QuintEssential.
14. Dayangaç B. Kompozit restorasyonlar. 2011, Quintessence yayıncılık.
15. Lutz F, Phillips RW. A classification and evaluation of composite resin
systems. J Prosthet Dent 1983; 50: 480-488.
16. Ferracane JL. Current trends in dental composites. Crit Rev Oral Biol Med
1995; 6: 302-318.
17. Davidson CL, de Gee AJ. Relaxation of polymerization contraction stress
by flow in dental composites. J Dent Res 1984; 63: 16-28.
18. Feilezer AJ, de Gee AJ, Davidson CL. Quantitative determination of stress reduction by flow in composite restorations. Dent Mater 1990; 6: 167-171.
19. Bayne SC, Thompson JY, Swift EJ Jr, Stamatiades P, Wikerson M. A characterization of first-generation flowable
composites. J Am Dent Assoc 1998; 129: 567-577.
21
yi dağlayarak mikroretantif bir yüzey oluşturarak kimyasal
sayfa
20. Türkün LS, Türkün M, Özata F. Two-year clinical evaluation of a packable
resin-based composite. J Am Dent Assoc. 2003 Sep;134(9):1205-12.
21. Türkün M, Özata F. Clinical performance of a packable resin composite for
a period of 3 years. Quintessence Int. 2005 May;36(5):365-72.
22. Türkün LS, Leblebicioğlu EA. Stain retention and surface characteristics of posterior composites polished by one-step systems. Am J Dent. 2006
Dec;19(6):343-347.
23. Imazato S. Antibacterial properties of resin composite and dentin bonding
systems. Dent Mater 2003; 19: 449-457.
24. Leprince J, Palin WM, Mullier T, Devaux J, Vreven J, Leloup G. Investigating
filler morphology and mechanical properties of new low-shrinkage resin composite types. J Oral Rehabil 2010; 37: 364-376.
Prof. Dr.
L. Şebnem
TÜRKÜN
25. Saku S, Kotake H et al. Antibacterial activity of composite resin with
glass-ionomer filler particules. Dent Mater 2010; 29: 193-198.
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği
26. Weinmann W, Thalacker C, Guggenberg R. Silorane an dental composites. Dent Mater 2005; 21: 68-74.
Fakültesi 1991 yılı mezunudur.
27. Ilie N, Hickel R. Silorane-based dental composite: behavior and abilities.
Dent Mater 2006; 25: 445-454.
1998 yılında Diş Hastalıkları ve
Tedavisi AD ‘da Dr. Med. Dent.,
28. Perez MM, Ghinea R, Ugarte-Alvan LI, Pulgar R, Paravina RD. Color and
translucency in siorane-based resin composite compared to universal and
nanofilled composites. J Dent 2010; 38: 110-116.
2004 yılında Doçent ve 2009
yılında
29. Mitra SB, Wu D, Holmes BN. An application of nanotechnology in advanced dental materials. J Am Dent Assoc 2003; 134: 1382-1390.
Halen
31. Jandt KD, Sigusch BW. Future perspectives of resin-based dental materials. Dent Mater 2009; 25: 1001-1006.
35. Itota T, Carrick TE, Yoshiyama M, McCabe JF. Fluoride release and recharge
in giomer, compomer and resin composite. Dent Mater J 2004; 20: 789-795.
36. Yap AU, Tham SY, Zhu LY, Lee HK. Short term fluoride release from various
aesthetic restorative materials. Oper Dent 2002; 27: 259-265.
37. Frosten L. Fluoride release and uptake by glass-ionomers and related materials and its clinical effects. Biomaterials 1998; 19:503-508.
Ege
Üniversitesi
Diş
Hekimliği Fakültesi Restoratif
32. Endo T, Finger WJ, Kanehira M, Utterodt A, Komatsu M. Surface texture
and roughness of polished nanofill and nanohybrid resin composites. Dent
Mater 2010; 29: 213-228.
34. Ergücü Z, Türkün LS, Aladag A. Color stability of nanocomposites polished
with one-step systems. Oper Dent. 2008 Jul-Aug;33(4):413-420.
ünvanlarını
almıştır.
30. Chen MH. Update on dental nano-composites. J Dent Res 2010; 89: 549560.
33. Ergücü Z, Türkün LS. Surface roughness of novel resin composites polished with one-step systems. Oper Dent. 2007 Mar-Apr;32(2):185-192.
Profesör
Diş Tedavisi Anabilim Dalı’nda
Öğretim Üyesi ve bölüm başkanı
olarak görev yapmaktadır. Akademik ilgi alanları;
adeziv diş hekimliği, estetik restoratif materyaller
ve
klinik
ömürleri,
antibakteriyal
restoratif
materyaller, cam iyonomer restoratif materyaller
ve minimal girişimsel uygulamalardır.
İlgi alanları ile ilgili uluslararası indekslerce taranan
38. Xu X, Burgess JO. Compressive strength, fluoride release and recharge of
fluoride-releasing materials. Biomaterals 2003;24: 2451-2461.
dergilerde orjinal araştırma eserleri, ulusal ve
39. Pilo R, Oelgiesser D, Cardash HS. A survey of output intensity and potentiel of depth of cure amoung light-curing units in clinical use. J Dent 1999;
27:235-241.
katılımları ve pek çok sunumları bulunmaktadır.
40. Pokus LT, Placido E, Cardoso PEC. Influence of placement techniques on
Vickers and Knoop hardness of Class II composite resin restorations. Dent Mater 2004; 20: 726-732.
41. Jose-Luis R. Dental technique-restorations with resin-based, bulk fill composites. AEGIS Communications 2010; 31
42. Lowe RA. The search for a low-shrinkage direct composite. Oral Health
Journal 2010; 6: 78-82.
43. Wei YJ, Silikas N, Zhang ZT, Watts DC. Hygroscopic dimensional changes
of self-adhering and new resin-matrix composites during water sorption/ desorption cycles. Dent Mater 2011;27: 259-266.
44. Wajdowicz MN, Vandewalle KS, Means MT. Shear bond strength of new
self-adhesive flowable composite resins. Gen Dent 2012; 60:e104-108.
45. Vichi A, Goracci C, Ferrari M. Clinical study of the self-adhering flowable
composite resin Vertise Flow in Class I restorations: six-month follow-up. Int
Dent SA 2010; 2: 14-23.
46. Özel Bektas O, Eren D, Akin EG, Akin H. Evaluation of a self-adhering
flowable composite in terms of micro-shearbond strength and microleakage.
Acta Odontol Scand 2012 Jul 25 [Epub ahead of print].
47. Goracci C, Margvelashvili M, Giovannetti A, Vichi A, Ferrari M. Shear bond
strength of orthodontic brackets bonded with a new self-adhering flowable
resin composite. Clin Oral Investig 2012 Apr 27 [Epub ahead of print].
22
48. Chu CH, Ou KL, Dong de R, Huang HM, Tsai HH, Wang WN. Orthodontic
bonding with self-etching primer and self-adhesive systems. Eur J Orthod
2011;33:276-281.
sayfa
uluslararası kongre, sempozyum, kurs ve konferans
International Association for Dental Research
(IADR), EDAD, Restoratif Diş Hekimliği Derneği
üyesi, MI Avrupa Board ve European Federation of
Conservative Dentistry yönetim kurulu üyesidir.
2007 yılından beri Quintessence Türkiye dergisinin
çeviri
editörlüğünü
yapmaktadır.
Ulusal
ve
uluslararası indekslerce taranan birçok dergide de
hakemlik ve yayın kurulu üyelikleri mevcuttur.
23
sayfa
GEZİ
Karşımda önce sarp sivri kayalıklar – sanki Vietnam’ın minyatür
Halong Bay’i, ve derken tüm yaşamıyla ada. Gemi, demirlemiş
birbirinden lüks teknelerin arasından ustalıkla geçerek rıhtıma
24
yanaşıyor. Ortalık kalabalık, curcuna.
sayfa
Limanın yanı başında her şeyiyle şehir merkezi.
Kendimi okuryazar olarak bildiğimden beri okudukça gezme, gezdikçe de okumanın peşinde olmanın döngüsünü yaşamaktayım.
İlk gençlik yıllarım çok kanallı, renkli TV, DVD, bilgisayar, İnternet uyaranların olmaması avantajıyla yoğun okumakla geçmişti.
Hep “çok kitap okuyunuz, kitap okumak faydalıdır” derler demesine ama nedenini somut olarak
da açıklamazlar ve çoğu kişi işte tam bu nedenle
ret eder okumayı.
Bana gelince, tereddütlerim var. Kitaplar geleceğimizi şekillendirmekte bir katkı mı, yoksa çok
ilgisiz zamanlarda örneğini gördüğüm, tesadüfler
yaşamımızı yönlendiren bilinmezler mi?
İşte o yıllarda ebeveynlerimin kütüphanesinde bir
kitap bulmuştum. Dr. Axel Munthe’nin kendi yaşam özeti olan “San Michele’nin Hikayesi”. Tam 45
dile çevrilmiş bu kitabı anadilimden farklı bir dilde okumama rağmen kendimi kaptırıp bir solukta
bitirmiş kıpkırmızı şiş gözler edindiğimde henüz
ne doğduğum ülkemin sınırları dışına adımımı atmıştım, atmayı bile hayal edemiyordum ne de şu
andaki mesleği seçebileceğime ihtimal vermiyordum..
Yıllar sonrası.. Bir Tıp öğrencisi olarak İtalya’da
yaz stajındayım. Öğrencilik yaşamının en keyifli
dönemi kıt kanaat harçlıkla geçinilen üniversite
yıllarıdır.
Lüks içinde dört dörtlük olsa aynı keyfi verir miydi? Hiç sanmıyorum. Dar bütçe, sırt çantalı gezginlik, son dakika aksilikleri, öğrencilik, Üniversite
Hiç sanmıyorum. Dar bütçe, sırt çantalı gezginlik, son
dakika aksilikleri, öğrencilik,
Üniversite yaşamıyla beraber
zevklenir, tuzu baharatı da
işte bu tür gezilerdir.
bu tür gezilerdir.
Roma’da gecenin karanlığı etrafa yayılmakta. Çok
önceden planlanan Napoli, Capri gezisi… Çok önceden söz verilen uyku tulumlarının sudan bir bahaneyle verilmeyeceğini öğreniyoruz. Gezi planları suya düşmek üzere…
25
Öğrencilik yaşamının en keyifli dönemi kıt kanaat harçlıkla geçinilen üniversite yıllarıdır. Lüks içinde dört dörtlük
olsa aynı keyfi verir miydi?
yaşamıyla beraber zevklenir, tuzu baharatı da işte
sayfa
Capri’de hoş bir
uygulama, her
evin bir ismi
var. Örneğin;
bir villa adını,
bulunduğu
yerde San
Michele adında
bir şapelden
alıyor.
Kul sıkışınca
Hızır yetişirmiş
”çabuk bana çengelli iğne bulun, çabuk bana çengelli iğne
bulun, çabuk bana …”
Geziye katılacak arkadaşlarım takılmış plak gibi tek ayak
üzerinde zıplayan bana – heyecanlandığımda ben çareyi
hep tek ayak üzerinde zıplamakla bulurum - şaşkınlıkla bakıyorlar. Neyse ki durumumu “anlayışla “ karşılıyorlar ve susturmak için gecenin o saatinde açık bir dükkandan bulabildikleri çengelli iğnelerle dönüyorlar. Dönünce de meseleyi
anlıyorlar. Onlar gelinceye kadar yukarlara akrobatik hareketlerle tırmanmış, ( kaldığımız yurt binası da tüm Roma içi
binaları gibi eski ve yüksek tavanlıydı) perdeleri “ödünç” almış, bulabildiğim tüm naylon torbaları da kesmiştim. Gelen
çengelli iğnelerle bu naylonları perdelere tutturunca “waterproof – su geçirmez” uyku tulumlarımız hazır olmuştu.
Ve en sonunda, San Michele hikayesi satırı satırına ezberimde, neyin nerede olduğu kafamda şekillenmiş, Dr Axel
Munthe’nin yarım asır öncesi yazdıklarıyla bizi Napoli’den
Capri’ye götüren geminin güvertesindeyim….
26
Karşımda önce sarp sivri kayalıklar – sanki Vietnam’ın minyatür Halong Bay’i, ve derken tüm yaşamıyla ada. Gemi,
demirlemiş birbirinden lüks teknelerin arasından ustalıkla geçerek rıhtıma yanaşıyor.
sayfa
Ortalık kalabalık, curcuna.
Limanın yanı başında her
şeyiyle şehir merkezi
Şehir merkezinde “Her şey ”den kastettiğim, gerçekten her
şey: evler, lokantalar, barlar, hatıra eşya satan dükkanlar, plaj.
Yani çok dar bir alanda tüm yaşamsal ihtiyaçların giderilebileceği bir saha.
Biraz sonrasındaysa PIAZETTA olarak bilinen PIAZZA
UMBERTO
Aşk, ihanet, skandal, 1950ler,
60’lar
Dolce Vitaları …
Audrey Hepburn, Liz Taylor, Kirk Douglas’a Jackie Onassis’e
ve onların doğal uzantıları, gölgeleri, paparazzi ordularına dar
sokaklarda rastlamak hiç te sürpriz değildi. – Saat Kulesinin etrafında hala barları, kafeleriyle, şık sosyetesiyle, piyasa yapma
yeri.
Güncelin ulaşım kolaylıklarına inat Axel Munthe’in ilk tırmandığı, Fenikeliler döneminden kalma 777 basamağı (ben sayamadım, A.Munthe’nin yalancısıyım) ben de tırmanarak Anacapri’ye
ulaştım.. Kondisyonum çok parlak olmayınca nefesim kesildi,
tepeye varınca ise soluksuz kaldım. Napoli körfezi tüm görkemiyle, ucunda Napoli şehri, çamlarla kaplı adalar- Ischia, Procida, piposunu tüttüren Vezüv ve ufukta kar şapkalarını henüz
başlarından çıkarmamış Apenin sıra dağları, yanı başımızda ise
etraftaki limon bahçelerinden ve üzüm bağlarından yayılan ko-
kular, elimde en muhteşemi buralarda yapılan, doyumsuz lezzetiyle bir limoncello şişesi.
Ada aslında çok eskilerden beri yerleşime açıktı.
M.Ö. 8.yüzyılda Fenikeliler ve eski Yunanlılar yaşıyorlardı ancak
değerini anlayan Augustus’tan sonra Roma imparatorluğunu
yöneten Tiberius oldu. Tam 12 villası vardı.
Axel Munthe ilk kez geldiğinde 18 yaşındaydı. Büyüleniyor ve
daha sonraları tüm birikimlerini burada Capri’nin en yüksek tepesinde, Ana Capri’de imparator Tiberius’un bir villasının kalıntıları üzerinde San Michele adını verdiği evini inşa ediyor.
Capri’de hoş bir uygulama, her evin bir ismi var. Villa adını, bulunduğu yerde San Michele adında bir şapelden alıyor.
Ruhun gövdeden daha çok yere ihtiyacı var…
“Evim tıpkı bir Yunan tapınağı gibi güneşe, rüzgara, yakamozlara açık olmalı, ışık, ışık, ışık her yerde ışık olmalı” diyerek inşa
eden A. Munthe’ye yaşam acımasızlığı kötü bir oyun oynuyor ve
ömrünün ileri yaşlarında bir süre tamamen kör oluyor. Geçirdiği
ameliyatlarla görmesini kısmen kazansa da Capri ve Akdeniz’in
güçlü ışıklarına dayanamadığı için yaşantısının kalan kısmını
solgun ışıklı, doğduğu yer İsveç’te noktalamak zorunda kalıyor.
Gezi perisi de sizden yana olursa turist kalabalığın nispeten
daha az olduğu kış döneminde de güneşli günler size eşlik edecektir. Bonus olarak da “en güzel limoncello bizim limoncello”
iddiasında olan Capri sakinlerinin bahçelerindeki ağaçlarda limonları görmek ve görünmeden! (veya izin isteyerek) koparmak.
doğumunda, yeni başlamak üzereyken, dar bütçeli, sırt çantalı
gezdiğim Capri’yi bu kez mesleğimin gün batımı demeye dilim
varmadığı için olgunluğunda demeyi tercih ettiğim bir dönemde yeniden görme imkanım oldu.
Yıllar önce yaşadığım heyecan ve mutluluğu yeniden yaşama
imkanım olduğu için Tanrı’ya sayısız kez şükrettim.
Değişiklikler var mıydı?
Napoli’de tren istasyonuna yakın olan limandan kalkan geminin yerine 30 yıl sonrası bu başka bir limandan kalkan hızlı bir
deniz otobüsüyle ulaştık Capri’ye.
Gıptayla, kıskançlıkla, imrenmeyle, bizde sıkça 30 yıl sonrası
görülen sözde modern, ama özünde çirkin zevksiz hiçbir değişiklik yoktu. Liman, yanı başındaki halk plajı aynı kalabalıkta
yerli yerinde duruyordu.
Yine tepelerdeydim ama bu kez benim ziyaretim sonrası eklenmiş bir fünükulerle. Manzara, (elimizdeki limonlu içeceklerimizin etkisi olabilir mi ?) yine eşsiz göründü…
Tepede, bakımlı Augustus bahçesinde hoş bir sürprizle karşılaştım. Bir Afrodit heykeli. 1997 de Semiramis Zorlu adlı bir
Türk heykeltıraş tarafından yapılmış, duygulandım.
Oscar Wilde, Andre Gide, R. M. Rilke, Graham Greene, Pablo
Neruda, Maxim Gorki – yaşamları bir şekilde bir dönemde Capri
adasıyla kesişenlerdir. Sizin de olmaması için bir sebep var mı?
Tam 30 yıl sonra yeniden…
Tamı tamına hem de. Yılı ile ayı ile günü ile yeniden Capri
’deyim. Daha önceden varsayıyordum. Artık kesinlikle eminim.
Yaşamı yönlendiren tesadüflerdir.
27
Köprülerin altından, zaman zaman girdabına kapıldığım, önümü göremez olduğum çok ama çok sular aktı. Mesleğime gün
sayfa
Dr.
Lakme TOKTAŞ
Köstence Romanya’ da doğan
Lakme Toktaş lise eğitimini İstanbul’da tamamlamasının ardından Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesinden mezun oldu.
Meslek yaşamını Bakırköy Ruh
ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde konsültan hekim olarak
sürdüren Toktaş meslektaşı ve
kendisi gibi gezi tutkunu eşiyle
keyifli geziler gerçekleştirmektedir. Toktaş çiftinin oğulları
aynı mesleği tercih etmese de
aynı gezi tutkusunu taşıyor.
Dar bütçe sırt çantalı halim yerine bu kez daha fazla imkanlarım
olunca adayı bir botla çepeçevre dolaşabildim. Turkuazın tonları, dik kayalar, mağaralar, huzur, hepsi vardı mutlu etmeye
endeksli olarak. Teknolojinin nimetlerini de kullanarak o zamanın hantal, 36 pozluk fotoğraf makinem yerine bolca fotoğraf
çektim, dijitalliğin nimetlerinden istifade ederek…
Asla gitmeyeceğiz
Beni sevdiğini söylediğin yere
İlk aşkının şehri olduğunu söylediğin
Capri, artık bitmiştir….
“Capri c’est fini – Capri bitmiştir” demişti Herve Villard hüzünlü
bitmiş ilk aşkının hikayesini dile getiren bu şarkısında, yaşamın
yeni sürprizlere gebe olduğunu bilmeden, yeni aşklara yelken
açabileceğini tahmin etmeden….
Yıllar geçmiş, Capri bitti” diyenlere inat Capri yine bitmemişti!
Yine hoş, zarafet dolu, pozitif enerjili, iyi hissettirici haliyle kucaklanmış, sarılıp sarmalanmıştım….
28
Biraz da Capri sayesinde adı sıkça geçen Dr Axel Munthe
1857 İsveç doğumlu, Fransa Montpellier Tıp Fakültesinden en
genç mezun hekim unvanını aldıktan sonra elde ettiği Kadın
Doğum uzmanlığı yanı sıra ünlü Fransız Sinir Bilimleri Uzmanı
Jean Marie Charcot yanında Nöroloji – Sinir Bilimleri uzmanlığını
tamamlamış, hipnoz tedavisi konusunda ondan çok daha başarılı olmuştur –boynuz kulağı geçmiş oldu.
sayfa
Tıpta tıbbı öğrenmenin yanı sıra öğrenmeyi öğreniyorsun” vecizesini doğrularcasına çok iyi
seviyede Fransızca, İngilizce, Almanca ve farklı
iki yörenin şivesiyle İtalyanca biliyordu.
Cumhuriyet’in eski Gezi ve Hürriyet’in seyahat ekinde gezdiği yerlerden bazılarını yazarak keyifle paylaşma imkanı bulmuştur.
Her ne kadar alçak gönüllülükle “Schubert’i sadece kendime
söyleme hobim var” diyorsa da, iyi keman ve piyano çalan, harika bariton sesiyle de düzenlenen çeşitli konserlerde uzun
yıllar sağlık sorunları nedeniyle Capri adasında yaşayan İsveç
kraliçesine eşlik etmiştir. İki değerli uzmanlığı olmasına rağmen, daha çok genel Tıp bilgisini kullanmayı tercih etmişti.
Napoli’deki kolera salgınında bizzat çalışmış, yaşı ilerlemesine
karşın 1. Dünya savaşında ise Kızılhaç’ta görev almıştı. Fakirleri
para almadan tedavi etmesi, derin bir doğa tutkusu - yansıması bahçesinin güzelliğindeydi, engin hayvan sevgisi - güncelin
Assisi’li San Francis’iydi.
Evinde çeşitli hayvanlar beslemesi yanı sıra Capri adasının tepesinde Afrika’dan göç eden kuşların yolu üzerinde olan Monte Barbarossa’da arazi satın alarak burayı dev bir kuş barınağı
haline getirmişti. Ona göre kuş severler için Capri adası sesler
senfonisiydi. İşte biz de bu tepede, lacivert gökyüzü, dolunay
ve yıldızların altında, perdeden imal edilmiş, dışındaki naylon
torbaları sayesinde hayli hışırtılı uyku tulumlarımızda unutulmaz bir gece geçirmiştik..
* Kendine sakladıklarını yitirirsin, oysa verdiklerin her zaman
seninledir.
* Başarının dört şartı vardır –bilmek, istemek, cüret etmek ve
susmaktır.
* Ders alınmış başarısızlık başarı demektir….
92 yıllık renkli yaşamın deneyimlerinin söze dökülmüş cümleleriydi bunlar Axel Munthe’nin.
29
sayfa
MAKALE
Döner NiTi Aletler
ile Genişletme ve Şekillendirmede
DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
Prof. Dr. Bilge Hakan ŞEN
Döner nikel-titanyum (NiTi) aletlerin 1988 yılında
piyasaya girmesi ile endodonti biliminin teknik
kısmında çok önemli değişiklikler olmuştur. Bu
sistemler kanal genişletme ve şekillendirmeyi
etkin bir şekilde yapılmasına olanak sağladığı
gibi bunun için gereken süreyi de kısaltmıştır.
Ancak sağladığı avantajların yanı sıra, çalışma sırasında kanal içinde sıklıkla kırıldığının bildirilmesi birçok
meslektaşın bu sistemlerin kullanımını bırakmasına veya tercih etmemesine neden olmuştur. Bununla beraber,
NiTi aletlerin kırılma sıklığı, bu konuda yapılan klinik çalışmalarda %0,4-3,7 arasında bulunmuştur ki bu oran
çok yüksek bir insidans değildir. 1 Bu sistemleri etkin bir şekilde kullanmak için seçtiğimiz sistemi ve aletlerini
iyi tanımalı ve genel kullanım kurallarına mümkün olduğunca dikkat etmeliyiz.
Nikel-titanyum, şekil hafızası olan süperelastik metalik bir
sek, NiTi kanal aletlerinin kırılma insidansını en aza indire-
alaşımdır. Stres (gerilme ve/veya bükülme) uygulandığın-
bilir ve daha güvenle kullanabiliriz. 2
da, ostenit yapısından, martensit yapıya transforme olur
ve %7 olan elastik limit sınırını geçtiğinde kırılır. Bu aletlerin klinik kullanım sırasındaki en büyük kı-
30
rılma nedenleri rotasyonel hareket sırasında
sayfa
1.
İlk çalışma: Yeni bir döner NiTi sistemi klinikte kul-
stresler ve döngüsel yorgunluktur.
lanımdan önce mutlaka ilgili firmanın bir kursuna katılmalı
Eğer aşağıda belirtilen konulara dikkat eder-
ve çekilmiş, düz kanala sahip en az 5 dişte ve eğri ve dar
kanallara sahip en az 5 molar dişte
leri kullanılır. Apekse bir kez ulaştık-
mutlaka pratik yapılmalıdır.
tan sonra ise, ana sistem aletlerini
2.
kullanmaya başlamadan önce en az
İlk değerlendirme: Endo-
Muayenehanede
dontik tedaviye başlamadan önce,
birkaç farklı NiTi
panoramik film üzerinden değerlendirme yapılmamalı, mutlaka bir
periapikal film çekilmeli; eğer varsa,
kanallardaki
kurvatürler
önceden
belirlenmeli ve buna göre bir çalışma
planı oluşturulmalıdır.
3.
Giriş kavitesinin açılması:
sistem bulundurmak,
kanal ve/veya diş
tipine göre kullanım
seçeneklerinizi
artıracaktır.
#15’e kadar ön genişletme yapılması
gerekir. Birçok çalışmada, ön genişletme yapılmasının NiTi alet kırık insidansını azalttığı ve klinik çalışmayı
kolaylaştırdığı bulunmuştur.3-5
6.
Dönme hızı ve tork sabit
olmalı: Özellikle hız ve tork kontrolünün yapılamadığı ünite bağlı redüksiyonlu angldruva kullanılıyorsa, kanal
içinde çalışırken pedal üzerinden hızı
Aletlerin kırılmasını önleyecek en
aniden kesmemeli veya artırmamalı-
önemli faktörlerden birisi giriş kavi-
dır. Ani kuvvet değişiklikleri NiTi eğe-
tesinin kendisidir. Endodontik
lerin ani faz değişimlerine ne-
giriş kavitesi öyle hazırlanma-
den olabilir ve kırılmasına yol
lıdır ki, kanal aletlerinin girişini
açabilir. Dönme hızı ve torkun
ve apekse ulaşmasını engel-
rahatlıkla
leyecek restoratif materyal,
için döner sistemlerle çalışır-
dentin dokusu ve pulpa kalsi-
ken özel endodontik motor-
fikasyonları olmamalıdır. Alet-
ların kullanılması çok fayda
ler daha kanala giriş sırasında
sağlar. Ayrıca, alet dönerken
aşırı eğilme ve bükülmelerle
kanala girilmeli, dönerken çı-
karşılaşmamalıdır.
kılmalıdır.
4.
7.
Kanal ağzının ge-
nişletilmesi: Eskiden kanal
ağızlarının
özel
ayarlanabilmesi
Dönme hızının etki-
si: Hızın kırılmaya etkisi ol-
endodontik
duğunu söyleyen çalışmalar
frezler, Gates-Glidden frezleri
olduğu kadar,6,7 tam tersini
veya NiTi sistemlerin kendi gi-
belirten çalışmalar da mev-
riş eğeleri ile genişletilmesini
cuttur. 8,9 Genelde 250-350
öneriyorduk. Ancak bu bölge-
tur/dakika önerilmekle birlik-
de yapılan aşırı genişletmeler
te, üretici firmanın önerileri-
dentinde prematüre çatlak-
ne uymakta fayda vardır.
lara ve köle bölgesinde dişin
8.
genel direncinin zayıflamasına neden olabilmektedir. Bu
Torkun etkisi: Bir-
yüzden agresif frezler yerine,
çok firma kendi sistemleri için
özel
ultrasonik
özel tork değerleri belirle-
uçları düşük frekansta kulla-
mektedir. Bu değerler sıklıkla
narak bu bölgedeki kalsifikas-
2-5 Ncm arasında değişmek-
yonları uzaklaştırmak ve kanal
tedir. Yüksek tork değerlerin-
endodontik
ağızlarının bulunmasını sağlamak daha yerinde olacaktır.
de çalışmak daha fazla alet distorsiyonuna ve kırılmasına
5.
neden olabilmektedir.
10,11
Ayrıca, düşük tork değerlerinde
çalışmanın, dokunma duyusunun artması, döngüsel yorgunluğa direncin artması, daha az alet kırığına neden olma-
ön genişletme yapılması: Döner NiTi aletlerle genişlet-
sı gibi bazı avantajları olduğunu bildirilmiştir. 10
meye başlamadan önce, el aletleriyle herhangi bir engel
Bununla beraber düşük torkta, aletlerin kes-
olmadan apekse kadar ulaşılması gerekmektedir. Bunun
me etkinliği düşebilir, aletin kanalda ilerle-
için gerekirse, #6 veya #8 C- veya D-tipi gibi özel giriş eğe-
mesi zorlaşabilir ve genişletme zamanı kıs-
31
Apekse kadar kanal açıklığının sağlanması ve
sayfa
men uzayabilir. Güvenlik düşünüldüğünde zaman kaybı çok
da önemli bir faktör olarak ortaya çıkmamaktadır.
Ayrıca, özel endodontik motorlarda “otomatik geri çevir
(auto reverse)” fonksiyonu bulunmaktadır. Bu fonksiyona göre, firmanın o alet için önerdiği torkun %75’ine ulaşıldığında alet ters rotasyona geçer; böylece aletin sıkışıp
kırılmasını engeller. Son yıllarda, autotwist fonksiyonu da
endodontik motorlara eklenmiştir. Alet her sıkıştığında geri
dönüp, üstünden kuvvet kalktığında tekrar çalışma yönünde dönmeye devam etmektedir.
9.
13.
Aletler sürekli temizlenmeli: Çalışırken alet
uçları sürekli olarak bir gazlı bez veya süngerle temizlenmeli ve bir başka kanala girerken üzerinde herhangi bir
debris artığı olmamalıdır. Bu debrisler aletin kanal içinde
sıkışmasına ve kırılmasına yol açabilir.
14.
Dar kanallarda lubrikant kullanımı: Günü-
müzde, kanal aletlerinin kırılma riskini azalttığı varsayılarak
döner aletlerle yapılan kök kanal tedavisi sırasında pat veya
Çalışırken fazla basınç uygulanmamalı: Döner
sistemlerle çalışırken daha çok pasif bir teknik uygulanmalıdır. Döner NiTi aletlerin en uç kısmında genel olarak kesici
bıçak yoktur. Bu yüzden, aletin kanal içinde fazla bastırmadan kendiliğinden yol almasına izin verilmeli ve dirençle
karşılaşıldığında kuvvet uygulanmamalıdır. Eğer baskının
artırılmasına karşın alet ilerlemiyorsa, alet kanaldan çıkartılır; rekapitülasyon ve irigasyon yapılır; gerekirse serideki
bir önceki alet ile tekrar çalışılır.
10.
jel tipindeki şelatörlerin lubrikant olarak kullanımı yaklaşık
bütün üreticiler tarafından önerildiği için, bu maddeler tekrar popüler olmuşlardır. Bu konuda yapılan iki çalışmada,
döner NiTi eğelerin kanal duvarları üzerinde yarattığı stresi azaltmada solüsyonların etkinliğinin, pat tipi ajanlardan
daha yüksek olduğu bulunmuş ve genişletme sırasında solüsyon kullanımının (özellikle NaOCl) yeterli olacağı vurgulanmıştır.
15,16
Ancak kanal genişletmesinin başlangıcında,
en ince irigasyon kanülünün bile dar kanallara girememesi
nedeniyle etkin bir irigasyonun yapılamaması, bu patların
veya jellerin en azından dar kanalların genişletilmesi sıra-
Sabit bir noktada çalışılmamalı: Döner alet-
lerle çalışırken bir süreklilik içinde kanala girip çıkılmalıdır.
Sabit bir noktada çalışmak ya aletin sıkışıp kırılmasına, ya da
sında kullanılabileceğini göstermektedir.
15.
Apekste birleşen kanallarda dikkatli olun-
o bölgenin aşırı genişletilmesine yol açar.
malı: Üst premolarlar, üst 1. molarların mezyobukkal kökü,
11.
alt molarların mezyal kökü, alt kesiciler gibi dişlerde kanalBir aletle uzun süre çalışmamalı: Çalışma bo-
yuna ulaşıldıktan sonra 2 kere daha çalışma boyuna gidilir
ve bir sonraki alete geçilir. Uzun süre aynı aletle çalışmak,
kanalın o alete göre daha fazla genişletilmesine yol açabilir.
12.
Bir alet kaç kanalda kullanılmalıdır?: Yurt
dışında genel kabul gören görüş, döner NiTi aletlerin tek
seferlik kullanımıdır. Ancak ülkemizde maddi nedenlerle
bu gerçekleştirilebilir bir kural olamamaktadır. Bu konuda
ilk dikkat edilecek konu firmaların önerilerinin dikkate alınmasıdır. Yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar saptanmıştır. İki çalışmada
12,13
döner NiTi aletlerin 10 kez veya
4 molar dişe kadar güvenli kullanımından söz edilmiş,
bir başka çalışmada da kullanım sayısı ve kırılma sıklığı
arasında bir ilişki bulunamamıştır. 14
Temel kural olarak aletlerin uçları sık sık kontrol edilmeli ve herhangi bir eğilme, bükülme, bıçakların bütünlüğünde bozulma rastlandığında alet hemen atılmalıdır.
Dar ve eğri bir kanalda
32
kullanılan ve zorlanan
sayfa
bir alet bir daha kullanılmamalıdır.
lar apekste birleşebilir.
Böyle iki kanalın döner sistemle genişletilmesi sırasında,
birleşme noktasında bulunan dentin çapakları, girintiler,
çıkıntılar nedeniyle alet sıkışabilir ve kırılabilir. Bu tür durumlarda, her iki kanal da el aletleri ile en az #20-25’ya
kadar genişletilmeli; sonradan tercihen döner sistem kul-
Prof. Dr.
Bilge Hakan ŞEN
lanılmalıdır.
1981 yılında Ege Üniversite-
Hangi sistemi kullanmalı?: Güvenlik, et-
si
kinlik ve basitlik kavramlarına en uygun sistem sizin için
hangisi ise onu kullanabilirsiniz. Muayenehanede birkaç
mi” unvanını aldı.
göre kullanım seçeneklerinizi artıracaktır. Özellikle TF
Adaptive, Protaper Next, Hyflex, Typhoon gibi yeni nesil
1987 yılında Diş Hastalıkları ve
NiTi aletlerini kullanmak artan etkinlik, komplikasyon az-
Tedavisi Anabilim Dalı’nda daimi
lığı ve döngüsel yorgunluğa direnç açısından size avantaj
kadroya atanarak doktora eğiti-
sağlayacaktır.
mine başladı. Tez çalışmalarını
1994 yılında bitirerek “Dr. Med.
Değerli eşim Prof. Dr. Güniz Baksı Şen’in söylediği gibi
Dent” unvanını aldı.
“Seçimleriniz, yalnızca kanallarınızı değil; tüm yaşamınızı
KAYNAKLAR
1. Parashos P, Messer HH. Rotary NiTi instrument fracture and its consequences. J Endod 2006; 32: 1031-43.
2. Di Fiore PM. A dozen ways to prevent nickel-titanium rotary instrument fracture. J Am Dent Assoc 2007; 138: 196-201.
3. Roland DD, Andelin WE, Browning DF, Hsu GH, Torabinejad M. The
effect of preflaring on the rates of separation for 0.04 taper nickel titanium rotary instruments. J Endod 2002; 28: 543-5.
4. Berutti E, Negro AR, Lendini M, Pasqualini D. Influence of manual
preflaring and torque on the failure rate of ProTaper rotary instruments.
J Endod 2004; 30: 228-30.
5. Patiño PV, Biedma BM, Liébana CR, Cantatore G, Bahillo JG. The influence of a manual glide path on the separation rate of NiTi rotary instruments. J Endod 2005; 31: 114-6.
6. Poulsen WB, Dove SB, del Rio CE. Effect of Nickel-titanium engine-driven instrument rotational speed on root canal morphology. J Endod
1995; 21: 609-612.
7. Yared GM, Dagher FE, Machtou P, Kulkarni GK. Influence of rotational
speed, torque and operator proficiency on failure of Greater Taper files.
Int Endod J 2002; 35: 7-12.
8. Zelada G, Varela P, Martín B, Bahíllo JG, Magán F, Ahn S. The effect
of rotational speed and the curvature of root canals on the breakage of
rotary endodontic instruments. J Endod 2002; 28: 540-2.
9. Martín B, Zelada G, Varela P, Bahillo JG, Magán F, Ahn S, Rodríguez
C. Factors influencing the fracture of nickel-titanium rotary instruments.
Int Endod J 2003; 36: 262-6.
10. Gambarini G. Cyclic fatigue of nickel-titanium rotary instruments
after clinical use with low- and high-torque endodontic motors. J Endod
2001; 27: 772-4.
11. Yared G, Bou Dagher F, Kulkarni K. Influence of torque control motors and the operator’s proficiency on ProTaper failures. Oral Surg Oral
Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2003; 96: 229-33.
12. Yared GM, Bou Dagher FE, Machtou P. Cyclic fatigue of Profile rotary
instruments after simulated clinical use. Int Endod J 1999; 32: 115-9.
13. Peters OA, Barbakow F. Dynamic torque and apical forces of ProFile.
04 rotary instruments during preparation of curved canals. Int Endod J
2002; 35: 379 – 89.
14. Parashos P, Gordon I, Messer HH. Factors influencing defects of rotary nickel-titanium endodontic instruments after clinical use. J Endod
2004; 30: 722-5.
15. Peters OA, Boessler C, Zehnder M. Effect of liquid and paste-type
lubricants on torque values during simulated rotary root canal instrumentation. Int Endod J 2005; 38: 223-9.
16. Boessler C, Peters OA, Zehnder M. Impact of lubricant parameters on
rotary instrument torque and force. J Endod 2007; 33: 280-3.
Fakültesi’nde
1986 yılında bitirerek “Dişheki-
farklı NiTi sistem bulundurmak, kanal ve/veya diş tipine
şekillendirir.”
Dişhekimliği
başladığı dişhekimliği eğitimini
1998 yılında “Doçent” kadrosuna atandı. 2004 yılında ise “Profesör” unvanını aldı.
Amsterdam, Connecticut ve Kaliforniya Üniversitelerinde doktora öncesi ve sonrası çalışmalarda bulundu.
Kişisel veya ortak araştırmaları ulusal veya uluslararası düzeyde şimdiye kadar 14 ödül aldı.
Ulusal ve uluslararası dergilerde 90’dan fazla makalesi yayımlanmış bulunmaktadır. Yurt içi ve yurt
dışındaki kongre ve toplantılarda 100’den fazla konferans verdi. Araştırma çalışmaları 1000’den fazla
atıf aldı.
2013 yılı Ocak ayında Ege Üniversitesi Dişhekimliği
Fakültesi’nden emekliye ayrıldı.
Halen özel muayenehanesinde endodonti uzmanı
olarak çalışmakta ve meslektaşlara yönelik profesyonel kurs ve konferanslarına devam etmektedir.
33
16.
sayfa
SÖYLEŞİ
MÜKEMMELİ
HEDEFLEYEN,
İNOVASYONU
TAKİP EDEN,
KENDİNİ
GELİŞTİREN BİR
EKİP
GENÇ EDAD
n e d i r
?
Türk Diş Hekimliğini bir adım
öteye götürmeyi hedeflemiş
34
üzere bir araya gelen
kurucu üyeler; mükemmeli hedefleyen, yeterlilik sınırlarını
yükseltmek isteyen, mesleği ve kendini geliştirmek isteyen
olan Genç EDAD’ın kurucu üye-
diş hekimlerinin varlığı ile bu mesleğin daha da ileri taşınacağı
leri ile vizyonları, hedefleri ve
inancıyla yola çıktıklarının altını çizdikleri keyifli bir söyleşi ile
genç EDAD hakkında konuştuk.
sayfa
Genç EDAD fikrini hayata geçirmek
sektörü değerlendirdik.
Genç EDAD’ın kurulması fikri
nasıl doğdu?
Dernekte sürdürülebilirliğin sağlanması adına çok önemli
bir görev alacak olan Genç EDAD, EDAD içindeki tecrübele-
Hepimiz katıldığımız yurt içi ve yurt dışı kongrelerde edindiğimiz yeni bakış açıları ile mesleğimize bir daha baktığımız
zaman, sadece amfilerde gördüğümüz eğitim ile yetinmememiz gerektiğini düşünmeye başladık. Bu nedenle, okulda gördüğümüz eğitimin yanı sıra bizi hem teorik, pratik ve
sosyal anlamda destekleyecek bir oluşum içine girme isteği
duyduk. EDAD, bugün Türkiye’de bilimsel donanım ve mezuniyet sonrası eğitimin en güçlü olduğu organizasyondur.
EDAD üyelerinin de bu misyonu benimsemiş ve diş hekimliği mesleğini her zaman ileri taşıyan hekimler olduğunu
bilmekteyiz. Bu misyonu benimsemiş gençler olarak bir çatı
altında toplanma fikrini EDAD Yönetim Kurulu üyesi Sayın
rin gelecek nesillere aktarılmasında köprü görevi görürken
gençlerin bu dönemlerdeki tecrübeleri de yeni gelen gençler için rol model teşkil edecektir. EDAD’ın amacına yönelik
hedefleri doğrultusunda ilerleyecek olan bugünün gençleri, derneğin geleceğini oluşturacaktır.
Kimler genç EDAD’a üye olabilir?
3. sınıftan itibaren diş hekimliği öğrencileri, 3 yıla kadar yeni
mezunlar ve doktora öğrencileri Genç EDAD’ın üyesi olabilir.
Şu anda kaç üyesiniz?
Resmi üye alımımız Ocak 2015’te başlayacaktır. Ancak yap-
Ayşegül Demirağ ile paylaştıktan
de olduğumuz yaklaşık 100 adet
sonra Genç EDAD fikri olgunlaşma
öğrenci ve yeni mezun arkadaşı-
sürecine girmiş oldu.
mız bulunmaktadır.
Amaç ve hedefleriniz
nelerdir? Niçin genç
EDAD? EDAD’dan vizyon farkınız var mı?
Başkan ve Yönetim
Kurulu üyeleri olarak
biraz kendinizi tanıtır
mısınız?
Ülkemizin eğitim koşulları gereği
Henüz Yönetim Kurulu şemamızı
oluşan tabloda artan kontenjan-
oluşturmadık. Ancak 8 adet kuru-
lar ve altyapı tam oluşturulma-
cu üye olarak görev alıyoruz.
dan yapılan değişiklikler eğitilen
hekimlerin bilgi ve beceri seviye-
Görkem Şengün; İstanbul Üni-
lerinin sadece belirli bir seviye-
versitesi Diş Hastalıkları ve Teda-
ye ulaştırılmasını sağlamaktadır.
visi Anabilim Dalı’nda doktorasına
Diş hekimliği ise, sürekli gelişimi,
devam etmektedir. İDO Öğrenci
meslekteki yenilik ve teknoloji-
Kolu Başkanlığı görevini yürüt-
leri takip etmeyi gerektiren uç-
müş, TDB Öğrenci Kolu ve IADS
suz bucaksız bir alandır. İşte bu
Yönetim Kurulu’nda yer almıştır.
nedenlerle biz de öğrencilerin ve
yeni mezun diş hekimlerinin semi-
Hüseyin Can Balkaya; Yeditepe
nerler, kurslar, paneller ile dona-
Üniversitesi 4.sınıf öğrencisidir.
nımlarının arttırılmasına yardımcı
Üniversitenin Araştırma Kulübü
olmayı, ülkemiz diş hekimliğinde
olan YÜDBAT’ta Fakülte Dışı Ku-
kalitenin yükseltilmesini sağlahedeflemekteyiz.
ruluşlar Sorumlusu’dur. SANITAS
EDAD’ın
Kulübü Yönetim Kurulu üyesidir.
aktivitelerinin yanı sıra tamamen
öğrenci ve yeni mezunlara yönelik
kariyer planlama ile ilgili paneller,
diş hekimliğinde yeni teknolojiler
ve malzemelerle ilgili workshoplar, üyelerimizin sosyal yönlerini
geliştirecek etkinlikler ve önce
ulusal
daha
sonra
uluslararası
arenada ses getirecek Genç EDAD
aktiviteleri düzenlenmesi öncelikli
gündemimizdir. Amacımız bu organizasyonlar ile kendini klinik veya
teorik olarak geliştirecek öğrencileri meslek hayatına hazırlamaktır.
EDAD, bugün
Kıvanç Berke Ak; Yeditepe Üni-
Türkiye’de bilimsel
NITAS Kulübü Başkanı’dır.
donanım ve mezuniyet
versitesi 4.sınıf öğrencisidir. SA-
Kübra Kundak; Marmara Üni-
sonrası eğitimin
versitesi 5.sınıf öğrencisidir. İDO
en güçlü olduğu
Üniversitesi DHF Bilimsel Sorum-
organizasyondur.
Öğrenci Kolu temsilcisi, Marmara
lusu, Avrupa Gençlik
Parlementosu
Kurucu Üyesi’dir.
35
mayı
tığımız toplantılarla iletişim halin-
sayfa
Günümüzde fakültelerde altyapı olmadan kontenjan artırımı yapıldığından bahsetmiştik. Bu, özellikle
pratik eğitimde öğrenci başına düşen zaman ve ilginin azalmasına bağlı olarak kimi yetersizliklere yol
açıyor. Bazı öğrenciler yetersiz klinik tecrübe ile mezun oluyorlar.
Mustafa Özcan; Yeditepe Üniversitesi mezunudur. Öğren-
diş hekimliğini yüceltmek isteyen dinamik bir ekibiz. Ülke-
cilik yıllarında SANİTAS Kulübü Başkanlığı, YÜDBAT Kurucu
mizde diş hekimliğinin geleceğini oluşturan bizler, iyiye de-
Başkanlığı, Yeditepe Üniversitesi DHF Temsilciliği, Sağlık
gil çok iyiye ulaşmaya çalışan, mükemmeli hedefleyen, ye-
Kültür Spor Sorumlusu, Öğrenci Konseyi Başkanlığı görev-
terlilik sınırlarını yükseltmek isteyen, mesleği ve hayatıyla
lerini yürütmüştür. EDSA Türkiye delegesi ve Bilimsel So-
barışık olan ve kendini geliştirmek isteyen diş hekimlerinin
rumlusu’dur.
varlığı ile bu mesleğin daha da ileri taşınacağını düşünüyo-
Sinan Emre Şekerci; Atatürk Üniversitesi 5.sınıf öğrencisidir.
ruz.
Bizler, mesleğin ilk yıllarından itibaren diş hekimliğinde ino-
Sina Saygılı; İstanbul Üniversitesi 5.sınıf öğrencisidir. IADS
Saymanı, TDB Öğrenci Kolu Dış İlişkiler Temsilcisi, İDO Öğ-
vasyonları takip eden, sürekli taze bilgilerle kendini yenileyen ve geliştiren diş hekimleri olarak yetişmek istiyoruz. Bu
renci Kolu Başkanı’dır.
noktada dental sektördeki firmalarla ortak çalışarak üyele-
Sinem Uzuner; Yeditepe Üniversitesi mezunudur. SANI-
neme fırsatı sunmayı istiyoruz.
rimizin güncel ekipmanları ilk ağızdan dinleme ve onları de-
TAS Kulübü Genel Sekreterliği, EDSA Delegeliği, İDO Öğrenci Kolu Temsilciliği, YÜDBAT Genel Sekreterliği görevlerini
yürütmüştür. SANITAS Mezun Danışmanı’dır.
Günümüz Diş Hekimliği
eğitim programını Genç EDAD
gözlüğü ile bakınca nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Günümüzde fakültelerde altyapı olmadan
kontenjan artırımı yapıldığından bahsetmiştik. Bu, özellikle pratik eğitimde öğrenci
başına düşen zaman ve ilginin azalmasına
bağlı olarak kimi yetersizliklere yol açıyor.
Bazı öğrenciler yetersiz klinik tecrübe ile mezun oluyorlar. Teorik eğitimde ise günümüz
yenilikleri doğrultusunda revize edilmeyen
müfredatların varlığı ve bunun sonucunda
gelecekte diş hekimliğinde büyük bir rolü olacak kimi konular, örneğin dijital diş hekimliği
ile ilgili yetersiz bilgi aktarımı yapıldığını görmekteyiz.
Bizler yapacağımız etkinliklerle üyelerimize
farklı bir bakış açısı kazandırabilmeyi hedefliyoruz.
Genç EDAD’ın Diş Hekimliği
pratiğine katmayı
planladıkları nelerdir? Buna
karşılık sizin sektörden
beklentileriniz nelerdir?
36
Genç EDAD fikrini hayata ge-
sayfa
çirmek
üzere bir araya gelen
bizler; mesleğimizi seven ve
37
sayfa
MAKALE
ADEZİV
BAĞLAYICI SİSTEMLER
ÜZERİNE BİR GÜNCELLEME:
Prof. Dr. Sema Belli & Doç. Dr. Mustafa Ülker
Uzun yıllar kullanılmış olan, mekanik tutuculuk prensibi ile yerinde
kalabilen materyaller ve dişte daha fazla madde kaybına sebep
olan invaziv işlemler neredeyse tamamen terk edilmiştir. Diş sert
dokularına bağlanma kalsiyum ve fosfat mineralleri ile sentetik
rezinin karşılıklı yer değiştirmesi prensibine dayanmaktadır.
bağlanma
Dental adeziv teknolojisindeki
olumlu gelişmeler günümüzde restoratif tedavi işlemlerini
tamamen diş dokusuna bağlanma
mekanizması
38
kurmuştur.
sayfa
üzerine
Dental adeziv teknolojisindeki olumlu gelişmeler günümüz-
dentin yüzeyinden etkili bir şekilde uzaklaştırılamadığında
de restoratif tedavi işlemlerini tamamen diş dokusuna bağ-
ortamda bulunan su adezivin hidrofilik ve hidrofobik bile-
lanma mekanizması üzerine kurmuştur. Bunun sonucunda
şenleri arasında faz ayrılmasına sebep olur. Bu da rezin-diş
uzun yıllar kullanılmış olan, mekanik tutuculuk prensibi ile
arayüzünde kabarcık ya da küreciğe benzeyen boşluklar
yerinde kalabilen materyaller ve dişte daha fazla madde
oluşumu ile sonuçlanır.16 Çiğneme hareketleri sırasında bu
kaybına sebep olan invaziv işlemler neredeyse tamamen
kabarcıklar pompa etkisi yaparak dentin tübülleri içerisin-
terk edilmiştir.
deki sıvının hızlı hareketine neden olur ve a-delta sinir uçla-
Diş sert dokularına bağlanma kalsiyum ve fosfat mineralle-
17,18
rı tübül içerisindeki hızlı sıvı hareketini ağrı olarak algılarlar.
Post-operatif hassasiyetin temel nedeni budur.
ri ile sentetik rezinin karşılıklı yer değiştirmesi prensibine
dayanmaktadır.1,2 Bu işlev temel olarak iki aşamada gerçek-
Ortamın aşırı nemli olmasının bir diğer sakıncası da düşük
leşir. Birinci aşamada mine, dentin veya sement yüzeyinde
rezin monomer dönüşümüne bağlı adeziv tabakanın me-
kalsiyum fosfatların uzaklaşmasına bağlı mikroporöziteler
kanik zayıflığıdır. 19 Kanca tarafından 1992 yılında tanıtılan,
oluşur. İkinci aşamada ise mikroporöz yüzeye rezinin infilt-
hidrofilik monomerin aseton içerisine ilave edildiği nem-
rasyonu ve polimerizasyonu ile bir-
li-bağlanan (wet-bonding) sistemler-
likte difüzyon mekanizması temeline
de dentin ıslak bırakıldığında başarı
dayanan mikromekanik bir kilitlenme
artar ancak dentinin ne kadar nemli
meydana gelir. 3,4
bırakılması konusu bugün hala tar-
Günümüz adezivleri etki mekanizmalarına göre asitle ve yıka (etch & rinse)
ve kendinden asitli (self-etch) olmak
üzere iki temel sınıfta incelenmekte-
Kendinden asitli ya da diğer bir tanımla asitle ve
kurut yani self-etch adeziv sistemler asitle ve yıka
dir. 5,6 Asitle ve yıka sistemlerde diş
sistemlerden daha az tek-
dokusunu asitlemek ilk basamaktır.
nik hassasiyete sahiptir ve
Bu işlem smear tabakası ve smear tıkaçlarının tamamen diş dokusu
üzerinden uzaklaşmasıyla sonlanır.
Primer ve bonding, asitle ve yıka
kullanımı, uygulama basamakları azaltıldığı için daha
kolaydır.
tışmalıdır. 20 Bu sebeple nemli-bağlanan sistemlerin güvenle kullanımı
zordur. Meerbeek ve arkadaşlarına21
göre nemli-bağlanan sistemler ile
etkili bir bağlantı için asitlenmiş mine
beyaz-buzlu, dentin ise donuk bir görünüm alana kadar hafif hava uygulanmalıdır 21 ki bu işlemde bir standart
sağlamak zordur dolayısıyla başarı
tamamen hekimin uygulama tekniğine bağlıdır.
sistemlerde ayrı veya birleştirilmiş
halde sunulur ancak araştırmalar pri-
Su esaslı primerlerin dentini yeni-
merin bonding ile birleştirilmesinin
den nemlendirme potansiyeli vardır.
rezin penetrasyonunu azalttığını ve su emilimine yatkınlı-
Bu sebeple su esaslı adezivler aseton esaslılara alterna-
ğın artmasına bağlı hidrolik bozulma hızını artırdığını8 gös-
tif olarak önerilebilir, nitekim bu sistemlerin bağlantısı,
termiştir. Bu sistemlerde suyun buharlaştırılması zordur bu
aseton esaslılar ile karşılaştırıldığında ortamın nemliliğine
sebeple çoğu zaman su polimerizasyon sonrası adezivin
bağlı olarak daha az değişim gösterir.8,21 Ama bu sistemler-
içerisinde kilitli kalır.
de de çözücünün tamamen buharlaştırılması zordur. Bunu
7
9
kolaylaştırmak ve azeotrofik bir karışım elde etmek üzere
İki ya da üç aşamalı olsun asitle ve yıka sistemlerde dentin
ko-çözücü olarak suyla birlikte aseton veya etanol kullanı-
yüzeyine penetrasyon çoğu zaman yetersizdir. Kaybolan
lır. Böylece su ile aseton-etanol molekülleri arasında hidro-
mineral dokunun rezin penetrasyonu ile telafi edilemediği
jen bağlar oluşur ve daha kolay buharlaşan bir çözücü elde
böyle durumlarda hibrit tabakanın içinde veya hemen al-
edilir.22,23 Son yıllarda tert-butanol’un iki aşamalı asitle ve
tında boşluklar oluşur. Bu durum, asitleme ile açığa çıkan
yıka sistemlere çözücü olarak ilavesi gündeme gelmiştir. 6
kollajenin desteksiz kalmasına ve zamanla bağlantının bo-
Sonuçlar daha güvenilir bir adezyon sağladığını gösterse
Nano-sızıntı olarak adlandırılan
de23 bu sistemlerle yapılan çalışma sayısı genel bir kanıya
zulmasına sebep olur.
10,11
bu aralıkların tespitinde gümüş boyası kullanılır. 12 Asitle ve
varmak için yetersizdir.
yıka sistemler günümüzde hala altın standart olarak tanımlansa da, uzun dönem klinik başarıları kanıtlansa da13 nano
Kendinden asitli ya da diğer bir tanımla asitle ve kurut yani
sızıntıyı engelleyememektedir.
self-etch adeziv sistemler asitle ve yıka sistemlerden daha
14
Dentine bağlantıda etkili bir rezin penetrasyonu olabilme-
makları azaltıldığı için daha kolaydır. 24 Ade-
si için açığa çıkan kollajenin büzülmemesi gerekir ki bunun
zivin, hekimin kullanımına bağlı olarak farklı
Diğer
performans göstermesini en aza indirgemek
taraftan ortamın aşırı nemli olması da sakıncalıdır, şöyle ki
üzere üretilmiş bu basitleştirilmiş sistemler
için ortamda bir miktar su bulunması çok önemlidir.
15
39
az teknik hassasiyete sahiptir ve kullanımı, uygulama basa-
sayfa
ayrı bir asitleme ve yıkama işlemi gerektirmez ve içerdikle-
göre daha asidik ve daha hidrofilik olması ile sağlanır.8 An-
ri asidik monomerler sayesinde diş dokusunu asitleme ve
cak daha fazla hidrofiliklik, ortamdaki suyu adeziv tabakası
primerleme işlemlerini eş zamanlı olarak yürütürler. Ken-
içerisine çekmeye yatkınlık açısından bir dezavantajdır.30
dinden asitli (asitle ve kurut) sistemler smear tabakasını
Ayrıca tek aşamalı asitli sistemlerle oluşturulan adeziv ta-
eritirler ve asiditeleri altındaki dentin veya mine dokusunu
baka yarı geçirgendir ve hatta polimerizasyondan sonra
demineralize edecek kadar güçlüdür.23
bile su geçişine izin verir.30,31 Bu adeziv tabakanın hidrolizine ve diş dokusuna bağlantının uzun dönemde bozulması-
Kendinden asitli sistemlerin diş dokusu ile etkileşim derinliği pH’sına bağlı olarak değişir.
25
na sebep olur.32,33
Ultra-ılımlı olanların pH’sı
2.5 tan büyüktür ve bunların etkileşimi nano-etkileşim ola-
Kendinden asitli adeziv sistemlere hidrofilikliği ve ısla-
Ilımlı sistemlerde pH 2 civarındadır ve
nabilirliği artırmak üzere, suda çözünebilen bir metakrilat
etkileşim derinliği 1 mikrometre (µm) dir. Orta derecede
monomer olan 2-hydroxyethyl methacrylate (HEMA) ilave
güçlü olan sistemlerin etkileşim derinliği ise 1-2 µm’dir. Bu
edilir.34 Ancak HEMA miktarının artırılması, gerek polime-
grupta yer alan sistemler 1 ile 2 arasında bulunan pH’ları ve
rize olmamış monomerin alerjik etkisi gerekse de adezivin
adezivin içerisinde bulunan fonksiyonel monomerleri ile diş
su emilimine yatkınlığını artırması açısından bir dezavan-
üzerinde kimyasal bir bağlantıya olanak sağlayacak kadar
taj oluşturur.35,36 HEMA içermeyen, ılımlı kendinden asitli
hidroksiapatiti reseptör olarak bırakırlar.
tek aşamalı adeziv sistemlerin üretimi ile firmalar yeni bir
rak adlandırılabilir.
26
yaklaşım sergilese de bu defa da faz ayrılması problemi ile
Güçlü olarak sınıflandırılan kendinden asitli sistemlerin
karşılaşılır. Bu sistemlerde çözücü uçmaya başladığı anda
pH’sı 1.5’tan küçüktür ve etkileşim derinliği 1-2 µm’den
çözücü-monomer dengesi bozulur ve adeziv içerisindeki
Bu sistemler hidroksi-
su açığa çıkar.37 Adeziv tabaka içerisinde hapsolmuş su ka-
apatite kimyasal bağlantıdan ziyade demineralize etmeyi
barcıkları zayıf bir bağlantı ve çabuk bozulma ile sonuçlanır.
hedef alan özel fonksiyonel monomerler içerirler.
Bu sebeple kurutma aşamasının uzatılması ve kuvvetli hava
daha derin bölgelere kadar yayılır.
13
6
basıncı uygulanması tavsiye edilmiş ise de bu sistemlerin
Bazı monomerler (10-methacryloyloxi-decyl-dihydrogen-
klinik başarısı halen belirsizdir. 37
phosphate:10-MDP; 4-methacryloxyethyl trimellitate anhydride:4-META ve 2-methacrylocryloyloxyethyl phenyl
Mine açısından bakıldığında asitle ve yıka sistemlerin uy-
phosphoric acid: phenyl-P gibi) hidroksiapatit içerisindeki
gulanmasının daha güvenilir olduğu ile ilgili genel bir gö-
kalsiyum ile iyonik bağlar yapabilecek özellikte karboksilik
rüş vardır. Güçlü kendinden asitli sistemler bile minede
ve fosfat grupları içerirler. 27 Fonksiyonel monomer 10-MDP,
yeterince başarı gösterememişken ılımlı olanlardan aynı
fosfat grupları aracılığı ile hidroksiapatite direkt bağlanır ve
performansı beklemek olanaksızdır. 26,33 Klinik araştırmalar
hidroksiapatit yüzeyinde düzenli katmanlı değişik yapılar
kendinden asitli sistemlerde kompozit restorasyonun mine
10-MDP ile muamele edilen hidroksiapatit to-
tarafında dentin tarafına oranla daha fazla başarısızlık ol-
zunda 4 nanometre kalınlıkta bir tabaka oluştuğu gözlem-
duğunu göstermiştir. 37 Aslında minede dentine göre daha
lenmiştir. Bu nano seviyedeki tabakaya 4-methacryloxyet-
fazla hidroksiapatit vardır ve normal şartlarda kendinden
hyl trimellitic acid (4-MET) ve phenyl-P ile muamele edilmiş
asitli sistemlerin fonksiyonel monomerlerinin minede daha
hidroksiapatitte rastlanmaz. Önce sentetik hidroksiapatit-
güçlü bir performans sergilemesi beklenebilir. Üstelik den-
te gözlemlenen nano-tabaka daha sonra diş dokularında da
tinde oluşan smear tabakası bu kadar detaylı incelenmiş-
oluşturur.
12,28
-MDP easaslı iki aşamalı kendinden asitli
ken minede oluşan smear tabakası ile de ilgili çok az bilgi
bir adeziv olan Clearfil SE Bond’un (Kuraray, Japonya) pri-
mevcuttur. 8 Yapılan araştırmalara göre kesilmemiş (un-
meri dentin yüzeyine daha aktif bir şekilde ovarak uygulan-
cut) mine yüzeyinde adezivin bağlantısına engel olacak
dığında nano-tabakanın daha yoğun olduğu ve bağlanma
bir bariyer vardır.29,38 Histolojik kesitlerde aprizmatik alan
tanımlanmıştır.
28 10
dayanımının arttığı bildirilmiştir. Mine yüzeyinde bu taba-
olarak gözlenen bu bölgenin zımparalanarak uzaklaştırıl-
kaya nadir rastlanır, bu da minenin kristal yapısının 10-MDP
dığı durumlarda bağlantının arttığı bugün kabul edilen bir
etkileşimine daha az izin vermesi sebebiyledir. Aktif uygu-
gerçektir. Kısaca özetlemek gerekirse kendinden asitli sis-
lama (ovarak), 10-MDP içeren adezivlerin dentin yüzeyinde
temlerin (güçlü olanlar hariç, en azından asitle ve yıka sis-
başarısını artırmak açısından önemlidir.
temlere yakın başarı gösterirler) kesilmemiş minede (mine
29
8
yüzeyi zımpara veya frezler ile pürüzlendirilirse başarı
artar) bağlantısında bugün hala problem vardır.39 Ilımlı bir
ması gerektirir. Daha hızlı ve daha kolay uygulanmak üzere
kendinden asitli sistem kullanılıyor ise minenin ayrıca asit-
sonradan üretilen sistemler ise tek bir uygu-
lenmesi (selektif etching) problemin çözümüne yönelik bir
lama aşaması gerektirir. Asitleme, primerle-
yöntem olarak tercih edilebilir.39,40
40
Kendinden asitli sistemlerin ilk örnekleri iki uygulama aşa-
sayfa
me ve bonding basamaklarının aynı anda olabilmesi, bu sistemlerin iki aşamalı sistemlere
İlk üretilen tek aşamalı kendinden asitli sistemlerin iki aşa-
malılara göre daha az güvenilir bir tablo sergilediği yapılan
venilir sonuçlar vermektedir. 8,13,39 Tablo 1 ve 2, güncel ade-
ancak son yıllarda bu sistem-
ziv sistemleri, uygulama basamaklarını ve üretici firmaları
çalışmalarla kanıtlanmıştır
8
lerde yapılan iyileştirici düzenlemeler ile piyasaya sürülen
göstermektedir.
yeni nesil tek aşamalı kendinden asitli sistemler daha gü-
TABLO 1 12
Üç aşamalı asitle ve yıka sistemler
Üretici Firma
Adeziv
Üretici Firma
3M ESPE
Scotchbond 1
3M ESPE
Optibond FL
Kerr
Prime&Bond NT
Dentsply DeTrey
Clearfil Liner Bond
Kuraray, Noritake
Adper Scotchbond 1 XT
3M ESPE
XP Bond
Dentsply DeTrey
Adper Scotcbond
Multi-Purpose
SPE Bonding System
E3M, St Paul, MN, USA,
now 3M ESPE
Bisco Inc., Schaumburg,
All-Bond 2
Bisco Inc.
One-Step
Permaquick
Ultradent
One Coat Bond
3M ESPE
Admira Bond
Voco
Excite
Ivoclar Vivadent
Adper Scotchbond
Multi-Purpose Plus
Cmf
Saremco, Rebstein,
Switzerland
IL, USA
Coltène Whaledent,
Altstätten, Switzerland
Denthesive
Hereaus Kulzer
Gluma Comfort Bond
Hereaus Kulzer
FL Bond
Shofu Inc.
Optibond Solo
Kerr
Gluma Solid Bond
Hereaus Kulzer
Prime&Bond 2.1
Denstply DeTrey
Permagen
Ultradent
Scotchbond Universal E&R
3M ESPE
ProBond
Dentsply Caulk
Solobond M
Voco
Syntac
Ivoclar Vivadent AG
Ambar
FGM Dental Products,
Joinville, Brazil
Gluma 2000
Hereaus Kulzer
Optibond Solo Plus
Kerr
One-step Plus
Bisco Inc
PQ1
SCA
Syntac Single
Ultradent, South Jordan,
UT, USA
Dentsply DeTrey
Component Ivoclar
Vivadent
41
Adeziv
İki aşamalı asitle ve yıka sistemler
sayfa
TABLO 2 13
İki aşamalı kendinden asitli sistemler
(ılımlı)
Tek aşamalı kendinden asitli sistemler
(ılımlı)
Adeziv
Üretici Firma
Adeziv
Adhese
Ivoclar Vivadent
Clearfil S3 Bond
Futurabond
Voco
G-Bond
Clearfil SE Bond
Kuraray Noritake
iBond
Clearfil Liner Bond 2
Kuraray Noritake
Hybrid Bond
Clearfil Protect Bond
Kuraray Noritake
Adhese One
Clearfil Liner Bond 2V
Kuraray Noritake
AQ Bond Plus
Silorane System
Adhesive
3M ESPE
İki aşamalı kendinden asitli sistemler
(güçlü)
Prisma Universal Bond 3
Dentsply Caulk, Milford,
DE, USA
Bond Force
Üretici Firma
Kuraray Noritake, Tokyo,
Japan
GC, Tokyo, Japan
Hereaus Kulzer,
Hanau,Germany
Sun Medical Co., Shiga,
Japan
Ivoclar Vivadent, Schaan,
Liechtenstein
Sun Medical Co.
Tokuyama Dental
Corporation, Tokyo, Japan
iBond NG plus
Hereaus Kulzer
Futurabond NR
Voco, Cuxhaven, Germany
Dentsply DeTrey,
ART Bond
Coltène Whaledent
Xeno V
Denthesive 2
Hereaus Kulzer
Adper Easy Bond
3M ESPE, St. Paul, MN, USA
Tyrian SPE/one-step plus
Bisco Inc
AQ Bond
Sun Medical Co.
Adper Scotchbond SE
3M ESPE
Fluoro Bond Shake
NRC&Prime&Bond NT
Dentsply DeTrey
Optibond All-in One
Kerr, Orange, CA, USA
Scotchbond Universal SE
3M ESPE
Xeno IV
Dentsply DeTrey
Dentsply DeTrey
One-step Plus
Bisco Inc
3M ESPE
PQ1
Adper Prompt L-Pop
3M ESPE
SCA
Prompt L-Pop
3M ESPE
Syntac Single
Xeno III
Dentsply DeTrey
Tek aşamalı kendinden asitli sistemler
(güçlü)
PSA
Compomer Primer
Adhesive
42
One-up Bond F Plus
sayfa
Tokuyama Dental
Corporation
Konstanz, Germany
One Shofu Inc., Kyoto,
Japan
Ultradent, South Jordan,
UT, USA
Dentsply DeTrey
Component Ivoclar
Vivadent
Günümüz diş hekimleri farklı klinik olgularda alternatif uy-
rir ve dişin hidroksiapatitine iyonik bağlar oluşturarak na-
gulamalar yapabileceği basit bir adeziv arayışındadır. Nite-
no-tabaka vasıtası ile bağlantı yapar.42 Ümit verici sonuçlar
kim universal, multi-mode ya da çok-biçimli diye adlandır-
elde edilmekle birlikte firmalara göre çok biçimli yeni nesil
dığımız yeni nesil adezivler firmalar tarafından tam da bu
adezivlerin (universal adezivler) minede mutlaka bir ilave
ihtiyacı karşılamak üzere geliştirilmiştir (Tablo 3).
asitleme yöntemi ile birlikte uygulanması gerekir.
Çok kullanım biçimli (universal) adezivler kendinden asitli
Perdigao ve Loguercia
ya da asitle ve yıka sisteminin uygulandığı olgularda gü-
kullanımı ile ilgili tavsiyelerini ve sebeplerini bir tabloda bir
venle kullanılabilirler. 41 Bu sistemlerin bazıları 10-MDP içe-
araya getirmiştir. Buna göre:
Universal
Araştırmalar universal adezivlerin asitlenmiş dentine
yapılmalı. Asit jel olmalı
penetrasyonunun yetersiz kalabildiğini, bunun için
ve kalın bir tabaka halinde
dentinin asitten korunması gerektiğini belirtmiştir. Jel
uygulanmalıdır.
kıvamı asitin dentine akışına engel olacaktır.
dentini asitten korumak
gerekir.
Adezivi hem mine hem
Multi-mode
dentin yüzeyine 15 saniye
boyunca yüzeyi ovarak
ya da
uygulamak gerekir.
çok kullanım
Çözücüyü en az 15
saniye hafif hava ile
biçimli
buharlaştırmak gerekir.
Adezivler
çok biçimli yeni nesil adezivlerin
Selektif mine asitlemesi
On saniye yıkamak ve
veya
41
Dentinin asitlenmesi universal adezivin fosfat veya
polialkenat esaslı monomerler aracılığı ile kimyasal
bağlantı yapacağı kalsiyumun bağlanma yüzeyinden
uzaklaşmasına sebep olur.
Dinamik uygulama (aktif uygulama) hem bağlanma
dayanımını artırır, nano sızıntıyı azaltır hem de mineye
bağlantıyı güçlendirir.
Pek çok firma 5 saniye, en az bir firma 10 saniye
kurutmak gerektiğini belirtse de araştırıcılara göre henüz
yayımlanmamış bulguları kurutma süresinin uzamasının
bağlantıyı artırdığını göstermektedir.
İsteğe bağlı: Adezivi
Bu teknik adeziv özellikle kendinden asitle (asitle ve
polimerize ettikten sonra
kurut) biçiminde kullanıldığında bağlantının artmasını
bir kat HEMA içermeyen
sağlar. Ayrıca bu ekstra rezin uygulanımı hidrofilik
hidrofobik bir rezin
monomerlerin miktarını azaltarak uygun bir monomer
tabakası uygulanır. (ör:
dönüşümü olmasını sağlar (degree of conversion) bu da
Helio-bond, Ivoclar)
uzun dönem klinik başarı üzerine olumlu etki yapar.
TABLO 3
Adeziv
Üretici Firma
All-bond Universal
Bisco
G Bond Plus /Gaenial Bond
GC
Scothchbond Universal
3M ESPE
Futura Bond Universal
Voco
Single Bond Universal
3M ESPE
Prime Bond Elect
Dentsply
Silorane System Adhesive
3M ESPE
Clearfil Universal Bond
Kuraray, Kuraray Noritake, Tokyo, Japan
43
Universal / Multi-mode / Çok kullanım biçimli
sayfa
TABLO 4
Cam iyonomer esaslı adezivler
Adeziv
Üretici Firma
Vitremer
3M
Ketac-Fil
3M ESPE
Photac Fil
3M ESPE
Fuji Cap II
GC
Chelon-Fil
3M ESPE
Chemfil
Dentsply DeTrey
Fuji Bond LL
GC
HIFI Master Palette
Shofu Inc.
Vitremer
3M
Fuji II LC
GC
Son olarak hangi adeziv kullanılırsa kullanılsın uygun bir polimerizasyon monomerlerin polimerlere düzgün olarak dönüşümü (degree of conversion) için çok önemlidir. 41,43 Bütün
adeziv sistemler yapısında fonksiyonel monomerlerin yanı
sıra polimerizasyonu başlatıcı bir sistem de içerirler (photo-initiator) 43 ve bu dönüşümün düzgün olması bağlanma
dayanımı 44,45 ve adezivin uzun dönem klinik başarısı ile direkt ilgilidir. 42,46 Diş dokusuna adezyon potansiyeli olan diğer adeziv materyallerden cam iyonomerler, her ne kadar
yaygın olarak kullanılmasa da göz ardı edilemeyecek kadar
başarılıdır. Cam iyonomer simanlar en az iki aşamalı kendinden asitli sistemler kadar başarılı bir bağlanma performansı
sergilerler.
Aslında her ikisinin de bağlanma mekanizması neredeyse
aynıdır.2,47 Yüzeyel dentin ile etkileşime girer, hidroksiapatit
kristallerini tamamen çözmek yerine submikron seviyede bir
hibrit tabakası aracılığı ile yerinde tutar.6 Kendinden asitli
sistemlerin fonksiyonel monomerleri vardır ama cam iyonomerler fonksiyonel polimer polialkenoik asit içerirler. Her
ikisi de hibrit tabakası içerisindeki hidroksipapatit ile kimyasal bağlantı yapabilir.48,49 Ancak cam iyonomer adezivlerin
yüzey pürüzlülüğü, düşük renk stabilitesine bağlı estetik
açıdan problemleri ve yine rezin kompozitlere oranla daha
düşük mekanik özellikleri bu materyallerin yaygın kullanımını kısıtlamaktadır. 50,51 Güncel cam iyonomer esaslı adezivler
Tablo 4’te verilmiştir.
44
Sonuç ve notlar
Bu makalede adeziv sistemlerdeki gelişmeler ve bu gelişmelere ihtiyaç duyuran sebepler özetlendi. Bağlayıcı amaçla
kullanılan materyallerdeki gelişmeler son derece hızlı olsa,
her yeni gün karşımıza yeni bir adeziv sistem çıksa da temel
olarak tümünün etki mekanizmasının aynı prensipten kaynaklandığı unutulmamalıdır. Ayrıca, laboratuar çalışmalarından elde edilen sonuçlara dayanarak üretilen ve test edilen
bu materyallerin ağız ortamında ve çürük dişlerde daha farklı
performans sergileyecekleri de göz ardı edilmemelidir.
sayfa
Günümüz dişhekimliğinde konservatif kavite
prensipleri esastır ve çürük uzaklaştırma yöntemi çürüğün sadece dış tarafındaki enfekte ve bozulmuş dokuyu kaldırmakla
sınırlı kalmaktadır.8 Klinik olarak çürükten etkilenmiş dentin
ve enfekte dentini ayırt etmek her zaman kolay olmadığı,
enfekte dentinin tamamen uzaklaştırılması özellikle pulpaya
yakın bölgelerde son kanıtlara 52 dayanılarak sakınıldığı için,
çürük dentinde adeziv uygulama riski her zaman mevcuttur.
Çürük dentinde adeziv uygulandığında hibrit tabakası daha
kalın olur ki bu da yetersiz monomer infiltrasyonu ile sonuçlanır 8,53. Sonuçta bağlanma dayanımı düşer. 53,54 En ideal şartlarda çürükten etkilenmiş dentinde adeziv uygulanacaktır ki
bugün hala çürükten etkilenmiş dentine bağlanabilen ideal
bir adeziv yoktur.8 Ancak Optibond Adhesive (Kerr), One-up
Bond F Plus (Tokuyama) ve Clearfil Protect Bond (Kuraray)
gibi flor içeren sistemlerin, en azından sekonder çürük riskini
azalttıkları ve çürükten etkilenmiş dentinin remineralizasyonunu motive ettikleri için kullanımı bir avantaj olabilir.55
Çürükten etkilenmiş dentine iyi bir bağlantıda uygulanan bir
diğer yaklaşım da adezive antibakteryel bir monomer (ör:
Clearfil Protect Bond, Kuraray 12-methacryloyloxydodecylpyridinium bromide-MDPB içerir) (Clearfil Protect Bond; Kuraray) ilave edilmesidir. 56 Bu adezivlerin restorasyon altında
çürüğün ilerlemesine engel olacak kadar bakterisit etkisi olduğu kanıtlanmıştır. 56,57
Sonuç olarak, tüm bu bilgiler ışığında özetlenecek olursa,
minede yapılacak bir restorasyonda asitle ve yıka, sadece
dentinde uygulanacak bir restorasyonda ılımlı bir kendinden
asitli sistem kullanılabilir. Mine ve dentini içine alan bir kavitede ise minenin asitlendiği (selektif etching) asitlenmemiş dentine ise kendinden asitli bir sistemin uygulandığı bir
restorasyon uygun olacaktır. Bu makalede her ne kadar cam
iyonomer esaslı adezivlere geniş yer verilmese de, özellikle Atravmatik Restoratif Tedavi (ART) kavramının gündeme
gelmesi, Dişhekimliğinde Biyomimetik kavramının popüler
olması ile birlikte cam iyonomer esaslı adezivler ve restoratif
materyallerin kısa zaman içerisinde hak ettiği ilgiyi yeniden
göreceğine inanıyoruz.
KAYNAKLAR
1. Van Meerbeek B, Vargas S, Inoue S, Yoshida Y, Peumans M, Lambrechts P, Vanherle G.
Adhesives and cements to promote preservation dentistry. Oper Dent. 2001; Supplement
6:119-144.
2. Van Meerbeek B, De Munk J, Yoshida Y, Inoue S, Vargas M, Vijay P, Van Landuyt K,
Lambrechts P, Vanherle G. Adhesives and cements to promote preservation dentistry.
Oper Dent. 2003;28:215-235.
3. Nakabayashi N, Pashley D. “Hybridization of dental hard tissues” Quintessence Publishing Co, Ltd, Tokyo, 1998:8-9.
4. Van Meerbeek B, Yoshida Y, Van Landuyt K, et al. In: Summitt JB, Robbins JW, Hilton TJ,
Schwartz RS, eds. Fundamentals of Operative Dentistry. A Contemporary Approach. 3rd
edn. Chicago:Quintessence Publishing, 2006:183–260.
5. Van Meerbeek B. Dentin/enamel bonding. J Esthet Restor Dent. 2010;22:157.
6. Van Meerbeek B, Yoshihara K, Yoshida Y, Mine A, De Munck J, Van Landuyt KL. State of
the art of self-etch adhesives. Dent Mater. 2011;27:17-28.
7. Finger WJ, Balkenhol M. Practitioner variability effects on dentin bonding with an acetone-based one-bottle adhesive. J Adhes Dent. 1999;1:311–4.
8. Cardoso MV, de Almeida Neves A, Mine A, Coutinho E, Van Landuyt K, De Munck J, Van
Meerbeek B. Current aspects on bonding effectiveness and stability in adhesive dentistry.
Aust Dent J. 2011;56 Suppl 1:31-44.
9. Van Meerbeek B, Van Landuyt K, De Munck J, et al. Technique sensitivity of contemporary adhesives. Dent Mater J. 2005;24:1–13.
10.Sano H, Takatsu T, Ciucchi B, Horner JA, Matthews WG, Pashley DH. Nanoleakage: leakage within the hybrid layer. Oper Dent. 1995;20:18–25.
11.Wang Y, Spencer P. Hybridization efficiency of the adhesive ⁄ dentin interface with
wet bonding. J Dent Res. 2003;82:141–5.
12. Sano H, Shono T, Takatsu T, Hosoda H. Microporous dentin zone beneath resin-impregnated layer. Oper Dent. 1994;19:59–64.
13. Peumans M, De Munck J, Mine A, Van Meerbeek B. Clinical effectiveness of contemporary
adhesives for the restoration of non-carious cervical lesions. A systematic review. Dent Mater. 2014 Oct;30(10):1089-103. doi: 10.1016/j.dental.2014.07.007. Epub 2014 Aug 3.
hes Dent. 2011;13:31-7.
15. Pashley DH, Ciucchi B, Sano H, Horner JA. Permeability of dentin to adhesive agents. Quintessence Int.
1993;24:618–31.
39.Hanabusa M, Mine A, Kuboki T, Momoi Y, Van
Ende A, Van Meerbeek B, De Munck J. Bonding effectiveness of a new ‘multi-mode’ adhesive to enamel
and dentine. J Dent. 2012;40:475-84.
16.Tay FR, Gwinnett JA, Wei SH. Micromorphological spectrum from overdrying to overwetting
acid-conditioned dentin in water-free acetone-based, single-bottle primer ⁄ adhesives. Dent Mater.
1996;12:236–44.
40.Belli S, Inokoshi S, Ozer F, Pereira PN, Ogata M,
Tagami J. The effect of additional enamel etching
and a flowable composite to the interfacial integrity
of Class II adhesive composite restorations. Oper
Dent. 2001;26:70-5.
17. M. Ulker, M. Ozcan, A. Sengün, F. Ozer,S. Belli. Effect of artificial aging regimens on the performance
of self-etching adhesives. J Biomed Mater Res B Appl
Biomater. 2010;93:175-84.
41.Perdigão J, Loguercio AD. Universal or
Multi-mode Adhesives: Why and How? J Adhes Dent. 2014;16:193-4.
18.Brannstrom M, Astrom A. The hydrodynamics of
the dentine; its possible relationship to dentinal pain.
Int Dent J. 1972;22:219-27.
19.Jacobsen T, Soderholm KJ. Some effects of water
on dentin bonding. Dent Mater. 1995;11:132-6.
20.Kanca J. Resin bonding to wet substrate II Bonding to enamel. Quintessence Int. 1992;23:625-7.
21.Van Meerbeek B1, Yoshida Y, Lambrechts P, Vanherle G, Duke ES, Eick JD, Robinson SJ. A TEM study of
two water-based adhesive systems bonded to dry
and wet dentin. J Dent Res. 1998;77:50-9.
22.Pereira GD, Paulillo LA, de Goes MF, Dias CT. How
wet should dentin be? Comparison of methods to
remove excess water during moist bonding. J Adhes
Dent. 2001;3:257-64.
23.Kim YK, Mai S, Mazzoni A, Liu Y, Tezvergil-Mutluay A, Takahashi K, Zhang K, Pashley DH, Tay FR.
Biomimetic remineralization as a progressive dehydration mechanism of collagen matrices—implications
in the aging of resin–dentin bonds. Acta Biomater.
2010;6:3729-39.
24.Fu B, Shen Q, Qian W, Zeng Y, Sun X, Hannig M. Interfacial interaction of tartaric acid with hydroxyapatite and enamel. J Mater Sci Mater Med. 2005;16:82731.
25.Mine A, De Munck J, Cardoso MV, Van Landuyt
KL, Poitevin A, Van Ende A, Matsumoto M, Yoshida
Y, Kuboki T, Yatani H, Van Meerbeek B. Dentin-smear
remains at self-etch adhesive interface. Dent Mater.
2014;30:1147-53.
26.Koshiro K, Sidhu SK, Inoue S, Ikeda T, Sano H. New
concept of resin-dentin interfacial adhesion: the nanointeraction zone. J Biomed Mater Res B Appl Biomater. 2006;77:401-8.
27. Yoshida Y, Van Meerbeek B, Nakayama Y, Snauwaert J, Hellemans L, Lambrechts P, Vanherle G, Wakasa
K. Evidence of chemical bonding at biomaterial-hard
tissue interfaces. J Dent Res. 2000;79:709-714.
28.Koibuchi H, Yasuda N, Nakabayashi N. Bonding to
dentin with a self-etching primer: the effect of smear
layers. Dent Mater. 2001;17:122-6.
29.Camps J, Pashley DH. Buffering action of human
dentin in vitro. J Adhes Dent. 2000;2:39-50.
30.Tay FR, Pashley DH, Suh BI, Carvalho RM, Itthagarun A. Single-step adhesives are permeable membranes. J Dent. 2002;30:371-82.
31.Van Landuyt KL, Snauwaert J, Peumans M, De
Munck J, Lambrechts P, Van Meerbeek B. The role of
HEMA in one-step self-etch adhesives. Dent Mater.
2008;24:1412-9.
32.De Munck J, Van Meerbeek B, Yoshida Y, Inoue
S, Vargas M, Suzuki K, Lambrechts P, Vanherle G.
Four-year water degradation of total-etch adhesives
bonded to dentin. J Dent Res. 2003;82:136-40.
33.Hashimoto M, Ohno H, Sano H, Kaga M, Oguchi H.
In vitro degradation of resin-dentin bonds analyzed by
microtensile bond test, scanning and transmission electron microscopy. Biomaterials. 2003;24:3795-803.
34.Nakabayashi N, Takarada K. Effect of HEMA on
bonding to dentin. Dent Mater. 1992;8:125-30.
35.Paranjpe A, Bordador LC, Wang MY, Hume WR,
Jewett A. Resin monomer 2-hydroxyethyl methacrylate (HEMA) is a potent inducer of apoptotic cell death
in human and mouse cells. J Dent Res. 2005;84:172-7.
36.Shirai K, De Munck J, Yoshida Y, Inoue S, Lambrechts P, Suzuki K, Shintani H, Van Meerbeek B. Effect of cavity configuration and aging on the bonding
effectiveness of six adhesives to dentin. Dent Mater.
2005;21:110-24.
37.Van Landuyt KL, De Munck J, Snauwaert J, Coutinho E, Poitevin A, Yoshida Y, Inoue S, Peumans M,
Suzuki K, Lambrechts P, Van Meerbeek B. Monomersolvent phase separation in one-step self-etch adhesives. J Dent Res. 2005;84:183-8.
38.Kahveci O, Belli S. Composite bond strength to
intact enamel with current simplified adhesives. J Ad-
42.Yoshihara K, Yoshida Y, Nagaoka N, Fukegawa D, Hayakawa S, Mine A, Nakamura
M, Minagi S, Osaka A, Suzuki K, Van Meerbeek B. Nano-controlled molecular interaction
at adhesive interfaces for hard tissue reconstruction. Acta Biomater. 2010;6:357382.
43.Oguri M, Yoshida Y, Yoshihara K, Miyauchi T, Nakamura Y, Shimoda S, Hanabusa M,
Momoi Y, Van Meerbeek B. Effects of functional monomers and photo-initiators on the
degree of conversion of a dental adhesive.
Acta Biomater. 2012;8:1928-34.
44.Reis A, Albuquerque M, Pegoraro M,
Mattei G, Bauer JR, Grande RH, Klein-Junior
CA, Baumhardt-Neto R, Loguercio AD. Can
the durability of one-step self-etch adhesives be improved by double application
or by an extra layer of hydrophobic resin? J Dent.
2008;36:309-15.
45.Reis A1, Leite TM, Matte K, Michels R, Amaral RC,
Geraldeli S, Loguercio AD. Improving clinical retention of one-step self-etching adhesive systems with
an additional hydrophobic adhesive layer. J Am Dent
Assoc. 2009;140:877-85.
46.Marchesi G, Frassetto A, Mazzoni A, Apolonio F,
Diolosà M, Cadenaro M, Di Lenarda R, Pashley DH,
Tay F, Breschi L. Adhesive performance of a multi-mode adhesive system: 1-year in vitro study. J
Dent. 2014;42:603-12.
47.Tay FR, Smales RJ, Ngo H, Wei SH, Pashley DH. Effect of different conditioning protocols on adhesion
of a GIC to dentin. J Adhes Dent. 2001;3:153-67.
48.Yoshida Y, Van Meerbeek B, Nakayama Y, Snauwaert J, Hellemans L, Lambrechts P, Vanherle G, Wakasa
K. Evidence of chemical bonding at biomaterial-hard
tissue interfaces. J Dent Res. 2000;79:709-14.
49.Yoshida Y, Nagakane K, Fukuda R, Nakayama Y,
Okazaki M, Shintani H, Inoue S, Tagawa Y, Suzuki K,
De Munck J, Van Meerbeek B. Comparative study on
adhesive performance of functional monomers. J
Dent Res. 2004;83:454-8.
50.Gladys S, Van Meerbeek B, Lambrechts P,
Vanherle G. Evaluation of esthetic parameters
of resin-modified glass-ionomer materials and
a polyacid-modified resin composite in
Class V cervical lesions. Quintessence Int.
1999;30:607-14.
51. Sidhu SK. Clinical evaluations of resin-modified glass-ionomer restorations.
Dent Mater. 2010;26:7-12.
52.Amerongen, J.P., van Amerongen,
W.E.W., Opdam, T.F.N.J.M., Roeters, F.J.M.,
Bittermann, D., Kidd, E.A.M. Restoring the
tooth: ‘the seal is the deal’. in: O. Fejerskov,
E.A.M. Kidd (Eds.) Dental caries: the disease and its clinical management. Blackwell
Munksgaard, Oxford; 2008:386-426.
53.Yoshiyama M, Urayama A, Kimochi T,
Matsuo T, Pashley DH. Comparison of conventional vs self-etching adhesive bonds to caries-affected dentin. Oper Dent.
2000;25:163-9.
54.Ceballos L, Camejo DG, Victoria Fuentes
M, Osorio R, Toledano M, Carvalho RM, Pashley DH. Microtensile bond strength of total-etch and
self-etching adhesives to caries affected dentine. J
Dent. 2003;31:469-77.
55.Doi J, Itota T, Yoshiyama M, Tay FR, Pashley DH.
Bonding to root caries by a self etching adhesive
system containing MDPB. Am J Dent. 2004;17:89-93.
56.Imazato S, Kinomoto Y, Tarumi H, Ebisu S, Tay
FR. Antibacterial activity and bonding characteristics of an adhesive resin containing antibacterial
monomer MDPB. Dent Mater. 2003;19:313-9.
57. Kuramoto A, Imazato S, Walls AWG, Ebisu S. Inhibition of root caries progression by an antibacterial
adhesive. J Dent Res. 2005;84:89-93.
Prof. Dr.
Sema BELLİ
Dr. Belli İstanbul Marmara Üniversitesi’nden
mezun olduktan sonra Konya Selçuk Üniversitesi Operatif Diş
Hekimliği
bölümünde
uzmanlığını tamamlamıştır. Aynı üniversitede endodonti bölümünde profesör unvanı
almıştır. Dental kompozitler, adezivler, cam
veya polietilen fiberle
güçlendirilmiş materyaller, geniş kavitelerin konservatif restorasyonları,
endodontik tedavili dişlerin restorasyonları, post ve korlar, sonlu elemanlar analizi , kompozit rezinlerin polimerizasyon büzülmeleri, bağlanma
gücü, dayanım ve sızıntı testleri üzerine yayınları ve bilimsel konuşmaları
mevcuttur.
Doç. Dr.
Mustafa
ÜLKER
Dr. Ülker, Istanbul Marmara
Üniversitesi’ndenmezun
olduktansonra Konya Selçuk
Üniversitesi
Operatif
Diş Hekimliği bölümünde uzmanlığını tamamlamıştır. Halen Selçuk
Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinde Doçent
ve Dekan Yardımcısı
olarak görev yapmaktadır. Dental kompozitler, adezivler, adeziv restorasyonların
yaşlandırılması, bağlanma gücü, dayanımı, sızıntısı ve biyouyumluluğu
konusunda çalışmaları ve
yayınları mevcuttur.
45
14.Van Meerbeek B. The ‘‘myth’’ of nanoleakage. J
Adhes Dent. 2007;9:491–2.
sayfa
GÜNCEL
Çok Uluslu İki Japon Firmanın Ortaklığı
Kuraray Noritake Dental
Kuraray Noritake Dental, Nisan 2012 tarihinde Kuraray Medical ve
Noritake Dental Supply firmalarının güçlerini ve deneyimlerini bir
araya getirmesiyle kurulmuştur. Bu iki köklü firmanın birlikteliği ile
kurulan Kuraray Noritake, organik ve inorganik kimya alanlarında bilgi
ve uzmanlık kazanmış ve her iki firmanın iş deneyimlerini bünyesinde
toplamıştır.
uzmanlık
Uzmanlık
ve
deneyimlerimizin
ortaklığı ile molekülleri, seramik,
kompozit ve biyomateryaller gibi
yüksek kalite dental ürünlere dönüştüren mühendislik hizmetleri-
46
mizi kullanımınıza sunuyoruz.
sayfa
GÜLÜMSEMEYİ
SINIRLAR ÖTESİNE YAYMAK
1978 yılında dişhekimliğinde kullanılan ilk adeziv ürün olan
yasal sentez ve kimya mühendisliği sektörlerinde oldukça
CLEARFILTM BOND SYSTEM-F’i piyasaya sunduğumuz ta-
geniş deneyim ve teknolojik bilgi birikimi sağlayan Kuraray,
rihten bu yana dental sağlık sistemini hep daha ileriye ta-
teknik kadro gücü ve tecrübesi ile farklı iş sektörlerinde de
şımaya ve geliştirmeye çalıştık. 1987 yılında ürettiğimiz
yenilikçi ürünler geliştirmiştir. Firma günümüzde, yüksek
Super Porcelain EX-3, seramik veneer sistemlerde yeni bir
kaliteli ve yenilikçi geniş bir ürün yelpazesi sunmaya devam
kategori yarattı. Ürettiğimiz Gold Standard CLEARFILTM SE
etmektedir. Ürün ailesi, sentetik plastikten ince kimyasal-
BOND ve PANAVIA TM’nin ürün kaliteleri yıllar içerisinde bi-
lara, dokumasız elde edilen tekstil ürünlerinden sentetik
limsel çalışmalarla kanıtlandı ve bir kalite standardı olarak
deriye kadar değişen Kuraray, aynı zamanda lazer diskler
gösterildi.
ve dental materyaller de üretmekte ve geliştirmektedir.
Uzun yıllar ayrı kurumlar olarak öncülük ettiğimiz dental
Noritake’nin Tarihçesi
sağlık sektöründe, enerji ve deneyimlerimizi birleştirerek
sizlere daha yenilikçi ürünler ve hizmetler sunmaktan heyecan duyuyoruz. Teknolojik güç ve deneyimlerimiz birlikTM
DESENSITIZER gibi biyomateryalleri
ve dünyanın ilk çok renkli zirkonu olan KATANA
TM
Zirconia
ML’yi sizlere sunabilmemizi sağladı. Şimdi ve gelecekte,
kurulan Noritake, ilerleyen yıllarda seramik teknolojilerine
odaklanan yeni iş alanlarını bünyesine dâhil etmiştir. Dört
farklı iş grubundan oluşan firma, günümüzde yemek takımlarının dışında, otomotiv sektörü, çelik endüstrisi, güneş
hastalarınızın doğal dişlerinin keyfini
içeren geniş bir ürün yelpazesi ve
yaşam boyu sürebilmeleri motivas-
yüksek teknolojik sistemler sunmak-
yonuyla, tüm dental sağlık hizmetleri
tadır.
çalışanlarına minimal invaziv ve biyo-katkısal çözümler sunmak, tedaviye yönelik yeni pencereler açarak
ilham vermeyi amaçlıyoruz.
Firma günümüzde, yüksek
kaliteli ve yenilikçi geniş
bir ürün yelpazesi sunma-
Kuraray Noritake Dental’de hastala-
ya devam etmektedir. Ürün
rın gülümsemesi en büyük ödüldür.
ailesi, sentetik plastikten
Kuraray’ın
Tarihçesi
1926 yılında Kurashiki Japonya’da
kurulan Kuraray, aslen viskozdan
endüstriyel sentetik fiber üretimi
ince kimyasallara, dokumasız elde edilen tekstil
ürünlerinden sentetik deri-
tal Supply’ın güçlerini birleştirmesiyle kurulmuştur.
Dental bonding ajanlar ve dental seramik üretiminde lider firmalar olan
dental tedavi prognozu sağlayan çok
ve dental materyaller de
tedir.
çalışmaları ile polimer kimyası, kim-
da Kuraray Medical ve Noritake Den-
aynı zamanda lazer diskler
time
titiz araştırmalar ve ürün geliştirme
Kuraray Noritake Dental, 2012 yılın-
Kuraray ve Noritake, daha güvenilir
üretmekte ve geliştirmek-
Gerçekleştirdiği
Başkanımızın Mesajı
ye kadar değişen Kuraray,
gerçekleştiren bir firma olarak ürebaşlamıştır.
enerjisi ve elektronik sistemleri de
sayıda yenilikçi ürünün geliştirilmesi, üretimi ve satışında haklı bir saygınlık kazanmışlardır.
Hedefimiz, bu iki öncü
firmanın deneyim ve
teknolojilerini
47
teliği, TEETHMATE
1904 yılında batı stili yemek takımları üretmek amacıyla
sayfa
motifler geçmişin geleneksel sanat faaliyetlerinden izler taşır. Geleneksel ve çağdaş popüler kültür örnekleri,
modern Japon halkına hem eğlence vaat etmekte hem de
bireylerin endüstriyel yaşamın getirdiği sıkıntılardan uzaklaşmalarını sağlamaktadır. 1986’da hükümet tarafından
gerçekleştirilen bir anket çalışmasında, bireylerin yüzde
80’i günde bir buçuk veya iki saatini televizyon izleyerek, radyo dinleyerek veya Japon gazete ve
dergilerini okuyarak geçirdiklerini belirtmişlerdir. Katılımcıların yüzde 16’sı bireysel hobi
ve eğlence aktivitelerine günde iki veya bir
saat-on beş dakika ayırdıklarını ifade etmiştir. Diğer serbest zaman aktiviteleri arasında
spor, sosyal ortamlarda vakit geçirmek ve bireybir araya getirerek, araştırma-geliştirme faali-
sel çalışmalar yer almaktadır. Anket sonuçları, gençler ve
yetlerimizi arttırmak ve kendi alanında öncül ürün ve
emekli bireylerin serbest zaman aktivitelerine en çok vakit
sistemler üretmektir.
ayıran kesim olduklarını ortaya koymuştur.
Dünya genelinde ortalama insan ömrünün uzaması, hasta-
Japonya’da 1980’li yılların sonlarına kadar, serbest zaman
lık yapılarının değişmesi ve hastaların beklentilerinin yük-
aktivitelerinin büyük bir kısmını park gezisi veya alışveriş
selmesi, dişhekimliği hizmetlerinde de önemli değişiklikler
gibi tüm ailenin birlikte gerçekleştirdiği faaliyetler oluş-
meydana getirmiştir. Bu nedenle dental tedaviler, yaşlanan
turmaktaydı. Japon halkının çok çalıştığı ve eğlenceye za-
toplumlarda giderek daha fazla sosyal önem kazanmaya
başlamıştır.
Tüm yönetim kadromuz ve çalışanlarımız olarak bizler, çağımızın gerekliliklerini ve hastalarımızın ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla, gurur ve farkındalık ile kendimizi yenilemeye ve geliştirmeye devam edecek ve müşterilerimize
mümkün olan en iyi şekilde hizmet etmeyi sürdüreceğiz.
Ürünlerimiz 90’dan fazla ülkeye ihraç edilmektedir. Tüm
dişhekimlerine hızlı ve etkin destek sunabilmek, aktif pazarlama ve satış hizmetleri sağlayabilmek amacıyla birçok
ülkede distribütörlüklerimiz bulunmaktadır.
Farklı Popüler Eğlence Unsurları İle
Japon
Modern Kültürü
Japon popüler kültürü, günümüz bakış açısını
ve çağımızın eğilimlerini yansıtmanın yanı sıra,
bugün ve dün arasında köprü vazifesi gören
öğeler de içermektedir. Japon görsel sanatları,
mutfağı, televizyon programları, animasyonları,
çizgi romanları (manga) ve müziği
48
kültürümüzün sanatsal ve edebi
sayfa
geleneklerinden köken almıştır.
Sunumlarda kullanılan tema ve
man ayırmadığı yönünde bir algı mevcut olmasına rağmen,
Kawaii’nin halkla ilişkiler sektöründe kullanımı da yaygınlaş-
gerçekte Japonlar her fırsatı bireysel bir eğlenceye dönüş-
maktadır ve gelecekte de optimist bir imaj ortaya koymak
türmeye çalışırlar. 2014 yılı itibariyle mobil telefonlar uy-
isteyen firmalar tarafından tercih edileceği düşünülmekte-
gulamaları çok yaygınlaşmış olmasına rağmen, trende çizgi
dir.
roman okuyan veya kulaklığıyla müzik dinleyenlerin sayısı
da oldukça fazladır.
‘Kawaii’ özellikleri taşıyan diğer maskot karakterlerine genel anlamda ‘yurukiyara’ denilmektedir (yerel bölge mas-
Japonya’da çok geniş bir yelpazede farklı popüler eğlence
kotları da yurukiyara tür maskotlara dahildir). Japonya’da
unsurları mevcuttur. Özellikle müzik, film ve çizgi roman
her yıl gerçekleştirilen maskot yarışmasını bu sene Ehime
sektörleri bireylere olağanüstü çeşitlilikte alternatifler
bölgesinin yerel maskotu olan Bari-san kazanmıştır. Ancak
sunmaktadırlar. Oyun merkezleri, bowling salonları ve ka-
bir önceki senenin birincisi Kumamoto bölgesinin maskotu
raoke partileri genelde gençler tarafından tercih edilirken,
Kumamon (Mon-Ayı) halk arasında halen daha popülerdir.
yetişkinler shogi veya go oynayabilecekleri mekânlarda va-
Geçtiğimiz sene, tüm ülkede 2.5 milyar yen üzerinde Kuma-
kit geçirmektedirler.
mon ürünü satışı gerçekleşmiştir. Halk tarafından çok sevi-
Kawaii, Japoncada “sevimli” ve “güzel” anlamına gelmektedir. Özellikle popüler kültürde daha belirgin olmak üzere,
Japon toplumunda sevimlilik çok önem verilen bir estetik
değerdir ve diğer kültürlerle benzer olarak Japonlar da, sevimli insanları çocuksu yetişkinlere tercih ederler. Kawaii,
Ka-wa-ee olarak telaffuz edilmektedir. (korkutucu anlamına gelen Ko-wai ile karıştırılmamalı). Kawaii yetişkin bireyler veya hayvanlar için de kullanılabilir. Güzel ve hoş bayanlar kawaii, yakışıklı ve hoş erkekler ise kakkoii (Kak-ko-ee)
olarak tanımlanırlar. Karakter özellikleri beğenilen erkekleri
tarif etmek için de kawaii kullanılmaktadır.
Maskot
Kawaii, Japon piyasalarında hızla yayılan bir akım haline
gelmiştir ve hem okullarda hem de büyük projelerde artan
bir sıklıkla kullanılmaktadır. Bu sevimli ve çocuksu figürlerin
farklı sektörlerde kullanımı, birçok bireyin empati ve yakınlık hissi geliştirmesine de yardımcı olmaktadır. Tokyo Şehri
Polis Departmanının maskotu olan turuncu renkli, küçük bir
masal cinine benzeyen, tavşankulakları ve anteniyle dinleme işlevini gerçekleştiren Pipo-kun, bu duruma örnek olarak verilebilir.
zada bulabilmek mümkündür.
Anime
Anime, hikâyenin animasyon sanatı kullanılarak anlatıldığı
bir film türüdür. Batılı çizgi filmlerin aksine, animede karakterler daha detaylı bir tasarıma sahiptir. Amaç, izleyici
ve ekrandaki karakter arasında daha yakın bir ilişki kurulmasını sağlamaktır. Animeler genellikle, kökeni 12. yüzyıla
dayanan eski çizgi roman türlerinden mangalara dayanarak
hazırlanmaktadırlar.
Animasyon filmlerin Japon popüler kültüründeki yeri 1920’li
yıllardan bu yana gittikçe artmıştır. Walt Disney ve yarattığı
karakterlerden etkilenen Osamu Tezuka (1925-1989, Çizgi
Roman Tanrısı anlamına gelen ‘’manga no kamisama’’ olarak
da tanınır), Japon çizgi roman geleneğinde önemli değişikliklere yol açan 40 yıllık bir animasyon/anime evrim sürecinin öncülüğünü yapmıştır. Tezuka’nın ilk anime karakteri
olan ve kendinden önceki hiçbir karaktere benzemeyen robot çocuk Astroboy, inatçı saçları, yumruk büyüklüğündeki
gözleri ve ayağındaki füzelerle Japon halkının büyük sevgi
ve beğenisini kazanmıştır.
Çağlar boyunca çok farklı türde anime örnekleri yaratılmıştır. Fantastik türlerden bilim kurguya kadar değişen anime
örneklerinin her biri kendi içinde ayrı bir anlam taşır ve
Japon toplumunun farklı özelliklerini yansıtır. Hayao Miyazaki (1941- ) tarafından yönetilen animasyon filmlerinden
Totoro (1988) ve Howl’un Yürüyen Şatosu (2004), içerdikleri savaş karşıtı temalarla Japon toplumunu derinden
etkilemiştir. Toplum içerisinde ortak duygu ve fikir birliği,
oluşturmadaki etkisi nedeniyle, animasyon film sektörünün gelişmesi Japon kültüründe oldukça önemli bir etkiye
sahiptir.[10]
Japon kültürünün önemli bir öğesi olan anime karakterlerine ait ürünler günümüzde oyuncak ve tekstil ürünü olarak da satılmakta, video oyunlarına dönüştürülerek daha geniş kitlelere
ulaştırılmaktadır.
49
Kawaii
len bu maskota ait ürünleri Japonya’da herhangi bir mağa-
sayfa
GÜNCEL
Şifalandırabilmek
nasıl büyük bir
armağandı...
Artık yeni bir erkek arkadaşım var: Ömer.
Yaşını, işini bilmiyorum, çünkü sormadım.
Tahmin etmeye çalışıyorum şu anda, ama onu
da yapamıyorum çünkü yaşını göstermiyor
hiç. Geçen gün anne ve babasıyla ziyaretime
geldi. Beni görünce gülümsedi.
Önce koltuğa oturmak istemedi, hatta bir ara arkasına dö-
Yapılması gereken bir-iki küçük girişimi anlatmaya başla-
nüp gitmeye kalkıştı fakat benden önce annesi seslendi
dığımda, o zamana dek var olan tavrı değişti ve bağırmaya
Ömer’e ve o da kalmaya karar verdi. Gözleri çok güzeldi; yü-
başladı. Bir yandan da yumruk haline getirdiği sol eliyle sol
zünün yanlarına doğru çekikleşen çok güzel gözleri vardı.
yanağına hızlıca vuruyordu.
Sarışın değildi, kumrala yakındı teninin rengi, sanırım. Çok
da dikkatli bakmadım doğrusunu isterseniz, çünkü onunla
Elini tuttum, “tamam canım, istemiyorsan yapmayız; sen ne
konuşmanın keyfine dalmıştım.
istiyorsan, nasıl istiyorsan öyle olsun” dedim. Kendine zarar
verme olasılığı beni hem korkutmuş, hem de içimi acıtmıştı.
İstediğinin yapılacağını anladığında sevinçle gülümseye-
hatta sözlerini birkaç kere annesine ve babasına doğrulattı.
rek çığlık attı ve bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. Annesi
Onayımı istediğini anladığımdan, ona dönüp teşekkür ettim
ve babası bizi gülümseyerek izlerken, birbirimizi sıkıca ku-
ve kendisine yakından bakabilmek için izin istedim. Güzel
cakladık. Ayrıldık, ama o bana yeniden sarıldı ve bu sefer
gözlerini kısarak başını salladı ve gülümseyerek ağzını açtı.
yanaklarımdan öptü. Gülmeye başladım, o da gülüyordu.
Yaklaşıp yanaklarını okşadım, ağzının içine
Tekrar ayrıldık. Durup bana baktı ve yeniden sarıldı. Oyun
baktım. Her şey tam da olmasını beklediğim
gibi sarılıp duruyordu bana, her seferinde sıkıca kavrıyor ve
gibiydi, onun hayat şekline, koşullarına uy-
yanaklarımı defalarca öpüyordu. Bu ritüeli annesinin müda-
gun bir durumdaydı yani.
halesiyle kesmek zorunda kaldık, istemeden.
50
Dişlerini ne kadar dikkatlice fırçaladığını uzun uzun anlattı,
sayfa
Prof. Dr.
Pelin GÜNERİ
Beni unutmasını istemiyordum, çünkü ben onu hiç
unutmayacaktım. Hatırlaması için giderken ona kalemimi verdim, gözlerini kocaman açarak kalemi elimden
Kasım 1963 yılında dünyaya ge-
adeta kaptı ve sevinçle güldü. Birbirimize el sallayarak
ayrıldık.
len Pelin Güneri, Bornova Ana-
İşte o an, bu işi yaptığım için şükran duydum... Sebep
Diş
dolu Lisesi ve Ege Üniversitesi
olan, bana yol gösteren herkese içimden teşekkür ettim usulca. Birisine şefkat verebilmek, dokunabilmek ya
mik yaşamını aynı üniversitenin
armağandı.. Çünkü bu, onu ya da bir başkasını değil ken-
Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi
dimi şifalandırmaktı esasında; işte tam o anda bunların
Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi
hepsi geçti aklımdan, neden bu işi sevdiğimi o saniye
olarak sürdürmektedir.
anladım...
romlu... Adı, Ömer... Yaşını, bilmiyorum, umurumda bile
değil.
Fakültesi’nden
1986 yılında başlayan akade-
da en doğrucası, onu şifalandırabilmek nasıl büyük bir
Kısacası, artık yeni bir erkek arkadaşım var, Down Send-
Hekimliği
mezun olmuştur.
Doğayı ve hayvanları insanlardan, bebekleri ve yaşlıları erişkinlerden daha çok seven Pelin Güneri, İzmir’de kızı ve iki kedisiyle birlikte hayatı paylaşmaktadır.
51
05 Ağustos 2012 - İzmir
sayfa
A J A N DA
A
J
A
N
D
A
21.TDB Uluslararası
Diş Hekimliği Kongresi
47. CED/IADR Kongresi
28-30 Mayıs 2015 / İstanbul
www.ced-iadr2015.com
www.tdbkongreleri.org
9. AÇBİD Uluslararası Kongresi
27-31 Mayıs 2015 / Antalya
www.acbid2015.org
1. Diş Teknisyenleri Kongresi
04-06 Eylül 2015 / İstanbul
www.disteknisyenlerikongresi.com
103. FDI Dünya Diş Hekimliği Kongresi
22-25 Eylül 2015 /Bangkok - Tayland
www.fdi2015bangkok.org
19.Uluslararası Estetik
Diş Hekimliği Kongresi
2-4 Ekim 2015 / İstanbul
www.edad2015.org
15-17 Ekim 2015 / Antalya
9. IFED World Congress of The
International Federation
Esthetic Dentistry
5-7 November 2015 / Cape Town
www.ifed-2015.com
22.Uluslararası Türk Prostodonti ve
İmplantoloji Derneği Bilimsel Kongresi
12-15 Kasım 2015 / Antalya
www.protetik2015.org
İZDO 22. Uluslararası Bilimsel
Kongre ve Sergisi
27-29 Kasım 2015 / İzmir
www.izdokongreleri.com
7. International Adhesive
Dentistry Congress
52
19-20 May 2017 - İstanbul / Turkey
sayfa
GELECEK İÇİN
DOĞRU SEÇİM
CLEARFIL™ SE BOND 2

Benzer belgeler

Farklı adeziv sistemler uygulanarak yerleştirilen fissür örtücülerin 6

Farklı adeziv sistemler uygulanarak yerleştirilen fissür örtücülerin 6 için oluşturulan bu program, istekler doğrultusunda geliştirilmektedir. Hasta veri programı ile ilk muayeneyi yapan hekim hastanın hangi anabilim dallarında tedavi olacağını online ortama aktarıyor...

Detaylı