1. Ünite - Bir-Yay Yayın Evi Ders Kitabı, İlköğretim Kaynak Kitapları

Transkript

1. Ünite - Bir-Yay Yayın Evi Ders Kitabı, İlköğretim Kaynak Kitapları
9
TARİH
Ortaöğretim
Ders Kitabı
Ortaöğretim TARİH 9 Ders Kitabı
ORTAÖĞRETİM
TARİH
9
DERS KİTABI
Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 09.12.2013 tarih ve
228 sayılı kurul kararı ile 2014-2015 öğretim yılından itibaren 5 (beş) yıl süreyle ders
kitabı olarak kabul edilmiştir.
Behçet ÖNDER
Kitapçılık Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Atatürk Bulvarı Gama İş Merkezi Nu.: 97/33
Kızılay/ANKARA
tel.: (0312) 419 60 15
EDİTÖR
Yusuf GÜZEL
DİL UZMANI
Şükran AKINCI
GÖRSEL TASARIMCI
Adile ÖZLÜ
REHBERLİK VE GELİŞİM UZMANI
Vedat ŞAHİN
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME UZMANI
Gürhan KÖMÜRCÜ
PROGRAM GELİŞTİRME UZMANI
Süleyman AYHAN
2
İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın;
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet;
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Mehmet Âkif ERSOY
3
GENÇ­LİĞE Hİ­TA­BE­
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet
muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli
hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve
hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine
düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini
düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş
bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt
edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her
köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak
üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet
içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî
emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş
olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk
istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil
kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal ATATÜRK
4
Mustafa Kemal ATATÜRK
5
ORGANİZASYON ŞEMASI
Ünitenin
Ünitenin adı
numarası
Öğrenilmesi
gereken kavramların verildiği
bölüm
1. Ünite
1. ÜNİTE: TARİH BİLİMİ
Ön bilgilerinizden yararlanarak
araştırmalar yapmanız, yorumlarda bulunmanız, görüş ve
düşüncelerinizi açıklamanız için
düzenlenmiş sorular.
Konu
başlığı
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
A. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
l Arşiv
l Belge (Kaynak)
l Nesnellik
l Olay
KONULAR
A.
B.
C.
Ç.
D.
E.
F.
G.
Ğ.
TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM
TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI
TARİHÎ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
TARİHÎ OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ
AÇILARI
YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHÎ BİLGİLERİN
DEĞİŞEBİLİR ÖZELLİĞİ
TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI
TARİH BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
TARİHÇİ OLMANIN GEREKTİRDİĞİ ŞARTLAR
l Olgu
l Tarih
l Tarihçi
l Veri
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarihte meydana gelen olayları öğrenmek istememizin nedenleri
neler olabilir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Cicero (Çiçero) ve Geothe (Göte)’den alıntıların bulunduğu aşağıdaki metni okuyarak soruları
cevaplayınız.
Cicero’ya göre tarih “Yüzyılların tanığı, gerçeğin ışığı, yaşamın efendisi ve geçmişin habercisidir.”(1)
Goethe “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır.” diyordu. Biz
gerçekten biliyor muyuz tarihimizi? Gelecek için planlar yapıyoruz. İlerlemek, kendimizi geliştirmek, ailemize ve çocuklarımıza iyi bir gelecek vermek için, toplumumuz için, ülkemiz için çalışıyoruz. Ama geleceğe
yön verebilmek için geçmişi bilmek gerekmez mi? Ağacın köküne su dökmeden meyve almak mümkün
değilse, tarihi bilmeden geleceğe adım atmak da mümkün değildir.” (2)
1. Cicero tarih için “yüzyılların tanığı...” demektedir. Bu sözden ne anladığınızı açıklayınız.
2. Goethe “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır.” sözüyle
ne anlatmak istiyor? Açıklayınız.
1. TARİH VE İNSAN
Tarih, insan topluluklarının geçmişteki faaliyetlerini (dinî, siyasi, ticari, sosyal vb.), birbirleriyle olan ilişkilerini sebep-sonuç ilişkisi içinde, yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyal
bir bilim olan tarihi meydana getiren en önemli öge insandır. Çünkü insan birçok olayın ve gelişmenin yaşanmasında etkilidir. Bu nedenledir ki tarihi yapan insandır. Tarih genellikle insanın zihninde geçmişe ait bir
kavram olarak yer alır. Bu da insanın zaman kavramı ve bilincinin farkında olduğunun bir göstergesidir.
Bulunduğumuz an, hem geçmişi hem de geleceği kapsayan bir zaman keşifidir.
İslam tarihçisi ve sosyoloğu İbni Haldun’un “Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok
benzer.”(3) sözü, geçmiş ve gelecek arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Günümüzdeki olayları anlayıp değerlendirebilmemiz için geçmişteki olayları iyi irdelememiz gerekir. “Tarih
Tenkidinin Unsurları” adlı eseri ile tanınan Leon Halkin (Leon Halkın) “Geçmişi biz ancak başkasının aracılığı
sayesinde tanımaktayız.”(4) demiştir. Tarih bu yönüyle geçmiş ve gelecek arasında bir köprü görevi üstlenir.
Hepimiz, yaşadığımız toplumun bugüne nasıl geldiğini doğal olarak merak ederiz. “Nereden gelip nereye gidiyoruz?” sorusunu birçok kez kendimize sorarak cevap bulmaya çalışmışızdır. Tarih bilimi bize bu soruların
cevabını vermektedir.
“Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.” sözünden hareketle tarihin insan yaşamındaki yeri ve önemi hakkında neler söylenebilir?
_______________________
(1) Komisyon, Tarih Yazımında Yeni Yaklaşımlar, s. 75.
(2) İlber Ortaylı, Tarihin İzinde, s. 105.
(3) Necmettin Şahinler, Tarihe Adanmış Sözler, s. 37.
(4) Leon Halkin, Tarih Tenkidinin Unsurları, s. 24.
11
Ünitede yer alan
konu başlıkları
Üniteyi destekleyen
görsel
6
Sayfada numaralandırılarak verilen alıntıların kaynağını gösteren
dipnotlar
12
İşleniş sürecini
yorumlamanız,
neden sonuç
ilişkisi kurmanız
ve çıkarımlarda
bulunmanız için
hazırlanmış
soru
Konuya ilginizi çekmeye, merak
uyandırmaya ve ön bilgilerinizi
harekete geçirmeye yönelik olarak
konu başında verilmiş
motivasyon bölümü.
ORGANİZASYON ŞEMASI
İşlenişin pekiştirilmesi
ve konunun daha iyi
anlaşılması için hazırlanmış etkinlik
Konuların anlatıldığı işleniş metni
İşleniş sürecini desteklemek amacıyla verilen;
altında ünite numarası,
ünitedeki sırası, türü ve
açıklaması olan görsel
Farklı türde
hazırlanmış
değerlendirme
sorularına ait
yönergeler
Ünite sonu
ölçme ve
değerlendirme sayfası
1. Ünite
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Ünlü tarihçi Herodotos, “Mısır, Nil Nehri’nin bir armağanıdır.” demiştir. Mısır, yandaki fotoğrafta görülen Nil Nehri’nin
akış yönüne göre Aşağı (Kuzey) ve Yukarı (Güney) Mısır olmak
üzere ikiye ayrılmıştır. Mısır Krallığı nom adı verilen kent devletlerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere üstteki tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından
uygun olanı yazarak cümleleri tamamlayınız.
Herodotos’un, “Mısır, Nil Nehri’nin bir armağınıdır.”
sözünden neler anladığınızı söyleyiniz.
filoloji
Firavun adı verilen Mısır Kralları “tanrının oğlu” olarak
nitelendirilmekteydi ve yetkileri sınırsızdı. Söyledikleri her söz
tanrı buyruğu sayılır, yasa olarak kabul edilirdi. Krallık babadan
2.6. Fotoğraf: Nil Nehri’nden bir görünüm
oğula geçerdi.
İlk Çağda Mısır’da bürokrasi oldukça gelişmişti. Firavunlara devlet yönetiminde yardımcı olan vezirler,
kâtipler ve memurlar vardı. Memurlar asillerden seçilirdi. Mısır’da halk rahipler, askerler, katipler, tüccarlar,
zanaatkârlar, çiftçiler, köleler olmak üzere sınıflara ayrılırdı. Bunların içinde firavunlar en üst sınıfı oluştururdu. Köleler ise en alt sınıfta yer alırdı. Hiçbir hakka ve hukuka sahip değillerdi.
Mısır ekonomisinin temelini tarım oluşturmuştur. Tarımı geliştirmek amacıyla bataklıklar kurutulmuş,
sulama kanalları açılmıştır. Ülkede hayvancılık, dokumacılık, maden ve seramik sanatı da büyük bir gelişme
göstermiştir. Çok tanrılı bir dine inanan Mısırlıların en önemli tanrısı Amon-Ra’dır. Amon-Ra’nın önemi şöyle
anlatılmıştır: “Göklerin ufuğunda tan ağartan ne kadar güzel ey canlı Ra, ey hayatın kılavuzu. Dünyayı gönlüne göre yarattın. Herkesi yerli yerine koydun. İhtiyacı olan şeyleri verdin herkese. Sen benim yüreğimdesin.
Gözlerin, güzelliğin üzerinde olduğu sürece insanlar senin sağladığın güçle yaşarlar. Ey Sen! Her zaman canlı
ve mükemmel olan sen!”(1) Mısırlılar hayatın ölümden sonra devam edeceğine inandıklarından cesedin çürümemesi için birtakım yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemlerden en etkilisi ölülerin mumyalanmasıdır.
Aşağıda verilen “Mumyalama Nasıl Başlamıştır?” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: MUMYALAMA NASIL BAŞLAMIŞTIR?
Ölüm denilince ruhla bedenin birbirlerinden ayrılması akla gelir. Ama Mısırlılar gömme sırasında rahiplerin ruhu çağırdıklarına ve ruhun yeniden bedenle birleştiğine inanırlardı. Böyle bir birleşme olduğuna
göre ölünün korunması ve saklanması gerekliydi. Çeşitli ilaçlar ve metotlar kullanan Mısırlılar ölülerini
korumaya başladılar. Mısırlılar, ölülerini eve benzeyen mezarlara gömerlerdi. Ölünün sonsuza kadar yaşaması için gerekli yiyecek ve içecekleri de bu eve koyarlardı.
Ivar Lıssner (Ivar Lisner), Uygarlığın Doğuşu, s. 58.
(Özetlenmiştir.)
1. Yukarıda mumyalama ile ilgili bilgiler okudunuz. Bu bilgilere bakarak Mısır’da ahiret inancına ait neler söyleyebilirsiniz?
2. Mumyalama anlayışı Mısır’da hangi bilimin ilerlemesine etki etmiştir?
Mısırlılar, hiyeroglif adı verilen kendilerine özgü bir yazı oluşturmuşlardır. Bu yazı, anlatılmak istenen
nesnenin resmini çizmekle başlamıştır. Bilim ve sanatta ileri olan Mısır’da astronomi, matematik, tıp ve eczacılık oldukça gelişmiştir. Matematikte ondalık sayıyı bularak ilk kez dört işlemi yapmışlardır. Pi sayısını bugünkü değerine yakın olarak hesaplamalarıdır. Nil’in akış yönüne göre bir yılı dörder aylık üç bölüme (taşmaekme-biçme) ayırmışlar ve bir yılı 365 gün ve bir ayı da 30 gün olarak hesaplamışlardır. Böylece güneş yılına
dayalı takvimi icat etmişlerdir.
MÖ 800
Ganj Vadisi’nde şehir kültürü
yükseldi. Yunanistanlılar Fenike
Alfabesini kullanmaya başladı.
MÖ 700
Orta Asya’da Tagar Kültür Dönemi
başladı. İskitler Orta Asya’dan gelip Doğu
Avrupa’ya yerleşti.
MÖ 650-600
Yunan şehirlerinde “Tiran”lar ortaya
çıktı. Anadolu’da Lidyalılar tarafından
ilk madenî para basıldı.
dönemin koşulları
Mısırlılar
epigrafya
hikâyeci tarih
Asurlular
yazılı kaynaklar
sözlü kaynaklar
Babil
Paleografya
öğretici (faydacı) tarih
Sümerler
1. Tarihî eserleri dil açısından inceleyip yorumlayarak tarihe yardımcı olan bilim dalına .........................
denir.
2. Ay yılına dayalı ilk takvimi ........................................., güneş yılına dayalı ilk takvimi ise ................................
bulmuştur.
3. Tarihsel olaylar değerlendirilirken olayların yaşandığı ................................................... dikkate alınmalıdır.
4. Fermanlar, antlaşma metinleri, kil tabletler, gazete ve dergiler ....................................... içerisinde yer alır.
5. Herodotos ....................................... yazıcılığının kurucusu olarak kabul edilmektedir.
6. Zor durumlarda toplumun kendine güvenini artırma amacıyla yazılan tarih çeşidine ..............................
denir.
B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız.
(....) Bir tarihçi, olayları değerlendirirken nesnel (objektif ) olmak zorunda değildir.
(....) Tarihî olayların birden fazla nedeni ve sonucu vardır.
(....) Tarihî bir olay kendinden sonraki olayın nedeni, kendinden önceki olayın sonucu olabilir.
(....) Tarih araştırmalarında kullanılacak belgelerin güvenilir olup olmadığını ortaya çıkarmak için iç ve dış
tenkit yöntemleri kullanılır.
(....) Tarihçiler bir olay ve olgu hakkında kanıtlara ve verilere dayanarak farklı yorumlar yapabilir.
(....) Bir tarihî olayı doğrudan yaşayan, gören veya bu olayların meydana geldiği dönemde yaşamış yazarların verdikleri bilgilere ikinci elden kaynak denir.
C. Aşağıdaki bilim dallarının numaralarını ait olduğu bilgilerin yanındaki parantezin içine yazarak
bilimlerle bilgileri eşleştiriniz.
1. Antropoloji
( ) Eski paraların incelenmesi
2. Nümizmatik
( ) Olayların tarih sırasına konması
3. Kronoloji
( ) Kitabelerin okunması
4. Epigrafi
( ) Eski ırkların incelenmesi
5. Arkeoloji
( ) Toprak ve su altında kalan eserlerin ortaya çıkarılması
( ) Eski dillerin incelenmesi
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1.
A)
C)
E)
Aşağıdakilerden hangisi tarihî olayların araştırılmasında başvurulan yollardan biri olamaz?
Kronoloji ve coğraf yadan yararlanmak
B) Kaynak taraması yapmak
Buluntuları incelemek
D) Deney yapmak
Olaylar arasında ilişki kurmak
_______________________
(1) Ivar Lisnner, Uygarlık Tarihi, s. 51. Özetlenmiştir.
62
49
Tarihsel süreç içerisinde meydana gelen olayları incelerken
aynı zamanda dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşen olayları
gösteren eş zamanlı tarih şeridi
Sayfa numarası
SEMBOLLER VE ANLAMLARI
Konu ile ilgili
yapacağınız hazırlıkları
gösteren sembol
Araştırma
yapacağınız konuyu
gösteren sembol
Tartışma
yapacağınız konuyu
gösteren sembol
7
İÇİNDEKİLER
ORGANİZASYON ŞEMASI ............................................................................................................. 6
1. ÜNİTE : TARİH BİLİMİ .....................................................................................................11
A. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ .............................................................................................................................................. 12
1. Tarih ve insan ................................................................................................................................................................... 12
2. TARİHİN KONUSU ................................................................................................................................................................ 13
3. TARİHSEL OLAY, OLGU VE TARİHÇİ İLİŞKİSİ .......................................................................................................... 13
4. Tarihte Neden-Sonuç, Yer-Zaman İlişkisi ..................................................................................................... 14
5. Tarih Biliminin Yöntemİ ............................................................................................................................................ 15
6. Tarihin Tasnifi (Sınıflandırılması) ................................................................................................................... 18
B. TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM .............................................................................................................................................. 20
1. Takvimin Ortaya Çıkışı ve Tanımı ........................................................................................................................ 20
2. TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER ....................................................................................................................... 22
C. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI ............................................................................................................... 24
1. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇLARI .................................................................................................................................. 24
2. Atatürk ve Tarih ............................................................................................................................................................. 26
Ç. TARİHÎ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ ................................................................................................................... 28
D. TARİHÎ OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ AÇILARI .............................................................................................. 30
E. YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHÎ BİLGİLERİN DEĞİŞEBİLİR ÖZELLİĞİ ........................................................... 32
F. TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI ...................................................................................................... 34
1. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TARİH YAZICILIĞI ............................................................................................................ 34
2. TÜRKLERDE TARİH YAZICILIĞI ....................................................................................................................................... 36
G. TARİH BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ .......................................................................................................... 39
Ğ. TARİHÇİ OLMANIN GEREKTİRDİĞİ ŞARTLAR ............................................................................................................. 47
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ................................................................................................................................................ 49
2. ÜNİTE : UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLIKLAR............................................... 51
A. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR VE TARİH ÇAĞLARI ..................................................................................................... 52
1. YÜRYÜZÜNDE YAŞAMIN BAŞLAMASI ......................................................................................................................... 52
2. Tarih Öncesi Çağlar ..................................................................................................................................................... 52
3. Tarih Çağları .................................................................................................................................................................... 55
B. İLK ÇAĞ UYGARLIKLARININ OLUŞUMU VE YAYILIŞI ............................................................................................... 56
ORTAK MİRASA DOĞRU .................................................................................................................................................... 56
C. MEZOPOTAMYA, MISIR, İRAN, HİNT, ÇİN VE DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI ......................................... 58
1.Mezopotamya Uygarlığı ........................................................................................................................................... 58
2.Mısır Uygarlığı ................................................................................................................................................................. 61
3. İran Uygarlığı .................................................................................................................................................................. 63
4.Hint Uygarlığı .................................................................................................................................................................. 64
5. Çin Uygarlığı ..................................................................................................................................................................... 64
6.Doğu Akdeniz Uygarlığı ........................................................................................................................................... 65
7. Orta Asya KÜLTÜR BÖLGELERİ ................................................................................................................................... 66
Ç. ANADOLU UYGARLIKLARI VE BU UYGARLIKLARIN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE İLİŞKİLERİ
(HATTİLER, HİTİTLER, İYONLAR, URARTULAR, FRİGLER, LİDYALILAR) ............................................................... 67
1.Hattiler (MÖ 2500-1700) .................................................................................................................................................. 67
2.Hititler (MÖ 1700-700) ..................................................................................................................................................... 68
3. İyonyalılar (MÖ 1200-700) ............................................................................................................................................ 70
4. Urartular (MÖ 900-600) ................................................................................................................................................. 71
5. FrigLER (MÖ 800-676) .......................................................................................................................................................... 71
6. Lidyalılar (MÖ 687-546) .................................................................................................................................................. 72
D. EGE VE ESKİ YUNAN UYGARLIĞI ........................................................................................................................................ 73
1. GİRİT UYGARLIĞI (MÖ 3500-1200) .................................................................................................................................. 73
2.MİKEN (AKA) UYGARLIĞI (MÖ 2000-1200) .................................................................................................................. 74
3.ESKİ YUNAN UYGARLIĞI (MÖ 1200-337) ...................................................................................................................... 74
4. İSKENDER İMPARATORLUĞU (MÖ 336-323) ............................................................................................................... 75
E. ROMA UYGARLIĞI ...................................................................................................................................................................... 76
BİZANS (DOĞU ROMA) İMPARATORLUĞU (MÖ 395-1453) ......................................................................................... 78
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ................................................................................................................................................ 79
PROJE GÖREVİ ............................................................................................................................................................................. 81
8
3. ÜNİTE : İLK TÜRK DEVLETLERİ ..................................................................................... 82
A.
B.
C.
Ç.
D.
E.
F.
G. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ ................................................................................................................................... 83
ORTA ASYA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE TÜRK GÖÇLERİ ............................................................................... 85
1. Türklerin İlk Ana Yurdu ........................................................................................................................................... 85
2. Orta Asya Türk Göçlerinin Sebepleri ve Sonuçları ............................................................................. 86
İLK TÜRK DEVLETLERİ ............................................................................................................................................................. 87
Asya Hun (BÜYÜK HUN) Devleti (MÖ 220-MS 216) .................................................................................................... 87
Kavimler Göçü ....................................................................................................................................................................... 96
Avrupa Hun Devleti ........................................................................................................................................................... 98
Attila dönemi .......................................................................................................................................................................... 99
Kök Türkler (I ve II. Kök Türk Devleti) .............................................................................................................. 101
1.I. Kök Türk Devleti (552-659) ..................................................................................................................................... 101
2.II. Kök Türk Devleti (682-744) ................................................................................................................................... 104
Uygur Devletİ ....................................................................................................................................................................... 107
1. TÜRK-ÇİN İLİŞKİLERİ VE MANİ DİNİ ............................................................................................................................. 107
2. KANSU UYGUR DEVLETİ (SARI UYGURLAR) (847-1226) ...................................................................................... 109
3. DOĞU TÜRKİSTAN UYGUR DEVLETİ (TURFAN UYGURLARI) (856-1209) .................................................... 110
PERFORMANS GÖREVİ .......................................................................................................................................................... 110
ORTA ASYA VE AVRUPA’DA KURULAN DİĞER TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI ................................... 111
1. Avarlar ................................................................................................................................................................................. 111
2. Bulgarlar .......................................................................................................................................................................... 112
3. Macarlar ............................................................................................................................................................................ 113
4. Peçenekler ......................................................................................................................................................................... 113
5. Kumanlar (Kıpçaklar) .............................................................................................................................................. 113
6. Oğuzlar (Uzlar) ............................................................................................................................................................ 113
7. Türgİşler ............................................................................................................................................................................ 114
8. Hazarlar ............................................................................................................................................................................. 114
9. Sibirler (Sabirler, Sabarlar) ................................................................................................................................. 114
10.Kimekler ............................................................................................................................................................................... 115
11.Karluklar .......................................................................................................................................................................... 115
12.KIRGIZLAR ............................................................................................................................................................................. 115
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................................................. 116
4. ÜNİTE : İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI (13. YÜZYILA KADAR) ................................... 118
A.
B.
C.
Ç.
D.
E.
İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN VE ARAP YARIMADASI'NIN GENEL DURUMU............ 119
1. İslamiyetin Doğuşu Sırasında Dünyanın Genel Durumu .............................................................. 119
2. İslamiyetTEN ÖNCE ARAP YARIMADASI'NIN DurumU ............................................................................... 121
İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI ............................................................................................................................... 124
1.Hz. Muhammed'in Peygamberlikten Önceki Hayatı ........................................................................... 124
2.Hz. Muhammed'in Peygamberliğİ ...................................................................................................................... 125
3.Müslümanlara Baskı Başlıyor .......................................................................................................................... 125
4.Hicret ve Medine İslam Devleti ......................................................................................................................... 126
5.Hz. Muhammed Dönemi Siyasi Olayları ....................................................................................................... 128
6.Veda Haccı ve Hz. Muhammed'in Vefatı ........................................................................................................ 131
DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661) ...................................................................................................................................... 133
1.Hz. Ebu Bekir Dönemi (632-634) ................................................................................................................................ 133
2. Hz. Ömer Dönemi (634-644) ......................................................................................................................................... 134
3.Hz. Osman Dönemi (644-656) ..................................................................................................................................... 136
4. Hz. Ali Dönemi (656-661) ............................................................................................................................................... 137
EMEVİLER DÖNEMİ (661-750) ............................................................................................................................................. 138
1. HALİFELİK SORUNU ÇÖZÜMLENİYOR ...................................................................................................................... 138
2. KERBELA OLAYI (10 EKİM 680) ....................................................................................................................................... 139
3. MÜSLÜMANLAR AVRUPA'DA ......................................................................................................................................... 139
4. EMEVİLER VE TÜRKLER ................................................................................................................................................... 140
5. EMEVİ DEVLETİ'NİN YIKILMASI .................................................................................................................................. 140
6. EMEVİ DEVLETİ KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ................................................................................................................. 141
ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031) ................................................................................................................... 142
ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ'NİN KURULUŞU ................................................................................................................... 142
ABBASİLER DÖNEMİ (750-1258) ......................................................................................................................................... 144
ABBASİ DEVLETİ'NİN KURULUŞU ....................................................................................................................................... 144
9
F.
TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ ..................................................................................................................................................... 147
İSLAM DİNİ VE BİLİM ANLAYIŞI .......................................................................................................................................... 147
PERFORMANS GÖREVİ .......................................................................................................................................................... 150
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................................................. 151
5. ÜNİTE : TÜRK-İSLAM DEVLETLERİ (10-13. YÜZYILLAR) ........................................... 153
A.
B.
C.
Ç.
D.
E.
F.
TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ .................................................................................................................................. 154
1. TÜRKLER NEDEN MÜSLÜMAN OLDU? ..................................................................................................................... 154
2. Türklerin İslam Dinine Olan Hizmetleri ................................................................................................... 156
3.Mısır'da Kurulan İlk TÜRK İslam Devletleri ............................................................................................ 157
KARAHANLILAR (840-1212) ................................................................................................................................................. 159
1. KARAHANLI DEVLETİ'NİN KURULUŞU ..................................................................................................................... 159
2. KARAHANLI DEVLETİ'NİN YIKILMASI ...................................................................................................................... 160
3. KARAHANLI DEVLETİ'NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ........................................................................................... 160
Gazneliler (963-1183) ......................................................................................................................................................... 163
1. GAZNELİLER DEVLETİ'NİN KURULUŞU .................................................................................................................... 163
2. GAZNELİLER DEVLETİ'NİN YIKILMASI, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI .................................................................. 165
Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157) ...................................................................................................................... 166
OĞUZLAR ...................................................................................................................................................................................... 166
MALAZGİRT SAVAŞI (1071) ................................................................................................................................................... 170
ALP ARSLAN DÖNEMİ (1063-1072) ...................................................................................................................................... 170
MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1072-1157) ...................................................... 174
1. MELİKŞAH DÖNEMİ (1072-1092) ................................................................................................................................... 174
2. FETRET DEVRİ VE BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YIKILMASI .................................................................... 176
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ'NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ................................................................................... 178
DEVLET TEŞKİLATI ................................................................................................................................................................... 178
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................................................. 184
6. ÜNİTE : TÜRKİYE TARİHİ (11-13. YÜZYIL) .................................................................. 186
A.
B. C. Ç.
D.
E.
10
PROJE GÖREVİ ............................................................................................................................................................................ 187
MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI ANADOLU’DA KURULAN TÜRK DEVLET VE BEYLİKLERİ................... 188
1. Danişmentliler (1080-1178) ....................................................................................................................................... 189
2. Saltuklular (1072-1202) .............................................................................................................................................. 190
3. Mengücekliler (1080-1228) ........................................................................................................................................ 190
4. Artuklular ....................................................................................................................................................................... 190
5. Çaka Beyliği ve Türk Denizciliği ....................................................................................................................... 191
6. Anadolu'da Kurulan Diğer Türk Beylikleri ............................................................................................ 191
TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN KURULUŞU ......................................................................................................... 192
1. KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH DÖNEMİ (1075-1086) .................................................................................... 192
2. I. KILIÇ ARSLAN DÖNEMİ (1092-1107) ........................................................................................................................ 193
3. I. MESUD DÖNEMİ (1116-1155) ....................................................................................................................................... 193
HAÇLI SEFERLERİ ..................................................................................................................................................................... 194
1. HAÇLI SEFERLERİNİN NEDENLERİ .............................................................................................................................. 194
2. HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI ............................................................................................................................. 197
TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YÜKSELME DÖNEMİ, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ................................. 199
1. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YÜKSELME DÖNEMİ .................................................................................. 199
2. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ........................................................................... 203
İLHANLI DEVLETİ’NİN ANADOLU VE ORTA DOĞU’YA ETKİLERİ ..................................................................... 209
1. Cengiz Han ve Moğol Devleti (1196-1227) ...................................................................................................... 209
2. İlhanlılar (1256-1335) .................................................................................................................................................. 209
KÖSEDAĞ SAVAŞI VE TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YIKILMASI ............................................................. 211
1. BABA İSHAK İSYANI VE KÖSEDAĞ SAVAŞI ............................................................................................................... 211
2. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YIKILMASI ...................................................................................................... 212
3. UÇLARDA YAŞAM VE İKİNCİ TÜRK BEYLİKLERİ ................................................................................................... 212
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................................................. 214
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI YANIT ANAHTARI ...................................................................... 216
KRONOLOJİ .................................................................................................................................................................................. 218
SÖZLÜK .......................................................................................................................................................................................... 220
KAYNAKÇA .................................................................................................................................................................................. 225
TÜRKİYE HARİTASI ................................................................................................................................................................. 230
TÜRK DÜNYASI HARİTASI ................................................................................................................................................... 231
1. Ünite
1. ÜNİTE: TARİH BİLİMİ
KONULAR
A. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
B. TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM
C. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI
Ç. TARİHÎ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
D. TARİHÎ OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ
AÇILARI
E. YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHÎ BİLGİLERİN
DEĞİŞEBİLİR ÖZELLİĞİ
F. TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI
G.TARİH BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
Ğ.TARİHÇİ OLMANIN GEREKTİRDİĞİ ŞARTLAR
11
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar A. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
lArşiv
lBelge (Kaynak)
lNesnellik
lOlay
lOlgu
lTarih
lTarihçi
lVeri
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarihte meydana gelen olayları öğrenmek istememizin nedenleri
neler olabilir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Cicero (Çiçero) ve Geothe (Göte)’den alıntıların bulunduğu aşağıdaki metni okuyarak soruları
cevaplayınız.
Cicero’ya göre tarih “Yüzyılların tanığı, gerçeğin ışığı, yaşamın efendisi ve geçmişin habercisidir.”(1)
Goethe “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır.” diyordu. Biz
gerçekten biliyor muyuz tarihimizi? Gelecek için planlar yapıyoruz. İlerlemek, kendimizi geliştirmek, ailemize ve çocuklarımıza iyi bir gelecek vermek için, toplumumuz için, ülkemiz için çalışıyoruz. Ama geleceğe
yön verebilmek için geçmişi bilmek gerekmez mi? Ağacın köküne su dökmeden meyve almak mümkün
değilse, tarihi bilmeden geleceğe adım atmak da mümkün değildir.” (2)
1. Cicero tarih için “yüzyılların tanığı...” demektedir. Bu sözden ne anladığınızı açıklayınız.
2. Goethe “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır.” sözüyle
ne anlatmak istiyor? Açıklayınız.
1. TARİH VE İNSAN
Tarih, insan topluluklarının geçmişteki faaliyetlerini (dinî, siyasi, ticari, sosyal vb.), birbirleriyle olan ilişkilerini sebep-sonuç ilişkisi içinde, yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyal
bir bilim olan tarihi meydana getiren en önemli öge insandır. Çünkü insan birçok olayın ve gelişmenin yaşanmasında etkilidir. Bu nedenledir ki tarihi yapan insandır. Tarih genellikle insanın zihninde geçmişe ait bir
kavram olarak yer alır. Bu da insanın zaman kavramı ve bilincinin farkında olduğunun bir göstergesidir.
Bulunduğumuz an, hem geçmişi hem de geleceği kapsayan bir zaman keşifidir.
İslam tarihçisi ve sosyoloğu İbni Haldun’un “Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok
benzer.”(3) sözü, geçmiş ve gelecek arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Günümüzdeki olayları anlayıp değerlendirebilmemiz için geçmişteki olayları iyi irdelememiz gerekir. “Tarih
Tenkidinin Unsurları” adlı eseri ile tanınan Leon Halkin (Leon Halkın) “Geçmişi biz ancak başkasının aracılığı
sayesinde tanımaktayız.”(4) demiştir. Tarih bu yönüyle geçmiş ve gelecek arasında bir köprü görevi üstlenir.
Hepimiz, yaşadığımız toplumun bugüne nasıl geldiğini doğal olarak merak ederiz. “Nereden gelip nereye gidiyoruz?” sorusunu birçok kez kendimize sorarak cevap bulmaya çalışmışızdır. Tarih bilimi bize bu soruların
cevabını vermektedir.
“Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.” sözünden hareketle tarihin insan yaşa­
mındaki yeri ve önemi hakkında neler söylenebilir?
_______________________
(1) Komisyon, Tarih Yazımında Yeni Yaklaşımlar, s. 75.
(2) İlber Ortaylı, Tarihin İzinde, s. 105.
(3) Necmettin Şahinler, Tarihe Adanmış Sözler, s. 37.
(4) Leon Halkin, Tarih Tenkidinin Unsurları, s. 24.
12
1. Ünite
2. TARİHİN KONUSU
1.1. Fotoğraf: Göç
1.1. Resim: Kurtuluş Savaşı
(www.tsk.mil.tr)
1.2. Fotoğraf: Halkoyunu Gösterisi
Yukarıdaki görsellerden anlaşılacağı gibi göç, savaş, kültür gibi insanları ilgilendiren her türlü faaliyet
tarihin konusunu ve inceleme alanını oluşturmaktadır. Tarihin incelediği konular içerisinde doğal afetler de
bulunmaktadır. Çünkü bu afetler insanları çeşitli şekillerde etkilemektedir. Örneğin toprak kayması coğrafyanın konusudur. Ancak toprak kaymasının yaşandığı bölgedeki insanların evlerinin yıkılması, ekonomik sıkıntılar çekmeye başlamaları ve yaşadıkları bölgeleri terk etmeleri tarihin ilgi alanına girmektedir.
3. TARİHSEL OLAY, OLGU VE TARİHÇİ İLİŞKİSİ
Yaşanmış veya yaşanmakta olan olaylar etki alanı ve oluş biçimine göre ikiye ayrılır. Do­ğal olay, insan
etkisi olmadan do­ğa­daki çe­şit­li fi­zik­sel ve coğ­ra­fi et­ki­ler so­nu­cu or­ta­ya çı­kar. Ta­rih­sel olay ise in­san ta­ra­fın­dan
ger­çek­leş­ti­ri­lir. Bir top­lu­mu, bir dev­le­ti ve­ya dün­ya­yı et­ki­le­yen olay, ta­rih­sel olay­dır. Örneğin Yontma Taş
Devrinde ateşin bulunması sadece bulunduğu zamanı ve yeri değil, bütün dünyayı etkileyen ve insanlık tarihine yön veren bir olaydır. Tarihî olayların oluşumunda ve sonuçlarında sabit kanunlar ve kurallar yoktur.
Tarihî olaylar, belirli bir mekânda ve belirli bir zaman diliminde gerçekleşmektedir.
Ta­rih­sel ol­gu, etkileri bakımından süreklilik gösterir ve sonuçları uzun süre devam eder. Ola­ya gö­re da­ha
so­yut ve ge­nel­dir. Ola­yı ol­gu­dan ayı­ran bir di­ğer özel­lik ise ola­yın baş­lan­gıç ve bi­tiş ta­ri­hi­nin bel­li ol­ma­sı­dır.
Tarihsel olgular, tarihçinin onları anlamlandırmaya başlamasına kadar hiçbir anlam ifade etmez. İngiliz tarihçi Carr (Kar), olguyu “Tarihin omurgasını oluşturan ve bütün tarihçiler için değişmez olan materyallerdir.” (1)
şeklinde tanımlamaktadır.
Olay
Olgu
Malazgirt Savaşı Anadolu’nun Türkleşmesi
Fransız İhtilali
Ulusal devletlerin kurulması
Sanayi İnkılabı
Sömürgecilik faaliyetlerinin hızlanması
Ta­rih­çi, yandaki tabloda örneğini gördüğünüz
gibi ta­rih­sel olay ve ol­gu­la­rı ta­rih bi­li­mi­nin yön­tem­le­
ri ile de­ğer­len­dir­dik­ten son­ra dü­zen­li bir bil­gi hâ­lin­de
top­lu­ma su­nan bi­lim insanıdır. İngiliz tarihçi John
Tosh (Con Toş) “Tarihin Peşinde” adlı eserinde tarihçinin görevini şu sözlerle ifade etmiştir. “İnceleyeceği
çağın insanının kimliğine bürünüp dünyayı onun gözlerinden görerek ve mümkün olduğu kadar onun
standartlarıyla değerlendirerek o insanın neyi, niçin
yaptığını bulmaktır.” (2)
Yukarıda ifade edilen “Tarihçi, çağın insanının kimliğine bürünmelidir.” sözünden neler anladığınızı
söyleyiniz.
_______________________
(1) İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 6 .
(2) John Tosh, Tarihin Peşinde, s. 16.
13
Tarih Bilimi
Aşağıda verilen “Tarihçi ve Nesnellik” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
1. Etkinlik: TARİHÇİ VE NESNELLİK
As­lın­da hiç­bir ta­rih­çi, söyledikleri için tam olarak doğrudur diyemez. Çün­kü ta­rih­çi işe yapboz ola­rak
başlayacaktır. Araş­tır­ma­cı­lar ta­ra­fın­dan bu­lu­nan her ye­ni mal­ze­me, ta­rih­çi­nin res­min bir par­ça­sı­nı da­ha
ta­mam­la­ma­sı de­mek ola­cak­tır. Araş­tı­rı­lan ko­nu ne ka­dar es­kiy­se el­de et­ti­ği­miz par­ça­la­rın sa­yı­sı o ka­dar
aza­la­cak ve res­min ne ol­du­ğu­nu an­la­ma­mız zor­la­şa­cak­tır. Ör­ne­ğin Tür­ki­ye’de cum­hu­ri­ye­tin ila­nı­nın nasıl
gerçekleştiğini araştıran bir ta­rih­çi, es­ki Mı­sır’ı araş­tı­ran bir ta­rih­çi­den da­ha çok bil­gi bu­la­bi­lir. Çün­kü
gü­nü­müz­den 5000 yıl ön­ce ku­rul­muş bir uy­gar­lık olan Mı­sır’a ait kay­nak­lar ço­ğun­luk­la yıp­ran­mış hat­ta
yok olmuş ol­abilir.
Ta­rih­çi, araş­tır­dı­ğı dö­nem­de ya­şay­ama­ya­ca­ğı için res­min bü­tü­nü­nü gö­re­mey­ecek­tir. Bir kim­ya­cı yap­
tı­ğı de­ne­yi la­bo­ra­tu­var­da tek­rar tek­rar iz­le­ye­bi­lir ama ta­rih­çi­nin in­ce­le­di­ği olay bir kez ol­muş­tur, o olayın
tekrar etmesi müm­kün de­ğil­dir. Ör­ne­ğin tarihçinin, öl­müş bir kra­lı can­lan­dı­rıp sa­vaş mey­da­nın­da na­sıl
ka­rar­lar ver­di­ği­ni sor­ma şan­sı­ yok­tur. Bu yüz­den de ta­rih­çi ek­sik ka­lan yer­le­ri hep ken­di ha­yal gü­cüy­le
ta­mam­la­mak zo­run­da ka­la­cak­tır. Her ta­rih­çi­nin ha­yal gü­cü fark­lı ola­ca­ğın­dan res­min ek­sik bö­lüm­le­riy­le
il­gi­li tah­min­le­ri de di­ğer­le­ri­nin­kin­den fark­lı ola­cak­tır. Hiç kim­se res­min ta­ma­mı­nı gö­re­me­ye­ce­ği için ken­di
söy­le­di­ği­nin yüz­de yüz doğ­ru ol­du­ğu­nu is­pat­la­ya­maz.
1. Anlatımda ta­rih bi­li­mi­nin han­gi özel­li­ği vur­gu­lan­mış­tır?
2. Ta­ri­hçi, tarihî olayları incelerken han­gi du­rum­lar­da zor­la­nır?
3. Ta­rih­çi­le­rin tarihî olaylarla ilgili farklı görüşler ileri sürmelerinin sebepleri neler olabilir?
4. TARİHTE NEDEN-SONUÇ, YER-ZAMAN İLİŞKİSİ
Yaşadığınız ya da tanık olduğunuz önemli bir olayı anlatırken neden yer-zaman, sebep-sonuç ilişkisi
kurarak anlatmak ihtiyacı hissedersiniz? Açıklayınız.
Olay­la­rın, sebep-so­nuç iliş­ki­si için­de yer-za­man gös­te­ri­le­rek in­ce­len­me­si, ta­rih bi­li­mi­nin en önem­li ko­şu­
lu­dur. Çün­kü ta­rih­sel olay­lar sü­rek­li­lik gös­te­rir. Ay­rı­ca her ta­rih­sel olay, ger­çek­leş­ti­ği yer ve za­ma­nın ürü­nü­
dür. Olayların oluşumu, iklim, bitki örtüsü, yeryüzü şekilleri yanında toplumların yaşam biçimleri ve gelişmişlik düzeyleri ile de yakından ilişkilidir. Diğer taraftan ta­rih­sel olay­la­rın yer ve za­man­la­rı­nın be­lir­til­me­si, ta­rih­
sel ger­çe­ğin or­ta­ya çı­ka­rı­la­rak bi­lim­sel de­ğer­len­dir­me­le­rin ya­pıl­ma­sın­da bü­yük önem ta­şır. Ta­ri­hin de­ğiş­me­yen önem­li unsurları; yer-zaman, sebep-sonuç ve in­san un­su­ru­dur. Bunlardan herhangi
birinin bilinmediği bir olayın tarihi değeri olamaz. Bu­nu bir ör­nekle inceleyelim. “Büyük Sel­çuk­lu hü­küm­da­rı
Alp Ars­lan, Anadolu’yu bir Türk yurdu hâline getirmek için 26 Ağus­tos 1071 tarihinde yapılan Ma­laz­girt Sa­va­
şı’nda Bi­zans İm­pa­ra­tor­lu­ğu’na kar­şı bü­yük bir za­fer ka­zan­mış­tır.” Bu ta­rih­sel ola­yı un­sur­la­rı­na ayı­ra­cak olur­sak
za­man fak­tö­rü 26 Ağus­tos 1071, ola­yın geç­ti­ği yer Ma­laz­girt Ova­sı, ola­yı mey­da­na ge­ti­ren­ler Bi­zans­
İmparatorluğu ile Büyük Selçuklu Devleti, sa­va­şın ne­de­ni Büyük Selçuklu Devleti’nin Anadolu’yu ele geçirmek
istemesi, sonucu ise Bizans İmparatorluğu’nun ağır bir yenilgi alması ve Anadolu kapılarının Türkelere açılması şeklinde ifade edilebilir.
14
1. Ünite
Aşağıda verilen “Coğrafyanın Önemi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
2. Etkinlik: COĞRAFYANIN ÖNEMİ
Tür­ki­ye’nin en yük­sek da­ğı 5137 met­re ile Ağ­rı Da­ğı’dır. Oy­sa bu­ra­da bi­zim için önem­li olan Ağ­rı
Da­ğı’nın yük­sek­li­ği de­ğil­ bu dağın çev­re­sin­de ya­şa­yan in­san­lar­la na­sıl bir et­ki­le­şim için­de bu­lun­du­ğu­dur.
“Ağrı Dağı çevresinde ya­şa­yan in­san­lar bu du­rum­dan na­sıl et­ki­len­mek­te­dir? Burada ya­şa­yan in­san­lar
neden ge­nel­lik­le hay­van­cı­lık ya­pıp kü­çük mez­ra­lar­da ya­şa­mak­ta­dır­? Neden ev­le­ri­ni yamaçların güneye
bakan yönünde taş ve top­rak­tan yap­mak­ta­dır­?” gibi sorular coğrafi özelliklerin tarihi olaylarla ilişkisini
ortaya koyar.
1. Tarih bilimi için coğrafya bilgisi neden önemlidir?
2. Coğrafyanın, insan yaşantısı üzerinde ne gibi etkileri vardır? Açıklayınız.
5. TARİH BİLİMİNİN YÖNTEMİ
Her bilim dalı kendine özgü bir yöntem takip eder. Bir so­nu­ca ulaş­mak için bi­lim ve man­tı­ğa uy­gun
bi­çim­de ya­pı­lan araş­tır­ma şek­li­ne yön­tem de­nir. Do­ğa bi­lim­le­ri­nin yön­te­mi, de­ney ve göz­le­me da­ya­lıdırı. Sos­
yal bi­lim­ler ara­sın­da yer alan ta­rih ise ol­gu ve olay­la­rı açık­lar­ken de­ney ve göz­le­me baş­vu­ra­maz. Çünkü ta­rih­
te mey­da­na ge­len olay­lar bir kez ger­çek­le­şir ve tekrarlanamaz. Doğ­ru ta­rih bil­gi­si­ne, ta­ri­hin ken­di­ne öz­gü
bi­lim­sel yön­te­mleriyle ula­şı­lır. Araş­tı­rı­cı tarihçilik (ne­den­ci, na­sıl­cı) adı ve­ri­len bu yön­te­me gö­re ta­rih­sel olay­
lar, il­gi­li kay­nak­la­ra baş­vu­ru­la­rak öğ­re­ni­le­bi­lir. Araş­tı­rı­lıp bu­lu­nan bel­ge­ler sı­nıf­lan­dı­rı­lır (tas­nif ), analiz (tahlil) edi­lir, eleş­ti­ri­lir (ten­kit) ve sen­tez (ter­kip) ya­pı­lır. Şimdi, ta­rih­sel olay ve ol­gu­la­rın de­ğer­len­di­ri­le­rek dü­zen­
li bir bil­gi hâ­li­ne ge­ti­ril­me­si sı­ra­sın­da uygulanan bu yöntemleri öğrenelim:
a. Kaynak Arama (Belge Bulma)
Geçmişten günümüze kadar ta­rih­sel olay ve ol­gu­lar ko­nu­sun­da bi­ze bil­gi ve­ren, ta­nık­lık ya­pan söz­lü,
ya­zı­lı ve ya­zı­sız her türlü belge ve malzemeye kay­nak de­nir. Söz­lü kay­nak­lar ne­sil­den ne­si­le ak­ta­rı­la­rak gü­nü­
mü­ze ka­dar ge­len ef­sa­ne, des­tan, men­kı­be vb. an­la­tı­lar­dır. Ya­kın ta­rih araş­tır­ma­la­rın­da olay­la­rın ya­şa­yan
ta­nık­la­rı­nın an­lat­tık­la­rı da söz­lü ta­rih bel­ge­si sa­yı­lır.
Ya­zı­lı kay­nak­lar arasında ki­tap­lar, fer­man­lar, ant­laş­ma me­tin­le­ri, kil tab­let­ler, şe­ce­re­ler (soy kü­tük­le­ri),
yıl­lık­lar (anal­lar), tak­vim­ler, ki­ta­be­ler (ya­zıt­lar), mah­ke­me ka­rar­la­rı, no­ter bel­ge­le­ri, mü­hür­ler, se­ya­hat­na­me­ler,
ga­ze­teler, dergiler vb. yer alır.
Ya­zı­sız kay­nak­lar ise arkeolojik kazılar sonucunda bulunan top­rak, taş, ma­den, ke­mik­ten ya­pıl­mış eş­ya­lar,
giysiler vb.dir. Araş­tı­rı­lan dö­nem­de ya­pıl­mış plak, ka­set, film gi­bi ses­li ve gö­rün­tü­lü kay­nak­lar da ta­rih­sel bi­rer
bel­ge­dir. Tarihçiler için önemli olan bu kaynaklar arşivlerde, müzelerde, kütüphanelerde muhafaza edilmektedir.
Kay­nak­lar, ver­dik­le­ri bil­gi­nin ni­te­li­ği­ne gö­re bi­rin­ci el­den kay­nak­lar ve ikin­ci el­den kay­nak­lar ol­mak üze­
re iki gru­ba ay­rı­lır. Birinci elden kaynaklar doğrudan doğruya tarihî olayı gören, yaşayan veya olayın yaşandığı zamanda bulunan kişilerin yazmış olduğu eserlerdir. İkinci elden kaynaklar ise bilgilerini birinci elden
kaynaklara dayandıran çalışmalardır.
15
Tarih Bilimi
Aşağıda verilen “Tarihte Kaynak” adlı etkinlikte yer alan görselleri inceleyerek altındaki soruları cevap­
layınız.
3. Etkinlik: TARİHTE KAYNAK
1.3. Fotoğraf: www.kutuphane.uludag.edu.tr
1. Yukarıda görselleri verilen eserlere tarihî kaynak diyebilir miyiz? Neden?
2. Yukarıdaki eserlerden hangileri birinci elden hangileri ikinci elden kaynaktır? Neden?
Bir tarihçi, araştıracağı ko­nu için her şey­den ön­ce
kaynak çalışması yapmak zorundadır. Kaynaklara ulaşmak için de kü­tüp­ha­ne­le­re, ar­şiv­le­re, mü­ze­le­re ve ören
yer­le­ri­ne gitmelidir. Ör­ne­ğin Hi­tit­ler­le il­gi­li araş­tır­ma
ya­pan bir ta­rih­çi­ye kay­nak­lık ya­pa­cak arkeolojik buluntular (süs eşyaları, kap kacak vb.) yanda fotoğrafı verilen
Ana­do­lu Me­de­ni­yet­le­ri Mü­ze­si’nde, Hi­tit­ler­le il­gi­li yazılı
kaynaklar ise Ankara’daki Mil­lî Kü­tüp­ha­ne­de bulunmaktadır. Ta­rih­çi, mev­cut kay­nak­lar­la doğ­ru bil­gi­ye ula­şa­ma­
dı­ğı kuş­ku­su­nu du­yar­sa ye­ni kay­nak­lar ara­ma­lı, yeni
bulgu ve belgelere başvurmalıdır.
1.4. Fotoğraf: Arkeolojik kazılar sonucunda elde edi­
len buluntuların sergilendiği Anadolu Medeniyetleri
Müzesi’nden bir görünüm (Ankara)
Sizce bir tarihçinin farklı kaynakları incelemesinin kendisine sağlayacağı avantajlar nelerdir?
16
1. Ünite
Aşağıda verilen “Tarihte Belge” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
4. Etkinlik: TARİHTE BELGE
Ta­rih, bel­ge­le­re da­ya­na­rak ya­zı­lır. Geç­miş­le iliş­ki­mi­zin tek yo­lu on­dan ka­lanları incelemek, an­la­mak,
yo­rum­la­mak­tır. Geç­mi­şin aydınlatılması bi­zi geç­mişe gö­tü­re­cek bel­ge­ler yar­dı­mıy­la ger­çek­le­şir. Ki­mi ta­rih
ya­zı­cı­la­rı bel­ge­le­rin “ko­nuş­tuğunu” söy­ler­ler. Yazdıklarından çok ta­rihî bel­ge­ler ko­nu­şur, ken­di­le­ri ko­nuş­
maz. Belgeler tarafsızdır. Bel­ge­le­re “Ko­nu­şun!” de­nir ve bel­ge­ler “ko­nuş­ma­ya” baş­la­r. On­la­ra gö­re ta­rih, olup
bi­ten­le­rin çarptırılmadan, doğ­ru an­la­yıp doğru ko­nuş­tu­rula­rak an­la­tıl­dı­ğı ve ra­por­la di­le ge­ti­ri­ldiği bir geç­
mi­ştir. Ken­di­niz­den hiç­bir şey kat­ma­dan, bel­ge­yi bel­ge ola­rak ko­nuş­tur­du­ğu­nuz­da bi­lim­sel ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı­nı
ba­şar­mış olur­su­nuz. “Ne, ne­re­de, ne za­man, na­sıl, ne­den, kim­ler ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir?” olduğu
gibi ra­por eder­se­niz tarihi gerçeği ortaya çıkarmış olursunuz.
Ahmet İnam, www.phil.metu.edu.tr
(Özetlenmiştir.)
Yukarıdaki metne göre tarih biliminde belgelerin önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
b. Ve­ri­le­ri Tas­nif Et­me (Sınıflandırma)
Ta­rih­sel ve­ri­ler ilk ön­ce za­ma­na, ye­re ve ko­nu­ya gö­re bö­lüm­le­re ay­rı­la­rak sı­nıf­lan­dı­rı­lır. Böy­le­ce, ya­zı­la­cak
olan ta­rihî olayın bö­lüm­le­ri oluş­tu­ru­lur ve pla­nı or­ta­ya çı­karılır. Kro­no­lo­jik sı­ra iz­le­ne­rek, bi­rin­ci ve ikin­ci el­den
kay­nak­lar be­lir­le­nir. Tas­nif iş­le­mi ta­mam­lan­dık­tan son­ra kay­nak­la­rın ne an­lat­tık­la­rı, olaylara na­sıl ta­nık­lık yap­
tık­la­rı in­ce­le­ne­rek çö­züm­len­me­lidir.
c. Tah­lil Et­me (Analiz-Çö­züm­le­me)
Tah­lil (çö­züm­le­me), el­de­ki bel­ge­le­rin kul­la­nı­la­bi­lir du­ru­ma ge­ti­ril­me­si­dir. Bir yan­dan çö­züm­le­me iş­le­mi
ya­pı­lır­ken bir yan­dan da el­de­ki belgelerin nesnelliği gözden geçirilir. Ay­rı­ca el­de edi­len bil­gi ve ve­ri­le­rin kay­
nak de­ğe­ri açı­sın­dan ye­ter­li olup ol­ma­dı­ğı­nı araş­tı­rır. Bil­gi­nin nes­nel­li­ği­ne, gü­ve­ni­lir­li­ği­ne ve ka­nıt­la­na­bi­lir­li­
ği­ne dik­kat eder. Böy­le­ce ko­nu­nun ana baş­lık­la­rı ve için­de­ki­ler bö­lü­mü ana hat­la­rıy­la or­ta­ya çık­mış olur.
ç. Ten­kit Et­me (Eleştiri)
Ten­kit, çö­züm­le­nen kay­nak­la­rın özel­lik­le­ri­nin be­lir­len­me­si ve ver­dik­le­ri bil­gi­le­rin doğ­ru olup ol­ma­
dığının araş­tı­rıl­ma­sı­dır. Bu da dış eleş­ti­ri ve iç eleş­ti­ri ol­mak üze­re iki bi­çim­de ya­pı­lır. Dış eleş­ti­ri; bir kay­na­ğın
adı, tü­rü, öz­gün olup ol­ma­ması, ya­za­rı­nın, ya­zıl­dı­ğı yer ve za­ma­nın be­lir­len­me­si gi­bi kay­na­ğın dış özel­lik­le­ri­ne
iliş­kin ya­pı­lan eleş­ti­ri­dir. İç eleş­ti­ri ise kay­nak­ta ve­ri­len bil­gi­le­rin de­ğe­ri ve gü­ve­ni­lir­li­ği­nin an­la­şıl­ma­sı için
ya­pı­lan eleş­ti­ri­dir. Verilen bilgilerin farklı kaynaklarda ne şekilde yer aldığına bakılır. Eleştiri aşa­ma­sın­da örneğin “Kur­tu­luş Sa­va­şı”nın baş­la­ma­sı ile il­gi­li ma­ter­yal­ler ön­ce dış eleştiriye gö­re de­ğer­len­di­ri­lir. Kul­la­nı­la­cak
eser­le­rin adı, ya­zım ve ba­sım ta­ri­hi, bel­ge­le­rin cin­si vb. özel­lik­ler açı­sın­dan gü­ve­ni­lir olup ol­ma­dı­ğı tes­pit edi­
lir. İç eleştiriyle de eser ya da bel­ge­ler­de­ki bil­gi­le­rin doğ­ru­lu­ğu, o dö­ne­me ait bil­gi­ler­le kar­şı­laş­tı­rı­la­rak ve ya­za­
rın bi­lim­sel ki­şi­li­ği dik­ka­te alı­na­rak in­ce­le­nir.
17
Tarih Bilimi
d. Ter­kip Et­me (Sen­tez)
Kay­nak­la­rın ay­rış­tı­rı­la­rak sı­nıf­lan­dı­rıl­ma­sı, çözümlenmesi ve eleş­ti­ril­me­si aşamalarından sonra bir ara­ya
ge­ti­ril­me­si işlemidir. Sentez bir sonuca ulaşma ve kitap yazma aşamasıdır. Ta­rih­çi, ta­rih­sel olay ve ol­gu­la­ra ait
tüm ve­ri­le­ri tek tek ele alır ve bir­bir­le­ri ile iliş­ki­le­ri çer­çe­ve­sin­de de­ğer­len­di­re­rek bir yo­ru­ma ula­şır. Tes­pit­ler
ya­ptık­tan son­ra ek­sik­li­ği du­yu­lan bil­gi­leri ta­mam­la­r, faz­la­lık teş­kil eden bil­gi­leri çı­ka­rır. Tarihçi, ya­zım sı­ra­sın­
da akı­cı, sa­de ve an­la­şı­la­bi­lir bir dil kul­la­nma­lı­dır. Bil­gi­le­rin sentezini ya­par­ken ta­raf­sız ol­ma­ya, ka­nıt­la­na­bi­lir
ve nes­nel olan bil­gi­le­ri kul­la­nma­ya dik­kat et­me­li­dir.
Araş­tır­ma­nın en önem­li aşa­ma­sı olan sen­tez üç yol­dan ya­pı­la­bi­lir. Bun­lar za­man, me­kân ve ko­nu esas
alı­na­rak ya­pı­lan bir­leş­tir­me iş­le­mi­dir.
6. TARİHİN TASNİFİ (SINIFLANDIRILMASI)
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu­gü­ne ka­dar ya­şa­nan sos­yal, eko­no­mik ve si­ya­sal olay­la­rı ko­nu alan
ta­rih, bir bü­tün­dür. Ta­rih bi­lin­ci de bu bü­tü­nü kav­ra­yıp al­gı­la­ya­rak bi­lim­sel bir ba­kış açı­sı ka­zan­mak­la olu­şur.
An­cak in­san­lı­ğın tüm geç­mi­şi­ni bir an­da in­ce­le­yip öğ­ren­mek ola­sı de­ğil­dir. Tarih öğ­ren­me ve öğ­ret­me­yi ko­lay­
laş­tır­mak ama­cıy­la za­ma­na, yere ve konuya sı­nıf­lan­dı­rıl­ır.
a. Za­ma­na Gö­re Sı­nıf­lan­dır­ma
Bu sı­nıf­lan­dır­ma yön­te­mi­ne gö­re ta­rih, bir­ta­kım kro­no­lo­jik di­lim­le­re bö­lünür. Çok uzun bir zaman dilimini ifade eden in­san­lık ta­ri­hi, İlk Çağ ta­ri­hi, Or­ta Çağ ta­ri­hi vb. çağ­la­ra ya da XVIII, XIX, XX. yüzyıl tarihi
gibi bölümlere ayrılır. Örneğin Osmanlı tarihi de Fet­ret Dev­ri, La­le Dev­ri gibi bö­lüm­le­re ay­rı­la­rak za­ma­na
gö­re sı­nıf­lan­dır­ma ya­pı­la­bi­lir.
Ta­rih, ta­rih ön­ce­si dö­nem­ler ve ta­ri­hî dö­nem­ler ol­mak üze­re iki­ye ay­rı­lır. Her ça­ğın ken­di­ne öz­gü özel­
lik­le­ri var­dır. Bu ne­den­le her ta­rih ça­ğı­nı ken­di ko­şul­la­rı ve özel­lik­le­ri­ni gö­z ö­nün­de bu­lun­du­ra­rak in­ce­le­mek
ge­re­kir. Çağ­la­rın baş­lan­gı­cı ola­rak se­çi­len olay­lar ta­rih­çi­le­re gö­re de­ği­şik­lik gös­ter­mek­te­dir. Ör­ne­ğin ba­zı
ta­rih­çi­ler İlk Çağın so­nu ola­rak Ka­vim­ler Gö­çü’nü, ba­zı ta­rih­çi­ler ise Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun iki­ye ay­rıl­ma­
sı­nı ya da Ba­tı Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun yı­kı­lı­şı­nı ka­bul et­mek­te­dir­. Ta­ri­hin çağ­la­ra ay­rıl­ma­sın­da ev­ren­sel
ni­te­lik­li olay­lar gö­z ö­nün­de bu­lun­du­rul­muş­tur: Ya­zı­nın bu­lun­ma­sı, Fran­sız İh­ti­la­li, İs­tan­bul’un Fet­hi vb.
b. Me­kâ­na Gö­re Sı­nıf­lan­dır­ma
Bir kentin, bir bölgenin, bir ül­kenin, bir kı­tanın ya da yer­yü­zü­
nün tü­mü­nün birer konu olarak ele alınması mekâna göre sınıflandırmadır. Bu, coğ­ra­fi sınıflandırma ola­rak da ad­lan­dı­rı­lır. Av­ru­pa
ta­ri­hi, Amas­ra ta­ri­hi, Dün­ya ta­ri­hi ve yandaki fotoğrafta kapak sayfası verilen Türkiye Tarihi gibi eserler mekâna göre sınıflandırma
türünde eserlerdir.
Tarihî olayların mekâna göre sınıflandırılmaya tabi tutul­
ması tarih yazarlarına ne tür kolaylıklar sağlar? Açıklayınız.
1.5. Fotoğraf: Türkiye Tarihi hakkın­
da yazılmış bir kitabın kapağı
18
1. Ünite
Aşağıdai verilen “Uygarlıklar Şehri Mardin’in Tarihteki Rolü” adlı metni okuyarak altındaki soruyu
cevaplayınız.
5. Etkinlik: UYGARLIKLAR ŞEHRİ MARDİN’İN TARİHTEKİ ROLÜ
Mar­din’in ne za­man ve kim­ler ta­ra­fın­dan ku­rul­du­ğu tam olarak
bi­lin­mi­yor­sa da ku­ru­lu­şu Su­ba­ri­ler za­ma­nı­na ka­dar da­yan­mak­ta­dır.
Al­man Ar­ke­olo­ğu Ba­ron Mervan Op­pen­he­im (Mervon Opanhaym)
1911-1929 yıl­la­rı ara­sın­da yap­tı­ğı ka­zı­lar­dan el­de ettiği so­nuç­la­ra da­
yanarak Su­ba­ri­le­rin Me­zo­po­tam­ya’da (MÖ 4500-3500) ya­şa­dık­la­rı­nı
belirtmiştir.
Bi­zans­lı­lar, 640 yı­lın­da Hz. Ömer’in ku­man­dan­la­rın­dan İl­yas Bin
Ga­nem’in fethine ka­dar Mar­din’de var­lı­kla­rı­nı sürdürmüşlerdir. Mar­
din ve çev­re­si daha sonra Müslümanlar tarafından fethedilmiştir.
1.6. Fotoğraf: Günümüzdeki
Mar­din, Al­p Ars­lan’ın Ma­laz­girt Za­fe­rin­den son­ra Türk­le­rin eli­ne
Mardin şehrinden bir görünüm
geç­miştir. Alp Arslan’ın komutanlarından Artuk Bey burada bir beylik
kurmuştur. Ar­tuk­lu­lar Bey­li­ği, Mar­din ve çev­re­sin­de var­lığını uzun sü­re devam ettirmiştir. Ar­tuk­lu­lar dö­
ne­min­de yapılan sa­nat eser­le­ri gü­nü­mü­ze ka­dar gel­miş­tir. Bölge daha sonra Memluklerin eline geçmiştir.
Mar­din, Ya­vuz Sul­tan Se­lim’in Mı­sır Se­fe­ri so­nu­cun­da Memluklerden alınarak Os­man­lı­la­ra bağ­lan­mıştır.
Bu ta­rih­ten son­ra da Os­man­lı Dev­le­ti’nin ka­le­si ve ti­ca­ret mer­ke­zi hâ­li­ne gel­miştir. Mardin, Mil­lî Mü­ca­de­le
yıllarında Fran­sız­lar ta­ra­fın­dan iş­gal edil­­se de Türk hal­kı bu­ra­da bü­yük bir di­re­niş gös­te­re­rek şehrin Fran­
sız­lar­ın eline geçmesini önlemiştir.
Mardin, günümüzde üç büyük semavi dine mensup insanların bir arada yaşadığı şehirdir. Çok önemli
tarihî eserlere sahip olan Mardin, ülkemizin tanıtımı açısından önemli roller üstlenmektedir.
www.mardinkulturturizm.gov.tr
(Özetlenmiştir.)
“Uy­gar­lık­lar Şeh­ri Mar­din’in Ta­rih­te­ki Ro­lü” ad­lı me­tinde verilen bilgi, ta­ri­hin sı­nıf­lan­dı­rıl­
ma­sı­nın hangi türüne ör­nek oluş­tu­rur? Açıklayınız.
c. Ko­nu­ya Gö­re Sı­nıf­lan­dır­ma
Bu tür sınıflandırmada, in­sa­nın tüm geç­mi­şi ko­nu edi­le­bi­le­ce­ği gi­bi bir ulu­sun ya da dev­le­tin si­ya­sal ve
sos­yal ya­şa­mı, kül­tür ve uy­gar­lı­ğı da ko­nu edi­le­bi­lir. Dün­ya ta­ri­hi, uy­gar­lık ta­ri­hi gi­bi in­sa­nın tüm geç­mi­şi­ni
araş­tı­rıp in­ce­le­yen ta­rih bö­lü­mü­ne ge­nel ta­rih; Os­man­lı ta­ri­hi, Sel­çuk­lu ta­ri­hi, Çin ta­ri­hi gi­bi bir ulu­sun ya da
dev­le­tin ta­ri­hi­ni inceleyen ta­rih bö­lü­mü­ne de özel ta­rih de­nir. Ta­ri­hin tüm bi­lim ve sa­nat dal­la­rıy­la iliş­ki­si
so­nu­cu or­ta­ya çı­kan ta­rih ya­pıt­la­rı da bu sı­nıf­lan­dır­ma için­de­dir: fel­se­fe ta­ri­hi, tıp ta­ri­hi, bi­lim ta­ri­hi, din­ler
ta­ri­hi, sa­nat ta­ri­hi, ede­bi­yat ta­ri­hi...
Bilgi Hazinesi
Herhangi bir yüzyılda veya çağda, dünyanın her yerinde aynı siyasi, sosyal ve kültürel özelliklerin gö­
rülmesi beklenemez. Örneğin Mezopotamya’da İlk Çağın yaşandığı bir dönemde dünyanın başka bir yerinde
Bakır ve Tunç Çağı yaşanabilmekteydi. Za­ma­na, me­kâ­na ve ko­nu­ya gö­re sınıflandırmaların hiç­bi­ri ta­rih­
sel bü­tün­lü­ğü yan­sıt­ma açı­sın­dan ye­ter­li de­ğil­dir. Bu sınıflandırmaların tek ya­ra­rı ta­ri­hin araş­tır­ılmasını,
öğrenilmesini ko­lay­laştırmaktır. Oy­sa yu­ka­rı­da da be­lirt­ti­ği­miz gi­bi ta­rih bir bü­tün­dür. Hiç­bir ulu­sun ta­ri­hi
öte­ki ulus­la­rın ta­ri­hin­den ba­ğım­sız de­ğil­dir. Ay­nı şe­kil­de yüz­yıl­lar da bir­bi­rin­den ko­puk de­ğil­dir. Ge­nel­lik­le
ya­şa­nan olay­la­rın so­nuç­la­rı, bir son­ra­ki dönemde or­ta­ya çı­kan olay­la­rın ne­den­le­ri­ni oluş­tu­rmaktadır.
19
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
B. TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM
lÇağ
lDeğişim
lHicret
Hazırlık Çalışmaları
lMilat
lSüreklilik
lTakvim
lYüzyıl
lZaman
1. İnsanların, takvim oluşturmasının amaçları nelerdir? Araştırınız.
2. Günümüzde kullanılan takvimlerde ne tür bilgilerin yer aldığını araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki fıkrayı okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Hoca, ramazan günlerini hesaplamak için çömleğin içine her gün bir taş atar.
Oğlu bunu görür. Hoca yokken bir avuç taşı çömleğe atar. Bir zaman sonra aynı mahallede yaşayanlar “Hoca’m bugün ramazanın kaçı?” diye sorarlar.
Hoca da “Şimdi eve gider öğrenirim, hele sabredin.” der. Eve gelir çömleği boşaltır, birkaç defa sayar.
Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir hâlde döner ve “Arkadaşlar bugün ramazanın kırk
biri.” der.
Hoca’nın cevabına halk gülüşür. İçlerinden biri “Aman Hoca’m ramazan 30 gündür. Hiç kırk biri olur
mu?” der.
Hoca, “Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak bugün ramazanın yüz
yirmi beşi ama yine de siz bilirsiniz.” der.
İnsanların Nasreddin Hoca’ya “Bugün ramazanın kaçı?” diye sormalarının nedeni ne olabilir?
Olayların zamanının bilinmesi önemli midir? Neden?
1. TAKVİMİN ORTAYA ÇIKIŞI VE TANIMI
İn­san­lar çok es­ki çağ­lar­dan be­ri zamanı hesaplamak için bir­çok yön­tem ve
tek­nik kullanmış, bun­la­rı ge­liş­ti­re­rek gü­nü­mü­ze ka­dar gel­me­si­ni sağ­la­mış­lar­dır.
Olay ve ol­gu­la­rın için­de geç­ti­ği, ge­çe­ce­ği ya da geç­mek­te ol­du­ğu sü­re­ye “zaman”
adı verilmektedir. Aristo’ya göre zaman, “ha­re­ke­tin öl­çü­sü­dür.”(1) Ki­mi çağ­daş
dü­şü­nür­le­re gö­re de son­suz bir akış­tır. “Za­man” kavramının an­la­şı­la­bil­me­si için
“ön­ce”, “son­ra”, “şim­di” gi­bi söz­cük­le­rin anlamlarının bilinmesi ve bu sözcüklerin
cümlede doğru yerde kullanılması gerekir.
Aris­to’nun “Zaman ha­re­ke­tin öl­çü­sü­dür.” sö­zünden ne­an­lıyor­sunuz?
1.7. Fotoğraf: 17. yüz­yıl­
dan ka­lan ve Os­man­lı­la­ra
ait olan us­tur­lap bi­çi­min­
deki as­ma du­var sa­ati (Top­
ka­pı Sa­ra­yı Mü­ze­si, İs­tan­
bul.)
Za­man bi­li­mi ola­rak da ad­lan­dı­rı­lan kro­no­lo­ji, olay­la­rın za­man için­de doğ­ru
sı­ra­lan­ma­sı­nı sağ­la­ya­rak ta­ri­he yar­dım­cı olur. İn­san­la­rın za­ma­nı bil­me, olay­la­rı
sı­ra­la­ma, ya­şan­tı­la­rı­nı dü­zen­le­me, za­man­dan ya­rar­lan­ma gibi me­rak ve uğ­raş­la­rı
so­nu­cun­da tak­vim or­ta­ya çık­mış­tır.
Tarih boyunca süreklilik ve değişim gösteren takvim; za­ma­nı gün, ay, yıl gi­bi
dö­nem­le­re bölme ve bu za­man di­lim­le­ri­ni bir dü­zen için­de sıralama yöntemidir.
_______________________
(1) Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, s. 224. Düzenlenmiştir.
20
1. Ünite
Bi­li­nen en es­ki tak­vim­ler Sü­mer­le­re ve Mı­sır­lı­la­ra ait­tir. Gü­nü­müz­de ba­zı
Arap ül­ke­le­ri dı­şın­da dün­ya­nın he­men her ye­rin­de kul­la­nı­lan mi­la­di tak­
vi­min (1.8 Fotoğraf ) te­me­li, Mı­sır tak­vi­mi­ne da­ya­nır. Mı­sır tak­vi­mi gü­neş
yı­lı­na, Sü­mer tak­vi­mi ise ay yı­lı­na gö­re dü­zen­len­miş­tir.
Mı­sır­lı­lar, gü­neş yı­lı­nı 365 gün ola­rak ka­bul etmiş ve yı­lı 12 aya böl­
müş­ler­dir. Dün­ya’nın Gü­neş çev­re­sin­de bir kez dön­me­si gü­neş yı­lını oluş­
tu­rur. Sü­mer­­ler ise 360 gün­den iba­ret olan ay yı­lı­nı 30 gün­lük 12 aya
böl­müş­ler­dir. Ay’ın Dün­ya çev­re­sin­de 12 kez dön­me­si bir ay yı­lını oluş­tu­
1.8. Fotoğraf: Miladi takvimden
bir yaprak
rur. Mı­sır­lı­lar ta­ra­fın­dan gü­neş yı­lı esa­sı­na gö­re oluş­tu­ru­lan tak­vi­m,
Ro­ma İm­pa­ra­toru Ju­li­us Cae­sar (Jül Se­zar) za­ma­nın­da ye­ni­den dü­zen­len­miş ve Ju­li­en (Jül­yen) tak­vi­mi adıy­la
kul­la­nılmıştır. Ju­li­en tak­vi­mi, Pa­pa XII­I. Gre­go­ri­an (Gre­gor­yen) ta­ra­fın­dan geliştirilerek Gregoryen tak­vi­mi
adı­nı al­mış­tır. Za­man içe­ri­sin­de yay­gın­la­şan bu tak­vim bu­gün dün­ya ge­ne­lin­de kul­la­nıl­mak­ta­dır.
Toplumlar belli bir yılı veya sosyal bir olayı takvimlerine başlangıç olarak esas almışlardır. Örneğin Mı­sır­
lı­lar ve Ba­bil­­ler her sal­ta­nat dö­ne­mi­ni, Ya­hu­di­ler ya­ra­dı­lış gününü (MÖ 3760), Yu­nan­­lar ilk olim­pi­yat­la­rı (MÖ
776), Ro­ma­lı­lar Ro­ma’nın ku­ru­lu­şu­nu (MÖ 753), Müslümanlar Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini (622) takvimlerine başlangıç olarak almışlardır.
Siz bir takvim oluştursaydınız hangi gelişmeyi başlangıç olarak belirlerdiniz? Açıklayınız.
İnsanlar yaşanılan olayların özelliklerine ve süreye dayalı olarak zamanı çağ, yüzyıl ve milat şeklinde bölümlere ayırmışlardır. Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman dilimine çağ denir. Ya­zı­nın bu­lu­nu­şu ile baş­layan tarihî
çağlar uzun bir dönemi kapsamaktadır. Tarihçiler bu uzun geç­miş dö­nem­i da­ha iyi in­ce­le­ye­bil­mek için ta­ri­hi, (İlk
Çağ, Or­ta Çağ, Ye­ni Çağ ve Ya­kın Çağ) gibi zaman dilimlerine ayır­ma ih­ti­ya­cı­duy­muş­lar­dır. Yine tarihsel süreçte yaşanan olayları daha ayrıntılı ele almak ve incelemek için zamanı yüzyıllık dilimlere ayırmışlardır. Arka
arkaya gelen yüz senelik zaman dilimine yüzyıl veya asır denir. Ta­ri­hî olay­la­rın za­ma­nı be­lir­ti­lir­ken tak­vim­
le­rin baş­lan­gı­cı esas alı­nır. Miladî takvimde Hz. İsa’nın do­ğu­mu “0” milat ka­bul edi­lir. Sıfır yılından ön­ce­ki
dö­ne­me mi­la­ttan ön­ce (MÖ), son­ra­ki dö­ne­me ise mi­lattan son­ra (MS) de­ni­lir. Milattan önceki tarihler sıfıra
doğru yaklaştıkça küçülür, milattan sonraki tarihler de günümüze doğru yaklaştıkça büyür. Buna göre milattan
önceki tarihlerde sayıca büyük olan bir tarih, sayıca küçük olan bir tarihten daha eski bir zamanı gösterir.
Milattan sonraki tarihlerde ise küçük sayılı tarihler daha eski bir zamanı, büyük sayılı tarihler daha yakın bir
zamanı gösterir.
Örneğin MÖ 1280 tarihi (Kadeş Antlaşması), MÖ 209 (Mete Han’ın tahta çıkışı) tarihinden sayıca büyüktür ve daha eski bir zamanı gösterir. MS 1453 tarihi (İstanbul’un Fethi), 1789 (Fransız İhtilali) tarihinden
sayıca küçüktür ve daha eski bir zamanı gösterir. Bu örneği tarih şeridi üzerinde gösterelim.
0
MÖ 1280
Kadeş Antlaşması
MÖ 209
Mete Han’ın
Tahta Çıkışı
Milat
MS 1453
İstanbul’un Fethi
MS 1789
Fransız İhtilali
21
Tarih Bilimi
MÖ ve MS olarak verilen bir tarihin yüzyılını bulmak için; verilen tarih tek veya çift rakamlı olursa hiçbir
işlem yapılmaz, doğrudan I. yüzyıl olarak ifade edilir. Verilen tarih üç rakamlı olursa yüzler basamağına 1
eklenerek yüzyılı bulunur. Örneğin 622 yılının yüzler basamağının ilk sayısı 6’dır. 6 + 1 = 7. yüzyıl olur. Verilen
tarih dört rakamlı olursa binler ve yüzler basamağına 1 eklenerek yüzyılı bulunur. Örneğin 2013 yılının yüzler
ve binler basamağına 20 + 1 = 21. yüzyıl olur.
Aşağıdaki “Yüzyıl Kavramı” adlı etkinlikte verilen ta­ri­hî ge­liş­me­le­rin yüz­yıl ola­rak kar­şı­lı­ğı­nı defterleri­
nize yazınız ve bunları, oluşturduğunuz tarih şeridi üzerinde göseriniz.
6. Etkinlik: YÜZYIL KAVRAMI
İs­tan­bul 1453 yı­lın­da fet­he­dil­di.
Ya­zı MÖ 3200 yıl­la­rın­da Sü­mer­ler ta­ra­fın­dan icat edildi.
Ka­deş Ant­laş­ma­sı MÖ 1280 yı­lında im­za­lan­dı.
Osmanlı Devleti’nde matbaa, İbrahim Müteferrika’nın girişimiyle 1727 yılında kuruldu.
Atatürk 1881-1938 yılları arasında yaşadı.
2. TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER
Türkler tarih boyunca birçok takvim kullandı. Bunlar arasında yer alan 12 Hayvanlı Türk Takvimi, Türklerin
millî takvimidir. Türkler, İslamiyetin kabulünden sonra hicri, celali, rumi ve miladi takvimleri kullandılar.
Aşağıda yer alan “12 Hayvanlı Türk Takvimi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
7. Etkinlik: 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ
Türklerin on iki farklı hayvan adını yıllara vererek on iki yıllık bir takvim oluşturduğunu, çocukları­
nın yaşlarını, savaşları ve diğer olayları bu şekilde tarihlendirdiğini belirten Kâşgarlı Mahmut, Divân’ül
Lugati’t-Türk’te bu takvimin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
Türk kağanlarından biri, kendi yönetiminden önceki dönemde yapılan bir savaş hakkında bilgi edin­
mek ister. Çevresindekiler bu savaşın tarihi konusunda çelişkiye düşünce kağan kurultayı toplar ve halkına
danışır.
“Biz bu tarihte nasıl yanılıyorsak bizden sonrakiler de yanılacaklar. Yanılmamaları için göğün on iki
burcuna ve on iki ay sayısına göre bir düzenleme yapalım, her yıla bir ad verelim. Böylece bu yılları sayarak
zamanı belirleyelim. Bu düzenleme, hepimiz için bir belge olsun.” der.
Kağan ava çıkar ve yaban hayvanlarını Ilısu Vadisi’ndeki büyük bir ırmağa doğru sürmelerini buyurur.
Halk yaban hayvanlarını ürküterek ırmağa doğru sürer. Yalnızca on iki hayvan ırmağı geçmeyi başarır.
İlk geçen hayvan olan sıçgan (sıçan)dan başlayarak her geçen hayvanın adı birbirini izleyen yıllara verilir.
Böylece takvim, sıçgan yılı ile başlar.
Bu tak­vim­de her yıl bir hayvan adıyla anılır. Bir yıl, 365 gün 5 saat olarak kabul edilir. 12 yılda bir
devir yapan 12 Hayvanlı Türk Takviminde yıllar sayı ile değil hayvan adıyla gösterilir. Aylar ise sayı ile
belirtilir. Güneş yılını esas alan 12 Hay­van­lı Türk Tak­vi­mi, Kök Türk­ler, Uy­gur­lar, Tuna ve İtil Bulgarları
ta­ra­fın­dan kullanılmıştır.
www.turkoloji.cu.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Türklerin takvim kullanmak istemesinin nedenleri nelerdir?
2. Türklerin kullandıkları takvim ile yaşayışları arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız.
22
1. Ünite
Türkler, hicri takvimi İslamiyeti benimsedikten sonra kullanmışlardır. Hicri takvim Hz. Muhammed’in
622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret (göç) etmesini başlangıç olarak kabul etmiştir. Ay yı­lı­na gö­re dü­zen­
len­en bu takvim Kamer (ay) takvimi olarak da bilinmektedir. Bu takvimde bir yıl 354 gün olarak hesaplanmıştır. Hz. Ömer dö­ne­min­de dü­zen­lenen hic­ri tak­vim, ül­ke­miz­de 1926 ta­ri­hin­de resmî işlerde yü­rür­lük­ten kal­dı­
rılmıştır. Hic­ri tak­vim, gü­nü­müz­de yal­nız­ca dini günlerin, ayların ve dinî bayramların be­lir­len­me­sin­de kul­la­
nıl­mak­ta­dır.
Ra­ma­zan ayı­nın her yıl 11 gün er­kene gel­me­si­nin se­be­bi­ni na­sıl açık­la­ya­bi­lir­si­niz?
Celali tak­vimi, Büyük Sel­çuk­lu Sul­ta­nı Me­lik­şah dö­ne­min­de Ömer Hay­yam baş­kan­lı­ğın­da­ki bir ku­rul
ta­ra­fın­dan dü­zen­len­miş­tir. Gü­neş yı­lı esa­sı­na dayanmaktadır. Bir yıl, 365 gün 6 sa­at­tir. Baş­lan­gı­cı 1079 olan bu
tak­vim Büyük Selçuklu Devleti’nin yanı sıra Har­zem­şah­lar ve Ba­bür­­ler ta­ra­fın­dan da kul­la­nıl­mış­tır.
Rumi tak­vi­minde yılın ilk günü 1 Mart’­tır. 1 yıl, 365 gün 6 sa­at ola­rak ka­bul edil­miş­tir. Os­man­lı Dev­le­
ti’nde 1839 yı­lın­dan iti­ba­ren ma­li iş­ler­de (ver­gi, ma­aş vb.) gö­rü­len ak­sa­ma­nın önü­ne geç­mek ama­cıy­la dü­zen­
len­miş­tir. Ru­mi tak­vim ile mi­la­di tak­vim ara­sın­da 584 yıl­lık za­man far­kı var­dır.
Miladi tak­vim­de bir yıl, 365 gün 6 sa­at ola­rak ka­bul edil­miş­tir. Gre­gor­yen tak­vi­mi adı ile de bi­li­nir. Hz.
İsa’nın do­ğu­mu tak­vi­min baş­lan­gı­cı ka­bul edil­di­ğin­den bu tak­vi­me mi­la­di tak­vim adı ve­ril­miş­tir. Miladi takvimde yılın ilk günü 1 Ocak’tır. Ül­ke­miz­de 1926 yı­lın­dan iti­ba­ren kul­la­nıl­ma­ya baş­lan­mış­tır.
Aşağıda verilen “Yıl Hesaplama” başlıklı etkinliği yapınız.
8. Etkinlik: YIL HESAPLAMA
Miladi yıl = Hicri yıl + 622 =
hicri yıl
33
Miladi yıl = Rumi yıl + 584 Hicri yıl = Miladi yıl - 622 =
miladi yıl
33
Rumi yıl = Miladi yıl - 584
Yukarıdaki formülleri dikkata alarak aşağıda verilen soruları cevaplayınız.
• 1325 hicri yılını, miladi yıla çeviriniz.
• 1253 rumi yılını, miladi yıla çeviriniz.
• 1699 miladi yılını, hicri yıla çeviriniz.
• 2014 miladi yılını, rumi yıla çeviriniz.
23
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
C. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI
lTarih Şuuru
Hazırlık Çalışmaları
lToplumsal Hafıza
lTürk Tarih Kurumu
1. Top­lum­sal ha­fı­za ve ta­rih şu­u­ru kav­ram­la­rın­dan neler anlıyorsunuz?
2. Atatürk, Türk tarihi ile ilgili çalışmalar yapılmasını neden istemiştir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştımalıdır?
Aşağıda verilen “özdeyişleri” okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Tarih daima zamanların ışığı, olayların hazinesi, hakikatın şahidi, iyi nasihatların ve tedbirin kaynağı, davranışın ve adaletin kardeşidir.” Montesquieu (Monteskiyö)
“Tarih bize tarihten hiçbir şey öğrenmediğimizi öğretir.” Bernard Shaw (Bernard Şov)
“Tarih tekerrürden ibarettir, derler. İbret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi?” (Mehmet Âkif Ersoy)
Yukarıda verilen özdeyişlerden tarihin yararları ile ilgili hangi yargılara ulaşabiliriz?
1. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇLARI
“Herhangi bir tarihî olay ele alındığında, bu olayın gerçeğe uygun olup olmadığını anlayabilmek için belgelere dayalı bir araştırması yapmak gerekir. Bi­zim şim­di­ye de­ğin doğ­ru ulu­sal bir ta­ri­he sa­hip ol­ma­yı­şı­mı­zın
ne­de­ni, ta­rih­le­ri­mizde ger­çek oku­yu­cu­la­rı­n bel­ge­le­re da­yan­mak­tan çok birta­kım meddahların ya da ken­di­ni
be­ğen­miş­le­rin ger­çek ve man­tık­tan uzak söz­le­rin­den baş­ka kay­nak bu­la­ma­mak talihsizliğidir.”(1)
Türk ço­cuk­la­rı­nın ta­rih bi­lin­ciy­le ye­tiş­ti­ril­me­le­ri­ne bü­yük önem ve­ren Ata­türk, “Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça bütün Türk çocukları kendileri için lazım olan atılım kaynağını o
tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihte Türk çocukları istiklâl fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler,
harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle
kimseye yük olmayacaklardır.”(2)
Tarihin milletlerin hafızasını oluşturduğu, herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Milleti millet yapan, benliğini dokuyan unsurların başında tarih gelmektedir. Hafızasını ve kimliğini kaybeden milletlerin varlığını
devam ettirmesi imkânsızdır. Tarih, hem bugün yaşadığımız dünya ile ilgilidir hem de geleceğe hazırlanırken
bize yardımcı olmaktadır.
Aşağıda verilen “Tarih ve Ezbercilik” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
9. Etkinlik: TARİH VE EZBERCİLİK
Mu­rat Öz­yük­sel, li­se yıl­la­rın­da ta­rih­le ara­sı­nın pek iyi ol­ma­dı­ğı­nı söylüyor, bu­nu da ez­ber­ci­lik üze­
ri­ne ku­rul­muş or­ta­öğ­re­tim an­la­yı­şı­na bağ­lı­yor. Ay­rı­ca Öz­yük­sel, genç­le­rin ta­ri­hi se­ve­bil­me­si için eği­tim
an­la­yı­şı­mız­da fark­lı bir yol iz­le­me­miz ge­rek­ti­ği­ni vurguluyor. “Li­se­de çok sev­di­ğim bir ho­cam var­dı ama
ders­te an­lat­tık­la­rı­nı an­la­mak çok zor­du, her şey ko­puk ko­puk­tu. Ne­den-so­nuç iliş­ki­le­ri­ni hiç ku­ra­maz­dık.
Bir­den­bi­re ‘İs­kit­le­ri an­la­tın.’ der­di, ne ol­du­ğu­mu­zu şa­şı­rır­dık. Okul­lar­da oku­tu­lan sa­vaş ve ant­laş­ma­la­rın
_______________________
(1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 271. (Düzenlenmiştir.)
(2) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 359.
24
1. Ünite
2. ATATÜRK VE TARİH
ko­puk an­la­tıl­dı­ğı ki­tap­lar var­dı. Oy­sa Ma­it­land (Metland) ad­lı ün­lü ta­rih­çi ‘Bir ta­rih ki­ta­bı aç­lık duy­gu­su
ya­rat­ma­lı. Özel­lik­le de araş­tır­ma aç­lı­ğını...’ di­yor. Bu­ra­da iki zıt an­la­yış kar­şı­mı­za çı­kı­yor. Bi­ri­si İs­kit­le­ri ez­
ber­le­mek ve ko­nu­yu ka­pa­mak, öbü­rü geç­miş üze­rin­de ne­den-so­nuç iliş­ki­le­ri bağ­la­mın­da ça­lış­mak ve sü­rek­li
araş­tır­ma ge­re­ği­nin bi­lin­cin­de ol­mak. El­bet­te ikin­ci­si da­ha doğ­ru ge­li­yor ba­na. Ya­ni ta­ri­hi sa­de­ce sa­vaş­la­
rın, kah­ra­man­lık­la­rın, ant­laş­ma­la­rın ta­ri­hi ol­mak­tan çı­kar­mak ge­re­ki­yor. Top­lu­mu dâ­hil et­me­di­ği­miz bir
ta­rih eği­ti­mi, hem aka­de­mik hem de pe­da­go­jik açı­dan ye­ter­siz olu­yor.”
Ta­rih­le ara­sı­nı dü­zel­te­me­den ik­ti­sat fa­kül­te­sin­de li­sans eği­ti­mi­ne baş­la­yan Öz­yük­sel, me­zu­ni­yet za­
ma­nı yak­laş­tık­ça bö­lü­mün­den uzak­laş­ma­ya ve ta­ri­he il­gi duy­ma­ya baş­lar. “Bir ön­ce­ki top­lan­tı­da Ce­mil
Ko­çak, aka­de­mik an­lam­da bir kim­lik bu­na­lı­mın­dan bah­set­miş­ti. Bu du­rum be­nim için de ge­çer­li. Ben
kla­sik an­lam­da bir ta­rih­çi de­ği­lim. İk­ti­sat fa­kül­te­si­nin iş­let­me-ma­li­ye bö­lü­mü­nü oku­dum. Ora­da ta­rih­le
il­gi­li ola­rak sa­de­ce, Türk ik­ti­sat ta­ri­hi ve Av­ru­pa ik­ti­sat ta­ri­hi ders­le­ri­ni gör­düm. Bu ders­ler ba­na ilk ön­ce
li­se eği­ti­mi­nin de et­ki­siy­le faz­la çe­ki­ci gel­me­di fa­kat bi­raz içi­ne gi­rin­ce çok zevk al­dım. Ta­ri­he il­gi duy­ma­ya
bi­raz geç de ol­sa baş­la­mış ol­dum. Fa­kat bö­lü­müm­de baş­ka ta­rih der­si yok­tu. Oku­lun son yıl­la­rın­da mes­lek
se­çi­mi gi­bi dev bir so­run gün­de­me ge­lin­ce iş­let­me­ci­lik yap­ma­nın ba­na çok uzak ol­du­ğu­nu, bu oku­ma sü­re­
ci­nin de­vam et­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şün­düm. Aka­de­mik sü­reç için­de yer al­mak gi­bi bir he­def o za­man kar­şı­ma
çık­tı ve şu­nun far­kı­na var­dım: İk­ti­sat fa­kül­te­si me­zu­nu­ydum ama ik­ti­sa­ta da çok ya­kın de­ği­ldim, ken­di­mi
ta­ri­he da­ha ya­kın his­se­di­yor­dum.”
www.ta­r ih­vak­f i.org.tr
(Özetlenmiştir.)
1. Yukarıdaki metinde geçen “Bir tarih kitabı açlık duygusu yaratmalı.” sözünden neler anlı­
yorsunuz?
2. Size göre tarihin sevdirilmesi için neler yapılabilir?
Aşağıda yer alan “Tarih Şuuru” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
10. Etkinlik: TARİH ŞUURU
Ta­ri­hî olay­lar mil­let ha­ya­tı­nı önem­li de­re­ce­de et­ki­le­miş ge­
liş­me­ler­dir. Bunlar, geçmişte yaşanmış oldukları hâlde günümüz
toplumlarını ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Çünkü bugün geç­
mişin ürünüdür. Bir top­lum bu­gün kar­şı­laş­tı­ğı prob­lem­le­rin çö­
züm yol­la­rı­nı an­cak ta­rih­te bu­la­bi­lir. Ör­ne­ğin gü­nü­müz­de Tür­ki­
ye’nin dış si­ya­se­tin­de bir Er­me­ni me­se­le­si, Kıb­rıs, Ba­tı Trak­ya vb.
sorunlar vardır. Bu so­run­la­rın ön pla­na çı­ka­rıl­ma­sı, araş­tı­rıl­ma­
sı ve in­ce­len­me­si ile hem ora­da­ki hak­la­rı­mı­zın kay­be­dil­me­si­nin
önü­ne ge­çi­le­cek hem ka­mu­oyu­na ye­ter­li bil­gi sağ­la­na­cak hem de
bu ko­nu­lar­da uya­nık ol­ma­mı­za yar­dım­cı olunacaktır. Mil­lî ha­
1.9. Fotoğraf: Çanakkale Şehitliği’nden
fı­za can­lı tutula­cak, mil­let ay­nı duy­gu­lar et­ra­fın­da birleşecektir.
bir
görünüm
Bu da el­bet­te­ki ta­ri­h şu­u­ru ile olur. Mil­yar­lar har­ca­na­rak el­de
edi­le­me­ye­cek olan bu güç, ta­ri­h bilinci sa­ye­sin­de el­de edil­miş ola­
cak­tır.
İs­ma­il Öz­çe­lik, Ta­rih Araş­tır­ma­la­rın­da Yön­tem ve Tek­nik­ler, s. 5-6.
(Düzenlenmiştir.)
1. Ülkemizi ilgilendiren konularda neden bilgi sahibi olmalıyız?
2. “Millî hafıza...” olarak ifade edilmek istenen düşünce sizce ne olabilir”
3. “Hafıza bir toplumun aynasıdır, yol göstericisidir.” sözünden neler anlıyorsunuz?
25
Tarih Bilimi
Mustafa Kemal Atatürk tarih bilimine
büyük önem vermiş ve tarih konularıyla çok
yakından ilgilenmiştir. Atatürk millî bilincin
oluşması için millî tarihin toplumu oluşturan
bireylere, doğru bir şekilde öğretilmesi gerektiğine inanmıştır.
Atatürk, Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin 15
Nisan 1931’de açılmasına öncülük etmiştir.
Mirasının bir bölümünü adı daha sonra Türk Tarih
Kurumu (1935) olan bu kuruma bırakmıştır. Türk
Ta­rih Ku­ru­mu, ye­ni bulguları ve bi­lim­sel ko­nu­la­rı
tar­tış­mak ama­cıy­la sos­yal bi­lim­ler ala­nın­da ün­lü
1.10. Fotoğraf: Ata­türk, I. Türk Ta­rih Ku­rul­ta­yı’na ka­tı­lan­lar­la
bi­lim in­san­la­rı­nın ka­tı­lı­mıy­la ar­tık ge­le­nek­sel hâle
bir­lik­te
ge­len Türk Ta­rih Kong­re­le­ri­ni dü­zen­le­mek­te­dir.
Yukarıda verilen fotoğrafta görüldüğü gibi Atatürk, I. Türk Tarih Kurultayı’na (02-11 Temmüz 1932) katılarak tarih
bilimine ne kadar önem verdiğini göstermiştir. Türk Tarih Kurumu 1937 yı­lın­dan iti­ba­ren adını Atatürk’ün koyduğu
“Bel­leten” adlı der­gilerini de yayın­lamaya baş­lamış­tır.
Aşağıda yer alan “Atatürk’ten Tarih Dersi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
11. Etkinlik: ATATÜRK’TEN TARİH DERSİ
Bir ta­rih der­si­ne gir­di­ğin­de ta­ri­hin çok
mo­no­ton, ki­ta­ba bağ­lı ve sı­kı­cı an­la­tıl­dı­ğı­
nı gö­ren Ata­türk, “Ta­rih der­sin­de müf­re­da­tı
öğ­ren­mek ye­ri­ne ön­ce ta­ri­hi­mi­zi sev­dir­mek,
son­ra da bu der­si ni­ye oku­duk­la­rı­nı, ile­ri­de
on­la­ra ne za­man la­zım ola­ca­ğı­nı an­lat­mak
ge­re­kir.” der ve şu anı­sı­nı an­la­tır: “Kur­tu­luş
Sa­va­şı baş­la­mış­tı. Her Meh­met­çik, su­bay
ve ko­mu­tan­ des­tan­lar ya­ra­tı­yor­du. Bir gün
düş­ma­nın sal­dı­rı­ya ge­çe­ce­ği ha­be­ri alın­dı.
Su­bay­lar üç­gen te­pe­le­rin en ge­ri­sindeki bü­
yük tepeye asker ve silah yığınağı yapmışlar­
1.2. Resim: Sakarya Savaşı’nın temsilî resmi (www.
dı. Ova­ya ine­cek düş­ma­nı bu­ra­dan ateş yağ­ tsk.mil.tr)
mu­ru­na tu­tup yok ede­cek­le­ri­ni dü­şün­müş­ler.
As­lın­da gö­rün­tü ola­rak bu çok doğ­ru bir ha­re­ket­ti ama ben he­men bu te­pe­yi bo­şalt­ma­la­rı­nı is­te­dim. Kü­çük
ol­du­ğu hâl­de baş­ka bir te­pe­yi tut­ma­la­rı­nı söy­le­dim. Ko­mu­tan ve su­bay­lar şa­şır­mış­lar­dı. Ha­zır­la­nan te­pe­yi
tü­mü ile bo­şalt­mak is­te­me­di­ler. Kü­çük bir bir­lik bı­ra­ka­rak ye­ni te­pe­yi tut­tu­lar. Düş­man top­çu­su aman­sız
bir ateş yağ­dır­ma­ya baş­la­mış, pi­ya­de­le­ri de ova­ya ya­yıl­mış­tı. Ha­fif bir rüz­gâr esi­yor­du. Düş­man bı­ra­kı­lan
te­pe­ye sal­dır­mış­tı. Ora­da bı­ra­kı­lan kü­çük bir­lik hiç ateş ede­mi­yor­du. Bir yan­dan gü­neş, bir yan­dan sert­
le­şen rüz­gâr ora­da­ki Meh­met­çik­le­rin göz­le­ri­ni gör­mez et­miş­ti. Ni­şan alıp ateş ede­mi­yor­lar­dı. Hep­si şe­hit
ol­muştu. Öğ­le­den son­ra Türk sü­va­ri­le­ri bu te­pe­yi alan düş­ma­nı ta­ma­men yok et­miş­ti. O ge­ce ko­mu­tan­lar
26
1. Ünite
bana, bu te­pe­nin sa­vun­ma için çok iyi bir te­pe ola­rak gö­rün­me­si­ne rağ­men, be­nim bu te­pe­yi isa­bet­li bir ka­
rar­la ne­den bo­şalt­tı­ğı­mı sor­du­lar. On­la­ra ‘O te­pe Se­zar or­du­la­rı­nı, İs­ken­der or­du­la­rı­nı en son da Yıl­dı­rım
Bayezit or­du­la­rı­nı al­dat­mış­tır. Bu te­pe­yi ova­ya hâ­kim sa­nan as­ker­ler kar­şı­la­rın­da­ki düş­ma­na de­ğil gü­neş­
le baş­la­yan fır­tı­na­ya ye­nil­miş­ler­dir. Ta­rih bo­yun­ca ni­ce or­du­la­ra me­zar olan bu ye­ri Türk as­ke­ri­ne me­zar
yap­mak is­te­mez­dim.’ dedim. Ta­rih ya­lan söy­le­mez. Ta­ri­hi bir ma­sal ola­rak de­ğil, ay­nı ha­ta­la­rı tek­rar­la­ma­
mak için oku­mak ge­re­kir.”
İlknur Güntürkün Kalıpçı, Anmaktan Anlamaya Doğru Atatürk, s. 101-102
1. Atatürk’ün “Tarih dersinde müfredatı öğretmek yerine önce tarihimizi sevdirmek sonra da bu
dersi niye okuduklarını, ileride onlara ne zaman, nasıl lazım olacağını anlatmak gerekir.” sözünde
kastettiği düşünce sizce ne olabilir?
2. Atatürk’e göre tarihi nasıl okumak gereklidir? Neden?
Ta­rih; doğ­ru, yan­sız ve bi­lim­sel ola­rak öğ­re­ti­lir­se ki­şi­de ta­rih­sel bi­linç olu­şur. Ya­ni ta­rih geç­miş, bu­gün ve
ge­le­cek çiz­gi­sin­de dü­şün­me­mi­zi sağ­lar. Geç­mi­şi­ni bi­len bir top­lum, önün­de na­sıl bir ge­le­ce­ğin uza­na­ca­ğı­nı da
an­la­ya­bi­lir.
Eğer ta­rihi bi­lim­sel­lik­ten uzak, olay­la­rı ve ol­gu­la­rı
ol­du­ğu gi­bi de­ğil de geç­mi­şi yerme ya da öv­me bi­çi­min­de
öğ­re­ti­r­sek bi­rey­ler ve top­lum, için­de bu­lun­du­ğu ko­şul­la­rın
bi­lin­ci­ne va­ra­maz; eko­no­mik, si­ya­sal, din­sel ve et­nik kav­
ga­lar­la geç­miş­te pek çok ör­ne­ği gö­rü­len bir kar­ga­şa or­ta­
mı­na sü­rük­le­nir. Mil­lî bir­lik ve be­ra­ber­liğin bo­zul­ma­sı­na,
dev­le­tin güç­süz­le­şe­rek par­ça­lan­ma­sı­na ze­min hazırlanmış
olur. Mustafa Kemal Ata­türk (1.11. Fotoğraf ), tarihî olayların aslına uygun şekilde aktarılmasını ve tarihçilere düşen
görevleri “Ta­rih yaz­mak, ta­rih yap­mak ka­dar mühimdir.
1.11. Fo­toğ­raf: Ata­türk ça­lış­ma oda­sın­da
Ya­zan, ya­pa­na sadık kal­maz­sa de­ğiş­me­yen hakikat in­san­lı­
ğı şa­şır­ta­cak bir mahiyet alır.”(1) sözüyle ifade etmiştir.
Ayrıca belirtmekte büyük yarar var ki Atatürk, tarih birliğini, Türk milletini millet yapan en önemli ögelerden
biri olarak görmüş ve göstermiştir. Tarihimizi öğrenmek, millî kimliğimizin pekişmesi ve ulusal bilincimizin
gelişmesi için yaşamsal bir gerekliliktir.
“Ben gelip geçici bir in­sa­nım, bir ­gün öle­ce­ğim. Bü­yük­lü­ğü­ne ve üs­tün yeteneklerine inan­dı­ğım Türk
ulusunun ger­çek ta­ri­hi­nin ya­zıl­ma­sı­nı sağ­lı­ğım­da gör­mek is­ti­yo­rum. Onun için bu top­lan­tı­larda ken­dim­den
ge­çi­yor, her şe­yi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni af­fedin!” (2)
Sizce Atatürk neden Türk milletinin gerçek tarihinin yazılmasını istemektedir? Açıklayınız.
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürk ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, C 2, s. 151.
(2) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 282.
27
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
Ç. TARİHÎ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
lEmpati Kurmak
lMetodoloji
lTarafsızlık
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarihî olayları neden bir bütün olarak algılamak gerekir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
“Tarihî olayları dar bir çerçevede incelemek, olayları belirli bir kalıp içerisine sokmak tarihçinin en
büyük hatası olur. Bunun yerine tarihçi, olayları geniş görmeli ve çeşitli faktörleri bir arada değerlendirmelidir.” (1)
1. “Tarihî olayları dar bir çerçevede incelemek, olayları belirli bir kalıp içine sokmak” sözünden ne
anlıyorsunuz? Açıklayınız.
2. Sizce tarihçiler olayları neden geniş bir açıdan ele almalı ve çeşitli faktörleri göz önünde bulun­
durarak değerlendirmelidir?
3. Ta­ri­hî olay­lar siz­ce ne­den gü­nü­müz şart­la­rı ile açık­la­na­maz? Ta­rih­çi böy­le ha­re­ket eder­se ne gi­bi
hatalara düşebilir? Açıklayınız.
Ta­ri­hî olay­la­rın en be­lir­gin özelliği, tekrarlanmasının mümkün olmaması ve bir an­da olup bit­me­si­dir.
Sos­yal bir bi­lim da­lı olan ta­rih bi­li­mi­, olayları bugünün koşullarına göre değil, yaşandığı günün şartlarına göre
değerlendirmeyi yöntem olarak kabul eder. Ta­ri­hî olay­lar de­ğer­len­di­ri­lir­ken o dö­ne­min si­ya­si, sos­yal, kül­tü­rel,
eko­no­mik ve coğ­ra­fi özel­lik­le­ri dik­ka­te alın­ma­lı­dır. Ör­ne­ğin I. Dün­ya Sa­va­şı’nın çık­ma­sı­nı bir ta­rih­çi sa­de­ce
si­ya­si ne­den­ler­le açık­la­ya­maz. Bu sa­va­şın çık­ma­sın­da eko­no­mi, mil­li­yet­çi­lik, sö­mür­ge­ci­lik gi­bi fak­tör­le­rin ­de
et­ki­li ol­du­ğu­unut­ulma­ma­lı­dır.
Tarihte meydana gelen olayların oluşumuna, gelişimine ve sonucuna etki eden coğrafi, siyasi, ekonomik,
sosyal ve kültürel etmenler vardır. Örneğin, deniz kıyısında yaşayan toplumların geçim kaynaklarının balıkçılığa dayanması coğrafi özelliklerin insanlar üzerindeki etkisinin bir sonucudur. Bozkırda yaşayan toplumların
hayvancılığa yönelmesi, verimli arazilerde ise tarımının ön plana çıkması coğrafi şartların getirdiği bir zorunluluktur. Toplumların ekonomik durumu bulunduğu coğrafyanın özellikleriyle yakından ilgilidir. Yaşadığı
bölgede ekonomik yönden gelişen toplumlar bölgelerinde siyasi yönden güçlü devletler kurmuşlar ve çevrelerindeki toplumlara hakim olmuşlardır.
Tarihte büyük ve güçlü devletin ortaya çıkmasında coğrafi ve ekonomik koşulların etkisi ile
ilgili düşüncelerinizi söyleyiniz.
Toplumların sosyal yaşamı ve kültürel yapısı da yaşanılan bölgenin coğrafi özellikleriyle yakından ilişkilidir. Bu nedenle tarihî olayları değerlendirirken üzerinde yaşanılan coğrafyanın koşulları, ekonomik kaynakları, sosyal ve kültürel durumu göz önünde bulundurulmalıdır.
_______________________
(1) İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 8. Özetlenmiştir.
28
1. Ünite
Coğrafi şartların İnsan Yaşamına Etkileri ile ilgili görsellerinin yer aldığı “Toplum ve Coğrafya” adlı
etkinliği inceleyerek ilgili soruları cevaplayınız.
12. Etkinlik: TOPLUM VE COĞRAFYA
Toplumların sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri yaşadıkları coğrafi koşullarla yakından ilişkilidir.
Tarihin ilk dönemlerinden itibaren insanlar su kenarlarına yerleşerek buralarda büyük devletler kur­
muşlardır.
1. Tarihte büyük uygarlıkların su kenarlarında kurulmasının nedenleri neler olabilir?
2. Bozkır yaşantısı toplumları ekonomik yönden nasıl etkiler? Açıklayınız.
3. Türklerin Orta Asyadan dünyanın çeşitli bölgelerine göç etmesinin temelinde yatan faktörler
neler olabilir?
4. Toplumların üzerinde yaşadığı coğrafyanın, o toplum yaşamındaki siyasi, sosyal, ekonomik
ve kültürel olayların meydana gelmesinde, gelişiminde ve sonuçlanmasında ne tür etkileri olabilir?
Tartışınız.
29
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
lBakış Açısı
D. TARİHÎ OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ
AÇILARI
lBilimsellik
lKanıt
Hazırlık Çalışmaları
1. Doğru bilgiye ulaşmamızda farklı görüşlerin bize sağlayacağı faydalar neler olabilir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı cümleyi okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
“Yalnızca bir tarih, bir metot yoktur; metotlar, tarihler, merak konuları ve görüş açıları vardır. Yarın
başka merak konuları, başka görüş açıları olacağı gibi.”(1)
Ta­ri­hî olay ve ol­gu­la­ra fark­lı açı­dan bak­manın önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu tutum
ger­çe­ğe ulaş­ma­da bi­ze na­sıl yar­dım­cı ol­mak­ta­dır? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Tarihçi, bir fizikçi ya da bir kimyacı gibi incelediği olayı görme imkânına sahip değildir. Olayları ancak
gözlemleyenlerin bıraktığı belgelere dayanarak yorumlar. Geçmiş, herkese farklı bir şekilde yansır.
Tarihî olaylar, gerçekleştiği dönemin siyasal, sosyal, kültürel, dinî ve ekonomik özelliklerini yansıtır. Bu
nedenle araştırmacılar, araştırdıkları olayın meydana geldiği dönemin şartlarını dikkate almalıdır. Bir olayı
araştırmaya kalkışan araştırmacılar bu olaya belli bir anlam vermeye çalışmışlardır. Genel kabul gören doğrular oluşturmak siyasal ve tarihsel olaylarda çok zordur. Tarihçiler aynı belgeleri farklı anlayıp yorumlayabilirler.
Tarihçilerin aynı belgeleri, olay ve olguları farklı anlayarak yorumlamaları birbirlerine ve tarih bilimi­
ne hangi katkıları sağlar?
Aşağıda verilen “Osmanlıda Matbaanın Serüveni” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
13. Etkinlik: OSMANLIDA MATBAANIN SERÜVENİ
Mat­baa­cı­lı­ğın XV. yüz­yıl or­ta­la­rın­da Av­ru­pa’da ya­yıl­ma­sı­na rağ­
men Os­man­lı Dev­le­ti’ne 1727 yı­lı­na ka­dar gelememe­si­nin en önem­li
nedeni ge­rek İs­tan­bul’da ge­rek taş­ra­da hat­tat­lık­la ge­çi­nen­le­rin çok büyük
bir sayıya ulaşmasından kaynaklanmaktadır. Ya­ni se­bep bü­yük öl­çü­de
eko­no­mik­tir. So­ru­nun ba­zı çev­re­ler­ce id­di­a edildiği gi­bi gericilikle, yobaz­
lıkla bir ilgisi yoktur. Os­man­lı as­ke­rî ku­ru­lu­şu­nu Av­ru­pa’ya ta­nı­tan Kont
Mar­sig­li ken­di­si­İs­tan­bul’da bu­lun­du­ğu za­man şe­hir­de doksan bin hat­ta­
tın ol­du­ğu­nu söy­ler. Ya­ni doksan bin ai­le­nin el ya­zı­sıy­la ge­çin­me­si söz
1.12. Fotoğraf: İbrahim Müteferko­nu­su­dur. Pa­di­şah­lar bu ka­dar in­sa­nın iş­siz bırakılmasının sos­yal ve rika’nın kurduğu matbaanın modeli
eko­no­mik ba­zı so­run­la­ra yol aç­ma­sın­dan çe­kin­dik­le­ri için yer­li mat­ba­ (Basın Müzesi, İstanbul)
_______________________
(1) Salih Özbaran, Tarih, Tarihçi ve Toplum, s. 10.
30
1. Ünite
ala­ra izin ver­me­miş­tir. Mat­ba­acı­lı­ğın bir­den ka­bu­lü böy­le bü­yük bir züm­re­yi iş­siz bı­rak­mak de­mek­ti. Bu
yüz­den ilk Türk mat­ba­ası­nın açıl­ma­sı­na izin ve­ri­lir­ken di­nî eser bas­ma­mak şartı ko­nul­muş­tur. Zi­ra Av­ru­
pa’da ba­sıl­mış Türk­çe, Arap­ça ve Acem­ce eser­le­rin II­I. Mu­rat dev­rin­den iti­ba­ren pa­di­şah fer­ma­nı ile Türk
pi­ya­sa­sına arz edil­me­si de so­ru­nun ta­as­sup­la bir il­gi­si ol­ma­dı­ğı­nı açıkça gös­ter­mek­te­dir.
Yukarıda belirttiğimiz ekonomik sebepten ayrı olarak şu iki endişenin de Türk matbaacılığının gerile­
mesinde gerekli bir ölçüde rol sahibi olduğu ileri sürülmüştür:
1. Dinî kitapların baskı sırasında gerekli saygıyı görmemesi endişesi,
2. Yazma kitapların sanat değeri ve estetik güzelliği yanında, basılı eserlerin rağbet bulmama endişe­
si.
www.altuntop.org
(Özetlenmiştir.)
Yu­ka­rı­da­ki me­tin­de mat­baa­nın Os­man­lı Dev­le­ti’ne geç gel­me­si­ni farklı nedenlere da­yan­dı­ran
görüşler oku­du­nuz. Bu gö­rüş­le­ri de­ğer­len­dir­di­ği­niz­de ne­ler söy­le­ye­bi­lir­si­niz?
Tarihî olay ve olgulara farklı bakış açısıyla bakmak bilimsel açıdan ne kadar doğru ise tarihçinin olayları
değerlendirirken olaya tarafsız yaklaşması da o derece doğrudur. Tarihçi olaylara duygusal yaklaşamaz. Ancak
inançları, siyasal anlayışı, aldığı eğitim vb. nedenlerle tarihçinin duygusal yaklaşması mümkündür.
Aşağıda verilen “Hukuki Açıdan Kapitülasyonlar” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
14. Etkinlik: HUKUKİ AÇIDAN KAPİTÜLASYONLAR
Fransızca bir sözcük olan ve bir ye­rin tes­lim edil­me­si için ya­pı­lan ant­laş­ma anlamına gelen ka­pi­tü­las­
yon te­ri­mi, da­ha son­ra­la­rı bir dev­le­tin baş­ka bir dev­le­tin uy­ruk­la­rı­na ta­nı­dı­ğı hukuki, ekonomik, siyasi ba­
zı ay­rı­ca­lık­la­rı da kap­sa­yan bir an­lam ka­zan­mış­tır. Os­man­lı ki­tap­la­rın­da ka­pi­tü­las­yo­nun kar­şı­lı­ğı ola­rak
“ahid­na­me, uhu­du ati­ka ve im­ti­ya­za­tı ec­ne­bi­ye” te­rim­le­ri de kul­la­nıl­mak­ta­dır .
Ka­pi­tü­las­yon­la­rın or­ta­ya çı­kı­şını İs­lam di­ni­nin ka­tı­lı­ğın­dan do­la­yı ya­ban­cı­lar­la il­gi­li fark­lı bir dü­zen­
le­me ge­tir­me ça­ba­sı­na bağ­la­yan gö­rüş yan­lış­tır. Ka­pi­tü­las­yon, İs­lam’ın Or­ta­ Do­ğu’da ya­yıl­ma­sın­dan ön­ce
de var­dı. Da­ha­sı ay­nı top­lu­luk­lar ara­sın­da da bu uy­gu­la­ma­ya rast­la­nı­yor­du. Ka­pi­tü­las­yon­la­rın te­me­lin­de
Avrupalıların Doğu’da serbestçe ticaret yapma ama­cı­nın yer aldığı yö­nün­de­ki gö­rüş, bel­li bir doğ­ru­luk pa­yı
ta­şı­mak­la bir­lik­te açık­la­yı­cı ol­mak­tan uzak­tır. Gerçekte kapitülasyonlar, fark­lı bir top­lum­sal ve kül­tü­rel
ya­pı­ya sa­hip Avrupalı tüccarların, Doğu ülkelerinde ticaret yaparken ken­di inanç ve gö­re­nek­le­rini ser­bestçe
yaşayabilmelerine yönelik bir ay­rı­ca­lık ni­te­li­ği ta­şı­yor­du. Da­ha son­ra Ba­tı­lı ül­ke­ler, din ve uy­gar­lık fark­lı­
lık­la­rı­nı ile­ri sü­re­rek bu ay­rı­ca­lık­la­rı ti­ca­ri çı­kar­la­rını ko­ru­mak ve ge­liş­tir­mek için da­ya­nak yap­ma­yı ba­
şar­dı­lar.
Os­man­lı ka­pi­tü­las­yon­la­rı, ya­ban­cı dev­let yurt­taş­la­rı­nın ta­bi ola­cak­la­rı hu­ku­ki sta­tü­yü bil­di­ren, padi­
şahların iradesiyle or­ta­ya çık­mış tek yan­lı hu­ku­ki iş­lem­ler ni­te­li­ğin­dey­di. Her sal­ta­nat de­ği­şik­li­ğin­de yi­ne­
len­me­si ge­re­ken bu ira­de an­cak 1740’ta­ki söz­leş­me­den son­ra sü­rek­li­lik ve bağ­la­yı­cı­lık ka­zan­dı.
www.acıkarsiv.ankara.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Ka­pi­tü­las­yon­la­rın ve­ril­me se­be­bi siz­ce eko­no­mik midir, yok­sa si­ya­si midir? Açık­la­yı­nız.
2. Ka­pi­tü­las­yon­lar Osmanlı Devleti için olum­suz so­nuç­lar do­ğur­muş mu­dur? Ne­le­ri ka­nıt ola­
rak gös­te­re­bi­lir­si­niz?
31
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
lAraştırma
E. YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHÎ BİLGİLERİN
DEĞİŞEBİLİR ÖZELLİĞİ
lBelge
lBulgu
lYorum
Hazırlık Çalışmaları
1. Yeni bulgu ve belgelerin ortaya çıkmasının tarih bilimi açısından
önemi nedir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı cümleyi okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
“Tarih biliminin amacı geçmişi doğru ve anlaşılır kılarak insanların bugünkü durumlarını anlamalarına
yardımcı olmaktır.”(1)
1. Geçmişi doğru ve anlaşılır kılmak bugünü anlamamıza nasıl bir katkı sağlayacaktır?
2. Araş­tır­ma­lar so­nu­cun­da or­ta­ya çı­kan ye­ni bulgu ve bel­ge­ler ışı­ğın­da ta­ri­hî bil­gi­nin ve yo­rum­la­rın
de­ğiş­ti­ği­ni gör­mek­te­yiz. Dü­ne ka­dar ge­çer­li olan gö­rüş­le­rin ye­ri­ni ye­ni dü­şün­ce ve bil­gi­ler al­mak­ta­dır.
Bu bulgu ve bel­ge­ler na­sıl or­ta­ya çık­mak­ta­dır?
Tarih kesin bilgilerden oluşmaz. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan yeni belge ve kanıtlar tarihin yeniden
değerlendirilmesini gerektirir. Bu belge ve buluntular var olan bilgileri bazen güçlendirir bazen de değiştirir.
Yakın bir zamana kadar Osmanlı Devleti’nde ilk paranın Orhan Bey döneminde basıldığı biliniyordu.
Ancak daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda Osman Bey dönemine ait bir para bulundu. Bu durum
Osmanlı tarihi ile ilgili mevcut bilgilerin değişmesine yol açtı. Bir başka örnek verecek olursak Alacahöyük’te
bulunan ve MÖ 2500 yıllarına ait olan kılıcın dünyanın en eski kılıcı olduğu kabul edilmekteydi. 1996 yılında
Malatya yakınlarındaki Arslantepe kazı bölgesinde bir prens veya yönetici mezarının içinde MÖ 3300-3000
yıllarına ait, üzerleri işlemeli kılıçlar bulundu. Böylece Alacahöyük’teki kılıcın en eski kılıç olma bilgisi geçerliliğini kaybetti.
Aşağıda Osman Bey ve Orhan Bey dönemlerine ait paraların fotoğraflarını görmektesiniz.
1.13. Fotoğraf: Osman
(www.kultur.gov.tr)
Bey
dönemine
ait
sikke
1.14.
Fotoğraf: Orhan
Bey
dönemine
(www.kultur.gov.tr)
Ortaya çıkan yeni bulgu ve belgeler ışığında hangi tarihî bilgiler değişmiştir? Araştırınız.
_______________________
(1) Ekrem Memiş, Tarih Metodolojisi, s. 165.
32
ait
sikke
1. Ünite
Aşağıda verilen “Bilimsel Yenilik” adlı gazete haberini okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
15. Etkinlik: BİLİMSEL YENİLİK
01.09.2011 tarihli gazete haberi
1. Gazete haberinde sözü edilen kazı çalışmasında hangi yeni bulgulara rastlanmıştır?
2. Yeni bulunan kalıntılar hangi tarihi bilgiyi değiştirecektir?
3. Bu buluşun tarih açısından önemi hakkında düşünceleriniz nelerdir?
33
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
F. TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI
lEkol
lŞehnamecilik
lTarih Felsefesi
lVakanüvis
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarih araştırmacılığından ne anlıyorsunuz? Tarihi araştırmak gerekli
midir?
2. Tarihî olayları gelecek nesillere aktarmanın önemi nedir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıda verilen alıntı sözleri okuyarak altlarındaki soruları cevaplayınız.
“Ben ne kralın hayatını, ne de saltanat yıllarını yazmak niyetindeyim. İstediğim, insan zihninin tarihini yazmaktır.”(1)
Voltaire (Volter) bu sözü ile tarih yazıcılığının hangi yönünü vurgulamaktadır?
“İnsanların yaptıklarının zamanla sönüp gitmemesi, Helenlerin olsun, Barbarların olsun, başardıkları
büyük, şaşmaya değer işlerin adsız sansız yok olmaması, bilhassa neden birbirlerine karşı savaşlar yaptıklarını bildirmek için sorup öğrenebildiklerini yazmak.”(2)
Herodotos (Heredot)’un yukarıdaki sözünü dikkate aldığınızda tarih yazıcılığının amaçları nelerdir?
1.GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TARİH YAZICILIĞI
Tarih boyunca varlığını sürdürmüş birçok devlet ve kişi önemli gördükleri bilgi, deneyim ve olayları gelecek nesillere aktarma ihtiyacı duymuşlardır. Yazının kullanımından önce yaşanmış olaylar dilden dile aktarılmış, yazının bulunuşu ile kaydedilmiştir. Bu durum tarih yazıcılığını ortaya çıkarmıştır.
Tarihsel süreç içinde yazma ve araştırma tekniklerindeki gelişmeler tarih yazıcılığını da etkilemiştir. İlk
Çağdan itibaren olayların basit bir anlatımı şeklindeki tarih yazıcılığı anlayışından günümüz modern tarih
yazıcılığına kadar geçen sürede değişiklikler yaşanmıştır. Hititlerdeki anallar (yıllıklar), Ruslardaki kronikler,
Kök Türk Devleti’nde Orhun Abideleri ve Osmanlıdaki vakayinameler bu durumun örnekleri arasındadır.
Yunan tarihçi Herodotos (1.15 Fotoğraf ), Tarih (Historia) adlı kitabını
yazarken sa­de­ce din­le­dik­le­ri­ni ay­nen an­lat­mamış, on­la­rı yo­rum­lamıştır.
Herodotos şa­ir­ler­den fark­lı ola­rak halk için­de din­le­di­ği her şe­ye inan­mamış,
bun­la­rın doğ­ru olup ol­ma­dı­ğı­nı kon­trol et­me­ye ça­lı­şmıştır. Bu yüz­den
Herodotos’a “Ta­ri­hin Ba­ba­sı” de­nmiştir. He­rodotos’tan son­ra birçok ta­rih­çi,
meydana gelen olayları kitaplarında yazmıştır. Es­ki ta­rih­çi­le­rin ço­ğu kral­la­rın
yap­tık­la­rı iş­le­ri an­lat­mak­la gö­rev­li sa­ray me­mur­la­rıdır. Bunlar ken­di ta­rih
ki­tap­la­rı­nı ya­zar­ken in­san­la­rın ko­lay an­la­ya­bi­le­ce­ği bir yol kul­la­nmış, olay­la­rı
hi­kâ­ye gi­bi an­la­tmışlardır.
Gü­nü­müz ta­rih­çi­leri sa­de­ce olay­la­rı an­lat­maz, on­la­rı de­ğer­len­di­rir, han­gi
ne­den­ler­den kay­nak­lan­dı­ğı­nı araş­tı­rır ve so­nuç­la­rı­nı be­lir­ler­. Mo­dern ta­rih­çi­
“Ne ol­du?” sorusu ile birlikte “Na­sıl ol­du? Han­gi ne­den­ler­den kay­nak­lan­dı?”
sorularının da cevabını bulmaya çalışır. Bu tür ta­ri­h anlayışında olay­la­r sa­de­ce
an­latıl­ma­yıp ay­nı za­man­da yorumlanmaktadır.
_______________________
(1) Voltaire, çev.: Salih Özbaran, Tarih, Tarihçi ve Toplum, s. 63.
(2) Voltaire, çev.: Salih Özbaran, Tarih, Tarihçi ve Toplum, s. 64.
34
1.15. Fotoğraf : Herodotos’un
büstü
1. Ünite
İs­lam ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı, VI­I. yüz­yıl­da olay­la­rın hi­kâ­ye­ci an­la­tım tar­zı ile nak­le­dil­me­si şek­lin­de or­ta­ya çık­
mış­tır. IX. yüz­yıl­da ya­şa­mış Ta­be­ri, İs­lam ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı­nı hi­kâ­ye­ci bir an­la­tım­dan kur­tar­mış­tır. Ün­lü ta­rih­çi
ve sos­yo­log İb­n-i Hal­dun ise ko­nu­la­rı­nı ta­rih fel­se­fe­si çer­çe­ve­sin­de ele al­mış­tır. Ken­di eko­lü­nü oluş­tu­rup İs­lam
dün­ya­sın­da de­rin iz­ler bı­rak­arak bir­çok İs­lam ta­rih­çi­si­ni et­ki­le­miş­tir. İb­n-i Hal­dun’un ün­lü “Mu­kad­di­me”si
tarih felsefesinin İslam dünyasındaki gelişiminde önem­li bir rol oy­na­mış­tır.
Or­ta Çağ Av­ru­pa’­sın­da ta­rih an­la­yı­şı ten­kit­ten uzak bir ki­li­se ta­ri­hi şek­lin­de ge­li­şmiştir. XVII­I. yüz­yıl­dan
iti­ba­ren Av­ru­pa’da ta­rih­çi­ler kay­nak­la­rı araş­tır­ma­ya başlamış, çe­şit­li gö­rüş ve fel­se­fe­ler­den et­ki­len­miş­ler­dir.
XVII­I. yüz­yıl­da ya­şa­mış olan Vol­tai­re, o za­ma­na ka­dar din ve si­ya­se­ti ko­nu alan ta­rih an­la­yı­şı­nı de­ğiş­tir­miş,
uy­gar­lı­ğın ge­nel ta­ri­hi­ni yaz­mış­tır. Al­man ta­rih oku­lu­nun açıl­ma­sıy­la da Av­ru­pa’da bü­yük ge­liş­me gös­te­ren
ta­rih bi­li­mi ile uğ­ra­şan­lar ço­ğal­mış­tır.
Ta­rih yazıcılığı, dil özel­lik­le­ri ve an­lam ba­kı­mın­dan fark­lı­lık gös­te­rir. Bu nedenle çe­şit­li ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı
an­la­yı­şları var­dır. Başlıca tarih yazıcılığı anlayışları ve özellikleri şunlardır:
a. Hi­kâ­ye­ci Ta­rih Ya­zı­cı­lı­ğı
Hikâyeci tarih yazıcılığı İlk Çağda or­ta­ya çıkmıştır. Bu an­la­yı­şa gö­re olay­lar hi­kâ­ye yo­luy­la an­la­tı­lmış ve
da­ha çok ef­sa­ne­le­re yer ve­ri­lmiştir. Yer ve za­man ge­nel ola­rak be­lir­ti­lmiş an­cak olay­lar­da ola­ğa­nüs­tü var­lık­la­rın
ol­ma­sın­dan do­la­yı ne­den-so­nuç iliş­ki­si tam ola­rak ku­ru­la­mamıştır. MÖ V. yüz­yıl­da ya­şa­mış olan Herodotos,
hi­kâ­ye­ci ya­zı­mın ilk tem­sil­ci­si­dir. XVII­I. yüz­yı­la ka­dar Av­ru­pa ve İs­lam dün­ya­sı ta­rih­çi­li­ğin­de eser­ler bu anlayışta yazılmıştır.
b. Öğre­ti­ci (Fayda­cı-Prag­ma­tik) Ta­rih Ya­zı­cı­lı­ğı
Oku­yu­cu­ya ta­ri­hî olay­lar­dan ders çı­kar­mak, mil­lî ve ah­la­ki de­ğer­le­ri be­nim­set­mek için yapılan an­la­tım
tar­zı­dır. Bu tar­zın temsilciliğini Thuky­di­des (Tukidides) yap­mış­tır. Thukydides’e göre bizzat görülen ve insanların başından geçen olaylar doğru yazılabilir. Bu an­la­yış­ta ba­şa­rı­sız­lık­lar birkaç cüm­le ile ya­zı­lmış, ba­şa­rı­ ve
kah­ra­man­lık­lara bü­yük yer verilmiştir. Öğretici ta­rih ya­zı­cı­lı­ğına Av­ru­pa’da ve ül­ke­miz­de XIX. yüz­yı­la ka­dar
de­vam edilmiştir.
c. Kro­nik Ta­rih Ya­zı­cı­lı­ğı
Olay­la­rı oluş ­sı­ra­sı­na gö­re in­ce­le­yen ta­rih ya­zıcılığı tü­rü­dür. Bu tarih yazıcılığında her yı­lın olay­la­rı, ara­
la­rın­da her­han­gi bir­ bağ­lan­tı gö­ze­til­me­den kro­no­lo­jik ola­rak sıralanır. Yo­ru­ma yer ver­mez, ne­den-so­nuç iliş­
ki­si in­ce­len­mez. Bu tü­rün en gü­ze­l ör­ne­ği Ana­do­lu’da ya­şa­mış Hi­tit­le­rin tan­rı­la­rı­na he­sap ver­mek ama­cıy­la
ha­zır­la­dık­la­rı anallar (yıl­lıklar)dır.
ç. Sos­yal Ta­rih Ya­zı­cı­lı­ğı
Öğ­re­ti­ci ta­ri­hin duy­gu­sal yön­le­ri­ne yer ver­me­yen, öğüt ve na­si­ha­tı amaç edin­me­yen tarih yazıcılığı tü­rü­
dür. Toplumun her türlü faaliyetleri ayrıtlara inilmeden, si­ya­si, sos­yal ve kül­tü­rel açı­dan ele alınarak incelenir
(Bu tür ya­zım şek­lin­de olay­la­rın ne­den ve so­nuç­la­rı somut esas­la­ra da­yan­dı­rıl­ma­ya ça­lı­şılır.).
d. Araş­tır­ma­cı (Ne­den-Na­sıl­cı) Ta­rih Ya­zı­cı­lı­ğı
Olay­la­rın nedenleri ve so­nuç­la­rı­ de­rin­le­me­si­ne incelenir. Araştırmacı tarih yazıcılığında tarihî olayların
oluşumunda etkili olan dö­ne­min sosyal, dinî, ekonomik, kültürel ve siyasi yapısı ayrıntılarıyla ele alınarak yalın
bir şekilde anlatılır. Tarihî olaylar yer-zaman, neden-sonuç ilişkisi içinde verilir. Araş­tı­rımacı ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı
XIX. yüz­yıl­da doğ­muş­tur. Bu ta­rih ya­zı­cı­lı­ğın­da ta­ri­hî olay­lar kay­nak­la­ra da­ya­lı ola­rak araş­tı­rı­lır.
XX. yüzyıl başlarında tarih yazıcılığı ile ilgili olarak Fransa’da ortaya çıkan Analles Ekolü’ne göre tarih
yazıcılığı yalnızca siyasi, diplomatik ve askerî olaylardan ibaret değildir. Asıl önemli olan olayların gerisindeki
kültürel, toplumsal ve ekonomik gelişmelerdir. Bu anlayışla araştırmacı tarih yazıcılığı ekolünü benimseyen
tarihçiler sosyoloji, psikoloji, antropoloji, siyaset ve ekonomi gibi bilimlerden yararlanmışlardır. Bu ekolün
temsilcilerinden bazıları; Fernard Braudel (Fernand Brudel), Marc Bloch (Mark Bloh) ve Halil İnalcık’tır.
Yukarıdaki sözü edilen tarih yazıcılığından sizce hangisi objektiftir? Neden?
35
Tarih Bilimi
Aşağıda “Tarih Yazıcılığı” adlı etkinlikte verilen metinleri okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
16. Etkinlik: TARİH YAZICILIĞI
İn­san­lık ta­ri­hin­de en mut­lu in­sa­nın kim ol­du­ğu hep so­rul­muş­tur. Bu so­ru­nun ce­va­bı­nın tar­tı­şı­lıp ve­ril­
di­ği bir hi­kâ­ye He­re­dotos Ta­ri­hi’nde an­la­tı­lır. Herodotos, “Ta­ri­hin Ba­ba­sı” di­ye ad­lan­dı­rı­lan bir ta­rih­çi­dir.
Herodotos Ta­ri­hi’nde geçen hi­kâ­ye çok il­ginç­tir. Bi­lin­di­ği gi­bi Ba­tı Ana­do­lu’da ku­ru­lan dev­let­ler­den bi­ri­si de
Lid­ya’dır. Lid­ya Kra­lı Krezüs (Krizus), güç­lü or­du­su ile kom­şu­la­rı­na baş eğ­dir­ir. O sı­ra­lar­da So­lon ad­lı bir
bil­gin Ati­na’dan Lid­ya’nın Baş­ken­ti Sard şeh­ri­ne ge­lir. Altın işleterek hazinesine dolduran Krezüs’a ko­nuk
olur. Üç dört gün son­ra So­lon’u Krezüs’un ha­zi­ne­le­ri­ni gör­me­ye gö­tür­ür­ler. So­lon, gö­re­ce­ği ka­da­rı­nı gör­ür.
Krezüs sor­ar:
– Ey Ati­na­lı ya­ban­cı, so­ru­yo­rum sa­na, gör­dü­ğün bü­tün in­san­lar için­de en mut­lu­su kim­dir?
Krezüs, or­du­su­nu ve ha­zi­ne­si­ni gös­ter­dik­ten son­ra “Sen­sin!” de­ni­le­ceğini sa­nı­r. So­lon hiç dü­şün­mek­si­
zin:
– Ati­na­lı Tel­lus, der.
Kre­züs hem şa­şır­ır hem de kız­ar:
– Bu Tel­lus ne ba­kım­dan mut­lu bir ki­şi­dir?
– Ya­şa­dı­ğı sı­ra­da mem­le­ke­ti ile­ri idi. Gü­zel ve iyi oğul­la­rı var­dı. Oğul­la­rı­nın ço­cuk­la­rı­nı gö­re­cek ka­
dar da ya­şa­dı, iyi bir ha­yat sür­üp so­nunda şe­ref­li bir şekilde öldü. Çün­kü Ati­na­lı­la­rın kom­şu­la­rı Ele­usis
(Elosis)­ler­le tu­tuş­tu­ğu sa­vaş­ta yurt­taş­la­rı­nın yar­dı­mı­na koş­tu, düş­ma­nı yen­di ve sa­vaş ala­nın­da kahra­
man­ca öl­dü. Ati­na­lı­lar bü­yük say­gı gös­ter­di­ler ona, öl­dü­ğü yer­de bir tö­ren dü­zen­le­di­ler, adı­nı say­gıy­la
an­dı­lar.
Herodotos Tarihi, s. 24-25.
(Özetlenmiştir.)
....................................................................
Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim (1512-1520)’in en büyük amaçlarından birisi de Türkİslam dünyasının siyasi ve dinî lideri olmaktı. Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’in Anadolu’daki taraftarla­
rına karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. Şah İsmail’e karşı Çaldıran’da kazandığı zaferden (1514) sonra
Tebriz’e kadar ilerledi. Daha sonra Memluklere karşı harekete geçti. Ateşli silahlardaki üstünlüğü sayesin­
de kazandığı Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) savaşları, Osmanlı Devleti’ne Suriye, Mısır ve Filistin’i
kazandırdı. Hicaz, Osmanlı egemenliğine girdi. I. Selim İslam dünyasının liderliğini ele geçirerek halife
oldu. Bu unvan daha sonra gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı.
1. Yukarıdaki metinlerde hangi tarih yazıcılığına ait örnekler bulunmaktadır?
2. Bu iki metin arasında hangi farklılıklar vardır? Açıklayınız.
2. TÜRKLERDE TARİH YAZICILIĞI
Os­man­lı Dev­le­ti’nde ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı, dev­let po­li­ti­ka­sı doğ­rul­tu­sun­da hü­küm­dar­la­rın ha­yat­la­rı, si­ya­si ve as­
ke­rî başarılarının vakayiname tarzında anlatılmasını içermektedir. Ta­ri­hî olay­la­rı kro­no­lo­jik sı­ra ile an­la­tan,
ge­nel­lik­le ya­zan ki­şi­nin sub­jek­tif (öz­nel) gö­rüş ve de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni içeren eser­le­re va­ka­yi­na­me de­nir. Ede­bî,
ta­ri­hî, coğ­ra­fi ve kül­tü­rel açı­lar­dan va­ka­yi­na­me­ler bü­yük önem ta­şır­. Ba­tı’da bun­la­ra kro­nik de­nil­mek­te­dir.
XVII­I. yüz­yıl­dan iti­ba­ren Os­man­lı Dev­le­ti di­ğer alan­lar­da ol­du­ğu gi­bi ta­rih fel­se­fe­si ko­nu­sun­da da Av­ru­pa’dan
et­ki­len­miş­tir.
Os­man­lı­lar­da dev­let ta­ra­fın­dan ta­ri­hî olay­la­rı yaz­mak­la gö­rev­len­di­ri­len kim­se­le­re şeh­na­me­ci, bun­la­rın
yap­tı­ğı iş­le­re ise şeh­na­me­ci­lik de­nilmiştir. Şehnamelerde önemli kişilerin hayat hikâyeleri anlatılır. Za­man­la
şeh­na­me­ci­li­ğin ye­ri­ni va­ka­yina­me­ci­lik al­mış­tır. Bu eser­ler yıl­lık özel­li­ği ta­şımaktadır.
36
1. Ünite
Osmanlı Devleti’nde tarihî olayları kaydetmekle görevlendirilen ki­şi­ye vakanüvis denir. Os­man­lı Dev­le­ti’nin
ilk res­mî va­ka­nü­visi “Nai­ma”dır. Nai­ma Efen­di olay­la­rı sa­de­ce sı­ra­la­ma­mış, top­lum­sal yo­rum­la­ra da yer ver­
miş­tir. Os­man­lı Dev­le­ti’nde Dur­sun Bey, Oruç Bey, Âşık Pa­şa­za­de, İd­ri­si Bit­li­si, Ge­li­bo­lu­lu Mus­ta­fa, İb­ra­him
Pe­çe­vi’nin de bu şe­kil­deki yazılmış ta­rih­î eserleri var­dır. Ahmet Cevdet Paşa Klasik Osmanlı tarihçiliğine yeni
bakış açısı getirmiştir. Eserlerini arşiv belgelerine dayandırmıştır. Ayrıca olayları sadece anlatmakla kalmamış
olaylara neden olan sosyal, ekonomik etkenleri de yansıtmıştır. Bu anlayış doğrultusunda “Tarih-i Cevdet”
adıyla bilinen eserini yazmıştır.
Aşağıda verilen “Yavuz Sultan Selim” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
17. Etkinlik: YAVUZ SULTAN SELİM
Bugünlerde padişah mutluluk içindeydi. Çünkü çocuklarından Sultan Şe­
hin Şah, Karaman ülkesinin hâkimiydi, Sultan Ahmet de Amasya ilinde ege­
mendi. Ünlü hükümdar, adaletiyle tanınmış padişah özellikle kerem ıssı, ulu
yaratıcının lütufkâr bakışlarına erişmiş bulunan Sultan Selim de koruyucu
ve kayırıcı gölgesini Trabzon iline salub bütün günlerini, üstün çabalarını ol
diyarda Gürcülerle savaş ve uğraşta geçirmekle atının dizginlerini gaza yo­
luna salmıştı. Bu çabaları küçük büyük herkesçe bilinmekteydi. Su gibi akan
kılıcı, uyanık Batı örneği gözü açık ve tetikte beklemeyi ilke edinmiş, kınında
bir an bile uyumayı denememişti.
...
Adaletten yana tutumu ile Trabzon halkı mutlu ve gamsız olup yönetimi
1.4. Resim: Yavuz Sultan
gölgesinde meydana getirdiği huzur ve güven anlatılmayacak ölçüdeydi. Öy­ Selim’in temsilî resmi (Doğuş­
leki hırsızlık yolu hırsızın koparılan eli gibi kesilmiş, soygunculuk alışkanlığı tan Günümüze Büyük İslam
Tarihi, C 12, s. 577.)
onun yarattığı güvence altında boyunun ölçüsünü alıp gitmişti.
Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih-4, s. 5, 6.
(Özetlenmiştir.)
Osmanlı Devleti padişahlarından Yavuz Sultan Selim ile ilgili verilen bu metin hangi tarih yazı­
cılığına örnek olarak gösterilebilir?
Cumhuriyet Döneminde tarih yazıcılığı Atatürk
tarafından başlatılmıştır. Atatürk, ilmî esaslara göre
Türk Tarihinin araştırılması ve ortaya çıkan sonuçların
öğretilmesi çalışmalarını bizzat önderlik etmiştir. Bu
çalışmalarında üç noktaya yönelmiştir. “Birincisi, Türk
ve dünya tarihini eski, yanlış, ideolojik yaklaşımlardan
kurtarmak. İkincisi, dünya medeniyetine Türk medeniyetinin yapmış olduğu katkıları ortaya çıkarmak.
Üçüncüsü ise Türk tarihini ilmî metotlarla modern,
orijinal bir tarih hâline getirmektir.”(1) Bu konularda ilmî
1.16. Fotoğraf: Atatürk I. Türk Tarih Kongresi üyeleri
metotlarla araştırma yapmak, araştırmaları organize
onuruna Marmara Köşkü’nde verdiği çaydan sonra üye­
etmek için Türk Tarih Kurumunu kurdurmuştur.
lerle birlikte (8Temmuz 1932)
_______________________
(1) Azmi Süslü, Atatürk ve Tarih, Atatürkçü Düşünce El Kitabı, s. 253, 254.
37
Tarih Bilimi
Atatürk, tarih çalışmalarında gerçeğe sadık kalınmasını istemiştir. Tarihçilerden beklentisini şu sözüyle
ifade etmiştir. “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana bağlı kalmazsa değişmeyen gerçek,
insanlığı şaşırtacak bir nitelik alır.” (1) Türk Tarih Kurumu bilimsel konuları tartışmak üzere, geleneksel duruma
gelen ve günümüze dek aralıklarla toplanan Türk Tarih Kongreleri (1.16. Fotoğraf ) düzenlemektedir. İlk iki
kongre Atatürk'ün başkanlığında yapılmış, kongreleri bizzat kendisi izlemiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün
talimatıyla Türk Tarih Kurumu tarafından “Türk Tarihinin Ana Hatları” adlı yeni bir tarih kitabı yazılmıştır.
Bu kitabın özeti “Türk Tarihinin Ana Hatlarına Methal” adı altında basılarak okullara dağıtılmıştır.
Son yıllarda ülkemizde yerel tarih çalışmalarına karşı ilgi giderek artmaktadır.
Bu çalışmalar arasında aile tarihi (1.17. Fotoğraf ) ve şecere (soy ağacı)lerin ortaya
çıkarılması önem kazanmaktadır. İnsanlar nereden geldiklerini, ailelerinin ilk
temsilcilerinin nerede yaşadığını ve nasıl bir hayat sürdürdüğünü merak etmektedir. Bazı tanınmış aileler, Türk tarihinin akışına çok büyük etkide bulunmuşlardır.
Bu ailelerin önemi, yapılacak aile tarihi araştırmaları ile ortaya çıkacaktır. Osmanlı
ailesinin özellikleri siyasi dönemler göz önünde bulundurularak yazılmıştır. Bu
dönemler kuruluş, yükselme ve gerileme dönemleridir. Kuruluş ve yükselme
döneminde erkek-kadın, giyim-kuşam, evlilik, çocuklar; yükselme döneminde
Osmanlı toplumu, saray halkı, saray dışı yaşam, aile yapısı ve kültürü; gerileme
döneminde ise Osmanlı ailesini etkileyen Batı kültürü ve kadın hareketleri
incelenmiştir.
1.17. Fotoğraf: Aile Tarihi
ile ilgili bir kitabın kapağı
Ta­rih sü­re­cin­de ka­dı­nın ye­ri ve kim­li­ği ko­nu­sun­a her top­lum fark­lı bir şe­kil­de yak­laş­mış­tır. İlk Çağ top­
lum­la­rı­nın pek ço­ğu ka­dı­nı dış­la­mış­tır. Or­ta Çağ­da ka­dı­nın du­ru­mun­da önem­li bir ge­liş­me olmamıştır.
Yeni Çağda ve Ya­kın Çağ­da ka­dı­nın top­lum ha­ya­tın­da­ki ro­lü­nün de­ği­şme­si­nin bir so­nu­cu ola­rak Türk top­
lu­munda da kadınlar bu durumdan olumlu yönde etkilenmiştir. Ka­dın­la­rı­mız ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı­na son yüz­yıl­
da baş­la­mış­tır. Ka­dın ta­rihçiliği araş­tırılır­ken aşıl­ması gereken en önem­li en­gel, gelenek­sel tarih yazıcılığıdır. Bu en­gelin aşıl­ması kadın tarih­çiliğinin önünü açacak­tır. Son yıllarda tarihî romanlarda yer alan
Osmanlı saray kadınlarının hayat hikâyeleri Türk toplumu tarafından büyük bir ilgi görmüştür.
Türkiye’de kadın tarihi alanında çalışmalar yapan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Serpil Çakır (1.18. Fotoğraf ) kadın tarihi ile ilgili olarak “Türkiye’de kadın tarihi yazımında iki
açmaz bulunmaktadır. Kendimizi hem erkeklerin, hem de Batılı hemcinslerimizin yazdığı tarih içinde konumlandırmıştık. Bir erkeklerin
yazdığı tarih içinde kadına bakıyorduk, bir de Batılı hemcinslerimizin
yazdıklarına. Onların farklı koşullar içinde ortaya çıkardıkları deneylerin tarihi içinde konumlandırmaya çalıştık kendimizi. Aslında bizim için
önemli bir açmaz olan bu durum tarihe, kendi geçmişimize bakmamızı
geciktiren bir sonuç doğurdu. Bizim gibi gelişmekte olan bir ülke ya da
ülkelerde kadın yaşamları nasıldı, tarihte neler yaptılar sorularını sormadık uzun süre. Bu anlamda, bir geleneğin, kadın hareketi geleneğinin
oluşturulması çok önemli. Bugünkü hareketin devamlılığını sağlamak, o
geleneğin halkalarını oluşturmak, her bir halkayı birbirine eklemek,
böylece bir kadın hareketi geleneğini ortaya çıkarmak gerekiyor. Bu çaba
bugünkü kadınların kendilerine güven duymalarını sağlayacak. Bu geleneğin halkalarını birleştirmeye çalışmak, en başta bize, kadın tarihi
1.18. Fotoğraf: Serpil Çakır (İsaraştırmacılarına düşüyor.” (2)
tanbul Üniv. Sosyal Bilgiler Fakül_______________________
(1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 271.
(2) Bir dergi haberi, s. 68 ve 69. Özetlenmiştir.
38
tesi öğretim üyesi)
1. Ünite
Temel Kavramlar
lArkeoloji
G. TA­Rİ­H BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
lEkoloji
lIrk
lİstatistik
lKarbon 14 Metodu
lKitabe
lKültür
Hazırlık Çalışmaları
1. Ta­rih araş­tır­ma­la­rın­da, ta­rih bi­li­mi­nin bir­çok bilim dalından yararlanmasının sebepleri neler olabilir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Tarih, ancak tarih tenkidi ve yardımcı bilimler sayesinde ilimdir.”(1)
Leon Halkin’in yukarıdaki sözünden neler anladınız? Açıklayınız.
Bir­çok bi­lim da­lı ta­rih­sel olay ve ol­gu­la­rın araş­tı­rı­lıp in­ce­len­me­sin­de ta­ri­he yar­dım­cı olur. Hiçbir bilim tek
ba­şı­na ge­li­şe­mez. Ta­rih bil­imi de bir­çok bilim­le bir­lik­te ve on­la­rın yar­dı­mıy­la mey­da­na gel­miş­tir. Tarihçi hangi
bilim dallarının tarih ile ilişkili olduğunu, bunun ne ka­dar ve ne­ol­du­ğu­nu bil­mek zo­run­da­dır. Ta­rih araş­tır­ma­
sı ya­pan birinin diğer bilim­ler­den fay­da­lan­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ak­si hâlde ta­rih­çi­li­ğin tek­nis­yen­li­ği­ni yap­mak­
tan öte­ye gi­de­me­ye­ce­ği gi­bi ala­nın­da da ba­şa­rı­lı eser­ler ve­re­mez.
Aşağıda verilen “X Gezegen” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
18. Etkinlik: X GEZEGEN
Ha­ya­lî bir ge­ze­gen ta­sar­la­ya­lım ve ona X Ge­ze­ge­ni diyelim. Dün­ya­’mız­dan çok uzak­ta­ki bu ge­ze­gen,
gözlemevinden kont­rol edi­len dev te­les­kop­lar sa­ye­sin­de bi­lim insanları ta­ra­fın­dan keş­fe­di­li­r ve in­san­
la­rın ya­şa­ma­sı­na uy­gun koşullar ol­du­ğu sap­ta­nır. Ge­ze­ge­nin özel­lik­le­ri­ni öğ­ren­mek için yüz­ler­ce bi­lim
insanı ge­ze­ge­ne gi­der. Bun­la­rın ara­sın­da ta­rih­çi­ler­de vardır. Amaç­la­rı ge­ze­ge­nin ta­ri­hi­ni yaz­maktır.
İşe ön­ce ar­ke­olog­lar baş­lar. On­la­rın işi; geç­miş­te ya­şa­mış in­san­la­rın yap­tı­ğı ama bu­gün dep­
rem­ler, sa­vaş­lar, sel­ler ya da top­rak kay­ma­la­rı so­nu­cun­da ye­r al­tın­da kal­mış eser­le­ri gün ışı­ğı­na çı­
kar­maktır. Ge­ze­ge­nin çe­şit­li yer­le­ri­ni ka­zarlar. Bir sü­rü ka­lın­tı bu­lu­r­lar. Kim­ya­cı­lar kar­bon 14 yön­
te­mi­ni kul­la­na­rak bu eser­le­rin kaç yıl ön­ce­den kal­dı­ğı­nı sap­tar­lar. Pa­le­og­raf­ya uz­man­la­rı or­ta­ya
çı­kan ya­zıt­lar­dan ve bel­ge­ler­den ge­ze­gen­de es­ki­den ya­şa­mış olan­la­rın kul­lan­dı­ğı ve hiç bil­me­di­ği­
miz bir al­fa­be­nin ku­ral­la­rı­nı çö­zerler. An­cak dil­le­ri­ni bil­me­dikleri için an­la­mazlar. Fi­lo­log­lar, ge­
ze­gen­de hâ­lâ ya­şa­mak­ta olan in­san­lar ara­sın­da araş­tır­ma­lar ya­pa­rak on­la­rın di­li­ni öğ­re­ni­r ve ya­
zı­lan­la­rı ter­cü­me ederler. Epig­raf­lar, ki­ta­be­ler­de ya­zı­lan­la­rı yo­rum­la­yıp ne an­la­tıl­mak is­ten­di­ği­ni
çöz­me­ye ça­lı­şırlar. Nü­miz­ma­tik­çi­ler, bu­lu­nan es­ki pa­ra­la­rı in­ce­le­yip ne ka­dar de­ğer­li ol­duk­la­rı­nı araş­
tı­rı­r­lar. Dip­lo­ma­tik uz­man­la­rı, bu­lu­nan bel­ge­le­ri bir­bir­le­riy­le kar­şı­laş­tı­ra­rak sah­te olan­la­rı ger­çek
olan­lar­dan ayır­ma­ya ça­lı­şı­r­lar. Kro­no­lo­ji uz­man­la­rı bel­ge­ler­de ve ki­ta­be­ler­de ya­zı­lan­lar­dan yo­la çı­
ka­rak bu­lu­nan ka­lın­tı­la­rı ya­ra­tan es­ki uy­gar­lı­ğın ta­ri­hi­ni bi­ze yıl yıl gös­te­ri­rler. Bu sı­ra­da coğ­raf­ya­cı­lar
_______________________
(1) İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 20.
39
Tarih Bilimi
böl­ge­nin yü­zey şe­kil­le­ri­ni, ik­li­mi­ni, ye­r al­tı kay­nak­la­rını araş­tı­ra­rak dönemin ya­şam ko­şul­la­rı hak­kın­da
bi­ze bil­gi­ler ve­ri­rler. Et­nog­raf­lar, or­ta­ya çı­kan giy­si­le­ri, süs­le­me­le­ri, re­sim­le­ri in­ce­le­ye­rek hâlâ ya­şa­mak­ta
olan in­san­la­rın na­sıl bir kül­tü­re sa­hip ol­du­ğu­nu; sos­yo­log­lar da el­de­ki ve­ri­le­ri kul­la­na­rak bu es­ki top­lu­
mun top­lum­sal özel­lik­le­ri­ni sap­ta­ma­ya ça­lı­şı­rlar: Ka­dın­lar­la er­kek­ler ara­sın­da­ki iliş­ki­ler na­sıldı, na­sıl
bir yö­ne­tim şek­li uy­gu­la­nır­dı, ai­le ku­ru­mu önem­li miydi, de­ğil miydi?
Bü­tün araş­tır­ma­lar ya­pıl­dık­tan son­ra ta­rih­çi, or­ta­ya çı­kan mal­ze­me­yi ele alır ve bu es­ki ge­ze­gen­de
ya­şa­yan hiç ta­nı­ma­dı­ğı­mız uy­gar­lı­ğın ta­ri­hi­ni ya­zar, biz de oku­ruz.
www.tarih.5u.com
(Düzenlenmiştir.)
Bu metinden yola çıkarak tarih biliminin diğer bilimlerden nasıl yararlandığını açıklayınız.
Ta­ri­he yar­dım­cı olan bi­lim­ler şun­lar­dır:
1. Coğ­raf­ya: Yer­yü­zü­nün her­han­gi bir ye­ri­nin fi­zik­sel ve sos­yal özel­lik­le­ri­ni, in­san top­lu­luk­la­rı­nın yer­yü­zü
ile olan iliş­ki­le­ri­ni or­ta­ya ko­ya­rak bunların ta­rih­sel olay ve ol­gu­lar üze­rin­de­ki et­ki­le­ri­ni açık­la­yıp ta­ri­h bilimine
yar­dım­cı olur. Bir ye­rin coğ­ra­fi özel­lik­le­ri­ni bil­me­den olay­la­rı de­ğer­len­dir­mek ve yo­rum­la­mak im­kân­sızdır.
Aşağıda verilen “Sarıkamış Harekâtı” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
19. Etkinlik: SARIKAMIŞ HAREKÂTI
1914 yılında başkomutan vekili olan En­ver Pa­şa,
Kaf­kas­ya’da Rus­ya’ya kar­şı sağ­la­na­cak as­ke­rî bir üs­
tün­lük­le Tu­ran­cılığı ger­çek­leş­ti­re­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­
yor­du. O yıllarda Al­man cep­he­sin­de mü­ca­de­le eden
Rus­ya’nın Kaf­kas­larda an­cak 100 bin pi­ya­de ve 15 bin
sü­va­ri­si ile 250 to­pu bu­lu­nu­yor­du. Bunların dışında
Er­me­ni­lerden (4 bin kişilik) ve Gür­cü­lerden (2 bin kişi­
lik) oluşan kuv­vet­le­ri de var­dı. 3. or­du­nun ko­mu­ta­sı­nı
da doğ­ru­dan üstlenen En­ver Pa­şa, Sarıkamış’ı almak
için komutasındaki orduyu eksi 25 de­re­ce­de ve 1.5 met­
re kar al­tın­da, 2-3 bin met­re yük­sek­lik­teki dağlık arazi­
1.19. Fotoğraf: Sarıkamış Şehitliği (Kars)
nin pa­ti­ka yol­la­rın­dan geçirip 19 Ara­lık 1914 ta­ri­hin­de
sal­dı­rı em­ri­ni ver­di. 90 bin ki­şi­lik Türk ordusu Sa­rı­ka­mış sal­dı­rı­sı­na baş­la­dı. Yi­ye­cek ve ısın­ma için hiçbir
ha­zır­lık ya­pıl­ma­mış olan bu sal­dı­rı­da çoğu soğuk ve salgın hastalıklardan olmak üzere 60 bin Türk askeri
şehit oldu. Bü­tün ola­nak­sız­lık­la­ra rağ­men as­ker da­ya­nak­lı­lık, ita­at, di­re­niş ve mü­ca­de­le az­mi­nin üs­tün­lü­
ğü ba­kı­mın­dan bü­yük bir ör­nek gös­ter­di. Sarıkamış’ta yaşanan bu gelişme üzerine ha­re­kete ge­çen Rus­lar,
Kaf­kas cep­he­sin­de üs­tün­lü­ğü ele ge­çi­re­rek Do­ğu Ana­do­lu’nun bü­yük bir kıs­mı­nı aldılar.
www.tsk.mil.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Sa­rı­ka­mış ha­re­kâ­tın­daki başarısızlığın temel nedenleri nelerdir? Açık­la­yı­nız.
2. Ta­ri­hî olay­la­rın an­la­şıl­ma­sı açı­sın­dan coğ­raf­ya bi­li­mi siz­ce ne­den önem­li­dir? Söyleyiniz.
40
1. Ünite
2. Ar­ke­olo­ji: Ka­zı bi­li­mi de­mek­tir. Top­rak ve su al­tın­da kal­
mış ta­rih­sel ka­lın­tı­la­rın bu­lun­ma­sı ve or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­sı yoluyla
ta­ri­h bilimine yar­dım­cı ol­mak­ta­dır. Ar­ke­olo­ji, özel­lik­le ta­rih
ön­ce­si de­vir­le­rin ay­dın­la­tıl­ma­sında son de­re­ce önem­li bir yer
tut­mak­ta­dır. Ülkemizde bugün su altı arkeolojisi metoduna
uygun çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda
çıkarılan buluntular yandaki fotoğrafta görülen Bodrum Su Altı
Arkeolojisi Müzesi’nde sergilenmektedir.
1.20. Fotoğraf: Bodrum Su Altı Müzesi
Aşağıda verilen “Kazı Bilimi” adlı gazete haberini okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
20. Etkinlik: KAZI BİLİMİ
10.08.2011 tarihli gazete haberi
Gazete haberinde sözü edilen kazı çalışması sonucunda bulunan kalıntıların Türk tarihi açısın­
dan önemi neler olabilir?
3. An­tro­po­lo­ji: İn­san ırk­la­rı­nı in­ce­le­yen bi­lim­dir. Fi­zi­ki ve sos­yal an­tro­po­lo­ji ola­rak iki­ye ay­rı­lır. Fi­zi­ki
an­tro­po­lo­ji in­san ırk­la­rı­nın fi­zik­sel ve bi­yo­lo­jik ya­pı­la­rı­nı, ge­li­şim­le­ri­ni in­ce­le­ye­rek in­san­lık ta­ri­hi­nin en es­ki
dö­nem­le­ri­nin ay­dın­la­tıl­ma­sı­nı sağ­lar. Top­lum­la­rın kül­tür­le­ri­nin baş­lan­gıç­tan gü­nü­mü­ze ka­dar ge­liş­me­si­ni
in­ce­le­yen sos­yal an­tro­po­lo­ji de fark­lı kül­tür­ler ara­sın­da­ki iliş­ki­le­ri ay­dın­la­ta­rak ta­ri­h bilimine yar­dım­cı olur.
41
Tarih Bilimi
4. Et­nog­ra­fya: Ge­le­nek, gö­re­nek ve tö­re­le­ri­in­ce­le­ye­rek geç­miş­te ya­şa­mış top­lum­la­rın kül­tü­rel ya­şam­la­
rı­nın öğ­re­nil­me­si­ni sağ­lar. Böy­le­ce olay­la­rın kül­tü­rel ne­den­le­ri­nin an­la­şıl­ma­sın­da ta­ri­h bilimine katkı sunar.
Aşağıda verilen “Türklerde Hıdrellez Bayramı” adlı metni okuduktan sonra altındaki soruyu cevapla­
yınız.
21. Etkinlik: TÜRKLERDE HIDRELLEZ BAYRAMI
Hızır ve İlyas Peygamberlerin yılın belli bir gününde bir araya geldikleri rivayet edilir. Bununla ilgili
inançlar İslam milletlerinin geleneklerinde öylesine yer etmiştir ki Türklerdeki Hıdrellez Bayramı zamanla
Hızır ve İlyas’ın birleştiğine inanılan gün olarak kabul edilir ve özel kutlamalar yapılır. Ülkemizde Hıdrellez
Bayramı yaklaştığında birçok evde birtakım hazırlıklar yapılır.
5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece Hızır’ın yeryüzünde gezindiği, dokunduğu yerlere bolluk ve bereket
getirdiği inancı çok yaygındır. Bu nedenle evlerdeki yiyecek, içecek, para, mal ne varsa bunların bereketlenip
çoğalması için bazı yöntemlere başvurulur. Örneğin yiyecek ve içecek kaplarının, erzak dolaplarının, para
kesesi ve cüzdanların ağızları açık bırakılır. Köy kadınları, Hıdrellez sabahı başlarına yeşil yemeni örttükle­
ri takdirde o yıl bol yağmur yağacağına ve bol ürün elde edileceğine inanılır. Hıdrellez günü pikniğe gidilerek
çeşitli yemekler yapılır ve bu yemekler fakirlere ikram edilir. Bir aile fakirlere ne kadar çok yemek verirse
evine o kadar çok bereket yağacağına inanılır.
Ekrem Memiş, Türk Kültür Tarihi, s. 166-169 .
(Düzenlenmiştir.)
Hıdırellez Bayramı’nın toplumsal dayanışmaya katkıları nelerdir?
5. Hu­kuk: Top­lumsal yaşamın zo­run­lu bir so­nu­cu­dur. Top­lum ha­ya­tının devamlılığı dü­zen ve di­sip­lin
sa­ye­sin­de müm­kün­dür. Hu­kuk, mey­da­na ge­len olay­la­rı yön­len­di­ren kuralları ko­nu edi­nir. Hu­ku­kun ge­nel
ama­cı top­lum ha­ya­tın­da ada­le­ti ger­çek­leş­tir­mek, fert­ler ve top­lum ara­sın­da hak ve borç­lar den­ge­si­ni kurmak,
koy­du­ğu kurallarla ki­şi ve top­lu­mun ya­ra­rı­nı sağ­la­mak­tır. Örneğin Orta Asya Türk devletlerinde uygulanan ve
hukuk kurallarını içeren töreye herkes uymak zorundaydı. Törelerin yaptırım gücü fazlaydı. Adalet, doğruluk,
insanlık, törelerin değişmez ilkeleriydi.
nız.
Aşağıda verilen “Osmanlı Devleti’nde Hukuk” adlı metni okuduktan sonra altındaki soruyu cevaplayı­
22. Etkinlik: OSMANLI DEVLETİ’NDE HUKUK
Osmanlı Devleti’nin hukuk kurallarından bazıları şunlardır:
• İki kişi kavga edip birbirlerinin sakalını yolarlarsa ikisi de kınanır. Zenginden 20, fakirden 10 akçe
alınır. Eğer birbirlerinin yakalarını yırtarlarsa her ikisi de cezalandırılır.
• Bir yerde kalan kişinin malı çalınırsa hırsızı oradakiler bulmalıdır. Eğer bulamazlarsa o kişinin zara­
rını karşılamak zorundadırlar.
• İşkence ve her türlü eziyet kesinlikle yasaktır.
• Herkes din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir.
www.dergiler.ankara.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
Osmanlı Devleti’nin hukuk anlayışı ile ilgili verilen bilgiler gözönüne alındığında tarihçi, hukuk
kurallarından nasıl faydalanır? Açıklayınız.
6. Kro­no­lo­ji: Zaman bilimi demektir. Tarihsel olayların zamanının bilinmesi önemlidir. Olayların meydana geldiği tarihin bilinmesi olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurulmasına yardımcı olur.
42
1. Ünite
Aşağıda verilen “Batı Cephesi Savaşları” adlı kronolojiyi inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
23. Etkinlik: BATI CEPHESİ SAVAŞLARI
I. İnönü
Savaşı
(6-10 Ocak 1921)
II. İnönü
Savaşı
(26 Mart-1 Nisan 1921)
Eskişehir-Kütahya
Sakarya
Başkomutanlık
Savaşları
Meydan Muharebesi
Meydan Savaşı
(10-24 Temmuz 1921) (23 Ağustos-13 Eylül 1921) (26-30 Ağustos 1922)
Yukarıda, Kur­tu­luş Sa­va­şı’nda Ba­tı Cep­he­sin­de Türk or­du­su ile Yunanlar ara­sın­da ya­pı­lan sa­vaş­la­rın
kro­no­lo­ji­si ve­ril­miş­tir.
Ta­rih şe­ri­di­nde gösterilen, Yunanlarla ya­pı­lan sa­vaş­la­rın kro­no­lo­ji­si­ni bil­mek ta­rih­çi­ye han­gi
yön­de yar­dım­cı ol­mak­ta­dır?
7. Ede­bi­yat: Ta­rihle iç içe olan edebiyat, duygu ve düşünceleri söz ve yazı ile anlatma sanatıdır. Şiir,
roman, hikâye, destan vb. konular edebiyat içerisinde yer alır. Ta­ri­hî ro­man­lar, dil araş­tır­ma­la­rı ve bu eserlerin
çözümlenmesiyle geç­miş­te­ yaşamış in­san­la­r hakkında bil­gi ediniriz. Türk tarihini Türk edebiyatından ayrı
incelemek oldukça zordur.
Aşağıda verilen “Plevne Marşı” adlı şiiri okuduktan sonra altındaki soruyu cevaplayınız.
24. Etkinlik: PLEVNE MARŞI
Tuna nehri akmam, diyor.
Etrafımı yıkmam, diyor.
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne’den çıkmam, diyor.
Düşman Tuna’yı atladı.
Karakolları yokladı.
Osman Paşa’nın kolundan
Beş bin top birden patladı.
Kılıncımı vurdum taşa.
Taş yarıldı baştan başa.
Şanı büyük Osman Paşa
Askerinle binler yaşa.
www.niksarhüseyingazi.com
“Plevne Marşı” adlı şiirden yola çıkarak, Plevne Savaşı ile ilgili hangi bilgelere ulaşabiliriz?
8. Fel­se­fe: Akıl ve man­tık il­ke­le­ri­ne uy­gun dü­şün­me­yi esas alan bir bi­lim­dir. Es­ki Yu­nan kül­tü­rün­den doğ­
muş­tur. Uy­gar­lık ta­ri­hin­de önem­li bir yer tu­tar. Fel­se­fe, il­mî dü­şün­ce şek­li­nin ve bi­li­min yo­lu­nu aç­mış, ta­rih
bi­li­mi­ne yar­dım­cı ol­muş­tur. Ta­ri­hî olay­la­rın doğ­ru de­ğer­len­di­ri­lip yo­rum­la­na­bil­me­si an­cak o dev­rin fel­se­fe­si­nin
bi­lin­me­siy­le müm­kün­dür. Ör­ne­ğin Or­ta Çağda İs­lam dün­ya­sı ile Av­ru­pa dün­ya­sı­nı kar­şı­laş­tır­dı­ğı­mız­da bi­lim,
kül­tür ve fel­se­fe ala­nın­da İs­lam dün­ya­sı­nın ne ka­dar ile­ri se­vi­ye­de ol­du­ğu­nu gö­rü­­rüz.
9. Pa­le­og­raf­ya: Ta­rih bo­yun­ca kul­la­nı­lan al­fa­be­le­ri çö­ze­rek bu al­fa­be­ler­le ya­zı­lan bel­ge­le­rin okun­ma­sı­nı
sağ­lar. Böy­le­ce ta­rih­sel olay­la­rın ay­dın­la­tıl­ma­sı­nı ko­lay­laş­tı­rır. Ör­ne­ğin bir ta­rih­çi, Mı­sır ta­ri­hi­ni in­ce­ler­ken o
dö­nem­de kul­la­nı­lan hi­ye­rog­lif yazısını; Or­ta As­ya ta­ri­hi­ni in­ce­ler­ken Uy­gur, Or­hun ve Çin al­fa­be­le­ri­ni bil­mek
43
Tarih Bilimi
zorunda­dır. Ay­rı­ca ya­zı­lan me­tin­ler, fer­man­lar, anal­lar vb.nin okun­ma­sı ve an­la­
şıl­ma­sı için yi­ne pa­le­og­raf­ya­dan fay­da­la­nı­lır. Paleografya, filoloji ile birlikte ça­lı­
şır. Ör­ne­ğin Türk ede­bi­ya­tı­nın ilk ya­zı­lı ör­ne­ği ka­bul edi­len yandaki fotoğrafta
gösterilen Or­hun Ki­ta­be­le­ri bi­ze Türk dev­let­le­ri­nin si­ya­si, sos­yal ve kül­tü­rel
ya­pı­sı hak­kın­da bil­gi­ler ve­rir.
10. Epig­raf­ya: Ki­ta­be­ler bi­li­mi de­mek­tir. Anıt ve ki­ta­be­ler­de­ki ya­zı­la­rın
okun­ma­sı­nı, çözümlenmesini ve yorumlanmasını sağ­la­ya­rak ta­rih bi­li­mi­ne kat­
kı­da bu­lu­nur. Örneğin Kök Türk Devleti’nin Orhun, Uygurların Karabalgasun
veya Kırgızların Yenisey Yazıtlarının okunup incelenmesi epigrafya biliminin ilgi
alanına girmektedir.
11. Sos­yo­lo­ji: Top­lum­bi­li­mi an­la­mı­na ge­lir. Top­lum­sal olay­la­rın bağ­lı ol­du­
ğu ku­ral­la­rı, top­lum­la­rın kur­du­ğu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın in­san ve top­lum üze­
rin­de­ki et­ki­si­ni in­ce­le­ye­rek ta­ri­h bilimine yar­dım­cı olur. Top­lum­la­rın ya­şa­yı­şı,
1.21. Fotoğraf: Orhun
Yazıtları,
Tonyukuk Anıtı
ya­pı­sı ta­rih bi­li­mi için önem­li­dir. Örneğin Türk tarihini incelerken eski Türklerde
(Moğolistan)
aile ve evlilik anlayışını, kadının toplumsal yaşamdaki yerini ve önemini bilmek
gerekir.
Aşağıda verilen “Eski Türklerde Aile ve Evlilik Anlayışı” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevapla­
yınız.
25. Etkinlik: ESKİ TÜRKLERDE AİLE VE EVLİLİK ANLAYIŞI
Eski Türklerde genellikle tek evlilik geçerliydi. Sadece bazı zaruri hâllerde çok evliliğe rastlanırdı. Ama
Türk destanlarına ve değişik kaynaklara bakıldığında Türklerde ideal evlilik tipi olarak tek eşli evlilik gö­
rülür. Aileye gelin olarak gelen kadın için belki de onun ana baba hakkı karşılığında belli bir bedelin erkek
tarafından ödenmesi zorunlu idi. Oğlu yetiştirmek babanın, kızı eğitmek ise annenin göreviydi. Namus­
larına son derece düşkün olan Türk kızlarının yanına yaklaşmak bile imkânsızdı. Babadan sonra kadın
evin direğidir. Özellikle savaş zamanlarında baba evden uzaklaşınca ailenin bütün yükü kadının üzerine
biniyordu. Eski Türklerde kullanılan “Kang” (baba) ve “ög” (anne) kelimeleri IX. yüzyıldan sonra “ata” ve
“ana” olarak değişmiştir.
Sadettin Gömeç, Türk Kültürünün Ana Hatları, s. 27.
(Düzenlenmiştir.)
Türk toplum yapısının, sosyal ve kültürel özelliklerini bilmek tarih bilimine hangi yönde yar­
dımcı olmaktadır?
12. Filoloji: Dil­ler ara­sın­da­ki ak­ra­ba­lı­kla­rı, söz­cük alış­ve­ri­şi­ni araş­tı­ra­rak top­lum­la­rın bir­bi­ri­ne ya­kın­lık
de­re­ce­le­ri­nin ve göç ha­re­ket­le­ri­nin açık­lan­ma­sın­da ta­ri­h bilimine katkı sunar. “Ör­ne­ğin Ata­türk za­man­ın­da
Hi­tit­le­rin Türk ır­kı­na men­sup ol­duk­la­rı te­zi savunulmuştur. Hi­tit­lerden ka­lan ya­zı­lı bel­ge­ler üze­rin­de ya­pı­lan
fi­lo­lo­jik tetkik­ler ne­ti­ce­sin­de Hi­tit­le­rin Türk­ler­le ya­kın­dan uzak­tan hiç­bir il­gi­sinin ol­ma­dı­ğı, ak­si­ne Hi­tit­le­rin­
de di­ğer Av­ru­pa mil­let­le­ri gi­bi Hint-Av­ru­pa kö­ken­li ka­vim­ler­den ol­du­ğu an­la­şı­lmış­tır. Yi­ne ay­nı şe­kil­de Me­zo­
po­tam­ya me­de­ni­ye­ti­ni ya­ra­tan Sü­mer­le­rin de tıp­kı Türkç­e gi­bi Ural-Al­tay dil gru­bu­na men­sup bir dil ko­nuş­
tuk­la­rı fi­lo­lo­jik tet­kik­ler sa­ye­sin­de or­ta­ya çık­mış­tır.” (1)
13. Diplomatik: Ferman, antlaşma metinleri, şeriye sicilleri, berat vb. belgeleri şekil ve içerik bakımından
inceleyen bilime diplomatik denir. Diplomatik bilimi belgelerin sahte olup olmadığı, bu belgeler üzerinde yer
alan işaret ve şekillerin ne anlama geldiği, devlet politikası ve anlayışı konularında tarih bilimine katkı sağlar.
_______________________
(1) Ekrem Memiş, Tarih Metodolojisi, s. 41.
44
1. Ünite
Aşağıda verilen “Fatih’in Bosnalı Din Adamlarına Gönderdiği Ferman” adlı metni okuyarak altında­
ki soruyu cevaplayınız.
26. Etkinlik: FATİH’İN BOSNALI DİN ADAMLARINA GÖNDERDİĞİ FERMAN
Ben Fatih Sultan Han, bütün dünyaya ilan ediyorum ki; kendilerine bu padi­
şah fermanı verilen Bosnalı Fransiskenler himayem altındadır ve emrediyorum:
Hiç kimse ne bu adı geçen insanları ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin
ve zarar vermesin. İmparatorluğumda huzur içerisinde yaşasınlar ve bu göçmen
durumuna düşen insanlar özgür ve güvenlik içerisinde yaşasınlar. Devletimdeki
tüm memleketlere dönüp korkusuzca kendi manastırlarına yerleşsinler.
Ne padişahlık eşrafindan, ne vezirlerden veya memurlardan, ne hizmetkârlarımdan, ne de üllkemin vatandaşlarından hiç kimse bu insanların onu­
runu kırmayacak ve onlara zarar vermeyecektir.
Hiç kimse bu insanların hnayatlarına, mallarıa ve kiliselerine saldırma­
sın, hor görmesin veya tehlikeye atmasın. Hatta bu insanlar başka ülkelerden
devletime birisini getirirse onlar da aynı haklara sahiptir.
Emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece tebaamdan hiç kimse bu fer­
manda yazılanların aksini yapmayacaktır.
1.22. Fotoğraf: Fatih Sul­
tan Mehmet’in Fermanı
www.turkislamtarihi.nl
(Özetlenmiştir.)
Yukarıdaki fermanda hangi tarihî bilgilere ulaşılabilir?
14. Nü­miz­ma­tik: Es­ki pa­ra­lar üze­rin­de bu­lu­nan ya­zı ve tas­vir­le­r ile bu
pa­ra­la­rın ait ol­duk­la­rı uy­gar­lı­klar­hakkında bil­gi edi­nil­me­si yoluyla ta­ri­h bilimine yar­dım­cı olmaktadır.
Ta­rih­te ilk pa­ra Lid­ya­lı­lar tarafından kul­la­nıl­mış­tır. Yandaki fotoğrafta
bir örneği gösterilen pa­ra­lar­da kul­la­nı­lan ma­den­ler (ba­kır, gü­müş, al­tın) o
ül­ke­nin sos­yoeko­no­mik ya­pı­sı hak­kın­da bi­ze bil­gi­ler ver­mek­te­dir. Türk-İs­lam
dev­let­le­rin­de hü­küm­dar­la­rı­n ken­di ad­ına bas­tırdığı paralar ba­ğım­sız­lık sem­
bol­le­ri ara­sın­da yer al­mak­ta­dır.
15. İs­ta­tis­tik: El­de edi­len ve­ri­le­ri ana­liz et­mek ve yo­rum­la­mak de­mek­tir.
İstatistik; dev­let­le­rin ku­rul­ma­sı ile bir­lik­te sı­nır be­lir­le­me, ver­gi top­la­ma, top­
rak da­ğı­lı­mı, nü­fus bü­yük­lü­ğü gi­bi ko­nu­lar­da ta­ri­h bilimine katkı sunmaktadır. İs­ta­tis­tik bi­li­mi, el­de et­ti­ği ve­ri­le­ri top­la­ma, tab­lo ve gra­fik­ler­le özet­le­me
ve so­nuç­la­rı yo­rum­la­ma ba­kı­mın­dan önem­li­dir.
1.23. Fotoğraf: Lidyalılara
ait para
Aşağıda “Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk ve Yunan Kuvvetlerine Ait İstatistik” adlı etkinliği
inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
27. Etkinlik: SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ’NDE TÜRK VE YUNAN KUVVETLERİNE AİT İSTATİSTİK
Subay
Er
Makineli
Tüfek
Tüfek
Kılıç
Top
Uçak
Türk Kuvvetleri
5401
96.326
825
54.572
1309
196
2
Yunan Kuvvetleri
3780
120.000
2768
57.000
1350
386
18
www.tsk.tr
Yukarıdaki tab­lo­da ve­ri­len is­ta­tis­tiki bil­gi­ler­den ya­rar­la­na­rak Sakarya Meydan Muharebesi
ile il­gi­li han­gi sonuçlara ula­şı­la­bi­lir?
45
Tarih Bilimi
16. Ono­ma­to­lo­ji: Ül­ke, böl­ge, kent, dağ, ır­mak vb. ad­la­rı­nın ne­re­den gel­di­ği­ni ve an­lam­la­rı­nı or­ta­ya çı­ka­
ra­rak uy­gar­lık­la­rın ge­li­şi­mi­nin ve bir­bir­le­ri ile iliş­ki­le­ri­nin ay­dın­la­tıl­ma­sın­da ta­ri­h bilimine katkı sağlar.
Aşağıda verilen “Türklerde Ad Verme Geleneği” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
28. Etkinlik: TÜRKLERDE AD VERME GELENEĞİ
Türklerde yeni doğan çocuğa babasının veya ölen kardeşinin adının verilmesi geleneği gibi yerleşim yeri­
nin değişmesiyle yeni yurt edinilen yerde genellikle eski adların tekrarlandığı bilinen bir gerçektir. Bu türden
ad vermeler sadece şehir veya kasabaya topluluğun adını verme şeklinde değildir. Köy ve kasabadan şehre
gelindiğinde gelinen yerin adının mahalle ve semte verilmesi şeklinde de görülmektedir. Örneğin İstanbul’da
Aksaray, Maçka, Karaman gibi semtlerle sur dışında Yeni Bosna bunlar arasındadır. Bir başka ad verme
şekli de Osmanlı Devleti’nin toprak kaybına uğramasıyla gelen göçmenlerin yerleştirilmesinde görülür. Sul­
tan II. Abdülhamit devrinde göçmenlerin yerleştirilmesi için kurulan köylerin birçoğuna “Hamidiye” adı
verilmiştir.
İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 37.
Yukarıdaki metinden yola çıkılarak Türklerin ad verme geleneği ile ilgili hangi bilgilere ulaşı­
labilir?
17. He­ral­dik: Ar­ma­la­rı in­ce­le­yen bi­lim da­lı­dır. Örneğin yanda fotoğrafı görülen Osmanlı Devleti’nin
arması üzerinde 30 kadar şekil yer almaktadır. Heraldik bilimi armalar
üzerindeki bu şekillerin ne anlama geldiğini açıklayarak tarih bilimine
yardımcı olmaktadır.
18. Sa­nat Ta­ri­hi: Re­sim, hey­kel, mi­mar­lık ve süs­le­me sa­nat­la­rı
sa­nat ta­ri­hinin ko­nu­suna gi­rer. Top­lum­la­rın kül­tür se­vi­ye­le­ri­ni ve
me­de­ni­ye­te olan kat­kı­la­rı­nı araş­tı­ra­rak ta­ri­h bilimine yar­dım­cı olur.
Örneğin Anadolu’da birçok medeniyete ait önemli tarihî eserler vardır.
Bu eserlerin özelliklerini, eserleri yapan uygarlıkların gelişmişlik düzeyini, sanat anlayışını ve hangi sanat dallarında başarılı olduklarını sanat
tarihi bilimi sayesinde öğrenmekteyiz.
19. Kimya: Kimya bilimi, tarihî bulguların hangi döneme ait oldu-
1.24. Fotoğraf: Osmanlı arması
ğunun belirlenmesinde tarih bilimine yardımcı olur. Kimya biliminde kullanılan “Karbon 14 Metodu” arkeolojik kazılar sonucu elde edilen ve karbon içeren organik buluntu ve kalıntılar (ağaç parçaları, odun kömürü,
kurumuş bitkiler, tahıl taneleri, dokuma parçaları, deri, hayvan kabukları, kemik, yemek atıkları vb.)ın radyokarbon yöntemiyle tarihlendirilmesidir. Bu yöntemle bulgular incelenir, değerlendirilir ve sonuca ulaşılır.
Örneğin yazılı bir belgenin gerçek olup olmadığı, kullanılan kâğıdın cinsi, mürekkep ve boyaların hangi özellikte olduğu ancak kimyasal analiz sonucunda öğrenilebilir.
20. Sicilografi: Mühür bilimi demektir. Herhangi bir tarihî belgede kullanılan yazı çeşidi, hükümdar ismi,
mühür ve o belgenin yazıldığı dönem hakkında bize bilgi verir.
21. Arkeometri: Arkeolojik buluntuların tarihlenmesinde, kronolojik araştırmaların düzenlenmesinde
tarih bilimine katkı sağlar.
46
1. Ünite
Temel Kavramlar
Ğ. TARİHÇİ OLMANIN GEREKTİRDİĞİ ŞARTLAR
lBilimsel Çalışma
lObjektiflik
lTarihçi
lTarih Eğitimi
Hazırlık Çalışmaları
1. Objektif bir ta­rih­çi­de bu­lun­ma­sı ge­re­ken özel­lik­ler nelerdir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
Tarihçi, sempati ve antipatilere yol açacak her türlü meseleyi elinin tersiyle bir kenara itmeli, belgelerin ışığında bir yargıç gibi vicdanının sesini dinleyerek yargısını vermelidir. Tarihçi, çalışmasıyla sadece
gerçeği bulmayı amaç edinmelidir. Onun görevi insanları övmek ve yermek değil olayların içeriğini korkusuzca gün ışığına çıkarmaktır.
Mehmed Niyazi, Türk Tarih Felsefesi, s. 32-33 .
(Özetlenmiştir.)
Yukarıdaki anlatımdan hareketle “tarihçi” ve “yargıç” arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
Yaşamının büyük bir bölümünü tarih bilimine adayan ve tüm dünyaca tanınan ünlü tarihçimizin hayat
hikâyesi ve tarih bilimi ile ilgili görüşlerinin yer aldığı aşağıdaki etkinliği okuyarak altındaki soruları cevapla­
yınız.
29. Etkinlik: TARİHÇİLERİN KUTBU: PROF. DR. HALİL İNALCIK (1916 - ...)
Dün­ya­ca ün­lü ta­rih­çi­miz Ha­lil İnal­cık, 26 Ma­yıs 1916’da İs­tan­bul’da
dün­ya­ya gel­di. 1924 yı­lın­da ai­le­siy­le bir­lik­te An­ka­ra’ya yer­leş­ti. 1935’te
öğ­ret­men oku­lun­dan me­zun ol­duk­tan son­ra Dil ve Ta­rih-Coğ­raf­ya Fa­kül­
te­si­ne baş­la­dı. İnal­cık, üni­ver­si­te eği­ti­mi sı­ra­sın­da dö­ne­min ünlü profe­
sörlerinden ders aldı.
İnal­cık, 1940 yı­lın­da me­zun ol­duğu Dil ve Ta­rih-Coğ­raf­ya Fa­kül­te­
sinde kal­dı ve Ya­kın Çağ Ta­ri­hi Bö­lü­mün­de asis­tan ol­du. “Tan­zi­mat ve
Bul­gar Me­se­le­si” baş­lık­lı dok­to­ra te­zi­ yurt dışında da yankı uyandırdı.
1.25. Fotoğraf: Halil İnalcık
İnal­cık’ın İs­tan­bul ar­şiv bel­ge­le­rin­den der­le­ye­rek ha­zır­la­dı­ğı bu ça­lış­ma­sı,
Türk Ta­rih Ku­ru­mu ta­ra­fın­dan ya­yım­lan­dı. Bel­ge­le­re da­ya­na­rak ha­zır­
lan­mış bu tez bü­yük il­gi uyan­dır­dı.
“Ben, eğer şöh­ret­li bir ta­rih­çi ol­muş­sam bu­nu Türk ar­şiv­le­ri­ne borç­lu­yum. Bu ar­şiv­ler çok mü­him ve
çok zen­gin­dir. Sos­yal bi­lim­ler­le uğ­ra­şan Türk bi­lim in­san­la­rı bu ar­şiv­ler sa­ye­sin­de önem­li ça­lış­ma­lar ya­pa­
bi­lir­ler.”
İnal­cık, Türk ta­rih­çi­le­ri­ne şu öğüt­ler­de bu­lu­nu­yor:
“Türk ta­rih­çi­le­ri­ne bir öne­ri­de bu­lun­mak ge­re­kir­se di­ye­bi­li­rim ki dai­ma bel­ge­le­re sa­dık ka­lın. Eğer
ha­ki­ka­ti or­ta­ya çı­ka­rır­sa­nız bu dai­ma bi­zim le­hi­mi­ze­olur. Bu­gü­ne de­ğin ta­ri­hi­miz hak­kın­da ya­zı­lan­la­rın
ço­ğu ya ya­lan­dır ya da çar­pıt­ma­dır. Eğer mü­ba­la­ğa ya­par­sa­nız ken­di­ni­zi ka­bul et­ti­re­mez­si­niz, si­zi cid­di­ye
al­maz­lar.”
Ha­lil İnal­cık’ın iyi bir ta­rih­çi ol­ma­sın­da­ki en önem­li ne­den­ler­den bi­ri de bil­di­ği ya­ban­cı dil­ler­dir şüp­
he­siz. İn­gi­liz­ce, Al­man­ca ve Fran­sız­cayı çok iyi ­bi­len İnal­cık, Arap­ça ve Fars­ça­yı da kul­la­na­bi­li­yor ve bir
söz­lük yar­dı­mıy­la oku­ya­bil­di­ği dil­ler ara­sı­na İtal­yan­ca­yı da ka­ta­bi­li­yor. Bu, kay­nak­la­rı araş­tır­ma­la­rı için
kul­lan­ma­sı­na ve ya­ban­cı dil­ler­de ya­yın yap­ma­sı­na ola­nak sağ­lı­yor. İnal­cık, sa­yı­la­rı yüz­le­ri ge­çen ma­ka­le ve
ki­tap­la­rıy­la dün­ya ta­rih­çi­li­ğin­de seç­kin bir yer edinmiştir.
İnal­cık, iyi bir araş­tır­ma­cı ol­ma­sı­nın ya­nın­da ye­tiş­tir­di­ği öğ­ren­ci­ler­le de Türk ta­rih­çi­li­ği­ne de­ğer­li kat­
kı­lar­da bulunmuştur.
47
Tarih Bilimi
“Türk ta­rih­çi­li­ği ge­li­şi­yor. Geç­miş­te iki bü­yük üs­tad vardı: Fu­ad Köp­rü­lü, Ömer Lüt­fü Bar­kan. Bu iki
us­ta, Türk ta­rih­çi­li­ği­ne yön ver­miş­lerdir. Bu­gün ta­ri­hi­mi­zi on­la­rın yo­lun­da iyi in­ce­le­ye­bil­mek için Os­man­lı­
caya hâ­kim ol­mak, bu­nun ya­nın­da Ba­tı ta­rih­çi­li­ği­ni iyi iz­le­mek ge­re­kir. Ba­na ‘Siz bü­tün ka­ri­ye­ri­niz bo­yun­
ca ne yap­tı­nız?’ di­ye so­rar­sa­nız şu­nu söy­le­ye­bi­li­rim: Bü­tün ça­ba­la­rım Türk ta­rih­çi­li­ği­ni mo­dern ta­rih­çi­lik
dü­ze­yi­ne çı­kar­mak­tır. Be­nim ta­rih an­la­yı­şım dev­let­le­rin ta­ri­hi­ni or­ta­ya çı­kar­mak­tan zi­ya­de hal­kın ta­ri­hi­
ni, hal­kın geç­miş­te na­sıl ya­şa­dı­ğı­nı, sos­yal ha­ya­tı­nı, eko­no­mi­si­ni, gün­de­lik ya­şan­tı­sı­nı ve bun­la­rı be­lir­le­yen
şart­la­rı or­ta­ya çı­kar­mak­tır. Bi­zim ta­rih­çi­li­ği­miz ise bu ko­nu­la­ra ye­ni ye­ni il­gi du­yu­yor.”
Ha­lil İnal­cık’ın dört uz­man­la bir­lik­te ha­zır­la­dı­ğı ese­ri “An Eco­no­mic and So­ci­al His­tory of the Ot­to­man
Em­pi­re (Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi)” bu­gün dün­ya üni­ver­si­te­le­rin­de el ki­ta­bı
hâ­li­ne gel­miş­tir. İnal­cık, bu eser­le Os­man­lı-Türk ta­ri­hi­nin me­de­ni yü­zü­nü dün­ya­ya ta­nıt­mak­la övü­nü­yor.
www.dergiler.ankara.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. İyi bir ta­rih­çi­hangi özelliklere sahip olmalıdır?
2. Ha­lil İnal­cık ne­den ta­rih­çi­ler­den bel­ge­le­re sa­dık ka­lın­ma­sı­nı is­te­mek­te­dir?
3. Ba­tı ta­rih­çi­li­ği­ni iz­le­mek siz­ce ne­den önem­li­dir? Açık­la­yı­nız.
4. Ha­lil İnal­cık başarılı bir ta­rih­çi ol­mak için ne­ler yap­mış­tır?
Sonuç olarak başarılı bir tarihçi olmak isteyenler tarih, coğrafya, sosyoloji ve felsefeye ilgi duymalı; geniş
bir kültüre, inceleme ve araştırma merakına sahip olmalı; sabırlı ve dikkatli olmalı, okumaktan bıkmamalı,
bulguları objektif olarak değerlendirmelidir, diyebiliriz.
Aşağıda verilen “Atatürk’ün Tarih ve Tarih Yazıcılığıyla İlgili Sözleri” adlı metni okuyarak altındaki
soruyu cevaplayınız.
30. Etkinlik: ATATÜRK’ÜN TARİH VE TARİH YAZICILIĞIYLA İLGİLİ SÖZLERİ
Türkiye’de modern tarihçiliğin gelişmesini çalışmaları,
teşvikleri ve kurduğu müesseseler ile sağlayan Mustafa Kemal
Atatürk, bu doğrultuda 1935 yılında Ankara Üniversitesi Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni kurdurmuştur. Türk milletini
aydınlık bir yola çıkartırken kendisi de belirli tarihî temellere
dayanan görüşlere sahipti.
“Sonradan uydurma bir eser meydana getirerek ertesi gün
pişman olmaktansa hiçbir eser meydana getirememek becerik­
sizliğini itiraf etmek daha iyidir.” (1)
“Tarih hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olay­
ları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak mechuliye­
ti ve bu noktadan cehlimizi itiraf etmeden çekinmeyelim.”(2)
1.26. Fotoğraf: Ankara Üniversitesi Dil ve
“Ta­rih ne gü­zel ay­na­dır. İn­san­lar, özel­lik­le ah­lak­ta ge­liş­
me­miş ka­vim­ler, en bü­yük kut­sal kav­ram­lar kar­şı­sın­da bi­le ha­ Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden bir görünüm
sis duy­gu­la­ra tâ­bi ol­mak­tan ne­fis­le­ri­ni men ede­mi­yor. Ta­ri­hin (Ankara)
si­ne­si­ne ge­çen bü­yük ha­di­se­ler­de, bu hadi­se­ler için­de amil ve
fa­il olan­la­rın hâl, ha­re­ket ve mu­ame­le­le­ri on­la­rın ah­lak se­vi­ye­le­ri­ni ne açık gös­te­rir.”(3)
Ata­türk’ün “Ta­rih ne gü­zel ay­na­dır.” sö­zün­den ne­ler an­lı­yor­su­nuz?
_______________________
(1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 271.
(2) Atatürkçülük, Atatürk ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, s. 163.
(3) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 272.
48
1. Ünite
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere üstteki tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından
uygun olanı yazarak cümleleri tamamlayınız.
filoloji
dönemin koşulları
Mısırlılar
epigrafya
hikâyeci tarih
Asurlular
yazılı kaynaklar
sözlü kaynaklar
Babil
Paleografya
öğretici (faydacı) tarih
Sümerler
1. Ta­ri­hî eserleri dil açısından inceleyip yorumlayarak tarihe yardımcı olan bilim dalına .........................
denir.
2. Ay yılına dayalı ilk takvimi ........................................., güneş yılına dayalı ilk takvimi ise ................................
bulmuştur.
3. Ta­ri­hsel olaylar değerlendirilirken olayların yaşandığı ................................................... dikkate alınmalıdır.
4. Fermanlar, antlaşma metinleri, kil tabletler, gazete ve dergiler ....................................... içerisinde yer alır.
5. Herodotos ....................................... yazıcılığının kurucusu olarak kabul edilmektedir.
6. Zor durumlarda toplumun kendine güvenini artırma amacıyla yazılan tarih çeşidine ..............................
denir.
B. Aşa­ğı­da­ki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yan­lış ola­nların başı­na “Y” har­fi­yazınız.
(....) Bir ta­rih­çi, olay­la­rı de­ğer­len­di­rir­ken nes­nel (ob­jek­tif ) olmak zo­run­da de­ğil­dir.
(....) Ta­ri­hî olay­la­rın bir­den faz­la ne­de­ni ve so­nu­cu var­dır.
(....) Ta­ri­hî bir olay ken­din­den son­ra­ki ola­yın ne­de­ni, ken­din­den ön­ce­ki ola­yın so­nu­cu ola­bi­lir.
(....) Ta­rih araş­tır­ma­la­rın­da kul­la­nı­la­cak bel­ge­le­rin gü­ve­ni­lir olup ol­ma­dı­ğı­nı or­ta­ya çı­kar­mak için iç ve dış
ten­kit yön­tem­le­ri kul­la­nı­lır.
(....) Tarihçiler bir olay ve olgu hakkında kanıtlara ve verilere dayanarak farklı yorumlar yapabilir.
(....) Bir ta­ri­hî ola­yı doğrudan ya­şa­yan, gö­ren ve­ya bu olay­la­rın mey­da­na gel­di­ği dö­nemde ya­şa­mış ya­zar­la­
rın ver­dik­le­ri bil­gi­le­re ikinci elden kay­nak de­nir.
C. Aşağıdaki bilim dallarının numaralarını ait olduğu bilgilerin yanındaki parantezin içine yazarak
bilimlerle bilgileri eşleştiriniz.
1. Antropoloji ( ) Es­ki pa­ra­la­rın in­ce­len­me­si
2. Nü­miz­ma­tik ( ) Olay­la­rın ta­rih sı­ra­sı­na kon­ma­sı
3. Kro­no­lo­ji ( ) Ki­ta­be­le­rin okun­ma­sı
4. Epig­ra­fi ( ) Es­ki ırkların incelenmesi
5. Ar­ke­olo­ji ( ) Top­rak ve su al­tın­da ka­lan eser­le­rin or­ta­ya çıkarılması
( ) Eski dillerin incelenmesi
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşa­ğı­da­ki­ler­den han­gi­si ta­ri­hî olay­la­rın araş­tı­rıl­ma­sın­da baş­vu­ru­lan yol­lar­dan bi­ri ola­maz?
A) Kro­no­lo­ji ve coğ­raf­ya­dan ya­rar­lan­mak
B) Kay­nak ta­ra­ma­sı yap­mak
C) Bu­lun­tu­la­rı in­ce­le­mek
D) De­ney yap­mak
E) Olay­lar ara­sın­da iliş­ki kur­mak
49
Tarih Bilimi
2. Atatürk “Ta­rih yaz­mak, ta­rih yap­mak ka­dar mühimdir. Ya­zan, ya­pa­na sadık kal­maz­sa de­ğiş­me­yen
hakikat in­sa­nı şa­şır­ta­cak bir du­rum alır.” sözleriyle bir tarihçide öncelikle hangi özelliğin bulunması
gerektiğini vurgular?
A) Araş­tır­ma­cı­lık B) Ta­raf­sız­lık
C) Ce­sa­ret D)Ka­rar­lı­lık
E) Mil­le­te ve va­ta­na bağ­lı­lık
3. Yunanlar ilk olimpiyat oyunlarının yapıldığı tarihi, Hristiyanlar Hz. İsa’nın doğumunu, Müslümanlar da
Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göçünü takvimlerinin başlangıcı kabul etmişlerdir.
Bu bilgilere göre;
I. Bütün takvimler Güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir.
II. Milletler kendileri için önemli gördükleri olayları takvimlerine başlangıç olarak almışlardır.
III.Takvimlerin oluşmasında ekonomik uğraşlar etkili olmuştur.
yargılarından hangisine veya hangilerine ulaşılabilir?
A) Yal­nız I
B) Yal­nız II
C) Yal­nız II­I
D) I ve II
E) II ve II­I
4. Tarih biliminin incelediği konular arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
A) Kültürel gelişmeler B) Ekonomik ilişkiler
C) Ülkeler arası siyasi gelişmeler D)Tabiat olayları
E) Dinsel inanışlar
5. I. Ar­ke­olo­ji
II. Pa­le­og­raf­ya
II­I. Epig­raf­ya
Ta­rih ön­ce­si de­vir­le­rin ay­dın­la­tıl­ma­sın­da, yukarıdaki bi­lim­le­ri­n hangisinden veya han­gi­le­rin­den
yararlanılamaz?
A) Yal­nız I
B) Yal­nız II
C) Yal­nız II­I
D) II ve II­I
E) I ve II­I
6. Tarih biliminin incelenmesini, öğrenilmesini ve öğretilmesini kolaylaştırmak amacıyla tarih zamana,
mekâna ve konulara göre sınıflandırılmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi mekâna göre sınıflandırmaya örnektir?
A) Orta Çağ Tarihi B) Kültür Tarihi
C) Anadolu Tarihi D)Sanat Tarihi
E) Dinler Tarihi
7. Ob­jek­tif bir ta­rih­çi­nin özel­lik­le­ri ara­sın­da aşa­ğı­da­ki­ler­den han­gi­si yer almaz?
A) Olay­lar ara­sın­da ne­den-so­nuç iliş­ki­si ku­rar. B) Yer-za­man un­su­ru­na önem ve­rir.
C) De­ği­şik kay­nak­la­rı araş­tı­rır. D) Olay­la­rı dönemin şart­la­rı­na gö­re açık­lar.
E) Sadece ya­zı­lı bel­ge­ler­den fay­da­la­nır.
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Ta­rih bi­li­mi­nin özel­lik­le­ri­ni gö­z ö­nün­de bu­lun­du­ra­rak okulunuzun tarihçesini hazırlayınız.
2. Tarih biliminin amaç ve yararlarını açıklayınız.
3. Tarihî olayların değerlendirilmesinde dikkat edilecek hususlar nelerdir?
4. Takvimler nasıl ortaya çıkmıştır? Türklerin kullandığı takvimleri yazınız.
50
2. Ünite
2. ÜNİTE: UYGARLIĞIN
DOĞUŞU VE
İLK UYGARLIKLAR KONULAR
A. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR VE TARİH ÇAĞLARI
B. İLK ÇAĞ UYGARLIKLARININ OLUŞUMU VE
YAYILIŞI
C. MEZOPOTAMYA, MISIR, İRAN, HİNT, ÇİN VE
DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI
Ç. ANADOLU UYGARLIKLARI VE BU
UYGARLIKLARIN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE
İLİŞKİLERİ (HATTİLER, HİTİTLER, İYONLAR,
URARTULAR, FRİGLER, LİDYALILAR)
D. EGE VE ESKİ YUNAN UYGARLIKLARI
E. ROMA UYGARLIĞI
51
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Temel Kavramlar
A. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR VE TARİH ÇAĞLARI
lHöyük
lKalkolitik
lNeolitik
lMezolitik
lPaleolitik
lTunç
lYazı
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarihe yönelik araştırmalar yapılırken tarihi, çağlara ayırma nedenleri neler olabilir? Araştırınız.
2. Tarihin bir bölümüne “tarih öncesi çağlar” denilmesinin nedeni nedir? Tartışınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki görselleri inceleyerek altında verilen soruları cevaplayınız.
2.1. Resim: İnsanların ilk yerleşim yerleri
(Orta Taş Çağı) (www.homapage.uludag.edu.tr)
2.2. Resim: İnsanların geçim faaliyetleri
(Yeni Taş Çağı) (www.homapage.uludag.edu.tr)
1. İnsanların nasıl bir yerde barınacağına ve hangi ekonomik faaliyetlerde bulunacağına karar vermesinde etkili olan faktörler nelerdir?
2. İnsanların geçim faaliyetleri arasında neler yer almaktadır?
1. YERYÜZÜNDE YAŞAMIN BAŞLAMASI
Düşünebilme ve düşündüğünü aktarabilme özelliğine sahip olan insanlarda ayrıca bir merak duy­
gusu da vardır. İnsanlar merak duygusunu gidermek, hayatlarını kolaylaştırmak ve düzene sokmak için
birtakım faaliyetlerde bulunurlar. Ateşin kullanılması, göçebelikten yerleşik hayata geçilmesi, yazının
icadı vb. bu faaliyetlerden bazılarıdır. Uzun bir zaman dilimini kapsayan tarihi incelemek is­te­yen ta­rih­
çi­ler, in­san­lık için bü­yük önem ta­şı­yan ta­rih­sel olay­la­rı bö­lüm­le­re ayırma gereği duymuşlardır. Bu bö­
lüm­le­rin her bi­ri­ne “çağ” (dö­nem) adını veren tarihçiler, ya­zı­nın bulunuşuna ka­dar ge­çen dö­nemi “Ta­
rih Ön­ce­si Çağ­lar”, ya­zı­nın bu­lu­nu­şun­dan son­ra­ki dö­ne­mi ise “Ta­rih Çağ­la­rı” olarak adlandırmışlardır.
TARİH ÇAĞLARI
TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR
TAŞ ÇAĞI
(MÖ 60.000-5500)
1. Eski Taş Cağı
(MÖ 60.000-10.000)
2. Orta Taş Çağı
(MÖ 10.000-5500)
3. Yeni Taş Çağı
(MÖ 8000-5500)
MADEN ÇAĞI
(MÖ 5500-1200)
1. Bakır Çağı
2. Tunç Çağı
3. Demir Çağı
(Yazı Bakır
Çağı’nın ortalarında
bulunmuş ve tarih
çağları
başlamıştır.)
İLK ÇAĞ
(MÖ 3200-MS 375)
Yazının
icadından
Kavimler
Güçü’ne
kadar
olan dönemi
kapsar.
ORTA ÇAĞ
(375-1453)
Kavimler
Güçü’nden
İstanbul’un
Fethi’ne
kadar
olan dönemi
kapsar.
YENİ ÇAĞ
(1453-1789)
İstanbul’un
Fethi’nden
Fransız İhtilâli’ne
kadar
olan dönemi
kapsar.
YAKIN ÇAĞ
(1789-...)
Fransız
İhtilâli’nden
günümüze
kadar
olan dönemi
kapsar.
2. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR
Prehistorya da denilen bu çağa ait bilgiler, o dönem insanlarından kalan buluntulara dayanır. Tarih bili­
mi yazılı kaynak ve belgelerin olmadığı tarih öncesi çağlar hakkındaki bilgiler için tarihin yardımcı bilimle­
rinden olan arkeolojiden faydalanmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan buluntular bu
52
2. Ünite
dönemi aydınlatması bakımından önemli bir yer tutar. Tarih öncesi çağlar, Taş Çağı ve Maden Çağı olarak
ikiye ayrılır.
Bilgi Hazinesi
Tarih öncesi devirlerin Taş ve Maden Çağı olarak ikiye ayrılmasında o dönem insanlarının kullandık­
ları araç gereçlerin niteliği esas alınmıştır.
a. Taş Çağı (MÖ 600.000-5500)
Eski Taş (Paleolitik) Çağı
(MÖ 600.000-10.000)
İnsanlık tarihinin en uzun dönemidir. Bu
devrin baş­la­rın­da in­san­lar beslenme ge­rek­si­
nim­le­ri­ni doğada ha­zır bul­duk­la­rı mey­ve­le­ri,
bit­ki­le­ri, bit­ki kök­le­ri­ni top­la­ya­rak ve çev­re­de­
ki hay­van­la­rı av­la­ya­rak sağ­la­mış­lar­dır. Bu
dönemde in­san­lar ma­ğa­ra­lar­da ve ka­ya sı­ğı­
nak­la­rın­da ya­şa­mış ke­mik, çak­mak ta­şı ve
di­ğer sert taş­la­rı iş­le­ye­rek alet yapmış ve do­ğa­
ya ege­men ol­ma­ya baş­la­mış­lardır. 2.1. Harita: Anadolu’nun tarih öncesi yerleşim merkezleri (Tarih
Atlası 1, s. 5.)
Ülkemizin değişik bölgelerinde tarih öncesi dönemi aydınlatan önemli yerleşim merkezlerini gösteren
yukarıdaki haritayı inceleyiniz. Buraların neden yerleşim yeri olarak seçildiğini arkadaşlarınızla tartı­
şınız.
Eski Taş Çağına ait ilk izlere İspanya’daki Altmaria ve
Fransa’daki Lascaux (Laskö) mağaralarında rastlanmıştır. Bu çağın
sonlarına doğru insanlar mağara duvarlarına yandaki resimde
görüldüğü gibi hayvan ve avlanma resimleri yapmışlardır.
İlk in­san­la­rın ma­ğa­ra du­var­la­rına re­sim­ler yap­ma­sı­nın ne­
denleri siz­ce neler olabilir?
2.3. Resim: Gü­nü­müz­den yak­la­şık 15.000
yıl ön­ce ya­pıl­mış hay­van re­sim­le­ri­ne bir ör­
nek (Las­ca­ux Ma­ğa­ra­sı, Fran­sa)
Anadolu’da bu döneme ait yerleşim yerleri arasında Antalya
yakınlarında bulunan Beldibi, Belbaşı, Karain mağaraları ile yanda­
ki fotoğrafta görülen İstanbul’daki Yarımburgaz Mağarası önemli
yer tutar. İstanbul’un 20 km uzağındaki Küçükçekmece Gölü’nün
kuzeyinde bulunan Yarımburgaz Mağarası yurdumuzda Taş
Devri’ne ait en eski yerleşim yeridir.
MÖ 10.000-9.000
Anadolu’da Beldibi ve Karain
mağaralarında insanların toplu olarak
yaşadığına dair ilk bulgular ortaya çıktı.
2.1. Fotoğraf: İstanbul’daki Yarımburgaz
Mağarası’nda yapılan kazı çalışması
MÖ 9.000-8.000
Orta Anadolu ve Güney Mezopotamya’da
ırmak kenarlarında ilk kulübeler
ortaya çıktı.
MÖ 8.000-7.000
Orta Doğu’da buğday ve arpa
tarımı başladı.
53
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Orta Taş (Mezolotik) Çağı (MÖ 10.000-8000)
Mağara ve ağaç kovuklarında yaşamlarını sürdüren bu dönem insanlarının geçim kaynakları arasında
avcılık ve toplayıcılık yer alır. İnsanlar taşları yontup basit savunma aracı olarak kullanırlar. Dönemin sonları­
na doğru buzullar erimeye başlar. Bu dönemin en önemli özelliği ateşin kullanılıp kontrol altına alınmasıdır.
Ateşin bulunup kontrol altına alınması insanlara ne gibi faydalar sağlamış olabilir?
Orta Taş Çağına ait en önemli yerleşim merkezi Güney Tacikistan’da “Kuldara (Ceyhun Nehri’nin yukarı
kısmı)” bölgesidir. Türkiye’de bu dönemi aydınlatan merkezler arasında Antalya Beldibi, Göller Yöresi Baradiz,
Ankara Macunköy, Samsun Tekkeköy bulunmaktadır.
Yeni Taş (Neolitik) Çağı (MÖ 8000-5500)
Taş Çağının en gelişmiş dönemi olan Neolitik dönemde insanlar havaların ısınmasıyla ovalarda, su kenar­
larında yaşamaya ve toprağı işleyerek tarımsal üretim yapmaya başladılar. Köyler kurarak yerleşik hayata
geçtiler. Doğadaki yabani hayvanları evcilleştirerek bunlardan faydalandılar. Bitki liflerinden giyecek, toprak­
tan ve kilden çanak çömlek yaptılar.
Yeni Taş Çağına ilk önce Ön Asya (Mezopotamya, Anadolu, İran, Suriye)’da girilmiştir. Türkiye’de bu
dö­ne­me ait bu­lun­tu­lar Kon­ya Ça­tal­hö­yük, Gaziantep Sakçagözü ve Di­yar­ba­kır Ça­yö­nü’nde ya­pı­lan ka­zı­lar­da
or­ta­ya çı­ka­rıl­mış­tır. Çayönü ve Çatalhöyük yerleşim merkezlerinin önemli özellikleri şunlardır:
Ça­yö­nü: Di­yar­ba­kır’ın Er­ga­ni il­çe­sin­de­dir. Ça­yö­nü, Ana­do­lu ve Gü­ney­do­ğu Av­ru­pa’da bu­lu­nan en es­ki
ne­oli­tik köy ye­ri­dir. Arkeolojik kazılar sonucunda Ana­do­lu’nun ilk çift­çi­le­ri­nin burada ya­şa­dı­ğı an­la­şıl­mış­tır.
Ça­yö­nü’nde ya­pı­lan ka­zı­lar­da, tahıl saplarını kesmek ve tahılı un hâline getirmek için çakmak taşından ve
volkanik camdan yapılmış orak ve bı­çak­lar ile öğüt­me taş­la­rı bu­lun­muş­tur.
Ça­tal­hö­yük : Kon­ya ili­nin Çum­ra il­çe­sin­de­dir. Bu­ra­da ana tan­rı­ça hey­kel­cik­le­ri, pen­ce­re­siz ve gi­riş­le­ri
ça­tı­dan ker­piç ev­ler­de dün­ya­nın en es­ki du­var re­sim­le­ri ve Ana­do­lu’nun en es­ki ça­nak çöm­lek­le­ri bu­lun­muş­
tur. Ça­tal­hö­yük, bu­gü­ne ka­dar el­de edi­len bul­gu­la­ra da­ya­nı­la­rak dün­ya­nın ilk kent yer­le­şim ye­ri ola­rak ka­bul
edil­mek­te­dir.
Aşağıdaki “Çatalhöyük Yerleşim Merkezi” adlı etkinlikte verilen temsilî resimler Konya-Çatalhöyük
yerleşim yerinin özellikleri göz önünde bulundurularak çizilmiştir. Bu resimlere bakarak altındaki soruları
cevaplayınız.
1. Etkinlik: ÇATALHÖYÜK YERLEŞİM MERKEZİ
2.4. Resim: Çatalhöyük’ün temsilî resmi (www.homapage.uludag.edu.tr)
1. Bu yerleşim yerinde yaşayanların geçim kaynakları neler olabilir?
2. Bu evlerde neden pencere ve çatı kullanılmamıştır?
MÖ 7000
Avrupa’da Yontma
Taş Devri’nin sonu
54
MÖ 5700
Anadolu’da Burdur
Hacılar bölgesinde
yerleşim süreci başladı.
MÖ 5500
Anadolu’da Yozgat
Alişar bölgesinde
ilk kültür evresi oluştu.
MÖ 5000
Anadolu’dan
göç edenler
Mısır’a yerleşti.
2. Ünite
b. Maden Çağı (MÖ 5500-1200)
Bakır (Kalkolitik) Çağı
Taş Ça­ğın­dan Ma­den Ça­ğı­na ge­çiş dö­ne­mi­dir. Bu dö­nem­de in­san­lar ilk kez ma­de­ni kul­lan­ma­ya baş­la­
mışlardır. Er­gi­me ısı­sı­ dü­şük, çı­ka­rı­lı­şı­ ko­lay ol­duğu için ilk kul­la­nı­lan ma­den ba­kırdır. Bu dö­nem­de ta­rım,
av­cı­lı­ğa gö­re da­ha çok önem ka­zan­mış, yer­leş­me alan­la­rı­nın çev­re­si surlar­la çev­ril­miş­tir. Türkiye’de bu döne­
me ait merkezler arasında Çorum’da Alacahöyük, Denizli’de Beycesultan, Çanakkale’de Kumtepe ve Truva,
Samsun’da İkiztepe yer alır.
Tunç Çağı
İnsanlar, kalayı bakırla birlikte eriterek yeni bir alaşım olan tuncu
elde etmiştir. Tuncun sert oluşu büyük oranda silah üretimine ve aletlerin
bu madenden yapılmasına yol açmıştır. Bu çağda ilk şehir devletleri olan
siteler kurulmuş, Mezopotamya’da Sümer ve Akad, Anadolu’da Hititler
gibi devletler ortaya çıkmıştır. Türkiye’de bu dönemi aydınlatan merkezler
arasında Ankara’da Ahlatlıbel ile yandaki fotoğrafta görülen Kayseri
Kültepe yer almaktadır. Anadolu’da ilk yazılı belgeler Kayseri Kültepe’de
2.2. Fotoğraf: Kültepe
bulunmuştur.
De­mir Çağı
De­mi­rin bu­lun­ma­sıy­la bir­lik­te eko­no­mik ve top­lum­sal ya­şam­da
bü­yük deği­şik­lik­ler ol­muş­tur. Araç gereç ve silahlar tunçtan daha sert olan
demirden yapılmaya başlanmıştır. Bu dönemde yapılan savaşlarda demir­
den yapılmış silahlara sahip olan toplumlar tunçtan yapılmış silahlara
sahip toplumlara egemen olmuştur. Demir Çağında üretim gelişmiş,
büyük devletler kurulmuştur. Bu çağın sonunda yazının bulunmasıyla
2.3. Fotoğraf: Alacahöyük
tarih çağları başlamıştır. Demir Çağında Anadolu’da bulunan önemli yer­
leşim merkezleri şunlardır:
Alişar: Yoz­gat ili­mi­zin sı­nır­la­rı için­de­dir. Bu­ra­da ya­pı­lan ka­zı­lar­da
ker­piç du­var­lı ve dört kö­şe dam­lı ev­ler, bü­yük küp­ler, ağaç ve taş san­dık­
lar, al­tın ve gü­müş­ten eş­ya­lar bu­lun­muş­tur.
Alacahöyük: Yukarıdaki fotoğrafta görülen bu yerleşim merkezi
Ço­rum ili­nin Ala­ca il­çe­si sı­nır­la­rı için­de­dir. Ata­türk’ün is­teği ile 1935
yı­lın­da ya­pı­lan ka­zı­lar so­nu­cun­da bu­ra­da dört ana kül­tür ka­tı or­ta­ya çı­ka­
rıl­mış­tır.
2.4. Fotoğraf: Troia
Tro­ia (Tru­va, Tro­ya): Ho­me­ros’un İl­li­ada (İl­ya­da) destanında an­lat­tı­
ğı ün­lü kent­tir. Ça­nak­ka­le’nin 30 km gü­ney­ba­tı­sın­da­ki Hi­sar­lık Te­pe­si’n­de
bu­lu­nan yandaki fotoğrafta görülen Troia, üst üs­te ku­rul­muş do­kuz kent
ka­lın­tı­sın­dan olu­şur. İlk beş ­katmandaki kentler Ba­kır Ça­ğı­na, son­ra­ki
kat­man­lar­da bulunan kent­ler ise Tunç Ça­ğı­na ait­tir.
Ha­cı­lar: Bur­dur ya­kın­la­rın­da­dır. Bu­ra­da ya­pı­lan ka­zı­lar­da mer­mer­
den kap­lar, orak, bı­çak, el bal­ta­sı, taş bon­cuk ve bil­ye­ler, ke­mik­ten de­li­ci­
ler or­ta­ya çıkarılmıştır. Yandaki fotoğrafta görülen Hacılar höyüğünün
etrafı duvarlarla çevrilidir. Bu duvar, düşman saldırısına karşı yapılan sur­
2.5. Fotoğraf: Hacılar Höyüğü
ların ilk örneklerindendir.
3. TARİH ÇAĞLARI
1. ünitede “Tarihin Sınıflandırılması” konusunda tarih biliminin alanının geniş olmasından dolayı tarihi,
çağlara ayırarak incelemenin gerekliliğinden söz etmiştik. Tarih öncesi çağlarda olduğu gibi tarih çağları da
bölümlere ayrılmış, bu bölümlere İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ adları verilmiştir. Tarihi, çağlara
ayırırken evrensel olaylar da göz önünde bulundurulmuştur. Bu olayların etkileri sadece meydana geldikleri
zamanda değil daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir (Kavimler Göçü, İstanbul’un Fethi, Fransız İhtilali
vb.).
55
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Temel Kavramlar
lCoğrafi Faktör
B. İLK ÇAĞ UYGARLIKLARININ OLUŞUMU VE
YAYILIŞI
lKültür
lTicaret
lUygarlık
lOrtak Miras
Hazırlık Çalışmaları
1. İlk Çağ uygarlıklarının göl veya ırmakların çevresinde kurulmasının
nedenleri nelerdir?
2. Uygarlıkların birbiriyle etkileşim kurmasında ne gibi faktörler etkilidir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Atatürk’ün aşağıdaki sözlerini okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Uygar olmayan kimseler uygar olanların ayakları altında kalmakla karşı karşıyadırlar. Uygarlık
(medeniyet) öyle güçlü bir ateştir ki ona uzak kalanları yok eder.”(1)
Atatürk’ün uygarlık konusunda söylediği bu sözlerden neler anlıyorsunuz?
ORTAK MİRASA DOĞRU
İnsanlığın ortak mirası olan uygarlık farklı toplumların uzun süre içinde edindikleri evrensel bilgi, düşünce
ve birikimlerin paylaşılması olarak tanımlanabilir. Bu nedenle uygarlık dünya toplumlarının genel malıdır. Örneğin
İlk Çağ uygarlıklarından olan Yunanlar ve Romalılar Fenike alfabesini geliştirerek günümüz Latin alfabesinin
temelini atmışlardır. İngilizler çiçek hastalığına karşı aşıyı 18. yüzyılda öğrenerek geliştirmiş ve bunu bütün dünya
uygarlığının malı hâline getirmişlerdir.
Kültür ve uygarlık kavramları uzun süre birlikte anılmıştır. Kültür genellikle toplumların örf, âdet, gelenek ve
göreneklerini ifade eden maddi ve manevi değerlerdir. Ünlü sosyolog Ziya Gökalp’e göre uygarlık evrensel, kültür
ise yerel, yöresel, etnik ve millîdir. Ancak zamanla kültürel değerler birtakım yollarla farklı bölgelere taşınmış,
değişik kültürlerle etkileşime girerek dünyanın ortak değerleri olmuştur. Kültürlerin kaynaşmasıyla birçok yeni
uygarlık ortaya çıkmıştır.
İlk çağlardan itibaren dünyanın değişik bölgelerinde ortaya çıkan uygarlıkların oluşumunda siyasi, sosyal,
coğrafi ve ekonomik faktörler etkili olmuştur. Coğrafi şartların sunduğu avantajlar uygarlığın doğuşuna olum­
lu katkı sağlamıştır. Bunun yanı sıra ülkeler arasında yapılan ticari faaliyetler, kültürlerarası etkileşimlerin
meydana gelmesine neden olmuştur. Buna paralel olarak insanların sosyal düzeylerinin artması ve uygarlıkla­
rın ilerlemesine etki etmiştir. Bütün bu etkenlerin olabilmesi için güçlü bir siyasi birliğin olması gerekmekte­
dir. Örneğin Sümerler MÖ 4 bin yılında Güney Mezopotamya’ya geldikleri zaman bölge bataklıklarla kaplıy­
mış. Onlar, ilk olarak Dicle ve Fırat nehirlerinin yol açtığı bataklığı kurutmuşlar. Mısırlılar da Sümerler gibi Nil
deltasındaki bataklıkları kurutmuş, sulama kanalları açarak tarımsal faaliyetleri başlatmışlardır.
_______________________
(1) İsmet Parmaksızoğlu, Düşünceleriyle Atatürk, s. 288, 289.
56
2. Ünite
Dağlık bir konuma sahip olan Yunanistan, tarım yapmaya elverişli olmadığı için burada bulunan kavimler
deniz ticaretine yönelmiştir. Deniz ticareti onlara sadece zenginlik ve refah getirmemiş, birçok kültürle etkile­
şime girmelerinde de etkili olmuştur. Örneğin Doğu Akdeniz’de Fenikelilerle yaptıkları ticaret sayesinde
Fenike alfabesini tanımış ve etkilenmişlerdir. Bu alfabeye sesli harfler ekleyerek geliştirmiş ve kendilerine özgü
alfabeyi oluşturmuşlardır. Asurlular, Anadolu halkı ile ticaret yaptıktan sonra buralarda koloniler kurmuşlar,
Anadoluda yaşayanlar da Asurlulardan yazıyı öğrenerek tarihî devirlere girmişlerdir.
Bilgi Hazinesi
Hiç­bir uy­gar­lık ho­mo­jen (tür­deş) de­ğil­dir. Bir uy­gar­lık, baş­ka uy­gar­lık ya da uy­gar­lık­lar­la mut­la­ka iliş­
ki için­de­dir. İlk Çağ­da Asur­lu­lar, Ba­bil uy­gar­lı­ğı­ndan etkilenmişlerdir. Ro­ma uy­gar­lı­ğı da as­lın­da Yunan
uy­gar­lı­ğı­nın bir devamıdır. Haç­lı se­fer­le­rin­de de yal­nız­ca or­du­lar savaşmamış, İs­lam uy­gar­lı­ğı ile Hris­ti­yan
uy­gar­lı­ğı­bir­bir­i­ni et­ki­le­miş ve birbirinden et­ki­le­nmiştir.
Aşağıda “İlk Uygarlıklar” başlıklı etkinlikte verilen haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
2. Etkinlik: İLK UYGARLIKLAR
2.2. Harita: MÖ 3000’li yıllardaki uygarlıklar (Tarih Atlası 1, s. 20.)
1. İlk uygarlıklar kuruluş yeri olarak neden bu bölgeleri tercih etmiş olabilirler?
2. Uygarlıkların birbiriyle etkileşimini sağlayan unsurlar neler olabilir?
57
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Temel Kavramlar
lAlfabe
lÇivi Yazısı
lFiravun
lHammurabi
Kanunları
lKast
lMumyalama
lZiggurat
C. MEZOPOTAMYA, MISIR, İRAN, HİNT, ÇİN VE DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI
Hazırlık Çalışmaları
1. İlk Çağ uygarlıklarının dünya medeniyetine katkılarını araştırınız.
2. Yazı ve alfabenin insanların yaşamındaki etkileri nelerdir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki sözleri okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, kavrayabilmek dünya üzerindeki eski uygarlıkları, bütün insanlığın ilk
uygarlıklarını doğru tanıyabilmekle mümkündür. (1)
Atatürk’ün yukarıdaki çağdaş uygarlık tanımından neler anladığınızı arkadaşlarınızla tartışınız.
“Do­ğu uy­gar­lı­ğı ol­ma­say­dı bu­gün­kü du­ru­mu­mu­za ge­le­mez­dik. Çün­kü bu uy­gar­lık biz­le­re önem­li bir
kül­tür mi­ra­sı bı­rak­mıştır. İlk alfabeyi, ilk yazıyı, ilk takvimi bu uygarlık sayesinde öğrendik. Doğu uygar­
lıkları kâğıt ve matbaayı kullanmış, medeniyetin gelişmesinde etkili olmuşlardır.”(2)
Yukarıda verilen “Doğu uygarlığı” kavramından neler anlıyorsunuz?
1. MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI
Aşağıdaki etkinlikte verilen haritayı inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
3. Etkinlik
2.3. Harita: Mezopotamya ve Mısır Uygarlığı (Tarih Atlası 1, s. 20.)
Yukarıdaki haritaya göre Mezopotamya bölgesinde birçok uygarlığın kurulmasında neler etkili olmuş olabilir?
_______________________
(1) www.add.org.tr
(2) Ivar Lisnner, Uygarlık Tarihi, s. 9. Özetlenmiştir.
58
2. Ünite
Me­zo­po­tam­ya, Yu­nan­ca bir ke­li­me olup “Fırat ve Dicle nehirleri” ara­sın­da ka­lan böl­geye verilen addır.
Fı­rat ve Dic­le ne­hir­le­ri ara­sın­da ka­lan böl­genin önemli göç ve ti­ca­ret yol­la­rı üze­rin­de bu­lun­ma­sı, verimli top­
rak­la­ra sa­hip ol­ma­sı ve su kay­nak­la­rı­nın bol ol­ma­sı buraya bir­çok top­lu­lu­ğun gelip yer­leş­me­si­nde etkili olmuş­
tur. Ne­hir­le­rin akış yö­nü­ne gö­re Me­zo­po­tam­ya, aşa­ğı ve yu­ka­rı Mezopotamya ol­mak üze­re ikiye ayrılmıştır.
Sümerler, Akadlar, Asurlular, Babiller ve Elamlılar Mezopotamya’da kurulan önemli uygarlıklardır.
a. Sümerler (MÖ 4000-2350)
Mezopotamya uygarlığının en eski kavmi olan Sü­mer­lerin Orta Asya kökenli oldukları ileri sürülmekte­
dir. Aşağı Mezopotamya’ya gelen Sümerler “si­te” de­ni­len şe­hir dev­let­le­ri kur­muş­lar­dır. Ur, Uruk, Kiş, La­gaş,
bu şe­hir dev­let­le­ri­nin en önem­lil­e­ri ara­sın­dadır. Kral­lık­la yö­ne­ti­len Sü­mer kent dev­let­le­rinin ba­şın­da ra­hip
kral de­ni­len ki­şi­ler bu­lunur­du. Bu kişilere patesi veya ensi denirdi. Sümerlerin en önemli özelliklerinden biri
yazıyı icat etmeleridir. Yazı, kültür ve bilginin geniş alana yayılmasında etkili olmuştur.
Aşağıda verilen “Yazının Bulunuşu” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
4. Etkinlik: YAZININ BULUNUŞU
“Ta­ri­h çağ­ları ne za­man baş­la­mış­tır? Bu çağların başlamasında etkili olan gelişme nedir?” so­rularının
cevaplarını bulmak ta­rih­çi­le­rin önem­li amaçları ara­sın­da­dır. İnsanlar ya­zı icat edil­me­den önce ge­nel­lik­le
bil­gi ve dü­şün­ce­le­ri­ni söz­le bir­bir­le­ri­ne ak­ta­rı­r­lardı. İlk ya­zı­yı, Sü­merle­r MÖ 3200 yıl­la­rın­da icat
et­mişlerdir. Sümer rahipleri mal, eş­ya ve ürünün ta­pı­nak­la­ra kim­ler ta­ra­fın­dan ge­ti­ril­di­ği­ni tes­pit et­mek
ama­cıy­la işaret ve resimler kullanmışlardır. Zamanla bu işaret ve resimler yazıya dönüşmüştür. Kamış ve
kalemle yassı kil levhalara (tablet) yazılan işaretler çiviye benzediğinden bu yazıya çivi yazısı denilmiştir.
Fe­ni­ke­li­ler ise MÖ 2000 yıl­la­rın­da al­fa­be­yi icat et­miş­ler­dir. İnsanlar birikimlerini, düşüncelerini, yaşadıkları olayları yazı yoluyla ge­le­cek ne­sil­lere ak­tar­mışlardır. Bu­gün ya­zı ve al­fa­be­nin kul­la­nıl­dı­ğı alan­la­rı
say­mak­la bi­ti­re­me­yiz. Yazı ve alfabe birçok devletin katkılarıyla gelişerek günümüze kadar gelmiştir.
1. Yazının icadı insanlık tarihinde nasıl bir değişim sağlamıştır?
2. Çivi yazısı ile günümüzde kullanılan yazı arasında nasıl bir farklılık vardır? İnsanlar bu değişime neden gereksinim duymuşlardır?
Sümerlerde kral ve rahipler en üst sınıfı oluştururdu. Halk ise hürler ve köleler olarak ikiye ayrılırdı.
Dünya tarihinde ilk defa kanun yapan ve bunu yazıya geçiren Sümerler olmuştur. Sümerler ticaret, evlenme,
boşanma, miras gibi konuları kanunlarla düzenlemişlerdir. Lagaş Kralı Urukagina MÖ 2375 yılında toplum
içinde güçsüzleri korumak ve özel mülkiyeti güvence altına almak için kanunlar çıkarmıştır.
Sümerlerde toprak tanrının malı kabul edilmiş ve rahiplerin gözetimi altında ekilmiştir. Sümerler, toprak­
ların verimliliğini artırmak için bataklıkları kurutmuş, sulama kanalları açmışlardır.
Sümerlerde ahiret inancı yoktu. Çok tanrılı bir dini anlayışı
benimsemişlerdi. Yanda temsilî resmi görülen zig­gu­rat de­ni­len
ta­pı­nak­lar yap­tılar. Zigguratlar tahıl ambarı, soğuk hava deposu,
gözlemevi gibi işlevlerinin yanında ilk dönemlerde okul olarak
da kullanıldı. Bilim, sanat ve edebiyat alanında ilerleme gösteren
Sümerler mimaride sütun, kubbe ve kemer tarzını kullandılar.
Ayı 30, yı­lı 360 gün ola­rak he­sap­la­yıp ay yılını esas alan takvimi
oluşturdular. Yü­zey ve ha­cim ölç­me­nin for­mü­lü­nü bularak
da­ire­yi 360 de­re­ce­ye böldüler. Matematik ve astronomi gibi
2.5. Resim: Temsilî Ziggurat resmi (Bir dergi,
bilimlerde önemli gelişmeler gösterdiler.
Şubat, 2003.)
MÖ 4000
Yakın Doğu ve Afrika’da Tunç Çağı, Orta Asya’da
Anav Kültür Dönemi, Girit Adası ve Yunanistan’da
Cilalı Taş Devri başladı.
MÖ 3200
Mısır’da Firavunlar
Devri başladı.
MÖ 3000
Orta Asya’da Afanesyevo Kültür Dönemi,
Çin’de Beş İmparatorluklar Dönemi, Mısır’da
yazı kullanılmaya başladı.
59
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Sümerlerin edebi türde meydana getirdiği eserlerin başında destanlar yer alır. Bun­lar için­de en ün­lü­sü,
Gıl­ga­mış Des­ta­nı’dır. Tufan ve Yaradılış, Sümerlere ait diğer destanlar arasında yer alır.
b. Akadlar (MÖ 2350-2100)
Akad­lar, MÖ 4000’de Ara­bis­tan’dan ge­le­rek Sümerlerin kuzeyinde Fırat Nehri boyunca yerleşip bin yıla
yakın bir zaman Sümerlerle beraber yaşadılar. Akadlar MÖ 2350’de Sargon’un önderliğinde başkenti Aga­de
olan bir dev­let kur­du­lar. Akad Kral­lı­ğı, Me­zo­po­tam­ya’da ku­ru­lan ilk im­pa­ra­tor­luk­tu. Akad Kral­lı­ğı Elam, Ana­
do­lu, Su­ri­ye ve Yu­ka­rı Dic­le böl­ge­le­ri­nin do­ğal zen­gin­lik­le­ri­ni ele geçirdi. Sümer kültüründen etkilenen
Akadlar onlar gibi çok tanrılı bir dine inandılar. Kurdukları güçlü ordular ile Sümer kültürünü Ön Asya’ya
taşıdılar. Akadlar, MÖ 2100 yıllarında Sümer şehir devletlerinden Üçüncü Ur Sülalesi tarafından ortadan kal­
dırılmışlardır
c. Elamlılar (MÖ 3000-640)
İran’ın gü­ney­ba­tı­sın­da Sus ken­ti mer­kez ol­mak üze­re ku­rul­muş­tur (MÖ 3000). İlk dönemlerde şehir dev­
letleri şeklinde örgütlenmiş daha sonra bir krallık hâline gelmişlerdir. Madencilik, çömlek yapımı ve seramik
sanatında ileri olan Elamlılara Asurlular son vermiştir.
ç. Babilliler (Amurrular) (MÖ 2100-539)
Ba­bil Dev­le­ti Sa­mi ır­kın­dan ge­len Amur­ru­lar ta­ra­fın­dan MÖ 2100 yıl­la­rın­da ku­rul­muş­tur. Dev­le­tin mer­
ke­zi olan Ba­bil ken­ti, as­ma bah­çe­le­ri ile ta­nın­mış­tır. Babilliler, I ve II. Babil Devleti olmak üzere iki kez devlet
kurmuşlardır. I. Babil Devleti’ne Hititler, II. Babil Devleti’ne ise Persler son vermiştir. Babil Devleti’nin en
ta­nın­mış hü­küm­darı Ham­mu­ra­bi’dir. Bu devlet en par­lak ve güç­lü dö­nemi­ni Kral Na­bu­kad­ne­zar dev­rin­de
ya­şa­mış­tır. Babil Kralı Hammurabi, rahiplerin egemenliğini sınırlayan ve toplumsal yaşayışı düzenleyen reformlar
yaparak teokratik devlet yapısını değiştirmiştir. Aynı zamanda MÖ 2500 yılında Sümer ve Akad kanunlarını
zamanın ihtiyaçlarına göre düzenleyerek aile, ekonomi, kişi hakları, ticaret ve miras gibi konuları kapsayan ilk
Anayasa olarak kabul edilen Hammurabi Kanunlarını yapmıştır.
Aşağıda verilen “Hammurabi Kanunları” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
5. Etkinlik: HAMMURABİ KANUNLARI
59. Bahçe sahibinin izni olmaksızın herhangi bir adam bir ağacı kesip bahçeye devirirse yarım mina
para öder.
122. Eğer bir kişi başkasına saklaması için gümüş, altın ya da başka bir şey verirse verdiği her şeyi birkaç şahide gösterilmelidir, bir sözleşme hazırlanmalıdır ve ondan sonra saklaması için teslim edilmelidir.
149. Eğer bir kadın kocasının evinde kalmak istemezse babasının evinden getirdiği çeyizi tazmin edilir
ve kadın gidebilir.
195. Eğer bir oğul babasına vurursa onun elleri balta ile kesilir.
196. Eğer bir adam başka bir adamın gözünü çıkarırsa onun gözü de çıkarılır.
215. Bir doktor operatör bıçağı ile derin bir yarık açarsa ve onu tedavi ederse ya da bir operatör bıçağı ile (gözün üstünde) bir tümörü açarsa ve gözü kurtarırsa on şikel alır. (1)
1. Bazı maddeleri verilen Hammurabi Kanunuları hakkında çıkarımlarınız neler olur?
2. Hammurabi Kanunlarındaki cezaların çok sert olmasının nedeni sizce neler olabilir?
MÖ 2500
Tarihin ilk yazılı destanı olan Gılgamış
Destanı yazıldı. Orta Asya’da at
evcilleştirildi. Keops Piramidi Mısır’da
inşa edildi.
MÖ 2000
Fenikeliler Lübnan’a yerleşti.
Avrupa’da Bakır Çağı başladı.
Hititler Anadolu’ya gelmeye başladı.
İtalikler İtalya’ya yerleşti.
_______________________
(1) Haklar ve Özgürlükler Antolojisi, s. 42, 44, 46, 51 ve 52.
60
MÖ 1700
Mısırlı matematikçiler basit kesirleri
geliştirdi. Orta Asya göçleri başladı.
Girit Medeniyeti
en parlak dönemini yaşadı.
2. Ünite
Dünyanın yedi harikasından biri olan Babilin Asma
Bahçeleri ile yedi katlı ve doksan metre yüksekliğinde olan
yanda temsilî resmi görülen Babil Kulesi Babillilerin en
ünlü sanat eserleri arasındadır.
d. Asurlular (MÖ 2000-609)
Sa­mi ka­vim­le­rin­den olan Asur­lu­lar, Yu­ka­rı Me­zo­po­
tam­ya’nın Asur ken­tin­de ya­şadılar. MÖ 2000 yıl­la­rın­da
baş­ken­ti Ni­no­va olan bir kral­lık kur­dular. Elam, Su­ri­ye,
Fi­lis­tin ve Mı­sır’ı içi­ne alan bü­yük bir im­pa­ra­tor­luk hâ­li­ne
gel­diler. Asurlular en güçlü dönemlerini Asurbanipal zama­
2.6. Resim: Babil Kulesi’nin temsilî resmi (www.
nında yaşadılar. Ba­bil­li­le­rin Med­ler­le bir­le­şe­rek sal­dır­ma­la­ mail.baskent.edu.tr)
rı so­nu­cu MÖ 609’da Asurlular Devleti yı­kıl­dı.
Asur­lu­lar, ku­zey­ba­tı ta­raf­la­rın­da bu­lu­nan Ana­do­lu hal­kı ile ti­ca­ret ya­ptılar. Özel­lik­le Kay­se­ri ya­kın­la­rın­da
bu­lu­nan Kül­te­pe (Ka­rum-Ka­niş) on­la­rın önem­li bir ti­ca­ret ko­lo­ni­si oldu. Bu ti­ca­ri iliş­ki­ler so­nu­cun­da Ana­do­
lu’da yaşayanlar ilk kez ya­zıy­la ta­nış­tılar.
Asur­lu­lar, önem verdikleri ticareti ko­ru­mak için ka­nun­lar çı­kar­dılar. Kül­te­pe’de bu­lu­nan Asur tab­let­le­rin­
den bi­rin­de şöy­le bir ifa­de bu­lu­nur: “Ka­çak mal­lar ya­ka­lan­dı. Ka­çak­çı­la­rı hap­se at­tık. Bütün ül­ke­ye ka­çak­çı­lar
hak­kın­da bil­gi­ler ve­ril­di. Her ta­ra­fa as­ker­ler gön­de­ril­di. Dik­kat, ka­çak­çı­lık yap­mayın!”.(1)
Asur­lu­lar ül­ke­de ya­zıl­mış tüm eser­leri top­la­tıp bü­yük bir kü­tüp­ha­ne oluş­tur­arak insanlık tarihine önemli
bir hizmette bulundular. Bu dö­nem­de Ni­no­va’yı hem kül­tür hem de ti­ca­ret mer­ke­zi hâ­li­ne getirdiler.
Bugün Adı­ya­man ilimiz sınırları içerisinde bu­lu­nan Nem­rut hey­kel­le­ri­nin Me­zo­po­tam­ya uy­gar­lı­ğına
ait hangi krallık za­ma­nın­da ne amaçla ya­pıl­dı­ğı­nı araştırınız. Elde ettiğiniz bilgileri görsellerle destekleye­
rek sınıfta sununuz.
Bilgi Hazinesi
Mezopotamya uygarlığı, tarihî dönemlere en erken giren uygarlıktır. Bu uy­gar­lı­k, Ana­do­lu’yu sa­nat, hu­
kuk, ya­zı ve eko­no­mik alan­da et­ki­le­miş, böy­lece iki uy­gar­lık arasında hız­lı bir kül­tür alış­verişi yaşan­mış­tır.
Mezopotamya uygarlığına ait çok az sayıda sanat eserinin günümüze kadar gelmesinin nedeni kullanılan
malzemenin özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bölgede taş az olduğundan eserler tuğla ve kerpiçten yapıl­
mıştır. Yaşanan saldırı ve istilalar sonucu bu eserler tahrip olmuştur.
2. MISIR UYGARLIĞI
Mısır, Afrika kıtasının kuzey doğusunda yer alan, güneyi ve batısı çöllerle kaplı bir coğrafi yapıya sahip­
tir. Mısır medeniyeti, bu coğrafi bölgede Nil Deltası’nda ve çevresinde doğup gelişmiştir. İlk yerleşim dönemi
MÖ 4000 yıllarına kadar uzanan Mısır tarihi; eski, orta ve yeni uygarlık olmak üzere üç kısıma ayrılır. Eski
İmparatorluk döneminde Mısır’ın sembolü olan piramitler yapılmıştır. Orta İmparatorluk döneminde imar ve
sulama işlerine önem verilmiştir. Yeni İmparatorluk döneminde Suriye ve Filistin’i ele geçirmek isteyen
Firavun II. Ramses Hititlerle Kadeş Savaşı’nı yapmıştır. İstenilen sonucun alınamaması üzerine tarihte bilinen
ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması imzalanmıştır.
MÖ 1200 yılında Ege göçleri sonucunda zayıflayan Mısır İmparatorluğu, önce Asurlular ve Persler tara­
fından işgal edilmiştir. Daha sonra Makedonya kralı Büyük İskender’in egemenliğine giren imparatorluk,
MÖ 30 yılında Romalılar’ın Mısır’ı ele geçirmesiyle sona ermiştir.
Mısır me­de­ni­ye­ti, ken­di­ne özg­üdür. Di­ğer me­de­ni­yet­ler­den faz­la et­ki­len­me­z ama ken­di­si bir­çok medeni­
yeti et­kiler. Mısır medeniyetinin çok fazla istila ve saldırılara uğramamasının en önemli sebebi, bulunduğu
coğrafi konum olarak dışarıdan gelecek saldırılara açık olmasıdır.
MÖ 1200
Anadolu’da Demir Çağı, Orta Asya’da
Karasuk Kültür Dönemi başladı.
Yemen’de Himyeri Devleti kuruldu.
_______________________
(1) www.dergiler.ankara.edu.tr Özetlenmiştir.
MÖ 1000
İtalya’da Demir Çağı,
İran’da Tunç Çağı başladı. Fenikeliler
Akdenizde yayılmaya başladı.
MÖ 900
Fenike Alfabesi kullanılmaya başladı.
İlyada ve Odesa Destanları Homeros
tarafından yazılı hâle getirildi.
61
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Ünlü tarihçi Herodotos, “Mı­sır, Nil Neh­ri­’nin bir ar­ma­ğa­
nı­dır.” demiştir. Mısır, yandaki fotoğrafta görülen Nil Nehri’nin
akış yönüne göre Aşağı (Kuzey) ve Yukarı (Güney) Mısır olmak
üzere ikiye ayrılmıştır. Mı­sır Kral­lı­ğı nom adı ve­ri­len kent dev­
let­le­ri­nin bir­leş­me­siy­le oluş­muş­tur.
Herodotos’un, “Mısır, Nil Nehri’nin bir armağınıdır.”
sözünden neler anladığınızı söyleyiniz.
Firavun adı verilen Mısır Kralları “tanrının oğlu” olarak
nitelendirilmekteydi ve yetkileri sınırsızdı. Söy­le­dik­le­ri her söz
tan­rı buy­ru­ğu sa­yılır, yasa olarak kabul edilirdi. Krallık babadan
2.6. Fotoğraf: Nil Nehri’nden bir görünüm
oğula geçerdi.
İlk Çağ­da Mı­sır’da bü­rok­ra­si ol­duk­ça ge­liş­miş­ti. Fi­ra­vun­lara dev­let yö­ne­ti­min­de yar­dım­cı olan ve­zir­ler,
kâ­tip­ler ve me­mur­lar var­dı. Memurlar asillerden seçilirdi. Mısır’da halk rahipler, askerler, katipler, tüccarlar,
zanaatkârlar, çiftçiler, köleler olmak üzere sınıflara ayrılırdı. Bunların içinde firavunlar en üst sınıfı oluşturur­
du. Köleler ise en alt sınıfta yer alırdı. Hiçbir hakka ve hukuka sahip değillerdi.
Mısır ekonomisinin temelini tarım oluşturmuştur. Tarımı geliştirmek amacıyla bataklıklar kurutulmuş,
sulama kanalları açılmıştır. Ül­ke­de hay­van­cı­lık, do­ku­ma­cı­lık, ma­den ve se­ra­mik sa­na­tı da bü­yük bir ge­liş­me
gös­ter­miş­tir. Çok tanrılı bir dine inanan Mı­sır­lı­la­rın en önem­li tan­rı­sı Amon-Ra’dır. Amon-Ra’nın öne­mi­şöyle
anlatılmıştır: “Gök­le­rin ufu­ğun­da tan ağar­tan ne ka­dar gü­zel ey can­lı Ra, ey ha­ya­tın kıla­vu­zu. Dün­ya­yı gön­lü­
ne gö­re ya­rat­tın. Her­ke­si yer­li ye­ri­ne koy­dun. İh­ti­ya­cı olan şey­le­ri ver­din her­kese. Sen be­nim yü­re­ğim­de­sin.
Göz­le­rin, gü­zel­li­ğin üze­rin­de ol­du­ğu sü­re­ce in­san­lar se­nin sağ­la­dı­ğın güç­le ya­şar­lar. Ey Sen! Her za­man can­lı
ve mü­kem­mel olan sen!”(1) Mısırlılar hayatın ölümden sonra devam edeceğine inandıklarından cesedin çürü­
memesi için birtakım yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemlerden en etkilisi ölülerin mumyalanmasıdır.
Aşağıda verilen “Mumyalama Nasıl Başlamıştır?” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: MUMYALAMA NASIL BAŞLAMIŞTIR?
Ölüm de­ni­lin­ce ruh­la be­de­nin bir­bir­le­rin­den ay­rıl­ma­sı ak­la ge­lir. Ama Mı­sır­lı­lar göm­me sı­ra­sın­da ra­
hip­le­rin ru­hu ça­ğır­dık­la­rı­na ve ru­hun ye­ni­den be­den­le bir­leş­ti­ği­ne ina­nı­r­lar­dı. Böy­le bir bir­leş­me ol­du­ğu­na
gö­re ölü­nün ko­run­ma­sı ve sak­lan­ma­sı ge­re­kliydi. Çe­şit­li ilaç­lar ve me­tot­lar kul­la­nan Mı­sır­lı­lar ölü­le­ri­ni
ko­ru­ma­ya baş­la­dı­lar. Mı­sır­lı­lar, ölü­le­ri­ni eve ben­ze­yen me­zar­la­ra gö­mer­ler­di. Ölü­nün son­suza ka­dar ya­
şa­ma­sı için ge­rek­li yi­ye­cek ve içecek­leri de bu eve koyar­lar­dı.
Ivar Lıssner (Ivar Lisner), Uygarlığın Doğuşu, s. 58.
(Özetlenmiştir.)
1. Yukarıda mumyalama ile ilgili bilgiler okudunuz. Bu bilgilere bakarak Mısır’da ahiret inancına ait neler söyleyebilirsiniz?
2. Mumyalama anlayışı Mısır’da hangi bilimin ilerlemesine etki etmiştir?
Mı­sır­lı­lar, hi­ye­rog­lif adı verilen ken­di­le­ri­ne öz­gü bir ya­zı oluş­tur­muşlardır. Bu ya­zı, an­la­tıl­mak is­te­nen
nes­ne­nin res­mi­ni çiz­mek­le ba­şla­mış­tır. Bilim ve sanatta ileri olan Mısır’da astronomi, matematik, tıp ve ecza­
cılık oldukça gelişmiştir. Matematikte ondalık sayıyı bularak ilk kez dört işlemi yapmışlardır. Pi sayısını bugün­
kü değerine yakın olarak hesaplamalarıdır. Nil’in akış yönüne göre bir yılı dörder aylık üç bölüme (taşmaekme-biçme) ayırmışlar ve bir yılı 365 gün ve bir ayı da 30 gün olarak hesaplamışlardır. Böylece güneş yılına
dayalı takvimi icat etmişlerdir.
MÖ 800
Ganj Vadisi’nde şehir kültürü
yükseldi. Yunanistanlılar Fenike
Alfabesini kullanmaya başladı.
MÖ 700
Orta Asya’da Tagar Kültür Dönemi
başladı. İskitler Orta Asya’dan gelip Doğu
Avrupa’ya yerleşti.
_______________________
(1) Ivar Lisnner, Uygarlık Tarihi, s. 51. Özetlenmiştir.
62
MÖ 650-600
Yunan şehirlerinde “Tiran”lar ortaya
çıktı. Anadolu’da Lidyalılar tarafından
ilk madenî para basıldı.
2. Ünite
Eski imparatorluk döneminde kral mezarları olarak inşa edilen ve
inançlarına göre ölümden sonraki hayatın ihtiyaçlarını görecek şekilde
düzenlenen yandaki fotoğrafta görülen piramitler ve tapınakların yapı­
mında mimarlık alanındaki yeteneklerini göstermişlerdir. Bu dönemde
yapılmış Keops Piramidi dünyanın yedi harikasından günümüze ulaşan
tek eserdir. Ta­pı­nak ya­pı­la­rı­nın baş­lı­ca ör­nek­leri ise Kar­nak ve Luk­sor
tapınak­ları olmuştur.
Mısırlıların piramitleri nasıl yaptıkları ile ilgili araştırma yapı­
nız. Araştırma sonuçlarını sınıfta arkadaşlarınza sununuz.
2.7. Fotoğraf: Mısır piramitlerinden
bir görünüm
3. İRAN UYGARLIĞI
Asur­lu­lar­dan gü­nü­mü­ze ula­şan bel­ge­lerde İran’daki Hint-Ari kö­ken­li iki bü­yük top­lu­luk­tan söz edilmek­
tedir. Bun­lar, Med­ler ve Pers­ler­dir. MÖ 7. yüz­yı­lın or­ta­la­rın­da İran’da bir dev­let ku­ran Med­ler, Anadolu’da
Kı­zı­lır­mak kı­yı­la­rı­na ka­dar olan yerlere ege­men oldu­lar. Med Kral­lı­ğı’nın ge­niş­le­me­si Pers­ler ta­ra­fın­dan dur­du­
ruldu. Pers­ler, II. Ki­ros’un yö­ne­ti­min­de Med Kral­lı­ğı’na son verdi­ler (MÖ 550). Pers İm­pa­ra­tor­lu­ğu, Ön As­ya
ti­ca­re­ti­nin de­ne­ti­mi­ni ele ge­çi­re­rek eko­no­mik açı­dan hız­la güç­len­di. Ana­do­lu’nun ta­ma­mı­na sa­hip olan Pers­ler
kısa sürede Bal­kan­la­ra ka­dar iler­ledi. Pers İmparatorluğu’na MÖ 330 yılında Büyük İskender son verdi.
Yandaki haritayı ince­
leyerek Pers uygarlığının
sınırlarının nerelere kadar
genişlediğini belirleyiniz.
Bu sınırlara ulaşılması
Perslerin hangi uygarlık­
larla ilişki kurmasına ne­
den olmuştur? Açıklayınız.
2.4. Harita: Pers İmparatorluğu, MÖ 486 (Tarih Atlası 1, s. 12.)
Pers İmparatorluğu mutlakiyetle yönetilirdi. Pers hükümdarlarının yetkileri sınırsız olup emir ve talimat­
ları kanun niteliği taşırdı. Ana­do­lu, Pers İm­pa­ra­to­ru I. Da­ri­us za­ma­nın­da im­pa­ra­tor­lu­ğun yö­ne­tim bi­çi­mi­ne
uy­gun ola­rak “sat­rap­lık” adı ve­ri­len eya­let­le­re ay­rıl­mış­tı. Sat­rap­lık­ta hü­küm­da­rın mül­kü ola­rak gö­rü­len top­
rak­tan onu iş­le­yen top­lu­luk­lar ya­rar­lanırdı. Bun­la­rın ba­şın­da kra­lın ata­dı­ğı va­li­ler bu­lu­nu­rdu.
Eya­let­le­ri sü­rek­li de­net­leyen yüksek rütbeli kişiler “kra­lın gö­züy­dü.” Bu ki­şi­le­re bugünkü karşılığı müfet­
tişlik olan “şah gö­zü” ve­ya “şah ku­la­ğı” de­ni­r­di. Sat­rap­la­rın ma­aş­la­rı­nı ve eya­let­le­rin yö­ne­tim gi­der­le­ri­ni kar­şı­
la­yan halk, ay­nı za­man­da kra­la da ha­raç denilen bir vergi verirdi.
Pers krallarının, yönetimde satraplık sistemini uygulamalarının amaçları neler olabilir?
MÖ 551-450
Zerdüştlük İran’da resmi din oldu.
Orta Amerika’da hiyeroglif yazı
geliştirildi. Çin’de ilk kronolojik tarih
yazıldı. Perslerde parşömen kullanıldı.
MÖ 400-301
Büyük İskender Makedonya’da II. Phillip’in
yerine geçti. Pers İmparatorluğu Büyük
İskender karşısında yenilgiye uğradı.
İskenderiye şehri kuruldu.
MÖ 300-201
Roma ile Kartaca arasında Pön
Savaşları yapıldı. Rodos Heykeli’nin
inşası tamamlandı. Bergama’da
Parşömen yapımına başlandı.
63
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Persler çok düzenli ve gelişmiş bir orduya sahiptiler. Ordu, atlı ve yayalardan oluşurdu. Savaşlarda asker­
ler demir pullardan yapılan zırhlar giyerdi.
Persler, Ana­do­lu’ya ye­ni yol­lar yaparak ti­ca­ri öne­me sa­hip Kral Yo­lu­’nu ge­liş­tir­di­ler. Ayrıca düzenli bir
haberleşme yani posta örgütü kurdular. Ne­hir­le­ri, bo­ğaz­la­rı ve ge­çit­le­ri aş­mak için sağ­lam köp­rü­ler yaptılar.
Pers­le­rin çok gü­zel ev­le­ri ve gör­kem­li sa­ray­la­rı var­dı. Sus ve Per­se­po­lis’te ya­pı­lan sa­ray­lar Pers mi­ma­ri­sinin en
gü­zel eser­le­ridir. Ana­do­lu’da Pers­ler dö­ne­min­de yapılan sa­nat eser­le­ri ara­sın­da Bod­rum’da­ki Ma­uso­le­um
(Mo­zo­le-Kral Me­za­rı) ve Man­yas Gö­lü kı­yı­sın­da­ki Das­kil­yon (Er­gi­li) bulunmaktadır.
Persler, Zerdüşt’ün öğretilerinden ortaya çıkan zerdüştlük dinini benimsemişlerdir. Bir bilgin olan
Zerdüşt’ün öğretileri ve düşünceleri daha sonra bir inanç ve din hâline gelmiştir. Bu dinde temel anlayış iyilik­
le kötülüğün mücadelesidir. İyiliği “Ahura Mazda”, karanlığı ve kötülüğü ise “Ehrimen” temsil etmiştir. Çok
tanrılı Zerdüşt dininin tapınaklarına “Ateşgede” denilmiştir.
Pers hükümdarları, Sümer kralları ve Mısır firavunlarının yetkileri arasındaki benzerlikler ve fark­
lılıklar nelerdir? Sınıfta tartışınız.
4. HİNT UYGARLIĞI
Hindistan, Asya Kıtası’nın güneyine Hint Okyanusu’na doğru uza­
nan büyük bir yarımadadır. Bu ya­rı­ma­da bir­çok ne­hir ve dağ küt­le­le­riy­
le bir­bi­rin­den ay­rı­lan coğ­ra­fi böl­ge­ler­den olu­şmuştur. Ve­rim­li top­rak­la­
ra sa­hip olan böl­ge­nin en önemli akarsuları İndüs ve yandaki fotoğrafta
görülen Ganj nehirleridir. Bu iki nehir Hintliler tarafından kutsal kabul
edilmiştir. Zen­gin bir ül­ke olan Hin­dis­tan, tarih boyunca birçok kavim
tarafından istilaya uğ­ra­mış­tır. Önceleri kü­çük dev­let­ler hâ­li­nde yö­ne­til­
en Hin­dis­tan’da, MÖ 1500 yıl­la­rın­da Hint-Av­ru­pa top­lu­lu­ğu ola­rak da
bi­li­nen “Ari”le­rin “Kast Sis­te­mi”ne da­ya­lı bir dev­let kur­ma­sıyla si­ya­si ve
kül­tü­rel açıdan büyük bir değişim ortaya çıkmıştır. Buna rağmen
2.8. Fotoğraf: Ganj Nehri’nde dua eden
Hindistan’da güçlü bir devlet oluşturulamamıştır. Hindistan küçük
Hintliler
prensliklere ayrılarak racalar tarafından yönetilmiştir.
Kast Sistemi ve Özellikleri
Kast sistemi, babadan oğula geçen bir meslek gruplaşmasıdır. Bu sistem tarih boyunca Hint halkının
kaynaşmasını ve Hint milletinin oluşmasını engellemiştir. Millî birlik ve beraberlik sağlanamadığı için ülke sık
sık istila ve saldırılara uğramış, uzun süre sömürge altında kalmıştır. Kastlar arasında evlilikler ve geçişler
yasaklanmıştır. Her kastın kendine özgü özellikleri vardır. Kastın kurallarına uymayanlar kasttan çıkarılmıştır.
Kast sistemi brahman (din adamı), kşatriya (asker ve asiller), vaysiya (tüccar ve çiftçi), südra (zanaatkâr ve işçi)
denilen sınıflardan oluşmuştur. Bu sistemin dışında kalanlara parya (köle) denilmiştir.
Hindistan Yarımadasında çok sayıda toplum ve ırk olduğundan birçok dil, din ve kültür bir arada yaşamış­
tır. Hindistan’da en eski din, tabiat ve tabiat kuvvetlerine tapma esasına dayanan Veda dinidir. Bu din
Brahmanizm ve Hinduizm olarak da anılmaktadır. Budizm dini, kast sistemine tepki olarak doğmuştur.
Budizmin kurucusu Buda adlı düşünürdür. Budizm din olmaktan çok, felsefi bir düşüncedir. Ancak Budizm
Hindistan’da fazla yayılma imkânı bulamamıştır.
Hint toplum yapısını İlk Çağ toplum yapısından ayıran en önemli özellik nedir? Bu durumun Hint top­
lumuna olumsuz etkileri neler olmuştur?
5. ÇİN UY­GAR­LI­ĞI
Çin uygarlığı dün­ya­nın en es­ki uy­gar­lık­la­rın­dan bi­ri­dir. Çin, Asya kıtasının güneydoğusunda yer alır ve
geniş topraklara sahiptir. Çin’in ta­ri­hi MÖ 2500 yıl­la­rı­na ka­dar uza­nır. Bir­çok uy­gar­lık­la kül­tür alışve­ri­şin­de
bu­lu­nan Çin uygarlığının meydana gelmesinde Türk, Moğol ve Tibet kültürlerinin de etkisi olmuştur. Çin
ülkesi genellikle hanedanlar tarafından yönetilmiştir. “Tanrının Oğlu” unvanını taşıyan imparatorlar kutsal
kabul edilmiştir. Ordu, yaya ve atlı askerlerden oluşmuştur. Çinliler atlı askerler konusunda Türklerden etki­
lenmişlerdir. Çin uygarlığında sınıf farklılığı ve bu sınıfların ayrı hukukları olmuştur.
64
2. Ünite
Verimli toprakları ve su kaynakları (Gök ve Sarı Irmak) çok olan
Çinlilerin en önemli geçim kaynakları arasında tarım ve ipek ticareti yer
almıştır. Çinli tüccarlar İpek Yolu aracılığıyla Çin’den Roma’ya kadar
olan bölgede ticari faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Çinliler ya­zıyı Sang hanedanı za­ma­nın­da kul­la­nma­ya baş­lamışlardır.
Bu ya­zı Çinlilerin re­sim ya­zı­sı olup gü­nü­mü­ze ka­dar de­ğiş­meden gel­miş­
tir. Çin uy­gar­lı­ğı­nın fi­kir ha­ya­tın­da Kon­fiç­yüs ve Lao Tse (Lao-çe)’nin
bü­yük bir ye­ri var­dır. Da­ha son­ra bu kişilerin dü­şün­ce­le­ri din ve inanç
hâ­li­ne gel­miş­tir. Lao Tse, Çin­’de­ki Ta­ocu­luk fel­se­fe­si­nin ku­ru­cu­su­dur.
Çin mimarisinde çok katlı kuleler, tapınaklar ve saraylar önemli bir
yer
tutar.
Yandaki fotoğrafta görülen “Çin Seddi” bu mimari eserler içe­
2.9. Fotoğraf: Çin Seddi
risinde en başta gelir. Yazı, edebiyat ve sanat alanında da önemli geliş­
meler gösteren Çinliler kâğıt üretiminde, ipekçilikte ve çinicilikte ileri bir seviyedeydi.
Ra­sat­ha­ne ­(gözlemevi) ku­ran Çin­li­ler, gök ci­sim­le­rinin ha­re­ket­le­ri­ni iz­le­miş­ler­dir. Kâ­ğıt, mat­baa, pu­su­la
ve ba­ru­tu bu­lan Çin­li­ler me­de­ni­ye­tin iler­lemesine kat­kıda bulun­muş­lar­dır. Müslüman Türkler tarafından da
kullanılan bu teknik gelişmeler, Haçlı Seferlerinden sonra Avrupa’ya taşınmıştır. Barutun top, tüfek gibi ateşli
silahlarda kullanılması Orta Çağ Avrupasında egemen olan feodalite rejiminin yıkılıp merkezi krallıkların
kurulmasına yol açmıştır. Pusula, coğrafi keşiflerin yapılmasında, kâğıt ve matbaa ise Rönesans ve Reform
hareketlerinin yaşanmasında etkili olmuştur.
6. DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI
a. Fenikeliler
Fe­ni­ke­li­ler, Lüb­nan kı­yı­la­rın­da­ki yer­li halk ile Sa­mi­le­rin ka­rış­ma­sın­dan olu­
şan bir ka­vim­dir. Lübnan Dağları ile Doğu Akdeniz kıyıları arasındaki bölgede
yaşamışlardır. Ta­rı­ma ve hay­van­cı­lı­ğa el­ve­riş­li ol­ma­yan bu dağ­lık böl­ge­de de­niz
ti­ca­re­ti­ne önem ver­mek zo­run­da kal­mış­lar­dır. Za­man­la Ak­de­niz ti­ca­re­ti­ne ege­
men olan Fenikeliler bu kı­yı­lar­da Trab­lus, Si­don ve Say­da kent­le­ri­ni kur­
muşlardır. En önem­li sö­mür­ge­le­ri ise Kar­ta­ca (Tunus) olmuştur.
Dün­ya bir­çok ye­ni­li­ği Fenikelilerle ta­nı­mıştır. İlk ca­mı on­lar­yap­mıştır. Bugünkü modern alfabenin temelini yandaki fotoğrafta görülen alfabeyle Fenikeliler
2.10. Fotoğraf: Fenike alfa­
atmıştır. De­niz­de yıl­dız­la­ra ba­ka­rak yön­le­ri­ni ta­yin etmiş ve yeni ülkelere yelken
besi
açmışlardır.
Fe­ni­ke­li­le­r ti­ca­ret yaparken bir yandan da ülkeler arasında kültür alışverişini sağlamışlardır. Re­sim ya­zı­sı
Mı­sır’dan Fe­ni­ke’ye, Fe­ni­ke’den de Yu­na­nis­tan’a ge­çer­ken de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­mış, harf­le­re dö­nüşmüştür. Harf­ler ve
ra­kam­lar Fe­ni­ke­li­ler için çok önem­li olmuştur. Her Fe­ni­ke ge­mi­sin­de not alan, he­sap tu­tan, okurya­zar bir adam
mutlaka bulunmuştur. Fe­ni­ke al­fa­be­si, tüc­car­lar ara­cı­lı­ğıy­la Ak­de­niz’in her ye­ri­ne ya­yıl­mış­tır. Fe­ni­ke al­fa­be­sinde
22 sessiz harf vardır ve sağ­dan so­la doğ­ru ya­zı­lmıştır.
Fe­ni­ke­li­ler için ti­ca­ret her za­man ko­lay olmamış, teh­li­ke­ler­le kar­şı­laş­
mışlardır. Yandaki temsilî resimde de görüldüğü gibi de­nizaşı­rı ülkelerle
ticaret yapan denizciler zaman zaman gittikleri bölgede halkın saldırısına
uğramışlardır. Fenikeli de­niz­ci­le­r bu saldırıları önlemek için bil­me­dik­le­ri
kı­yı­la­ra ya­klaştık­la­rın­da bu­ra­ya önce ke­şif­çi­ler gön­de­rmişlerdir.
Dü­zen­li bir or­du­la­rı ol­ma­yan ve or­du­su­nun bü­yük bir kıs­mı üc­ret­li
askerlerden oluşan Fe­ni­ke­li­ler kı­sa sü­re­de gücünü kaybetmiş, MÖ VI. yüzyıl­
da Pers istilasına uğramıştır. Büyük İskender tarafından yenilgiye uğratılan
2.7. Resim: Fe­ni­ke­li­le­rin ti­ca­
ri ha­ya­tı­nı yan­sı­tan temsilî re­sim
Fenikeliler MÖ 65 yılında Roma’nın Suriye eyaletine bağlanmışlardır.
(Bir dergi, Mart, 2001.)
Fenikelilerin ticari amaçla yaptıkları denizcilik faaliyetlerinin kültürel sonuçları olmuş mudur? Nasıl?
65
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
b. İbraniler
İb­ra­ni kelimesi “ır­ma­ğı aşan” an­la­mı­na ge­lir. İb­ra­nile­r,
Fi­lis­tin’e yer­leş­me­le­ri ve İb­ra­ni Dev­le­ti’ni kur­ma­la­rı ile il­gi­li bil­
gi­le­ri kut­sal ki­tap­la­rı Tev­rat’a da­yan­dı­rır­. İlk İb­ra­ni Dev­le­ti MÖ
1025’te Hz. Da­vut ta­ra­fın­dan ku­rul­du. Dev­le­tin baş­ken­ti
Kudüs’tür. Hz. Mu­sa’yı pey­gam­ber ola­rak ta­nı­dık­la­rı için
İbranilere Mu­se­vi de de­nir. İb­ra­ni Dev­le­ti, Kral Sü­ley­man’ın
ölü­mün­den son­ra baş­ken­ti Sa­mi­ri­ye olan İs­ra­il Dev­le­ti ve baş­
ken­ti Ku­düs olan Ya­hu­di Dev­le­ti ol­mak üze­re iki­ye ay­rıl­dı. İs­ra­
il Dev­le­ti MÖ 722’de Asur­lu­lar­ca, Ya­hu­di Dev­le­ti de MÖ
586’da Ba­bil Dev­le­ti’nce yı­kıldı. Ba­bil Kra­lı Na­bu­kad­ne­zar,
Ya­hu­di­le­ri Ba­bil’e tut­sak ola­rak gö­tür­dü. Ya­hu­di­ler ora­da el­li yıl
tutsak kal­dık­tan son­ra Pers­ler ta­ra­fın­dan kur­ta­rıl­arak yurt­la­rı­
na ge­ri dö­ne­bil­diler. Pers­ler­den son­ra İs­ken­der ve Ro­ma im­pa­
ra­tor­luk­la­rı­nın ege­men­li­ği­ne gir­di­ler. Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu­’na
2.11. Fotoğraf: Mescid-i Aksa, (Kudüs).
kar­şı ayak­la­nan Ya­hu­di­ler, Ro­ma­lı­lar ta­ra­fın­dan dün­ya­nın
çe­şit­li yer­le­ri­ne sü­rül­düler. Tek tanrılı dine ilk inanan topluluk
olan İb­ra­ni­le­rin en önem­li sa­nat eser­le­ri yukarıdaki fotoğrafta da gösterilen Ku­düs’te­ki Mes­cid-i Ak­sa’dır.
Kudüs, hangi semavi dinler için kutsaldır? Neden? Arkadaşlarınızla bilgi alışverişinde bulununuz.
7. ORTA ASYA KÜLTÜR BÖLGELERİ
Türklerin ana yurdu olan Orta Asya’da yapılan arkeolojik kazılar sonucunda paleolitik döneme kadar
uzanan kültür katmanları tespit edilmiştir. Kurgan adı verilen mezarlardan tespit edilen buluntular sayesinde
MÖ 4000 yılından itibaren Orta Asya’da yaşayan kültürleri öğrenmek mümkün olmuştur. Anav, Afanasyevo,
Andronava, Karasuk ve Tagar önemli kültür merkezleri arasında yer almıştır.
Anav kültürü, Batı Türkistan’da Aşkabad yakınlarında yapılan kazılarda ortaya çıkarılmış en eski kültür­
dür. Türkler Anav kültürü döneminde hayvancılıkla ve tarımla uğraşmış, kerpiç evlerde oturmuşlardır. AltaySayan Dağlarının kuzeybatısında yaşayan Afanasyevo kültürü döneminde avcı ve savaşçı olan Türkler at ve
deve gibi hayvanları evcilleştirmiş, bakırdan savaş araçları ve süs eşyaları yapmışlardır. Andronava kültürü
Altaylardan Ural Dağları’na ve Hazar Denizi’nin kuzeydoğusuna kadar etkili olmuştur. Türkler, bu dönemde
tunç ve altın madenlerini işlemeyi öğrenmişlerdir. Karasuk kültürü, Yenisey Irmağı’nın kolu olan Karasuk
Nehri civarında, Tagar kültürü ise Abakan bölgesinde kurulmuştur.
İs­kit­ler (Sakalar)
Or­ta As­ya’da Al­tay Dağ­la­rı­nın do­ğu­sun­da gö­çe­be ola­rak ya­şa­
yan İs­kit­ler, MÖ 7. yüz­yıl­da de­ği­şik ne­den­ler­den do­la­yı ba­tı­ya göç
ede­rek Ha­zar De­ni­zi’nin ku­ze­yin­de­ki böl­ge­ye, da­ha­ son­ra da Ka­ra­
de­niz’in ku­ze­yin­den Tu­na Neh­ri­’ne ka­dar uza­nan ala­na yer­leş­miş­ler­
dir. Gök Tan­rı ve Şa­ma­nizm inanç­la­rı­nı be­nim­se­miş­ler­dir. Ahi­ret
inan­cı­na sa­hip olan İs­kit­ler, ölü­le­ri­ni de­ğer­li eş­ya­lar­ıyla bir­lik­te göm­
müş­ler­dir. Eş­ya­la­rın­da hay­van üs­lu­bu sa­na­tı­nı kul­lan­mış­lardır. Bu
özel­lik­le­rin­den do­la­yı ilk Türk top­lu­lu­ğu ola­rak bi­li­nir­ler. İs­kit­lerin
en önem­li kah­ramanı Alp Er Tun­ga’dır. Onun mücadelesi birçok
sagu ve des­tana konu ol­muş­tur. Alp Er Tun­ga ve Şu, İs­kit­lerin önem­
li des­tan­ları arasın­da yer almıştır. İskitler, altın ve gümüş işçiliğinde
2.8. Resim: Temsilî İskit askerleri (www.
oldukça ileri bir seviyeye ulaşmışlar ve bozkırların kuyumcuları ola­
mnsu.edu.tr)
rak da tanınmışlardır.
66
2. Ünite
Temel Kavramlar
lAnal
Ç.ANADOLU UYGARLIKLARI VE
BU UYGARLIKLARIN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE
İLİŞKİLERİ (HATTİLER, HİTİTLER, İYONLAR,
URARTULAR, FRİGLER, LİDYALILAR)
lDemokrasi
lKibele
lKral Yolu
lPankuş
Hazırlık Çalışmaları
1. Anadolu’ya neden medeniyetin beşiği denilmektedir?
2. Anadolu’da birçok uygarlığın kurulmasının nedenleri nelerdir?
Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Anadolu çoğu kez büyük bir açık hava müzesi olarak tanımlanır. Çünkü insanoğlu bu bereketli top­
raklarda yüz binlerce yıldır yaşamaktadır. Mağara ve kaya sığınakları gibi barınaklardan köy ve kent
büyüklüğündeki yerleşimlere geçiş süreleri kesintisiz bu coğrafyada yaşanmıştır. Krallıklara ve imparator­
luklara yurt olmuş büyük devlet ve uygarlıklar bu topraklar üzerinde kurulmuştur. Anadolu toprakları
bugün için âdeta bir arkeoloji laboratuvarıdır.
Ana­do­lu adı, Grek­çe gü­ne­şin doğ­du­ğu yer an­la­mı­ndaki Ana­to­lia’dan gel­mek­te­dir. Ana­do­lu’nun Tür­ki­
ye adıy­la anıl­ma­ya baş­la­ma­sı 1176 yı­lın­da Türk­le­rin Bi­zans’a kar­şı ka­zan­dı­ğı Mir­yo­ke­fa­lon Sa­va­şı’ndan
son­ra­dır.
Ana­do­lu, ta­rih bo­yun­ca pek çok uy­gar­lı­ğa yurt ol­muş­tur. Ana­do­lu uy­gar­lık­la­rı adıy­la anı­lan bu uy­gar­
lık­la­rın dün­ya uy­gar­lık ta­ri­hin­de önem­li bir ye­ri var­dır. Anadolu, Asya ile Avrupa kıtaları arasında uzanmış
bir köprü durumundadır. İklimin yaşamaya elverişli, topraklarının verimli, su kaynaklarının bol olması ile
önemli göç ve ticaret yolları üzerinde bulunması Anadolu’yu her zaman önemli kılmıştır.
Daha önceleri göçebe bir hayat tarzı olan Türklerin Anadolu’ya geldikten sonra yerleşik hayata
geçmelerinin nedenleri sizce nelerdir? Açıklayınız.
1. HATTİLER (MÖ 2500-1700)
Hattiler, Ana­do­lu’nun ilk yer­li hal­kı­dır. Göçler sonucunda
Anadolu’ya geldikleri tahmin edilmektedir. MÖ 3000 or­ta­la­rın­dan
iti­ba­ren kü­çük kral­lık­lar ve bey­lik­ler hâ­lin­de ya­şa­mış­lar­dır. Hatti
kültürüne ait en önemli eserler Çorum ili sınırları içindeki
Alacahöyük’te bulunmuştur. Kazılar sonucunda altın taç, kemer
tokaları, kolye, bilezik gibi yandaki fotoğrafta gösterilen süs eşyaları
ile çeşitle kaplar ortaya çıkarılmıştır. Yine Alacahöyük’te Hattilerin
dinî inanışlarını gösteren geyik ve boğa heykelcikleri de bulunmuş­
tur. Yapılan araştırmalar sonucunda Hititlerin kültür ve inanç konu­
sunda Hattilerden etkilendikleri ortaya çıkmıştır.
2.12. Fotoğraf: Hattilerden günümüze
kadar gelen bazı sanat eserleri
67
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
2. HİTİTLER (MÖ 1700-700)
Son ya­pı­lan Hi­ti­to­lo­ji araş­tır­ma­la­rı­na gö­re Ana­do­lu’ya MÖ 2000’li yıl­la­rın baş­la­rın­da do­ğu­dan gel­dik­le­ri
sap­ta­nan Hi­tit­ler, Or­ta Ana­do­lu’da Kı­zı­lır­mak çev­re­si­ne yerleşmişlerdir. Burada bölgenin yerli halkı Hattilerle
kaynaşmışlar ve Hitit uygarlığını kurmuşlardır.
Hi­tit­ler ön­ce­le­ri ba­ğım­sız, kü­çük kral­lık­lar hâ­lin­de yaşamış, da­ha son­ra bu kral­lık­ları bir­leştir­miş ve MÖ
1700’ler­de Ana­do­lu’da ilk si­ya­sal bir­li­ği kur­muşlardır. Hi­tit Dev­le­ti’nin ku­ru­cu­su Kral La­bar­na’dır. La­bar­na,
Hat­tu­şaş (Bo­ğaz­köy)’ı dev­le­ti­n baş­ken­ti yap­mıştır.
Aşağıdaki haritayı inceleyerek Hititlerin sınırlarını nerelere kadar genişlettiklerini söyleyiniz.
2.5. Harita: Hitit Devleti, MÖ 1700-1200 (Tarih Atlası1, s. 9.)
Hi­tit­le­rin si­ya­si ta­ri­hin­de­ki en önem­li olay Ku­zey Su­ri­ye böl­ge­si için
Mısırlılarla yap­tık­la­rı sa­vaş­lar sonucunda MÖ 1280 yı­lın­da im­za­la­nan
Ka­deş Ant­laş­ma­sı’dır. Yandaki fotoğrafta bir tablet örneği gösterilen bu
ant­laş­ma dün­ya­nın bi­li­nen ilk yazı­lı ant­laş­ma­sı olması ba­kı­mın­dan
önem­li­dir.
Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Antlaşması’nın yazılı
olmasının önemi nedir?
2.13. Fotoğraf : Kadeş Antlaşması’na
ait çivi yazılı bir tablet örneği
Hi­tit Dev­le­ti, MÖ 1200’ler­de ba­tı­dan ge­len Ege göç­le­ri so­nun­da
yı­kıl­mıştır. Ancak Hi­tit­ler, yi­ne kü­çük kent dev­let­le­ri ku­ra­rak var­lık­la­rı­nı
sür­dür­me­yi ba­şar­mış­lar­dır. Bu dö­ne­me Geç Hi­tit Kent Dev­let­le­ri Ça­ğı de­nir. Bu dev­le­tler MÖ 700 yı­lın­da
Asur­lu­lar ta­ra­fın­dan yı­kıl­mış ve Hititler daha sonra Perslerin hâkimiyetine girmişlerdir.
Hi­tit­ler­de kral, hem başko­mu­tan hem başra­hip hem de başyar­gıç gö­rev­in
­ i yü­rü­tü­rdü. Kraldan sonra en
yetkili kişi kra­li­çe (Ta­va­nan­na)ydi. Tavananna dinî törenlere başkanlık eder, kral bir sefere ve savaşa gittiğinde
yerine bakardı. Hititlerin ilk döneminde kralın yetkileri soylulardan oluşan Pankuş meclisi tarafından sınırlan­
68
2. Ünite
dırıldı. Daha sonra güçlenen kral, bu meclisin yetkilerini azalttı. Hititlerde halk; asiller, rahipler, sanatçılar,
askerler, memurlar ve köleler gibi sınıflara ayrılırdı. Hititlerde toprağın mülkiyeti krala aitti. Kral, toprakları
kendisine hizmet edenlere, yönetici ve halka işletmeleri amacıyla verirdi. Tarım, ticaret ve hayvancılık halkın
başlıca geçim kaynakları arasında yer alırdı.
Hi­tit­ler­de eli silah tutan bütün erkekler as­ker­lik yap­mak­zorundaydı. Sa­vaş ara­ba­la­rın­da bi­ri sü­rü­cü, iki­si
ok­çu üç sa­vaş­çı bu­lu­nur­du. As­ker­ler savaşta kama, ok, mız­rak, kal­kan, bal­ta, to­puz gibi aletler kullanırlardı.
Hititlerde hukuk özellikle aile hukuku önemli bir gelişme göstermiştir. Kölelere mülkiyet hakkı tanınması
açısından Mezopotamya hukukundan daha ileri bir seviyedeydi.
Aşağıda verilen “Hititlerde İnsan Hakları” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
7. Etkinlik: HİTİTLERDE İNSAN HAKLARI
Hititler, in­san ya­şa­mı­na ve ki­şi­lik hak­la­rı­na bü­yük önem ver­irdi. Onur kırıcı cezalar, Asur kanunların­
da görülen acımasız yargılamalar Hititlerde görülmezdi. Kral­lık top­rak­la­rın­da her­kes di­nin­de ve di­lin­de
ser­best­ti. Aşa­ğı­la­yıcı ve acı­ma­sız ce­za­lar uy­gu­la­maz­lar­dı. İş­ken­ce tas­vir­le­ri­ne hiç rast­lan­ma­mış­tır. Ölüm
ce­za­la­rı, bü­yü ya­pan­lar­la kra­la kar­şı ge­len­le­re ve­ri­li­rdi. Kra­lın ölüm ce­za­sı­nı kal­dır­ma yet­ki­si var­dı. Kö­le­
le­rin bi­le hak­la­rı var­dı. Öz­gür bir ka­dın­la ev­le­ne­bi­li­rlerdi. Kölelerle evlenen ka­dın­lar öz­gür­lük­le­ri­ni kay­bet­
mezdi. Kra­li­çe­nin yet­ki­le­ri de kra­la ya­kın­dı. Aile resmî sözleşme ile kurulurdu. Tek eşle evlilik yaygındı.
Kadın hak­la­rı­na önem ve­ren Hi­tit­ler­bo­şan­ma ve mi­ras hak­kı­nı ka­dın­lara­da ta­nı­mış­lar­dır. MÖ 1280 yı­
lın­da im­za­la­nan Ka­deş Ant­laş­ma­sı me­tnin­de hem kra­lın hem de kra­li­çe­nin im­za­sı­na rast­la­nmış­tır.
Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, s. 115, 116.
(Düzenlenmiştir.)
Dönemin şartları gözönüne alındığında Hititlere ileri bir hukuk devleti diyebilir miyiz? Neden?
Çok tanrılı dini benimseyen Hititlerin yazdıkları tabletlerde uzun tan­rı lis­te­le­ri­ne rast­lan­ır. Bin tan­rı­lı ülke
olarak da anılan Hititler iş­gal et­tik­le­ri ül­ke­le­rin tan­rı­la­rı­na da inanırlardı. Hi­tit­ler
tan­rı­la­rı adı­na şen­lik­ler dü­zen­le­ye­rek kur­ban kes­erlerdi. Ayrıca ölülerini gömdük­
ten sonra kestikleri kurban etinden yemek yaparak yerler, kur­ban olarak kestikleri
hayvanın ke­mik­le­rini me­za­rın üs­tü­ne sı­ra­lar­lar­dı.
2.14. Fotoğraf: Güneş
kursu
Yanda fotoğrafta görülen gü­neş kur­su­nu Mı­sır­lı­lar­
dan alarak ye­ni bir an­lam yük­lemişlerdir. Gü­neş kur­su
“Ben Ma­jes­te Kral” an­la­mı­na ge­li­yor­du.(1) Hititlerde ada­
let güneşle sembolleşmiştir. Güneş tanrıçası aynı zaman­
da hak ve adaletin koruyucusudur. Hititlerde yandaki
fotoğrafta bir örneği gösterilen mimarlık ve heykelcilik
oldukça gelişmiştir. Hitit sanatından günümüze kadar
gelen eserler arasında Alacahöyük’deki Sfenksli Kapı,
2.15. Fotoğraf: Hititlerin
Güneş Kursu, Yazılıkaya ve İvriz kabartmaları bulunmak­
Ana Tanrıçası
tadır.
Bilgi Hazinesi
Hititler, Asurlulardan aldıkları çivi yazısıyla beraber kendi icatları olan hiyeroglif yazısını da kullanmış­
lardır.
İlk ob­jek­tif ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı Hi­tit­ler­de baş­la­mış­tır. Anallar de­ni­len yıl­lık­lar dü­zen­le­yen Hi­tit kral­la­rı bu
yıl­lık­la­ra za­fer­le­ri­nin ya­nın­da ye­nil­gi­le­ri­ni ve günlük olayları da yaz­mış­lar­dır. Çün­kü Hi­tit­ler öl­dük­ten son­
ra Tan­rı­’ya he­sap ve­re­cek­le­ri­ni dü­şü­nmüşlerdir. Hititler, Mezopotamya’dan aldıkları kanunlara eklemeler ve
düzeltmeler yapmış, Anadolu’da ilk yazılı kanunları oluşturmuşlardır.
_______________________
(1) Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, s. 23. Özetlenmiştir.
69
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
3. İYONYALILAR (MÖ 1200-700)
İzmir’e ve Büyük Menderes Nehri’nin Ege Denizi’ne döküldüğü bölgeye İyonya, burada yaşayanlara ise
İyonyalılar denir. Mora’yı istila eden Dorların önünden kaçan Akadlar tarafından kurulmuştur. Es­ki Çağ Ana­
do­lu uy­gar­lık­la­rı için­de sos­yal ya­şam düzeyi en yüksek ve en gelişmiş toplum İyon­ya­lı­lar­dır. Verimli topraklar,
uygun iklim koşulları, deniz ticaretinin gelişmiş olması, düşünce özgürlüğüne verilen önem gi­bi et­men­ler
İyonyalıların gelişmesinde etkili olmuştur. De­mok­ra­tik re­jim ve hu­kuk dev­le­ti ni­te­lik­le­ri­ni ta­şı­yan ilk şe­hir dev­
let­le­ri burada or­ta­ya çık­mış­tır. “İlk Ça­ğın Rö­ne­sans Dö­ne­mi” ola­rak ad­lan­dı­rı­lan İyo­nya kül­tü­rü, Av­ru­pa kül­
tü­rü­nün de özü­nü oluş­tur­muş­tur. Thales (Tales), Herodotos, Hipokrates (Hipokrat), Hythagoras (Pisagor) gibi
bilim insanları felsefe, tıp, tarih, astronomi, matematik vb. alanlarda önemli bilimsel çalışmalar yapmışlardır.
İyon­ya­lı­lar da­ha çok de­niz ti­ca­re­ti ile uğ­raş­mış­lar, Ak­de­niz ve Ka­ra­de­niz kı­yı­la­rın­da ti­ca­ret ko­lo­ni­le­ri kur­muş­
lar­dır. “İyon Dü­ze­ni” de­ni­len bir mi­mar­lık tek­ni­ği ge­liş­tir­miş­ler; Efes, Mi­let, Foça, İzmir (Smyrna) gi­bi bü­yük
kent­le­ri sa­ray­lar, ta­pı­nak­lar, hey­kel­ler, ti­yat­ro bi­na­la­rı ile gü­zel­leş­tir­miş­ler­dir. Fe­ni­ke­li­ler­den al­fa­be­yi alan İyon­
ya­lı­lar, bu­nu yeniden düzenleyerek İyon al­fa­be­si du­ru­mu­na ge­tir­miş­lerdir. Bu al­fa­be, ba­zı de­ği­şik­lik­ler­le
Yu­nan­istanlı­la­ra geç­miş, daha sonra Ro­ma­lı­lar ta­ra­fın­dan ye­ni­den dü­zen­le­nip ge­liş­ti­ril­miş, böylece bu­gün
bi­zim de kul­lan­dı­ğı­mız La­tin al­fa­be­si or­ta­ya çık­mış­tır.
İyon­ya­lı­la­ra siz­ce ne­den İlk ­Ça­ğın Rö­ne­sans­çı­la­rı denil­mek­tedir?
Öz­gür dü­şün­ce ile bi­lim­sel ge­liş­me­ler ara­sın­da na­sıl bir iliş­ki var­dır? Arkardaşlarınızla tartışı­
nız.
Aşağıda yer alan “İyonya’da Bilim” başlıklı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
8. Etkinlik: İYONYA’DA BİLİM
“İyonyalıların dünya tarihindeki önemleri, özgür düşünce ve özgür bilimsel araştırmaların ilk önce on­
ların kurdukları kentlerde doğmuş olmasından ileri gelmektedir.
Özellikle Asya’nın Akdeniz’e açılan bir ticaret kapısı ve o çağın en
büyük sanayi merkezlerinden biri olan Miletos kenti… başta Thla­
es olmak üzere Anaksimandros, Anaksimenes ve Herakleitos gibi
düşünür ve bilim insanlarına ev sahipliği yapmıştır. Bu düşünür
ve bilim insanları Mısır ve Mezopotamya’dan öğrendikleri bilgilere
dayanarak… felsefe, matematik, geometri ve astronomi gibi müsbet
ilimlerin temellerini atmışlardır.
Thales, Mısır’a ve Mezopotamya’ya gitmiş, Mısırlılardan geo­
2.16. Fotoğraf: Celcus Kütüphanesi’nden
metriyi Babillilerden ise astronomiyi öğrenmiş ve bu bilgileri Yu­
bir görünüm (Efes, İzmir)
nan dünyasına kazandırmıştır. Gölgelerden hareketle yapıların
yüksekliğini ölçmüştür. Anaksimandros da Thales gibi dünya tarihinde ilk kez doğayı, metafizik, mistik ya
da mitolojik düşüncelere sapmadan, akılcı ve objektif bir yöntemle araştırmıştır. Anaksimenes fizik, astro­
nomi ve jeoloji ile ilgili kuramlar geliştirmiştir.”
Recep Yıldırım, Uygarlık Tarihine Giriş, İlkçağ Tarihi ve Uygarlıkları, s. 148, 149.
1. İyonya’da bilimin gelişmesinde rol oynayan etkenler nelerdir?
(Özetlenmiştir.)
2. İyonyalı bilim insanları sizce neden Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarından etkilenmiş olabilir?
3. İyonyalı bilim insanlarının yapmış oldukları çalışmalarda doğayı akılcı ve objektif bir şekilde
değerlendirmelerinin nedenleri sizce neler olabilir?
70
2. Ünite
4. URAR­TU­LAR (MÖ 900–600)
Baş­ken­ti Tuş­pa (Van) olan Urar­tu Dev­le­ti, MÖ 900’ler­de As­ya
kö­ken­li Hur­ri­ler ta­ra­fın­dan Van Gö­lü ve çev­re­sin­de ku­rul­muş­tur.
Urartular, özellikle Asurluların istila ve saldırılarına sıkça maruz
kalmıştır. Bu durum bölgenin büyük tahribatlara uğramasına yol
açmıştır.
Ge­niş yet­ki­le­ri olan Urar­tu kral­la­rı da ül­ke­yi tan­rı Hal­di adı­na
yö­net­miş­ler­dir. Ül­ke­yi tan­rı adı­na yö­net­mek üze­re tan­rı ta­ra­fın­dan
gö­rev­len­di­ril­di­ği ka­bul edi­len, ken­di­sin­de güç­ler ol­du­ğu­na ina­nı­
2. 17. Fotoğraf: Urartulardan günümüze
lan bu k­ral­la­ra tan­rı kral adı ve­ri­lmiştir. Urar­tu­lar Ana­do­lu’da ilk
kalan Van Kalesi’nden bir görünüm
de­fa fe­de­ral an­la­yış­ta bir dev­let kur­muş­lar­dır.
Urartular, madencilik ve maden işletmeciliğinde çok başarılı olmuşlardır. Tarıma önem veren Urartular
bu amaçla baraj ve sulama kanalları yapmışlardır.
Çok tan­rı­lı bir ina­nı­şa sa­hip olan Urar­tu­la­rın en bü­yük tan­rı­sı, Hal­di (savaş tanrısı)’dir. Urar­tu­­lar, öl­dük­
ten son­ra ya­şa­mın de­vam et­ti­ği­ne inan­mış­lar, ölü­le­ri­ni ya­ka­rak ya da yak­ma­dan oda şeklindeki mezarlara
göm­müş­ler­dir.
Urartulardan günümüze kalan pek çok tarihi eser bulunmaktadır. Van ili sınırları içinde bulunan yukarı­
daki fotoğrafta gösterilen Van Kalesi ve Çavuştepe Kalesi ile Erzincan ilinde bulunan Altıntepe Kalesi bu
eserlerin başlıcalarıdır.
Yandaki haritayı in­
celeyerek Frigya, Lidya
ve Urartu Devletlerinin
kuruldukları yerlerde bu­
gün hangi şehirlerimizin
bulunduğunu açıklayı­
nız.
2.6. Harita: Frigya, Lidya ve Urartu Devletleri, MÖ 1200-546 (Tarih Atlası 1, s. 10.)
5. FRİGLER (MÖ 800–676)
MÖ VI­II. yüzyılda Anadolu’ya gelen Frigler, Batı Anadolu’dan Kızılırmak’a kadar
uzanan bölgede başkent Gordion (Ankara-Polatlı) olmak üzere devlet kurdular. Kral­
la­rı Mi­das dö­ne­min­de bü­tün Or­ta ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu’ya ege­men ol­dular. Frig­ya­
lıla­rın Ana­do­lu’da­ki ege­men­li­ği Kaf­kas­lar üze­rin­den ge­len Kim­mer­le­rin sal­dı­rı­sıy­la
so­na erdi (MÖ 676).
Krallıkla yönetilen Friglerde kralın yanında aristokrat (soylu) sınıfı da devlet yöne­
timinde etkiliydi.
Frig­ya­lı­lar din ve ina­nış­la­rın­da Hi­tit­le­rin et­ki­sin­de kal­dılar. Yandaki fotoğrafta
gösterilen Do­ğa ve Be­re­ket Tan­rı­ça­sı Kybe­le (Ki­be­le), Frigyalıların en önemli tanrıları
2.18. Fotoğraf: Doğa
arasında yer alırdı. Ta­ri­hçi Herodotos, Frig­le­ri Ana­do­lu’nun en zen­gin hal­kı ola­rak
ve bereket Tanrıçası Kibeta­nı­tır. Frig kral­la­rı, ta­rım ve hay­van­cılı­ğın ge­liş­me­si­ne önem ver­diler, bun­la­rı ko­ru­yan bele
ya­sa­lar çıkardılar. Örneğin Frig­ler­de sa­ban kı­ran veya öküz öl­dü­ren ki­şi­le­re ölüm ce­za­
sı ve­ri­lir­di. Do­ku­ma­cı­lık ala­nın­da da iler­le­me kay­det­miş olan Frigler ha­lı ve ki­lim­le­riy­
71
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
le ta­nı­nırdı. Maden işlemeciliğinde ileri bir seviyeye ulaşan Frigler, Anadolu’nun ilk kuyumcuları olarak bilinirdi.
Frig sanatının ve mimarisinin en önemlileri Ankara’nın Polatlı ilçesi yakınlarında bulunan Gordion ve Midas
şehirlerindeki kayalar içine oyulmuş sığınaklardır.
6. LİD­YA­LI­LAR (MÖ 687–546)
Lid­ya, bu­gün­kü Ge­diz ve Kü­çük Men­de­res ır­mak­la­rı ara­sın­da ka­lan böl­ge­ye İlk Çağ­da ve­ri­len ad­dır. Bu top­
rak­lar­da otu­ran­la­ra Lid­ya­lı­lar de­nil­miş­tir. Kim­mer­le­rin Frig­ya Dev­le­ti’ni yık­ma­sın­dan son­ra Lidyalılar, kral­la­rı
Gi­ges’in li­der­li­ğin­de bu böl­ge­de baş­ken­ti Sar­des (Sard) olan bir dev­let kur­muşlardır (MÖ 687). Krezüs’ün kral
olduğu yıllarda Lidyalılar en parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde Batı Anadolu’nun tamamı Lidyalıların
eline geçmiş, Sardes bilim kültür merkezi hâline gelmiştir. Lid­ya Kral­lı­ğı­’na MÖ 546 yı­lın­da Pers Hü­küm­da­rı
Kyros (Ki­ros) ta­ra­fın­dan son ve­ril­miş­tir.
Tüc­car bir top­lum olan Lid­ya­lı­lar ti­ca­ret sa­ye­sin­de zen­gin­leş­miş­, ra­hat ve bol­luk için­de ya­şa­mış­lar­dır. İlk
Ça­ğın her açı­dan en zen­gin dev­le­ti Lid­ya olmuştur. Lid­ya­lı­lar de­ğiş ­to­kuş esa­sı­na da­ya­nan ti­ca­re­ti kal­dı­ra­rak
ta­rih­te ilk kez ma­de­nî pa­ra­yı kul­lan­mış­lar­dır. Altın ve gümüş karışımından yapılan bu paraya elektron adını ver­
mişlerdir. Efes’ten baş­la­yıp Sardes’ten ge­çe­rek Me­zo­po­tam­ya’ya ula­şan Kral Yo­lu’nu yapan Lid­ya­lı­lar Mısır,
Mezopotamya ve Yunan kent devletleriyle yoğun ticari ilişkiler kurmuşlardır.
Lidyalıların parayı icat etmelerinin dünya uygarlığına ne gibi katkısı olmuştur?
Lid­ya­lı­lar pa­ra­lı as­ker­ler­den olu­şan or­du­lar kur­muşlardır. Sü­rek­li ol­ma­yan ve ge­rek­ti­ğin­de oluş­tu­ru­lan bu
or­du­nun as­ker­le­ri de va­tan sev­gi­siy­le de­ğil pa­ra için sa­vaş­tık­la­rın­dan Lid­ya­lı­lar sa­vaş­lar­da üs­tün­lük sağ­la­ya­
ma­mış­lar­dır. Bu yüz­den Lid­ya­lı­lar kı­sa sü­re­de za­yıf­la­mış ve yı­kıl­mış­lar­dır.
Aşağıda verilen “Kanatlı At Uçup Giderken” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
9. Etkinlik: KANATLI AT UÇUP GİDERKEN
Karun Hazinesi uzun süren uğraşlar sonucunda Türk hükümeti tarafından
Metropolitan Müzesinden alınarak Türkiye’ye getirilmiştir. Bu hazine son dere­
ce mükemmel işçilikli altın takılar, gümüş süs eşyası ile kap kacağın bulunduğu
363 parçadan oluşmaktadır. Bu eserler bir yıl süre ile Anadolu Medeniyetleri Mü­
zesinde sergilendikten sonra Uşak Müzesine getirilmiştir. Başta kanatlı At “Hipo­
kampos” olmak üzere halk arasında Karun Hazinesi olarak bilinen Lidya döne­
mine ait bu eserler, Uşak yakınlarında Harta, Aktepe, İkiztepe ve Toptepe’deki
tümülüslerde yapılan kazılar sonucunda bulunmuştur.
www.akademikpersonel.kocaeli.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
Lidya uygarlığının ekonomi ve sanat anlayışı ile ilgili neler söylenebilir?
Bilgi Hazinesi
Paranın İcadı
Lidya’nın Eski Çağ insanını en etkileyen yönü altın zenginliğidir. Varlığı VII. yüzyılın başlarına doğ­
ru fark edilen bu zenginlik Sard kentinin içinden akıp Gediz Irmağı’na karışan Küçük Paktolos Çayı’nın
alüvyonlarından sağlanır. Efsanelere göre Paktolos bu özelliğini, dokunduğu her şey altın olan Frig Kralı
Midas’tan alır. Tanrıların lütfu olarak bu özelliğe kavuşan Midas sonuçta elini attığı ekmeğin bile altına
dönüştüğünü görerek açlıktan ölmemek için tanrılara yakarır. Bu özellikten kurtulmak ister. Dileği kabul
edilen krala Sardes’teki Paktolos Çayı’na gitmesi ve bu suyun kaynağında yıkanması söylenir. Midas da
söylenenlere aynen uyar ve altından arınır. Ancak bu özellik de Paktolos’a geçer. Daha sonra Lidyalılar çayın
kenarında bir atölye kurarak parayı icat eder.(1)
_______________________
(1) Veli Sevin, Anadolu Arkeolojisi, s. 274. Özetlenmiştir.
72
2. Ünite
Temel Kavramlar
lAristokrat
lDragon
lHellenistik Çağ
lKlistenes
lKnossos
lOlimpiyat
lPeloponnes
lSolon
D. EGE VE ESKİ YUNAN UYGARLIĞI
Hazırlık Çalışmaları
1. Eski Yunan uygarlığında demokrasinin ilk uygulamalarına örnek
olarak neler gösterilmektedir? Araştırınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Ege ve Yunan uygarlıklarını gösteren aşağıdaki haritayı inceleyiniz. Haritanın altındaki soruyu
cevaplayınız.
2.7. Harita: Ege ve Yunan Uygarlığı Haritası (Tarih Atlası 2, s. 10.)
Haritaya göre bu uygarlıkların gelişmesinde coğrafi konumun ne gibi etkileri olabilir? Açıklayınız.
Ege ve Yunan uygarlığı bugünkü Ege Denizi, Batı Anadolu Bölgesi, Mora Yarımadası, Yunanistan ve Girit
çevresinde kurulmuştur. Ege ve Eski Yunan uygarlıkları Girit, Miken ve Yunan uygarlığı olmak üzere üç dönem­
de ele alınmaktadır.
1. GİRİT UYGARLIĞI (MÖ 3500-1200)
Ege medeniyetlerinin en eskisi olan bu uygarlık Girit
Adası’nda kurulmuştur. Girit uygarlığı en parlak dönemini
MÖ 2400-1400 tarihleri arasında yaşamıştır. Yandaki resimde
gösterilen Knossos en önemli yerleşim yeridir. Bu uygarlığa
MÖ 1200 yıllarında Dorlar son vermiştir. Giritliler coğrafi
konum özelliğinden dolayı deniz ticaretine önem vermiş,
Yunanistan, Mısır ve Anadolu uygarlıklarıyla kültür alışveri­
şinde bulunmuş ve ticari ilişkileri geliştirmişlerdir.
2.9. Resim: Knossos Sarayı (www.baskent.
edu.tr)
73
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
2. MİKEN (AKA) UYGARLIĞI (MÖ 2000-1200)
Akalar MÖ 2000 yıllarında, Peleponnes (Mora) Yarımadası’na gelerek Miken şehrini kurup daha sonra
Mora’nın tamamına sahip oldular. Çanakkale Boğazı’na hâkim olmak için Truvalılarla savaşlar yaptılar.
Gösterişli kalelerde yaşayan kralların yanında soylulardan oluşan bir meclisleri vardı. Miken Şatosunda yer
alan altın maskeler, süs eşyaları ve silahların bulunduğu kuyu mezarları Miken’de sanatın ileri düzeyde oldu­
ğunu gösterir. Dorlar, MÖ 1200 yıllarında Akaların egemenliğine son verdi.
3. ESKİ YUNAN UYGARLIĞI (MÖ 1200-337)
Dorlar, Akaların egemenliğine son verip Yunanistan ve Ege adalarını ele geçirerek “polis” adı verilen şehir
devletleri kurdular. Bu devletler Perslerle uzun süren savaşlar yaparak Pers tehlikesini geçiştirdiler. Atina,
Isparta, Korint ve Tebai en önemli şehir devletleridir. Kent devletlerinin başında önceleri krallar bulunurdu.
Zamanla güçlenen soylular, kralları devirerek yönetimi ele geçirdi. Böylece Yunan şehir devletlerinde soylu
yönetimine dayalı aristokratik yönetimler kuruldu. Kolonicilik faaliyetleri ile zenginleşen tüccar ve zanaatkârlar
soylulardan bazı haklar talep ettiler. Bu kişilere köylüler ve yoksul halk da katıldı. Şehirlerde halk meclisleri
kuruldu. Isparta ve Atina şehir devletleri birbirleri ile savaştılar. “Peloponnes Savaşları” olarak bilinen bu savaş­
larda Ispartalılar üstün çıktı. Bu durum İskender’in Yunanistan’ı ele geçirmesine kadar devam etti.
Aşağıda verilen “Dünyada İlk Demokrasi Hareketleri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevapla­
yınız.
10. Etkinlik: DÜNYADA İLK DEMOKRASİ HAREKETLERİ
Yunanistan’da halk; soylular, tüccarlar, köylüler ve köleler olmak üzere sınıflara ayrılmıştır. Kalabalık
bir sınıfı oluşturan kölelerin hiçbir hakkı yoktur. Yunanistan’da kanunlar soyluların haklarını korumak ve
geliştirmek için hazırlanmıştır. Sınıflar arası mücadeleden dolayı sosyal yaşama yönelik birtakım hukuki
düzenleme yapılmıştır. Dragon, Solon ve Kleistenes (Klistenes) kanunlar getirmiş ve arhon (yönetici) seçilen
Dragon, soyluların keyf î yönetimini orta sınıf lehine düzenlemiştir. Solon, köylünün borçlarını ortadan kal­
dırmış, borçlarını ödeyemedikleri için köleleştirilenleri hürriyetlerine kavuşturmuştur. Dörtyüzler ve halk
meclisi adında iki meclis kurmuştur. Kleistenes ise seçim sistemi ve idari yapı üzerinde yenilikler yapmış,
halk meclisinin önemli bir kurum hâline gelmesini sağlayarak sınıf farkını ortadan kaldırmıştır.
1. Yunanistan’da sınıflar arasındaki mücadelelere son vermek amacıyla neler yapılmıştır?
2. Bu düzenlemelerin demokrasiye katkıları neler olabilir?
Yu­na­nis­tan’da ta­rı­ma el­ve­riş­li top­rak­la­rın az­lı­ğı, halkı ko­lo­ni­ha­re­ke­ti­ne yöneltmiştir. Ko­lo­ni, ana­yur­dun
dı­şın­da yer­le­şim ye­ri kur­mak ve ticaret yapmak amacıyla oluşturulan merkezler an­la­mı­na gel­mek­te­dir. Bun­lar
ana­yur­da bağ­lı olmayıp, si­ya­sal ve eko­no­mik yön­den bağımsızdılar. Yu­nan­lar, ko­lo­ni­le­ri­ni ikin­ci yurt­la­rı say­
mış­lardır. Çok tanrılı dine inanan Yu­nan­lar, tan­rı­la­rı­nı in­san bi­çi­min­de dü­şün­müş an­cak ölüm­süz ol­duk­la­rı­na
inan­mış­lar­dır. Tan­rı­la­rın sev­gi­si­ni ka­zan­mak ya da öf­ke­le­rin­den ko­run­mak için spor, mü­zik ve şi­ir ya­rış­ma­la­
rı dü­zen­le­miş­ler­dir. Gü­nü­müz­de de sü­ren olim­pi­yat­la­rın il­ki MÖ 776’da tan­rı Ze­us adı­na ya­pıl­mış­tır. Dört
yılda bir yapılan olimpiyatlar, Yunanistan’da siyasi ve kültürel birliğin sağlanmasında etkili olmuştur.
Yunan uygarlığında tarih, edebiyat, tıp, geometri, felsefe ve astronomi gibi bilimler gelişmiştir. Bu dönem­
de yaşayan bilim insanları arasında Sokrates (Sokrat), Platon (Eflatun), Herodotos, Thukydides, Homeros,
Aristoteles (Aristo) yer almıştır. Eski Yunan uygarlığının manevi birliğinin kurulmasında ve asırlar boyu yaşa­
tılmasında Homeros’un yazdığı İlyada ve Odeisse destanının büyük etkisi olmuştur. Mimari alanda önemli
eserler veren Eski Yunan uygarlığı, Fenike alfabesini kullanmış ve geliştirmiştir.
74
2. Ünite
4. İSKENDER İMPARATORLUĞU (MÖ 336-323)
Makedonya kralı II. Philip, Balkanların büyük bir kısmı ile Yunanistan’ı ege­
menliği altına alarak “Helen Birliği”ni kurdu. Amacı Asya’yı fethetmekti. MÖ 336
yılında ölünce yerine yandaki fotoğrafta heykeli gösterilen oğlu Büyük İskender
geçti. Fi­lo­zof Aris­to’nun öğ­ren­ci­si olan Bü­yük İs­ken­der’in en büyük amacı bir dün­
ya dev­le­ti kur­mak,­ Doğu ile Batı medeniyetini bir potada eritmekti. İskender bu
amaçla Büyük Asya Seferi’ne çıktı. Persleri Granikos (Çanakkale-Biga), Issos
(Hatay-Dörtyol) ve Gavgamela (Suriye) savaşlarında yenerek bu devletin varlığına
son verdi. Anadolu ve İran’ı ele geçiren İskender daha sonra Hindistan’a yöneldi.
Ancak ordusunun yorulması üzerine geri döndü. İskender’in MÖ 323’te Babil’de
ölümüyle imparatorluk komutanlar arasında paylaşıldı. Mısır’da Ptomler krallığı,
Anadolu’da Selevkos Krallığı, Makedonya’da Antigonitler Krallığı kuruldu.
2.19. Fotoğraf : Büyük
Anadolu’da Selevkos Krallığı’nın kurucusu general Selevkos’un ölümünden sonra İskender’in büstü
krallık dağıldı ve Anadolu’da yeni krallıklar kuruldu. Bunlar Pontus, Bergama,
Kapadokya ve Bitinya Krallığı’dır. Bü­yük İs­ken­der’in baş­lat­tı­ğı, Es­ki Yu­nan uy­gar­lı­ğı ile Do­ğu uy­gar­lı­ğı­nın
ka­rış­ma­sıy­la or­ta­ya çı­kan ve 300 yıl sü­ren (MÖ 330-30) uy­gar­lı­ğa “He­le­nis­tik Dö­nem Uy­gar­lı­ğı” adı ve­ri­
lmiştir.
He­le­nis­tik Dö­nem­de İs­ken­de­ri­ye, An­tak­ya ve Ber­ga­ma gi­bi önem­li kül­tür ve sa­nat mer­kez­le­ri or­ta­ya çık­
mış­tır. İs­ken­de­ri­ye’de bir aka­de­mi ku­rul­muş; ma­te­ma­tik, tıp, do­ğa, gök ­bi­li­mi, ede­bi­yat ve kü­tüp­ha­ne­ci­lik
alan­la­rın­da önem­li ge­liş­me­ler yaşanmıştır. Bu Dö­nem­de, Es­ki Yu­nan ve Do­ğu uy­gar­lık­la­rı­nın sen­te­zin­den olu­
şan bir sa­nat an­la­yı­şı ge­liş­miş­tir. He­le­nis­tik Çağ Sa­na­tı de­ni­len bu sa­nat an­la­yı­şı­nın baş­lı­ca ör­nek­le­ri dün­ya­nın
ye­di ha­ri­ka­sın­dan üçü­ olan Mı­sır’da­ki İs­ken­de­ri­ye Fe­ne­ri, gü­neş tan­rı­sı adı­na di­ki­len Ro­dos Hey­ke­li ve Ze­us
Hey­ke­lidir. Sinoplu Diyojen ve Arşimet bu dönemde yetişen önem­
li bilim insanlarındandır.
Büyük İskender’in ölümünden sonra Anadolu’da kurulan
Bergama Krallığı zamanında, parşömen denilen kağıt icat edilmiştir.
Bergama kralı Eumenes, 200 bin ciltlik kitaptan oluşan bir kütüpha­
ne kurmuştur. Bergama’da kurulan yanda temsilî resmi gösterilen
Asklepion Sağlık Merkezi, o dönemde dünyanın en önde gelen sağ­
2.10. Resim: Asklepion Sağlık Merkezi’nin
lık merkezleri arasında yer almıştır.
temsilî resmi
Aşağıda verilen “Parşömenin Hikâyesi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
11. Etkinlik: PARŞÖMENİN HİKÂYESİ
Yaygın bir efsaneye göre Mısır Kralı, Bergama Kütüphanesindeki kitap sayısının İskenderiye Kütüphane­
sindeki kitap sayısını geçmemesi için Anadolu’ya papirüs ihracını yasaklamıştır. Kâğıtsız kalan Bergama’nın
Kralı yeni bir kâğıt icat edecek olana büyük ödüller vereceğini açıklamıştır. O zamanki kütüphane müdürü
oğlak derilerini işleyerek yazılabilecek hâle getirmiş ve bunu krala sunmuştur. Parşömen MÖ II. yüzyıldan
başlayarak Bergama’dan bütün dünyaya yayılmıştır. Parşömenin, gerektiği gibi işlendiğinde her iki yüzüne
de yazılabilmesi, yırtılmaması, yanmaması, olağanüstü dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu,
üstündeki yazıların okunmasının gözü yormaması, hayvanların yaşadığı her yerde üretilebilmesi gibi bir­
çok özelliği vardır.
Parşömenin papirüsten farklı olarak çok ince olması ve kuruduğu zaman kıvrılması sebebiyle kenarları­
na tahta çakılmış, böylece codex (kodeks) denilen ilk kitabın oluşması sağlanmıştır.
www.bergama.bel.tr
(Özetlenmiştir.)
1. Anadolu’ya Papirüs ihracının yasaklanması ne gibi sonuçlar ortaya çıkarmıştır?
2. Parşömen’in toplumsal gelişmeye ve bilginin yayılmasına ne gibi etkileri olmuştur? Açıklayınız.
75
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Temel Kavramlar
lAyasofya
lKuria
lLejyon
lMilano Fermanı
lPatriciler
lPlepler
lSenato
l12 Levha Kanunları
E. ROMA UYGARLIĞI
Hazırlık Çalışmaları
1. Roma uygarlığının, insanlığın ortak mirasına yapmış olduğu katkılar hakkında araştırma yapınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki haritayı inceleyerek altında verilen soruları cevaplayınız.
2.8. Harita: Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu, MS 395 (Tarih Atlası 1, s. 6.)
1. Roma uygarlığının coğrafi konumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Roma uygarlığının sınırlarının hangi kıtaları kapsadığını söyleyiniz.
MÖ 3000 yıllarının sonlarına doğru İtalya’ya, Avrupa’dan çeşitli kavimler gelmiştir. İtalya’ya ilk göç eden
kavmin İtalikler olduğu tahmin edilmektedir. Daha sonra MÖ 1000 yıllarında deniz yoluyla İtalya’ya gelen
Etrüksler bölgenin batı kıyılarına yerleşmişlerdir. Etrüskler, İtalya’ya şehir kültürünü getirmişlerdir.
Uygarlığa adını veren Roma şehri MÖ 753 yılında Romulus tarafından kurulmuştur. MÖ 1. yüz­yıl­da
Ro­ma İm­pa­ro­tor­lu­ğu’nun sı­nır­la­rı ba­tı­da At­las Ok­ya­nu­su kı­yı­la­rı­na, do­ğu­da Fı­rat Ir­ma­ğı­’na ka­dar genişlemiş­
tir.
Roma’nın siyasi tarihi krallık, cumhuriyet ve imparatorluk dönemi olarak üç bölüme ayrılır.
Ro­ma, ön­ce­le­ri kral­lık­la yö­ne­til­mek­tey­di. Kral­lar, halk mec­li­si ta­ra­fın­dan se­çi­lir­di. Halk mec­li­si (kuria)
ka­nun­la­rın ha­zır­lan­dı­ğı, önem­li iş­le­rin gö­rü­şül­dü­ğü bir mec­lis­ti. Halk mec­li­sin­de oy­lar, fert ola­rak de­ğil top­
lu­luk oyu ola­rak ve­ri­lir­di. Ay­rı­ca da­nış­ma mec­li­si ola­rak ih­ti­yar­lar mec­li­si (se­na­tus) var­dı. Kral, senatoya karşı
sorumlu idi. Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de yö­ne­tim yet­ki­le­ri, bir yıl­lı­ğı­na se­çi­len kon­sül­le­re ve­rildi. Konsüller bir­
birlerine ve senato adı verilen meclise karşı sorumlu idiler.
MÖ 200-100
Orta Amerika’da Maya kültürü ortaya
çıktı. Roma İmp. Akdeniz’e kadar
genişledi. Roma’da ilk kez su saati
kullanıldı.
76
MS 1-100
Romalılar Yahudileri Filistin’den sürdü.
Roma’da Dünya’nın en büyük antik anfi tiyat­
rosu olan Collosseum’un yapımı tamamlandı.
101-200
Çin’de kağıt yapımı başladı.
2. Ünite
MÖ 44 yı­lın­da Se­zar’ın öl­dü­rül­me­si ile ülkede iç ka­rı­şık­lık­lar baş­la­dı. Oktavianus (Aktavnus)’un ik­ti­da­rı
ele ge­çir­me­si ile cum­hu­ri­yet dö­ne­mi so­na er­di, im­pa­ra­tor­luk dö­ne­mi başladı. Roma İmparatorluğu’nda halk
patriciler ve plepler diye ikiye ayrılırdı. Patriciler sınıfını oluşturan kişiler tam vatandaş statüsüne sahipti.
Bunların ticaret, mülkiyet ve oy kullanma hakları vardı. Küçük çiftçilerle zanaatkâr ve tüccarlardan meydana
gelen pleplerin siyasi hakları yoktu. Roma’da en kalabalık sınıfı köleler oluştururdu. Bu kişiler en ağır işlerde
çalıştırılırdı. Romalıların en eski kanunları, Plep-Patrici mücadeleleri sonucunda oluşturulan bir komisyon
tarafından hazırlanan 12 Levha kanunlarıdır. Miras, borç, aile ve ceza gibi konuları kapsayan bu kanunlarla
Plepler birtakım haklar (memur ve asker olabilme vb.) kazandılar. 12 Levha kanunları Roma hukukunun teme­
lini oluşturmuştur. Roma hukuku daha sonra bütün Avrupa hukukunu da etkilemiştir.
Ak­de­niz hav­za­sı­nın ta­ma­mı­na sa­hip olan Ro­ma­lı­lar çok dü­zen­li bir
ka­ra or­du­su ve do­nan­ma kurmuşlardı. Ro­ma or­du­sun­da yandaki fotoğrafta
gösterilen lej­yon de­ni­len pa­ra­lı as­ker­ler de bu­lu­nu­r­du. De­niz ti­ca­re­ti ile
uğ­ra­şan Ro­ma­lı­lar önem­li ko­lo­ni­ler kur­muş­lar­dı. Fenikelilerle Kartaca
(Tunus) bölgesi için Pön Savaşlarını yapmış ve sonuçta Kartaca’yı ele geçi­
rerek kolonileri hâline getirmişlerdi. Ana­do­lu’ya da hâ­kim olan Ro­ma­lı­lar,
Ana­do­lu’yu bir ta­hıl am­ba­rı ola­rak gör­müş­, her tür­lü ih­ti­ya­çları­nı bu­ra­dan
kar­şı­laş­mış­lar­dı. Ay­rı­ca Romalılar ti­ca­re­ti ge­liş­tir­mek için Ana­do­lu’da
önem­li yol­lar da yap­mış­lar­dı.
Ön­ce­le­ri çok tan­rı­lı bir din an­la­yı­şı­na sa­hip olan Ro­ma­lı­lar, 313 Mi­la­no
Fer­ma­nı’y­la Hris­ti­yan­lık di­ni­ni ka­bul et­miş­ler­di. Roma sanatı, büyük ölçüde
Yunan ve Helenistlik sanatının etkisiyle başlamış ve gelişmişti. Romalılar en
çok mimari sanatında gelişmişler; tapınak, sunak, hamam, tiyatro, saray ve
su kemerleri yapmışlardır. Roma mimarisinde kemer ve kubbe önemli bir
yer tutar. Romalılar döneminde Bergama, Efes, Antakya, Perge, Aspendos
ve İskenderiye önemli kültür merkezleri hâline gelmişti.
2.20. Fotoğraf: Roma askerleri­
ni yansıtan bir görsel
Hun­la­rın yol aç­tı­ğı Ka­vim­ler Gö­çü (375) sı­ra­sın­da Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu ken­di sı­nır­la­rı­nı ko­ru­ya­cak
du­rum­da de­ğil­dir. İm­pa­ra­tor­luk, 395 yı­lın­da Ba­tı ve Do­ğu Roma ol­mak üze­re iki­ye ay­rıl­mıştır. Ba­tı Ro­ma’nın
baş­ken­ti Ro­ma, Do­ğu Ro­ma’nın baş­ken­ti ise Bi­zans ol­muştur. Ba­tı Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu, 476 yı­lın­da Ka­vim­ler
Gö­çü so­nu­cun­da yı­kıl­mıştır. Do­ğu Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu ise Fa­tih Sul­tan Meh­met’in İs­tan­bul’u fethetmesiyle
sona ermiştir (1453).
Aşağıda verilen “Roma ve Bizans Kültürü” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
12. Etkinlik: ROMA VE BİZANS KÜLTÜRÜ
Romalılar, başta mimarlık olmak üzere güzel
sanatların her dalında gelişme göstermişlerdir.
Mimarlık, heykel ve resim alanında Yunanları kendi­
lerine örnek almış, onlardan daha büyük ve gösterişli
saraylar, tapınaklar ve anıtlar yapmışlardır. Tiyatro
yapıları Roma mimarisinin en önemli yapıtları ara­
sında yer alır. Bu tiyatrolar, Yunan tiyatroları gibi
sahne binası, yarım daire şeklinde meydan ve oturma
kademelerinden oluşmaktaydı. Ama sahne binası çok
2.21. Fotoğraf: Aspendos Tiyatrosu (Antalya)
gelişmiş olup oturma basamakları ile birleştirilerek
mimari bir bütünlük sağlanmıştır. Bu tiyatroların en
iyi örneği, Antalya yakınlarındaki Aspendos Tiyatrosu’dur.
77
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Roma mimarisinin en önemli yapı tiple­
rinden biri de hamamlardır. Bu hamamlarda
bazı bölümler alttan ve duvardan ısıtılarak
sıcak mekanlar elde edilmişti. Soyunma yerleri,
soğuk, ılık ve sıcak mekânlar hamamın en
önemli bölümlerini oluşturuyordu. Hamamlar;
imparatorluk döneminde kitaplıklar, konferans
salonları, havuzlar, spor salonları ile birleştiri­
lerek görkemli yapılar hâline getirilmiştir.
Anadolu’da Miletos, Ankara’da Ephesos ve
2.22. Fotoğraf: Roma Hamamı’ndan bir görünüm (Ankara)
Perge’deki hamamlar Roma hamam mimarisi­
nin en önemli örneklerdir. Şehirlere ve hamamlara su, kaynaktan su köprüleri ile sağlanırdı. Antalya’daki
Aspendos su kemerleri günümüze kalan en iyi örneklerdir. İmparator Valens zamanında yapılmış olan
İstanbul’daki Bozdoğan Kemeri de bu tip yapıların geç örneklerinden biridir.
Roma mimarisi hakkında en iyi fikir veren evler, Pompei ve Herkulaneum’dakilerdir. Bu evlerin esası­
nı atrium denilen üzeri örtülü, tavanının ortasında bir delik ve tam altında havuz bulunan bir mekân
oluşturmaktadır. Bunun çevresinde ise dükkânlar, yemek ve yatak odaları ile bahçe yer almaktaydı. Bu tip
evlerin yanı sıra sütunlu avlulu Yunan tipi evler ile apartman tipinde çok katlı evler de yapılmıştır. Evlerden
başka, zengin kişilerin villaları ve imparator sarayları da Roma uygarlığının zenginliğini ve görkemini gös­
teren yapılardır. Roma kentinin en önemli ögelerinden biri de her iki yanında dükkânlar bulunan direkli
caddelerdir. Bu caddeleri ya da meydanları süsleyen taklar ise heykel taşıyıcı olup üzeri tonoz kemerle
örtülü bir ya da üç gözlü geçitlere sahiptir.
www.İstanbul.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
Ekinlikteki görselleri ve metni dikkate aldığınızda Roma ve Bizans imparatorluğunun sanat ve
estetik anlayışı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
BİZANS (DOĞU ROMA) İMPARATORLUĞU (395–1453)
Do­ğu Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu, baş­ken­ti­nin Bi­zans ol­ma­sı ne­den­iy­le Bi­zans İm­pa­ra­tor­lu­ğu adıy­la anı­lır. Bu im­
pa­ra­tor­lu­ğun top­rak­la­rı üze­rin­de ya­şa­yan­lar, La­tin kül­tü­rün­den çok es­ki olan Yu­nan ve He­le­nizm kül­tü­rüy­le yoğ­
rul­muş ve Hris­ti­yan­lı­ğın Or­to­doks mez­he­bi­ni ka­bul et­miş­ler­dir. On iki kral so­yu­nun ege­men ol­du­ğu Bi­zans, en
par­lak dö­ne­mi­ni Jus­ti­ni­anos (Jüs­tin­yen) za­ma­nın­da yaşamıştır (522–565). XI. yüzyıla ka­dar ge­liş­me­si­ni sür­dü­ren
Bizans, 1071 yılında Büyük Selçuklu Devleti ile Malazgirt Savaşı’nı, Anadolu Selçuklu Devleti ile Miryokefalon
Savaşı’nı yapmıştır. Bizanslılar her iki savaşta da yenilince Anadolu’nun hâkimiyetini Türklere bırakmak zorunda
kalmışlardır. Zamanla zayıflayan Doğu Roma İmparatorluğu’na 1453 yılında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan
Mehmet son vermiştir.
İstanbul, Bizans döneminde dünyanın en önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri hâline gelmiştir. Bizans­
lılar İstanbul’da çok sayıda eser yapmıştır. Ayasofya Bizanslılar döneminde yapılmış en önemli eserlerden biridir.
Aya İrini ve Hora Kiliseleri, Yerebatan Sarnıcı, Binbir Direk Sarnıcı, İstanbul Surları ve Su Kemerleri diğer sanat
eserleri arasındadır.
78
2. Ünite
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
Yeni Taş
takas
Sümerler
Helenizm
Mezopotamya
Yeni Taş
satraplık
Kadeş
Polis
Lidyalılar
Roma
Urartu
koloni
Fenikeliler
Mısır
1. İn­san­lar ............................... dev­rin­de yer­le­şik ha­ya­ta ge­çe­rek ta­rım­la uğraşmaya başladılar.
2. Fırat ve Dicle arasında kalan bölgeye tarihte .......................................................denir.
3. Mısırlılar ile Hititler arasında MÖ 1280 yılında ........................................................ antlaşması imzalandı.
4. Bir devletin siyasi, askerî ve sosyoekonomik nedenlerin etkisiyle sınırları dışında ele geçirip yönettiği
topraklara ............................... denir.
5. 12 Levha Kanunları .............................................................. İmparatorluğu döneminde çıkarıldı.
6. Parayı icat eden ve kullanan ilk uygarlık ................................. dır. Böylece ticarette ....................................
usulü sona erdi.
7. Büyük İskender’in Asya Seferi sonucunda Batı ve Doğu uygarlıklarının sentezinden ortaya çıkan uygar­
lığa ......................................... denir.
8. Persler Anadolu’yu ......................................... denilen eyaletlere ayırarak yönetmişlerdir.
9. İlk alfabeyi ..........................................., ilk yazıyı ........................................ bulmuştur.
B. Aşa­ğı­da­ki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yan­lış ola­nların başı­na “Y” har­fi­yazınız.
(....) Ana­do­lu’da ilk ta­rım­sal fa­ali­yet­ler Ça­yö­nü’n­de, ilk şe­hir yer­leş­me­si Ça­tal­hö­yük’te baş­lamış­tır.
(....) Uygarlıkların oluşumunda coğrafi, siyasi ve ekonomik faktörler etkilidir.
(....) Hint Uygarlığı içerisinde yer alan Persler, Zerdüştlük dinini benimsemişlerdir.
(....) Romalılar başlangıçta karşı çıktıkları Hristiyanlık dinini MÖ 313’te Milano Fermanı ile kabul etmişler­
dir.
(....) Mısır medeniyeti coğrafi özellikleri nedeniyle istila ve göç hareketlerinden çok fazla etkilenmemiştir.
(....) İyonyalılarda güçlü bir merkeziyetçi yönetim vardı.
(....) Ahiret inancına sahip olan Urartular mezarlarını ev ve oda şeklinde yapmışlardır.
(....) Friglerde kralın yetkileri pankuş denilen meclis tarafından kısıtlanmıştır.
(....) Urartular, anal denilen tarih yıllıklarını tutarak olayları objektif bir şekilde yazmışlardır.
C. Aşağıdaki şehirlerin numaralarını ait olduğu devletlerin adının yanındaki parantezin içine yaza­
rak şehirlerle devletleri eşleştiriniz.
1. Tuşpa
2. Sard
3. Ninova
4. Milet
5. Hattuşaş
6. Gordion
( ) Hititler
( ) Urartular
( ) Frigler
( ) İyonyalılar
( ) Lidyalılar
( ) Asurlular
( ) Romalılar
79
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. I. Tanrılara hesap verme düşüncesiyle yıllıkların hazırlanması
II. Kralın yetkilerini kısıtlayan pankuş meclisinin açılması
III. Kölelerin bedel ödeyerek özgürlüklerine kavuşması
Yukarıdaki gelişmelerden hangisi ya da hangileri Hitit Uygarlığında yaşanmıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III D) II ve III
E) I, II ve III
2. İlk Çağ uygarlıklarında
I. Kolonicilik hareketlerinin başlaması
II. Zigguratların yapılması
III. Ölülerin mumyalanması
gelişmelerinden hangisi ya da hangileri dinsel inanışların insan faaliyetlerini etkilediğini gösterir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) II ve III
E) I ve II
3. İlk Çağ uy­gar­lık­la­rın­dan Mı­sır’ın Nil Neh­ri ve çev­re­sin­de, Me­zo­po­tam­ya’nın Dic­le ve Fı­rat nehir­
leri arasında, Hint me­de­ni­ye­tinin ise Ganj ve İn­düs ne­hir­le­ri çev­re­sin­de ku­rul­ma­sı­nın en önem­li ne­de­
ni aşa­ğı­da­ki­ler­den han­gi­siy­le açık­la­nabilir?
A) Nehirlerin belli bölgelerde toplanması
B) Nehirlerin taşımacılık faaliyetlerini kolaylaştırması
C) Nehir alanlarının yerleşik yaşama ve tarımsal uğraşlara uygun olması
D) Nehirlerin rejimlerinin düzenli olması
E) Nehirlerin kutsal olarak kabul edilmesi
4. Ankara’daki Augustus Tapınağı ile Antalya’daki Aspendos antik tiyatrosu, aşağıdaki uygarlıklar­
dan hangisi tarafından yapılmıştır?
A) Roma
B) Mısır
C) Yunan
D) İyon
E) Pers
5.
Neolitik (Yeni Taş) Devri’nin özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
A) İnsanlar yerleşik hayata geçmiştir.
B) Göçebe yaşam tamamen sona ermiştir.
C) Yabani hayvanlar evcilleştirilmiştir.
D) Tarımsal faaliyetler başlamıştır.
E) Dokumacılık ve seramik sanatı gelişmiştir.
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Anadolu’ya birçok uygarlığın gelip yerleşmesinin sebebi neler olabilir?
2. Lidyalılar ticareti geliştirmek için ne gibi faaliyetler yapmışlardır?
3. Mısır uygarlığının istila ve saldırılara karşı korunaklı olmasının sebepleri arasında neler yer almakta­
dır?
4. Yunan uygarlığında demokrasi hareketleri nasıl başlamıştır? Açıklayınız.
5. Kültür ve uygarlığın tanımını yaparak aralarındaki ilişkiyi açıklayınız.
6. Mezopotamya uygarlığı içerisinde yer alan medeniyetler hangileridir? Bu medeniyetlerin önemli özel­
liklerini yazınız.
80
2. Ünite
PROJE GÖREVİ
Kültür ve medeniyetin ilerlemesinde etkili olan İlk Çağ uygarlıklarına ait bilimsel gelişmeler (yazı, alfabe, hukuk,
para, kâğıt, barut, pusula) hakkında araştırma yapınız. Elde ettiğiniz bilgileri görselle destekleyerek bir albüm hazırlayıp sınıfa sununuz.
Grup çalışması yaparak aşağıda verilen adımları izlemelisiniz.
1. Arkadaşlarınızla iş bölümü yapınız.
2. Çalışma planını hazırlayınız.
3. Konu hakkında kaynak araştırması yapınız.
4. Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri sınıflandırıp bilimsel gelişmeleri ayrı ayrı inceleyerek bu gelişmelerin önemini görsellerle destekleyiniz.
Yapacağınız “Proje Görevi” aşağıdaki tabloda verilen ölçütlere göre değerlendirilecektir.
DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ
Çok iyi
İyi
Orta
Zayıf
Çok zayıf
5
4
3
2
1
I. PROJE HAZIRLAMA SÜRECİ
İş bölümü yapıldı.
Projeye uygun çalışma planı hazırlandı.
Kaynak araştırması yapıldı.
Proje plana göre gerçekleştirildi.
TOPLAM
II. PROJENİN İÇERİĞİ
Türkçe doğru ve etkili kullanıldı.
Bilgilerin doğruluğuna dikkat edildi.
Toplanan bilgiler sınıflandırıldı.
TOPLAM
III. RESİM ALBÜMÜ HAZIRLAMA
Albüm eksiksiz olarak hazırlandı.
Kaynak gösterildi.
TOPLAM
IV. SÜRE
Ödev zamanında teslim edildi.
TOPLAM
GENEL TOPLAM
Not: Proje Görevi grup (5 kişi) çalışması hâlinde bir aylık süre içinde yapılacaktır.
Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 50, en düşük puan 10’dur. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki
şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 40 puan almış olduğunuzu varsayalım;
50
40
100
x
x = 100 x 40 = 4000 : 50 = 80 puandır. 80 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 4’tür.
Bu çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir.
81
İlk Türk Devletleri
3. ÜNİTE: İLK TÜRK
DEVLETLERİ
KONULAR
A. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ
B. ORTA ASYA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE
TÜRK GÖÇLERİ
C. İLK TÜRK DEVLETLERİ
Ç. KAVİMLER GÖÇÜ
D. AVRUPA HUN DEVLETİ
E. KÖK TÜRKLER (I VE II. KÖK TÜRK DEVLETİ)
F. UYGUR DEVLETİ
G. ORTA ASYA VE AVRUPA’DA KURULAN DİĞER
TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI
82
3. Ünite
Temel Kavramlar
lAnav
A. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ
lTürk
lTürkhia
lTürkistan
Hazırlık Çalışmaları
1. İnsanın mensubu olduğu kültürü yaşatması önemli midir? Neden?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve şumüllü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak,
tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha
büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”(1)
Atatürk bu sözleriyle bize neler anlatmak istemiştir? Açıklayınız.
Yandaki resimlerde gösterilen çizimler MÖ
V-IV. yüzyılda Altay ve Tanrı Dağlarında yaşamış
olan Türklere ait kalıntıların çizimleridir. Yapılan
arkeolojik kazılar sonunda ortaya çıkartılan bu
buluntulara ait çizimlerden anlaşılıyor ki Türkler
6500 yıl öncesinde gelişmiş bir medeniyet kurmuşlardır. Çok uzun bir tarihî geçmişe sahip olan “Türk”
adı­nın an­la­mı ko­nu­sun­da ta­rih­çi­lerin fark­lı yo­rum­
lar ge­tir­dikleri görülmektedir. Bu yo­rum­lar için­de
en çok ka­bul edi­len, ta­rih­çi Wam­bery (Vam­be­ri)’ye
ve Uy­gur kay­nak­la­rı­na ait olan­lar­dır. Wam­bery’ye
gö­re Türk adı “tö­rü­mek” (tü­re­mek) fi­ilin­den çık­mış­
tır. An­la­mı; ya­ra­tıl­mak, dün­ya­ya gel­mek, ço­ğal­mak
de­mek­tir. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lugati’t Türk
adlı eserinde Türk adının “olgunluk çağı”, G. Doerfer
(Dorfer) ise “devlete bağlı halk” anlamında olduğunu söylemiştir. Ziya Gökalp, Türk adını “türkeli
(töreli); kanun, nizam sahibi” anlamında kullanmıştır. Türk edebiyatının ilk yazılı eseri olan Orhun
Anıtlarında, Türk adı Türük şeklinde geçmektedir.
Söz­cük, za­man­la de­ğişik­li­ğe uğ­ra­ya­rak Türk adını
3.1. Resim: Büyük Hun Devleti’nden önce Altay ve Tanrı
Dağlarında
yaşayan Türklere ait eşyaların çizimleri (2)
almıştır. Türk söz­cü­ğü güç, kuv­vet, ol­gun­luk an­la­
mın­a gelmektedir. Türk adı bu­gün­kü şek­liy­le ilk kez
MÖ 318 yılında Çinlilerle yapılan antlaşmada yer almıştır. Si­ya­sal an­lam­da ise (dev­let adı ola­rak) ilk kez
Kök Türk Dev­le­ti ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­mış­tır.
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürk ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, C 2, s. 162.
(2) Bahaeddin Öğel, Türk Kültür Tarihi, s. 12, 36, 40.
83
İlk Türk Devletleri
Coğ­ra­fi ola­rak ilk kez Tür­ki­ye adı Türk­hia şek­lin­de Bi­zans kay­nak­la­rın­da Or­ta As­ya için kul­la­nıl­mış­tır.
IX ve X. yüz­yıl­lar­da da Bi­zans­lı­lar As­ya’nın ba­tı­sın­dan Or­ta Av­ru­pa’ya ka­dar olan böl­ge­ye Tür­ki­ye adı­nı ver­
miş­ler­dir. Av­ru­pa­lı­lar­da XII. yüz­yıl­dan son­ra Ana­do­lu için Tür­ki­ye adı­nı kul­lan­mış­lar­dır. Ünlü İtalyan seyyah
Marco Polo, Anadolu’ya “Küçük Türkiye”, Orta Asya’ya “Büyük Türkiye” demiştir.
“Türk” adı ile ilgili bu kadar çok görüş ve düşüncenin olmasının sebepleri neler olabilir?
Aşağıda verilen “Atatürk ve Türk Milleti” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
1. Etkinlik: ATATÜRK VE TÜRK MİLLETİ
Giriştiğimiz büyük işlerde milletimizin yüksek yetenek ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur. Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek kendisine zarar verenlere
karşı kırgınlığı derin olan milletimizin, kendi uğrunda esaslı ve hayırlı çalışma gösterenlere karşı da sonsuz
bağlılığı ve değerbilirliği söz götürmez. Bu büyük millet, arzu ve yeteneğinin yöneldiği doğrultuları görmeye
çalışan ve görebilen evladını daima takdir etmiş ve korumuştur.
Kendinize ait bir buluşun başkaları tarafından kullanılmasından ve mutlu sonuçların adınıza değil,
bağlı olduğunuz topluma ve millete mal edilmesinden endişeniz olmasın, millet bunun kadrini bilir. Millet
sevgisi kadar büyük ödül yoktur. Bağımsızlık Savaşı’nda benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler
olmuştur, zannederim. Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim, yapılanın hepsi milletin eseridir,
dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur.
Geçmişte sayısız uygarlık kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu kanıtlamak için yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz, bugün ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. Bilimsel çalışmalar da bunlar arasındadır. Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem şudur: “Kendimiz için değil fakat bağlı olduğumuz millet için el birliği ile çalışalım, çalışmaların en yükseği budur!”
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 324.
dir?
1. Atatürk’e göre Türk milletinin özellikleri arasında neler yer almaktadır?
2. Atatürk, neden millî menfaatleri kişisel menfaatlerden üstün tutmuştur?
3. Atatürk’ün yukarıdaki sözlerini dikkate aldığınızda Türk milletine vermek istediği mesaj ne-
Yanda fotoğrafı görülen Atatürk Türklerin ilk ana yurdu hakkında
şunları ifade etmiştir:
“Türk milleti, Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak
üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş dünyaca tanınmış büyük bir
yurtta yaşar. Onun adına ‘Türk Eli’ derler. Türk yurdu daha çok büyüktü.
Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk’e yurtluk etmemiş bir kıta yoktur. Bütün dünyada Asya, Avrupa, Afrika Türk atalarına yurt olmuştur. Bu
gerçekler eski ve özellikle yeni tarih belgelerinde yer almaktadır. Bugünkü
Türk milleti, varlığı için bugünkü yurdundan memnundur.”(1)
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüşleri ve Direktifleri, s. 55.
84
3.1. Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk
3. Ünite
Temel Kavramlar
lBozkır
B. ORTA ASYA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE
TÜRK GÖÇLERİ
lGöç
lKonargöçer
Hazırlık Çalışmaları
1. Dağlık yeryüzü şekillerine ve sert iklime sahip olan Orta Asya’nın
coğrafi yapısı Türklerin yaşamlarını nasıl etkilemiştir?
2. Toplumların göç etmelerinde ne gibi faktörler etkilidir?
3. “Ana yurt” kavramından neler anlıyorsunuz?
4. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Türkler on beş yüzyıl önce Asya’nın göbeğinde çok büyük devletler kurmuş, insanlığın her türlü
kabiliyetlerine belirti olmuş birer unsurdur. Elçilerini Çin’e gönderen ve Bizans’ın elçilerini kabul eden bir
Türk devleti, ecdadımız olan Türk milletinin kurduğu bir devlet idi.”(1)
Atatürk’ün söz ettiği Türk devletleri hangileri olabilir?
1. TÜRKLERİN İLK ANA YURDU
Türklerin ana yurdu olan Orta Asya, Asya kıtasının ortasında yer alır. Kuzeyde Sibirya, güneyde Himalaya
Dağları, doğuda Kingan Dağları, batıda Hazar Denizi ile çevrilidir.
Ya­pı­lan son araş­tır­ma­
lar Türk­le­rin ilk ana­yurt­la­
rı­nın yandaki haritada
görülen Orta Asya’daki
Al­tay Sa­yan Dağ­la­rı­nın
ku­zey­ba­tı­sı, Tan­rı Da­ğ­la­rı­
nın ku­ze­yi, Aral Gö­lü’nün
çev­re­si ve Ha­zar De­ni­zi­’nin
do­ğu­su ol­du­ğu­nu gös­ter­
mek­tir.
3.1. Harita: Türklerin ilk ana yurdu (Tarih Atlası 3, s. 7.)
Türklerin göl ve ırmakların bulunduğu bölgelerde yaşamasının nedenleri nelerdir?
Or­ta As­ya, far­klı yü­zey şe­kil­le­ri­ne sa­hip olan ge­niş bir alan­dır. Bu böl­ge yük­sek düz­lük­lere ve dağ­lara
[Ti­an Shan(Tiyan Şan)], ge­niş çöl­lere (Ka­rakum, Kı­zıl­kum, Tak­la­ma­kan) ve özel­lik­le ağaç­sız step­le­re sa­hip­tir.
Or­ta As­ya’nın ge­niş step­le­ri Do­ğu Av­ru­pa step­le­riy­le aynı özelliği gös­ter­di­ğin­den bu­ra­lar As­ya-Av­ru­pa step­
le­ri ola­rak bi­li­nir. As­ya kıtasının bü­yük ço­ğun­lu­ğu ku­rak­tır ve ta­rı­ma uy­gun değil­dir.
_______________________
(1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 275.
85
İlk Türk Devletleri
Böl­ge­nin ana akar­su­la­rı Amu Der­ya (Ceyhun Nehri) ve Si­ri Der­ya
(Sey­hun Neh­ri)’dır. Ana su kay­nak­la­rı Aral Gölü, Bal­kaş Gö­lü ve Ha­zar
De­ni­zi’dir. Bu sular bölgedeki tarım arazilerinin sulanmasında büyük
bir öneme sahiptir. Su, ku­rak As­ya için ulus­la­ra­ra­sı so­run­la­ra yol aça­
cak ka­dar de­ğer­li bir kay­nak­tır.
Coğ­ra­fi şart­lar, eko­no­mik fa­ali­yet­leri ve sos­yal ya­pı­yı be­lir­le­yen
önem­li un­sur­lar­dır. Türk­lerin büyük kısmı Çin’in ku­zey sı­nı­rın­da yaşar­
3.2. Fotoğraf: Orhun Nehri’nden bir
­dı. Bölgenin coğrafi yapısı ve iklim özellikleri ekonomik faaliyetleri
sınırlamaktaydı. Türkler konargöçer bir hayat sürdürmekteydi. Bu görünüm
nedenle Türklerin en önem­li ge­çim kaynağı hay­van­cı­lık­tı.
Bilgi Hazinesi
Türk­le­rin atı ev­cil­leş­tir­me­le­ri ve at­lı ara­ba­la­rı kul­lan­ma­la­rı on­la­rın uzak yer­le­re göç etmelerinde kolaylık sağlamıştır. Türk göç­leri bel­li bir li­de­rin de­ne­ti­mi ve ön­cü­lü­ğün­de ya­pılmıştır. İlk Türk göçleri belli
bir hedef ve amaç doğrultusunda gerçekleşmiştir. Türklerin bu kadar geniş coğrafi bölgelere yayılmaları bir
bütün olarak Türk tarihinin incelenmesini zorlaştırmıştır.
2. ORTA ASYA TÜRK GÖÇLERİNİN SEBEPLERİ VE SONUÇLARI
Türk­le­r ana yurtları Orta Asya’dan MÖ 2000’li yıllardan başlayarak MÖ XI. yüzyıla kadar Asya, Avrupa
ve Afrika kıtasının çeşitli bölgelerine göç ettiler. Türklerin göç etme nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Eko­no­mik Fak­tör­ler
İklim Değişikliği ve
Coğrafi Fak­tör­ler
• Hay­van has­ta­lık­la­rı
• Aşırı sıcak ve soğuklar
• Aşı­rı nü­fus ar­tışına bağlı olarak • Kuraklık, göllerin kuruması
mevcut toprakların yeterli olma- • Ot­lak ve me­ra­la­rın azal­ması
ması ve toprakların miras yoluyla
giderek azalmaya başlaması
Sosyal ve Siya­si Fak­tör­ler
• Çin, Ki­tan ve Mo­ğolların baskıları
• Türk boy ve han­lık­la­r ara­sın­da­ki
si­yasi mücadeleler
• Türklerin bağımsızlıklarına düşkün olmaları
• Yeni yurtlar elde etme düşüncesi
Ya­pı­lan göç­ler so­nu­cun­da Or­ta As­ya ıs­sız­laş­tı. Türk­ler git­tik­le­ri böl­ge­ler­de yaşa­yan in­san­la­ra atı ev­cil­leş­
tirme­yi ve de­mir ma­de­ni­ni iş­le­me­yi öğ­ret­tiler. Göçler sonunda Türk me­de­ni­ye­ti ve kül­tü­rü geniş bir alana
yayıl­mış oldu. Türkler, Orta Çağ Avrupa sanatı ve daha sonra da İslam uygarlığı üzerinde etkili oldular. Türk
boyları arasında da dinî, kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal farklılıklar meydana geldi. Göç ettikleri yerlerde
değişik adlarla devletler kurdular. Yabancı toplumları kültür, devlet yönetimi, askerî teşkilat, ticari ve ekonomi
alanlarında etkilediler.
Aşağıda verilen “Bozkırda Yaşam” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
2. Etkinlik: BOZKIRDA YAŞAM
“Denizden uzak ve yüksek dağlarla çevrili Türklerin yurdunda iklim çok sertti. Karasal iklimin bütün
acımasızlığı ile hüküm sürdüğü bu coğrafyada ısı kışın sıfırın altında 17 ile 51 dereceye kadar düşerken
yazın 25 ile 50 dereceye kadar yükseliyordu. Yaz aylarında bozkır, özellikle kurak yerlerde çöle dönüşüyordu. Çinli bir yazar, Gobi Çölü kenarlarındaki bozkırda yaşayan boyların durumunu şöyle anlatıyor: ‘Yerde
ağaç bitmez. Biten tek şey yabani otlardır. Tanrı burada dağlar değil, tepecikler yaratmıştır. Ekin yetişmez.
Sütle beslenirler, deriden dikilmiş kumaşlar giyerler, keçe çadırlarda yaşarlar.’ Bozkırda hayatı idame ettirmek de oldukça güçtür, Hayvan türleri koyun, sığır ve at ile sınırlıdır. Bu nedenle bozkırda tabiatın insana
sunduğu kaynaklar sabittir.”
Orta Asya-Anadolu Göç Coğrafyası Tanrı Dağlarından Malazgirt’e, s11-12.
Orta Asya’nın coğrafi özelliklerinin insanların yaşamına etkisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
86
3. Ünite
Temel Kavramlar
C. İLK TÜRK DEVLETLERİ
lÇin Seddi
lİpek Yolu
lOnlu Sistem
lOrdu - Millet
lTuran Taktiği
lYaylak ve Kışlak
Hazırlık Çalışmaları
1. Türklerin Orta Asya’da birçok devlet kurmalarının nedenleri neler
olabilir?
2. Türklerin bağımsızlıklarına önem vermesinin nedenleri nelerdir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Mete Han, Yüeçilerin isteklerine şu cevabı verir: “Benden ne istedinizse verdim, çünkü onlar benim malımdı.
Ama bu toprak benim değil, milletimindir. O toprağı korumak için savaşır, canımı bile veririm.”(1)
Mete Han’ın vatan toprağına bu kadar önem vermesinin sebepleri nelerdir? Açıklayınız.
ASYA HUN (BÜYÜK HUN) DEVLETİ (MÖ 220-MS 216)
Or­ta As­ya’dan ya­pı­lan göç­ler sı­ra­sın­da ba­zı Türk boy­la­rı göç
et­me­ye­rek ana yurt­ta kal­mış­lar­dır. Bun­lar ge­nel­lik­le ana yur­dun
do­ğu ve gü­ney­do­ğu­su­na ya­yıl­mış, Or­hun ve Se­len­ga ır­mak­la­rı çev­
re­sin­de top­lan­mış­ ve bu­ra­lar­da boy­lar hâ­lin­de yaşa­mış­lar­dır. Bu
Türk boy­la­rı za­man­la güç­le­nip Or­ta As­ya top­rak­la­rın­da bü­yük dev­
let­ler kurarak önemli kül­tür ve uy­gar­lık­lar meydana getirmişlerdir.
Or­ta As­ya’da bi­li­nen ilk Türk dev­le­ti­ni Av­ru­pa­lı­la­rın Hun­lar,
Çin­li­le­rin Hi­ung-nu adı­nı ver­dik­le­ri Türk­ler kur­muştur. Yanda
3.2. Resim: Asya Hun İmparatorluğu arması ve
resimde arması gösterilen Hun­lar­la il­gi­li Çin kay­nak­la­rın­da­ki bil­gi­
ler, MÖ 1000 yıl­la­rı­nın baş­la­rı­na ka­dar uzan­mak­ta­dır. İlk ta­rih­sel temsilî Teoman resmi
bel­ge MÖ 318 yılına aittir. Bu, Hun­lar­la Çin­li­le­rin yap­tık­la­rı bir
ant­laş­ma­dır. Bu bel­ge­ye da­ya­nı­la­rak Hun­la­rın MÖ 4. yüz­yıl­dan çok ön­ce­le­ri güç­lü bir dev­let kur­duk­la­rı ka­nı­sı­na va­rıl­
mak­ta­dır. An­cak Hun­la­rın bi­li­nen ta­rih­le­ri MÖ 3. yüz­yıl­da baş­lamıştır MÖ 220 yılında ku­ru­lan Asya Hun Dev­le­ti’nin
bilinen ilk hükümdarı Te­oman (Tu­man)’dır.
As­ya Hun Dev­le­ti hak­kın­daki ilk bil­gi­le­ri ne­den Çin kay­nak­la­rın­dan öğ­ren­mek­te­yiz?
Te­oman, Or­hun ve Se­len­ga ır­mak­la­rı ile Ötüken çev­re­si ve Ka­ra­ku­rum böl­ge­le­rin­de da­ğı­nık du­rum­da
yaşa­yan Hun boy­la­rı­nı bir yö­ne­tim al­tın­da toplamış, Ötüken’i mer­kez yapmıştır. Çin’in iç ka­rışık­lık­lar için­de
bu­lun­ma­sın­dan ya­rar­la­na­rak bu ül­ke­ye akın­lar dü­zen­le­miş, bu akınlar sonucunda Çin topraklarının bir kısmını ele geçirmiştir.
224
İranda Sasani Devleti
kuruldu.
271
Çin’de manyetik pusula
kullanılmaya başlandı.
285
Konfüçyüsculuk Japonya’ya
yayılmaya başladı.
300
Asya Hun Devleti Çin
İmparatorluğu’nun
egemenliğine girdi.
_______________________
(1) Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 17.
87
İlk Türk Devletleri
3.2. Harita: Asya Hun, Avrupa Hun ve Ak Hun Devleti (Tarih Atlası 1, s. 16.)
Yukarıdaki haritada Asya Hun Devleti’nin sınırları gösterilmiştir. Çin Seddi’nin Hun sınırına yapılmasının nedenleri neler olabilir?
Bilgi Hazinesi
Çin Seddi, Çin’in doğusundaki Sarı Deniz kıyılarında başlayıp Orta Asya içlerine kadar doğu-batı istikametinde 2400 km boyunca uzanan duvardır. Ana duvar çoğu yerde 9 metre, kuleler ise 12 metre yüksekliğindedir. Çin Seddi MÖ 214 yılında tamamlanmıştır. Birçok gözetleme kulesi vardır. Gözetleme kuleleri
sayesinde hem buralar korunmuş hem de gündüz duman, gece ateşle işaret verilerek başkentle iletişim sağlanmıştır.
Savaş arabalarına alışık olmayan, uzun elbiseleri içinde serbest hareket edemeyen Çinliler, bir rüzgâr
gibi kendilerine çarpan ve yine böyle ortadan kaybolan atlı birliklere karşı başlangıçta ne yapacaklarını
bilememişlerdir. Fakat çok geçmeden kendilerini toparlamış ve bu düşmanı ancak kendi savaş araçları ve
savaş usulleriyle yenebileceklerini anlamışlardır. Kuzey bölgelerinin elden çıkmasından korkan Çin imparatorları doğudan batıya doğru sınır boyunca muazzam bir duvar ördürmüş ve bunu birbirinden belirli
uzaklıkta hisarlarla ve nöbetçi kuleleriyle güçlendirmişlerdir. Çinli bir tarihçi “Çin Seddi’nin sınır boyunca
on bin mil uzunluğunda dolandığını ve inşasının binlerce esir ve sürgünün hayatına mal olduğunu” ifade
etmiştir.
Çinliler, Çin Seddi’ni yaparak Türk akınlarını durdurmada ne kadar başarılı olmuş olabilirler?
Teoman’ın ölümünden sonra tahta çıkan Mete Han (MÖ 209-174) döneminde Orta Asya’da Hun­la­rın
dışın­da üç bü­yük güç var­dı. Bunlar Çin­li­ler, Mo­ğol kö­ken­li Tun­guz­lar ve Yü­eçi­lerdi. Me­te Han, dev­le­ti­n sınırlarını ge­niş­le­tir­ken bu üç güç­le mü­ca­de­le etti. Ön­ce Tun­guz­la­rı yenerek doğu sınırlarının güvenliğini sağladı.
313
Milano Fermanı’yla Hristiyanlık
yasal dinlerden biri olarak
tanımlanmaya başladı.
88
330
Bizans, Doğu Roma
İmparatorluğu’nun başkenti
ilan edildi.
375
Orta Asya’dan gelen
Batı Hunları Macaristan’a gelerek
Ostragotları yendi.
3. Ünite
Sonra Tanrı Dağları civarında yaşayan Yü­eçi­le­ri ege­men­li­ği­ altına aldı. Çin üzerine seferler düzenleyerek
kuzey bölgelerini tamamen ele geçirdi. Çin’in isteği üzerine MÖ 200 yılında yapılan antlaşmaya göre Çin
imparatoru bozkır bölgelerini Asya Hun Devleti’ne bırakarak yiyecek, ipek ve yıllık vergi ödemeyi kabul etti.
Mete Han, Çin’i etkisiz hâle getirmesine rağmen Çin topraklarına yerleşmek istemedi. Bu durumun Türklerin
geleceği açısından sakıncalar doğuracağını düşündü.
Mete Han, Çin im­pa­ra­to­ru­na yaz­dı­ğı bir mek­tup­ta Or­ta As­ya’da eli si­lah tu­tan bü­tün ka­vim­le­ri bir­leş­tir­
di­ğin­den ve ba­rış için­de yaşa­dık­la­rın­dan söz et­ti. Mete Han döneminde büyük ekonomik öneme sahip olan
İpek Yolu hâkimiyeti de Hunların eline geçti.
Mete Han, Asya Hun Devleti’ni en güçlü seviyeye yükseltti. Ülkenin sınırlarını doğuda Kore’ye, kuzeyde
Baykal Gölü’ne ve Obir Irmağı’na, batıda Aral Gölü’ne, güneyde Wei (Vu) Irmağı ile Tibet Yaylası’na kadar
genişletti.
Mete Han, Türk kavmine millet olma şuurunu kazandırdı, öldüğünde kendisinden sonra gelenlere büyük
ve teşkilatlı bir devleti miras bıraktı.
Mete Han’ın Çin ülkesini etkisiz hâle getirmesine rağmen buraya yerleşmemesinin nedenleri neler olabilir?
a. Çin Entrikaları ve İpek Yolu Hâkimiyeti
Me­te’den son­ra ye­ri­ne oğ­lu Ki-ok geç­ti (MÖ 174–160). Ki-ok, Çin­li bir pren­ses­le evlendi. Bu­nun so­nu­
cun­da Çin­li­ler­le si­ya­sal ya­kın­laş­ma art­tı. Çin, bu du­rum­dan ken­di çı­ka­rı için ya­rar­lan­mak is­te­di. Çin gö­rev­li­
le­ri, Hun­la­ra bağ­lı ka­vim­ler ara­sın­da Hun Dev­le­ti aley­hin­de giz­li­ce pro­pa­gan­da yap­ma­ya baş­la­dı­lar. Çin­li­ler
bir yan­dan ti­ca­ret yo­luy­la Türk­ler­le ya­kın­lık ku­rarken bir yandan da on­la­rı ipek ve çeşit­li eş­ya­lar­la lüks yaşan­
tı­ya özen­di­ri­yor­lar­dı. Bu yol­la Asya Hun Dev­le­ti’ni iç­ten yık­ma­ya ça­lışı­yor­lardı. Ki-ok öl­dük­ten son­ra ye­ri­ne
oğ­lu Kün Çin (MÖ 160-126) geç­ti. Onun za­ma­nın­da As­ya Hun Dev­le­ti es­ki gü­cü­nü yi­tir­di. Hun­lar, İpek
Yo­lu’na ege­men ol­mak için Çin­li­ler­le mü­ca­de­le ede­mez ol­du­lar.
Çin’den baş­la­ya­rak Or­ta As­ya’dan ge­çen ve Av­ru­pa’ya ulaşan İpek Yo­lu, geç­ti­ği bü­tün ül­ke­ler için eko­no­
mik öne­me sa­hip­ti. İpek Yo­lu’nu ele ge­çi­ren dev­letin bü­yük bir eko­no­mik gü­ce sa­hip olması, di­ğer top­lu­luk­la­
rı ege­men­li­ği­ne al­ma­sı, baş­ka dev­let­ler­le it­ti­fak kur­ma­sı ko­lay­laşı­yor­du. Me­te za­ma­nın­da Hun­la­rın de­ne­ti­mi­
ne giren İpek Yo­lu’nun Çin için öne­mi da­ha bü­yük­tü. Çünkü ipe­ğin üre­tim mer­ke­zi Çin’di ve üre­ti­len ipe­ğin
Ba­tı pa­zar­la­rı­na ulaş­tı­rıl­ma­sı ge­re­ki­yor­du. Bu yüzden Türklerle Çinliler arasında İpek Yolu hakimiyeti nedeniyle uzun süren mücadeleler olmuştur. Çinliler çeşitli entrikalarla Hunları zayıflatıp İpek Yolu’na egemen
olmuşlardır (MÖ 60).
b. Kardeş Kavgaları Başlıyor
Çin entrikaları sonunda Hun ülkesinde ayaklanmalar ortaya çıktı.. Ho-han-yeh, Çin im­pa­ra­to­ru­nun yar­
dı­mıy­la hü­küm­dar ol­du. Kar­deşi Çi-Çi, onun hü­küm­dar­lı­ğı­nı ta­nı­ma­dı. İç sa­vaş baş­la­dı (MÖ 58). Sa­vaş­ta
ye­ni­len Ho-han-yeh, gü­ne­ye çe­ki­le­rek Çin im­pa­ra­to­ru­nun ko­ru­ma­sı­na gir­di. Hun­lar MS 48’de Ku­zey ve
Gü­ney Hun­la­rı ol­mak üze­re iki­ye ay­rıl­dı­lar. Ku­zey Hun­la­rı Si­bir­ya ve Çun­gar­ya böl­ge­le­rin­e, Gü­ney Hun­la­rı ise
Çin’in ba­tı­sın­a ege­men ol­du­lar. Ku­zey Hun Dev­le­ti, Çin­li­ler­le iş­bir­li­ği ya­pan Si­yen­pi­ler ta­ra­fın­dan yı­kıl­dı (MS
150). Ku­zey Hun­la­rı­nın bir bö­lü­mü Aral Gö­lü çev­re­si­ne yer­leş­ti­ler. Bunlar da­ha son­ra Ba­tı Hun­la­rı­na ka­tıl­dı­
lar. Gü­ney Hun­la­rı ise MS 3. yüz­yı­la ka­dar Çin’in ege­men­li­ğin­de var­lıklarını sür­dür­düler. Çin­, MS 216 yı­lın­da
Gü­ney Hun Dev­le­ti’ne son ver­di­. Asya Hun Devleti’nin yıkılması ve bazı Türk boylarının batıya göç etmesinden sonra Çin, Asya’nın en güçlü devleti hâline geldi. Asya Hunlarının bir kolu olan Tabgaçlar, Çin’deki karışıklıklardan yararlanarak bir araya gelmeyi başardı.
Çinliler, Türk­le­re karşı nasıl bir politika izlemiştir? Neden?
89
İlk Türk Devletleri
Aşağıda verilen “Bağımsız Devlet Anlayışı” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
3. Etkinlik: BAĞIMSIZ DEVLET ANLAYIŞI
Çin İmparatorunun yardımıyla tahta geçen Ho-han-yeh’in Çin egemenliği altına girme teklifi , toplanan Kurultay’da çok gülünç ve utanç verici olarak görülmüş ve bu görüşe şiddetle karşı çıkılmıştır.
Ho-han-yeh ve taraftarlarının bu anlayışı madden ve manen çökmüş insanların durumunu yansıtmaktadır. Milletlerin ya da bireylerin hayatındaki maddi çöküş, manevi çöküşü de beraberinde getirmektedir. Bu hâli yaşayan insanların hem kendilerine hem de milletlerine güveni yoktur. Çi-Çi ve taraftarları ise
kurtuluşu başka bir devletin desteğinde ve himayesinde değil kendi güçlerinde görmekteydiler. Bu, Türklerin
bağımsızlığa verdikleri değeri göstermesi bakımından önemlidir. Çi-Çi bu durumu, “Başkalarına bağlanmak ve onlara hizmet etmek bir alçaklıktır. Ünümüzün bütün dünyaya yayılmasının nedeni bu tutumumuz
ve anlayışımızdır.”
1. Çi-Çi Han, neden Çin egemenliği altına girmek istememiştir?
Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 704.
(Düzenlenmiştir.)
2. Kurultayda, Ho-han-yeh’in davranışının gülünç ve utanç verici olarak değerlendirilmesinin
nedenleri neler olabilir?
c. Boz­kı­rın As­ker­le­rin­den Modern Türk Or­du­su­na
Türk­le­rin en önemli özelliklerinden biri de iyi bi­rer as­ker ol­ma­la­rı­dır. İlk Türk dev­let­le­rin­den gü­nü­mü­ze
ka­dar Türk mil­le­ti­nin te­me­li dü­zen­li bir as­ke­rî teş­ki­la­ta da­ya­nmaktadır. As­ker­lik Türklerde ilk ön­ce bir mes­lek,
son­ra da mil­lî bir gö­rev ol­muş­tur. Türk­ler, mü­kem­mel as­ke­rî ku­ru­luş­la­rı ve de­ğer­li ko­mu­tan­la­rı sa­ye­sin­de var­
lık­la­rı­nı ve bü­tün­lük­le­ri­ni dün­ya­ya ta­nıt­mış­lar­dır. Türk as­ke­ri ce­sur, fe­ra­gat sa­hibi, disip­lin­li ve say­gılıdır.
Türklerde ta­rih bo­yun­ca or­du-mil­let kay­naş­ma­sı ve da­ya­nış­ma­sı söz ko­nu­su­dur. Türk mil­le­ti “vatan sevgisi ve bağımsızlık” anlayışı ile ta­rih­te bü­yük za­fer­ler elde etmiş, Anadolu’nun geleceği açısından önemli olan
Kur­tu­luş Sa­vaşı’nı da bu inanç­la ka­za­nmıştır. İlk Türk dev­let­le­rin­de ordunun temelini atlı askerler oluşturmuş,
ayrıca ka­dın, er­kek ve eli si­lah tu­ta­bi­len her­kes as­ker sa­yı­lmıştır.
Türk­ler­de ilk or­du ör­gü­tü, Hun hükümdarı Me­te Han ta­ra­fın­dan
ku­rul­muştur. Bu ör­güt­len­me­nin te­me­li 10’lu sis­te­me da­ya­ndırılmıştır.
Bu­na gö­re on bin kişi­den oluşan kuvvetlere tü­men de­nilmiştir.
Tü­men­ler bin­le­re; bin­ler, yüz­le­re; yüz­ler de on­la­ra ay­rı­lmıştır. Bu bir­
lik­le­rin başın­da tü­men­başı, bin­başı, yüz­başı ve on­başı de­ni­len ko­mu­
tan­lar bu­lu­nmuştur. Türk or­du ör­güt­len­me­si Çin, Ro­ma, Bi­zans,
Rus­ya ve Mo­ğol dev­let­le­ri tarafından ör­nek alın­mış­tır. Or­du­ya ha­kan
ko­mu­ta etmiştir. Ha­kan sa­vaşa git­me­di­ği za­man onun ye­ri­ne yab­gu­
lar, ti­gin adı ve­ri­len ço­cuk­la­rı ve­ya kar­deş­le­ri ko­mu­tan olmuştur. Türk
or­du­la­rı­nın en önem­li özel­li­klerinden biri de di­sip­lin­li ol­ma­la­rıdır. Bu
özel­lik­le­ri­ni ta­rih bo­yun­ca hiç­bir şey yi­tir­me­den gü­nü­mü­ze ka­dar
sür­dür­müş­ler­dir. Türk as­ker­le­ri­nin baş­lı­ca sa­vaş araç­la­rı mız­rak, yay
ve ok, sün­gü, kar­gı, kı­lıç ve kal­kan olmuştur.
Türk or­du­su­nun sa­vaş tak­tik­le­rin­den en önem­li­si yandaki resimde temsilî çizimleri gösterilen tu­ran tak­ti­ği (Çember taktiği, hilal
taktiği adları da verilir.) de­ni­len sah­te ge­ri çe­kil­me sis­te­mi idi. Bu­na
gö­re mer­kez­de­ki kuv­vet­ler ka­çı­yor gö­rü­ne­rek ge­ri çe­ki­lir ve on­la­rı
iz­le­yen düş­man diğer kuvvetler tarafından çem­ber içi­ne alı­na­rak yok
edi­lir­di.
3.3. Resim: Temsilî turan taktiği
(Türkler Ansiklopedisi, C 2, s. 450.)
As­ker­li­ğin bir va­tan hiz­me­ti ve­ya va­tan bor­cu olması sö­zün­den ne­ler an­lı­yor­su­nuz?
90
3. Ünite
Ata­türk, “Ordumuz, Türk bir­li­ği­nin, Türk kud­ret ve ka­bi­li­ye­ti­nin, Türk va­tan­se­ver­li­ği­nin çe­lik­leş­miş bir
ifa­de­si­dir. Ordumuz; Türk topraklarını ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için yapmakta olduğumuz sistemli
çalışmaların yenilmesi imkânsız garantisidir.”(1) demiştir. Türk ordusunu dev­le­tin ba­ğım­sız­lı­ğı­nın, mil­let ve
mem­le­ket ha­ya­tı­nın tek ko­ru­yu­cu­su olarak gören Atatürk Türk askeri için: “Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin
en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pak kalbinde
düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç
bildim.”(2) demiştir. Anayasamızın 72. maddesinde “Vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin
silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla
düzenlenir.” denilmektedir. Türk Ordusu günümüzde gelişerek modern bir ordu hâline gelmiş; aşağıdaki fotoğraflarda gösterilen hava, deniz, kara kuvvetleri olarak çeşitli bölümlere ayrılmıştır.
3.5. Fotoğraf: Tören yürüyüşü yapan
3.3. Fotoğraf: Gösteri uçuşu yapan
3.4. Fotoğraf: Seyir hâlindeki Türk
Türk subayları
Türk savaş uçakları
savaş gemisi
Aşağıda yer alan “Türk Kara Kuvvetleri Brövesi” başlıklı etkinlikte sembollerin ne anlama geldiklerini
araştırarak boş bırakılan yerlere yazınız.
4. Etkinlik: TÜRK KARA KUVVETLERİ BRÖVESİ
Dört adet büyük yıldız .............................................................................
...........................................................................................................................
Defne yaprakları .......................................................................................
...........................................................................................................................
Bordo zemin üzerine ay yıldız ...................................................................
...........................................................................................................................
16 adet küçük yıldız ...................................................................................
...........................................................................................................................
MÖ 209 rakamı ........................................................................................
3.6. Fotoğraf: Günümüz Türk
........................................................................................................................... Kara Kuvvetleri Brövesi
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 195.
(2) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 206.
91
İlk Türk Devletleri
ç. Asya Hun Devleti ve Diğer İlk Türk Devletlerinde Devlet Yapısı
İlk Türk dev­let­le­rin­de si­ya­si teş­ki­lat­lan­ma­nın en üst ba­sa­ma­ğı­nı il ya da el de­ni­len dev­let oluş­tu­rur­du.
Dev­le­tin ege­men­lik ala­nı olan ül­ke­ye yurt de­nirdi. Devletin ba­ğım­sız­lı­ğı kut­sal sa­yıl­ır, ba­ğım­sız­lık kav­ra­mı da
idi-ok­sız­lık ola­rak ifa­de edil­irdi.
Türk­ler­de ilk dev­let teş­ki­la­tı, Asya Hun Dev­le­ti za­ma­nın­da Me­te Han ta­ra­fın­dan oluşturuldu. Bu teşkilatta ül­ke do­ğu, ba­tı (sol, sağ) şek­lin­de iki ida­ri böl­ge­ye ay­rı­la­rak yönetilirdi. Bu yö­ne­tim an­la­yışı, Türk­le­rin “Gök
Tan­rı” inan­cın­dan kay­nak­la­nı­yor­du. Gök tan­rı inan­cı­na gö­re gü­neşin doğ­du­ğu ta­raf kut­sal sa­yı­lır­dı. Do­ğu,
ba­tı­ya gö­re üs­tün ka­bul edil­di­ğin­den dev­le­tin do­ğu ka­na­dı­kağan, ba­tı ka­na­dı­da yab­gu un­va­nıy­la kağanın kar­
deşi tarafından yö­ne­tilirdi. Ay­rı­ca hü­küm­da­rın te­kin (ti­gin) adı ve­ri­len er­kek çocukları da dev­let yö­ne­ti­min­de
tec­rü­be ka­zan­ma­la­rı için boy ve oy­mak­la­rın başı­na yö­ne­ti­ci ola­rak atanırdı.
İlk Türk dev­let­le­rin­de dev­le­tin başın­da bulunan hükümdarın çeşitli unvanları vardı. “Han, ha­kan, ka­ğan,
tan­hu, il­te­ber, idi­kut, şan­yü­” bu unvanlardan bazılarıdır. Dev­le­ti yö­net­me yet­ki­si­nin hakana Tan­rı ta­ra­fın­dan
ve­ril­di­ği ka­bul edi­lir­di. Bu yet­ki­ye kut de­nir­di. Kutun, kan ba­ğı ile hü­küm­dar­dan son­ra oğul­la­rı­na geç­ti­ği­ne
ina­nı­lır­dı. Bu ne­den­le hü­küm­dar ai­le­sin­den olan bü­tün er­kek­le­rin hü­küm­dar ol­ma hak­la­rı var­dı. Taht ka­vga­
la­rı­na yol açan bu du­rum, es­ki Türk dev­le­t­le­ri­nin uzun ömür­lü ola­ma­ma­sın­da en önem­li et­kenlerden biridir.
Ülke, Türk hü­küm­dar­la­rı tarafından tö­re­le­re, ge­le­nek ve gö­re­nek­le­re gö­re yö­ne­tilir­di. Bu­na gö­re ada­let­li
ol­mak, hal­kın hu­zur ve re­fa­hı­nı, ül­ke­nin ba­yın­dır­lı­ğı­nı ve gü­ven­li­ği­ni sağ­la­mak hü­kü­mda­rın baş­lı­ca gö­rev­le­ri
arasında yer alırdı. Kut hak­kı­nın ge­ri alın­dı­ğı ka­bul edi­len hü­küm­dar taht­tan in­di­ri­lir­di. Taht­tan in­di­ri­len ya
da ölen hü­küm­da­rın ye­ri­ne ye­ni hü­küm­dar, ku­rul­tay ta­ra­fın­dan se­çi­lir­di. Ye­ni hü­küm­da­rı di­ğer kar­deş­ler
ka­bul et­me­ye­bi­lir ve taht­ta hak id­dia ede­bi­lir­ler­di.
Es­ki Türk­ler­de ha­kan­lık be­lir­ti­si ola­rak otağ (ka­ğan ça­dı­rı­)ın önü­ne do­kuz tuğ di­ki­lir­di. Ay­rı­ca ye­ni ha­kan
da­vul­lar ça­lı­na­rak halka du­yu­ru­lur­du.
Es­ki Türk­ler­de si­ya­sal ya­pı di­ne da­ya­lı de­ğil­di. Hü­küm­da­rın din­sel baş­kan­lık gö­re­vi yok­tu. Ha­ka­na dev­let
iş­le­rin­de yar­dım­cı olan yıl­da bir ya da iki kez top­la­nan toy ya da ku­rul­tay adı ve­ri­len bir mec­lis var­dı. Ku­rul­ta­ya
ha­ka­na bağ­lı as­ker-si­vil tüm yö­ne­ti­ci­ler, boy bey­le­ri, bağ­lı dev­let­le­rin tem­sil­ci­le­ri ka­tı­lır­dı. Ku­rul­ta­ya ka­tı­lan­la­ra
toy­gun adı ve­ri­lir­di. Ku­rul­ta­ya ha­kan, ha­kanın bu­lun­ma­dı­ğı za­man ise ay­gu­cı de­ni­len baş­ve­zir baş­kan­lık eder­di.
Ku­rul­ta­yın yet­ki­le­ri ge­niş­ti. Bu­ra­da tüm ül­ke­yi il­gi­len­di­ren so­run­lar gö­rüşü­lür­dü. Ba­zen ha­ka­nın is­te­ği dışın­da
da ka­rar­lar alı­nır­dı. Ör­ne­ğin Kök Türk Ha­ka­nı Bil­ge Ka­ğan, kent­le­rin sur­lar­la çev­ril­me­si, Bu­dizm ve Ta­oiz­m’in
ta­nı­tıl­ma­sı ko­nu­la­rı­nı ku­rul­ta­ya ge­tir­miş ancak bu görüşler red­de­dil­miş­ti. Es­ki Türk­ler­de ha­ka­nın eşi ka­tun
(ha­tun) da dev­let iş­le­ri­nin gö­rüşül­me­sin­de ka­ğa­na yar­dım­cı olur, ku­rul­ta­ya ka­tı­lır, ülkeye gelen elçileri ka­bul
eder­di. Ha­tu­nun ay­rı sa­ra­yı ve as­ker­le­ri var­dı. Buy­ruk­la­rı­na ha­ka­nın buy­ru­ğu gi­bi uyul­ma­sına özen gösterilirdi.
Ha­ka­nın ölü­mün­den son­ra ye­ri­ne ge­çe­cek ola­nın da ha­tu­nun oğ­lu ol­ma­sı koşu­lu var­dı.
Kurultayın özellikleri dikkate alındığında ilk Türk devletlerinin demokratik bir anlayışa sahip olduğu
söylenebilir mi? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
d. Türklerde Ekonomik, Sosyal ve Dinî Yaşam
İlk Türk­ Devletlerinde top­lum­sal iliş­ki­ler, sözlü hu­kuk ku­ral­la­rı olan tö­re­le­re gö­re dü­zen­len­miş­ti. Tö­re­le­rin
yap­tı­rım gü­cü ol­duk­ça faz­lay­dı. Herkes törelere uy­mak zo­run­daydı. Ha­pis ce­za­sı on günü geç­mez­di. Bu­nun se­be­
bi gö­çe­be bir ha­ya­tın var­lı­ğı­ydı. Halk arasında sınıf farkı gö­rül­mezdi. Kan ba­ğı­na da­ya­lı bir soy­lu­luk ve din sı­nı­fı
hâkimi­ye­ti de yok­tu. Türk top­lu­mun­da ka­dın er­kek eşit ka­bul edi­lir­di.
İlk Türk dev­let­le­rin­de sı­nıf­lı top­lum ya­pı­sı­nın gö­rül­me­me­si­nin se­bep­le­ri ne­ler olabilir?
92
3. Ünite
Türk­le­rin konargöçer bir yaşam tarzı vardı. Bu gö­çe­be
yaşa­mı ço­ban­lı­ğa da­ya­lı il­kel gö­çe­be­lik­ten fark­lı­ydı, boz­kır
kül­tü­rü­nün te­me­li olan at­lı gö­çe­be­lik­ti. Bu dö­nem­de Türk­ler
at sır­tın­da, hay­van sü­rü­le­ri­nin peşin­de, boz­kır­da sü­rek­li yer
de­ğiş­ti­rirlerdi. İklim şartlarıyla bağlantılı olarak yaşayan göçebe Türkler kışlık denilen yerlerde nisan ayı ortalarına kadar
kalırlardı. Kışı geçirmek için ormanlık veya rüzgârdan korunan bir vadiyi seçerlerdi. Yazın ise yaylak denilen sulak ve açık
otlaklara doğru göç ederek göl ve ırmak kenarlarına çadırlarını kurarlardı. At­lı gö­çe­be­lik Türk­le­re çe­vik­lik, atıl­gan­lık,
3.7. Fotoğraf: Günümüzde göçebe yaşamından
bir
görünüm (Kırgızistan)
çabukluk gi­bi özel­lik­ler ka­zan­dır­mış, öz­gür­lü­ğe tut­kun ol­ma­
la­rı­nı sağ­la­mış­tı. Türk­ler, bu dö­nem­de yanda verilen fotoğraftaki gibi ke­çe­den ya­pıl­an ça­dır­lar­da yaşarlardı. Yer de­ğiş­tir­me du­ru­mun­da ça­dır­ları top­la­r ve hay­van­la­rın
çek­ti­ği ara­ba­la­rın üze­rin­de ye­ni yer­leşim ye­ri­ne gö­tü­rü­rlerdi. Te­mel gı­da mad­de­le­ri hay­van ürün­le­riydi ve en
çok at ve ko­yun eti yerlerdi. Ay­rı­ca kı­mız adı ve­ri­len ve kıs­rak sü­tün­den ya­pı­lan içecekleri var­dı. Yün, de­ri ve
kürk gi­bi hay­van ürün­le­rin­den ya­pı­lan giy­si­ler gi­yerlerdi. İlk Türk devletlerinin geçim kaynakları arasında
hayvancılık dışında ticaret önemli bir yer tutardı. Bu nedenle Türkler, İpek ve Kürk Yolu’na hâkim olmak için
büyük mücadeleler vermişlerdi.
Bilgi Hazinesi
İlk Türklerde Atın Önemi
At, Türklerle âdeta özdeşleşmiştir. Türkler atı erken devirlerde tanımış, çok iyi kullanabilmeleri sayesinde başka milletlere üstünlük sağlamış ve başka alanlarda hayatlarını sürdürme imkânını elde etmişlerdir.
Savaş alanlarında, her an her yerde hareketli, hızlı, yorulmaz atları ustalıkla kullanmışlardır. Küçük boylu, sağlam, dayanıklı, sahibi tarafından çok sevilen atlar Türk boyları için bir insan kadar değerliydi. Türkler at üstünde yer, içer, alışveriş yapar, sohbet eder ve uyurlardı.
3.4. Resim: Bir Türk askeri görseli
(Türkler Ansiklopedisi, C 2, s. 455.)
Es­ki Türk top­lu­mun­da sos­yal yaşa­mın en önem­li öge­si ai­le idi. Tek eş­le ev­li­lik ge­le­ne­ği var­dı ve ka­dın
er­kek eşit hak­la­ra sa­hip­ti. Kadınların büyük bir serbestliği vardı. Özel bir görev üstlendiklerinde erkeklerin
yaptığı her işi yapabilirlerdi. Ata binebilir, avlanabilir, dövüşebilir ve dinî ayinler düzenleyebilirlerdi. Kadınların
devlet yönetiminde önemli göreve geldikleri dönemler görülürdü. Türk top­lu­mu oğuş (ai­le birliği), urug (sü­la­
le), bu­dun (mil­let) unsurlarının birleşmesi ile mey­da­na ge­lir­di. Halk, düzeni bozulmadıkça ülkeyi yöneten
kağana sıkı sıkıya bağlıydı.
Es­ki Türk ina­nışın­da öl­müş ata­la­ra say­gı gös­ter­mek önem­li
bir yer tu­tar­dı. Türkler ölü­mden son­raki yaşa­ma ve ru­hun
öl­mez­li­ği­ne inanırlardı. Bu nedenle ölü­le­rini yandaki fotoğrafta
görüldüğü gibi, si­lah­la­rı ve kıy­met­li eş­ya­la­rıy­la bir­lik­te gö­merlerdi. Ölü­yü atıy­la bir­lik­te göm­me de çok yay­gın olan bir
âdet­ti. Çün­kü atın da sa­hi­bi gi­bi diri­le­ce­ği­ne ve sa­hi­bi­nin bu ata
bi­ne­rek ra­hat­ça yol­cu­luk ya­pa­ca­ğı­na ina­nı­lır­dı. Kök Türk­ler­de
ölü, tö­ren­le ça­dı­ra ko­nu­lur ve ça­dı­rın et­ra­fın­da at ya­rışla­rı ya­pı­
lır­dı. Ölü, bü­tün ser­veti ve atıy­la bir­lik­te ya­kı­lır­dı. Kü­lü ve
3.8. Fotoğraf: Esik kurganından bir görünüm
(Kazakistan)
93
İlk Türk Devletleri
ke­mik­le­ri bir yıl son­ra ya­pı­lan bir tö­ren­le me­za­ra ko­nu­lur, tek­rar at ya­rış­la­rı ya­pı­lır­dı. Me­za­rın üs­tü­ne öl­dür­
dü­ğü düş­man sa­yı­sı kadar taş­tan yapılmış in­san hey­keli (bal­bal) dikilirdi. Ölü gö­mül­dük­ten son­ra ve­ri­len
ye­me­ğe ölü aşı de­nilirdi.
Türklerin kurganlara ölünün şahsi eşyalarını koymalarının ve üzerine balbal denilen heykelleri dikmelerinin nedenleri neler olabilir?
Bilgi Hazinesi
Türklerde Yuğ Töreni
Türklerde ölen kişi için yapılan törenlerin tümüne birden “yuğ” adı verilmektedir. Çok eski çağlardan
gelen yuğ âdetleri daha çok dinî özellikler taşımaktadır. Orta Asya kitabelerinin yanı sıra Çin kaynakları da
yuğ hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Bu kaynaklar, yuğu şu şekilde anlatmaktadır:
“Bir insan ölünce cesedini çadıra koyarlar, akrabaları birer hayvan getirerek kurban ederler. Daha
sonra çadırın etrafında feryatlar kopararak at üzerinde yedi defa dönerler.”
Ekrem Memiş, Türk Kültür Tarihi, s. 65.
(Özetlenmiştir.)
Es­ki Türk ka­vim­le­ri­nin din­sel ina­nış­la­rı­na gö­re Gök Tan­rı tek ya­ra­tı­cı­dır. Bu ina­nışa gö­re yıl­dız, ay ve
gü­neş önem­li din­sel sem­bol­ler­dir. Hü­küm­dar en bü­yük tan­rı sa­yı­lan Gök Tan­rı ta­ra­fın­dan gö­rev­len­di­ri­lir,
dün­ya­yı ida­re eder ve hal­kın re­fa­hı için ça­lışırdı­.
Türk­ler, me­zar­la­rı­na ya­pı­lan say­gı­sız­lı­ğı da şid­det­le ce­za­lan­dı­rır­dı. Ör­ne­ğin Attila’nın ikin­ci Bal­kan Se­fe­ri
(447)’nin bir ne­de­ni de Hun me­zar­la­rı­nın soyul­ması
olarak gös­teril­mek­tedir.
İlk Türk dev­let­le­rin­de gö­rü­len gö­çe­be yaşam tar­
zı, sa­nat­la­rı­nı da et­ki­le­miş­tir. Türk­ler, gö­çe­be yaşa­ma
uy­gun kü­çük ve ko­lay taşınabi­lir eş­ya­lar yap­arak Türk
sa­na­tı­nın özel­lik­le­ri­ni bu eş­ya­lar üze­rin­de uy­gu­la­mış­
lar­dır. Yer­leşik kül­tür­le­re öz­gü sa­ray, ta­pı­nak gi­bi
mi­ma­ri eser­le­re Uy­gur­lar dö­ne­mi dışın­da az rast­lan­
maktadır. İlk Türk dev­let­le­ri dö­ne­min­de ge­lişen sa­nat
dal­la­rı­nın baş­lı­ca­la­rı­nı do­ku­ma­cı­lık, re­sim, hey­kel,
mi­ma­ri ve mü­zik ile ma­den iş­le­meciliği oluş­
turmaktadır. Hayvancılıkla uğraşan Türkler halı ve
kilimler yapmışlardır. Yandaki fotoğrafta görülen
Pazırık Kurganı’ndan çıkarılan halı, dünyanın en eski
halısı olması bakımından oldukça önemlidir.
Türk­ler, de­mir iş­le­me sa­na­tı ya­nın­da al­tın ve
3.9. Fotoğraf: Pazırık Kurganı’nda bulunan dünyanın en
gü­müş iş­le­me­de de başa­rı­lı ol­muş­lar­dır. Ma­den­den
eski halısı
ya­ptıkları baş­lı­ca eş­ya­lar ara­sın­da kı­lıç, kal­kan, han­çer
vb. yer al­mak­ta­dır. Bu ma­den­le­rin üs­tünü kıy­met­li taş­lar­la süs­lemişlerdir.
Türk­ler­de­ki al­tın iş­le­me sa­na­tı­nın en ge­liş­miş dü­ze­yi­ni gös­te­ren eser­ler, 1970 yı­lın­da bugün­kü Ka­za­kis­
tan’ın Al­ma­tı ken­ti­ne 50 km uzak­lık­taki Isık Gö­lü­’nün Esik Çayı kıyısında bulunan kurganlardan çıkarılmıştır.
MÖ V ve IV. yüz­yıl­la­ra ait bu eser­ler arasında çok sa­yı­da al­tın eş­ya, se­ra­mik küp­ler, tah­ta kaşık, ta­ba­ka­lar, iki
gü­müş ku­pa, bir gü­müş ça­nak yer al­mak­ta­dır. Esik’te­ki kur­gan­dan kü­çük al­tın lev­ha­lar­dan oluşan zırh için­de
94
3. Ünite
bir Türk pren­sinin ce­se­di de çı­ka­rıl­mış­tır. Yandaki fotoğrafta görülen si­lah­la­rı da
altınla kap­lı olan bu bu­lun­tu­ya Al­tın El­bi­se­li Adam adı ve­ril­miş­tir. Çeşit­li eş­ya­la­
rın üzer­le­ri­nin al­tın­la kap­lan­ma­sına As­ya Hun­la­rın­dan son­ra Kök Türk­ler­de de
de­vam edilmiştir.
Es­ki Türk­ler­in sos­yal yaşamın­da, eğ­len­me­nin önem­li bir ye­ri var­dı. Bu
amaç­la fes­ti­val ve şö­len­ler dü­zen­le­nir­di. Ba­har mev­si­mi­nin baş­la­ma­sıy­la Nev­ruz
kut­la­ma­la­rı ya­pı­lır­dı. Nevruz, Türklerin inanç ve eğlencelerini tarihten günümüze kadar getiren, bunların güzeliklerini ve farklılıklarını yansıtan önemli bir bayramdır. Hunlar döneminde başlayan Kök Türkler döneminde de devam eden bu
geleneksel özellikler, millîleşme ve milletleşme sürecinin temel taşlarının nasıl
oluştuğunu gösterir.
Nevruz Bayramı Uygurlarda da kutlanırdı. Uygur Türkleri arasında Nevruz
eski yıla veda edip yeni yılı karşılamak, yeni yılın ve baharın tanrıdan bolluk ve
bereket getirmesini dilemek için kutlanırdı. Ayrıca bu günlerde şiirler okunur,
oyunlar oynanırdı. Bu kut­la­ma­lar­da at ya­rış­la­rı, ci­rit, gü­reş ve ok at­ma gi­bi spor
ya­rış­ma­la­rı, yılın belli dönemlerinde ise sürek avı düzenlenirdi. Av, savaşın yerini
3.10. Fo­toğ­raf: Al­tın El­bi­
tutan bir etkinlik olarak görülürdü. Türklerde savaş ve av hemen hemen eş se­li Adam (Esik kurganı, Kaanlamlıydı. Var­lık­lı ya da yok­sul, kadın ya da erkek ay­rı­mı ya­pıl­ma­dan bir ara­da zakistan)
ye­mek yenir, mü­zik eş­li­ğin­de dans edilir ve şar­kı­lar söy­le­nirdi.
Aşağıda verilen “Türklerde Bayram Etkinlikleri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
5. Etkinlik: TÜRKLERDE BAYRAM ETKİNLİKLERİ
Bütün toplumlarda olduğu gibi Türklerde de belirli gün ve olayların şerefli ve uğurlu olduklarına inanılarak veya o günleri anmak için hep bir arada sevinç içinde kutlanan günler vardır. Bu günler bayram
olarak adlandırılmaktadır.
“ Kaşgarlı Mahmut bayram kavramını eğlenme, gülme ve sevinme günü olarak tanımlamıştır. Bayramlar 11. yüzyıl Türk toplumunda, “bayram yeri” adı verilen bir meydanda kutlanmaktaydı. Bayram
yeri, özellikle çiçeklerle süslenmekte, gece de çıra veya meşalelerle aydınlatılmaktaydı. Hunların beşinci
ayda, yani ilkbaharda düzenledikleri bayramda hem inançla ilgili âdetler yerine getirilmekte hem de türlü
müsabakalar düzenlenmekteydi. Dinî âdet olarak evrenin yaratıcısı “Gök Tanrı” ve kutsal sayılan “yer”
için at kurban edilmekteydi Bundan sonra bayramın müsabaka ve eğlence kısmına geçiliyordu. Bu kısımda
çok sevdikleri bir spor türü olan at yarışları yapılıyordu. Hunlarınkine benzer bayram ve festivallere Kök
Türklerde de rastlanmaktadır. Kök Türkler her yıl belirli bir zamanda “ecdat mağarası”nda atalarına kurban kesiyorlardı. Onlar aynı şekilde bayram kutlamalarına da “Gök Tanrı” ve “kutsal yer ve su” için kurban kesmekle başlıyorlardı. Kurbandan sonra topluca eğlenceye geçilmekteydi. Özellikle kızlar, ayak topu
(tepük=futbol) oynamaktaydı. Herkes kımız içer ve şarkılar söylerdi.”
www.akmb.gov.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Bayram kutlamaları ve eğlencelerde Eski Türk Devletleri arasında etkileşimden söz edebilir
miyiz? Neden?
2. Bayram kutlamaları ve eğlenceleri değişim ve süreklilik açısından değerlendirdiğinizde neler
söyleyebilirsiniz?
95
İlk Türk Devletleri
Temel Kavramlar
Ç. KAVİMLER GÖÇÜ
lBarbar
lEtnik yapı
lFeodalizm
Hazırlık Çalışmaları
lGotlar
1. Büyük bir göç hareketinin yaşanması ne gibi gelişmelere yol
açar? Tahmin ediniz.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
lKavim
lSkolastik
Kavimler Göçü’nü gösteren aşağıdaki haritayı inceleyerek bu göçten etkilenen kavimlerin hangileri
olduğunu tespit ediniz.
3.3. Harita: Kavimler Göçü (Tarih Atlası 1, s. 15.)
Or­ta As­ya’da si­ya­sal var­lık­la­rı­nı yi­ti­ren Hun­lar, ba­tı­ya doğ­ru ya­yıl­dı­lar. Özel­lik­le Ku­zey Hun Dev­le­ti’nin
yı­kı­lışın­dan son­ra ba­zı Türk boy­la­rı Sey­hun Irmağı’nın ba­tı­sı­na, Kaf­kas­la­rın ku­ze­yi­ne, Din­ye­per Ir­ma­ğı boy­la­
rı­na ge­le­rek yer­leş­ti­ler. Hun­la­rın bir bö­lü­mü IV. yüz­yıl­da, Aral Gö­lü ile Ha­zar De­ni­zi ara­sın­da­ki böl­ge­yi, Alan­
lar­la sa­vaşa­rak ele ge­çir­di­ler. Bu­ra­da kal­ma­yıp Ka­ra­de­niz’in ku­ze­yin­den Av­ru­pa’ya doğ­ru iler­le­yiş­le­ri­ni sür­dür­
dü­ler. Bu sı­ra­da Ka­ra­de­niz’in ku­ze­yin­de bir Germen (Cer­men) kav­mi olan Got­lar bu­lu­nu­yor­du. Bun­la­rın Don
ile Din­ye­per ır­mak­la­rı ara­sın­da yaşa­yan­la­rı­na Do­ğu Got­la­r (Ost­ro­got­lar), ba­tı­da yaşa­yan­la­rı­na da Ba­tı Got­la­r
(Vi­zi­got­lar) de­nil­mek­tey­di. Ay­nı yıl­lar­da bu­gün­kü Ma­ca­ris­tan’da Van­dal­lar bu­lu­nu­yor­du. Gü­ney Rus­ya top­
rak­la­rın­da ya­yıl­ma­ya baş­la­yan Hun­lar, Ba­la­mir ko­mu­ta­sın­da iler­ley­erek Do­ğu Got­la­ra sal­dır­ıp onları boz­gu­na
uğrattılar (375). Bunun sonucunda Got­la­r ba­tı­ya doğ­ru göç et­ti­ler. Tu­na boy­la­rı­na doğ­ru iler­le­ye­rek Vi­zi­got­
la­rın Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu’na sığınmalarına neden oldular. Ro­ma­lı­lar, Vi­zi­got­la­rı Ro­man­ya’ya yer­leş­tir­di­ler.
Hun­lar iler­le­yiş­le­ri­ni sür­dür­dü­ler ve Kar­pat Dağ­la­rı­nı aşa­rak Ma­ca­ris­tan’a gir­di­ler. Bu­ra­ya yer­leşen Hun­lar,
kı­sa sü­re­de Slav­la­rı ege­men­lik­le­ri al­tı­na al­dı­lar.
Hun­la­rın yö­ne­tim­i al­tı­na gir­mek is­te­me­yen ka­vim­ler (Van­dal­lar, Bur­gont­lar, Vi­zi­got­lar, Ost­ro­got­lar) göç
et­mek zo­run­da kal­dı­lar. Bu ka­vim­ler, ön­le­rin­de­ki ka­vim­le­rin de ba­tı­ya doğ­ru göç et­me­le­ri­ne neden oldular.
Böy­le­ce Hun­lar Av­ru­pa’nın sos­yal ve si­ya­sal ya­pı­sı­nı bü­yük öl­çü­de et­ki­le­yen ve yüz yıl ka­dar sü­ren Ka­vim­ler
Gö­çü’nü baş­la­ttılar (375).
96
3. Ünite
Ba­tı­ya göç eden ka­vim­ler, Av­ru­pa’nın si­ya­sal ve sos­yal ya­pı­sı­nı bozdu. Av­ru­pa uzun yıl­lar göç­ler­le çal­ka­
lan­dı. Ka­vim­ler Gö­çü ile mer­ke­zî oto­ri­te za­yıf­la­dı ve de­re­bey­lik­ler or­ta­ya çık­tı. Böy­le­ce Av­ru­pa’da Or­ta Çağ
bo­yun­ca sü­re­cek olan fe­oda­li­te­nin oluşu­mu da baş­la­dı. Tüm barbar kavimler ve Ger­men­ler, Hris­ti­yan­lı­ğı ka­bul
ede­rek bu di­ni ­Orta Çağ Avrupası’na ege­men kıl­dı­lar. Avrupa’da skolastik düşünce etkili olmaya başladı. Katolik
Kilisesi tarafından ortaya atılan, eleştiri ve gözleme dayanmayan skolastik düşünce bilimsel gelişmelerin yaşanmamasında etkili oldu. Derebeylik sisteminde üretim azaldı, ağır vergilerle halkın sefaleti arttı. Ağır borçlar,
ekonomik sıkıntı ve vergi memurlarının baskısından kaçmak isteyen halk, büyük arazi sahibi kişilerin himayesine girmek zorunda kaldı.
Hun­lar sa­ye­sin­de Türk kül­tü­rü pek çok ba­kım­dan Av­ru­pa­lı ka­vim­le­ri et­ki­le­di. Özel­lik­le orduda atın kul­
la­nıl­ma­sı, on­lu sis­te­min ya­yıl­ma­sı, ceket ve pantolonun kullanılması bu etkiler arasında yer alır. Kavimler
Göçü ile bugünkü Avrupa devletlerinin temelleri atıldı. Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu, Cer­men akın­la­rı karşı­sın­da bir­
li­ği­ni ko­ru­ya­mayınca Ba­tı ve Do­ğu Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu ola­rak iki­ye ay­rıl­dı (395). Bir sü­re son­ra da Ba­tı Ro­ma
İm­pa­ra­tor­lu­ğu yı­kıl­dı (476). Ta­rih­çi­le­rin bir bö­lü­mü Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun iki­ye ay­rıl­ma­sı­nı, bir bö­lü­mü de
Ba­tı Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun yı­kıl­ma­sı­nı İlk Ça­ğın so­nu, Or­ta Ça­ğın baş­lan­gı­cı ola­rak ka­bul et­tiler.
1. Tarihçilerin İlk Çağ ve Orta Çağın başlangıcı olarak farklı olayları esas almalarının nedenleri neler
olabilir?
2. Bugünkü Avrupa’nın siyasi ve kültürel yapısının şekillenmesinde Kavimler Göçü’nün ne gibi etkisi olmuştur? Aşağıda verilen “Feodalite (Derebeylik)” başlıklı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: FEODALİTE (DEREBEYLİK)
Feo­da­li­te (De­re­bey­lik): Kavimler Göçü’nden sonra Batı Roma İmparatorluğu toprakları üzerinde kurulan krallıklar arasında anlaşmazlıklar başladı. Bu durum Avrupa’da
feodalite rejiminin doğmasına neden oldu. Özellikle Kavimler Göçü’nün
meydana getirdiği karışıklıklar sonucunda halk ve büyük toprak sahipleri kendilerini güvende görmedikleri için güçlü kişilerin koruması
altına girme ihtiyacı duydular. Himaye edenlere “senyör” (koruyan),
himaye edilenlere de “vassal” (korunan) denirdi. Sonuçta senyörler ve
vassallar arasında bir hiyerarşi gelişti. Senyörler büyük toprak sahibi
oldular. Vassallar ise toprak üzerinde çalışan kiracı durumuna düştüler. Böylece toprağa dayalı feodalite rejimi ortaya çıktı. Senyörler, şato
ve kaleler yaparak burada yaşamaya başladılar. Para karşılığında şö3.11. Fotoğraf: Orta Çağdan kalvalye denilen askerlerle güvenliklerini sağladılar. Orta Çağ Avrupasın- ma bir şato (İngiltere)
da insanlar çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Bunlar; dük, kont, baron denilen
asillerin yanısıra din adamları, ticaretle uğraşan burjuvalar ve köylülerdir. Köylüler kendi aralarında ikiye
ayrılmıştı. Toprağa bağlı köylüler, hiçbir hakları olmayan toprakla birlikte alınıp satılan serfler (köleler) ile
belli bir ücret karşılığında derebeylerin topraklarında çalışan serbest köylülerdir.
Orta Çağ boyunca feodalite (derebeylik) Avrupa’da egemen oldu. XV. yüzyılda barutun ateşli silahlarda
kullanılması sonucunda feodalite rejimi yıkılarak merkezî krallıklar kuruldu.
1. Feodalite ile birlikte Ortaçağ Avrupa’sında sosyal ve kültürel açıdan ne gibi sonuçlar ortaya
çıkmış olabilir?
2. Barutun ateşli silahlarda ve toplarda kullanılmasının Feodalite Rejiminin yıkılmasında ne
gibi etkileri olmuştur?
97
İlk Türk Devletleri
Temel Kavramlar
D. AVRUPA HUN DEVLETİ
lAnatolyos
lAttila
Hazırlık Çalışmaları
lGalya
1. Türklerin Avrupa’da devlet kurmalarında hangi gelişmeler etkili
olmuştur?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
lMargos
lUldız
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Atların üstünde fırtına gibi uçarlar. Haykırmaları arslanların kükremesini andırır. Ordularıyla bir tufan gibi topladıkları bütün arz (yeryüzü) üzerinde dehşet uyandırmışlardır. Silahlarına karşı gelebilecek kimse mevcut değildir.”
Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 888-889.
(Kısaltılarak düzenlenmiştir.)
Avrupa Hun Devleti askerleri hakkındaki çıkarımlarınız nelerdir?
Aşağıdaki etkinlikte verilen “Avrupa Hun Devleti” haritasını inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
7. Etkinlik:
3.4. Harita: Avrupa Hun Devleti (Tarih Atlası 3, s. 10.)
1. Avrupa Hun Devleti’nin hüküm sürdüğü yerlerde günümüzde hangi devletler vardır?
2. Avrupa Hun Devleti hangi imparatorluklarla ilişki kurmuştur?
Hun­lar, Kavimler Göçü’nden sonra V. yüz­yıl baş­la­rın­da, Or­ta Av­ru­pa mer­kez ol­mak üze­re Tu­na Ir­ma­ğı’n­
dan Hazar Denizi’ne ka­dar uza­nan böl­ge­de Av­ru­pa Hun Dev­le­ti ola­rak ad­lan­dı­rı­lan bir dev­let kur­du­lar.
Balamir döneminde Hunlar, Karadeniz’in kuzeyinden Tuna Irmağı’na kadar sınırlarını genişlettiler. Bu
durum Ostrogot ve Vizigotların topraklarını terk etmelerine yol açtı. Balamir’den sonra Hunların başına Uldız
geçti. Tuna’yı geçerek Bizans’ı tehdit eden Uldız, kendisi ile barış görüşmeleri yapmak için gönderilen Bizans’ın
Trakya valisine “Ben güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar her tarafı fethederim.”(1) demiştir.
_______________________
(1) Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 904. Özetlenmiştir.
98
3. Ünite
Ul­dız dö­ne­min­de iki kol­dan Do­ğu Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu üze­ri­ne sal­dı­rı­ya ge­çen Hun­la­rın bir ko­lu Kaf­kas­
ya’yı ge­çe­rek Ana­do­lu’ya gir­di­. Böy­le­ce Türk­ler Ana­do­lu’ya gel­miş ol­du­lar. Uldız’ın belirlediği Hun dış siyasetine göre Doğu Roma (Bizans) baskı altında tutulacak, Batı Roma ile iyi ilişkiler kurulacaktı. Ul­dız’dan son­ra
Hun­la­rın başı­na bir­çok hü­küm­dar (Karaton, Rua, Attila ...) geç­ti.
Avrupa Hunlarının dış politikası ile ilgili olarak neler söyleyebilirsiniz?
ATTİLA DÖNEMİ
Hunların en güçlü olduğu dönem Attila devridir. Büyük bir imparatorluk kurma amacını taşıyan Attila,
Doğu ve Batı Roma İmparatorluklarını kendisine bağlamak için mücadeleler içine girdi. Do­ğu Ro­ma üze­ri­ne
yürüdü, I ve II. Bal­kan se­fe­rin­de başa­rı­lı ol­du. Bi­zans­lı­lar­la Mar­gos (434) ve Ana­to­li­os Ant­laş­ma­la­rı­nı (447)
im­za­la­dı. Attila bu ant­laş­ma­lar so­nu­cun­da Bi­zans İm­pa­ra­tor­lu­ğu üze­rin­de eko­no­mik ve si­ya­si üs­tün­lük elde
etmeyi başardı.
Aşağıda verilen “Anatolios Antlaşması” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
8. Etkinlik: ANATOLİOS ANTLAŞMASI
Bizans İmparatorluğunun Margos Barış Antlaşması (434) koşullarına uymaması ve yıllık vergisini
ödemek istememesi üzerine, Attila II. Balkan Seferine çıktı. Attila Büyük Çekmece önlerine gelince zor durumda kalan imparator antlaşma istedi. İmzalanan antlaşmaya göre;
a) Bizans, Hunlara ödediği vergiyi üç katına çıkaracak,
b) Bizans, Hunlara savaş tazminatı ödemeyi kabul edecek,
c) Tuna’nın güneyinde beş günlük mesafedeki yerler Bizans askerlerinden arındırılacak,
ç) Bizans, Hun ülkesinden kendi tarafına kaçanları bir daha kabul etmeyecektir.
Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 905.
(Düzenlenmiştir.)
1. Attila’nın isteklerini Bizans İmparatoru’na kabul ettirmesi, Hun Devleti’nin gücü hakkında
sizlerde hangi düşünceyi uyandırıyor?
2. Antlaşma maddelerine göre Hun Devleti hangi alanlarda Bizans’a üstünlük sağlamıştır?
Bizans için yerine getirilmesi en zor koşul, yıllık verginin ödenmesiydi. Bizans bundan kurtulmak için Attila’ya suikast düzenlendi ancak önceden haber
alındığı için suikast başarısızlıkla sonuçlandı.
Yandaki fotoğrafta gösterilen Attila, Ba­tı Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu ile ön­ce­le­ri
iyi iliş­ki için­dey­di ve im­pa­ra­to­run kız kar­deşi ile nişan­lan­mış­tı. Attila, nişan ola­
yı­nı ba­ha­ne ede­rek im­pa­ra­tor­lu­ğun ya­rı­sı­nı is­te­di. Bu is­te­ği ka­bul edil­me­yin­ce
Ba­tı Ro­ma’ya iki se­fer [Gal­ya (Fran­sa) ve İtal­ya] dü­zen­le­di. Gal­ya Se­fe­ri’nde Ba­tı
Ro­ma or­du­suy­la karşı­laş­tı (451). Bü­yük bir mey­dan sa­vaşı ol­du. Her iki ta­raf da
3.12. Fotoğraf: Av­ru­pa Hun çok ağır ka­yıp­lar ver­di. Ama ke­sin so­nuç alı­na­ma­dı ve iki or­du da ge­ri çe­kil­di.
Dev­le­ti Hü­küm­da­rı Attila’yı Attila, bir yıl son­ra İtal­ya üze­ri­ne yü­rü­dü (452). Ro­ma­lı­lar Attila’nın bu bek­len­
be­tim­le­yen bir ma­dal­yon
me­dik sal­dı­rı­sı karşı­sın­da te­laş­lan­dı­lar. Pa­pa I. Leo baş­kan­lı­ğın­da Attila’ya bir
heyet gön­der­di­ler. Pa­pa, im­pa­ra­tor ve bü­tün Hris­ti­yan dün­ya­sı adı­na ondan
Ro­ma’yı esir­ge­me­si­ni ri­ca et­ti. Attila, pa­pa­nın ri­ca­sı­na uya­rak or­du­su­nu ge­ri
404
İncil’in Latinceye çevrilmesi
tamamlandı.
476
Ostragotlar İstanbul’u
kuşattı.
477
Budizm Çin’de devletin resmî dini
hâline geldi.
99
İlk Türk Devletleri
çekti ve Ma­ca­ris­tan’da­ki mer­ke­zi­ne dön­dü. Attila Roma’yı işgal edebilecek askerî güce sahipti ancak Roma’nın
Hristiyan dünyası için kutsal bir merkez olması, Batı Roma’nın gücünün zayıfladığına inanması ve Sasani
Devleti üzerine sefere çıkması onun geri dönmesinde etkili oldu.
Aşağıda verilen “Attila ve Papa” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
9. Etkinlik: ATTİLA VE PAPA
Papa I. Leo Attila’yı Roma şehrinin girişinde karşılayarak kendisinden Roma şehrinin tahrip edilmemesini rica etmiştir. Papa ve Attila arasında şu konuşmalar geçmiştir:
Papa
— Ey yoksulların koruyucusu! Ey zalimlerin korkusu! Ey büyük Attila! İşte ben, bütün Hristiyanların
temsilcisi Papa I. Leo, önünüzde diz çökerek yalvarıyorum. Romaya girmeyiniz. Dünya Hristiyanları adına
sesleniyorum, bize acıyınız.
Attila
— Kalkınız Papa Hazretleri! Bir din büyüğünün önümüzde diz çökmesine gönlümüz elvermez. Lütfen
kalkınız! Romayı ve sizleri bağışlıyorum. Barış ve kardeşlik içerisinde yaşamınızın süreceğini, benden size
zarar gelmeyeceğini biliniz. İmparatorunuz, Romalıları adalet üzere yönettiği sürece ben uzaklardayım.
Aksi takdirde çok yakınınızdayım!
niz?
Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 914.
(Düzenlenmiştir.)
Okuduğunuz bu bilgilere göre Attila’nın kişiliği hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsi-
Attila’nın ölü­mün­den (453) son­ra Av­ru­pa Hun Dev­le­ti za­yıf­la­dı. Kar­deş kav­ga­la­rı ve be­yler ara­sın­da­ki
çe­kiş­me­ler ne­de­niy­le bir sü­re son­ra da­ğıl­dı. İm­pa­ra­tor­lu­ğu ye­ni­den kur­mak için ça­ba­la­yan Den­gi­zik, Bi­zans’la
yap­tı­ğı bir sa­vaş­ta tut­sak düş­tü ve öl­dü­rül­dü (468). Hun­lar, Bul­gar­ ve Avar­la­ra ka­rışa­rak ta­rih sah­ne­sin­den
çe­kil­di­.
Hun­lar, Av­ru­pa’da pek çok kav­mi yö­ne­tim­le­ri al­tı­na al­arak bu ka­vim­ler ara­sın­da bir kül­tür alış­ve­rişi­sağ­
lamışlardır. Hun­la­rın, özel­lik­le Cer­men­ler üze­rin­de büyük etkileri olmuştur. Av­ru­pa Hun Dev­le­ti’nin güç­lü ve
adil yö­ne­ti­mi sa­ye­sin­de gü­ney-ku­zey ve do­ğu-ba­tı ara­sın­da­ki ti­ca­ret ko­lay­laş­mış, kül­tü­rel iliş­ki­ler yo­ğun­laş­
mış­tır. Hun­lar, yaşan­tı­la­rı ve yö­ne­tim­le­riy­le Av­ru­pa­lı­lar üze­rin­de yüz­yıl­lar­dır unut­ama­dık­la­rı iz­ler bı­rak­
mışlardır. Doğu ve Batı Roma’yı kendine bağlayan Attila bütün gücüne ve kudretine rağmen gayet sade hayat
yaşayan bir Türk hükümdarıdır. Misafirlerine altın tabaklarda yemek ikram ederken kendisi tahta tabaklarda
yemek yemiştir. Attila’yı ziyaret eden Romalı tarihçi Priscus (Piriskus) şunları ifade etmiştir: “O, tüm dünyanın
ondan ürkmesi için doğmuş ve tüm kavimleri sarsmıştır. Herkes onun hakkında duyacağı dehşet verici bir
haberin kendisine ulaşacağı korkusu ile yaşamıştır. Misafirleri altın ve gümüş kadehten, o ahşap bardaktan
içmektedir.” (1) Av­ru­pa­lı­lar Attila’ya “Tan­rı’nın kır­ba­cı” adı­nı ver­miş­ler, onu “Tan­rı ta­ra­fın­dan ken­di­le­ri­ni ce­za­
lan­dır­mak için gön­de­ri­len bir kişi” ola­rak gör­müş­ler­dir. Attila’nın yaptığı faaliyetler, Almanların ünlü destanı
Nibelungen (Nibelungen)’e konu olmuştur. Fransa’da anlatılan efsanelere göre Attila savaşmaktan hoşlanan,
buna karşılık çok adaletli ve iyiliksever biridir. Bugüne kadar Attila’nın mezarının nerede olduğu tespit edilememiş, bu konuda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.
_______________________
(1) www.turkishstudies.net Düzenlenmiştir.
100
3. Ünite
Temel Kavramlar
E. KÖK TÜRKLER (I VE II. KÖK TÜRK DEVLETİ)
lBağımsızlık
lDestan
lHatun
lİlteriş
lİttifak
lOrhun Anıtları
lÖtüken
Hazırlık Çalışmaları
1. Orhun Yazıtlarının önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Türkler Ergenekon’dan çıkışı neden bayram olarak kutlamaktadırlar?
3. Kök Türk Devleti’ni konu alan destanların hangileri olduğunu araştırınız.
4. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
ERGENEKON DESTANI
Düşmanlar baktı ki Kök Türkleri savaşta yenmeye imkân yok, bunları hile ile yok edelim, dediler.
Sonuçta düşmanlar bu hilelerinde başarılı oldular. Halkın çoğunu kılıçtan geçirdiler, geri kalanını esir olarak
yanlarında götürdüler. Esir alınan İl Kağan’ın oğlu Kayı ile yeğeni Tokuz Oğuz daha sonra bu esaretten kurtulmayı başararak Türk yurduna döndüler. Burada çeşitli hayvanlar buldular. Bu hayvanları alıp geldikleri
yoldan başka bir çıkışı olmayan bir dağdan geçerek uygun gördükleri bir yere gelip yerleştiler. Geldikleri yere
Ergenekon adını verdiler.
Zaman içerisinde Kayı’nın ve Tokuz Oğuz’un birçok çocuğu oldu. Birkaç yüzyıl burada yaşadılar. Artık
Ergenekon’a sığamaz hâle geldiler. Büyük dedelerinden Ergenekon dışında pek güzel ülkeler bulunduğunu
duymuşlardı. Ergenekon’dan çıkma kararı aldılar. Ancak buradan çıkmak için bir yol bulamadılar. Aralarında
bir demirci vardı. “Şu dağda bir maden var, demiri eritirsek belki dağ bize geçit verir.” dedi. Türkler dağın iki
tarafını odun ve kömür ile doldurup körükle ateşlediler. Dağ eridi ve geçit verdi. Gök yeleli bir kurt ortaya
çıktı ve Türklere rehberlik etti. Türkler Ergenekon’dan çıkmayı başardılar.
Türkler Ergenekon’dan çıktıkları günü kutsal kurtuluş günü ilan ettiler. Her yılın o gününde büyük
merasim yaptılar. Kağan bir demiri kızdırıp örse koyarak çekiçle döver, onun ardından bütün Türk beyleri
demir döverek kurtuluşlarını anarlardı.
Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 36, 37, 38.
(Özetlenmiştir.)
1. Destanda anlatılanlara göre Türklerin yaşayışları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Ergenekon’dan çıkış Kök Türkler için ne anlama gelmektedir?
1. I. KÖK TÜRK DEVLETİ (552-659)
As­ya Hun Dev­le­ti­’nin yı­kıl­ma­sın­dan son­ra Al­tay Dağ­la­rı­nın çev­re­sin­de de­mir­ci­lik­le uğ­raşan ve Avar Dev­
le­ti­’ne bağ­lı yaşamaya başlayan Kök Türkler 552 yılında Bumin Kağan ön­cü­lü­ğün­de ayak­la­na­rak ta­rih­te ilk kez
Türk adıy­la bir dev­let kur­du­lar ve Ötüken’i ken­di­le­ri­ne baş­kent yap­tı­lar. Türkler Ötü­ken’e Toprak Ana is­mi­ni
ver­diler ve burayı kut­sal ka­bul et­tiler. Bumin Kağan daha sonra Tölesleri hâkimiyeti altına aldı. Kök Türklerin
denetimi altına girmek istemeyen Avarlar ise Batıya doğru göç etmek zorunda kaldılar.
527
Justinyan Doğu Roma
İmparatoru oldu.
537
İstanbul’da
Ayasofya kilisesi
ibadete açıldı.
538
Japonya’da Budizm
yayılmaya başladı.
101
İlk Türk Devletleri
Aşağıdaki haritayı inceleyerek Kök Türk Devleti’nin hangi devletlerle ilişki içinde olduğunu söyleyiniz?
3.5. Harita: Kök Türk Devleti (Tarih Atlası 1, s. 17.)
Bu­min Ka­ğan, Türk­ler­de­ki “iki­li dev­let ör­gü­tü” ge­le­ne­ği­ne uya­rak
dev­le­tin do­ğu ka­na­dı­nı yö­net­ti. Dev­le­tin ba­tı ka­na­dı­nın yö­ne­ti­mi­ni ise
kar­deşi İs­te­mi Yab­gu’ya ver­di. Bu­min Ka­ğan, dev­le­ti kur­duk­tan son­ra
faz­la yaşa­ma­dı ve ay­nı yıl için­de öl­dü (552). Ye­ri­ne ge­çen oğ­lu
Ko-lo, Avar­la­rı or­ta­dan kal­dır­dı. Onun 553’te ölü­mün­den son­ra da
kar­deşi Mu-kan ka­ğan ol­du (553–572).
En par­lak dö­nem­le­ri­ni Mu-kan Ka­ğan za­ma­nın­da yaşa­yan ve
3.5. Resim: Kök Türk Devleti arması ve
yandaki resimde arması görülen Kök Türk Dev­le­ti’nin sı­nır­la­rı do­ğu­da
Man­çur­ya’ya, ba­tı­da Ha­zar De­ni­zi’ne, gü­ney­de Ti­bet’e ve ku­zey­de temsilî Bilge Kağan resmi
Si­bir­ya’ya ka­dar uzan­dı.
Bilgi Hazinesi
Büyük Türk hükümdarları cihanşümul bir devlet meydana getirmeyi ve bütün cihana hükmetmeyi
kendilerine başlıca gaye edinmişlerdir. Başka bir ifade ile söylemek gerekirse cihan hakimiyeti fikri onların
siyasetinin ruhunu oluşturuyordu. Kök Türk yazıtlarında Mu-kan şöyle anlatılır. “Üstte gök, altta yağız
yer kılındıkta ikisinin arasında kişioğlu kılınmış. Kişioğlunun üzerine atam Bumin Kağan, İstemi Kağan
oturmuş. Oturarak Türk milletinin devletini töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman
imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz
çöktürmüş. Doğuda Kadırgan Ormanı’na kadar, batıda Demir Kapı’ya kadar kondurmuş.”
www.turkiyat.selcuk.edu.tr
Mu-kan Kağan’ın gerçekleştirdiği faaliyetlerin Kök Türkler açısından sonuçları neler olmuştur?
571
Hz. Muhammed
Mekke’de doğdu.
102
582
Kök Türk Devleti Doğu ve Batı Kök
Türk Devleti olarak ikiye ayrıldı.
590
Avarlar Romanya’da
devlet kurdu.
595
Hindistan’da ondalık
sistem icat edildi.
3. Ünite
Kök Türk­ler ku­rul­du­ğu za­man Ba­tı Tür­kis­tan’da Ak­ Hun­lar, İran’da Sa­sa­ni­ler, Ana­do­lu’da ise Bi­zans
İm­pa­ra­tor­lu­ğu hü­küm sür­mek­tey­di. Bu dev­let­ler ara­sın­da özel­lik­le İpek­ Yo­lu ti­ca­re­ti hâ­ki­mi­ye­ti için sürek­li
mücadeleler yaşan­mak­tay­dı.
Or­ta As­ya eko­no­mi­si­nin can da­ma­rı olan İpek Yolu ti­ca­re­ti­ bü­yük öl­çü­de Ak Hun­la­rın elin­de idi. Kök
Türk Dev­le­ti’nin ba­tı ka­na­dı­nı yö­ne­ten Bu­min Ka­ğa­n’ın kar­deşi İs­te­mi Yab­gu, İpek Yo­lu’nun de­ne­ti­mi­ni ele
ge­çir­mek için Ak Hun­la­ra karşı Sa­sa­ni­ler ile iş ­bir­li­ği yap­tı. Bu iki devletin sal­dı­rı­la­rı so­nu­cu Ak Hun Dev­le­ti
yı­kıl­dı (557). Ak­Hun Dev­le­ti’nin top­rak­la­rı Kök Türk­ler ve Sa­sa­ni­ler ara­sın­da pay­laşıl­dı. Sa­sa­nile­rin ipek ti­ca­
re­ti­ni te­kel­le­ri­ne al­mak is­te­me­le­ri Kök Türk­ler­le Bi­zans­lı­la­rın an­laş­ma­la­rı­na yol aç­tı. Bi­zans im­pa­ra­to­ru, İs­te­
mi Yab­gu­’ya bir el­çi gön­de­re­rek Kök Türk­le­rin ya­nın­da ol­du­ğu­nu bil­dir­di (569). Kök Türk­ler­le an­laşan Bi­zans­
lı­lar, Sa­sa­ni­le­re sal­dırdı. İpek Yo­lu ye­ni­den açıl­dı. İpek Yo­lu ti­ca­re­tin­de et­kin­lik­le­ri ar­tan Kök Türk­ler, As­ya’nın
en güç­lü dev­le­ti hâ­li­ne gel­di. Sa­sa­ni-Bi­zans ça­tış­ma­la­rı so­nu­cun­da Sa­sa­ni­ler za­yıf­la­dı, da­ha son­ra da Müslüman
Arap­lar ta­ra­fın­dan yı­kıl­dı.
Kök Türk Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında ittifak kurulmasının nedenleri nelerdir?
Aşağıda verilen “İpek Yolu” haritasını inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
10. Etkinlik: İPEK YOLU
3.6. Harita: İpek Yolu (Tarih Atlası 1, s. 22.)
1. İpek Yolu hangi ülkelerden geçmektedir?
2. İpek Yo­lu’nun geçtiği güzergahta birçok Türk şehirleri bulunmaktaydı. Bu du­ru­mun Türk şehirlerine kat­kı­la­rı­ile ilgili olarak neler söylenebilir?
3. İpek Yo­lu’nun geç­ti­ği yerlerde bu­gün han­gi ül­ke­ler bu­lun­mak­ta­dır?
Kök Türk ka­ğan­la­rı, ev­li­lik yo­luy­la özel­lik­le Çin ile ak­ra­ba­lık ba­ğı ku­ra­rak dev­le­tin ge­le­ce­ği­ni gü­ven­ce
al­tı­na al­mak is­te­diler. Mu-kan Ka­ğa­n’ın kı­zı­nın Çin im­pa­ra­to­ru ile ev­len­di­ril­me­si bu po­li­ti­ka­nın bir ör­ne­ği­dir.
Kök Türk­ka­ğan­la­rı da Çin­li pren­ses­ler­le ev­lendiler. Çin, bu yol­la Kök Türk­leri et­ki­si al­tı­na alarak ülke içerisinde karışılıkların çıkmasını sağladı.
İs­te­mi Yab­gu’­nun ölü­mün­den (576) son­ra Batı Kök Türklerin başı­na oğ­lu Tar­du geç­ti (576-603). Tar­du,
dev­le­tin doğ­u ka­na­dı­ ile anlaşamayınca Kök Türk Dev­le­ti yö­ne­ti­min­de taht kav­ga­sı baş­la­dı. Çin, bu du­rum­
609
Persler İstanbul’u kuşattı.
610
Hz. Muhammed’e ilk vahiy indi.
Perslerin İstanbul’u kuşatması sona erdi.
619
Avarlar Sasanilerle birlikte
İstanbul’u kuşattı.
103
İlk Türk Devletleri
dan ya­rar­lan­mak için Kök Türk­ler ara­sın­da­ki an­laş­maz­lı­ğı kö­rük­le­di. Çı­kan ça­tış­ma­lar so­nu­cun­da Kök Türk
Dev­le­ti 582 yı­lın­da Do­ğu ve Ba­tı Kök Türk­ler ola­rak iki­ye ay­rıl­dı. Do­ğu Kök Türk Dev­le­ti Türk bey­le­ri ara­
sın­da­ki an­laş­maz­lık­lar, Çin­li­ler­le sü­ren mü­ca­de­le­ler, yaşa­nan bü­yük kıt­lık ve ve­ba sal­gı­nı so­nu­cu za­yıf­la­dı.
Doğu Kök Türkler 630 yı­lın­da Çin ege­men­li­ği al­tı­na gir­di. Bir süre varlığını sürdüren Ba­tı Kök Türk Dev­le­ti ise
Çin­li­le­rin kış­kırt­ma­la­rı ne­de­niy­le dev­let­te iç ka­rışık­lık­ların baş­la­ması sonucunda 659 yı­lın­da Çin ege­men­li­ğini
kabul etmek zorunda kaldı.
2. II. KÖK TÜRK DEVLETİ (682-744)
Çin ege­men­li­ği­ne gi­ren Türk­ler, 639 yı­lın­da “Kür Şad” de­ni­len bir Türk li­de­ri­nin ön­cü­lü­ğün­de ayak­lan­dı­
lar. Bu ayak­lan­ma sı­ra­sın­da Kür Şad ve ar­ka­daş­la­rı Çin­li­ler ta­ra­fın­dan öl­dü­rül­dü.
Bir sü­re son­ra Ba­tı Kök Türk­ler ye­ni­den to­par­lan­dı­ ve 681 yı­lın­da Kut­luk Kağan (İlteriş Kağan) ön­cü­lü­
ğün­de Çin­li­le­re karşı ayak­lan­dı­lar. Kut­luk Ka­ğan, Türk­le­rin el­li yıl ka­dar sü­ren Çin tut­sak­lı­ğı dö­ne­mi­ne son
ve­re­rek İkin­ci Kök Türk (Kut­luk) Dev­le­ti’ni kur­du. Bu ne­den­le ken­di­si­ne “dev­le­ti der­le­yen, to­par­la­yan” an­la­
mı­na ge­len İl­te­riş un­va­nı ve­ril­di. Kök Türk­ler, Ve­zir Ton­yu­kuk’un da bü­yük ça­ba­la­rıy­la kı­sa sü­re­de to­par­lan­
dı­lar ve ye­ni­den es­ki güç­le­ri­ne ka­vuş­tu­lar. Bu dö­nem­de Kök Türk­ler, dev­le­tin baş­ken­ti­ni Ötüken’den Ka­ra­ku­
rum’a taşı­dı­lar. Çin’e karşı başa­rı­lı akın­lar dü­zen­le­yen İl­te­riş Ka­ğan, 692 yı­lın­da öl­dü.
İl­te­riş’ten son­ra ye­ri­ne Kap­gan Ka­ğan geç­ti (692). Kap­gan Ka­ğan za­ma­nın­da ge­liş­me­le­ri­ni sür­dü­ren Kök
Türk­ler, Çin ile si­ya­si ve ti­ca­ri iliş­ki­le­ri ge­liş­tir­di­ler.
Aşağıda verilen “Bağımsızlık Uğruna: Kür Şad ve Arkadaşları” adlı metni okuyarak altındaki soruları
cevaplayınız.
11. Etkinlik: BAĞIMSIZLIK UĞRUNA: KÜR ŞAD VE ARKADAŞLARI
Kür Şad, 639 yılında yani esaretten dokuz yıl sonra Çin’in başkentinde seçme Türk savaşçılarından
otuz dokuz kişi ile birlikte bir ihtilal komitesi kurdu. Kendisiyle kırk kişi olan bu komite Çin İmparatoru’nu
esir ederek kaçıracak, bu siyasi kargaşadan faydalanan bütün esir Türkler de ayaklanacak, sonra imparatorun hayatı karşılığı Türk bağımsızlığının tanınması istenecekti. İmparatorun geceleri kılık değiştirerek
gezdiği söyleniyordu. Kırk Türk bir gece harekete geçmek üzere karar aldılar. Fakat o gece imparator sarayından çıkmadı. Kür Şad gecikilirse hareketin duyulacağından ve pek çok masum Türk’ün öldürüleceğinden
endişe ettiği için ihtilali ertelemedi. Adamlarıyla birlikte imparatoru yakalamak üzere saraya hücum etti.
Çin muhafız kuvvetleriyle kırk Türk arasında şiddetli bir çarpışma başladı. Ok ve kılıçla büyük kahramanlık gösteren Türkler, sayıları gitgide artan Çin birlikleri tarafından sıkıştırılınca Kür Şad Çin sarayının
ahırlarını basarak oradaki seçme atları aldı ve sağ kalan Türk ihtilalcilerle Kök Türk ülkesine doğru at
sürdü. Vey Irmağı kıyısına geldikleri zaman müthiş bir fırtına çıktı ve sel köprüleri yıkıp götürdü. Irmak
kenarında Çin ordusuyla savaşa tutuşan Kür Şad ve arkadaşları son oklarını da attıktan sonra kılıçlarıyla
Çin birliklerinin üzerine yürüdüler. Son nefeslerini verene kadar Çin ordusuyla savaştılar. Onların bu kahramanlıkları yüzyıllardır dilden dile söylenerek günümüze gelmiştir.
Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 26, 27.
(Düzenlenmiştir.)
1. Kür Şad ve arkadaşlarının Çin’e karşı mücadeleye girmek istemesinin sebepleri nelerdir?
2. Kür Şad’ın az sayıda arkadaşıyla Çin Sarayı’nı basması ve bağımsızlık anlayışıyla ilgili ne
söyleyebilirsiniz?
630
Büyük Bulgar Krallığı
kuruldu.
104
639
Hz. Ömer komutasındaki ordular
Kazakistan’ı ele geçirdi.
Hicri takvim kullanılmaya başlandı.
645
Budizm Tibet’te yayıldı.
3. Ünite
Kap­gan Ka­ğa­n’ın ölü­mün­den son­ra (716) Kök Türk­ler, bir sü­re taht kav­ga­la­rı ile sar­sıl­dı­lar. Bu sar­sın­tı
uzun sür­me­di ve İl­te­riş’in oğul­la­rı Bil­ge ve Kültigin, dev­le­tin başı­na geç­ti. Bil­ge, kar­deşi Kültigin’in is­te­ğiy­le
ka­ğan ol­du. Kültigin de Kök Türk or­du­la­rı­nın baş­ko­mu­tan­lı­ğı­nı üst­len­di. Ve­zir Ton­yu­kuk es­ki da­nış­man­lık
gö­re­vi­ne dön­dü. II. Kök Türk Devleti, Bilge Kağan zamanında en parlak dönemini yaşadı. Or­ta As­ya’da­ki
bü­tün Türk boy­la­rı bir bay­rak al­tın­da top­lan­dı. Kök Türk­le­rin bu par­lak dö­ne­mi, 725 yı­lın­da Ton­yu­kuk’un, 731
yı­lın­da Kültigin’in, 734 yı­lın­da da Bil­ge Ka­ğan’ın ölü­müy­le so­na er­di. Bil­ge Ka­ğa­n’ın ye­ri­ne ge­çen ço­cuk­la­rı
ül­ke­yi iyi yö­ne­te­me­di­. Taht mü­ca­de­le­le­ri baş­la­dı, or­du za­yıf­la­dı ve iç çatış­ma­lar art­tı. Kök Türk­le­rde yaşanan
iç ça­tış­ma­la­rın­dan ya­rar­la­nan Türk boy­la­rı Uy­gur­lar, Kar­luk­lar ve Bas­mil­ler ayak­lan­dı­. Bas­mil­ler, 742 yı­lın­da
Kök Türk ka­ğa­nı­nı öl­dür­dü­ve Ötüken’i ele ge­çi­re­rek ken­di ka­ğan­lık­la­rı­nı ilan et­ti­ler. Bir sü­re son­ra Uy­gur­lar,
Bas­mil­ler yö­ne­ti­min­de­ki bu ka­ğan­lı­ğı yık­tı­lar ve Kök Türk Dev­le­ti’ni ta­ma­men or­ta­dan kal­dı­ra­rak Uy­gur Dev­
le­ti’ni kur­dular­(744).
Çinliler, As­ya Hun­la­rı­nı ve I. Kök Türk Dev­le­ti­’ni yık­ma­la­rı­na rağ­men II. Kök Türk Dev­le­ti­’ni ne­den
yıkamamışlardır? Tahmin ediniz.
Türk Toplumunda Kadının Yeri
İlk Türk devletlerinde kadının toplum ve devlet hayatında çok önemli bir yeri vardı. Kağanın eşi olan hatun
(katun) kurultaya katılır, ülkeye gelen elçileri kabul ederdi. Aynı zamanda tören ve şölenlerde hatun, hakanın
yanında yer alırdı. Kağanın olmadığı durumlarda devlet işlerini yürütürdü. Bu
durum yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi paralara dahi yansımıştır. Bununla
ilgili olarak Orhun Yazıtları’nda şöyle bir ifade geçer: “On­dan son­ra oğul ba­ba­
ya, kar­deş kar­deşe ben­ze­me­di­ği için bil­gi­siz ka­ğan­lar dev­le­tin başı­na geç­miş.
Ka­ğan­la­rın yar­dım­cı­la­rı da bil­gi­siz kişi­ler­miş. Türk hal­kı da Çin’in tat­lı sö­zü­
ne, ipe­ği­ne kan­dı­ğı için Çin hâkimi­ye­ti­ne gir­miş. Gök Tan­rı, Türk mil­le­ti yok
ol­ma­sın di­ye ba­bam İl­te­riş Ka­ğan ile an­nem İl Bil­ge Ha­tun’u tah­ta çı­kar­
mış.”(1)
Es­ki Türk inan­cı­na gö­re “han” ile “ha­tun” gök ve ye­rin ev­lat­la­rı­dır. Ka­dı­
nın ye­ri ye­din­ci kat gök­tür. Arap gez­gi­ni İb­n-i Ba­tu­ta şöy­le der:
3.13. Fotoğraf: Kök Türklere ait
paranın ön yüzü
“Bu­ra­da tu­haf bir du­ru­ma şa­hit ol­dum ki o da Türk­lerin ka­dın­la­rı­na gös­
ter­di­ği hür­met­ti. Bu­ra­da ka­dın­la­rın kıy­me­ti ve de­re­ce­si er­kek­le­rin­den daha üs­tün­dür.”(2) Yi­ne Türk des­tan­la­
rın­da ka­dı­nın öne­mi sık sık vurgu­lan­mış­tır. Ya­ra­dı­lış Des­ta­nı’nında Ya­ra­dan’a il­ham ve­ren “Ak Ana” adın­daki
bir ka­dın­dır.
Ka­zı­lar­da çı­ka­rı­lan ve yukarıda fotoğrafı verilen Kök­Türk­le­re ait pa­ra­nın üzerinde kadın resminin bulunması ne anlama gelmektedir?
Devletimizin ku­ru­cu­su Mus­ta­fa Ke­mal Atatürk’ün Türk ka­dı­nı­na ver­miş ol­du­ğu sos­yal ve si­ya­si hak­ların
toplumumuza sağladığı katkıları araştırınız. Elde ettiğiniz bilgiler doğrultusunda sunum hazırlayınız.
657
İslam Devleti’nin
başkenti Medine’den
Kufe’ye taşındı. Batı
Kök Türk Devleti Çin’in
egemenliğine girdi.
666
Emeviler İstanbul’u
kuşattı.
692
Kudüs’te Mescid-i
Aksa Camii
tamamlandı.
694
Emevi Halifesi
I. Abdülmelik
tarafından ilk İslam
parası bastırıldı.
699
Kök Türk Devleti
Türgişleri egemenliği
altına aldı.
_______________________
(1) Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 48. Kısaltılarak düzenlenmiştir.
(2) İbn-i Batuta, Dünya Seyahatnamesi, s. 82, 83.
105
İlk Türk Devletleri
Türk tarihinin ve Türk edebiyatının ilk yazılı örneği olan Orhun Yazıtları, II. Kök Türk Devleti zamanında
yazılmıştır. Orhun Yazıtlarının yazılışı VIII. yüzyılın başlarına dayanır. Bu yazıtlar Vezir Tonyukuk (725),
Kültigin (732) ve Bilge Kağan (735) adına dikilmiştir. Yazıtların dilini 1893 yılında Danimarkalı dil bilimci
Wilhelm Thomsen (Vilyım Tomsen) çözmüştür. (1)
Aşağıda verilen “Türk Tarih ve Edebiyatının Yazılı Tanıkları: Orhun Abideleri” adlı metni okuyarak
altındaki soruları cevaplayınız.
12. Etkinlik: TÜRK TARİH VE EDEBİYATININ YAZILI TANIKLARI: ORHUN ABİDELERİ
Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Seni beslemiş olan kağanın sözünü
almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri
kalanınla her yere zayıflayarak ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu
için kendi devletim olduğu için kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir
milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.
Yoksa bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti bunu işitin. Türk
milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine
burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedi taşa vurdum. Ona bakarak
bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri bu zamanda itaat eden beyler olarak
mı yanılacaksınız? Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım. İçte aşsız,
dışta donsuz, düşkün, perişan millet üzerine oturdum. Küçük kardeşim
Kültigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz
oturmadım. Küçük kardeşim Kültigin ile iki şad ile öle yite kazandık. Öle
yite kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım.
Ben kendim kağan oturduğumda her yere gitmiş olan millet, yaya
olarak öle yite geri geldi. Milleti besleyeyim diye kuzeyde Oğuz kavmine
doğru, doğuda Kıta ve Tatabı kavmine doğru, güneyde Çin’e doğru on iki
defa ordu sevk ettim... Savaştım. Ondan sonra Tanrı buyurduğu için ölecek milleti dirilttim, besledim. Çıplak milleti elbiseli kıldım. Fakir milleti
zengin kıldım. Dört taraftaki milleti hep tabi kıldım, düşmansız kıldım.
Hep bana itaat etti.
Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, s. 18, 19, 20.
(Düzenlenmiştir.)
3.14. Fotoğraf: Orhun Yazıtları,
Bilge Kağan Anıtı
1. Yazıtların Türk tarihi açısından önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Sos­yal dev­let ne de­mek­tir? Metinde sos­yal dev­let an­la­yışı­na uyan yer­le­ri söy­le­yi­niz.
3. Ka­ğan’ın gö­rev­le­ri ara­sın­da ne­ler yer al­ır?
716
Türgeşler Kök Türk
egemenliğinden
kurtuldu.
732
Arap İslam orduları ile
Franklar arasında Puvatya
Savaşı yapıldı.
_______________________
(1) Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 43. Düzenlenmiştir.
106
737
Türgeş Devleti
ikiye ayrıldı.
Hazar Hanı İslamiyeti
benimsedi.
3. Ünite
Temel Kavramlar
F. UYGUR DEVLETİ
lBeş Balık
lManiheizm
lOrdu Balık
lUygarlık
Hazırlık Çalışmaları
1. Uygurların yerleşik hayata geçmelerinde neler etkili olmuştur?
Araştırınız.
2. Moğolların Türkleşmesinde Uygurların ne gibi katkıları olmuştur?
Araştırınız.
3. Yandaki kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Altın Dağları’ndan çıkan nehir, başkentin (Beş balık) bütün çevresini dolaşır, tarla ve meyve bahçelerini sular, su
değirmenlerini işletir. Türkler ata biner ve ok atarlar. Müziklerinde kopuz kullanırlar. Samur kürkü, keçe ve çiçek
motifleriyle işlenmiş elbiseler üretirler. Kadınlar başlarına şapka giyerler…
Arslan Han bizi yedinci günde kabul etti. Onların kralı, oğulları ve hizmetkârlarının hepsi yüzlerini doğuya çevirdiler ve Çin İmparatoru tarafından yollanan hediyeleri kabul ettiler. Bir taraftan bir kimse (elinde) taştan bir çan
tutuyordu. O (şahıs) seremoni için tempo tutuyordu. Hoço kralı, çanın sesini duyunca selam verdi. Bundan sonra oğlu,
kızı ve yakın akrabaları (benim) etrafımı çevirerek eğildiler ve hediyelerini kabul ettiler. Sonra müzik, içki, ziyafet ve
gece yarısına kadar artistler tarafından oynanan piyes vardı.”
Özkan İzgi, Çin Elçisi Wang Yen- Te’nin Uygur Seyahatnamesi, s.57- 65-67.
Uygur Devleti’nin sosyal ve kültürel durumları hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
Kök Türk­le­re bağ­lı ola­rak Or­hun ve Se­len­ga ır­mak­la­rın­dan Aral
Gö­lü’ne ka­dar uza­nan böl­ge­de yaşa­yan Uy­gur­lar, 744 yı­lın­da Kar­luk ve Bas­
mil­ler­le bir­lik­te Kök Türkle­ri yık­tı­lar ve Ötüken baş­kent ol­mak üze­re bir
dev­let kur­du­lar. Da­ha son­ra Or­du Ba­lık (Or­du Ken­ti) de­ni­len Ka­ra­bal­ga­
sun’u baş­kent yap­tı­lar. İlk ka­ğan­la­rı Kut­luk Bil­ge Kül Ka­ğan­’dır.
Kut­luk Bil­ge Kül Ka­ğa­n’ın ölü­mün­den son­ra ye­ri­ne oğ­lu Mo­yen-Çur
Ka­ğan (747–759) geç­ti. Bu dö­nem­de ön­ce ba­tı­da­ki Tür­giş­ler, son­ra ku­zey­
de­ki Kır­gız­lar dev­le­te bağ­lan­dı. 751 yı­lın­da Ta­las Sa­vaşı’ndan son­ra ka­rışık­
lık içi­ne düşen Çin ile iyi iliş­ki­ler için­de olan Uy­gur­lar, Çin im­pa­ra­to­ru­nun
is­te­ği üze­ri­ne Çin’de mey­da­na ge­len bir ayak­lan­ma­yı bas­tır­dı­lar. Çin im­pa­
3.6. Resim: Uygur Devleti bayra­to­ru da Uy­gur­la­rın bu yar­dı­mı­na karşı­lık kı­zı­nı Uy­gur ka­ğa­nı Mo­yen-Çur rağı
Ka­ğan’­la ev­len­dir­di ve eko­no­mik yar­dım­da bu­lun­du.
1. TÜRK-ÇİN İLİŞKİLERİ VE MANİ DİNİ
Ta­las Sa­vaşın­dan son­ra Türk-Çin iliş­ki­le­ri eko­no­mik yön­den bir ge­liş­me gös­ter­me­ye baş­la­dı. Çin’de­ki
ayak­lan­ma­yı bas­tı­ran “Bö­ğü Ka­ğan” dö­nüş­te yanında getirdiği rahipler vasıtasıyla “Maniheizm” dininin ülkede
yayılmasını sağladı. Ma­ni­he­izm, Uy­gur­la­rın yaşan­tı­la­rı­nı önem­li öl­çü­de de­ğiş­tir­di. On­la­rın yer­leşik yaşa­ma
geç­me­le­rin­de et­ki­li ol­du. Bu din Uy­gur­la­rın bi­lim, sa­nat, ede­bi­yat ve ti­ca­ret­te iler­leme­le­rin­de de önem­li rol
oynadı. Birçok saray ve tapınak yapıldı. Mani dini sadece kağan ve çevresinde kabul gördü, halk arasında kabul
görmedi. Bu din et yemeyi ve kan dökmeyi yasaklıyordu.
Türk halkının Mani dinini kabul etmek istememesinin nedenleri sizce neler olabilir?
744
II. Kök Türk Devleti yıkıldı.
745
Kırgızlar, Uygur
hakimiyeti altına girdi.
762
Uygurlar Mani dinine girdi.
107
İlk Türk Devletleri
Dinî hoşgörünün hâkim olduğu Uygur ülkesinde birçok din ve inanç bir arada yaşanmıştı. Uygurlar döneminde Türk halkı arasında tabiat kuvvetlerine inanma, atalar kültü ve “Gök Tanrı” dini yaygındı.
Es­ki Türk­ler­de yer­leşik yaşa­ma geç­me ve kent kül­tü­rü­nün oluş­ma­sı Uy­gur­lar­la bir­lik­te gö­rü­lür. Uy­gur­lar,
ba­lık adı­nı ver­dik­le­ri kent­le­r kur­arak sa­nat ve ti­ca­ret­le uğ­raştılar. Uy­gur­la­rın, za­ma­nı­na gö­re çok ile­ri ve me­de­
ni bir top­lum ol­du­ğu­nu gös­te­ren bel­ge­ler var­dır. “Mal edin­me, sa­tış pro­to­ko­lü, ma­lı ve eş­ya­yı ki­ra­ya ver­me,
or­tak­lık kur­ma, ev­lat­lık ver­me, iş söz­leş­me­si, kö­le sa­tışı, va­kıf­na­me, va­si­yet­na­me, ipo­tek se­ne­di” bunların başlıcalarıdır.
Uy­gur­lar­döneminde hu­ku­ki dü­zen­le­me­le­rin ya­pıl­mış ol­ma­sı, Uygurların yö­ne­tim an­la­yış­la­rı hak­kın­da
bize han­gi bil­gi­le­ri vermektedir?
Türk­ler, ta­rih bo­yun­ca çeşit­li al­fa­be­ler kul­lan­mış­lar­dır. Kök Türk, Uy­gur, Arap ve La­tin al­fa­be­le­ri Türk­le­
rin yay­gın ola­rak kul­la­nıl­dık­la­rı al­fa­be­ler­dir. Kök Türk (Or­hun) al­fa­be­si dör­dü sesli (ün­lü), otuz dör­dü ses­siz
(ün­süz) ol­mak üze­re 38 harf­ten oluşmuştur. Sağ­dan so­la ve yu­karıdan
aşa­ğıya doğru ya­zı­lır. Uy­gur al­fa­be­si ise üçü ses­li, on beşi ses­siz
ol­mak üze­re 18 harf­li­dir. Uygurlar bu alfabeyi tüccar olan Soğdlardan
alıp geliştirmişlerdir. Uy­gur ya­zı­sı sağ­dan so­la doğ­ru ya­zı­lır ve oku­
nur. Kök Türk­ler ya­zı­la­rı­nı taşa, ağa­ca ve tah­ta­ya; Uy­gur­lar ise yandaki fotoğrafta da görüldüğü gibi kâ­ğı­da yaz­mış­lar­dır. Uy­gur­lar, Çin­li­
ler­den mat­ba­anın te­me­li­ni oluş­tu­ran tahta klişe baskı tekniği yerine
yer değiştirebilen harflerle baskı yapma
sistemini kullanmayı ve bu sis­tem­le
3.15. Fotoğraf: Uygur yazısıyla yazılki­tap ba­sma tekniğini de öğrenmişlermış kitap sayfaları
dir.
Uy­gur­lar­la baş­la­yan yer­leşik yaşam­la bir­lik­te mi­mar­lık, re­sim ve hey­kel
sa­na­tın­da da ge­liş­me­ler gö­rü­lür. Uy­gur­lar, ba­lık adı­nı ver­dik­le­ri kent­le­ri­ni sur­lar­
la çe­virerek ta­pı­nak­ları ve sa­ray­ları hey­kel­lerle, tek kat­lı ve bah­çe­li ev­ler­le
do­natmışlardır. Türk mimari sanatında kub­be­yi ilk kul­la­nan Uy­gur­lar olmuştur.
Kub­be­ler, da­ha son­ra Türk-İs­lam mi­mar­lı­ğın­da küm­bet ve tür­be­le­re ör­nek oluş­
3.7. Re­sim: Uy­gur­lar dö­ne­
tur­muş­tur. Uy­gur­lar, ta­pı­nak­la­rı­nın du­var­la­rı­nı ve ta­van­la­rı­nı, yanda verilen
mi­ne ait bir min­yatür (Türk
resimde gördüğünüz gibi ko­nu­la­rı­nı Ma­ni ve Bu­da din­le­rin­den alan re­sim­ler­le Dünyası Kültür Atlası, s. 41.)
süs­le­miş­ler­dir.
Aşağıda verilen “Uygur Kültürü” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
13. Etkinlik: UYGUR KÜLTÜRÜ
Şehir (Beşbalık)de pek çok evler, kuleler ve bahçeler vardır. Uygurlar zeki, doğru karakterli ve namuslu
insanlardır. Altın, gümüş, bakır ve demirden yapılan eşyalarla vazo ve çanak çömlek yapımında gösterdikleri mükemmellik ve fevkâladelik Allah tarafından âdeta yalnızca onlara verilmiş bir vergi gibidir. Uygurlarda ziraat da ileridir. Açtıkları kanallarla bahçe ve tarlalarını sulamışlardır. Uygurlar, süslü şapkalar ve
kürk giymeyi çok severlerdi. Ülkenin samur derileri, beyaz keçeleri ve çiçeklerle süslenmiş kumaşları da çok
ünlüydü.
Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, C 1, s. 123, 128.
(Düzenlenmiştir.)
Yukarıdaki metni dikkate aldığınızda Uygurların yaşamı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
108
3. Ünite
İlk Türk devletleri, zaman zaman yurtlarından ayrılmak yani göç etmek zorunda kalmışlardır. Uygurlar
döneminde yazılan Göç Destanı bunu anlatmaktadır. Göç olayından sonra Türklerin yeniden bir güç hâline
gelmesini anlatan “Türeyiş Destanı” da Uygurlara aittir.
Aşağıda verilen “Göç Destanı’ndan” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
14. Etkinlik: GÖÇ DESTANI’NDAN
Dokuz Oğuz ve On Uygurlar çoğalıp kudretlendiler. Uygur Devleti’ni kurdular. Tolga ve Selenge ırmaklarının bereketi içinde mutlu yaşadılar.
Bir gün bu iki ırmak arasındaki bir ağacın üzerine gökten mavi bir ışık düştü. Bu ışık aylarca ortalığı
nurlandırdı. Her yana tatlı nağmeler saçıldı. Sonunda ağacın gövdesi yarıldı. Meydana gelen yarıkta beş
bölüm belirdi. Bu bölümlerin her birinde güzel bir bebek uyuyordu.
Bunlar gökten indirilmiş kutsal yavrulardı. Uygurlar onlara birer isim koydular. En küçükleri olan
Böğü Teğin’i kendilerine Hakan yaptılar.
Böğü Han devri Uygurların refah ve bolluk çağı oldu. Aradan uzun yıllar geçti. Bir gün onun soyundan
gelen toy bir hakan, Çinlilerle dost olmayı diledi. Aralarında sürüp giden savaşlara son vermek için bir Çin
prensesi ile evlenmeye karar verdi.
Çinliler bu teklifi sevinçle kabul ettiler. Türk ülkesine felaket getirecek yeni dolaplar çevirmekten de geri
durmadılar. Uygur ülkesinde Kutlu Dağ denilen ot bitmez bir kayalık vardı. Prensese ağırlık olarak o dağı
istediler. Toy hakan buna razı oldu. Halbuki orası mukaddes bir dağdı, Uygur ülkesine bereket ve saadet
veriyordu. O dağ vatanın bir timsaliydi.
Çinliler kayaları söküp söküp götürdüler. Ondan sonra artık Uygurların yüzü gülmedi. Bereket kaybolup gitti. Irmaklar çekildi, topraklar ekin vermez oldu. O zaman Uygur ülkesindeki bütün insanlar ve
hayvanlar,
— Gööç! Gööç! diye haykırmaya başladılar.
Yer, gök bu ses ile çınlayıp durdu. Tanrının laneti idi bu. Uygurları, değerini bilmedikleri yurtlarından
kovuyordu. O zaman hep birden toplanıp göç ettiler ama nerede konakladılarsa bu “Gööç!” sesi onları bırakmadı. Daha batıya, daha batıya göçtüler. En sonunda Beşbalık şehrinin bulunduğu yere gelip yerleştiler.
Yeniden çoğalıp düzene girdiler. Vatanlı, hakanlı millet oldular.
Mehmet Özel, Vatan, Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 74-75.
(Özetlenmiştir.)
1. Göç Destanı’na gö­re Türk­le­rin göç et­me­le­rine yol açan nedenler nelerdir?
2. Türk­ler­de ba­ğım­sız yaşa­ma duy­gu­sunun önemli olmasının nedeni sizce nelerdir?
3. Uygurların yeni bir devlet kurmaları onların hangi özellikleriyle açıklanabilir?
Uygur Devleti 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkıldı. Uygurlar, kitleler hâlinde yurtlarını bırakarak değişik bölgelere göç etmek zorunda kaldılar.
2. KANSU UYGUR DEVLETİ (SARI UYGURLAR) (847-1226)
Uy­gur Dev­le­ti yı­kıl­dık­tan son­ra Uy­gur­la­rın bir bö­lü­mü Çin’in ku­ze­yin­de­ki Kan­su böl­ge­si­ne ge­le­rek bu­ra­
da bir dev­let kur­du­. Bu böl­ge­de İpek Yo­lu’nun iş­lek bir ken­ti olan Kan­su’ya sa­hip ol­ma­la­rı Uy­gur­la­rı zen­gin­
leş­tir­di. Mü­ca­de­le­ci yaşam an­la­yışı­nı bı­rak­tık­la­rın­dan as­ke­rî bir var­lık gös­te­re­me­yen Uy­gur­lar, Çin ile iyi iliş­
ki­ler­de bu­lun­du­lar. Bunun sonucunda Ma­ni di­ni et­ki­si­ni yi­tir­di ve Uy­gur­lar Bu­diz­mi be­nim­se­di­ler. 940 yı­lın­da
Ki­tan­la­rın, 1226’da Mo­ğol­la­rın ege­men­li­ği­ne gi­ren Uy­gur­lar, gü­nü­müz­de Çin’in ku­zey böl­ge­le­rin­de yaşa­mak­
ta­dır­lar.
109
İlk Türk Devletleri
3. DOĞU TÜRKİSTAN UYGUR DEVLETİ (TURFAN UYGURLARI) (856-1209)
Yurt­la­rın­dan göç eden Uy­gur­la­rın bir bö­lü­mü Tan­rı Dağ­la­rı
çev­re­si­ne yer­leşe­rek Tur­fan mer­kez ol­mak üze­re bir dev­let kur­du­
lar (856). Bu dev­let Ba­tı Uy­gur­la­rı, Beş­ba­lık Uy­gur­la­rı, Ars­lan
Ka­ğan Uy­gur­la­rı, İdi­kut Uy­gur­la­rı ola­rak da anı­lır. Yer­leşik bir
yaşam sü­ren ve Ma­ni­ha­izm di­ni­ni be­nim­se­yen Tur­fan Uy­gur­la­rı,
kül­tür ve uy­gar­lık yö­nün­den öte­ki gö­çe­be Türk top­lu­luk­la­rı­na gö­re
da­ha yük­sek bir dü­ze­ye ulaş­tılar. Turfan Uy­gur­ları, 11. yüz­yıl­dan
baş­la­ya­rak yak­laşık iki yüz yıl Ka­ra­hi­tay­lar Dev­le­ti’ne bağ­lı ola­rak
yaşa­dı­lar. 13. yüz­yıl başın­da Mo­ğol Dev­le­ti’nin ege­men­li­ği­ne gi­re­
rek dev­let yö­ne­ti­min­de önem­li gö­rev­ler üst­len­di­ler. Kül­tür ve
3.17. Fotoğraf: Doğu Türkistan’da varlığını
uy­gar­lık ala­nın­da Mo­ğol­la­rı et­ki­le­yen Turfan Uy­gur­ları, o­n­la­rın sürdüren Uygur kadınlarından bir görünüm
Türk­leş­me­sin­de önem­li rol oy­na­dı­lar.
PERFORMANS GÖREVİ
Performans Görevi: İlk Türk devletlerinden olan Asya Hun, Kök Türk ve Uygur devletlerinden birini
seçerek bu devletin siyasi, askerî, kültürel ve ekonomik faaliyetlerini içeren bir sunum hazırlayınız.
Performans Görevinin Amacı: İlk Türk devletleri hakkında detaylı bilgilere sahip olmak, eleştirel düşünme becerisi kazanmak, zaman ve kronolojiyi doğru kullanmak.
Hazırlama Süreci: 2 Hafta
Araç-Gereç: Ansiklopediler, tarih kitapları ve İnternet
Yapacağınız “Performans Görevi” aşağıdaki tabloda verilen ölçütlere göre değerlendirilecektir.
DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ
Çok iyi-4
Yeterli-3
Geliştirilmeli-2
Yetersiz-1
Hazırlık
Başlık
İçerik ve kapsam
Görsel kullanımı
Tarihler
Şekil ve düzenleme
Yazma kurallarına uyma
Kaynaklardan yararlanma
Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 32, en düşük puan 8’dir. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki
şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 24 puan almış olduğunuzu varsayalım;
32
24
100
x
x = 100 x 24 = 2400 : 32 = 75 puandır. 75 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 4’tür.
Bu çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir.
110
3. Ünite
Temel Kavramlar
lDeşt-i Kıpçak
G. ORTA ASYA VE AVRUPA’DA KURULAN
DİĞER TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI
lGermenler
lHazar Barış Çağı
lManas Destanı
lYabgu
Hazırlık Çalışmaları
1. Türklerin geniş bir coğrafyaya yayılmalarının nedenleri nelerdir?
Bu hangi sonuçları beraberinde getirmiş olabilir?
2. Avrupa’da kurulan Türk devletlerinin benliklerini kısa sürede kaybetmelerinin sebepleri neler olabilir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Batı Asya ve Doğu Avrupa’da kurulan diğer Türk devlet ve topluluklarının gösterildiği aşağıdaki
haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
3.7. Harita: Batı Asya ve Doğu Avrupa’da Türkler V-XII. yy. (Tarih Atlası, s. 20.)
Türklerin büyük bir kısmının Karadeniz’in kuzeyine yerleşmelerinin sebepleri neler olabilir? Bugün
bu yerlerde hangi Türk devletleri vardır?
1. AVARLAR
Çin kaynaklarında Juan-Juan, batılı kaynaklarda Avar adı ile anılan kavme Kök Türkler Apar demekteydi.
IV. yüz­yıl­da Asya’da dev­let ku­ran Avar­lar, Kök Türk­ler ta­ra­fın­dan yı­kı­lın­ca ba­tı­ya doğ­ru göç ede­rek Or­ta Av­ru­
pa’da bir dev­let kur­du­lar (552). Ba­yan Ka­ğan dö­ne­min­de en güç­lü za­man­la­rı­nı yaşadılar. 619 ve 626 yıllarında
Sasanilerle birlikte İs­tan­bul’u kuşa­tan ilk Türk dev­le­ti olan Avarlar bu kuşatmada istenilen sonucu alamamışlardır.
Avar­la­rın var­lı­ğı­na 805 yı­lın­da Frank Kral­lı­ğı tarafından son verildi. Balkanlarda ve Orta Avrupa’da iki
asırdan fazla hâkimiyetini devam ettiren Avarların özellikle Slav topluluklarının Doğu Avrupa ve Balkanlarda
111
İlk Türk Devletleri
yayılmasında etkisi büyüktür. Eskiden ormandan dışarı çıkmaya cesaret edemeyen Slavlar, Avarların etkisiyle
savaşa alışmış; altın, gümüş işlemeciliğini öğrenmiş, at sürüsü sahibi olmuş ve kabile hayatından daha üst
toplumsal yaşam düzeyine ulaşmışlardır. Özellikle Slav göçünde önemli bir rolü olan Avarlar, Orta ve Doğu
Avrupa’nın etnik yapısının şekillenmesinde rol oynamışlardır. Ayrıca
Avarlar, Slav ve Rus ordularını düzen ve devlet örgütlenmesi alanlarında
etkilenmişlerdir. Hristiyanlık dinini benimseyen Avarlar benliklerini
kaybetmişlerdir.
Avarlar da temelde Hunlar ve diğer eski Türk devletleri gibi göçebe
bir kavimdi. Devletin yönetici kesimi Avarların kurucu hanedanından
gelmekteydi. Ülkede çok değişik kökenden gelen kavimler ve boylar
vardı. Bunlar Avar egemenliği altında beraberce yaşamaktaydı. Devletin
başında kağan ünvanı taşıyan bir hükümdar bulunurdu. Hükümdardan
sonra en yetkili kişiler ise Yuğruş adını taşıyan vezirlerdi.
3.8.
Resim:
Avarları
betimleyen
Diğer Orta Asya kavimleri gibi Avarlar da atlı bir orduya sahipti. temsilî resim (Türk Dünyası Atlası, s.
Yandaki temsilî resimde gösterildiği gibi genellikle at sırtında dolaşır ve 80.)
yaşarlardı.
2. BULGARLAR
Bul­gar­la­rın, V. yüz­yıl­da Or­ta As­ya’dan ba­tı­ya göç eden Ogur­lar­dan gel­dik­le­ri tah­min edil­mek­te­dir. V. yüz­
yıl son­la­rın­da Ka­ra­de­niz’in ku­ze­yin­de yer­leş­me­ye baş­la­yan Bul­gar­lar, bu­ra­da VI. yüz­yıl­da bir dev­let kur­du­lar.
Ha­zar­la­rın sal­dı­rı­la­rı ile yı­kı­lan Bul­garlar, son­ra Tu­na ve İtil (Vol­ga) olarak iki kola ayrıldılar. Tu­na boy­la­rı­na
inen Bul­gar­lar, Bal­kan­lar­da­ki Slav top­lu­luk­la­rı­nı ege­men­lik­le­ri al­tı­na ala­rak Tu­na Bul­gar Dev­le­ti­’ni kur­du­lar
(679). Tu­na Bul­gar­la­rı, Av­ru­pa’ya gi­den ti­ca­ret yol­la­rı­nın de­ne­ti­mi­ni ele ge­çir­di­ler ve ül­ke­le­ri­nin ba­yın­dır­lı­ğı­na
bü­yük önem ver­di­ler. Bi­zans­lı­lar ve Müs­lü­man­lar­la ya­pı­lan ti­ca­ret sa­ye­sin­de zen­gin­leş­ti­ler. Onlardan gü­nü­
mü­ze bir­çok mi­mari ya­pı­t, su yolu ve anıt kal­mış­tır. Za­man­la Hristiyanlaşarak ben­lik­le­ri­ni kay­be­den Tu­na
Bul­gar­la­rı XI. yüz­yıl­da Bi­zans’ın, XIV. yüz­yıl­da Sırp­lar’ın son­ra da Os­man­lı­la­rın ege­men­li­ği al­tı­na gir­di­ler.
Bugünkü Bulgaristan’ın temelini oluşturarak 1908 yılında Osmanlı Devleti’nden ayrılıp bağımsızlıklarını
kazandılar.
İtil (Vol­ga) Bul­gar­la­rı ise X. yüz­yıl­da Müs­lü­man­lı­ğı ka­bul et­ti­ler. Kurdukları devlet uzun zaman varlığını
sürdürdü. İtil Bulgarları çiftçilikte olduğu kadar ticaret, hayvancılık, dericilik, kürkçülük alanlarında da önemli gelişmeler gösterdiler. Yeni şehirler, kasabalar kurdular. İtil kıyısındaki Bulgar şehri IX ve XII. yüyıllarda
Doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezi oldu. Bu dev­le­te 1237 yı­lın­da Al­tın Or­da Dev­le­ti son ver­di. Gü­nü­
müz Rus­ya Fe­de­ras­yo­nu’nda­ki Ta­ta­ris­tan ve Başkurdistan Özerk Cum­hu­ri­yet­le­ri hal­kı İtil Bul­gar­larının
soyun­dan gel­mek­tedir.
Aşağıda verilen “İbn-i Fadlan’ın Seyahatnamesinde Bulgarlar” adlı metni okuyarak altındaki soruyu
cevaplayınız.
15. Etkinlik: İBN-İ FADLAN’IN SEYAHATNAMESİNDE BULGARLAR
Buğday ve arpa bol olmasına rağmen en çok darı ve at eti yerler. Bir kimse birşey ekerse onu kendisi için
hasad eder. Hükümdarın bundan hissesi yoktur. Yalnız, her ev senede bir kez hükümdara bir samur kürk
verir. Hükümdar askerlerini herhangi bir yere akın yapmak için gönderir ve askerleri ganimet elde ederlerse
bundan muayyen bir hisse alır.
Hepsi kalpak giyerler. Hükümdar ata seyissiz, tek başına biner. Gezerken yanında muhafız bulunmaz.
Sokaklardan ve çarşıdan geçerken herkes ayağa kalkar. Kalpaklarını çıkarıp koltuklarının altına alırlar.
Hepsi kubbeli çadırlarda otururlar. Yalnız, hükümdarın çadırı çok büyüktür. Bin ve daha fazla insan
olabilir.
Bir adam diğerini kasten öldürürse suçuna karşılık kısas olarak onu da öldürürler.
Ramazan Şeşen, İbn Fazlan’ın Seyahatnamesi, s. 53, 54, 55.
(Özetlenmiştir.)
Bulgarların kültürel özellikleri hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
112
3. Ünite
3. MACARLAR
Macarlar, Pe­çe­nek­le­rin bas­kı­la­rı so­nu­cun­da IX. yüz­yıl­da bu­gün­kü Ma­ca­ris­tan’a ge­le­rek yer­leş­ti­ler.
955 yı­lın­da Ger­men­ler­le (Al­man­lar­la) sa­vaşan Ma­car­lar, ye­nil­melerine rağmen onlarla uzun sü­re mü­ca­de­le ederek do­ğu­ya ya­yıl­ma­la­rı­nı en­gel­le­di­ler. Böy­le­ce Bal­kan­la­rın Ger­men­leş­me­si­ni ön­le­miş ol­du­lar. Ma­car­lar X. yüz­
yıl­da Hris­ti­yan­lı­ğı ka­bul et­ti­ler. Bu di­nin et­ki­siy­le za­man­la Slav­laşan Ma­car­lar, Türk­lük özel­lik­le­ri­ni yi­tir­di­ler.
4. PEÇENEKLER
X ve XII. yüz­yıl­lar ara­sın­da Do­ğu Av­ru­pa ve Bal­kan­lar­da yer yer var­lık gös­te­ren Türk boy­la­rın­dan bi­ri
olan Pe­çe­nek­ler, ba­ğım­sız bir dev­let ku­ra­ma­dı­lar. XI. yüz­yıl­da Bi­zans ile iyi iliş­ki­ler ku­ra­rak Bi­zans or­du­sun­da
pa­ra­lı as­ker­lik yap­tı­lar. Bi­zans­lı­lar, Pe­çe­nek as­ker­le­ri sa­ye­sin­de önemli zaferler kazandılar. Pe­çe­nek­ler, Ma­laz­
girt Sa­vaşı’nda (1071) Sel­çuk­lu­la­rın ta­ra­fı­na ge­çerek savaşın kazanılmasına büyük katkı sağladılar. Ça­ka Bey
ile de İs­tan­bul kuşat­ma­sı­na ka­tıl­dılar (1091). Bizans İmparatorluğu, Kıpçakları (Kumanlar) yanına çekerek
Peçenekleri ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu gelişmeden sonra toparlanamayan Peçeneklerin siyasi varlığı sona
erdi.
Pe­çe­nek­le­rin var­lık gös­ter­dik­le­ri coğ­raf­ya­da ku­ru­lan Slav kö­ken­li dev­let­ler üze­rin­de si­ya­sal ve kül­tü­rel
et­ki­le­ri ol­du. Peçenekler, Ma­car­la­rın bu­gün­kü yurt­la­rı­na göç­me­le­ri­ni ve dev­let­kur­ma­la­rı­nı sağ­la­dılar, Slav­la­
rın Ka­ra­de­niz’e in­me­le­ri­ni en­gel­le­diler. Yaşa­dık­la­rı böl­genin ba­tı ve gü­ney Slav­la­rı­n ara­sın­da ol­masından
dolayı Slav top­lu­luk­la­rı ara­sın­da­ki iliş­ki­nin ke­sil­me­si­ne de ne­den ol­dular.
5. KUMANLAR (KIPÇAKLAR)
VIII. yüz­yı­la ka­dar As­ya’nın do­ğu­sun­da otu­ran Kıp­çak­lar, bir Mo­ğol kav­mi olan Ka­ra­hi­tay­la­rın bas­kı­ları
sonucu Si­bir­ya’dan ba­tı­ya doğ­ru göç et­ti­ler. Kıp­çak­lar, XI. yüz­yıl­da Ka­ra­de­niz’in ku­ze­yin­de­ki boz­kır­la­ra ge­le­rek
yer­leş­ti­ler. Kıp­çak­la­rın 150 yıl­dan faz­la ege­men ol­duk­la­rı bu böl­ge­ye “Kıp­çak Boz­kır­la­rı (Deşt-i Kıpçak)” adı
ve­ril­miş­tir. Kıp­çak­lar, Rus­la­rın gü­ne­ye in­me­le­ri­ni en­gel­le­di­ler ve Slav­la­rın Mos­ko­va çev­re­si­ne göç et­me­le­ri­ne
yol aç­tı­lar. Kazan Hanlığı ile Altın Orda Devletlerinin kurulmasında etkili oldular.
Kıpçaklardan kalan en önemli eser dil ve kültür alanında “Codex Cumanicus” diye adlandırılan eserdir.
Türkçe-Farsça ve Latince bir lügat olan eserde aynı zamanda Türkçe gramerlerin esasları açıklanmakta ve Türk
halk edebiyatından parçalar yer almaktadır.
6. OĞUZLAR (UZLAR)
Se­len­ga Ir­ma­ğı ile Ha­zar De­ni­zi ara­sın­da­ki böl­ge­de Kök Türk ege­men­li­ği al­tın­da yaşa­yan Türk boylarından biri de Oğuzlardır. Oğuzlar Kök Türk Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sın­dan son­ra Uy­gur­la­rın yö­ne­ti­mi al­tı­na gir­di­ler.
750 yı­lın­dan son­ra Kır­gız­lar­la iş bir­li­ği ya­parak Uy­gur­la­ra karşı mü­ca­de­le­ye baş­la­dı­lar. Uy­gur­Dev­le­ti’nin yı­kıl­
ma­sın­dan son­ra ba­tı­ya göç edip Sey­hun Ir­ma­ğı boy­la­rı­na gel­di­ler. X ve XI. yüz­yıl­lar­da Sey­hun Ir­ma­ğı’n­dan
Aral Gö­lü ve Ha­zar De­ni­zi’ne ka­dar olan böl­ge­de yaşa­yan Oğuzlar, bu­ra­da mer­ke­zi Ye­ni­kent olan bir dev­let
kur­du­lar. Ha­kan­la­rı­na yab­gu un­va­nı ve­ril­di­ğin­den bu devlete Oğuz Yab­gu Dev­le­ti adı verildi. Oğuz­lar komşu­
la­rı Pe­çe­nek­ler, Ha­zar­lar, Karl­uk­lar ve Kıp­çak­lar­la sa­vaş­tı­lar. Oğuz­la­rın bir bö­lü­mü Hris­ti­yan­lı­ğı be­nim­se­ye­rek
Slav­laş­tı, bir bö­lü­mü ise Ha­zar De­ni­zi kı­yı­la­rı­na gel­di, gü­ne­ye ine­rek İs­la­mi­ye­ti be­nim­se­di ve Bü­yük Sel­çuk­lu
Dev­le­ti’ni kur­du­. Ma­laz­girt Sa­vaşı’ndan (1071) son­ra Ana­do­lu’ya yer­leşe­rek bu­ra­yı yurt edin­di­ler ve Tür­ki­ye
Sel­çuk­lu Dev­le­ti’ni kur­du­lar. Gü­nü­müz­de Mol­do­va Cum­hu­ri­ye­ti’nde yaşa­yan Or­to­doks Ga­ga­vuz Türkleri
Oğuzlardan gelmektedir.
Bizanslıların Uz adını verdikleri Oğuzların bir kısmı 1150’lerde Özü bölgesinin güneyine kadar yayıldı.
Fakat Ruslar birleşerek Uzları kendi bölgelerinden uzaklaştırdılar (1160). Daha batıya çekilen kalabalık Uzlar,
Bizans ve Bulgar direnişini kırarak Tuna’yı geçtiler. Peçeneklerin ardından Makedonya’ya ve Trakya’ya girerek
Ege kıyılarına kadar geldiler. Ancak Uzlar, salgın hastalıklar ve Peçenek saldırıları yüzünden bu topraklarda
fazla tutunamadılar.
113
İlk Türk Devletleri
7. TÜRGiŞLER
Ba­tı Kök Türk­le­ri­nin bir ko­lu olan Tür­giş­ler, Or­ta As­ya’da Ta­las ve Çu ır­mak­la­rı ile Isık Gö­lü çev­re­sin­de
yaşı­yor­lar­dı. Ba­tı Kök Türk Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sı­ndan (659) son­ra ba­ğım­sız kaldılar ve bir sü­re son­ra bu böl­
ge­de bir dev­let kur­du­lar (717). Tür­giş­le­rin bi­li­nen ilk hü­küm­da­rı Ba­ga Tar­kan, Kök Türk Devleti’nden sonra
ken­di adı­na pa­ra bas­tı­ran hü­küm­dar­dır. Tür­giş­ler, VII. yüz­yıl­da Cey­hun Ir­ma­ğı’­nı ge­çe­rek Türk ül­ke­le­ri­ne sal­
dı­ran Arap­lar­la sa­vaş­tı­lar ve Or­ta As­ya’nın Arapların eline geçmesine engel oldular. Hükümdarları Su­lu Ka­ğa­
n’ın ölü­mün­den son­ra za­yıf­la­yan Tür­giş­ler Dev­le­ti VIII. yüz­yıl­da Kar­luk­la­rın sal­dı­rı­la­rı ile yı­kıl­dı. Türgişlerin
egemen olduğu dönemlerde gerek Maveraünnehir bölgesinin Türk kalmasında gerekse Oğuz topluluklarının
batıya yönelmesinde etkili oldular. Yer­leşik ha­ya­tı be­nim­se­yen Tür­giş­ler, al­fa­be­de kullandılar.
8. HAZARLAR
Kı­rım ile Ha­zar De­ni­zi ara­sın­da Kök Türk­le­re bağ­lı ola­rak yaşa­yan Ha­zar­
lar, Kök Türk Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sın­dan son­ra bu böl­ge­de Ha­zar Ha­kan­lı­ğı adıy­
la anı­lan bir dev­let ku­rdu­lar (630). Ha­zar­lar VII. yüz­yıl­da İran’ı ele ge­çi­ren
Arap­la­rı Kaf­kas­ya’da dur­durdular. Böy­le­ce Arap or­du­la­rı­nın ku­ze­ye geç­me­si­ni
ön­lediler. Uzak Do­ğu ile Bi­zans’ı, İs­lam ül­ke­le­ri ile ku­zey­de­ki Slav top­rak­la­rı­nı
bir­leş­ti­ren ti­ca­ret yol­la­rı­nın de­ne­ti­mi­ni el­le­rin­de bu­lunduran Hazarlar, bu yüz­
den eko­no­mik ola­rak çok güç­lü hâle geldiler. Uzun süre varlığını devam ettiren
Ha­zar Dev­le­ti’nde inanç özgürlüğü vardı. İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik
inancının benimsendiği ülkede, fark­lı din ve ina­nışa sa­hip olan­lar iba­det­le­ri­ni
ser­best­çe ya­pa­bi­li­yor­lar­dı. Bu ne­den­ler­le Ha­zar Dev­le­ti’nin ege­men ol­du­ğu VII.IX. yüzyıllar Ha­zar Ba­rış Ça­ğı ola­rak ad­lan­dı­rı­lır. Ha­zar Dev­le­ti X. yüz­yıl­da
Rus­la­rın sal­dı­rı­la­rı ile yı­kıl­dı. Daha son­ra Ha­zar­lar, bu böl­ge­de kü­çük kü­çük
3.9. Resim: Temsilî bir Hazar
dev­let­ler kur­du­lar ancak bu devletler uzun ömür­lü ol­ma­dı. Çok ge­niş top­rak­la­ra askeri (Türk Dünyası Kültür Atya­yı­lan Ha­zar­lar, di­ğer Türk boy­la­rı­nın ara­la­rı­na ka­rışa­rak ta­rih sah­ne­sin­den lası, s. 80.)
çe­kil­di­ler.
9. SİBİRLER (SABİRLER, SABARLAR)
Si­bir­ler, ön­ce­le­ri As­ya Hun Dev­le­ti’ne bağ­lı bir top­lu­luk ola­rak Tan­rı Dağ­la­rı­nın ba­tı­sın­da İli Ir­ma­ğı çev­
re­sin­de yaşadılar. Do­ğu­dan ge­len Avar­la­rın bas­kı­la­rıy­la yurt­la­rı­nı terk eden Si­bir­ler, V. yüz­yıl or­ta­la­rın­da ba­tı­
ya doğ­ru göç­mek zo­run­da kal­dı­lar. 503 yı­lın­da Do­ğu Av­ru­pa’da gö­rü­nen Si­bir­ler, 513 yı­lın­da Kaf­kas­la­rın
ku­ze­yi­ne gö­çe­rek Don ve Vol­ga ır­mak­la­rı ara­sı­na yer­leş­ti­ler. Böy­le­ce Bi­zans ve İran’la komşu olan Si­bir­ler,
hü­küm­dar­la­rı Ba­lak yö­ne­ti­min­de Bal­kan­la­ra ve Ön As­ya’ya akın­lar dü­zen­le­di­ler. Daha sonra Kaf­kas­ya’dan
Ana­do­lu’ya gi­re­rek Kay­se­ri, An­ka­ra, Kon­ya do­lay­la­rı­na ka­dar in­di­ler (516). Gü­nü­müz­de Ku­zey­do­ğu As­ya’nın
bü­yük bö­lü­mü Si­bir­ya adıy­la anıl­mak­ta­dır.
Aşağıda verilen “Bizanslı Tarihçinin Gözüyle Sibirler” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
16. Etkinlik: BİZANSLI TARİHÇİNİN GÖZÜYLE SİBİRLER
Bizanslı tarihçi Prokopios, Sibirlerin sahip oldukları askerî güç ve savaş teknikleri konusunda şunları
söylemektedir: “Sibirler, insan hafızasının hatırlayabildiği zamandan beri İranlıların ve Romalıların sahip
olamadığı ve düşünemediği savaş araçlarına sahiptirler. Öyle ki her iki impatorlukta mühendis eksik olmamış ve her devirde surları dövmek için savaş araçları yapılmıştır. Fakat şimdiye kadar böyle bir buluş ne
ortaya konmuş ne de onlar gibi kullanılabilmiştir. Bu, şüphesiz insan dehasının bir eseridir.”
www.tarihvemedeniyet.org
(Özetlenmiştir.)
Bizanslı tarihçi Prokopios, Sibirlerin hangi özelliklerini ön plana çıkartmıştır? Neden?
114
3. Ünite
10. KİMEKLER
VII. yüz­yıl­da Al­tay Dağ­la­rının ku­zey­ba­tı­sı ile İr­tiş Ir­ma­ğı çev­re­sin­de Kök Türk­le­re bağ­lı ola­rak yaş­ayan
Ki­mek­ler, Kök Türk Dev­le­ti yı­kıl­dık­tan son­ra ba­ğım­sız­lık­la­rı­na ka­vuş­tu­lar. Ba­tı Tür­kis­tan’ın ku­zey­do­ğu­sun­a
ege­men ol­du­lar. X. yüz­yıl­da Ki­tan­la­rın sal­dı­rı­la­rı so­nu­cun­da Ural Dağ­la­rı­nın gü­ne­yi­ne gel­di­ler. Ki­mek­ler
XI. yüz­yıl­da ba­tı­ya de­vam eden göç­ler sı­ra­sın­da Kıp­çak­la­rın ege­men­li­ği­ne gi­rdi­ler.
11. KARLUKLAR
Kök Türk, Çin ve Uy­gur ege­men­lik­le­ri al­tın­da yaşa­yan Kar­luk­lar, 751 yı­lın­da Arap ve Çin or­du­la­rı ara­sın­
da­ki Ta­las Sa­vaşı’nda Arap­la­rın ta­ra­fı­na ge­çe­rek sa­vaşı ka­zan­ma­ların­da önem­li bir rol oy­na­dı­lar. Kar­luk­lar
IX. yüz­yıl­da baş­ken­ti Ba­la­sa­gun olan bir dev­let kur­du­lar. X. yüz­yıl­da İs­la­mi­ye­ti ka­bul eden Kar­luk­lar, Ka­ra­han­
lı­lar Dev­le­ti’nin ku­ru­luşun­da yer al­dı­lar. XIII. yüz­yıl­da Mo­ğol ege­men­li­ği­ne gir­di­ler. Geçimlerini hayvancılıkla sağlayan Karluklar ziraat ile de uğraşmışlardır. Karlukların Ala Dağlarda maden çıkardıkları, ticarette
hünerli oldukları bilinmektedir. Komşu ülkelere yaptıkları ticarette dışarıya deri ve yünlü eşyalar götürmüş,
komşu ülkelerden altın ve gümüş ziynet eşyaları, Çin’den de ipek ve çini kaplar getirmişlerdir. Gü­nü­müz­de ise
Ta­ci­kis­tan böl­ge­sin­de yaşa­mak­ta­dır­lar.
12. KIRGIZLAR
Bir Türk top­lu­lu­ğu olan Kır­gız­lar önce Bay­kal
Gö­lü­’nün ba­tı­sın­daki İr­tiş Ir­ma­ğı çev­re­sin­e da­ha son­ra
da Ye­ni­sey boy­la­rı­na yer­leş­ti­ler. Sı­ra­sıy­la Hun, Kök
Türk, Uy­gur dev­let­le­ri­nin eg­emen­li­ği al­tın­da yaşa­yan
Kır­gız­lar, IX. yüz­yıl­da Uy­gur Dev­le­ti’ni yı­ka­rak Ötüken’i
ele ge­çir­di­ler ve burada bir dev­let kur­du­lar. X. yüz­yıl­
dan son­ra Ka­ra­han­lı­la­ra, XIII. yüz­yıl­da da Mo­ğol Dev­
le­ti’ne bağ­la­nan Kır­gız­lar, XIX. yüz­yıl­da Rus­ya’nın ege­
men­li­ği­ne gir­di­ler. 1991’de Sov­yet Rus­ya’nın da­ğıl­ma­
3.18. Fotoğraf: Günümüzde göçebe Kırgızların yaşasıy­la ba­ğım­sız hâ­le ge­len Kır­gız­lar, Kır­gı­zis­tan Cum­hu­ri­ mını yansıtan fotoğraf
ye­ti’ni kur­du­lar. Manas Destanı Kırgızların en önemli
destanıdır.
Aşağıda verilen “Kırgız Ülkesi” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
17. Etkinlik: KIRGIZ ÜLKESİ
Kırgız ülkesi bereketli, misafiri ve suları çok bir yerdir. Burada Çin hudutlarından akan çok sayıda nehir
vardır. Bu nehirlerin en büyüğü Manhâr’dır, nehir suyu bol, akışı hızlıdır. Bu nehir üzerinde Kırgızların
pirinç, buğday vb. hububatı öğüttükleri değirmenler bulunur. Elde ettikleri hububatı öğütüp ekmek yaparlar. Kırgız kadınları erkekler gibi her işle uğraşırlar. Çifçilik, hasat vb. konuların çoğuyla erkeklerin ilgisi
yoktur.
MÖ 4500-MS XIII. Yüzyıllar Arasında Barbar Türkler,
Dil, Din, Kültür, Bilim, Sanat ve Uygarlık, s. 41, 59.
(Özetlenmiştir.)
Kırgızların yaşadığı yer ve kültürleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
115
İlk Türk Devletleri
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
İstemi Kağan
Kaşgar
Ötüken
Bumin Kağan
Mete Han
Teoman
onlu
Kral Yolu
İpek Yolu
Feodalite (Derebeylik)
Oliarşi
Margos
bağımsızlık
II. Kök Türk (Kutluk)
Uygur
Anatolyos
1. I. Kök Türk Devleti ...................................... tarafından kurlmuştur. Başkenti ......................................... ‘dir.
2. As­ya Hun Dev­le­ti’nin en güç­lü dö­ne­mi ...................................... dönemidir. Bu hü­küm­dar as­ke­rî alan­da ..
.................................... sis­te­mi ge­tir­miş­tir.
3. Or­ta As­ya’da Türk­ler­le Çin­li­ler ara­sın­da ya­pı­lan mü­ca­de­le­le­rin te­mel nedenini ..........................................
ticaretine hâkim olma mücadelesi oluşturur.
4. Kavimler Göçü’nden sonra Avrupa’da ..................................................... rejimi ortaya çıkmıştır.
5. Attila dö­ne­min­de Bi­zans İm­pa­ra­tor­lu­ğu ile ...................................... ve ...................................... ant­laş­ma­la­rı
im­za­lan­mış­tır.
6. Türk­le­rin baş­ka mil­let­le­rin ege­men­li­ği al­tı­na gir­mek is­te­me­me­le­ri onların ........................................... düş­
kün ol­duklarını gös­te­rir.
7. Or­hun Yazıtları ...................................... Dev­le­ti dö­ne­min­de Bil­ge Ka­ğan, Kül­ti­gin ve Ton­yu­kuk adı­na
di­kil­miş­tir.
B. Aşa­ğı­da­ki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yan­lış ola­nların başı­na “Y” har­fi­yazınız.
(....) Çin­li­ler, ku­zey sı­nır­la­rı­nı gü­ven­ce al­tı­na al­mak ve Türk akın­la­rı­nı ön­le­mek ama­cıy­la Çin Sed­di­’ni yap­
mış­lar­dır.
(....) Türk­le­rin Or­ta As­ya’dan göç et­me­le­rin­de yalnızca coğ­ra­fi fak­tör­ler et­ki­li ol­muş­tur.
(....) Orta Asya’da tarihi bilinen ilk Türk devleti Büyük Hun Devleti’dir.
(....) İlk Türk dev­let­le­rin­de, önem­li dev­let iş­le­ri­nin gö­rüşü­lüp ka­ra­ra bağ­lan­dı­ğı ye­re ku­rul­tay de­ni­lirdi.
(....) Yer­leşik ha­ya­ta ge­çen, kâ­ğıt ve mat­ba­ayı kul­la­nan ilk Türk dev­le­ti Büyük Hun Devleti’dir.
(....) Mu­se­vi­li­ği ka­bul eden ilk Türk dev­le­ti Karluklardır.
(....) Avarlar ve Peçenekler İstanbul’u kuşatan ilk Türk topluluklarıdır.
C. Aşağıdaki destanların numaralarını ait olduğu devletlerin adının yanındaki parantezin içine
yazarak destanlarla devletleri eşleştiriniz.
1. Oğuz Kağan Destanı
2. Ergenekon Destanı
3. Manas Destanı 4. Alper Tunga Destanı
5. Türeyiş Destanı
116
( ) Kök Türkler
( ) Hunlar
( ) Uygurlar
( ) İskitler
( ) Kırgızlar
( ) Sabirler
3. Ünite
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Türklerin Orta Asya’dan değişik bölgelere göç etmelerinde siyasi, ekonomik, sosyal ve coğrafi faktörler
etkili olmuştur.
Aşağıdakilerden hangisi bu göç hareketlerinin nedenleri içinde yer almaz?
A) Aşırı nüfus artışı B) Hayvan hastalıkları
C) Çin ve Moğol baskısı D) İklimin değişmesi
E) Türk boyları arasındaki mücadelelerin sona ermesi
2. Türk dev­let­le­rin­de dev­le­ti yö­net­me yet­ki­si olan “Kut”un tan­rı ta­ra­fın­dan hü­küm­da­rın bü­tün er­kek
ço­cuk­la­rı­na geç­ti­ği­ne ina­nıl­mış­tır.
Bu an­la­yış aşa­ğı­da­ki­ler­den han­gisine or­tam hazır­lamıştır?
A) Hükümdarın sorumluluklarının azalmasına
B) Hatunun devlet yönetiminde etkili olmasına
C) Taht kavgalarının yaşanmasına
D) Türk devletlerinin uzun süre yaşamasına
E) Türk siyasi birliğinin sağlanmasına
3. Aşa­ğı­da­ki­ler­den han­gi­si Uy­gur­la­rı, Or­ta As­ya’da­ki diğer Türk dev­let­le­rin­den ayı­ran özel­lik­ler­den
biri değildir?
A) Bilim ve sanatta ileri gitmeleri B) Yerleşik yaşama geçmeleri
C) Budizm ve Maniheizm’i benimsemeleri D) İlk düzenli orduyu kurmaları
E) Kâğıt ve matbaayı kullanmaları
4.
rir?
Orhun Yazıtları’nda geçen;
I. Hükümdarın halkına hesap vermesi
II. Hükümdarın aç olanları doyurup çıplakları giydirmesi
III. Çin’in entrikalarına aldanılmaması
bilgilerinden hangisi ya da hangileri Kök Türklerin sosyal devlet anlayışını benimsediğini gösteA) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II D) II ve III
E) I, II ve III
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Türklerin Orta Asya’dan değişik bölgelere göç etmelerinin sebepleri arasında neler yer almaktadır?
2. Orhun Anıtları’nın Türk tarihi ve Türk edebiyatı açısından önemini açıklayınız.
3. Orta Asya’da kurulan Türk devletlerinin yıkılmasına etki eden faktörleri açıklayınız.
4. Türk adı ile ilgili görüşler hakkında bilgi veriniz.
5. Kavimler Göçü’nün sonuçlarını maddeler hâlinde yazınız.
6. Orta Asya’da Türkler ile Çinliler arasında yapılan mücedelelerin nedenlerini yazınız.
117
İslam Tarihi ve Uygarlığı
4. ÜNİTE: İSLAM TARİHİ VE
UYGARLIĞI
(13. YÜZYILA KADAR)
KONULAR
A. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN
VE ARAP YARIMADASI’NIN GENEL DURUMU
B. İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI
C. DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661)
Ç. EMEVİLER DÖNEMİ (661-750)
D. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031)
E. ABBASİLER DÖNEMİ (750-1258)
F. TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ
118
4. Ünite
Temel Kavramlar
lAforoz
A. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN
VE ARAP YARIMADASI’NIN GENEL DURUMU
lCahiliye
lEndülüjans
lGök Tanrı
lPutperestlik
lSkolastik
lUkaz
lZerdüştlük
Hazırlık Çalışmaları
1. İslamiyet öncesi Arap Yarımadası’nda Araplardan başka milletler
yaşamadığı hâlde siyasi ve dinî birliğin olmamasının nedenlerinin neler
olabileceğini araştırınız.
2. İslamiyetin doğduğu sırada dünyada hangi büyük devletler bulunduğunu araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
İslamiyet doğduğu sırada dünya, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik bunalımlarla karşı karşıya idi.
İnsanlık maddi ve manevi sıkıntılar içerisinde yaşamaktaydı. Dünya olarak yalnızca Asya, Avrupa ve
Afrika kıtaları biliniyordu.
Sami ırkından olan Arapların Hicaz ve Yemen’de oturanları yerleşik bir hayat yaşıyorlardı. Bunlar
tarım ve ticaretle uğraşıyordu. Çölde göçebe hayatı yaşayanlar ise Bedevi olarak adlandırılıyorlardı.
Bedeviler hayvancılıkla uğraşıyordu. Araplar, aralarında siyasi birlik bulunmadığından kabileler hâlinde
yaşıyordu. Kabile geleneklerine, aile ve akraba bağlarına büyük önem veriyorlardı. Kabileler arasında
uzun süren kan davaları onların siyasal birlik kurmalarını önlüyordu. Toplumun zengin ve soylularından
oluşan aristokrat kesim şehir devletlerini yönetiyordu. Araplarda kölelik çok yaygındı. Kadın, toplum haya­
tında bir değer olarak görülmüyordu. Çok tanrılı bir dinsel inanışa sahip olan Araplar, tanrıları adına put
yapıyor ve bunlara tapıyorlardı.
Dünya’nın ve Arap Yarımadası’nın içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve kültürel durum hakkında
çıkarımlarınız nelerdir? Açıklayınız.
1. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN GENEL DURUMU
VII. yüz­yıl­da Ame­ri­ka ve Avust­ral­ya’da­ki in­san­la­rın As­ya, Av­ru­pa ve Af­ri­ka kıtala­rın­da­ki in­san­lar­la ile­ti­
şim­le­ri yok­tu. Af­ri­ka kı­ta­sı­nın yal­nız­ca ku­zey bö­lü­mü­nün çok kü­çük bir böl­ge­si bi­li­ni­yor­du. Bu ne­den­le “İs­la­
mi­ye­tin Do­ğu­şu Sı­ra­sın­da Dün­ya” der­ken As­ya, Av­ru­pa ve Af­ri­ka kı­ta­la­rın­dan olu­şan Es­ki Dün­ya an­la­tıl­mak­
ta­dır. İslamiyetin meydana getirdiği değişimi anlayabilmek için İslam dininin ortaya çıktığı yıllarda bu kıtalar­
da bulunan devletlerin siyasi, dinî ve ekonomik yapılarını incelemek gerekiyor.
a. Avrupa Kıtası
375 yılındaki Kavimler Göçü’nden sonra Avrupa’da büyük bir karışıklık yaşanmıştı. Taht kavgaları ve
savaşlar yüzünden hayat durma noktasına gelmiş, kavimlerin birbiriyle mücadeleleri sonucunda binlerce insan
hayatını kaybetmişti.
Avrupa’da yaşayan insanların büyük çoğunluğu Hristiyanlık dinine inanmaktaydı. Yönetim biçimi olarak
feodalite, düşünce olarak da skolastik anlayış hâkimdi. Skolastik düşünce gözlem ve deneyi reddeden, eleştiri
kabul etmeyen kilisenin ortaya attığı düşüncenin adıydı. Bu durum bilimsel faaliyetleri engellemiş, özgür
düşünceyi ortadan kaldırmıştı. Kilisenin elinde bir kişiyi dinden çıkarmak anlamına gelen “aforoz”, bir kralı ve
hükümdarı cezalandırmak anlamındaki “enterdi” ve kiliseye karşı gelenlerin yargılandığı “Engizisyon
Mahkemeleri” vardı. Ayrıca kilise, para karşılığında insanların günahlarını bağışlıyordu. Cennet kâğıdı anla­
mına gelen bu belgeye “Endülüjans” deniliyordu. Yahudi dinine inananlar ise azınlık durumunda oldukların­
dan her türlü şiddet ve baskıya uğruyorlardı. Halk çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Din adamları ve senyörler en üst
sınıfı oluşturuyordu.
119
İslam Tarihi ve Uygarlığı
b. Afrika Kıtası
İslamiyetin doğuşu sırasında Afrika’nın en önemli bölgeleri Kuzey Afrika ile Habeşistan (bugünkü Etiyopya)
idi. Afrika’nın kuzeyi Bizans İmparatorluğu’nun denetimindeydi. Bu bölgenin hâkimiyeti için Bizanslılar ve
Sasaniler sürekli mücadele ediyorlardı. Habeşistan Krallığı’nın başında bulunan Ezana, Hristiyanlık dinini resmî
din olarak kabul etmişti. Yerli halkın büyük bir kısmı eskiden olduğu gibi putperestliğe inanıyordu.
c. Asya Kıtası
Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü’nden sonra Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrılmıştı (395).
Bizans
Doğu Roma olarak bilinen Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’du. Doğu Roma en parlak dönemini
VI. yüzyılda Justinianos (Jüstinyenüs) zamanında yaşamıştı. İslamiyetin doğuşu sırasında Bizans siyasi açıdan
kötü durumdaydı, başkent İstanbul karışıklık içindeydi. Doğuda Sasaniler, batıda Avarlar ve Slavlarla mücadele
etmekteydi. Bütün bunlara rağmen İslamiyetin doğuşu sırasında en güçlü Hristiyan devletiydi. Bizans,
Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini benimsemişti. Ortodoksların dini lideri patrik İstanbul’da oturmaktaydı.
Sasaniler
Asya kıtasının diğer bir devleti ise Sasani İmparatorluğu idi. Sasaniler İpek Yolu hâkimiyeti için Kök
Türklerle uzun süren savaşlar yapmışlardı. Sasaniler, Zerdüştlük inancına sahiptiler. Zerdüştlük inancının
temelini iyilik ve kötülük düşüncesi oluştururdu. İyilik düşüncesini temsil eden “Ahuramazda” için tapınak
yapıyor, buralarda ateş yakıyorlardı. Onun için bunlara mecusi, ateşperest (ateşe tapan) de deniliyordu.
Aşağıda “İslamiyet Öncesi Dünyanın Genel Durumu” adlı etkinlikte verilen dilsiz haritada gösteri­
len coğrafi bölgelerin siyasi, sosyal ve dinî durumlarını ilgili kutucuklara yazınız.
1. Etkinlik: İSLAMİYET ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL DURUMU
Avrupa’da siyasi durum: ....................................................................................................
Asya’da siyasi durum: ............
...........................................................
...........................................................
Sosyal durum: ..........................
...........................................................
...........................................................
Dinî durum: ...............................
...........................................................
...........................................................
Sosyal durum: ......................................................................................................................
Dinî durum: ...........................................................................................................................
Afrika’da siyasi durum: ....................................................................................................
Sosyal durum: ......................................................................................................................
Dinî durum: ...........................................................................................................................
Arap Yarımadası’nda siyasi durum:
.......................................................................
.......................................................................
Sosyal durum: ......................................
.......................................................................
.......................................................................
Dinî durum: ...........................................
.......................................................................
.......................................................................
4.1. Harita: Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının bir bölümünü gösteren dilsiz harita
120
4. Ünite
Kök Türkler
İslamiyetin doğuşu sırasında Orta Asya topraklarının büyük bir kısmı Kök Türklerin egemenliğindeydi.
I. Kök Türk Devleti 582 yılında Doğu ve Batı Kök Türk olarak ikiye ayrıldı. Daha sonra her iki Kök Türk dev­
letine de Çinliler son verdi.
Bu yüzyılda Türklerle Araplar arasında komşuluk ilişkileri yoktu. Türkler ile Araplar arasındaki ilişkiler
Cahiliye devrinde İpek Yolundan dolayı aşağıdaki resimde verilen minyatürde de görüldüğü gibi ticaret ile
sınırlıydı. Arap tüccarlar aracılığı ile kurulan ilişkiler, Türklerle Arapların birbirini tanımasını sağladı. Kök
Türklerde diğer devletlerde olduğu gibi bir kölelik anlayışı yoktu. Kök Türkler, Gök Tanrı dinine inanıyorlardı.
Bu inanca göre tanrı tekti ve kâinatın yaratıcısıydı. Ölümden sonra yeni bir hayat başlardı. Bu dinde, yazılı dinî
kaynaklar ve ruhban sınıfı yoktu.
İs­la­mi­yet­ten ön­ce Arap­lar ve Türk­
ler kar­şı­lık­lı ola­rak han­gi ürün­le­ri alıp
sa­tmış olabilirler?
4.1. Resim: Türklerle Araplar arasındaki ticareti gösteren bir min­
yatür (İslam Uygarlığı Ansiklopedisi, s. 30.)
Japonya
Asya’nın doğusunda yer alan Japonya’nın ulusal dini Tanrılar Yolu anlamına gelen Şintoizm’di. Bu dinin
yanında Çin’de yaygın olan Budizm, Teoizm ve Konfiçyüs inançlarını da kabul etmişlerdi. Japonlar imparator­
larının güneş tarafından geldiğine inanmış ve imparatorlarına güneşin oğlu unvanını verilmişlerdi. İslamiyetin
doğuşu sırasında Japonya’nın dünya üzerinde siyasi bir etkisi yoktu.
Hindistan
Asya’da bulunan diğer bir devlet de Hindistan’dı. Hindistan’da çeşitli ırk ve dinler olduğu için bir siyasi
birlik sağlanamamış ve güçlü bir devlet kurulamamıştı. Siyasi birliğin kurulamamasının en önemli nedeni sınıf
farkına yol açan “Kast Sistemi”dir. Hindistan’ın en eski inancı “Veda” idi. Tabiat kuvvetlerine tapma esasına
dayanan bu inancın rahiplerine Brahman denilirdi. Zamanla Brahmanların nüfuzu genişleyerek Brahmanizm
şekline dönüştü.
Çin
Güneydoğu Asya’da yer alan Çin, eski ve köklü bir medeniyete sahipti. Çin, Orta Asya’nın hâkimiyeti için
Kök Türklerle sürekli mücadele hâlindeydi. Çok tanrılı bir din anlayışının bulunduğu Çin’de tanrılara kurban
kesilirdi. Belli tapınakları olmadığından açık havada veya kutsal kabul edilen yerlerde ayinler yapılırdı.
Birtakım felsefi görüşler ortaya atan Konfiçyüs ve Lao-Tzu (Lao-zı) fikirleri daha sonra değişikliklere uğraya­
rak din hâline geldi (Konfiçyüsizm, Taoizm). Çin’de ayrıca Budizm dini de yaşanıyordu.
2. İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAP YARIMADASI’NIN DURUMU
İslamiyetten önce Arap Yarımadası’nın o dönemdeki durumunu İslam devletinin ikinci halifesi Hz. Ömer
şöyle ifade etmektedir: “Tanrı diye helvadan put yapar, onlara tapardık. Uzun bir yolculuğa çıktığımızda kar­
nımız acıkınca, yaptığımız putları yerdik. Bunları hatırladıkça gülerim. Bununla beraber hiçbir günahı ve
suçu olmayan masum kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. O günler aklıma geldiğinde ise oturup
ağlarım.” (1)
_______________________
(1) www.resulullah.org.
121
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Hz. Ömer’in anlattıklarından hareketle İslamiyet öncesi Arapların yaşayışı ve dinî inanışlarıyla ilgili
neler söyleyebilirsiniz?
Asya kıtasının güneybatısında yer alan yarımadanın en
önemli bölgeleri Hicaz, Necid ve Yemen’di. Arap Ya­rı­ma­da­sı’­nın
bü­yük bö­lü­mü çöldür. Çöl­ler­de çok sey­rek ola­rak va­ha­lar gö­rü­lür.
Ya­rı­ma­da­nın ya­şa­ma­ya en el­ve­riş­li ye­ri gü­ney­de bu­lu­nan Ye­men’di.
Yandaki fotoğraftada görülen Necid’in de büyük bir kısmı çöldü.
Necid’de yaşayan halkın geçim kaynağı hayvancılıktı. Mekke,
Medine ve Taif şehirlerinin yer aldığı Hicaz Bölgesi özellikle tica­
ret yollarının geçtiği bir yerdi. Ayrıca Mekke ve Kâbe’nin burada
olması nedeni ile dinî bir merkez konumundaydı. Hz. İbrahim
tarafından yapılan Kâbe, Mekke şehrine dinî bakımdan büyük bir
itibar kazandırmıştı. Yandaki fotoğrafta gösterilen Kâbe’nin bulun­
duğu Mekke kentinin yönetimi V. yüzyıl başlarında Hz. İsmail’in
soyundan gelen Kureyş Kabilesi’nin elindeydi. Şehrin dinî ve idari
hayatını Kureyş Kabilesi düzenlerdi. Ara­bis­tan’ın bu coğ­ra­fi ya­pı­
sı ve do­ğal ko­şul­la­rı, in­san top­lu­luk­la­rı ara­sın­da­ki ile­ti­şi­min çok
zor sağ­lan­ma­sı­na ya da hiç sağ­la­na­ma­ma­sı­na yol açmıştı. Bu ile­ti­
şim­siz­lik, ka­bi­le ya­şa­mı­nı do­ğur­muş­tu. Ka­bi­le ya­şa­mı da Ara­bis­
tan’da si­ya­sal bir­li­ği sağ­la­ya­bi­len güç­lü bir dev­le­tin or­ta­ya çık­ma­
sı­nı en­gel­le­yen ne­den­ler­den bi­ri olmuştu. Ku­ru­lan kü­çük kral­lık­
lar­da dev­le­ti ger­çek­te ka­bi­le baş­kan­la­rı yö­net­mekteydi. Ka­bi­le
baş­kan­la­rı is­te­dik­le­ri ki­şi­yi tah­ta çı­karır, is­te­me­dik­le­ri­ni taht­tan
in­dirirdi. Bu yüz­den de kral­lar, ka­bi­le baş­kan­la­rı­nın is­te­ği doğ­rul­
tu­sun­da dav­ranırdı. Bu du­ru­mun et­ki­siy­le İslamiyetten önce
Arabistan’ın kuzeyinde ve güneyinde, aşağıdaki haritada görülen
birçok küçük devlet kurulmuştu.
4.1. Fotoğraf: Arap Yarımadası’nda yer
alan Necid Çölü’nden bir görünüm
4.2. Fotoğraf: Müslümanların Kâbe’yi ta­
vaf etmesini gösteren bir görünüm
4.2. Harita: İslamiyetten önce Arap Yarımadası (Tarih Atlası 1, s. 24.)
122
4. Ünite
Hz. Ömer’in anlattıklarından da anladığımız gibi İs­la­mi­yet­ten ön­ce Arap­lar ara­sın­da put­pe­rest­lik inan­cı
yay­gın­dı. Her ka­bi­le­nin ay­rı bir pu­tu var­dı. Kut­sal ka­bul edi­len bu put­lar Kâ­be’de bu­lu­nu­yor­du ve “Hubel, Lat,
Menat ve Uzza” en başta gelenlerdi. Arap­lar ara­sın­da put­pe­rest­lik ina­nı­şı­nın ya­nın­da Mu­se­vi­lik, Hris­ti­yan­lık
ve Ha­nif­lik gi­bi ina­nış­lar­ da var­dı. Haniflik, Hz. İbrahim’in getirdiği ve tek ilah anlayışına dayanan bir inanç­
tı.
Arap­la­rın bü­yük bir bö­lü­mü gü­ney­de Ye­men, batı­
da Hi­caz Böl­ge­si’n­deki Mek­ke ve Me­di­ne dı­şın­da yan­
daki temsilî resimde gösterildiği gibi gö­çe­be (be­de­vi)
idi­ler ve ka­bi­le­ler hâ­lin­de ya­şı­yor­lar­dı. Ka­bi­le­le­rin
ba­şın­da şeyh ya da emir de­ni­len ki­şi­ler bu­lu­nu­yor­du.
Bun­lar, ge­nel­lik­le ka­bi­le­nin en yaş­lı ve de­ne­yim­li ki­şi­le­
ri idi ve ai­le baş­kan­la­rın­dan olu­şan mec­lis ta­ra­fın­dan
be­lir­le­ni­yor­du. Ka­bi­le­ler ara­sın­da kan da­va­sı ek­sik
ol­muyordu. Er­ke­ğin üs­tün­lü­ğü­ne da­ya­nan ai­le­de ka­dın­
la­rın mi­ras hak­kı yok­tu. Çok eşliliğin yay­gın ol­du­ğu
Arap top­lu­mun­da be­de­vi ka­dın, kent­te ya­şa­yan ka­dı­na
gö­re da­ha öz­gür­dü. Fakat hiç­bi­ri ev­li ol­duk­la­rı er­kek­le
4.2. Resim: İslamiyetten önce Arapların yaşantısını gös­
teren temsîlî resim (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası,
s. 129.)
eşit hak­la­ra sa­hip de­ğil­di. İs­la­mi­yet­ten ön­ce ka­dın­la­rın ev­le­ne­cek­le­ri er­ke­ği seç­me ve on­dan ay­rıl­ma hak­kı
yoktu. Er­kek is­te­di­ği za­man eşi­ni bo­şa­ya­bi­liyor ve onun­la ye­ni­den ev­le­ne­bi­liyordu. Ai­le­de er­kek ço­cuk, kız
ço­cuk­la­rın­dan da­ha üstün tutuluyordu.
Arabistan’ın İslamiyet öncesi sosyal yapısı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Arap­lar, şeh­re Me­di­ne de­dik­le­rin­den şe­hir­de ya­şa­yan­ları da me­de­ni ola­rak ad­lan­dı­rıyorlardı. Çöl­de gö­çe­
be ola­rak ya­şa­yan­la­ra ise ­be­de­vi diyorlardı. Be­de­vi Arap­la­rın baş­lı­ca ge­lir kay­na­ğı de­ve, at ve kü­çük­baş hay­
van­lar­dan el­de edi­len ürün­ler­di. Ta­rım da­ha çok Ye­men’de, Me­di­ne çev­re­sin­de ve çok sey­rek gö­rü­len va­ha­lar­
da ya­pı­lıyordu. Ti­ca­re­tin mer­ke­zi ise Hi­caz’dı. Mek­ke­li tüc­car­lar Uzak­ Do­ğu’dan ge­len mal­la­rı ker­van­lar­la
Şam’a ve Su­ri­ye li­man­la­rı­na ulaş­tı­rı­yor­lar­dı. Ara­bis­tan, Uzak Do­ğu ül­ke­le­ri ile Af­ri­ka ve Ak­de­niz ül­ke­le­ri ara­
sın­da­ki ti­ca­ret­te bir köp­rü gö­re­vi ya­pı­yor­du. Bu ne­den­le Ara­bis­tan’da ti­ca­ret­le uğ­ra­şan­lar çok zen­gin­ olmuş­
lardı. Ti­ca­ret yol­la­rı­nın bir bö­lü­mü Ye­men’den baş­la­yıp Kı­zıl­de­niz bo­yun­ca uza­na­rak Ak­de­niz kı­yı­la­rı­na ula­
şır­ken bir bö­lü­mü de İran Kör­fe­zi kı­yı­la­rın­dan baş­la­yıp çöl­de­ki va­ha­la­rı iz­le­ye­rek Me­zo­po­tam­ya ve Su­ri­ye’nin
gü­ne­yi­ne ula­şı­yor­du. Ti­ca­ret yol­la­rı, Ara­bis­tan için ya­şam­sal bir önem ta­şı­yor­du. Bu yol­lar yal­nız­ca ti­ca­ret­le
uğ­ra­şan­la­rı de­ğil, gü­zer­gâh­la­rı üze­rin­de bu­lu­nan kent­le­ri de zen­gin­leş­tiriyordu.
İslamiyetten önce Arabistan Yarımadası’nda halkın geçim kaynakları arasında neler yer almaktadır?
İs­la­mi­ye­tin or­ta­ya çık­tı­ğı sı­ra­da Ara­bis­tan’da en çok ko­nu­şu­lan dil Arap­çaydı. Arap­ça, Sa­mi dil­le­ri ai­le­
sin­den­dir. İs­la­mi­yet ön­ce­sin­de Arap Ya­rı­ma­da­sı ile sı­nır­lı olan Arap­ça, İs­la­mi­ye­tle bir­lik­te ­ge­niş bir coğ­raf­ya­ya
ya­yıldı. Bazı bölgelerde Aramca ve Süryanice de konuşulmaktaydı.
Arap­lar, ha­ram ay­lar ola­rak ka­bul et­tik­le­ri dört ay­da (zilkade, zilhicce, muharrem ve recep) sa­vaş yap­
mıyorlardı. Haram aylarda Mek­ke çev­re­sin­de “Ukaz” de­ni­len bir pa­na­yır ku­rup bu­ra­da ti­ca­ret ya­pıyor, spor
karşılaşmaları ve eğ­len­celer dü­zen­liyorlardı. Kâbe ziyaret ediliyor, şiir yarışmaları yapılıyordu. Dereceye giren
şiirler Kâbe duvarına asılıyordu. Bunlara Muallakati Seba (Yedi Askı) denirdi.
123
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Temel Kavramlar
B. İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI
lBi’at
lEl-Emin
lEnsar
lHicret
lHutbe
lMuhacir
lVahiy
Hazırlık Çalışmaları
1. Mekkeli Müşriklerin İslam dinine tepki göstermelerinin nedenleri neler
olabilir?
2. Hz. Muhammed’in, İslam dinini yayarken karşılaştığı güçlükler neler olmuştur?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Hz. Muhammed, zeki, sakin, kendinden emin, ölçülü ve dengeli tutuma sahip, sözü dinlenir, herkes
tarafından sevilen ve takdir edilen, doğruluğundan ve samimiyetinden şüphe edilmeyen bir karaktere
sahipti. Onunla peygamberlik öncesinde ticari ilişkilerde bulunanlar, çok iyi arkadaş olduğunu, hak husu­
sunda hatır gönül tanımadığını, zerre kadar riyâkârlık yapmadığını söylemişlerdir. Yalan söylemezdi. dostdüşman herkes onun yalan söylemediğini itiraf ederdi. Akrabalarının hakkını gözetir, ailesiyle ilgilenir,
geçimini helal yoldan kazanır, muhtaçlara, zayıf ve güçsüzlere yardımda bulunur, misafire ikram eder,
herkesle iyi geçinirdi.” (1)
Yukarıdaki metni dikkate aldığınızda Hz. Muhammed’in nasıl bir kişiliğe sahiptir?
1. HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİKTEN ÖNCEKİ HAYATI
Son peygamber Hz. Muhammed, 20 Nisan 571 tarihinde Mekke’de doğdu. Babası Abdullah, annesi Âmine idi.
Hz. Muhammed’in soyu Hz. İbrahim’e dayanmaktaydı. Ticaretle uğraşan babası, Hz. Muhammed doğmadan
önce ölmüştü. Hem Arapçayı güzel konuşabilmesi hem de Mekke’nin havasının yeni doğan çocuklara iyi gel­
memesi nedeniyle Hz. Muhammed, Halime adlı sütanneye verildi. Altı yaşına geldiğinde annesi de ölünce
dedesi Abdülmuttalip’le yaşamaya başladı. Hz. Muhammed sekiz yaşındayken dedesinin vefat etmesi üzerine
amcası Ebu Talip, onu yanına alarak büyüttü.
Hz. Muhammed, ticaretle uğraşan amcasının kervanlarına yardım etmeye başladı. Bu kervanlarla Yemen
ve Suriye’ye gidip geldi. Hz. Muhammed, amcasının kervanıyla Şam’a giderken Şam ve Kudüs arasındaki
Busra’da “Bahira” adlı bir rahiple karşılaştı. Rahip, Hz. Muhammed’i gördüğünde onun, geleceği haber verilen
son peygamber olduğunu anladı. Ebu Talip’e, “Bu çocuk bütün peygamberlerin sonuncusudur. Şam Yahudileri
içinde onun özelliklerini bilen ve alametlerini tanıyan kâhinler vardır. Sen onu Şam’a götürme. Buradan geri
çevir.” diye öğüt verdi. Ebu Talip, rahibin sözüne uyarak mallarını orada sattı ve Mekke’ye geri döndü. (2)
Hz. Muhammed, genç yaşına rağmen doğruluğu ile Mekke halkı arasında büyük ün kazandı. Doğruluğu
ve güvenilir biri olması sebebiyle kendisine “Muhammed-ül Emin” unvanı verildi. Hz. Muhammed’de güzel
huyların tümü vardı. Tavırları, hareketleri, doğruluğu, yardımseverliği ile herkese kendini kabul ettirmişti.
Putlara tapmanın yanlış olduğunu açıkça söylerdi. Mekke’de zulme ve haksızlığa uğrayan insanların haklarını
ve mallarını korumak amacıyla kurulmuş olan “Hilfu’l-Füdul Cemiyeti”ne katılmıştı.
Hz. Muhammed, peygamber olmadan önce Hz. Hatice’nin kervanı ile ticaret yapıyordu. Hz. Hatice,
Kureyş’in önde gelenlerinden biriydi ve genç yaşta dul kalmıştı. Çevresinin tavsiyesi üzerine Hz. Muhammed’i
kendi işlerinin yönetimi ile görevlendirmişti. Birbirlerini tanıdıktan sonra Hz. Muhammed 25 yaşında iken
Hz. Hatice ile evlendi. Bu evlilikten çocukları oldu. Fakat Hz. Fatma dışındaki diğer çocukları küçük yaşlarda
öldü.
_______________________
(1) İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, s. 79.
(2) Zekeriya Kitapçı, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, s. 98.
124
4. Ünite
Aşağıda verilen “Kâbe’nin Hakemliği” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
2. EtkinliK: KÂBE’NİN HAKEMLİĞİ
Resulullah otuz beş yaşlarındaydı. Kureyşliler, Kâbe’yi tamir ediyordu. Zaman zaman Hz. Muhammed
de çalışıyor, onlarla birlikte taş taşıyordu. Kâbe’nin tamiri bitip sıra Hacerü’l-Esved (Kara Taş)’i yerine koy­
maya gelince kabileler arasında tartışma çıktı. Taşı yerine koyma şerefi kime ait olacaktı? Tartışma büyüdü,
nerede ise aileler birbirine girecekti. Sonra birisi bir teklifte bulundu. Kâbe’ye Şeybe kapısından ilk gelen
hakem olacak ve o ne derse herkes onu kabul edecekti. İlk gelen Hz. Muhammed oldu. Bütün kabileler buna
sevindiler. “Muhammed emin bir kimsedir, onun hakemliğine razıyız.” dediler. Durumu kendisine arz ederek
hakemliğini istediler. Hz. Muhammed, kabul etti, hırkasını yere serdi. Hacerü’l-Esved’i üzerine koydu ve:
“Her aileden birer kişi ucundan tutsun.” dedi. Hep beraber taşı kaldırıp konulacağı yere getirdiler. Hz.
Muhammed de taşı bizzat kendi eliyle alıp yerine yerleştirdi.
Hasan Karaköse, Ortaçağ Tarihi ve Uygarlığı, s. 9.
(Düzenlenmiştir.)
Hz. Muhammed’in güvenilir kişiliği, etkinlikte anlatılan olayda Kureyşliler ile Mekkeliler arasındaki barışa nasıl bir katkı sağlamıştır?
2. HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİĞİ
Hz. Muhammed, yaşı ilerledikçe ticaret işlerinden uzaklaşmaya, zamanının büyük bir kısmını tek başına
ve insanlardan uzak bir şekilde geçirmeye başladı. Düşünmek ve kendi kendine ibadet etmek için yanda gör­
seli verilen Mekke yakınındaki “Nur Dağı”nda bulunan “Hira Mağarası”na
gidiyor, burada günlerce kalıyordu. Hz. Muhammed, kırk yaşında Ramazan
ayının 27. gecesi yine Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’ndayken kendisine
“Cebrail” adlı bir melek tarafından ilk vahiy geldi. Bu vahiyde “Yaratan
Rabbinin adı ile oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, senin
Rabbin en büyük kerem sahibidir: Ki o, kalemle (yazmayı) öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretti.” (1) (Alak Suresinin ilk beş ayeti) deniliyordu.
Hz. Muhammed, korku ve heyecan içinde evine geldi. Başından
geçenleri Hz. Hatice’ye anlattı. Daha sonra ikisi birden Hz. Hatice’nin
amcasının oğlu Varaka Bin Nevfel’in yanına gittiler. Varaka, Tevrat ve İncil
hakkında geniş bilgi sahibiydi. Hz. Muhammed’i dinledikten sonra “Müjde
ey Muhammed! Meryem’in oğlu İsa’nın haber verdiği son peygambersin.
Sana gönderilen melek, Musa’ya da gelen Cebrail’dir.” dedi.
4.3. Fotoğraf: Hira Mağarası’ndan
Cebrail, ilk vahiyden sonra üç yıl görünmedi. Bu durum Hz. bir görünüm (Mekke)
Muhammed’de büyük bir üzüntü yarattı. Sonunda bir gün Cebrail tekrar
geldi. Bu kez kendisine “Ey sarınıp bürünen peygamber! Kalk, insanları uyar, Rabbini yücelt.” (Müddesir
Suresinin ilk üç ayeti) deniliyordu. Bu ayetle Hz. Muhammed’in peygamberlik görevi başlamış oldu. Hz.
Muhammed, insanları İslam dinine davet etmeye başladı. Kendisine ilk olarak eşi
Hz. Hatice inandı. İkinci olarak amcasının oğlu Hz. Ali, daha sonra azad ettiği kölesi Zeyd ve Hz. Muhammed’in
yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir Müslüman oldular. İslam tarihinde bu kişilere “İlk Müslümanlar” denilmektedir.
İlk Müslüman olan kişilerin toplumdaki konumu göz önüne alındığında bu durum İslam dininin hangi
özelliği ile açıklanabilir?
3. MÜSLÜMANLARA BASKI BAŞLIYOR
Önceleri İslamiyeti gizlice anlatan Hz. Muhammed, Allah’tan gelen emirle İslam dinini açıktan yaymaya
ve putlara tapınmanın yanlışlığını anlatmaya başladı. Puta tapan müşrikler ilk zamanlar Hz. Muhammed’in
bu davetine ses çıkarmadılar. Zira bu dinin Mekke’de kabul görmeyeceğini düşünüyorlardı. Oysaki,
_______________________
(1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 15.
125
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Hz. Muhammed’in getirdiği düşünceler, insanlar arasında rağbet görüyor ve her yerde konuşuluyordu. Bu
durum Mekkeli müşrikleri öfkelendirdi. Müşrikler İslamiyete karşı tavır alarak Müslümanlara baskı ve şiddet
uygulamaya, onlarla her türlü ticari alışverişi kesmeye, onları toplumdan tecrit (dışlanma, yalnızlığa terk
etme) etmeye başladılar. Bu baskılar sonuç vermeyince bu kez Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talip’ten yeğe­
nini peygamberlikten vazgeçirmesini istediler. Bunun karşılığında ona devlet başkanlığı, yüklü miktarda mal
ve para vereceklerini ifade ettiler. Hz. Muhammed bu teklifleri reddetti ve onlara “Allah’a andolsun ki, benim
bu yolu bırakmam için güneşi sağ elime ayı da sol elime verseler, Allah dinini zafere ulaştırmadıkça veya ben
bu yolda harap olmadıkça bırakmam.” (1) cevabını verdi.
Hz. Muhammed’in peygamberlikten vazgeçmesini isteyenlere karşı verdiği cevabı değerlendirdiğinizde
neler söyleyebilirsiniz?
Hz. Muhammed’in bu cevabı üzerine müşrikler, Müslümanlara uyguladıkları baskı ve işkenceleri artırdı­
lar, bazı Müslümanları şehit ettiler. Müşriklerin eziyetleri çekilemez hâle gelince Müslümanlar Mekke’den göç
etmek istedi. Hz. Muhammed, bazı Müslümanların Habeşistan’a göç etmesine izin verdi. Müslümanlardan
önce on altı, daha sonra doksan kişi Habeşistan’a göç etti (615 ve 616). Göç edenler arasında yaşlılar, kadın ve
çocuklar da vardı. Bunlar savunmasız, hiçbir kabile desteği olmayan kişilerdi.
Müslümanların Habeşistan’a hicret ettiği yıllarda Hz. Ömer ve Hz. Hamza Müslüman oldular. Müslümanların sayısının giderek artması üzerine müşrikler, bütün Müslümanlar ile görüşmeyi, ticaret yapmayı yasakla­
dılar. Müşriklerin bu boykotu üç yıl sürdü. 619 yılı Hz. Muhammed için oldukça üzüntülü geçti. Çünkü bu yıl
içinde önce eşi Hz. Hatice’yi daha sonra da amcası Ebu Talip’i kaybetti. Bu nedenle sözü edilen dönem “Hüzün
Yılı” olarak anılır.
4. HİCRET VE MEDİNE İSLAM DEVLETİ
Hz. Muhammed, her yıl hac mevsiminde Mekke’ye gelen kabilelerle görüşerek onları İslamiyete davet
ediyordu. 619 yılı hac mevsiminde Kâbe’yi ziyarete gelen altı Medineli ile “Akabe” denilen yerde karşılaşan
Hz. Muhammed onları İslamiyet’e davet etti. Medineliler de İslamiyet’i kabul ettiler. Hz. Muhammed 621 ve
622 yıllarında Medinelilerle iki görüşme daha yaptı. Bu görüşmelere “I ve II. Akabe Bi’atları” denir (I. görüş­
mede 12, II. görüşmede 75 kişi Müslüman olmuştur.). Bu kişiler her zaman Hz. Muhammed’e bağlı olacakla­
rına ve onun sözlerini tutacaklarına yemin ettiler. Belli bir süre sonra Mekke’deki Müslümanların yaşam
şartlarının iyice zorlaşması üzerine Hz. Muhammed onların Medine’ye göç etmelerine izin verdi.
İslamiyetin giderek yayılmasından ve önemli ticaret merkezlerinin Müslümanların eline geçmesinden
endişe duyan Mekkeli müşrikler, Hz. Muhammed’i öldürmeyi kararlaştırdılar. Kan davası olmaması için her
kabileden bir kişi görevlendirdiler. Mekkeli müşriklerin planlarını gerçekleştireceği gece Hz. Muhammed
Hz. Ebu Bekir’le birlikte Medine’ye doğru yola çıktı (622). Hz.
Muhammed ve Hz. Ebu Bekir, Mekke yakınlarındaki “Sevr”
mağarasında üç gün saklandılar. Müşriklerin takiplerini ve
kurdukları pusuları boşa çıkaran Hz. Muhammed ve Hz. Ebu
Bekir, Medine’ye bir saat mesafede olan “Kuba”ya ulaştılar.
Burada ilk mescidi inşa ettiren Hz. Muhammed, ilk cuma
namazını kıldı. Oradan yandaki fotoğrafta gösterilen
Medine’ye geldi. Medine halkı kendisini sevinç, heyecan ve
büyük bir coşkuyla karşıladı.
Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye yaptığı bu göç
İslam tarihinde “Hicret” olarak adlandırılmaktadır. Hicret asla
4.4. Fotoğraf: Günümüzdeki Medine Şehri’nden
bir kaçış değildir, önceden düşünülmüş ve hesaplanmış bir
bir
görünüm
harekettir.
_______________________
(1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 18.
126
4. Ünite
Hicretle birlikte ilk İslam devletinin temelleri atıldı. Medine’ye yerleşen Müslümanlar rahat bir ortama kavuş­
tu ve İslamiyeti Medine dışına yaymaya başladılar. Hicret olayı daha sonra Hz. Ömer döneminde oluşturulan hicri
takvimin başlangıcı oldu. Müslümanlar Medine’de “Mescidi Nebi” adını verdikleri bir mescit yaptılar. İbadet için
kullanılan bu mescit hem önemli konuların konuşulduğu ve kararların alındığı bir yer hem de yeni kurulan İslam
Devleti’nin yönetim merkezi hâline geldi. Daha önceki adı Yesrib olan Medine’ye peygamber şehri anlamına gelen
“Medinetü’n Nebi” adı verildi. Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlara “muhacir”, Medine’nin yerlisi olan
Müslümanlara da yardım eden anlamına gelen “ensar” denildi. Muhacir ve ensar, din kardeşi ilan edildi. Ensarlar,
mallarının büyük bir kısmını muhacirlerle paylaştı. Hz. Mu­ham­med Me­di­ne’ye gel­ince önce Müslümanlar arasında
“Kardeşlik”, daha sonra burada yaşayan Ya­hu­di­ler­le “Va­tan­daş­lık Ant­laş­ma­sı” imza­ladı.
Aşağıda verilen “İslam’da Kardeşlik” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
3. Etkinlik: İSLAM’DA KARDEŞLİK
Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman orada iki büyük Arap kabilesi (Evs ve
Hazrec kabileleri) yaşıyordu. Bu iki kabile cahiliye döneminde birbiriyle uzun süren savaşlar yapmıştı.
Hz. Muhammed daha başlangıçta İslam’da kardeşlik esasını getirmiş ve bunu birbirlerine mirasçı olma
hususunda akrabalık bağı kadar kuvvetli kılmıştı. Müslümanlar Medine’ye hicret edince aralarındaki
kardeşliğin sınırları genişledi. Hz. Muhammed, Mekke’den göç eden Müslüman (muhacir)larla, Medineli
Müslüman (ensar)lar arasında kardeşlik tesis etti. Bu kardeşliğin gayesi, Mekke’de her şeylerini bırakarak
Medine’ye gelen, dinleri uğruna vatanlarını terk eden muhacirleri desteklemek, maddi sıkıntılarını bir öl­
çüde de olsa hafifletmeye çalışmak, yurtlarından ayrı düşmenin vermiş olduğu garipliği ve mahzunluğu
gidermekti. Medine’de 186 aile birbiriyle kardeş hâle geldi. Bu anlayış İslam medeniyetinin temelini oluştu­
ran en güçlü bağdır.
www.diyanet.gov.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Hicret olayı ile birlikte İslam toplumunda ne gibi bir değişim yaşanmıştır?
2. Müslümanların kardeş ilan edilmesi ne gibi sonuçlar meydana getirmiş olabilir?
Aşağıda verilen “Medine Sözleşmesi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
4. Etkinlik: MEDİNE SÖZLEŞMESİ
Hicretten sonra Medine halkı şu üç ana gruptan meydana geliyordu:
• Muhacir ve ensardan meydana gelen Müslümanlar
• Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kureyza’dan meydana gelen Yahudiler
• Henüz Müslüman olmamış Araplar ve sayıları az olan Hristiyanlar
Hz. Muhammed, Medine’de yaşayanlarla bir sözleşme yaptı. Böylece dilleri, dinleri, kültürleri farklı olan
ancak aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların, uymaları gereken evrensel kuralları bu sözleşmeyle ortaya
koydu. Bu sözleşme “Medine Sözleşmesi (Vesikası)” olarak bilinir ve bir anayasa niteliği taşır.
47 maddeden oluşan Medine Sözleşmesi’nin bazı maddeleri şunlardır:
• Bir saldırı olduğu takdirde Medine hep beraber savunulacaktır.
• Müslümanlar ve Yahudiler Mekkeli müşriklerle ittifak yapmayacaklardır.
• Hz. Muhammed’in izni olmadan hiç kimse sefere çıkmayacaktır.
• Her topluluk birbirinin haklarına saygı gösterecektir.
• Yahudiler kendi dillerinde serbest olacaklardır.
www.diyanet.gov.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Medine Sözleşmesi neden bir anayasa özelliği taşımaktadır?
2. Farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşamasını sağlayan unsurlar nelerdir?
127
İslam Tarihi ve Uygarlığı
5. HZ. MUHAMMED DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARI
Hz. Mu­ham­med ve Müs­lü­man­la­r Me­di­ne’ye hic­ret ettikten sonra yapılan seferler ve savaşlar önce Arap
Ya­rı­ma­da­sı­’nı, da­ha son­ra tüm dün­ya­yı et­ki­lemeye başladı. İslamiyet’in hızla yayılmasını ve dünya tarihinde
yeni bir sayfa açılmasını sağlayan bu olaylar şunlardır:
a. Be­dir Sa­va­şı (624)
Müs­lü­man­lar­la Mek­ke­li­ler ara­sın­da ya­pı­lan ilk sa­vaş­
tır. Me­di­ne’nin gü­ney­ba­tı­sın­da, Mek­ke-Şam ti­ca­ret yo­lu
üze­rin­de bu­lu­nan, yanda fotoğrafı verilen Be­dir ku­yu­su
çev­re­sin­de ya­pıl­dı­ğı için Be­dir Sa­va­şı adı­nı al­dı. Hicretten
sonra İslamiyetin Medine’de hızlı bir şekilde yayılmaya baş­
laması
ve
özellikle
Mekke-Şam
ticaret
yolunun
Müslümanların kontrolüne geçmesi Mekkeli müşrikleri
ekonomik yönden tehdit etti. Bu duruma son vermek iste­
yen müşrikler hazırlıklara başladı. Müslümanlar güçlerini
göstermek ve Mekke’de kalan mallarının karşılığını almak
için Ebu Süfyan yönetiminde Şam’dan Mekke’ye dönen
4.5. Fotoğraf : Bedir Savaşı’nın yapıldığı günümüzdeki
Bedir Kuyusu’ndan bir görünüm
büyük bir ticaret kervanını ele geçirmek istediler. 313 kişilik bir ordu kuran Müslümanlar ile 950 kişiden oluşan
Mekkeli müşrikler karşı karşıya geldi. Yapılan sa­vaş, Müs­lü­man­la­rın zaferi ile so­nuç­landı.
Be­dir Sa­va­şı, Müs­lü­man­la­rın ka­zan­dı­ğı ilk as­ke­rî ba­şa­rı­ oldu. Bu ba­şa­rı, Müs­lü­man­la­rın ken­di­le­ri­ne ve
Hz. Mu­ham­med’e olan gü­ve­nleri­ni art­ırdı. Tut­sak alı­nan­lar­dan kur­tu­luş parası (fidyey-i necat) öde­yen­ler ve on
Müs­lü­man ço­cu­ğa oku­ma yaz­ma öğ­re­ten­ler ser­best bı­ra­kıldı. Ele ge­çi­ri­len ga­ni­me­tin beş­te dör­dü sa­va­şa ka­tı­lan­lar
ara­sın­da eşit ola­rak pay­laş­tı­rıl­dı. Beş­te bi­ri­ise Hz. Mu­ham­med tarafından Me­di­ne’de­ki yok­sul­la­ra da­ğıtıldı. Böylece
İslam savaş hukukunun esasları ortaya çıktı. Hz. Mu­ham­med, Kaynuka Yahudilerini Medine Sözleşmesine
uymadıkları için Be­dir Sa­va­şı’ndan son­ra Medine’den çıkardı.
Hz. Muhammed’in müşriklerden bazılarını Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında ser­
best bırakması onun hangi yönünü gösterir?
b. Uhud Sa­va­şı (625)
Be­dir ye­nil­gi­si­nin öcü­nü al­mak is­te­yen Mek­ke­li­ler, bu kez 3000 ki­şi­lik bir or­duy­la Me­di­ne üze­ri­ne yü­rü­
dü­. Hz. Mu­ham­med, Me­di­ne’de ka­lıp sa­vun­ma sa­va­şı yap­mak dü­şün­ce­sin­dey­di. Be­dir Sa­va­şı’na ka­tıl­ma­mış
genç Müslümanlar ise Medine’nin dışında savaşmak iste­
diklerini Hz. Muhammed’e bildirdiler. Me­di­ne­li Müs­lü­
man­lar­la Mek­ke­li­ler, yanda fotoğrafını gördüğünüz Uhud
Da­ğı etek­le­rin­de kar­şı­laş­tı­. Müs­lü­man­lar baş­lan­gıç­ta
Mek­ke­li­le­re kar­şı üs­tün­lük kur­du­ an­cak ok­çu bir­lik­le­ri­
nin sa­va­şın ka­za­nıl­dı­ğı­nı dü­şü­ne­rek yer­le­ri­ni terk et­me­
le­ri üze­ri­ne Mek­ke­li­ler ye­ni­den sal­dı­ra­ya geçerek üs­tün­
lü­ğü ele ge­çir­di­ler. Hz. Mu­ham­med’in de ya­ra­lan­dı­ğı bu
sa­vaş­ta Hz. Hamza ve Müs­lü­man­ların önde gelen kişileri
4.6. Fotoğraf: Uhud Savaşı’nın yapıldığı Uhud
şehit oldu.
Dağı’ndan bir görünüm
128
4. Ünite
Bu ye­nil­gi Müs­lü­man­lar ara­sın­da bir sü­re üzün­tü­ye ne­den ol­du. Mek­ke­li­ler­le iş ­bir­li­ği yap­tık­la­rı id­dia
edi­len Me­di­ne’de­ki Ya­hu­di Ben-i Na­dir Ka­bi­le­si, mal var­lık­la­rı­na el ko­nul­arak Hay­ber’e sü­rül­dü­. Bu savaş
Hz. Muhammed’in sözlerinin dinlenmemesi ve ona göre hareket edilmemesinin ortaya çıkardığı sonuçları
göstermesi bakımından çok önemlidir.
Uhud Savaşı’nı ko­mu­tan-as­ker iliş­ki­si açı­sın­dan de­ğer­len­dir­di­ği­nizde ne­ler söyleyebilirsiniz?
c. Hen­dek Sa­va­şı (627)
Uhud Sa­va­şı’nı ka­za­nan Mek­ke­li­ler, Müs­lü­man­lı­ğın da­ha faz­la ya­yıl­ma­sı­nı ön­le­mek ama­cıy­la ken­di­le­ri­ni
des­tek­le­yen ka­bi­le­ler­le bir­lik­te bü­yük bir or­du ha­zır­la­ya­rak 627 yı­lın­da ye­ni­den Me­di­ne’ye doğ­ru ha­re­ke­te
geç­ti­ler. Mek­ke­li­le­rin sal­dı­rı ha­zır­lı­ğı­nı ha­ber alan Hz. Mu­ham­med, Me­di­ne’de kal­ma­nın ve şeh­ri sa­vun­ma­nın
en doğ­ru yol ol­du­ğu­na ka­rar ver­di. Bu amaç­la Me­di­ne’nin sal­dı­rı­ya açık yö­nü­ne, Selman-ı Farisi’nin tavsiyele­
rine uyarak in­san­la­rın ge­çe­me­ye­ce­ği ge­niş­lik­te hen­dek­ler ka­zdırdı. Müs­lü­man­lar bu sa­vaş­ta Ara­bis­tan’da ilk
kez gö­rü­len bir sa­vun­ma sis­te­mi uy­gu­la­dı­lar. Me­di­ne önün­e ge­len Mek­ke­li­ler, bu sa­vun­ma du­ru­mu­nu gö­rün­
ce şa­şır­dı­lar. Hen­de­ği aşamayınca ok at­mak­la ye­ti­ne­rek bir ay bek­le­di­ler. So­nun­da yi­ye­cek sı­kın­tı­sı­nın baş­la­
ma­sı ve kum fır­tı­na­sı­nın çık­ma­sı ne­de­niy­le ku­şat­ma­yı kal­dı­ra­rak Mek­ke’ye ge­ri dön­dü­ler. Bu olay­dan son­ra
Me­di­ne’ye ya­kın yer­ler­de ya­şa­yan Arap ka­bi­le­le­ri ara­sın­da Müs­lü­man­lı­ğın ya­yıl­ma­sı hız­lan­dı. Mek­ke­li­ler bir
da­ha Müs­lü­man­la­ra sal­dı­rı­da bu­lun­ma­dı­lar. Me­di­ne’de Müs­lü­man­lar­la eşit hak­la­ra sa­hip olan Ya­hu­di­le­rin bir
bö­lü­mü Me­di­ne’nin sa­vun­ma­sı­na ka­tıl­ma­mış­tı. Mek­ke­li­ler­le iş bir­li­ği ya­pan Ya­hu­di top­lu­luk­la­rın­dan Be­n-i
Ku­rey­za ka­bi­le­si Me­di­ne’den çı­kar­tıl­dı. Bu sa­vaş, Mek­ke­li­le­rin son sal­dı­rı sa­va­şı ol­ma­sı açı­sın­dan önem­li­dir.
Hz. Mu­ham­med’in, hen­dek kaz­ma fik­ri­ni or­ta­ya atan Sel­man-ı Fa­ri­si­’nin dü­şün­ce­si­ni ka­bul et­me­si
onun han­gi özel­liğini gös­ter­mek­tedir?
ç. Hu­dey­bi­ye Ba­rı­şı (628)
Hen­dek Sa­va­şı’ndan son­ra Hz. Mu­ham­med ve Müslümanlar Kâ­be’yi zi­ya­ret et­mek is­te­diler. Bu amaç­la
1500 kişiyle yola çıktılar. Mek­ke­li­ler, Hz. Mu­ham­med ve be­ra­be­rin­de­ki­le­rin Mek­ke’ye sal­dı­ra­cak­la­rı söy­len­ti­si
üze­ri­ne sa­va­şa ha­zır­lan­dı­lar. Hudeybiye yakınlarına gelince Hz. Mu­ham­med, Hz. Os­man’ı Mekkelilere gön­de­
re­rek amaç­la­rı­nın sa­de­ce Kâ­be’yi zi­ya­ret et­mek ol­du­ğu­nu bil­dir­di. Mek­ke­li­ler ara­la­rın­da görüşerek ba­rış yap­
ma­ya ka­rar ver­di­ler. Mek­ke’den ge­len bir el­çi ile Hz. Mu­ham­med ara­sın­da bir ant­laş­ma im­za­lan­dı. Hu­dey­bi­ye
Ku­yu­su ba­şın­da ya­pı­lan bu ant­laş­ma­ya gö­re;
1. Müs­lü­man­lar o yıl Kâ­be’yi zi­ya­ret et­me­den ge­ri dö­ne­cek­, bir yıl sonra orayı ziyaret edecek fakat üç
günden fazla kalmayacaklar,
2. Müs­lü­man­lar ile Mek­ke­li­ler ara­sın­da on yıl süreyle sa­vaş ya­pıl­ma­ya­cak­,
3. Medine’deki Müslümanlardan Mekke’ye sığınanlar Medine’ye dönemeyecek, fakat yeni Müslüman
olan bir Mekkeli Medine’ye geldiğinde tekrar Mekke’ye dönebilecek,
4. Arap ka­bi­le­le­ri Mek­ke­li­le­rin ya da Hz. Mu­ham­med’in ko­ru­ma­sı al­tı­na gi­re­bi­le­cek ama iki ta­raf da bu
ka­bi­le­le­re as­ke­rî yar­dım­da bu­lun­ma­ya­cak­tır.
129
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Hudeybiye Antlaşması ilk bakışta Müslümanların aleyhine gibi gözükmesine rağmen kısa sürede
Müslümanların lehine neticeler vermeye başladı. Mekkeli müşrikler Müslümanların varlığını hukuken tanımış
oldu. Müslümanlar, dinlerini rahatça yayma fırsatı elde etti. Halid Bin Velid ve Amr İb­nü’l As gibi Mekke’nin
önde gelenleri Müslüman oldu.
Hudey­bi­ye Ant­laş­ma­sı­’nın üçün­cü mad­de­si­ne, Müs­lü­man­la­rın ön­de ge­len­le­rinin kar­şı çık­ma­sı­na rağ­
men Hz. Mu­ham­med’in böy­le bir mad­de­yi ka­bul et­me­si­nin se­be­pleri siz­ce neler ola­bi­lir?
d. Hay­ber Ka­le­si’nin Fet­hi (629)
Me­di­ne’den çıkarılan Ya­hu­di­le­rin Hay­ber Ka­le­
si’ne yer­leş­me­le­ri ve Su­ri­ye ile yapılan ti­ca­re­ti en­gel­
le­me­le­ri ne­de­niy­le yandaki fotoğrafta görülen Hay­
ber Ka­le­si Müs­lü­man­lar­ca ku­şa­tıl­dı. Ku­şat­ma so­nu­
cun­da ka­le ele ge­çi­ril­di. Böylece Medine-Su­ri­ye
ti­ca­ret yo­lu kont­rol al­tı­na alın­dı. Ya­hu­di­ler, Müs­lü­
man­lar için bir teh­li­ke ol­mak­tan çı­ka­rıl­dı. Kaledeki
Yahudilerin vergi vermek şartıyla burada yaşamaları­
na izin verildi.
4.7. Fotoğraf: Hayber Kalesi’nden bir görünüm
e. Mute Savaşı (629)
Hz. Muhammed, Suriye’deki Hristiyan Gassanileri İslama davet için Haris B. Umeyr’i elçi olarak gönder­
di. Gassaniler, Bizans İmparatorluğu’ndan aldıkları destekle elçiyi öldürdüler. Bunun üzerine Müslümanlar
3000 kişilik bir ordu hazırladılar. Zeyd Bin Harise’nin komutan olarak tayin edildiği orduda ayrıca Cafer B. Ebi
Talip, Abdullah B. Revaha ve Halid B. Velid de görevlendirilmişti. Gassanilere yardım etmek isteyen Bizans,
Müslüman ordusundan daha büyük bir ordu oluşturdu. İki ordu Mute’de karşı karşıya geldi. Yapılan savaşta
önemli kayıplar veren ve üç büyük komutanını kaybeden İslam ordusunu Halid Bin Velid toparladı. İzlediği
taktikle saldırıya geçen Halid Bin Velid, Bizans ordusunu püskürtmeyi ve ordusunu Medine’ye geri getirmeyi
başardı. Hz. Muhammed bu başarısından dolayı kendisine Seyfullah (Allahın Kılıcı) unvanını verdi. Mute
Savaşı, Müslümanlarla Bizans İmparatorluğu arasında yapılan ilk savaş olması açısından önemlidir.
f. Mek­ke’nin Fet­hi (630)
Hu­dey­bi­ye Ant­laş­ma­sı’na göre Arap kabileleri
Mekkelilerin ya da Müslümanların koruması altına
girecek ama her iki taraf da bu kabilelere askerî yar­
dımda bulunmayacaktı. An­cak Mek­ke­li­ler, bu ka­bi­le­
ler ara­sın­da çı­kan sa­vaş­ta bir ta­ra­fa as­ke­rî yar­dı­m
ya­pa­rak ant­laş­ma­yı boz­du­lar. Bu da yandaki fotoğraf­
ta görülen Mek­ke’nin fet­hi için uy­gun bir or­tam
ya­rat­tı. Hz. Mu­ham­med bir or­du ile Mek­ke üze­ri­ne
yü­rü­dü. Müs­lü­man­lar cid­di bir di­re­niş­le kar­şı­laş­ma­
130
4.8. Fotoğraf: Günümüzdeki Mekke Şehri’nden bir görü­
nüm
4. Ünite
dan ken­ti ele ge­çir­di­ler. Hz. Mu­ham­med Kâ­be’yi put­lar­dan te­miz­le­di ve ge­nel af ilan et­ti. Bu savaştan son­ra
Mek­ke­li­le­rin bü­yük bir bö­lü­mü Müs­lü­man ol­du. Müs­lü­man­la­r Mek­ke’nin fet­hi ile ti­ca­re­tin de­ne­ti­mi­ni el­le­ri­
ne ge­çir­dik­le­ri için eko­no­mik ola­rak güç­len­di­ler.
Hz. Mu­ham­med’in Mek­ke’de ge­nel af ilan et­me­si onun han­gi yö­nü­nü gös­te­rir?
g. Hu­neyn Sa­va­şı ve Ta­if Se­fe­ri (630)
Mek­ke­’nin fet­hin­den son­ra put­pe­rest Arap ka­bi­le­le­ri Müs­lü­man­la­ra sal­dır­mak ama­cıy­la Hu­neyn de­ni­len
yer­de top­lan­dılar. Müslümanlar burada yapılan savaşı kazandıktan son­ra Ta­if şeh­rini ku­şa­ttılar. Bu seferden
sonra Ta­if­li­ler ken­di­li­ğin­den Müs­lü­man ol­du­lar.
ğ. Te­bük Se­fe­ri (631)
Arapların tamamına yakınının Müslüman olması ve Müslümanların gittikçe büyük bir güç hâline gelme­
si Bizans İmparatorluğunu endişelendiriyordu. Bü­yük bir Bi­zans or­du­su­nun Ara­bis­tan üze­ri­ne se­fe­re çık­tı­ğı
söy­len­ti­si üze­ri­ne Hz. Mu­ham­med de bü­yük bir or­duy­la Te­bük’e ka­dar git­ti. Ha­be­rin asıl­sız ol­du­ğu­nu öğ­re­
nin­ce ge­ri dön­dü. Hz. Mu­ham­med’in bu son se­fe­ri Bi­zans’a bağ­lı Gas­sa­ni­le­rin Müs­lü­man ol­ma­la­rını sağ­ladı,
Su­ri­ye’de­ki ba­zı ka­bi­le­ler­le an­laş­ma ya­pıl­dı.
6. VEDA HACCI VE HZ. MUHAMMED’İN VEFATI
Hz. Mu­ham­med, 632 yı­lın­da hac için
Me­di­ne’den Mek­ke’ye gel­di. Kâ­be ya­kı­
nın­da top­la­nan Müs­lü­man­la­ra son kez
ses­len­di. On­la­ra, “Siz­le­ri bir da­ha gö­rüp
gö­re­me­ye­ce­ği­mi bi­le­mem.” di­ye­rek ve­da
et­ti­ği için Pey­gam­be­r’in bu hac­cı­na “Ve­da
Hac­cı”, yap­tı­ğı ko­nuş­ma­ya da “Ve­da Hut­
be­si” de­nir.
Hz. Mu­ham­med, 632 yılında Me­di­
ne’de vefat etti. Vefat ettiğinde hicri yıla
göre 63, güneş yılına göre 61 yaşındaydı.
Medine’de bugün Mescid-i Nebevî diye
anılan yanda fotoğrafta görülen mescidin,
Ravza-i Mutahhara adıyla bilinen, “cennet
4.9. Fotoğraf: Mescid-i Nebevi’den bir görünüm (Medine)
bahçesi” anlamına gelen bölümüne defne­
dildi. Vefatı Müs­lü­man­lar ara­sın­da bü­yük bir şaş­kın­lık ya­rat­tı. Hz. Ebu Bekir, he­ye­can ve üzün­tü içe­ri­sin­de
bu­lu­nan Müs­lü­man­la­ra şöyle dedi: “Ey insanlar! Kim Muhammed’e tapıyorsa gerçekten Muhammed ölmüştür.
Kim Allah’a tapıyorsa gerçekten Allah diridir ve ölmez.”(1)
Hz. Mu­ham­med dö­ne­min­de bütün Arabistan İslam dinini kabul etmiştir. Yine onun döneminde Kur’an-ı
Kerim’in tüm ayetleri inmiştir.
_______________________
(1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 85.
131
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Aşağıda verilen “Hz. Muhammed Dönemi” başlıklı etkinliği yapınız.
5. Etkinlik: HZ. MUHAMMED DÖNEMİ
Aşağıda Hz. Mu­ham­med dö­ne­min­de­ki önem­li olay­lar ve ge­liş­me­le­rin kro­no­lo­ji­si ve­ril­miş­tir. Bu
olay ve gelişmelerin numaralarını ta­rih şe­ri­di üze­rin­deki noktalı bölümlere doğ­ru bir şe­kil­de sıralayarak olaylarla tarihleri eşleştiriniz.
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
571
610
615
622
624
625
627
628
1. Bedir Savaşı
5. Hicret
3. Hendek Savaşı
7. Mekke’nin Fethi
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
629
630
631
632
9. İlk Vahiy Gelişi
2. Hudeybiye Antlaşması
6. Hayber’in Fethi
10. Hz. Muhammed’in Vefatı
4. Hz. Muhammed’in Doğumu
8. Uhud Savaşı
12. Habeşistan’a göç
nız.
11. Tebük Seferi
Aşağıda verilen “Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayı­
6. Etkinlik: HZ. MUHAMMED’İN VEDA HUTBESİ
Hz. Mu­ham­med, 632 yı­lın­da ai­le­si ve ka­la­ba­lık bir Müs­lü­man gru­buy­la hac gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­tir­mek için Mek­ke’ye git­
miştir. Bu hac sı­ra­sın­da 100.000 ki­şi­den faz­la bir top­lu­lu­ğa hi­ta­ben bir hut­be oku­muştur. Hz. Mu­ham­med’in bu hut­be­si İs­lam
ta­ri­hin­de Ve­da Hut­be­si ola­rak ad­lan­dı­rı­lır. Ve­da Hut­be­si, dün­ya­da in­san hak­la­rı­na yö­ne­lik ilk bel­ge­ler­den bi­ri­dir. Aşa­ğı­da­ki
me­tin Ve­da Hut­be­si’nden kı­sal­tı­la­rak alın­mış­tır.
... As­ha­bım! Ki­min ya­nın­da bir ema­net var­sa onu he­men sa­hi­bi­ne ver­sin. Ca­hi­li­ye dev­rin­de gü­dü­len kan da­va­la­rı ta­ma­
men kal­dı­rıl­mış­tır. Sö­zü­mü iyi din­le­yi­niz ve iyi bel­le­yi­niz. Müs­lü­man Müs­lü­ma­nın kar­de­şi­dir. Ve böy­lece bü­tün Müs­lü­man­lar
kar­deş­tir­. Bir Müs­lü­ma­na kar­de­şi­nin ka­nı da ma­lı da he­lal ol­maz. Ne zul­me­di­niz ne de zul­me uğ­ra­yı­nız.
İn­san­lar! Ka­dın­la­rın hak­la­rı­nı gö­zet­me­ni­zi ve bu hu­sus­ta Al­lah’tan kork­ma­nı­zı tav­si­ye ede­rim. Siz, ka­dın­la­rı Tan­rı
ema­ne­ti ola­rak al­dı­nız. Si­zin ka­dın­lar üze­rin­de hak­kı­nız, on­la­rın da si­zin üze­ri­niz­de hak­la­rı var­dır.
Ey in­san­lar! He­pi­niz Adem’in ço­cuk­la­rı­sı­nız. Adem ise top­rak­tan­dır. Arap’ın Arap ol­ma­ya­na, Arap ol­ma­ya­nın da Arap
üze­ri­ne üs­tün­lü­ğü ol­ma­dı­ğı gi­bi kır­mı­zı ten­li­nin si­yah ten­liye, si­ya­h tenlinin de kır­mı­zı ten­li­ye bir üs­tün­lü­ğü yok­tur. Suç­lu, ken­di
su­çun­dan baş­ka suç ile suç­la­na­maz. Ba­ba, oğ­lu­nun su­çu üze­ri­ne, oğ­lu da ba­ba­sı­nın su­çu üze­ri­ne suç­la­na­maz.
Doğuştan günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, s. 242, 243.
(Düzenlenmiştir.)
1. Sizce Ve­da Hut­be­si’nde­ki han­gi ifa­de­ler ev­ren­sel özel­lik­ler ta­şı­mak­ta­dır?
2. Hz. Mu­ham­med’in ırk­çı­lı­ğa kar­şı ol­du­ğu­nu gös­te­ren söz­le­ri­ni söyleyiniz.
3. “Ne zul­me­di­niz ne de zul­me uğ­ra­yı­nız.” sö­zün­den ne­ler an­lı­yor­su­nuz?
4. Hz. Mu­ham­med, insanlardan ka­dın hak­la­rı­na ti­tiz­lik­le uyul­ma­sı­nı ne­den is­te­miş­tir?
5. Hz. Mu­ham­med’in ki­şi­sel hak­lar ve eşit­lik ko­nu­su­ndaki gö­rüş­le­ri ne­ler­dir?
132
4. Ünite
Temel Kavramlar
lBeytül Mal
C. DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661)
lHalife
lHarici
lİkta
lOrdugâh
lRidde
lSıddık
Hazırlık Çalışmaları
1. Hz. Muhammed’in vefatının ardından İslam Devleti yöneticilerinin
işbaşına nasıl geçtiklerini araştırınız.
2. Kur’an-ı Kerim’in kitap hâline getirilmesinin gerekçeleri nelerdir?
Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
Hz. Muhammed hayattayken kendisinden sonra kimin devlet başkanı olacağını belirlememişti. Bu
nedenle Hz. Muhammed’in vefatından sonra yerine kimin halife olacağı konusu tartışmalara neden oldu.
Bazı Müslümanlar Hz. Muhammed’in cenaze işleriyle uğraşırken bazı Müslümanlar da Hz. Muhammed’in
yerine İslam Devleti’ni kimin yöneteceğini belirlemeye çalışıyorlardı. Durumu öğrenen Hz. Ebu Bekir ve
Hz. Ömer, Müslümanların toplandığı yere gittiler. Sözü alan Hz. Ömer heyecanla Hz. Ebu Bekir’e dönerek
“Sen Allah’ın resulünün emriyle Müslümanlara namaz kıldırdın. Ona hepimizden daha yakındın. Biz seni
halife kabul ediyoruz.” dedi. Diğer Müslümanlar da Hz. Ömer’in bu düşüncelerine katıldılar ve Hz. Ebu
Bekir birinci halife ilan edilmiş oldu. Hz. Ebu Bekir’den sonra sırasıyla Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali
seçimle halife oldular. İslam tarihinde bu yeni döneme Dört Halife veya Hülefa-i Raşidin (Büyük Halifeler)
Devri denir (632-661).
1. Hz. Ebubekir’in ilk halife seçilmesinde etkili olan sebepler nelerdir?
2. Dört ha­li­fe­nin se­çim­le işba­şı­na gel­me­si si­ze han­gi yö­ne­tim an­la­yı­şı­nı hatır­lat­mak­tadır? Neden?
Dört Halife Döneminde insanların her bakımdan eşit olduğu ilkesine önem verilmiştir. Soy, kabile ve zen­
ginliğe dayalı ayrıcalıklar oluşmasına izin verilmemiştir. Bu dönemde İslam dininin hüküm sürdüğü sınırlar
genişlemiş, Hristiyan ve Yahudilerin durumu ve hakları İslam hukukuna göre belirlenmiştir. Bu kişiler haraç
ve cizye denilen vergileri ödemeleri koşuluyla devletin koruyuculuğundan ve yurttaşlık haklarından yararlan­
mışlardır.
1. HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ (632-634)
Hz. Mu­ham­med, la­ka­bı “Sıd­dık” olan Hz. Ebu Bekir’den söz eder­ken “O ne söy­lü­yor­sa doğ­ru­dur.” de­rdi.
Halife seçilen Hz. Ebu Bekir “Sizin en iyiniz olmadığım hâlde sizin üzerinize hâkim oldum. Eğer doğru yapar­
sam bana yardım edin, eğer yanlış yaparsam beni doğrultun. Hakka samimiyetle saygı göstermek bağlılıktır,
hakka saygısızlık ise ihanettir.” (1) diyerek nasıl bir yönetim istediğini ifade etmiştir.
Hz. Muhammed’in vefatı üzerine Arabistan’da birtakım sorunlar çıktı. Bu dönemde bazı kişiler peygam­
berliklerini ilan ederken bazı kişiler de zekât vermek istemiyordu. Hz. Ebu Bekir zaman kaybetmeden pey­
gamberliklerini açıklayanlar üzerine ordu göndererek Yemen ve çevresinde yaşanan yalancı peygamberler
sorununu çözümledi.
İs­la­mi­ye­ti iç­ten­lik­le be­nim­se­me­dik­le­ri hâl­de, sadece Hz. Mu­ham­med’in ki­şi­sel oto­ri­te­si ile İs­la­mi­ye­te
bağ­lı gö­rü­nen birçok ka­bi­le var­dı. Bu ka­bi­le­ler, Hz. Mu­ham­med’in ölü­mü­nü fır­sat bi­le­rek ze­kât ver­me­me­ye ve
İs­la­mi­yet­ten ay­rıl­maya başladılar. İs­la­mi­yet­ten ay­rı­lan bu ka­bi­le­le­rin ye­ni­den İs­la­mi­ye­te ka­tıl­ma­la­rı sağ­lan­dı.
İslam tarihinde bu olaya ridde (dinden dönenler) olayı denilir.
_______________________
(1) Martin Ligns, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 372.
133
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Hz. Ebu Bekir, ülkedeki dinî birliği sağladıktan sonra
İslamiyeti yaymak amacıyla Bizans ve Sasaniler üzerine
ordular gönderdi.
Irak üze­ri­ne yapılan seferde Sa­sa­ni or­du­sunu ye­nen
Müslümanlar Dic­le’ye ka­dar olan Irak top­rak­la­rını ele
ge­çirdi. Halid Bin Velid komutasındaki İslam ordusu Suriye
topraklarına girdi. Bizans İmparatorluğu Yermuk Savaşı’nda
yenilgiye uğradı.
Hz. Ebu Bekir dönemindeki diğer bir gelişme ise
Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin toplanarak kitap hâline geti­
rilmesi oldu. Böylece Kur’an-ı Kerim günümüze kadar hiç
değişmeden geldi.
4.10. Fotoğraf: El yazması Kur’an-ı Kerim
Hz. Ebu Bekir dö­ne­mi, Hz. Mu­ham­med’in ve­fa­tın­dan son­ra Ara­bis­tan Ya­rı­ma­da­sı­’nın di­nî ve si­ya­si bir­li­
ği­nin sağ­la­ma­sı ba­kı­mın­dan önem­lidir.
Aşağıda verilen “Hz. Ebu Bekir’in Tavsiyeleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
7. Etkinlik: HZ. EBU BEKİR’İN TAVSİYELERİ
Hz. Ebu Bekir Suriye’ye gönderdiği orduyu uğurlarken komutan Usame’ye şu tavsiyede bulunmuştur:
“Davanıza ihanet etmeyin. Savaşta bile insaftan ayrılmayın. Çocukları, yaşlıları, kadınları öldürmeyin,
zulmetmeyin. Hurma ve diğer meyve ağaçlarını; koyun, keçi ve diğer hayvanları, yeme dışında bir amaçla
kesmeyin, telef etmeyin. Kiliselerde ibadete çekilenlere rastlarsanız onları ibadetleri ile başbaşa bırakın.”
Hz. Ebu Bekir’in komutan Usame’ye tavsiyeleri dikkate alındığında onun kişisel özellikleri ile
ilgili neler söylenebilir?
2. HZ. ÖMER DÖNEMİ (634-644)
Hz. Ebu Bekir 634 yılında vefat etti. Hz. Ebu Bekir’in önerisi üzerine Hz. Ömer halife seçildi. Hz. Ömer,
adalet ve doğruluğu ile tanınan bir halifeydi. “Fırat kıyısında bir deve helak olursa, Allah bunu Ömer ailesinden
sorar diye korkarım.”(1) diyen Hz. Ömer, adaleti titizlikle uygulamıştır.
8. Etkinlik
Hz. Ömer’in “Ada­let mül­kün te­me­li­dir.” sö­zün­den ne­ler an­la­dı­ğı­nızı be­lir­ten bir kom­po­zis­yon ya­zı­nız.
Hz. Ömer döneminde önemli fetih hareketleri olmuş, İslâm Devleti’nin sınırları genişlemiş ve İslamiyet
en parlak devrini yaşamıştır. Yapılan fetih hareketlerini birlikte inceleyelim.
a. Suriye’nin Fethi
Hindistan’dan başlayarak Ara­bis­tan’dan ge­çen ti­ca­ret yol­la­rı­nın son bul­du­ğu yer Su­ri­ye idi. Su­ri­ye’ye
sa­hip olan dev­let, Ön As­ya ti­ca­re­ti­ni de de­ne­ti­mi al­tı­na alı­yor­du. Suriye’nin alınmasının ticari önemini kavra­
yan Hz. Ömer, Bi­zans or­du­la­rı ile savaşarak Su­ri­ye ve Fi­lis­tin’i ele ge­çi­r­di (636 Ecnadin Savaşı). Böy­le­ce Müs­
lü­man­lar, Do­ğu Ak­de­niz ti­ca­re­ti­ne ege­men ola­rak bü­yük bir eko­no­mik gü­ce ulaş­tı­lar. İslam orduları, Suriye ve
Filistin’de fetihlerle uğraşırken bir yandan da Irak cephesinde Sasanilerle mücadele ediliyordu.
_______________________
(1) Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, s. 181
134
4. Ünite
b. İran ve Irak’ın Fethi
Kök­lü bir uy­gar­lı­ğa sa­hip olan Sa­sa­ni­ler, Bi­zans ve Kök Türk­ler­le yap­tı­ğı sa­vaş­lar so­nu­cun­da za­yıf­la­mış­tı.
Bundan yararlanan Müslümanlar, Sasanilerle yaptıkları Ka­di­si­ye (636), Ce­lû­la (637) ve Ni­hâ­vend (642) sa­vaş­
la­rın­dan son­ra İran’ın bü­yük bö­lü­münü ele ge­çi­rdiler. Bunun sonucunda Müslümanlar bü­yük bir zen­gin­li­ğe
ka­vuş­tu. Nihâvend Savaşı, Sasanilerin yıkılması açısından önemli bir yere sahipti. Sı­nır­la­rını genişleten
Müslümanlar bu savaştan sonra Horasan bölgesindeki Türklerle komşu oldu.
c. Mısır’ın Fethi
Aşağıda yer alan haritada da görüldüğü gibi Mı­sır’ın Bi­zans­lı­la­rın elin­de bu­lun­ma­sı Müs­lü­man­lar için bir
teh­dit oluş­tu­ru­yor­du. Ay­rı­ca bölge halkı Bizans’ın ağır baskısı altındaydı. Bu ne­den­ler­le Mı­sır, Amr İb­nü’l As
ko­mu­ta­sın­da­ki İslam or­du­su ta­ra­fın­dan 641 yı­lın­da fethedildi. Hris­ti­yan­lar, ciz­ye ver­gi­si öde­me­le­ri kar­şı­lı­ğın­
da din ve iba­det­le­rin­de ser­best bı­ra­kıl­dı. Mı­sır’ın fet­hi 642 yı­lın­da İs­ken­de­ri­ye’nin ele ge­çi­ril­me­si ile ta­mam­
lan­dı. Böy­le­ce Ku­zey Af­ri­ka’ya hakim olmak için önem­li bir üs el­de edildi.
4.3. Harita: İslam Devleti’nin genişlemesi
d. Kudüs’ün Fethi
Filistin ve çevresinin fethi için Amr İbnü’l As görevlendirildi. Kudüs şehri Müslüman orduları tarafından
kuşatıldı. Şehir kan dökülmeden ele geçirildi. Ancak halk ve patrik tarafından barışı Hz. Ömer’in imzalaması
şart koşulmuştu. Hz. Ömer’in Kudüs’e gelmesiyle bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre, halk inançla­
rında serbest bırakılarak can ve mal güvenliği teminat altına alındı. Bölge halkına din ve inanç özgürlüğü
tanındı.
Hz. Ömer döneminde idari, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda düzenlemeler yapılmıştır. Bu dönemde;
• Beytülmal denilen ilk devlet hazinesini kurulmuş,
• İkta sistemi uygulanmış,
• Hicri takvim düzenlenmiş ve kullanılmış,
• Adliye teşkilatı oluşturulmuş ve kadılar görevlendirilmiş,
• Düzenli ve güçlü bir ordu kurulmuş, önemli ordugâh şehirleri inşa ettirilmiş,
• Fethedilen bölgeler eyaletlere ayırılarak buralara merkezden valiler atanmıştır.
Hz. Ömer dö­ne­min­deki kurumlar hangi amaçla kurulmuştur?
135
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Aşağıda verilen “Hz. Ömer’in Halkla İlişkileri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
9. Etkinlik: HZ. ÖMER’İN HALKLA İLİŞKİLERİ
Hz. Ömer, halka karşı son derece şefkatli ve merhametliydi. Onların haklarını daima korurdu. Birgün
Hz. Ömer halka yiyecek dağıtıyordu. Herkes sırasını beklerken sahabenin ileri gelenlerinden Sa’d B. Ebi
Vakkas sıraya dikkat etmeyip öne geçti. Bunun üzerine Hz. Ömer onu uyararak sırasına geçmesini istedi
ve şöyle dedi: “Sen Allah’ın adaletini gözetmiyorsan ben sana öğretirim.” Halifeyi kızdıran, sıraya ve eşitlik
ilkesine uyulmamasıydı.
Hz. Ömer, Beytülmal’de toplanan paraları israf etmekten kaçınırdı. Maaşını Beytülmal’den aldığı
hâlde en azını alırdı. Çoğu zaman ihtiyacını karşılayamaz, Beytülmal emirinden borç isterdi. Hz. Ömer,
ailesinden birinin kendi hakkı olmayan bir şeye sahip olmasından çok çekinirdi. İnsanlara kötü örnek olma­
maya dikkat ederdi. Kendinde ve ailesinde olabilecek küçük bir sapma diğer insanların daha fazla bozul­
malarına sebep olacağından ev halkını sıkı sıkı uyarırdı. Bir sorun çıktığında karar vermeden önce halkın
görüşüne başvurur, konuyu onlarla enine boyuna tartışırdı. Halkın her kesiminden insan Hz. Ömer’in kar­
şısında fikirlerini söyleme fırsatı bulurdu.
Hasan Karaköse, Orta Çağ Tarihi ve Uygarlığı, s. 37.
(Özetlenmiştir.)
1. Hz. Ömer’in eşitliğe ve adalete önem vermesinin nedenleri nelerdir?
2. Hz. Ömer, ailesinden birinin hakkı olmayan bir şeye sahip olmasını neden istememiştir?
Hz. Ömer, öde­di­ği ver­gi­nin azal­tıl­ma­sı­nı is­te­yen ve bu is­te­ği ka­bul edil­me­yen bir kö­lenin saldırısı sonucu
ağır ya­ra­landı. Vefat etmeden ön­ce Müs­lü­man­lar ken­di­sin­den ye­ni bir ha­li­fe seç­me­si­ni is­te­di­ler. An­cak Ha­li­fe
Ömer bu öne­ri­yi ka­bul et­me­di. Ye­ni ha­li­fe­yi sa­ha­be­den olu­şan bir ku­ru­lun seç­me­si­ni is­te­di. Hz. Ömer’in öne­
ri­siy­le oluş­tu­ru­lan ku­rul, onun vefat etmesinden son­ra top­la­na­rak Eme­vi ai­le­sin­den Hz. Os­man’ı ha­li­fe seç­ti.
Bir kölenin İslam Devlet Başkanı’ndan vergisinin azaltılmasını istemesi, İslam Devlet yönetim anlayışı­
nın hangi özelliğini göstermektedir?
3. HZ. OSMAN DÖNEMİ (644-656)
Hz. Ömer’in şehit edilmesinden sonra “Şura” denilen bir kurul tarafından halife seçilen Hz. Osman döne­
minde yapılan önemli faaliyetler şunlardır:
• Hz. Os­man, Hz. Ömer za­ma­nın­da bü­yük bö­lü­mü fet­he­di­len İran’ın fet­hinin ta­mam­lan­ma­sı için bir or­du
gön­der­di. Bu or­du Ho­ra­san böl­ge­si­ni ele ge­çir­di. Böy­le­ce İran’ın fet­hi ta­mam­lan­mış ol­du. İran’ın tü­müy­le ele
ge­çi­ril­me­si Müs­lü­man Arap­la­rı ye­ni yer­ler fet­het­me­ye yö­nelt­ti. Sı­ra, İslam dinini yaymak için Tür­kis­tan’ı ele
ge­çir­me­ye gel­miş­ti. Bu amaç­la Cey­hun Ir­ma­ğı­’nı aşan Arap or­du­la­rı ilk kez Türk­ler­le kar­şı­laş­tı­lar (651).
• İran’ın fet­hi ta­mam­la­ndık­tan son­ra Müslümanlar 652 yı­lın­da Kaf­kas­ya’ya gir­di­ler. Ha­zar Türk­le­ri­ne
ye­ni­le­rek Kaf­kas­ya’nın gü­ne­yi­ne çe­kil­di­ler.
• Hz. Ömer za­ma­nın­da ger­çek­le­şen Mı­sır’ın fet­hi, Ku­zey Af­ri­ka’nın fet­hi yo­lu­nu da aç­­tı. Ber­be­ri­lerle
Bi­zans­lı­la­rın oluş­tur­duğu or­du­yu ye­ne­n Müslümanlar Tu­nus’u ele ge­çir­diler. Tu­nus’un fet­hi (647) ile Ku­zey
Af­ri­ka’da­ki Müslüman ege­men­li­ği için bü­yük bir adım atıl­mış ol­du.
• Hz. Os­man za­ma­nın­da ilk İs­lam do­nan­ma­sı ku­rul­du ve donanmanın başına Muaviye getirildi. Bi­zans­lı­
lar­la sa­va­şı­la­rak Kıb­rıs ver­gi­ye bağ­lan­dı ve Müs­lü­man­lar ada­ya yer­leş­tirildi (649). Ro­dos Ada­sı fet­he­dil­di (655).
Böy­le­ce Do­ğu Ak­de­niz’de önem­li bir üs ele ge­çir­ilmiş oldu (Müslümanlar ile Bizans İmparatorluğu arasında
“Zatü’s Zavari” adıyla anılan ilk deniz savaşı yapılmıştır.).
• Hz. Ebu Bekir za­ma­nın­da ki­tap hâ­li­ne ge­ti­ri­len Kur’an-ı Kerim, oluşturulan bir heyet tarafından ço­ğal­tı­la­
rak bel­li baş­lı İslam mer­kez­le­rine gön­de­ril­di.
Ku­r’an-ı Ke­rim’in ço­ğal­tı­lıp bel­li başlı İs­lam mer­kez­le­ri­ne gön­de­ril­me­si­nin ama­cı siz­ce ne ola­bilir?
136
4. Ünite
Hz. Osman dö­nemi, Müs­lü­man­lar ara­sın­da cid­di ay­rı­lık­la­rın
baş­la­dı­ğı bir dö­nem­dir. Hz. Os­man, ada­let­li bir yö­ne­tim kurmaya
özen gösteren bir halife oldu. Ancak üst ma­kam­la­ra ken­di so­yun­dan
olan­la­rı getirmesi hal­kın tep­ki­si­ni çek­ti. Özellikle yönetimdeki valile­
rin yanlış politikaları yüzünden bazı gruplar ara­sın­da­ki es­ki düş­man­
lıklar da ye­ni­den alevlendi. So­nun­da, valilerden şi­kâ­yet­çi olan­lar
Me­di­ne’ye ge­le­rek top­lan­dı­lar. Hz. Osman’ın evini sa­rdılar. Yir­mi
gün­lük bir ku­şat­ma­dan son­ra eve giren asiler, Kur’an-ı Kerim okuyan,
4.11. Fotoğraf: Hz. Osman’ın mezarın­
dan
bir görünüm (Medine)
yanda fotoğrafta mezarı gösterilen Hz. Os­man’ı şehit ettiler.
Hz. Os­man dö­ne­min­de baş­la­yan ay­rı­lık­la­rın İslam dünyasına ne gi­bi etkileri olmuştur?
4. HZ. ALİ DÖNEMİ (656–661)
Hz. Os­man’ın şehit edilmesinden son­ra İslam ülkesinde ka­rı­şık­lıklar or­ta­ya çık­tı. Bu­nun üze­ri­ne halk
Hz. Ali’ye baş­vu­ra­rak ha­li­fe­li­ği ka­bul et­me­si­ni is­te­di. Da­ha faz­la ka­rı­şık­lı­ğa yol aç­mak is­te­me­yen Hz. Ali ha­li­
fe­li­ği ka­bul et­ti (656). Eme­vi­ler, Hz. Os­man’ın öl­dü­rül­me­si ile il­gi­li ola­rak Hz. Ali’yi suç­la­dı­lar. Hz. Osman’ın
katilleri bulunarak cezalandırılmadan Hz. Ali’nin ha­li­fe­li­ği­ni ka­bul et­me­di­ler. Şam Va­li­si Mu­avi­ye, Hz. Ali’ye
kar­şı baş­la­tı­lan ha­re­ke­tin ba­şı­nda yer al­dı. Hz. Ali za­ma­nı iç ka­rı­şık­lık­la­rın ya­şan­dı­ğı, Müs­lü­man­lar ara­sın­da­
ki ay­rı­lık­la­rın kes­kin­leş­ti­ği bir dö­nem olması bakımından önemlidir. Bu dö­nem­in baş­lı­ca olay­la­rı şun­lar­dır:
a. Ce­mel Vakası (656)
Hz. Mu­ham­med’in eşi Hz. Ay­şe ile Talha ve Zübeyr gibi sahabeler bir ordu toplayarak Basra’ya hareket
ettiler. Hz. Ali’den Hz. Osman’ı şehit edenlerin bulunup yargılanmasını istediler. Hz. Ali onlarla görüşerek bu
durumu çözeceğini ifade etti. Hz. Ali boş yere Müslüman kanı dökülmemesi için çalıştı. İki taraf arasında
anlaşma sağlanmasına rağmen Hz. Ali’nin ordusunda yer alan ve İslamı içeriden yıkmak isteyen Abdullah
İbn-i Sebe ve taraftarları geceleyin karşı tarafa saldırdılar. Bas­ra ya­kı­nın­da ya­pı­lan bu sa­va­şın en şid­det­li bö­lü­
mü Hz. Ay­şe’nin bin­di­ği dev­e­nin çev­re­sin­de ger­çek­leş­ti­ği için bu ola­ya Ce­mel Vakası (De­ve Ola­yı) de­nir. Hz.
Ali kuv­vet­le­ri­nin ga­lip gel­di­ği bu sa­vaş­ta Hz. Tal­ha ve Hz. Zü­beyr şehit oldu. Hz. Ay­şe tut­sak edil­di ve Me­di­
ne’ye gön­de­ril­di. Cemel Vakası’ndan sonra Hz. Ali, devletin merkezini Medine’den Kufe’ye taşıdı.
b. Sıf­fin Sa­va­şı (657)
Hz. Ali halife olunca Mu­avi­ye, Hz. Ali’nin ha­li­fe­li­ği­ni ta­nı­ma­ya­rak Şam’da ha­li­fe­li­ği­ni ilan et­ti. Bu­nun
üze­ri­ne Hz. Ali bü­yük bir or­duy­la Mu­avi­ye’nin üze­ri­ne yü­rü­dü. İki or­du Sıf­fin Ova­sı’n­da kar­şı­laş­tı­(657). Sa­vaş
gün­ler­ce sür­dü. Hz. Ali taraftarlarının sa­va­şı ka­za­na­ca­ğı an­la­şı­lın­ca Mu­avi­ye, Amr İbnü’l As’ın tavsiyesine
uyarak askerlerine Kur’an say­fa­la­rı­nı mız­rak­la­rı­nın ucu­na ta­ktırdı ve “Kur’an ara­mız­da ha­kem ol­sun.” diye
bağırttı. Hz. Ali, bu­nun bir hi­le ol­du­ğu­nu askerlerine anlatmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Sorunun
hakemler tarafından çözülmesi kararlaştırıldı.
c. Ha­kem Ola­yı (657)
Ha­li­fe­lik so­ru­nu­nun çö­züm­len­me­si için Mu­avi­ye ve Hz. Ali bi­rer ha­kem seç­ti­ler. Ha­kem­ler, ta­nık­lar önün­
de bir ara­ya gel­di­ler. Ara­la­rın­da­ki tar­tış­ma so­nu­cun­da iki ha­kem Hz. Ali ve Mu­avi­ye’nin gö­rev­den alın­ma­sına
ve ye­ni ha­li­fe­nin bir ku­rul ta­ra­fın­dan se­çil­me­si­ne ka­rar ver­di­. Ka­ra­rı açık­la­mak üze­re kür­sü­ye ön­ce Hz. Ali’nin
ha­ke­mi (Ebu Musa Eş’ari) çık­tı ve onu gö­rev­den al­dı­ğı­nı açık­la­dı. Da­ha son­ra kür­sü­ye ge­len Mu­avi­ye’nin ha­kemi
(Amr İbnü’l As) önceden aldıkları ka­ra­ra uy­ma­ya­rak onu ha­li­fe ilan et­ti. Hz. Ali’nin ta­raf­tar­la­rı bu ka­ra­rı ka­bul
et­me­di­ler. Mu­avi­ye, Şam’da ha­li­fe­li­ği­ni sür­dü­rür­ken Hz. Ali ta­raf­tar­la­rı da Ku­fe’de Hz. Ali’yi ha­li­fe olarak ta­nı­
dı­lar. Bu olay­dan son­ra Hz. Ali yanlıları, Muaviye yanlıları ve her ikisininde halifeliğini kabul etmeyen Hariciler
olmak üzere üç gruba ayrılan Müs­lü­man­lar ara­sın­da İs­la­mi­ye­tin fark­lı yo­rum­la­rı­na da­ya­nan gö­rüş ay­rı­lık­la­rı
or­ta­ya çık­tı. Bun­lar­dan Ha­ri­cî­ler, ha­li­fe­lik so­ru­nu­nun çö­zü­mü için Hz. Ali, Mu­avi­ye ve Mu­avi­ye’nin ha­ke­mi­
(Amr İb­nü’l As)ni ay­nı gün­de öl­dür­me­ye ka­rar ver­di­ler. Amr İb­nü’l As ve Mu­avi­ye bu girişimden kur­tul­dular.
Hz. Ali ise Haricîler tarafından şehit edildi (661). Hz. Ali’nin bir Haricî tarafından şehit edilmesiyle Dört Halife
Dönemi sona ermiş oldu.
137
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Temel Kavramlar
Ç. EMEVİLER DÖNEMİ (661-750)
lBerid
lCebelitarık
lDinar
lDirhem
lEyalet
lMevali
Hazırlık Çalışmaları
1. Emeviler, devlet yönetiminde hangi uygulamalarıyla Dört Halife
Devrinden farklı yönetim sergilemiştir? Araştırınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
lSaltanat
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Hz. Mu­ham­med’in ve­fa­tı­nın ar­dın­dan Müs­lü­man­lar yö­ne­ti­ci­le­ri­ni se­çim­le iş ba­şı­na ge­tirdiler. Eme­vi­
Devleti’nin kuruluşuyla birlikte si­ya­si an­lam­da bir de­ği­şik­lik ya­şan­dı. Eme­vi ai­le­si­nin so­yun­dan ge­len­ler
ida­re­de söz sa­hi­bi ol­ma­ya baş­la­dılar. Böylece halifelik Emevilerle beraber babadan oğula geçen saltanat
hâline geldi.
Halifeliğin saltanat hâline gelmesi, halk ile devlet arasındaki ilişkiyi ne şekilde etkilemiş olabilir?
1. HALİFELİK SORUNU ÇÖZÜMLENİYOR
Hz. Ali’nin şehit edilmesinden sonra bü­yük oğ­lu
Hz. Ha­san’la Mu­avi­ye ara­sın­da ha­li­fe­lik için ye­ni­den
mü­ca­de­le baş­la­dı. Kufeliler, Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan’ı
halife seçtiler. Muaviye de Şam’da halifeliğini ilan etti.
Kan dö­kül­me­si­ni is­te­me­yen Hz. Ha­san, Muaviye lehine
halifelikten çekilince Muaviye halife oldu.
Mu­avi­ye, merkezi Şam olan Eme­vi­ler Dev­le­ti’ni
kurdu. İç karışıklıkları önleyerek ülkede huzuru sağlama­
ya çalıştı. Güçlü bir ordu kurarak Bizans İmparatorluğu
ile mücadele etti. Bu dö­ne­m­de İs­tan­bul iki kez (668-674)
Emeviler tarafından ku­şa­tıl­ma­sı­na rağ­men alı­na­ma­dı.
Karadan ve denizden yapılan birinci kuşatma sırasında
Hz. Muhammed’in sancaktarlığını yapan Eyüp El Ensari
şehit oldu. Yandaki fotoğrafta gördüğünüz İstanbul’daki
Eyüp Sultan Türbe ve Camisi onun adına yapılmıştır.
4.12. Fotoğraf: Eyüp Sultan Türbe ve Camisi’nden bir
görünüm (İstanbul)
Mu­avi­ye öl­me­den ön­ce, Hz. Hasan’ın öldüğünü ve aralarındaki anlaşmanın sona erdiğini belirterek oğ­lu
Ye­zid’i veliaht ilan et­ti. Ölümünden sonra Yezid halife oldu (680).
Bilgi Hazinesi
Eme­vi­ler­ döneminin sona ermesiyle halifelik Ab­ba­si­le­re geçti. Son Abbasi halifesi, Moğollar’dan ka­
çarak Mısır’da hüküm süren ve Türk-İslam Devleti olan Mem­luk­lere sığındı. Halifelik 1517 yı­lın­da­ Ya­vuz
Sul­tan Se­lim’in Mı­sır’ı fethetmesiyle Os­man­lı­la­rın eline geçti. Cumhuriyetin ilanından sonra 3 Mart 1924
tarihinde çı­ka­rı­lan bir ka­nun­la da ha­li­fe­lik ku­ru­mu­na son ve­ril­di.
138
4. Ünite
2. KERBELA OLAYI (10 EKİM 680)
Hz. Ali’nin oğ­lu Hz. Hü­se­yin, Ye­zid’in ha­li­fe­li­ği­ni ta­nı­
ma­dı. Küfeliler Hz. Hüseyin’i Irak’a davet ettiler. Medinelilerin
gitmemesi konusundaki ısrarlarına rağmen Hz. Hü­se­yin be­ra­
be­rin­de­kilerle Irak’a hareket etti. Yandaki fotoğrafta görülen
Fı­rat kı­yı­sın­da­ki Ker­be­la şehrine gel­dik­le­rin­de Ye­zid’in gön­
der­di­ği kuv­vet­ler­le kar­şı­laş­tı­lar. Ye­zid’e bağ­lı kuv­vet­ler Hz.
Hü­se­yin’i ve ya­nın­da­ki Müs­lü­man­la­rı şehit ettiler. Bu olay ile
Müslümanlar, Sünniler ve Şiiler olmak üzere ikiye ayrıldılar.
Kerbela olayı, İslam dünyasında ne gibi olayların ya­
şanmasına yol açmış olabilir?
4. 13. Fotoğraf: Günümüz Kerbela şehrinden bir
görünüm (Irak)
3. MÜSLÜMANLAR AVRUPA’DA
Halife Ye­zid dö­ne­min­de Ce­za­yir ve Fas, Müs­lü­man­la­rın eli­ne geç­ti. Emevilerin en parlak dönemi ise
Halife Abdülmelik ve I. Velid zamanıdır. Halife I. Ve­lid za­ma­nın­da (705-715) İs­lam or­du­la­rı At­las Ok­ya­nu­su’na
ka­dar bü­tün Ku­zey Af­ri­ka’yı fet­het­ti. Bu­ra­da ya­şa­yan Ber­be­ri­ler, İs­la­mi­yeti ka­bul ede­rek İslam kül­tü­rü­nün
et­ki­si­ne gir­di­ler.
Yandaki haritayı incele­
yerek Emevilerin batıda ve
doğuda nereleri fethettiğini
söyleyiniz.
711 yı­lın­da Ta­rık Bin Zi­yad
ko­mu­ta­sın­da­ki İs­lam or­du­su
Septe Boğazı’nı geçerek İspanya’ya
çıktı. Yapılan Ka­diks Sa­va­şı’n­da
Müslümanlar Vi­zi­got­la­rı yenerek
varlıklarına son verdi. İspanya’yı
fetheden Müslümanlar buraya
Endülüs adını verdiler.
4.4. Harita: İslamiyetin yayılışı (Tarih Atlası 1, s. 25.)
Bilgi Hazinesi
Tarık Bin Ziyad, karaya çıktıktan sonra gemilerin bir kısmını yakıp “arkamız deniz, önümüz düşman”
diyerek askerlerine savaşmaktan başka bir yol bırakmamıştı. Tarık Bin Ziyad, Septe Boğazı’nın adını değiş­
tirerek buraya Tarık’ın dağı anlamına gelen Cebelitarık adını vermiştir.
İspanya’daki İslam ilerleyişi Pireneleri aşıp Fransa içlerine kadar uzandı. 732 yılında Pu­vat­ya Savaşı’nda
Frank­lar­la kar­şı­la­şan Eme­vi or­du­su, Frank or­du­su­na ye­nil­di. Bu sa­vaş Müs­lü­man­lar için Avrupa’da bir dö­nüm
nok­ta­sı ol­du. Puvatya Savaşı Müs­lü­man­la­rın ba­tı­da­ki iler­le­yi­şi­ni durdurdu ancak Endülüsteki gücünü sarsa­
madı.
139
İslam Tarihi ve Uygarlığı
4. EMEVİLER VE TÜRKLER Türk­le­rin ya­şa­dı­ğı Tür­kis­tan ve çev­re­si­ne ya­pı­la­cak se­fer­ler için Eme­vi­ler Ho­ra­san bölgesini bir üs hâline
getir­ip buraya 50 bin Arap yerleştirdiler. Buradaki Türklerle uzun süren savaşlar yaptılar. Arap orduları
Ceyhun Irmağı’nı geçerek Maveraünnehir bölgesine girdi. Buhara, Semerkant ve Taşkent’i ele geçirdi. Bu böl­
gelerde Müslüman Araplarla en fazla mücadele eden Türk devletleri Hazarlar ve Türgişler oldu. Türgiş Kağanı
Sulu Han, Emevi valisini yendi. Onun ölümünden sonra ortaya çıkan otorite boşluğu nedeniyle Batı Türkistan
Müslümanların eline geçti.
Bilgi Hazinesi
İpek Yo­lu üze­rin­de­ki “Se­mer­kant, Bu­ha­ra, Taş­kent” gi­bi Türk şe­hir­le­rin­de ya­şa­yan Türk­ler, de­ri imal
edi­yor ve kâ­ğıt üre­ti­miy­le uğ­ra­şı­yor­lar­dı. Bu Türk şehirleri birer ticaret, bilim ve kültür merkezi konumun­
daydı.
Aşağıdaki “Emevi Dönemi Olayları” adlı etkinlikte verilen tabloda ilgili bölüme Emevi Dönemi’nde
yaşanan olayların siyasî, sosyal ve dinî sonuçlarını yazınız.
10. Etkinlik: EMEVİ DÖNEMİ OLAYLARI
Olayın Adı
Siyasî
Sonuçları
Sosyal ve dinî
Halifelik
sorunu
......................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
...........................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
Kerbela
olayı
......................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
...........................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
Emevi-Türk
mücadeleleri
......................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
...........................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
5. EMEVİ DEVLETİ’NİN YIKILMASI
Arap mil­li­yet­çi­li­ği­ne da­ya­lı bir po­li­ti­ka iz­le­yen Eme­vi­ler, Arap olmayan diğer Müslümanları azat edil­miş
kö­le (me­va­li) ola­rak gördü ve on­lar­dan ağır ver­gi­ler almanın yanı sıra devlet ve ordu yönetiminde görev ver­
mediler. Fe­tih­le­rin dur­ma­sı, merkezî otoritenin bozulması, devlet yönetimine Emevi soyundan kişilerin geti­
rilmesi (Arap milliyetçiliği), Ab­ba­si ve Şi­ile­rin yı­kı­cı faaliyetlerde bulunması Eme­vi­le­ri ol­duk­ça za­yıf­lat­tı. Daha
sonra Horasan bölgesinde bulunan Türk asıllı Ebu Müs­lim tarafından çıkarılan ayaklanma İran ve Irak’a yayıl­
dı. Hz. Muhammed’in amcası olan Abbas soyundan gelenler bu ayaklanmaya destek verdi. Ebu’l Abbas
Abdullah, Ebu Müslim tarafından halife ilan edildi. Mısır’a kaçan Halife II. Mervan’ın yakalanarak öldürülme­
si sonucunda Emevi Devleti yıkıldı.
140
4. Ünite
6. EMEVİ DEVLETİ KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
İslamiyetin sınırlarını genişleten Emeviler döneminde yönetim, kültür, ekonomi, sanat ve bilim alanında
önemli gelişmeler yaşandı. Ülke yönetim bakımından büyük eyaletlere ayrılarak buralara merkezden valiler
atandı. Hukuk davaları bu çağda mahkeme defterlerine kaydedilmeye başlandı. Divanü’l harac (devletin gelir
ve giderlerinden sorumlu) ve Divan’ül hatem (resmî yazışmaları yürütmekle görevli) kurumları oluşturuldu.
Halife’nin güvenliğini sağlamak amacıyla Muhafız
Birliği kuruldu. Emeviler döneminde Bizans
İmparatorluğu ve Türklerle önemli ticari ilişkiler
sağlandı. Halife Abdülmelik zamanında ekono­
mik alanda yapılan en önemli gelişme, altın
(dinar), gümüş (dirhem) adı ile ilk İslam parası­
nın bastırılması oldu. Yandaki fotoğrafta gördü­
ğünüz paralar Emevi Halifeleri tarafından deği­
şik dönemlerde bastırılmıştır. Bu zamana kadar
İslam ülkesinde Bizans ve Sasani paraları kulla­
nılıyordu. Böylece İslam Devleti ekonomik bakı­
4.14. Fotoğraf: Abdülmelik ve diğer Emevi halifeleri dönemin­
mından Bizans ve Sasani etkisinden kurtarıldı.
de bastırılan sikkeler (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s.
Yine Abdülmelik zamanında Arapça, devletin
47.)
resmî dili oldu.
Emevi hükümdarı Abdülmelik’in para bastırıp Arapça’yı resmi dil hâline getirmesinin önemi nedir?
Emeviler, yapılan fetihler sonucunda farklı kültür ve milletlerle tanıştı, çeşitli milletleri bünyesinde barın­
dırdı. Bu durum bilim ve sanat alanında farklı üslupların ve böylece yeni bir İslam sanatının ortaya çıkmasını
sağladı. Emeviler döneminde İs­lam mi­ma­ri­si, Av­ru­pa mi­ma­ri­si ile ya­rı­şa­bi­le­cek se­vi­yeye ulaştı. Cami, saray,
medrese, kervansaray gibi sanat eserleri yapıldı.
Yapılan bu eserlerin tavan, duvar ve camları renk­
li geometrik şekillerle süslendi. Ortaya çıkan bu
süsleme sanatına “Arabesk” adı verilir. Ebru, hat
ve tezhip, bu dönemde yapılan diğer süsleme
sanatları arasında yer aldı. Emeviler döneminde
Şam’da yanda fotoğrafını gördüğünüz Emeviye
Camisi, Mısır’da Amr İbnü’l As Camisi ve
Kayravan’da Seyd-i Uleba Camisi yapıldı. Emevi
cami mimarisine mihrap, minare ve şadırvan
4.15. Fotoğraf: Emeviye Camisi’nin içinden bir görünüm
(Şam, Suriye)
eklendi. Suriye ve Şam’da Emeviler tarafından
camiler dışında birçok saray yapıldı. Böylece
saray hayatı gelişmeye başladı.
Saray hayatının başladığı Emeviler döneminde Arap şiiri yeniden önem kazandı. “Edeb” adı verilen bu
tarzın en önemli ismi “Hilafet Ordusu’nun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri” adlı bir kitap yazmış olan
“Cahiz” dir.
141
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Temel Kavramlar
D. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031)
lHoşgörü
lRönesans
lTavâif-i Mülûk
Hazırlık Çalışmaları
1. Ünlü İspanyol yazar Cervantes (Servantes) Endülüs Emevileri için
söylediği “İspanya’ya doğru düşünceyi ve bilimi öğreten onlardır.” sözü
ile ne ifade etmek istemiştir?
2. Yanda verilen temel kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Bilgiyi aramak için yollara düşen İngiliz rahip ve bilgin Morleyli Daniel (Morlli Denyil) çağdaşı olan
birçok genç gibi anavatanı İngiltere’den ayrılarak doğuya gider. Önce Paris’te bulunan üniversiteye uğrar.
Bu üniversiteyi oldukça bozulmuş ve can çekişir hâlde bulan Daniel, buradan ayrılırken şu tespitte bulu­
nur: “Paris’teki öğretmenler o kadar cahillerki tek yaptıkları heykel gibi öylece durmak ve sessiz kalarak
kendilerine bir şey biliyormuş süsü vermek.”
Peki, nereye gider? Yine kendi ağzından dinleyelim: “...Bugünlerde Toledo’da Arap öğretileri pek rağ­
bet gördüğünden dünyanın en bilge filozoflarını dinlemek için oraya doğru yola koyuldum. 12. yüzyılda
Toledo’da en az üç kültür yan yana yaşıyordu. Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar. Herkesin tek bir
arzuyu yani öğrenme arzusunu paylaştığı, kültürel zenginliğin hakim olduğu bir dönemdi.”
1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 92, 93.
(Düzenlenmiştir.)
İngiliz rahip ve bilginin söylediklerinden hareketle o dönemdeki Doğu ve Batı dünyasının eğitim
anlayışını karşılaştırdığınızda neler söyleyebilirsiniz?
ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Ab­ba­si­lerin Eme­vi­ Dev­le­ti­’nin varlığına son verdiği dönemde bu ai­le­den olan Ab­dur­rah­man, İs­pan­ya’ya
giderek Endülüs Emevi Devleti’ni kurdu. Kurtuba, Endülüs Emevilerinin başkenti hâline geldi (756).
Abdurrahman, Abbasilerle mücadele etti. Franklara karşı başarılar kazandı. Endülüs Emevilerinin en parlak
dönemi ise III. Abdurrahman ve II. Hakem zamanıydı (976). En­dü­lüs Eme­vi­leri si­ya­si ve as­ke­rî ba­şa­rı­lar­dan
çok, bi­lim ve kül­tür ala­nın­da­ki ge­liş­me­le­re önem vererek İs­pan­ya’da bir­çok kü­tüp­ha­ne ve med­re­se yap­tır­dı­lar.
X. yüz­yı­lın baş­la­rın­dan iti­ba­ren En­dü­lüs Eme­vi hü­küm­dar­la­rı ha­li­fe un­va­nı­nı kul­lanmaya başladılar. Böylece
İs­lam dün­ya­sın­da ay­nı dö­nem­de ha­li­fe­li­ği kul­la­nan üç dev­let or­ta­ya çık­mış­oldu. Bu dev­let­ler Bağ­dat’ta Ab­ba­
si­ler, İs­pan­ya’da En­dü­lüs Eme­vi­le­ri ve Mı­sır’da Fa­ti­mi­lerdi. Endülüs Emevi Devleti’nde II. Hakem’in ölümün­
den sonra karışıklıklar yaşanmaya başladı. 1031 yılında yıkılan Emevi Devleti’nin toprakları üzerinde birçok
yeni devletçik kuruldu. Bu devletçiklere Tavaif-i Mülük denildi. Bunların içinde başkenti Gırnata olan Beni
Ahmer Devleti oldukça önemliydi.
Bilgi Hazinesi
Beni Ahmer Devleti (1232-1492): İspanya’da Müslümanların son olarak kurdukları devlettir, başkenti
“Gırnata”dır. 250 yıl hüküm süren Beni Ahmer Devleti, İslam kültürünün İspanya’da yayılmasında, bilim
ve sanatın gelişmesinde, Avrupa’daki Rönesans hareketlerinin başlamasında etkili olur. Gırnata’yı 1492
yılında ele geçiren Hristiyanlar, İslam kültür ve medeniyetine ait olan birçok eseri yakıp yıkarlar. Böylece
Müslümanların İspanya’daki varlığı sona erer.
İspanya’da sadece Müslümanlar değil burada yaşayan Yahudiler de soykırıma uğrar. Bu yıllarda
Akdeniz’de denizcilikle uğraşan Oruç ve Hızır kardeşler, Osmanlı padişahı II. Bayezit’in isteğiyle Hristiyan
zulmünden kurtardıkları Müslüman ve Yahudileri Osmanlı Devleti’ne getirirler. Yahudiler İstanbul, Sela­
nik ve İzmir gibi Osmanlı şehirlerine yerleştirilirler.
142
4. Ünite
Şehirlerin Şehri Kurtuba
Kur­tu­ba’yı an­la­tan Al­man Sig­rid Hun­ke (Zigert Henke), “Av­ru­pa’nın Üze­ri­ne Do­ğan İs­lam Gü­ne­şi” ad­lı
ese­rin­de şun­la­rı ifa­de etmektedir: “En­dü­lüslü­nün na­za­rın­da şe­hir­le­rin şeh­ri Kur­tu­ba’dır. Et­ra­fı­nı çev­re­le­yen
ge­niş, ye­şil 28 va­ro­şu ile Kur­tu­ba, X. asrın or­ta­la­rı­nda Ba­tı’­nın hat­ta bü­tün Av­ru­pa’nın en ge­niş sa­ha­ya in­şa
olun­muş şeh­ridir. Bu ta­rih­te Kur­tu­ba’da ve­zir­ler­le me­mur­la­rın ika­met­gâhı dı­şın­da, 113.000 i­kâ­me­te mah­sus ev,
600 ca­mi, 300 ha­mam, 50 has­ta­ne, 80 süb­yan mek­te­bi (il­ko­kul), aşağıda bir görünümü verilen 17 med­re­se (üni­
ver­si­te) ve bir­çok yük­sek okul var­dır. IX. asır­da bu okul­lar­da yak­la­şık 4000 ila­hi­yat öğ­ren­ci­si bir ara­ya gel­miş­tir.
100.000 cilt ki­ta­bı içe­ren 20 res­mî kü­tüp­ha­ne var­dır.”(1) Bu el yazması kitapların çoğu kral Ferdinand tarafından
yakılarak ortadan kaldırılır.
4.16. Fotoğraf: Kurtuba Medresesi’nden bir gö­
rünüm (İspanya)
4.17. Fotoğraf: El Hamra Sarayı’ndan bir görünüm
(İspanya)
Endülüs Emevilerinde yaşanan bilimsel ve kültürel gelişmeler, siyasi ve ekonomik ilişkilerle değişik böl­
gelere yayılır.
Bilgi Hazinesi
Müslümanların Sicilya ve Endülüs’te kurduğu medreseler aracılığıyla Avrupa’ya İslam dünyasındaki
yeni gelişmeler aktarıldı. Birçok Hristiyan öğrenci bu bölgedeki medreselerde eğitim gördü. Bu medreselerin
mimari şekli, ders programları, öğretim metotları taklit edilerek Batı üniversitelerinin çekirdeği oluşturul­
du.
Aşağıda verilen “Endülüs Medeniyeti” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
11. Etkinlik: ENDÜLÜS MEDENİYETİ
En­dü­lüs Eme­vi­le­rine ka­dar İs­tan­bul ha­riç hiç­bir şeh­rin 300.000’den faz­la nü­fu­su, hiç­bir be­le­di­ye­nin
bir ta­ne ol­sun has­ta­ne­si, hiç­bir yer­in zik­re de­ğer bir kü­tüp­ha­nesi ve­ya umu­mi bir ha­mamı as­la mev­cut
de­ğildi. Ay­nı ta­rih­ler­de şe­hir­le­rin cad­de­le­ri kal­dı­rım­sız, süp­rün­tü ve pis­lik için­de, son de­re­ce sağ­lık­sız bir
du­rum­day­dı. 28 Mart 1819 ta­ri­hin­de bi­le “Köl­nisc­he Ze­itung” ga­ze­te­si ila­hî ni­zam ve ka­ran­lı­ğı in­sa­nın
bo­za­ma­ya­ca­ğı­nı ile­ri sü­rer­ken 950 yı­lın­da kal­dı­rım­la­rı sa­nat­kâ­re­ne bir şe­kil­de dö­şen­miş, 80.000 dük­kân­lı
“Kur­tu­ba”nın cad­de­le­ri öküz ara­ba­la­rıy­la mun­ta­zam bir şe­kil­de te­miz­le­ni­yor, ev­le­rin du­var­la­rı­na ası­lan
lam­ba­lar­la aydınlanıyordu. İlk de­fa 200 yıl son­ra 1150 yı­lın­da Av­ru­pa’nın bi­rin­ci şeh­ri Pa­ris, cad­de kal­dı­
rı­mı tek­ni­ğin­de İs­lam ör­ne­ği­ne kü­çük çap­ta uy­du. En­dü­lüs yı­kıl­dık­tan 200 se­ne son­ra bi­le Pa­ris’te aya­ğı­nı
kal­dı­rı­ma ba­san, bir diz ça­mu­ra ba­tı­yor­du... La­ğım ka­nal­la­rı bi­le şe­hir içe­ri­sin­de he­men gö­ze çarpıyordu.
Sigrid Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 412, 413.
(Düzenlenmiştir.)
1. Kurtuba’da görülen gelişmeleri Avrupa şehirleri ile karşılaştırdığınızda neler söylersiniz?
2. Endülüs Medeniyetinde sosyal devlet anlayışına uygun yerleri metinden bularak söyleyiniz.
_______________________
(1) Sigrid Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 412. Özetlenmiştir.
143
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Temel Kavramlar
E. ABBASİLER DÖNEMİ (750-1258)
lAvasım
lDar’ül Hikme
Hazırlık Çalışmaları
lİslam Rönesansı
1. Abbasiler dönemine “İslam tarihinin rönesansı” denilmesinin
nedenleri nelerdir? Araştırınız.
2. Yanda verilen temel kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Bağdat’ın altın çağı, İslam aleminin yükselen başkenti olduğu dönem, bundan bin iki yüz yıl öncesidir.
Halife Harun Reşit, Memun ve Emin dönemlerinde edindiği itibar ile şehir beş yüz yıla yakın bir süre ilim
ve kültürün elit tabakasını kendisine çekmiştir. Bir milyondan fazla nüfusuyla Konstantinopolis
(İstanbul)’ten sonra dönemin ikinci büyük şehri olan Bağdat, dünyanın en zengin şehri ve entellektüel
gelişimin beşiğidir.
1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 46.
(Özetlenmiştir.)
Bu bilgilere göre Abbasi Devleti’nin başkenti olan Bağdat şehri ile ilgili neler söylenebilir?
ABBASİ DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Ebu Müs­lim, Ho­ra­san’da is­yan başlatan Ebu’l Abbas’ı halife ilan edince Emevi dönemi sona erdi ve yönetim
Abbasilerin eline geçti (750). Ab­ba­si ha­ne­da­nı üye­le­ri Hz. Mu­ham­med’in amca­sı Ab­bas’ın so­yun­dan gel­di­ği
için bu dev­le­te Ab­ba­si­ler de­nildi. Ab­ba­si­le­rin ilk hü­küm­da­rı Ebu’l Ab­bas Ab­dul­lah‘tı. Onun ölü­mün­den son­ra
kar­de­şi ha­li­fe ol­du. Ab­ba­si­le­rin ilk bü­yük hü­küm­da­rı ise Ha­li­fe Man­sur’du. Man­sur dö­ne­min­de Bağ­dat şehri
kurularak ül­ke­nin baş­ken­ti yapıldı. Ve­zir­lik ma­ka­mı ku­rul­du. İran kö­ken­li ve­zir­ler yö­ne­ti­me ge­ti­ril­di. En ta­nın­
mış ve­zir İran kö­ken­li Ha­lid Bin Ber­mek’ti. Vezirlere geniş yetkiler verildi. Hz. Ömer zamanında kurulan divan,
devletin idari, mali, askerî ve her türlü davalarının görüşülüp karara bağlandığı yerdi. Emeviler dönemindeki
mali ve askerî divanlara Abbasiler döneminde yenileri eklendi. Abbasiler döneminde oluşturulan divanlar ve
görevleri şunlardı:
• Divan-ı İnşa, yönetim işlerine bakardı.
• Divan-ı Adl, adalet işlerini yerine getirirdi.
• Divan-ı Mezalim, halkın şikâyetlerini dinler ve sorunlarına çözüm getirirdi.
• Divan-ı Tevki, valilerin hesap işlerini takip ederdi.
• Divan-ı Bir, vakıf işlerini yürütürdü.
Ab­ba­si­le­rin en güç­lü dö­ne­mi Ha­run Re­şit dö­ne­mi (786-809) idi. Bu dö­nem­de Bağ­dat şeh­ri bir bi­lim ve kül­tür
mer­ke­zi hâline geldi. Çok sa­yı­da eser Yu­nan­ca ve La­tin­ce­den Sür­ya­ni­ce­ye, Fars­çaya ve Arap­çaya çev­ril­di. Arapçaya
çevrilen es­ki Yu­nan me­tin­le­ri­nin La­tin­ce­ye çev­ril­me­si Av­ru­pa’da­ki bi­li­min can­lan­ma­sı­na kat­kı­da bu­lun­du. Ba­zı
ta­rih­çi­ler bu ha­re­ket­li­li­ği, Rö­ne­sans’tan ön­ce bir İs­lam Rö­ne­san­sı’nın doğ­uşu ola­rak ka­bul eder­. Ha­run Re­şit’ten
son­ra yerine sı­ra­sıy­la Emin, Me­mun ve Mut­a­sım ha­li­fe ol­dular. Her üç ha­li­fe de bi­lim ve sa­nat ala­nın­da­ki ça­lış­ma­
la­ra bü­yük önem ver­di­ler. Bi­lim insanlarını ve sa­nat­çı­la­rı ko­ru­yup des­tek­le­di­ler. Halife Memun, Bağdat’ta bi­lim­sel
araş­tır­ma mer­kez­le­ri olan “Dar’ül Hik­meler” açtı. Dev­rin en zen­gin kü­tüp­ha­ne­si­ni ve göz­le­me­vi­ (ra­sat­ha­ne)ni
oluşturdu. Çev­re­nin en yet­kin bi­lim in­san­la­rı­nı burada topladı. Bu mer­kez, bi­lim ta­ri­hin­de “Bağ­dat Oku­lu” ola­rak
anı­lır. Bir­çok araş­tır­ma­cı ve bi­lim insanı burada öğrenim gördü.
762
Bağdat Abbasilerin
yeni başkenti oldu.
144
786
Harun Reşit Abbasi
halifesi oldu.
789
Tavâif-i Mülûk Devletleri’nden
İdrisiler Fas topraklarında kuruldu.
800
Dünyanın yedi harikasından biri olan
Peru’daki Machu Picchu şehri kuruldu.
4. Ünite
Aşağıda verilen “Harun Reşit ve Charleamagne (Şarlman)” adlı metni okuyarak altındaki soruyu ce­
vaplayınız.
12. Etkinlik: HARUN REŞİT VE CHARLEAMAGNE
Ha­run Re­şit, sa­de­ce ken­di ül­ke­sin­de de­ğil, Av­ru­pa’da da bü­yük ün ka­zan­mış­tı. Frank Kralı Charlea­
magne ile dostane bir ilişki kurmuştu. Bu du­ru­ma şu ta­ri­hî ge­liş­me­yi ör­nek ve­re­bi­li­riz: Frank Kra­lı Char­
le­amag­ne Ha­run Re­şit’ten Hris­ti­yan­la­rın Ku­düs’ü ser­best­çe zi­ya­ret et­me­le­ri­ne izin ve­ril­me­si­ni is­te­mişti.
Char­le­amag­ne’ın bu ri­ca­sı­nı ka­bul eden Ha­run Re­şit, ona el­çi­ler ve he­di­ye­ler gön­der­mişti. Bu he­di­ye­ler
ara­sın­da o za­man­lar Av­ru­pa’nın bil­me­di­ği ça­lar sa­at da bu­lu­nu­yor­du.
Frankların Puvatya’da Endülüs Müslümanlarını yenilgiye uğrattığını dikkate aldığınızda Abbasilerle Frankların birbiriyle dost olmalarının temel nedeni sizce ne olabilir?
a. Bir Kül­tür Ha­zi­ne­si­nin Ya­kıl­ma­sı
Bü­yük bir kü­tüp­ha­ne olan Bağ­dat Kü­tüp­ha­ne­sin­de yak­la­şık bir mil­yon el yaz­ma­sı eser bu­lun­du­ğu rivayet
edil­mektedir. “Bir seyyah 891 yılında Dicle kenarındaki Bağdat’ta yüzden fazla genel kütüphane olduğunu, bu
kütüphanelerde insanın bilgisini artıran önemli eserlerin bulunduğunu söylemiştir.”(1) Büyük çoğunluğunu
yazma eserlerin oluşturduğu bu kültür hazinesinin, Mo­ğol is­ti­la­sı sırasında Dic­le Neh­ri’ne atı­lması in­san­lık
ta­ri­hi­nin en bü­yük kül­tür ci­na­yet­le­rin­den bi­ridir.
Bağ­dat Kü­tüp­ha­ne­sin­de­ki eser­lerin yok edilmesini İslam uygarlığı açısından değerlendirdiğinizde neler
söyleyebilirsiniz?
Aşağıda verilen “Abbasiler ve Bilim” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
13. Etkinlik: ABBASİLER VE BİLİM
Eski Hint edebî metinleri ve matematiğe ilişkin yapıtlar Abbasiler döneminden itibaren Hintli gez­
gin ve tüccarlar aracılığı ile Bağdat’a ulaştırılarak Arapçaya tercüme edilmiştir. Bu gelişmenin yaşan­
masında Abbasi halifelerinin özgür tartışma ortamına imkân veren hoşgörülü tutumları ve bilim in­
sanlarını koruyup desteklemeleri etkili olmuştur. Yunan kültürü felsefe alanında etkili olurken Hint
uygarlığı astronomi ve matematik konularında Abbasileri etkilemiştir. İran’ın İslam kültürüne olan
katkıları daha çok güzel sanatlar, edebiyat ve yönetim alanında olmuştur. Galip bir devletin sulh (ba­
rış) anlaşması şartı olarak silah ve harp gemilerinin teslimini istemeye itina göstermesi gibi Harun Re­
şid de Ankara’nın fethinden sonra eski Yunan el yazmalarını istemiştir. Halife Memun da Bizans Kralı
III. Michael (Mikel)’e karşı kazandığı zaferden sonra tazminat olarak antik filozofların henüz Arapçaya
çevrilmemiş eserlerinin büyük bir kısmını istemiştir.
Sigrid Hunke, Avrupa Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 273-274.
(Düzenlenmiştir.)
Abbasi halifelerinin kazandıkları savaş sonrası anlaşma karşılığı edebî ve bilimsel eser istemelerinin amacı ne olabilir?
805
Franklar Romanya’da kurulan
Avar egemenliğine son verdi.
813
Bulgarlar İstanbul’u
kuşattı.
816
Endülüs Emevi Devleti
Korsika adasını aldı.
_______________________
(1) Sigrid Hunke, Avrupa Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 282. Düzenlenmiştir.
145
İslam Tarihi ve Uygarlığı
b. Yeni Bir Kent Ku­ru­lu­yor
Emeviler, Arap olmayan Müslümanlara değer vermedikleri için onlara devlet yönetiminde ve orduda
herhangi bir görev de vermediler. Abbasiler, Emevilerin bu
ayrımcı politikalarına son vererek Arap olmayan kişileri
devlet yönetiminde ve orduda önemli makamlara getirdi­
ler.
Türk­ler ve Ab­ba­si­ler ara­sın­daki ilişkiler 751 yı­lın­da­ki
Ta­las Sa­va­şı’ndan sonra arttı. Türk­ler bu sa­vaş­ta Çin­li­ler­e
kar­şı Ab­ba­si­lere yar­dım ettiler. Bu tarihten sonra Türk-Arap
iliş­ki­le­ri olum­lu yön­de ge­lişti. Abbasilerin ılımlı ve hoşgörü­
lü politikaları, İslamiyetin Türkler arasında yayılmasında
etkili oldu. Abbasiler, Türklerin askerlik özelliklerinden fay­
4.18. Fotoğraf: Günümüzdeki Samarra Şehri’nden bir
dalanarak onları ordu komutanlığına getirdiler. Ha­run Re­şit, görünüm (Irak)
Malatya’dan Tarsus’a kadar Bi­zans sı­nı­rı­na ya­kın kur­du­ğu
“ava­sım” şe­hir­le­rine Türk­le­ri yer­leş­tirerek Suriye ve Irak’ın kuzeyi ile Anadolu’nun güneyini Bizans saldırılarına
karşı güvence altına almayı başardı. Türk­ler bunun dışında Ab­ba­si­le­re kar­şı çı­ka­rı­lan is­yan­la­rın bas­tırıl­masın­da
ol­duk­ça et­kili ol­dular. Halife Mutasım Türk as­ker­le­ri ve ai­le­le­ri için yukarıdaki fotoğrafta görülen “Sa­mar­ra”
şeh­ri­ni inşa ettirdi. Bağdat’ın yetmiş mil uzağında ve Dicle kenarında kurulan Samarra zamanla gelişerek
Bağdat’tan sonra Abbasilerin en önemli şehri hâline geldi.
Ab­ba­si­le­rin Sa­mar­ra’yı kur­mak is­te­me­lerinin ama­cı ne olabilir?
Bilgi Hazinesi
Ab­ba­si­le­rin za­yıf­la­ma­sın­dan son­ra ku­ru­lan dev­let­ler­den olan Bü­vey­ho­ğul­la­rı 945 yı­lın­da Bağ­dat’ı iş­
gal ede­rek ha­li­fe­yi bas­kı al­tı­na al­dı. Gaz­ne­ hü­küm­da­rı Mah­mut, Ab­ba­si ha­li­fe­si­ni bu bas­kı­dan kur­tar­dı.
Halife bu başarısından dolayı Gazneli Mahmut’a “Sultan” unvanını verdi. Bü­vey­ho­ğul­la­rı tek­rar ha­li­fe­yi
bas­kı al­tı­na alın­ca 1055 yı­lın­da Bağ­dat’a gi­ren Türk Hü­küm­da­rı Tuğ­rul Bey, halifeyi bu durumdan kurtar­
dı. Bu olaydan sonra Abbasi Devleti varlığını 250 yıl kadar daha sürdürmeyi başardı.
Abbasi Devleti zayıflamaya başladıktan sonra ül­ke eya­let ve dev­let­çik­le­re ay­rıl­dı. Bun­la­ra Tavâif-i Mülûk
de­nirdi. 1258 yı­lın­da İl­han­lı hü­küm­da­rı Hü­la­gü Han, or­du­su ile Bağ­dat’ı ele ge­çi­re­rek Ab­ba­si Dev­le­ti­’ne son
ver­di. Bağ­dat şeh­ri ya­kı­lıp yı­kıl­dı. Ab­ba­si ai­le­sin­den bazı kimseler Mı­sır’­da­ki Mem­luk­ Dev­le­ti­’ne sı­ğın­ma­yı
ba­şar­arak hayatlarını burada devam ettirdiler. Mem­luklü­ler, İs­lam dün­ya­sın­da­ki siyasi et­kilerini art­tır­mak için
­Mus­tan­sır’ı halife ilan et­tiler. Memluklülerin himayesindeki Abbasi halifeliği, Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı fet­
hine kadar Mısır’da devam etti (1517).
Bilgi Hazinesi
Abbasiler döneminde İslam Devleti’nin sınırları Horasan’dan Atlas Okyanusu kıyılarına kadar uza­
nıyordu. Devletin içinde birçok etnik ve dinî topluluk vardı. Merkezden çok uzakta olan İspanya ve Kuzey
Afrika, Abbasiler döneminin daha başlarında imparatorluktan ayrıldı. Abbasilere bağlı uzak ülkelerde
denetim sağlanamadı. Eyaletlerdeki vali ve komutanlar devletin zayıflamasından yararlanarak bağımsız­
lıklarını ilan etti. Abbasi topraklarında kurulan bu küçük devletler Kuzey Afrika ve Mısır’da Tolunoğulları,
Akşitler, İdrisiler, Fatimiler; İran, Irak ve Horosan’da Tahiriler, Saffariler, Samanoğulları, Büveyhoğulları ve
Tavaif-i Mülûk (küçük beylikler)tü.
818
Endülüs Emevi Devleti Sardinya
Adası ile Fas’ı ele geçirdi.
146
832
Halife Memun Bağdat’ta
Beyt’ül Hikmet’i kurdu.
845
Çin’de kağıt para kullanılmaya
başlandı.
4. Ünite
Temel Kavramlar
F. TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ
lÂlim
lFakih
lFetva
lUsturlap
Hazırlık Çalışmaları
1. İslam dininin bilimi teşvik etmesi Türk-İslam bilginlerini nasıl etkilemiştir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Hz. Muhammed ve Gazneli Mahmut’un sözlerine yönelik aşağıda verilen soruları cevaplayınız.
Hz. Muhammed’in “İlim Çin’de bile olsa gidip alınız.” sözünden neler anlıyorsunuz?
Gazneli Mahmut’un Biruni için “Sarayımın en değerli hazinesidir.” demesinin sebebi sizce neler
olabilir?
İSLAM DİNİ VE BİLİM ANLAYIŞI
İslam dini, insanların sadece inanç anlayışlarını etkilemekle
kalmamış, bilim, düşünce ve kültür gibi alanlarda da etkili olmuş­
tur. Ab­ba­si­ler ve özel­lik­le En­dü­lüs Eme­vi­leri dö­ne­min­de bi­lim ve
kül­tür ala­nın­da önem­li ge­liş­me­ler ya­şan­mış, bir­çok de­ğer­li bilim
insanı ye­tiş­miş­tir. Yanda temsilî resmi görülen bu bi­lim in­san­la­rı
sa­de­ce İs­lam ül­ke­le­rin­de­ki bi­li­min değil ay­nı za­man­da Av­ru­pa’da­
ki bi­li­min de iler­le­me­si­ne ve ge­liş­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­muş­lar­
dır.
Türk-İs­lam bil­gin­le­ri po­zi­tif bi­lim­ler (fen, tıp, matematik,
astronomi vb.) dı­şın­da İs­la­mi bi­lim­ler de­di­ği­miz tef­sir, ha­dis,
fı­kıh, ke­lam, tasavvuf, kıraat gi­bi alan­lar­da da eser­ler yaz­mış­lar­
dır. İbn-i Rüşt, Fa­ra­bi, İbn-i Si­na, Bi­ru­ni, Taberi, İbn-i Fadlan,
İbnü’l Hey­sem, Muh­yid­din Ara­bi, Ga­za­li, İd­ri­si VII. ve XIII. yüz­
yıl­lar ara­sın­da ya­şa­mış en önemli bi­lim in­san­la­rıdır.
a. İslami Bilimler
4.3. Resim: İslam Bilginleri’nin çalışmala­
Tefsir: Kuran-ı Kerim’i açıklayan ve yorumlayan bilimdir. Bu
rını gösteren temsîlî resim (1001 İcat Dünya­
bilimle uğraşanlara “müfessir” denir. Tebari, Zemahşehri, İbn-i
mızda İslam Mirası, s. 49.)
Mesud en tanınmış müfessirlerdir.
Hadis: Hz. Muhammed’in çeşitli konularda Müslümanları aydınlatmak için söylediği sözlere denir.
Hadis, Kur’an-ı Kerim’den sonra Müslümanların başvurduğu ikinci ana kaynaktır. Hadis ilmiyle uğraşanlara
“muhaddis” denir. Hadis ilminin en büyük bilgini Türkistanlı İmam Buhari’dir. Müslim, Ebu Davud, Tirmizi,
İbn-i Mace, Nesai diğer önemli hadis bilginleridir.
Fıkıh: İslam hukukuna “fıkıh”, bu bilimle uğraşanlara ise “fakih”, fakihlerin verdikleri hüküm ve kararlara
da “fetva” denir. Mahkemelerde görülen davalar, yönetim ile maliye gibi devlet ve toplum hayatını düzenleyen
işler fetvalara dayanılarak yapılırdı. Fıkıh alanında büyük isimler arasında Ebu Hanife, İmam Malik, İmam
Şafiî, Ahmet İbn-i Hanbel başta gelir.
Kelam: İmanın esaslarını ortaya koyan, bunu akıl ve mantık delilleriyle savunan bilim dalıdır. İmam
Gazali, İmam Maturidi, İmam Eşari en tanınmış kelamcılardır.
Tasavvuf: Allah’ı tanımayı ve ona kalp yoluyla yakınlaşmayı amaç edinen bir bilim dalıdır. Muhyiddin
İbn-i Arabi en tanınmış tasavvuf bilginidir.
Kıraat: Kur’an-ı Kerim’in doğru okunmasını sağlayan bilim dalıdır.
147
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Harezmi (780-850)
IX. yüz­yıl­da ya­şa­yan ve ce­bir ala­nın­da ilk de­fa eser ya­zan Müs­lü­man Türk
bil­gi­ni­dir. Ab­ba­si Ha­li­fe­si Me­mun, Bağ­dat’ta kur­du­ğu Beytül-Hikme (Bilgelik Evi)
de kütüphanenin idaresinde görev almıştır. Bu­ra­da araş­tır­ma ya­pan Ha­rez­mi ast­
ro­no­mi, ma­te­ma­tik ve coğ­raf­ya ala­nın­da eser­ler yaz­mış­tır. Yer­yü­zü­nün ça­pı­na ait
he­sap­la­rı or­ta­ya koy­muştur. Nil Neh­ri’nin kay­na­ğı­nı açık­la­yan Ha­rez­mi aynı
zamanda Bat­lum­yus’un ast­ro­no­mik cet­vel­le­ri­ni de dü­zen­lemiş­tir. Zicü’l-Harezmi
(Harezmî’nin Yıldız Katologu) Kitab’ul Muhtasar fi Hisabi’l Hind (Hint Hesabına
Göre Matematik El Kitabı) önemli eserleri arasındadır.
4.7. Re­sim: Harezmi
adına bastırılan pul
(Bir dergi, Mart, 2010.)
Farabi (870-950)
Bü­yük bir dü­şün­ce ve ün­lü bir mu­si­ki üs­ta­dı olan Fa­ra­bi, 870 yı­lın­da Tür­kis­
tan’ın Fa­rab ka­sa­ba­sın­da doğ­muş­tur. Batı kaynaklarında Alpharabius (Alfarabus)
adıyla anılır. Man­tık, fel­se­fe, ma­te­ma­tik, tıp ve mu­si­ki alan­la­rın­da önem­li eser­ler
ver­miş­tir. Eser­le­ri­nin ço­ğu La­tin­ce­ye çev­ri­le­rek Av­ru­pa üni­ver­si­te­le­rin­de oku­tul­
muş­tur. Aris­to’nun eser­le­ri­ni in­ce­le­yip ye­ni yo­rum­lar ge­tir­di­ği için ikin­ci öğ­ret­
men an­la­mı­na ge­len “Mu­al­lim-i Sa­ni” un­va­nıy­la anılmıştır. Mu­si­ki­şi­nas ola­rak da
4.5. Resim: Farabi’nin
bi­li­nen Fa­ra­bi, ka­nun adı ve­ri­len müzik ale­tini icat et­miş­tir. Ay­rı­ca “rü­bap” adı
temsilî resmi (Mehmet
ve­ri­len çal­gı­yı ge­liş­ti­ren ve bugün­kü şek­li­ni ve­ren de yi­ne ken­disi olmuştur. Kitab- Özel, Vatan Millet ve
ül Musiki ve İhsa’ül-Ulûm (İlimlerin Sayımı) önemli eserleridir.
Bayrak Sevgisi s. 448.)
Biruni (973-1051)
Ba­tı dil­le­rin­de adı Al­be­ru­ni ve­ya Ali­bo­ron ola­rak ge­çen Bi­ru­ni ma­te­ma­
tik, do­ğa bi­lim­le­ri, coğ­raf­ya ve ast­ro­no­mi alan­la­rın­da eser­ler ver­miş­tir. Ona
gö­re bi­li­min iler­le­me­si için öz­gür dü­şü­ne­bil­mek şart­tır. “İn­san­lar­ın dü­şü­nüş
ve ina­nış­la­rı baş­ka baş­ka­dır. Uy­gar­lık da bu fark­lı­lık­tan do­ğar.” diyerek bu
konudaki düşüncelerini açıklamıştır. El Kanun-ül Mesüdi (Sultan Mes’ud’a
sunduğu astronomi konulu eser), Kitâbü’s Saydelef î’t- Tıp (eczacılık kitabı)
önemli eserleridir.
4.6. Resim: Biruni’nin tem­
silî resmi (1001 İcat Dünya­
mızda İslam Mirası, s. 284.)
İbn-i Sina (980-1037)
Avrupalıların Avicenna (Avicenna) diye adlandırdıkları ve dünya çapında
ünlü bir bilim insanı olan İbn-i Sina, Buhara yakınlarında doğmuştur. Fel­se­fe,
man­tık, fi­zik, ast­ro­no­mi ve özel­lik­le de tıp ala­nın­da bir­çok eser ver­miş olan İbn-i
Si­na, “El Ka­nun Fı’t-tıp (Tıp Ka­nu­nu)” ad­lı ese­ri ile ta­nı­nmıştır. Bu eser La­tin­ce­ye
çev­ri­le­rek bir­çok kez ba­sıl­mış ve Av­ru­pa üni­ver­si­te­le­rin­de de ders ki­ta­bı ola­rak
oku­tul­muş­tur. Tıp konusunda kendi gözlemlerine dayanarak çalışmalar yapmıştır.
Yaşadığı yüzyılda Avrupa’daki ruh hastaları ateşe atılırken İbn-i Sina bu tür hasta­
ları müzik ile tedavi etmiştir. Ta­rih­te ilk mi­de ame­li­ya­tı­nı ger­çek­leş­ti­ren İbn-i Si­na,
4.4. Re­sim: İb­n-i
ilaç bi­li­mi de­mek olan “far­ma­ko­lo­ji”nin ku­ru­cu­su ola­rak ka­bul edil­mek­tedir. İbn-i Si­na’nın tem­si­lî res­mi
(Vatan Millet ve Bay­
Sina’nın 200’ün üzerinde eser yazdığı söylenmektedir.
rak Sevgisi, s. 449.)
148
4. Ünite
Taberi (839-923)
Taberistan’da doğan Ebucafer Taberi tefsir, kıraat, hadis, tarih, edebiyat, matematik ve tıp alanlarında
dersler almıştır. Bu alanlarda önemli çalışmalar yapmıştır. Bağdat’ta vefat etmiştir. Tarih’ul Ümen ve’l
Mülük önemli eserleridir.
İbn-i Fadlan (10. Yüzyıl)
10. yüzyılda yaşamıştır. Zamanında uluslararası ilişkilerden geniş ölçüde haberdar bir diplomat olan
İbn-i Fadlan, Abbasi halifesinin çok zor durumda olduğu bir dönemde Türklerle Abbasiler arasında dost­
luk kurulmasını sağlamıştır. 921 yılında Abbasi halifesinin Bulgarlara gönderdiği elçi heyetinde yer almış­
tır. En önemli eseri ise İbn-i Fadlan Seyahatnamesidir.
İbnü’l Heysem (965-1039)
965 yılında Basra’da doğan İbnü’l Heysem matematik, astronomi, tıp, kimya, fizik ve optikte önemli
başarılar kazanmıştır. Fotoğraf makinası gibi bütün resim kaydetme cihazları basit bir temel ilkeye dayanır.
Bu ilkeyi bin yıl önce Müslüman bilim adamı İbn’ül Heysem’in keşfettiği çoğu kişi tarafından bilinmez.
Kitabü’l Menazir İbnü’l Heysem’in en önemli eseridir.
Gazali (1058-1111)
Gazali İran’da yetişen bir fıkıh alimidir. Küçük yaşlardan itibaren iyi bir eğitim almış, ilim öğrenmek
için pek çok ülke gezerek İslam dünyasında Hüccet-ül İslam (İslam’ın ispatlayıcısı) olarak tanınmıştır.
İhyâ’ü Ulûmi’d Din, El-Munkizumine’d Dalâl önemli eserleri arasındadır.
İdrisi (1100-1165)
Endülüs’ün Septe şehrinde doğmuştur. Coğrafya ala­
nındaki çalışmaları ile ünlüdür. Güney Afrika ve İspanya’da
uzun süreli seyahatler yapmıştır. 1166 yılında Polerma’da
ölmüştür.
Yandaki resimde de görüldüğü gibi İdrisi Dünya’nın
ekvatorla ikiye ayrıldığını belirtmiş ve Güney Yarım Küre ile
4.8. Re­sim: İdrisi’yi Sicilyalı II. Roger Sarayın­ Kuzey Yarım Küre’nin özelliklerinden söz etmiştir. İdrisi
da dünyanın yuvarlak olduğunu göstermek için
ayrıca Batı Avrupa ülkelerinin haritalarını tarihte ilk defa
yaptığı gümüş küre ile gösteren temsilî resim
aslına uygun çizmiştir.
(1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 250.)
Muhyiddin Arabi (1165-1240)
İspanya’da doğan Muhyiddin Arabi, küçük yaştan itibaren yaptığı çalışmalarla dikkatleri üzerine top­
lamayı başarmıştır. Kendi döneminin din bilginleri ve filozofları ile görüşmeler yaparak İslam dünyası
içerisinde uzak gezilere çıkmıştır. Öğretisini varlığın mutlak birliğine dayandırmıştır. 1240 yılında Şam’da
vefat etmiştir. Fususu’ı Hikem, Muhederât’ul-Ebrâr ve Müsameratü’l-Ahyâr önemli eserleridir.
İbn-i Rüşd (1126-1198)
En­dü­lüs’te do­ğan İbn-i Rüşd ön­ce­le­ri di­nî bi­lim­ler­le uğ­raşmış, da­ha son­ra fi­zik, tıp, ast­ro­no­mi ve
özel­lik­le de fel­se­fe ala­nın­da önem­li eser­ler ver­miş­tir. Her tür­lü ger­çe­ğin yal­nız akıl ile bu­lu­na­bi­le­ce­ği­ne
ina­nan İbn-i Rüşd, ras­yo­na­list bir fi­lo­zof ola­rak ta­nın­mak­ta­dır. Hris­ti­yan­lar ta­ra­fın­dan za­ma­nın Vol­ta­ire
(Volter)’i ola­rak ka­bul edil­mek­te­dir. Makale Fit Mizac (yazdığı ilk felsefi eser) ve Tühefütü’t Tehefüt (çeliş­
kilerin çelişkileri) önemli eserleridir.
149
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Aşağıdaki “Türk-İslam Bilginleri” adlı etkinlikte verilen tabloda ilgili bölüme Türk-İslam bilginlerinin
çalışma yaptıkları bilim dallarına göre adını, yaşadığı dönemi ve devleti, bilim ve teknolojiye yaptığı katkıları
yazınız. Çalışmalarınızı arkadaşlarınızla karşılaştırınız.
14. Etkinlik: TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ
Bilim
dalı
Türk-İslam
bilgininin adı
Yaşadığı dönem ve
Türk-İslam devleti
Bilime ve teknolojiye
yaptığı katkı
Matematik
Cebir
Tıp
Eczacılık
Fizik
Kimya
Astronomi
Tarih
Coğrafya
PERFORMANS GÖREVİ
Performans Görevi: Türk-İslam bilginlerinin bilimin gelişmesine olan katkılarını araştırarak bir kitapçık
hâline getirmek.
Performans Görevinin Amacı: Türk-İslam bilginlerinin buluşları, hangi alanlarda çalışmalar yaptıkları ve
yazdıkları eserler hakkında bilgi sahibi olmak.
Hazırlama Süreci: 2 Hafta
Araç-Gereç: İnternet, bilimsel ve teknik dergiler ile ansiklopediler
Beklenen Performans: Eleştirel ve yaratıcı düşünme, zaman ve kronolojiyi algılama, değişim ve sürekliliği
algılama
DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ
Çok iyi-4
Yeterli-3
Geliştirilmeli-2
Yetersiz-1
Hazırlık
Başlık
İçerik ve kapsam
Görsel kullanımı
Tarihler
Şekil ve düzenleme
Yazma kurallarına uyma
Kaynaklardan yararlanma
Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 32, en düşük puan 8’dir. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki
şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 24 puan almış olduğunuzu varsayalım;
32
24
100
x
x = 100 x 24 = 2400 : 32 = 75 puandır. 75 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 4’tür. Bu
çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir.
150
4. Ünite
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
Mevali (köle)
Ortodoks
Ukaz
Hristiyanlık
Sasani
Hudeybiye
valilerin
İbn-i Sina
haram
Farabi
Katolik
Tavaif-i Mülük
Devlet ve ordu
yönetiminde
1. Bizanslılar .................................. dininin .................................. mezhebine bağlıdır.
2. Mekkeli müşrikler .................................. aylarda savaşmaz,........................................................... denilen pana­
yırlar kurarlardı.
3. Mekkeli müşrikler, Müslümanların hukuki varlıklarını ......................................... Antlaşması’ndan sonra
kabul etmişlerdir.
4. Emeviler Arap olmayan Müslümanları ................................................... diye adlandırarak onlara ..................
.............................. görev vermediler.
5. Abbasi Devleti’nin otoritesinin zayıflamasıyla ortaya ............................................. denilen devletler ortaya
çıkmıştır.
6. Hz. Ömer döneminde Irak ve İran toprakları .................................... İmparatorluğu’ndan alınmış ve bu
devlete son verilmiştir.
7. El Kanun Fit Tıp ............................................................. yazmış olduğu en önemli eserlerinden biridir.
B. Aşa­ğı­da­ki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yan­lış ola­nların başı­na “Y” har­fi­yazınız.
(....) Bağdat Kütüphanesi Moğol istilasında yakılmıştır.
(....) Puvatya Savaşı ile Müslümanların batıdaki ilerleyişi hızlanmıştır.
(....) Emeviler döneminde İslam mimarisi Avrupa mimarisi ile yarışabilecek seviyeye gelmiştir.
(....) İslamiyetten önce kabileler hâlinde yaşayan Araplar arasında siyasi birlik kurulmuştur.
(....) Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında ilk olarak Uhud Savaşı yapılmıştır.
(....) Mısır, Suriye ve Kudüs, Hz. Ömer döneminde fethedilmiştir.
(....) Kur’an-ı Kerim, Hz. Osman döneminde kitap hâline getirilmiştir.
C. Aşağıda verilen olayların başındaki numarayı yaşandığı dönemin başındaki parantez içine yazarak olaylarla yaşandığı dönemleri eşleştiriniz.
Olay
Yaşandığı Dönem
1. Nihavend Savaşı ( ) Abbasiler Dönemi
2. Puvatya Savaşı ( ) Hz. Ömer Dönemi
3. Beyt’ül Hikme ( ) Emeviler Dönemi
4. Kurtuba Medresesi ( ) Hz. Muhammed Dönemi
5. Vatandaşlık Antlaşması ( ) Endülüs Emevileri Dönemi
6. Cemel Savaşı ( ) Hz. Ali Dönemi
( ) Hz. Osman Dönemi
151
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. İs­la­mi­yet ön­ce­sin­de Ara­bis­tan’da tüm Arap Ya­rı­ma­da­sı’nı ege­men­lik al­tı­na alan mer­ke­zî bir dev­let
ku­ru­la­ma­mış­tır.
Bu du­ru­mun en önem­li ne­de­ni aşa­ğı­da­ki­ler­den han­gi­si­dir?
A) Çok tanrılı din anlayışının hüküm sürmesi
B) Ara­bis­tan’ın dı­şa­rı­dan sü­rek­li is­ti­la­ya uğ­ra­ma­sı
C) Ka­bi­le ya­şa­mının varlığı D) Dinî anlayışın olmayışı
E) Ara­bis­tan’da ya­şa­ma­ya el­ve­riş­li yer­le­rin az­lı­ğı
2. Hz. Ömer döneminde ordugâh şehirler kurulmuş, fethedilen yerler yönetim birimlerine ayrılarak divan
teşkilatı oluşturulmuştur.
Buna göre;
I. Düzenli bir devlet örgütü kurulmuştur.
II. Devletin sınırları genişlemiştir.
III. Fetihler durma noktasına gelmiştir.
yargılarından hangisine ya da hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) I, II ve III
E) Yalnız III
3. I. Arap milliyetçiliğine dayalı bir politika izlemek
II. Halifeliği saltanat hâline getirmek
III. İspanya ve çevresini fethetmek
Yukarıda verilen gelişmelerden hangisi veya hangileri Emevilerin yıkılışında etkili olmuştur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) II ve III
D) Yalnız III
E) I, II ve III
4. Felsefe, fizik ve müzik alanında çalışmalar yapmıştır. Aristo’nun eserlerini inceleyip yeni yorumlar
getirdiği için Muallim-i Sani (İkinci Öğretmen) adı verilmiştir.
Yukarıda sözü edilen Türk-İslam bilim insanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gazali
B) İbn-i Rüşd C) El Bî­ru­nî
D) İbn-i Sina
E) Farabi
5. • İslam savaş hukukunun temeli atılmıştır.
• Müslümanların müşriklere karşı kazandığı ilk başarıdır.
Yukarıda verilen bilgiler aşağıdaki savaşlardan hangisinin sonuçları arasındadır?
A) Uhud
B) Bedir
C) Huneyn
D) Hendek
E) Puvatya
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Hz. Muhammed’in Mekkeli müşriklerle yaptığı savaşların tarihlerini kronolojiye uygun olarak tarih
şeridinde gösteriniz.
2. Dört Halife Döneminin önemli özelliklerini açıklayınız.
3. Abbasilerin Türkleri birçok devlet kademesine getirmesinin sebepleri neler olabilir?
4. Emevi Devleti’nin yıkılmasında etkili olan faktörleri açıklayınız.
5. Endülüs Emevilerinin bilim ve kültür alanında yaptığı çalışmaları yazınız.
152
5. Ünite
5. ÜNİTE: TÜRK-İSLAM
DEVLETLERİ
(10-13. YÜZYILLAR)
KONULAR
A. TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ
B. KARAHANLILAR (840-1212)
C. GAZNELİLER (963-1183)
Ç. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)
D. MALAZGİRT SAVAŞI (1071)
E. MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI BÜYÜK
SELÇUKLU DEVLETİ (1072-1157)
F. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KÜLTÜR VE
UYGARLIĞI
153
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
A. TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ
lGök Tanrı
lGaza
lCihat
lİhşid
lFütuhat
lİlteber
Hazırlık Çalışmaları
1. Farklı kültür ve medeniyetlerin birbiriyle ilişki kurmasında etkili olan
faktörler neler olabilir?
2. İslamiyet öncesi Türklerin sosyal ve kültürel hayatı hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Mustafa Kemal Atatürk’ün aşağıdaki sözünü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Bizim dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Bu değer ölçüsü ile herhangi bir şeyin bu
dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına
uygundur; biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin çıkarına, İslam’ın
çıkarına uygunsa kimseye sormayın, o şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan bir din
olmasaydı en mükemmel din olmazdı. En son din olmazdı.” (1)
Mustafa Kemal Atatürk bu sözleriyle İslam dininin hangi özelliklerini vurgulamaktadır?
1. TÜRKLER NEDEN MÜSLÜMAN OLDU?
Türk­ler ve Müs­lü­man­lar, Hz. Ömer dö­ne­min­de ka­za­nı­lan Ni­ha­vend Sa­va­şı’ndan son­ra ilk kez sı­nır kom­
şu­su ol­muştu (642). Bu yıl­lar­da Or­ta As­ya’da Do­ğu Kök Türk Dev­le­ti yı­kıl­mış (630), Ba­tı Kök Türk Dev­le­ti ise
ka­rı­şık­lık­lar için­de bu­lu­nu­yor­du. Hz. Osman zamanında İslam Devleti’nin sınırları Ceyhun Nehri’ne kadar
genişlemiş, bu dönemde Türkler ile Müslüman Araplar arasında ilk mücadeleler yaşanmıştı. Eme­vi­ler dö­ne­
min­de ise uzun sü­ren savaşlar sonucunda, Ma­ve­ra­ün­ne­hir böl­ge­si Müs­lü­man Arap­la­rın eli­ne geç­miş­ti. Eme­
vi­le­rin ka­tı ve sert bir politika izlemeleri, Arap milliyetçiliğine da­ya­lı yak­la­şım­la­rı Türk­le­rin İs­la­mi­ye­ti ka­bul
et­me­le­ri­ni bir sü­re en­gel­le­miş­ti. Ab­ba­si­ler dö­ne­min­de ise bu an­la­yış de­ğişerek Türk­ler ve Arap­lar ara­sın­da
olum­lu iliş­ki­ler ya­şan­ma­ya baş­la­mıştı.
Çin­li­ler ile Arap­lar ara­sın­da Ba­tı Tür­kis­tan’ın hâ­ki­mi­ye­ti için yapılan Talas Savaşı’nda Kar­luk or­du­sunun
Müs­lü­man­la­rı des­tek­le­me­si üze­ri­ne sa­va­şı Müs­lü­man­lar ka­zanmıştı. Bu gelişme üzerine Çin, Orta Asya’daki
hâkimiyet mücadelesinden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Talas Sa­va­şı so­nu­cun­da Türk­ler­le Müs­lü­man­lar ara­
sın­da bir ya­kın­laş­ma ol­muş ve ti­ca­ri iliş­ki­ler ge­liş­me­ye baş­la­mıştı. Müs­lü­man tüc­car­lar, Türk il­le­rin­de ti­ca­ret
ya­par­ken ay­nı za­man­da Türk­le­re İs­lam di­ni­ni de anlatıyorlardı. Yaşanan bu gelişmelerden sonra Türkler, kit­
leler hâlinde İslam dinini kabul etmeye başlamışlardı. Kar­luk, Yağ­ma ve Çi­ğil­ler İs­la­mi­ye­ti ka­bul eden ilk Türk
boyları arasında yer almıştı.
Bilgi Hazinesi
Bugün kullandığımız kâğıt MS. II. yüzyılda Çin’de icat edildi. Talas Sa­va­şı’ndan son­ra Türk­ler kâ­ğıt
yap­ma tek­ni­ği­ni Çinlilerden öğ­ren­miş, Se­mer­kant’ta ilk kâ­ğıt fab­ri­ka­sı­nı kur­muş­lar­dır. Da­ha son­ra kâ­ğı­dın
Ba­tı­’ya ta­şın­ma­sı dün­ya kül­tü­rü­nü olum­lu yön­de et­ki­le­miş­tir.
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürkçü Düşünce Sistemi, C 3, s. 227.
154
5. Ünite
Talas Savaşı’ndan sonra Abbasilerin dostça yaklaşımları ve Gök Tanrı inancı ile İslam dini arasındaki ben­
zerlikler Türklerin topluluklar hâlinde Müslüman olmalarını sağladı. Aşağıdaki tabloyu inceleyerek bu benzer­
likleri görelim.
İslam Öncesi Gök Tanrı İnancının Özellikleri
İslam Dininin Özellikleri
• Gök Tanrı’ya inanılması
• Tek Allah inancının olması
• Ahiret inancının olması
• Ahiret anlayışının olması
• Ölümden sonra iyi insanların cennet (uçmağ)e,
kötü insanların cehennem (tamu)e gideceğine ina­
nılması
• Temizlik anlayışına önem vermenin yanı sıra kur­
ban kesme anlayışının bulunması
• Ölümden sonra iyilik yapan ve sevap işleyenlerin cen­
nete, kötü işler yapan ve günah işleyenlerin cehenneme
gideceğine inanılması
• Temizliğin imandan geldiğine inanılması ve kurban
kesmeye önem verilmesi
• İslam dininin hoşgörüye büyük önem vermesi
• Hırsızlık, yalancılık, adaletsizlik ve zinanın suç • Haksız kazancın, yalan söylemenin, adaletsizlik ve zi­
sayılması
nanın günah ve suç sayılması
• Farklı inanışlara hoşgörü gösterilmesi
• İslamiyette ruhban sınıfının bulunmaması
• Din adamlarının herhangi bir üstünlüğünün ol­ • İslam dininde gaza ve cihat anlayışının olması
maması
• Türklerde cihan adaletini sağlama, yani yeni yer­
Türkler Ansiklopedisi, C 4, s. 258.
(Düzenlenmiştir.)
leri fethetme anlayışının bulunması
Yukarıda verilen bilgilere göre Türklerin İslam dinini benimsemesinde sizce hangi neden daha önemli
rol oynamış olabilir?
Türk­le­r ile Müslüman Arap­lar arasındaki ya­kın­laş­ma so­nu­cun­da Ma­ve­aün­ne­hir böl­ge­sin­de­ki Türk­ler de
Müs­lü­man­lı­ğı ka­bul et­me­ye baş­la­dı­lar. İslamiyeti ilk kez devlet dini olarak kabul edenler İtil (Volga) Bulgarları
oldu.
X. yüz­yıl ba­şın­da İtil Bul­gar­la­rı ile Ab­ba­si­ler ara­sın­da dip­lo­ma­tik iliş­ki­ler ku­rul­du. İtil Bul­gar­la­rı ilteber
(hükümdar)i Al­mış Han’ın is­te­ği üze­ri­ne Bağdat’taki Ab­ba­si ha­li­fe­si ken­di­si­ne din ada­mı ve as­ke­rî uz­man­lar­dan
olu­şan bir he­yet gön­der­di. Müs­lü­man he­ye­tin İtil’e ulaş­ma­sı­nın ar­dın­dan İtil Bul­gar­la­rı 922 yı­lın­da top­lu­ca
Müs­lü­man ol­du­lar.(1)
Ta­ri­hî bir anek­dot­ta ge­çen bil­gi­le­re gö­re Cu­ma hut­be­le­rin­de “Al­lah’ım Bul­gar il­te­be­ri­ni doğ­ru yo­la gö­tür.”
de­ni­li­yor­du. Hü­küm­dar, ba­ba­sı Müs­lü­man ol­ma­dı­ğı için onun adı­nın ye­ri­ne Ab­dul­lah adı­nı kul­lan­dı. “Bul­gar
Türk­le­ri o sı­ra­da es­ki örf ve adet­le­ri­ni, ba­zı­la­rı İs­lam’a uy­ma­sa da de­vam et­ti­ri­yor­lar­dı. Di­ğer ta­raf­tan Müs­lü­
man­lı­ğın şart­la­rı­nı ye­ri­ne ge­tir­me ko­nu­sun­da da çok ka­rar­lı idi­ler. Ni­te­kim Baş­kurt Türk­le­ri o sı­ra­da Hris­ti­yan
ola­cak­ken Bul­gar­lar bu­nu en­gel­le­di­ler.”(2)
İtil Bulgarları ilteberi Almış Han’ın, Abbasi halifesinden din adamı istemesinin nedenleri neler olabilir?
_______________________
(1) Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi, s. 168.
(2) Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 63, 64. Düzenlenmiştir.
155
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Aşağıda verilen “İslamiyet ve Türkler” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
1. Etkinlik: İSLAMİYET VE TÜRKLER
İs­la­mi­ye­tin ka­bu­lü Türk­le­re ye­ni bir ruh ve kuv­vet ver­miş, As­ya step­le­rin­den Av­ru­pa iç­le­ri­ne ka­dar
uza­nan sa­ha­lar­da bü­yük ve uzun ömür­lü dev­let­le­rin ku­rul­ma­sın­da baş­lı­ca et­ken ol­muş­tur. Müs­lü­man
Oğuz­la­rın Hz. Mu­ham­med za­ma­nın­dan be­ri asır­lar­ca ger­çek­leş­ti­remedikleri Ana­do­lu’nun fet­hi ve bu­ra­­nın
ikin­ci bir Türk va­ta­nı ol­ma­sı ile Os­man­lı Dev­le­ti’nin dün­ya ta­ri­hi­nin en bü­yük ve en uzun ömür­lü dev­let­ler­
den bi­ri­olmasında İslam dininin oy­na­dı­ğı rol son de­re­ce önem­li­dir. Da­ha da önem­li­si, İs­lam di­ni­nin or­ta­ya
koy­du­ğu ni­zam ile Türk tö­re ve ya­şa­yı­şı bir­bi­ri­ne uy­du­ğu, bir­bi­ri­ni ta­mam­la­dı­ğı için Türk­ler mil­lî var­lık­la­
rı­nı de­vam et­tir­miş­ler­dir. İs­lam di­ni­ni ka­bul eden Türk boy­la­rın­dan hiç­bi­ri di­ğer din­le­ri ka­bul eden­ler gi­bi
var­lık­la­rı­nı kay­bet­me­miş­ler­dir.
Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi C 6, s. 54.
(Özetlenmiştir.)
Türklerin Müslüman olması İslam dünyasını nasıl ve ne şekilde etkilemiştir?
Türk­ler, İs­lam di­ni­ni ka­bul edin­ce kül­tü­rel alan­da önemli ge­liş­meler gös­ter­mişlerdir. Bu ge­çiş döneminde
Di­van-ı Lü­gati’t Türk, Ku­tad­gu Bi­lig, Di­van-ı Hik­met ve Ata­be­tül Ha­ka­yık gibi Türk-İslam eserleri yazılmış­
tır.
Türkler, İslamiyeti benimsedikten sonra bir yandan ulusal benliklerini, gelenek görenek ve törelerini
korumaya çalışırlarken bir yandan da sosyal yaşamlarını İslamiyetle uyumlu duruma getirmişlerdir. Bu bağ­
lamda Türklerin sosyal yaşamlarında bazı değişiklikler görülmüştür. Bu değişikliklerin yaşanmasında İslam
dininin kurallarının etkisi olduğu gibi karışıp kaynaştıkları diğer Müslüman halkların kültürlerinin de önemli
etkisi olmuştur.
nız.
Aşağıda verilen “İslam Dini ve Türk Toplum Yapısı” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayı-
2. Etkinlik: İSLAM DİNİ VE TÜRK TOPLUM YAPISI
Türk-İslam devletlerinde halkın belli bir bölümü göçebe idi. Çadırlarda yaşar, sürülerinin peşinde yazın yaylalara, kışın da kışlaklara göç ederlerdi. Köy, kasaba ve kentlerde oturanlar da çiftçilik ve zanaatla
uğraşırlardı. İslamiyeti benimsedikten sonra Türklerin yerleşik yaşama geçişleri hızlandı. Kent, köy ve kasabalarda oturanların oranı arttı. Çeşitli dillerin konuşulduğu Türk toplumunda İslam hukuku belirleyici oldu. Türk toplumu eski inançların etkisiyle farklı din ve mezheplere karşı hoşgörülerini kaybetmedi.
Türkler Müslüman olduktan sonra da giyim, yemek kültürü, örf ve âdetlerini sürdürdüler, kendilerine has
kıyafetleriyle Arap ve İranlılardan kolaylıkla ayrıt edilebilme özelliğini bu dönemde de korudular.
Türklerdeki vergi sistemi ziraat ve ticaretten alınan vergilere dayanıyordu. Müslümanlardan zekât
ve öşür, gayrimüslümlerden ise cizye ve haraç vergisi alınıyordu. İslamlaşma ile birlikte Türk toplumunda
daha önce de olduğu gibi sınıflı bir toplum yapısı hiçbir zaman yaşanmadı. Adalet önünde herkes eşit haklara sahipti.
İslam dini, Türk toplum yapısında ne gibi değişiklikler meydana getirmiştir?
2. TÜRKLERİN İSLAM DİNİNE OLAN HİZMETLERİ
Müslüman olduktan sonra Türklerin İslam dinine hangi hizmetleri yaptıklarını zihnimizde canlandırma­
ya çalışalım. Pek çok bilim insanı, Türklerin Müslümanlığı kabul ettikten sonra bütün varlıkları ile İslam
dinine hizmet ettiklerini söylemektedir. İslam dinine hizmet konusunda hiçbir fedâkârlıktan kaçınmayan
Türkler, Abbasi Devleti’nin hizmetine girerek siyasi alanda görev yapmışlardır. Halife Memun ve Mutasım
Türklerin İslam ülkesine yerleşmeleri yönünde çaba gösterdiler. İçte mezhep kavgalarını, dışta Bizans ile olan
sorunlarını Türklerin askeri gücü ile aşmaya çalıştılar. Türkler için özel şehirler kurdular. Abbasilerin Bizans
sınırı boyunca Avasım şehirlerine Türkleri yerleştirmesiyle Bizans’a karşı İslam dünyasının savunuculuğunu
yaptılar. XI. yüzyıl sonlarına doğru başlayan Haçlı Seferlerine karşı İslam dünyasını savundular.
156
5. Ünite
Türklerin Anadolu’da egemenlik kurmasından sonra başlayan ve İslam dünyasını hedef alan Haçlı Seferleri’ne karşı Türkler, Anadolu’yu ve İslam dünyasını başarıyla savundular. Türkler İslamiyeti Kafkaslar,
Balkanlar ve Orta Avrupa’ya kadar yaydılar.
Türkistan ve Ön Asya’daki Türk kentleri eğitim ve bilim kurumlarıyla donatıldı. Bu eğitim kurumları içinde
Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Alp Arslan’ın isteği ile Bağdat’ta Vezir olan Nizamülmülk tarafından kurulan
Nizamiye Medreseleri önemlidir. Açılan medreselerde pek çok Müslüman Türk bilgini ve mutasavvıfı yetişti. Bu
medreselerde dinî konulara ağırlık verilmekle beraber, edebiyat, dil, aritmetik gibi konularda da eğitim verilmek­
teydi.
İslam sanatının oluşumunda Türklerin önemli etkileri oldu. Türkler başta mimarlık olmak üzere hat,
süsleme, ağaç işleri, seramik, çinicilik, maden işlemeciliği ve minyatür sanatında İslam uygarlığına önemli
katkılarda bulundular. Mısır’da Tolunoğlu Ahmet Camisi, İsfahan’da Mescid-i Cuma (Ulu Cami), Merv’de
Sultan Sencer Camisi, Rey’de Tuğrul Bey ve Nahcivan’da Mümine Hatun Kümbetleri günümüze ulaşan önem­
li mimari yapıtlardır.
3. MISIR’DA KURULAN İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ
IX. yüz­yıl­da Ab­ba­si­ler za­ma­nın­da Türk­le­rin or­du­da ve yö­ne­tim­de et­ki­le­ri art­mış, bir­çok önem­li gö­rev­le­
re, va­li­lik­le­re ve ko­mu­tan­lık­la­ra ge­ti­ril­miş­ler­di. Göreve getirilen bu komutan ve valiler ara­sın­da To­lu­noğ­lu
Ah­met ile Muhammed de bulunmaktaydı. Abbasi Devleti’nin merkezî otoritesi bozulunca Mısır’a gönderilen
bu iki Türk valisi daha sonra aşağıdaki haritada gördüğünüz topraklarda bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi.
a. To­lu­no­ğul­la­rı (868-905)
Abbasi halifeliğinden ayrılarak
Mısır’da ilk Türk devletini ku­ran
To­lu­noğ­lu Ahmet, Ka­hi­re (Fus­tat)’yi
baş­kent yapmıştır. Tolunoğulları
Mı­sır’da ku­ru­lan İlk Türk-İs­lam
Dev­le­ti­ olmuştur. Bu dö­nem­de
Mısır eko­no­mik, kül­tü­rel ve sos­yal
alan­da büyük gelişme göstermiştir.
Tolunoğlu Devleti’nde yöneticiler
Türk, halk ise çoğunlukla Arap’tı.
To­lu­no­ğul­la­rı, Mı­sır’ın ba­yın­
dır­lı­ğı için çok çalışarak bölgeyi
ca­mi, han, ha­mam gi­bi sos­yal ve
din­sel ya­pı­lar­la do­nat­mışlardır. Nil
Neh­ri’nin akı­şı­nı dü­zen­le­mek için
5.1. Harita: Tolunoğulları ve Ihşidîler (Tarih Atlası 1, s. 27.)
su ka­nal­la­rı yaparak ta­rı­mın ge­liş­
me­si­ni sağlamışlardır. To­lu­no­ğul­la­rın­dan ka­lan en önem­li ya­pıt To­lu­noğ­lu Ah­met Ca­mi­si’dir. To­lu­no­ğul­la­rı
dö­ne­min­de Mı­sır, mi­ma­ri­de de al­tın ça­ğı­nı ya­şamıştır. Tolunoğlu Ahmet kurduğu eczanede yoksul ve kimsesiz
halka ücretsiz ilaç verip onları tedavi ettirmiştir. To­lu­no­ğul­la­rı, ken­di­le­rin­den son­ra Mı­sır’da ku­ru­lan dev­let­
le­re ör­nek ol­muşlardır. Mı­sır’da bin yıl sü­re­cek olan Müs­lüman Türk ege­men­li­ği­nin te­mel­le­ri­ni at­mışlardır.
Tolunoğlu Ahmet’in ölümünden sonra başa geçen hükümdarlar döneminde iç karışıklıklar yaşanmıştır.
Yeniden gücünü artıran Abbasiler 905 yılında Tolunoğulları devletinin varlığına son vermiştir.
Tolunoğulları zamanında yapılan çalışmaların Türk-İslam tarihindeki yeri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
157
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
b. İhşidiler (Akşitler) (935-969)
Mı­sır’da ku­ru­lan ikin­ci Türk-İs­lam Dev­le­ti’­dir. Ku­ru­cu­su olan
Muhammed ha­li­fe ta­ra­fın­dan prens, hü­küm­dar an­la­mı­na ge­len “İh­şid”
un­va­nı verildi. Bu un­van ay­nı za­man­da dev­le­tin­ de adı oldu. Tolunoğulları
Devleti’nde olduğu gibi devlet yönetiminde Türkler bulunurken halkın
büyük çoğunluğu Arap’tı. İhşidiler Suriye, Hicaz (Mekke, Medine) ve Filistin
gibi önemli yerleri egemenlikleri altına aldılar. Kutsal yerler böylece ilk kez
5.1. Fotoğraf: İhşidoğulları AhTürklerin eline geçmiş oldu. İh­şi­di­ler, Mı­sır’da­ki üre­ti­mi ar­tır­mak için su­la­
met dönemine ait altın para (Türk
ma­ya bü­yük önem ver­erek ka­nal­lar ve set­ler yaptılar. Ekonomileri çok güçlü
olan İhşidoğulları yandaki fotoğrafta görülen altın para bastırdılar. Ül­ke­nin Dünyası Kültür Atlası, s. 120.)
sı­nır­la­rını Ana­do­lu’ya ka­dar genişlettiler. Bu İslam devletine 969 yılında
Kuzey Afrika’da hüküm süren Fatimiler son verdi.
Mısır’a vali olarak gönderilen Türk komutanların kısa sürede başarılı olmalarının ve devlet kurmalarının Türk tarihindeki önemi nedir?
Bilgi Hazinesi
Mısır’da ku­ru­lan To­lu­no­ğul­la­rı ile İh­şi­di­le­rin eko­no­mi­si bü­yük öl­çü­de ti­ca­re­te dayalıydı. Uzak Do­ğu
ticari mal­la­rı, Mı­sır li­man­la­rın­da Ba­tı mal­la­rıy­la de­ğiş to­kuş edi­lir­ya da Mı­sır üze­rin­den Ak­de­niz li­man­
la­rı­na ulaş­tı­rı­lır­dı. Bu du­rum Mı­sır’da can­lı bir ti­ca­retin yaşanmasında etkili oldu. Mı­sır’ın coğ­ra­fi ko­nu­
mu ve önemi, coğ­ra­fi ke­şif­lerin sonuna yani yeni ticaret yol­larının bulun­masına kadar devam et­ti.
Mısır’da ku­ru­lan Türk-İs­lam Dev­le­tlerinin kı­sa sü­re­de yı­kıl­masının se­bep­le­ri ola­rak ne­ler söy­le­ye­bi­lir­si­niz?
Aşağıda “Müslüman Türkler Mısır’da” adlı etkinlikte verilen Mısır’da kurulan Türk Devletlerine ait
bilgileri tablodaki ilgili bölümlere yazınız.
3. Etkinlik: MÜSLÜMAN TÜRKLER MISIR’DA
Mısır’da Kurulan Türk Devletleri
Tolunoğulları
Mısır ekonomisine
katkıları
İhşidilerin Mısır’da
kurulan diğer Türk
Devletlerinden farkı
Yıkılmalarındaki
ortak özellikler
158
İhşidiler
................................................................ .....................................................................
................................................................ .....................................................................
................................................................. .....................................................................
................................................................
................................................................
................................................................
.................................................................
.....................................................................
.....................................................................
.....................................................................
.....................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
5. Ünite
B. KARAHANLILAR (840-1212)
TEMEL
KAVRAMLAR
lSiyasetname
Hazırlık Çalışmaları
lHacib
1. Karahanlılar Devleti’nin Türk kültürü ve diline önem vermesinin nedenleri nelerdir? Araştırınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Arkadaşlarınızla paylaşınız.
lMenkıbe
lLügat
lRibat
Aşağıdaki haritayı inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
5.2. Harita: Karahanlılar (Tarih Atlası 1, s. 29.)
Karahanlılar Devleti’nin kurulduğu yeri ve komşu olduğu ülkeleri söyleyiniz.
1. KARAHANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Karahanlılar, Orta Asya’da kurulan ilk Türk-İslam Devleti’dir. Bu özelliği ile Karahanlı Devleti’nin Türk
tarihinde özel bir yeri ve önemi vardır. Ku­ru­luş dö­ne­mi ile il­gi­li faz­la bil­gi ol­ma­yan Ka­ra­han­lı Dev­le­ti’nin te­
melleri ilk Türk-Müs­lü­man boylarından olan Kar­luk, Yağ­ma ve Çi­ğil boy­la­rı tarafından atılmıştır. Or­ta As­ya’da
Uy­gur Dev­le­ti­’nin yı­kıl­ma­sı (840) ile böl­ge­deki Türk var­lı­ğı­nı Ka­ra­han­lı­lar devam ettirmişlerdir. Karahanlı
Devleti’nin bilinen ilk hükümdarı Bilge Kül Kadır Han’dır. Karahanlılar güneydeki komşuları olan Gaznelilerle
sık sık savaşmışlardır. Kaş­gar, Ba­la­sa­gun, Bu­ha­ra ve Se­mer­kant Karahanlıların önem­li mer­kez­le­ri ara­sın­dadır.
Ka­ra­han­lı­la­ra bu adın ve­ril­me ne­de­ni, bu ai­le­ye men­sup hü­küm­dar­la­rın un­van­la­rı ara­sın­da “Ka­ra (kuv­vet­li,
güç­lü)” sı­fa­tı­na sık­ça rast­lan­ma­sı­ndandır. X. yüz­yıl baş­la­rın­da hükümdar olan Sa­tuk Bu­ğra Han, hükümdar ol­
madan önce Müslümanlarla yakın ilişkiye girmiş ve İslamiyeti kabul etmişti. Müslüman olduktan sonra Abdül­
kerim adını alan Satuk Buğra Han tahta geçince İslamiyeti devletin resmi dini olarak kabul etmiştir (920). Satuk
Buğra Han’ın hayatını savaşlarını ve İslamiyete girişini anlatan “Satuk Buğra Han Menkıbesi”nin Karahanlılar
tarihindeki yeri önemlidir.
850
Volga Bulgar Krallığı kuruldu.
860
Doğu Avrupa’da Kiril Alfa­
besi oluşturuldu.
865
Bulgarlar ve Sırplar Hristiyanlığı
kabul etti.
159
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
2. KARAHANLI DEVLETİ’NİN YIKILMASI
Ka­ra­han­lı­la­rın hü­küm sür­dü­ğü böl­ge­ler can­lı bi­rer ti­ca­ret mer­ke­zi ko­num­day­dı­. Özel­lik­le Kaş­gar şeh­ri
ipek ve ba­ha­rat yük­lü ker­van­la­rın yo­lu­nu ay­dın­la­tan bir fe­ner, ker­van­cı­la­rın so­luk al­dı­ğı bir va­ha gi­biy­di. Bu­ra­
ya Ti­bet­li tuz tüc­car­la­rı, Man­çur­ya­lı ipek tüc­car­la­rı, Pa­kis­tan ve Hin­dis­tan­lı tüc­car­lar sık sık alış­ve­ri­şe ge­lir­ler­di.
Bu­ha­ra ve Se­mer­kant şe­hir­le­ri Karahanlıların önem­li do­ku­ma mer­kez­le­ri arasında yer alırdı. Buhara, Karahanlı
hükümdarı Nasr Bin Ali döneminde alınarak Samanoğullarına son verildi. Maveraünnehir bölgesi Karahanlıların
eline geçti. Güneyde bulunan Gaznelilerle sık sık savaşlar yapıldı. Devlet içinde yaşanan karışıklıklardan dolayı
ülke ilk Türk devletlerinde olduğu gibi doğu ve batı olarak ikiye ayrıldı. Do­ğu Ka­ra­han­lı­la­ra Ka­ra­hı­tay­lı­lar
(1211), Ba­tı Ka­rahan­lı­la­ra ise Har­zem­şah­lar (1212) son verdi.
3. KARAHANLI DEVLETİ’NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
Kara­han­lı­lar yönetimde büyük oranda es­ki dev­let anlayışını sür­dür­düler. Türk tö­re­si­ni ve ge­le­nek­le­ri­ni
de­vam et­tir­diler. Hükümdarlar tanrı tarafından bağışlanan bazı özelliklere sahiptiler. Hâkimiyetlerinin kayna­
ğı ilâhidir. Ka­ra­han­lı Dev­le­ti­’nin güç­lü bir eko­no­mi­si var­dı. Karahanlılar hay­van­cı­lık ya­ptılar ve ve­rim­li top­rak­
la­ra sa­hip olan Ma­ve­ra­ün­ne­hir’de çok çe­şit­li ta­rım ürün­le­ri ye­tiş­ti­rdiler. İpek Yo­lu üze­rin­de­ki ker­van ti­ca­re­
tiyle de dev­lete önem­li gelir sağl­adılar.
Karahanlıların, Müslüman olmalarına rağmen İslamiyet öncesi Türk devlet yönetiminin bazı özeliklerini devam ettirmelerinin nedenleri neler olabilir?
Aşağıda verilen “Türk Şehirleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
4. Etkinlik: TÜRK ŞEHİRLERİ
Müslüman coğrafyacı İstihari “İslam ülkelerinde genel
manzarası Buhara kadar güzel olan bir başka şehir ne gördüm
ne de işittim.” demiştir.
Semerkant, kelime anlamı bakımından “Semiz” ve “Kent”
kelimelerinden meydana gelmiştir. Tarihçiler buraya zengin
şehir adını vermişlerdir. Gökyüzünün engin maviliği kadar
Semerkant’ın da zengin yeşilliği vardır. Buranın evleri ay ışığında yıldızlar gibi parlar, nehirleri ise gökyüzündeki kehkeşan
5.2. Fotoğraf: Semerkant’taki Registan
(samanyolu)ı andırır. İnsanların öbür dünyalarında cenneti
Meydanından
bir görünüm (Özbekistan)
vardır, bu dünyanın cenneti ise Semerkant’tır.
Kaşgar ismi Çince “Kaşi” yani ışıldayan inci anlamına gelir. Orta Asya’nın önemli merkezlerinden
biri olan bu şehir ipek ve baharat ticareti yapanların uğrak yerleri arasındadır. Kaşgar şehrinde kurulan pazarda Tibetli tuz tüccarları, Mançuryalı ipek tüccarları ile Pakistan ve Hindistan’dan gelen
baharatçılar alışverişte bulunurlardı.
Zekeriya Kitapçı, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, s. 246-253.
(Düzenlenmiştir.)
Coğrafyacı İstihari’nin verdiği bilgilerden hareketle Türk-İslam şehirleri için neler söylenebilir?
Doğu Türkistan ile Maveraünnehir arasındaki bölgede kurulan Karahanlı Devleti’nin kullandığı yazı dili­
ne Karahanlı Türkçesi veya Hakaniye Türkçesi denilmiştir. Devlet, kuruluşundan yıkılışına kadar Türk kültü­
rüne önem vermiş, Türkçe edebi bir dil olmuş ve ilk defa Türk-İslam eserleri ortaya çıkmıştır. Karahanlılar
bilime ve bilim insanlarına önem vermiş, bilim insanlarına rahat çalışabilecekleri ortam sağlamışlardır.
870
Türk İslam düşünürü
ve bilim insanı Farabi
doğdu.
160
904
Ruslar İstanbul’u
kuşattı.
911
Turfan Uygur
Devleti kuruldu.
916
Moğolistan’da
Hitan Krallığı kuruldu.
960
Büyük Selçuklu Devleti
Selçuk Bey’in önderliğinde
Cent Kenti’ne girdi.
5. Ünite
Aşağıda verilen “Karahanlıların Değerli Mirası” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
5. Etkinlik: KARAHANLILARIN DEĞERLİ MİRASI
Yanda temsilî resmi verilen Kaş­gar­lı Mah­mut, Ka­ra­han­lı Dev­le­ti’n­de ye­ti­şen
en önem­li bi­lim in­san­la­rın­dan bi­ri­dir. Yaz­dı­ğı en bü­yük eser “Di­van-ı Lü­ga­ti’t
Türk’tür. Bu eser İlk Türk­çe söz­lük ol­ma­sı ba­kı­mın­dan önem­li­dir.
Bu ese­ri na­sıl yaz­dı­ğı­nı ken­di­sin­den din­le­ye­lim:
Türk­le­rin ya­şa­dı­ğı şe­hir­le­ri, boz­kır­la­rı do­laş­tım ve Türk, Türk­men, Oğuz,
Çi­ğil, Yağ­ma, Kır­gız leh­çe­le­ri­ni öğ­ren­dim. Ay­rı­ca bu di­li en iyi ve en et­ki­li şe­kil­de
ko­nu­şan­lar­dan, en eği­tim­li­ler­den, so­yu en kök­lü ki­şi­ler­den öğrendim. Mız­rak kul­
lan­mak­ta en be­ce­rik­li­ler­den bi­ri­si­yim. Türk ka­vim­le­rin­den her bi­ri­nin leh­çe­si­ni
mü­kem­mel öğ­ren­dim ve gü­zel­ce sı­ra­lan­mış bir dü­zen için­de kap­sam­lı bir ki­tap­ta
top­la­dım. Ara­yan ke­li­me­yi doğ­ru yer­de bul­sun ve di­le­yen onu bir dü­zen için­de gö­re­
5.1. Resim: Kaşgarlı
bil­sin di­ye ki­ta­bı al­fa­be­tik sı­ra­ya gö­re dü­zen­le­dim. Düz ya­zı ve di­ze­ler­le, ata­söz­le­
Mahmut’un temsilî resriy­le, hik­met­li söz­ler­le ve za­rif bir dil­le do­nat­tım. Pü­rüz­lü yer­le­ri­ni dü­zelt­tim,
mi (Mehmet Özel, Vatan
çu­kur­la­rı­nı ve kuyularını dol­dur­dum, tek tek her ke­li­me­yi uy­gun ol­du­ğu ye­re ko­ya­
Millet ve Bayrak Sevgisi,
rak ve on­la­rı be­lir­siz­lik­ten kur­ta­ra­rak ki­ta­bın üze­rin­de yıl­lar­ca ça­lış­tım.
Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, C 2, s.124.
s. 460. )
(Düzenlenmiştir.)
1. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügati’t Türk’ü yazarken sizce nelere dikkat etmiş ve nelere önem
vermiştir?
2. Bize miras olarak bırakılan Divan-ı Lügati’t Türk gibi eserler neden önemlidir?
Bilgi Hazinesi
Filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısı olan Kaşgarlı Mahmut XI. yüzyılda yaşamıştır. İlk Türkçe sözlük
özelliği taşıyan Divan-ı Lügati’t Türk en önemli eseridir. 1072 yılında yazmaya başladığı bu ölümsüz eseri
1074 yılında tamamlamış ve Bağdat’taki Abbasi Halifesi El-Muktedi Billah’a sunmuştur. Kaşgarlı Mahmut
Türk kültürünü ve dilini Araplara öğretip tanıtmak gibi büyük bir görev üstlenmiştir. Bu değerli eser 1908
yılında İstanbul’da bulunmuş, 1915 ve 1917’de ilk baskısı yapılmıştır. UNESCO 2008 yılını Kaşgarlı Mahmut yılı olarak ilan etmiştir.
Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 460.
(Düzenlenmiştir.)
Yanda temsilî resmi verilen Yu­suf Has Ha­cib, Kaş­gar­lı Mah­mut ile ay­nı
dö­nem­de Ka­ra­han­lı Dev­le­ti sı­nır­la­rı için­de ya­şa­mış­tır. Bir si­ya­set­na­me özel­
liği taşıyan, in­sa­nın ya­şa­mın­da ih­ti­yaç du­ya­ca­ğı tüm bil­gi­le­ri içeren ve “Mut­
lu­luk Ve­ren Er­dem” an­la­mı­na ge­len “Ku­tad­gu Bi­lig” ad­lı ese­ri yazmıştır.
Bu eser her iki dün­yada mut­lu ol­mak is­te­yen­le­re bir reh­ber­dir. Yusuf
Has Hacib eserinde dev­le­ti yö­ne­ten ki­şi­le­re de ses­len­ir ve na­sıl bir ida­re iz­le­
me­le­ri ge­rek­ti­ği­ni anlatır. Kutadgu Bilig’de dört şahıs ile onların taşıdığı
fikirlerden söz eder. Gündoğdu adlı hükümdar kanun ve adaleti, Aydoldu
5.2. Resim: Yusuf Has Hacib’in
adlı vezir mutluluğu, Aydoldu’nun oğlu Öğdülmüş aklı ve ilmi, Odgurmuş
temsilî
resmi (Mehmet Özel, Vatan
adlı zahid ise akıbeti (hayatın sonu) temsil eder.
Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 460.)
161
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Aşağıda verilen “Hükümdarın Özellikleri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: HÜKÜMDARIN ÖZELLİKLERİ
Za­lim adam uzun süre bey­li­ğe sa­hip ola­maz, za­li­min zul­mü­ne halk uzun za­man da­ya­na­maz. Ey bey!
Ül­ken­de uzun sü­re hü­küm sür­mek is­ter­sen ka­nu­nu doğ­ru uy­gu­lat­ma­lı ve hal­kı ko­ru­ma­lı­sın.
Dev­let için as­ker ve or­du la­zım­dır. As­ke­ri bes­le­mek için de çok ma­la ih­ti­yaç var­dır. Bu­nu el­de et­mek
için hal­kın zen­gin ol­ma­sı ge­re­kir. Hal­kın zen­gin ol­ma­sı için de doğ­ru ka­nun­lar ko­nul­ma­lı­dır. Bey, gü­ler yüz­
lü, tat­lı söz­lü, yu­mu­şak huy­lu ol­ma­lı­dır. Bey, gön­lü­nü al­çak tut­malı, eli açık ve mer­ha­met­li ol­ma­lı­dır. Asık
su­rat­lı, ki­bir­li ve mağ­rur in­san her­ke­si ken­di­sin­den nef­ret et­ti­rir.
Ey Dev­let­li Hü­küm­dar! Eğer hal­kın­dan fa­kir­lik adı­nı kal­dı­ra­maz­sa bir kim­se na­sıl hü­küm­dar olur? Gi­
de­rini ge­li­ri­ne gö­re ayar­la, sa­na ya­kı­şa­cak söz­le­ri sarf et. Ağ­zın­dan ya­lan söz çı­kar­ma, ya­lan söz ile in­san
ken­di iti­ba­rı­nı dü­şü­rür. Kar­deş ve ak­ra­ba­ya ya­kın­lık gös­ter, gü­ler yüz­le bü­yü­ğün ve kü­çü­ğün gön­lü­nü al.
Tu­zu, ek­me­ği bol tut, baş­ka­la­rı­na ik­ram et, bir kim­se­nin ayı­bı­nı gö­rür­sen aç­ma, üs­tü­nü ört.
Hükümdarlığın temeli doğruluktur. Hükümdarlar doğru olursa dünya huzura kavuşur. Güneşe bak!
Küçülmez, bütünlüğünü daima muhafaza eder, parlaklığı hep aynı şekilde kuvvetlidir. Hükümdarın ahlakı
da ona benzer, doğruluk ile doludur ve hiçbir vakit eksilmez. Saadetle yükselmek için insana doğruluk lazımdır. İnsanlık doğruluğun adıdır. Hükümdarın sözü doğru olmalı, tavır ve hareketi güven vermelidir ki
halk ona inansın ve huzur içinde yaşasın. Ey Hükümdar! Tanrı seni doğruluk için bu göreve getirdi, doğru
ol ve doğruluk ile yaşa.
Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, C 2, s. 9.
(Düzenlenmiştir.)
1. Yusuf Has Hacib’in hükümdara yönelik olan öğütlerine katılıyor musunuz? Niçin?
2.“Devlet için askere ve orduya, asker için mala, mal için zenginliğe, halk için doğru kanunlara
ihtiyaç vardır.” görüşüne katılıyor musunuz? Niçin?
3. Halkın huzur ve güven içinde yaşaması için hükümdar hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Bilgi Hazinesi
Yusuf Has Hacib, Balasagun şehrinde doğmuş, XI. yüzyılda yaşamış bir şairdir. Yazdığı en önemli eser
olan Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Erdem)’i Karahanlı hükümdarı Ebu Ali Hasan’a sunmuştur. Kutadgu
Bilig, Türk-İslam Edebiyatının ilk eseridir. Yaklaşık 6500 beyitten oluşmaktadır. Fergana, Mısır ve Viyana’da
birer kopyası bulunmaktadır. 1077 yılında vefat eden Yusuf Has Hacib’in mezarı Doğu Türkistan’ın en
önemli şehirlerinden biri olan Kaşgar’dadır.
Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 460.
(Özetlenmiştir.)
Kara­han­lı­lar ticareti geliştirmek amacıyla “ri­bat” de­ni­len ker­van­sa­ray­lar yapmışlardır. Düzenli bir posta
teşkilatı kuran Karahanlılar, hastaneler yaparak sağlığa önem vermişlerdir. Karahanlılarda resmî dil Türkçedir.
Resmî yazışmalarda Uygur yazısını kullanmışlardır. Türk ve İs­lam kül­tü­rü­nün kay­naş­tırılarak verildiği söz­lü
eserler ara­sın­da “Sa­tuk Buğ­ra Han Des­ta­nı” ve “Cen­giz Na­me” bulunmaktadır. Ka­ra­han­lı­lar çok sa­yı­da ca­mi,
med­re­se ve sos­yal ku­rum­yapmışlardır. Karahanlılar dönem­inde Kaş­gar, Balasagun, Semer­kant ve Buhara yük­
sek bir ilim ve kül­tür mer­kezi hâline gelmiştir.
162
5. Ünite
Temel Kavramlar
C. GAZNELİLER (963-1183)
lSultan
lGulam
lİmparatorluk
Hazırlık Çalışmaları
1. Gaznelilerin Türk-İslam tarihindeki yeri hakkında araştırma yapınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
5.3. Harita: Gazneliler (Tarih Atlası 1, s. 30.)
1. Gaznelilerin kurulduğu bölgenin coğrafi konumu ile ilgili olarak neler söylenebilir?
2. Gaznelilerin kurulduğu bölgede günümüzde hangi devletler varlıklarını sürdürmektedir?
1. GAZNELİLER DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Gaz­ne­li­ler bu­gün­kü Af­ga­nis­tan ve Pa­kis­tan do­lay­la­rın­da hü­küm sür­müş­Türk-İslam devletidir. 963 yılın­
da Alp Tiğin zamanında temeli atılan ve ilk dö­nem­le­ri ka­rı­şık­lık için­de ge­çen Gazneliler, Sebük Tegin zama­
nında bağımsız devlet hâline gelmiştir. Bu nedenle Sebük Tegin devletin asıl kurucusu sayılmıştır. Başkenti
Gazne olan Gazneliler Devleti’ni her bakımdan zirveye ulaştıran Sultan Mahmut’tur (998-1030). Güçlü ve
düzenli bir ordu kuran Sultan Mahmut döneminde Gaznelilerin sınırları genişlemiştir. Gazneli Mahmut,
Büveyhoğullarına karşı yaptığı mücadelelerle Abbasi halifesini Şii tehlikesine karşı korumuştur. Abbasi halife­
si de bu başarısından dolayı ona “Sultan” unvanını vermiştir. Sultan Mahmut daha sonra Karahanlılara üstün­
lüğünü kabul ettirerek Buhara, Horasan ve Herat bölgelerini ele geçirmiştir.
Gazneli Mahmut’a Abbasi halifesinin “Sultan” unvanını vermesi Gazneliler için neden önemlidir?
965
Matematik ve fizik alanında çalışmalar
yapan İbn’ül Heysem doğdu.
969
Fatimiler Mısır’ı aldı ve
Kahire Şehri’ni kurdu.
970
Abbasiler İstanbul’u kuşattı.
163
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Yanda temsilî resmi verilen Gaz­ne­li Mah­mut Hin­dis­tan’a on ye­di se­fer
düzenledi. Sis­tan, Pen­cap ve Mul­tan böl­ge­le­ri­ni ele ge­çi­re­rek ül­ke­si­nin
sı­nır­la­rı­nı Ganj Ir­ma­ğı­’na ka­dar ge­niş­let­ti. Bu se­fer­ler­de sağ­la­dı­ğı ba­şa­rı­lar
ona İs­lam dün­ya­sın­da saygınlık kazandırdı.
Hin­dis­tan’a ya­pı­lan se­fer­ler so­nu­cun­da İs­la­mi­yet ge­niş bir ala­na ya­yıl­dı.
Ele ge­çi­ri­len böl­ge­le­rin yer al­tı ve yer üs­tü zen­gin­lik­le­ri de Gaz­ne­li­le­rin dene­
timine girdi. Bilime ve bilim insanlarına önem veren Gaz­ne­li Mah­mut, dev­
rin en bü­yük bi­lim insanlarını ve sa­nat­çı­la­rını sarayına topladı. Sul­tan Mah­
mut’un 400’e ya­kın şa­ir ve bilim insanını sarayında topladığı söylenmektedir.
Bu dö­ne­min en önem­li bi­lim in­sa­nı, Gaz­ne­li Mah­mut’un “sa­ra­yı­mın en
de­ğer­li ha­zi­ne­si” de­di­ği ünlü Türk bilgini “Biruni’dir.”
5.3. Resim: Gazneli Mahmut’un
temsilî resmi (Türkler Ansiklopedisi,
C 5, s. 288.)
Aşağıda verilen “Bir Hikâye” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
7. Etkinlik: BİR HİKÂYE
Bir tüccar, Sultan Mahmut’un zulme uğrayanlara adalet dağıttığı yere geldi. Sultan’ın oğlu Mesut’tan
şikâyet etti ve yakındı. “Ey efendimiz, ben tüccarım. Bir süredir burada kalmışım, istiyorum ki kendi şehrime
döneyim. Dönemiyorum zira senin oğlun Mesut benden altmış bin dinarlık eşya ve kumaş satın aldı. Bu
eşyanın parasını bana vermiyor. Emir Mesut’u benimle birlikte kadıya göndermeni isterim.” dedi.
Sultan Mahmut bu sözden dolayı kızdı ve üzüldü. Oğlu Mesut’a sert bir haber gönderdi ve “Tüccarın
hakkını kendisine derhal ver. Eğer bir sebep göstereceksen onunla Karar Meclisinde hazır ol ki adaletin icap
ettiğini yerine getirsinler.” diye emretti.
Tüccar kendi sarayına gitti. Elçi, Mesut’un nezdine geldi, babasının mesajını verdi. Mesut aciz kaldı.
Hazinedarına “Bak bakalım, hazinede nakit altın ne kadar toplanmıştır?” dedi. Hazinedar gitti ve geri
geldi. “Yirmi bin dinardan fazla param yok.” dedi. O parayı alınız, tüccara götürünüz, geri kalan kırk bin
dinar için üç gün mühlet isteyiniz ki ödeyeyim.” dedi. Yine Mesut, elçiye “Sultanın katına arz et ki yirmi bin
nakit dinarı bu saat ödedim, geri kalanı için üç güne kadar tüccardan aman diledim. Ben kaftanımın belini
bağlamış ve çizmemi giymiş olarak Sultan ne emreder diye ayakta bekliyorum.” dedi.
Elçi gidip geldi ve sultan “Yargı Meclisinde hazır ol veya geri kalan parayı teslim et. Şunu gerçekten bil
ki bu parayı tamamıyla ve kemaliyle tüccara ödemediğin ve onun ağzından ‘Mesut hakkımı bana ödedi.’
sözünü işitmediğim müddetçe benim yüzümü bir daha göremezsin!” diyor, dedi. Mesut’un söz söyleme gücü
kalmadı. Her tarafa adam gönderdi, borç istedi. İkindi namazı vaktinde altmış bini tüccara verdi. Mesut ve
tüccar sultanın katına gittiler. O zaman Sultan Mahmut razı oldu.
Bu haber dünyanın her tarafına yayılınca tüccarlar Kıtay’dan, Çin’den ve Mısır’dan Gazne’ye doğru
yola koyuldular ve bütün dünyada ne kadar zarif şeyler varsa Gazne’ye getirmeye başladılar.
Nizamülmülk, Siyasetname, s. 228-229.
(Özetlenmiştir.)
1. Sultan Mahmut’un devlet adamlığı ile ilgili neler söylenebilir?
2. Sultan Mahmut’un adalet ve hak anlayışına önem vermesinin nedenleri nelerdir?
3. Siz olsaydınız bu etkinliğe nasıl bir başlık verirdiniz?
985
Oğuzların Kınık Boyu, Samaniler
tarafından Buhara yakınlarındaki
Nur kenti’ne yerleştirildi.
164
988
Ruslar Hristiyan
Ortodoks mezhebini
benimsedi.
999
Büyük Selçuklu Devleti’nin
kurucusu olan Kınık Boyu
Gazneliler ile savaşa başladı.
1000
Macarlar, Hristiyanlığın
Katolik mezhebini benimsedi.
Çinliler barutu ilk kez kullandı.
5. Ünite
2. GAZNELİLER DEVLETİ’NİN YIKILMASI, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
Gaz­ne­li Mah­mut’un ölümü ile ye­ri­ne ge­çen oğ­lu Me­sut, ba­ba­sı­nın ba­şa­rı­la­rı­nı de­vam et­ti­re­me­di. Bu yıl­
lar­da Gaz­ne­li­ler, Selçukluların bas­kı­la­rı­na kar­şı ko­ya­madılar. Selçuklu komutanlarından Tuğ­rul ve Çağ­rı Bey,­
Ne­sa ve Se­rahs Sa­vaşlarında Gaz­ne­li­le­ri yendiler. Selçukluların Horasan bölgesine yerleşmesi ve ardından
Tuğrul Bey’in bağımsızlığını ilan etmesi üzerine 1040 yı­lın­da Sel­çuk­lular ve Gaz­ne­li­ler Dandanakan denilen
yerde kar­şı kar­şı­ya gel­di­ler. Sa­va­şı kay­be­den ve Hin­dis­tan’a çe­ki­len Sul­tan Me­sut da­ha son­ra çıkan karışıklıklar
sonucunda öl­dü­rül­dü. Bu savaşla birlikte Selçuklular kuruluşunu tamamlarken Gazneliler zayıflayarak yıkılış
dönemine girdiler. Giderek güç­ten dü­şen Gaz­ne­li­le­re Afganistan’ın yer­li hal­kı olan Gur­lu­lar son ver­di (1187).
Gaz­ne­li­le­rin yı­kı­lış sü­re­ci­ni oluş­tu­ran fak­tör­ler­den bi­ri de farklı ulus­lar­dan oluşmasıydı. Gazneliler ordu­
sunda birçok milletten asker bulunurdu. Ordunun çoğunluğunu savaşta esir edilen kölelerden seçilip yetişti­
rilen askerler meydana getirirdi. Aşağıdaki minyatürde görülen Gazneliler ordusu gulam, düzenli birlikler,
eyalet askerleri ve ücretli askerlerden oluşurdu.
Gazneliler ekonomik hayatın geliş­
mesi için ticarete büyük önem verirlerdi.
İpek ve Baharat yollarının toprakların­
dan geçmesi ticari hayatlarına canlılık
getirmişti. Tarımda üretimi artırmak için
su bendleri yapan Gazneliler ayrıca altın
ve gümüş madenleri işletmekteydiler.
Gazneliler bilim dili olarak Arapçayı,
edebiyat dili olarak Farsçayı kullanmış­
lardır. Bu durum Türk dilinin gelişimini
olumsuz yönde etkilemiştir. Türk edebi­
yatının Gazneliler dönemine ait yapıtla­
rının başında İranlı şair Firdevsi tarafın­
5.4. Resim: Gazneli Mahmut’un ordusunda yer alan filleri gösteren
minyatür (Reşieddin, Camiut Tevarih Edinburg Üniversitesi Kütüphanesi) dan yazılan Şehname gelmektedir. İran
söylence (efsane)lerine dayanan ve Farsça
yazılan bu eser, Gazne Hükümdarı Sultan Mahmut’a sunulmuştur. Sultan Mahmut, Harezm’i aldığında burada
yaşayan ve devrinin en büyük alimi olan Ebu Reyhan El Biruni’yi ülkesine davet etmiş ve ona uygun bir çalışma
ortamı sağlamıştır. Sultan Mahmut’un desteğini alan Biruni tarafından Arapça yazılan Tahkik-i Mâli’l-Hind
adlı eser özellikle kültür tarihi açısından önemlidir. Bu yapıtta Hindistan’ın tarihi, coğrafyası, gelenek ve göre­
nekleri konu edilmektedir. Gazneliler, Türk-İslam kültürünü geniş bir coğrafyaya yaymışlardır. Saray, medrese,
yol, çeşme ve camiler yaparak imar faaliyetlerine önem vermişlerdir. Gazne’nin kuzeyinde yaptırılan Bend-i
Mahmudi zamanımıza kadar gelmiştir ve hâlâ kullanılmaktadır. Sultan Mahmut halkın yararına çarşı, köprü,
su yolu ve kemerler de yaptırmıştır.
1008
Kuzey Hindistan’a
Gazneli Mahmut
komutasında
ilk Müslüman akını yapıldı.
1013
İbn’i Sina
El-Kanun fı’t-tıp
adlı eseri
yazmaya başladı.
1018
Bizans, Bulgaristan’ı
egemenliği altına aldı.
1031
Endülüs Emevi Devleti
İspanyol-Katolik
birleşik güçleri
tarafından yıkıldı.
165
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
Ç. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)
lAkın
lFetih
Hazırlık Çalışmaları
lHanedan
1. Büyük Selçukluların Anadolu’ya akınlar yapmasının nedeni ne olabilir? Araştırınız.
2. Oğuzların birçok Türk devletinin kuruluşunda etkili olması nasıl
açıklanabilir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
lHutbe
lMelik
lSubaşı
24 Oğuz boyunun yer aldığı aşağıdaki şemayı inceleyiniz. Bu şemada yer alan boyların adları
günümüzde birçok yerleşim yerinin adı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu boyların adlarının yerleşim
yeri adı olarak verilmesinin nedeni sizce ne olabilir?
Oğuzlar
Üçoklar (sol kol)
Bozoklar (sağ kol)
Gün Han
Kayı
Bayat
Alka Evli
Kara Evli
Ay Han
Yazır
Dodurga
Döğer
Yaparlı
Yıldız Han
Avşar
Beğ Dili
Karkın
Kızık
Deniz Han
Iğdır
Büğdüz
Yıva
Kınık
Dağ Han
Salur
Alayuntlu
Eymür
Yüreğir
Gök Han
Bayındır
Çavuldur
Çepni
Beçene
OĞUZLAR
Oğuzlar, günümüzde Türkiye, Balkanlar, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistan’da yaşayan Türklerin
mensup olduğu Türk boyuna verilen genel isimdir. Oğuzlar şimdiki yaşadıkları bölgelere 10. Yüzyıldan itiba­
ren yerleşmişlerdir. Oğuzların ataları 7. yüzyıl civarında konar-göçer bir yapıyla yer değiştirmeye başlamıştır.
Oğuzlar için Araplar Guz, Bizanslılar Uz, Ruslar Torki isimlerini kullanmışlardır. Oğuz adının ok-uz kelime­
sinden geldiği şeklindeki görüş kabul görmektedir. “Ok” eski Türkçede boy anlamında ve “uz” çoğul anlamın­
dadır.
Oğuz Kağan Destanı’na göre Oğuzlar 24 boya ayrılır. 14. yüzyılda yaşayan Reşideddin’e göre Oğuzlar, yuka­
rıdaki şemada görüldüğü gibi Bozoklar ve Üçoklar diye iki kola ayrılır. Bu iki kol, önce Oğuz Kağan’ın oğulla­
rının adı verilen üçer kola, sonra da her biri dörder kola ayrılır. Her kolun ayrı bir ongunu vardır.
I ve II. Kök Türk Devleti’nin egemenliği altında yaşayan Oğuzlar 744 yılında İkinci Doğu Kök Türk Devleti
de yıkılınca Oğuz Boyları Kutluk Bilge Kağan’ın kurduğu Uygur Devleti çatısı altında birleşti. 840 yılında
Uygur Devleti Kırgızlar tarafından yıkılınca Oğuzların asıl büyük göçü başladı ve Asya’nın dört bir tarafına,
kitleler hâlinde de batıya göçtüler. 10. yüzyılda Hazar Denizi’nin doğusunda Oğuz Yabgu önderliğinde ilk
devletlerini kurdular. 1000 yılında Kıpçaklar tarafından yıkılan bu devletten sonra Oğuzlar ikiye bölündü, bir
kısmı kuzeye giderek bugünkü Kırım, Kazak, Bulgar ve Tatarların atası oldular; bir kısmı da Selçuk bey önder­
liğinde güneye indiler, İslam dinini kabul edip İslâm orduları hizmetine girdiler. Müslümanlığı kabul eden
Oğuzlara Türkmen denildi. Bunlar Selçuklu devletinin kurulmasında önemli rol oynadılar.
166
5. Ünite
Bilgi Hazinesi
Büyük Sel­çuk­lu­la­r ta­rih sah­ne­si­ne çık­tık­la­rı sı­ra­da Orta Asya’da Ka­ra­han­lı­lar ve Gaz­ne­li­ler, İran’da
Sa­ma­no­ğul­la­rı, Anadolu’da ise Bizans İmparatorluğu vardı. Ka­ra­han­lı­lar ve Sa­mano­ğul­la­rı bir­bir­le­riyle
sa­vaş hâ­lin­de idi­ler. Ka­ra­han­lı­lar da­ha güç­lüydü ve Sel­çuk­lu­lar için teh­li­ke oluş­tu­ru­yor­du. Sel­çuk­lu­lar,
Karahanlılar ile Samanoğulları arasında yapılan sa­vaş­lar­da Sa­ma­no­ğul­la­rı­nın ya­nın­da yer al­dı­lar ama
Sama­no­ğul­la­rı­nın yı­kı­lı­şı­nı ön­le­ye­me­di­ler. Bu gelişme Selçukluları zor duruma düşürdü. Çünkü ittifak
kurdukları Samanoğulları yıkılmıştı.
Sel­çuk Be­y ’in ölü­mün­den son­ra ye­ri­ne ge­çen Ars­lan Yab­gu döneminde Selçuklular Maveraünehir bölge­
sinde güçlenmeye başlayınca Gazneli-Karahanlı ittifakı yeniden kuruldu. Arslan Yabgu, Sul­tan Mah­mut ta­ra­
fın­dan bir hile ile yakalanarak ölünceye kadar Hindistan’daki Kalincar Kalesi’nde esir tutuldu. Bunun üzerine
Selçukluların başına Tuğ­rul ve Çağ­rı Beyler geçti. Selçuklular bulundukları Maveraünnehir bölgesindeki
yoğun baskı karşısında Gaznelilerden izin almadan Ceyhun Nehri’ni geçerek Horasan’a geldiler. Gaznelilerden
yer ve otlak isteğinde bulundular. Teklifleri kabul edilmediği için Gaznelilerle savaştılar. Bu yıllarda Selçuklular
Gaz­ne­li­le­ri Ne­sa ve Se­rahs sa­vaş­la­rın­da yen­me­yi ba­şar­dı­lar. Ho­ra­san, Merv, Se­rahs ve Ni­şa­bur gi­bi önem­li
yer­ler Sel­çuk­lu­la­rın eli­ne geç­ti. Daha sonra 1040 yı­lın­da Gaznelilere karşı ka­za­nı­lan Dan­da­na­kan Sa­va­şı so­nu­
cun­da Bü­yük Sel­çuk­lu Dev­le­ti res­men ku­rul­muş ol­du. Tuğrul Bey, Nişabur’u devletin merkezi hâline getirdi.
a. Tuğrul Bey Dönemi (1040-1063)
1040 yılında top­la­nan ku­rul­tay ka­rar­la­rı­na gö­re yanda temsilî
resmi verilen Tuğ­rul Bey dev­le­tin ba­şı­na geç­ti. Yönetimi ele alan Tuğ­rul
Bey, adı­na hut­be oku­tup pa­ra bas­tır­dı. Başkenti Nişabur’dan Rey’e taşıdı
(1043).
Tuğ­rul Be­y’in ken­di adı­na pa­ra bas­tı­rıp hut­be okut­ma­sı siz­ce
han­gi an­lama gel­mek­tedir?
İlk Türk dev­let­le­rin­de uy­gu­la­nan dev­let yönetme ge­le­ne­ği­nde olduğu
gibi Sel­çuk­lu Dev­le­ti’nde de ül­ke top­rak­la­rı ha­ne­dan ai­le­si­nin or­tak ma­lı
olarak ka­bul edil­miş­ti. Buna göre Çağ­rı Bey’e melik ve ordu komutanı
unvanıyla Cey­hun ve Gaz­ne ara­sın­da­ki böl­geler, Tuğrul Bey’e sultan unva­
5.5. Resim: Tuğrul Bey’in temsilî
nıyla Nişabur’dan itibaren bütün batı bölgeleri, Musa Yabgu’ya Herat, resmi (Mehmet Özel, Vatan Millet ve
Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış’a Gürcan, Çağrı Bey’in oğlu Kavurd’a ise Bayrak Sevgisi, s. 435.)
Kirman bölgeleri verilmişti.
Bilgi Hazinesi
Büyük Selçuklularda hanedan üyelerinin her biri bulunduğu bölgelerde kendi adına para bastırmak,
hutbe okutmak, nevbet çaldırmak hakkına sahipti. Fakat Sultan olarak Nişabur’daki Tuğrul Bey’e bağlı
idiler. Hutbede ilk defa Tuğrul Bey’in adı anılırdı. Belli bir başa geçme sistemi olmadığından bu üyelerin
hepsi tahta geçme hakkına sahipti.
1043
Tuğrul ve Çağrı Bey komutasındaki
Selçuklu Ordusu Harezm’i ele geçirdi.
1045
Çin’de tahtadan oyulmuş
portatif matbaa harfleri icat
edildi.
1048
İslam Dünyası’nın en büyük
matematikçi, şair, düşünür ve ast­
ronomu Ömer Hayyam doğdu.
167
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
1. Aşağıdaki haritayı inceleyerek Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırlarının nerelere kadar genişlediğini
söyleyiniz.
2. Büyük Selçukluların kurulduğu bölgede bugün hangi devletler hüküm sürmektedir?
5.4. Harita: Büyük Selçuklu Devleti (Tarih Atlası 1, s. 31)
5.4. Harita: Büyük Selçuklu Devleti (Tarih Atlası 1, s. 41.)
b. Anadolu’daki Fetih Hareketleri
Tuğrul ve yanda temsilî resmi verilen Çağrı Bey bir yandan Gazneliler
ve Karahanlılarla mücadele ediyor bir yandan da Anadolu’ya keşif amaç­
lı akınlarda bulunuyorlardı (1015-1021). Bu akınların amacı Anadolu’yu
yakından tanımak, güçlü ve alınması zor olan kaleleri yıpratmak, gele­
cekte yapılacak kesin yerleşmenin nasıl olacağını kararlaştırmaktı. Çağrı
Bey, komutasındaki üç bin kişilik bir ordu ile Doğu Anadolu sınırlarına
kadar ilk keşif hareketini yaptı. Burada bulunan Ermeni ve Gürcü kuvvet­
lerini yenerek otlak ve meraları ele geçirdi. Bölgenin siyasi, etnik ve
askerî yapısı hakkında bilgiler topladı. O yıllarda Anadolu’nun büyük bir
kısmını elinde bulunduran Bizans şehirlerine girdi. Çağrı Bey, keşif hare­
ketleri sonucunda bölgenin Selçukluların yerleşmesine uygun olduğunu
hükümdar olan Tuğrul Bey’e iletti. Anadolu’ya düzenli aralıklarla yeni
5.6. Resim: Çağrı Bey’in temsilî resmi (Türkler Ansiklopedisi, C 5, s. 870.)
akınlar yapıldı.
Tuğ­rul ve Çağ­rı Bey­le­rin fe­tih po­li­ti­ka­la­rı­nı Ana­do­lu top­rak­la­rı üze­ri­ne yo­ğun­laş­tır­malarının sebepleri
sizce neler olabilir?
168
5. Ünite
Anadolu’ya yapılan akınlar sırasında şehit düşen Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ın öcünü almak için İb­ra­
him Yı­nal ko­mu­ta­sın­da­ki bir Sel­çuk­lu or­du­su Er­zu­rum’a ka­dar iler­le­di ve Pa­sin­ler­ Sa­va­şı’n­da Bi­zans Gürcü
kuvvetlerini ye­nil­gi­ye uğ­rat­tı (1048). Bu savaş Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Anadolu’da
yapılan ilk savaş olması bakımından önemlidir. Pasinler Savaşı ile Van ve Er­ciş ta­raf­la­rı Sel­çuk­lu­la­rın hâ­ki­mi­
ye­ti al­tı­na gir­di. Bu sa­vaş so­nun­da yapılan antlaşmaya göre Bi­zans İm­pa­ra­to­ru İs­tan­bul­’da­ki bir ca­mi­yi onartıp
bu­ra­da Tuğ­rul Bey adı­na hut­be okuttu. Böy­le­ce Sel­çuk­lu­lar Bi­zans’a kar­şı ilk zafer­lerini kazan­mış ol­dular.
Bilgi Hazinesi
Tuğ­rul Bey, 1055 yı­lın­da, Ab­ba­si ha­li­fe­si­nin çağ­rı­sı ile Bağ­dat’a gi­re­rek Şii Bü­vey­ho­ğul­la­rı­nı Bağdat’tan
uzaklaştırdı. Fakat geri dönünce Büveyhoğulları tekrar Bağdat’ı işgal etti. 1057 yılında Tuğrul Bey yeniden
Bağdat’a gelerek halifeyi Büveyhoğullarının bas­kı­sın­dan kurtarıp Şii Büveyhoğullarına son verdi. Ab­ba­si
ha­li­fe­si Ka­im Bi Em­ril­lah bu hiz­me­ti kar­şı­lı­ğın­da Tuğ­rul Be­y’e “Do­ğu­’nun ve Ba­tı’nın Sultanı” unvanını
verdi. Halife daha sonra siyasi yetkilerini Tuğrul Bey’e vererek kızını da onunla evlendirdi.
M. Fuad Köprülü, Türkiye Tarihi Anadolu İstilasına Kadar Türkler, s. 183, 184.
(Özetlenmiştir.)
Halifenin siyasi yetkilerini Tuğrul Bey’e vermesinin önemi ne olabilir?
Selçuklu Devleti’ni kuran ve bir imparatorluk hâline getiren Tuğrul Bey, 1063 yılında vefat etti. Cesur,
cömert ve adil bir hükümdar olan Tuğrul Bey, İslam dünyasında huzur ve güven ortamı sağlamıştı. Tuğrul
Bey’den önce ölen Çağrı Bey ise askerî dehası, cesareti, adaleti ve fedakârlığı ile tanınmıştı. Küçük kardeşi
Tuğrul Bey’in devletin başına geçmesine onay veren Çağrı Bey böylece hem fedakârlığını hem de büyük bir
devlet adamı olduğunu kanıtlamıştı.
Tuğrul Bey öldüğünde Selçuklular, Ceyhun ile Fırat nehirleri arasındaki topraklarda büyük bir imparator­
luk hâline gelmişlerdi.
Aşağıda yer alan “Tarih Şeridi Okuyalım” başlıklı etkinliği yapınız.
8. Etkinlik: TARİH ŞERİDİ OKUYALIM
İhşidiler
Karahanlılar
Tolunoğulları
Bizans İmparatorluğu
Gazneliler
Memlukler
Yukarıda verilen devletlerden hangileri Büyük Selçuklularla aynı dönemde varlığını sürdürmüştür? Bu devletlerin kuruluş ve yıkılışlarını tarih şeridi üzerinde gösteriniz.
169
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
D. MALAZGİRT SAVAŞI (1071)
lBarış
lEbu’l Feth
lTuran Taktiği
Hazırlık Çalışmaları
1. Malazgirt Savaşı Türklere Anadolu’nun kapılarını açmıştır, diyen
bir tarihçi bu sözleri ile neyi ifade etmektedir?
2. Malazgirt Savaşı’nın kazanılması Avrupalıları telaşlandırmıştır. Sizce bu telaşın nedenleri nelerdir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
Alp Arslan, Malazgirt Savaşı öncesi Bizans İmparatoru Diyojen’e elçi göndererek barış teklifinde
bulundu. Selçukluların savaşmaktan çekindiklerini sanan Diyojen şu cevabı verdi:
“Ben bu üstün ve kudretli duruma pek çok para ve çaba harcayarak eriştim. Barış ancak Selçuklu
başkenti Rey’de olur. Ben İslam ülkelerine kendi ülkem gibi sahip olmadıkça geri dönmeyeceğim. Biz
İsfahan’da kışlayacağız, atlarımız ise Hemedan’da.
Buna karşılık Türk elçisi “Hayvanlarınız Hemedan’da kışlayabilir. Fakat sizin nerede kışlayacağınızı
bilmem.” şeklinde cevap verdi.
Mehmet Şeker, Fetihlerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, s. 42.
(Düzenlenmiştir.)
Bizans İmparatoru Diyojen’in Alp Arslan’ın barış teklifini kabul etmemesinin nedeni ne olabilir?
Diyojen neden İslam ülkelerine sahip olmak istediğini ifade etmiştir?
ALP ARSLAN DÖNEMİ (1063-1072)
Tuğ­rul Be­y ölünce Çağrı Bey’in oğlu Süleyman tahta geçti. Ancak Çağrı
Bey’in öteki oğlu Alp Arslan, Süleyman’ın hükümdarlığını tanımadı. Rey’den
gelen Alp Arslan tahta çıkmayı başardı. İlk olarak Azerbaycan üzerine sefere
çıkan Alp Arslan Revan bölgesini fethetti. Da­ha son­ra kay­nak­lar­da “As­la
zapt edi­le­mez.” di­ye bah­se­di­len Ani Ka­le­si’­ni Bi­zans ve Gür­cü it­ti­fa­kının
elin­den al­ma­yı ba­şar­dı. Bu zafer İs­lam dün­ya­sın­da büyük se­vinç­le kar­şı­lan­dı.
Ab­ba­si ha­li­fe­si, yanda temsilî resmi verilen Alp Ars­lan’a Ebü’l Feth (Fe­tih­ler
Ba­ba­sı) un­va­nını ver­di. Daha sonra doğuya yönelen Alp Arslan Türkistan’a
girdi ve Cend ile Harezm bölgesini ele geçirdi. Kardeşi Kavurd’un isyanını
bastıran Alp Arslan Kafkasya seferinde Gürcistan’ı ülkesine bağladı (1064).
Suriye ve Mısır’ı Şii Fatimilerden kurtarmak amacıyla sefere çıkan Alp
5.7. Resim: Alp Arslan’ın temsilî
Arslan, Bizans imparatorunun büyük bir orduyla Erzurum’a doğru yürüdü­ resmi (Mehmet Özel, Vatan Millet
ve Bayrak Sevgisi, s. 434.)
ğünü haber alınca bu seferini yarıda bırakarak geri döndü.
1067
Büyük Selçuklu veziri
Nizam’ül Mülk tarafından ilk
Nizamiye Medresesi
Bağdat’ta kuruldu.
170
1070
Yusuf Has Hacip
Kutadgu Bilig
adlı eseri yazdı.
1074
Kaşgarlı Mahmut
Divan-ı Lügat-it Türk adlı eseri yazdı.
Büyük Selçuklu sultanı Melikşah,
Ömer Hayyam’ı takvim hazırlamakla
görevlendirdi.
5. Ünite
Sa­va­şa Doğ­ru
Ana­do­lu’ya Sel­çuk­lu akın­la­rı­ baş­ladığında Bi­zans’ta daha önceden de var olan iç karışıklıklar artarak
devam etmekteydi. Mer­kez­de­ki taht kav­ga­la­rı yü­zün­den eya­let­ler ih­ma­le uğ­ra­mıştı. Bi­zans kuv­vet­le­ri ço­ğu
za­man ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­mak için şe­hir ve köy­le­ri yağ­ma­lı­yor­du. Bu kar­ga­şa­dan kur­tul­mak ümi­diy­le Bi­zans
İm­pa­ra­tor­lu­ğu’na “Ro­ma­nos Di­yo­jen” (Ro­men Di­yo­jen) ge­ti­ril­miş­ti. İmparator olan Diyojen Türk akın­la­rı­nı
dur­dur­mak için ha­zır­lık­la­ra baş­la­dı. Ama­cı sadece Türk akın­la­rı­nı önlemek değil bü­tün İs­lam ül­ke­le­ri­ni ele ge­çi­
rip Bi­zans’ı Türk teh­li­kesin­den kur­tar­mak­tı. 200 bin ki­şi­lik bir
or­du ile Türk­le­re kar­şı se­fe­re çı­kan Bi­zans or­du­su­nun için­de
çe­şit­li mil­let­ler­den olu­şan ve ki­min­le sa­va­şa­cak­la­rı­nı bil­me­yen
paralı as­ker­ler ­de bu­lu­nu­yor­du. Bi­zans’ın güç­lü bir or­du ile
Ana­do­lu’ya yö­ne­lik se­fer baş­lat­tı­ğı ha­be­ri üze­ri­ne Alp Ars­lan,
sü­rat­le Do­ğu Ana­do­lu’ya yö­nel­di ve bir­ta­kım ha­zır­lık­lar yap­tı.
Alp Ars­lan, bu sı­ra­da Bi­zans im­pa­ra­to­runa el­çi gön­de­re­rek
ba­rış tek­li­fin­de bu­lun­du. Bu teklif imparator tarafından redde­
dildi. Di­yo­jen’in red ce­va­bı Sel­çuk­lu or­du­su­nun sa­vaş az­mi­ni
5.3. Fotoğraf: Malazgirt Savaşı’nın yapıldığı
büs­bü­tün ar­tır­dı ve ne­ti­ce­de iki or­du 26 Ağus­tos 1071 tarihin­
Malazgirt Ovası’ndan bir görünüm (Muş)
de yanda resmi gösterilen Muş’un Ma­laz­girt Ova­sı’n­da kar­şı
kar­şıya gel­diler.
nız.
Aşağıda verilen “Alp Arslan Malazgirt Ovası’nda” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayı-
9. Etkinlik: ALP ARSLAN MALAZGİRT OVASI’NDA
26 Ağustos 1071 cuma günü Malazgirt Ovası’nda cuma namazını askerleri ile birlikte kılan Alp
Arslan, namazdan sonra askerleriyle helalleşti. Ellibin kişilik ordu Alp Arslan’ın neler söyleyeceğine kulak
kesilmişti. Alp Arslan şunları söyledi:
“Askerlerim! Yiğitlerim! Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün
ben sizlerden biriyim ve sizlerle birlikte savaşacağım. Bugün burada Allah’tan başka bir sultan yoktur. Biz
ne kadar az olursak olalım, düşman ne kadar çok olursa olsun, bütün Müslümanların, zaferimiz için dua
ettikleri şu anda, kendimi düşman üzerine atacağım. Ya zafer kazanırız ya şehit olarak cennete gideriz.
İsteyen benimle gelsin, isteyen geri dönsün. Ben memleket için, İslâm için ölüme koşuyorum. Beni takip
edenler ve kendilerini Yüce Allah’a adayanlardan şehit olanlar Cennet’e, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları ahirette ateş, dünyada da alçaklık beklemektedir.
Ey askerlerim! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere yükselecektir.
Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkartınız ve ona itaat ediniz. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.”
Daha sonra atından inerek secdeye kapandı ve şöyle dua etti:
“Yâ Rabb! Seni kendime vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda
savaşıyorum. Ey Allah’ım! Niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret.” diyerek
gözleri dolu dolu, secdeden başını kaldırdı.
Salim Koca, Türkiye Selçukluları Tarihi, C 2, Malazgirt’ten Miryokefalon’a (1071-1176), s. 21, 23
(Düzenlenmiştir.)
1. Savaş öncesinde Sultan Alp Arslan’ın yaptığı konuşmanın Malazgirt Savaşı’nın kazanılmasında etkisine yönelik neler söylenebilir?
2. Alp Arslan’ın konuşmasından onun liderlik özelliği hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
171
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Sa­vaş baş­la­dı­ğın­da Al­p Ars­lan az bir kuv­vet­le düş­ma­na kar­şı sal­dı­rı­ya geç­ti. Diyojen olan­ca kuv­ve­tiy­le
Sel­çuk­lu or­du­su­nun mer­kez kıs­mı­na yük­len­di. Al­p Ars­lan, or­du­su­nu Turan Tak­ti­ği ge­re­ğin­ce ge­ri­ye çek­ti. Bu
sah­te ge­ri çe­ki­li­şi bir boz­gun zan­ne­den im­pa­ra­tor, Sel­çuk­lu or­du­su­nu ta­kip ede­rek Al­p Ar­s­lan ta­ra­fın­dan
ön­ce­den ha­zır­la­tı­lan pu­su­la­ra ka­dar gel­di. Türk­le­rin sağ­dan ve sol­dan bir­hi­lal şek­lin­de ken­di­si­ni çem­ber içe­
ri­si­ne al­dı­ğı­nın far­kı­na bi­le var­ma­mış­tı. Selçuklu ordusu, bu kıs­kaç ha­re­kâ­tı ile da­ha son­ra Bi­zans or­du­su­nu
ar­ka­dan çe­vir­me­ye yö­nel­di. Sel­çuk­lu ko­mu­tan­la­rı­nın Türk­çe ola­rak ver­dik­le­ri ko­mut­lar­dan et­ki­le­nen Bi­zans
or­du­sun­da­ki Pe­çe­nek ve Uz Türk­le­rinin at sü­re­rek Sel­çuk­lu or­du­su ta­ra­fın­a geç­me­si üze­ri­ne du­rum Bi­zans­lı­
lar için da­ha da kö­tü bir bo­yu­ta ulaştı. Yapılan savaşı Büyük Selçuklu Devleti kazandı.
Ma­laz­girt Za­fe­ri, Av­ru­pa’da de­rin yan­kı­lar uyan­dı­rır­ken İs­lam dün­ya­sın­da se­vinç­le kar­şı­lan­dı. Bu za­fer
Türk ta­ri­hi­nin en önem­li olay­la­rın­dan bi­ri­ydi. Her­şey­den ön­ce bu za­fer­le Ana­do­lu’nun ka­pı­la­rı Türk­le­re açıl­
dı ve Ana­do­lu’nun Türk top­ra­ğı olmasında önem­li bir adı­m atıl­dı. Malazgirt Savaşı’ndan sonra İs­lam ül­ke­le­ri
üze­rin­de­ki Bi­zans bas­kı­sı azaldı. Türk­le­rin ba­tı­ya olan iler­le­yi­şi hız­lan­dı. Müslüman Türklerin batıya iler­le­yi­
şi­ni dur­dur­mak için Bizans’ın yardım isteği karşısında Papalık or­tak ha­re­ket et­me­kararı aldı. Bu du­rum İs­lam
dün­ya­sı­na karşı Haç­lı Se­fer­le­ri­nin yapılmasına yol açtı. Bu süreçte Anadolu’da ilk Türk beylikleri kuruldu ve
Anadolu Türkleşmeye ve İslamlaşmaya başladı.
Bilgi Hazinesi
Türk ta­ri­hin­de Ana­do­lu’nun Türk yur­du ol­ma­sın­da dö­nüm nok­ta­sı­nı oluş­tu­ran üç önem­li sa­vaş var­
dır: “Yurt açan” Ma­laz­girt Sa­va­şı, “Yurt tu­tan” Mir­yoke­fa­lon Sa­va­şı, “Yurt kur­ta­ran” Bü­yük Ta­ar­ruz ve
Baş­komutan­lık Mey­dan Savaşı’dır. “Malazgirt Zaferi başka hiçbir başarı ile kıyaslanamayacak kadar
önemlidir. Malazgirt Savaşı aynı zamanda Türk millî bünyesinde köklü değişikliklere yol açmış, zaferi takip eden yıllarda Anadolu’yu vatan edinen Türk boyları, İslami akideler ile birlikte eski bozkır yaşayış ve
anlayışlarından farklı bir düşünce ve dünya görüşü ile toprağa bağlı taze bir cemiyet hâline gelmiştir.”
Aşağıda verilen “Alp Arslan Kimdir?” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
10. Etkinlik: ALP ARSLAN KİMDİR?
Sultan Alp Arslan, Malazgirt zaferinden sonra 1072 senesinde Maveraünnehr’e doğru sefere çıktı.
Türkleri bir bayrak altında toplamak istiyordu. Ordunun başında Buhara’ya yaklaştı. Amuderya nehri
üzerinde bulunan Hana kalesini muhasara etti. Kale komutanı Yusuf, kalenin fazla dayanamayacağını
anladı ve teslim olacağını bildirdi. Hain Yusuf, Alp Arslan ’ın huzuruna çıkarıldığı sırada Sultan’a hücum
edip, hançer ile yaraladı. Yusuf ’u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alp Arslan da aldığı yaralardan kurtulamadı. 25 Ekim 1072 tarihinde şehit oldu. Tahran yakınlarındaki Rey şehrine defnedildi. Yerine oğlu
Melikşah geçti.
Sultan Alp Arslan saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan
gizli düşmanlara ve Batıni, Şii hareketlerine karşı çok hassastı. Hatta bir defasında; “Kaç defa söyledim.
Biz, bu ülkeleri Allahuteala’nın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bidat nedir bilmeyiz.
Bu sebepledir ki Allahuteala, halis Türkleri aziz kıldı.” demişti.
Alp Arslan, büyük tarihi zaferlerinin yanı sıra, medreseler kurmak, ilim adamlarına ve talebeye vakıf
geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama tesisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yaptı.
İmam-ı azam’ın türbesi, Harezm Camisi’ni ve Şadyah kalesi gibi pek çok eser inşa ettirdi. Zamanında;
İmam-ı Gazali, İmam-ül-Haremeyn Cüveyni, Ebu İshak eş-Şirazi, Abdülkerim Kuşeyri, İmam-ı Serahsi
gibi büyük alimler yetişmişti.
www.okulweb.meb.gov.tr
(Özetlenmiştir.)
1. Sultan Alp Arslan’ın, kale komutanı Yusuf’a karşı davranışına yönelik neler söylenebilir? Size
göre Sultan Alp Arslan nasıl davranmalıydı?
2. Sultan Alp Arslan’ın eğitim ve bilim alanına önem vermesinin nedenleri sizce neler olabilir?
172
5. Ünite
Aşağıda verilen “Manşetlerde Malazgirt Zaferi” adlı etkinliği yapınız.
11. Etkinlik: MANŞETLERDE MALAZGİRT ZAFERİ
Malazgirt Zaferi’nin 942’nci yıldönümü ile ilgili aşağıdaki gazete haberini okuyunuz. Haberin altındaki soruları cevaplayınız.
26.08.2013 tarihli gazete haberi
1. Siz olsaydınız bu zaferin yıldönümü ile ilgili nasıl bir kutlama programı hazırlardınız?
1. Hazırlamış olduğunuz kutlama programıyla ilgili haberinizi aşağıdaki bölüme yazınız.
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
173
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
lAtabeylik
E.MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1072-1157)
lBatinilik
lFetret
lHaşhaşiler
Hazırlık Çalışmaları
1. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın güçlü bir devlet kurmak istemesinin nedenleri nelerdir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
Melikşah, Halep’ten Antakya’ya oradan da Akdeniz kıyısındaki Suriye’ye vardı. Akdeniz’i gururla
seyretti. Devletin sınırlarını babasından daha ileri götürdüğü için Allah’a şükretti. Atıyla denizin dalgala­
rına girerek kılıcını suya çarptı ve şükürlerini tekrarladı. Denizden getirdiği kumları Merv’deki babasının
türbesine serperken de “Ey babam, sana müjdeler olsun küçük yaşta bıraktığın oğlun devletin sınırlarını
karaların sonuna kadar götürdü.” sözleriyle Alp Arslan’ın ruhunu şad etti.
Melikşah’ın devletin sınırlarını genişletmek istemesinin amacı nedir?
1. MELİKŞAH DÖNEMİ (1072-1092)
Alp Arslan’ın ölümünden sonra yerine yanda temsilî resmi verilen oğlu
Melikşah geçti (1072-1092). Vezir Nizamülmülk genç hükümdarın en büyük
destekçisi ve yardıcımcısıydı. Sultan Melikşah ilk önce amcası Kirman Meliki
Kavurd’un ayaklanmasını bastırdı. Taht değişikliğinden yararlanarak Selçuklu
topraklarına saldıran Karahanlılar ve Gazneliler üzerine sefere çıkarak onlara
üstünlüğünü kabul ettirdi. Melikşah bu seferden dönüşte daha önce merkez
olan Rey şehrini bırakıp kendisi için daha güvenli gördüğü İsfahan’ı devlet
merkezi yaptı. Bu dönemde birçok fetih hareketini gerçekleştirmek amacıyla
kardeşi Tutuş’u Suriye’ye, Atsız Bey’i Kudüs ve Şam’a, Artuk ve Kutalmış
Beyleri de Anadolu’ya gönderdi.
5.9. Resim: Melikşah’ın
temsilî resmi (Mehmet Özel,
Vatan, Bayrak ve Millet Sevgisi, s. 436.)
Melikşah tarafından görevlendirilen diğer komutanlar da Diyarbakır,
Meyyafarikin (Silvan), Halep ve Urfa gibi şehirleri fethettiler. Büyük Selçuklu
Devleti’nin en parlak döneminin yaşandığı bu devirde ülkenin sınırları Orta
Asya’dan İstanbul Boğazı’na, Umman Denizi’nden Aral Gölü’nün kuzeyine kadar genişledi.
Melikşah’ın, komutanları çeşitli bölgelere göndermesinin nedeni nedir?
Büyük Selçuklu Devleti’nin bu gücü ve sürekli gelişme
gösteren başarıları karşısında harekete geçen Şii Fatimi Devleti,
Selçukluları içten çökertme politikasını uygulamaya başladı.
Şiilik propagandası ile devleti zayıflatmayı başardı. Hazar
Denizi’nin güneyinde sarp, ele geçirilmesi zor bir kale olan
Alamut’a yerleşen Hasan Sabbah adlı bir Şii propagandacısı
Batinilik’e dayalı İsmailiye tarikatını yaymaya başladı.Yanda
görseli verilen Alamut Kalesi’nde üslenen ve Büyük Selçuklu
Devleti’nin yöneticilerine suikastlar düzenleyen Batinilerin
174
5.3. Fotoğraf: Alamut Kalesi’nden bir görünüm
5. Ünite
faaliyetleri sonucunda Selçuklu ülkesinde huzur ve güven ortamı iyice bozuldu. Bu karışıklıktan faydalanan
Batiniler Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ü öldürdüler. Melikşah’ın eşi Terken Sultan dört yaşındaki oğlu
Mahmut’u veliaht gösterince iç karışıklıklar daha da arttı. Melikşah, Batinilerin faaliyetlerine son vermek için
“Alamut Kalesi”ni kuşattığı sırada 38 yaşında iken öldü (1092). Büyük Selçuklu Devleti’ni bir cihan devleti
hâline getiren Melikşah, sınırları içinde Müslüman olsun olmasın herkese karşı eşit ve adil bir yönetim uygu­
ladı. Bu bakımdan Ermeni, Süryani ve Hristiyanlar arasında ölümü üzüntüye sebep oldu. Sultan Melikşah adil,
şefkatli, ilim insanlarına saygı gösteren bir hükümdardı.
Sizce Alp Arslan ve Melikşah’ın genç yaşlarda ölmeleri Büyük Selçuklu Devleti’nde ne gibi olumsuzlukların yaşanmasına yol açmış olabilir?
Aşağıdaki “Melikşah ve Sonrasında Selçuklular” adlı etkinlikte istenilen konulara yönelik araştırma yaparak tablodaki ilgili bölümlere yazınız.
12. Etkinlik: MELİKŞAH VE SONRASINDA SELÇUKLULAR
Melikşah’tan sonra Selçuklu sultanları dönemi siyasi gelişmeleri
Berkyaruk döneminin
siyasi gelişmeleri
Mehmet Tapar döneminin siyasi gelişmeleri
Sultan Sencer döneminin
siyasi gelişmeleri
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
......................................
......................................
......................................
......................................
......................................
......................................
......................................
.....................................
......................................
......................................
......................................
Büyük Selçuklu
Devleti’nin yıkılmasına neden
olan olaylar
..........................
..........................
..........................
..........................
..........................
..........................
..........................
.........................
.........................
.........................
.........................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
Melikşah’tan sonra dev.........................................................................................................
letin genel durumu
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
Batini faaliyetlerinin
Selçuklu Devleti’ne
etkileri
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
175
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Bilgi Hazinesi
Bati­ni­ler kim­dir, dü­şün­ce­le­ri ne­ler­dir? Ba­ti­ni­lik ön­ce bir dü­şün­ce ola­rak or­ta­ya çık­mış da­ha son­
ra bir mez­he­be dö­nüş­müş­tür. Bu düşünce Ha­san Sab­bah ta­ra­fın­dan or­ta­ya atılmıştır. Hasan Sabbah
Ku­r’an-ı Ke­rim’e de­ği­şik an­lam­lar yük­lemiş ve ba­tın (gö­rün­me­yen) yön­le­ri ol­du­ğu­nu ile­ri sür­müş­tür. Yan­
daş­la­rı­na af­yon, haş­haş gi­bi za­rar­lı mad­de­ler içirt­miştir. Bu yüz­den bun­la­ra Haş­ha­şi­ler­ de denilmiştir.
Hasan Sabbah ve arkadaşları daha sonra Selçukluları içten yıkmak amacıyla birtakım faaliyetlere girmiş,
bu girişimlerde başarılı olmuş ve ünlü Vezir Nizamülmülk’ü öldürmüşlerdir.
M. Fuat Köprülü, Türkiye Tarihi Anadolu İstilasına Kadar Türkler s. 208, 209.
(Düzenlenmiştir.)
2. FETRET DEVRİ VE BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YIKILMASI
Ni­za­mül­mülk’ün ar­dın­dan Me­lik­şah’ın öl­me­si Sel­çuk­lu­larda bir fet­ret
(kar­ga­şa, bu­na­lım) dö­ne­minin yaşanmasına yol açtı (1092-1118). Bunun
sonucunda kardeşler (Berk­ya­ruk, Mu­ham­med Ta­par, Mahmut, Sen­cer)
arasında taht kavgaları başladı. Yaşanan taht kavgaları Selçukluların zayıf­
lamasına yol açtı. Yanda temsilî resmini gördüğünüz Sul­tan Sen­cer taht
kavgasına karışan kardeşlerini yenerek fetret devrine son verdi ve ül­ke­de­
si­ya­si bir­li­ği sağ­la­ma­ya çalıştı. Karahanlıları yendikten sonra Gaznelilerle
önemli savaşlar yaptı. Bu yıllarda Haçlılar Anadolu’ya ve Suriye’ye saldırır­
5.10. Resim: Sultan Sencer’in
ken doğudan gelen Karahıtaylılar da Selçukluları zor durumda bıraktı.
temsilî resmi (Kemal Arkun, Büyük
Sultan Sencer Ka­ra­hı­tay­lar­la 1141 yı­lın­da yap­tı­ğı Kat­van Sa­va­şı’nı kay­bet­ Selçuklu’nun Son Hakan’ı, s. 1)
ti. Selçuklu şehirlerinin büyük bir kısmı yakılıp tahrip edildi. Seyhun
Nehri’ne kadar olan topraklar Karahıtaylıların eline geçti. Bu sı­ra­da Oğuz­lar ara­sın­da sos­yal ne­den­ler­den do­la­
yı çı­kan is­ya­nı bas­tır­mak isteyen Sultan Sencer Oğuzlara esir düş­tükten son­ra öl­dü.
Sul­tan Sen­cer’in ölü­mü ile Bü­yük Sel­çuk­lu Dev­le­ti de yı­kıl­mış ol­du (1157). Katvan Savaşı ve Oğuz isyanı
dışında Selçukluların yıkılmasında etkili olan diğer nedenler şunlardır:
• Devlet yönetimine Türkmenlerin yerine İran kökenli kişilerin getirilmesi
• Batinilerin zararlı çalışmaları
• Haçlı Seferlerinin başlaması
• Fatimilerin Batinilere destek vermesi
• İç ayaklanmaların başlaması
• Atabeyliklerin bağımsızlıklarını kazanma isteği
Bütün bu gelişmeler sonucunda ül­ke top­rak­la­rı pay­la­şıl­dı ve bu top­rak­lar üze­rin­de birçok devlet ve ata­
bey­lik ku­rul­du.
Sultan Sencer’in ölümü ile Büyük Selçuklu Devleti ortadan kalktı. Horasan’ın bir kısmı Harzemşahların
eline geçti. Türkiye, Suriye, Irak, Horasan ve Kirman’da merkeze bağlı olarak hüküm süren hanedan üyeleri
bağımsızlıklarını ilan ettiler. Şehzadelerin eğitimi ve yetiştirilmesinde görevli olan, atabey unvanını alan bazı
komutan ve devlet adamları bulundukları bölgelerde atabeylik adı verilen kendi devletlerini kurdular.
176
5. Ünite
Aşağıdaki haritada Büyük Selçuklu Devleti’nin ulaştığı en geniş sınırlar gösterilmiştir. Bu sınırlar içerisin­
deki atabeyler, görevli oldukları bölgelerde Selçuklu otoritesinin zayıflamasından faydalanarak kendi adları
veya bulundukları yerin adı verilen atabeylikler ve devletler kurdular. Bu atabeyliklerden ve devletlerden sade­
ce Türkiye Selçukluları uzun süre varlıklarını sürdürmüştür.
5.5. Harita: Büyük Selçuklu Devleti (Tarih Atlası 1, s. 48.)
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TOPRAKLARI ÜZERİNDE KURULAN DEVLETLER VE ATABEYLİKLER
Kurulan Devletler
Atabeylikler
• Irak ve Horasan Selçukluları (1119-1194)
• Salgurlular (Fars Atabeyliği, 1147-1284)
• Kirman Selçukluları (1048-1187)
• İldenizoğulları (Azerbaycan Atabeyliği, 1146-1225)
• Suriye Selçukluları (1069-1118)
• Beg-Teginoğulları (Erbil Atabeyliği, 1146-1232)
• Türkiye Selçukluları (1077-1308)
• Börililer (Şam Atabeyliği, 1128-1154)
• Zengiler (Musul-Halep Atabeyliği, 1127-1259)
Yukarıdaki tablodan yararlanarak Büyük Selçuklu Devleti’nin toprakları üzerinde kurulan devletlerin
ve atabeyliklerin bulundukları bölgeleri üstte verilen haritada inceleyerek bugün bu bölgelerde hangi şehir
ve devletlerin olduğunu tespit ediniz.
177
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
lDivan
F. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN
KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
lHoşgörü
lLonca
lMedrese
lÖrfi Hukuk
lŞeri Hukuk
Hazırlık Çalışmaları
1. Büyük Selçuklu Devleti’nin eğitim, bilim, kültürel alanda yapmış olduğu faaliyetlere yönelik araştırma yapınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Bilim insanlarına saygı, farklı dinlere mensup olanlara hoşgörü, fakirlere şefkat ve yardım ile halka
adaletli davranmak gibi dünyada kimseye nasip olmayan bu vasıflar Selçuklu hükümdarlarına nasip
olmuştur. İslam dünyasında bugün dahi görülmeyen cami, medrese, hastahane, kervansaray, türbe gibi o
dönem yapılan eserler Selçuklulardaki iktisadi ve kültürel yükselişin delilleridir.”
Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi, s. 127.
(Düzenlenmiştir.)
Metne göre Büyük Selçuklu Devleti’nin hükümdarları ile ilgili olarak neler söylenebilir?
DEVLET TEŞKİLATI
Türk devlet geleneğinin önemli bir bölümünü oluşturan Selçuklular birçok alanda Karahanlılar,
Samanoğulları ve Gaznelilerden etkilenmiş, bu devletlerden aldığı kurum ve kuruluşları geliştirerek özgün bir
hâle getirmişlerdi.
a. Hükümdar ve Görevleri
Ka­ra­han­lı­lar­da hü­küm­dar han, ha­kan un­van­la­rıy­la anı­lır­ken Gaz­ne­li­ler­de hü­küm­dar­la­ra sul­tan de­nilirdi.
Bü­yük Sel­çuk­lu Dev­le­ti’nde ise sul­tan un­va­nı­ilk kez Tuğ­rul Bey tarafından kullanıldı.
Selçuklu hükümdarı, devlet yönetiminde bütün yetkileri elin­de bu­lun­du­ran ve ülkeye mut­lak ege­men
olan ki­şiy­di. Devlet işlerinin görüşüldüğü divanda son karar kendisine aitti. Buna karşılık hü­küm­dar verdiği
kararları örf, tö­re ve İs­lam hu­ku­ku­na da­yan­dı­rmak zorundaydı.
Adaleti sağ­lamak, hal­kı refah ve huzur için­de yaşat­mak, ül­ke top­rak­larını korumak ve geniş­let­mek hüküm­
darın temel görev­leriydi. Ünlü Türk bilgini Yusuf Has Hacib’e göre cesaret, kahramanlık, akıllılık, bilgelik, fazilet,
şöhret, cömertlik, töre sahibi ve adil olmak hükümdarda bulunması gereken özelliklerdi. Türk-İslam devletlerin­
de bağımsızlığı; hutbe okutmak, para bastırmak, çert denilen hükümdar şemsiyesi, tuğ, sancak, otağ (büyük
süslü çadır), nevbet ve mühür temsil ederdi.
b. Melikler ve Atabeylik
Selçuklularda hükümdarın erkek çocuklarına melik denilirdi. Devlet, hanedan ailesinin ortak malı sayıl­
dığından melikler daha küçük yaşlarda devlet yönetimini öğrenmeleri ve tecrübelerinin artması için eyaletlere
yönetici olarak gönderilirdi. Yanlarına da devlet yönetimi konusunda tecrübeli, atabey denilen kişiler verilirdi.
Melikler iç işlerinde serbest hareket etmekle beraber merkezdeki büyük hükümdarların yüksek hâkimiyetini
tanırlardı. Atabeyler melikleri birer devlet adamı olarak yetiştirirlerdi. Ancak merkezî yönetimin zayıflamaya
başlamasını fırsat bilen bazı atabeyler hâkimiyet alanlarını genişleterek bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Atabeylerin olumlu ve olumsuz yönleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
178
5. Ünite
Aşağıda verilen “Siyasetname’den Seçmeler” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
13. Etkinlik: SİYASETNAME’DEN SEÇMELER
Hükümdarın haftada iki gün Divan-ı Mezalimi toplayarak haklıyı haksızdan ayırmaktan, adalet dağıtmaktan, halkın sözünü vasıtasız, kendi kulağı ile işitmekten başka çare yoktur. Çünkü dünya hâkiminin
zulmüne uğrayanları ve adalet isteyenleri haftada iki gün huzuruna davet ettiği ve sözlerini dinlediği haberi memlekette yayılınca bütün zalimler korkar, ellerini çeker, cezalandırılma korkusu ile zulüm ve yağmaya
kimse cesaret edemezdi.
Hükümdarlardan biri ağır işitiyordu. Şöyle düşündü: “Tercümanlık ediyorlardı. Hacib de söz sırasında
ona doğruyu söylemiyordu. O hadiseyi bilmeyince işe uygun olmayan bir şey emrediyordu.” Buyurdu: “Zulme uğrayanların kırmızı elbise giymeleri gerekir, başka hiç kimse kırmızı elbise giymesin. Öyle ki onları tanıyayım.” Bu hükümdar bir file binerdi ve ovada dururdu. Kırmızı elbiseli herkesin toplanmasını emrederdi.
Sonra kimsenin bulunmadığı bir yerde otururdu. Onları huzuruna getirirdi. Onlar durumlarını yüksek
sesle söylerdi. O da onların hakkını verirdi. Bütün bu ihtiyat tedbirleri öteki dünyaya cevap için yapılırdı.
Öyle ki hiçbir şey onlara gizli kalmazdı.
(Özetlenmiştir.)
Nizamülmülk, Siyasetname, s. 24, 25.
1. “Hükümdar, halkın sözünü kendi kulağı ile işitmelidir.” düşüncesinden neler anlıyorsunuz?
2. Adaleti sağlamak için hükümdarların neler yapması gerekir?
c. Hükûmet
Selçuklularda devlet işleri (mali, siyasi, askerî vb.)nin görüşülüp karara bağlandığı yere büyük divan deni­
lirdi ve başkanı vezirdi. Devletin mali işlerine istifa divanı, iç ve dış yazışmalara tuğra (inşa) divanı, askerlik ile
ilgili işlere arz divanı, adli ve idari işlerin yapılıp yapılmadığının denetimine de işraf divanı bakardı. Niyabet-i
saltanat divanı, hükümdar merkez (başkent)de olmadığı zamanlarda devlet işlerine bakan divandı.
Selçuklularda görülen büyük divan, bugünkü yönetim sistemimizde hangi kurumun yaptığı görevi yerine getirmekteydi? Açıklayınız.
ç. Saray Teşkilatı
Selçuklularda hükümdar, ailesi ve hükümdarın emrinde olan kişilerin yaşadığı yere saray denirdi. Saray
teşkilatında hükümdarın şahsi işlerine bakan görevliler vardı. Bunlar arasında en büyük mertebe haciplikti.
Hacip, vezirden sonra gelen kişiydi ve sarayın bütün işlerinden sorumluydu. Sarayda bulunan görevlilerden
bazıları ve sorumlu oldukları işler şunlardır:
Emir-i ahur: Sultanın atlarının ve saraydaki diğer hayvanların bakımını yaptırırdı.
Emir-i candar: Hükümdarın elbiseleriyle ilgilenirdi.
Serhenk: Törenlerde ve hükümdarın seyahatlerinde yol düzenini sağlardı.
Emir-i silahtar: Törenlerde sultanın silahlarını taşırdı ve silahhanedeki muhafızların amiriydi.
179
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
d. Hukuk ve Toprak Sistemi
Selçuklularda hukuk, şeri ve örfi hukuk olmak üzere ikiye ayrılırdı.
Şeri hukuk: Bu hukukun temelini İslam dininin kuralları oluştururdu. Şeri hukukla ilgili davalara kadılar
bakardı. Başkadıya “Kadi’l Kudat” denilirdi. Evlenme, boşanma, miras, nafaka ve ticari anlaşmazlıklar şeri
mahkemelerde sonuca bağlanırdı.
Örfi hukuk: Devlet kurumlarının çalışmasını düzenleyen ve temelini eski Türk geleneğinden alan hukuk
kurallarıdır. Selçuklularda örfi hukuk konularına bakan yüksek bir mahkeme vardı. Bu mahkemenin başkanı­
na “Emir-i Dad” denirdi. Ordu içindeki anlaşmazlıklara “kadıasker (kazasker)” bakardı. Bunun dışında sultanın
başkanlık ettiği “Divan-ı Mezalim” denilen bir yüksek mahkeme vardı. Sultan haftanın belli günlerinde halkın
şikâyetlerini dinler ve karar verirdi.
Selçuklularda ülke toprakları dört bölüme ayrılırdı:
Has arazi: Bu topraklar ve bunlardan elde edilen vergiler sultana, ailesine ve yakınlarına verilirdi.
İkta arazi: Bu topraklar devlete yaptıkları belli bir hizmet ve görev karşılığında meliklere, emirlere, valile­
re, komutanlara ve sipahilere verilirdi. İkta sahipleri devletten maaş almaz, kendilerine verilen topraklardan
topladıkları vergilerle geçinirlerdi. İkta sahipleri elde ettikleri gelirlerin belli bir kısmıyla asker yetiştirirlerdi.
Mülk arazi: Kişilere ait topraklardır. Bu topraklar sahibi tarafından satılabilir, çocuklarına miras olarak
bırakılabilirdi.
Vakıf arazi: Bu arazilerin gelirleri dinî ve sosyal kurumların yapılması, masraflarının karşılanması için
ayrılırdı.
Selçuklular egemen oldukları bölgelerin güvenliğini sağlayıp ekonomik ve ticari hayatın hızla gelişmesine
olumlu yönde etkide bulundular. Ticaretin gelişmesi için birçok yeni yollar ve kervansaraylar yaptılar. Büyük
şehirlerde pazar yerleri ve çarşılar kurdular. Selçuklularda esnafın kendi aralarında birleşerek kurdukları dinîiktisadi teşkilata “Fütüvvet” denilmekteydi. Aynı işi yapan esnaf lonca denilen teşkilatları kurmuştu. Loncalar,
iş ve üretim faaliyetlerini dinî esaslar içinde düzenleyerek ekonomik hayatın gelişmesinde etkili oldular. Büyük
şehirlerde yün, pamuk, ipek dokumacılığı ve maden işçiliğinde büyük gelişmeler sağladılar.
Loncaların görevini günümüzde hangi kurumlar yerine getirmektedir?
e. Sosyal ve Ekonomik Hayat
Selçuklularda toplum genel olarak yönetenler ve yönetilenler olmak üzere ikiye ayrılırdı. Yönetenlerin
başında Selçuklu hanedanı ve mensupları başta olmak üzere askerî ve yüksek dereceli sivil memurlar gelirdi.
Halk ise yönetilen sınıfı oluştururdu. Orta Çağ Avrupa’sındaki sınıflar ile Hindistan’daki kast sistemi gibi ayrı­
calıklı bir kesimden söz edilemezdi. Herkesin belli bir hakkı ve görevi vardı. Selçuklularda adalet, hürriyet ve
eşitlik temel ilkeler arasında yer alırdı. Köylü hür olup toprağın has ve ikta oluşuna göre devletin himayesi
altında çalışırdı. Vergisini öder, sahip olduğu mülk ve toprakları çocuklarına miras olarak bırakabilirdi.
Göçebeler hayvancılıkla, köylüler çiftçilikle, şehirliler ise ticaret ve çeşitli zanaatlarla uğraşarak geçimlerini
sağlardı.
Türk-İslam devletleri ve Selçukluların toplum yapısında Orta Çağ Avrupa’sındaki sınıflar ile
Hindistan’daki kast sistemi gibi ayrıcalıkların görülmemesinin nedenleri sizce nelerdir?
180
5. Ünite
Aşağıda verilen “Büyük Selçuklularda Hoşgörü” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
14. Etkinlik: BÜYÜK SELÇUKLULARDA HOŞGÖRÜ
Selçuklularda adalet, eşitlik ve hürriyet gibi temel haklardan din, dil ve ırk ayrımı yapılmaksızın herkes
faydalanırdı. Selçuklular dinî inanç konusunda hoşgörülü davranır, farklı dinden olanları da korurlardı.
Sultan Melikşah, sadece Müslümanlara değil Hristiyan ve Musevilere de çok iyi davranırdı. Nitekim Ani
Aşağıdaki
etkinlikte
verilen
“Büyükşikayet
Selçuklularda
Hoşgörü”
adlı
metni okuyarak
Ermeni
Başpiskoposu
Barseg
bir heyetle
ve durumlarını
iletmek
maksadıyla
Isfahan’aaltındaki
gittiğindesoruyu
Mecevaplayınız.
likşah heyeti çok iyi karşılayarak “Bütün kilise, manastır ve rahiplerin vergi dışı tutulmaları” hakkında bir
ferman verdi. Bu sırada Azerbeycan valisi olan Kutbeddîn İsmail b. Yakutî fermana uyarak derhal vergileri
kaldırmış ve Ermenilerin oturdukları bölgeleri imar etmiştir. Onun bu davranışı kaynaklara da yansıdı.
Sonraları Ermeni müellif Urfalı Mateos, Sultan’ın ölümü üzerine şunları yazacaktı:
“1092 yılında herkesin babası ve bütün insanlara karşı merhametli ve hüsnüniyet (iyi niyet) sahibi bir
zat olan büyük Sultan Melikşah öldü. Melikşah’ın ölümü, bütün dünyayı büyük bir matem içine düşürdü.”
Bir dergi haberi, Ağustos, 2013
Büyük Selçukluların hoşgörüye dayalı bir yönetim uygulamasının amaçları neler olabilir?
f. Ordu
Güçlü bir orduyu devletin temeli olarak gören Selçuklular çağın şartlarına uygun düzenli bir ordu kurdu­
lar. Bu orduda diğer Türk-İslam devletlerinin de kullandığı ok, yay, gürz, kılıç, kalkan, nacak gibi hafif silahlar
kullandılar. Ayrıca ordu içerisinde okçular, gürzcüler, neftçiler ve mancınıkçılar gibi eğitimli birlikler de bulun­
durdular. Selçuklu ordusu aşağıda verilen sınıflardan oluşurdu.
g. Bilim ve Eğitim
Selçuklular diğer Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi hem yetiştirdikleri bilim insanları hem de açmış
oldukları kültür, bilim, eğitim kurumları ile insanlığa büyük hizmetlerde bulundular.
Selçuklular, Karahanlılar döneminde açılan medreseleri geliştirerek dönemin üniversiteleri hâline getir­
diler. İlk medrese Tuğrul Bey zamanında Nişabur’da açıldı. Alp Arslan döneminde vakıf özelliği taşıyan
Nizamiye Medresesi 1067 yılında Bağdat’ta açıldı. Dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Nizamiye
Medresesi; kütüphanesi, müstakil eğitim öğretim binaları, öğrenci yatakhane ve yemekhaneleri, mescitleri,
181
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
hamamları ile bir bütün teşkil eden külliye şeklindeydi. Isfahan, Merv, Basra gibi şehirlerde de medreseler
açıldı ve ülkenin her tarafında giderek yaygınlaştı. Medreselerde tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi dinî bilimlerin
yanı sıra matematik, tıp, astronomi, tarih, felsefe ve coğrafya gibi pozitif bilimler de okutulurdu.
Selçukluların medreseler açmak istemesinin nedenleri nelerdir?
Selçuklularda bilim insanları arasında matematik ve geometri alanında
Ömer Hayyam, Muhammed Bey, Sad-i Şirazi, Enveri, Lam-i Cürcani gibi ünlü
kişiler bulunmaktaydı. Yanda temsilî resmi verilen Ömer Hayyam başkanlığın­
da kurulan bilim kurulu Melikşah adına Celali takvimini düzenledi. Yine bu
dönemde rasathane (gözlemevi)ler kurularak gök cisimlerinin hareketleri ince­
lendi.
Selçuklularda resmî dil ile edebiyat dili Farsça, eğitim ve bilim dili Arapça,
5.11. Resim: Ömer Hayyam’ın
temsilî resmi (Türkler Ansiklohalkın, saraydakilerin ve ordunun dili ise Türkçeydi.
pedisi, C 5, s. 893.)
Aşağıda verilen “Büyük Selçuklu Devlet Adamlarının Bilimseverliği” adlı metni okuyarak altındaki
soruyu cevaplayınız.
15. Etkinlik: BÜYÜK SELÇUKLU DEVLET ADAMLARININ BİLİMSEVERLİĞİ
Selçuklu devlet adamları başta Tuğrul Bey, Alp Arslan, Melikşah, Nizamülmülk olmak üzere bilginlere, sanatakârlara, büyük saygı göstermişlerdir.
Örneğin Alp Arslan, medreseleri ülkenin her tarafında yaygınlaştırmış, öğretimi ücretsiz hâle getirmiş ve öğrencilere maaş bağlamıştır. Yine ünlü vezir
Nizamülmülk kendi adıyla Nizamiye Medreselerini kurmuş, ünlü bilim insanlarını buraya toplamış, çok geniş bir kütüphane kurdurmuş, öğrencilerin
burslu olarak öğrenim görmesini sağlamıştır. Eğitim bir devlet görevi olarak
anlaşılmış, bu alana oldukça geniş bir yatırım yapılmış, öğrencilere ve bilim
insanlarına geniş destek sağlanmıştır. Bu, o günün koşulları için oldukça ileri düzeyde bir eğitim politikasıdır.
5.12. Resim: Nizamülmülk’ün
Bir devlette bir eğitim kurumunun ya da bir eğitim faaliyetinin başarıya ulaşması hatta başlayabilmesi için en önemli koşul, o devlette yönetimi temsilî resmi (Türkler Ansikloelinde bulunduran kişilerin bunu benimsemesidir. Eğer yöneticiler bunu be- pedisi, C 5, s. 895.)
nimsemiş ve kabul etmişlerse kurumlar daha kolay ve daha çabuk ilerleyebilir. Selçuklularda da devlet adamları, yöneticiler bunun gerekliliğini anlayıp destek verdikleri için eğitim
kısa sürede gelişmiş, günümüzdeki bazı bilimlerin temeli atılmıştır.
Devlet adamları eğitim kurumu açarak ya da açtırarak, bunları vakfederek eğitim-öğretim hayatına destek olmuş, bilim adamlarını koruyarak onların medreselerde ders vermelerini sağlamış, bu durum
devletin ekonomik, kültürel ve sosyal hayat seviyesinin oldukça iyi bir duruma gelmesini sağlamıştır. Bu
eğitimin doğal bir sonucudur.
Özellikle 1067 yılında, zamanına göre çok önemli bir kurum olan Nizamiye Medreselerinin vezir Nizamülmülk tarafından açılması devlet adamlarının bu konuya ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir.
Çünkü o zamana kadar bu nitelikte bir kurum dünyanın hiçbir yerinde mevcut değildir. Nizamiye Medreseleri birçok bilimin, yetişmiş kişilerce bir arada bulunan çok sayıda öğrenciye öğretildiği bir kurumdur.
Bunun yanısıra devlet adamlarının eşleri ya da kardeşleri de eğitim-öğretim kurumları yaptırmış ve
vakfetmişlerdir. Böylece bu kurumlar aracılığıyla bilim ülkenin her yanına dağılmış ve ülkenin birçok yerinden çok sayıda öğrenci de okumak için buralara gelmiştir.
182
5. Ünite
Özellikle Alp Arslan zamanının Türk eğitim-öğretim tarihinde bir dönüm noktası olduğunu bütün
tarihçiler kabul etmektedir. Çünkü onun zamanında çok sayıda eğitim ve öğretim kurumu açılmıştır. Bu
kurumlar uzun yıllar yüksek öğretim vererek toplumun gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Bütün bunlara ek olarak Selçuklu sultan ve devlet adamlarının, yöneticilik yanında kültürlü, eğitimli
ve edebi kişiliğe sahip olduklarını, Türk eğitimine önemli katkılarda bulunduklarını söyleyebiliriz.
www.dergiler.ankara.edu.tr
(Özetlenmiştir.)
Selçuklular döneminde yöneticilerin eğitime önem vermesinin sonuçları neler olmuştur?
ğ. Mimarlık ve Sanat
Selçuklular zamanında yapılan sanat eserlerinde hem Orta Asya Türk kültürünün hem de İslamiyetin
etkileri görülmektedir. Bu sanat eserleri birer şaheserdir. Moğol istilası sırasında tahrip edilen bu şaheserlerin
görkemlerinden yine de fazla bir şey kaybetmedikleri sanatla uğraşan uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
Bu eserler arasında cami, medrese, mescit, türbe, kümbet, kervansaray, han, çarşı vb. bulunmaktadır. Selçuklu
kervansaraylarından dil, din ve renk farkı gözetmeksizin herkes eşit şekilde faydalanmaktaydı. Kurulan bu
kervansaraylar aynı zamanda tüccarların can ve mal güvenliğini sağlayan birer karakol konumundaydı.
Kitabe, hat (güzel yazı), tezhip (süsleme), minyatür, çini gibi alanlarda ileri bir seviyede olan Selçuklular,
halıcılık, kilimcilik gibi dokumacılık alanında da gelişme göstermişlerdir.
5.4. Fotoğraf: Sultan Sencer Türbesi
Selçuklu mimarisinin en belirgin özelliklerinden biri de kubbe yapma anlayışıdır. Çadır şeklinde olan bu
kubbeler genellikle hükümdar, evliya, âlim ve devlet büyükleri adına yapılan türbelerde kullanılmıştır. Tuğrul
Bey adına Rey’de yaptırılan Künbed-i Tuğrul ile İsfahan, Hemedan ve Merv’de diğer hükümdarlar adına yapı­
lan türbeler Selçuklulardaki türbe mimarisinin önemli örnekleridir. Yukarıda görseli verilen Merv’deki Sultan
Sencer Türbesi (1157) Selçuklu türbe mimarlığının şaheseridir. Sekiz köşeli piramit çatıyla örtülü yapı geomet­
rik düzenli ince tuğla örgüler arasına yerleştirilmiş ve firûze çinilerle bezenmiştir. Selçuklu hükümdarları
İslam âlim ve bilginlerine gereken saygıyı göstererek onlar adına türbeler de yapmışlardır.
Selçuklular ayrıca ülkenin dört tarafını camilerle süslemişlerdir. Bugün bile bu camiler güzelliklerini
korumakta ve Müslümanların ibadetlerine açık hâlde bulunmaktadır.
183
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
Karahanlılar
Atabey
Talas
Dandanakan
Gazneniler
Divan
Kurultay
Pasinler
Malazgirt
1. Türkler .......................................... Savaşı’nda Çinliler’e karşı Müslüman Araplara yardım etmişlerdir.
2. İlk Türk-İslam eserleri ................................................................. Devleti döneminde yazılmıştır.
3. Af­ga­nis­tan, Pa­kis­tan ve Hin­dis­tan böl­ge­le­ri­ne İs­la­mi­ye­ti­ya­yan Türk-İs­lam Dev­le­ti ..................................
4. ............................................................. Savaşı’ndan sonra Büyük Selçuklular kuruluşunu tamamlamıştır.
5. Anadolu’nun kapıları ............................................. Savaşı’ndan sonra büyük ölçüde Türklere açılmıştır.
6. Büyük Selçuklularda önemli devlet işlerinin görüşüldüğü yere ................................................ denir.
7. Büyük Selçuklularda melikleri yetiştiren kişilere ................................................. denir.
B. Aşa­ğı­da­ki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yan­lış ola­nların başı­na “Y” har­fi­yazınız.
(....) Gazneliler, Orta Asya’da kurulan ilk Türk-İslam Devleti’dir.
(....) Tolunoğulları ve Îhşidiler, Mısır’da kurulan ilk Türk-İslam devletleridir.
(....) Türkler, Talas Savaşı’ndan sonra kitleler hâlinde İslam dinine girmişlerdir.
(....) Dandanakan Savaşı, Karahanlılar ve Gazneliler arasında yapılmıştır.
(....) Büyük Selçuklular, Abbasi halifesini Şii Büveyhlilere karşı korumuştur.
(....) Yusuf Has Hacib yazdığı Divan-ı Lügati’t Türk adlı eseri Gazneli Mahmut’a sunmuştur.
(....) Nizamiye Medreseleri, Sultan Alp Arslan’ın isteği ile Nizamülmülk tarafından kurulmuştur.
(....) Anadolu’da ilk Türk Beylikleri, Pasinler Savaşı’ndan sonra kurulmuştur.
C. Aşağıdaki eserlerin numaralarını ait olduğu yazarların adının yanındaki parantezin içine yazarak
eserler ile yazarları eşleştiriniz.
1. Divan-ı Lügati’t Türk
( ) Yusuf Has Hacib
2. Kutadgu Bilig
( ) Hoca Ahmet Yesevi
3. Atabetül Hakayık
( ) Edip Ahmet Yükneki
4. Şehname
( ) Nizamülmülk
5. Siyasetname
( ) Firdevsi
6. Divan-ı Hikmet
( ) Kaşgarlı Mahmut
( ) Ömer Hayyam
184
5. Ünite
Ç. Aşağıda çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasında etkili olan nedenler arasında aşağıdakilerden hangisi
yer almaz?
A)Merkezî otoritenin bozulması
B) Batinilerin yıkıcı çalışmaları
C) Fetret Devri’nin sona ermesi
D) Oğuz isyanının başlaması
E) Katvan Savaşı’nın kaybedilmesi
2. I. Anadolu’da ilk Türk beyliklerinin kurulması
II. Bizansın İslam dünyası üzerindeki baskısının sona ermesi
III. Haçlı Seferlerinin başlamasına yol açması
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangilerinin 26 Ağustos 1071 tarihinde yapılan Malazgirt Savaşı’nın
sonuçları arasında yer aldığı söylenebilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
3. Karahanlılar Devleti, aşağıdaki özelliklerinden hangisiyle İslamiyet öncesi Türk devletlerinden
ayrılmaktadır?
A)Türkler tarafından kurulmuş olması
B) İslam dinini kabul etmesi
C) Doğu ve batı diye ikiye ayrılması
D) Asya’da kurulmuş olması
E) Türk kültürünü anlatan yapıtlara sahip olması
4. I. İslamiyetin yayılmasını sağlamak
II. Ekonomik kazançlar elde etmek
III. Halifeliği ele geçirmek
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Sultan Mahmut’un Hindistan’a seferler düzenlemek istemesinin nedenleri arasında yer alır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
5. Selçuklu Devleti kültür ve uygarlığı ile ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi doğru bilgiler
içermemektedir?
A)Selçuklularda ilk medrese Tuğrul Bey döneminde Nişabur’da açılmıştır.
B) Selçuklular döneminde rasathaneler kurularak gök cisimleri incelenmiştir.
C) Selçuklularda hukuk, şer’i ve örfi olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
D) Selçuklularda Hassa ve Guleman-ı Saray dışında askerî birlikler yer almamıştır.
E) Selçuklularda önemli devlet işleri Divan-ı Saltanat’ta görüşülür ve karara bağlanırdı.
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Büyük Selçuklu Devleti’nde bulunan “Divan-ı Mezalim”, “Melik”, “Atabeylik” kavramlarını açıklayınız.
2. Melikşah döneminde fethedilen bölgeler nerelerdir?
3. Mısır’da hüküm süren Türk-İslam Devletleri hangileridir? Bu devletlerin faaliyetleri hakkında bilgiler
veriniz.
4. Karahanlılar Devleti’nin Türk-İslam medeniyetine olan katkılarını açıklayınız.
5. Gazneli Mahmut’un Hindistan’a seferler yapmasının nedenlerini ve sonuçlarını açıklayınız.
6. Malazgirt Savaşı’nın Türk tarihi açısından önemini açıklayınız.
185
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
6. ÜNİTE: TÜRKİYE TARİHİ
(11-13. YÜZYIL)
KONULAR
A. MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI ANADOLU’DA
KURULAN TÜRK DEVLET VE BEYLİKLERİ
B. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KURULUŞU
C. HAÇLI SEFERLERİ
Ç. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YÜKSELME
DÖNEMİ, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
D. İLHANLI DEVLETİ’NİN ANADOLU VE ORTA
DOĞU’YA ETKİLERİ
E. KÖSEDAĞ SAVAŞI VE TÜRKİYE SELÇUKLU
DEVLETİ’NİN YIKILMASI
186
6. Ünite
PROJE GÖREVİ
Sınıfınızda 4-5 kişilik gruplar oluşturarak Anadolu’da kurulan Türk beylikleri ile Türkiye Selçuklu Devleti’ne ait
tarihî ve kültürel eserlerle ilgili araştırma yapınız. Bu araştırma ile ilgili bilgileri ve resimleri içeren bir albüm
hazırlayınız.
Grup çalışması yaparken aşağıda verilen aşamaları izlemelisiniz.
1. Arkadaşlarınızla iş bölümü yapınız.
2. Çalışma planı hazırlayınız.
3. Konu ile ilgili kaynak araştırması yapınız.
4. Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri sınıflandırarak tarihî ve kültürel eserleri bu yerlerin özellikleri ile
destekleyiniz.
5. Proje ödevi süresi bir aydır.
DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ
Çok iyi
İyi
Orta
Zayıf
Çok zayıf
5
4
3
2
1
I. PROJE HAZIRLAMA SÜRECİ
İş bölümü yapıldı.
Projeye uygun çalışma planı hazırlandı.
Kaynak araştırması yapıldı.
Proje plana göre gerçekleştirildi.
TOPLAM
II. PROJENİN İÇERİĞİ
Türkçe doğru ve etkili kullanıldı.
Bilgilerin doğruluğuna dikkat edildi.
Toplanan bilgiler sınıflandırıldı.
TOPLAM
III. RESİM ALBÜMÜ HAZIRLAMA
Albüm eksiksiz olarak hazırlandı.
Kaynak gösterildi.
TOPLAM
IV. SÜRE
Ödev zamanında teslim edildi.
TOPLAM
GENEL TOPLAM
Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 50, en düşük puan 10’dur. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki
şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 45 puan almış olduğunuzu varsayalım;
50
45
100
x
x = 100 x 45 = 4500 : 50 = 90 puandır. 90 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 5’tir.
Bu çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir.
187
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Temel Kavramlar
lKülliye
A. MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI ANADOLU’DA
KURULAN TÜRK DEVLET VE BEYLİKLERİ
lKümbet
lMedrese
lTürkmen
lUç
Hazırlık Çalışmaları
1. Türklerin Anadolu’ya düzenli seferler yapması, Malazgirt Savaşı’ndan
sonra buraya yerleşmelerinde etkili olmuş mudur? Nasıl?
2. Anadolu’nun bayındır hâle gelmesinde Türkler’in ne gibi katkıları olmuştur? Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Malazgirt Zaferi, özellikle Anadolu’nun fethinde ve Türk vatanı hâline gelmesinde önemli bir dönüm
noktası teşkil eder. Çünkü bu zaferden sonra Anadolu’nun kapıları Türklere açılmıştır. Zaferden sonra Alp
Arslan, emrindeki komutanlara, şu şekilde seslenmektedir: “Arslan ve kartal yavruları gibi olunuz, yeryü­
zünde gece gündüz uçunuz; artık Romalılara ve Hristiyanlara aman vermeyiniz!”
Fetihlerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, s. 41.
(Özetlenmiştir.)
Siz Alp Arslan’ın komutanlarından biri olsaydınız ne yapardınız?
Bugün üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları Malazgirt Zaferi ile
Türklerin eline geçmeye başladı. Yapılan fetihlerle bölge kısa sürede Türk
yurdu hâline geldi. Anadolu’nun fethinin kolay bir şekilde gerçekleşmesinde
birtakım faktörler etkili oldu. Bu faktörlerden bazıları Bizans’ın durumun­
dan bazıları da Anadolu’nun siyasi ve coğrafi özelliklerinden kaynaklanıyor­
du.
Anadolu’ya Türk akınlarının başladığı dönemde Bi­zans’ın halktan ağır
ver­gi­ler alması ve Or­to­doks mez­he­bin­den ol­ma­yan­la­ra bas­kı uygulaması
Ana­do­lu hal­kı­nı bezdiriyordu. Halk, adil bir yö­ne­timin öz­le­mini duyuyor­
du. Bunun yanında Ana­do­lu top­rak­la­rı­nın ta­rım ve hay­van­cı­lığa el­ve­riş­li
ol­ma­sı, Ma­ve­ra­ün­ne­hir ve Ho­ra­san’da­ki ka­la­ba­lık Türk kit­le­le­ri­ni Ana­do­
lu’ya çe­ki­yor­du. Anadolu Türkler tarafından yalnızca askerî yönden fethe­
dilmiyor, sosyal ve kültürel yönden de Türkleştiriliyordu. Anadolu’ya gelen­
ler (6.1. Resim) arasında yerleşik kültüre sahip Türk aileleri de vardı. Bizans
İmparatorluğu ile mücadele eden Büyük Selçuklular, Anadolu’nun çeşitli
6.1. Resim: Malazgirt Savaşı’ndan
bölgelerine komutanlar göndererek fetih hareketini hızlandırıyorlardı.
sonra
Türkler kitleler halinde
Bü­yük Sel­çuk­lu Dev­le­ti’nde bir bölgeyi ele ge­çi­ren ko­mu­ta­na o bölgenin
Anadolu’ya
gelmeye başladı (Bir
yö­ne­ti­mi ve­riliyordu. Ana­do­lu’ya ya­pı­lan akın­lar so­nu­cun­da ele ge­çi­ri­len
dergi,
Aralık,
2003.)
böl­ge­ler Türk devlet geleneğine uyu­la­rak ko­mu­tan­lar ara­sın­da pay­laş­tı­
rılıyordu. Önceleri Bü­yük Sel­çuk­lu Dev­le­ti’ne bağ­lı ola­rak ken­di böl­gelerini
yöneten bu komutanlar daha son­ra devletin zayıflamasıyla bağım­sız­lık­larını ilan ediyorlardı. Böylece
Anadolu’da ilk Türk devletleri ve beylikleri kurulmaya başlıyordu.
Türk­ler Ana­do­lu’ya gel­me­den ön­ce Ana­do­lu’da Rum­lar, Er­me­ni­ler, Sür­ya­ni­ler, Gür­cü­ler gi­bi değişik etnik
yapıda çe­şit­li top­lu­luk­lar ya­şa­mak­tay­dı. Bu topluluklar arasında bir siyasi birlik yoktu ve bunlar Bizans
İmparatorluğu’na bağlıydı. Bizans’ın bu topluluklar üzerinde güç ve otoritesi her geçen gün azalmaktaydı.
188
6. Ünite
Aşağıdaki ha­ri­ta­da da görüldüğü gi­bi Türkler Mar­ma­ra ve Ege’ye ka­dar iler­le­di ve Ana­do­lu’da Da­niş­ment­
li­ler, Ar­tuk­lu­lar, Men­gü­cek­li­ler, Sal­tuk­lu­lar, Ça­ka Bey­liği ve Tür­ki­ye Sel­çuk­lu­la­rı gi­bi bir­çok beylik ve dev­let
kur­du­lar.
6.1. Harita: Anadolu’da kurulan ilk Türk devlet ve beylikleri (Tarih Atlası 1, s. 33.)
XI. yüzyıldan itibaren Ana­do­lu’da Türk dev­let ve bey­liklerinin ku­rul­ma­se­bep­le­ri­ni na­sıl açık­la­ya­bi­lir­
siniz?
1. DANİŞMENTLİLER (1080-1178)
Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliklerindendir.
Kurucusu Danişment Ahmet Gazi’dir. Bey­lik­ler içe­ri­sin­
de en güç­lü ola­nı­dır. Si­vas, Ma­lat­ya ve Kay­se­ri do­lay­la­
rın­da hü­küm süren Danişmentliler Türkiye Sel­çuk­lu
Dev­le­ti ile birlikte Haç­lı­la­ra kar­şı ba­şa­rı­lı mü­ca­de­le­ler
yapmışlardır. Ana­do­lu’da önem­li sa­nat eser­le­ri meydana
getirmişlerdir. Yanda fotoğrafını gördüğünüz Ana­do­
lu’nun ilk med­re­se­si sa­yı­lan ve tıp eği­ti­mi ve­ri­len Yağıba­
san Med­re­se­si bun­lar için­de ilk ak­la ge­len­dir. Kayseri
Ulu Cami, Melik Gazi Kümbeti diğer önemli sanat eser­
lerindendir. Danişment Ahmet Gazi ve Melik Gazi’nin
Bizans, Haçlı ve Ermenilere karşı mücadelelerini, kahra­
6.1. Fotoğraf: Yağıbasan Medresesinden bir
manlıklarını anlatan “Danişmentname” destanı bu görünüm-Niksar-Tokat
dönemde yazılmıştır. Danişmentlilerin varlığına Türkiye
Selçuklu hükümdarı II. Kılıç Arslan son vermiştir (1178).
Danişmentli Beyliğinin Anadolu’nun Türkleşmesine katkıları konusunda neler söyleyebilirsiniz?
189
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
2. SALTUKLULAR (1072-1202)
6.2. Fotoğraf: Emir Sal­tuk Küm­
be­ti-Erzurum
nız.
Er­zu­rum ve çev­re­sin­de Ebulkasım Saltuk Bey tarafından kurulmuştur.
Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliklerindendir. Saltuklular Gürcülerle
savaşmış ve Danişmentlilerle birleşerek Haçlı saldırılarıyla mücadele etmiş­
lerdir. Ma­ma Ha­tun döneminde Er­zin­can’ın Ter­can il­çe­sin­de ya­pı­lan Kül­
li­ye, Türk mi­ma­ri­si­nin en gü­zel eser­le­ri ara­sın­da yer al­mak­ta­dır. Yandaki
fotoğrafta verilen Emir Saltuk Kümbeti yanında, Kale Cami, Tepsi Minare,
Ulu Cami, Saltukluların diğer önemli sanat eserleri arasında yer alır. Türkiye
Selçuklu hükümdarı Rükneddin Süleyman Şah 1202 yılında bu beyliğin
varlığına son vermiştir.
Aşağıda verilen “Saltuklular Döneminde Erzurum” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayı­
1. Etkinlik: SALTUKLULAR DÖNEMİNDE ERZURUM
Saltuklular zamanında Erzurum şehri de diğer Anadolu şehirleri gibi ekonomik ve ticari açıdan oldukça
gelişmişti. Bölge, Akdeniz limanlarından ve Suriye’den hareket edip Konya, Kayseri, Sivas ve Erzincan yolu
ile Azerbaycan’a, İran’a veya Türkistan’dan Erzurum’a gelip aynı yoldan Akdeniz ve Trabzon limanlarına
giden büyük bir kervan yolunun güzergâhında bulunduğu için ticari hayat çok canlı idi. Ayrıca Erzurum
sahip olduğu geniş otlakları ile zengin bir hayvancılık potansiyeline de sahipti.
(Özetlenmiştir.)
Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 8, s. 167-169.
Erzurum şehrini önemli kılan unsurlar nelerdir?
3. MENGÜCEKLİLER (1080-1228)
Er­zin­can ve Si­vas-Div­riği do­lay­la­rın­da hü­küm sü­ren Men­gü­cek­li­ler
Beyliği Mengücek Gazi tarafından kurulmuştur. Mengücek Gazi, Gürcü ve
Rumlarla mücadele etmiştir. Mengücekliler İshak Bey’in ölümünden sonra
Erzincan ve Divriği olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. Her iki kola Türkiye
Selçuklu Devleti tarafından son verilmiştir. Tarım, ticaret, sanayi alanlarında
gelişme gösteren Mengücekliler döneminde Er­zin­can ve çev­re­sin­de kül­tür
ve
sa­nat alanında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Anadolu’yu İran’a bağlayan
6.3. Fotoğraf: Divriği Ulu
Cami ve Darüşşifası-Sivas
büyük kervan yolunun Erzincan’dan geçmesi şehirde ekonomik canlılığı
artırmıştır. Bu dönemde yapılan ve yanda görseli verilen Div­riği Ulu Ca­mi­
ve Da­rüşşi­fa­sı UNESCO ta­ra­fın­dan hazırlanan dün­ya mi­ra­sı eser­le­ri lis­te­si­ne alın­mıştır. Bilimin ve kültürün
gelişmesine katkıda bulunan Mengücekliler bilim insanlarını da desteklemişlerdir.
4. ARTUKLULAR
Artuklu Beyliği, Artuk Bey ve çocukları tarafından Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde kurulmuştur. Bu dönemde Mar­din, Di­yar­ba­kır, Harput
(Elazığ), Bat­man ve çev­re­si Orta Çağın en önem­li kül­tür ve ti­ca­ret mer­kez­
le­ri ara­sın­da yer almıştır. Mı­sır, Su­ri­ye, Me­zo­po­tam­ya ve İran ti­ca­ret yol­la­rı
Ar­tuk­lu­la­rın kent­le­rin­den ge­çmiştir. Artuk Bey’in ölümünden sonra
Artuklular üç kola ayrılmışlardır. Hasankeyf kolu 1102-1231, Mardin kolu
1108-1409, Harput kolu 1112-1234 yılları arasında varlıklarını sürdürmüş­
lerdir. Ar­tuk­lu­lar dö­ne­min­de ya­pı­lan, taş iş­çi­liği­nin şa­he­ser­le­ri ara­sın­da
6.4. Fotoğraf: Malabadi Köprüsü- yer alan ve yanda görseli verilen Ma­la­ba­di Köp­rü­sü gü­nü­mü­ze ka­dar gel­
miş­tir. Mardin’de Hatuniye Medresesi, Koçhisar’da Ulucami, Şehidiye
Silvan-Diyarbakır
Medresesi Artukluların önemli sanat eserleri arasındadır. Artuklular döne­
190
6. Ünite
minde bilim oldukça gelişmiştir. Bu dönemin en tanınmış bilim insanı ise yanda
temsilî resmi verilen El-Cezeri (Asıl adı Bediüzzaman Ebul İz)dir. Haberleşme,
kontrol, denge kurma ve ayarlama bilimi olan sibernetiğin ilk kurucusu olarak
kabul edilmiştir. El-Cezeri su saatleri, mekanik olarak çalışan müzik aletleri, tulum­
balar ve şifreli kilitler yapmıştır. Yazmış olduğu Kitab-ül Hiyel 1974 yılında
İngilizceye tercüme edilmiştir. Ayrıca İngilizce yayınlanan Nature (Neyçır) dergisi;
1974 mart sayısında El-Cezeri’yi yazı konusu yapmış, onun için “XII. yüzyıl
Müslüman mühendisliğinin doruğuna erişmiş Cizreli Ebul İz” ifadesi kullanılmış­
6.2. Resim: El Cezeri ‘nin
temsilî resmi (Bir dergi,
tır.
5. ÇAKA BEYLİĞİ VE TÜRK DENİZCİLİĞİ
Şubat 2004.)
Türkleri denizlerle kaynaştıran ilk öncü Çaka Bey olmuştur. Çaka Bey, 1078 yılında Bizans’a esir düştü ve
İstanbul’a gönderildi. İstanbul’daki esaret döneminde deniz ve denizciliğe karşı tutku derecesinde bir ilgi duy­
maya başladı. 1081 yılında Bizans İmparatoru’nun değişimi sebebiyle yaşanan karışıklıklardan yararlanarak
kaçmayı başaran Çaka Bey, İzmir’i ele geçirdi ve müstakil bir Türk Beyi olarak sınırlarını genişletmeye başladı.
Çaka Bey, İzmir’de o döneme göre modern sayılabilecek bir tersane yaptı. Bu aşamadan sonra gemi inşa faali­
yetlerine geçti ve 50 parçalık ilk Türk Donanmasını 1081 yılında inşa etti. 1081 yılı Türk Deniz Kuvvetlerinin
kuruluş yılı olarak kabul edildi. Emir Çaka Bey, 1081 yılında Urla, Çeşme ve Foça’yı ele geçirdi. Daha sonra
Midilli ve Sakız Adası’nı fetheden Çaka Bey komutasındaki ilk Türk Donanması, 1090 tarihinde Koyun Adaları
civarında Bizans Donanması ile karşılaştı. Bizans Donanması ağır kayıplarla geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Peçenekler ve Türkiye Selçukluları ile İstanbul’u fethetmek amacıyla bir ittifak kurdu. Ancak Bizans, Türkiye
Selçukluları ile Çaka Beyin arasını açmayı başardı. Çaka Beyin 1095 yılında ölümü ile Türk Denizciliği önem­
li bir darbe aldı.
6. ANADOLU’DA KURULAN DİĞER TÜRK BEYLİKLERİ
Sökmenoğulları: Ahlat ve Van Gölü civarında Kutbeddin İl-Arslan’ın komutanlarından Sökmen tarafın­
dan kurulmuş Türk beyliğidir.
İnaloğulları: Diyarbakır ve çevresinde Türk komutanlarından Sadr Bey tarafından kurulmuştur.
Dilmaçoğulları (Togan Arslanoğulları): Bitlis ve civarında Sultan Alp Arslan’ın komutanlarından Dilmaçoğlu Mehmet tarafından kurulmuştur.
Çubukoğulları: Harput ve çevresinde Melikşah’ın komutanlarından Çubuk Bey tarafından kurulmuştur.
İnançoğulları: Denizli ve çevresinde Mehmet Bey tarafından kurulmuştur.
Tanrıvermişoğulları: Efes ve çevresinde Tanrıvermiş adlı bir Türkmen beyi tarafından kurulmuştur.
Aşağıda verilen “Türkiye’de Kurulan İlk Türk Devlet ve Beyliklerinin Anadolu’nun Türkleşmesine
Olan Hizmetleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
2. Etkinlik: TÜRKİYE’DE KURULAN İLK TÜRK DEVLET VE BEYLİKLERİNİN
ANADOLU’NUN TÜRKLEŞMESİNE OLAN HİZMETLERİ
Tür­ki­ye’de ku­ru­lan ilk Türk dev­let­ ve beylikleri za­ma­nın­da Ana­do­lu’nun Türk­leş­me­si hız­lan­mıştır. Bu
dev­let­ler, bu­lun­duk­la­rı böl­ge­de kal­ma­ya­rak hem Ana­do­lu’nun fet­hi­ne ka­tıl­mışlar hem de ege­men ol­duk­la­rı
yer­le­ri Bi­zans, Gür­cü ve Er­me­ni­le­re kar­şı ko­ru­muşlardır. Bi­zans ve Haç­lı­kuvvetleriyle sa­vaş­mış, İs­la­mi­ye­tin
Ana­do­lu’da ya­yıl­ma­sı­na ça­lış­mışlardır. Doğu­da­ki Moğol bas­kı­sı so­nu­cun­da Ana­do­lu’ya ge­len Türk­men­le­re
sa­hip çık­mışlardır. Böy­le­ce Ana­do­lu’da Türk nü­fu­su hız­la art­mış ve ye­ni yer­le­şim yer­le­ri kur­ulmuştur. Türk­
çe, çoğun­luğun ko­nuş­tuğu dil hâ­li­ne gelmiştir. Bu dev­let­ler ege­men ol­duk­la­rı yer­le­rin imarını sağ­la­mışlar;
Ana­do­lu kent­le­ri­ni han, ha­mam, ker­van­sa­ray, ca­mi ve med­re­se­ler­le do­na­ta­rak Türk kül­tür ve sanatının
geliş­mesine de kat­kıda bulunmuşlardır. XII. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Av­rupalılar Anadolu’ya Tür­
kiye demeye baş­lamışlardır.
Türkiye’de kurulan ilk Türk devlet ve beyliklerinin Anadolu’nun Türkleşmesine katkıları nelerdir? Açıklayınız.
191
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Temel Kavramlar
B. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KURULUŞU
lFerman
lHaçlılar
lMenşur
lPrenslik
Hazırlık Çalışmaları
1. Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Süleyman Şah’ın hayatı
ile ilgili bir araştırma yapınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Süleyman Şah, Anadolu’ya fetih yapmak için gelen Türk komutanları içinde güçlü bir askeri güce ve
yönetim yeteneğine sahipti. Bu sayede Anadolu’ya göç etmiş Türkmenleri etrafında topladı. Bizans
İmparatorluğu’na karşı mücadelelere girişti. Anadolu’da fetihler gerçekleştirdiğinden kendisine Anadolu
Fatihi Gazi Süleyman Şah denildi.
Süleyman Şah’ın Anadolu’ya göç eden Türkmenleri etrafında toplaması onun hangi özelliklerinin
göstergesidir?
1. KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH DÖNEMİ (1075-1086)
1071 Ma­laz­girt Za­fe­ri’n­den son­ra Sel­çuk­lu ko­mu­tan­la­rın­dan Ku­tal­mı­şoğ­lu Sü­ley­
man Şah, Ana­do­lu’nun ba­tı ta­raf­la­rı­nı Me­lik­şah adı­na fet­het­mek­le gö­rev­len­di­ril­di. Sü­ley­
man Şah, 1075 yı­lın­da, Bi­zans’ın elin­de bu­lu­nan İz­nik şehrini alıp başkent yaparak
bağım­sız­lığı­nı ilan et­ti. Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Me­lik­şah bu du­rum­dan faz­la hoş­
nut ol­ma­dıy­sa da da­ha son­ra Sü­ley­man Şah’a bir fer­man gön­de­re­rek ona hü­küm­dar­lık
un­va­nı ver­di (1077). Abbasi halifesi de Süleyman Şah’a hükümdarlığını onaylayan
“Menşur” gönderdi. Böy­le­ce Tür­ki­ye Sel­çuk­lu Dev­le­ti res­men ku­rul­muş ol­du. Süleyman
Şah daha sonra kendi adına yandaki fotoğrafta görülen parayı bastırdı.
6.5. Fotoğraf: Sü­ley­man
Sü­ley­man Şah, devletini kurduktan sonra İs­tan­bul Boğa­zı’na ka­dar olan yerlere Şa­h’ın bastırdığı para
akın­lar dü­zen­le­di. Bizans’ı zayıflatmak amacıyla bu ülkedeki taht kavgalarına karıştı.
Zor du­rum­da ka­lan Bi­zans, Sel­çuk­lu­lar­la bir ant­laş­ma im­za­la­ya­rak (Dra­gon Ant­laş­ma­sı, 1081) ver­gi ve­rme­yi
ka­bul et­ti. Bu antlaşma ile ülkesinin batı sınırlarını güvence altına alan Süleyman Şah yerine komutanlarından
Ebu’l Kasım’ı bırakarak güney seferine çıktı. O çağ­da Hris­ti­yan dün­ya­sı­nın kut­sal ken­ti sa­yı­lan An­tak­ya Er­me­ni
Prens­liği’ni ele ge­çir­di. Sü­ley­man Şah bu­ra­da­ki hal­ka hiç do­kun­ma­ya­rak esir alı­nan Er­me­ni­le­ri de ser­best bı­rak­
tı. As­ker­le­ri­ne ses­le­nen Sü­ley­man Şah Hris­ti­yan hal­ka iyi dav­ra­nıl­ma­sı­nı,
halk­tan zor­la hiç­bir şey alın­ma­ma­sı­nı ve ev­le­ri­ne gi­ril­me­me­si­ni em­ret­ti.
6.5. Fotoğraf: Süleyman Şah’ın Türbesi
(Caber Kalesi, Suriye)
1079
Celali Takvimi uygulanmaya başlandı.
Suriye Selçuklu Devleti hükümdarı
Tutuş Bey Kudüs kentini ele geçirdi.
192
Adana, Tarsus ve Antakya’yı fethederek Su­ri­ye böl­ge­si­ne yö­ne­len
Sü­ley­man Şah, Suriye Selçuklu Sultanı olan Tu­tuş’la yap­tığı sa­va­şı kay­bet­ti
ve da­ha son­ra öl­dü (1086). Tutuş tarafından esir alınan Süleyman Şah’ın
oğulları Büyük Selçuklu Devleti’nin merkezi Isfahan’a getirilerek Melikşah’a
teslim edildi. Yandaki fotoğrafta görülen Sü­ley­man Şah’ın kab­ri gü­nü­
müzde Su­ri­ye sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de­ki Ca­ber Kalesi’nde bu­lun­mak­ta­dır. Me­za­
rın bu­lun­duğu böl­ge Lo­zan Ant­laş­ma­sı’­na gö­re Türk top­rağı ka­bul edil­diği
için buranın koruyuculuğunu Türk askerleri yapmaktadır.
1085
Kastilya Leon Kralı IV. Alfonso
Müslümanların elinden Toledo
kentini aldı.
1090
Hasan Sabbah Alamut Kalesi’ni
ele geçirdi.
6. Ünite
Süleyman Şah ölünce yerine naip olarak bıraktığı Ebu’l Kasım, devleti idare etmeye başladı. Melikşah’ın
ölmesiyle birlikte Süleyman Şah’ın oğulları Kılıç Arslan ve Kulan Arslan Anadolu’ya geldi. Kılıç Arslan
Türkiye Selçuklu Devleti’nin başına geçti.
2. I. KILIÇ ARSLAN DÖNEMİ (1092-1107)
I. Kılıç Arslan hükümdar olunca devlet işlerini düzene koydu. Önemli yerlere vali
ve komutanlar atayarak Bizans İmparatorluğu üzerinde yeniden denetim kurdu.
İstanbul’u almak isteyen Çaka Bey’in faaliyetlerinden endişe duyan Bizans, Çaka Bey
ile yanda temsilî resmi görülen I. Kılıç Arslan’ın arasını açmayı başardı. Bizansla ant­
laşma yapan I. Kılıç Arslan, Çaka Bey’i öldürterek batı sınırını güvence altına aldı.
Doğuya yönelen I. Kılıç Arslan Malatya’yı kuşattığı sırada Haçlıların büyük bir ordu ile
Anadolu’ya doğru geldiğini haber
alınca kuşatmayı kaldırarak
İznik’e döndü. I. Kılıç Arslan,
6.3. Resim: I. Kılıç Ars- yandaki temsilî resimde görülen
lan’ın temsilî resmi (www. I.
Haçlı Seferi sırasında
atilim.edu.tr)
Danişmentlilerle birlikte vur-kaç
taktiği uygulayarak Haçlılara önemli kayıplar verdirmesine
rağmen İznik Haçlıların eline geçince ülkenin merkezini
Konya’ya taşıdı. I. Haçlı Seferi’nden sonra doğuya yönelen
I. Kılıç Arslan Danişmentlilerin elinde bulunan Malatya’yı,
daha sonra Suriye’ye yönelerek Musul’u aldı. Suriye’de Emir
6.4. Resim: I.Haçlı Seferini anlatan temsilî resim (Bir
Çavlı ile yaptığı mücadeleyi kaybeden I. Kılıç Arslan, Habur dergi, Şubat 2009.)
Irmağı’nı geçerken boğularak öldü (1107).
Aşağıda verilen “I. Kılıç Arslan ve Haçlı Esirleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
3. Etkinlik: I. KILIÇ ARSLAN VE HAÇLI ESİRLERİ
Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan, 1096 yılında Anadolu’ya giren haçlı ordusuyla köy köy, tepe tepe sava­
şıyordu. Başkent İznik’i terk edip Konya’ya yerleşmek mecburiyetinde kalmıştı. Bir sabah sarayından çıkmış
şehri dolaşıyordu. Esirlerin bir arada tutulduğu açık hava hapishanesinin yanından geçerken bir ses duydu:
— Biz ne olacağız?
Kılıç Arslan sesin geldiği yöne döndü. Konuşan, genç ve güzel bir kızdı. Haçlılar Kudüs’e yerleşmek
amacıyla eş ve çocuklarıyla yola çıkmışlardı. Kıza sordu:
— Kimsin, ne istiyorsun?
— Esir Fransız Efon Eyyid’in kız kardeşi İsabella’yım. Vatanıma dönmek istiyorum.
– Biz Türkler, yurdumuzda oturanlara çekip gidin diyemeyiz. Yurdumda din ve âdetiniz üzere yaşa­
yabilirsiniz. Fakat arzu ettiğiniz gün memleketinize de dönebilirsiniz. Ben vatan hasretini takdir edenler­
denim.
Kılıç Arslan bu konuşmadan sonra esirlere harçlık verilmesini emretti. Eğlenmelerine ve gruplar
hâlinde ülkelerine dönmelerine izin verdi.
Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 402.
Bu bilgilere göre I. Kılıç Arslan’ın kişisel özellikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
3. I. MESUD DÖNEMİ (1116-1155)
I. Kılıç Arslan’dan sonra başa geçen Sultan Mesud, Danişmentlilerle yaşanan saltanat mücadelesinden
yararlanarak Ankara, Çankırı, Kastamonu ve Elbistan bölgelerini ele geçirdi. Bizans İmparatorunu Konya
Akşehir’de yapılan savaşta yenmeyi başardı. Böylece Anadolu’daki gücünü ve otoritesini artırdı. Anadolu’da bu
gelişmeler yaşanırken II. Haçlı Seferi başlamıştı. Sultan Mesut, İznik-Eskişehir yönünde ilerleyen Haçlıları
büyük bir bozguna uğratarak başarılar kazandı. Haçlılara büyük kayıplar verdirdi. Anadolu’daki imar faaliyet­
lerine yönelen I. Mesud, ülkede birçok cami, medrese, han, hamam ve yollar yaptırdı; yoksullara, yolcu ve
ihtiyaç sahiplerine yönelik hayır kurumları inşa ettirdi.
193
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Temel Kavramlar
C. HAÇLI SEFERLERİ
lKluni Tarikatı
lKontluk
lPapa
lSenyör
lŞövalye
Hazırlık Çalışmaları
1. Avrupa’nın ekonomik durumunun Haçlı Seferlerinin düzenlenmesindeki rolünü araştırınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
Selçuklular 1071’de Malazgirt Savaşı’nı kazanarak İstanbul sınırlarına kadar ilerlemişlerdi. İstanbul
her an Türklerin eline geçebilirdi. İmparator Alexios Komnenos (Aleksios Komenos), Flander Kontu
Robert (Rabırt)’la komutasındaki 200 kadar şövalyeyi İstanbul’da ağırlamış ve Papa II. Urbanus (Urban)’a
asker gücü desteği için Robert aracılığıyla bir teklif göndermişti. Bu tam da papanın beklediği fırsattı.
Güray Kırpık, Doğunun ve Batının Gözünden Haçlılar, s. 41.
1. Bizans İmparatorunun Türklere karşı papadan yardım istemesinin nedenleri nelerdir?
2. Papanın Bizanslıların teklifine olumlu yaklaşmasının amacı ne olabilir?
1. HAÇLI SEFERLERİNİN NEDENLERİ
Orta Çağın en büyük siyasi ve askerî olaylarından biri olan Haç­lı Se­fer­le­ri, XI ve
XIII. yüz­yıl­lar ara­sın­da Hris­ti­yan­la­rın kut­sal say­dık­la­rı yer­le­ri Müs­lü­man­la­rın elin­den
ge­ri al­mak ama­cıy­la dü­zen­lenmiştir. Yandaki temsilî resimde görüldüğü gibi Hris­ti­
yan­lar se­fere çı­kar­ken ön­le­ri­ne, seferden dönerken ise sırt­la­rı­na haç işa­re­ti tak­tık­la­rın­
dan bu ad­la anılmışlardır. Haç­lı Se­fer­le­rinin Av­ru­pa­lı­la­r tarafından yapılmasında dinî
nedenler dışında siyasi ve ekonomik nedenler de etkili olmuştur. Kilise ve din adam­la­
rı­bu seferlerin düzenlenmesini sağlayan en önemli unsurlardır.
6.5. Resim: Haçlı
askeri’nin temsilî resmi
(Türkler Ansiklopedisi,
C 6, s. 387.)
Haç­lı Se­fer­le­ri­nin di­nî se­bep­le­ri ara­sın­da yer alan ve Hristiyanlarca kutsal sa­
yılan yer­ler ne­re­ler­dir?
Yanda temsilî resmi görülen Pa­pa II. Urbanus (Urban) Hris­ti­yan­la­rı Haçlı
Seferlerine teş­vik et­mek için yap­tığı ko­nuş­ma­da “Müs­lü­man­lar şu­ an din kar­deş­le­ri­
miz­le sa­vaş­mak­ta­dır­lar. Onlar biz­den bir an ön­ce yar­dım bek­li­yor­lar. Siz­le­ri Müs­lü­
man­la­ra kar­şı sa­va­şa çağı­rı­yo­rum. Ay­rı­ca bu­nu ben değil Tan­rı ve Hz. İsa da is­te­mek­
te­dir. Bu sa­vaş­ta Tan­rı ve İsa si­ze yar­dım ede­cek ve ke­sin za­fer si­zin ola­cak­tır. Bu
se­fer­le­re her ­kim ka­tı­lır­sa tüm gü­nah­la­rı af­fe­di­le­cek, eğer ölür­se de cen­ne­te gi­de­cek­
tir.”(1) dedi. Sonuçta pa­pa oku­ma yaz­ma bil­me­yen yok­sul in­san­la­rı bu se­fer­le­re katılmaya
ik­na et­me­yi ba­şar­mıştı. Keşiş ve rahipler de köy ve kasabaları gezerek Hristiyan halkı
6.6. Resim: II. Urba­ Müslümanlara karşı birlik ve beraberliğe çağırıyorlardı. Klu­ni Ta­ri­ka­tı­ kutsal yerlerin
nus (Urban)’ın temsilî Müslümanların elinden alınması gerektiği yönünde halkı kışkırtıyordu. Din adamları
resmi (Türkler Ansiklo­ şövalyelere de çağrıda bulunarak ele geçirecekleri toprakların kendilerine verileceğini
pedisi, C 6, s. 669.)
söylüyorlardı. Orta Çağ boyunca kilise ve papa Avrupa Hristiyan halkı üzerinde büyük
bir etkiye sahip olmuştu. Kilise ve papalar halkı istedikleri doğrultuda yönlendirebiliyorlardı.
_______________________
(1) Güray Kırpık, Doğunun ve Batının Gözünden Haçlılar, s. 55.
194
6. Ünite
riz.
Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde etkili olan diğer sebepleri aşağıdaki gibi üç başlık altında toplayabili­
Eko­no­mik Se­bep­ler
• Haç­lı­la­rın Doğu­’nun zen­
ginlik­le­ri­ne ulaş­ma is­teği
• Av­ru­pa’­nın bü­yük bir kıs­
mı­nın aç­lık ve yok­sul­luk için­de
ol­ması
• Avrupalıların doğudan
gelen ticaret yollarına hâkim
olma isteği
Siya­si Se­bep­ler
• Bi­zans’ın Türk­le­rin iler­le­yi­şi­
ne kar­şı­lık Av­ru­pa dün­ya­sın­dan
yar­dım is­te­me­si
• De­re­bey­le­rin bu se­fer­le­re ka­tı­
la­rak güç­le­ri­ni daha faz­la ar­tır­mak
is­temesi
Sosyal Se­bep­ler
• Şö­val­ye­le­rin ma­ce­raya atıl­
mak istemesi
• Ba­zı ki­şi­le­rin bu se­fer­le­re
ka­tı­la­rak dük, kont gi­bi un­van­
lar kazan­mak is­temesi
1. Ticaret yollarının Müslümanların elinde olması Avrupalıları ekonomik yönden nasıl etkilemiştir?
2. Derebeylerin Haçlı Seferleri’ne katılmasının nedenleri neler olabilir?
Aşağıda verilen “I. Haçlı Seferleri” başlıklı haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
4. Etkinlik: HAÇLI SEFERLERİ
6.2. Harita: Haçlı Seferleri (Tarih Atlası 1, s. 36.)
niz?
1. Haç­lı­lar ne­den Ana­do­lu top­rak­la­rın­dan geç­mek is­te­miş­ler­dir?
2. Haç­lı­la­rın diğer se­fer­ler­de de­niz yo­lu­nu kul­lan­ma­la­rı­nın se­be­bi ola­rak ne­ler söy­le­ye­bi­lir­si­
Haç­lı­lar se­kiz bü­yük se­fer dü­zen­le­mişlerdir. Bun­lardan ilk dör­dü ol­duk­ça önem­li­dir. Bu se­fer­ler­den ilk
üçü Ana­do­lu üze­rin­den ya­pıl­dığı için Tür­ki­ye Sel­çuk­lu Dev­le­ti­’ni doğ­ru­dan il­gi­len­dir­mektedir. IV. se­fer
İstanbul, diğer seferler ise Akdeniz yolu ile Kudüs üzerine yapılmıştır.
I. Haçlı Seferi (1096-1099): 600.000 kişi ile sefere çıkan Haçlılar, Bizans İmparatorluğu ile bir antlaşma
yaptılar. Anadolu’ya gelen Haçlıların ilk amacı İznik’i almaktı. I. Kılıç Arslan Haçlılara ağır kayıplar verdirme­
1150
Paris Üniversitesi kuruldu.
1155
I. Friedrich Barbarossa Alman
İmparatoru oldu.
1156
Harzemşahlar Moğol-Karahitay
egemenliğine girdi.
195
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
sine rağmen İznik Haçlıların eline geçti. Haçlılar, Anadolu’yu geçip Kudüs’e geldiklerinde sayıları 50.000’e
düşmüştü. Kudüs, Urfa ve Antakya, Haçlıların; İznik ve Batı Anadolu ise Bizanslıların eline geçti. Haçlılar
Kudüs ve çevresinde bir Latin krallığı; Antakya, Urfa, Şam’da ise kontluklar kurdular. Böylece derebeylik rejimi
Orta Doğu’ya taşınmış oldu. I. Haçlı Seferi amacına ulaşan tek haçlı seferidir denebilir.
Bilgi Hazinesi
1085’te Süleyman Şah tarafından fethedilen Antakya onun ölümüyle Büyük Selçukluların denetimine
girdi. Şehir I. Haçlı Seferi sonunda Haçlıların eline geçti. Haçlılar şehirde canlı bir Türk bırakmadan tümü­
nü kılıçtan geçirdiler. Antakya ahalisinin evleri ister Müslüman ister Hristiyan evi olsun tamamen yağma
edildi.
Haçlı Seferleri’ne genellikle yoksul ve işsiz kişilerin katılmasını gözönünde bulundurduğunuzda o günkü
Avrupa’nın ekonomik durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
II. Haç­lı Se­fe­ri (1147-1149): Bu sefer, Musul Atabeyi İmadeddin Zengi’nin Urfa’yı Haçlılardan geri
alması sebebiyle yapıldı. Avrupa devletlerinin kralları da bu sefere katıldı. Selçuklular ve Zengilerin direnişi ile
karşılaşan Haçlılar büyük kayıplar verdi. Haçlılar bu seferde başarılı olamadı.
Bu sefer ile Haçlılar Anadolu’dan geçmek yerine deniz yolunu tercih etmeye başladı. Bizans, Haçlıların yar­
dımıyla Anadolu’yu geri alamıyacağını anladı. Tek başına hareket etmek istedi ancak bunda başarılı olamadı.
III. Haç­lı Se­fe­ri (1189-1192): 1187 yılında Selahattin Eyyubi’nin Hıttin Savaşı’nda Küdus Kralı’nı yen­
mesi ve şehri ele geçirmesi bu seferin yapılmasına yol açtı. İngiliz, Alman ve Fransız kralları da bu sefere
katıldılar [Fransa Kralı Philippe Auguste (Filip Ogüst), Alman Kralı Friederich Barbarossa (Frederik Barbaros),
İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard (Rişar)]. İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard, Kudüs’ü almak için
Selahattin Eyyubi ile savaştı ancak başarılı olamadı. Kudüs şehri Müslümanların elinde kaldı. III. Haçlı Seferi
sonucunda Hristiyanlar Müslümanları yakından tanıma fırsatını buldular. Bu durum Hristiyanların
Müslümanlarla ilgili bilinen yanlış düşüncelerinin değişmesinde etkili oldu.
Bilgi Hazinesi
Ey­yu­bi­ler (1174-1250)
Mı­sır, Su­ri­ye ve Hi­caz’da ege­men olan bir Türk-İs­lam Dev­le­ti’dir. Ku­ru­cu­su
yanda temsilî resmini gördüğünüz Se­la­hat­tin Ey­yu­bi’dir. Se­la­hat­tin Ey­yu­bi Ku­düs
Kral­lığı­na Hittin Savaşı’yla son vererek Kudüs şehri ve civarının uzun sü­re Müs­
lü­man­la­rın elin­de kalmasını sağlamıştır. Selahattin Eyyubi’nin ölümüyle ül­kede
ka­rı­şık­lık­lar baş­la­mıştır. Bu dev­lete yine Türk ve Müslüman olan Mem­luk­ler 1250
yılında son vermiştir.
Selahattin Eyyubi, merhametli ve adil bir hükümdardı. Kudüs ve çevresinde
6.7. Resim: Selahattin
Eyyubi’nin temsilî
yaşayan Hristiyanlara, Yahudilere her türlü din ve inanç hürriyetini tanımıştı. Ku­
resmi (Bir dergi, Şubat,
düs önlerine gelen ve daha sonra hastalanan İngiliz Kralı’nı iyileştirmek için büyük
2004.)
gayret göstermişti.
1157
Horasan Selçuklu Devleti kuruldu.
196
1167
Moğol İmparatorluğu’nun
kurucusu Cengiz Han doğdu.
1169
Suriye’ye hakim olan Nureddin Mahmut
Zengi’nin Mısır’ı ele geçirmesi
6. Ünite
IV. Haç­lı Se­fe­ri (1202-1204): Eyyubi Devleti’nin Filistin’deki Yafa ile Suriye’deki bazı şehirleri ele geçir­
mesi üzerine IV. Haçlı Seferi düzenlendi. Haçlıların hedefi Suriye’de Eyyubi Devleti ile karşı karşıya kalan
Haçlılara destek vererek Kudüs’ü geri almaktı. Harekete geçen Haçlılar 1204 yılında İstanbul’a geldiler. Bu sıra­
da İstanbul’da taht kavgaları sürdüğünden otorite boşluğu vardı. Bizans’ın bu durumundan yararlanan Haçlılar
şehri yağmalamaya başladılar. Bizans’ta taht değişikliğinin yaşanması üzerine halk ayaklandı, imparator ve oğlu
öldürüldü. Haçlılar 1204 yılında İstanbul’da bir Latin İmparatorluğu kurdular. Bunun üzerine Bizans
İmparatorluğu’ndaki hanedan üyeleri İstanbul’dan ayrılarak İznik ve Trabzon’da iki ayrı devlet kurdular. İznik
Devleti 1261 yılında İstanbul’daki Latin İmparatorluğu’na son vererek Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlan­
dırdı. Trabzon İmparatorluğu ise Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethettiği tarihe kadar varlığını sürdürdü
(1461). IV. Haçlı Seferi diğer seferlerden farklı bir özellik taşır. Amacı dışına çıkan bu sefer Bizans
İmparatorluğu’nu yıpratırken Müslümanlar açısından olumlu sonuçlar doğurdu.
Bilgi Hazinesi
IV. Haçlı Seferinde İstanbul’un Haçlılar tarafından yağmalan­
masının tarihte bir başka örneği yoktur. Bu şehir dokuz asır boyunca
Hristiyan medeniyetinin merkezi olarak kalmıştı. Haçlılar bu yağ­
malama sırasında ne manastırlara ne kiliselere ne de kütüphanele­
re hürmet ediyorlardı. Ayasofya Kilisesi’nde bile ipekli duvar halıla­
rını yırtıp mihraptaki büyük gümüş şemsiyeyi parçalayan, din
adamı tasvirleri ve kutsal kitaplar üzerinde tepinen kişilere rastla­
mak mümkündü. Yağmacılar saraylara olduğu gibi fakir kulübeleri­
ne de dalıyor ve bunları tahrip ediyorlardı. Yaralı kadın ve çocuklar
6.8. Fotoğraf: İstanbul’un işgalinden
ölüme terk ediliyordu. Üç gün süren bu korkunç yağma sonunda o sonra
alınıp götürülen Hipodromdaki
muazzam ve güzel şehir bir harabe yığını hâline geldi.
dört at heykeli Venedikliler tarafından
San Marko Kilisesi’nin kapısı üzerine
yerleştirildi.
IV. Haçlı Seferi’nden sonra dört büyük sefer daha yapıldı. Bu seferler Anadolu üzerinden değil de deniz
yoluyla yapıldığı için doğrudan Türkiye Selçuklu Devleti’ni ilgilendirmedi. Mısır’daki Eyyubi ve Memluk
Devletleri bu seferleri etkisiz hâle getirerek Orta Doğu’yu Haçlılara karşı korumuşlardır.
2. HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI
Haç­lı Se­fer­le­ri di­nî, si­ya­si, eko­no­mik ve sos­yal so­nuç­lar doğur­muş; özellikle Or­ta Çağ bo­yun­ca Av­ru­pa­’da
ege­men olan fe­oda­li­te rejimi üze­rin­de et­ki­li ol­muştur. Senyör ve şövalyelerin çoğu topraklarını kaybetmiştir.
Bu kişilerin bir kısmı seferler sırasında ölmüş, sağ kalanlar ise ülkelerine döndüklerinde topraklarını satmak
zorunda kalmışlardır. Onların topraklarını alan burjuvalar güçlenmiş, bu durum Avrupa’da derebeylik (feoda­
lite) rejiminin zayıflamasına yol açmıştır.
1169
İngiltere’nin İrlanda’yı işgale
başlaması.
1171
Selahattin Eyyübi’nin Mısır­
daki Fatimi Halifeliğine son
vermesi.
1196
Cengiz Han’ın
Moğolistan’daki göçebe
toplulukları egemenliği altına
toplayarak tarihin en geniş
sınırlarına sahip devletini
kurması.
197
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Haçlı Seferlerinin sonuçları şöyle sıralanabilir:
Ekonomik ve Sosyal
Din­sel So­nuç­lar
Sonuçlar
• Doğu ve Ba­tı ara­sın­da­ki ti­ca­ret
• Pa­pa ve kili­seye olan gü­ven sar­
ge­liş­ti.
sıl­dı. • Cenova, Mar­sil­ya gi­bi Ak­de­niz
• Hris­ti­yan­larla Müs­lü­man­lar bir­
li­man­la­rı önem ka­zan­dı.
bi­rlerini ya­kın­dan ta­nı­dı, hoş­gö­rü ve
• Türk ve Müs­lü­man­la­rın şe­hir­le­ri gü­ven or­ta­mı ge­liş­ti.
ya­kıl­dı. Müs­lü­man­lar eko­no­mik ka-­ • Haçlılar kut­sal yer­le­ri Müs­lü­
yıp­la­ra uğ­radı.
man­la­rın elin­den al­ma­yı ba­şa­ra­ma­
• Avrupa’nın hayat standardı yük- dı­.
seldi. Ticaretle uğraşan burjuva sını• Ka­to­lik ve Or­to­doks ki­li­se­le­ri
fı ortaya çıktı.
ara­sın­daki ay­rılık­lar daha da art­tı.
• Papanın ve kralların yapılan
• Skolastik düşünce önemini yitirseferlerin masraflarını karşılamak meye başladı.
için bankerlerden borç para almaları
bankacılık sektörünü geliştirdi.
Haçlı Seferleri sonunda
Türklerin İslam dünyasında
itibarlarının artmasının ne­
denleri sizce nelerdir?
Haçlı Seferleri sonunda
Papa ve kiliseye olan güven
neden sarsılmış olabilir?
Siya­si So­nuç­lar
• Türk­le­rin ba­tı­ya olan iler­le­yi­şi
bir sü­re dur­du. Fetih hareketleri
yavaşladı.
• Türk­le­rin İs­lam dün­ya­sın­da­ki
iti­ba­rı ve saygınlığı arttı.
• Bi­zans’a ge­rek­li yar­dım ya­pı­la­
ma­dı. Bi­zans bu se­fer­ler­den za­rar­lı
çık­tı. Ül­ke içe­ri­sin­de­ki ka­rı­şık­lık­lar
de­vam et­ti.
• Orta Çağ Avrupasında egemen
olan feodalite rejimi zayıfladı.
• Haçlılarla yapılan mücadeleler
İslam dünyasını Moğol saldırıları
karşısında güçsüz bıraktı.
Haçlı Seferlerinin Avrupa
siyasi yapısı üzerinde etkileri
neler olmuştur?
Bilgi Hazinesi
Av­rupalılar, Haçlı Seferleri sırasında bir ay­dın­lan­ma
dönemi yaşayan İs­lam uy­gar­lığın­dan yarar­lan­dılar. Müs­
lümanların daha ön­ce Arap­çaya çevirdiği Eski Yunan ya­
pıtları ile Farabi, İbn-i Sina gibi Türk-İslam bilginlerinin
yapıtlarından çeviriler yaptılar. Bilim ve teknik alanındaki
gelişmelerle ortaya çıkan pusula, barut ve kâğıdı Avrupa’ya
götürdüler. Haçlılar Müslümanlardan halı, ipek, pamuklu
kumaş dokumacılığını öğrendiler. Müslümanlardan öğren­
dikleriyle ufukları genişleyen Avrupalılar yeni arayışlara
yöneldiler. Bu arayışlar önce coğrafi keşiflerin, ardından
da Rönesans ve reform hareketlerinin başlamasına neden
oldu.
6.8. Resim: Haçlı Seferleri’ni anlatan temsilî
resim (Bir dergi, Şubat 2004.)
198
6. Ünite
Temel Kavramlar
lAhilik
Ç. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN
YÜKSELME DÖNEMİ, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
lBacıyan-ı Rum
lDarüşşifa
lHat
lSuğdak
lTersane
lTezhip
Hazırlık Çalışmaları
1. Miryokefalon Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya “Türkiye” denilmesinin
nedenleri nelerdir?
2. Selçukluların önemli ticaret ve liman şehirlerini ele geçirmek istemelerinin nedenleri neler olabilir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
İmparator Manuel, Anadolu’yu geri almakta ne kadar azimli ve kararlıysa o zaman Selçuklu
Devleti’nin başında bulunan Sultan II. Kılıç Arslan da onu korumakta ve savunmakta o kadar azimli ve
kararlıydı. Başka bir deyişle her iki taraf da fikir, hak ve davalarından vazgeçmeyecek kadar güçlüydü.
Sonunda iki ordu Anadolu’nun ve Türklüğün kaderini tayin için karşı karşıya geldi.
Miryokefalon Savaşı’nı Türkiye Selçuklu Devleti ve Bizans İmparatorluğu açısından değerlendirdiğinizde neler söyleyebilirsiniz?
1. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YÜKSELME DÖNEMİ
a. II. Kılıç Arslan Dönemi (1155-1192)
Sultan I. Mesud’un ölümü üzerine tahta geçen yanda temsilî resmini gördüğü­
nüz II. Kılıç Arslan (1155-1192), saltanatının ilk yıllarında iktidarını sağlamlaştırmak
için büyük gayret gösterdi. İsyan eden kardeşi Şehinşah’ın Danişmendlilerle ve
Musul Atabeyleriyle ittifak kurmasını engelleyerek onun isyanını bastırdı.
II. Kılıç Arslan Da­niş­ment­li Bey­liği­ne son ve­rdikten sonra Tokat, Niksar ve
Sivas’ı alarak Ana­do­lu Türk bir­liği­ni ve güvenliğini büyük ölçüde sağladı. Türk­le­ri
Ana­do­lu’dan at­ma ümidi bes­le­yen Bi­zans’a ağır bir ye­nil­gi yaşatma ça­ba­sına gir­di.
Bizans İmparatorluğu, Türkiye Selçuklularının gittikçe güçlenmesini ve Türkmen
akıncılarının saldırılarını önleyemiyordu. I ve II. Haçlı Seferlerinde de umduğunu
bulamayan imparator Manuel Kommen (Manuel Kommen), Türkleri Anadolu’dan
6.9. Resim: II. Kılıç
atmak ve Anadolu’ya tekrar egemen olmak amacıyla ordusunu Avrupa’dan gelen Arslan’nın temsilî resmi
birliklerle güçlendirdi. Selçuklular, Bi­zans’a kar­şı 1176 yı­lın­da­ yapılan Mir­yo­ke­fa­lon (Bir dergi, Aralık, 2003.)
Sa­va­şı ile bü­yük bir za­fer ka­zan­dılar. Malazgirt Savaşı’ndan sonra kazanılan bu zafer
Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğunu ve Türklerin Anadolu’dan atılamayacağını ispatladı. Bizans bu savaşla
savunmaya geçti ve bir daha saldırı gücünü kendinde bulamadı.
II. Kılıç Arslan eski Türk devlet anlayışına göre ülkeyi on bir oğlu arasında paylaştırdı. Bu durum sağlı­
ğında taht kavgalarının başlamasına neden oldu. 1192 yılında ölen II. Kılıç Arslan, Türkiye Selçuklu Devleti’ni
büyük bir devlet hâline getirerek ülkenin refah seviyesini yükseltti.
b. I. Gıyasettin Keyhüsrev Dönemi
II. Kılıç Arslan ölünce diğer kardeşlerine üstün gelen I. Gıyasettin Keyhüsrev hükümdar oldu. Fakat
1196’da kardeşi Süleyman Şah’la yaptığı mücadeleyi kaybederek tahtı bırakmak zorunda kaldı. Hükümdar olan
II. Rükneddin Süleyman Şah, Erzurum’u alarak Saltuklu Beyliğine son verdi. Ermenilerle mücadele eden
Süleyman Şah, ikinci kez çıktığı Gürcistan Seferi sırasında öldü (1204). Bu durum üzerine I. Gıyaseddin
Keyhüsrev 1205 yılında yeniden Türkiye Selçuklu Sultanı oldu. Bu dönemde Anadolu’da haçlı tehlikesi ortadan
199
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
kalktı ve Bizans’ın saldırı gücü büyük ölçüde kırıldı. I. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Selçuklular ticaretin
geliştirilmesine bağlı olarak denizciliğe de önem vermeye başladılar. Bu dönemde yapılan gelişmeler arasında
şunlar yer almaktadır:
• Trab­zon İm­pa­ra­tor­luğu üze­ri­ne se­fer yapıldı, ka­pa­lı olan Ka­ra­de­niz ti­ca­ret yo­lu yeniden açıl­dı.
• Güneyde Antalya şehri alınarak Türkiye Selçuklularının Akdeniz’le bağlantısı kuruldu. Antalya,
Selçukluların önemli bir ticaret merkezi hâline geldi. Akdeniz’in önemli bir kenti olan Antalya’yı ele geçiren
Keyhüsrev, burada ticaret yapan kişilerden alınan bazı vergileri kaldırdı. Ayrıca bu dönemde Venediklilerle bir
ticari antlaşma imzalandı.
Bu gelişmeler Bizans’ı rahatsız etti. Keyhüsrev 1211 yılında Alaşehir’de Bizanslıları ağır bir yenilgiye
uğrattı. Savaş alanını gezerken bir düşman askeri tarafından şehit edildi.
Aşağıda verilen “Antalya” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
5. Etkinlik: ANTALYA
Kara yolu ticaretini geliştirmeye çalışan Selçukluların en önemli he­
deflerinden biri Akdeniz ticaretini ele geçirmekti. Stratejik öneminin yanı
sıra ticari açıdan Anadolu’yu diğer Akdeniz ülkelerine bağlayan liman
olması nedeniyle de Antalya’nın alınması gerekiyordu. Mısır ve Suriye’den
gelen tacirler Anadolu’ya geçiş yolu olarak Antalya’yı kullanıyordu. Nite­
kim 1182 yılında Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan (1115-1192) Antalya’yı
kuşatmış fakat alamamıştı. Antalya, I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci
kez tahta çıkması sırasında fethedilmişti. Böylelikle Selçuklulara Akdeniz
6.6. Fotoğraf: Antalya’dan bir gö­
yolu açılmış, Antalya hem Avrupa ve Mısır’la yapılan ticaretin merkezi
rünüm
hem de Selçuklu donanmasının üssü olmuştu. Selçuklular önemli sanat
eserleriyle burayı bir Türk şehri hâline getirmişlerdi.
www.kepez.gov.tr
(Özetlenmiştir.)
1. Antalya ilinin coğrafi özellikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
lir?
2. Türkiye Selçuklularının Akdeniz ve Karadeniz’e inmek istemesinin temel nedenleri neler olabi-
ç. I. İz­zed­din Key­ka­vus Dönemi
I. İzzettin Keykavus I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde iz­le­nen po­li­ti­ka­yı de­vam et­tir­di. Kıb­rıs Kral­lığı
ile yap­tığı ant­laş­may­la Av­ru­pa­lı tüc­car­la­rın Kıb­rıs üze­rin­den Ana­do­lu’ya gel­me­le­ri­ni, Ve­ne­dik­li­le­re de ba­zı
ti­ca­ri ko­lay­lık­ların verilmesini sağladı. 1214’te Si­nop Li­ma­nı­’nı ele ge­çir­dik­ten son­ra bu­ra­da he­men imar fa­ali­
ye­tlerine gi­rdi, ca­mi ve med­re­selerle şehri bayındır hâle getirdi. Sinop’ta ilk Selçuklu tersanesini yaptırdı.
I. Gı­ya­set­tin Key­hüs­rev ile I. İz­zed­din Key­ka­vu­s’un ticari alandaki faaliyetleri Selçuklu ül­kesi­ni eko­no­
mik yön­den na­sıl etkilemiş olabilir?
d. I. Alâeddin Keykubad Dönemi
Türkiye Sel­çuk­lu­ları en ge­niş sı­nır­la­ra I. Alâeddin Keykubad dö­ne­
min­de ulaştı. I. Alâeddin Keykubad Men­gü­cek­li­ler Beyliği’ne ve Ar­tuk­lu­
la­rın bü­yük bir bö­lü­mü­ne son vererek Anadolu Türk birliğini büyük
ölçüde sağlamayı başardı.
Fe­tih ha­re­ket­le­ri­ne de­vam eden Key­ku­bad, yanda fotoğrafını gördü­
ğünüz daha önceki adı “Ka­lonoros”­olan kaleyi ele ge­çi­re­rek bu­ra­ya Alaiye
(Alaaddin Şehri) is­mi­ni ver­di. Bu­ra­da bir ter­sa­ne kurdu, böy­le­ce Sel­çuk­
200
6.7. Fotoğraf: Alaiye (Alanya) Ka­
lesi ve çevresinden bir görünüm
6. Ünite
lu­lar Si­nop’la beraber iki bü­yük ter­sa­ne­ye sa­hip ol­du­lar. I. Alâeddin Keykubad, Sel­çuk­lu do­nan­ma­sı­nı Kı­rım
üze­ri­ne gön­der­di. İpek Yo­lu’­nun Ka­ra­de­niz’e açı­lan önem­li bir ti­ca­ret li­ma­nı olan “Suğ­dak”ı ele ge­çir­di. Bu
se­fer, Sel­çuk­lu­la­rın ilk de­nizaşı­rı se­fe­ri ol­ma­sı ba­kı­mın­dan önem­li­dir. Kıpçak beyleri ve Rus knezleri bu sefer
sonucunda Selçuklu egemenliği altına girdi.
6.3. Harita: Türkiye Selçuklu Devleti (Tarih Atlası 1, s. 78.)
Aşağıda verilen “Alanya” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
6. Etkinlik: ALANYA
Alanya’ya ulaştık. Burası dünyanın en güzel memleketidir. Allah diğer ülkelere tek tek bahşettiği gü­
zellikleri burada bir araya getirmiştir. Ahalisi güzel ve temizdir. Allah’ın yarattığı insanlar içinde en şefkat­
lisi bunlardır. Bu ülkede bir eve misafir olduğunuzda kadın erkek durumunuzu sorarlar. Burada kadınlar
erkeklerden kaçmaz, ayrılacağımız zaman sanki akrabaymış gibi özlemle vedalaşırlar ve gözyaşı dökerler.
Alanya büyük bir şehirdir ve ahalisi Türkmen’dir. Kahire, İskenderiye ve Suriye tüccarları bu şehre gelip
alışveriş yaparlar. Limanın üzerinde sağlam ve haşin bir kale vardır ki Büyük Sultan Alaeddin-i Rumi’nin
eseridir.
İbn-i Batuta, Dünya Seyahatnamesi, s. 4, 5.
(Özetlenmiştir.)
Yukarıda verilen bilgilere göre Alanya’nın ve Alanya’da yaşayan halkın özellikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Aşağıda verilen “Konya” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
7. Etkinlik: KONYA
Tarihî eserleri bakımından Türklerin sayılı şehirleri arasında
yer alan Konya, Selçuklulara iki asırdan fazla başkentlik yapmış­
tır. Türk mimarisinin önemli eserleri sayılan abidelerle şehir adeta
süslenmiştir. Bu yönden Konya, Selçuklu devrinde Bursa, Edirne ve
İstanbul’dan önce “En Muhteşem Türk Şehri” mertebesine yükselmiş­
tir. Bu eserlerin başında Konya’nın sembolü sayılan Mevlana Müzesi
ve Türbesi gelir.
6.8. Fotoğraf: Mevlana Müzesi ve
Türbesi (Konya)
201
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Alâeddin Camisi, Sahip Ata Külliyesi, Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese, Sırçalı Medrese Sel­
çuklu döneminin diğer eserleridir. Kentte Selçuklu ve beylikler dönemine ait pek çok cami, hamam, çeşme,
köprü, tekke, kervansaray, hastane ve su yolu vardır.
Konya XIII. yüzyılın ilk yarısında Sultan Alâeddin Keykubad (1219-1237) devri ve sonrasında dünya­
nın ilim ve sanat merkezi olma özelliğini kazanmıştır. Türk-İslam dünyasının her tarafından gelen bilim ve
sanat insanları Konya’da toplanmışlardır. Bahaeddin Veled, Muhyiddin Arabî, Mevlana Celaleddin Rumi,
Şemsi Tebrizi gibi bilgin, mutasavvıf ve filozoflar kıymetli eserlerini Konya’da hazırlayarak dünyaya ışık
tutmuşlardır. “Konya’nın Altın Çağı” denilebilecek bu özelliği XVI. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir.
www.konya.gov.tr
(Özetlenmiştir.)
Etkinlikte verilen bilgilere göre Konya şehrinin kültürel ve sosyal hayatı ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Moğol teh­li­ke­si­ni ya­kın­dan ta­kip eden Alâeddin Keykubad bu­na kar­şı ted­bir­ler­ al­ma­yı ih­mal et­
memekteydi. Bu amaçla Moğollara karşı Eyyubiler ve Abbasi Halifesi ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Doğudan
gelebilecek tehlikeyi en aza indirmek için Konya, Kayseri ve Sivas kentlerinin surlarını onarttı. Moğol saldı­
rılarından korunmak amacıyla Anadolu’ya gelen Türk boylarının yerleşmelerini sağladı. Bütün bu önlemlerle
beraber Moğollarla da iyi geçinmeye çalıştı. Özel­lik­le de Har­zem­şah­la­rı bir tam­pon böl­ge ola­rak gördü, onlara
destek verdi. An­cak Har­zem­şah­la­r Sel­çuk­lu top­rak­la­rı­na sal­dır­ınca iki dev­let 1230’da Yas­sı­çe­men Sa­va­şı’nda
kar­şı kar­şı­ya gel­di­ler. Yapılan savaşta Harzemşahlar ağır bir yenilgi aldı. Bu savaştan sonra toparlanamayan
Harzemşahlar 1231 yılında yıkıldı.
Yassıçemen savaşı sonrasında Har­zem­şah­la­rın zayıflaması Sel­çuk­lu­lar açısından ne gi­bi olum­suz ge­liş­
me­le­re yol açmıştır?
Bilgi Hazinesi
Har­zem­şah­lar (1097-1231) Har­zem (Ha­rizm), Ha­zar De­ni­zi’nin doğu­sun­da Aral Gö­lü’ne­ dö­kü­len Cey­hun Ir­mağı’nın gü­ne­yin­de
ka­lan­ böl­ge­ye ve­ri­len ad­dır. Bu böl­ge­yi yö­ne­ten hü­küm­dar­la­ra da Har­zem­şah (Ha­rizm­şah) un­va­nı
ve­rilirdi.
Harzemşahlar Sel­çuk­lu hü­küm­da­rı Sen­cer­’in ölü­mün­den son­ra İl Ars­lan yö­ne­ti­min­de bağım­sız­lık­la­rı­
nı ilan et­ti­ler. Dev­le­tin mer­ke­zi Gür­genç ken­ti oldu. Ala­at­tin Te­kiş’ten son­ra Har­zem­şah­lar Dev­le­ti’n­de taht
kav­ga­la­rı yü­zün­den ka­rı­şık­lık­lar baş­la­dı. Bu nedenle devlet dışarıdan gelecek saldırılar karşısında güçsüz
duruma düştü. 13. yüz­yıl baş­la­rın­da As­ya’da bü­yük­ bir gü­ç o­la­rak or­ta­ya çı­kan Moğol­la­rın sal­dı­rı­la­rı ile
zay­ıfla­dı. Ce­la­let­tin Har­zem­şah, Teb­riz ­baş­kent ol­mak üze­re dev­le­ti ye­ni­den kur­duy­sa da bu ge­çi­ci ol­du.
Ce­la­let­tin Har­zem­şah Tür­ki­ye Sel­çuk­lu Sul­ta­nı I. Alâeddin Keykubad’la iyi iliş­ki­ler kur­du. Bir sü­re son­ra
Sel­çuk­lu­la­ra ait Ah­lat’ı ele ge­çi­rin­ce iki hü­küm­da­rın ara­sı açıl­dı. Har­zem­şah­lar Sel­çuk­lu­lar­la Er­zin­can
ya­kın­la­rın­da yap­tık­la­rı Yassıçemen Sa­va­şı’nda ye­nil­di­ler (1230). Bu ye­nil­gi­den son­ra toparlanamayan
Har­zem­şahlara Moğol­lar son verdi.
Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s. 194, 195, 196.
(Özetlenmiştir.)
Harzemşahlar Devleti’nin zayıflaması Moğolların Anadolu yönünde ilerlemelerini nasıl etkilemiştir?
Neden?
202
6. Ünite
2. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
a. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Sosyal Yapısı ve Ekonomik Durumu
Türkiye Selçuklu Devleti’nde halk konargöçer, köylü ve şehirli olmak üzere üç gruba ayrılırdı. Konargöçer olan Türkmenler genellikle uç bölgelere yerleştirilmişlerdi. Bunlar geçimlerini hayvancılıkla sağlardı.
Köylüler ise tarım (çiftçilik)la uğraşır, elde ettikleri gelirin onda birini devlete vergi olarak verirlerdi. Şehirlerde
devlet görevlileri, ticaretle uğraşanlar, zanaatkârlar, müderrisler, kadılar, öğrenciler ve dervişler otururdu.
Alâeddin Keykubad dö­ne­min­de Sel­çuk­lu ül­ke­si can­lı bir ti­ca­ret mer­ke­zi hâ­li­ne geldi. Bu dönemde birçok
ker­van­sa­ray­ yapıldı, tüc­car­la­ra dü­şük güm­rük ver­gi­le­ri uy­gu­landı ve ticaret devlet güvencesi altına alındı.
Selçuklu ülkesinde herhangi bir sebeple zarara uğrayan tüccarların zararı devlet tarafından karşılanırdı.
Türkiye’nin, coğrafi konumu bakımından önemli ticaret yolları üzerinde bulunmasının önemini kavrayan
diğer Selçuklu sultanları da ticareti geliştirmek amacıyla yollar, köprüler, hanlar ve kervansaraylar yaptırdı.
Türkiye Selçukluları; Bizans İmparatorluğu, Venedik, İran ve Arap ülkeleriyle ticaret yapardı.
Aşağıda verilen “Kervansaraylar” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
8. Etkinlik: KERVANSARAYLAR
Mil­let­le­ra­ra­sı ti­ca­ret ker­van­la­rı­nın gü­ven­liğinin sağ­
lanması için Selçuk­lu Dev­le­ti’nin kur­duğu teş­ki­lat, eko­
no­mik ol­duğu ka­dar sos­yal ve me­de­ni yön­le­ri ile de çok
bü­yük öne­me sa­hip­ti. İn­san­la­rın her tür­lü ih­ti­ya­cı dü­
şü­nü­le­rek ya­pı­lan ker­van­sa­ray­lar­da yol­cu­lar hay­van­la­
rıy­la bir­lik­te üç gün üc­ret­siz ka­la­bi­li­yor­lar­dı. Fa­kir ve
kim­se­siz­le­re her tür­lü yar­dım ya­pı­lıyordu. Bu ya­pı­lar
kale gibi sağlam duvarları ve demir kapıları ile değerli
eşyalar taşıyan kervancılara gü­ven­li bir sığı­nak gö­re­vi­ni
de gö­rü­yor­du.
6.9. Fotoğraf: Konya-Aksaray arasındaki Sultan
Hanı Kervansarayı’nın ön yüzü
Selçuklu kervansaraylarının sosyal ve ticari önemi hakkında neler söylenebilir?
Ana­do­lu’da ti­ca­re­tin ge­liş­me­siy­le be­ra­ber şe­hir­ler gi­de­rek bü­yü­müş ve bu­ra­lar­da İtal­yan, Fran­sız, İran­lı,
Su­ri­ye­li ve Ya­hu­di tüc­carların yaşadığı mahalleler oluşturulmuştu. Sel­çuk­lu­lar Ana­do­lu’nun çe­şit­li böl­ge­le­rin­
de ya­ban­lu (Ge­nel­lik­le kent mer­kez­le­ri­nin dı­şın­da ti­ca­ret ker­van­la­rı için ku­ru­lan alış­ve­riş yer­le­ridir­.) adı veri­
len pazarlar kurarlardı. Bazı pazarlarda Türkmenler hayvan ürünlerini satar ve karşılığında ihtiyaç maddeleri
alırlardı. Bunlara Türkmen Pazarı denirdi.
Kon­ya, Ak­sa­ray, Si­vas ve Uşak ha­lı do­ku­ma tez­gah­la­rı­nın bu­lun­duğu baş­lı­ca kent­ler­di. Yün, tif­tik ve
pa­muk­tan üre­ti­len ku­maş­lar da çe­şit­li ül­ke­le­re ih­raç edi­li­yor­du. De­ri­ci­lik de önem­li bir sa­na­yi da­lı­nı teş­kil edi­
yor­du. Er­zu­rum, Si­vas gi­bi mer­kez­ler­de çe­şit­li si­lah­lar üreti­li­yor­du. Er­zin­can, özel­lik­le ba­kır ev eş­ya­sı ima­la­
tın­da ilk sı­ra­yı al­mak­ta idi. Al­tın ve gü­müş ta­kı­lar Kon­ya ve Ala­iye (Alan­ya)’de ya­pı­lı­yor­du.
Türkiye Sel­çuk­lu­la­rı za­ma­nın­da çı­ka­rı­lan baş­lı­ca ma­den­ler de­mir, şap, ka­ya ­tu­zu, la­ci­vert ta­şı ve ba­kırdı.
Ulu­kış­la, Gü­müş­ha­ne, Amas­ya-Gü­müş­ha­cı­köy ve Kü­tah­ya-Gü­müş­şar’da gü­müş atöl­ye­le­ri var­dı. İh­raç mal­la­rı
ara­sın­da yer alan ka­ya ­tu­zu da Ana­do­lu’nun çe­şit­li yer­le­rin­de­ki se­kiz tuz­la­dan çı­ka­rı­lı­yor­du. Şe­bin­ka­ra­hi­sar ve
Kü­tah­ya’da el­de edi­len şap, İtal­ya’da gel­iş­me­ye baş­la­yan do­ku­ma sa­na­yi­nin ge­rek­si­ni­mi­ni kar­şı­lı­yor­du.
203
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Tür­ki­ye Sel­çuk­lu­ Dev­le­ti’nde ya­şa­yan Er­me­ni­ler da­ha çok za­na­at ve ti­ca­ret­le uğ­ra­şı­yor­lar­dı. Bu uğ­raş da
on­la­rın ya­şam dü­zey­le­ri­nin yük­sel­me­si­ni ve zen­gin­leş­me­le­ri­ni sağlıyordu. Sel­çuk­lu sul­tan­la­rı, Müs­lü­man tüc­
car­lar gi­bi Er­me­ni tüc­car­la­ra da her tür­lü ko­lay­lığı gös­ter­iyor ve on­la­rı ko­ru­yorlardı. Er­me­ni­le­rin ya­nın­da Müs­
lü­man ol­ma­yan diğer top­lu­luk­la­ra da sos­yal ve eko­no­mik alanda Türk­ler­le eşit ko­şul­la­rda haklar veriliyor,
böy­le­ce Türk­ler­le Müs­lü­man ol­ma­yan top­lu­luk­lar ara­sın­da uy­gar­ca bir iliş­ki ge­liş­iyordu. Ki­mi za­man önem­li
dev­let gö­rev­le­ri­ne Müs­lü­man ol­ma­yan­lar da getiriliyordu. Ör­neğin 1291 yı­lın­da Ya­hu­di Sa­dü’d-Dev­le, Tür­ki­ye
Sel­çuk­lu­la­rı Dev­le­ti’nde ve­zir­lik makamına kadar yükselmişti. İb­ni Ba­tu­ta’nın Se­ya­hat­na­me­si’nden öğ­ren­diği­
mi­ze gö­re Ay­dı­noğul­la­rı Bey­liği’nde bir Ya­hu­di he­kim, dev­let yö­ne­ti­mi ile il­gi­li bir top­lan­tı­da Kur’an ha­fız­la­rı­
nın önün­de yer al­ıyordu.
6.10. Fotoğraf: Halı-kilim dokumacılığı ve bakır oymacılığı geleneksel Türk el sanatlarındandır.
Bilgi Hazinesi
Ticaretin gelişmesiyle Türkiye Selçuklu Devleti’nde ticari işlerde yenilik ve gelişmeler yaşandı. Çek,
havale senedi, poliçe gibi uygulamalar başladı. Selçuklular bakır, gümüş ve altın paralar da bastırdı­
lar. Paraların üzerinde sultanların resimleri bulunurdu. İlk madenî parayı I. Mesud, ilk altın parayı ise
II. Kılıç Arslan bastırdı.
Aşağıda verilen “Anadolu’da Hoşgörü” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
9. Etkinlik: ANADOLU’DA HOŞGÖRÜ
Ana­do­lu’da ya­şa­yan Rum­lar, Or­to­doks Hris­ti­yan­lar, Er­me­ni­ler ve Sür­ya­ni­ler ara­sın­da ken­di­le­ri­ne öz­
gü Ka­to­lik Hris­ti­yan­lık mez­hep­le­ri yay­gın­dır. Din ve ina­nış ko­nu­sun­da son de­re­ce hoş­gö­rü­lü olan Sel­çuk­lu­
lar ge­rek Rum­la­rın ge­rek­se Er­me­ni­le­rin ve Sür­ya­ni­le­rin din­sel inanç ve ya­şam­la­rı­na hiç­bir bi­çim­de ka­rış­
ma­mış­lar­dır. Er­me­ni­ler ve Sür­ya­ni­ler, Bi­zans İm­pa­ra­tor­luğu za­ma­nın­da ol­duğu gi­bi Or­to­doks mez­he­bi­ni
ka­bul et­me­ye zor­lan­ma­mış, Er­me­ni ve Sür­ya­ni ki­li­se­le­ri et­kin­lik­le­ri­ni ser­best­çe sür­dür­müş­ler­dir. Ya­hu­di­ler
de iba­det yer­le­ri olan hav­ra­lar­da din ve ina­nış­la­rı­nın ge­rek­le­ri­ni hiç­bir bas­kı al­tın­da kal­ma­dan ye­ri­ne ge­
tir­miş­ler­dir. Sel­çuk­lu sul­tan­la­rı ki­li­se­le­ri, ma­nas­tır­la­rı ve hav­ra­la­rı zi­ya­ret edip ora­la­ra bağış­lar­da bu­lun­
muş­lar, din ve inanç öz­gür­lüğü­nün ko­run­ma­sın­da hal­ka ör­nek ol­muş­lar­dır.
Mehmet Şeker, Anadolu’da Bir Arada Yaşama Tecrübesi, s. 33-34-35.
(Düzenlenmiştir.)
niz?
204
Ana­do­lu’da hoş­gö­rü­lü bir an­la­yı­şın olmasının olumlu sonuçları hakkında neler söyleyebilirsi-
6. Ünite
Aşağıdaki etkinlikte verilen “Türk ve Ermeni İlişkileri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
10. Etkinlik: TÜRK VE ERMENİ İLİŞKİLERİ
Er­me­ni ta­rih­çi Asog­hik (Asogik), Er­me­ni­le­rin, Bi­zans­lı­la­rın yap­tık­la­rı zu­lüm ne­de­niy­le Türk­le­rin
Ana­do­lu’ya ge­liş­le­ri­ni mem­nu­ni­yet­le kar­şı­la­dık­la­rı­nı ve on­la­ra yar­dım et­tik­le­ri­ni ya­zar. Ur­fa­lı Er­me­ni
ta­rih­çi Ma­te­os (Metyus) ise Ur­fa Türk­ler ta­ra­fı­ndan fet­he­dil­diğin­de Er­me­ni­le­rin se­vin­dik­le­ri­ni ve bu­nu
kut­la­dık­la­rı­nı be­lir­tir. Er­me­ni­ler Türk­le­rin, mal ve can gü­ven­liği­ne do­kun­ma­dık­la­rı­nı, ken­di­le­ri­ne din ve
vic­dan hür­ri­ye­ti ver­dik­le­ri­ni, re­fah ve hu­zur için­de ya­şa­ma­la­rı­na im­kân ta­nı­dık­la­rı­nı, han­lar, ha­mam­lar,
ker­van­sa­ray­lar, köp­rü­ler, sa­ray­lar ya­pa­rak şe­hir­le­ri­ni imar ve in­şa et­tik­le­ri­ni açık­ça gör­ür­ler. Ana­do­lu ve
Çu­ku­ro­va’da ya­şa­yan Er­me­ni­ler, Türk­le­ri ta­nı­dık­ça da­ha da çok sev­er­ ve her git­tik­le­ri yer­de on­la­rı âde­ta
bir kur­ta­rı­cı gibi kar­şılar.
Mehmet Şeker, Anadolu’da Bir Arada Yaşama Tecrübesi, s. 35-36.
(Düzenlenmiştir.)
Ermenilerin Anadolu’nun her yerinde Türkleri kurtarıcı olarak görmelerinin nedenleri neler
olabilir?
Da­rüş­şi­fa, bi­mar­ha­ne ya da şi­fa­ha­ne de­ni­len­ ya­pı­lar gü­nü­mü­zün has­ta­ne­le­ri­dir. Tür­ki­ye Sel­çuk­lu­la­rı ve
bey­lik­le­ri dö­ne­min­de he­men he­men her kent­te has­ta­ne­ler yapılmıştır. Has­ta, ye­tim ve yok­sul­lar için ku­ru­lan
da­rüş­şi­fa­larda ay­nı za­man­da tıp öğ­re­ni­mi­ de ya­pıl­ırdı. Da­rüş­şi­fa­lar tek baş­la­rı­na ya da bir kül­li­ye­nin bö­lü­mü
ola­rak ku­rul­muştu. Da­rüş­şi­fa­lar ara­sın­da en ün­lü­sü Kay­se­ri’de­ki Çif­te Med­re­se’nin bir bö­lü­mü olan Gev­her
Ne­si­be Ha­tun Şi­fa­ha­ne­si­dir. Bu­ra­da has­ta­lar te­da­vi edi­lmiş, tıp öğ­re­ni­mi ya­pı­lmıştır. Tür­ki­ye Sel­çuk­lu­la­rı­na ait
diğer önem­li da­rüş­şi­fa­la­rın baş­lı­ca­la­rı şun­lar­dır: Si­vas İz­zeddin Key­ka­vus Da­rüş­şi­fa­sı, Div­riği Tu­ran Me­lik
Da­rüş­şi­fa­sı, To­kat Mu­ineddin Per­va­ne Da­rüş­şi­fası, Amas­ya To­rum­tay Da­rüş­şi­fa­sı.
Aşağıda verilen “Gevher Nesibe’nin Aşkı” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
11. Etkinlik: GEVHER NESİBE’NİN AŞKI
Gev­her Ne­si­be, Sel­çuk­lu Hü­küm­darı II. Kı­lı­ç Arslan’ın kı­zı­dır. Sel­çuk­lu or­du­su­nun ko­mu­tan­la­rın­dan
bir si­pa­hi­ye gön­lü­nü kap­tı­rır. La­kin Ne­si­be’nin ağa­be­yi 1. Gı­ya­sed­din Key­hüs­rev bu aş­ka kar­şı çık­ar. Si­pa­
hi­yi Kay­se­ri’den uzak tut­ma­nın yol­la­rı­nı arar ve onu mu­ha­re­be­den mu­ha­re­be­ye gön­de­rir. Ni­ha­yet kan­lı
sa­vaş­la­rın bi­rin­de si­pa­hi şe­hit olur.
Bu­nu öğ­re­nen Ne­si­be Ha­tun, üzün­tü­sün­den ve­re­me ya­
ka­la­nır ve has­ta ya­tağı­na mah­kûm olur. Kız kar­de­şi­nin der­
di­ne dok­tor­la­rın ça­re bu­la­ma­dığı­nı öğ­re­nen Gı­ya­sed­din onu
ölüm dö­şeğin­de zi­ya­ret eder. Ar­tık ne söy­le­se bir an­la­mı yok­
tur. On­dan son di­leği­nin ne ol­duğu­nu so­rar.
Gev­her Ne­si­be:
- Be­nim der­di­min ça­re­si yok, ben son yol­cu­luğu­ma çı­kı­
yo­rum. Mal var­lığım­la adı­ma bir şi­fa­ha­ne (has­ta­ne) yap­tı­rır
mı­sın? 6.11. Fotoğraf : Gevher Nesibe Şifahanesi
Gı­ya­sed­din de­rin acı­lar için­de bu söz­le­ri din­ler,
(Kayseri)
ona söz ve­rir ve kar­de­şi­nin ölü­mü­nü ça­re­siz­ce sey­re­
der. Onun bu di­leği­ni ger­çek­leş­tir­mek için can­la baş­la ça­lış­ma­ya baş­lar. 1204 yı­lın­da has­ta­ne­nin ya­
pı­mı­na baş­la­nır ve iki yıl­da bi­ti­ri­lir. Gı­ya­sed­din, kız kar­de­şi­nin tür­be­si­ni de has­ta­ne­nin içi­ne in­şa et­
ti­rir. Gı­ya­sed­din’den son­ra Gev­her Ne­si­be’nin diğer kar­de­şi İz­zed­din de has­ta­ne­nin doğu­su­na bir tıp
205
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
oku­lu yap­tı­rır. Bu oku­lun ya­pı­mı­na 1210 yı­lın­da baş­lan­ır ve dört yıl­da ta­mam­lan­ır. Bu has­ta­ne ve okul
1890 yı­lı­na ka­dar ku­lla­nıl­ır, in­san­la­rın dert­le­ri­ne de­va ol­ur. Bu gü­zel Sel­çuk­lu kı­zı­nın acık­lı hi­kâ­ye­si böy­le muh­te­şem bir bi­na­nın ya­pıl­ma­sı­na ve­si­le olur­ken Kay­
se­ri şeh­ri de bu­gün Tıp Ta­ri­hî Mü­ze­si ola­rak kul­la­nı­lan bü­yük bir Sel­çuk­lu ese­ri­ne ka­vuş­ur.
www.gevhernesibe.erciyes.edu.tr
(Özetlenmiştir.)
Gevher Nesibe’nin mal varlığı ile şifahane (hastane) yaptırılmasını istemesinin nedenleri neler
olabilir?
b. Ahilik Teşkilatı
Ahi­lik, XIII. yüz­yıl­da Kır­şe­hir’de ya­şa­yan ve de­ri­ci us­ta­sı olan “Ahi Ev­ran” ta­ra­fın­dan kurul­an bir esnaf
teşkilatıdır. Türkiye Selçuklularında şehirlerdeki es­naf ve za­na­atkârlar mes­lek grup­la­rı oluş­tur­urlar­dı. Bu grup­
ların baş­kan­la­rı­na Ahi de­ni­r­di. Ahi­ler de ken­di ara­la­rın­da bi­ri­ni baş­kan se­çer­bu­na da Ahi Ba­ba de­rlerdi. Ana­
do­lu’da­ki bir­lik ve be­ra­ber­liği sağ­la­ma­nın ya­nın­da Ahi­likte us­ta-çı­rak iliş­ki­si çok önem­liy­di. Us­ta­ya ve­ri­len
çı­rak, işi na­sıl yap­tığı, kişilik ahlakı ve iş ahlakı açısından çe­şit­li de­ne­yim ve test­ler­den ge­çi­ril­irdi. Çı­rak­lık­tan
kal­fa­lığa ge­çiş­te de bu­na özen gös­te­rilir ancak bundan son­ra iş yap­ma­sı için usta tarafından des­tur (izin)
ve­rilirdi.
Es­naf­lar ara­sın­da­ki da­ya­nış­ma­yı ar­tı­ran, on­la­rın so­run­la­rı­na çö­züm ge­ti­ren Ahi­lik teş­ki­la­tın­da malın ka­li­
te­li üre­til­me­si­ne bü­yük özen gös­ter­il­irdi. Ahiler yap­tık­la­rı ha­yır ku­rum­la­rıy­la in­san­la­rın ih­ti­yaç­la­rı­nı da bü­yük
oran­da kar­şı­la­rdı.
Aşağıda verilen “Ahilik Nasihatı” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
12. Etkinlik: AHİLİK NASİHATI
Pabucu Dama Atılmak
Günümüzdeki meslek odalarına benzeyen Ahilik teşkilatı, üyesi olan iş yerlerini denetleme yetkisine
sahipti. Vatandaş aldığı bir ayakkabıdan memnun olmaz ise buraya gidip şikâyetini dile getirirdi. Ustalar
ayakkabıyı inceler eğer hata varsa ilgili usta çağrılır, esnafın ileri gelenleri, yiğitbaşı ve diğer meslek tem­
silcileri huzurunda kethüda tarafından uyarılır, aldığı ücretin müşteriye iadesi sağlanır ve dava konusu
olan ayakkabı da dama atılırdı. Hangi esnafın çatısında çok ayakkabı varsa o esnaf iyi ayakkabı yapmıyor
demekti.
Ahilik Nasihatı
Harama bakma , haram yeme, haram içme.
Doğru, sabırlı, dayanıklı ol.
Yalan söyleme.
Büyüklerinden önce söze başlama.
Kimseyi kandırma, kanaatkâr ol.
Dünya malına tamah etme.
Yanlış ölçme, eksik tartma.
Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini,
hiddetli iken yumuşak davranmasını bil
ve kendin muhtaç iken bile başkalarına
verecek kadar cömert ol.
Yusuf Ekinci, Ahilik ve Meslek Eğitimi, s. 39.
6.13. Fotoğraf: Ülkemizde yapılan Ahilik Haftası et­
kinliklerinden bir görünüm
1. “Papucu Dama Atılmak” adlı metinde kendiniz ve toplumumuz için hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
2. Yukarıda yer alan “Ahilik Nasihatı”nın toplum düzeni açısından önemi nedir?
206
6. Ünite
Ülkemizde yılın belirli dönemlerinde çeşitli etkinliklerle “Ahilik Haftası” kutlanmakta ve bu teşkilatın
önemi vurgulanmaktadır.
Ahilerin düzenledikleri merasimler ilgili oldukları konuların felsefesini göze, kulağa ve kalbe hitap edecek
biçimde şekillendiren hareketli gösterilerdir. Dinlendirici, hatırlatıcı ve eğitici olması bakımından normal dip­
loma törenlerinden farklıdır. Önceleri zaviyelerde yapılan merasimler daha sonra esnaf odalarında veya mesi­
re yerlerinde yapılmıştır. Ahi merasimleri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğramasına rağmen özünde
önemli bir fark meydana gelmemiştir.
Sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki ilkeleriyle Ahilik kültürü fertlerin hak ve özgürlüklerine ayrıca önem
vermektedir. Ahilik teşkilatı erkek üyelerine “Eline, beline, diline sahip ol!” yani “Hırsızlık etme, başkasının na­
musuna göz dikme, başkası hakkında kötü konuşma.” prensibini benimsetip yaygınlaştırmıştır. İş birliği yaptık­
ları Anadolu kadınları o günkü adıyla Bacıyan-ı Rum teşkilatı aracılığıyla hanımlara da “Eşine, işine ve aşına dik­
kat et!” yani “Eşine yardım et, onu evine bağla, işine ve geçimine dikkat et.” prensiplerini benimsetmişlerdir.
Aşağıda verilen “Bacıyan-ı Rum” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
13. Etkinlik: BACIYAN-I RUM
Bacıyan-ı Rum, “Anadolu Bacıları” anlamını taşımaktadır. “Bacı” kelimesi abla, kız kardeş anlamına
gelmektedir. “Rum” kelimesi ise Anadolu anlamını ifade etmektedir.
İlme, sanata ve ahlaka son derece önem verilen Ahilikte, kadının da sosyal ve ekonomik hayatta önemli
bir yeri olmuştur. Kadınların teşkilatlanıp gelişmesi için Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı dünyanın ilk kadın
teşkilatı olan “Bacıyan-ı Rum” teşkilatını kurmuştur. Anadolu Kadınlar Birliği, ahilerin kadınlar kolu ola­
rak yetim ve kimsesiz genç kızları himayesine almış, onların eğitiminden ve ev bark sahibi olmalarından
sorumlu olmuştur. Bunun dışında kimsesiz ihtiyar kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi bir­
takım sosyal hizmetlerde bulunmuş, maddi sıkıntı içinde olanlara yardım eli uzatmıştır.
“Bacıyan-ı Rum” teşkilatının kadınlar açısından önemini dönemin şartları içinde açıklayınız.
c. Hoşgörünün Mimarları
Anadolu’ya hoşgörü tohumu eken, ülkede birlik ve beraberliği sağlamak için büyük çaba harcayan
Anadolu erenlerinden aşağıda temsilî resimleri verilen Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşı Veli ve heykeli
görülen Hoca Ahmet Yesevi gibi düşünürler önemli yer tutarlar.
6.11. Resim: Yunus
6.10. Resim: Mevlana’nın
temsilî resmi (Vatan Millet Emre’nin temsilî resmi (Va­
tan Millet ve Bayrak Sevgisi,
ve Bayrak Sevgisi, s. 456.)
s. 458.)
6.12. Resim: Hacı Bektaşı
Veli’nin temsilî resmi (Vatan
Millet ve Bayrak Sevgisi,
s. 456.)
6.14. Fotoğraf: Hoca Ah­
met Yesevi’nin heykeli
207
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Bu önem­li dü­şü­nür­ler özel­lik­le Ana­do­lu’nun Moğol­la­rın ege­men­liği­ne gir­me­sin­den son­ra Ana­do­lu hal­
kı­nın dev­let adam­la­rı­na gü­ven­le­ri­nin kal­ma­dığı bu kar­ga­şa or­ta­mın­da in­san sev­gi­si­ ve birlikteliğini ön pla­na
çı­kararak top­lum dü­ze­nini sağlamaya çalışmışlar ay­rı­ca çok önem­li eser­ler ya­zarak, Türk di­li­nin ge­li­şi­mi­ne de
kat­kı­­da bu­lun­muş­lar­dır. İn­sa­nı her şe­yin önün­de tut­mak; dil, din, cinsiyet, ırk ay­rı­mı gö­zet­me­ye­rek her­kese
eşit bir şekil­de dav­ran­mak bu dü­şü­nür­le­rin te­mel fel­se­fe­sinde yer almıştır.
Yunus Emre, şiirlerini halk dili ve anlatımı ile sunduğu için halk tarafından çok tanınmış ve sevilmiştir.
“Divan” ve “Risalet’ün - Nushiyye” en önemli eserleri arasındadır. Mevlana Celaleddin Rumi, “Mesnevi” ve
“Divan-ı Kebir” eserleri ile tanınmıştır. Eserlerinde insan ve Allah sevgisi ile hoşgörü temalarını işlemiştir.
Türkistan’ın Yesi şehrinde doğan ve bir görüşe göre Anadolu’ya gelen gönül insanı Hoca Ahmet Yesevi, tasav­
vuf alanında önemli eserler yazmıştır. “Divan-ı Hikmet” en önemli eseridir. Anadolu’da kardeşlik tohumları
ekmiştir.
ç. Kültürel Hayat
Türkiye Selçukluları döneminde en önemli eğitim ve öğretim kurumları medreselerdi. Eğitim ve öğretime
önem veren Selçuklu hükümdarları ülkenin birçok bölgesinde medrese yaptırdılar. Bu medreselerde dinî ilim­
lerin yanında tıp, matematik, astronomi, tarih, coğrafya, felsefe gibi pozitif ilimler de okutuldu. Selçuklu sul­
tanları bilim insanlarına büyük değer vererek onlara çalışabilecekleri uygun ortam sağladılar. Siraceddin
mantık ve kelam alanında, Cemaleddin Aksarayi ve İmameddin Muhammet tıp alanında en tanınmış bilim
insanlarıydı. İbni Bibi, Kerimüddin Aksarayi ve Ravendi Selçuklu Devleti’nin önemli tarihçileri arasında yer
aldılar. Ravendi, I. Gıyaseddin Keyhüsrev adına “Selçuklu Tarihi”ni yazdı.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin yazışma ve bilim dili Arapça, edebiyat dili ise Farsça idi. Anadolu’da yaşayan
insanların büyük çoğunluğu Türk olduğundan halk arasında en çok Türkçe konuşuluyordu. Aydınların ve
yöneticilerin bir bölümü İran’dan geldikleri için yazı dilinde Farsça’nın çok etkili olduğu görülüyordu.
Anadolu’da zamanla bu duruma tepkiler geldi. Halk aydınların yazı dilini anlamıyordu. Aşık Paşa, “Garibname”
adlı eserinde bu tepkiyi kuvvetle dile getirdi, Türkçeye önem verilmesini ifade etti.
d. Sanat ve Mimarlık
Türkiye Selçuklu Devleti diğer alanlarda olduğu gibi
sanat alanında da Büyük Selçuklu Devleti’ndeki anlayışını
devam ettirir. Bu dönemin sanat eserlerinde incelik ve işçi­
lik ön plandadır. Selçuklu mimarisi dinî, askerî ve sivil
mimari olmak üzere üç alanda gelişme gösterir. Anadolu;
han, kervansaray, medrese, kümbet, köprü, cami ve hastane
gibi birçok sanat eseri ile adeta bezenmiştir. Hükümdar ve
önemli devlet adamları adına yapılan, Türk sanatının en
güzel örneklerinden olan kümbetler oldukça dikkat çekici
eserlerdir. Bu dönemde yapılan cami ve mescitler arasında
Konya ve Niğde’deki Alâeddin camileri ile mescit olarak
kullanılan Taş Mescit, Sırçalı ve Karatay Mescidleri yer alır.
6.16. Fotoğraf: Karatay Medresesi (Konya)
Yandaki fotoğrafta görülen Konya Karatay Medresesi’nin
yanısıra Sivas’ta Gök Medrese, Kayseri’de Hacı Kılıç Medresesi, Erzurum’da Çifte Minareli Medrese diğer
önemli eserler arasındadır. Türkiye Selçukluları önemli ticaret yolları üzerinde birçok kervansaray inşa etmiş­
lerdir. Konya-Aksaray arasında Sultan Han ve Zazadin Han, Akşehir-Aksaray arasında İshaklı Han bunlara
örnektir. Medrese, şifahane, kütüphane, hamam, imaret gibi unsurları içerisine alan külliyeler diğer önemli
sanat eserleridir. Selçuklular yaptıkları kabartmalarda çift başlı kartal motifini sıkça kullanmışlardır. Çini üze­
rine yapılan resimlerde ise Uygur Devleti’nin üslubu görülür. Çinicilik sanatı genellikle cami, medrese, türbe
ve mescitlerin iç ve dış süslemelerinde kullanılmıştır. Bu dönemde süsleme sanatının en güzel örnekleri olan
hat (güzel yazı) ve tezhip (kitap süsleme) dışında oymacılık, ciltçilik gibi diğer sanatlar da gelişme göstermiş­
tir.
Türkiye Selçuklu Devleti’nde musiki, hayatın vazgeçilmez unsurları arasında yer alırdı. Sarayda nevbet
çalan musiki takımı bulunurdu.
208
6. Ünite
Temel Kavramlar
lHanlık
D. İLHANLI DEVLETİ’NİN ANADOLU VE
ORTA DOĞU’YA ETKİLERİ
lİstila
lMemluk
Hazırlık Çalışmaları
1. Cengiz Han’ın Türk tarihine etkileri hakkında araştırma yapınız.
2. Moğolların Anadolu’yu istila etmelerinin nedenleri nelerdir? Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
XIII. yüzyıl başlarında Türk dünyası kültür ve medeniyetin en yüksek noktasına ulaşmıştır. Büyük
şehirler kurulmuş, birçok sanat eseri yapılmış, halk ekonomik refaha kavuşmuştur. Disiplinli ve güçlü bir
ordu kuran Cengiz Han, Çin ve Orta Asya’yı istila etmiş, Türk-İslam dünyasındaki bilim, kültür merkezle­
rini yıkmıştır. Bunun sonucunda Türk-İslam medeniyeti uzun süre toparlanamamıştır.
Türk-İslam medeniyetinin, Moğol istilaları sonunda ağır darbeler alarak kendini toparlayamamasının sonuçları hakkındaki çıkarımlarınız nelerdir?
1. CENGİZ HAN VE MOĞOL DEVLETİ (1196-1227)
Kök Türk, Uygur ve Kırgız gibi Türk devletlerinin Orta Asya’daki hâkimiyetleri son bulunca giderek güç­
lenen Moğol kabileleri X. yüzyılda ortaya çıkan siyasi boşluğu doldurma­
ya çalıştılar. Moğollar uzun süre Türklerle ilişki içerisinde ve yan yana
yaşadıklarından büyük ölçüde Türk kültürünün etkisinde kaldılar.
Devletin kurucusu yanda temsilî resmi görülen, 1196’da Moğol boyları
tarafından han seçilen Cengiz Han’dır. Cengiz Han kısa sürede diğer
Moğol kabilelerini de egemenliği altına alarak güçlü bir devlet kurdu.
Merkezî bir devlet yapılanmasına giden Cengiz Han devletin idari işlerini
düzenleyen yasalar çıkardı. Fetih hareketlerine girişerek Çin’in kuzey
taraflarını ele geçirdi ve 1209’da Turfan Uygur Devleti’ne son verdi.
6.13. Resim: Cengiz Han’ın temsilî
Harzemşahlarla ilk başlarda dostça sürdürülen ilişkiler Moğol ticaret
kervanındaki tüccarların Harzemşahların Otrar valisi tarafından öldürül­ resmi (www.muze.sabanci.univ.edu.)
mesiyle bozuldu. Sefere çıkan Cengiz Han, Harzemşahların Otrar şehri
başta olmak üzere Buhara, Semerkant ve Cend şehirlerini ele geçirerek halka karşı büyük bir katliama girişti.
Önemli kültür ve sanat eserlerini tahrip etti.
Moğolların sınırı Cengiz Han döneminde batıda Karadeniz’in kuzeyine ve Türkiye’ye, doğuda ise Büyük
Okyanus’a kadar uzandı. Moğolların saldırı ve istila hareketi birçok Türk topluluğunun batıya doğru göç etme­
sine yol açtı. Bu durum Anadolu’daki Türk nüfusunu hızla arttırdı.
2. İLHANLILAR (1256–1335)
İl­han­lı Dev­le­ti, Cen­giz Ha­n’ın to­run­la­rın­dan Hu­la­gû ta­ra­fın­dan baş­ken­ti Teb­riz ol­mak üze­re İran’da
kuruldu (1256).
İl­han­lı Hü­küm­da­rı Hu­la­gû, 1258’de Bağ­dat’ı ele ge­çi­re­rek Ab­ba­si Dev­le­ti’ne son ver­di. İl­han­lı­lar, Su­ri­ye
ve Fi­lis­tin’i iş­gal et­tik­ten son­ra Mı­sır’a doğ­ru iler­le­me­ye baş­la­dı­lar. An­cak Mem­luk­ler, Ay­n-ı Ca­lut Sa­va­şı’nda
İl­han­lı­la­rı ye­ne­rek onları Su­ri­ye ve Fi­lis­tin’den çı­kar­ma­yı başardılar (1260).
209
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Aşağıdaki etkinlikte yer alan “Cengiz Han’dan Sonra Asya” adlı haritayı inceleyiniz. Cengiz Han’ın ölü­
münden sonra hangi devletlerin kurulduğunu ve bu devletlerin nerelerde kurulduğunu tespit ediniz.
11. Etkinlik: CENGİZ HAN’DAN SONRA ASYA
6.4. Harita: Cengiz İmparatorluğu’nun parçalanışından sonra Asya’da kurulan
Moğol Türk devletleri (Tarih Atlası 1, s. 39.)
Kösedağ Savaşı’ndan
sonra Anadolu, Moğolların
denetimi altına girdi. Moğol
Devleti’nin
parçalanması
sonucu 1256 yılında İran’da
kurulan İlhanlıların baskısı­
nın artmasıyla Türkiye
Selçuklu Devleti yöneticile­
rinden bazıları İlhanlıların
Anadolu’daki yıkıcı faaliyetle­
rine son vermek ve onları
Anadolu’dan çıkarmak için
Memluk hükümdarı Baybars’tan yardım istediler. Sultan Baybars komutasındaki
Memluklu ordusu 1277 yılın­
daki Elbistan ovasında
İlhanlıları yenmeyi başardı.
Ancak Selçuklulardan fazla
destek ve yardım göremeyen
Baybars ge­ri dönmek zorun­
da kaldı.
Türkiye Selçuklu Devleti yöneticileri ve bazı Türkmen Beyleri’nin davet ettikleri Memluklu Sultanı
Baybars’a Anadolu’da yardım etmemelerinin nedenleri hakkında bir tartışma yapınız.
İl­han­lı­lar, Ga­zan Mah­mut Han za­ma­nın­da Müs­lü­man­lığı ka­bul edince Ana­do­lu Türk­le­ri üzerine kurduk­
ları baskıyı azaltarak Çin’de­ki Moğol han­la­rıy­la iliş­ki­le­rini kestiler. Son İl­han­lı Hü­küm­da­rı Ebu Sa­id ölün­ce
dev­let par­ça­lan­dı ve ye­rel han­lık­lar ku­rul­du. İlhanlı Devleti bu ye­rel han­lık­la­rın mü­ca­de­le­le­ri so­nu­cun­da yı­kıl­
dı (1335). İl­han­lıların Anadolu’yu istila etmeleri Türkler açısından tamamen bir felaket oldu. Türkiye
Selçuklularının zenginliği sömürülmüş, ülke içerisindeki huzur, refah ve birlik bozulmuştu. İlhanlıların
Anadolu‘yu istila etmeleri Türk-İslam medeniyetinin çöküşü olarak değerlendirilir.
Bilgi Hazinesi
Memluklu Devleti (1250-1517)
Mı­sır’da 1250 yı­lın­da Türk ko­mu­tan­la­rın­dan Ay­bek ta­ra­fın­dan ku­ru­lan bir Türk-İs­lam dev­le­ti­dir.
Mem­luk söz­cüğü “kul, kö­le, esir” an­la­mı­na gel­mek­te­dir. Memluk Devleti zamanla Mısır, Suriye ve Filistin’i
içine alan güçlü bir devlet oldu. Haçlılara karşı başarılı mücadeleler verdiler. Mısır’ı ele geçirmek isteyen
Moğol (İlhanlı)ları Ayn-ı Calut (Filistin)’ta büyük bir yenilgiye uğrattılar. Memlukler, Hulagû tarafından
Bağdat’tan çıkarılan Abbasi halifesinin ailesinden hayatta kalanları himayelerine aldılar. Bu durum İslam
ülkelerindeki itibarlarını arttırdı.
Osmanlı-Memluk ilişkileri ilk başlarda dostça başladı fakat daha sonra bozularak gerginleşti. Türkİslam dünyasının lideri olmak isteyen Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi ile Memluklu Devleti’nin hâkimiyetine
son verdi (1517).
Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi, s. 28, 29.
(Özetlenmiştir.)
210
6. Ünite
Temel Kavramlar
lAlp
E. KÖSEDAĞ SAVAŞI VE TÜRKİYE SELÇUKLU
DEVLETİ’NİN YIKILMASI
lBabailer
lFerman
Hazırlık Çalışmaları
lKümbet
lUç
lUç Beyi
1. Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılmasına neden olan olaylar hakkında bir
araştırma yapınız.
2. Anadolu’da ikinci Türk Beyliklerinin kurulmasının nedenleri neler olabilir? Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in tahta çıkmasını sağlayan Vezir Saadettin Köpek, hükümdara istediği gibi
yön verdi. Kendisine rakip gördüğü büyük şahsiyetleri bertaraf etti. Bu durum ülke içerisinde karışıklıkla­
rın giderek hız kazanmasına yol açtı.
Türkiye Selçuklu Devleti’nde yöneticiler arasında yaşanan sorunlar devletin geleceği açısından
değerlendirildiğinde neler söylenebilir?
I. Alâeddin Keykubad’ın ölümünden sonra başa geçen II. Gı­ya­set­tin Key­hüs­rev yönetim konusunda bilgi
ve tecrübe sahibi değildi. Bunun üzerine dev­le­tin yö­ne­ti­mi­ni Ve­zir Sa­adet­tin Kö­pek’in eli­ne bı­rak­tı. Sa­adet­tin
Kö­pek, ki­şi­sel çı­kar­la­rı için bir­çok değer­li dev­let ada­mı­nı öl­dürt­tü. Ülkede karışıklıklar başladı. Saadettin
Köpek’in amacı anlaşılınca II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yakalanarak öldürüldü. Onun yaptığı ent­ri­ka­
la­r or­ta­ya çı­ka­rıl­dı ama meydana gelen karışıklıklar bir türlü düzeltilemedi.
1. BABA İSHAK İSYANI VE KÖSEDAĞ SAVAŞI
Moğolların önünden kaçan Türkmenlerin çoğu Güneydoğu Anadolu Bölgesine geldi. Selçuklular, Anadolu’ya göç eden Türkmenleri yerleştirmede ve ekonomik durumlarını düzeltmede zorluklar çekti. Sel­çuk­lu
sul­tan­la­rı­nın za­yıf ki­şi­lik­le­rinden kaynaklanan yö­ne­tim boş­luğu, ağır ver­gi­le­r ve bu­nun so­nu­cun­da or­ta­ya
çı­kan yok­sul­luk, Türk­men­le­rin yö­ne­tim­den dış­lan­ma­sı gi­bi ne­den­lerle Ma­raş, Kâh­ta ve Adı­ya­man yö­re­sin­de
Ba­ba İs­hak ad­lı Türk­men der­vi­şinin ön­cü­lüğün­de bü­yük bir ayak­lan­ma or­ta­ya çık­tı (1240). Selçuklular çıkan
bu isyanı güçlükle bastırabildi.
Baba İshak İsyanı, Tür­ki­ye Sel­çuk­lu Dev­le­ti’nin es­ki gü­cü­nü yi­tir­me­si­ne ne­den ol­du. Sel­çuk­lu or­du­su
giderek za­yıf­la­dı ve Ana­do­lu dı­şa­rı­dan ya­pı­la­cak sal­dı­rı­la­ra açık du­ru­ma gel­di. Bu ayak­lan­ma­ya ka­dar Sel­çuk­
lu­lar­dan çe­ki­nen Moğol­lar, bu ta­rih­ten son­ra Sel­çuk­lu­la­ra kar­şı ha­re­ke­te geç­ti­ler. 1242’de Er­zu­rum’u ele ge­çi­
ren Moğol­lar ken­ti ya­kıp yık­tı­lar. Bunun üzerine Gıyaseddin Keyhüsrev 80 bin kişilik bir ordu ile Sivas’a geldi.
1241
Hazar Denizi’nin ve Karadeniz’in
kuzeyinde Rus topraklarında Kıpçak
Moğol Devleti kuruldu.
1242
Moğol Hükümdarı Cengiz Han’ın oğlu
Çağatay Han öldü.
Moğollar Batı Avrupa seferlerine
Viyana önlerinde son verdi.
1244
Moğollardan kaçan Harzemşah
birlikleri, Haçlıların elindeki
Kudüs’ü ele geçirdi.
211
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Selçuklu ordusu Zara-Suşehri arasındaki Kösedağ’da konak­
ladı. Yanda temsilî resmi görülen Kösedağ’da yapılan savaş­
ta (1243) Moğollar Selçuklu ordusunu büyük bir bozguna
uğrattı. Selçuklu sultanı Antalya’ya kaçtı. Moğollar bunu bir
savaş hilesi zannettiler. İki gün bekledikten sonra Türkiye’nin
içlerine doğru ilerlemeye başladılar. Erzincan, Sivas ve
Kayseri’yi alan Moğollar yağma ve istila hareketlerine
devam ederek binlerce insanı öldürdüler.
Bu ye­nil­gi Tür­ki­ye Sel­çuk­lu­ Dev­le­ti’nin yı­kı­lış sü­re­ci­ni
baş­lat­tı. Bu ta­rih­ten son­ra Sel­çuk­lu sul­tan­la­rı ül­ke­yi bü­yük
ver­gi­ler öde­ye­rek Moğol­la­rın bi­rer va­li­si gi­bi yö­net­ti­ler.
Trabzon İmparatorluğu ve Kilikya Krallığı Türkiye Selçuklu
Devleti egemenliğini tanımamaya başladılar. Moğol bas­kı­sı
so­nu­cun­da Or­ta Ana­do­lu’da­ki Türk­men­ler ba­tı böl­ge­le­ri­ne
göç et­ti­ler.
6.16. Resim: Kösedağ Savaşı’nı yansıtan temsilî
resim (Bir dergi, Mart 2010.)
Kösedağ Savaşı’nda Türkiye Selçuklularının Moğollara karşı başarılı olamamasında neler etkili olmuştur?
2.TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YIKILMASI
Kö­se­dağ Sa­va­şı’ndan son­ra Anadolu’da huzur ve güvenlik kalmadı. Birçok şehir yakılıp yıkıldı, ekonomik
ve sosyal faaliyetler durma noktasına geldi. Bu sa­vaş­tan son­ra bir tür­lü to­par­la­na­ma­yan Sel­çuk­lu­lar, dev­let
adam­la­rı ara­sın­daki si­ya­si mü­ca­de­le­ler so­nu­cun­da da­ha da za­yıf­la­dı. Bu siyasi mücadeleyi destekleyen
Moğollar ülkeyi kardeşler arasında paylaştırdı. Devlet bir süre üç kardeş tarafından yönetildi. Daha sonra
Moğolların desteğini alan IV. Rükneddin Kılıç Arslan tek başına hükümdar oldu. Daha sonra veziri olan
Muineddin Süleyman Pervane tarafından zehirlenerek öldürüldü. Yerine küçük yaştaki III. Gıyaseddin
Keyhüsrev hükümdar oldu. Süleyman Pervane, devlet idaresini ele aldıktan sonra Moğollarla iyi geçinmeye
çalıştı, aynı zamanda Mısır’da bulunan Memluk Devleti’nden de yardım istedi. 1277 yılında Baybars komuta­
sında Anadolu’ya gelen Memlukler, Elbistan ovasında Moğolları yendi fakat Anadolu’da yeterli desteği görme­
yince geri döndü. Bu olayı duyan Moğollar, Süleyman Pervane’yi öldürdüler. Ülke bir kez daha büyük bir
karışıklığın içerisine girince isyanlar başladı. Son hükümdar II. Mesut’un ölmesiyle Türkiye Selçuklu Devleti
resmen yıkılmış oldu (1308). Moğollar, merkezden gönderdikleri valilerle Anadolu’yu yönetmeye başladılar.
Bu yönetim İlhanlıların yıkılışı olan 1335 yılına kadar devam etti.
3. UÇLARDA YAŞAM VE İKİNCİ TÜRK BEYLİKLERİ
Uç, ba­zı Türk dev­let­le­rin­de sı­nır­la­ra ve sı­nır boy­la­rın­da­ki yer­le­şim bi­rim­le­ri­ne ve­ri­len ad­dır. Bü­yük Sel­
çuk­lu Dev­le­ti Ma­laz­girt Sa­va­şı’ndan son­ra Türk­men­beylerini aşi­ret ve oy­mak­la­rı ile bir­lik­te Bi­zans sı­nı­rı boy­
la­rı­na yer­leş­tir­miş­ti. Türk­men bey­le­ri Bi­zans’la sa­va­şa­rak fe­tih­ler­de bu­lu­nu­yor­du. Bu fe­tih­le­re ön­cü güç ola­rak
ka­tı­lıp yiğit­lik ve dü­rüst­lük­le­ri­yle­ say­gın­lık ka­za­nan ki­şi­le­re alp adı ve­ril­irdi. XIII. yüz­yıl­da Moğol­la­rın bas­kı­
sıy­la Ana­do­lu’ya ge­len Türk­men­ler de sı­nır boy­la­rı­na yer­leş­ti­ril­di. Böy­le­ce hem­ da­ha ön­ce yer­le­şen hal­kın
top­rak­la­rı ko­run­du hem de Bi­zans’tan ye­ni top­rak­lar ka­za­nı­la­rak sı­nır­lar ge­niş­le­til­di. Bü­yük Sel­çuk­lu­lar dö­ne­
min­den be­ri uy­gu­la­nan bu si­ya­set, Ana­do­lu’nun Türk­leş­me­sin­de bü­yük rol oy­na­dı. Ana­do­lu bir Türk­ yur­du
hâ­li­ne gel­di. Tür­ki­ye Sel­çuk­lu­ Dev­le­ti, sı­nır­la­rı­nın ta­ma­mın­da dü­zen­li bir uç ör­güt­len­me­si­ni ger­çek­leş­tir­
di. Her ucun ba­şın­da bir uç be­yi var­dı. Uç bey­le­ri ya­rı bağım­sız­dı. Kü­çü­k uç­lar bü­yük­le­re, büyük uçlar da
me­rke­ze bağ­lı idi.
Uç böl­ge­le­ri­nin her bi­ri bir ge­nel va­li ya da ko­mu­tan ta­ra­fın­dan yö­net­ili­yor­du. Kö­se­dağ Sa­va­şı’ndan son­
ra Tür­ki­ye Sel­çuk­lu­la­rı Moğol ege­men­liği­ne gi­rin­ce Ana­do­lu’da si­ya­sal bir oto­ri­te boş­luğu oluş­tu. 1277 yı­lın­
dan son­ra Tür­ki­ye Sel­çuk­lu sultanlarını ta­nı­ma­yan uç bey­le­ri ya­rı bağım­sız bir du­ru­ma gel­di­ler.
Uç beylerinin 1277 yılından sonra Türkiye Selçuklu Sultanlarını tanımama nedenleri neler olabi­
lir? Tartışınız.
212
6. Ünite
nız.
Aşağıdaki etkinlikte verilen “Anadolu Beylikleri” adlı haritayı inceleyerek altındaki soruyu cevaplayı­
11. Etkinlik: ANADOLU BEYLİKLERİ
6.5. Harita: Ana­do­lu bey­lik­le­ri (Tarih Atlası 1, s. 42.)
Kösedağ Savaşı’nın, Anadolu’nun siyasi yapısı üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu söyleyiniz.
Yukarıdaki haritada gördüğünüz gibi Anadolu’da Karamanoğulları, Osmanoğulları, Germiyanoğulları,
Karesioğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Hamitoğulları, Candaroğulları gibi beylikler kuruldu.
Batı Anadolu’da kurulan Ka­re­si­oğul­la­rı, Ay­dı­noğul­la­rı ve Men­te­şeoğul­la­rı deniz ticaretine önem verdiler.
Güç­lü bir do­nan­ma­ya sa­hip olan Aydınoğullarının en tanınmış denizcisi Ay­dı­noğ­lu Umur Bey’di. Ça­nak­ka­le
ve Ba­lı­ke­sir do­lay­la­rın­da hü­küm sü­ren Ka­re­si­oğul­la­rı­ da kuv­vet­li bir do­nan­may­la be­ra­ber güç­lü de­niz­ci­le­re
sa­hip­ti.
Ana­do­lu’nun iç kı­sım­la­rın­da bu­lu­nan Ger­mi­yanoğulları ve Ka­ra­ma­noğul­la­rı­nın ise ol­duk­ça güç­lü ka­ra
or­du­la­rı var­dı. Bey­lik­lerden toprakları en az ola­nı ise Os­ma­noğul­la­rı idi. Bu bey­liğin ku­rul­duğu yer Bi­zans
İm­pa­ra­tor­luğu’­nun sı­nır­la­rı­na ya­kın ol­ma­sı ba­kı­mın­dan ol­duk­ça önem ta­şı­mak­tay­dı. Beyliklerden en güçlü
olanı ise Karamanoğullarıydı. Bu beylik kendisini Türkiye Selçuklu Devleti’nin varisi olarak görüyordu.
Ana­do­lu Bey­lik­le­ri dö­ne­min­de Türk di­li­ne bü­yük önem ve­ril­di. Yandaki fotoğ­
rafta heykeli görülen Karamanoğulları hükümdarı Mehmet Bey, 13 Ma­yıs 1277’de
ya­yım­la­dığı bir fer­man­la Tür­kçeyi res­mî dil ola­rak ka­bul et­tiği­ni belirtti. XIV. yüz­
yıl­ın şairlerinden olan Gülşehri, Anadolu’da Türk dilinin ve edebiyatının kökleşip
yerleşmesinde etkili oldu. Kendi adıyla devlet kuran Kadı Burhaneddin eserlerini
Türkçe yazarak Anadolu’da Türkçenin gelişmesine katkıda bulundu.
Bey­lik­ler dö­ne­min­de, bi­lim insanları çok des­tek ve iti­bar gör­dü. Ay­dı­noğul­la­
rın­dan İsa Bey dö­ne­min­de dok­tor olan Ha­cı Pa­şa, al­dığı des­tek­le önem­li eser­ler
yaz­dı. Beylikler döneminde Beyşehir, Niğde, Antalya, Manisa ve Karaman’da birçok
cami ve medrese yapıldı. Birçok yerleşim yerine Türkçe adlar verilerek bölgenin
Türkleşmesi sağlandı. Beylik merkezleri birer kültür merkezi hâline getirildi.
Beylikler döneminde demircilik, bakırcılık, dokumacılık, dericilik, kağıt üreti­ 6.17. Fotoğraf: Karama­
mi, çinicilik ve silah sanayisi önemli gelişme gösterdi. Komşu ülkelere halı, kilim, noğlu Mehmet Bey’in hey­
ipek, şap gibi ürünler ihraç edildi. Ana­do­lu’da sa­nat ta­ri­hi açı­sın­dan önem ta­şı­yan keli (Karaman)
pek çok mi­mar­î ya­pı­t Anadolu beylikleri tarafından yapıldı. Bu dö­nem­de her böl­ge ye­ni an­la­yış­larla oluş­tu­
rulur­ken o böl­ge­nin­sa­nat ge­le­nek­le­rin­den de ya­rar­la­nıldı. Önemli e­ser­ler ara­sın­da ca­mi­ler, mes­cit­ler, med­re­
se­ler, küm­bet­ler ve kül­li­ye­ler yer alır.
213
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
Kösedağ
Matbaa
İznik
kağıt
Memluk Devleti
Barut
Danişmentliler
Çaka Bey
Hittin
Miryokefalon
Malazgirt
Süleyman Şah
Kılıçarslan
pusula
1. Anadolu’da ilk Türk beylikleri ....................................... Savaşı’ndan sonra kuruldu.
2. Sivas, Malatya ve Kayseri dolaylarında kurulan Anadolu Türk Beyliği ..........................................
3. ................................... tarihte bilinen ilk Türk denizcisidir.
4. Türkiye Selçuklu Devleti ...................................... tarafından merkez ...................................... şehri olmak
üzere 1077 yılında kuruldu.
5. Türkiye Selçuklu Devleti, İlhanlılara karşı Mısır’da hüküm süren ......................................... yardım istedi.
6. Eyyübi hükümdarı Selahattin Eyyubi ........................................ Savaşı’nda Haçlıları yenerek Kudüs ve çev­
resinin Müslümanların elinde kalmasını sağladı.
7. Avrupalılar, Haçlı Seferlerinden sonra Müslümanlardan ........................, ........................., ..........................
gibi bilimsel ve teknik buluşları öğrendiler.
8. Türkiye Selçukluları 1176 yılındaki ......................................... Savaşı’nda Bizans İmparatorluğunu yenerek
Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğunu kanıtladılar.
9. Anadolu’daki Türkiye Selçuklularının yerine kurulan Türk Beylikleri ........................................ Savaşı’ndan
sonra kuruldu.
B. Aşa­ğı­da­ki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yan­lış ola­nların başı­na “Y” har­fi­yazınız.
(....) Danişmentliler Beyliğine Selçuklu hükümdarlarından II. Kılıç Arslan son verdi.
(....) Haçlı Seferleri sonunda feodalite rejimi büyük bir güç kazandı.
(....) Miryokefalon Savaşı sonunda Bizans İmparatorluğu tam anlamıyla yıkıldı.
(....) Türkiye Selçuklu Devleti, ticareti geliştirmek amacıyla birçok kervansaray yaptırdı.
(....) Türkiye Selçukluları en güçlü dönemini I. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında yaşadı.
(....) Yassıçemen Savaşı, Türkiye Selçuklu Devleti ile Memlukler arasında yapıldı.
(....) Anadolu’da esnaf ve zanaatkârlar lonca denilen meslek grupları oluşturmuşlardı. Bu loncaların baş­
kanlarına “Ahi Baba” denirdi.
(....) Türkiye Selçukluları “Baba İshak İsyanı” sonucunda yıkıldı.
(....) Anadolu’da Türkçeyi resmî dil hâline getiren Karamanoğulları Beyliği’dir.
C. Aşağıdaki sanat eserlerinin numaralarını ait olduğu beyliklerin adının yanındaki parantezin
içine yazarak bu eserlerle beylikleri eşleştiriniz.
1. Divriği Ulu Cami
( ) Karamanoğulları
2. Malabadi Köprüsü
( ) Saltuklular
3. Yağıbasan Medresesi
( ) Mengücekliler
4. Mama Hatun Medresesi
( ) Türkiye Selçukluları
5. Alaiye Kalesi
( ) Artuklular
( ) Danişmentliler 214
6. Ünite
Ç. Aşağıda çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye Selçuklularının, ticareti geliştirmek için yaptığı faaliyetlerden
biri değildir?
A) Kervansaray yaptırmak
B) Tüccarların can ve mal güvenliğini sağlamak
C) Zarara uğrayan tüccarların zararlarını karşılamak
D) Yüksek gümrük vergisi almak
E) Anadolu’da yeni yollar yaptırmak
2. I. Pasinler Savaşı
II. Kösedağ Savaşı
III. Miryokefalon Savaşı
IV. Yassıçemen Savaşı
Yukarıda verilen savaşların kronolojik sıralaması hangisi seçenekte doğru verilmiştir?
A) I - II - III - IV
B) II - III - IV - I
C) I - III - IV - II
D) III - IV - I - II E) IV - II - I - III
3. Aşağıdakilerden hangisi Anadolu’da kurulan ilk Türk Beyliklerinin özellikleri arasında yer
almaz?
A) Anadolu’yu Haçlı ve Bizans saldırılarına karşı korumuşlardır.
B) Anadolu’nun Türkleşmesinde etkili olmuşlardır.
C) Anadolu’da önemli şehirler kurmuşlardır.
D) Birçok sanat eseri yaparak Anadolu’yu bayındır hâle getirmişlerdir.
E) Kösedağ Savaşı’ndan sonra yıkılmışlardır.
4. Beylik
Kurulduğu yerler
I. Karesioğulları Balıkesir, Çanakkale
II. Karamanoğulları Konya, Karaman
III. Germiyanoğulları Manisa ve çevresi
IV. Saruhanoğulları Kütahya ve çevresi
Yukarıda Anadolu’da kurulan Türk beylikleri ve kuruldukları yerler verilmiştir. Verilen beyliklerden hangilerinin yerleri değiştirilirse bilgiler doğru olur?
A) I ve II
B) II ve III
C) III ve IV
D) I ve III
E) II ve IV
5. Haçlı Seferlerine katılan senyörlerin büyük çoğunluğu ülkelerine geri dönememiş, dönenler ise toprak­
larını, güçlerini ve ordularını kaybetmişlerdir.
Bu durum;
I. Derebeylik rejiminin zayıflaması
II. Kralların kilisenin denetimi altına girmesi
III. Teknik alanda gelişmeler yaşanması
gelişmelerinden hangisi ya da hangileri üzerinde etkili olmuştur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II D) II ve III
E) I, II ve III
6. I. Baba İshak İsyanı
II. Kösedağ Savaşı
III. Miryokefalon Savaşı
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Türkiye Selçuklu Devleti açısından olumlu sonuçlar doğurmamıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılmasına yol açan sebepler nelerdir?
2. Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde etkili olan ekonomik ve siyasi faktörleri açıklayınız.
3. Haçlı Seferlerine karşı mücadele eden Türk-İslam devletleri hangileridir?
4. Türkiye Selçuklu Devleti, ticareti geliştirmek için ne gibi faaliyetler yapmıştır?
5. Anadolu’da kurulan II. Türk Beyliklerinin bilim, kültür ve sanat alanında yaptıkları hizmetleri açıklayınız.
6. Anadolu’da yetişen ve önemli eserler veren 11 ve 13. yüzyıllarda astronomi, tıp ve matematik alanında
çalışmalar yapan Türk bilim insanları kimlerdir?
215
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
YANIT ANAHTARI
1. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. filoloji
2. Sümerler, Mısırlılar
3. dönemin koşulları 4. yazılı kaynaklar
5. hikâyeci tarih
6. öğretici (faydacı) tarih
Doğru Yanlış
Y,
D, D, D,
D,
Y
Eşleştirme
(1) Eski ırkların incelenmesi
(2) Eski paraların incelenmesi
(3) Olayların tarih sırasına konması
(4) Kitabelerin okunması
(5) Toprak ve su altında kalan eserlerin ortaya çıkarılması
Çoktan Seçmeli
1. D
2. B
3. B
4. D
5. D
6. C 7. E
2. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. Yeni Taş
3. Kadeş
5. Roma
7. Helenizm
9. Fenikeliler, Sümerler
Doğru Yanlış
D,
D,
Y,
D,
Eşleştirme
(1) Urartular
(3) Asurlular
(5) Hititler
Çoktan Seçmeli
1. E
2. D
3. C
4. A
2. Mezopotamya 4. koloni
6. Lidyalılar, takas
8. Satraplık
D,
Y,
D,
Y, (4) İyonyalılar
(2) Lidyalılar
(6) Frigler
5. B
3. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
216
Boşluk Doldurma
1. Bumin Kağan, Ötüken
2. Mete Han, onlu
3. İpek Yolu
4. feodalite (derebeylik)
5. Margos, Anatolyos
6. bağımsızlıklarına
7. II. Kök Türk (Kutluk)
Doğru Yanlış
D,
Y,
D,
D,
Y,
Y ,
D
Eşleştirme
(1) Hunlar
(2) Kök Türkler
(3) Kırgızlar
(4) İskitler
(5) Uygurlar
Çoktan Seçmeli
1. E
2. C
3. D
4. B
Y
4. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. Hristiyanlık, Ortodoks
3. Hudeybiye 5. Tavaif-i Mülûk
7. İbn-i Sina
Doğru Yanlış
D,
Y,
D,
Y,
Eşleştirme
(1) Hz. Ömer
(3) Abbasiler
(5) Hz. Muhammed
Çoktan Seçmeli
1. C
2. C
3. A
4. E
2. Haram, Ukâz 4. Mevali (köle)
6. Sasani
Y,
D,
Y
(2) Emeviler
(4) Endülüs Emeviler
(6) Hz. Ali
5. B
5. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. Talas
3. Gazneliler
5. Malazgirt
7. Atabey
Doğru Yanlış
Y,
D,
D,
Y,
Eşleştirme
(1) Kaşgarlı Mahmut
(3) Edip Ahmet Yükneki
(5) Nizamülmülk
Çoktan Seçmeli
1. C
2. E
3. B
4. D
2. Karahanlılar 4. Dandanakan
6. Divan
D,
Y,
D,
Y
(2) Yusuf Has Hacib
(4) Firdevsi
(6) Hoca Ahmet Yesevi
5. D
6. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. Malazgirt
3. Çaka Bey
5. Memluklu Devleti'nden
7. barut, pusula, matbaa, kâğıt
9. Kösedağ
Doğru Yanlış
D,
Y,
Y,
D,
Eşleştirme
(1) Mengücekliler
(3) Danişmentliler
(5) Türkiye Selçukluları
Çoktan Seçmeli
1. D
2. C
3. E
4. C
2. Danişmentliler
4. Süleyman Şah, İznik
6. Hittin
8. Miryokefalon
Y,
Y,
D, Y, D
(2) Artuklular
(4) Saltuklular
5. A
6. D
217
K R O N O LO J İ
MÖ
60 000 -
10 000 -
8000 -
5500 -
2375 -
2000 -
1280 -
1250 -
1200 -
776 -
753 -
676 - 600 -
546 -
334 -
220 -
209 -
MS
48 -
150 -
375 -
395 -
453 -
476 -
552 -
571 -
582 -
610 -
619 -
622 -
624 -
625 -
627 -
628 -
630 -
632 -
634 -
637 -
642 -
644 -
656 -
657 -
659 -
218
Taş Çağının başlaması
Or­ta Taş Ça­ğı­nın baş­la­ma­sı
Ye­ni Taş Ça­ğı­nın baş­la­ma­sı
Maden Çağının baş­la­ma­sı
La­gaş Kra­lı Uru­ga­ki­na’nın in­san hak­la­rın­dan, ki­şi öz­gür­lü­ğün­den ve mül­ki­yet­ten
söz eden ilk ya­sa­la­rı yap­ma­sı
Ana­do­lu’da De­mir Ça­ğı­nın baş­la­ma­sı
Ka­deş Ant­laş­ma­sı
Fe­ni­ke­li­lerin al­fa­be­yi bu­lu­şu
Hi­tit Dev­le­ti’nin yı­kı­lı­şı
İlk olim­pi­yat­la­rın ya­pıl­ma­sı
Ro­ma’nın ku­ru­lu­şu
Frigyalılar Devleti’nin yıkılışı
Urar­tu Dev­le­ti’nin yı­kı­lı­şı
Lid­ya - Pers Sa­va­şı ve Lid­ya Dev­le­ti’nin yı­kı­lı­şı
Bü­yük İs­ken­der’in Ana­do­lu’ya ge­li­şi
Bü­yük Hun Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Me­te’nin hü­küm­dar ol­ma­sı
Bü­yük Hun Dev­le­ti’nin iki­ye ay­rıl­ma­sı
Ku­zey Hun­lu­la­rın yı­kı­lı­şı
Ka­vim­ler Gö­çü
Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun iki­ye ay­rıl­ma­sı
Atti­la’nın ölü­mü
Ba­tı Roma İmparatorluğu’nun yı­kı­lı­şı
Kök Türk Dev­le­ti’nin ku­ru­lu­şu
Hz. Mu­ham­med’in do­ğu­mu
Kök Türk Dev­le­ti’nin iki­ye ay­rıl­ma­sı
He­rak­le­ios’un Bi­zans İm­pa­ra­to­ru ol­ma­sı
Sa­sa­ni ve Avar­la­rın Bi­zans’ı ku­şat­ma­sı
Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti
Be­dir Sa­va­şı
Uhud Sa­va­şı
Hen­dek Savaşı
Hu­dey­bi­ye Antlaşması
Mek­ke’nin Müs­lü­man­lar ta­ra­fın­dan fet­hi, Hz. Mu­ham­med’in Ta­if ve Te­bük se­fer­le­ri,
Hu­neyn Sa­va­şı
Hz. Mu­ham­med’in vefatı
Hz. Ebu­Be­kir’in ha­li­fe ol­ma­sı
Ha­li­fe Hz. Ebu ­Be­kir’in vefatı, Hz. Ömer'in halife olması
Ku­düs’ün Ha­li­fe Hz. Ömer ta­ra­fın­dan tes­lim alın­ma­sı
İran ve Mı­sır’ın Müs­lü­manlar ta­ra­fın­dan fethedilmesi
Ha­li­fe Hz. Ömer’in şehit edilmesi
Hz. Os­man’ın ha­li­fe ol­ma­sı
Hz. Os­man’ın şehit edilmesi
Hz. Ali’nin ha­li­fe ol­ma­sı
Sıf­fin Sa­va­şı
Ba­tı Kök­Türk Dev­le­ti’nin yı­kı­lı­şı
661 -
680 -
711 -
732 -
734 -
742 -
744 -
750 -
751 -
756 -
840 -
868 -
935 -
963 -
1015 -
1031 -
1040 -
1048 -
1054 -
1063 -
1064 -
1071 -
1077 -
1084 -
1096 -
1097 -
1099 -
1141 -
1147 -
1157 -
1174 -
1176 -
1187 -
1189 -
1202 -
1204
1211 -
1212 -
1227 -
1230 -
1231 -
1234 -
1240 -
1243 -
1250 -
1258 -
1260 -
1270 -
1277 -
Hz. Ali’nin şehit edilmesi
Kerbela Olayı
Müs­lü­manların İs­pan­ya’yı fet­hi
Pu­vat­ya Sa­va­şı
Bil­ge Kağan'ın öl­ümü
II. Kök Türk Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sı
Uy­gur Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Eme­viler Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sı
Ab­ba­siler Dev­le­ti’nin ku­ru­lu­şu
Ta­las Sa­va­şı
En­dü­lüs Eme­vi­le­ri Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Ka­ra­han­lı­lar Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
To­lu­no­ğul­la­rı Dev­le­ti’nin ku­ru­lması
İh­şi­di­ler Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Gaz­ne­li­ler Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Çağ­rı Be­y'in Ana­do­lu’ya gel­me­si
Endülüs Emevileri Devleti’nin yıkılması
Dan­da­na­kan Sa­va­şı
Bü­yük Sel­çuk­lu Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Pa­sin­ler Sa­va­şı
Tuğ­rul Bey ko­mu­ta­sın­da­ki Sel­çuk­lu­la­rın Ana­do­lu’ya gi­ri­şi
Tuğ­rul Be­y'in ölü­mü
Alp Ars­lan’ın hü­küm­dar ol­ma­sı
Ma­laz­girt Sa­va­şı
Türkiye Sel­çuk­lu Dev­le­ti’nin ku­ru­lu­şu
An­tak­ya’nın Sel­çuk­lu­la­rın eli­ne geç­me­si
I. Haç­lı Se­fe­ri’nin başlaması
Har­zem­şah­lar Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Haç­lı­la­rın Ku­düs’ü al­ma­sı
Kat­van Sa­va­şı
II. Haç­lı Se­fe­ri’nin başlaması
Bü­yük Sel­çuk­lu Dev­le­ti’nin yıkılması
Ey­yû­bi­ler Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Mir­yo­ke­fa­lon Sa­va­şı
Gaz­ne­li­ler Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sı
III. Haç­lı Se­fe­ri’nin başlaması
IV. Haç­lı Se­fe­ri’nin başlaması
Haç­lı­la­rın İs­tan­bul’u iş­gal et­me­si
Do­ğu Ka­ra­han­lı­lar Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sı
Ba­tı Ka­ra­han­lı­lar Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sı
Cen­giz Ha­n'ın ölü­mü
Yas­sıçi­men Sa­va­şı
Harzemşah Devleti ve Hasankeyf Artukluları Beyliği’nin sona ermesi
Harput Artukluları Beyliği’nin sona ermesi
Bâba­iler Ayak­lan­ma­sı
Kö­se­dağ Sa­va­şı
Ey­yu­biler Dev­le­ti’nin yı­kıl­ma­sı
Mem­luk­ler Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı
Ab­ba­siler Dev­le­ti’nin yıkılması
Ayn-ı Ca­lut Sa­va­şı
Haç­lı Se­fer­le­ri­nin so­na er­me­si
Ka­ra­ma­noğ­lu Meh­met Be­y'in Türk­çe­yi res­mî dil ilan et­me­si
219
SÖZLÜK
-A-
afo­roz : Hris­ti­yan­lık­ta ki­li­se ta­ra­fın­dan ve­ri­len “ce­ma­at­ten kov­ma” ce­za­sı.
Ahi­lik : Kö­kü es­ki Türk tö­re­sin­de olan, Ana­do­lu'da yük­sek bir ge­li­şim gös­te­ren es­naf, za­na­at­çı, çift­çi gi­bi
bü­tün ça­lış­ma kol­la­rı­nı içi­ne alan ocak.
ak­çe : 1. Kü­çük gü­müş pa­ra. 2. Her tür ma­de­nî pa­ra.
akide: Bir şeye inanarak bağlanış, inanç, din inancı.
Amil : Etken, etmen, sebep, faktör.
aris­tok­ra­si : Eko­no­mik, top­lum­sal ve si­ya­sal gü­cün soy­lu­lar sı­nı­fı­nın elin­de bu­lun­du­ğu ta­rih­sel yö­ne­tim
bi­çi­mi.
aris­tok­rat : Soy­lu.
ar­ka­ik : Tarihte ve arkolojide bir uygarlığın en eski evreleri.
asil : Soy­lu.
ast­ro­no­mi : Gök ci­sim­le­ri­nin ko­num­la­rı­nı, ha­re­ket­le­ri­ni, bir­bi­ri­ne olan uzak­lık­la­rının öl­çül­me­si­ni, bun­la­
rın fi­zik ve kim­ya ba­kı­mın­dan ya­pı­la­rı­nı an­la­tan bi­lim, gök bi­li­mi.
aşi­ret : Boy, ka­bi­le, oy­mak.
ata­bey : Es­ki Türk dev­let­le­rin­de, özel­lik­le Sel­çuk­lu­lar­da şeh­za­de­le­rin eği­ti­mi ve­ya ba­ğım­sız ola­rak bir eya­
le­tin yö­ne­ti­mi ile gö­rev­li ve­zir.
avasım : Abbasiler'in Bizans sınırında savunma amaçlı kurdukları sınır şehirleri.
ayin : Dinî tören.
ayyak : 1. Süreyya (ülker) yıldızına yakın, 2. Gökyüzünün en yüksek kısmı.
azat : Ser­best bı­rak­ma.
-B-
balbal : İlk Türklerde ölen kahramanların mezarlarının başına dikilen mezar taşı.
barbar : Roma İmparatorluğu sınırları dışındaki kavimlere verilen isim.
be­de­vi : Çöl­de, ça­dır­da ya­şa­yan gö­çe­be.
beytül mal : Devlet hazinesi.
biat : Bir kimsenin devlet başkanlığını veya hükümdarlığını tanımak.
bidat: 1. İslam dininde Hz. Muhammed zamanından sonra ortaya çıkan değişik yargılar ve ilkeler. 2.
Sonradan türeyen şey
bu­dizm : Do­ğa­üs­tü ki­şi­leş­miş bir Tan­rı dü­şün­ce­si ye­ri­ne, salt var­lı­ğı ko­ya­rak onun in­san­da ar­zu bi­çi­min­de
be­lir­di­ği­ni, bun­dan da ıs­tı­ra­bın doğ­du­ğu­nu, ıs­tı­rap­tan kur­tul­mak için var ol­mak­tan vaz­geç­mek ge­rek­ti­ği­ni
ile­ri sü­ren, Hin­dis­tan ve Çin'de yay­gın olan, Bu­da'nın ile­ri sür­dü­ğü gi­zem­sel dün­ya gö­rü­şü ve din.
bu­dun : Ara­la­rın­da tö­re, dil ve kül­tür or­tak­lı­ğı bu­lu­nan, boy ve soy ba­kı­mın­dan bir­bi­ri­ne bağ­lı olan in­san
top­lu­lu­ğu.
burç : Ka­le du­var­la­rı­ndan da­ha yük­sek, yu­var­lak, dört kö­şe ve­ya çok kö­şe­li ka­le çı­kın­tı­sı.
bozkır : 1. Susuz, ağaçsız geniş ova. 2. Step.
-C-
cehl : Cahillik, ilimden mahrum olmak, tecrübesizlik.
cihanşümul : 1. Dünya ölçüsünde, dünya çapında. 2. Evrensel, üniversal.
cihat : Din uğruna yapılan çalışma, kutsal savaş.
ciz­ye : Müs­lü­man dev­let­ler­de Müs­lü­man ol­ma­yan­lar­dan alı­nan ver­gi.
cum­ba : Ya­pı­la­rın üst kat­la­rın­da, ana du­var­la­rın dı­şı­na, so­ka­ğa doğ­ru çı­kın­tı yap­mış bal­kon.
-Ç-
çağ : Ken­di­ne öz­gü bir özel­lik ta­şı­yan za­man par­ça­sı, dö­nem, de­vir.
Ça­ğa­tay­ca : Adı­nı Cen­giz'in ikin­ci oğ­lu Ça­ğa­tay'dan alan, Do­ğu Türk­çe­si­nin XV. yüz­yıl­da olu­şan ya­zı di­li.
çak­mak ­ta­şı : De­mir ya da çe­li­ğe sü­rtül­dü­ğün­de kı­vıl­cım çı­ka­ran bir tür ku­vars.
ça­nak : Top­rak, me­tal vb.den ya­pıl­mış yay­van, çu­kur­ca kap.
-D-
Darün nedve : İslamiyetten önce Kureyş Kabilesi'nin toplandığı meclis.
de­mok­ra­si : Hal­kın ege­men­li­ği te­me­li­ne da­ya­nan yö­ne­tim bi­çi­mi, el er­ki, de­mok­ra­tlık.
des­tan : Ta­rih ön­ce­si, tan­rı, tan­rı­ça, ya­rı tan­rı ve kah­ra­man­lar­la il­gi­li ola­ğa­nüs­tü olay­la­rı ko­nu alan şi­ir.
dev­let : Top­rak bü­tün­lü­ğü­ne bağ­lı ola­rak si­ya­sal ba­kı­mdan ör­güt­len­miş ulu­s ya da ulus­lar top­lu­lu­ğu­nun
oluş­tur­du­ğu tü­zel var­lık.
di­dak­tik : Öğ­re­ti­ci.
diktatör : Bütün siyasal yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse.
din : Tan­rı’ya, do­ğa­üs­tü güç­le­re, çe­şit­li kut­sal var­lık­la­ra inan­ma­yı ve ta­pın­ma­yı sis­tem­leş­ti­ren top­lum­sal
ku­rum.
dinar : Yaklaşık olarak altın liranın dörtte biri değerinde olan para.
dirhem : Gümüş para.
220
dir­lik : Türk-İslam devletlerinde bir hiz­me­te kar­şı­lık ol­mak üze­re bir kim­se­ye dev­let­çe ve­ri­len ay­lık ve­ya
bir ye­re bağ­lı ge­lir.
divan : İslam devletlerinde devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı kurul.
dog­ma : Doğ­ru­lu­ğu sı­nan­ma­dan be­nim­se­nen, bir öğ­re­ti­nin ya da ide­olo­ji­nin te­me­li ya­pı­lan sav.
dog­ma­cı­lık : Öne sü­rü­len öğ­re­ti ve il­ke­le­ri eleş­tir­me­den doğ­ru ola­rak be­nim­se­yen ve be­nim­se­di­ği var­sa­
yım­lar­dan ka­tı bir yön­tem­le öner­me­ler tü­re­ten an­la­yış, dog­ma­tizm.
dün­ye­vi : Dün­ya ile il­gi­li, dün­ya iş­le­ri­ne iliş­kin.
-E -
ef­sa­ne : Es­ki çağ­lar­dan be­ri söy­le­ne­ge­len, ola­ğa­nüs­tü var­lık­la­rı, olay­la­rı ko­nu edin­en im­ge­sel öy­kü, söy­
len­ce.
emin : Güvenilir kişi.
emir : Arap­lar­da ve da­ha baş­ka Müs­lü­man ül­ke­ler­de bir ka­vim, şe­hir ve­ya ül­ke­nin ba­şı.
ensar : 1. Mekke'den Medine'ye göç eden Müslümanlara yardım eden Medineliler. 2. Yardımcı.
en­ter­di : Bir ül­ke­nin pa­pa ta­ra­fın­dan afo­roz edil­me­si.
ev­rim : Za­man için­de bir­den­bi­re ol­ma­yan, ke­sin­ti­siz, ni­te­lik­sel ve ni­ce­lik­sel ge­liş­me sü­re­ci.
-F-
fabl : Ço­ğun­luk­la man­zum, so­nuç­ta ah­la­ki bir ders çı­ka­rı­lan ale­go­rik öy­kü.
fe­oda­li­te : Özel­lik­le Ba­tı Av­ru­pa’da top­ra­ğı ve üze­rin­de ya­şa­yan köy­lü­le­ri tek bir kim­se­nin ma­lı sa­yan Or­ta
Çağ dü­ze­ni, de­re­bey­lik.
fer­man : Türk-İslam devletlerinde hükümdarın ver­di­ği, uyul­ma­sı ge­rek­li hü­küm­le­ri ta­şı­yan ya­zı­lı buy­ruk,
yar­lık.
fet­ret : İki olay ara­sın­da­ki sü­re.
fı­kıh : İs­lam hu­ku­kun­da din ve dün­ya iş­le­ri ile il­gi­li ana kay­nak­lar­dan ya­rar­la­na­rak ko­nul­muş olan ku­ral­
la­rın bü­tü­nü.
firavun : Eski Mısır hükümdarlarına verilen unvan.
fo­rum : Es­ki Ro­ma­lı­lar za­ma­nın­da, Ro­ma'da ve di­ğer kent­ler­de ka­mu iş­le­ri­ni ko­nuş­mak için hal­kın top­lan­
dı­ğı alan.
fütüvvet : 1. Gençlik, delikanlılık, mertlik, yiğitlik, yardımlaşma, 2. Bu esaslar üzerine kurulmuş tarikat,
dinî mahiyette esnaf birliği.
-G-
ga­ni­met : Sa­vaş­ta düş­man­dan zor­la ele ge­çi­ri­len mal.
gaza : İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan savaş.
ge­ze­gen : Gü­neş çev­re­sin­de do­la­nan, on­dan al­dık­la­rı ışı­ğı yan­sı­tan gök ­ci­sim­le­ri­nin or­tak adı.
go­tik sa­nat : Te­mel özel­li­ği siv­ri­lik olan, XII. yüz­yıl­dan son­ra Rö­ne­san­s’a ka­dar Av­ru­pa'da ge­li­şen sa­nat ve
mi­mar­lık üs­lu­bu.
gö­re­ce : (bir şe­ye) Gö­re olan, var­lı­ğı baş­ka bir şe­yin var­lı­ğı­na bağ­lı olan, ke­sin ol­ma­yıp ki­şi­den ki­şi­ye,
za­man­dan za­ma­na, yer­den ye­re de­ği­şe­bi­len, ba­ğıl.
gra­vür : Ağaç, me­tal ve­ya taş bir yü­ze­ye ay­rı kat­lar hâ­lin­de, de­ği­şik renk­li bo­ya­lar sü­rül­dük­ten son­ra üst­
te­ki kat­la­rı yer yer ka­zı­ya­rak alt­ta­ki renk­ler­den ya­rarlan­ma tek­ni­ği, ka­zı­ma re­sim.
Grek­çe : Es­ki Yu­nan di­li.
gulam : Köle.
- H-
haç : Hris­ti­yan­lı­ğın sim­ge­si sa­yı­lan ve bir­bi­ri­ni di­key ola­rak ke­sen iki çiz­gi­den olu­şan bi­çim, is­tav­roz.
ha­fız : Kur'an’ı bü­tü­nüy­le ez­be­re bi­len ve oku­ya­bi­len kim­se.
ha­li­fe : Hz. Mu­ham­med'in ve­ki­li ola­rak Müs­lü­man­la­rın imam­lı­ğı­nı ve şe­ri­atın ko­ru­yu­cu­lu­ğu­nu yap­mak­la
gö­rev­li kim­se.
ha­nif­lik : Hz. İb­ra­him di­ni.
ha­raç : İslam Devleti'nde Müs­lü­man ol­ma­yan­la­rın dev­le­te öde­mek­le yü­küm­lü ol­duk­la­rı ver­gi.
has­sa aske­ri : Hü­küm­da­rı ko­ru­mak­la gö­rev­li as­ke­rî sı­nıf.
hat : Ya­zı.
hat­tat : El ya­zı­sı çok gü­zel olan sa­nat­çı.
ha­tun : Es­ki Türk­ler­de hü­küm­dar eş­le­ri­ne ve­ri­len ad.
hic­ret : 1. Göç. 2. İs­lam tak­vi­min­de ta­rihin baş­lan­gı­cı sa­yı­lan Hz. Mu­ham­med'in Mek­ke'den Me­di­ne'ye
gö­ç et­me­si.
hö­yük : Ta­rih bo­yun­ca tür­lü ne­den­ler­le yı­kı­lan yer­leş­me böl­ge­le­rin­de, yı­kın­tı­la­rın üst üs­te bi­rik­me­siy­le olu­
şan ve ço­ğu kez için­de ya­pıt ka­lın­tı­la­rı­nın gö­mü­lü bu­lun­du­ğu yay­van te­pe.
hü­ma­nizm : 1. İn­san­cı­lık, in­san­la­rı sev­me ül­kü­sü. 2. İn­sa­na ve in­sa­ni de­ğer­le­re önem ve­ren Rö­ne­san­s’ın
kül­tü­rel akı­mı.
-I-İ-J-
ırk : Ka­lı­tım­sal ola­rak, or­tak fi­zik­sel ve fiz­yo­lo­jik özel­lik­le­re sa­hip in­san­lar top­lu­lu­ğu.
ıs­la­hat : Da­ha iyi du­ru­ma ge­tir­mek için ya­pı­lan de­ği­şik­lik, dü­zelt­me ve­ya iyi­leş­tir­me, re­form.
221
ibret : Kötü bir olaydan alınması gereken ders, uyarıcı sonuç.
in­kı­lap : Bir du­rum­dan baş­ka bir du­ru­ma ge­çiş, dö­nü­şüm.
is­ti­la : Bir ül­ke­yi si­lah gü­cüy­le ele ge­çir­me.
irdelemek : İncelemek, tetkik etmek.
iti­laf : An­laş­ma, uyuş­ma, uz­laş­ma.
ipotek : Bir alacak için gayrimenkul üzerinde tanınan rehin hakkı, rehin.
je­opo­li­tik : 1. Coğ­raf­ya, eko­no­mi, nü­fus vb. nin bir dev­le­tin po­li­ti­ka­sı üze­rin­de­ki et­ki­si. 2. Bir devlette bir
bölgede uygulanan politikayla o yerin coğrafyası arasındaki ilişki.
- K-
ka­dı : Tan­zi­mat’a ka­dar her tür­lü dava­la­ra, Tan­zi­mat’la Me­de­ni Ka­nun ara­sın­da­ki dö­nem­de ise yal­nız
ev­len­me,bo­şan­ma, na­fa­ka, mi­ras da­va­la­rı­na ba­kan mah­ke­me­le­rin baş­kan­la­rı­na ve­ri­len ad.
ka­dir : Güç­lü, gü­cü ye­ter, erk­li.
ka­ğan : Han­la­rın bağ­lı ol­du­ğu dev­let baş­ka­nı, im­pa­ra­tor.
ka­lıt : Ölen bir kim­se­den ya­kın­la­rı­na ge­çen mal ve­ya mülk, mi­ras.
ka­os : Ka­rı­şık­lık, kar­ga­şa.
Ka­to­lik : 1. Ro­ma ki­li­se­si­nin ken­di­ne ver­di­ği ad. 2. Ka­to­lik mez­he­bin­den olan kim­se.
keşiş : Rahip, Ermeni papazı
kethuda: Zengin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören
kimse, kâhya.
kış­lak : Kı­şın or­du­la­rın, gö­çe­be oy­mak­la­rın hay­van­la­rıy­la bir­lik­te ko­nak­la­dık­la­rı yer.
Knez : Rusya'da soylu prenslere verilen ad.
ko­lo­ni : 1. Sö­mür­ge. 2. Göç­men top­lu­lu­ğu ve­ya bu top­lu­lu­ğun yer­leş­ti­ği yer.
kon­sil : Din­sel öğ­re­ti ve ki­li­se dü­ze­ni ile il­gi­li so­run­la­rı çö­züm­le­mek üze­re top­la­nan pis­ko­pos ve din bil­
gin­le­rin­den olu­şan ku­rul.
kon­sül : Ro­ma'da her yıl se­çi­len iki dev­let baş­ka­nın­dan her bi­ri.
kuram: 1. Uygulamalardan bağımsız olarak ele alınan soyut bilgi 2. Belirli bir konudaki düşüncelerin,
görüşlerin bütünü 3. Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar,
yasalar
kuramsal : Sistemli bir düşünceye dayalı olan. Teorik.
kurultay : Eski Türklerde devlet işlerinin görüşüldüğü meclis.
kut : Tan­rı ta­ra­fın­dan hü­küm­da­ra ve­ril­di­ği­ne ina­nı­lan yö­net­me gü­cü.
kült : 1. Tap­ma, ta­pın­ma. 2. Din. 3. Di­nî tö­ren, iba­det, ayin.
küm­bet : Top­lu­ma hiz­met et­miş kim­se­ler için yap­tı­rı­lan ve da­mı kub­be bi­çi­min­de olan anıt me­zar.
-L-
la­hit : Taş ya da mer­mer­den oy­ma me­zar.
lon­ca : Bel­li bir iş ­ko­lun­da us­ta, kal­fa ve çı­rak­la­rı içi­ne alan der­nek.
lü­gat : Söz­lük.
-M-
mabet : Dinî yapı, tapınak, ibadet yeri.
me­de­ni­yet : 1. Uy­gar­lık. 2. Bir ül­ke­nin, bir top­lu­mun, mad­di ve ma­ne­vi var­lık­la­rı­nın, dü­şün­ce, sa­nat ça­lış­
ma­la­rıy­la il­gi­li ni­te­lik­le­ri­nin tü­mü.
mechuliyet : Bilinmezlik, mechullük.
med­re­se : İs­lam ül­ke­le­rin­de ge­nel­lik­le İs­lam di­ni ku­ral­la­rı­na uy­gun bil­gi­le­rin oku­tul­du­ğu yer.
mefkûre: Ülkü, ideal
me­ga­ron : Önün­de bir gi­riş, hol bö­lü­mü ve için­de yal­nız bir oda­sı olan taş­tan ya­pı.
melik : Hükümdar.
mem­luk : Kö­le.
menşur: Padişah tarafından verilen vezirlik vb. bir unvanı gösteren bir ferman türü.
mevali : 1. Emevilerin Arap ve Müslüman olmayanlara verdikleri isim. 2. Osmanlı Devleti'nde görev
yapan yüksek dereceli ilim adamları.
mi­lat : İsa pey­gam­be­rin doğ­du­ğu gün.
mir­za : Ba­zı Türk top­lu­luk­la­rın­da ve İran’da kul­la­nı­lan bir soy­lu­luk sa­nı.
mozaik : Türlü renklerde, küçük küp biçiminde mermer, taş veya pişmiş toprak parçalarının yan yana
getirilmesiyle yapılan resim ve bezeme işi.
mu­ha­cir : Göç­men.
müşrik: Tanrı'ya ortak koşan.
mü­ver­rih : Ta­rih­çi.
mü­ze : Sa­nat ve bi­lim ya­pıt­la­rı­nın ve­ya sa­nat ve bi­li­me ya­ra­yan nes­ne­le­rin sak­la­ndı­ğı, hal­ka gös­te­ril­mek
için ser­gi­len­di­ği yer ve ya­pı.
222
-N-
na­ip : Tah­tta hü­küm­dar ol­ma­dı­ğı za­man ve­ya hü­küm­da­rın ço­cuk­lu­ğu sı­ra­sın­da dev­le­ti yö­ne­ten kim­se.
ne­bi : Pey­gam­ber.
nev­ruz : Es­ki tak­vi­mle­re gö­re yı­lın ve ba­ha­rın ilk gü­nü sa­yı­lan mart ayının yir­mi bi­ri­ne rast­la­yan gün.
nü­fuz : Söz ge­çir­me, güç­lü ol­ma, erk.
-O-
oli­gar­şi : Si­ya­sal er­kin bir­kaç ki­şi­lik bir gru­bun elin­de top­lan­dı­ğı yö­ne­tim, aris­tok­ra­si­nin da­ral­mış bi­çi­mi.
ongun : 1. İlkel toplumlarda topluluğun kendisinden türediği sanılarak kutsal sayılan hayvan, ağaç,
rüzgâr vb. doğal nesne veya olay, totem. 2. Arma.
ordugâh : Ordunun, ihtiyaçlarını karşılamak için konakladığı yer.
Or­to­doks : 1. Dog­ma­ya ve ki­li­se öğ­re­ti­si­ne uy­gun olan. 2. Or­to­doks­luk mez­he­bin­den olan (kim­se).
oto­bi­yog­ra­fi : Bir ki­şi­nin ken­di ya­şa­mı­nı an­lat­tı­ğı ya­zı, öz ­ya­şa­m öy­kü­sü.
ozan : Halk şa­iri.
-Ö-
öğ­re­ti : Bi­lim­de bir dü­zen­li gö­rü­şü oluş­tu­ran il­ke ve dogma­la­rın tü­mü.
ören : Es­ki ya­pı ya da kent ka­lın­tı­sı.
örf : Ya­sa­lar­la be­lir­len­me­miş olan, hal­kın ken­di­li­ğin­den uy­du­ğu ge­le­nek, âdet.
ör­fi : Örf­le il­gi­li.
öşür : İs­lam dev­let­le­rin­de Müs­lü­man­lar­dan alı­nan on­da bir­lik ver­gi.
öy­kün­mek : Tak­lit et­mek, bi­ri­ne ya da bir şe­ye ben­ze­me­ye ça­lış­mak.
özerk : Ay­rı bir ya­sa­ya bağ­lı ola­rak ken­di ken­di­ni yö­net­me yet­ki­si olan (ku­ru­luş), muh­tar, oto­nom.
-P-
pa­le­og­ra­fi : Es­ki el ya­zı­la­rı­nı oku­ma bil­gi­si.
papa: Roma Piskoposu. Roma Katolik Kilisesi'nin başı.
pa­paz : Hris­ti­yan din ada­mı.
pa­pi­rüs : 1. Nil kı­yı­la­rın­da ye­ti­şen bir bit­ki. 2. Es­ki Mı­sır­lı­la­rın pa­pi­rüs sap­la­rın­dan yap­tık­la­rı kâ­ğıt.
parya : Köle.
pi­ra­mit : Mı­sır fi­ra­vun­la­rı­nın me­zar­la­rı­na ve­ri­len ad.
po­lis : 1. Ken­di ya­sa­la­rı ile yö­ne­ti­len bir ya da bir­kaç kent­ten olu­şan dev­let. 2. Yunancada şehir.
po­li­te­izm : Çok tan­rı­cı­lık.
-R-
raca : Hindistan'da merkezi otoritenin olmaması nedeniyle kurulan küçük devletleri yöneten kişi.
rasathane : Gözlemevi.
re­alist : Ger­çek­çi.
re­form : Da­ha iyi du­ru­ma ge­tir­mek için ya­pı­lan de­ği­şik­lik, dü­zelt­me, iyi­leş­tir­me.
Rö­ne­sans : XV. yüz­yıl­dan baş­la­ya­rak İtal­ya’da ve da­ha son­ra di­ğer Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de hü­ma­niz­min et­ki­
siy­le or­ta­ya çı­kan, kla­sik İlk Çağ kül­tür ve sa­na­tı­na da­ya­na­rak ge­li­şen bi­lim ve sa­nat akı­mı.
-S-
sa­raç : Ko­şum ve eyer ta­kım­la­rı ya­pan ve sa­tan kim­se.
sav : İle­ri sü­rü­le­rek sa­vu­nu­lan dü­şün­ce, tez.
se­fer : Ge­nel­lik­le yurt dı­şı­na ya­pı­lan as­ke­rî ha­re­kât, sa­va­şa git­me, sa­vaş.
se­fih : Zevk ve eğ­len­ce­ye düş­kün, uça­rı.
se­ki : Akar­su­la­rın iki ya­nın­da­ki ya­maç­lar­da, ki­mi de­niz ve göl kı­yı­la­rın­da gö­rü­len ba­sa­mak bi­çi­min­de­ki
yer­yü­zü şek­li, set.
se­mer­dam : Ka­re plan­lı ya­pı­lar­da gö­rü­len ve to­puz ça­tı da de­ni­len pi­ra­mit bi­çim­li ça­tı.
sfenks : Kadın başlı, arslan vücutlu heykellere verilen ad.
si­pa­hi : At­lı as­ker.
si­te : İlk Çağ­da ken­di ya­sa­la­rı ile yö­ne­ti­len bir ve­ya bir­kaç kent­ten olu­şan dev­let­.
siyer : Hz. Muhammed'in hayatını anlatan eser.
stel : Kü­çük di­ki­li ­taş.
suba­şı : Or­du ko­mu­ta­nı. Kent­ler­de gü­ven­lik iş­le­ri­ne ba­kan gö­rev­li­le­rin ba­şı.
sü : As­ker, or­du.
-Ş-
şa­man : Şa­man­lık­ta, ge­le­cek­ten ha­ber ver­me, bü­yü yap­ma gi­bi gö­rev­le­ri olan, ruh­lar­la iliş­ki ku­ra­rak
has­ta­lık­la­rı iyi­leş­tir­di­ği­ne ina­nı­lan din ada­mı, kam.
Şa­man­lık : Ku­zey ve Or­ta As­ya'da Türk­ler, di­ğer kıtalar­da da baş­ka top­lu­luk­lar ara­sın­da gü­nü­mü­ze de­ğin
sü­re­ge­len do­ğa­ya tap­ma, do­ğa­üs­tü ruh­la­ra inan­ma te­me­li­ne da­ya­lı din, Şa­ma­nizm.
223
şark : Do­ğu.
şeh­na­me : Hü­küm­da­rın ni­te­lik­le­ri­ni, üs­tün ba­şa­rı­la­rı­nı an­la­tan, mes­ne­vi bi­çi­min­de ya­zıl­mış ko­şuk.
şe­re­fe : Mi­na­re­nin ezan oku­nan ye­ri.
şeri : Şe­ri­at­le il­gi­li.
şölen : Ziyafet.
şövalye : Orta Çağ Avrupası'nda özel eğitimle yetişmiş, belli ülküler taşıyan soylu, atlı savaşçı.
şûra : Bir alanla ilgili olarak oluşturulan danışma kurulu
şümullü : Kapsamı geniş olan, birçok şeyi etkileyen veya içine alan, kapsamlı.
-T-
taassup : Bağnazlık.
ta­bu : Kut­sal sa­yı­lan ki­mi in­san­la­ra, hay­van­la­ra, nes­ne­le­re do­ku­nul­ma­sı­nı, kul­la­nıl­ma­sı­nı ya­sak­la­yan, ak­si
ya­pıl­dı­ğın­da za­ra­rı do­ku­na­ca­ğı dü­şü­nü­len din­sel inanç.
ta­cir : Ti­ca­ret­le uğ­ra­şan kim­se, tüc­car.
ta­vaf : 1. Bir şe­yin çev­re­si­ni do­laş­ma ya da kut­sal bir ye­ri zi­ya­ret et­me. 2. İs­lam di­nin­de Kâ­be’nin çev­re­si­ni
do­laş­ma.
te­baa : İslam devletlerinde hükümdara tâ­bi olan halk.
tecelli : 1. Açılıp belirleme, açıkça ortaya çıkma aydınlanma, 2. Belirme, görünme, 3. Talih, kader, 4. Allah'ın
kudretinin belirmesi.
tecrit : Ayırma, ayrı bir tarafta tutma
te­fek­kür : Dü­şün­me, dü­şü­nüş.
tekerrür : Tekrarlama.
te­ok­ra­tik : Din ya­sa­la­rı ile yö­ne­til­me du­ru­mu.
tez­hip : 1. Yaz­ma ki­tap­lar­da, say­fa­la­rın yal­dız ve bo­ya ile bezen­me­si, yal­dız­la­ma. 2. Süs­le­me, be­ze­me.
tin­sel : Ruh­sal.
tiran : Eski Yunan'da siyasal gücü zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kimse.
topuz : Ucu top biçiminde eski bir silah.
totem : Bir aşiret bölümünün kendisine ata saydığı ve adını alarak ona taptığı bir hayvan veya bitki.
tü­mü­lüs : Bir yer al­tı me­zar oda­sıy­la onun üze­ri­ne yı­ğıl­mış bir top­rak yı­ğı­nın­dan olu­şan ya­pay gö­müt
te­pe­si.
türev : Türemiş olan başka bir şeyden çıkmış bulunan, müştak.
-U-
uç : Türk devletlerinde genel olarak sınır boylarında eyalet ve sancaklara verilen isim.
ule­ma : Bil­gin­ler.
usturlap: Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.
Uzak­Do­ğu : As­ya'nın do­ğu ve gü­ney­do­ğu­su­na ve­ri­len ad.
uzay : Bü­tün var­lık­la­rın için­de bu­lun­du­ğu son­suz boş­luk.
-Ü-
üme­ra : Emir­ler, bey­ler.
üs­tat : Bi­lim ya da sa­nat ala­nın­da üs­tün bil­gi­si ve ye­te­ne­ği olan kim­se.
ütop­ya : Ger­çek­leş­ti­ril­me­si ola­nak­sız ta­sa­rı ya da dü­şün­ce.
-V-
va­ha : Çöllerde bulunan tarım ve yerleşme alanları.
va­hiy : Bir dü­şün­ce ya da buy­ru­ğun Tan­rı ta­ra­fın­dan pey­gam­ber­le­re bil­di­ril­me­si.
va­kıf : Bir hiz­me­tin ge­le­cek­te de ya­pıl­ma­sı için bel­li ko­şul­lar­la ve res­mî bir yol­la ay­rı­la­rak bir kim­se ta­ra­
fın­dan bı­ra­kı­lan mülk ya da pa­ra.
-Y-
yab­gu : Es­ki Türk­ler­de bü­yük ha­ka­na bağ­lı ola­rak ül­ke­nin ba­tı­sı­nı yö­ne­ten ikin­ci de­re­ce­de­ki hü­küm­dar­
la­rın un­va­nı.
yay­lak : Hay­van­la­rın ya­yıl­ma­sı­na uy­gun yer, ot­lak.
yiğitbaşı : Loncalarının kararlarını yürüten kimse
yuğ : Es­ki Türk­ler­de ölü­ler için ya­pı­lan tö­ren.
-Z-
zanaat : El ustalığı isteyen işler.
ze­kât : Müs­lü­man­lık­ta, sa­hip olu­nan mal ve pa­ra­nın kırk­ta bi­ri­nin, her yıl sa­da­ka ola­rak da­ğı­tıl­ma­sı­nı
ön­gö­ren İs­lam’ın beş ko­şu­lun­dan bi­ri.
zig­gu­rat : Es­ki Me­zo­po­tam­ya'da dört kö­şe plan­lı, kat­lar hâ­lin­de yük­se­len ku­le bi­çimin­deki tapınak yapısı.
224
K AY N A K Ç A
1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, Editör Salim TSAL-Hassani, Çev.: Salih TAHİR.
AFYONCU, Erhan, 1000 Soruda Osmanlı İmparatorluğu, C 4, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2010.
AKGÜNDÜZ, Ahmet, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV Yayınları, Ankara, 1998.
AKURGAL, Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 2008.
AKURGAL, Ekrem, Anadolu Uygarlıkları, İstanbul, 2007.
ALP, Sedat, Hitit Güneşi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 2009.
ARMAĞAN, Mustafa, Tarihin Sırlarına Yolculuk, Timaş Yayınları, İstanbul, 2005.
ASLANAPA, Oktay, Türk Sanatı, Remzi Yayınları, İstanbul, 1984.
ATATÜRK, Gazi Mustafa Kemal, Söylev, hzl.: Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1988.
ATATÜRKÇÜLÜK, Genel Kurmay Başkanlığı Yayınları, Cilt I-II-III, Ankara, 1986.
ATATÜRKÇÜLÜK, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1988.
AYDOĞAN, Metin, Türk Uygarlığı, Umay Yayınları, İzmir, 2006.
BARTHOLD, Wilhelm, Orta Asya Tarihi Hakkında Dersler, çev.: K.Y. KOPRAMAN, İ. Aka Yayınevi, Ankara, 1975.
BAŞTAV, Şerif, Sibir Türkleri Belleten Yayınları, İstanbul 2007.
BAYKARA, Tuncer, Türkiye'nin Sosyal ve İktisadi Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000.
BAYKARA, Tuncer, Türk Kültür Tarihine Bakışlar, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001.
BAYRAM, Mikail, Bacıyan-ı Rum (Anadolu Selçukluları Zamanında Genç Kızlar Teşkilatı), Konya, 2006.
BİLGİÇ, A. Timur, Tarihte Neler Olmadı ki, Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2012.
BRAUDEL, Fernand, Akdeniz, çev.: Necati Erkurt, Metis Yayınları, İstanbul, 1990.
BRAUDEL, Fernand, Uygarlıkların Grameri, çev.: Mehmet Ali KILIÇBAY, Ankara, 2006.
BUSBECG, Ghiselin de, Türk Mektupları, çev.: Derin Türk ÖMER, Doğan Yayınevi, İstanbul, 2005.
Büyük Tarih Atlası, Arkın Kitabevi, İstanbul, 2004.
CARR, Edward Hallet, Tarih Nedir, çev.: Misket Gizem GÜRTÜRK, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993.
ÇAYKARA, Emine, Tarihçilerin Kutbu (Halil İnalcık kitabı), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2006.
ÇEÇEN, Anıl, Tarihte Türk Devletleri, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1986.
ÇIĞ, Muazzez İlmiye, Tarih Sümerde Başlar, TTK Yayınları, Ankara, 1990.
DEMİRKENT, Işın, Haçlı Seferleri, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1997.
DOĞAN, İsmail, Osmanlı Ailesi-Sosyolojik Bir Yaklaşım, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2001.
EKİNCİ, Yusuf, Ahilik ve Mesleki Eğitimi, MEB Yayınları, İstanbul, 1990.
ERGİN, Muharrem, Orhun Abideleri, MEB Yayınları, İstanbul, 1970.
GÖLPINARLI, Abdülbâkî, İslam Tarihi, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1980.
GÖMEÇ, Sadettin, Türk Kültürünün Ana Hatları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2006.
GÜLENSOY, Tuncer, MS 4500-MS XIII. Yüzyıllar Arasında Barbar Türkler Dil, Din, Kültür, Bilim, Sanat, Uygarlık,
AktaşYayınları, Ankara, 2011.
GÜMÜŞÇÜ, Osman, Tarihî Coğrafya, İstanbul, 1998.
GÜNGÖR, Erol, Tarihte Türkler, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1995.
GÜNTÜRKÜN KALIPÇI, İlknur,
Anmaktan Anlamaya Doğru Atatürk,
Epsilon yayınları, İstanbul, 2006.
GÜRÜN, Kamuran, Türkler ve Türk Devletleri Tarihi, C. 1, Ankara, 1981.
GÜVENÇ, Bozkurt, Türk Kimliği, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, 1994.
HALKIN, E. Leon, Tarih Tenkidinin Unsurları, TTK Yayınları, Ankara, 1989.
HAMİ DANİŞMENT, İsmail, Tarihî Hakikatler, Timaş Yayınları, İstanbul, 2000.
HEREDETOS, Herodot Tarihi, çev.: Müntekim ÖKMEN, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2002.
HOCA, Saddettin Efendi, Tacü't-Tevarih-4, çev.: İsmet PARMAKSIZOĞLU, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul,
1973.
HUNKE, Sigrid, Avrupa Üzerine Doğan İslam Güneşi, Bedir Yayıncılık, İstanbul, 1972.
İBN-İ BATUTA, Dünya Seyahatnamesi, 100 Temel Eser, Ankara, 1971.
İBN-İ HALDUN, Mukaddime, MEB Yayınları, 1946.
İNAN, Afet, Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti, TTK Basımevi, Ankara, 1956.
İslam Dünyası Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007.
İZGİ, Özkan, Çin Elçisi Wang Yen- Te'nin Uygur Seyahatnamesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000.
KABAKLI, Ahmet, Türk Edebiyatı, C 2, Türk Vakfı Yayınları, İstanbul, 2006.
KAFESOĞLU, İbrahim, Selçuklu Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, İstanbul, 1972.
KAFESOĞLU, İbrahim, Sultan Melikşah, TTK Basımevi, İstanbul, 1973.
KAFESOĞLU, İbrahim, Türk Millî Kültürü, TTK Basımevi, İstanbul, 1986.
225
KARAKÖSE, Hasan, Orta Çağ Tarihi ve Uygarlığı, Nobel Yayınları, Ankara, 2009.
KAŞGARLI, Mahmut, Divani Lügati’t-Türk, TDK Yayınları, Ankara, 1986.
KAŞIKÇI, Nihat, Hasan YILMAZ, Orta Asya-Anadolu Göç Coğrafyası Tanrı Dağlarından Malazgirt'e, Üçüncü
Baskı, İstanbul, 2001.
KIRPIK, Güray, Doğunun ve Batının Gözünden Haçlılar, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009.
KİTAPÇI, Zekeriya, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, Bayrak Yayınevi, İstanbul, 1991.
KOCA, Salim, Tarih Öğrenmenin Faydası, MEB Yayınları, İstanbul, 2000.
KOCA, Salim, Türk Kültürünün Temelleri, MEB Yayınları, Ankara, 1987.
KOCA, Salim, Türkiye Selçukluları Tarihi, C 2, Malazgirt'ten Miryokefalon'a (1071-1176), Karam Yayınları,
Çorum, 2003.
KOCATÜRK, Utkan, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, 2005.
KOCATÜRK, Utkan, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2005.
KOMİSYON, Atatürkçülük, Atatürk'ün Görüşleri ve Direktifleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1997.
KOMİSYON, Atatürkçülük ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, C 1, 2, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1997.
KOMİSYON, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Yüksek Öğretim Kurulu Yayınları, C 2, Ankara, 2000.
KOMİSYON, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, 2, 3, 4, 5, 6, İstanbul, 1997.
KOMİSYON, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2000.
KOMİSYON, Türkler, C. 2, 4, 5, 6, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2000.
KÖPRÜLÜ, M. Fuad, Türkiye Tarihi Anadolu İstilasına Kadar Türkler, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005.
KÖYMEN, M. Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, TTK Basımevi, Ankara, 1954.
KÖYMEN, M. Altay, Selçuklu Devri Türk Tarihi, TTK Basımevi, İstanbul, 1972.
KÖYMEN, M. Altay, Türkiye Selçukluları Devletinin Ekonomik Politikası Belleten, C 1, Ankara, 1987.
KURAT, Akdes Nimet, Karadeniz'in Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, TTK Basımevi, Ankara, 1972.
KURNAZ, Şefika, Kadın Hareketinde Bir Öncü, Akçağ Yayınları, İstanbul, 2008.
LISSNER, Ivar, Uygarlık Tarihi, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1973.
LİGETİ, L., Bilinmeyen İç Asya, çev.: Sadettin KARATAY, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1970.
LİNGS, Martin, Hz. Muhammed, çev.: Nazife ŞİŞMAN, İnsan Yayınları, İstanbul, 2007.
MEMİŞ, Ekrem, Tarih Metodolojisi, Çizgi Yayınevi, Konya, 2005.
MEMİŞ, Ekrem, Türk Kültür Tarihi, Çizgi Yayınevi, Konya, 1996.
MAAOLUF, Amin, Arapların Gözünde Haçlı Seferleri, çev.: Ali Berktay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007.
MERÇİL, Erdoğan, İlk Türk-İslam Devletleri, TTK Basımevi, İstanbul, 1985.
NİZAMÜLMÜLK, Siyasetname, hzl.: Sadık YALSIZUÇANLAR, Antik Şark Klasikleri, İstanbul, 2007.
NİYAZİ, Mehmet, Türk Tarih Felsefesi, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2008.
Onuncu Asırda Türkistan'da bir İslam Seyyahı, İbn Fazlan Seyahatnamesi Tecümesi, hzl.: Ramazan Şeşen,
Bedir Yayınevi, İstanbul, 1975.
ORTAYLI, İlber, Tarihimiz ve Biz, Timaş Yayınları, İstanbul, 2008.
ORTAYLI, İlber, Tarihin İzinde, Timaş Yayınları, İstanbul, 2008.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giriş, C 1, 2, TTK Basımevi, Ankara, 1971.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, TTK Basımevi, Ankara, 1981.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, C 1, 2, TTK Basımevi, Ankara, 1972.
ÖZBARAN, Salih, Tarih, Tarihçi ve Toplum, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 2005.
ÖZÇELİK, İsmail, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, Ankara, 1992.
ÖZEL, Mehmet, Vatan, Millet ve Bayrak Sevgisi, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1986.
ÖZTUNA, Yılmaz Türkiye Tarihi, C 2, 3, 4, Hayat Yayınları, İstanbul, 1964.
PARMAKSIZOĞLU, İsmet, Düşünceleriyle Atatürk, TTK Basımevi, Ankara, 1991.
Resimli Tarih Atlası, Evrensel İletişim Yayınları, Ankara.
ROUX, Jean Paul, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2004.
RUNCIMAN, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, çev.: F. IŞILTAN, Ankara, 1987.
RUNCİMAN, Steven, Kutsal Toprakların Davetsiz Misafirleri Haçlı Seferleri, C 1, Nokta Kitap, İstanbul, 2005.
SARIÇAM, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2004.
ŞEŞEN, Ramazan, İbn Fazlan Seyahatnamesi Tercümesi, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1975.
SEVİM, Ali, Anadolu’nun Fethi, TTK Basımevi, Ankara, 1988.
SEVİN, Veli, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, İstanbul, 2002.
SEVİN, Veli, Başlangıçtan Pers Egemenliğine Kadar Eski Anadolu ve Trakya, İletişim Yayınları, İstanbul,
2008.
226
ŞAHİNLER, Necmettin, Tarihe Adanmış Sözler, Beyan Yayınları, İstanbul, 1991.
ŞEKER, Mehmet, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 1997.
ŞEKER, Mehmet, Anadolu'da Bir Arada Yaşama Tecrübesi Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması,
Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005.
ŞEKER, Mehmet, Fetihlerle Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005.
SENCER, Muzaffer, Dinin Türk Toplumuna Etkileri, Ant Yayınları, İstanbul, 1995.
SÜMER, Faruk, Oğuzlar, Remzi Yayınevi, Ankara, 1967.
SÜSLÜ, Azmi, Atatürk ve Tarih, Atatürkçü Düşünce El Kitabı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 1995.
ŞAŞAL, Behzat, Atatürk'ü Tanımak ve Anlamak, Anayurt Gazetesi Yayınları, Ankara, 2006.
ŞİRAZİ, Sadi, Gülistan ve Bostan, Nesil Yayınevi, İstanbul, 2004.
Tarih Atlası 1, Koza Yayınları, Ankara, 2006.
Tarih Atlası 2, Gendaş Yayınları, İstanbul, 2004.
Tarih Atlası 3, Özyürek Yayınevi, İstanbul, 2008.
Tarih Yazımında Yeni Yaklaşımlar, Tarih Vakfı, İstanbul, 2000.
TATÇI, Mustafa, Yunus Emre Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara, 1996.
T.C. Anayasası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007.
TDK Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005.
TDK Yazım Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005.
TOGAN, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, C 1, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1946.
TOSH, JOHN, Tarihin Peşinde, Tarih Vakfı, Yurt Yayınları, İstanbul, 1984.
TURAN, Osman, Resimlerle Türkiye Tarihi, TTK Basımevi, İstanbul, 1970.
TURAN, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, TTK Basımevi, Ankara, 1965.
TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, TTK Basımevi, İstanbul, 1971.
TURAN, Osman, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, TTK Basımevi, İstanbul, 1978.
Türkler Ansiklopedisi, C 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7.
Türk Devletleri Albümü Ansiklopedisi, C 1, 2.
Türk Dünyası Kültür Atlası, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, İstanbul, 1999.
ULUÇAY, Çağatay, İlk Müslüman Türk Devletleri, MEB Yayınevi, İstanbul, 1965.
ULUSU, M. Kemal, Atatürk'ün Yanı Başında, Doğan Kitap, İstanbul, 2008.
UZUNÇARŞILI, İsmail, Anadolu Beylikleri, TTK Basımevi, Ankara, 1969.
ÜÇOK, Bahriye, İslam Tarihi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1990.
YILDIRIM, Hikmet, Karşılaştırmalı Kronolojik Dünya Tarihi, Maya Akademi, Ankara, 2007.
YILDIRIM, Recep, Uygarlık Tarihine Giriş, İlkçağ Tarihi ve Uygarlıkları, Asil Yayıncılık, Ankara, 2004.
YUSUF Has Hacib, Kutadgu Bilig, Diyanet Yayınları, Ankara, 2007.
İnternet Adresleri
www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1831/2494.pdf- 23.10.2011
www.acikarsiv.gazi.edu.tr/index.php?menu=2&secim=4&txtDocType=3# 23.08.2008
www.acikarsiv.ankara.edu.tr/index.php?bil=bil_icerik&icerik_id=21.07.2008
www.acikarsiv.gazi.edu.tr/dosya/UYGURTURKLERINDENEVRUZ.Pdf=14.10.2011
www.add.org.tr/index.php/Akuetuer-medeniyet 20.12.2012
www.altuntop.org./islam vebilim/matbaa.asp. 18.10.2011
www.akmb.gov.tr/turkce/books/nevruz/salim.koca.htm 18.04.2010
www.akmb.gov.tr/turkce/books/nevruz/salim.koca.htm 25.10.2011
www.ankara.edu.gov.tr?bil=bil_icerik&icerik_id=15.08.2008
www. ankara.gov.tr.Portal.asp?X=FOTALB 12.08.2008
www.atilim.edu.tr.haber.php?kunye=111006 04.07.2008
www.atuni.edu.gov.tr.userfiles/163730-b2b8b349af7f04df=28.10.2008
www.baskent.edu.tr/gstmf/duyuru/eskiyunan.15.11.2009
www.bergama.bel.tr/icerikListeler.aspxkd=59.12.10.1009
www.bodrum.gov.tr.default_B0.aspx?content=181.23.10.2008
www.burdur.bld.gov.tr.sayfa.php?kat=7&sayfa=77.03.11.2008
www.byegm.gov.tr.content.aspx?s=ktp.25act43=09.09.2008
www.cumhuriyet.edu.tr.index.php?Page=al3b/=27.08.2008
www.dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/26/155.pdf. 20.10.2011
www.dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/501/6024/pdf.11.09.2011
www.dergiler.ankara.edu.tr/detail.php?id=18&sayi_id=1573.22.05.2008
227
www.diyanet.gov.tr/turkish/DİYANET=13.11.2010
www.diyanet.gov.tr/turkish/dok/hicaz-2008.pdf=26.09.2011
www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/yayinoku.aspx?sayfa:6ID=28.18.09.2010
www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/vebokul.aps?sayfa=22&yid=1. 22.10.2011
www.diyanettrabzon.egitim.gov.tr/donemtez/arafatdemir.doc.12.09.2011
www.erzincan.edu.gov.tr/eskiturkler.nevruz=21.11.2010
www.fatih.bel.tr/bpi.asp?caid=32&cid=2389-20.10.2011
www.geoblog.psu.edu.-qCGiNjlrTck/TpVw6PMyjgI/13.09.2008
www.gevhernesibe.erciyes.edu.tr/indextr.html.20.10.2010
www.homepage.uludag.edu.tr/erdick/46/depo.28.10.2011
www.İstanbul.edu.tr/Bolumler/guzelsanat/romasanati.html=12.09.2011
www.kepez.gov.tr/default_BO.aspx?content=199 20.10.2011
www.kepez.gov.tr/index.php?option=com.20.10.2010
www.kirsehir.gov.tr/ahilikhaftasi.html=01.10.2010
www.kkk.tsk.mil.tr/Genel Konular/Resimler/Muze.22.09.2009
www.konya.gov.tr/default_BO.aspx?content=180/05.10.2011
www.kou.edu.tr/sengulaydingun=17.09.2009
www.kultur.gov.tr/ataturk.tarihanilari.html=13.09.2009
www.kultur.gov.tr/genel/SanalMuzeler/bodrumsualti/index.htm.28.10.2010
www.kutuphane.uludag.edu.tr/belge.01.09.2010
www.kutuphane.uludag.edu.tr/PDF/fen-ed/htmpdf=27.08.2009
www.mail.baskent.edu.tr/babilkulesi24.09.2008
www.mardinkulturturizm.gov.tr/belge/1-34108/tarihce.html. 18.11,2011
www.merkezbankasi.gov.tr.kutuphane/TURKCE/23.08.2008
www.mersin.edu.gov.tr.darib/kutuphane-ve-dokumantasyon=01.09.2008
www.mnsu.edu.tr.news/?cat=News&paper=topstories.04.10.2008
www.muze.Sabanci.Üniv.edu.tr/belge/ac-12a201.html. 23.09.2010
www.myweb.sabanciuniv.edu/family-research=06.11.2010
www.niksarhuseyingazi.com/haberler/944-tokatta-gazi-osman-pasa-anildi-html.30.10.2011
www.okulweb.meb.gov.tr/63/01/669243/alpaslan.html
www.phil.metu.edu.tr/ahmet-inam/tarih.html=13.10.2009
www.resulullah.org/arabistanin-durumu 25.07.2012
www.samsun.gov.tr.trugd_cografi.asp#1/ac32=20.08.2008
www.selcuk.edu.gov.tr.asp2./asp/ogr/giris.htm.12.10.2008
www.sivas.gov.tr/ulucamii.aspx=23.09.2009
www.tarih.su.com/trhndr.htm-15.09.2011
www.tarihvakfi.org.tr/icerik.asp?icerikId=76.19.11.2009
http://tarihvemedeniyet.org/category/forum/Konu-sabar-adi 12.09.2008
www.tdk.gov.tr./BelgeGoster.aspx?F6E10F889/28.08.2008
www.tokat.gov.tr/default.gaziosmanpasa=24.10.2009
www.tokatturizm.gov.tr/belge/1-34489/hanlar-kervansaraylar-ve-medreseler-html.12.10.2010
www.tsk.tr./8-TARİHTEN_KESİTLER/8_8_sakarya_meydan_muharabesi_htm 18.10 2011
www.tt.baskent.edu.tr/turkbuyukleri.htm=28.10.2010
www.ttk.gov.tr.index.php?Page=Sayfa&No=9/21.08.2008
www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdf_armagan.27.07.2012
www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdf.dergi/54/24.04.2008
www.turkishstudies.net/Dergi.pdf.Detay.aspx?ID=2449. 26.07.2012
www.turkislamtarihi.nl/makaleler/bosna.php.05.07.2010
www.turkoloji.cu.edu.tr/oniki-hayvanli-turk-takvimi=29,08.2010
www.turkoloji.cu.edu.tr/ESKİ%20TURK%20DILI/Nergis_biray-oniki_hayvanlı_turk_takvimi.pdf.21.10.2011
www.turkoloji.eu.edu.tr.pl/domaincontact.php?name=turkoloji.eu.11.08.2008
www.yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi44/turk.htm.28.10.2009
www.web.dev.edu.tr.latest/index.php?lang=en/12.08.2008
www.web.meb.gov.tr.indexars.asp?TID=0&ID=9/24.09.2009
www.hacettepe.academia.edu/eminesonnurozcan/Papers/183506/Anadoluyla_Tanisan_Turklere_Kultur_Tarihi_
Acisindan_Bakislar 15.09.2011
228
Dergi ve Gazete Kaynakçası
Atlas Dergisi, Kasım, 2007.
Atlas Dergisi, Nisan, 2008.
Atlas Dergisi, Ocak, 2006.
Atlas Dergisi, Ocak, 2008.
Atlas Dergisi, Şubat, 2003.
Bilim Teknik Dergisi, Haziran, 2005.
Bilim Teknik Dergisi, Mart, 2001.
Bilim Teknik Dergisi, Nisan, 2001.
Derin Tarih, Ağustos, 2013.
Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, Bahar, 2012.
NTV Tarih Dergisi, Aralık, 2009.
NTV Tarih Dergisi, Mayıs, 2009.
NTV Tarih Dergisi, Ocak, 2010.
Popüler Tarih Dergisi, Şubat, 2009.
Pusula Dergisi, Ekim, Kasım, Aralık, 2008.
Pusula Dergisi, Ocak, Şubat, Mart, 2009.
Pusula Dergisi, Temmuz, Ağustos, Eylül, 2009.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Aralık, 2003.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Ekim, 2003.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Haziran, 2003.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Nisan, 2006.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Ocak, 2002.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Şubat, 2004.
Toplumsal Tarih Dergisi, Temmuz, 2002.
Toplumsal Tarih Dergisi, Mayıs, 2003.
Toplumsal Tarih Dergisi, Ocak, 2002.
Vakıflar Dergisi, Ağustos, 1994.
Vakıflar Dergisi, Aralık, 1994.
Vakıflar Dergisi, Eylül, 1995.
Vakıflar Dergisi, Kasım, 1993.
Vakıflar Dergisi, Mayıs, 1996.
01.09.2011 tarihli gazete haberi, Vatan gazetesi
10.08.2011 tarihli gazete haberi, Hürriyet gazetesi
26.08.2013 tarihli gazete haberi, Hürriyet gazetesi
229
173
230
GÜNEY KIBRIS
RUM YÖNET‹M‹
TÜRKİYE HARİTASI
7h5.õ<(õ'$5õ+$5õ7$6,
NÖC: Nahcivan Özerk Cumhuriyeti
(Azerbaycan)
İl merkezleri
Başkent (Ankara)
(A
ZE N
RB .Ö
AY .C
CA
N)
174
a
��
��
��
��
a
(
(
(
(
' L Q \ H V W êU
' L Q \ H V W êU
174
231
231
231
Krasnoyarsk
Krasnoyarsk
YA
AS .
AK C
H
YA
AS .
AK C
H
Hakasya C.
Hakasya C.
7 h 5 .TÜRK
' h DÜNYASI
1 < $ 6 , +HARİTASI
$5è7$6,
7 hTÜRK
5 .TÜRK
DÜNYASI
' h DÜNYASI
1 < $ 6HARİTASI
, +HARİTASI
$5è7$6,
Muhtar
Muhtar
Krasnoyarsk
Krasnoyarsk

Benzer belgeler