İletişim Tasarımı Ve Yönetimi

Transkript

İletişim Tasarımı Ve Yönetimi
Barış AYDOĞDU
Genel Yayın Yönetmeni
w w w.e c a m p u s m a g .c o m
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Barış AYDOĞDU
F
arkında mısınız bilemeyiz ama öğrencinin olduğu
yerlerde neredeyse her alanda
büyük bir hareketlilik var. Etkinlikler, konferanslar, defileler,
yürüyüşler, protestolar, yarışmalar ve dahası… Sadece bunlarla
da sınırlı değil, büyük işletmelerden tutun da, yepyeni konseptleri ile yine öğrenciye hizmet sunmak adına hayata geçirilen
birçok girişim de sürekli olarak bu hareketliliğin bir parçası.
EDİTÖR
Cansu BALCI
DİZGİ & TASARIM
İsmail Hakkı YENER
GÖRSEL YÖNETMEN
Şahan ŞEF
KREATİF DİREKTÖR
Zafer Burak AYDOĞDU
İMTİYAZ SAHİBİ VE SORUMLU YAZI İŞLERİ YÖNETMENİ
Çağın BOZKURT
FOTOĞRAFLAR
BÖLÜMLER EDİTÖRÜ
Mehmet Arif BOZAN
Ünal USTA
Tugse ENKH
Volkan ÖVEN
ETKİNLİK KOORDİNATÖRÜ
Yusuf Can CATKER
HABER BİRİMİ
Simge AŞKAN
Buket ŞAĞAN
Fatma TULUNOĞLU
REDAKSİYON
Mine DURUKAN
WEB YÖNETİMİ
SOSYAL MEDYA
Ozidi MANTA
Bilâl KIR
REKLAM BİRİMİ KOORDİNATÖRÜ
Barış AYDOĞDU
0507 715 64 92 • [email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Tarık KAYMAK, Prof. Dr. Ufuk AYDIN, Mustafa Kadir GÜNER,
Doç. Dr. Mehmet BAŞAR, Semih ÖZKAN, Bünyamin EGE,
Doç. Dr. Serap BENLİGİRAY, Caner KÖFTER, Deniz DEMİR,
Nazmi HAYAT, Halil GÜNGÖR, İpek Buket KAMİŞ, Özkan
AKAR, Berrin YEŞERTENER
İLETİŞİM
eCampus’ Dergisi
T: 0222 230 38 32 / F: 0222 234 43 71
[email protected]
www.ecampusmag.com
YÖNETİM YERİ
Cumhuriye Mahallesi, Tersel Sokak, Ata Apartmanı, 2/14
Eskişehir / TÜRKİYE
YAYIN TÜRÜ
Yerel Süreli Yayın
BASKI
Karmen Matbaa ve Basım San. Tic. Ltd. Şti.
Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 2NB3
Topkapı / İstanbul
ECAMPUS’ Dergi Basım – Yayın yasalarına uygun olarak hazırlanmaktadır.
Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, röportaj, haber ve konuların her hakkı saklıdır.
Dergide yer alan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine, basılan fotoğrafların
sorumluluğu fotoğrafçılara aittir. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.
ECAMPUS’ Dergisi projesi sahipleri adına proje yürütücüsü
Mıknatıs Production firmasıdır.
İşte tam da bu noktada öğrenci hayatının her açısının ne kadar da değerli olduğunu anlatmak adına hazırlanan eCampus’
Dergisi, öğrenci olmanın ayrıcalıklarını, güzelliklerini ve öğrenciye dair ne varsa hepsinden biraz da olsa bahsetmek amacıyla yayınlanmaktadır. Sıklıkla yayın amacımızdan bahsettiğimiz
bu sayfada, yine bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni ise
oldukça basit; öğrenci hayatı her anıyla dopdolu ve her an dile
getirilmeye değer.
Bir yılı aşkın süredir Eskişehir’den öğrenci manzaralarını aktardığımız bunun yanı sıra öğrenciye olan bakış açısını farklılaştırmaya çalıştığımız bir değer yaratma mücadelesi veriyoruz. Bu
mücadeleyi sadece yaptığımız yayın ile değil, hayatımızın her
alanında lanse etmeye özen gösteriyoruz.
Elbette bu değer yaratma çalışmalarımız esnasında hatalar da
yapıyoruz ancak biliyoruz ki bize doğru yolu gösteren şey de
bu irili ufaklı hatalar. Ve yine biliyoruz ki, asıl hata yapmadığımızı düşündüğümüz zamanlarda bir yerlerde büyük hatalar
yapıyoruzdur. Kısacası, başlarda hataların bir gün hiç yapılmayacağına inanırken, anlıyoruz ki yaptığımız hatalardır bizi en
doğrusuna ulaştıran. Yine de hedeflerimizi her yeni başlangıçta sıfır hataya ayarlayıp yola çıkıyoruz ve her yeni başlangıçta
yepyeni hatalar yapıyoruz.
Yukarıda bahsettiklerimizi, elinize aldığınız derginin içerisindeki hatalarımızı görmezden gelmeniz için değil, bundan sonraki
sayıları elinize aldığınızda o hataları bir daha görmeyeceğinizi belirtmek adına kaleme aldık. Bizler var olan bir algıyı, sıra
dışı bir anlatımla yeniden yaratmaya çalışıyoruz ve yukarıdan
inme, basmakalıp bir sistemi uygulamak yerine, sürekli yeni fikirler ortaya koyan yeni konseptler deniyoruz. Bu süreçteki tek
kaynağımız ise yaptığımız hatalarımız.
Bir gün sizlere öğrenci hayatının en mükemmel hâlini sunmak dileğiyle…
iÇiNDEKiLER
14
CAMPUS
FASHION
20
KÜLTÜR BAŞKENTİ
46
30
24
36
MEZUN OLUNCA
N’OLCAKSIN?
ONUR
BAYRAMOĞLU
AIESEC
iÇiNDEKiLER
22
POPÜLER
KÜLTÜRE BİR
BAŞKALDIRI
ESKİŞEHİR
KURBAN
42
44
KARİYER
TIP FAKÜLTESİ
50
AVRUPA
ÖĞRENCİLERİ
FORMU
68
SİNEMA
54
PARIS
Küçüklüğümüzden itibaren sıklıkla duyduğumuz ve etkinliklerine şahit olduğumuz TEMA, hem yaptığı çalışmalar hem de bünyesinde barındırdığı 400 binden fazla üyesiyle bugün, insanlarda ağaç ve toprak bilinci
oluşturmaya tüm hızıyla devam ediyor. eCampus’ ailesi olarak TEMA Vakfı Eskişehir gönüllülerine yaptığımız ziyarette, Eskişehir TEMA temsilcisi Dr. Halil Güngör şöyle cevap veriyor TEMA’nın amacı hakkında
sorduğumuz soruya; “İnsanların doğduğu yerde doymasını istiyoruz.”
TEMA Nedir?
Açılımı; Türkiye Erezyonla Mücadele ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı olan TEMA, 11 Eylül 1992 yılında Sayın
Hayrettin Karaca ve Sayın Nihat Gökyiğit başta olmak üzere 30 iş adamının desteğiyle kurulmuştur. Gönüllülük esasına dayanan politikasıyla TEMA, sürdürülebilir yaşam ilkesi ile doğal varlıkların korunmasında,
ülkenin ve dünyanın geleceğinde söz sahibi olan, topraktan gelen toplumsal barışı sağlayan bilinçli bireyler
yetiştirebilen bir sivil toplum kuruluşu olma vizyonuna sahiptir. TEMA, insanoğlunun doğaya açmış olduğu
savaşa karşı, tabiat ananın yanında saf tutan bir barış elçisi olma misyonunu içerisinde barındırır. Her türlü
kirlilik, doğal afet, çoraklık ve çölleşme ile mücadele eder. Su ve diğer doğal kaynakların korunmasında öncü
bir konumda bulunan TEMA, bu bağlamda oldukça etkili bir görev üstlenmektedir.
Bu Zamana Kadar Yapılan Çalışmalar
Nasıl Gönüllü Olurum?
TEMA’nın başlıca çalışmaları arasında, Adalet Bakanlığı, Milli
Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere, toprak ve ağaç bilincini oluşturmak
üzere birçok kurum ve kuruluşta seminerler ve eğitimler düzenlemektedir. Bunun dışında, başlattığı yasa çalışmaları ile
Türkiye’nin çevresel sorumluluğu için dönüm noktası niteliğinde olan Mera Kanunu ve Toprak Kanunu’nun yasallaşması konusunda çalışmalar yürütmüştür.
Türkiye genelindeki teşkilatlanması;
ilköğretim çağına kadar Yavru Tema,
üniversite ve lise öğrencilerince faaliyet
gösteren Genç Tema ve Mezun Tema şeklinde örgütlenmiştir. 25 yaş altı için ¨5, 25
yaş üstü için ¨20 bağışta bulunarak siz
de TEMA ailesine katılabilirsiniz.
Hepimizin aşina olduğu ağaçlandırma çalışmaları, yine
TEMA Vakfı öncülüğünde gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilmeye devam etmektedir. Halen 150 bin hektar alanda kırsal
kalkınma ve ağaçlandırma projesi başta olmak üzere 100’e
yakın projenin yürütücülüğünü üstlenmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı ile birlikte yürüttüğü 10 milyar Meşe Toprakla
Buluşuyor kampanyası, 1 milyon hektar alanda sağlıklı meşe
ormanları oluşturmayı hedeflemektedir. Bu kampanya, ağaç
sevdalılarının orman içerisinde buldukları meşe palamutlarını, TEMA ağaçlandırma merkezlerine götürmesiyle oluşturulmuş ve Türkiye Erezyonla Mücadele Ağaçlandırma ve
Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, doğadan geleni yine doğaya
bırakmaya gönüllü olmuştur. TEMA’nın yurt içinde yaptığı
projeler hakkında detaylı bilgi için; www.tema.org.tr adresini ziyaret edebilir, Eskişehir’de bulunan etkinliklerin takibini
de gerçekleştirebilirsiniz.
Eskişehir TEMA
Eskişehir’de bulunan TEMA Vakfı, kendisine gönül vermiş 12 bini aşkın gönüllüsü
ve yol gösterici, ağaç ve doğa hayranı
kadrosuyla Türkiye’nin en etkin şubelerinden birisi olarak faaliyet göstermektedir.
Siz de TEMA Vakfı’na gönüllü olmak ve
doğa için bir adım atmak istiyorsanız,
Paşa Mahallesi Fırın Sokak Numara: 8/1
Odunpazarı - Eskişehir’de bulunan Eskişehir TEMA’yı ziyaret edebilir, ömrünü
doğaya adamış sıcakkanlı bu insanların
arasında kendinize yer bulabilirsiniz.
HABER 12
HABER 14
CAMPUS
FASHiON
MODA
EDİTÖRÜ
HANDE
DURAN
Pınar TOPSAKAL
Eğitim Fakültesi - Resim İş
Bol kesimli sezon kabanı; crop bluzu, pantolon uyumu; bot ve çanta gibi tamamlayıcıları
ve saç stiliyle karakteristik bütünlük sağlamış.
FASHION 16
MIKNATIS
Büşra YILDIRIM
Tayfun CENGİZ
Deri kollu asker yeşili parka sezon parçalarından... Bot ve çanta seçimi ise genel görünümü
itibariyle oldukça uyumlu.
Kruvaze kaban ve dar paça jean birbirini renk
ve oran olarak desteklemiş. Bot, atkı ve çantadaki renk seçimi ise oldukça başarılı...
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - İşletme
FASHION 18
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - İç Mimarlık
HAYAL
Yağmur OĞUZ
Ayber YILDIRIM
Şık gömlek ve jean ikilisinin dışında ilk göze
çarpan imite kürk kaban. Yüz tipine uygun
gözlük seçimi ve diğer aksesuar seçimleri ise
şık bir görüntüyü beraberinde getirmiş.
Çok yakın renk değerlerine sahip kaban ve
pantolon seçimine, kapüşonlu oduncu gömleği hareket kazandırmış. Kaban ve gömlek
sınırı ise oran açısından oldukça başarılı...
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - Moda Tasarımı
FASHION 20
Güzel Sanatlar Fakültesi - Heykel
TÜRK DÜNYASI
KÜLTÜR BAŞKENTİ’NDEN
ESKİŞEHİR’DE
ALIŞVERİŞ ŞENLİĞİ
TURKUAZ
SİNEMA GÜNLERİ
Eskişehir, Türk Dünyası Kültür Başkenti Etkinlikleri
kapsamında oldukça hareketli bir etkinliğe ev sahipliği
yapıyor. Esnaf ve tüketiciyi buluşturarak, ekonomiyi
canlandırmayı hedefleyen Alışveriş Günleri Etkinliği
ile katılımcılara birçok hediye ve promosyon imkanı
sunuluyor. Türk Dünyası Kültür Başkenti Alış Veriş
Günleri logosunu gördüğünüz herhangi bir mağazadan
yapacağınız 50 Türk Lirası ve üzeri alışverişlerde,
Eskişehir’in birçok noktasında oluşturulacak olan çekiliş
kuponu noktalarında, fiş ibrazı karşılığı, 20 Mart günü
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Kapanış
Töreni’nde yapılacak olan büyük çekilişe 1 adet katılım
hakkı kazanılıyor.
Geçtiğimiz günlerde, Eskişehir Türk Dünyası Kültür
Başkenti Etkinlikleri kapsamında düzenlenen Turkuaz
Film Günleri etkinliği, Türkçe Konuşan Filmler başlığı
altında gerçekleştirildi. Türk Dünyası ülkelerinin unutulmaz filmlerinin Türkçe versiyonlarının izleyici ile
buluştuğu etkinliğin açılışına, Türk Dünyası ülkelerinin
ünlü yönetmen ve oyuncularının da içerisinde bulunduğu yaklaşık 200 kişi katıldı.
8-16 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek olan “Alış
Veriş Günleri” etkinliğinin tanıtım toplantısında konuşan
Vali Tuna, etkinlik ile ilgili olarak; “Şehrimizin en canlı
noktalarından biri olan Hamamyolu Caddesi’nde ve
Vilayet Meydanı’nda “Alışveriş Günleri” boyunca stantlar
açılacaktır. Bu etkinlikte “alışveriş” kavramının kültür
sanat boyutu da yer alacaktır. Açılış töreninde Türkiye’yi
Türkvizyon’da temsil eden Manevra grubu konser
verecektir. Tıpkı onların şarkılarında da vurguladıkları gibi
‘Sen, Ben, Biz Hepimiz’ yine Türk Dünyası’nın kalbinde
tek nefeste, tek yürekte bir arada olacağız. 40’ın üzerinde
gösteriler, eğlenceler, sosyal medya etkinlikleri ile bir
festival havasında gerçekleşecek Alışveriş Günleri’nde
alışveriş kuponu dağıtımı ve çekilişi yapılacaktır.” dedi.
Sürpriz hediyelerin ve promosyonların olacağı Alışveriş
Günleri kapsamında gerçekleşecek çekiliş ile; 4 adet
Otomobil, 3 adet Motosiklet, 10 adet Dizüstü bilgisayar,
20 adet Bisiklet, 10 adet Buzdolabı, 10 adet Çamaşır
Makinesi, 10 adet Fırın, 10 adet Bulaşık Makinesi, 10 adet
102 Ekran Led TV, 26 kişiye Check-up, 26 çifte 3 Günlük
Yurtdışı Kültür Gezisi, 26 çifte 5 Günlük Yurtiçi Kültür
Gezisi, 100 adet Takım Elbise, 100 adet Nevresim Takımı,
100 kişiye ¨100’lik Gıda Alışveriş Kuponu, 100 kişiye
Eskişehir Spor Kombine Bileti yeni sahipleriyle buluşacak.
AKTÜEL 22
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kongre Merkezi’nde
düzenlenen etkinliğin galası, Eskişehir Valisi Güngör
Azim Tuna’nın açılış konuşması ile start aldı. Galada
izleyicilerle buluşan Kazakistan Sinemasının başyapıtı
olarak bilinen milli kahraman, yazar ve siyasetçi “Mustafa Şokay” filmi, etkinliğin başlangıç filmi olarak sunuldu. 4 gün süren etkinlik ile Türk Dünyası ülkelerinin
sinema kültürleri yakından tanınmış oldu.
Galaya katılan ünlü isimler arasında; Kazakistan’dan
“Şokay” filminin yönetmeni Satibaldi Narimbetov,
Türkmenistan’dan “Mankurt” filminin de arasında olduğu çok sayıda filmin yönetmeni Hocakulu Narlıyev ile
ünlü Türkmen aktris Maya Aymedova; Kırgızistan’dan
yönetmenler, Askarbek Kuruşbekov ve Bulutbek Şemsiyev; Yakutistan’dan yapımcı Bergen Parnikov ile yönetmen Sardana Savvina; Tataristan’dan senarist Mansur Gilyazov ile yönetmen Marat Devletov; Çin Uygur
Özerk Bölgesi’nden yönetmen Firdevsi Azizi ve yerli
yönetmen Mesut Uçakan, aktör Eşref Kolçak, yapımcı İsrafil Kuralay, yönetmen Mehmet Güleryüz, sinema
yazarları Burçak Evren, Coşkun Çokyiğit, Elif Tunca ve
Murat Tolga Şen yer aldı.
Etkinlik çerçevesinde, “Türk Dünyası Sineması” ve ünlü
Kırgız yönetmenin ismiyle “Tolomuş Okoyev Sineması” başlıklı iki panel ile “Senaryo Hikâyeleri” ve “Makyaj
Atölyesi” başlıklı iki atölye çalışması da düzenlendi.
Yoğun ilgi gören Turkuaz Film Günleri Etkinliği, 27 Şubat Perşembe günü sona erdi.
Anadolu Üniversitesi bu söyleme ilk
Popüler kültür kolaycıdır.Araştırma yapmaz, derine inmez. İstanbul, Ankara, haydi bilemediniz İzmir’de ne varsa ülkenin kültürünün, yaşam biçiminin, eğitiminin, sporunun buralarda yaşandığını varsayar.
Popüler
kültürün ögeleri bu şehirlerde
oluşur; başka şehirlerde yer yerinden oynasa, sıradışı, hatta olağanüstü şeyler de olsa
fark etmez. Çünkü popüler kültüre göre yaşam büyük şehirlerden ibarettir ve gerisi teferruattır. Popüler kültüre göre deprem riski
İstanbul’u tehdit ediyorsa risktir; kar yağışı
İstanbul’da yoğun olacaksa korkutucudur,
takım İstanbul takımıysa şampiyonluk adayıdır. Geçenlerde Eses’in birmaçının başlama
vuruşundan önce saygı duruşu vardı. Trafik
kazasında yaşamını yitiren bir futbolcu anısınaydı saygı duruşu. Ve Eses bando saygı
duruşu marşını canlı olarak çaldı. Evet Türkiye’nin popüler kültürünün üretildiği yerlerde
olduğu gibi kayıttan değil; canlı. Statta herkes dinledi birkaç kendini bilmezin dışında.
Bu ses aslında popüler kültüre bir başkaldırı idi, Eses bandonun kendisi gibi. Diyordu
ki: “bak popüler kültür ben buradayım, ben
farklıyım”
AKTÜEL 24
Zorla giriyordu popüler kültürün gündemine…
Bando çalarken Eskişehir’in popüler kültüre
ne çok başkaldıran bir şehir olduğu aklıma
geldi. Mesela Eskişehirspor’un kendisi de böyle bir başkaldırı değil miydi? Yılların popüler
takımlarına başkaldırmamış mıydı? Zorla gündeme girmiş, popüler kültürün ezberini bozmamış mıydı?
Sonra aklıma Kent Konseyi geldi. Kentte sözünü söyleyecek ne kadar birey ya da kuruluş varsa davetliydi. Yeni stat nereye yapılsın,
politikacılardan beklentiler, demiryolunun
yeraltına alınması… Doğrudan demokrasinin
örneğiydi Konsey…
başkaldırıdır. Hocasıyla, yaygın altyapısıyla
popüler kültürün ezberini bozmuştur Anadolu Üniversitesi. Anadolu’da da kaliteli eğitim
yapılabileceğini, tüm dünyaya eğitim hizmeti
sunulabileceğini göstermiş, popüler kültüre
başkaldırmıştır. Sivil Havacılık Yüksekokulu
da öyledir, İletişim Fakültesi, İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi de, Hukuk Fakültesi de…
Yılmaz Hoca örneği de farklı değildir. Bu şehrin, muhalif olmasına rağmen Yılmaz Hoca’yı
seçmesi bir başkaldırı değilmidir? Popüler
kültür güçlüden yanadır, popüler olandan yanadır. Popüler kültür iktidar muhalifi olanı pek
sevmez. Ama Eskişehir farklıdır, sessiz, şiddetsiz, medenice cevap verir popüler kültüre.
Yaşanılır olmasıyla başkaldırıdır Eskişehir.
Sanatın içine tükürüldüğü bir ülkede inadına
heykelleriyle güzel, operasıyla zengin, parklarıyla keyifli, tiyatrolarıyla gururludur. Popüler
kültürün, “Sanat İstanbul, Ankara ya da İzmir’de yapılır” klişesine bir başkaldırıdır Eskişehir.
Burada da sanatvardır, burada da sanatçı
vardır diye haykırır popüler kültüre. Zorla girer gündemine ve ezberini değiştirir popüler
kültürün.
Yayasına yürüyecek yol bırakmayıp kalbini
araç yollarına, ruhunu lüks otomobillere teslim eden popüler kültüre inat, şehrin merkezini yayalara açan; yetmedi, onlara yürüyüş
ve bisiklet yolları sunan şehirdir Eskişehir.
Odunpazarı gibi yok olmaya yüz tutmuş bir
semti Dünya Kültür Mirası listesine sokan,
endüstriyel markalara karşı halkına tertemiz
kalabak suyu içirenlerin şehridir burası.
Bir başkaldırıdır Eskişehir; popüler kültüre
karşı ve popüler kültürün ezberini bozan…
Prof. Dr. Ufuk AYDIN
AÜ Hukuk Fakültesi Dekanı
(21.03.2011)
Anadolu Üniversitesi mesela. O da bir başkaldırı değil mi? Popüler kültüre göre “Eğitim İstanbul, Ankara ve İzmir’de verilir, taşrada eğitim mi? Açıköğretim mi? Televizyondan yayın
mı? Bunu mutlaka İstanbul’daki bir üniversite
yapmalı…”
AKTÜEL 25
Röportaj: Cansu BALCI
Fotoğraf: Şahan ŞEF
RÖPORTAJ 26
RÖPORTAJ 27
Geçmişte, oldukça zor şartlarda albüm çıkarmayı
başarmışsınız. Tabiri caizse tırnaklarınızla kazıyarak
geldiniz bugünlere. O zamanlardan biraz bahseder
misiniz? Kurban grubunu kurmaya ve albüm çıkarmaya nasıl karar verdiniz?
diye düşünmüştük o zamanlar. Aynı zamanda dikkatimizi çeken bir diğer nokta, “Kurban” kelimesinin hiçbir
dilde tam olarak karşılığının olmaması… Nedeninin ve
nasılının bilinmemesi ve çok fazla anlamının olması ismi
seçmemizde bir diğer etkendi.
Aslında albüm çıkarma maceramız grubun kurulmasından çok daha sonralara dayanıyor. Albüm çıkarmadan
önce zaten farklı gruplar halinde barlarda sahne alıyorduk. O zamanlar
yapılan ve halen
yapılmaya
devam edilen Roxy
Müzik Yarışması’na
katılmaya
karar verdik. Bu
yarışmaya katılabilmemiz için bir
topluluk, bir grup
haline gelmemiz
gerekiyordu. Ekibimizi topladık ve
yarışmaya katıldık. Bizim için biraz zorlu bir süreç oldu
çünkü yarışmanın yeni başladığı bir dönemdi. Yarışmanın ikinci senesinde katıldık ve bu yarışmanın bizim için
önemi büyüktü. Çünkü bu yarışma o zamanlar oldukça
popülerdi ve yarışmayla birlikte hem piyasaya girme
şansımız artacaktı hem de kendimizi tanıtma fırsatı
bulmuş olacaktık. Bu üzerimizde çok yoğun olmasa da
bir baskı kurdu. Fakat şu anda buradayız ve halimizden
memnunuz.
Türkiye’de genel yapı itibariyle cover parçaların sevilip benimsenmesi çok zor bir iş. Cover parçalarınızdaki bu başarınızı neye bağlıyorsunuz?
Biz aslında kolay tutar
diye düşünerek yapmıştık. Bence cover
parçaların sevilip benimsenmesi, sıfırdan
yazılan bir şarkının
benimsenmesinden
çok daha kolay. Bu zamana kadar piyasada
yükselmiş ve bir şekilde piyasadan sıyrılmış
gruplara bakarsanız,
hepsinin bir cover albümünün bulunduğunu görürsünüz. Fakat bizim cover albüm yapma sebebimiz elbette
ki bu değildi. Biz bu şarkıları, albümden önce çıktığımız
barlarda çalıyorduk. Bir kısım dinleyicimiz zaten bizim
tarzımızı benimsemişti fakat asıl sebep üzerinde uzmanlaştığımız daha doğrusu önceden bildiğimiz bir iş
yapmaktı.
“İsim rock grubunu da
çağrıştırmadığı için
bizleri türkücü zannedip
arayan çok oldu.”
Müzikle ilk tanışmanız nasıl oldu?
Bu sorunun cevabı oldukça uzun aslında, çünkü hepimizin müzikle tanışma hikâyesini anlatmak sayfalar sürer. Fakat ortak bir paydada birleştirmek adına müzikle
tanışmamız, müzikle haşır neşir oluşumuzun çocukluk
günlerimize dayandığını söylersek yanlış olmaz sanıyorum.
Grubun ismine gelirsek neden Kurban?
O zamanlar üzerinde çok fazla düşünüp karar verdiğimiz bir isim olmadı Kurban. Birkaç isim alternatifi arasından karar verdik. Bizim dikkat ettiğimiz nokta hem
Türkçe olması hem de akılda kalıcı, insanların unutmayacakları bir isim olmasıydı. Daha iyi bir seçeneğimiz
yoktu aslında. Zaten o zamanlar bir rock grubunun
piyasaya girmesi ve tutunması çok zordu. Bu nedenle
sanıyorum çok fazla üzerinde düşünmedik ismin. İsim
rock grubunu da çağrıştırmadığı için bizleri türkücü
zannedip arayan çok oldu. Her bu işe yeni başlayan insanlar gibi biz de bu piyasanın içerisinde kurban oluruz
RÖPORTAJ 28
Az önce bahsettiğim gibi cover albüm bir grubun parlamasına yardımcı olur. Fakat bizde tam tersi bir durum
yaşandı. Çünkü coverlediğimiz şarkıların telifleri bize
sıkıntı yaşattı. Özellikle albüm çıktıktan sonra rahmetli
Barış Manço’nun sevenleri bize tavır aldılar. O durumu
da açıklamak istiyorum. Cover albümüzde yer alan
“Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” isimli şarkıda, “Barış söyler kendi bir ders alır mı?” kısmını “Deniz söyler kendi bir ders alır mı?” olarak seslendirdik. Bu durum çok
fazla tepki topladı. Şarkıyı seslendirmeden öne Sayın
Lale Manço’dan izin aldık. Hukuksuz iş yapmadık ama
buna rağmen eleştiri aldık. Onların savunması da şu
şekilde: Şarkının dizesini değiştirmemiz değil de Barış Manço’nun mahlasını değiştirmiş olmamızın sorun
yarattığı söylendi. Ortada kötü bir niyet yoktu ama
radyoyu açtığımızda Barış Manço sevenlerinin bizlere
küfrettiğini duyuyorduk. En başında plak şirketiyle görüştüğümüzde böyle bir durumun bizlere sıkıntı yaratabileceğinden hiç kimse bahsetmedi. Şarkıyı dinlediler
ve “Deniz’i Barış yapın.” diye bir şey söylemediler. Biz
de sorun yaratmayacağını düşündük başından uyarılmadığımız için. Biz o zamanlar öyle genç ve toyduk ki,
mahlasın ne olduğunun ve değiştirilmesinin sorun yaratacağının farkında değildik.
2005 yılında dağılan Kurban grubunun tekrar bir araya geldiğini görmek hayranlarınızı oldukça memnun
etti. Grubun dağılma ve bir araya gelme sürecini bizlere anlatır mısınız?
şarkılar oluşturup söylemeye başlıyoruz. Sokakta gördüğümüz adamdan etkilenip de bir şey yazıp söyleyebiliyoruz, içimizden birinin sevgilisiyle olan problemi ya
da güzel anıları da ilham kaynağı olabiliyor o kişi için.
Açıkçası bu çok sevdiğimiz bir hikâye değil takdir edersiniz ki. Üzerimizde oluşan baskı sebebiyle grup içerisinde birtakım tatsız olaylar yaşandı. Zaten çok da
uzun sürmedi 1,5 sene sonra tekrar bir araya geldik.
Son albümümüz olan “Sahip”ten bahsedecek olursak
orada sosyal mesaj kaygısı taşıyoruz. Sosyal mesaj kaygısı da değil aslında. Ülkemizin ve dünyanın durumunu,
yaşanan gelişmeleri kendi dünyamızla birleştirerek anlatıyoruz. Yaşanan gelişmelerin bu denli can sıkıcı olması bizlerin keyifli müzik yapmasını ve neşeli şarkılar
üretmesini de engelliyor. İçerisinde bulunduğumuz ve
bulunacağımız durum hepimizi etkiliyor, bizleri, bizlerin müzik yapmasını engelleyecek şeyler yaşanıyor ve
buna kayıtsız kalmaktansa, evet biz buyuz demek ve
insanlara duyarlılığımızı göstermek istiyoruz. Hiçbir şey
olmamış gibi davranmak diye bir durum en azından bizim için söz konusu olamaz. Taşıdığımız bir kaygı yok
ama yaşanan olaylara da kayıtsız kalamıyoruz maalesef. Ortalıkta boş boş gezen şarkıcılardan ve insanlardan bir farkımız olması adına bu tür işler yapıyoruz.
Alternatif rock ın Türkiye deki ilk temsilcilerindensiniz. Sizlerden ilham alan günümüz alternatif rock
grupları hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Bir şeylere sebep olmuş olabiliriz ve bu bizi çok gururlandırır. Hala daha inanamıyoruz. Biz albüm çalışmalarına başladığımızda yıl 1997’ydi. O zamanki ortamla şu
anki ortam arasındaki farka inanmak mümkün değil zaten. Dediğim gibi bir şeylere sebep olmuş olduğumuzu biz de görüyoruz, hissediyoruz. Fakat sebep olmuş
olduğumuz şeyin şu anda korkunç bir sona doğru ilerlediğini ve manipule edildiğini görmek bizi üzüyor. İnsanların müzik yapmasıydı bizim istediğimiz şey fakat
şu anda sağda solda müzik yapan insanlar gerçekten
çok rahatsız edici. Bununla beraber, Nirvana, Rammstein gibi büyük rock gruplarının ortaya çıkışından önce,
yaklaşık olarak 1987-1991 arasında büyük bir boşluk
yaşandı müzik dünyasında. İnsanlar ne dinleyeceklerini
bilmiyorlardı fakat bu grupların ortaya çıkışıyla boşluk
dolduruldu. Şu anki müzik piyasasını da öyle değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Büyük bir keşfe gebe
olduğuna inanmak istiyorum müzik sektörünün.
Şarkılarınızı yazarken
sosyal
mesaj kaygısı taşıyor musunuz?
Ya da şarkılarınızın belli bir hikâyesi oluyor mu?
Zaman zaman bir
hikâyeden ilham
alarak
hareket
ettiğimiz oluyor
fakat bazen de bir
ilham geliveriyor
ve bunun üzerine
Yakınlarda bir albüm hazırlığı var mı, yeni projeler ve
konserler?
Olacak elbette ki. Hepimizin hayatı şu sıralar biraz çalkantılı. Fakat bu durumu toparlayıp en kısa zamanda
harekete geçeceğimize inanıyorum. Hiçbir şey sürekli
yüksek titremiyor sonuçta. Son olarak da söylemek istediğim bir şey var. Sanırım hayatımızda ilk kez insanların
ihtiyacı olan bir şeye yöneleceğiz. Çünkü bizim de buna
ihtiyacımız var. Yani etrafınıza baktığınızda sizi çok bunaltan
şeyler
oluyorsa,
buna sebep olan
şeylerin
yerine geçebilecek
olan ne
görüyorsanız onu
yapmak
istiyoruz
aslında.
RÖPORTAJ 29
Neden
İngilizce
Öğrenmeliyim?
Boğaziçi Üniversitesi ile olan bağınız nedir?
Günümüzde, bilmeyenin iş hayatında ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü, globalleşen dünyanın yegâne
ortak dili haline gelmiş durumda İngilizce. Özellikle özel sektörde çalışmak isteyenler için, yalnızca grammar
bilgisine sahip olmak maalesef ki yeterli değil. Speaking ve writing konularının da ileri seviyelerde olması gerekiyor. Peki, neden bu kadar zorunluluk halini almış durumda ve neden İngilizce öğrenmeliyiz? My English Kurum
Müdür’ü Reha Durucasu’ya sorduk.
Eskişehir’de İngilizce eğitimi hakkındaki görüşleriniz
nelerdir?
My English’te sadece İngilizce eğitim veriliyor, bu
doğru mu?
Eskişehir İngilizce eğitimi konusunda gerçekten de
büyük bir pazar. Üniversite öğrencilerinin ve bilinçli
velilerinin önemsediği bir eğitim olduğunu söyleyebilirim. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite öğrencileri
ve meslek sahibi kişilerin bu konuya ciddi bir ilgi
duydukları ortadadır.
Kesinlikle. Birçok dilden ziyade bir dile odaklanarak o dilin her türlü içeriğine detaylı hâkim olan bir
kurumuz. Bu sayede öğrencilerimize, onların aklına
gelebilecek ya da gelemeyecek her türlü konuda
rehberlik edebiliyoruz.
İş hayatında İngilizce için ne söylemek istersiniz?
Öğrencilerin gelecekte iyi bir işe sahip olabilmeleri için, o işe talip diğer adaylar arasından seçilebilir
hale gelmesi gerekmektedir. Bunun için de adayın
fark yaratması şarttır. İngilizce bilen bir aday bu farkı yaratmayı başarmış demektir. Şöyle bir Türkiye
gerçeği vardır. Her sene üniversite mezunu öğrenci
kadar kişi İngilizce öğrenmiyor, dolayısıyla her geçen sene İngilizce bilmeyen üniversite mezunu sayısı
artıyor. Bu da İngilizce bilmenin her geçen sene işe
alımlarda önemini ne kadar koruduğunu gösteriyor.
Günümüzde birçok insan artık İngilizcenin de yetmediğini başka birkaç yabancı dili de bilmek gerektiğini söylüyor, bu konudaki görüşünüz nedir?
Benim şahsi fikrim, insanların önce İngilizce öğrenmesi gerektiği. Bu lafı söyleyen birçok insan henüz
İngilizce konuşmayı bilmiyor. Ayrıca İngilizcenin
dışında öğrenilen ekstra bir ikinci dil, spesifik işler
dışında (Çin ile ithalat-ihracat yapan firma vb.) İngilizcenin yarattığı etkiyi yaratmıyor.
Boğaziçi Üniversitesi ile kuruluşumuzdan
beri süre gelen protokolümüz doğrultusunda kendilerinden eğitim konusunda destek
alıyoruz. Öğretmen alımı, kaynak seçimi vb.
konularda Boğaziçi Üniversitesi’nin yönergelerini benimsiyoruz. Bunun sonucunda
da C1 eğitimini tamamlayan öğrencilerimize
yine Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri
tarafında Eskişehir’de yapılan sınav ile Boğaziçi Üniversitesi yabancı dil sertifikası veriyoruz. Ayrıca böyle bir sertifikayı Boğaziçi
Üniversitesi ve My English dışında veren bir
kurum yok.
My English’te Genel İngilizce programının
çok popüler olduğunu duyuyoruz, bunu
neye bağlıyorsunuz?
Öyle demeyin sınav İngilizcesinde de büyük
bir ivme yakaladık :)
Öncelikle genel İngilizce eğitiminin Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Sınıflandırılması
(CEFR) temel alınarak A1 den başlayarak C1
seviyesinin sonuna kadar verildiğini belirtmek isterim. C2 adı altında bir eğitimi aldığını iddia eden bir öğrenci ise yanılır, çünkü
C2 eğitim verebilecek bir kaynak mevcut
değildir. O seviyedeki bir eğitimi de ancak
İngilizce öğretmenleri alabilir.
Genel İngilizce eğitimindeki başarı öğrenciyi
7/24 İngilizce ile haşır neşir etmekten geçiyor. Öğrenciler her hafta belirli günlerde sınıf öğretmenleriyle dersler alıyorlar. Bunun
yanı sıra öğrenciler kulüp aktivitelerine de
katılmak zorundalar. Kulüp aktivitelerinde
hem yerli hem de yabancı öğretmenlerle
her bir seviye için haftada ortalama 25 adet
ders yer alıyor. Ayrıca öğrencilere My English’e gelmediği zamanlarda yine İngilizceye
yönelik çalışma yapmaları adına The Project Umbrella adı altında bir online sistem
sunuyoruz. Tüm bu 3 bileşeni bir araya getirdiğimizde öğrenciye 7/24 eğitim sunmuş
oluyoruz.
Konuşma kulüpleriniz de var değil mi?
Konuşma kulüpleri, kulüp aktivitelerinizden
sadece bir tanesi. Bunun yanı sıra okuma,
konuşma, dinleme, yazma, dilbilgisi, kelime
hazinesi, müzik, video, telaffuz, insan kay-
KARİYER 30
nakları, pazarlama, iş İngilizcesi gibi birçok
kulüp aktivitemiz yer almaktadır
Türkiye çapında bu genişlikte bir kulüp aktivite programı olan bir dil okulunu daha mevcut olmadığı konusunda da iddialıyız. Ayrıca
konuşma kulüplerimizde ana dili İngilizce
olmayan bir öğretmen asla ders veremez.
Bu öğretmen mutlaka ve mutlaka Amerikalı,
İngiliz, Avustralyalı ya da Kanadalı olmalıdır.
Peki ya sınav İngilizcesindeki ivme ne düzeyde?
İngilizceye yönelik her türlü sınava öğrencilerimizi hazırlayabilecek ve onların başarılı
olmalarını sağlayacak nitelikte olduğumuzu
rahatlıkla söyleyebilirim. YDS’de uzun soluklu programlar ile öğrencilere gerekli sınav
altyapısını sunup, etkin denemelerle gerçek
sınav puanına yakın puanlar almalarını sağlıyoruz. TOEFL da ise zaten TOEFL IBT sınav
merkezi olmamızdan ötürü öğrencilerimize
hem sınıf hem de laboratuvar ortamında sınav stratejilerini öğretiyoruz. LYS-5 lise öğrencilerimiz ile bizim geleceğimiz oldukları
için her biri ile kendi çocuğumuz gibi ilgilenip, İngilizcenin yanı sıra YGS’de ihtiyaç duyacakları Türkçe, matematik, sosyal bilgiler
vb. dersler konusunda da destek sağlıyoruz.
Ayrıca üniversitelerinde hazırlık okuyup, henüz başarılı olamamış öğrencilere hazırlık
atlama eğitimi veriyoruz. Bu programı her
bir üniversite özelinde şekillendirmek de
mümkün. IELTS sınavına hazırlık programımız ise ÖSYM’nin bu sınavı eşdeğer kabul
etmemesine rağmen başarıyla devam etmektedir.
Bir eğitimci olarak, yabancı dil sınavlarına
hazırlanan arkadaşlarımız için tavsiyeleriniz
nelerdir?
Öncelikle şunu söylemeliyim. Genel İngilizce ‘de belirli bir seviyeye gelemeyen hiçbir
öğrenci sınav İngilizcesinde başarılı olamaz.
Şöyle örnekleyeyim: bir yabancıyı ülkesinden alıp ÖSYS soktuğunuzu varsayalım.
Adam daha cümlenin öğelerini bilmeden
nasıl dilbilgisi sorularını yapacak? Son olarak
da şunu eklemeliyim. Her şey öğrencide bitiyor. Biz en iyi kaynakları, online sistemleri,
öğretmenleri vb. destekleri öğrencilerimize
sunsak dahi, öğrenci gerekli ilgiyi ve devamı
göstermediği sürece başarılı olamaz.
KARİYER 31
Eskişehir’den başlayarak Türkiye’nin birçok ünlü futbol kulübünde forma giyen ve en sonunda yuvasına geri dönerek Eskişehirspor formasıyla ter döken Onur Bayramoğlu’na, futbol hayatı ve Eskişehir’e kazandırdığı yeni yatırımı ile yarattığı değeri sorduk. İşte Eskişehir’in ve Eskişehirspor’un genç
yıldızı Onur Bayramoğlu röportajından sayfalara taşıdığımız başlıklar…
Öncelikle seni tanımayanlar ya da daha yakından
tanımak isteyenler için Onur Bayramoğlu’ndan ve
futbol hayatından biraz bahseder misin?
1990 Eskişehir doğumluyum. Futbola 7 yaşında,
okula başladığım dönemin yazında adım attım. İlk
ve orta öğrenimimi, Melahat Ünügür İlköğretim
Okulun’da, lise öğrenimimi Fatih Anadolu Lisesi’nde
tamamladım. Liseden mezun olduğum 2008 senesinde DSİ Bent Spor’dan Bozüyükspor’a transfer oldum. Ayrıca Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümünü
kazandım. 1 sene sonra Beşiktaş’a transfer oldum.
2,5 sene Beşiktaş’ta oynadım. Transfer olduktan
sonra sakatlığıma önceden yanlış teşhis konulduğunu öğrendim. İlk senem sakatlığı atlatmakla geçti.
Sanırım birçoğunuz pubis sakatlığını duymuşsunuzdur. Bu sırada ÖSS’ye tekrar girip Bahçeşehir Üniversitesi’ne kaydımı aldırdım. Ayrıca Açık Öğretim’e
yazıldım. Schuster’in gelmesiyle güzel imkânlar bulmama rağmen şans bir türlü benden yana olmamıştı. Çok sakatlık yaşadım ama yaşadığım bu sorunlar
bana her açıdan eksiklerimi görme imkânı vermişti.
Şike olaylarının patlak verdiği dönemde Tayfur Hoca
sürekli oynamam için kiralık oynamamı istemişti. Eskişehirspor’dan başka bir yere gitmek istemediğimi
söylemiştim. Ve o akşam, o sıralar Eskişehirspor’un
başında bulunan Bülent Uygun ile telefonda görüştük. Görüşmeden sonra yüzyüze daha iyi konuşabileceğimizi düşünerek gece babamla Eskişehir’e
geldik. Sabah çok güzel bir güne uyanacağımı düşünürken televizyonu açtığımda dün görüştüğüm
neredeyse herkesi elinde kelepçelerle görmüştüm.
BJK kamp kadrosunda da değildim. Tamamen boşlukta kalmıştım.
RÖPORTAJ 32
O yaz tamamen kendi imkânlarımla çalıştım. Bu imkânları bana sağlayan Güven Sevil hocama da buradan şükranlarımı sunuyorum. Ligin başlamasıyla
birlikte tekrar BJK ile idmanlara çıkmaya başladım.
Devre arası Gençlerbirliği’ne transfer oldum. 1 sene
Ankara’da kaldım. Sonrasında kısa bir İzmir maceram da oldu.
Bir Eskişehirli olarak üç büyük şehirde(Beşiktaş –
Gençlerbirliği – Karşıyaka) forma giydin. Son olarak
doğduğun şehrin formasını taşıyorsun. Muhtemelen
tüm bu kariyerin çocukluk hayalindi ancak doğduğun şehrin formasını giymek nasıl bir duygu?
Dediğiniz gibi çocukluk hayalimi yaşıyorum. Sanırım
futbolun endüstriyel olmamasını dileyen herkesin
de hayali budur. Eskişehir’de futbol-para bütünleşmesine karşı durmuş, küstürülmüş ama hala Eskişehirsporlu olan, Eskişehirspor’a gönülden bağlı olan
ve her türlü desteği veren çok güzel insanlar var. Sırf
bu yüzden dahi Eskişehirli olmaktan gurur duyuyorum. Eskişehirli olmak çok güzel, Eskişehirspor’da
oynamak da. Ama üzgünüm, burada forma giyme
duygusunu tanımlayabilecek kadar iyi Türkçe bilmiyorum.
Eskişehirspor’a transferin nasıl gerçekleşti?
Geçtiğimiz yaz Gençlerbirliğin’den ayrılma vakti
benim için gelmişti. Nereye gidebilirim diye düşünürken, Mesut Hoşcan Eskişehirspor Kulübü Başkanı
seçildi. “Eskişehir’in çocukları Eskişehirspor’da oynar.” dedi. Başkanımız onu söyledikten sonra bana
başka bir seçenek kalmamıştı zaten.
RÖPORTAJ 33
Şehre kazandırdığın marka ile sen de artık genç girişimciler arasındaki yerini
almış bulunuyorsun. Bu tarz bir işletme açmak sana neler hissettiriyor?
Geçtiğimiz birkaç senedir ne yatırım yapabilirim diye araştırıyordum. Biliyorsunuz futbol belli bir yaşa kadar tam kapasiteyle oynanabilen bir oyun. Futbol
bittikten sonrasını da düşünmek ve o zamana uygun bir yatırım yapmak bence
her aklı başında futbolcunun yapması gereken bir iştir. Ben yapı itibariyle uzun
süre oturup bekleyebilecek bir insan olmadığımdan. Farklı bir dala el atmak
istedim.
Hem Eskişehirspor’daki kariyerin için, hem de diğer alanlarda gelecek planların arasında neler var?
Eskişehirspor’da kalmak istiyorum. Kendi menfaatlerimi ve Eskişehirspor’un
menfaatlerini bir tutup bir Eskişehirli olarak burada kaptanlık görevini üstlenmek istiyorum. En büyük gelecek planım ise Eskişehirspor ile Lig Şampiyonluğu yaşamak. Futboldan ayrı diğer planlarım ise çok net değil. Ben futboldan
ayrılana kadar eğer güzel bir fırsat çıkarsa onu o zaman değerlendiririm.
Röportaj: Volkan ÖVEN
Fotoğraf: Ünal USTA
Eskişehirspor formasıyla ilk gölünü Sivasspor’a attın, o ilk golden sonra neler hissettin?
bir futbolcu olarak maçı izleyebilmem gerekirdi.
Gittiğim maçlarda hep golleri kaçırdım.
Bunu maçtan sonra da söylemiştim. Top çizgiyi
geçtikten sonra belli bir bölümü gerçekten hatırlamıyorum. Çok değişik bir histi. Uzun süredir birikmiş bir duygu patlaması yaşadım. Maçtan sonra
çok güzel mesajlar aldım. Destekleri için hepsine
çok teşekkür ederim.
Eskişehir’de, Eskişehirlilere güzel bir yatırım yaparak Subway markasını şehre taşıdın. Neden tercihini Subway’den yana kullandın?
Eskişehirspor taraftarı hakkında neler söylemek istersin?
Birçoğu arkadaşım olmakla birlikte hepsinin Eskişehirspor için her şeylerini vereceğini biliyorum. Ayrıca Eskişehir’de tarihi bir tribün kültürü var. 2. Lig B
kategorisindeyken ben de maçlara giderdim. Ama
stada maç izlemeye gitmemeye çalışırdım çünkü
RÖPORTAJ 34
Eskişehir son yıllarda oldukça gelişen bir şehir ve
birçok dünya markası şehrimize gelmeye başladı.
Birçok yabancı öğrenci, değişim programlarında
şehrimizi tercih ediyor. Birçok turist geliyor. Ayrıca
burada okuyan birçok öğrenci de değişim programlarıyla yurtdışı deneyimi yaşıyor. Ayrıca sosyal
medya ile bu markayı bilen çok sayıda insan var.
Subway Dünya üzerinde en fazla şubesi bulunan ve
en sağlıklı fastfood firması. Ben de yemekten keyif
aldığım bir lezzeti Eskişehirlilerle buluşturmak istedim.
RÖPORTAJ 35
!
Yeni
Mezunların
DİKKATİNE
İşverenlerin Dikkatini Çekmenin
Püf Noktaları
Yaşamımızın en özgür ve en deli
dolu kısmı maalesef ki sona eriyor.
El bebek gül bebek yetiştiğimiz
hayattan kendimizi kurtarıp gerçek hayatla yüzleşmemizi sağlayacak en temel faktör olan iş bulma zorunluluğu, mezuniyetimizin
yaklaşması ile birlikte elzem bir
hal alıyor. İş sahasına adım atacak
olan on binlerce rakibimiz arasından sıyrılmamızı sağlayacak olan
temel şey ise elbette ki sahip olduğumuz nitelikler.
İyi bir üniversiteden yüksek not ortalamalarıyla birlikte mezun olmuş
olmak elbette ki bizlere artı puan
kazandıracaktır fakat bunlar yeterli değil. Hele ki iş bulmanın ve
kendi alanında iş yapmanın oldukça zor olduğu
bir ülkede yaşıyorsak…
Farklı Sektörlerde Tecrübe Sahibi Olmak
Üniversite öğrencisi olmak, lise öğrencisi olmaktan öte farklı
sosyal çevreler arasında bulunma ve kendini geliştirme fırsatını sağlar. Okul harçlığınızı çıkarmak için bile olsa çalıştığınız
ve emek harcadığınız her şey iş yaşamınızda sizi bir üst sıraya
taşıyacaktır. Bölümünüz ne olursa olsun, farklı sektörleri deneyimlemiş olmak size artı puan kazandırır. Bir kafede garson
olarak çalışmak veya bir mağazada satış temsilcisi olarak çalışıyor olmak sizin takım çalışmasına yatkınlığınız ve iş bitirici
özellikte olduğunuz mesajını verir işverene. Bu nedenle, maddi
durumunuz ne olursa olsun yeni sosyal çevreler oluşturmak ve
kendinizi geliştirip iş yaşamınıza hazırlamak adına, öğrencilik
yaşamınız boyunca çalışabildiğiniz kadar çalışmanızı ve farklı
sektörlerde tecrübe sahibi olmanızı tavsiye ediyoruz.
İngilizce ve Daha Fazlası
Çağımız iş dünyasının gerekliliklerinden en önemlisi, evrensel
dil olma özelliği taşıyan İngilizce’ye hakim olabilmeyi gerektiriyor. Türk mantığı diye tabir ettiğimiz orta seviyede İngilizce biliyor olma durumu, maalesef şirketler tarafından kabul
görmüyor. Günümüz şartlarında, iyi derecede İngilizce biliyor
olmak bile sizi rakiplerinizin önünde bir üst sıraya taşımada yetersiz kalıyor. Artık şirketler işe alımlarında İngilizcenin yanında ekstra bir yabancı dil bilenlere öncelik
tanıyorlar. Özellikle Türkiye’nin dış ticaretine
ivme kazandıran ülkelerin dillerini konuşabiliyor olmak sizleri üst sıralara taşıyacaktır. Bu
diller arasında; Mandarin (Çince), İspanyolca, Rusça ve Arapça öne çıkıyor. İngilizcenizin yanı sıra bu dillerden herhangi birine
hakimseniz, iş bulma konusunda en büyük
engeli aşmışsınız demektir. Bilmiyorsanız da
öğrenmek için hiçbir zaman geç değil.
Sosyal Yaşam
Şirketlerin en fazla dikkat ettikleri noktalardan
birisi de elbette ki sosyal yaşam. Her zaman belirttiğimiz gibi üniversite okumak yalnızca ders çalışmaktan ibaret değildir ve şirketler de bunun
farkında. Kendinizi geliştirmek için
attığınız her adım gözlerinden
kaçmayacak ve size artı puan kazandıracaktır. Staj yapmış olmak,
sosyal sorumluluk projelerinde
yer almak, öğrenci kulüplerinde
görev almış olmak, hem öğrencilik
yaşamınızda kaliteli vakit geçirmenize yardımcı olacak hem de sizi iş yaşamına hazırlayacaktır. Bunun dışında bir diğer
önemli etken ise, yurt dışında eğitim almış olmak.
Fırsatınız, zamanınız ve paranız varsa yurt dışına
gitmek için daha fazla beklemeyin. Yurtdışında
eğitim almış olmak hem sizin dilinizi geliştirecektir hem de bulunduğunuz ülke hakkında tecrübe ve
vizyon sahibi olmanızı sağlayacaktır.
Teknomezun
Teknoloji her birimizin yaşamının bir parçası… İşverenler için de bu böyle. Teknolojiye yatkın ve teknolojik gelişmelere açık olan mezunlar, diğerlerine
göre daha avantajlı olarak görülüyor. Teknoçağa
teknomezun gerek.
İnovatik Düşünen; Yenilikçi
İş dünyası, artık X kuşağının egemenliğinden kurtularak Y kuşağının egemenliği altına giriyor. Bu se
beple artık eski fikirler rafa kalkıyor ve tüm şirketler
AR-GE ve İnovasyon birimlerine oldukça yüklü
paralar harcıyor. Bu sebeple, farklı düşünebilen, yaratıcı ve yenilikçi bireyler diğer rakiplerinden bir adım
önde oluyor. Yaratıcılık elbette ki sonradan kazanılabilen bir yetenek değil fakat beyninizi
farklı düşünmeye sevk ederek, yenilikçi
fikirler üretmeye zemin hazırlayabilirsiniz.
Empati Kurabilme
Hem sosyal hem de iş yaşamınızın en
önemli parçalarından birisi empati
kurmaktır. Kendini karşıdakinin yerine koyup düşünme olarak tanımlanan
empati yeteneği, sizi hem iş hem arkadaş
çevrenizde sevilen birisi haline getirmenin
yanı sıra, empati kurabilme yeteneği, müşterilerinizin ve rakiplerinizin isteklerini tahmin edebilme
konusunda da oldukça faydalı olacaktır.
Piyasaya Hakim Olma
Bulunduğunuz piyasanın ihtiyaçlarına, sektörünüzün
pazardaki durumuna hakim olabilmek, tıpkı yapboz
parçalarını yerine oturtabilmek gibi, iş yaşamınızın temel taşlarını oluşturur. İş görüşmesine gitmeden önce
mutlaka başvurduğunuz firmanın pazardaki durumunu ve nelere ihtiyacı olduğunu analiz edin.
Tüm bu yukarıda saydığımız maddeler, yapılan araştırmalarda işverenlerin en çok dikkat ettikleri konular
olarak belirlenmiştir. Yapılacak olan mülakatlarda,
sizde bu özelliklerin var olduğunu saptadıkları zaman
tüm rakiplerinizi geride bırakarak iyi bir iş sahibi olmanın haklı gururunu yaşayabilirsiniz. Kendinizi bu
konularda geliştirmeniz ve eğitmeniz hem kişisel hem
iş hem de sosyal yaşamınız açısından faydalı olacaktır.
SOSYAL
YAŞAM
Hemen karamsar
bir tablo çizmemize gerek yok.
Size vereceğimiz
ipuçları ile sektörde
rakiplerinizden sıyrılmanız mümkün. Dünyaca ünlü ulusal ya da uluslar
arası şirketlerin işe alımda dikkat
ettikleri temel faktörlerin bilincinde olmak sizlere artı puan kazandıracaktır.
KARİYER 36
Ülkenizdeki Yasal Yönetmelik, Kanun ve Tüzük
Bilgisine Sahip Olmak
Her geçen gün değişen ve gelişen mevzuatlara sahibiz. Bu
yasal mevzuatlarla ilgilenmek, takip etmek ve bu mevzuatlara
hakim olmak işvereniniz karşısında sizi güçlü kılar. Çalışmayı
düşündüğünüz alanda öne çıkan ve değişen yönetmelikleri takip edin, araştırın ve öğrenin. Bu konuda önünüze çıkan yazılı
ve hatta sözlü mülakat sorularından bir veya birkaçını cevaplayarak rakiplerinizi sollayabilirsiniz.
KARİYER 37
Mezun Olunca
N'olacaksin?
İletişim Tasarımı Ve Yönetimi
İletişim dediğin bir kara delik. Bireyler arasında, kitleler
arasında,
karı-koca
İletişim toplumlar
dediğin birarasında,
kara delik.
Bireylerarasında;
arasında,insanlar
kitleler
arasında
bir
kara
delik.
İlk
insandan
bu
yana durmadan
arasında, toplumlar arasında, karı-koca arasında;
insanlar
gelişen,
değişen,
çağların
gidişatını
yönlendiren
bir
arasında
bir kara
delik. İlk
insandan
bu yana
durmadancanlı
gelişen,
mekanizma.
Yazılısından
sözlüsüne,
sosyal
medyadakinden
değişen, çağların gidişatını yönlendiren canlı bir mekanizma.
kurum içinesözlüsüne,
kadar; reklamcılığı,
sinemayı, gazeteciliği,
iki
Yazılısından
sosyal medyadakinden
kurum içine
sevgili
arasındaki
ilişkiyi
yönlendiren
her
şey.
kadar; reklamcılığı, sinemayı, gazeteciliği, iki sevgili arasındaki
İletişim Tasarımı Ve Yönetimi
ilişkiyi yönlendiren her şey.
Proje Sorumlusu
Metin
Moderatör
Editö
r
Dijital
Marka
Uzmanı
arımcı
Web Tas
r
ktö
da
Re
?
?
Grafiker
Yazar
ı
İnsan
Kaynakları
Uzmanı
Sosyal Medya
Uzmanı
Sosyal
Halkla
İlişkiler
Medya
Uzmanı
Uzmanı
KARİYER 38
KARİYER 39
İletişim Tasarımı ve Yönetimi
Bölümü’ne gelince; 1982 yılında Anadolu Üniversitesi’nde
Eğitim İletişimi ve Planlaması
olarak kurulmuş bir bölüm. Yirmi yıl boyunca bu isimle hizmet verdi, 2001 yılında adı İletişim Bölümü oldu; 2011’de ise
İletişim Tasarımı ve Yönetimi.
Anadolu Üniversitesi İletişim
Bilimleri Fakültesi’nin belki
de en bahtsız bölümü. Basın Yayın Bölümü öğrencileri
gazeteci olacak. Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü
öğrencileri reklamcı. Sinema
ve Televizyon Bölümü öğrencileri yönetmen, kameraman,
senarist… İletişim Tasarımı ve
Yönetimi Bölümü öğrencileri
ne olacak? İşte anneannelere anlatması en zor konu bu…
Mezun Olunca N’olacaksın?
Bu bölümden mezun olunca
şu işleri yapabilirsin: Özel ve
kamu kuruluşlarında yönetim
kadrolarında, insan kaynakları
yönetiminde, kurum içi iletişim
yönetiminde, gazete ve dergilerde editör, moderatör, yazar
ve tasarımcı olarak, reklam ve
halkla ilişkiler uzmanı olarak,
dijital marka uzmanı olarak,
KARİYER 40
web ve grafik tasarımcısı olarak çalışabilirsin.
İletişimi tasarlamak ve yönetmek senin işin! Markanın iletişim stratejisini belirlemek,
kurum içindeki ilişkileri yönetmek, kitlelere seslenecek başkan adayını yönlendirmek de
senin işin. Hafta sonu çalışanlara paintball turnuvası düzenleyip, kurum için de motivasyonu artırmak da. Gündemi takip
etmek zorundasın. Reklamın
iyisinden anlaman gerek. Basın
bülteni yazmayı bilmelisin. Sinemanın iyisinden de anlamalısın. Teknoloji yoldaşın. Bol bol
kitap okuman gerek. İletişim
trendlerini, sosyal medyayı da
ezber etmelisin.
Bunların hepsi iyi bir iletişimci
olmak için sahip olman gerekenlerin yüzde altmışı. Geri
kalan yüzde kırklık kısım ise
sana doğuştan verilmiş olmalı. Tüm bunlara sahip olduktan
sonra; bölümüm İletişim Tasarımı ve Yönetimi dediğinde iki
yıllık mı o bölüm diyenlere ise
“hayır altı aylık” deme haddini
biz şimdiden veriyoruz sana.
Anneanneye anlatmak hala zor
ama kabul ediyoruz.
KARİYER 41
Nasıl başarılı bir işletmeci olunur?
Tümer BAYDAN
Barış BAYKAL
Ekonominin gelişmesi ile birlikte
günümüzde küçük, büyük ve orta
ölçekli işletmelerin sayısı her geçen
gün artıyor. İşletmelerin artması ile
birlikte bu işletmeleri yönetecek ve
ileriye taşıyacak işletmecilere de
ihtiyaç duyuluyor. Bir işletmenin
muhasebe, pazarlama, tanıtım gibi
faaliyetlerini yürüten işletmenin
gelişiminden sorumlu olan kişi işletmecidir. Kısacası, müşteri veli nimetimizdir düşüncesi ile ticari düşünce
yapısının milenyum çağdaki ismidir
işletmecilik. Kamu veya özel sektörün her alanında bu işleri yürütecek
bir işletmeci olmak zorundadır.
İşletme için en sağlıklı kararları
vermekle görevli olan işletmeciler;
işletmenin çevresi ile işletme sahibi ve çalışanlar arasında iletişimi
sağlamakla görevlidirler. İşletmenin
hangi ürün veya hizmeti, ne şekilde
üretmesi halinde en üst düzeyde
kar elde edeceği konusunda planlar yapar ve karar alır, işletmede
çalışanların birbirleri ile ilişkilerini,
işletmenin gelişmesini sağlayacak
şekilde düzenler, işlerin teknik denetimini sağlar, beklenen amaçlarla
ulaşılan amaçlar arasındaki farklılıkları belirler ve bu fatklılıkları giderici
önlemler alır. Üretim ile satışların
kısa dönem sonuçlarını gözden geçirerek aylık ve yıllık üretim ve satış
raporunu hazırlar.
Eskinin esnaf mantalitesi ile oluşan günümüz adıyla işletmeci, aynı
anda birçok işi beraber yürütebilme
ve gözlemleme yeteneğine sahip
KARİYER 42
olmalıdır. Piyasanın ve içinde bulunulan pazarın durumundan en ince
ayrıntısına kadar haberdar olmalı,
tüketici davranışlarının nasıl şekilleneceğine göre yıllık planlarını hazırlamalıdır.
Bir işletmecide bulunması gereken
niteliklerden en önemlisi; kişinin bir
işi planlayabilme ve planı uygulayabilme yeteneğine sahip olmasıdır.
İşletmenin kar marjını en üst düzeye
taşıyarak tüm işletme fonksiyonlarını bir arada yürütebilen kişi, başarılı
bir işletmecidir.
İşletmeci olmak için üst düzeyde
akademik yetenekten ziyade, fikirlerini başkalarına aktarabilme ve insanları ikna edebilme gücüne, ileriyi
görebilme ve fırsatları sezebilme
yeteneğine sahip olunması gerekir. Yüksek başarma güdüsü olan,
yaratıcı, başkaları ile işbirliği içinde
çalışabilen, matematik ve sosyal bilimlere ilgili, sabırlı, anlayışlı, hoşgörülü, insan ihtiyaçlarına karşı duyarlı, zamanı iyi kullanabilen kimseler,
işletmecilik için biçilmiş kaftandır.
Sizi tanımayanlar ve daha yakından
tanımak isteyenler için kendinizden
kısaca bahseder misiniz?
Barış Baykal: 1981 yılı Balıkesir doğumluyum. Pazarlama yönetimi ve
İşletme Bölümlerinden mezunum.
Çok uzun yıllar boyunca Telekomünikasyon sektöründe satış ve kanal
yöneticiliği yaptım. Yani kurumsal
hayatı çok iyi bilirim. Bunun dışında
reklamcılık, yapımcılık, tv programcılığı ve çizerlik gibi farklı işlerde
de çalıştım. Bu kadar işte tecrübe
kazanmam benim vizyonumu fazlasıyla genişletti. Bu sayede olaylara farklı pencerelerden bakabiliyor,
tedarikçilerimiz ve müşterilerimizle
görüşürken zorlanmıyorum.
Tümer Baydan: 1981 Erzurum doğumluyum. Uzun yıllar ısıtma sektöründe teknikerlik ve satış müdürlüğü yaptım. İş nedeniyle Türkiye’nin
büyük bir kısmına ziyaretler yaptım.
Bu sayede Türkiye’mizin folklorik
yapısını iyi gözlemleme şansına
eriştim. Böylelikle insanlarla iletişim
yeteneğim daha da artmış bulundu.
Sizce bir işletmecide bulunması gereken özellikler nelerdir?
Barış Baykal: Öncelikle bir işletmeci,
ileri görüşlü yani vizyon sahibi olmalı. Her zaman motivasyonu yüksek olmalıdır. Enerjisi düşük kişiler
ticaret ya da işletmecilik yapamaz.
Özgüven de çok önemli çünkü kişi
kendisine ve yeteneklerine ne kadar
güvenirse o kadar risk alır.
Tümer Baydan: İletişim becerisi de
çok önemlidir. Örneğin, biz restoranımıza gelen her müşteri ile tek tek
ilgileniyor ve onlardan feedback alıyoruz. Aynı zamanda esnek ve rahat
olmalıdır. Biz ortağımla bu konuda
birbirimizi dengeliyoruz. Onun endişe
ettiği konularda ben rahat davranabiliyorum ve bu sayede problemi çözebiliyoruz. Tabi bir de şans olacak. Yani
Allah yürü ya kulum diyecek.
Tümer Baydan: Bana göre; işletmecilikteki birinci kural, yaptığın işi severek
yapmaktır. Müşteri ile aranızda oluşan
güven çok önemlidir. Müşteriye kaliteli
ve lezzetli hizmet sunarsanız mutlaka
karşılığını alırsınız. Müşteri dükkândan içeri girdiği zaman o dükkânı bir
ticarethane değil de kendini rahat
hissedebildiği ve güvendiği bir ortam
olarak görebiliyorsa o zaman başarılı bir işletmecisiniz demektir. Bunun
dışında tabi ki iç müşterilerimizi de
unutmamalıyız. Kendi personelinizi
ve işletmenizin heyecanını, motivasyonunu daima ilk günkü gibi tutmak
da gerekir.
Barış Baykal: Bizim markamız hem
kurumsal hem de samimi bir marka.
Yani müşteri bize geldiğinde Türkiye’nin her yerinde yediği kaliteyi ve
standardı bulacağını biliyor ama bunun dışında samimi ve sıcak bir ortamda güler yüz ve iyi hizmetle kendini evinde gibi hissedeceğini de biliyor.
Bunu sağlamak ve başarmak zor olsa
da işyerinize geldiğinizde her gün ilk
günkü gibi heyecanlı ve istekli olmalı,
bunu da hem müşterilerinize hem de
personelinize yansıtmalısınız.
Günümüz işletmecilik anlayışı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tümer Baydan: Özellikle Eskişehir için
konuşacak olursak alternatiflerin çok
olması sayesinde rekabetin de çoğalması sonucu işyerlerinin müşterilerine
daha iyi hizmet vermek için yarışır durumda olması gerekirken ve bu durumun tabi ki müşterilerin lehine olması
gerekirken, Eskişehir’de tam tersi bir
durum ortaya çıkmış. Biz de normal
hayatımızda birer müşteriyiz. Eskişehir gıda yönünden çok ucuz ve çeşitli
ama ne yazık ki kaliteli ve lezzetli ürün
satan yerler de azınlıkta. Sektördeki rakiplerimiz bu yönde kendilerini
geliştirmek yerine alternatif arayışlar
içerisine giriyorlar. Müşteriler için kafeler ve restoranlar daha interaktif durumda ve ne yazık ki biz de bu oyunun
içerisine girmiş bulunmaktayız. Lezzetimizden, kalitemizden ve iyi fiyat politikamızdan ödün vermeden müşte-
rilerimize burada geçirdikleri zamanı
daha değerli ve hatırlanabilir kılmak
için yeni oyun makineleri koymayı
planlıyoruz. Sonuç olarak günümüz
işletmeciliğinde özellikle Eskişehir’de
rekabetin artması kaliteyi yükseltmesi
gerekirken düşürmüş.
Bir genç girişimci olarak, Etiler Marmaris ile bir araya geliş sürecinizden
bahseder misiniz?
Barış Baykal: Eskişehir’e yerleşmeden
önce İstanbul’da ikamet etmekteydik.
Yaklaşık 6 ay süren bir pazar araştırması sonucu Eskişehir’de büfecilik
sektöründe bir açık olduğu kanısına
vardık.
Etiler Marmaris, Türkiye’nin en büyük
ve borsaya açılmış tek yerli fastfood
zinciri. Eskişehir ilimizde açılan 96.
Şubesi ile gün geçtikçe daha da büyümektedir. İstanbul ve bizim için çok
önemli olan lezzetine ve kalitesine güvendiğimiz bu markayı Eskişehir’deki
tüketicilerle buluşturma kararı aldık.
Hem genç girişimciler olmamız hem
de yüksek motivasyonumuz sayesinde bizlerin markamıza inandığımız
gibi onlar da bize inandılar. Zaten
Eskişehir bu anlamda doğru bir lokasyondu ve Etiler Marmaris de bunu
biliyordu. Dolayısıyla bu konuda desteklerini bizlerden eksik etmediler.
Genç bir girişimci olmanın sektör bazında avantajları ve dezavantajları
nelerdir?
Tümer Baydan: Tabi ki ilk önce genç
girişimci olmanın gururunu yaşıyoruz.
Şuan bizimle 12 personel arkadaşımız
çalışmakta ve onlara ilham kaynağı
olduğumuzu bilmek de bizleri motive
ediyor. Onlarla ve müşterilerimizle çok
rahat ve arkadaşça iletişim kurabilip
onlar gibi düşünebiliyor bu sayede
kendilerini arkadaş ortamında hissetmelerini sağlayabiliyoruz. Enerjimiz
ve isteğimizin fazla olmasında genç
ve yeni olmamızın etkisi tabi ki çok
büyük. Bunun yanı sıra gerçekten farkına vardık ki işletmede ve ticarette
tecrübenin çok büyük önemi bulunmaktadır. Dezavantaj olarak sanırım
en büyük eksiğimizin bu olduğunu
düşünüyoruz. Bunu da eski çalıştığı-
mız işlerden kazandığımız tecrübe ve
fikirlerle az da olsa kapatmaya çalışıyoruz. Gerçekten işletmecilik parası
olanın değil tecrübesi ve dinamizmi
olan kişilerin işidir.
Girişimci doğulur mu yoksa girişimci
olunur mu?
Barış Baykal: Ticaret tamamen deli
işidir ve büyük cesaret gerektirir. Bizim ortağım ile dostluğumuz 20 yıl
öncesine dayanmaktadır. İkimizde çalışmaya çok küçük yaşlarda başladık.
Hatta yaptığımız ilk iş lise çağlarımızda pazar yerinde beraber çorap satmaktı. Çok zevk alarak ve iyi paralar
kazanarak yaptığımız pazarcılık sayesinde küçük yaşta paranın değerini
ve ticaretin önemini kavramış olduk.
Zaten anladık ki bizim içimizde bir
girişimcilik ruhu yatmaktaydı. Yıllarca
beraber farklı işlerde çalıştıktan sonra
artık doğru zamanın geldiğine inanarak hizmet sektöründe doğru işletme
ile yeniden ticaret hayatımıza geri
dönmüş bulunmaktayız. Hatta keşke
pazarcılığa devam etseymişiz diyoruz
çünkü bizce girişimci olunmaz girişimci doğulur.
İşletmecilik düşünen arkadaşlarımıza
tavsiyeleriniz nelerdir?
Öncelikle gerçekten çok iyi düşünmeleri ve iyi pazar araştırması yapmaları
gerekmektedir. Türkiye’de ekonomi
çok fazla değişken ve çalkantılı olduğu için doğru zamanlama çok önemli.
Bunun yanı sıra bütün hayatlarını bu
işe adamaları gerektiğini bilmelerini
isteriz. Yani bütün hayatınız, hayat arkadaşınız, eviniz ve dolayısıyla işiniz
burası olacaktır. İşi ile evli olma deyimi
sanırım tam anlamıyla bu olsa gerek.
Ayrıca, bu röportaj sayesinde ulaştığımız tüm eCampus’ dergisi okuyucularına da teşekkür ederiz.
Röportaj: Cansu BALCI
Fotoğraf: Ünal USTA
KARİYER 43
Özgeçmişimi Hazırlarken
Nelere Dikkat Etmeliyim?
Özgeçmiş hazırlamak önemli bir iştir. Bu nedenle hazırlarken dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır. Bu yazımızda etkili bir özgeçmişin nasıl hazırlanacağı üzerinde duracağız. Ancak özgeçmişimizi hazırlamaya başlamadan önce bazı konuları araştırmalı ve belli kararları vermelisiniz.
Gerçekten ne istiyorum?
En başta yaşamınızın bundan sonrasını nasıl geçireceğiniz, nerede yaşamak istediğiniz ve iş ve özel
yaşamınız konusundaki ihtiyaçlarınızın ve beklentilerinizin neler olduğu hakkında düşünün ve kafanızı netleştirin. Önce, düşünmeniz gereken şudur: Siz kimsiniz? Temel bilginiz, becerileriniz, yetenekleriniz ve potansiyeliniz hakkında bir bilginiz var mı? İnsan olarak üstün yanlarınız ya da zayıf
noktalarınız hangileri? Bu soru bazılarınıza çok saçma gibi görünebilir. Ne yani, ben kendimi tanımıyor muyum? Nasıl bir ortamda, kimlerle çalışmak istiyorum? Ne kadar ücret talep edeceğim? Bunu
yaparak iş hayatından esas olarak ne beklediğinizi, neyi hedeflediğinizi de belirlemiş olacaksınız.
Birinin yukarıdaki soruları cevaplandırabilmesi için kendi kendisinin farkında olması gerekir. Bu iş için
öz farkındalık gerekir. Bilişsel ve duyuşsal bir etkinlik olan öz farkındalık, duygusal zekânın da önemli
bir niteliğidir. Etkili iletişim ve kişilerarası ilişkilerde de bir önkoşul olarak tanımlanan Öz farkındalık
bir bireyin;
V
C
Kendisi açısından gerekli değerlemeleri yapmayan birinin kendini doğru bir yerde konumlandırması güçtür. Ayrıca uygun olmayan seçimleri nedeniyle hüsrana ve hayal kırıklığına uğramaları, mutsuz olmaları olasılığı yüksektir.
Başvuru yapacağım iş ve işletme hakkında yeterli bilgiye sahip miyim?
Özgeçmiş hazırlıyorsanız, bir iş başvurusu yapıyorsunuz demektir. Bunun için öncelikle çeşitli şirketlerin web sitelerinde ya da danışmanlık firmalarının kariyer sayfalarını,
gazetedeki iş ilanlarını titizlikle gözden geçirin. İş ilanlarını okurken konum unvanını,
koşullarını ve sorumluluk tanımlarını işaretleyin ve özgeçmişinizi yazarken bu sözcükleri
kullanın. Bu, özgeçmişinizin ilanın diline uygun olmasını sağlayacaktır.
•
Kendi kişilik yapısını algılaması,
•
Güçlü ve zayıf yanlarının farkına varması,
•
Duygularını, düşüncelerini ve inançlarını net bir biçimde ortaya koyması,
•
Diğerlerine karşı empati geliştirme kapasitesini artırması,
•
Stresli ya da baskı altında olduğu zamanları kısa sürede anlayıp, önlem alabilmesi,
•
Diğerinin onu nasıl algıladığını bilmesi,
•
Kendisinin diğerlerine karşı nasıl bir tavır takındığı ve hangi tepkileri verdiği hakkında fikir
sahibi olması,
•
Kendi yorumlarını değiştirmeyi ve diğerlerinin düşüncelerine inanmayı başarması,
•
Düşünce süreçleriyle ilgili daha iyi tercihlerde bulunması ve bu sayede duygusal tepkiler vermekten ya da yıkıcı bir davranışta bulunmaktan kurtulması,
Son olarak, özgeçmişinizi doğru bir Türkçe ile hazırlamanız çok önemlidir.
Özgeçmişiniz ne kadar dolu ve tatmin edici olursa olsun, yazımına gerekli
özen gösterilmemişse, ciddiye alınmayacaktır. Bu nedenle özgeçmişinizin
doğru bir Türkçe ile yazılmış olmasına; gramer ya da dizgi/baskı hatası
olmamasına özel dikkat göstermelisiniz. Bunu garanti etmek için, özgeçmişinizi hazırladıktan sonra birkaç kişiye okutun.
•
“Nasıl olmak istediğini” keşfetmesi ve bunu gerçekleştirmek için dikkatini nereye odaklaması gerektiğini anlaması,
Bir özgeçmiş ne kadar iyi olursa, etkili bir ön yazı ile sunulursa daha çok
dikkate alınır. Bu nedenle bir sonraki sayıda, ön yazı üzerinde duracağız.
•
Hayatta hangi yöne ilerleyeceği hakkında netlik kazanması ile ilgilidir.
Her şey gönlünüzce olsun.
Tek ve standart bir özgeçmiş yerine, başvurduğunuz işin özelliklerine göre şekillendirilmiş özgeçmişler hazırlamak daha yararlı olur. Çünkü özellikle spesifik olarak bir pozisyona başvuru yapıyorsanız, özgeçmişiniz o işin gerekliliklerine göre hazırlanmış olmalıdır. Bu nedenle başvurduğunuz işle ilgili olarak hangi beceri
ve özelliklerin arandığını iyi belirleyin ve özgeçmişinizde bu yönlerinizi
vurgulayın. Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır (Montaigne).
Doç.Dr.Serap Benligiray
Anadolu Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü
[email protected]
KARİYER 44
KARİYER 45
Eskişehir’imizin güzide hastanesi, şehrimizin ilk ve tek Eğitim ve
Araştırma hastanesi olma özelliği
taşıyan, dertlerimizin dermanı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi’ni tanıtıyoruz
bu sayımızda.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi’nin temeli,
dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından atılmış olup Tıp
Fakültesi Hastanesi, 1977 yılında
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ne bağlanmasıyla birlikte şu anki
kimliğini kazanmıştır. Geride bıraktığı 37 senede Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, sayısız hasta tedavi etmiş
ve bölge içerisinde en fazla tercih
edilen üniversite hastanelerinden
birisi olmuştur. Daima kendini yenileyen ve teknolojiye kayıtsız kalmadan emin adımlarla ilerleyen, güler
yüzlü personeli ve araştırmalara
istinaden yüksek oranlara ulaşan
hasta memnuniyetiyle Türkiye’de
sayılı üniversite hastanelerinden
birisi haline gelmiştir.
REHBER 46
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi,
947 yatak, 20 ameliyat odası,
2 adet anjiyo cihazı, diyaliz
ünitesi, 15 hemodiyaliz cihazı,
4 adet portabl diyaliz tankı
ile ismini telaffuz etmekte ve
dahi yazmakta zorlanacağımız birçok teknoloji harikası cihaz ile günlük ortalama
1920 hastasına en üst düzeyde hizmet vermektedir. 560
öğretim üyesi, 598 hemşire,
1144 hastane personeli ile
toplamda 2302 çalışana sahip bir hastane olan Tıp Fakültesi Hastanesi, Hipokrat
ile iş birliği yapmışçasına her
sene yüzlerce nitelikli tıp fakültesi öğrencisi yetiştirmeye
ve mezun etmeye devam etmektedir.
Verdiği eğitim ve hizmet
kalitesiyle
profesyonel
alanlarda tam puan alan
Osmangazi Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi
polikliniklerinde tedavi
olmak için önceden randevu alma zorunluluğu
var. Elbette ki acil polikliniği dışındaki tüm poliklinikler için geçerli olan bu
uygulamadan faydalanabilmek için, 444 66 26 yı
aramanız yeterli olacaktır. Baştan uyarmamızda
fayda var. Yoğunluktan
dolayı istediğiniz gün ve
saate randevu almanız
için erken davranmanız
gerekiyor.
REHBER 47
Nedir bu AIESEC?
1948 yılında, öğrencilerin kendilerini geliştirip yetiştirebildikleri uluslar arası bir platform olarak kurulmuş olan AIESEC, günümüzde 110 ülkede faaliyet gösteren oldukça
prestijli bir kurumdur. Üyelerine hem iş hem de staj imkânı sağlayan bu kurum, dünyanın en büyük öğrenci organizasyonu olarak akıllarda yer etmiş, köklü bir kurum
olma özelliği taşır. AIESEC Türkiye ise, AIESEC’in faaliyet gösterdiği 110 ülke arasında
saygın bir yer edinmiş ve yurt dışına en fazla öğrenci gönderen şubelerden birisi
olmuştur. Türkiye’deki kurulumu 1956 yılında gerçekleştirilen bu öğrenci topluluğu,
darbe döneminde bile kapatılmamış olan iki kurumdan birisi olma özelliği taşımaktadır (Kızılay ve AIESEC).
AIESEC Bana Ne Kazandırır?
Yaptığı etkinlikler ve öğrencilere kazandırdıkları bakımından birçok kulübe göre üstünlüğü bulun AIESEC Türkiye’nin öğrenciler için AIESEC Üyeliği, Global Citizen ve
Global Talent adı verilen programları bulunmaktadır. AIESEC üyeliği ile öğrencilerin
takım üyeliği ve takım liderliği tecrübesi kazanmaları, profesyonel öğrenme ve dinamik girişimci ruha sahip olmak için gerekli potansiyeli edinmeleri hedeflenmektedir.
Tamamen gönüllülük esasına dayalı bir kurum olan AIESEC Türkiye, sosyal sorumluluk bilincini geliştirmek ve geleceğin liderlerini yetiştirmek misyonuna dayanarak
Global Citizen programı ile öğrencileri, dünyanın her yerinde yardıma ihtiyacı olanlar
adına gerçekleştirilen projelerle buluşturarak öğrencilerin kendilerini geliştirme fırsatı yakalamasına yardımcı olur.
Bir diğer program olan Global Talent programı ile öğrencilerin ve yeni mezun gençlerin kendi sektörlerinde gelişim tecrübesi kazanabilmesi ve eğitim hayatları boyunca
karşılaştıkları teorik bilgileri pratiğe dökebilmesi için gerekli ortamı sağlar. Ayrıca,
yurt dışında gerçekleştirilen bu program ile öğrenciler, yabancı dil becerilerini geliştirme fırsatını da yakalamış olur.
Nasıl AIESEC’li Olurum?
Bir çeşit mülakat sistemiyle ekip arkadaşlarını belirleyen AIESEC Eskişehir, gerçekleştirdiği etkinlikler ve ulusal çapta düzenlediği projeler ile adından oldukça sık söz
ettirmektedir. Yapılan İngilizce mülakatın ardından takım gönüllüleri AIESEC adına
gelecekleri için yatırım ve planlama yapmaya başlarlar. Üniversite öğrenci kulüpleri
mantığının sosyal gönüllü kavramından ziyade, elle tutulur somut bir şey elde etme
hissi ile çalışan öğrenciler, yurt dışında çalışma fırsatı yakalar. AIESEC programları
dâhilinde ülkemize, şehrimize gelen öğrencilere rehberlik etme ve bu sayede dillerini
geliştirme fırsatı yakalayan üniversite öğrencileri, üniversite öğrencisi olmanın okumaktan ibaret olmadığını kanıtlamış olurlar.
Detaylı bilgi için; www.aiesecturkey.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
REHBER 48
REHBER 49
Yabancı dil bilmenin kaçınılmaz olduğu bu dönemde, ingilizce öğrenmek için Türkiye’de yıllarımı harcadıktan sonra son çareyi İngiltere’ye
gitmekte buldum. Hangi şehre ve hangi okula gideceğim konusunda Global Vizyonun yönlendirmeleri ve kendi araştırmalarımla Brighton St.Giles International'i seçtim. Ayni zamanda Ingiliz bir aile ile kalacaktım. Ingiltere'ye ve
kalacağım eve ulaşmak da tamamen sorunsuzdu
benim için. St.Giles okul yonetimi ve ogretmenleriyle ogrencinin kendini iyi hissetmesi icin cabalayan bir okul. Brigthon'daki en iyi lokasyona
sahip okuldu. Sertifikami aldigim gun gogsumu
gererek gayet iyi "ingilizce konusabiliyorum" dedirtecek kadar ilerlemisti.
Bu nedenle once onyargilarinizi ve korkularinizi
yenin, bu surecin sizi bir sifir one gecirecegine
inanin ve gercekten ingilizce ogrenmek istiyorsaniz-firsatiniz da varsa-ingiltereye gidin. Hem
harika bir deneyim hem de en faydali egitim. Ihtiyacim olan heryere kisa yuruyus mesafelerinde;
tüm unlu caddelerine,sahil kenarina,Brigthon'in tarihi
olarak gormek isteyecegim heryere en fazla 10dakika yuruyerek ulasiyordum. Tüm yardımları Global Vizyon ekibine çok
teşekkür ederim.
Üniversiteyi bitirdikten sonra Aksaray’da bir fabrikada mühendis olarak çalışmaya başladım. Anadolu Lisesi’ni
bitirmeme rağmen İngilizcemi pratik anlamda kuvvetlendirecek hiçbir şey yapmamıştım. Global Vizyon
Yurtdışı Danışmanlığı’nın önerilerini dikkate alarak seçimimi Amerika yönünde kullandım ve hızlı bir şekilde
işlemlerimi tamamladım ve 2 ay sonra New York’daydım. New York gerçekten de mükemmel bir yermiş.
Anlatmakla olacak bir yer değil, kesinlikle orada bulunup hiç karanlık yaşamayan bu muhteşem şehri görüp,
caddede dolaşırken bir sürü farklı aksanı duymanız
ve acıkınca da hemen bir köşe başında Hotdog yiyip
gökdelenlerin arasında o şehri izlemeniz lazım. Hafta
sonları Central Park’a gidip o kadar kalabalığa rağmen
parka girdiğiniz anda sizi saran sessizliğe bürünüp
doğayla baş başa olmanız lazım… Sonuç olarak 4 aylık
gittiğim New York’da hem dilimi geliştirdim, hem de New
York’u baştan aşağı gezdim. Bir hafta sonu Washington’a da uğradım. Emeği geçen tüm Global Vizyon ekibine çok teşekkür ederim…
REHBER 50
Yurtdışında eğitim görmek, insana çok değişik bakış açıları ve
deneyimler kazandırıyor. Viyana gibi kültürel anlamda çok
önemli bir şehirde bulunmanın ayrıcalığını her an yaşıyorsunuz. Kendi içinde rahat bir şehir olmasının yanında, yaşam
kalitesi yönünde de oldukça önemli bir şehir. Çevre ülkelere
yakınlığı sayesinde kısa bir sürede 3 farklı ülke gezme fırsatı buldum(Bratislava, Budapeşte ve Prag). Klasik müzik
konserinden operaya kadar her türlü sosyal aktivitenin ve
çeşitliliğin bulunduğu bir yer. Çok farklı etnik kökenden
insanlarla tanıştım. Bu da iletişim açısından gayet faydalı
bir durum. Şimdiye kadar yaşadıklarımı ve gördüklerimi
Eskişehir Global Vizyon Ofisi çalışanlarına borçluyum,
onların sayesinde şu an iyi bir ülkede faydalı bir eğitim
almaktayım. Herkese tavsiye ederim.
2010 yılında Sabancı Üniversitesi Mekatronik mühendisliğinden mezun oldum.
Mühendislik üzerine daha fazla yoğunlaşmadan önce, kariyerimdeki farklı seçenekleri gözden geçirmek istedim. Daha sonra
ise İngiltere’de MBA yapmaya karar verdim. Bu kararımdan
sonraki süreçte Eskişehir Global Vizyon ekibi olarak Ayşegül Hanım ve Veli Bey bana çok yardımcı oldular. Şu an ise
Londra’da Brunel Üniversitesinde MBA yapmaktayım. Brunel
Üniversitesini araştırmam ve buraya kabul almam ise Global
Vizyonun yardımıyla oldu. Yüksek lisans için deneyimli bir
şekilde başvuracağınız üniversitelerin seçilmesinden tutun, üniversitelere başvurulması, başvuruların koordine
edilmesi, gerekli evraklar, ielts-toefl ya da diğer sınavlar,
vize süreci, uçak bileti ve hatta üniversiteye yerleştikten sonra bile size yardımcı oluyorlar ve işinizi oldukça kolaylaştırıyorlar. Bir örnek olarak IELTS sınavı için
ortalamada 6,5 almama rağmen yazım kısmından 5,5
aldığım için IELTS sınavına bir daha girmem gerekiyordu.
IELTS’in başvuru süreci, sonuçlarının açıklanması uzun sürdüğünden benim okula başlamam gecikebilirdi. Ayşegül Hanım bana IELTS sınavı yerine geçen ancak sonuçları daha çabuk
açıklanan PTE(Pearson Academic Testi)’yi önerdi ve diğer işlemler
için zamanlamam çok daha rahat oldu. Klasik bir vize başvuru sürecinde bile, evraklar birbirine karışıp işler ters gidebiliyorken kendi adıma
yüksek lisans için Global Vizyonda tecrübeli insanlardan yardım aldım ve
bunu herkese öneririm. Aklınızda soru işaretleri varsa ve nereden başvurabileceğinizi bilmiyorsanız bile, Global Vizyon Ofisine kesinlikle uğramalısınız…
REHBER 51
AVRUPA
ÖĞRENCİLERİ
FORUMU
AEGEE
GÜZ DÖNEMİ KAPANIŞ PARTİSİ
AEGEE Eskişehir ekibi, 2013-2
014 Öğretim
Yılının Güz Döneminin kapanm
asıyla yoğun
geçen bir dönemin yorgun
luğunu, Dönem
Sonu Kapanış Partisi adını ver
dikleri etkinlik
ile attı. Yoğun bir katılımın
gerçekleştiği etkinliğe, yeni ve eski AEGEE
üyeleri katıldı.
Üyelerin birbirleriyle kaynaş
masının amaçlandığı etkinlik ile AEGEE Esk
işehir üyeleri,
keyifli anlar yaşadı.
5 AEGEE Eskişehir üyesinin
Erasmus Değişim Programı ile farklı Avrupa
ülkelerine gideceğinin kesinleşmesiyle bu
parti, bir veda
partisine dönüştü. AEGEE Esk
işehir üyelerinin Erasmus Maceralarının yer
aldığı bir slayt
gösteriminin de yapıldığı gec
ede, katılımcılar
kahkaha dolu bir gece geçirdi
.
ETKİNLİK 52
Association des Etats Généraux des Etudiants de l’Europe
Nasıl okunacağı, öğrenci kitleleri arasında büyük tartışma yaratan AEGEE(ayce, eyci, eycey, a:je),
Avrupa’da 200’den fazla üniversite şehrinde lokalleri bulunan Avrupa’nın en büyük disiplinler arası
öğrenci kulübü olma özelliği taşıyor. Her yıl 200 den fazla etkinliğin düzenlendiği bu kulüp katılımcılarına; Yaz veya Kış Üniversiteleri, her konuda konferanslar, tematik etkinlikler, yerel tatiller; çevre,
halkla ilişkiler, reklamcılık, politika, insan hakları, telekomünikasyon ve daha birçok konuda düzenlediği kurslar ile kişisel gelişim yönünde katkı sağlamayı hedefler. AEGEE Eskişehir ailesine katılmanız
için, 18-35 yaşları arasında, üniversite öğrencisi, mezunu veya akademik personeli olmanız ve AEGEE - Eskişehir’in Anadolu Üniversitesi Öğrenci Merkezi’ndeki ofisine uğramanız yeterli olacaktır.
ETKİNLİK 53
REHBER 54
Adını Galya halklarından olan Parisii’lerden alan, moda ve
lüksün dünya başkenti konumundaki Ville Lumière (Işık Şehir)
Paris
KORHAN TEKİN
Anadolu Üniversitesi / Hava Trafik Kontrol
PAR S
SEYAHAT 56
SEYAHAT 57
Nasıl Gidilir?
Konaklama
Her zaman olduğu gibi ilk olarak bir Schengen vizesine sahip isek, Türkiye’den direkt uçuşlar ile Paris’e
gidebiliyoruz. Kent iki büyük havaalanına sahip; İkinci
Dünya Savaşı’nın Fransa’da en bilinen isimlerinden birisi olan Charles de Gaulle’ ün adını taşıyan havaalanı
ve Orly Havaalanı. Yaklaşık 3 saat 40 dakika süren bu
yolculukta THY’nin ve Air France’ ın yanı sıra, Paris’te
bulunan diğer havalimanlarına giden ve daha uygun
ücretli havayollarının kullandığı, aktarmalı uçuşları da
tercih edebilirsiniz.
Her gün on binlerce turiste ev sahipliği yapan Paris, kalacak yer konusunda nerdeyse sonsuz seçeneklere sahip. Sadece yer bulmak konusunda sıkıntılar yaşayabilirsiniz ki bu da biraz erken alınan önlemlerle çözülecektir.
Bütçeniz için uygun seçenekleri kısa bir araştırmadan sonra rahatlıkla bulabilirsiniz. Önceden planlı olarak seyahat ediyorsanız zaten bir problem
çıkmayacaktır. Eğer yaz aylarında Paris’teyseniz, oteller en yüksek fiyatlardan konuklarını ağırlıyor. Zaten oteller genel olarak tercih listenizdeki pahalı seçenekler olacaktır. Bazı otellerde ise size değişik gelebilecek başka
alternatifler de mevcut. Çift kişilik uygun otel odaları gecelik 60 ile 90 Euro
arasında bir fiyat aralığına sahipken 4, 6 veya 8 kişilik odalarda fiyatlar 25
ile 50 Euro arasında değişiyor. Hatta odadaki yatak sayısı 10’a ulaştığında
fiyat 20 Euro’ya kadar düşüyor.
Biz uygun bütçeli uçuşları tercih edenlerin çoğunlukta olduğunu düşünerek, uçuşunuzu Beauvais Havaalanı’nda noktaladığınızı varsayarak, bu noktadan
merkeze nasıl gidebileceğiniz hakkında bir iki şey dile
getirmek isteriz. Gideceğiniz yere ve zamana göre
değişiklik göstermekle birlikte, Paris’in en merkezi
noktasına bir taksiyle giderseniz, €100 - €150 arası bir ücret ödeme ihtimaliniz yüksek. Ancak zaten
uygun yollu bir havayolunu tercih ettiyseniz, Paris’e
ulaşmak size bu kadar pahalıya patlamaz. Bu yüzden
havayolu şirketinizin otobüslerini tercih etmek sizi
büyük bir hüzünden kurtaracaktır.
Ancak Paris’e Avrupa’nın başka bir kentinden seyahat
edeceksek, bu noktada devreye otobüs ve tren yolculukları giriyor. Eurolines oldukça popüler bir otobüs
firması ve Avrupa’nın her yerinden Paris’e sizi ulaştırıyor. Bu yolculuk esnasında dikkat edilmesi gereken
nokta ise, Fransa’ya girdiğinizde neredeyse sizin işinize yarayacak tüm tabelalarda Fransızca bir şeyler
yazıyor olması durumu. Ayrıca otobüs yolculukları
bizdeki gibi bol molalı değil. Son olarak ise eşyalarınızı bagajlarda kaybetme ihtimaliniz oldukça yüksek. Eğer yolculuk için tercihimiz trenden yana ise,
Fransız ulusal tren yolu şirketi SNCF tercih edilebilir.
Bu hızlı tren yolculuğu otobüse göre daha konforlu
ve hızlı olacaktır ama ücret konusunda biraz daha
pahalı olduğunu unutmayın. Size bizden bir ipucu;
tren biletleri Türkiye’deki gibi sabit değil. Ne kadar
erken alırsanız o kadar ucuz bulabilirsiniz. 2-3 ay öncesinden 25€ olan bilet fiyatlarının son anda 130€140€ olabileceğini unutmayın.
SEYAHAT 58
Hostellerde de fiyat politikası aşağı yukarı aynı. Kişi başı 10 Euro‘dan başlayan fiyatlarla ister çift kişilik, isterseniz de daha fazla yatak seçenekli yerler
bulmanız mümkün. Bu konuda küçük bir uyarı yapmak gerekirse, en önemli etkenlerin başında metroya olan yakınlık geliyor. Metroya yakınsanız, kalacağınız yerin merkezden biraz uzakta olması sizin için bir şeyi değiştirmeyecektir. Tercihiniz bu tarz yerlerden yana kullanmak kârlı olabilir. Tabi daha
kârlı bir seçenek daha var. Eyfel Kulesi’nin tam karşısında yer alan Champs
de Mars Parkı’nda sabahlamak. Her dakika etrafınızda güvenlik görevlilerinin olduğu, aynı zamanda etrafınızda sizin gibi birçoklarının da bulunduğu
bu alanda kendiniz için güzel bir bank bulup, eşyalarınızı da bir şekilde
güvence altına aldıktan sonra, hafif bir uykuya dalabilirsiniz.
Yemek Kültürü
Paris’teki yemek kültüründen bahsetmeden önce değinmek istediğimiz
nokta, çok popüler alanlarda yer alan mekânları tercih etmemeniz yönünde olacaktır. Şöyle ki; bu tarz alanlarda, yiyeceğiniz her şey oldukça pahalı olacaktır ve hizmet noktasında beklentilerinizin altında kalma ihtimalleri
yüksektir. Fransız mutfağına özgü tatları arıyorsanız daha küçük ve salaş
dükkânları seçmenizde fayda var ve Fransızlar da buna inanıyor. Çok lüks ve
pahalı mekânlara bir öğrenci olarak gitmek gerçekten zor olacağı için oraları
düşünmeden diğer mekânlara geçmenizi öneririz. Fransız mutfağının gerçek
lezzetlerini buralarda daha ekonomik şekilde tadabilirsiniz. Çoğu menünün
içinde bir şişe şarap ve üç çeşit yemek bulunur ve bu yüzden uygun olanların
bile bazen fiyatları €30’ ya kadar çıkabilir. Bu yüzden bu durumu göz ardı
etmeyiniz. Ayrıca kahvaltı ile ilgili büyük ve güzel hayaller kurmayınız, çünkü
gerçekten bir fincan kahve, kurabiye ve kruvasan(croissant) ile geçiştirilen
bir öğün konumunda. Öğle yemekleri için de hafif atıştırmalıkları tercih ediyorlar ancak akşam yemekleri bambaşka olabiliyor.
Dikkatli Olmalısınız!
Diğer birçok şehir gibi
Paris’te de yankesicilere
ve hırsızlara dikkat etmelisiniz. Zaten her yerde olduğu gibi siz her zaman
yankesici ve hırsızlara
karşı tedbirli olabilirsiniz
ancak biz yine de uyarmış olalım. Sadece hırsız ve yankesiciler değil,
dünyanın önde gelen büyük şehirlerinde yaşanan
akıl almaz oyunlarla dolandırılıp, üzülebilirsiniz.
Toplu taşımada(özellikle
metroda) çok dikkatli olmakta fayda var.
Trafik çilesinden kurtulmanın tek yolu ise yürümeyi göze almak. Çünkü
Paris çok gelişmiş ama
bir o kadar da karmaşık
bir metro ağına sahip. Bir
metro durağından yeraltına indikten sonra birkaç
aktarma yaparak şehrin
istediğiniz noktasından
yeryüzüne çıkabilirsiniz.
Bunun için kendinize ve
gideceğiniz yere en yakın metro istasyonlarını
gösteren bir şehir haritası
edinmeniz yeterli. Ancak
aktarma yapmak (peron
değiştirmek) için metro istasyonlarında uzun
süre yürümek hatta farklı
katlara çıkıp inmek gerekebiliyor. Yani büyük kesişim noktaları bazen 2-3
katlı tren raylarına sahip.
Metro biletleri ise oldukça
uygun, çoklu metro biletlerinden (10’lu olan 13.5
euro civarında) almanız
avantajlı olacaktır.
SEYAHAT 59
NERELERE GİTMELİ?
Paris’e gitmek planlarınız arasında yer alıyorsa, zaten
gezip görmek istediğiniz yerleri çoktan belirlemişsinizdir
ancak bizler bir de gitmeyi daha plan aşamasında tutanlar için listeleyelim istedik. İlk olarak “nereleri görmeli?”
sorusundan yola çıkarak diyoruz kİ;
’na gitmelisiniz. Kral Louis XVI tarafından bir av alanı
olan bölgeye kurdurulan saray, Fransa’da monarşinin
simgesi halindedir. Paris’ten sadece 20 kilometre kadar
uzakta olan bu muazzam yapı, 1789 Fransız İhtilali’ne
kadar yönetim merkezi olma özelliğini taşıyor. 17. ve 18.
Yüzyıl mimari özelliklerini taşıyan bina, I. Dünya Savaşı’nı
sonlandıran anlaşmalardan birine de 1919 yılında ev sahipliği yapar. Bugün içerisinde Fransa Tarih Müzesi’ni de bulundurmaktadır. Hafta içi girişlerin €20, hafta
sonu €25 olduğu bu muazzam yapıda tüm gün kendinizi
geçmişte hissedebilirsiniz. Versay sarayına şehir merkezinden geçen C5 tren hattı ile Versailles-Château
durağında inerek yaklaşık 30 dakikada ulaşabilirsiniz.
yı
SEYAHAT 60
Versay Sara-
Bir gününüzü komple Versay Sarayı’na ayırdıysanız,
bir başka gününüzü de Louvre Müzesi’nde geçirebilirsiniz (en azından müze severler için böyle olabilir).
Louvre Müzesi Fransa’nın en büyük müzesi olma özelliği taşır. 19. Yüzyıl’dan, Orta Çağ’a dek birçok esere
ev sahipliği yapar. İçerisinde sadece Fransa’dan değil
tüm dünyadan izler taşır. Dünyanın bütün kıtalarının
tarihsel geçmişinin izlerinden, Mona Lisa portresine
kadar birçok değerli eseri, €12‘luk bir ücretle görme
imkânı bulabilirsiniz. Ufak bir ipucu; eğer Avrupa Birliği üyesi ülkelerde öğrenci iseniz (Erasmus öğrencisi
vs.) Paris’deki bütün müzelere ücretsiz girme hakkınız olduğunu unutmayın.
Daha gidecek o kadar çok yer var ki, biz son olarak birkaç tanesinden daha kısaca bahsedelim diyoruz ve Paris’ten yaklaşık 30 kilometre uzakta olan Disneyland’a
gitmenizi tavsiye ediyoruz. Yeryüzündeki en ünlü tema
parklarının başında gelen Disneyland, Amerika’dan
sonra açılmış ilk parktır. İçerisinde Walt Disney Studios’a ait bir park daha bulunan bu alanda çok eğleneceğiniz kesin. Bu gezinize ek olarak dünyanın en ünlü
caddelerinden birisi olan Şanzelize Caddesi’nde bir tur
atabilirsiniz. Yaklaşık 3 kilometre uzunluğunda olan bu
caddeye metro aracılığıyla kolayca ulaşabilirsiniz. Caddenin sonundaki Arc de Triomphe ile fotoğraf çekinmeyi unutmayın.
“Neleri yapmalıyız?” sorusuna ise vereceğimiz ilk cevap, Paris denilince akıllara gelen ilk yapı olan Eyfel
Kulesi’ne çıkmanız yönünde olacaktır. Ancak herkes ilk
olarak buraya hücum ettiği için, kuleye giriş esnasında
uzun kuyruklarda bekleyebilirsiniz. Bu noktada “Paris
Pass” kartı, Paris’te bu tarz popüler noktalara girişinizi hızlandıracaktır. Bu kart ile bir çok müzede indirim
imkanı bulurken, şehir içi ulaşımdan ücretsiz yararlanabilirsiniz. Eyfel Kulesi’nden etrafı iyice izledikten sonra, Seine Irmağı üzerinde yapılan bot turuna katılabilir,
Moulin Rouge gösterisini izleyebilirsiniz. Dünyanın en
ünlü dansçılarını izlemek için birçok ziyaretçinin mutlaka
uğradığı bu gösteriler, gezinize ayrı bir renk katacaktır.
SEYAHAT 61
FASHION 62
TURBULANCE
OF
FASHION III
THE
Gamze
CEYLAN
Anadolu Üniversitesi
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Moda Tasarımı Bölümü
Moda tasarımcısı olmaya ne zaman karar verdiniz?
Aslında tam da moda tasarımcısı demeyelim. Tasarımcı olma
yolundaki parkurda yürüyorum dersek daha doğru olur.
Hayatımdaki bu süreç uzun zaman önce başladı. Tasarımcı olma
adı altında değil ama giyim adı altında uğraşmak istiyordum.
Bu kararımı da lise hayatıma başlamadan önce aldım ve giyim
üzerine eğitim veren bir liseye gittim. Lise eğitimimin ardından
üniversite eğitimimle de kendimi tasarım alanında geliştirme
sürecine girdim.
Tasarımlarınızda nelerden ilham alırsınız?
Tasarım yaparken her şeyden ilham alabiliyorum aslında.
Aklınıza gelebilecek her şey bir ilham kaynağı olabiliyor. Bir
yerden sonra bunun eğitimini alıyoruz bir nevi. Bir konu ya da
bir obje fark etmiyor. Sadece seçtiğim kalıbın içine giriyorum. O
kalıp üzerinde3 kafa yoruyor ve o kalıbın nitelik ve niceliklerini
anlamaya çalışıyorum. Bende yarattığı duyguları ortaya
çıkarıyorum ve bulduğum bu ayrıntıları sezon trendleriyle
birleştirerek tasarımlarımı ortaya çıkarıyorum.
Tasarımlarınız neyi yansıtıyor ve kimlere hitap ediyor?
Moda, kuşkusuz onu takip eden, etmeyen herkes için bir anlam ifade eder.
Karşınızdaki insanı etkilemenin en bilindik yoludur giyinmek. Alışveriş
merkezlerini ziyaret eden, dergi karıştıran ve internete giren herkes, kendisini
bir anda bu moda paradoksunun içerisinde bulur. Modanın bu olmazsa olmaz
yapısı, peşinden milyonları sürükleyişi ve etki alanının bu denli şaşırtıcı
boyutlara ulaşması bizleri modanın genç isimleriyle buluşturdu.
Yaptığım tasarımlar ilham aldığım konudan ve benden,
kişiliğimden bir şeyler yansıtıyor. Sonuçta tasarım yaparken bir
şeylerden esinleniyor olmama rağmen yaptığım tasarımlarda
kendimden mutlaka bir parça buluyorum. Küçük bir formülle
anlatacak olursam; ilham + ben= TASARIM diye bilirim.
Kimlere hitap ediyorum? Aslında kendimi şu ya da bu kefeye
koymuyorum. Tasarımlarımı yaparken; kime, toplumun hangi
kesimine hitap etmesini istiyorsam ona göre bir hedef kitlesi
belirleyip tasarımlarımı o çerçeve de yapıyorum. Kendimi
toplumun bir parçasına endekslemiyorum.
Tasarım yapmaya başladıktan sonra hayatınızda neler değişti?
Bu sayımızda, Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarım Bölümü
dördüncü sınıf öğrencileri ile modanın bu cezbedici etkisinin
tasarımlarına nasıl yansıdığını konuştuk.
FASHION 64
Çok şey değişti diyebilirim. Açıkçası alışveriş yapma alışkanlığım
kayboldu. Önceden alışveriş yapmak için mağazalara gider, olan
seçeneklerden beğendiğim şeyleri alırdım. Ama şimdi ya gittiğim
mağazalarda daha seçici oluyorum ya da mağazaya gidip ürün
bakmak yerine kumaşçılara gidip beğendiğim kumaşlardan neler
yapabilirim diye düşünüyorum.
FASHION 65
Erhan
ATABEK
Anadolu Üniversitesi
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Moda Tasarımı Bölümü
Moda tasarımcısı olmaya nasıl karar verdiniz?
Moda ve tasarım ülkemizde son yıllarda çok duyduğumuz
kelimelerden. Özellikle, insanların ortaya çıkarılan,
tasarlanan ilginç ve sıra dışı ürünlerden etkilendiklerini
fark ettikten sonra “Bunu ben de yapabilirim.” dedim. Her
kesimden insanın tasarım ya da icatlara karşı duyduğu özel
ilgi ve istek bende ilginç bir şeyler ortaya koyabileceğim
hissini uyandırdı. Bu nedenle elimden gelenin en iyisini
yapmak ve en güzel hizmeti sunmak için tasarımcı olmaya
karar verdim.
Tasarımlarınızda nelerden ilham alırsınız?
Her zaman sadelikte saklı olan güzelliğe inanırım. Bu
yüzden tasarımlarımda sade çizgiler kullanmayı tercih
ediyorum. En büyük ilham kaynağım ise doğadır. İlham dolu
yapısı ve hiçbir şeyin aşırıya kaçmamış oluşu beni doğaya
yöneltir. Günümüzde pek çok buluş, icat ve tasarım da
doğadan ilham alınarak tasarlanmıştır.
Tasarımlarınız neyi yansıtıyor ve kimlere hitap ediyor?
Elegan ve zarif kişilere hitap eden bir tarzım olduğuna
inanıyorum. Tasarımlarımda klasik öğelere yer veririm.
Sadeliğe vurgu yaparım. Sadeliğin içerisinde yer alan
güzellik bana kalırsa şatafatlı olan objelerde yok. Sadelik
kendine güvenin ölçütüdür. Bu nedenledir ki kendine
güvenen ve yaşamaktan zevk alan herkes tasarımlarımda
kendini bulabilir diye düşünüyorum.
Tasarım yapmaya başladıktan sonra hayatınızda neler
değişti?
Tasarım artık hayatımızda her alanda görmeye başladığımız
bir kavram. Tasarım işlevsel ve insan hayatını kolaylaştırmak
hedef alınarak yapılıyorsa tasarım süreci de keyifli oluyor.
Tasarım ortaya çıkartırken hayata daha farklı bakmayı
öğreniyorsunuz. İhtiyaçlara, zevklere, işlevselliğe yönelik
düşüncelerle algılama ufkunuz değişiyor. Tasarımlar ortaya
çıkardıktan sonra ve bu süreçte, baktığım her şeyi farklı
algılamaya başladım. Galiba en büyük fark bu…
FASHION 66
Selin
KAĞITCI
Anadolu Üniversitesi
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Moda Tasarımı Bölümü
Moda tasarımcısı olmaya nasıl karar verdiniz?
Küçük bir defter, renkli kalemler ve hayal gücüm ile küçük
yaşlarda çizdiğim elbiseler o zamanlar sadece oynadığım
eğlenceli oyunların bir parçasıydı. Büyüdüğümde bunu
mesleğim haline getirmeye ve bu alanda kendimi ifade
etmek istediğime karar verdim. Çocukluk hayalimi
üniversitede moda tasarımı eğitimi almaya taşıyarak moda
tasarımcısı olma yolunda güzel bir adım attım.
Tasarımlarınızda nelerden ilham alırsınız?
Tasarım sürecinde beni etkileyen her şey ilham kaynağım
olabilir. Bu süreçte çevremde olan herhangi bir eşya, sosyal
yaşantımda sözü edilen bir konu, somut ya da soyut her
şey bana ilham verebiliyor. Dikkatimi çeken bir objenin
şekli, bir çiçeğin kıvrımı, hoşuma giden bir kumaş ya da
o an yansıtmak istediğim bir duygu tasarımlarımın ilham
kaynağıdır.
Tasarımlarınız neyi yansıtıyor ve kimlere hitap ediyor?
Tasarımlarım sadeliğin detaylarında gizlenmiş şıklığı
yansıtıyor. Sade bir kumaşı, küçük detaylarla hareketlendirip
onu boğmadan ve aşırıya kaçmadan şekillendiriyorum.
Tasarım yaparken abartıdan uzak giyinmeyi seven fakat
ufak dokunuşlarla kişiliklerini ve tarzlarını yansıtmak isteyen
bayanları hayal ediyorum. Ve böylece ortaya zarif detayların
sade çizgilerle bütünleştiği tasarımlar çıkıyor.
Tasarım yapmaya başladıktan sonra hayatınızda neler
değişti?
Tasarım yapmak bir farkındalık yaratıyor. Bir nevi algıda
seçicilik de diyebiliriz. Kendimi tasarımlarıma öylesine
kaptırıyorum ki o anda ya da sonrasında çevremde
gördüğüm herhangi bir objeyi nasıl kullanabilirim
diye düşünmeye başlıyorum. Ben tasarım yapmaya
başladıktan sonra çevremdeki her eşyanın, materyalin
bir değeri olduğunu fark ettim ve onları tasarımlarımda
kullanabileceğim bir malzeme olarak değerlendirmeye
başladım.
FASHION 67
Mihraç
ZAYIF
Anadolu Üniversitesi
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Moda Tasarımı Bölümü
Moda tasarımcısı olmaya nasıl karar verdiniz?
Kendimi bildim bileli ailemin sayesinde kumaşların,
kalıpların içinde var oldum. Bir nevi aileden aileye geçen
bir yetenek gibiydi. Kumaşlara baktığımda her zaman
tasarım yapma isteği duydum. Tasarımlarımın başkaları
tarafından beğenilip giyilecek olması bana büyük bir haz
verdi. Sonunda bu duygularıma cevap vermeye ve Moda
Tasarımı alanına yönelmeye karar verdim.
Tasarımlarınızda nelerden ilham alırsınız?
Öncelikle biraz tasarım sürecinden bahsetmek
istiyorum. Kağıtların başında oturup ilham perisi
beklemekle maalesef ki ilham gelmiyor. Beyniniz bu
süreçte çevresinde görüp duyduğu her detayı, tasarım
için harmanlayıp size sunuyor. Ben de bunun farkında
olarak tasarım sürecimde olabildiğince çevremi izleyip
dinlemeye ve gözlem yapmaya gayret ederim. Bazen
gördüğüm küçük bir görüntü, duyduğum bir diyalog bile
ilham perimin gelmesine yardımcı oluyor.
Tasarımlarınız neyi yansıtıyor ve kimlere hitap ediyor?
Belli bir hedef kitlem olduğunu düşünmüyorum. Fakat
tasarımlarımda ben nasıl kendimi buluyorsam, müşteri
kitlemin de aynı şekilde hissedeceğini düşünerek
tasarlıyorum. Ana temam ne olursa olsun şıklıktır.
Aynaya baktığı zaman kendisini mutlu hissetmek isteyen,
abartıdan uzak ve frapan kadınların, tasarımlarımda
kendilerini bulacaklarına inanıyorum.
Tasarım yapmaya başladıktan sonra hayatımızda neler
değişti?
Tasarım benim hayatımın bir parçası durumunda. Bir
şeylere ortaya çıkarabildiğimi gördükten sonra, hayata
bakış açım bile değişti. Hayal gücüm gelişti, ufkum açıldı
ve farklı düşünebilme özelliği kazandım. Bunu yalnızca
tasarımlarımda değil kendi sosyal yaşamımda da sıkça
kullanır oldum. Kısacası tasarım bütün benliğimi keyif
verici bir şekilde değiştirdi diyebilirim.
FASHION 68
Meltem
TUNCER
Anadolu Üniversitesi
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Moda Tasarımı Bölümü
Moda Tasarımcısı Olmaya Nasıl Karar Verdiniz?
Moda tasarımcısı olmak, farklı düşünebilme ve farklı
koordinasyonları bir araya getirebilme olarak tanımlanabilir.
Yaratıcılığın bir bileşimi olan tasarım benim için farklı
düşünebilme kabiliyetimi fark etmemle başladı. Tasarımcı
olarak farklı bir kimliğe bürünmekten ziyade, farklılıklar ortaya
koyabilme isteğimin ortaya çıkmasıyla birlikte, bana uygun olan
mesleğin moda tasarımcılığı olduğuna karar verdim.
Tasarımlarınız Neyi Yansıtıyor ve Kimlere Hitap Ediyor?
Tasarımlarımda en çok dikkat ettiğim nokta, fonksiyonelliktir.
Bir parçanın birden fazla kullanımı olması, benim gözümde
o parçayı kullanışlı kılar. Bu nedenle de tasarımlarımda
tekdüzelikten kurtulup, insanları çok yönlü düşünüp giyinebilme
noktasına taşımayı hedeflerim. Bunu daha farklı açıklamak
gerekirse, insanları “Gördüm, aldım, giydim” mantalitesinden
kurtarıp, “Buldum, aldım, giydim” mantığına sokabilmektir.
Bir başka deyişle tasarımlarımın, ihtiyacı olanı kendi kafasında
yaratan ve çok yönlü düşünebilen her bireye hitap ettiğini
söyleyebilirim.
Tasarımlarınızda Nelerden İlham Alıyorsunuz?
Bir tasarımcının ciddi anlamda kendi kişisel gelişimine önem
vermesi gerekir. Tabir-i caizse kendini bulabilmelidir ki
tasarımlarını oluşturabilsin. Bu bağlamda bana göre en önemli
nokta kişinin yaşadığı coğrafya ve kültürdür. Toplumsal birikim
ve bilgi birikiminin yoğunluğu ve bileşimi benim tasarımlarıma
hayat veren noktadır.
Tasarım Yapmaya Başladıktan Sonra Hayatınızda Neler Değişti?
Kendimden büyük bir beklentim var. Aldığım eğitim ve
yeteneklerim doğrultusunda, moda tasarımı okumak ve
kumaşlara hayat verebiliyor olmak beni çok mutlu ediyor.
Ayrıca kendime olan beklentimi; şimdiki kimliğim ile gelecekteki
kimliğim arasında oluşacak olan farklılıkları merak etmemi
sağlıyor. Kısacası tasarım yapmak bakış açımı derinleştirdi ve
merak duygumu daha yoğun bir şekilde
yaşamama sebep oldu.
FASHION 69
SERGIO LEONE & CLINT EASTWOOD
S
İ
N
E
M
A
N
I
N
O
R
T
A
K
L
A
R
I
ALFRED HITCHCOCK & JIMMY STEWART
Sinemada ortaklıklar hep ilgimizi çekmiştir. Yönetmenler bazen bir oyuncuya o kadar bağlanabilirler ki 7-8 defa
bile aynı projede yer alabilirler. Akıllara tabii ki ilk olarak S. Leone ve C.
Eastwood örneği geliyor. İşte biz de bu
tarz diğer ortaklıkları sizler için derledik. Hangi yönetmen, hangi oyuncuyla, kaç defa çalıştı?
S. Leone ve C. Eastwood belkide sinema tarihinin en ilginç
ortaklığına imza attı. Sadece üç filmde birlikte çalıştılar ama
efsanevi ortaklılar listemize girmeyi başardılar. Bu ikiliyi farklı
kılan Sergio Leone ‘nin İtalyanca Clint Eastwood’ un ise ingilizce
biliyor olmasıydı. Birbirlerinin dediklerini hiç anlamadılar belki
ama sonuç olarak “dolar üçlemesi” ile bu ikili tarihe geçti.
TIM BURTON & JOHNNY DEPP
Dile kolay tam 7 filmde birlikte olsalarda bunun sonu gelmicekmiş gibi görünen ortaklık.
Öyle ki Tim Burton dendikten sonra akla gelen ilk şey oldu Johnny Depp. Makas Eller,
Charlie’nin Çikolata Fabrikası, Ed Wood en akılda kalanları olsada ikilinin başarısının diğer
ortaklıkların başarısı kadar verimli olamaması hem düşündürücü hem de üzücü bir vaziyet.
AKTÜEL 70
Bir oyuncuya birçok
projede yer vermesiyle tanınan
Hitchcock’ ın herşeye rağmen yine de bir favori oyuncusu
vardı o da Amerikalı sinemaseverlerin en tatlı hatırası olan
James Stewartdı. Stewart, Frank Capra ile anılsa da Vertigo,
Rear Window ve iki harikulade filme daha Hitchcock ile
imza atmış adını sinema tarihine altın harflerle yazdırmıştır.
QUENTIN TARANTINO & SAMUEL L. JACKSON
Öncelikle şunu söyleyeliz, bu ortaklığı yazmadan evvel Quentin Tarantino & Quentin Tarantino ortaklığını düşünmedik değil ancak Samuel Jackson’ ın onca performansını çöpe atamazdık. Sanki Tarantino ona rol teklif ettiğinde başka bir boyutta oyunculuk sergileyen oyuncu,
kendisine verilen en küçük rolde bile devleşmeyi başarıyor. Tıpkı “Django Unchained” filminde olduğu gibi karede 2 saniye bile görünse fark yaratmayı başarıyor.Tarantino’nun onun için çok farklı olduğunu söylüyor Samuel Jackson. Pulp Fiction, Django, Kill Bill 2 ikilinin unutulmaz filmleri...
AKTÜEL 71
OSCAR’DAN
AKILDA KALANLAR
Oscar ödül töreni 2 Mart gecesi yapılan
görkemli bir organizasyonla sahiplerini buldu. Geceye En İyi Yönetmen ödülü dâhil 7
Oscar kazanan “Gravity” damgasını vurdu.
10 Oscar adaylığı bulunan American
Hustle ve törenden eli bir kez daha
boş dönen Dicaprio ise gecenin hayal kırıklıkları oldu.
S
V
Al Pacino
Robert De Niro
10/9
İLK NEREDE GÖRDÜK ?
Al Pacino sinemalara hızlı giriş yapan oyunculardan biri. Godfather ile ilk kez tanınan
oyuncu daha önce sadece 2 filmde oynamıştı.
Godfather ile Oscar adaylığı dahi bulunuyor.
İLK NEREDE GÖRDÜK ?
10/9
Scorsese’in Mean Streets filmine kadar 2. Sınıf Amerikan filmlerinde rol alan De Niro ilk
kez Oscarlık performans sergilediği Godfather
II’ deki performansı ile dikkatleri üzerine çekmişti.
10/8
ÜSTLENDİĞİ ROLLER
Onu hep Godfather I, Godfather II, Scarface gibi
ağır filmlerde gördük. Sert adam tiplemesini
çok iyi canlandıran Al Pacino herkesin tarafından hala ağır abi hareketleri ve karizmasıyla
hatırlanır.
10/8
10/8,5
ÖNEMLİ PROJELER
Godfather I, II, III,
Dog Day Afternoon,
Scarface, The Insider
10/8.5
BAŞARILAR & ÖDÜLLER
10/6,5
8 kez aday olduğu Oscar’ı 1 kez kazanan oyuncu sayısız aday olduğu Altın Küre’yi ise 4 kez
kazanarak göz dolduran bir kariyeri gözler
önüne sermiş durumda.
10/9
EN SON NEREDE GÖRDÜK?
2012 Yapımı Eski Dostlar filminde boy gösteren
usta oyuncu yaşlanmasına rağmen hala formda olduğunu gösteriyor tüm sinemaseverlere.
Ancak senaryo bu yıldız oyuncunun yanında
oldukça sönük kalmış.
41.0
AKTÜEL 72
10/9
ÜSTLENDİĞİ ROLLER
Kariyerinin başlarında sert karakterli kişiliklere
can verse de, Al Pacino’dan farklı olarak kariyerinin sonlarında çok daha yumuşak başlı
karakterlerde de rol aldı hatta komedi filmlerinde dahi boy gösterdi.
10/9
ÖNEMLİ PROJELER
Godfather II, Taxi Driver, Raging Bull, The Deer
Hunter, Once Upon a Time in America, Goodfellas, Silver Linings Playbook
10/8
BAŞARILAR & ÖDÜLLER
7 defa aday olduğu Oscar ödülünü 2 kez kazanmayı başaran kurt aktör, 8 defa aday olduğu Altın Küreyi 1 defa evine götürebildi.
EN SON NEREDE GÖRDÜK? 10/9
De Niro’ yu kariyerinin son dönemlerinde, ilk
günlerini aratmayan sert adam rolünde görebildik. Meşhur American Hustle’da yine bir
mafya tiplemesiyle karşımızdaydı efsanevi
oyuncu.
44.0
ABD’nin Los Angeles şehrinde dağıtılan ödüllerde En İyi Film ödülünü gerçek bir hikâyeden uyarlanan “12 Yıllık Esaret” filmi alırken,
En İyi Kadın oyuncu “Cate Blanchett” En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
“Jennifer Lawrence”, En iyi
Erkek Oyuncu “Matthew
McConaughey , ” En
İyi Yardımcı Erkek
Oyuncu 30 Second to Mars grubunun solisti “Jared Leto” seçildi.
Geceye asıl damgasını vuran ise
Leonardo Dicaprio’ nun elinin 4.
Kez boş dönmüş olmasıydı. Sosyal medyayı
uzun süre çalkayan Dicaprio, Twitter ve Facebook gibi sosyal
paylaşım sitelerinde hem alay konusu
oldu hem de hayranları tarafından
teselli edildi. Ödülün açıklanmasının ardından Leonardo Dicaprio’
nun gözlerinin dolmasına rağmen
rol arkadaşını tebrik etmesi ise görülmeye değerdi.
Akıllarda kalan bir başka olay ise sunucu Ellen’ in “kim pizza yemek ister”
sorusuna ünlü oyuncuların hep birlikte
ilkokul talebesi tadında el kaldırması oldu.
Daha sonra gelen pizzaları servis etmek ise
Brad Pitt’ e düştü. Görünen o ki Angelina Jolie Brad Pitt’ e ev işleri konusunda birkaç ders vermiş.
Ve tabii ki o meşhur o fotoğraf. Neredeyse piksel başına bir ünlünün
düştüğü karede kimler yok ki. Bir
milyonun üzerinde retweet alan fotoğraf Twitter’da en çok rt alan tweet rekorunu da kırmış oldu.
AKTÜEL 73
N
azım Hikmet Ran. Romantik komünist. Romantik devrimci. Mavi gözlü bir dev. 20. yüzyılın
belki de en gözde şairi. 1902’de doğmuş, 1963’te
ölmüş. 12 yıldan fazla cezaevlerinde kalmış, Türk
vatandaşlığından çıkarılmış ama gönüllerden çıkarılamamış, mezarı Moskova’da bir adam.
Hep aşık bir şair. Kendi ağzından aşk ile ilgili söyledikleri: Çok şükür aşığım. Bana öyle geliyor ki bir
tek insana, yüz milyonlarca insana, bir tek ağaca,
bütün ormana, tek bir düşünceye, bir çok düşünceye ve fikre aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir.
İlk büyük aşkı Nüzhet. Bahçesinde ebruli, hanımeli açan bir ev isteyen Nüzhet. Nazım’ın arkasından
Moskova’ya giden ama O’nun hayatına ayak uyduramayıp Türkiye’ye geri dönen ve bir profesörle
evlenen Nüzhet. Hani “Mavi Gözlü Dev, Minnacık
Kadın ve Hanımelleri” şiirinde zengin bir cüceyle
evlendirilen, bahçesinde hanımelleri açan evinin
dev gibi sevgilere mezar bile olamayacağı söylenen Nüzhet.
İkinci evliliği; Lena Yurçenko. Diş hekimi, başarılı Lena. Moskova’da tanıştılar ama Nazım Hikmet
Türkiye’ye dönerken yanında götürmek istediği Lena’ya vize alamadı.
Üçüncü evliliği Piraye. Sevgili/ Benden emin olman beni öyle bahtiyar, öyle mağrur kıldı ki/ Bin
bir gece şehrimin altın kakmalı kapılarından/ Muzaffer girmiş bir eski kahraman gibi hissediyorum
kendimi. Nazım Piraye’yi çok sevdi. Evlilik yaşamlarının on üç yılını hapiste geçiren Nazım’ın karısına
yazdığı mektuplar ile yıllar geçti ve Nazım Hikmet,
Piraye ile evliyken, Münevver’e aşık oldu. Piraye’ye
açık yüreklilikle anlattı durumu. Oysa ne güzel şey-
AKTÜEL 74
dir hatırlamak Piraye’yi, ne güzeldir O’na dair şeyler yazmak. Nazım’ın deyimiyle, yeryüzünde hiçbir
insan, hiçbir insana Nazım’ın Piraye’ye yaptığı kötülüğü yapmamıştır. Cezaevinde açlık grevi yapıp
hastaneye kaldırılan Nazım Hikmet’i ziyarete gider
Piraye. Münevver de çıkıp gelince hastaneye, Nazım ile Piraye’nin son görüşmesi bu olur. Piraye boşandıkları 1951 yılında 1995 yılına kadar süren aşk
acısını bir başına yaşamıştır.
Nazım’ın Piraye’den sonraki eşi Münevver. Nazım’ın
tek çocuğu Mehmet Nazım’ın annesi. Nazım hapisten çıkınca evlendiler fakat Piraye ile aynı kaderi
yaşadı Münevver de. Hapisten çıkınca Varşova’ya
giden Nazım’ı ziyaret etmeye gittiğinde Vera Tulyakova ile evlendiğini öğrendi. Vera’dan önce evlendiği doktoru Galina ise, Nazım Hikmet’in hiç şiir
yazmadığı tek kadın. Nazım, ölene kadar saçları
saman sarısı, kirpikleri mavi Vera ile evli kaldı.
Aşka aşık bir adam olan Nazım Hikmet, tüm hayatı boyunca kadınlar sevdi, kadınlar da onu. Bu
kadar birbirinden farklı kadınla bu kadar çok aşk
yaşamasa, bu şiirleri okuyamazdık herhalde. Pek
çok okuyucusuna göre Nazım’a en aşık, O’nu en
çok seven ve hak eden kadına, Piraye’ye yazdığı
bir şiirle bitsin bu yazı da: Ne güzel şey hatırlamak
seni/ ölüm ve zafer haberleri içinden/ hapiste/ ve
yaşım kırkı geçmiş iken/ Ne güzel şey hatırlamak
seni/ bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan
elin ve saçlarında/ vakur yumuşaklığı canımın içi
İstanbul toprağının/ İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti/ Parmakların ucunda kalan
kokusu sardunya yaprağının/ güneşli bir rahatlık ve
etin daveti/ kıpkızıl çizgilerle bölünmüş/ sıcak ve
koyu bir karanlık.
N
azım, heybesinde harfleri düğme gibi taşırdı. Sonra o düğmeleri birer birer dikerdi
kağıdına. “Şiir” denirdi adına ama kim derdi ki
bu şiirler aklımızdan hiç çıkmayacak şarkıların
da sözleri olacak. Nazım Hikmet benim için Cem
Karaca’dır aslında. Ancak şarkılar Cem Karaca
ile sınırlanacak kadar az değil. En sevdiğim olduğundan önce ondan başlayacağım.
Okuduğumda “Ne harika söz!” dediğim şu mısralar var: “Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
/ Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.” Ceviz
Ağacı, Cem Karaca’dan dinlenildiğinde “Yüz bin
gözle seyrederim seni, İstanbul’u. / Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.” mısralarıyla vurur bence insanı. Gel gelelim bana soracak
olursanız bir “Bence sen de şimdi herkes gibisin” vardır ki 1918’de (yani daha Nazım 16 yaşındayken -14 diyenler de var ama hesap tutmuyor
doğum yılıyla karşılaştırınca) yazılmış bir şiirdir,
Cem Karaca 1992’de -bence “Hiç derdi olmayan
insanları bile üzeyim.” diyerek çıkardığı “Nerede
Kalmıştık” albümünde şarkı olarak yer almıştır.
Nazım Hikmet, Karlıkayın Ormanında’nın da şairidir. Belki yalnızca şarkısını bilenlerdensinizdir.
Sonra “Güneş topla benim için” de O’nundur.
İkisi de Zülfü Livaneli’nin yorumladığı parçalar
olarak kazındı hafızalara. “Seni düşünmek güzel
şey” vardır bir de. Ezginin Günlüğü’nden dinleyenler şöyle bir keyiflenir. Ne güzel müziktir o.
Nazım Hikmet şiirlerine albümler bile çıkarılan
bir şair. Fuat Saka’nın iki albümü var Nazım şiirlerinden. “Şarkılarda Nazım Hikmet” var bir de
unutulmaması gereken. Suat Özönder’in bestelediği Nazım Hikmet şiirlerinden oluşan bir albümdür bu da. Daha Fikret Kızılok, Grup Yorum,
Yeni Türkü’nün bestelediği şiirler var. Kim bilir
belki daha bestelenesi ne şiirleri var Nazım’ın?
Zaman belki o bestekarları getirecektir bize,
Nazım’ın düğmeler diktiği o kağıtlara birer nota
da onlar konduracaktır. Dinleyeceksiniz biliyorum, keyifli dinlemeler efendim.
AKTÜEL 75
HERKES İÇİN SPOR
Spor bir yaşam biçimi olmalı!
Cardio Bisikletleri
Gerçekte spor bir “Yaşam Parçasıdır.” Sahip olduğumuz
organizmanın hayat içerisindeki yolculuğunu daha kaliteli
kılabilmek adına izlediğimiz yollardan sadece bir tanesidir spor. Kimimiz bunu daha sağlıklı ve zarif bir vücuda
sahip olabilmek için yaparız, kimimiz ise gerçekten bir
hayat biçimi haline getirip, tüm sağlık getirilerinin yanı
sıra, kendimizi aşabilme ve hayatımızı kazanma aracı olarak kullanırız. Amaç ne olursa olsun, kişinin sahip olduğu
organizmanın fizyolojik yeteneklerini kullandığı, bu iş için
sorumlulukları dışında kalan zamanını programladığı, birileri ile ya da yalnız keyif alarak yaptığı bir uğraştır spor.
Dolayısıyla spor, kişinin hem fiziki hem de ruhsal gelişimine katkıda bulunacaktır.
Vücudumuzun zindeliği, hareket kabiliyeti, sağlık durumu
ile ilgili önemli etkileri olan sporun, aynı zamanda ruh
dengemiz ve yaşam sevincimiz üzerinde de çok anlamlı
pozitif etkileri söz konusudur. Düzenli spor yapan kişiler;
daha geç yorulup daha çabuk dinlenirler, sağlıklıdırlar,
hastalıklara karşı dirençleri yüksektir, hoş ve zarif bir görünüşe sahiptirler, sosyal ve eğlencelidirler, kolay ve güçlü
arkadaşlıklar kurabilirler. Ayrıca spor yapan kişilerin spor
sırasında salgılanan endorfin hormonu sayesinde özgüvenleri yükselir ve daima hayata pozitif bakarlar.
Hareketsizliğin ve obezitenin geleceğimizi tehdit ettiği şu
günlerde artık her birey hayatına bir şekilde sporu dâhil
etmek mecburiyetindedir. Sporun her yaşta vazgeçilmez
bir yaşam parçası olduğu bilinciyle herkesi spora davet
ediyoruz.
Spor, bilinçli ve yaş gruplarının ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yapılmalı, amaca yönelik düzenli ve progresif bir artış
izlemelidir. Kurumumuz, üyeleri ile ortaklaşa bir çalışma
programı hazırlayarak performans düzeyiniz ve ihtiyaçlarınız ne olursa olsun, uygun antrenman programları üretmekte ve sizleri spor hayatınız boyunca takip etmektedir.
Kilo kaybı programları, Cardiovascular Programlar, Fizyo-therapy sonrası toparlanma antrenmanları, Kas gruplarına yönelik kuvvet ve direnç antrenmanları ile kişilerin
mevcut performans durumunun saptanması ve üst düzey
antrenman programları oluşturulması, Personal Training,
Obezite tespiti ve ardından uygun antrenman programları ve daha birçok performans ve antrenman ihtiyacınızda,
sizlerin yanındayız.
AKTÜEL 76
Kalori yakmak için kullanılan bisikletlerden eliptik bisiklet ile başlayalım. Eliptik bisikletlerde kol hareketleri dâhil edilmezse genellikle saatte ortalama 600 kalori yakılır. Kol hareketleri genellikle bir zorlama
olmadığından çokta önemli bir değişime neden olmaz. Ancak eliptik bisikletlerde diske belli bir hız verdiğinizde disk bu hızla daha az bir kuvvetle dönmeye devam eder. Bu yüzden siz de daha az kalori yakmaya başlarsınız.
Koşu Bandı (Koşma Halinde)
Kendinizi salmadan, güzel ve enerjik bir koşuyla saatte ortalama 600-1200 kalori arasında yakabilirsiniz. Özellikle yakılan kaloriyi artırmak için zaman zaman eğim verilmelidir. Ancak sürekli nabzınızı kontrol etmelisiniz zira koşarken aşırı zorlanan kalbiniz
durabilir, kriz geçirebilirsiniz. Zaten koşu bandını otomatik bir eğimli moda ayarlarsanız nabzınıza göre hızı azaltıp artırabilir ve eğimi değiştirip nabzınızı düzenleyebilir.
Koşu Bandı (Yürüme Halinde)
Vücudumuzun, ilk yaşlarımızdan beri alışık olduğu şeylerden birisi yürümektir.
Engebeli bir arazide temponuzu değiştirerek yürümek ve bu yürüme esnasında
ara ara fitness hareketleri yapmak kalori yakmanız için gayet etkilidir ancak
normal bir hızda koşu bandında yürümenin size pek bir getirisi olmaz. Vücudunuz zaten yürümede ustadır ve ustalıkla yaptığı bu işi en az kalori yakma
düzeyine göre optimize eder. Bu optimizasyonu bozmazsanız emeğiniz boşa gidiyor demektir. Ortalama bir hızda yürüyerek saatte 200-250 kalori yakabilirsiniz.
Ersan ÖZDEN
Sportifclub Fitness Supervisior
AKTÜEL 77
BU AY NE YAPMALI?
Eskişehir’de Neler Oluyor?
Kampüs’te Neler Oluyor?
SİNEMA
FESTİVAL
12. Amatör Caz Müzisyenleri Festivali
Anadolu Üniversitesi Sinema Kulübü
tarafından, geleneksel bir kimliğe büründürülen Amatör Caz Müzisyenleri
Festivalinin 12. si Eskişehir Anadolu
Üniversitesi Sinema Anadolu’da gerçekleşecek. Caz severlerin her sene olduğu gibi bu yıl da merakla beklediği
etkinliğin biletlerine, Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu’dan ulaşmak
mümkün. 3 gün boyunca, sürecek
etkinlik ile tutkunu olduğunuz tınıları,
amatör caz severler tarafından dinleme imkânı bulabilirsiniz.
Düzenleyen: AÜ Sinema Kulübü
Yer: Sinema Anadolu
Başlangıç: 11.03.2014 - 12:00
Bitiş: 13.03.2014 - 07:00
SEMİNER
İş’te Taktik III
Anadolu Üniversitesi İstatistik ve ARGE Kulübü, sektörün önde gelen isimleri ile katılımcılarını buluşturduğu
İş’te Taktik etkinliğinin bu yıl 3. ayağını
düzenlemeye hazırlanıyor. 14-15 Mart
tarihleri arasında gerçekleşecek olan
etkinlik ile katılımcılar hem sektörü
tanıyacak, hem de sertifika sahibi olacaklar.
Düzenleyen: İST. & AR-GE Kulübü
Yer: Salon 2003
Başlangıç: 14.03.2014 - 09:00
Bitiş: 15.03.2014 - 18:00
TİYATRO
Khadak Suyun Rengi
Fehim Paşa Konağı
Bagi ailesi ile Gobi çölünde çobanlık yapan bir kızdır. Göçebe bir yaşam
süren kendisi ve minik ailesi ile birlikte, göçebelik yaptığı topraklardan
sürgün edilir. Kendisininki gibi birçok göçebe ailenin de madenlerde ve
hükümet işlerinde çalıştırılmak üzere gettoların eline teslim edildiğini
görür. Tüm bunlar olurken ruhlar aleminde bulunan Bagi’nin aşkı Zozoya
ve arkadaşları, reel dünyada yer almak için mücadele etmektedir. Sundance ve Venice film Festivalleri de dahil birçok alanda toplam 16 ödül
kazanan film, Asya steplerinde yaşayan insanların dramını, modern dünyayı eleştirel nitelikte ele almaktadır. 19 Mart tarihinde Anadolu Üniversitesi Kongre Merkezi Kırmızı Salon’da gösterilecek olan bu bol ödüllü
filmi kaçırmamanızı öneririz.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları oyuncularının sahnelediği, Fehim Paşa Konağı isimli oyun, rahmetli Turgut Özakman tarafından kaleme alınmış. Konusuna gelirsek; Fehim Paşa Konağı, Osmanlı
Devleti’nin kompleksli padişahı II. Abdülhamit’in burnunu beğenmemesi dolayısıyla “burun” kelimesini yasakladığı, istibdat dönemi ve bu
dönemin sağlam taşlarından Fehim Paşa’yı ve konağını konu alır. O
dönemin en disiplinli isimlerinden olan Fehim Paşa, yakın dostunun oğlunu konağına alır ve işler artık bu konak sakinleri için eskisi gibi olmaz.
Aşk, komedi, tarih ve daha fazlasını bulacağınız bu oyunu kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz. Öğrenci biletlerinin oldukça uygun fiyatlara sahip
olduğunu unutmayın.
Düzenleyen: Düşünce ve Hukuk Kulübü
Yer: Kongre Merkezi Kırmızı Salon
Etkinlik Tarihi: 19.03.2014
Saat: 16:00
Yazan: Turgut Özakman
Düzenleyen: EBB Şehir Tiyatroları
Etkinlik Tarihi: 17.03.2014 - 20.00
Yer: EBB Opera Binası
EĞİTİM
TİYATRO
AEGEE Proje Yazımı
&
Yönetimi Eğitimi
Kulüp içi eğitimi olarak adlandırılan,
AEGEE’nin gelenekselleşen Proje Yazımı ve Yönetimi eğitimi, 3 gün sürecek olan bir çalışmayla, Mart ayı’nın
son çeyreğinde gerçekleştirilecek.
Kulüp üyelerinin AEGEE’yi tanıması
ve takım çalışmalarına adapte olmaları amacıyla oluşturulan eğitim,
interaktif bir şekilde, Kongre Merkezi
Kırmızı ve Mavi Salon’da yapılacak.
Düzenleyen: AEGEE
Yer: Kongre Merkezi Kırmızı Salon ve
Mavi Salon
Başlangıç: 29.03.2014 - 09:00
Bitiş: 29.03.2014 - 19:00
Yeraltından Notlar
Rus ve Dünya Edebiyatının dehası olarak nitelendirilen Dostoyevski’nin unutulmaz eseri
Yeraltından Notlar, Anadolu
Üniversitesi öğrencileri tarafından sahnelenecek. Oyunun
konusuna gelirsek; oyun, köleliğin feshedildiği 1864 Rusya’sında yaşanan tüm siyasi
çekişmelerden habersiz, kendisini dışa kapatmış, asosyal
bir adamın iç çatışmalarını ve
yaşadığı hezeyanları monolog
şeklinde anlatır.
Düzenleyen: Tiyatro Anadolu
Yer: Salon 2003
Etkinlik Tarihi: 19.03.2014
Saat: 19:00
BU AY NE YAPMALI?
YABANCI SİNEMA
YerLİ SİNEMA
Soğuk
Need For Speed
Hız Tutkusu
Birçoğumuzun araba tutkunu olmasının yegâne sebepleri arasında sayılabilecek olan NFS isimli oyundan
uyarlanan filmin başrolünde,Aaron
Paul yer alıyor. Eskişehir’de bulunan
tüm sinemalarda, 14 Mart tarihinde
vizyona girecek olan filmin konusuna
gelirsek; hapisten çıktıktan hemen
sonra ülkeler arası bir araba yarışına
katılan sokak yarışçısının eski partnerinden intikam alma çabası, Scott
Waugh’ın yorumuyla hayat buluyor.
Aslında “Soğuk”, Aralık ayı vizyonlarından aşina olduğumuz
bir Uğur Yücel filmi. İlk gösterimini Berlin Film Festivali’nde
yapacak olan film, 21 Mart tarihinde izlemeyenler ve yeniden
izlemek isteyenler için tekrar
vizyona giriyor. Fragmanı oldukça merak uyandıran film,
Kars’ta bir gece kulübünde çalışan 3 kız kardeş ve onlardan
birine kayıtsızca aşık olan genç
bir demiryolu işçisinin yaşamlarından kesitler sunuyor.
Yönetmen: Scott Waugh
Göseterim Tarihi: 14.03.2014
Tür: Aksiyon
Oyuncular: Aaron Paul, Dominiz
Cooper, Imogen Poots
Yönetmen: Uğur Yücel
Göseterim Tarihi: 21.03.2014
Tür: Dram
Oyuncular: Ezgi Molla, Ahmet
Rıfat Şungar, Şebnem Bozoklu
FESTİVAL
Türk Dünyası Alışveriş Günleri
Eskişehirliler, önümüzdeki günlerde
oldukça renkli bir etkinliğe şahit olacak. Türk Dünyası alış veriş günleri adı
verilen etkinliğe katılabilmeniz için
yapacağınız tek şey; alışveriş yapmak.
Eskişehir’de bulunan küçük esnafı tanıtmak ve Eskişehir’in ticari piyasalarını hareketlendirmek amacıyla düzenlenen etkinlik ile ayrıca, Türk Dünyası
Alışveriş Günleri logosunu gördüğünüz mağazalardan yapacağınız her 50
Türk Lirası ve üzeri alışverişinizde, bir
adet çekiliş kuponu kazanıyorsunuz.
Sürpriz hediyelerin ve promosyonların
olacağı Alışveriş Günleri kapsamında
gerçekleşecek çekiliş ile; 4 adet Otomobil, 3 adet Motosiklet, 10 adet Dizüstü bilgisayar, 20 adet Bisiklet, 10
adet Buzdolabı, 10 adet Çamaşır Makinesi, 10 adet Fırın, 10 adet Bulaşık
Makinesi, 10 adet 102 Ekran Led TV,
26 kişiye Check-up, 26 çifte 3 Günlük Yurtdışı Kültür Gezisi, 26 çifte 5
Günlük Yurtiçi Kültür Gezisi, 100 adet
Takım Elbise, 100 adet Nevresim Takımı, 100 kişiye 100 TL’lik Gıda Alışveriş Kuponu, 100 kişiye Eskişehir Spor
Kombine Bileti yeni sahipleriyle buluşacak.
Düzenleyen: TDKB Ajansı
Başlangıç: 8.03.2014
Bitiş: 16.03.2014
Çekiliş Tarihi: 21.03.2014
Sektör Buluşmaları ‘14
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası
Anadolu Üniversitesi’nin en aktif kulüplerinden birisi olan Kariyer Kulübü, geleneksel hale gelmiş olan Sektör Buluşmaları etkinliği ile bu yıl da oldukça ses getirecek gibi görünüyor. Sektörün önde gelen isimlerini öğrenciler ile
buluşturmayı hedefleyen Kariyer Kulübü, etkinlik sonrasında katılımcılara sertifika her sene olduğu gibi bu sene
de sertifika sunacak.
Orkestra şefliğini Ender Sakpınar’ın gerçekleştireceği, Burak Basmacıoğlu (Klavsen) ‘nun solistliğini üstlendiği
Senfoni dinletisi, her zaman olduğu gibi yine kulaklarınızın pasını silmek için Büyükşehir Belediyesi Sanat ve
Kültür Sarayı’nda düzenlenecek. Bu senfoninin ise diğerlerinden önemli bir farkı bulunuyor. Elde edilen gelirin
tamamı LÖSEV’e bağışlanacak.
Düzenleyen: AÜ Kariyer Kulübü
Yer: Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi
Başlangıç: 27.03.2014 - 09:00
Bitiş: 28.03.2014 - 18:00
Düzenleyen: EBB Senfoni Orkestrası
Yer: EBB Sanat ve Kültür Sarayı
Etkinlik Tarihi: 14.03.2014
Saat: 20.00
KONFERANS
SENFONİ
REHBER 78
REHBER 79
TARiHTE
MART AYI
1 MART 1978
Charlie Chaplin’in cesedi,
İsviçre’deki mezarından çalındı.
5 Mart 1953
Sovyet lideri Stalin hayatını kaybetti.
6 Mart 1836
Samuel Colt ilk 34 kalibre altıpatlar (revolver)
silahının seri üretimine başladı.
1 MART 1912
İlk kez bir insan(Albert Berry)
paraşüt ile uçaktan atladı.
16 Mart 1988
Saddam Hüseyin’in emri ile Halepçe’de
zehirli gaz saldırısı başlatıldı.
4 Mart 1882
İngiltere’de ilk elektrikli tramvay
hizmete girdi.
10 Mart 1876
Graham Bell yardımcısını yardıma çağırırken
farkında olmadan ilk telefon görüşmesini yaptı.
22 Mart 1945
Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Irak
ve Yemen, Kahire’de Arap Birliği’ni kurdular.
23 Mart 1956
Pakistan, ilk İslam cumhuriyeti olarak
tarih sahnesinde yer aldı.
10 Mart 1919
Meksikalı devrimci lider Emiliano Zapata, Meksika
hükümeti tarafından öldürüldü.
Mart, Gregoryen Takvimi’ne göre yılın 3. ayı olup 31 gün çeker.
Eski Roma’da Mart ayının adı, Roma Savaş Tanrısı “Martius” idi ve bu ayın savaşa
başlamak için şanslı bir zaman olduğu kabul edilirdi.
AKTÜEL 80
AKTÜEL 81

Benzer belgeler