Bu yayını PDF olarak indirin
Transkript
Bu yayını PDF olarak indirin
İçindekiler Biyografi Moda Gezi 40-43 Sinema 34-38 Müzik 2 72-73 26-30 Oyun Tarih 20-24 06-08 16-18 44-47 Yarışma Künye Pamukkale Turizm Adına İmtiyaz Sahibi C.Sadık Bababalım 50-51 Spor Genel Yayın Yönetmeni Müge Bababalım Başkan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ahmet Bababalım Yayın Danışma Kurulu Sadık Bababalım Mustafa Özdalgıç Hakan Özder Av. Uğur Burak Duru Dr. Jale Akın Denizci Editör Alper Şahin Grafik Tasarım Sorumlusu Levent İnanç 54-58 62-66 74-75 Sinema Dizi Kaybettiklerimiz Reklam iletişim [email protected] 0530 540 87 01 İletişim [email protected] Baskı: Umur Basım ve Kırtasiye A.Ş. Tel : (+90) 216 - 645 62 00 Faks : (+90) 216 - 420 04 35 Yayın Türü : Ulusal, süreli Baskı Tarihi : Haziran 2012 70-71 Otomobil Pamukkale Dergi, Pamukkale Turizm’in lisanslı yayınıdır ve TC yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Pamukkale Dergi’de yayınlanan yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her haklı saklıdır. Dergimizde yayınlanan yazı ve makaleler kaynak göstermek kaydıyla kullanılabilir. Dergimizde yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahibine aittir. 3 Başyazı Sadık Bababalım Pamukkale Turizm Yönetim Kurulu Üyesi Hepimizin heyecanla beklediği 50 yılın en iyi Pamukkale Turizm fotoğraflarını aradığımız “Pamukkare” yarışmamız geçtiğimiz ay sonuçlandı. Ve bize ulaşan binlerce fotoğraf karesi arasından Facebook sayfamızdaki hayranlarımızın oylarıyla en beğenilen Pamukkare’ler ortaya çıktı. Yarışmaya katılan ve ödüle hak kazanan bütün Pamukkale severlere teşekkür ve tebriklerimi iletmek istiyorum. En başından beri büyük keyifle dahil olduğumuz ve sektörümüzde öncüsü olduğumuz sosyal medya iletişimlerimize hız kesmeden devam edeceğiz. Pamukkale ailesi olarak yeni sosyal medya proje ve yarışmalarımız için sıkı bir şekilde çalışmaya devam ediyor; yakın gelecekte sizlerin beğenisine sunacak olmanın heyecanını yaşıyoruz. Seyahat etmek özgürlüktür sloganıyla yola çıktığımız 50. Yılımızda gerçekleştirdiğimiz Dönüş bileti 2TL kampanyalarıyla tam olarak 612.348 yolcumuzun ulaşımını oldukça makul bilet bedelleriyle gerçekleştirilmesine destek olduk. Sektörünün referans markası olarak yolcularımızın seyahat özgürlüklerine sağladığımız desteğin mutluluğunu yaşıyoruz. İlerleyen dönemlerde yeni kampanyalarımızla yine yolcularımızın yanında olacağız. 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası başladı. Milli takımımızın olamayışı sebebiyle biraz buruk takip edeceğimiz bu büyük organizasyonun Haziran ayımıza keyif katacağından şüphemiz yok. Koltuk arkası ekranlarımızdaki uydu yayını aracılığıyla bu futbol şölenine tüm Pamukkale yolcularımız ortak olacak. Bir eğitim dönemimiz daha sonlandı; öğrenci arkadaşlarımızı uzun bir tatil dönemi bekliyor. Yüksek tempoda gecen 8 ayın yorgunluğunu iyi bir tatille atmanızı diliyorum. Ayrıca hayat yolculuklarının en önemli virajlarından birinde olan YGS’ye girecek öğrenci arkadaşlarımıza da başarı dileklerimi paylaşıyorum. Türk Tiyatrosu’na büyük emek veren duayen oyuncu Cüneyt Türel ile Türk televizyonu ve sinemasının kilometre taşı Orhan Boran’ın ölüm haberleri hepimizi çok üzdü. Birçok gence yol gösteren bu 2 büyük duayeni unutmayacağız. Hepimizin başı sağolsun. Herkese mutlu bir Haziran ayı diliyorum. 05 Moda 2012 Plaj Modası 06 D eniz sezonu yaklaşıyor. Plajlarda çok daha trend ve çekici görünmek istiyorsanız, alışverişe çıkmadan önce bu yaz nelerin moda olacağını öğrenmek istemez misiniz? İşte 2012 yaz sezonu plaj trendleri! Retro ve Fırfır Sezona damgasını vuran retro ve fırfır akımı, mayo ve bikini tasarımlarını da etkisi altına almış. Yüksek belli, 50’lerin siyah beyaz filmlerinden görmeye alışık olduğumuz birbirinden şık modeller, bu yaz plajlarda sıkça göreceğiz. Ayrıca birçok modele uygulanan fırfır detayları da bu yaz kadınların vazgeçilmezleri arasında olacak. Asimetri Tek omuzlu asimetrik kesim bikini ve maya modelleri de bu yaz plajlarda sık sık göreceğimiz modeller arasında. İster çiçek desenli, ister fırfır detaylı ya düz renkli olsun, eğer göğüs ölçüleriniz el veriyorsa ve omuzlarınız yeterince genişse, bu yaz mutlaka asimetrik kesim bir bikini ya da mayo almalısınız. Mayokiniler Mayokiniler bu sezon da oldukça moda. Eğer vücudunuza güveniyorsanız, 2012 yazını çok daha seksi, cesur ve farklı tasarlanmış mayokini modelleri tam size göre. Moda Egzotik desenler Bu yaz tasarımcıların favorisi olan çiçek desenleri plaj koleksiyonlarını da etkisi altına aldı. Ancak eğer bu tip bir bikini ya da mayo almaya karar verdiyseniz, vücut tipinize göre tercih yapmayı ihmal etmemeli, dikkati çekmek istediğiniz bölgede desenlerin yoğun olmasına özen göstermelisiniz. Mono – color etkisi Eğer bikini ve mayo seçiminizi yaparken sadelikten yanaysanız, bu sezon çok şanslısınız. Çünkü bu yaz desenler kadar düz renkli mayo ve bikiniler de oldukça moda. Plaj kıyafetleri 2012 yaz sezonunda plaja giderken giyebileceğiniz birbirinden şık tasarımlara rastlayacak, seçim yapmakta oldukça zorlanacaksınız. Transparan uzun elbiselerden, bol tişörtlere, fırfırlı pareyolardan püskül ya da payetlerle detaylandırılmış tasarımlara kadar birçok alternatif bulunuyor. Size düşen sadece hangisinin sizin tarzınıza daha uygun olduğunu bulmak! 08 Moda B Kollarda parti var u sezonun trendi “arm party” yani ne kadar bilekliğiniz varsa takıp kolları şenlendirmek. Arm party'nin kuralı kuralsızlık. Farklı renkte ve tarzda deri, ip, boncuk bilekleri ve saatleri kombinleyerek trendi yakalayabilirsiniz. Uzun kayışlı, kola birden çok sarılan saatler de kombinlerin önemli bir parçası. 10 Johny Depp'in yıllardır görmeye alışık olduğumuz bileklikleri bu trendin öncüsü olabilir. Trendin takipçileri fotoğraflarını #armparty etiketiyle Instagram üzerinden paylaşıyor. Ünlüler de bu trendin yakın takipçisi. Teknoloji Mini iPad sürprizi Galaxy S III çılgınlığı başladı 2 K ullanıcının göz hareketlerini takip ederek ekranın kararmasını kontrol edebilen özelliğe sahip olan Galaxy S III, Avrupa ve Ortadoğu’da 28 ülkede piyasaya sürüldü. Almanya ve İngiltere’de, S III’ü elde etmek isteyen tüketiciler Samsung mağazalarının önünde uzun kuyruklar oluşturdu. S III, Samsung’un Çarşamba günü İstanbul’da üç noktada düzenlenen organizasyonla Türkiye piyasasına merhaba dedi. Telefonun Türkiye'deki fiyatı henüz belli değil. Samsung, Galaxy S III ile son derece iddialı. Şirket, 2012’in üçüncü mali çeyreğinde iPhone ile arasında olan farkı iyice kapatmak istiyor. 012’yle birlikte yeni iPad modelini çıkaran Apple’ın, ‘iPad mini’ adında bir tablet PC’nin hazırlıklarını yaptığı belirtiliyor. Apple’ın yeni model hazırlığının detayları grupla birlikte çalışan Güney Kore, Çin ve Tayvanlı parça üreticilerine dayandırılıyor. Şu anda 9.7 inch ekranlı modelle piyasada rekabet eden Apple iPad, art arda çıkardığı serilerde bu zamana kadar (son 2 yıl) ekran boyutuyla oynamadı. 12 Milliyet'te yer alan habere göre, yeni geliştirilen ve daha uygun fiyatlı olması beklenen modelin 7.8 inch boyutunda olacağı ve Samsung’un bu boyuttaki tabletin yakaladığı çıkışı durdurma adına etkili olacağı ifade ediliyor. Bununla birlikte ekran boyutundaki değişiklik birçok firmayı üzen bir haber olacak. Çünkü iPad için hazırlanan uygulamalar bu kez farkl bir ekran boyutu için de tasarlanacak. Fiyat tarafında 500 dolarlardan Apple’ın mini modeliyle 250-300 dolar seviyesine kadar ineceği yönünde bilgiler de var. Tarih olarak da bu yılın sonuna işaret ediliyor. Titanyumdan sert 'zırh' geliyor 14 Teknoloji R Bu alanda yatırım yapan şirketlerin verdiği bilgiye göre, 1960’lardan bu yana bilinen “metalik camlar”, 1990’larda üretilmeye başlandı. Metal alaşım olan meralik cam, birçok metalde rastlandığının aksine kristal formunda değil ancak bozuk bir cam yapısı bulunduruyor. egister sitesinin, Güney Kore “elektronik sanayisindeki kaynaklardan” elde ettiği bilgiye göre, Liquidmetal (sıvı metal) olarak bilinen teknoloji, “düzensiz cam yapısına sahip bir metal alaşım.” 1990’lı yıllardan beri mevcut olan alaşım, “süper hızlı nabız kaplama teknolojisi” sayesinde metal benzeri çok sağlam bir cam haline getirildi. Söylentiler, Apple’ın 11 milyon dolar karşılığında Liquidmetal Techologies şirketiyle anlaştığı yönünde. Apple, bu konuda açıklama yapmayı reddetti. Metalik cam, ilk olarak eritiliyor, ardından 1000 Santigrat derecenin üzerinde ısıtılıyor, böylece kristal yapısını kaybediyor. Eritilen metal, çelik bir kaplamaya dökülüyor ve kristal yapısını almadan soğutuluyor. METALURJİ MUCİZESİ Süper hızlı nabız kaplama teknolojisi, uçaklarda, mobil cihazlarda kullanılabilecek cam kaplamaların, metal özelliğinde olmasını sağlayacak. Bu teknolojiyle ilgilenen Caltech firması, “Metalik cam titanyum ve çelikten daha sert ve onlar kadar sağlam. Bu materyal uçaklardan, mobil cihazlara kadar birçok alanda kullanılabilir” açıklamasını yaptı. Apple’ın gizli anlaşması hakkında bilgi sızdıran G.Koreli elektronik perakendecisi, Samsung’un da 3 Mayıs’ta tanıtılacak Galaxy S III modelinin, yüksek teknoloji ürünü seramik kaplama içerebileceğini iddia etti. Camın kristal yapısını kazanamadan soğutulması ve metal kaplamaya aktarılması, normal metalden farklı olarak yeni bir metalik çelik ortaya çıkarıyor. Ortaya çıkan materyal, plastikten 20 kat daha güçlü ve sert. Gezi S İguazzu uyun gücünün ne kadar farkındasınız bilmiyorum ama şimdi size anlatacağım yer dünyanın 3 önemli şelalesinden biri. Zimbabwe’deki Victoria ve Amerika’daki Niagara şelalelerine henüz gitme fırsatım olmadı ama Brezilya’daki İguazzu yu gördüğüme çok memnun oldum. Tabi önce oraya ulaşma hikayemi anlatacağım sizlere. Sao Paolo’dan Rio’ya yola çıkarken dedim ki burası yabancı memleket ben en iyisi biletimi alayım da Rio’da bilet falan kalmaz diye düşündüm. Niye öyle düşündüm bilmiyorum. Belki de Brezilya’nın bayram tatillerine denk gelirim diye korktum herhalde. Her neyse, gittim Sao Paolo’da otogara. Aldım Rio’ya biletimi. Dedim ordan bir tane de Foz do İguacu bileti verin. (Foz do İguacu şehrin adı. Şelalerin adı İguazzu.) Dediler veremeyiz. Burası kuzey hattı otogarı. Orası için güney hattına gideceksin. İki havaalanını gördüm, hatta üç havaalanı bile gördüm ama bu iki otobüs terminali de ne iş falan diye söylene söylene bir saatlik otobüs yolculuğu sonrası vardım otogara. Aldım biletimi, ödedim kredi kartıyla, koydum cüzdana. Gittim Rio’da geziyorum yiyorum, içiyorum falan… Bir 16 tekne turunda iki Türkle tanıştım. Hemen tabi sarıldık birbirimize, kan kanı çekiyor. Sohbet muhabbet derken, dediler sen kuzeyden güneye iniyorsun ama biz güneyden kuzeye gidiyoruz. İguacu’dan otobüsle 23 saatte geldik. Mahvolduk. Biz ettik sen etme… Ben tabi o saatten sonra tutuştum. Otobüs yolculuğuma 4 gün var. Dedim olmaz öyle, hemen gittim Rio’da otogarı buldum. Dedim alın bileti iade, ben uçakla gidecegim. Dediler olmaz. Dedim neden, dediler kredi kartıyla almışsın. İşte o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Beş dakika falan kendime gelemedim. Pekiyi deyip ayrıldım ordan. Sonra biraz toparlandım geri döndüm, zaten adamla anlaşamıyoruz. Adam iyi bir hareket yaptı, google translate sayfasını açtı, ordan güzelce anlaştık. Bazen kızıyorum kendime ama zekama hayran olduğum anlardan birini orada yaşadım. Güç bela aklıma geldi, biletimi İguacuFloripa hattına çevirdim. Floripa daha sonraki durağımdı. Hatta arada fark doğuyordu, dedim üstü kalsın, ben buna razıyım. Hemen koşarak İguacu’ya bir uçak bileti aldım. Yalnız mesafe o kadar uzak ki, aktarmalı gideceğim uçakla. Daha sonra İguacu’ya gitme günü geldiğinde havaalanında dedim bir e-maillara bakayım. İyi ki bakmışım. Kalacağım yerde bir terslik çıktı. Yalnız Brezilyanın çözemediğim şeylerinden biri de telefon şebekeleri oldu. Çok enteresan. Bizde bir mahalli kodlar vardır, işte Denizli Ankara İstanbul neyse, bir de cep telefonları 532 542 555 neyse. Ama orda o kadar garip ki, eğer aradığın numara senin operatör değilse ayrı bir çıkış kodu ekliyorsun, birde o kişi başka bir şehirdeyse birde o kişinin kodunu ekliyorsun. Yani şöyle örnekliyim. Denizli’den İzmir’deki birini cep telefonumdan ararken kodladığım tuşlarla, aynı kişiyi Antalya’dan ararsam farklı rakamlar tuşluyorum. Bu kişi İstanbul’a giderse daha bir garipleşiyor. Uzun lafın kısası hiçbir şey anlamadım telefon sistemlerinden. Havaalanında son dakika bu kalacak yer problemini yaşayınca internetten acilen bir hostel numarası buldum ama gelin görün ki arayamıyorum. Beceremedim. Uçağın kalkış vakti geldi. Neyse bindik uçağa. Aktarma yapacağız ya, dedim orda hallederim. Aktarma noktasında aradım hosteli. Allah ta yardım etti, nasıl tuşladım bilmiyorum. Mantığı az biraz o zaman anlamıştım, şimdi hiç hatırlamıyorum. Diyeceksiniz niye sağdan soldan yardım almadın… Denedim, defalarca denedim. İngilizce bilen adam sayısı az, onlara da bu kod olayını anlatamadım. Her neyse hostelden dediler havaalanında sizi karşılarız. İndim İguacu’ya. Adım yazılı kağıdı görünce rahatladım. Hemen gittik hostele. Foz do İguacu öyle bir noktadaki Paraguay, Arjantin ve Brezilya’nın kesiştiği yer tam. Hostelde 55 yaşında bir tane yarı Polonyalı yarı Amerikalı’yı ertesi günü şelalenin Arjantin tarafına götüreceklermiş. (Pardon Amerikalı dedim ama Amerika Birleşik Devletleri diyecektim. Güney Amerikalılar acaip sinir oluyorlar. Onlar Amerika ise biz neyiz diyorlar. Haklılarda.)Daha önce yaptığım ufak sohbetlerde herkes şelalenin Brezilya tarafında panaromik görüntü olduğunu söylüyordu, fakat şelale Arjantin topraklarındaymış. Mutlaka Arjantin kısmına geç demişlerdi. Bende hemen atladım dedim o adamla beraber beni de götürün. Tamam dediler. Bindik sabah erkenden minibüse sınırı geçtik, pasaportlara mühürleri vurdular. Türklere Arjantin için de vize gerekmiyor. Tabi daha önce de söyledim. Turistken bir çok yer var görülebilecek ama sınırlı para var. Adamlar bir çok aktivite yapmışlar. Bunlardan benim ikna olduğum boat tour vardı. İyi dedik ödedik parasını. Düşündüm ki botla yaklaşacağız şelalelere aşağıdan da fotoğraf çekeceğiz. Bekledik biraz. Bizi bindirdiler bir tane kamyonun arkasına, başladık ormanın içinde asker gibi ilerlemeye. Tur rehberi var. Bize börtü böcekten bahsediyor. Dedim ayvayı yedik, saçma bir şeye para verdik. Meğerse bot turu aşağıdan başlıyormuş, bizi oraya götürüyorlarmış. Cahillik çok zor. Hele ki artık gezmekten algı kapasiteniz garipleştiyse daha zor. Botlara bindik, bize çantalar verdiler. İçine ıslanmasını istemediğiniz şeyleri koyun dediler. Bir de baktım herkes böyle yağmurluk gibi şeyler giyiyorlar. Düşündüm yağmurluğa ekstra para falan veremem. Zaten bot devrilecek olsa can simitleri var üzerimizde. Tüm bunları niye yapıyorlar anlamadım. Sonra bot hareket etti. Baya güzel fotoğraflar çektik. Müthişti şelaleler. Zamanında çok savaşlar olmuş bu topraklara daha doğrusu sulara sahip olmak için. Tam artık gezi bitti indirirler bottan bizi derken anladım ki o insanlar başkalarından duymuşlar botun suyun altına sürüldüğünü. Kaptan bizi sokabildiği kadar altına soktu suyun defalarca. Kuru hiçbir yanım kalmadı. Ama acaip eğlendik. 10 dakika falan sürdü herhalde ama inanılmaz keyifliydi. Bidaha bidaha Yusuf Tümay [email protected] diye bağırırız ya konserlerde sevdiğimiz şarkılardan sonra, biz de orda “otra otra” diye defalarca bağırdık. Otra Portekizce’de anladığım üzere “bidaha” demek heralde. Belki de bir küfürdür, bilemiyorum. O an başka bir şeyde bağırmış olabiliriz. 17 Gezi İndiğimizde bir süre güneşte kurulanmaya çalıştım ama beceremedim. Islak ıslak gezmeye karar verdim. Bol bol fotoğraf çektim. Ama sonra yine manzaraya sahip olabilme adına fotoğraf çekmeyi bırakıp anı, o anı yaşamaya karar verdim. Boş boş yürüdüm şelalelerin üstünde dinlenerek. Şeytan boğazı dedikleri bir yer var. İçerde trenle oraya da götürüyorlar. Şelalelerin tam birleştiği bir yer tam üstlerinde. Bir platform yapmışlar. Acaip bir şey. Kelimelerle anlatılabilecek gibi değil. Günün sonu geldiğinde çok yoruldum ama her anına değdi doğrusu. Brezilya kısmına geri döndüğümüzde dediler Brezilyanın en büyük barajı İtaipu var. Ama sen önce şelaleleri gördüğün için gitme şelalelerden sonra seni mutlu etmez. Gitmedim o yüzden ama ilk gidenler beğeniyorlarmış. Siz gidecek olursanız ilk oraya gidin. Ertesi gün İguacu’da bulunan kuş parkına gittim. 3 saat her türlü kuşu inceledim. Kocaman kafeslere giriliyor. Kuşlar sizle beraber uçuyor. Onlara yem veriyorsunuz. Kimisi sevdiriyor kendini. Hele ki Tucano diye bir cins var. Uzun gagalı şapşal bir kuş. Sembol kuşlardan biri. Kuşun yurt dışına çıkarılması yasak. Çok sevimli bir şey. Her yerde oyuncakları satılıyor. Adettenmiş çıkışta yılanlarla papağanlarla fotoğraf çekiliniyor. Birkaç pozda ben harcadım. 18 Parktan çıkınca şelalelerin Brezilya tarafının giriş kapısı çok yakın. Şeytan dürttü beni. Oğlum buraya bir daha gelebileceğin meçhul. Gir bir daha ne olacak ki diye. Ama ben daha güzel bir şey yaptım. Bir önceki yazıda anlatmıştım. Rio da SugarLoaf ta helikoptere binememiştim. Bu sefer İguacu da şelalelerin üstünde tur atmayı denemeye karar verdim. Oradaki turla anlaştım. Hayatımda ilk defa helikoptere bindim ki hala her anını hatırlıyorum. Uyanıklık yaptım, pilotun yanına oturdum. 10 dk uçtuk. Hani orda helikopter düşse ölsek bundan mutlu ölüm olmazdı herhalde. Tabi artık o helikopter uçuşu sonrası gece uyuması çok zor oluyor. O müthiş sahneler gözleriniz önünden gitmiyor. İguacu’daki son günümde ise Paraguay çok yakın olduğu için oraya gitmeyi istedim. Gidilecek şehrin adı Cuidad del Este. Paraguay o kadar yakın ki. Orda çalışıp Brezilya’da oturan bir çok insan var. Hong Kong’tan sonra dünyanın en büyük ikinci açık pazarı. Vergi yok. O yüzden elektronik aletler revaçta. Adeta cennet bu konuda. Alışveriş için harika bir yer. Ama tehlikeleri de var. Dolandırılma ihtimali yüksek. Ayrıca Güney Amerika’nın uyuşturucu merkezi gibi bir yermiş aynı zamanda. Pek tekin değil. Ben tabi korkuyorum her şeyden. Pasaport kontrolden falan sakın geçme dediler bir de bana bunun üstüne. Dedim vize yok bize. Olsun dediler. Görevliler rüşvet ister falan uğraşırsın. Zaten kapılar açık. Sanki mahalle değiştiriyor gibi arabalar boğaz köprüsünden çıkıyor gibi. Kalabalığın içinden taksiyle geçtik gittik bizde. Paraguay çok enteresan bir yer. Acaip ucuz. Yemekler de ucuz. Elektronikte ucuz. Pek fazla inceleme fırsatım olmadı korkudan dolayı çünkü ne olduğu tam belli değil. Daha sonra araştırdım aslında ama pek sıkıntı olmuyormuş ara sıra olan olaylar dışında. Benim sayılı saatlerim olduğu için pek karışmadım sağa sola. Akşam dönüş vakti yine aynı kalabalıkta ben korkuyorum da bir taraftan ama bir sorun olmadan geçtik gittik. Hiçbir sıkıntı olmadı. Son olarak söylemek istediğim Foz do İguaçu’da bir Türk dönerci var. Gazi abi. Uğrarsanız dönerini yiyin. Öyle devam edin seyahate Jeffrey Scott Buckley 20 Biyografi J eff Buckley, 1966 doğumlu, ünlü Amerika’lı şarkıcı, besteci ve söz yazarı. Çıkardığı ilk albümü Grace’den itibaren, döneminin en çok gelecek vaat eden sanatçılarından biri olarak görülen Buckley, şöhretinin doruğundayken geçirdiği bir kazayla 1997 yılında hayata gözlerini yumdu. Vokal çeşitliliğiyle tanınan Buckley, aynı zamanda 1960’lı yılların ünlü folk rock şarkıcısı Tim Buckley’nin oğludur. Jeffrey Scott Buckley, 17 Kasım 1966’da Tim Buckley ve Mary Guibert’in oğlu olarak Anaheim, Kaliforniya’da dünyaya geldi. Yunan, Fransız ve Panama asıllı olan annesinin çocuğunu evlilik dışı doğurduğu Tim Buckley ise, İrlanda asıllı ünlü bir şarkıcı ve söz yazarıydı. Annesinin evlendiği Ron Moorhead ve yarı-üvey kardeşi Corey ile bir süre Güney Kaliforniya’da yaşadılar, fakat bu evlilik yaklaşık 2 yıl sürdü. Scotty Moorhead olarak bilinen Jeff, üvey babasının ölümünden sonra, doğum sertifikasında yazılı olan Buckley soyadını kullanmayı seçti. Klasik piyano eğitimi alan annesi ve müziği seven üvey babasıyla Led Zeppelin, Jimi Hendrix, Pink Floyd gibi şarkıcı ve grupları dinleyerek büyüyen Jeff, daha 5 yaşındayken büyükannesinin dolabında bulduğu gitarı çalmaya çalışıyordu. Erken dönemlerinde Kiss hayranı olan Jeff’in aldığı ilk albüm Led Zeppelin’in “Physical Graffiti” siydi. Söylediğine göre bir müzisyen olmaya 12 yaşındayken karar vermişti. 14’ündeyken ilk elektro gitarını (bir Gibson Les Paul gitarı) alan Buckley, lisesindeki Jazz grubunda çalıyordu. Jazz Fusion gitaristi Al Di Meola’nın yanısıra Rush, Genesis, Yes ve Jethro Tull’un hayranıydı. Liseden 1984’de mezun olduktan sonra oradaki Müzisyen Enstitüsü’ne (Musicians Institute) devam etmek için Los Angeles, Hollywood’a gitti. Burada aldığı 1 yıllık kurs sırasında en çok teorik müzik çalışmaktan hoşlanan Jeff, okulun en büyük zaman kaybı olduğunu söylemekten de geri kalmadı. Bir otelde çalışmaya başlayan; jazz ve reggae Biyografi müzikten, rock ve heavy metale kadar değişik gruplarda çalan Jeff Buckley, geçen altı yıl süresince sadece geri vokallerde yeraldı. Şubat 1990’da New York’a taşınan Buckley, kökleri 8. yüzyıla dayanan ve Qawwali adı verilen (Hindistan’la Pakistan’a kendini adayan) sufi müzikle ve bu türün en çok tanınan müzisyeni Nusret Fateh Ali Khan’la tanıştı. Khan’ı kendisine idol olarak belirleyen Buckley, eylül’de Los Angeles’a geri döndü. Tanınmış bir sanatçı olan ve 1960’larla 1970’lerde, oldukça beğenilen albümler yapan, öz babası Tim Buckley’nin eski menajeri Herb Cohen’den gelen teklifle, kendi parçalarından oluşan bir demo kaset doldurdu. Babylon Dungeon Sessions adını verdiği kasedi; Eternal Life ve Unforgiven'ın da (sonradan “Last Goodbye” olarak adlandırıldı) aralarında olduğu beş parçadan oluşturdu. 26 Nisan 1991’de Jeff Buckley, “Tim Buckley’den Sevgilerle” adı verilen ve Brooklyn’deki, St. Ann’s Church’de Tim Buckley’i anmak için düzenlenen konserde sahne aldı. Bu onun da böyle bir kalabalık karşısındaki ilk performansıydı. Tim Buckley’nin, öksüz oğlu Jeff ve onun annesi için yazdığı “I Never Asked To Be Your Mountain” parçasını, ünlü rock gitaristi Gary Lucas’la birlikte çalan Buckley, ardından “Sefronia – The 22 King’s Chain” ve “Phantasmagoria in Two”yu çaldı. Son olarak “Once I Was”ı akustik olarak çalan Buckley, parçanın ardından o an içinden gelen bir cappella son ekledi. Jeff, müzik endüstrisine ilk adım attığı ve tanınmasına büyük yarar sağlayan bu konserle ve son parçadaki enstrümansız söylediği kısımla ilgili şöyle konuşmuştu: Benim işim değildi, benim hayatım değildi. Ama cenazesinde olamamak beni üzdü, ona hiçbirşey söyleyememiş olmak. Bu konseri ona olan saygımı sunabilmek için yaptım. 1991 yazı boyunca New York’da Gary Lucas’la birlikte Grace, Mojo Pin gibi en sevilen parçalarını yazdı. Aynı zamanda Lucas’ın grubu Gods and Monsters’da da çalan Buckley, grubun mart 1992’de çıkardığı ilk albümün ardından gruptan ayrıldı. Aşağı Manhattan’da çeşitli yerlerde, ama en çok da East Village’daki Siné’de kendine yer edindi. Burada birçok sanatçı ve grubun parçalarını çalan Buckley, o dönemlerde kendisini canlı bir müzik kutusuna benzettiğini söylemişti. Sin-é’deki birkaç ayın ardından çeşitli plak şirketleri onu izlemek için gelmeye başlamıştı bile. Buckley, ekim 1992’de Bob Dylan ve Bruce Springsteen’le de çalışan Columbia Records plak şirketiyle anlaştı ve araık 1993’de o dönemini yansıtan ve çalışmalarından dört parçayı içeren “Live at Sin-é” EP’sini yayınlandı. Nirvana’nın Nevermind albümünün yapımcılığını yapmış olan Andy Wallace’la anlaşan Buckley, basçı Mick Grondahl ve baterist Matt Johnson’la birlikte, 1993 yazında ilk albümünün çalışmalarına başladı. Dört hafta süren provaların ardından eylülde New York, Woodstock’daki Bearsville Stüdyoları’nda kayda girdiler. Buckley’nin davetiyle, Gary Lucas da Grace ve Mojo Pin parçalarının kayıtlarında gitar çaldı. Ertesi yıl gitarist Michael Tighe de gruba dahil oldu. Biyografi İlk albümü “Grace”, 23 Ağustos 1994’de yayınlandı ve Buckley, bunu takiben çıktığı dünya turunu 2 yıldan fazla sürdürdü. Bu dönem boyunca Paris Olympia da dahil olmak üzere birçok önemli yerde de sahne aldı. Ardından aralık 1996’da Kuzey Amerika’nın kafe ve barlarında (The Crackrobats, Possessed by Elves, Father Demo, Smackrobiotic, The Halfspeeds, Crit-Club, Topless America, Martha & the Nicotines ve A Puppet Show Named Julio) çalarak “Phantom Solo Tour”u gerçekleştirdi. Buckley, kafelerde ve yerel yerlerde çalmanın verdiği zevkin eksikliğini hissettiğine dair bir açıklama yapmıştı: Kısa süre önce hayatımda bir kafeye gidip, basitçe ne yapıyorsam onu yaptığım, müzik yaptığım, kendi müziğimi çalarak öğrendiğim ve benim için ne anlam ifade ettiğini keşfettiğim, beni tanımayan, naaptığımı bilmeyen seyirciyi, sıkarken ya da eğlendirirken zevk aldığım bir dönem vardı. Bu durumda kaybetmenin, riskin ve başarmanın değerli ve değiştirilemez lüksüne sahibim. Bu tür şeyleri, bu çalışma formunu biraraya getirmek için gerçekten çok uğraştım. Sevdim ve sonra ortadan kaybolduğunda onu kaybettim. Tek yaptığım bunu geri istemek. Buckley’nin 1995 ve 1996’daki tur kayıtlarının birçoğu Mystery White Boy ve Live a l'Olympia adlarıyla 24 yayınlandı. Turu tamamlamasının ardından My Sweetheart the Drunk adını vereceği yeni albümünün çalışmalarına başlayan Buckley, 1997’de Memphis, Tennessee’ye gitti. Burada bir silah evi kiraladı ve kendi kayıt cihazıyla demo kasetler yapmaya başladı. Tekrar stüdyo çalışmalarına başlayan grup için de, önlerindeki yeni albüm oldukça heyecan vericiydi.29 Mayıs 1997’de grubunun Memphis’e ona katılmak üzere geldikleri gün, Buckley Mississippi Nehri’ne bağlanan Wolf River’da yüzmeye gitti. Eşyaları bulunan Buckley’den hiç iz yoktu. Yapılan arama çalışmalarına rağmen Buckley bulunamadı. O günden bir hafta sonra bir turist tarafından görülen vücüdu karaya çıkarıldı. Alkollü olduğu ve intihar etmiş olabileceği iddialarına rağmen, herhangi bir uyuşturucu veya alkol almadığı polis raporlarında ortaya çıktı. Jeff Buckley’nin son çalışmaları Sketches for My Sweetheart the Drunk adlı albümde yayınlandı, ayrıca canlı kayıtlardan oluşan Jeff Buckley-Live In Chicago adlı bir albüm ve 13 mayıs 1995’de Chicago’daki The Cabaret Metro’da kaydedilen, canlı konserin görüntülerini içeren bir dvd yayınlandı. Tarih Büyük İskender 26 B üyük İskender, adı Doğu efsanelerinde yaşayan, o zamanki dünyanın yarısını 13 yılda fethetmiş, Pers İmparatorluğu'nun güçlü ordularını yenmiş, M.Ö. 336-323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri. Tarihin gelmiş geçmiş en ünlü atı sayılan Busefalus, satılmak üzere Kral Filip'e getirildiğinde, en usta biniciler bile hayvanı yatıştırmak için boşuna uğraştılar, Genç prens Iskender, bunun üzerine hayvanı yularından tutarak güneşe çevirerek gölgesinden ürkmesini önleyerek sakinleştirdi ve azgın ata egemen oldu. Kral Filip bunu görünce "Oğul" diye seslendi; "Sen kendine layık bir krallık kurmaya bak , çünkü Makedonya senin için pek ufak." Kralın sözleri adeta bir kehanet niteliğindeydi, çünkü azgın ata hakim olamayı beceren genç prens, aradan yirmi yıl bile geçmeden, Iran'ı da fethedecek ve Doğu'da çok büyük bir imparatorluk kuracaktı. Kral Filip, M.Ö. 356'da, parlak bir askeri başarı kazandığı sırada, üç ayrı haberciden, üç ayrı haber almıştı. Ünlü kumandanlarından Parmeinon, savaşta İlliryalıları altetmişti; atlarından biri Olimpiyat Oyunları'nda zafer kazanmıştı ve karısı Olempia, oğlu İskender'i dünyaya getirmişti. Kahinler krala, yeni doğan oğlunun savaşlarda yenilmek nedir bilmeyen bir komutan olacağını söylediler. Genç İskenderin öğretmenleri arasında ünlü düşünür Aristo da vardı. Aristo'da aldığı eğitimin, İskender'in kişiliğinin oluşmasında büyük etkisi oldu. Genç prens, savaş sanatını iyice öğrenmişti. İlyada'nın bir kopyasını başucundan hiç eksik etmezdi. Savaş alanlarında ilk başarılarını kazandığında henüz 16 yaşında bir delikanlıydı. Babası seferdeyken ayaklanan Medyalıların üstüne yürümüş, şehirlerini yerle bir etmişti. M.Ö. 338 yılında Eski Yunan'ın en kuvvetli iki devleti olan Atina ve onun müttefiki Thebes'e karşı kazanılan Keronea Savaşı'nda da Makedonya ordusuna İskender komuta ediyordu. Kral Filip, suikaste kurban gidip öldükten sonra kral olduğunda İskender, henüz yirmi yaşına bile varmamıştı. Filip, yetenekli bir yönetici ve usta bir askerdi. Fakat sarayında dönen entrikalara engel olamamıştı. Eşi Olimpia'yı saraydan uzaklaştırmış, Kleopatra adında Makedonyalı bir kızla evlenmişti. Düğün sırasında, gelinin amcası Attalos içkiyi fazla kaçırıp sarhoş olunca, soyluları, tahta 'meşru bir veliaht' kazandırmaları için tanrılara dua etmeye çağırdı. İskender, bunun üzerine annesine hakaret eden adamın suratına öfkeyle şarap kadehini atmış, kendisini kaybeden Filip de oğluna hançer çekmişti. Ancak sendeleyip düştü ve bir şey yapamadı. Babasının öldürülmesinde İskender'in parmağı olduğunu ileri süren tarihçi ve yazarlar da vardır; fakat bu suçlamayı doğrulayacak sağlam ipuçları yoktur. Annesinin komploya karışmış olması daha akla yakın gelmektedir. Ayrıca Olempia'nın, Kleopatra'ya, intihar etmesi için emir verdiği bilinmektedir. Kleopatra'nın dünyaya getirdiği çocuk da tanrılara kurban edilmiştir. Tahta geçtiği zaman henüz yirmi yaşında bile olmayan İskender, öldüğü zaman da daha otuz üç yaşındaydı. Fakat aradaki on üç yıl boyunca öylesine parlak ve büyük fetihler gerçekleştirdi ki, ihtişamı yirmi üç yüzyıl boyunca dilden dile dolaştı. Tahta çıktığında, Trakya'da, Thebes'te, İlirya'da ve Teselya'da kargaşa vardı. İskender, duruma hemen el koydu. Teselyalıların üzerine yürüdü ve kansız bir zafer kazandı. Yalnız Teselya'yı almakla kalmadı aynı zamnda diğer Yunan devletlerinin de arasını buldu. Bunun üzerine Korent'te toplanan kongre, babası zamanında tasarlanan Asya'nın fethini gerçekleştirmek için Yunan ordularının baş kunamdanlığına İskender'i getirdi. İskender, Korent'te bulunduğu sırada ünlü düşünür Diogenes'le tarihe geçen konuşmasını yaptı. Genç kral, düşünüre kendisinden bir şey istemesini söyleyince, Diogenes, "Gölge etme başka ihsan istemem" karşılığını verdi. İskender'in bunun üzerine dostlarına, " İskender olmasaydım Diogenes olmak isterdim" dediği rivayet edilir. İskender'in, Pers İmparatorluğu üzerine sefere çıkmasından önce başkaldıran Trakyalılara bir ders vermesi gerekiyordu. Trakyalılar, Şipka diye bilinen geçitte savunmaya geçmişlerdi. Makedonyalılar'ın ise buradan geçmeleri gerekiyordu. Trakyalılar, savaş arabalarını istilacıların üzerine yuvarlamak için doruklarda toplanmışlardı. Fakat İskender'in kullandığı taktik, bu tehlikeyi kolayca ortadan kaldırdı; 27 Tarih Piyadelerine safları iyice açarak ilerlemeleri emrini verdi. Böylece arabalar yuvarlanarak bu boşluktan geçip gitti. Taktik başarılı oldu ve geçit ele geçirildi. Böylece, o zamanlar İster diye anılan Tuna'ya kadar ilerledi ve kuzey kıyısını aştı. Asya'nın fethi Pers kralı Darius, Thebes halkını Makedonyalı'lara karşı ayaklanmaları için kışkırttı. İskender şehre yürüdü ve 6.000 kişilik nüfuzu kılıçtan geçirdi. Korent Birliği, şehrin yerle bir edilmesi ve kadınlarla çocukların köle olarak satılması kararını aldı. Böylece isyancılar, oldukça ağır bir cezaya çarptırılmış oldu. Thebes ile Yunan devletleri arasında barışın sağlanmasıyla, İskenderin Avrupa'daki işi bitti ve gözünü Asya'ya çevirdi. İskender hayatının büyük bir bölümünü Asya'da geçirdi. Askerleriyle birlikte konakladığı yerlerde yalnız bir ordugah değil, aynı zamanda Yunan uygarlığını buralara taşıyarak kültür ve sanat merkezleri de kuruyordu. İskender, 30.000 piyade ve 5.000 süvariden oluşan ordusuyla M.Ö. 334'te Helespon'u ( bugunkü adıyla Çanakkale Boğazı) aştı. Granikos nehrinde büyük bir Pers ordusuyla karşılaştılar. İskender, savaş arabasının içinde, miğferinin iki yanındaki beyaz tüyler nedeniyle kolayca tanınıyordu. Bu yüzden ani bir 28 saldırıya uğradı. Ama arkadaşı Kleitus, komutanının imdadına koştu ve kılıcını ustaca kullanarak İskender'in hayatını kurtardı. Daha sonra İskender Kleitos'u kılıçla vurarak öldürecekti. Yolu üzerinde geçtiği bütün şehirler ve kaleler düşüyordu. Frigya topraklarından geçerken, Gordiyon'da (bugünkü Sakarya nehri civarlarında olduğu sanılan Frigya kenti) ünlü kördüğümü kılıcıyla keserek çözdü. Eski bir inanca göre, bu düğümü çözen, Asya'ya egemen olacaktı. İskender, mola verdikleri bir sırada serinlemek için Sindus ırmağına girdi fakat üşüterek ateşlendi. Hayatından umudun kesildiği bir sırada, Akarnania'lı Filip adında biri ortaya çıktı ve kralı iyi edecek ilacı hazırlayabileceğini söyledi. İlaç hazırlanırken çıkagelen bir haberci, Darius'un, İskender'i zehirlemek için Filip'i gonderdiğini söyledi. Kral mektubu okuduğu sırada şifacı Filip de yanına girdi. İskender, uzatılan kupayı alırken mektubu da Filip'e uzatarak "Oku!" dedi ve kupanın içindeki ilacı bir dikişte içti. İskender, gösterdiği güvenin karşılığında kısa sürede iyileşip ayağa kalktı. Kendisine "Büyük" lakabı takan Darius, kendisini dünyanın en büyük hakimi sayıyordu. Bütün batı Asya ve Mısır onun egemenliği altındaydı. Darius'un ordusu İskender'inkinden beş kat daha güçlüydü. Ne var ki sayıca üstün olmanın, ustalık ve disiplin karşısında pek anlamı olmadığı çabuk anlaşıldı. İki ordu bugünkü İskenderun yakınlarındaki İssos yaylasında karşı karşıya geldiler. İskender'in ordusu kesin bir zafer kazandı. Darius ise ailesini bile savaş alanında bırakarak kaçtı. İskender, tutsak kadınlara, toplumsal durumlarına uygun davranılması emrini verdi. Darius, İskender'in teslim olma teklifini reddetti ve bunun üzerine İskender, İran'a ilerleyip Darius'un işini bitirmeye karar verdi. Tarih Fakat daha önce Suriye'nin üzerine yürüdü. En çetin direnişle, bir liman şehri olan Tire'de karşılaştı. Kanlı bir kuşatma sonucunda Tire kalesi de düştü. Daha önce Filistin ve Mısır da işgal edilmiş, İskender adını ölümsüzleştiren ve kendi adını taşıyan büyük İskenderiye şehrini kurmuştu. Mısır ve Suriye'nin yeni efendisi, M.Ö. 331'de Tire'ye geri dödü ve İran'a yapılacak olan seferin hazırlıklarına başladı. Darius, bir milyon olduğu söylenen ordusuyla İskender'i karşıladı. Makedonyalıların ordusu ise 50.000 kadardı. Ninova yakınlarındaki Arbela'da başlayan savaş, İskender'in zaferiyle sonuçlandı. Darius, bu sefer de savaş alanından kaçmayı becerdi. Fakat o zamana kadar tarihin en büyük imparatorluğu olarak bilinen Pers İmparatorluğu'nun kaderi çizilmiş oldu. Babil ve Susa şehirlerinin kapıları Büyük İskender'e açıldı. Daha sonra, dünyanın en zengin şehri olarak bilinen başkent Persepolis de İskender'in egemenliği altına girdi. İskender, Darius'u yakalamaya çalışsa da, Darius hainler tarafından yaralandı ve hastalanarak öldü. Ölmeden önce İskender'e, ailesine cömert davrandığı için teşekkür etti. Birkaç ay sonraki, Sogdian kayalığının fethinden sonra, o zamana kadar kadınlarla pek ilgilenmemiş olan İskender, buranın kralı Oksiyartes'in kızına aşık oldu ve ülke geleneklerine uygun olarak evlendiler. Hindistan'ın fethi İskender, o zamanlar pek az tanınan Hindistan'ı fethetmeyi düşlemeye başladı. Ele geçirdiği topraklardan topladığı askerlerle gelişmiş bir ordu kuran İskender, M.Ö. 327 yazında Bak-triane'den ayrıldı. İndus nehrini aşınca, Porus adlı Raca'nın ordusuyla savaştı ve sonunda düşmanını esir aldı. Tutsağa nasıl davranılacağı sorulduğunda İskender, "Kral gibi" karşılığını verdi. Porus'a topraklarını geri vererek, devleti Makedonya'nın egemenliğine aldı. İskender'in, Hindistan'da daha fazla ilerlemesini engelleyen şey, Makedonyalı savaşçılarının artık kılıç sallamaktan yorulmaları ve ana vatanlarına geri dömek istemeleri oldu. Büyük İskender, M.Ö. 323'te, büyük bir şölenden sonra hastalandı ve birkaç gün içinde de Babil sarayında 33 yaşındayken öldü. İskender'in, dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılmasının yanı sıra, Yunan medeniyetinin yayılmasında ve Helenistik uygarlığın yükselmesinde de büyük payı vardır. 30 Hobi - Kolleksiyon 4 45’lik Plaklar 5 lik plak evinin amacı yalnızca “Anılarımızdaki Müzikleri” anımsatmak değil, aynı zamanda yaşatmaktır. Artık geride kalmış bir çağın, hafif müziğin o altın çağının, dev seslerini, dev melodilerini, o çağdan kalmış anısı olsun, olmasın isterse o çağda henüz doğmamış olsun, tüm müzikseverlere sunmak, o çağı değil ama, müziğini onlara yeniden yaşatmaktır. O çağ ki, birbiri ardı sıra, dev sesler ve dev melodiler çıkardı. Hem ülkemizde hem de Dünya da. O melodiler ki, yıllar onları silemedi. Farklı dillerde, çeşitli düzenlemelerle defalarca yeniden söylendiler, büyük orkestralarla, ağız mızıkaları ile, köşe başlarında ıslıklarla milyonlarca kez çalındılar, gene de onlardan bıkılmadı. Yalnızca çağlarının insanları değil, daha sonraki nesillerin de beğenisini kazandılar. 32 45 lik plak evindeki albümler, müzikseverlere yalnızca anılarını anımsatmak, ya da onların beğenisini kazanmakla yetinmeyip, onlara aynı zamanda bir koleksiyona sahip olmak olanağını da tanıyacaktır. Farklı müzik türlerinin unutulmayan olağanüstü ses ve melodilerinden oluşan ve meraklısı için değeri ölçülmez bir koleksiyon. Öyle bir koleksiyon ki, modasının geçmeyeceğine yıllar tanıklık etmektedir. Arşivimizdeki seçkin plakların tamamı klasikleşmiş melodilerden ve ansiklopedilere geçmiş sanatçılardan oluşmaktadır. Daha önemlisi bir müzik prodüktörünün değil, fakat 20.yüzyılın nicelerinin kaybolduğu acımasız süzgecinden ve beğenisinden geçerek seçilmişlerdir.Biz ülkemizin müzik severlerinin de, böyle bir koleksiyona sahip olacağını düşünerek sevinçle ve heyecanla yola çıktık. Müzik Myra Ellen Amos 34 T ori Amos 22 Ağustos 1963 doğumlu ABD'li kadın şarkıcı ve şarkı sözü yazarı. Asıl adı Myra Ellen Amos'tur. İngiliz ses teknisyeni Mark Hawley'le evlidir ve 5 Eylül 2000'de dünyaya gelmiş Natashya Lorien Hawley adında bir kızları vardır. Amos, şarkı sözlerinde cinsellik, din, ataerkillik ve kişisel trajedi gibi konuları işler. Büyük başarı kazanmış şarkıları arasında "Crucify", "Silent All These Years", "Me and a Gun", "Cornflake Girl","Caught a Lite Sneeze", "A Sorta Fairytale", "Professional Window" ve "Spark" vardır. Amos 1990'ların başlarında kadın vokalistler içinde önde gelenlerindendi ve kariyerinin kayda değer gelişimini ender piyano müzisyenlerinden birisi olarak yaptı. Rev. Dr. Edison ve Mary Ellen Amos'un 3. çocukları olarak Newton, Kuzey Caroline'da; Georgetown (Washington D.C.)'dan Kuzey Caroline'a seyahat sırasında Newton'daki Old Catawba Hastanesinde dünyaya gelir. İki yaşındayken, ailesi Baltimore Maryland'a (piyano çalmaya başladığı yerdir.) taşınır. Beş yaş civarında piyanoda enstrümantal parçalar bestelemeye başlar. Dokuzunda ise bu parçalara artık söz eklemeye başlar. 1968'de Rockville'deki Maryland'de yaşarken, Peadbody Konservatuvarı'nda müzik bölümünde burs kazanır. Beş yaşında bu bursu kazanmış olması okula kabul edilmiş en genç öğrenci yapar onu. Onbir yaşında bursu kesilir ve okulu bırakır. Amos bursu kaybetme sebebini, rock ve popüler müziğin birleşimine olan ilgisine ve kâğıt üzerinden verilen müzik eğitime olan tepkisine bağlar. Ayrıca parçaları kulaktan çalmada başarılıyken solfejde başarısızlık sergilemektedir. İki yıl sonra Montgomery College'de çalışmaya başlar. Babasının yardımıyla bazı gece kulüplerinde ve kiliselerde çalmaktadır. Bir yandan da reklamlarda oynar, pembe dizilerde figuranlık yapar. Bir bar çalışması sonrası, eve giderken bir hayranının davetini kabul eder. Bu hayranı tarafından tecavüze uğrar. Bu kötü deneyim sonraki yıllarda çoğu şarkısına yansıyacaktır (özellikle “Me and a Gun” adlı parçasına). Bir arkadaşının, görünümünün Tori ismine daha çok yakıştığını söylemesi üzerine adını “Tori” olarak değiştirir. 35 Müzik 36 Müzikle bağı kopmamıştır. Yeteneğini keşfeden Atlantic Records ile plak anlaşması yapar. “Y Kant Tori Read” adlı bir grup kurar. Grubun adı, Tori'nin nota okuyamamasından esinlenilmiştir. Ayrıca grubunda, daha sonra çalışmaya devam edeceği gitarist Steve Caton da bulunmaktadır. 1988'de grupla aynı adı paylaşan, pop rock tarzda bir albüm yayınlarlar. Fakat Tori, o dönemin modasına ve ekonomik kaygılarına uyarak yanlış bir imajla çıkmıştır. Albüm hiç satmaz, Tori depresyona girer. Grupla yolları ayrılır. Tekrar piyanist şarkıcı özüne geri dönmek ister fakat şirket, Amerika'da böyle bir konseptin para etmeyeceğini söyleyerek Tori'yi İngiltere'ye gönderir. İlk albümünün köklerini bu dönemde oluşturur (1991). Başından geçen kötü olayı anlattığı “Me and a Gun” ve Nirvana'dan cover'ladığı “Smells like Teen Spirit” adlı parçasıyla her yeri dolaşarak küçük barlarda çalar, kendi hayranlarını yavaş yavaş yaratır. O sırada yakın arkadaş olduğu Kurt Cobain, kendi şarkısının Tori versiyonunun eşliğinde Tori ile dans ettiklerini belirtir. Müzik Albümleri 38 1988 1992 1994 1996 1998 1999 2001 2002 2003 2004 2005 2007 2009 2009 2011 Y Kant Tori Read Little Earthquakes Under the Pink Boys for Pele From the Choirgirl Hotel To Venus and Back Strange Little Girls Scarlet's Walk Tales of a Librarian Welcome to Sunny Florida The Beekeeper American Doll Posse Abnormally Attracted to Sin Midwinter Graces Night of Hunters Sinema 65. Cannes Film Festivali 40 F estivalin jüri başkanı İtalyan Nanni Moretti, açılıştan önce yaptığı konuşmada, "Dünyanın en önemli film festivalinin jüri başkanlığını üstlenmenin kendisi için büyük bir onur, ayrıcalık ve sorumluluk olduğunu" söyledi. Festival, Claude Miller'ın, "Therese Desqueyroux" isimli filminin gösterimiyle 27 Mayıs'ta sona erdi. Başkanlığını Nanni Moretti'nin üstlendiği bu yılki jüride Filistinli oyuncu ve yönetmen Hiam Abbass, İngiliz yönetmen Andrea Arnold, Fransız oyuncu Emmanuelle Devos, Alman oyuncu Diane Kruger, İngiliz oyuncu Ewan Mc Gregor, ABD'li yapımcı Alexander Payne, Haitili yönetmen ve yapımcı Raoul Peck yer alıyor. Festivalde 30'a yakın ülkeden 91 film gösterildi. Festivalin bu yılki logosu 1962'de hayatını kaybeden Hollywood'un efsanevi oyuncusu Marilyn Monroe'un siyah beyaz fotoğrafı oldu. Festivalde "Altın Palmiye" için 4 bin 300 film arasından seçilen 22 film yarıştı. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye kazananlar belli oldu. Merakla beklenen 'En İyi Film' kategorisinde yılların yönetmeni Michael Haneke'nin 'Amour' filmi ipi göğüsledi. ödülü aldığı sırada uzun süre ayakta alkışlanan ünlü Yönetmen, sahnede oyuncularını övdü ve eşine de destekleri için espri ile karışık teşekkür etti. Festival sonunda dağıtılan ödüllerden bizim için en gurur verici olanı, hiç şüphesiz Türk Yönetmen Rezan Yeşilbaş'ın 'Sessiz' adlı kısa filmi için verilen 'En İyi Kısa Film' ödülü. 'Sessiz', birincilik ödülü almadan önce 4.500 film arasından ilk 10'a kalmıştı. İşte Cannes'da sahibini bulan ödüller; Altın Palmiye: Michael Haneke - Amour En İyi Yönetmen: Carlos Reygadas - 'Post Tenebras Lux' En İyi Senaryo: Cristian Mungiu - 'Beyond the Hills' En İyi Kadın Oyuncu: Cosmina Stratan ve Cristina Flutur - 'Beyond the Hills' En İyi Erkek Oyuncu: Mads Mikkelsen -'The Hunt' Jüri Büyük ödülü: Matteo Garrone - Reality Kısa Metraj: Rezan Yeşilbaş - 'Sessiz' Altın Kamera (Camera d'Or): Benh Zeitlin 'Beasts of the Southern Wild' Jüri özel ödülü: Ken Loach - 'Angel's Share' Türk sineması da Cannes'daydı! Kısa metrajlı 'Sessiz' filmi dışında Cannes'da gösterilen farklı Türk Sineması örnekleri de vardı. Nuri Bilge Ceylan 17 Mayıs'ta bu yılki "Carossee d'or" sinema ödülünü aldı. ünlü yönetmenin Mayıs Sıkıntısı filmi de ödül töreni öncesi gösterildi. Ayrıca; yurt dışında oldukça başarılı bir kariyere sahip olan Türk asıllı Alman Yönetmen Fatih Akın'ın Polluting Paradise filmi, 18 Mayıs Cuma günü 'özel gösterimler' bölümünde yarışma dışı olarak gösterildi. 41 Sinema Sinema dünyası için önemli yer tutan Cannes Film Festivali bu senede düzenlendiği 11 gün boyunca birbirinden renkli görüntülere yer verdi. Moda severler için kırmızı halısının en önemli detay olduğu Cannes’ta moda, sinema ve müzik dünyasının ünlü kadın ve erkek yıldızları birbirinden dikkat çeken kıyafetleriyle objektiflere yansıdı. 42 43 Yarışma A teş Çiçeği logosu ve Ateşini Yak sloganıyla Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 57.si düzenlenen yarışmada 42 ülke temsilcisi yarıştı. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 20 ülke iki yarı final serisinden sonra finale hak kazanmıştı. Crystal Hall'da yapılan büyük finalde yarışan 26 ülke temsilcisi arasından Loreen birinciliği elde etti. Eurovision Şarkı Yarışması'nın büyük finali saat 22.00'da başladı. Ülkemizi temsil eden Can Bonomo ise 18'inci sırada sahneye çıktı. Müthiş bir performans sergileyen Can Bonomo, salonu coşturdu. Yarışmaya katılan tüm ülke sanatçılarının şarkılarını seslendirmesinin ardından SMS oylamasına geçildi. Oylama bitiminde yarışmaya katılan her ülkeye canlı bağlantı yapılarak ülkelerin puanlamaları alındı. Puanlama sonucunda 57. Eurovision Şarkı Yarışması'nda 372 puan alan İsveç'i temsil eden sanatçı Loreen birinci olurken ikinci Rusya, üçüncü ise Sırbistan oldu. Türkiye yarışmayı 7'nci olarak tamamladı. Yarışmanın galibi Loreen, yeşil odada kendini boşlukta gibi hissettiğini ve zamanın durduğunu söyledi. 44 Yarışma bitiminin ardından basın merkezinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan İsveç temsilcisi Loreen, ona inandıkları ve bu performansı sergilemeye fırsat verdikleri için İsveç halkına teşekkürünü iletti. Yarışmaya çok uyuyarak ve çok yemek yiyerek sadece performansına odaklanarak hazırlandığını söyleyen İsveçli sanatçı, şarkısı Euphoria'nın olabildiğince uzun süre dillerden düşmeyeceğini umut ettiğini söyledi. Dansının ne anlama geldiğinin sorulması üzerine Loreen, dansının özgürlüğü tanımladığını belirterek "Hiçbir kural yoktur, ne hissettiğinizi gösterir, ne olmak istersen ol' diye konuştu. Loreen, İsveç'i düşündüğünde doğayı, temiz havayı ve suyu düşündüğünü belirterek, herkesi gelecek yıl yapılacak Eurovision-2013'e davet etti. Eurovision Şarkı Yarışması, önümüzdeki yıl 14 Mayıs'ta İsveç'te yapılacak Eurovision'un galibi, 'Euphoria' şarkısıyla İsveçli şarkıcı Loreen oldu. Genç şarkıcı ülkesinde katıldığı pop star yarışması Idol 2004'te dördüncü olmuş Performansıyla göz dolduran Bonomo, izleyiciler tarafından ayakta alkışlandı. İlk oyu Arnavutluk açıkladı. Türkiye'yle 10 puan geldi. Daha sonra Karadağ oylarını açıkladı. Türkiye'ye puan gelmedi. Romanya ise Türkiye'ye 3 puan verdi. Avusturya da ülmemize 3 puan verdi. Belçika'dan 7 puan aldık. Azerbaycan'dan tam puan geldi. Maltadan 8 puan geldi. San Marino'dan 5 puan aldık Fransa'dan 5 puan aldık. İngiltere'den 1 puan aldık. Yunanistan'dan puan gelmedi Bosna Hersek'ten 4 puan aldık Bulgaristan'dan 7 puan aldık İsviçre'den 3 puan aldık. 6. sıradayız Kıbrıs Rum Kesimi'nden puan gelmedi. Makedonya'dan 8 puan aldık Hollanda 8 puan verdi. Halen 6. sıradayız İsveç'ten 6 puan aldık Litvanya 1 puan verdi Danimarka 2 puan verdi Gürcistan 7 puan verdi Almanya'dan 10 puan Macaristan'dan 3 puan İsrail'den 1 puan Yarışmayı yedinci sırada bitiren Can Bonomo’ya gece boyu Twitter’dan destek mesajları yağdı. Bonomo ise pazar gündüz saatlerinde Twitter’dan şu mesajları paylaştı: “7 de olur? olmaz mı? :) teşekkür ederiz. Çok keyifliydi. Sağolun. Konserlerde orada burada görüşmek üzere. Rock’n Rolla’lar için Rock vakti..”, “Herkese tekrar çok teşekkür ederiz. Türkiye’de yeni bir ses çıkarmaya çalışan genç müzisyenler olarak ilk 10’a girmenin gururunu yaşıyoruz.”, “Bizleri destekleyen herkese binlerce teşekkür! Tek beden, tek ses olduk. Her şeyden önemlisi birbirimizi kazandık. Bu akşam eve dönüyoruz.” 45 Yarışma Temsilcimiz Can Bonomo, 'Love Me Back' adlı şarkısıyla 18'inci sırada sahne aldı. Türkiye 112 puanla Eurovision yarışmasında 7. oldu. 57. Eurovision Şarkı Yarışması'nı İsveç 372 rekor puanla kazandı 46 Sertab Erener @sertaberener Can Bonomo’da elinden gelenin en iyisini yapti, cok uzun ve stresli bir surec cunku tebrikler :)) @davutogluahmet Performansıyla Eurovision’da ülkemizi en iyi şekilde temsil eden Can Bonomo’ya içten teşekkürler. Bundan sonra onu büyük başarılar bekliyor Sarp Apak @sarpapak81 Eline sağlık kardo:) @canbonomo Armagan çaglayan @Armagan_caglayan Ayrica Can Bonomo’nun performansi yari finalin cok cok uzerindeydi Bengü @benguofficial İyi pazarlar;)) #CANınsagolsunBONOMO kemal dogulu @KemalDogulu CAN’ın sağolsun Bonomo :) göğsümüzü kabarttin. Tebrikler @canbonomo Isin Karaca Doğan @ishinkaraca Can’sın Bonomo... Müthiş performansdı... Bravo.... @canbonomo Burhan Çaçan @burhancacan 1 Can Bonomo’nun alacağı sonucun böyle olacağını baştan söylemiştim,o zaman tepki almıştım haklı çıktığım için sevinmiyorum...! 47 Bizden Haberler P Bahar Şenlikleri amukkale Turizm’le 50. Yıl Bahar Şenlikleri organizasyonlarımızın son etabında Uludağ Üniversitesi’ndeydik. Ana sponsorluğumuzda gerçekleşen festivalde Yeni Türkü, Model, Hayko Cepkin ve Aydilge sahne aldılar. Bugün Feridun Düzağaç konseriyle final gerçekleşiyor. Birbirinden eğlenceli aktivitelerimizle yine çok eğlendik; eğlendirdik. Festivale ilgi gösteren tüm Uludağ Üniversitelilere teşekkür ediyoruz. 48 P amukkale Üniversitesi’nde ana sponsorluğumuzla gerçekleşen ve Şebnem Ferah’la başlayan bahar şenliklerinde sırasıyla İskender Paydaş, Seksendört ve Cem Adrian konserleriyle müziğe doyduk. Pamukkale Turizm aktivite ekibinin organize ettiği ödüllü play station, guitar hero turnuvalarında ve ödüllü fotoğraf yarışmalarında hepimiz çok eğlendik. 49 Spor Arda'lı Atletico şampiyon 50 G alatasaray, Arsenal karşısında şampiyon olarak bu kupayı Türkiye'ye getirmişti. Fatih Tekke de Zenith formasıyla bu kupayı kazanmıştı. Arda Turan da UEFA Avrupa Ligi kupasına ulaşarak adını Türk spor tarihine yazdırmış oldu. Avrupa Futbol Ligi final maçında Athletic Bilbao'yu 3-0 yenen Atletico Madrid, UEFA kupasının sahibi oldu. Romanya'nın başkenti Bükreş'teki National Arena'da iki İspanyol takımının karşı karşıya geldiği UEFA Avrupa Futbol Ligi final maçında Atletico Madrid'e kupayı getiren golleri, 7 ve 34. dakikalarda Falcao ile 84. dakikada Diego attı. Avrupa Ligi'nde toplamda 12 gole ulaşan Kolombiyalı forvet Falcao'nun 2. golünde pası Türk futbolcu Arda Turan verdi. Falcao, karşılaşmanın 74. dakikasında da gole çok yaklaştı, ancak meşin yuvarlak kale direğine çarparak oyun alanına döndü. Finalde skoru belirleyen golü ise Diego kaydetti. Atletico Madrid, maçın 84. dakikasında gelen bu golle Barcelona'ya ait bir rekoru da ele geçirdi. Madrid ekibi, Avrupa Ligi'nde üst üste 12. maçını kazanarak, Barcelona'ya ait 11 maçlık rekoru kırmış oldu. Karşılaşmayı Alman hakem Wolfgang Stark yönetirken, yardımcılıklarını ise Jan-Hendrik Salver ile Mike Pickel yaptı. Atletico Madrid, bu kupada daha önce de 2009-2010 sezonunda final oynayıp, İngiltere'nin Fulham takımını uzatmada 2-1 yenerek şampiyon olmuştu. Athletic Bilbao ise tarihinde 2. kez finalde kaybetti. İspanyol ekibi, daha önce 1976-77 sezonunda UEFA Kupası finalinde İtalya'nın Juventus takımıyla karşılaşmış, ilk maçı 1-0 kaybedip, ikinci maçı 21 kazanınca averajla şampiyonluğa ulaşamamıştı. Maçın ardından Athletic Bilbao'lu oyuncular göz yaşlarına hakim olamazken, büyük sevinç yaşayan Atletico Madrid'li oyuncuların rakip oyuncuları teselli etmesi dikkatler kaçmadı. Milli oyuncu Arda Turan, Türk bayrağını boynuna asarak büyük coşku yaşadı. Atletico Madrid'li oyunculara kupayı UEFA Başkanı Michel Platini verdi. Madridli oyuncular ellerinde gezdirdikleri kupayla basın mensuplarına poz verdiler. 51 T Kamyonlar İstanbul’u salladı Spor ürkiye’de ilk kez düzenlenen FIA Avrupa Kamyon Yarışları Şampiyonası sezon açılış yarışı Istanbul Truck Racing by Renault Trucks, nefes kesen mücadelelere sahne oldu. 52 İstanbul Park’ta 2 gün boyunca devam eden dört yarışta 2011′in şampiyon ismi Jochen Hahn birinciliği elde etti. Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) tarafından Renault Trucks sponsorluğunda Spor Toto, Goodyear ve UN Ro-Ro katkıları ile organize edilen Istanbul Truck Racing organizasyonunun her iki gününde de nefes kesen mücadeleler yaşandı. 23 ülkeden 332 akredite medya mensubu tarafından takip edilen organizasyonu Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da yerinde izleyerek TOSFED Başkanı Mümtaz Tahincioğlu’ndan organizasyon hakkında bilgi aldı. Cumartesi ve pazar günü, birbirinden bağımsız 9′ar turluk dört yarış şeklinde gerçekleştirilen organizasyonda 2011 Avrupa Kamyon Yarışları Şampiyonu Alman pilot Jochen Hahn dört yarışta da birinciliğin sahibi olurken, 5.5 ton ağırlığında 1200 beygir gücündeki dev kamyonların birbirleri ile mücadelesi heyecan dolu görüntülere sahne oldu. Istanbul Truck Racing by Renault Trucks 1.Yarış Sonuçları 1. Jochen HAHN (Almanya) 2. Antonio ALBECETE (İspanya) 3. Markus BOSIGER (İsviçre) Istanbul Truck Racing by Renault Trucks 2.Yarış Sonuçları 1. Jochen HAHN (Almanya) 2. Adam LACKO (Çek Cumhuriyeti) 3. Antonio ALBECETE (İspanya) Istanbul Truck Racing by Renault Trucks 3.ve 4. Yarış Sonuçları 1. Jochen HAHN (Almanya) 2. Antonio ALBECETE (İspanya) 3. Markus OSTREICH (Almanya) 53 Dizi Breaking Bad 54 5 İki yıllık ömrünüz kaldığını öğrenseniz, ne yapardınız? Sizi bilemeyiz, ama tüm hayatını kurallara göre yaşayan kimya öğretmeni Walter White çok farklı bir yol seçiyor: Hayatının denklemini değiştiriyor. Tüm günlük endişelerden ve toplumun dayattığı sınırlamalardan sıyrılarak yeni bir adama dönüşüyor... 2 yaşında, lisede kimya öğretmeni olan Walter White, maddi açıdan ailesinin gereksinimlerini karşılayabilmek için araba yıkamacısında ek iş yapmaktadır ancak bir süre sonra ileri derecede akciğer kanseri olduğunu ve çok kısa bir ömrünün kaldığını öğrenir. Dizide Walter White ailesine para bırakabilmek için, uyuşturucu yaptığını bir rastlantı sonucu öğrendiği eski öğrencisi Jesse Pinkman ile birlikte metamfetamin işine girer. Kimya konusunda çok başarılı işlere imza atmış öğretmen ile uyuşturucu piyasasını iyi bilen eski öğrencisi, yüksek kalitede ve saflıkta metamfetamin üreterek uyuşturucu ticaretine başlarlar. "Şimdiye dek, namusum ve şerefim ile dürüst bir insan olarak yaşadım, ancak kanserden başka bir sonuç elde edemedim." diye düşünen Walter White'ın bundan sonra ki geleceği, yaşanan olay örgüsüyle birlikte sadece kendisini ve ailesini değil, beraberinde tanıdığı/tanımadığı herkesin geleceğini değiştirecektir. Senaryo, Yönetim ve Diğer Teknik Olaylar: Oyuncuları ve konusunun yanında dizinin en güçlü yanlarından birisi kuşkusuz senaryonun özenli yapısı ve yönetmenlik konusundaki beceriler. Amerika’daki diğer diziler gibi bu dizinin de sabit bir yönetmeni yok. En çok yönetmenlik yapmış olan kişilerden birisinin Adam Bernstein olduğunu ve bu kişinin de Oz isimli müthiş hapishane dizisinde 9 bölüm yönetmenlik yaptığını söylemek sanırım yeterli olacaktır. Her bölümde değişen yönetmenlere rağmen genel olarak çöl sarısı tonlarının hâkim olduğu, donuk ve bir o kadar tekinsiz bir yapının devamlı pençesinde gezindiğimizi söyleyebiliriz. Senaryo boyutunda ise bir suç dizisi olmasına rağmen, dram, aile ve gerilim öğelerinin de çok iyi kullanıldığını eklemek gerekiyor. Özellikle sezon finallerine doğru iyice baskın hale gelen gerilim, birçok dizide görmeye alışkın olmadığımız derecede etkileyici. Çöl zaten yapısı gereği oldukça korkutucu bir yapı ve dizinin geçtiği Albuquerque (New Mexico) çöllerle kaplı bir yer. New Mexico demişken, dizinin bolca Meksika havası taşımasının sebebi de budur. Üçüncü sezonda yaratılan tekinsiz ortamlar, ne yapacağı belli olmayan senaryo hamleleri ve kamera hareketleri ile etkileyiciliği artıyor. 55 Dizi Ülkemizde hak ettiği ilgiyi göremeyen dizinin yıldızı Bryan Cranston’ın 2008 ve 2009 yıllarında Emmy ödül töreninde iki defa dram dalında en iyi erkek oyuncu ödülünü kucakladığını ve yine aynı ödül töreninde aynı sayıda Editing ödülünü de evlerine götürdüklerini eklemek gerekiyor. Tüm bunları yan yana koyduğunuz vakit dizinin dört tarafı mamur, karanlık, tekinsiz ve gerilimli bir yapısı olduğunu söylemek pekâlâ mümkün. Bol ödüllü ve her bölümüyle farklı tatlar bırakan bu diziyi henüz keşfetmediyseniz, hâlâ çok geç kalmadığınızı bilmenizi isterim. Asla, çok geç değildir, hatalardan geri dönülebilir… İyi seyirler. 56 Dizi İzlemeniz için 5 neden 1- Mükemmel görüntü Böyle bir başlığı çoğu dizi sitesinde görebilirsiniz mükemmel görüntü vs. diye yazarlar ve sizlere yapay bilgisayar ile oynanmış sanal görüntüleri göz yanılsaması ile güzel diye yuttururlar Breaking Bad ‘de ise durum farklı. Mükemmel görüntüler hiçbir oynama yapılmadan tüm gerçekçiliği ile aktarılıyor. 2- Senaryo Aslında burada çoğu işi oyuncular hallediyor demek doğru olmaz çünkü gerçekçi bir senaryoya sahip olunmaz ise oyuncuların canlandırdıkları rolden de gerçeklik beklemek saçma olur. Dizi hem gerçekliği verirken hem de oyuncuların senaryo içerisinde karşılaştıkları zorluklar karşısında duruşlarını değiştirmelerini çok başarılı bir şekilde konu alıyor. İşte diziyide ilginç yapan yönlerden birisi bu. 3- Oyunculuk Unutmayalım ki Bryan Cranston hayatının en iyi performansını bu dizide göstererek EMI aldı. 58 4- Mizah Dizinin özellikle mizah yönü hiç abartısız çok güzel. Özellikle kimya ile alakası olmayan Jesse’nin Walt’ın bilimsel sözlerine karşı verdiği cevaplar o kültür seviyesine sahip insanların birer aynası durumunda. Zaten dizinin ana yönü senaryonun kara mizah odaklı gelişmesi. 5- Bilim Tarih, yüzyıllardır bilime hayran insanlarla dolup taşarken özellikle eski çağlarda yaşayanlar bu tür insanları büyücü olarak görürdü. Aslında durum basitti çünkü bilim, bilmeyen için her ne kadar büyülü bir zemin gibi dursa da nasıl yapıldığı öğrenildiğinde insanı hüsrana uğratmayan bir uğraştır. durumu anlamak için bilimi sihirbazların yaptığı işe benzetebiliriz sihirbazlar yaptıkları numaralar ile insanları şaşırtırlar ve bu numaraları nasıl yaptıklarını anlattıklarında ise o sihir ortadan kaybolur ve insanların gözünde o numaralar bir hiç olur oysa bilim, nasıl yapıldığını öğrendiğiniz anda bile insanı hayretler içerisinde bırakmaya devam eder. Warketing Warketing (Marka savaşları) 60 İ ş dünyası kitapları ile tanınan MediaCat’ten güzel bir pazarlama kitabı. Kitap yeni değil (2006′da yayınlanmış) Ancak verdiği çarpıcı bilgiler halen geçerliliğini koruyor. Kitapta yapılan pazarlama tanımı, aslında kitabın konusunu da çok güzel özetliyor: “Pazarlama, tüketicilerin kalbini ve aklını fethetmek için ürün, marka, iletişim, fiyat ve satış gibi silahlarla yapılan bir savaştır.“ PAZARLAMA dünyasında tanımlar değişiyor. Artık Marketing (pazarlama) yerine, Warketing (savaş) kelimesi telaffuz ediliyor. Çünkü pazarlamada artık savaş her koşulda kaçınılmaz olarak görülüyor. Kitapta 2005 yılında MediaCat Forum’da yapılan konuşmalar yer alıyor. Konuşmacılar: Mehmet Sezgin, Guy Kawasaki, Chin Ning Chu, Alain Thieffry, Serdar Erener, Haluk Özmutlu, Haluk Sicimoğlu, Özlem Öztekin ve Dr Gregg Bennett. Özellikle de Sun Tzu Bilgeliği hakkındaki konuşma ilgimi çekti. Ayrıca eski bir Apple çalışanı olan Guy Kawasaki‘nin aktardığı pazarlama yöntemleri de oldukça ilginç. Warketing kavramı 2005 yılında Mediacat formunda tartışılan yeni bir kavram. Pazarlamanın aslında kurallarına uygun bir oyun ya da her zaman iyi olanın kazandığı bir yarış değil markalar arası açık bir savaş olduğunu ifade ediyor.” Kazanmak için gerçek bir savaşçı olmalısınız. Yani sıra dışı, agresif, vurucu, akıllı ve şaşırtıcı…” diyor bu kavram. Kitaptan bazı alıntılar: İnsanları kutuplaştırın. Herkese hitap edecek ürünler yapmaya çalışırsanız hiç kimseye hitap edemezsiniz.Bazı insanlar ürününüzü sevecek, bazıları ise ondan nefret edecektir. Bu çok normal! Guy Kawasaki İlk başarı kuralı, ilk gerçek şudur: Yenilgide uzmanlaşın, bir yenilgi uzmanı olun. Yenilmeyi bilmezseniz, başarmayı da öğrenemezsiniz. 3500 yıl önce Çinlilerin birinci stratejisi buydu: Yenilmeyi öğrenen, asla yıkılmaz. Chin Ning Chu Siz siz olun, satıcılık eyleminize mutlaka bir ses fikriyle başlayın. Görüntüyü bulamasanız da olur. İnsanlar ve özellikle de Türkler kulaklarıyla yaşar. O yüzden bu millete bir şey satmak istiyorsanız bir sese, müziğe ihtiyacınız var. Serdar Erener 61 Kaybettiklerimiz E Orhan Boran'a veda mektar mizah ustası ve televizyoncu Orhan Boran uzun süredir mücadele ettiği kemik hastalığına yenik düştü. Yaklaşık 2 yıldır kemik iliği hastalığıyla mücadele eden 83 yaşındaki usta sunucu Orhan Boran İstanbul'da yaşamını kaybetti. Vücudunun kan üretmekte zorlandığı Boran'a 15 günde bir 2 ünite A Rh negatif kan gerekiyordu ve yaşadığı sürece bu işlemin devam edeceği açıklanmıştı. En büyük ilgisi radyoydu 62 Galatasaray Lisesi'nden 1946 yılında mezun olan Boran, Türkoloji Fakültesi'ne yazıldı. Aynı yıl, Necdet Mahfi Ayral, kendisini Muhsin Ertuğrul ile tanıştırdı. Boran, İstanbul Şehir Tiyatroları'nda işe başladı ve Vasfi Rıza Zobu'nun talebi üzerine, birlikte oyunlar sergilediler. En çok radyoya ilgi duyan Boran, İstanbul Radyoevi'nin açılmasından itibaren okuduğu Türkoloji Fakültesini 3. sınıftan terk edip, Ekrem Reşit Rey'in asistanı olarak girdiği memuriyet hayatında, temsil yayınları rejisörlüğü yaptı. Boran, 1956 yılında BBC'nin açtığı sınavı birincilikle kazanarak Londra'ya gitti. Dünya Gazetesi'nin Londra muhabirliğini üstlenen Boran, 17 Şubat 1959'da merhum başbakan Adnan Menderes'in de içinde bulunduğu uçağın, Gatwick Havaalanı civarında inişi sırasında düştüğünü dünyaya ilk duyuran Orhan Boran oldu. 2002'den beri tedavi görüyordu Boran, 2002 yılında yakalandığı kolon kanseri sebebiyle iki defa ameliyat geçirdi. ''Hayatımın son yıllarını saçlarım dökülmüş olarak geçirmek istemiyorum. Öleceksem insan gibi bu halimle öleyim. Şu dünyayı sefil halde terk etmek istemiyorum. Hayranlarım beni hep bu halimle hatırlayacak, saçları dökülmüş olarak değil!'' diyerek kemoterapi tedavisini reddetti. Orhan Boran unutulmayacak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Boran'ın vefatı dolayısıyla mesaj yayımladı. Mesleğinin duayenlerinden Orhan Boran'ın vefatından derin bir üzüntü duyduğunu ifade eden Gül, mesajında şunları kaydetti: ''Mükemmel Türkçesi; radyodan televizyona, gazeteden tiyatroya, çok geniş yelpazedeki başarılı çalışmalarıyla mesleğinde saygınlık kazanan Orhan Boran, birçok ilke imza atarak öncü olmuştur. Orhan Boran unutulmayacak, her zaman takdirle hatırlanacaktır. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.'' Kaybettiklerimiz son yolculuğuna uğurlandı Tiyatrocu Cüneyt Türel 64 T edavi gördüğü hastanede 1 Mayıs 2012 tarihinde hayatını kaybeden oyuncu, yönetmen ve seslendirme sanatçısı Cüneyt Türel (70), İstanbul'da toprağa verildi. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde düzenlenen uğurlama töreninin ardından Türel'in cenazesi Teşvikiye Camisi'ne getirildi. Türel'in cenazesinin bulunduğu Türk bayrağına sarılı tabutunun üzerine, sarı-siyah renklerde kurdele bağlandığı görüldü. Teşvikiye Camisi'ndeki cenaze töreni öncesinde Türel'in kızı Elif Türel ile hayat arkadaşı tiyatro sanatçısı Tilbe Saran taziyeleri kabul etti. Sanatçı Türel'in cenazesi, öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından omuzlara alınarak, alkışlar eşliğinde cenaze arabasına taşındı. Türel, götürüldüğü Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Teşvikiye Camisi'ndeki törene, CHP Genel Başkanvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, sanatçılar Genco Erkal, Hümeyra, Kadir İnanır, Selçuk Yöntem, Ercan Can, Cem Davran, Pınar Altuğ, Yasemin Ergene, sinema eleştirmeni Atilla Dorsay ile yakınları, öğrencileri ve sevenleri katıldı Kaybettiklerimiz Disko Müziğin Kraliçesi Donna Summer Öldü 66 S anatçı uzun bir süredir kanserle mücadele ediyordu. “Disko Kraliçesi” lakaplı Donna Summer, kanser hastalığıyla mücadelesini kaybetti. Ailesi tarafından yapılan açıklamada, ünlü şarkıcının 63 yaşında Florida’da hayatını kaybettiği belirtilerek,“Yetenek dolu Donna Summer Sudano’yu kaybettik” denildi. Summer, 1970’li yıların başından itibaren, “Last Dance” ya da “Hot Stuff” gibi hit şarkılarla disko müzikte tarih yazmıştı. Şarkıcının prodüktörlüğünü disko müziğin bir başka büyük ismi Giorgio Moroder yapıyordu. 5 kez Grammy ödülünü kazanan Donna Summer, sesiyle 70’li ve 80’li yıllara damgasını vurmuştu.“Last Dance”, “Bad Girls” ve“She Works Hard for The Money”, Summer’ın en ünlü şarkıları arasında bulunuyor. Summer’ın ölümü, ünlülerin yaşamı konusunda uzman internet sitesi TMZ tarafından ailesinin açıklamasından bir süre önce bildirilmişti. Ünlü sanatçı, söz yazarı Bruce Charles Sudano ile evliydi. Çiftin üç kızları var. Otomobil En hızlı Mini Cooper 70 H alihazırda üçüncü nesil Mini geliştirilirken, Mini John Cooper Works (JCW) GP, ikinci nesil Mini’nin sınırlı sayıda üretilmiş bir versiyonu olacak. Mini iki kişilik otomobilin performans değerlerini henüz açıklamadı, ama araç geliştirilmesi sırasında yarış pisti Nürburgring Nordschleife’de bir turu 8 dakika 23 saniyede tamamlamış. Bu süre bir sonraki en hızlı model, Mini Cooper S’nin JCW GP Kiti ile donatılmış modeline göre 18 saniye daha iyi. JCW GP Kiti ile donatılan Mini Cooper S pisti 8 dakika 41 saniyede dönmüştü. Önceki araç 210 beygir güce sahipti ve kilitli diferansiyelle donatılmıştı. Temel aldığı otomobille karşılaştırıldığında güç artışı mütevazı olsa da, JCW GP standart otomobile göre yaklaşık 40 kg daha hafifti. Mini JCW GP’nin gücünün 220-230 bg civarında olması bekleniyor. Araç ayarlanabilir yarış süspansiyonuyla ve önde altı pistonlu kaliperler içeren bir fren sistemiyle donatılmış. Elektronik Kontrol Birimi (ECU) de yarışlara göre ayarlanmış. JCW GP özel bir renkte, Thunder Grey metalik ile üretilecek. Mini ayrıca otomobilin iç kısmının özel bir tasarıma sahip olacağını vaat ediyor. Otomobil Recaro marka yarış koltukları ile donatılmış ve önceki Mini JCW GP’de olduğu gibi kule gergisi takılabilmesi için arka koltuklar çıkarılmış. John Cooper Works GP’nin tanıtıldığı etkinlik olan Mini United markaya özel üç günlük bir kutlama. Etkinlik bu yıl güney Fransa’daki Paul Ricard yarış pistinde gerçekleştiriliyor. 71 Oyun Diablo 3'ten Rekor 72 D iablo 3, piyasaya girişini bir de rekorla taçlandırdı. Veteran oyuncuların 12 yıldır beklediği Blizzard'ın efsanevi serisi Diablo'nun şimdilik son halkası olan Diablo 3, oyun pazarına etkileyici bir giriş yaptı. Satışa sunulduktan sonraki ilk 24 saat içerisinde 3.5 milyon kopya satmayı başaran oyunun ilk haftasının sonunda ulaştığı rakamın ise 6.3 milyon kopya olduğu tahmin ediliyor. Diablo 3'ün ilk 24 saat sonuçları ise oyunu tarihin en hızlı satan oyunu yapmaya yetti. Her ne kadar Blizzard'ın sunucularında yaşanan sorunlar nedeniyle oyuncular sıkıntılı günler geçirmiş olsalar da Diablo 3'ten vazgeçmeyecekler gibi görünüyor. Diablo 3'ün yeni rekorlara imza atıp atmayacağı ise şimdilik gizemini koruyor. Diablo III, Diablo serisinin yapımcısı Blizzard'ın 28 Haziran 2008'de BlizzCon oyun konferansında duyurduğu ve 15 Mayıs 2012 tarihinde yayınladığı serinin üçüncü oyunudur. Oyun Cennet ve Cehennem'in savaşını konu alan çevrimiçi CO-OP rol yapma oyunu türündedir. Oyunda geçen evren kıyamet günü konseptine uygun olarak tasarlandı. Oyuna giriş Battle.net aracılığı ile çevrimiçi olarak sağlanmaktadır. Tüm Dünya ile aynı anda 15 Mayıs 2012 tarihinde diğer ülkeler için 16 Türkiye için 18 yaş ve üzeri yaş grubu için açık beta olarak yayınlandı. Serinin diğer oyunlarından farklı olarak bazı yeni haritalar eklendi. Bunlardan birisi olan Caldeium isimli şehir oyunun resmi sitesinde duyurulmuştur. Ayrıca Tristram (ilk oyunun geçtiği mekân) oyun için yeniden tasarlandı. Oyuna yeni düşmanlar ve boss'lar da eklendi. Ve en önemli olarak nitelendirilen açık arttırma usulü ile item satışını sağlayan market sistemi eklendi. Hikaye Dünya taşını yok eden Tyrael ortadan kaybolur. Diablo, Mephisto ve Baal olarak adlandırılan 3 büyük iblisin ruhtaşları yok edileli 20 yıl olmuştur. Artık her şey unutulmaya yüz tutmuş ve insanlar gündelik yaşamlarına gömülmüşken cennet ve cehennem arasında bir savaş başlar. İki taraf da birbirine son sürat saldırır. Bu arada dünyada da garip şeyler olmaya başlamıştır. Sebepsiz ölümler ve açıklanamaz olaylar eskileri yaşamış ve görmüş olan birini şüpheye düşürür. Deckard Cain tüm bunları araştırmak için yeniden Tristram'a gelir. Başka bir iblisin dünyaya geldiğini düşünen Cain Tristram Katedralinin yıkıntıları arasında ipuçları arar. Bu sırada cennet ve cehennem arasındaki savaş iyice kızışır ve Diablo'nun savaşı ölümlüler dünyasına sıçrar. Gökyüzünden ateş ve dumanlar içinde bir meteor düşer ve insanları dehşete düşürür. Sanctuary'nin bir çok yerinden insanlar ve kahramanlar bu garip olayları araştırmak için Tristrama gelirler. İşaretler açıktır. Diablo bir kez daha dünyaya gelmiştir. Mayıs ayında satışa çıkan ve milyonlarca satarak bir anda birçok ülke de stokların tükenmesine neden olan Diablo 3'e yama hazırlanıyor. Rekor kıran, ancak kırması sebebiyle de ilginç bir şekilde Blizzard'ı hazırlıksız yakalayan Diablo 3, yapımcısı Blizzard'ın sunucularının sürekli çökmesine sebep olmuş ve çeşitli zamanlarda sunuculara erişim mümkün olmamıştı. Blizzard, yama ile oyunlarda da bulunan sunucu hatasını gidereceğini açıkladı. Ayrıca yama ile birlikte son dönemde birçok oyuncunun yaşadığı Achievement toplayamama sorununun da yama ile birlikte giderileceği belirtildi. Blizzard, bu tarz hata taleplerine şu an üzerinde çalışıyoruz açıklaması yapsa da çok yoğun bir şekilde hazırlandığı biliniyor. Gerçek para kullanımı erteleniyor Bir tarih verilmese de tahmini olarak haftaya hafta içi yamanın yayımlanması bekleniyor. Oyunun çıkışıyla birlikte duyurulan gerçek para kullanılan auction house'un durumu ise belirsiz. Şimdilik sayede oyunda kazanılan paranın harcanabildiği auction house'da gerçek paranın ne zaman kullanıma başlayacağı bilinmiyor. Normalde oyunun çıkışıyla birlikte başlaması planlanan sistem şimdilik süresiz bir tarihe ertelenmiş. Blizzard, bu konuda da yakında bilgileri vereceğiz açıklamasından başka bir şey yapmıyor. 73 Sinema Yasak Aşk Vizyon tarihi: 8 Haziran 2012 Yönetmen: Nikolaj Arcel Oyuncular: Mads Mikkelsen, Alicia Vikander, David Dencik Özet : Akıl hastası bir kral ile evli olan genç bir kraliçe, kralı tedavi etmeye çalışan doktora aşık olur ve ikili gizlice ilişkiye girerler. Bu tutkulu yasak aşk bir ulusu baştan aşağıya değiştirecek bir devrimin de öncüsü olacaktır... Orijinal Ejderha Dövmeli Kız'ın senaristi olarak tanıdığımız ve 2009 yılında En İyi Uyarlama senaryoya dalında Satellite Ödülleri'ne ve Bafta'ya aday gösterilen Danimarkalı sinemacı Nikolaj Arcel'i yönetmen koltuğunda gördüğümüz film, bu yılın gözdeleri arasında yer alıyor. Dünya prömiyeri 16 Şubat'ta Berlin Uluslararası Film Festivali'nde yarışmalı bölümde gerçekleştirilen yapım, Almanya'dan evine En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Senaryo dallarında Gümüş Aslan ile döndü. 74 Ruh Eşim Vizyon tarihi: 22 Haziran 2012 Yönetmen: Jean-Marc Vallée Oyuncular: Vanessa Paradis, Evelyne Brochu, Marin Gerrier Özet: Bu bir adamla bir kadın arasındaki aşk hikayesi. Bir anne ile oğlunun arasındaki sevgi bağı. Aşk fantastik ve mistik bir kapıdan bakan film birbirine paralel iki hikaye üzerinden ilerliyor. Bir hikayede 1960'lara giderken, ikincisinde günümüzden devam ediyor. C.R.A.Z.Y. filmiyle dünya çapında dikkatleri üzerine çeken Fransız yönetmen Jean-Marc Vallée'in son filmi, 2011 Venedik Film Festivali'nde dünya prömiyeri yaptıktan sonra TIME eleştirmenleri tarafından övgüyle karşılandı.Filmin başrollerini Vanessa Paradis, Kevin Parent ve Hélène Florent paylaşıyor... G.I. Joe: Misilleme Vizyon tarihi: 22 Haziran 2012 Yönetmen: Jon Chu Oyuncular: Channing Tatum, Ray Stevenson, Dwayne Johnson Özet: G.I. Joe efsanesi 2012'de yine zorlu görevlerle geri dönüyor. Ekip bu sefer dünyayı hakimiyeti altına almayı hedefleyen Zartan ve onun adın çalışanlar ve Zartan'ın etkisi altına giren dünya liderleriyle zorlu bir mücadeleye giriyor.... Stephen Sommers'ın 2009 yılında çektiği gişe filmi G.I. Joe: Kobra’nın Yükselişi (G.I. Joe - Rise of Cobra) filminden bayrağı devralan Jon Chu başrollere Dwayne Johnson, Channing Tatum ve Ray Park'ı taşırken, kadroya Bruce Willis, Ray Stevenson, Adrianne Palicki, Jonathan Pryce, Lee Byung-hun, Elodie Yung gibi yıldızlar eşlik ediyor... Film ülkemizde 22 Haziran 2012'de gösterime girecek... Buz Devri 4 : Kıtalar Ayrılıyor Vizyon tarihi: 29 Haziran 2012 Yönetmen: Steve Martino Oyuncular: Ray Romano, Denis Leary, John Leguizamo Özet: Buz Devri 4 : Kıtalar Ayrılıyor (Ice Age: Continental Drift); Manny, Diego ve Sid'in, kendilerini diğerlerinden ayıran afetten sonra sürüklendikleri bir kıtada başlarına gelenleri beyazperdeye taşıyor. Bir buzdağından derme çatma bir gemi yapan kahramanlarımızın maceralarla dolu epik deniz seferi böyle başlıyor. Manny ve arkadaşlarını bu yeni dünyada egzotik deniz canavarları ve acımasız korsanlar da bekliyor. Tarih öncesi sincap Scrat ise bildiğiniz gibi, lanetli palamudu onu nereye sürüklerse oraya gidiyor... 7'den 70'e her yaştan sinema seyircisinin bayıldığı Buz Devri serisinin son filmi 3D olarak 29 Haziran'da sinemalarda olacak... 75 Pamukkale gerçekten hakkını veriyorsun, tv, wifi falan tamam da, koltuklarda priz ve gazete servisiyle noktayı koymuşsun, tebrikler sö zl ü @Pamukkale yine bir yolculuk ve yine Pamukkale, güvenliğin kalesi, konforun ve hizmetin kalesi pamukkale.... Teşekkürler Pamukkale (: itü Sizden Gelenler k Müşteri hizmetlerini iyiden iyiye geliştiren firma. bugün adamlara mail attım "online şifremi unuttum sanırım mail hesabım bloke olmuş giriş yapamıyorum" diye. 15 dakika sonra telefonla geri dönüş yaptılar. düzenli olarak kullandığım ve çağrı merkezi çok iyi çalışan otobüs firmasıdır. bilet için çağrı merkezini aradım tam konuşmanın ortasında kontörüm bitti ve beni geri aradılar ve işlemlerimi hallettiler. online bilet aldığım için otobüse bindiğimde biletim koltuğumda hazır beklemekteydi. le .c o m .tr bacağımdaki kırık nedeniyle ayağım komple alçıya alınmış yürümekte zorluk çekiyordum. Eskişehir otogara girdiğimde karsıma bir çok firmanın elemanı çıktı ama hiç biride yardım edelim mı seklinde bir yaklaşımda bulunmadılar. ama Pamukkale yazıhanesinin önünden geçerken yazıhanedeki oturan görevli hemen ayağa kalktı ve nereye gideceksiniz diye sormadı benim zor durumda olduğumu gördü ve yardım edebileceğim bir şey var mı dedi. bu cümleyi duyunca çok şaşırdım o kadar firmanın önünden geçtim bir tek kişi bile yardımcı olmazken Pamukkale’den görevli arkadaşım direk bana yardım edebilmek için ayağa kalktı. bu durum beni gerçekten o an çok şaşırttı. Pamukkale yazıhanesinden biletimi aldım ve perona doğru ilerlemeye başladım. valiz almak için görevli arkadaşım daha ben kapıdan çıkmadan yanıma koştu hemen benim valizimi aldı yerleştirdi ve benim otobüse binmeme yardımcı oldu. ben yerime oturdum ayağımdaki alçıdan dolayı çok rahatsızdım ve ağrım çoktu. bunu muavin arkadaşım fark etti ve beni tek basıma oturabileceğim bir koltuğa alabileceğini orda daha rahat edebileceğimi söyledi ve yerimi değiştirdiler. hemen muavin 3-4 yastık getirdi benim ayağımın altına koyarak ayağımın rahatlamısını sağladı. ve muavin yanımdan ayrıldı . 2 dk sonra geldiğinde yanında buz torbası ile gelmiş ayağımdaki şişliği fark etmişti ve buz torbasını ayağımın üzerine koyduk. bir otobüs firmasında muavin yolculara mutlaka güler yüz göstermek ilgi alaka göstermek zorundadır ama PAMUKKALE de bu durum gerçekten çok farklı. görevli olan arkadaşlar gerçekten bu işi severek ve gönül vererek yapıyorlar. şu anda yolculuğum devam ediyor kendimi evimde hissetmem için elinden geleni yapan Samet kartal isimli muavin arkadaşıma, yazıhanede görev yapan ismini bilmediğim arkadaşıma ve valizimi almak için bekleyen arkadaşıma çok çok çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsın Pamukkale iyi ki seninle yolculuk yapıyorum :) in fo @ pa m uk ka ekşisözlük 78 Pamukkale turizmin servisi her zaman 1 numara bide dondurma dağıtmaya başlamışlar :) Televizyon verdiniz yetmedi bedava içecekte verdiniz o da yetmedi mükemmel bir internet verdiniz harika yolculuk için teşekkürler @Pamukkale [email protected] in fo @ pa m uk ka le .c o m .tr İzmir’den Muğla’ya akşam 19:00 aracı ile 42 numaralı koltukta seyahat ettim. Araç içindeki kabin memur arkadaşımız yol listesini yaptıktan sonra ikram arabasını hazırladı ve ikrama başladı arka tarafta oluğum için ön taraftan başlayan kabin memuru arkadaşımızın ikram yapış şeklini seyir ediyordum arka tarafa @Pamukkale’nin doğru yaklaştığında cebinden sarı bir etiket çıkardı ve iki en sevdiğim yanı ntv önümde oturan yolcunun televizyonunun önüne yapıştırdığını doğayla tek başına gördüm dikkatimi çekti kabin memuruna onun ne olduğunu belgeselleri ve Algida sordum arkadaşımız cebinden çıkardı ve bir adet verdi okudum ve kup dondurma :) o anda şok oldum (zira bu ikram yapılırken uyuyan yolculara özel olarak hazırlanan bir nottu) yıllardır bu işin içindeyim ve bu güne kadarki olan yeniliklerin hiç birinden bu kadar etkilenmedim işin içinde olduğum için firmalara bu konuyla ilgili çok şikayet geldiğini uyuyan yolcuların hiç ikram yapılmadı gibi şikayetlerini çok duydum bu şekildeki şikayetler için böyle bir çözüm oluşturmak ayakta alkışlanacak kadar güzel bir durum bunu düşünüp çocukluğum uygulayan bütün herkesi ayakta dan beri imkan alkışlıyorum bu kadar olur dahilinde olduğu sürece ailece TEBRİKLER kullandığımız firma Pamukkale bu maili teşekkür etmek için yazıyorum itüsözlük kaptanlarınız ve muavinleriniz kişilik müzik yönünden gerçekten çok güzel seçiliyor geliyoruz listesinde geçenler de İzmir bodrum arasında Söke’den sonra 'florance and the arabada mide bulantımdan son 2 saatimin zor machine' var, geçmesine rağmen kaptanınızın anlayışı ve mavinizin iyi daha da bir şey niyeti süperdi bu akşamda farklı rahatsızlanmamdan dolayı demem adını yanlış hatırlamıyorsam Emre Bolu olan muavininiz sayesinde arka koltuğa alınarak rahat bir şekilde yolculuğumu tamamladım gecenin bu saatinde bu maili yazmak için uykusuz kaldıysam bu firmanızda çalışan 17.05.2012 arkadaşlarınızın adınızı güzel ve kaliteli temsil tarihinde gece 23.00 etmesinden kaynaklanıyor umarım benim Pamukyol otobüsüyle Ankara'dan çocuklarım ve ileride onların çocukları da İzmir'e dönüş yaptım.(Gidiş tarihim hala firmanızı kullanıyor olurlar :) 16.05.2012 gece 24.00 Pamukyol tekrar teşekkürler... İzmir'den Ankara'ya gitmiştim).Sabah 0117 no'lu MUSA TAŞ bey yönetimindeki Karşıyaka servisine bindim. Servisten inmeden önce ceketimi otobüste unuttuğumu fark ettim. Durumu servis şoförünüz MUSA Bey’e ilettim, kendileri hemen genel telefonla irtibata geçip, ceketimi 2 saat içinde hizmet kalitesi Atakent şubenizden teslim aldım. Servis olarak tamamen şoförünüz 0117 no'lu MUSA TAŞ Bey’in üniversite öğrencilerine yolculara sergilemiş olduğu tavır, saygı ve hitab eden bir firma. güler yüzlü hizmetlerinden ötürü özellikle son müzik kendisine çok teşekkür ederiz. güncellemesi ile bunu Zehra İtimat göstermiştir. in @ fo pa ka uk m le om .c itü sö zl ü k .tr 79 Bilet Satış Noktaları Nerede olursanız olun: AFYON Otogar Ataköy Park Sandıklı Dazkırı Dinar Kolaylı Tesis Eski Otogar Yeşilyol AKÇAKOCA Otogar Merkez ANKARA AŞTİ KIZILAY KÜÇÜKESAT ULUS HEYKEL BAHÇELİEVLER AYDINLIKEVLER K.ÖREN TEPEBAŞI K.ÖREN DUTLUK ETLİK CEBECİ TUZLUÇAYIR ODTÜ KAMPÜS YÜZÜNCÜYIL ÇANKAYA ÇAYYOLU YENİMAHALLE DEMETEVLER BATIKENT ERYAMAN SİNCAN POLATLI ELVANKENT ETİMESGUT AYDIN Nazilli Otogar Çine Otogar Aydın Otogar Aydın Otogar II Ş.içi Terminal Söke Otogar Kuşadası Otogar Belediye Çevreyolu Güzelçamlı Akbük Altınkum Didim Otogar Mavişehir Yunusemre AYVALIK Otogar Altınova Merkez Sarımsaklı Ayvalık Merkez Altınova Çarşı BALIKESİR Otogar T.Taşıma Merkezi Çardaklı Çarşı Terminal BODRUM Otogar Yalıkavak 80 0.272 2299999 2174141 2153334 5151250 4213004 3534100 2299012 2151866 2121199 0.380 6187595 6117485 0.312 224 00 24 419 09 25 417 93 38 312 16 96 222 09 94 317 84 83 358 92 62 381 06 35 321 78 79 319 40 04 365 35 20 210 10 62 286 35 99 442 55 63 235 97 99 315 22 68 334 52 12 385 11 20 283 49 75 268 24 44 623 14 74 261 09 99 245 35 06 0.258 3131665 7116340 2251328 2132035 2251236 2150852 2254639 5184646 6141497 6120938 6149571 6142126 6127199 6463111 8564436 8131145 8113334 8112221 8257022 8113711 0.266 3313112 3381972 3242238 3121969 3382227 0.266 2466120 2466130 2433629 2411121 2443535 0.252 3161369 3160650 3852166 Turgutreis Gündoğan Güvercinlik Güllük Milas Üçyol Milas Otogar 3823085 3879609 3746048 5223888 5151015 5124835 5130330 BURDUR 0.248 Otogar 2333500 2335169 Ş.içi Terminal 2333526 Çavdır 4271011 Gölhisar Otogar 4115535 Bucak 3251174 BURSA 0.224 OTOGAR 2615171 2615200 ALTIPARMAK 2241535 BEŞEVLER 4521612 ÇARŞAMBA 2552616 DİKKALDIRIM 2398988 ESKİ FAKÜLTE 3661662 FSM BULVARI 2401625 GÖRÜKLE 4837130 GÜRSU 3713235 HEYKEL 2252002 HÜRRİYET 2473916 KENT MEYDANI 2501613 KORUPARK 2421624 KÜKÜRTLÜ 2348990 NİLÜFER BLD T. 2400033 SETBAŞI 3260500 KAMPÜS 4428988 YEŞİLYAYLA 3610186 GEMLİK-OTOGAR 5120025 GEMLİK-ÇARŞI 5120083 GEMLİK-MERKEZ 5120082 İNEGÖL 7134775 DALAMAN 0.252 Dalaman Otogar 6923939 DATÇA 0.252 Otogar 7124148 Merkez 7123101 Aktur 7246242 DENİZLİ 0.258 Acıpayam 5182122 Buldan 4313604 Çivril Otogar 7139940 Çivril Şehiriçi 7139930 Otogar ( 3 Hat ) 2424000 Honaz 8113577 Kale 6711313 Karahayıt 2714973 Pamukkale Kasaba 2722458 Sarayköy 4156020 Tavas 6131911 Bağbaşı 2662089 Çamlık 2110491 Kampüs 2117177 Pamukkale Petrol 2424000 Tedaş 3610110 Yenişehir 3738106 DİKİLİ 0.232 Salihleraltı 6765080 Dikili Otogar 6710074 6715588 Dikili Çarşı 6713142 6713242 Çandarlı 6731112 6730555 EDREMİT 0.266 Otogar 3730071 Edremit Çarşı 3742712 Akçay Otogar 3847853 0850 333 35 35 ‘i arayın biletinizi alın. Altınoluk Otogar Küçükkuyu Otogar ESKİŞEHİR Otogar 3967373 7521080 0.222 2271020 2271314 Bağlar 3239543 Kızılay 2212535 Osman Gazi Üniv. 2399595 Kızılcıklı 2343823 Sedef Turizm 2331497 FETHİYE 0.252 Otogar 6141451 6141919 Çarşı Terminal 6142437 Günlükbaşı Term. 6137110 Göcek Terminal 6452647 ISPARTA 0.246 Otogar 2273434 2273535 2273636 Mimar Sinan 2330376 Aksu 2187701 Tural 2181568 Köy Yazıhanesi 2186262 Senirkent 5113050 Uluborlu 5313207 Gelendost 3812828 İSTANBUL (AVRUPA) 0.212 Esenler Otogar (9ht) 6582222 Alibeyköy 6273535 Avcılar 6763266 Bağcılar 6346020 Bakırköy 5703654 Balat 5232623 Beşiktaş 2584854 Beşyüzevler 5377729 Beylikdüzü 8722562 Büyükçekmece 8820488 Camlıkahve 6431900 Cennet 5403103 Esenyurt 4501754 Gaziosmanpaşa 6152366 Gültepe 2812733 İkitelli 4701375 İstinye 2772281 KocaMustafaPaşa 5879777 Levent 2783535 Mecidiyeköy 2743536 Okmeydanı 2211120 Sefaköy 5800391 Sirkeci 5271250 Şehremini 5852674 Şişli 2300015 Taksim 2452946 Yayla 5075377 Yenibosna 5512434 Yeşilpınar 6500550 Zeytinburnu Adliye 6659878 İSTANBUL (ANADOLU) 0.216 Ataşehir 3800929 Kavacık 5371823 Harem 3340998 Bostancı 5770250 Cevizli 4414930 Çekmeköy-Çamlık 3149555 Çekmeköy- Şahinbey 6428954 Çiftehavuzlar 3508812 Kadıköy 3365413 Kartal 4884255 Kaynarca 3907267 Kozyatağı 3857192 Kuyubaşı 4189092 Maltepe 3839961 Pendik 3900788 Sancaktepe Sarıgazi Soğanlık Sultanbeyli Tepeüstü Tuzla Uğur Mumcu Ümraniye Çarşı Ümraniye Sondurak Ümraniye Meydan Üsküdar İZMİR İzmir Otogar Atakent Balçova Bornova Park Bornova Stad Bostanlı Buca Heykel Buca Üçkuyular Çiğli Dokuzeylül Ege Üniv.Hastanesi Efes F.Altay Gaziemir Girne KSK Yalı KSK Çarşı Kolej Narlıdere Nokta Özkanlar Şirinyer Üçyol Yeni Girne Yeşilyurt Aliağa Menemen Yeni Şakran Selçuk KOCAELİ Çarşı Darıca Gebze Otogar İzmit Otogar KÖYCEĞİZ Otogar Köyceğiz Terminal KÜTAHYA Otogar Müftülük Vazo Yoncalı Altıntaş Simav MARMARİS Marmaris Otogar Marmaris Merkez İçmeler MUĞLA Otogar Kurşunlu Kötekli Akyaka ORTACA Otogar UŞAK Otogar 5611357 6211393 4515061 6691131 6140190 7011066 4761835 3292184 5238746 3168689 3433805 0.232 4720313 3305201 2784838 3733131 3887272 3305201 4407576 4420442 3764554 2788638 3736767 4454360 2477799 2513323 3644618 3644673 3237373 2470555 2390440 2446449 3426797 4391346 2618980 3636693 2271422 6161913 6160009 8321285 6289285 8923961 0.262 3220711 6557770 6443956 6443957 3113034 3115551 0.252 2624164 2623066 0.274 2251135 2251235 3330073 2740022 2494099 3112772 5131276 0.252 4125586 4131369 4553535 0.252 2141692 2141596 2130813 2239119 2435518 0.252 2825264 0.276 2230064 Otogar Cadde Dörtyol Banaz Sarayaltı Sivaslı Devlet Hastanesi Eşme Şekerevleri YALOVA Otogar Cumhuriyet Çiftlik Köy YATAĞAN Otogar ZONGULDAK Otogar Çarşı Yazıhane Kozlu KDZ.Ereğli Otogar Kilimli Yazıhane Demirpark AVM Çatalağzı Alaplı MANİSA Manisa Otogar ANTALYA 100.YIL Alanya Alanya Şehiriçi Altınkum Antalya Otogar Avsallar Burhanettin Onat Kolej Çalkaya Çallı Çimtur Doğu Garajı II Dokuma Düden Faysal Fener ( Astur ) Işıklar Kalekapı Kalkan Kampüs Kemer Konaklı Korkuteli Liman Mahmutlar Meltem Metropol Meydan Muratpaş Örnekköy Plaza 2000 Serik Şirinyalı Tekirova TRT Uncalı Yenigün Finike Kumluca Serik Otogar Manavgat Kalkan Otogar Kaş Otogar 2247800 2156008 2245044 3156406 2235070 6182020 2273780 4143468 2317522 0.226 8128400 8133939 3520505 0.252 5722272 0.372 2910167 2910267 2010167 2661198 3220202 2656253 2578807 2641011 3785592 0.236 2320626 0.242 2410643 5133606 5123566 2295585 3311020 3311021 5173536 3119736 2427776 4631246 3441070 5274646 3110517 3451765 3610466 3391645 3234732 2420858 2449614 8442777 2261045 8142600 5653001 6430090 2262923 5280801 2375900 3217271 3223595 2471600 3492431 3210804 7224495 3168262 8215093 2420857 2262923 3225656 8552900 8874161 7224495 7461914 8442777 8443756 8361310 [email protected]